VARLIK ve BORÇ ARALIK 2016 YÖNETİMİ Varlık Yönet"m Ş"rketler" Derneğ" "şb"rl"ğ" "le hazırlanmıştır “VYŞ’ler ‘f"nansal kuruluş’ olarak tanımlanmalı” 02 “UYAP’tak" 5 m"lyon dosyanın tarafı varlık yönet"m ş"rketler"” 03 “300 b!nden fazla küçük-orta g!r!ş!mc!n!n gec!km!ş kred! borcu var” Y aklaşık 4 m"lyon KOBİ’n"n 2.7 m"lyonunun 2015 yılında 390 m"lyar l"ralık banka kred"s" kullandığını bel"rten Varlık Yönet"m Ş"rketler" Derneğ" (VYŞD) Başkan Vek"l" ve TURKASSET Genel Müdürü H"lm" Güvenal, tahs"l" gec"km"ş alacak oranlarına bakıldığında "se bu oranın küçük-KOBİ’de yüzde 6, orta-KOBİ’de yüzde 4, büyük-KOBİ’de "se yüzde 3'e düştüğünü d"le get"rd". Tahs"l" gec"km"ş alacak tutarının yaklaşık 18 m"lyar TL g"b" yönet"leb"l"r sev"yede olsa dah", 2 m"lyon küçük KOBİ’n"n yüzde 6’sı olan yaklaşık 120 b"n küçük-KOBİ’n"n, aynı şek"lde yaklaşık 20 b"n orta-KOBİ’n"n ve 5 b"n büyük-KOBİ’n"n bankalara gec"km"ş borcunun bulunduğuna "şaret eden Güvenal, “B"r bu kadar daha KOBİ kred"s"n"n son beş yıl "ç"nde varlık yönet"m ş"rketler"ne devred"ld"ğ"n" de hesaba katarsak, 300 b"nden fazla küçük-orta g"r"ş"mc"n"n f"nans sektörüne gec"km"ş kred" borcu b"r"kt"ğ"n" söyleyeb"l"r"z” ded". Bankacılık sisteminin yeni ve küçük şirketlere eğer girişimcinin teminat göstereceği aileden gayrimenkul gibi varlığı yoksa, neredeyse ihtiyaç kredisi tutarlarında kredi kullandırdığını kaydeden Hilmi Güvenal, burada bir kredibilite incelemesi yapabilmek için gerekli süre ve düzenin henüz oluşmadığını ifade etti. Bu nedenle aile kaynakları ve piyasa kredisinin esas olduğunu anlatan Güvenal, “Tipik bir KOBİ, aile parası ile yani öz kaynak ile kuruluyor. Piyasadan vadeli mal alarak işe başlıyor ve bu malları sattığında eline geçen çekleri de faktoring yaparak veya piyasada kırdırarak işletme sermayesini yönetmeye çalışıyor. Makine ekipman alması gerektiğinde satıcıdan vade istiyor, çoğu zaman leasing şirketlerine yönlendiriyor. Bir KOBİ’nin bankadan kayda değer tutarlarda kredi kullanması 18 ila 24 ay alabilir. Denetimsizlik ve çok sık çıkan aflar nedeni ile KOBİ’lerin finansman modeli içinde önemli bir borç kaleminin vergi ve SGK borçları olduğunu da görürüz” diye konuştu. KOBİ’lerin banka veya diğer finans kuruluşları ile ilişkileri hakkında da bilgiler veren Hilmi Güvenal, “Banka, küçük krediler haricinde bir teminat yapısı oluşturmaya çalışır. İpotek, rehin gibi hukuki enstrümanları kullanır. Her girişimci işlerin hep iyi gideceğini varsayar ancak sermaye kaybı veya iflas durumunda sadece şirketin kapanmayacağını, kendisinin ve diğer kefillerin de teminat olarak gösterdikleri mal varlıklarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını bilir. Bu ihtimal de küçük işletmelerin kredi yoluyla finansmanda çekimser davranmasına neden oluyor” açıklamasını yaptı. Güvenal, büyük işletmelerde ise durumun biraz farklı olduğuna işaret eden Güvenal, onların aldıkları kredilere karşılık işletme varlıklarının yanı sıra çoğunlukla kişisel mal varlıklarını da teminat olarak gösterdiğini dile getirdi. Bilhassa teminat ve kefalet konularında hukuki danışmanlık almadan bir an önce krediyi kullanmak için okumadan imzalanan sözleşmelerin, işler ters gittiğinde işletmenin ve girişimcinin elini kolunu bağlayabildiğini anlatan Güvenal, şöyle devam etti: “Girişimcinin kredi kullanırken dikkat etmesi gereken birçok unsur var. Kredinin tutarı, vadesi, geri ödeme şartları, istenen teminatlar, imzalayacağı sözleşmenin getireceği sınırlamalar ve en son da faizi. Faiz oranı bankadan bankaya çok değişmemekle birlikte, girişimci en çok ona yoğunlaşıyor. Halbuki diğer unsurlar zaman içinde daha çok pişmanlık yaratır. Burada da yine KOBİ’nin ya kendi bünyesinde ya da yakınında danışabileceği bir finans uzmanı bulundurması gerekliliği ortaya çıkıyor.” KOBİ’lerin dikkat etmesi gereken bir diğer konunun da aynı anda birçok bankadan borçlanmamak olduğunu ileten Güvenal, KOBİ’lerin birçok bankada ufak kredisi ve sınırlı ilişkisi olacağına, tek bir bankada büyük ve yoğun ilişkisi olmasının önemine dikkat çekti. “Alacaklılar !le açık ve şeffaf b!r !let!ş!me geç!lmel!” KOBİ’lere ödeme sıkıntısı konusunda da tavsiyelerde bulunan Hilmi Güvenal, “KOBİ’ler ödeme sıkıntısına düştüklerinde kendi kendilerine şu soruyu sormalılar. Kâr mı etmiyorum, yoksa kâr ediyorum ama işletme sermayesini mi yönetemiyorum? Sorun yüksek stok ile çalışmak veya satarken uzun vade vermek veya satın alırken kısa vade ile mal almak zorunda olmak ise burada bir ciddi disipline geçmeli. Yüksek stok ile çalışmasını gerektiren durumu ortadan kaldırmalı. Müşterileri ile konuşup, onların iş planlarını anlayıp, daha az stok tutmalı” dedi. Uzun vade ile satışın sektörün yapısı gereği ise, faktoring şirketlerinin kırmaktan imtina ettiği veya mal alırken kullanamadığı çeklerin tutarının sermayesini aşmaması gerektiğine vurgu yapan Güvenal, “Eğer bu alanlarda gerekenleri yaptıktan sonra hâlâ kâr edemiyorsa, ürün ve müşteri bazında durumunu gözden geçirmeli. Hangi ürünlerde kâr ediyorum, o ürünleri başka hangi pazarlara, müşterilere satabilirim? Hangi müşteriler bana para kazandırıyor, o müşterilere başka hangi ürünleri yapabilirim, satabilirim? Burada ortaya çıkan hesap sonunda, sıkıntının şirketin sermayesi ile karşılanamayacağını gösteriyorsa, varsa işletmede kullanılmayan varlıkları satıp sermaye koymayı düşünebilir” yorumunda bulundu. Ayrıca KOBİ’lerin aynı işi yap- mak isteyen başka bir girişimciyi veya büyük alacaklılardan birkaçını ortak almayı değerlendirebileceğini kaydeden Güvenal, girişimcinin bu cevapları oluşturduktan sonra alacaklıları ile açık ve şeffaf bir iletişime geçmesi gerektiğini bildirdi. Güvenal, sıkıntının nedenini, alacağı önlemleri ve uygulama takvimini anlatıp onları beklemeye ve belki de ek kaynak kullandırmaya ikna etmesi gerekliliğine vurgu yaptı. “Diğer taraftan sıkıntının çözülemediği ve bankanın alacağını tahsil etmek amacı ile hukuki işlemleri başlatmasından birkaç yıl sonra bu alacağı VYŞ’lere devrettiğini düşünürsek, bu ilişkinin görüşmelerinde gündem maddeleri, işi toparlamaktan ziyade, durmuş/kapanmış bir işletmenin tasfiyesi oluyor” diyen Hilmi Güvenal, burada teminatların satılarak borcun kapatılmasının yetmediği takdirde kefillerin de işin içine girerek, hukuki sürecin ve mükellefi- Bütçey! doğru yönetmek !ç!n tüket!c!ler nelere d!kkat etmel!? Bütçeyi doğru yönetmek ve mali durumu iyileştirmek için önerilerde bulunan VYŞD uzmanları, “Gelir-Gider dengenizi korumak, planlı harcamak için en önemli adım kendi bütçenizi oluşturup, her ay bütçe takibini elden bırakmıyor. Çoğu zaman uygulaması, söylemesi kadar kolay olmayabilir. Özellikle de temel ihtiyaçlar söz konusu olduğunda. Bu nedenle, geçen yılki faturalarınızın bir ortalamasını alın ve buna göre hazırlığınızı yapmaya şimdiden başlayın. Masrafları hesaplarken, tahminlerinizi hep yüksek tutun. Ay sonlarında biraz para artırmanın, yetiştirememekten daha iyi olacağına şüpheniz olmasın” şeklinde konuştu. Düşünme alışkanlıklarınızı değiştirin, önce birikim yapmayı hedefleyin. Bütçe yaparken önce birikim için para ayrılmasının ve sonra kalan parayla harcamaların planlanmasının gerektiğini dile getiren uzmanlar, “Birikim miktarını sabitlemek ve ‘bu ay biraz daha az atarım kenara’ dememek önemli. Birikiminiz ve zaruri harcamalarınız sonrasında paranız kalırsa keyfi harcamaların peşine düşün paranız kıymetli; kredi kartı borcu ise tehlikeli. Ayrıca Bireysel Emeklilik sistemine dahil olmak da birikim. Çünkü para biriktirmek için harika bir tedbir olabilir. Ancak bir noktayı da gözden kaçırmamak gere- kir. Daha önce borçlandıysanız şayet, önceliğiniz bu borçlardan kurtulmak, finansal özgürlüğünüze kavuşmak olmalı. Bir yandan birikim yapıyorum deyip, diğer yandan bankalara faiz ödemek takdir edersiniz ki hiç mantıklı olmaz” tespitini yaptı. Harcamalarınıza limit koyun, belli bir tutarı aşmayın. “Yaşantınız için kritik olmayan önemdeki şeylere para harcamayın. İhtiyacınız olan ürünlere ise bir üst limit koyup, o ürün için fazlasını cebinizden çıkarmamaya dikkat edin. Ayrıca para harcamak için bahane aramayın” diyen uzmanlar, KOBİ’nin gösterişten uzak olarak mütevazı yönüyle tanınmasının daha doğru olduğunu vurguladı. Yalnızca bir kredi kartınız olsun; o da acil durumlar için. Kredi kartı kullanımının acil durumlarla sınırlandırması tavsiyesinde bulunan VYŞD uzmanları, “Finansçılar elinizdeki varlığı artırmanın iki yolu olduğunu söylüyor. Daha az para harcamak ya da daha çok birikim yapmak. Son olarak önerimiz, ‘gelirim para biriktiremeyecek kadar düşük’ diyenlerdenseniz, ek bir gelir için geçici bir iş arayışına girebilirsiniz” dedi. İht!yaçları doğru bel!rlemek ve daha az para harcamak !ç!n öner!ler İhtiyacım var! Yeni bir ürün satın alırken 20 saniye kuralı- yetlerin sonlandırılmasının konuşulduğunu ifade etti. Başarılı olunursa girişimcinin ekonomik özgürlüğüne tekrar kavuşarak, yeni iş alanlarına doğru yönlenebileceğini bildiren Güvenal, “Bazen de borçlu girişimci veya avukatları bu sürecin uzatılmasından, VYŞ’nin bıkmasından, sıkılmasından medet umar ama er veya geç her hukuki süreç bir gün biter. Sonrasında hem o süreçte yeni iş fırsatları kaçmış olur hem de eklenen faizler ve hukuki masraflar ile borcun maliyeti daha da artar. Borçlu girişimci ne kadar açık ve paylaşımcı olursa ve uzlaşmacı tutum izlerse, her yönüyle tatsız bir süreç bir an önce bitmiş ve geride kalmış olur” açıklamasını yaptı. KOBİ’lerin kâr edemediklerinden ve büyümeyi yönetemediklerinden battığını anlatan Hilmi Güvenal, KOBİ’lerin genelde orijinal bir fikir peşinde koşmaktan ziyade girmesi kolay ve rekabetin yoğun olduğu alanlara herhangi bir rekabetçi gücü olmadan girdiğini ve burada kendilerini içinde buldukları fiyat savaşında para kaybettiğini söyledi. Sermayeleri piyasada tutunmaya yeterli gelirse, yavaş yavaş para kazanmaya başlayacaklarını kaydeden Güvenal, “Bunu artırmak için de büyümek isterler. Ancak büyüme ek kaynak -İnsan, para ve teknoloji- demektir. Bunları çekmeyi, bulmayı başarırlarsa, büyüme yolunda da ilerlerler. Maalesef çok azı, ilk safhayı sıkıntıya düşmeden geçebiliyor, geçenlerin de yine azı sağlıklı büyümeyi başarabiliyor. Finansman ve teknoloji nispeten daha kolay çekilebiliyor ancak büyümeyi yönetecek insanları küçük şirketlere çekmek ve tutmak kolay olmuyor. Sıkıntıya düşen şirkette genelde girişimci, ailesi ve muhasebecisi dışında uzman, yetkin profesyonel yönetici göremezsiniz” dedi. nın mutlaka uygulaması gerekliliğine dikkat çeken uzmanlar, “Şöyle ki; kendimize soruyoruz: buna gerçekten ihtiyacım var mı? Yoksa, içimdeki alışveriş canavarına hayır diyemeyerek isteklerime karşı koyamıyor muyum? Satın alma tuzaklarına düşmemeniz ve bu bahaneden sıyrılmanız için ihtiyaçlarınızla istekleriniz arasındaki çizgiyi net bir şekilde çizmenizde fayda var. Size tavsiyemiz sadece istekleriniz var diye herhangi bir ürünü satın almamanız” diye konuştu. Taksitle alıyorum! Taksitle alınan ürünlerin de kredi kartı ekstrelerine yansıdığına işaret eden uzmanlar, “Sizin için bir başkası ödeme yapmıyor! Taksitle aldığınızda, faturaya yansı- 02 sektör varlık yönet!m! ?? Kasım 2016 / ??? “Operasyonel ver!ml!l!k !ç!n VYŞ’ler ‘f!nansal kuruluş’ olarak tanımlanmalı” B DDK’nın denet"m"nde faal"yetler"ne devam eden varlık yönet"m ş"rketler"n"n globaldek" b"rçok uygulamanın aks"ne sadece bankalar, faktor"ng ve leas"ng ş"rketler"n"n gec"km"ş alacaklarını satın alab"ld"ğ"n" bel"rten Varlık Yönet"m Ş"rketler" Derneğ" (VYŞD) Yönet"m Kurulu Başkanı ve Güven Varlık Yönet"m Kurulu Başkan Vek"l" Hasan Teng"z, yen" dönemde beklent"ler"n"n bankacılık dışındak" sektörler"n (telekom, enerj", teknoloj", beled"ye alacakları) tahs"l" gec"km"ş alacakların (TGA) da satın alınab"lmes" "ç"n gerekl" düzenlemeler"n yapılıp hayata geç"r"lmes" olduğunu d"le get"rd". Ayrıca VYŞ’ler"n operasyonlarını daha ver"ml" hale get"rmek "ç"n f"nansal kuruluş olarak tanımlanmasının önem arz ettt"ğ"n" kaydeden Teng"z, “Bu şek"lde mahkemeler, "cra da"reler", SGK, UYAP, Tapu S"c"l, Tarım Bakanlığı g"b" d"ğer resm" kurum ve kuruluşlara er"ş"m haklarında benzerl"k sağlanarak daha çok borçluya ulaşma "mkanı oluşturulacak” ded". Bu düzenlemelerle varlık yönetim sektörünün ülke ekonomisine kattığı gücün artacağını anlatan Hasan Tengiz, “Böylelikle borçlu statüsündeki vatandaşlara bütünsel bir yaklaşımla çözüm sunulabilecek, farklı kurumlara olan yükümlülükleri tek elden yönetilerek daha hızlı ve etkin sonuç alınması sağlanacak” açıklamasını yaptı. Türkiye’de varlık yönetim sektörünün gelişiminden de bahseden Hasan Tengiz, “Türkiye’de 2000 yılında baş gösteren bankacılık kriziyle birlikte batan bankaların kredileri ve tahsili gecikmiş alacakları (TGA) TMSF’ye devroldu. TMSF bünyesindeki kredilerin takibi, tahsili ve tasfiyesinin getirdiği yük Türkiye’de varlık yönetim sektörüne olan ihtiyacı ortaya çıkardı” ifadesini kullandı. Yaşanan kriz sonrası bankacılık sisteminin uluslararası standartlara göre yeniden yapılandırılması amacıyla planlanan yapısal reform hedeflerinden biri olan varlık yönetim şirketlerinin (VYŞ) kurulmasına ilişkin kanunun 2003 yılında yürürlüğe girdiğine işaret eden Tengiz, “Varlık yönetim şirketleri, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan (BDDK) aldıkları lisansla ve yine BDDK denetiminde; bankalar ve banka dışı finansal kuruluşların tahsili gecikmiş alacaklarının temlik alınması ve yeniden yapılandırılarak tahsil edilmesi amacına yönelik faaliyet göstermeye başladı” şeklinde konuştu. Dünyada finansal bir otorite tarafından düzenlenen ve denetlenen tek sektör olma özelligini taşıyan Türkiye varlık yönetim sektörünün kuruluş amacıyla paralel olarak finansal sisteme likidite sağlamayı hedeflediğini söyleyen Tengiz, “Türkiye’de varlık yönetim sektörü, bankaların bilançolarını iyileştirmelerine katkı sağlayıp, operasyonel yükten kurtarmak ve bireylere borçlarını ödeme imkanı tanıyarak yeniden ekonomiye kazandırmak suretiyle yıllar içinde bankacılık sistemi ve ülke ekonomisindeki istikrarın sürdürülebilirliği için önemli bir rol üstlendi” dedi. Sektörde faal!yet gösteren ş!rket sayısı 13’e ulaştı Hasan Tengiz, bankaların ortalama üç yıl hukuki takipten sonra tahsil edemediği binlerce dosyadan oluşan TGA portföylerini ihale yoluyla satın alan VYŞ’lerin kuruluştan bu yana sistemdeki sorunlu kredilerin yüzde 31’ini üstlenerek bankalara toplam 3.1 milyar liralık kaynak oluşturduğunu ifade ederek, “İlk satıştan bu yana kümülatif satışlar anapara bazında yaklaşık 25 milyar TL’ye ulaştı. 2016 yılında ilk üç çeyrek satışı 3.4 milyar TL olarak gerçekleşti. Son çeyrekte de yoğun satış beklentisi devam ediyor. Bankacılık sektöründeki büyüme ve gelişme ile doğru orantılı olarak varlık yönetim sektöründeki büyüme dikkat çekiyor. Zaman içinde bankaların bilançolarında yer alan TGA’nın büyüme hızı toplam kredi büyümesinin yaklaşık iki katı düzeyinde seyretti. Buna paralel sektörde faaliyet gösteren şirket sayısı da 13’e ulaştı” açıklamasını yaptı. Tak!ptek! alacaklar oranı Avrupa ülkeler!ndek! ortalamaların altında Sorunlu kredilerin gelişiminin ise makroekonomik faktörler ile yakın ilişkili oldu- ğunu vurgulayan Hasan Tengiz, “GSYİH büyümesindeki düşüş, takipteki kredi oranını hem aynı çeyrekte hem de takip eden çeyrekte artırıcı bir etkiye sahip olmakla birlikte, sorunlu kredilerin artışındaki bir diğer önemli etken olarak işsizlik oranının yükselmesinden söz edilebilir. Bunların dışında finansal olmayan sektörde özel borç yükü, konut balonu patlaması, bankacılık sektöründe ise sermaye koruma tamponunun ve ayrılan karşılıkların yetersiz oluşu ile düşük kârlılık gibi etkenler finansal sistemdeki sorunlu kredi miktarını artırıcı özelliğe sahip” diye konuştu. Tengiz, takipteki alacaklar oranının son dönemde büyüme hızındaki yavaşlama ve işsizlik oranındaki artış nedeniyle yurtiçinde yükselme eğiliminde olmasına rağmen birçok Avrupa ülkelerindeki ortalamaların altında seyrettiğine dikkat çekerek, TBB’nin ikinci çeyrek sonu raporuna göre de tahsili gecikmiş alacakların seyri beklenti aralığında olduğunu, kredi risklerinin yönetilebilir düzeyde olduğunu ve bankacılık sektörünün sağlıklı bir bilanço yapısına sahip olduğunu belirtti. Süreç içinde sektörde özel bankaların tamamına yakınının ve bazı katılım bankalarının düzenli satıcı haline geldiğini anlatan Hasan Tengiz, “BDDK verilerine göre bankaların henüz satışa sunmadıkları TGA tutarı yaklaşık 54 milyar TL olup, bankacılık sistemindeki toplam kredi büyüklüğünün yüzde 3.4’ünü oluşturuyor. Takipteki alacaklar oranı, TBB verilerine göre ikinci çeyrek sonu itibarıyla kurumsal kredilerde yüzde 3, bireysel kredilerde yüzde 4.5, KOBİ kredilerinde ise yüzde 4.6 seviyesinde seyrediyor. Eğer bu portföyler varlık yönetim şirketleri tarafından süreç içinde satın alınmasaydı TGA’nın toplam kredilere oranı yüzde 4.9 olarak gerçekleşecekti” bilgisini paylaştı. Sürekli olarak gelişen ve büyüyen varlık yönetim sektöründe pazar dinamiklerinde de zamanla bazı değişikliklerin meydana geldiğine vurgu yapan Tengiz, “Satışa sunulan TGA portföylerinde; müşteri ortalama borçluluk rakamının yükselme eğiliminde olduğu, temerrüt yaşı küçük kredilerin ağırlık kazandığı, ticari portföylerde teminatlı dosya oranının giderek azaldığı ve genel olarak bireysel kredi portföylerinin satışlar içindeki payının ticari portföylere kıyasla artış gösterdiği ifade ediliyor” dedi. “Varlık yönet!m ş!rketler! n!ye var?” Varlık yönetim sektörünün ülke ekonomisi için stratejik önem arz ettiğini savunan Hasan Tengiz, sektörün başta bankalar olmak üzere finans sektörünün gecikmiş alacaklarını satın alarak kurumların hem bilançosunun iyileştirilmesine hizmet ettiğini hem de operasyonel yükten kurtardığını dile getirdi. Böylece bankaların özvarlık ve aktif verimliliğini artırdığını, tahsilat giderlerinden ve diğer operasyonel giderlerden tasarruf ettiğini ve maliyet avantajı yarattığını kaydeden Tengiz, bankaların esas faaliyet konularına yönelerek gelirin yanı sıra kârlılık artışı ve operasyonel verimlilik artışı sağladığını ifade etti. Varlık yönetim şirketlerinin yaklaşık 500 bin müşteriyi borçlu vatandaş statüsünden kurtarıp finansal özgürlüğüne ka- Kred! ve TGA büyümes! 55,5 % 60,0% TakiptekiKrediler 40,0% 33,9% 29,9 % 31,8 % 23,4 % 26,5 % 20,0% Krediler Büyüme Oranı Takipteki Krediler Büyüme Oranı TGA Oranı Satılan TGA Satış Oranı -8,5 % -20,0% 2009 2010 12,3 % -5,1 % 2011 2012 2013 2014 2015 2016 Haziran Kaynak: BDDK TGA oranları 6,0% 5,6 % 5,0% 4,0% 3,8 % 3,8 % 3,0% 2,8 % 2,9 % 2,8 % 2,9 % 2011 2012 2013 2014 3,2 % 3,4 % 2,0% 1,0% 0,0% 2008 2009 2010 2015 2016 Haziran Kaynak: BDDK vuşturduğunu söyleyen Tengiz, “Finansal sistemde 4 milyonun üzerinde vatandaşın tahsili gecikmiş kredi borçlusu olduğu tahmin ediliyor. Portföylerin bankalardan devralınmasıyla birlikte varlık yönetim şirketlerinin çatısı altında borçlarını yapılandırma fırsatı elde eden borçlu sayısı 2 milyona ulaştı. Varlık yönetim şirketleri, kişiye özel, esnek imkânlar sunarak bu kişilerin borç yükünden kurtarılması ve finansal sisteme kazandırılması misyo- 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 Haziran 392.621 6,9% 21.853 55,5% 5,6% 925 4,2% 525.851 33,9% 19.993 -8,5% 3,8% 3.033 15,2% 682.893 29,9% 18.973 -5,1% 2,8% 1.618 8,5% 794.756 16,4% 23.408 23,4% 2,9% 2.984 12,7% 1.047.410 31,8% 29.622 26,5% 2,8% 3.088 10,4% 1.240.725 18,5% 36.409 22,9% 2,9% 6.000 16,5% 1.484.883 19,7% 47.541 30,6% 3,2% 1.955 4,1% 1.570.000 12,3% 53.600 29,0% 3,4% 3.066 5,7% 3,8% 1.405 10,0% 29,0 % 19,7% 6,9 % 0,0% 367.445 14.053 30,6 % 22,9 % 18,5 % 16,4 % Türk bankacılık s!stem!nde kred! hacm! ve sorunlu kred!ler (Milyon TL) Krediler Kaynak: BDDK, TBB, VYŞD nunu en iyi şekilde yerine getiriyor” yorumunda bulundu. Bankaların aksine varlık yönetim şirketlerinin temel işinin sorunlu kredilerin tahsilat yönetimi olduğu için müşterilerine en makul ödeme planını en uygun sürede sunarak borcu çözüme ulaştırmayı amaçladığını belirten Hasan Tengiz, şunları kaydetti: “Bu kapsamda müşterilerine esnek çözüm önerilerinde bulunurlar. Borcu çözüme ulaşarak ekonomik olarak özgürleşen müşteriler ve konunun onların ailelerine yansıması düşünüldüğünde varlık yönetim şirketlerinin finansal sisteme sadece ekonomik katkı değil aynı zamanda çok önemli bir sosyal katkısının olduğu da görülüyor. VYŞ’ler yeni dönemlerde de 1.5 milyon borçluyu finansal özgürlüğüne ulaştırmayı hedefliyor. Zamanla kendi teknolojisini geliştiren ve kendi insan kaynağını yaratan VYŞ’ler, sektörde doğrudan ve dolaylı yaklaşık 5 bin kişiye istihdam sağlıyor.” Bütçey! doğru yönetmek !ç!n tüket!c!ler nelere d!kkat etmel!? yan vade farkı tutarından bahsetmemize gerek var mı? Size tavsiyemiz, bankanızın kampanyalarını takip edin, vade farkı oranlarına dikkat edin ve taksitle de olsa o borcu kendinizin ödeyeceğini unutmayın. Ödeyemeyeceğiniz borçların altına girmeyin. Para harcama bahaneleri üretmeyin” ifadesini kullandı. Ciddi indirim vardı! VYŞD uzmanları, gereksiz harcamaları haklı kılmak için üretilen bahanelerin en başında ‘ciddi bir indirim vardı, çok ucuza aldım’ düşüncesinin geldiğini belirterek, “Unutmayın ihtiyacınız olmayan bir şeyi ne kadar ucuza alırsanız alın, sizin için pahalıdır. Uzun zamandır takip ettiğiniz bir ürün ciddi bir indirime girmiş ise ve gerçekten ihtiyacınız var ise aynı zamanda bütçenizi zorlamayacaksa almayı düşünebilirsiniz” dedi. Beklediğim bir yerden para var, çözeriz! Zamanında borç verilen bir yakına veya yapılan ek işten gelecek ücret ya da başka bir gelir modeline güvenerek harcama yapabildiğini vurgulayan uzmanlar, “Ancak unutmayın gelmesini düşündüğünüz para henüz gelmedi, gelecek! Yani siz, sizde olmayan, ne zaman olacağı belli olmayan (belki de hiç gelmeyecek) bir parayı harcayabilmek için kendinizi kandırıyorsunuz. Size tavsiyemiz, henüz elinize geçmemiş paraya güvenerek plan yapmamanız. Parayı alana kadar, harcama yapmamak için biraz dişinizi sıkın. Para geldiğinde, nasıl olsa vakit kaybetmeden harcayacaksınız” yorumunda bulundu. Şimdi alayım, olmazsa iade ederim! (Etmedi) İade etme ihtimalinin bulunduğu bir ürünün satın alınması noktasında uyarılarda bulunan uzmanlar, “Bir ürünü neden satın alırız ki? Aldığımız ürünü geri götürmektense, almamak daha kolay sanki. Kaldı ki, toplum olarak aldığımız bir ürünü iade etmek konusunda pek de istekli olmadığımızı hepimiz biliyoruz. ‘Nasıl olsa geri verebilirim, paramı da geri alabilirim’ gibi cümlelerle kendinizi kandırmayın. İade etme ihtimaliniz olan bir ürünü almayın, zaten ondan vazgeçmeyi göze almışsınız, yapmayın böyle şeyler” açıklamasını yaptı. Borcu olan tüket!c!lere öner!ler Kredi ödemenizi geciktirdiğinizde banka bildirimde bulunur ve gecikme faizi uygulanır Taksit ödemelerinin gecikmeye başladığı ilk bir aylık süreçte bankanın çeşitli kanallar aracılığıyla borçlu kişi ile iletişime geçerek, gecikme bildiriminde bulunduğunu dile getiren VYŞD uzmanları, “ Eğer taksitinizin bir kısmını ödemiş iseniz banka size eksik tutarı bildirir ve ödemenizi hatırlatır. Bu süreçte borcunuza gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizinin dışında banka tarafından uygulanabilecek herhangi bir yaptırım yoktur. Fakat bir günlük gecikmeniz bile kredi kayıt bürosuna bildirilir, bu durum da kredi notunuzu etkiler” diye konuştu. Üçüncü taksite kadar ödeme yapılmazsa banka, kişi tarafına gecikmeyi ihbarname aracılığıyla yazılı olarak bildireceği bilgisini veren uzmanlar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu durum yasal sürecin başladığı anlamına gelir. Yine ödeme yapmazsanız bu kez ihtarname iadeli taahhütlü olarak gönderilir ve yasal takip süreci başlatılır. Bu aşamadan sonra banka avukatları ve icra dairesi devreye girer. Tüm bu süreç kredi kayıt bürosuna raporlandığı için kredi notunuz etkilenir. Bu durum kredi sicilinizde olumsuz bir durum olarak yer alacağından uzun vadede kullanmak isteyeceğiniz kredilerinizi ve kredi başvurularınızı da doğrudan etkileyecektir.” “Yasal takibe düşmemek için neler yapılmalı” Tüm kredi işlemlerinde sorun yaşamamak için kredi ödemelerini geciktirmemek, en azından kısmi ödeme yapmak gerektiğine vurgu yapan uzmanlar, “İlk taksit gecikmesi yaşandığında hâlâ vakit varken bir kurtarma planı yapmakta fayda var. Bankaların yasal takibi başlatmak için iki ay süresi bulunduğunu unutmayın. Bu iki aylık gecikme döneminde tarafınıza yapılan bildirimlere kulak vermeli ve acil bir eylem planı oluşturmalısınız. Oluşturduğunuz eylem planında bankanız ile görüşerek taksit atlatma / erteleme yapmak ya da kısmi ödeme yaparak süreci değerlendirmek gibi yollara başvurabilirsiniz” dedi. varlık yönet!m! sektör 03 ?? Kasım 2016 / ??? “UYAP’tak! yaklaşık 5 m!lyon dosyanın tarafı varlık yönet!m ş!rketler!” U ne sebep oluyor. Borcunu ödemiş ve icra dosyasının kapatılmasını bekleyen vatandaş, UYAP’ta bekleyen işler nedeniyle, yeni kredi kullanamıyor, mağdur oluyor. UYAP’ta işlerin daha hızlı akması beklenirken, entegre yürümesi gereken hukuksal süreçlerdeki bir veya birkaç eksiklik veya yapılamayan revizeler, sistemi tıkayabiliyor” dedi. YAP konusunda Adalet Bakanlığı "le aynı masada sorunları ve çözüm öner"ler"n" paylaşmak "sted"kler"n" bel"rten F"nal Varlık Genel Müdür Yardımcısı Serhat Güler, UYAP’tak" yaklaşık 5 m"lyon dosyanın tarafının varlık yönet"m ş"rketler" olduğunu d"le get"rd". Banka ve d"ğer f"nansal kuruluşlarla b"rl"kte bu sayının 15 m"lyon dosyayı bulduğunu kaydeden Güler, “B"r yazılımın gel"ş"m", kullanıcıların sorun ve "ht"yaçlarını d"le get"rmes" "le gerçekleş"r. Adalet Bakanlığı’nın, banka ve varlık yönet"m ş"rketler" g"b" kurumsal UYAP kullanıcıları "le b"r araya gelmes" ve çözüm öner"ler"m"z" d"nlemes"n" bekl"yoruz. Adl"yen"n nefes alab"lmes", vatandaşın, avukatın adl"yeye g"tmeden "şler"n tıkır tıkır yürümes" UYAP’ın başarısına bağlı. Kurumsal kullanıcılar olarak sürece katkı vermeye hazırız” ded". Ulusal Yargı Ağı Projesi’ni (UYAP) tüm adli süreçlerin elektronik ortamda yürütülmesi ve elektronik veri tabanında korunması amacıyla 2000 yılından itibaren adım adım hayata geçirilen, adliyeye işi düşmüş vatandaşların ve ömrünün önemli bir bölümünü adliyelerde geçiren hakim, savcı ve avukatların, adliye personelinin işini kolaylaştıran önemli bir proje ve yazılım olarak tanımlayan Serhat Güler, Adalet Bakanlığı 2015 yılı verilerine göre, UYAP’ın en ağır yükünü icra dosyaları oluşturduğunu söyledi. Yaklaşık 26 milyon devam eden icra dosyasının varlığından bahseden Güler, “Her an yenilenmeye hazır kapalı dosyaların da UYAP’ta işlem görebileceğini düşündüğümüzde yükün ağırlığı daha net ortaya çıkıyor. Ayrıca bu rakamın yaklaşık yüzde 10’u kadar hukuk ve ceza dava dosyası var” diye konuştu. “En büyük kurumsal UYAP kullanıcıları, f!nansal kuruluşlar” 2000’li yıllardan sonra kredi kartı, elektronik ticaret ve tüketici finansman metotlarındaki hızlı yaygınlaşma ve gelişimin bu ticaretten kaynaklanan tahsili gecikmiş alacak (TGA) dosyalarını ve yargısal anlaşmazlıkları bankalara taşıdığını aktaran Serhat Güler, 2005 yılı ve sonrasında ise sorunlu alacak portföylerin gittikçe artan bir ivmeyle varlık yönetim şirketlerine geçmeye başladığını bildirdi. Halen varlık yönetim şirketlerine geçen TGA’lara ait yaklaşık 5 milyon icra takip dosyasının bulunduğunu ifade eden Güler, “Dosyalar UYAP üzerinden işlem görüyor. UYAP’ta neler yapılab!l!r? UYAP’ı yoğun kullanan finansal kurumsal kullanıcılara yönelik toplu işlem yapabilme uygulamaları geliştirilmeli. UYAP’ı besleyecek döküman yönetim sistemi hayata geçirilmeli. Pilot uygulamaya geçilen adliyelerde yavaşlayan işlerin hızlandırılması için insan kaynağı desteği ve performans yönetimi geliştirilmeli. Bankaları da dahil ettiğimizde rahatlıkla şunu söyleyebiliriz; UYAP’ta işlem gören 26 milyonu aşkın icra takip dosyasının yaklaşık yarısı bankalara, finansal kuruluşlara ve varlık yönetim şirketlerine ait icra dosyalarıdır. Bu nedenle de en büyük kurumsal UYAP kullanıcıları, finansal kuruluşlardır” yorumunu yaptı. UYAP’ın finansal tüketiciye ve vatandaşa sağladığı kolaylıklardan da bahseden Serhat Güler, vatandaşın hakkında bir dava veya icra dosyası varsa, e-devlet üzerinden UYAP’ta mevcut dosyalarını ve bunların devam edip etmediğini, borcunu ödemiş ise dosyasının kapatılıp kapatılmadığını görebildiğini vurguladı. Güler, en büyük sorunun ise UYAP’ta banka ile finansal tüketiciler arasında görünen onbinlerce icra dosyasının banka ile varlık yönetim şirketi arasında yapılan bir temlik sözleşmesi ile taraf değiştirdiğini belirterek, “Bu değişiklik UYAP’a tam olarak yansımıyor ya da çok geç yansıyor. Banka TGA portföyünü varlık yönetim şirke- tine noter sözleşmesi ile devrediyor. Bu değişiklik, banka kayıtlarına, Risk Merkezi’ne, BDDK raporlarına, her yere anlık olarak yansıyor ama UYAP’a yansımıyor. Çünkü UYAP ve adli yapı, temlik işlemlerinin her bir dosya için ayrı ayrı ve tek tek yapılmasını öngörüyor” açıklamasını yaptı. Bunun da tüm yurtta il ve ilçe adliyelerine yayılmış, bir kısmına fiilen ulaşılması mümkün olmayan onbinlerce icra dosyasında mümkün olmadığına dikkat çeken Güler, “Vatandaş da haklı olarak kendisi ile ilgili icra dosyasındaki bu taraf değişikliğini öğrenemiyor. Borcunu nereye ve kime ödeyeceğini bilemiyor. Ayrıca, onbinlerce dosyaya ayrı ayrı temlik sözleşmesi sunmak istediğimizde, adliye personeli ve işleyiş tamamen tıkanıyor” şeklinde konuştu. Çözüm için teknolojiye işaret eden Serhat Güler, şöyle devam etti: “UYAP üzerinden toplu temlik ibraz ederek taraf değişikliğinin sağlanması teknik olarak hiç zor olmasa gerek. İki finansal kuruluş arasında yapılmış noter sözleşmesi ile devletin bir bölümüne ait kuruluşlarda (Risk Merkezi, BDDK gibi) gerekli değişiklikler yapılabiliyor ama bu UYAP’ta mümkün olamıyor. Bunun yapılabilmesi gerek.” “S!stem!n sorunsuz yürümes!, doğru ver!n!n UYAP’ta bulunmasına bağlı” UYAP’ın tüm adliyelerde aktif olduğunu bildiren Serhat Güler, “Ancak nihai amaç olan fiziki dosyaya ulaşmadan bütün adli işlemlerin yapılabilmesi hedefine biraz uzağız. Sistemin sorunsuz yürümesi, biraz da doğru verinin ve dökümanın UYAP’ta bulunmasına bağlı. Adliyeden üçüncü kişi ve kuruluşlara çıkan tüm evraklar UYAP’ta mevcut ama üçüncü kişi ve kuruluşlardan adliyeye gelen ve ilgili dosyaya girmesi gereken evraklar için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Dış gelen evrak, UYAP’a ya geç giriyor ya da gerekli tarama yapılmadan sadece fiziki dosyada kalıyor. Bu da UYAP kayıtlarının, bir dosya içeriğini tam ve eksiksiz olarak yansıttığını söylememizi zorlaştırıyor” dedi. Bunun aslında her kuruluşta olan bir döküman yönetim sistemi sorunu olduğuna işaret eden Serhat Güler, bazı kuruluşların bunu kendi kaynakları ile bazı kuruluşların ise dış hizmet alımı ile çözdüğünü kaydetti. Adli arşivlerde daha çok cezaevi hükümlülerinin çalıştığını anlatan Güler, “Biraz da teknoloji desteğine ihtiyacı olan bu sorun Adalet Bakanlığı’nın evrak ve arşiv yönetimi için bir proje geliştirmesi veya en azından icra daireleri için dış hizmet alımı yolu ile çözülebilir. Döküman yönetimi eksik olan bir sistemde, fiziki dosyaya ulaşım ihtiyacı hiç bitmeyecek. UYAP’ın önündeki ciddi sorunlardan biri de budur” diye konuştu. Pilot uygulamaya geçilen illerde, tüm işlem taleplerinin UYAP üzerinden gönderilmesinin ve sonuçlandırılmasının hedeflendiğini dile getiren Serhat Güler, avukatların taleplerini UYAP üzerinden gönderdiklerini ancak icra memurlarının işlemleri sonuçlandırmasının bir ayı bulabildiğini ifade etti. Memurların yoğunluğu kaldıramadığını belirten Güler, “Acil işlemler gecikerek, hukuksal hak kayıplarına veya vatandaşın mağduriyeti- “TAKBİS !le doğrudan !let!ş!m kurulması süreçler! hızlandırır” İcra müdürlüklerinde yapılan bazı işlemlerin ciddi sonuçlar doğurduğunu, bazılarının da sadece icrai bir işlem öncesi hazırlık işlemi olduğunu dile getiren Serhat Güler, ciddi sonuçları olmayan hazırlık ve inceleme mahiyetindeki UYAP taleplerinin avukatların doğrudan talebi ile icra memurunun onayına tabi olmadan gerçekleşebilmesinin hem işleri hızlandırabileceğini hem de memurların önündeki yoğunluğu azaltabileceğine vurgu yaptı. Avukatın bir tapu kaydının getirtilmesini, UYAP üzerinden bir dakikada talep edebildiğini bildiren Güler, “Ama bu talep memur tarafından birkaç gün sonra onaylanıp, posta kanalı ile evrakın gidip gelmesi ve dosyasına girmesi aylarca sürebiliyor. UYAP’ın tapu kadastro sistemi TAKBİS ile doğrudan iletişim kurması ve kayıt örneği alınabilmesi gibi revizeler süreçleri çok hızlandırır” bilgisini verdi. Ayrıca, beş yılını doldurmamış varlık yönetim şirketlerinin harç muafiyetinin yargı organlarında farklı farklı yorumlanmasının da hem adliyelerde gereksiz bir iş yükü oluşturduğunu hem de finansal tüketici şikayetlerine yol açtığını aktaran Güler, vatandaşın banka ile anlaşamadığı bir borcu, durumu düzeldiğinde varlık yönetim şirketi ile anlaşarak zar zor kapattığını anlattı. Varlık yönetim şirketlerinin UYAP üzerinden, dosyanın kapatılmasını talep ettiğini ifade eden Güler, “Ancak tahsil harcı ödenmediği için icra müdürlükleri dosyayı kapatamıyor. Bu tür işlemlerde varlık yönetim şirketlerinin harç muafiyetine bir netlik getirilmesi gerekir. Aksi halde, bu konuda finansal tüketicinin yaşadığı sıkıntılar ve birbiri ile çelişik yargı kararlarının sonu gelmiyor” dedi. UYAP hakkında öncelikli beklentilerinin Adalet Bakanlığı ile aynı masada sorunları ve çözüm önerilerini paylaşmak olduğunu söyleyen Serhat Güler, UYAP’taki yaklaşık 5 milyon dosyanın tarafının varlık yönetim şirketleri olduğunu vurguladı. Banka ve diğer finansal kuruluşlarla birlikte bu sayının 15 milyon dosyayı bulduğunu bildiren Güler, “Bir yazılımın gelişimi, kullanıcıların sorun ve ihtiyaçlarını dile getirmesi ile gerçekleşir. Adalet Bakanlığı’nın, banka ve varlık yönetim şirketleri gibi kurumsal UYAP kullanıcıları ile bir araya gelmesi ve çözüm önerilerimizi dinlemesini bekliyoruz. Adliyenin nefes alabilmesi, vatandaşın, avukatın adliyeye gitmeden işlerin tıkır tıkır yürümesi UYAP’ın başarısına bağlı. Kurumsal kullanıcılar olarak sürece katkı vermeye hazırız” ifadesini kullandı. "Borç tahs!l!nde karşılıklı anlaşma yolu !zlenmel!" Gıda nakliyesinin yanı sıra firmalara taş ocakları ile kum, çakıl ve mıcır tedarik ettiklerini belirten Uzun Gazi İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Uzun, taş ocaklarına yaptıkları 10 milyon liralık makine yatırımının ardından bankalara borçlanma sürecinin başladığını dile getirdi. Varlık yönetimi şirketleriyle bu kriz döneminde tanıştıklarını kaydeden Uzun, "Askerde yaralanmam sonucu 26 ayımı hastanede geçirdim. Bu süreçte birçok varlık yönetimi şirketiyle temasa geçtik. İsteğe bağlı taksit yapılabileceği söylendi. Sağlık probleminin uzun sürmesinden dolayı yetkililere taksitleri ödeyemeyeceğimden bahsettim. İmkanlar dahilinde esnek ödeme planları yapıldı. Anlaşma yoluyla borcun faizini sildiler. Bankadan farklı olarak borcu doğrudan gayrimenkulden karşılamak veya maaştan kesintiyle elde etmek yerine olanaklar dahilinde daha yapıcı bir ödeme planı çizildi" dedi. Öte yandan bu yatırım aşamasında çalışırken bir kazanın meydana geldiğini ifade eden Uğur Uzun, "İş makinelerimizin çalışma yaptığı bir sahada dokuz yaşında iki çocuk yapay gölette boğuldu. Bu süreçte bizim iş makinelerimizin sorunlu olduğu ve göleti fazla derinleştirdiği söylendi. Fakat daha sonra göletin uygun bir yapıda oluşturulduğu ispatlandı" diye ko- nuştu. Ardından da askerde Kuzey Irak'ta yaralandığını ve uzun bir tedavi süreci geçirdiğini kaydeden Uzun, "Bundan sonra da şirketimizin hesapları bloke edildi. Bu yüzden bankaya olan borçlarımızı kredilerimizi ödeyemez duruma geldik. Kendi bütçemizi de kullanamadık, borçlarımızı da ödeyemedik. Mahkeme dört yıl kadar sürdü. Bu süreç sonunda da mahkemeyi kazandık ve tekrar yeni makineler kiralayarak yeni ruhsat aldık. Şu anda ticarete devam ettiğimiz Uzun Gazi İnşaat'ı kurduk" dedi. Askerdeki yaralanma sonucu 26 ay boyunca hastanede yattığını anlatan Uğur Uzun, şöyle devam etti: "Bu sürede bankalar üzerimize geldi. Kriz dönemine kadar varlık yönetimi kavramından haberimiz yoktu. İyileşme aşamasında şirketin durumuyla ilgilenemediğimden tüm mal varlığımızı kullanamaz duruma geldik ve haciz geldi. Bankalara hacizin kaldırılması halinde malımızı satıp ödemeyi yapabileceğimizi söylesek de bu talebimiz karşılık bulmadı. Varlık yönetimi şirketleriyle de söz konusu süreçte tanıştık." "Öz sermayeyle ayakta kal, sürdürüleb!l!r ol ve büyümey! sağla" Borcun varlık yönetimi şirketine geçişi ile birlikte üç varlık yönetimi şirketinin kendilerine ulaştığını vurgulayan Uğur Uzun, "Borcumuzun kayda değer bölümü varlık yönetimi şirketlerinden Türkasset'eydi. Kendilerine hastanede tedavimin sürdüğünü söyledim. Hoşgörülü bir şekilde sağlığınıza kavuştuğunuzda bizi arayabilirsiniz dediler. Gayrimenkullerimizi satışa çıkarmaya hakları olduğu halde duyarlılık göstererek, satışa çıkarmadılar. Sağlığıma kavuşunca İstanbul'a geldim ve Türkasset şirket yetkilileriyle görüştüm" ifadesini kullandı. Anlaşma yoluyla borcun faizinin silindiğini açıklayan Uzun, "Bunun yanı sıra isteğe bağlı taksitte yapabileceklerini söylediler. Hastaneden yeni çıktığım için taksitleri ödeyemeyeceğimden bahsettim. İmkan dahilinde esnek ödeme planları yapıldı ve durumumuz düzeldiğinde de nakit borçlarımızın hepsini kapattık" açıklamasını yaptı. İş insanlarının talihsiz dönemler geçirebildiğini anlatan Uzun, "Firmalara tecrübelerimizden de yararlanarak borçla, krediyle büyüme sağlamaktansa küçülerek öz sermayeyle ayakta kalmayı ve bu doğrultuda sürdürülebilir büyüme stratejisiyle hareket etmelerini öneriyoruz" dedi. varlık yönet!m! sektör 04 ?? Kasım 2016 / ??? “VYŞ’n!n büyümes! verg! gel!rler!n! artırıcı etk!ler doğuruyor” V arlık yönet"m ş"rketler"n"n (VYŞ) hem sosyal hem de ekonom"k anlamda kayda değer faydalar sağladığını bel"rten F"nal Varlık Yönet"m AŞ Yönet"m Kurulu Üyes" Özkan At"la, VYŞ’ler"n faal"yet" sonucu yarattığı "st"hdam dolayısıyla çalışanlara "l"şk"n gel"r verg"s" ödend"ğ"n" d"le get"rd". VYŞ’ler"n öded"kler" KDV’y" "nd"rmey"p g"der olarak d"kkate aldığı "ç"n öded"kler" KDV’n"n yüzde 80’"n" yüklend"ğ"ne vurgu yapan At"la, “Varlık yönet"m ş"rketler" kend" kazançları üzer"nden ayrıca kurumlar verg"s" ödüyor. Bu hal"yle bakıldığında, varlık yönet"m ş"rketler"n"n büyümes", verg" gel"rler"n" artırıcı etk"ler doğuruyor” ded". Varlık yönetim şirketlerinin hem sosyal hem ekonomik hem de vergi gelirlerinin artırılması bakımından bir takım teşviklerin tanınması gereken bir sektör niteliğinde iken mevcut düzenlemeler ve uygulamaların bu anlamda önemli eksiklikler barındırdığını belirten Özkan Atila, varlık yönetim şirketlerinin finansal kuruluşların sorunlu alacaklarını devralarak, borçlulara en uygun çözüm planları geliştirmek suretiyle, ekonomik anlamda zor durumda olan borçluları tekrar ekonomik hayata kazandırdığını dile getirdi. Bu şekilde hem sosyal hem de ekonomik anlamda kayda değer faydalar sağladığını kaydeden Atila, “Finansal kuruluşlardan genellikle yüzde 100 karşılık ayrılmış alacaklarını satın alırken, satın alma bedeli kadar bu kuruluşların mali kârları arttığından bu tutarın yüzde 20’si kadar finansal kuruluşların ödediği kurumlar vergisi artıyor. Ayrıca varlık yönetim şirketleri nezdinde vazgeçilen alacaklar, ticari borçlular tarafından gelir yazılacağından söz konusu tutar üzerinden ayrıca gelir kurumlar vergisi ödenebiliyor’ dedi. “Öded!kler! KDV’n!n yüzde 80’!n! yüklen!yor” Bunun yanında varlık yönetim şirketlerinin faaliyeti sonucu yarattığı istihdam dolayısıyla çalışanlara ilişkin gelir vergisi ödendiğini bildiren Özkan Atila, “Varlık yönetim şirketleri ödedikleri KDV’yi indirmeyip gider olarak dikkate aldığı için, ödedikleri KDV’nin yüzde 80’ini yükleniyor. Varlık yönetim şirketleri kendi kazançları üzerinden ayrıca kurumlar vergisi ödüyor. Bu haliyle bakıldığında, varlık yönetim şirketlerinin büyümesi, vergi gelirlerini artı- rıcı etkiler doğuruyor” diye konuştu. Öte yandan, alacak temliki borçlunun rızasına bakılmaksızın alacaklı ile temlik alanın yazılı bir temlik sözleşmesiyle mümkün olduğunu dile getiren Atila, “Vergileme açısından bakıldığında, bu temlik işleminin, temlik alan açısından temlik edene kıyasla ilave mali yükümlükler getirmemesinin ötesinde hiçbir iradesi olmayan borçlu açısından da ek mali yükümlülükler getirmemesi gerekir. Yukarıdaki değerlendirmeler açısından bakıldığında uygulamada önemli sorunlar yaşanıyor” yorumunda bulundu. Varlık yönetim şirketlerine tanınan en önemli vergi istisnasının Bankacılık Kanunu’nun 143/5 maddesi ile getirildiğini açıklayan Atila, söz konusu düzenlemeye bakıldığında VYŞ’lere kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süre için geçerli olmak üzere damga vergisi, BSMV ve harç istisnasının tanındığı bilgisini verdi. “F!nans ş!rketler! !ç!n !şlem verg!ler! !st!nası süres!z” Finansman şirketleri için benzeri işlem vergileri (damga vergisi ve harç gibi) için tanınan istisnaların süresiz olduğunu söyleyen Özkan Atila, “Dolayısıyla benzeri bazı vergilerin düzenli geri ödenmekte olan krediler de bile söz konusu değil iken, VYŞ’nin temlik aldığı alacak portföyündeki borçlu vatandaşlar tarafından bu harç ve vergiler ödeniyor. Böylelikle kredi borcu VYŞ’ye temlik edilen ve edilmeyen borçlu vatandaşlar arasında eşitsizlik ortaya çıkıyor” dedi. Atila, işlem vergilerine ilişkin beş yıllık istisna süresinin dolmasından sonra ortaya çıkan ağır mali yüklerin VYŞ’lerin fonksiyonlarının yerine getir- melerini ve borçluların sorununun çözülmesini güçleştirdiğini ve bazı durumlarda imkansızlaştırdığını ifade ederek, “Dolayısıyla müessesenin kuruluşu sırasında geçici bir teşvik olarak görülen ve bu yüzden beş yılla sınırlanan istisna süresi, sektörün üstlendiği fonksiyonlar dikkate alındığında yetersiz kalıyor. Hem diğer finansal şirketler ile sektör arasında hem sektör içinde söz konusu süreyi tamamlayan ve tamamlamayan şirketlerin farklı vergilemelere tabi tutulması şirketler ve bu şirketlere borçlular açısından haksızlıklar yaratıyor” açıklamasını yaptı. Varlık yönetim şirketlerinin istisna süresi dolduktan sonra ödedikleri vergilerin bankalar nezdinde durumlarını özetleyen Özkan Atila, Damga Vergisi Kanunu’nun istisnaları düzenleyen iki sayılı tablosunun 23’üncü maddesinde bankaların, kullandıracakları kredilere, bunların teminatlarına, geri ödemelerine devrine ve krediden doğan alacakların temlikine ilişkin kağıtların damga vergisinden istisna tutulduğunu bildirdi. Gerek finansal kuruluşlardan devralınan krediler gerekse borçlu vatandaşlara VYŞ’ler tarafından kullandırılabilecek krediler ile bunların teminatları ve geri ödenmesine ilişkin düzenlenen kağıtlar, protokoller, ibranameler ve taahhütnameler üzerinden damga vergisi ödenmek zorunda kalınmasının borcu bu şirketlere temlik edilmiş olan borçlu şahıslar açısından ek mali yükümlükler getirdiğini kaydeden Atila, “Harçlar Kanunu’nun ise 123’üncü maddesine göre, bankalar yurtdışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilere, bunların teminatlarına ve geri ödenmelerine ilişkin işlemler (yargı harçları hariç) harçlardan müstesnadır. Diğer finansal kurumlardan temlik alınan kredilerle ilgili gerek noterde düzenlenen temlik sözleşmeleri gerekse de bunlarla ilgili daha sonra yapılacak işlemler bankalardan farklı olarak harca tabi tutuluyor” ifadesini kullandı. VYŞ’ler bünyesinde BSMV uygulamasının yarattığı mükerrer vergileme nedeniyle de vatandaşın katlandığı mali yükü artırdığını kaydeden Özkan Atila, bu durumun borcunu ödemek bakımından zaten zor durumda olan borçlu vatandaşların daha da zor duruma düşmesine yol açtığına dikkat çekti. VYŞ’lerin tahsilatlarında, (genellikle anaparanın oldukça altında gerçekleşen) alış bedeli ile tahsilat tutarı arasındaki fark üzerinden BSMV’nin hesaplandığını aktaran Atila, “Bu durum finansal kuruluşlar tarafından tahsilat yapılmış olsaydı BSMV hesaplanmayacak anapara tutarı üzerinden BSMV hesaplanmasına veya ilgili finansal kuruluş nezdinde faiz tahakkuku yapılmış ise söz konusu faiz tutarı üzerinden ikinci kez BSMV hesaplanmasına yol açıyor” şeklinde konuştu. Dolayısıyla bankaya olan borcunu, devir tarihinden hemen sonra, tesadüfen varlık yönetim şirketine ödeyen borçlunun ilave vergi veya harç yükü ile karşı karşıya kaldığını vurgulayan Atila, “Oysa varlık yönetim şirketine devir söz konusu olmasa idi bankalar açısından kredilerin tasfiyesi sonlanana kadar düzenlenen her türlü evrak damga vergisinden ve yar- gı harçları hariç harçlardan istisna olacak idi. Borçlu açısından bu süreçte damga vergisi ve harç yükümlülüğü ortaya çıkmayacaktı. Yine anapara ve daha önce tahakkuk eden faiz üzerinden BSMV ödenmek zorunda kalınmayacaktı” dedi. “Mal! yüklerdek! farklılık sektörde güvens!zl!k yaratıyor” İstisna süresi dolan ve dolmayan varlık yönetim şirketleri arasında borçlunun maruz kaldığı mali yüklerdeki farklılığın sektörde güvensizlik yarattığını öne süren Özkan Atila, vatandaşların borçlu oldukları VYŞ’nin istisna süresinin devam edip etmediğine göre katlanacakları maddi külfetlerin değiştiğini söyledi. Bu durumun herşeyden önce borçlu vatandaşların kendi tercihlerinde olmayan bir temlik dolayısıyla, temlik alan VYŞ’ye bağlı olarak aralarında eşitsizliklere yol açtığını belirten Atila, “VYŞ’ye göre ödenecek borç tutarının değişmesi sektörün uygulamalarının standart olmamasına yol açıyor ve borçlu vatandaşlar nezdinde finansal kuruluşlarda olduğu gibi kurumsal standart bir yaklaşım gösterilmesini engelliyor. Farklı uygulamaların yapılması, borçlu vatandaşlar nezdinde güvensizlik yaratıyor ve uygulamada kaosa sebep oluyor” yorumunda bulundu. Bunun yanı sıra aynı şirket bünyesinde farklı uygulamaların izah edilemediğini anlatan Özkan Atila, “istisna süresinin ilgili VYŞ’nin kuruluşunu takip eden yılın başından itibaren başlıyor olması, aynı VYŞ bünyesinde farklı zamanlarda alınan portföyler dolayısıyla farklı mali yükümlülükler doğuruyor. İstisnanın süresiz olmaması veyahut süresinin her bir portföyün devralındığı tarihten itibaren başlamıyor olması her bir VYŞ bünyesinde dahi açıklanması zor eşitsizliklere sebep oluyor. Sonuç olarak VYŞ’lerin kuruluşundaki ekonomik ve sosyal gereklilikler ile VYŞ’lerin uygulamada yaşadığı deneyimler ışığında; beş yıllık vergi istisnasının, süresiz hale getirilmesi veya her bir portföy itibarıyla bu sürenin temlik tarihinden itibaren başlatılması sektör açısından en uygun çözüm” dedi. “VYŞ’ler!n ve borçlularının da !st!snadan yararlandırılması sağlanmalı” Kanuni takibe alınmış kredilere ilişkin olarak bankalara tanınan ancak VYŞ’lere tanınmayan önemli bir istisnanın da işti- “Bugüne kadar b!nden fazla kred! çözüm ve tahs!lat uzmanı yet!şt!r!ld!” Varlık yönetim şirketlerinin 10 yıl önce faaliyete geçtiklerinde ilk yönetim takımlarının bankalardan gelen kredi tahsilat yöneticileri ve icra-iflas alanında ihtisas yapmış hukukçulardan oluştuğunu belirten İstanbul Varlık Genel Müdürü Selçuk Tuncalı, zamanla bu kadrolara mühendislerin, yazılımcıların, istatistikçilerin ve veri madencilerinin katıldığını ifade etti. Varlık yönetim şirketlerinde de günümüzde diğer sektörlere benzer şekilde ortalama çalışma süresinin üç yılın altında olduğunu bildiren Selçuk Tuncalı, telefonla tahsilat merkezleri tarafında bu sürenin ortalama 18 ayı bulduğunu dile getirdi. Varlık yönetim şirketlerinde tecrübe edinenlerin aynı sektörde çalışmaya devam edebildikleri gibi banka, diğer finans şirketleri ve telekom gibi önemli sektörlerde müşteri yönetimi ve ikna becerileri deneyimlerini kullanabilecekleri pozisyonlara geçebildiğini anlatan Tuncalı, sektörün bugüne kadar binden fazla kredi çözüm ve tahsilat uzmanını yetiştirerek diğer sektörlere insan kaynağı sağladığını belirterek, son olarak da bankaların bu sektörün tecrübe ve bilgi birikiminden faydalanmak için kredi takip birimlerine varlık yönetim şirketlerinden yönetici transferine başladığını kaydetti. Çalışanların yüzde 70’! yüksekokul mezunu Şirketlerin bazılarının ise kendi içlerinde 250 kişilik telefonla tahsilat merkezleri kurduğuna dikkat çeken Selçuk Tuncalı, “Bugün itibarıyla varlık yönetim şirketleri kendi bünyesinde bin 600’u aşkın kişi istihdam ediyor. Bu kadroların ortalama yaşı 30’un altında ve üçte ikisi kadınlardan oluşuyor. Yüzde 70’inden fazlası yüksekokul mezunu veya halen bir yükse- kokulda okuyor” diye konuştu. Sektörde istihdam edilen çalışanların çoğunun ya ilk ya da ikinci iş yeri olduğunu söyleyen Tuncalı, şunları kaydetti: “Mezun oldukları okullarda tahsilata yönelik, müşteri yönetimi, iletişim, ikna yöntemleri, analitik düşünme ve problem çözme teknikleri gibi eğitim almadıkları için işlerini yaparken ihtiyaç duyacakları bu konularda sürekli olarak destekleniyor. Şirketler arasında oryantasyon ve eğitim programlarının kapsamı ve süresi farklılık göstermekle birlikte hepsinde çalışanlara ise girişlerinde ve sonrasında sürekli yatırım yapılıyor.” rak ve gayrimenkul satış kazançlarına ilişkin kurumlar vergisi istisnası olduğuna işaret eden Özkan Atila, “Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-f maddesine göre, ‘f ) Bankalara borçları nedeniyle kanunî takibe alınmış veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara veya bu fona devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı ile bankaların bu şekilde elde ettikleri söz konusu kıymetlerin satışından doğan kazançların yüzde 75’lik kısmı’ kurumlar vergisinden istisnadır” diye konuştu. Söz konusu kazançların, borçlu yönünden tamamının vergiden istisna iken bankalar açısından yüzde 75’inin istisna olduğunu dile getiren Atila, şunları kaydetti: “Ancak, bu borçların varlık yönetim şirketleri tarafından satın alınması halinde, gayrimenkullerin satışından doğan kazançlar bakımından bu madde uyarınca hem borçlu hem de varlık yönetim şirketleri istisnadan yararlanamıyor. Söz konusu istisna uygulamasının varlık yönetim şirketlerine tanınmaması izah edilebilir bir durum olmayıp, VYŞ’lerin ve borçlularının da istisnadan yararlandırılması sağlanmalı.” EKONOMİ POLİTİKA Dünya Süper Veb Ofset A.Ş. adına imtiyaz sahibi Didem DEMİRKENT Genel Yayın Yönetmeni Hakan GÜLDAĞ Araştırma Servisi Müdürü: Gürhan DEMİRBAŞ Danışman: Talip AKTAŞ Yayına Hazırlayan: Hasan KUŞ Tasarım ve Uygulama: Onur KUŞ Reklam Müdürü: Şengül AKYILDIZ Sektör Ekleri Reklam Yönetmeni: Nazlı DEMİREL Merkez: “Globus” Dünya Basınevi, 100. Yıl Mahallesi 34204 Bağcılar/İstanbul Telefon: (0212) 440 24 24 • Fax: (0212) 355 07 86 e-posta: [email protected] Araştırma: (0212) 440 27 64 Dizgi ve Baskı: Dünya Süper Veb A.Ş. 100. Yıl Mahallesi 34204 Bağcılar / İstanbul Ücretsiz Danışma Hattı: 0800 219 20 24 / 25