Sena Uysal GERÇEK AŞK Bir sinemasever olarak aşk filmlerini

advertisement
Sena Uysal
GERÇEK AŞK
Bir sinemasever olarak aşk filmlerini izlemek bana ayrı bir zevk vermiştir hep. Gerçek
hayatta hiçbir zaman bulamadığım aşkı ve göremediğim aşkları filmlerde iki saatliğine bile
olsa görüyor olmak beni mutlu ediyor. Bunlardan biri de son zamanlarda izlemiş olduğum
filmlerden biri olan orijinal adıyla “A Walk to Remember” ya da çevirisiyle “Uzaktaki Anılar”.
Film aslında tabiri caizse alışkın olduğumuz Yeşilçam filmlerini aratmıyor. Okulun yakışıklı ve
gözde serserisi bir yandan da güzel ve saf bir kız. Oğlan beklenmedik(!) bir şekilde kıza aşık
olur… Tüm Türk filmlerinin sonundaki gibi; fakat bunda beni etkileyen şey konudan çok
oyuncuların bana hissettirdiği duyguydu. Gerçek hayatta yaşanılması zor bir aşkı yaşıyor iki
gencimiz. 18 yaşındaki gençlerin büyük ve tutkulu aşkı. Şahit olanınız vardır belki ama ben
olmadım ne yazık ki. Daha kendimizi çözememişken bir başkasının hayatında olmak kolay
şey değil. Aşk, iki kişiliktir ve büyük sorumlulukları da beraberinde getirir. Tek kişilik
yaşayamazsınız çünkü aşk demek benim için bir bedende iki kişi olabilmek demek.
Hayatta herkes için değişen birçok farklı zorluklar var. Filmde bu an genç oğlanın âşık
olduğu kadının kanser olduğunu öğrendiği andı. Siz kendinizden bile çok sevdiğiniz birinin
kanser olduğunu ve yaşamak için az bir süresi kaldığını öğrenseydiniz ne yapardınız? Ondan
daha çok üzülür, bu hayata lanet eder ve kendinizi de onunla birlikte öldürmeye mi
çalışırdınız yoksa tüm acılarınızı içinizde bastırır ona son günlerinde yaşayamadığı
güzellikleri yaşatarak ve hayallerini gerçekleştirmeye çalışarak mı harcardınız? Eminim
birçok kişi buna bende dâhilim birinci seçenektekini yapardık. Sevdiğiniz birini kısacık bir
süreye sığdırmak kolay değil ama Landon bizler gibi kolaya kaçmadı. Sevdiği kadının son
günlerini ona hayallerini gerçekleştirerek geçirdi. Oysaki çok farklılardı biri zengin biri fakir biri
dindar bir ailenin evladı biri başı boş yetiştirilmiş. Fakat hiçbiri onların bir araya gelmeleri için
bir engel olmadı. Gerçek aşkı bulduysanız onu asla bırakmayın, sımsıkı sarılın diyorlar.
Benim için gerçek aşk tek taraflıdır ne yazık ki filmlerde gördüğümüz gibi olmadığını
biliyorum çünkü. Çok küçüktüm aşkın tanımını ilk defa lisede bana âşık olduğunu söyleyen
bir arkadaşımdan duymuştum. Birini çok seversin ama o bir başkasını sever tabii onun
sevdiği de bir başkasını sever işte aşk böyle bir şey zaten demişti. O zamanlar ne dediğini
anlayamadığım hatta anlamak istemediğim arkadaşımın ne kadar da doğru söylediğini
anlıyorum bugün. Sevgi iki taraflı ama aşk tek çünkü imkânsızı sevmenin adı oluyor kendisi.
Filmlerde yaşanılan büyük aşkların, mutlulukların aksine bizim tanımladığımız aşkın içinde
hep bir acı ve hüzün var. Bu durum beni kimi zaman aşk filmleri izlemekten uzaklaştırsa da
yine de aşka olan merakımdan alıkoyamıyor. Merak ediyorum âşık olsaydım eğer bu
kadarına cesaret edebilir miydim, aşk için ne yapmak gerekiyor veya âşık olduğumuzu nasıl
biliriz? Uzaktaki Anılar’ı izlerken bu sorularıma cevap aldım. Yaşamayı unuttuğumuz bu
duygunun aslında gerçek anlamıyla yaşanabilse ne kadar değerli olduğunu gördüm bir kez
daha. Son zamanlarda gösterime giren bazı aşk filmlerinin bir sonu olmayışının aksine
Uzaktaki Anılar ne kötü bir son ile ne de mutlu bir son ile bitiyor. Genç kız kanser nedeniyle
ölüyor ama oğlan onu, hatıralarını asla unutmuyor. Onu, yapmak istediği ama yapmaya
ömrünün yetmediği şeyleri, kendisi yaparak yaşatmaya devam ediyor. Aşk böylesine
fedakârlıkları gerektiriyor. O kişiyi sevmek yetmiyor onunla birlikte tüm zorlukları göğüslemek
ve onun için her şeyi yapabilmeye her an hazır olmak gerekiyor. Bunu yapabilenler aşkta
mutlu sona erişiyor. Pes edenler ya gerçekten sevmediği için ya da hazır olmadıkları için yarı
yolda tükeniyorlar çünkü büyük aşklar küçük yüreklere sığmazlar, taşarlar…
Download