yönetimi - Hayat Varlık Yatırımcı İlişkileri

advertisement
VARLIK ve BORÇ
ARALIK 2016
YÖNETİMİ
Varlık Yönet"m Ş"rketler" Derneğ" "şb"rl"ğ" "le hazırlanmıştır
“VYŞ’ler ‘f"nansal
kuruluş’ olarak
tanımlanmalı”
02
“UYAP’tak" 5 m"lyon
dosyanın tarafı varlık
yönet"m ş"rketler"”
03
“300 b!nden
fazla küçük-orta
g!r!ş!mc!n!n
gec!km!ş kred!
borcu var”
Y
aklaşık 4 m"lyon KOBİ’n"n 2.7 m"lyonunun 2015 yılında 390 m"lyar
l"ralık banka kred"s" kullandığını bel"rten Varlık Yönet"m Ş"rketler"
Derneğ" (VYŞD) Başkan Vek"l" ve TURKASSET Genel Müdürü H"lm"
Güvenal, tahs"l" gec"km"ş alacak oranlarına bakıldığında "se bu oranın
küçük-KOBİ’de yüzde 6, orta-KOBİ’de yüzde 4, büyük-KOBİ’de "se yüzde 3'e
düştüğünü d"le get"rd". Tahs"l" gec"km"ş alacak tutarının yaklaşık 18 m"lyar TL g"b"
yönet"leb"l"r sev"yede olsa dah", 2 m"lyon küçük KOBİ’n"n yüzde 6’sı olan yaklaşık
120 b"n küçük-KOBİ’n"n, aynı şek"lde yaklaşık 20 b"n orta-KOBİ’n"n ve 5 b"n
büyük-KOBİ’n"n bankalara gec"km"ş borcunun bulunduğuna "şaret eden Güvenal,
“B"r bu kadar daha KOBİ kred"s"n"n son beş yıl "ç"nde varlık yönet"m ş"rketler"ne
devred"ld"ğ"n" de hesaba katarsak, 300 b"nden fazla küçük-orta g"r"ş"mc"n"n
f"nans sektörüne gec"km"ş kred" borcu b"r"kt"ğ"n" söyleyeb"l"r"z” ded".
Bankacılık sisteminin yeni ve küçük şirketlere eğer girişimcinin teminat göstereceği aileden gayrimenkul gibi varlığı yoksa, neredeyse ihtiyaç kredisi tutarlarında
kredi kullandırdığını kaydeden Hilmi Güvenal, burada bir kredibilite incelemesi yapabilmek için gerekli süre ve düzenin henüz oluşmadığını ifade etti. Bu nedenle aile
kaynakları ve piyasa kredisinin esas olduğunu anlatan Güvenal, “Tipik bir KOBİ, aile parası ile yani öz kaynak ile kuruluyor.
Piyasadan vadeli mal alarak işe başlıyor ve
bu malları sattığında eline geçen çekleri de
faktoring yaparak veya piyasada kırdırarak
işletme sermayesini yönetmeye çalışıyor.
Makine ekipman alması gerektiğinde satıcıdan vade istiyor, çoğu zaman leasing şirketlerine yönlendiriyor. Bir KOBİ’nin bankadan kayda değer tutarlarda kredi kullanması 18 ila 24 ay alabilir. Denetimsizlik ve
çok sık çıkan aflar nedeni ile KOBİ’lerin finansman modeli içinde önemli bir borç kaleminin vergi ve SGK borçları olduğunu da
görürüz” diye konuştu.
KOBİ’lerin banka veya diğer finans kuruluşları ile ilişkileri hakkında da bilgiler
veren Hilmi Güvenal, “Banka, küçük krediler haricinde bir teminat yapısı oluşturmaya çalışır. İpotek, rehin gibi hukuki enstrümanları kullanır. Her girişimci işlerin
hep iyi gideceğini varsayar ancak sermaye
kaybı veya iflas durumunda sadece şirketin kapanmayacağını, kendisinin ve diğer
kefillerin de teminat olarak gösterdikleri
mal varlıklarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını bilir. Bu ihtimal de küçük işletmelerin kredi yoluyla finansmanda çekimser davranmasına neden oluyor”
açıklamasını yaptı. Güvenal, büyük işletmelerde ise durumun biraz farklı olduğuna işaret eden Güvenal, onların aldıkları
kredilere karşılık işletme varlıklarının yanı sıra çoğunlukla kişisel mal varlıklarını
da teminat olarak gösterdiğini dile getirdi. Bilhassa teminat ve kefalet konularında
hukuki danışmanlık almadan bir an önce
krediyi kullanmak için okumadan imzalanan sözleşmelerin, işler ters gittiğinde işletmenin ve girişimcinin elini kolunu bağlayabildiğini anlatan Güvenal, şöyle devam
etti: “Girişimcinin kredi kullanırken dikkat
etmesi gereken birçok unsur var. Kredinin
tutarı, vadesi, geri ödeme şartları, istenen
teminatlar, imzalayacağı sözleşmenin getireceği sınırlamalar ve en son da faizi. Faiz
oranı bankadan bankaya çok değişmemekle
birlikte, girişimci en çok ona yoğunlaşıyor.
Halbuki diğer unsurlar zaman içinde daha
çok pişmanlık yaratır. Burada da yine KOBİ’nin ya kendi bünyesinde ya da yakınında
danışabileceği bir finans uzmanı bulundurması gerekliliği ortaya çıkıyor.” KOBİ’lerin
dikkat etmesi gereken bir diğer konunun da
aynı anda birçok bankadan borçlanmamak
olduğunu ileten Güvenal, KOBİ’lerin birçok bankada ufak kredisi ve sınırlı ilişkisi
olacağına, tek bir bankada büyük ve yoğun
ilişkisi olmasının önemine dikkat çekti.
“Alacaklılar !le açık ve
şeffaf b!r !let!ş!me geç!lmel!”
KOBİ’lere ödeme sıkıntısı konusunda da
tavsiyelerde bulunan Hilmi Güvenal, “KOBİ’ler ödeme sıkıntısına düştüklerinde
kendi kendilerine şu soruyu sormalılar. Kâr
mı etmiyorum, yoksa kâr ediyorum ama işletme sermayesini mi yönetemiyorum? Sorun yüksek stok ile çalışmak veya satarken
uzun vade vermek veya satın alırken kısa
vade ile mal almak zorunda olmak ise burada bir ciddi disipline geçmeli. Yüksek stok
ile çalışmasını gerektiren durumu ortadan
kaldırmalı. Müşterileri ile konuşup, onların iş planlarını anlayıp, daha az stok tutmalı” dedi.
Uzun vade ile satışın sektörün yapısı gereği ise, faktoring şirketlerinin kırmaktan
imtina ettiği veya mal alırken kullanamadığı çeklerin tutarının sermayesini aşmaması gerektiğine vurgu yapan Güvenal, “Eğer
bu alanlarda gerekenleri yaptıktan sonra
hâlâ kâr edemiyorsa, ürün ve müşteri bazında durumunu gözden geçirmeli. Hangi
ürünlerde kâr ediyorum, o ürünleri başka
hangi pazarlara, müşterilere satabilirim?
Hangi müşteriler bana para kazandırıyor,
o müşterilere başka hangi ürünleri yapabilirim, satabilirim? Burada ortaya çıkan hesap sonunda, sıkıntının şirketin sermayesi
ile karşılanamayacağını gösteriyorsa, varsa işletmede kullanılmayan varlıkları satıp
sermaye koymayı düşünebilir” yorumunda bulundu. Ayrıca KOBİ’lerin aynı işi yap-
mak isteyen başka bir girişimciyi veya büyük alacaklılardan birkaçını ortak almayı
değerlendirebileceğini kaydeden Güvenal,
girişimcinin bu cevapları oluşturduktan
sonra alacaklıları ile açık ve şeffaf bir iletişime geçmesi gerektiğini bildirdi. Güvenal,
sıkıntının nedenini, alacağı önlemleri ve
uygulama takvimini anlatıp onları beklemeye ve belki de ek kaynak kullandırmaya
ikna etmesi gerekliliğine vurgu yaptı.
“Diğer taraftan sıkıntının çözülemediği
ve bankanın alacağını tahsil etmek amacı
ile hukuki işlemleri başlatmasından birkaç
yıl sonra bu alacağı VYŞ’lere devrettiğini
düşünürsek, bu ilişkinin görüşmelerinde
gündem maddeleri, işi toparlamaktan ziyade, durmuş/kapanmış bir işletmenin tasfiyesi oluyor” diyen Hilmi Güvenal, burada
teminatların satılarak borcun kapatılmasının yetmediği takdirde kefillerin de işin
içine girerek, hukuki sürecin ve mükellefi-
Bütçey! doğru yönetmek !ç!n tüket!c!ler nelere d!kkat etmel!?
Bütçeyi doğru yönetmek ve mali durumu
iyileştirmek için önerilerde bulunan VYŞD
uzmanları, “Gelir-Gider dengenizi korumak, planlı harcamak için en önemli adım
kendi bütçenizi oluşturup, her ay bütçe takibini elden bırakmıyor. Çoğu zaman uygulaması, söylemesi kadar kolay olmayabilir.
Özellikle de temel ihtiyaçlar söz konusu
olduğunda. Bu nedenle, geçen yılki faturalarınızın bir ortalamasını alın ve buna göre hazırlığınızı yapmaya şimdiden başlayın. Masrafları hesaplarken, tahminlerinizi hep yüksek tutun. Ay sonlarında biraz
para artırmanın, yetiştirememekten daha
iyi olacağına şüpheniz olmasın” şeklinde
konuştu.
Düşünme alışkanlıklarınızı
değiştirin, önce birikim yapmayı
hedefleyin.
Bütçe yaparken önce birikim için para ayrılmasının ve sonra kalan parayla harcamaların planlanmasının gerektiğini dile
getiren uzmanlar, “Birikim miktarını sabitlemek ve ‘bu ay biraz daha az atarım kenara’ dememek önemli. Birikiminiz ve zaruri harcamalarınız sonrasında paranız
kalırsa keyfi harcamaların peşine düşün
paranız kıymetli; kredi kartı borcu ise tehlikeli. Ayrıca Bireysel Emeklilik sistemine
dahil olmak da birikim. Çünkü para biriktirmek için harika bir tedbir olabilir. Ancak
bir noktayı da gözden kaçırmamak gere-
kir. Daha önce borçlandıysanız şayet, önceliğiniz bu borçlardan kurtulmak, finansal
özgürlüğünüze kavuşmak olmalı. Bir yandan birikim yapıyorum deyip, diğer yandan
bankalara faiz ödemek takdir edersiniz ki
hiç mantıklı olmaz” tespitini yaptı.
Harcamalarınıza limit koyun,
belli bir tutarı aşmayın.
“Yaşantınız için kritik olmayan önemdeki
şeylere para harcamayın. İhtiyacınız olan
ürünlere ise bir üst limit koyup, o ürün için
fazlasını cebinizden çıkarmamaya dikkat
edin. Ayrıca para harcamak için bahane aramayın” diyen uzmanlar, KOBİ’nin gösterişten uzak olarak mütevazı yönüyle tanınmasının daha doğru olduğunu vurguladı.
Yalnızca bir kredi kartınız
olsun; o da acil durumlar için.
Kredi kartı kullanımının acil durumlarla sınırlandırması tavsiyesinde bulunan
VYŞD uzmanları, “Finansçılar elinizdeki
varlığı artırmanın iki yolu olduğunu söylüyor. Daha az para harcamak ya da daha çok
birikim yapmak. Son olarak önerimiz, ‘gelirim para biriktiremeyecek kadar düşük’ diyenlerdenseniz, ek bir gelir için geçici bir iş
arayışına girebilirsiniz” dedi.
İht!yaçları doğru bel!rlemek ve
daha az para harcamak !ç!n öner!ler
İhtiyacım var!
Yeni bir ürün satın alırken 20 saniye kuralı-
yetlerin sonlandırılmasının konuşulduğunu ifade etti. Başarılı olunursa girişimcinin
ekonomik özgürlüğüne tekrar kavuşarak,
yeni iş alanlarına doğru yönlenebileceğini
bildiren Güvenal, “Bazen de borçlu girişimci veya avukatları bu sürecin uzatılmasından, VYŞ’nin bıkmasından, sıkılmasından
medet umar ama er veya geç her hukuki süreç bir gün biter. Sonrasında hem o süreçte
yeni iş fırsatları kaçmış olur hem de eklenen faizler ve hukuki masraflar ile borcun
maliyeti daha da artar. Borçlu girişimci ne
kadar açık ve paylaşımcı olursa ve uzlaşmacı tutum izlerse, her yönüyle tatsız bir süreç bir an önce bitmiş ve geride kalmış olur”
açıklamasını yaptı.
KOBİ’lerin kâr edemediklerinden ve büyümeyi yönetemediklerinden battığını anlatan Hilmi Güvenal, KOBİ’lerin genelde
orijinal bir fikir peşinde koşmaktan ziyade
girmesi kolay ve rekabetin yoğun olduğu
alanlara herhangi bir rekabetçi gücü olmadan girdiğini ve burada kendilerini içinde
buldukları fiyat savaşında para kaybettiğini söyledi. Sermayeleri piyasada tutunmaya yeterli gelirse, yavaş yavaş para kazanmaya başlayacaklarını kaydeden Güvenal,
“Bunu artırmak için de büyümek isterler.
Ancak büyüme ek kaynak -İnsan, para ve
teknoloji- demektir. Bunları çekmeyi, bulmayı başarırlarsa, büyüme yolunda da ilerlerler. Maalesef çok azı, ilk safhayı sıkıntıya düşmeden geçebiliyor, geçenlerin de
yine azı sağlıklı büyümeyi başarabiliyor. Finansman ve teknoloji nispeten daha kolay
çekilebiliyor ancak büyümeyi yönetecek
insanları küçük şirketlere çekmek ve tutmak kolay olmuyor. Sıkıntıya düşen şirkette genelde girişimci, ailesi ve muhasebecisi
dışında uzman, yetkin profesyonel yönetici
göremezsiniz” dedi.
nın mutlaka uygulaması gerekliliğine dikkat çeken uzmanlar, “Şöyle ki; kendimize
soruyoruz: buna gerçekten ihtiyacım var
mı? Yoksa, içimdeki alışveriş canavarına
hayır diyemeyerek isteklerime karşı koyamıyor muyum? Satın alma tuzaklarına
düşmemeniz ve bu bahaneden sıyrılmanız
için ihtiyaçlarınızla istekleriniz arasındaki çizgiyi net bir şekilde çizmenizde fayda
var. Size tavsiyemiz sadece istekleriniz var
diye herhangi bir ürünü satın almamanız”
diye konuştu.
Taksitle alıyorum!
Taksitle alınan ürünlerin de kredi kartı ekstrelerine yansıdığına işaret eden uzmanlar, “Sizin için bir başkası ödeme yapmıyor! Taksitle aldığınızda, faturaya yansı-
02 sektör varlık yönet!m!
?? Kasım 2016 / ???
“Operasyonel ver!ml!l!k !ç!n VYŞ’ler
‘f!nansal kuruluş’ olarak tanımlanmalı”
B
DDK’nın denet"m"nde faal"yetler"ne devam eden varlık
yönet"m ş"rketler"n"n globaldek" b"rçok uygulamanın
aks"ne sadece bankalar, faktor"ng ve leas"ng ş"rketler"n"n
gec"km"ş alacaklarını satın alab"ld"ğ"n" bel"rten Varlık
Yönet"m Ş"rketler" Derneğ" (VYŞD) Yönet"m Kurulu Başkanı
ve Güven Varlık Yönet"m Kurulu Başkan Vek"l" Hasan Teng"z,
yen" dönemde beklent"ler"n"n bankacılık dışındak" sektörler"n
(telekom, enerj", teknoloj", beled"ye alacakları) tahs"l" gec"km"ş
alacakların (TGA) da satın alınab"lmes" "ç"n gerekl" düzenlemeler"n
yapılıp hayata geç"r"lmes" olduğunu d"le get"rd". Ayrıca VYŞ’ler"n
operasyonlarını daha ver"ml" hale get"rmek "ç"n f"nansal kuruluş olarak
tanımlanmasının önem arz ettt"ğ"n" kaydeden Teng"z, “Bu şek"lde
mahkemeler, "cra da"reler", SGK, UYAP, Tapu S"c"l, Tarım Bakanlığı
g"b" d"ğer resm" kurum ve kuruluşlara er"ş"m haklarında benzerl"k
sağlanarak daha çok borçluya ulaşma "mkanı oluşturulacak” ded".
Bu düzenlemelerle varlık yönetim sektörünün ülke ekonomisine kattığı gücün artacağını anlatan Hasan Tengiz, “Böylelikle
borçlu statüsündeki vatandaşlara bütünsel bir yaklaşımla çözüm sunulabilecek,
farklı kurumlara olan yükümlülükleri tek
elden yönetilerek daha hızlı ve etkin sonuç
alınması sağlanacak” açıklamasını yaptı.
Türkiye’de varlık yönetim sektörünün
gelişiminden de bahseden Hasan Tengiz, “Türkiye’de 2000 yılında baş gösteren bankacılık kriziyle birlikte batan bankaların kredileri ve tahsili gecikmiş alacakları (TGA) TMSF’ye devroldu. TMSF
bünyesindeki kredilerin takibi, tahsili ve
tasfiyesinin getirdiği yük Türkiye’de varlık yönetim sektörüne olan ihtiyacı ortaya
çıkardı” ifadesini kullandı. Yaşanan kriz
sonrası bankacılık sisteminin uluslararası standartlara göre yeniden yapılandırılması amacıyla planlanan yapısal reform
hedeflerinden biri olan varlık yönetim şirketlerinin (VYŞ) kurulmasına ilişkin kanunun 2003 yılında yürürlüğe girdiğine
işaret eden Tengiz, “Varlık yönetim şirketleri, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu’ndan (BDDK) aldıkları lisansla
ve yine BDDK denetiminde; bankalar ve
banka dışı finansal kuruluşların tahsili gecikmiş alacaklarının temlik alınması ve
yeniden yapılandırılarak tahsil edilmesi
amacına yönelik faaliyet göstermeye başladı” şeklinde konuştu. Dünyada finansal
bir otorite tarafından düzenlenen ve denetlenen tek sektör olma özelligini taşıyan
Türkiye varlık yönetim sektörünün kuruluş amacıyla paralel olarak finansal sisteme likidite sağlamayı hedeflediğini söyleyen Tengiz, “Türkiye’de varlık yönetim
sektörü, bankaların bilançolarını iyileştirmelerine katkı sağlayıp, operasyonel yükten kurtarmak ve bireylere borçlarını ödeme imkanı tanıyarak yeniden ekonomiye
kazandırmak suretiyle yıllar içinde bankacılık sistemi ve ülke ekonomisindeki istikrarın sürdürülebilirliği için önemli bir rol
üstlendi” dedi.
Sektörde faal!yet gösteren
ş!rket sayısı 13’e ulaştı
Hasan Tengiz, bankaların ortalama üç yıl
hukuki takipten sonra tahsil edemediği
binlerce dosyadan oluşan TGA portföylerini ihale yoluyla satın alan VYŞ’lerin kuruluştan bu yana sistemdeki sorunlu kredilerin yüzde 31’ini üstlenerek bankalara
toplam 3.1 milyar liralık kaynak oluşturduğunu ifade ederek, “İlk satıştan bu yana kümülatif satışlar anapara bazında yaklaşık
25 milyar TL’ye ulaştı. 2016 yılında ilk üç
çeyrek satışı 3.4 milyar TL olarak gerçekleşti. Son çeyrekte de yoğun satış beklentisi devam ediyor. Bankacılık sektöründeki
büyüme ve gelişme ile doğru orantılı olarak varlık yönetim sektöründeki büyüme
dikkat çekiyor. Zaman içinde bankaların
bilançolarında yer alan TGA’nın büyüme
hızı toplam kredi büyümesinin yaklaşık iki
katı düzeyinde seyretti. Buna paralel sektörde faaliyet gösteren şirket sayısı da 13’e
ulaştı” açıklamasını yaptı.
Tak!ptek! alacaklar oranı Avrupa
ülkeler!ndek! ortalamaların altında
Sorunlu kredilerin gelişiminin ise makroekonomik faktörler ile yakın ilişkili oldu-
ğunu vurgulayan Hasan Tengiz, “GSYİH
büyümesindeki düşüş, takipteki kredi oranını hem aynı çeyrekte hem de takip eden
çeyrekte artırıcı bir etkiye sahip olmakla
birlikte, sorunlu kredilerin artışındaki bir
diğer önemli etken olarak işsizlik oranının yükselmesinden söz edilebilir. Bunların dışında finansal olmayan sektörde özel
borç yükü, konut balonu patlaması, bankacılık sektöründe ise sermaye koruma tamponunun ve ayrılan karşılıkların yetersiz
oluşu ile düşük kârlılık gibi etkenler finansal sistemdeki sorunlu kredi miktarını artırıcı özelliğe sahip” diye konuştu. Tengiz,
takipteki alacaklar oranının son dönemde büyüme hızındaki yavaşlama ve işsizlik
oranındaki artış nedeniyle yurtiçinde yükselme eğiliminde olmasına rağmen birçok
Avrupa ülkelerindeki ortalamaların altında seyrettiğine dikkat çekerek, TBB’nin
ikinci çeyrek sonu raporuna göre de tahsili
gecikmiş alacakların seyri beklenti aralığında olduğunu, kredi risklerinin yönetilebilir düzeyde olduğunu ve bankacılık sektörünün sağlıklı bir bilanço yapısına sahip
olduğunu belirtti.
Süreç içinde sektörde özel bankaların
tamamına yakınının ve bazı katılım bankalarının düzenli satıcı haline geldiğini
anlatan Hasan Tengiz, “BDDK verilerine göre bankaların henüz satışa sunmadıkları TGA tutarı yaklaşık 54 milyar TL
olup, bankacılık sistemindeki toplam kredi büyüklüğünün yüzde 3.4’ünü oluşturuyor. Takipteki alacaklar oranı, TBB verilerine göre ikinci çeyrek sonu itibarıyla kurumsal kredilerde yüzde 3, bireysel
kredilerde yüzde 4.5, KOBİ kredilerinde
ise yüzde 4.6 seviyesinde seyrediyor. Eğer
bu portföyler varlık yönetim şirketleri tarafından süreç içinde satın alınmasaydı
TGA’nın toplam kredilere oranı yüzde 4.9
olarak gerçekleşecekti” bilgisini paylaştı.
Sürekli olarak gelişen ve büyüyen varlık
yönetim sektöründe pazar dinamiklerinde de zamanla bazı değişikliklerin meydana geldiğine vurgu yapan Tengiz, “Satışa sunulan TGA portföylerinde; müşteri
ortalama borçluluk rakamının yükselme
eğiliminde olduğu, temerrüt yaşı küçük
kredilerin ağırlık kazandığı, ticari portföylerde teminatlı dosya oranının giderek azaldığı ve genel olarak bireysel kredi
portföylerinin satışlar içindeki payının
ticari portföylere kıyasla artış gösterdiği
ifade ediliyor” dedi.
“Varlık yönet!m ş!rketler! n!ye var?”
Varlık yönetim sektörünün ülke ekonomisi için stratejik önem arz ettiğini savunan Hasan Tengiz, sektörün başta bankalar olmak üzere finans sektörünün gecikmiş alacaklarını satın alarak kurumların
hem bilançosunun iyileştirilmesine hizmet ettiğini hem de operasyonel yükten
kurtardığını dile getirdi. Böylece bankaların özvarlık ve aktif verimliliğini artırdığını, tahsilat giderlerinden ve diğer operasyonel giderlerden tasarruf ettiğini ve maliyet avantajı yarattığını kaydeden Tengiz,
bankaların esas faaliyet konularına yönelerek gelirin yanı sıra kârlılık artışı ve operasyonel verimlilik artışı sağladığını ifade
etti. Varlık yönetim şirketlerinin yaklaşık
500 bin müşteriyi borçlu vatandaş statüsünden kurtarıp finansal özgürlüğüne ka-
Kred! ve TGA büyümes!
55,5 %
60,0%
TakiptekiKrediler
40,0%
33,9%
29,9 %
31,8 %
23,4 %
26,5 %
20,0%
Krediler
Büyüme Oranı
Takipteki Krediler
Büyüme Oranı
TGA Oranı
Satılan TGA
Satış Oranı
-8,5 %
-20,0%
2009
2010
12,3 %
-5,1 %
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Haziran
Kaynak: BDDK
TGA oranları
6,0%
5,6 %
5,0%
4,0%
3,8 %
3,8 %
3,0%
2,8 %
2,9 %
2,8 %
2,9 %
2011
2012
2013
2014
3,2 %
3,4 %
2,0%
1,0%
0,0%
2008
2009
2010
2015
2016
Haziran
Kaynak: BDDK
vuşturduğunu söyleyen Tengiz, “Finansal
sistemde 4 milyonun üzerinde vatandaşın tahsili gecikmiş kredi borçlusu olduğu
tahmin ediliyor. Portföylerin bankalardan
devralınmasıyla birlikte varlık yönetim
şirketlerinin çatısı altında borçlarını yapılandırma fırsatı elde eden borçlu sayısı
2 milyona ulaştı. Varlık yönetim şirketleri, kişiye özel, esnek imkânlar sunarak bu
kişilerin borç yükünden kurtarılması ve
finansal sisteme kazandırılması misyo-
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016 Haziran
392.621
6,9%
21.853
55,5%
5,6%
925
4,2%
525.851
33,9%
19.993
-8,5%
3,8%
3.033
15,2%
682.893
29,9%
18.973
-5,1%
2,8%
1.618
8,5%
794.756
16,4%
23.408
23,4%
2,9%
2.984
12,7%
1.047.410
31,8%
29.622
26,5%
2,8%
3.088
10,4%
1.240.725
18,5%
36.409
22,9%
2,9%
6.000
16,5%
1.484.883
19,7%
47.541
30,6%
3,2%
1.955
4,1%
1.570.000
12,3%
53.600
29,0%
3,4%
3.066
5,7%
3,8%
1.405
10,0%
29,0 %
19,7%
6,9 %
0,0%
367.445
14.053
30,6 %
22,9 %
18,5 %
16,4 %
Türk bankacılık s!stem!nde kred! hacm! ve sorunlu kred!ler
(Milyon TL)
Krediler
Kaynak: BDDK, TBB, VYŞD
nunu en iyi şekilde yerine getiriyor” yorumunda bulundu.
Bankaların aksine varlık yönetim şirketlerinin temel işinin sorunlu kredilerin
tahsilat yönetimi olduğu için müşterilerine en makul ödeme planını en uygun sürede sunarak borcu çözüme ulaştırmayı
amaçladığını belirten Hasan Tengiz, şunları kaydetti: “Bu kapsamda müşterilerine esnek çözüm önerilerinde bulunurlar.
Borcu çözüme ulaşarak ekonomik olarak
özgürleşen müşteriler ve konunun onların ailelerine yansıması düşünüldüğünde varlık yönetim şirketlerinin finansal
sisteme sadece ekonomik katkı değil aynı
zamanda çok önemli bir sosyal katkısının
olduğu da görülüyor. VYŞ’ler yeni dönemlerde de 1.5 milyon borçluyu finansal özgürlüğüne ulaştırmayı hedefliyor. Zamanla kendi teknolojisini geliştiren ve kendi
insan kaynağını yaratan VYŞ’ler, sektörde
doğrudan ve dolaylı yaklaşık 5 bin kişiye
istihdam sağlıyor.”
Bütçey! doğru
yönetmek !ç!n
tüket!c!ler nelere
d!kkat etmel!?
yan vade farkı tutarından bahsetmemize
gerek var mı? Size tavsiyemiz, bankanızın kampanyalarını takip edin, vade farkı
oranlarına dikkat edin ve taksitle de olsa o
borcu kendinizin ödeyeceğini unutmayın.
Ödeyemeyeceğiniz borçların altına girmeyin. Para harcama bahaneleri üretmeyin”
ifadesini kullandı.
Ciddi indirim vardı!
VYŞD uzmanları, gereksiz harcamaları
haklı kılmak için üretilen bahanelerin en
başında ‘ciddi bir indirim vardı, çok ucuza
aldım’ düşüncesinin geldiğini belirterek,
“Unutmayın ihtiyacınız olmayan bir şeyi ne kadar ucuza alırsanız alın, sizin için
pahalıdır. Uzun zamandır takip ettiğiniz
bir ürün ciddi bir indirime girmiş ise ve
gerçekten ihtiyacınız var ise aynı zamanda
bütçenizi zorlamayacaksa almayı düşünebilirsiniz” dedi.
Beklediğim bir yerden
para var, çözeriz!
Zamanında borç verilen bir yakına veya
yapılan ek işten gelecek ücret ya da başka
bir gelir modeline güvenerek harcama yapabildiğini vurgulayan uzmanlar, “Ancak
unutmayın gelmesini düşündüğünüz para henüz gelmedi, gelecek! Yani siz, sizde
olmayan, ne zaman olacağı belli olmayan
(belki de hiç gelmeyecek) bir parayı harcayabilmek için kendinizi kandırıyorsunuz.
Size tavsiyemiz, henüz elinize geçmemiş
paraya güvenerek plan yapmamanız. Parayı alana kadar, harcama yapmamak için
biraz dişinizi sıkın. Para geldiğinde, nasıl
olsa vakit kaybetmeden harcayacaksınız”
yorumunda bulundu.
Şimdi alayım, olmazsa
iade ederim! (Etmedi)
İade etme ihtimalinin bulunduğu bir ürünün satın alınması noktasında uyarılarda
bulunan uzmanlar, “Bir ürünü neden satın
alırız ki? Aldığımız ürünü geri götürmektense, almamak daha kolay sanki. Kaldı ki,
toplum olarak aldığımız bir ürünü iade etmek konusunda pek de istekli olmadığımızı hepimiz biliyoruz. ‘Nasıl olsa geri verebilirim, paramı da geri alabilirim’ gibi
cümlelerle kendinizi kandırmayın. İade
etme ihtimaliniz olan bir ürünü almayın,
zaten ondan vazgeçmeyi göze almışsınız,
yapmayın böyle şeyler” açıklamasını yaptı.
Borcu olan tüket!c!lere öner!ler
Kredi ödemenizi geciktirdiğinizde
banka bildirimde bulunur ve gecikme
faizi uygulanır
Taksit ödemelerinin gecikmeye başladığı
ilk bir aylık süreçte bankanın çeşitli kanallar aracılığıyla borçlu kişi ile iletişime geçerek, gecikme bildiriminde bulunduğunu
dile getiren VYŞD uzmanları, “ Eğer taksitinizin bir kısmını ödemiş iseniz banka size eksik tutarı bildirir ve ödemenizi hatırlatır. Bu süreçte borcunuza gecikme faizi
uygulanır. Gecikme faizinin dışında banka
tarafından uygulanabilecek herhangi bir
yaptırım yoktur. Fakat bir günlük gecikmeniz bile kredi kayıt bürosuna bildirilir,
bu durum da kredi notunuzu etkiler” diye konuştu. Üçüncü taksite kadar ödeme
yapılmazsa banka, kişi tarafına gecikmeyi
ihbarname aracılığıyla yazılı olarak bildireceği bilgisini veren uzmanlar, sözlerini
şöyle sürdürdü: “Bu durum yasal sürecin
başladığı anlamına gelir. Yine ödeme yapmazsanız bu kez ihtarname iadeli taahhütlü olarak gönderilir ve yasal takip süreci
başlatılır. Bu aşamadan sonra banka avukatları ve icra dairesi devreye girer. Tüm
bu süreç kredi kayıt bürosuna raporlandığı için kredi notunuz etkilenir. Bu durum
kredi sicilinizde olumsuz bir durum olarak
yer alacağından uzun vadede kullanmak
isteyeceğiniz kredilerinizi ve kredi başvurularınızı da doğrudan etkileyecektir.”
“Yasal takibe düşmemek
için neler yapılmalı”
Tüm kredi işlemlerinde sorun yaşamamak
için kredi ödemelerini geciktirmemek, en
azından kısmi ödeme yapmak gerektiğine
vurgu yapan uzmanlar, “İlk taksit gecikmesi yaşandığında hâlâ vakit varken bir
kurtarma planı yapmakta fayda var. Bankaların yasal takibi başlatmak için iki ay
süresi bulunduğunu unutmayın. Bu iki aylık gecikme döneminde tarafınıza yapılan
bildirimlere kulak vermeli ve acil bir eylem planı oluşturmalısınız. Oluşturduğunuz eylem planında bankanız ile görüşerek
taksit atlatma / erteleme yapmak ya da kısmi ödeme yaparak süreci değerlendirmek
gibi yollara başvurabilirsiniz” dedi.
varlık yönet!m! sektör 03
?? Kasım 2016 / ???
“UYAP’tak! yaklaşık 5 m!lyon dosyanın
tarafı varlık yönet!m ş!rketler!”
U
ne sebep oluyor. Borcunu ödemiş ve icra dosyasının kapatılmasını bekleyen vatandaş, UYAP’ta bekleyen işler nedeniyle,
yeni kredi kullanamıyor, mağdur oluyor.
UYAP’ta işlerin daha hızlı akması beklenirken, entegre yürümesi gereken hukuksal süreçlerdeki bir veya birkaç eksiklik
veya yapılamayan revizeler, sistemi tıkayabiliyor” dedi.
YAP konusunda
Adalet Bakanlığı
"le aynı masada
sorunları ve çözüm
öner"ler"n" paylaşmak
"sted"kler"n" bel"rten
F"nal Varlık Genel Müdür
Yardımcısı Serhat Güler,
UYAP’tak" yaklaşık 5 m"lyon
dosyanın tarafının varlık
yönet"m ş"rketler" olduğunu
d"le get"rd". Banka ve d"ğer
f"nansal kuruluşlarla b"rl"kte
bu sayının 15 m"lyon dosyayı
bulduğunu kaydeden Güler,
“B"r yazılımın gel"ş"m",
kullanıcıların sorun ve
"ht"yaçlarını d"le get"rmes"
"le gerçekleş"r. Adalet
Bakanlığı’nın, banka ve
varlık yönet"m ş"rketler" g"b"
kurumsal UYAP kullanıcıları
"le b"r araya gelmes" ve çözüm
öner"ler"m"z" d"nlemes"n"
bekl"yoruz. Adl"yen"n nefes
alab"lmes", vatandaşın,
avukatın adl"yeye g"tmeden
"şler"n tıkır tıkır yürümes"
UYAP’ın başarısına bağlı.
Kurumsal kullanıcılar olarak
sürece katkı vermeye hazırız”
ded".
Ulusal Yargı Ağı Projesi’ni (UYAP) tüm
adli süreçlerin elektronik ortamda yürütülmesi ve elektronik veri tabanında korunması amacıyla 2000 yılından itibaren
adım adım hayata geçirilen, adliyeye işi
düşmüş vatandaşların ve ömrünün önemli bir bölümünü adliyelerde geçiren hakim, savcı ve avukatların, adliye personelinin işini kolaylaştıran önemli bir proje
ve yazılım olarak tanımlayan Serhat Güler, Adalet Bakanlığı 2015 yılı verilerine
göre, UYAP’ın en ağır yükünü icra dosyaları oluşturduğunu söyledi. Yaklaşık 26
milyon devam eden icra dosyasının varlığından bahseden Güler, “Her an yenilenmeye hazır kapalı dosyaların da UYAP’ta
işlem görebileceğini düşündüğümüzde
yükün ağırlığı daha net ortaya çıkıyor. Ayrıca bu rakamın yaklaşık yüzde 10’u kadar
hukuk ve ceza dava dosyası var” diye konuştu.
“En büyük kurumsal UYAP
kullanıcıları, f!nansal kuruluşlar”
2000’li yıllardan sonra kredi kartı, elektronik ticaret ve tüketici finansman metotlarındaki hızlı yaygınlaşma ve gelişimin
bu ticaretten kaynaklanan tahsili gecikmiş alacak (TGA) dosyalarını ve yargısal
anlaşmazlıkları bankalara taşıdığını aktaran Serhat Güler, 2005 yılı ve sonrasında ise sorunlu alacak portföylerin gittikçe
artan bir ivmeyle varlık yönetim şirketlerine geçmeye başladığını bildirdi. Halen
varlık yönetim şirketlerine geçen TGA’lara ait yaklaşık 5 milyon icra takip dosyasının bulunduğunu ifade eden Güler, “Dosyalar UYAP üzerinden işlem görüyor.
UYAP’ta neler yapılab!l!r?
UYAP’ı yoğun kullanan finansal kurumsal kullanıcılara yönelik toplu işlem yapabilme uygulamaları geliştirilmeli.
UYAP’ı besleyecek döküman yönetim
sistemi hayata geçirilmeli.
Pilot uygulamaya geçilen adliyelerde
yavaşlayan işlerin hızlandırılması için insan
kaynağı desteği ve performans yönetimi
geliştirilmeli.
Bankaları da dahil ettiğimizde rahatlıkla şunu söyleyebiliriz; UYAP’ta işlem gören 26 milyonu aşkın icra takip dosyasının
yaklaşık yarısı bankalara, finansal kuruluşlara ve varlık yönetim şirketlerine ait
icra dosyalarıdır. Bu nedenle de en büyük
kurumsal UYAP kullanıcıları, finansal kuruluşlardır” yorumunu yaptı.
UYAP’ın finansal tüketiciye ve vatandaşa sağladığı kolaylıklardan da bahseden
Serhat Güler, vatandaşın hakkında bir dava veya icra dosyası varsa, e-devlet üzerinden UYAP’ta mevcut dosyalarını ve
bunların devam edip etmediğini, borcunu ödemiş ise dosyasının kapatılıp kapatılmadığını görebildiğini vurguladı. Güler,
en büyük sorunun ise UYAP’ta banka ile
finansal tüketiciler arasında görünen onbinlerce icra dosyasının banka ile varlık
yönetim şirketi arasında yapılan bir temlik sözleşmesi ile taraf değiştirdiğini belirterek, “Bu değişiklik UYAP’a tam olarak
yansımıyor ya da çok geç yansıyor. Banka TGA portföyünü varlık yönetim şirke-
tine noter sözleşmesi ile devrediyor. Bu
değişiklik, banka kayıtlarına, Risk Merkezi’ne, BDDK raporlarına, her yere anlık
olarak yansıyor ama UYAP’a yansımıyor.
Çünkü UYAP ve adli yapı, temlik işlemlerinin her bir dosya için ayrı ayrı ve tek
tek yapılmasını öngörüyor” açıklamasını
yaptı. Bunun da tüm yurtta il ve ilçe adliyelerine yayılmış, bir kısmına fiilen ulaşılması mümkün olmayan onbinlerce icra dosyasında mümkün olmadığına dikkat çeken Güler, “Vatandaş da haklı olarak
kendisi ile ilgili icra dosyasındaki bu taraf
değişikliğini öğrenemiyor. Borcunu nereye ve kime ödeyeceğini bilemiyor. Ayrıca, onbinlerce dosyaya ayrı ayrı temlik
sözleşmesi sunmak istediğimizde, adliye
personeli ve işleyiş tamamen tıkanıyor”
şeklinde konuştu. Çözüm için teknolojiye işaret eden Serhat Güler, şöyle devam
etti: “UYAP üzerinden toplu temlik ibraz
ederek taraf değişikliğinin sağlanması
teknik olarak hiç zor olmasa gerek. İki finansal kuruluş arasında yapılmış noter
sözleşmesi ile devletin bir bölümüne ait
kuruluşlarda (Risk Merkezi, BDDK gibi)
gerekli değişiklikler yapılabiliyor ama bu
UYAP’ta mümkün olamıyor. Bunun yapılabilmesi gerek.”
“S!stem!n sorunsuz yürümes!, doğru
ver!n!n UYAP’ta bulunmasına bağlı”
UYAP’ın tüm adliyelerde aktif olduğunu
bildiren Serhat Güler, “Ancak nihai amaç
olan fiziki dosyaya ulaşmadan bütün adli işlemlerin yapılabilmesi hedefine biraz uzağız. Sistemin sorunsuz yürümesi, biraz da doğru verinin ve dökümanın
UYAP’ta bulunmasına bağlı. Adliyeden
üçüncü kişi ve kuruluşlara çıkan tüm evraklar UYAP’ta mevcut ama üçüncü kişi
ve kuruluşlardan adliyeye gelen ve ilgili
dosyaya girmesi gereken evraklar için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Dış gelen evrak,
UYAP’a ya geç giriyor ya da gerekli tarama
yapılmadan sadece fiziki dosyada kalıyor.
Bu da UYAP kayıtlarının, bir dosya içeriğini tam ve eksiksiz olarak yansıttığını söylememizi zorlaştırıyor” dedi.
Bunun aslında her kuruluşta olan bir
döküman yönetim sistemi sorunu olduğuna işaret eden Serhat Güler, bazı kuruluşların bunu kendi kaynakları ile bazı kuruluşların ise dış hizmet alımı ile çözdüğünü
kaydetti. Adli arşivlerde daha çok cezaevi
hükümlülerinin çalıştığını anlatan Güler,
“Biraz da teknoloji desteğine ihtiyacı olan
bu sorun Adalet Bakanlığı’nın evrak ve arşiv yönetimi için bir proje geliştirmesi veya en azından icra daireleri için dış hizmet
alımı yolu ile çözülebilir. Döküman yönetimi eksik olan bir sistemde, fiziki dosyaya
ulaşım ihtiyacı hiç bitmeyecek. UYAP’ın
önündeki ciddi sorunlardan biri de budur”
diye konuştu.
Pilot uygulamaya geçilen illerde, tüm
işlem taleplerinin UYAP üzerinden gönderilmesinin ve sonuçlandırılmasının
hedeflendiğini dile getiren Serhat Güler,
avukatların taleplerini UYAP üzerinden
gönderdiklerini ancak icra memurlarının işlemleri sonuçlandırmasının bir ayı
bulabildiğini ifade etti. Memurların yoğunluğu kaldıramadığını belirten Güler,
“Acil işlemler gecikerek, hukuksal hak kayıplarına veya vatandaşın mağduriyeti-
“TAKBİS !le doğrudan !let!ş!m
kurulması süreçler! hızlandırır”
İcra müdürlüklerinde yapılan bazı işlemlerin ciddi sonuçlar doğurduğunu, bazılarının da sadece icrai bir işlem öncesi hazırlık işlemi olduğunu dile getiren Serhat
Güler, ciddi sonuçları olmayan hazırlık ve
inceleme mahiyetindeki UYAP taleplerinin avukatların doğrudan talebi ile icra
memurunun onayına tabi olmadan gerçekleşebilmesinin hem işleri hızlandırabileceğini hem de memurların önündeki
yoğunluğu azaltabileceğine vurgu yaptı.
Avukatın bir tapu kaydının getirtilmesini,
UYAP üzerinden bir dakikada talep edebildiğini bildiren Güler, “Ama bu talep memur tarafından birkaç gün sonra onaylanıp, posta kanalı ile evrakın gidip gelmesi
ve dosyasına girmesi aylarca sürebiliyor.
UYAP’ın tapu kadastro sistemi TAKBİS
ile doğrudan iletişim kurması ve kayıt örneği alınabilmesi gibi revizeler süreçleri
çok hızlandırır” bilgisini verdi.
Ayrıca, beş yılını doldurmamış varlık
yönetim şirketlerinin harç muafiyetinin
yargı organlarında farklı farklı yorumlanmasının da hem adliyelerde gereksiz bir iş
yükü oluşturduğunu hem de finansal tüketici şikayetlerine yol açtığını aktaran
Güler, vatandaşın banka ile anlaşamadığı
bir borcu, durumu düzeldiğinde varlık yönetim şirketi ile anlaşarak zar zor kapattığını anlattı. Varlık yönetim şirketlerinin
UYAP üzerinden, dosyanın kapatılmasını
talep ettiğini ifade eden Güler, “Ancak tahsil harcı ödenmediği için icra müdürlükleri dosyayı kapatamıyor. Bu tür işlemlerde
varlık yönetim şirketlerinin harç muafiyetine bir netlik getirilmesi gerekir. Aksi
halde, bu konuda finansal tüketicinin yaşadığı sıkıntılar ve birbiri ile çelişik yargı
kararlarının sonu gelmiyor” dedi.
UYAP hakkında öncelikli beklentilerinin Adalet Bakanlığı ile aynı masada sorunları ve çözüm önerilerini paylaşmak olduğunu söyleyen Serhat Güler,
UYAP’taki yaklaşık 5 milyon dosyanın tarafının varlık yönetim şirketleri olduğunu
vurguladı. Banka ve diğer finansal kuruluşlarla birlikte bu sayının 15 milyon dosyayı bulduğunu bildiren Güler, “Bir yazılımın gelişimi, kullanıcıların sorun ve ihtiyaçlarını dile getirmesi ile gerçekleşir.
Adalet Bakanlığı’nın, banka ve varlık yönetim şirketleri gibi kurumsal UYAP kullanıcıları ile bir araya gelmesi ve çözüm
önerilerimizi dinlemesini bekliyoruz. Adliyenin nefes alabilmesi, vatandaşın, avukatın adliyeye gitmeden işlerin tıkır tıkır
yürümesi UYAP’ın başarısına bağlı. Kurumsal kullanıcılar olarak sürece katkı
vermeye hazırız” ifadesini kullandı.
"Borç tahs!l!nde karşılıklı anlaşma yolu !zlenmel!"
Gıda nakliyesinin yanı sıra firmalara
taş ocakları ile kum, çakıl ve mıcır tedarik ettiklerini belirten Uzun Gazi İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Uzun,
taş ocaklarına yaptıkları 10 milyon liralık makine yatırımının ardından bankalara borçlanma sürecinin başladığını
dile getirdi. Varlık yönetimi şirketleriyle bu kriz döneminde tanıştıklarını kaydeden Uzun, "Askerde yaralanmam sonucu 26 ayımı hastanede geçirdim. Bu
süreçte birçok varlık yönetimi şirketiyle temasa geçtik. İsteğe bağlı taksit yapılabileceği söylendi. Sağlık probleminin
uzun sürmesinden dolayı yetkililere taksitleri ödeyemeyeceğimden bahsettim.
İmkanlar dahilinde esnek ödeme planları yapıldı. Anlaşma yoluyla borcun faizini sildiler. Bankadan farklı olarak borcu doğrudan gayrimenkulden karşılamak
veya maaştan kesintiyle elde etmek yerine olanaklar dahilinde daha yapıcı bir
ödeme planı çizildi" dedi.
Öte yandan bu yatırım aşamasında çalışırken bir kazanın meydana geldiğini ifade eden Uğur Uzun, "İş makinelerimizin
çalışma yaptığı bir sahada dokuz yaşında
iki çocuk yapay gölette boğuldu. Bu süreçte bizim iş makinelerimizin sorunlu
olduğu ve göleti fazla derinleştirdiği söylendi. Fakat daha sonra göletin uygun bir
yapıda oluşturulduğu ispatlandı" diye ko-
nuştu. Ardından da askerde Kuzey Irak'ta
yaralandığını ve uzun bir tedavi süreci geçirdiğini kaydeden Uzun, "Bundan sonra
da şirketimizin hesapları bloke edildi. Bu
yüzden bankaya olan borçlarımızı kredilerimizi ödeyemez duruma geldik. Kendi
bütçemizi de kullanamadık, borçlarımızı
da ödeyemedik. Mahkeme dört yıl kadar
sürdü. Bu süreç sonunda da mahkemeyi
kazandık ve tekrar yeni makineler kiralayarak yeni ruhsat aldık. Şu anda ticarete
devam ettiğimiz Uzun Gazi İnşaat'ı kurduk" dedi.
Askerdeki yaralanma sonucu 26 ay boyunca hastanede yattığını anlatan Uğur
Uzun, şöyle devam etti: "Bu sürede bankalar üzerimize geldi. Kriz dönemine kadar varlık yönetimi kavramından haberimiz yoktu. İyileşme aşamasında şirketin
durumuyla ilgilenemediğimden tüm mal
varlığımızı kullanamaz duruma geldik ve
haciz geldi. Bankalara hacizin kaldırılması halinde malımızı satıp ödemeyi yapabileceğimizi söylesek de bu talebimiz karşılık bulmadı. Varlık yönetimi şirketleriyle
de söz konusu süreçte tanıştık."
"Öz sermayeyle ayakta kal,
sürdürüleb!l!r ol ve büyümey! sağla"
Borcun varlık yönetimi şirketine geçişi ile
birlikte üç varlık yönetimi şirketinin kendilerine ulaştığını vurgulayan Uğur Uzun,
"Borcumuzun kayda değer bölümü varlık
yönetimi şirketlerinden Türkasset'eydi.
Kendilerine hastanede tedavimin sürdüğünü söyledim. Hoşgörülü bir şekilde sağlığınıza kavuştuğunuzda bizi arayabilirsiniz dediler. Gayrimenkullerimizi satışa
çıkarmaya hakları olduğu halde duyarlılık
göstererek, satışa çıkarmadılar. Sağlığıma
kavuşunca İstanbul'a geldim ve Türkasset şirket yetkilileriyle görüştüm" ifadesini kullandı. Anlaşma yoluyla borcun faizinin silindiğini açıklayan Uzun, "Bunun
yanı sıra isteğe bağlı taksitte yapabileceklerini söylediler. Hastaneden yeni çıktığım için taksitleri ödeyemeyeceğimden
bahsettim. İmkan dahilinde esnek ödeme
planları yapıldı ve durumumuz düzeldiğinde de nakit borçlarımızın hepsini kapattık" açıklamasını yaptı. İş insanlarının talihsiz dönemler geçirebildiğini anlatan Uzun, "Firmalara tecrübelerimizden
de yararlanarak borçla, krediyle büyüme
sağlamaktansa küçülerek öz sermayeyle
ayakta kalmayı ve bu doğrultuda sürdürülebilir büyüme stratejisiyle hareket etmelerini öneriyoruz" dedi.
varlık yönet!m! sektör 04
?? Kasım 2016 / ???
“VYŞ’n!n büyümes!
verg! gel!rler!n! artırıcı
etk!ler doğuruyor”
V
arlık yönet"m ş"rketler"n"n (VYŞ) hem sosyal hem de
ekonom"k anlamda kayda değer faydalar sağladığını bel"rten
F"nal Varlık Yönet"m AŞ Yönet"m Kurulu Üyes" Özkan At"la,
VYŞ’ler"n faal"yet" sonucu yarattığı "st"hdam dolayısıyla
çalışanlara "l"şk"n gel"r verg"s" ödend"ğ"n" d"le get"rd". VYŞ’ler"n
öded"kler" KDV’y" "nd"rmey"p g"der olarak d"kkate aldığı "ç"n öded"kler"
KDV’n"n yüzde 80’"n" yüklend"ğ"ne vurgu yapan At"la, “Varlık yönet"m
ş"rketler" kend" kazançları üzer"nden ayrıca kurumlar verg"s" ödüyor.
Bu hal"yle bakıldığında, varlık yönet"m ş"rketler"n"n büyümes", verg"
gel"rler"n" artırıcı etk"ler doğuruyor” ded".
Varlık yönetim şirketlerinin hem sosyal
hem ekonomik hem de vergi gelirlerinin
artırılması bakımından bir takım teşviklerin tanınması gereken bir sektör niteliğinde iken mevcut düzenlemeler ve uygulamaların bu anlamda önemli eksiklikler barındırdığını belirten Özkan Atila,
varlık yönetim şirketlerinin finansal kuruluşların sorunlu alacaklarını devralarak, borçlulara en uygun çözüm planları
geliştirmek suretiyle, ekonomik anlamda
zor durumda olan borçluları tekrar ekonomik hayata kazandırdığını dile getirdi.
Bu şekilde hem sosyal hem de ekonomik
anlamda kayda değer faydalar sağladığını
kaydeden Atila, “Finansal kuruluşlardan
genellikle yüzde 100 karşılık ayrılmış alacaklarını satın alırken, satın alma bedeli
kadar bu kuruluşların mali kârları arttığından bu tutarın yüzde 20’si kadar finansal kuruluşların ödediği kurumlar vergisi artıyor. Ayrıca varlık yönetim şirketleri
nezdinde vazgeçilen alacaklar, ticari borçlular tarafından gelir yazılacağından söz
konusu tutar üzerinden ayrıca gelir kurumlar vergisi ödenebiliyor’ dedi.
“Öded!kler! KDV’n!n
yüzde 80’!n! yüklen!yor”
Bunun yanında varlık yönetim şirketlerinin faaliyeti sonucu yarattığı istihdam
dolayısıyla çalışanlara ilişkin gelir vergisi ödendiğini bildiren Özkan Atila, “Varlık
yönetim şirketleri ödedikleri KDV’yi indirmeyip gider olarak dikkate aldığı için, ödedikleri KDV’nin yüzde 80’ini yükleniyor.
Varlık yönetim şirketleri kendi kazançları
üzerinden ayrıca kurumlar vergisi ödüyor.
Bu haliyle bakıldığında, varlık yönetim şirketlerinin büyümesi, vergi gelirlerini artı-
rıcı etkiler doğuruyor” diye konuştu.
Öte yandan, alacak temliki borçlunun
rızasına bakılmaksızın alacaklı ile temlik alanın yazılı bir temlik sözleşmesiyle
mümkün olduğunu dile getiren Atila, “Vergileme açısından bakıldığında, bu temlik
işleminin, temlik alan açısından temlik
edene kıyasla ilave mali yükümlükler getirmemesinin ötesinde hiçbir iradesi olmayan borçlu açısından da ek mali yükümlülükler getirmemesi gerekir. Yukarıdaki
değerlendirmeler açısından bakıldığında
uygulamada önemli sorunlar yaşanıyor”
yorumunda bulundu. Varlık yönetim şirketlerine tanınan en önemli vergi istisnasının Bankacılık Kanunu’nun 143/5 maddesi ile getirildiğini açıklayan Atila, söz konusu düzenlemeye bakıldığında VYŞ’lere
kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen
beş yıl süre için geçerli olmak üzere damga
vergisi, BSMV ve harç istisnasının tanındığı bilgisini verdi.
“F!nans ş!rketler! !ç!n !şlem
verg!ler! !st!nası süres!z”
Finansman şirketleri için benzeri işlem
vergileri (damga vergisi ve harç gibi) için
tanınan istisnaların süresiz olduğunu söyleyen Özkan Atila, “Dolayısıyla benzeri bazı vergilerin düzenli geri ödenmekte
olan krediler de bile söz konusu değil iken,
VYŞ’nin temlik aldığı alacak portföyündeki borçlu vatandaşlar tarafından bu harç ve
vergiler ödeniyor. Böylelikle kredi borcu
VYŞ’ye temlik edilen ve edilmeyen borçlu vatandaşlar arasında eşitsizlik ortaya
çıkıyor” dedi. Atila, işlem vergilerine ilişkin beş yıllık istisna süresinin dolmasından sonra ortaya çıkan ağır mali yüklerin
VYŞ’lerin fonksiyonlarının yerine getir-
melerini ve borçluların sorununun çözülmesini güçleştirdiğini ve bazı durumlarda imkansızlaştırdığını ifade ederek, “Dolayısıyla müessesenin kuruluşu sırasında
geçici bir teşvik olarak görülen ve bu yüzden beş yılla sınırlanan istisna süresi, sektörün üstlendiği fonksiyonlar dikkate alındığında yetersiz kalıyor. Hem diğer finansal şirketler ile sektör arasında hem sektör
içinde söz konusu süreyi tamamlayan ve
tamamlamayan şirketlerin farklı vergilemelere tabi tutulması şirketler ve bu şirketlere borçlular açısından haksızlıklar
yaratıyor” açıklamasını yaptı.
Varlık yönetim şirketlerinin istisna süresi dolduktan sonra ödedikleri vergilerin bankalar nezdinde durumlarını özetleyen Özkan Atila, Damga Vergisi Kanunu’nun istisnaları düzenleyen iki sayılı
tablosunun 23’üncü maddesinde bankaların, kullandıracakları kredilere, bunların teminatlarına, geri ödemelerine devrine ve krediden doğan alacakların temlikine ilişkin kağıtların damga vergisinden
istisna tutulduğunu bildirdi. Gerek finansal kuruluşlardan devralınan krediler gerekse borçlu vatandaşlara VYŞ’ler tarafından kullandırılabilecek krediler ile bunların teminatları ve geri ödenmesine ilişkin
düzenlenen kağıtlar, protokoller, ibranameler ve taahhütnameler üzerinden damga vergisi ödenmek zorunda kalınmasının borcu bu şirketlere temlik edilmiş olan
borçlu şahıslar açısından ek mali yükümlükler getirdiğini kaydeden Atila, “Harçlar
Kanunu’nun ise 123’üncü maddesine göre, bankalar yurtdışı kredi kuruluşları ve
uluslararası kurumlarca kullandırılacak
kredilere, bunların teminatlarına ve geri
ödenmelerine ilişkin işlemler (yargı harçları hariç) harçlardan müstesnadır. Diğer
finansal kurumlardan temlik alınan kredilerle ilgili gerek noterde düzenlenen temlik sözleşmeleri gerekse de bunlarla ilgili
daha sonra yapılacak işlemler bankalardan farklı olarak harca tabi tutuluyor” ifadesini kullandı.
VYŞ’ler bünyesinde BSMV uygulamasının yarattığı mükerrer vergileme nedeniyle de vatandaşın katlandığı mali yükü
artırdığını kaydeden Özkan Atila, bu durumun borcunu ödemek bakımından zaten zor durumda olan borçlu vatandaşların
daha da zor duruma düşmesine yol açtığına dikkat çekti. VYŞ’lerin tahsilatlarında, (genellikle anaparanın oldukça altında
gerçekleşen) alış bedeli ile tahsilat tutarı
arasındaki fark üzerinden BSMV’nin hesaplandığını aktaran Atila, “Bu durum finansal kuruluşlar tarafından tahsilat yapılmış olsaydı BSMV hesaplanmayacak
anapara tutarı üzerinden BSMV hesaplanmasına veya ilgili finansal kuruluş nezdinde faiz tahakkuku yapılmış ise söz konusu faiz tutarı üzerinden ikinci kez BSMV hesaplanmasına yol açıyor” şeklinde
konuştu. Dolayısıyla bankaya olan borcunu, devir tarihinden hemen sonra, tesadüfen varlık yönetim şirketine ödeyen borçlunun ilave vergi veya harç yükü ile karşı
karşıya kaldığını vurgulayan Atila, “Oysa
varlık yönetim şirketine devir söz konusu olmasa idi bankalar açısından kredilerin tasfiyesi sonlanana kadar düzenlenen
her türlü evrak damga vergisinden ve yar-
gı harçları hariç harçlardan istisna olacak idi. Borçlu açısından bu süreçte damga
vergisi ve harç yükümlülüğü ortaya çıkmayacaktı. Yine anapara ve daha önce tahakkuk eden faiz üzerinden BSMV ödenmek
zorunda kalınmayacaktı” dedi.
“Mal! yüklerdek! farklılık
sektörde güvens!zl!k yaratıyor”
İstisna süresi dolan ve dolmayan varlık yönetim şirketleri arasında borçlunun maruz kaldığı mali yüklerdeki farklılığın sektörde güvensizlik yarattığını öne süren Özkan Atila, vatandaşların borçlu oldukları
VYŞ’nin istisna süresinin devam edip etmediğine göre katlanacakları maddi külfetlerin değiştiğini söyledi. Bu durumun
herşeyden önce borçlu vatandaşların kendi tercihlerinde olmayan bir temlik dolayısıyla, temlik alan VYŞ’ye bağlı olarak aralarında eşitsizliklere yol açtığını belirten
Atila, “VYŞ’ye göre ödenecek borç tutarının değişmesi sektörün uygulamalarının
standart olmamasına yol açıyor ve borçlu
vatandaşlar nezdinde finansal kuruluşlarda olduğu gibi kurumsal standart bir yaklaşım gösterilmesini engelliyor. Farklı uygulamaların yapılması, borçlu vatandaşlar
nezdinde güvensizlik yaratıyor ve uygulamada kaosa sebep oluyor” yorumunda
bulundu. Bunun yanı sıra aynı şirket bünyesinde farklı uygulamaların izah edilemediğini anlatan Özkan Atila, “istisna süresinin ilgili VYŞ’nin kuruluşunu takip
eden yılın başından itibaren başlıyor olması, aynı VYŞ bünyesinde farklı zamanlarda alınan portföyler dolayısıyla farklı
mali yükümlülükler doğuruyor. İstisnanın
süresiz olmaması veyahut süresinin her
bir portföyün devralındığı tarihten itibaren başlamıyor olması her bir VYŞ bünyesinde dahi açıklanması zor eşitsizliklere
sebep oluyor. Sonuç olarak VYŞ’lerin kuruluşundaki ekonomik ve sosyal gereklilikler ile VYŞ’lerin uygulamada yaşadığı
deneyimler ışığında; beş yıllık vergi istisnasının, süresiz hale getirilmesi veya her
bir portföy itibarıyla bu sürenin temlik tarihinden itibaren başlatılması sektör açısından en uygun çözüm” dedi.
“VYŞ’ler!n ve borçlularının da
!st!snadan yararlandırılması sağlanmalı”
Kanuni takibe alınmış kredilere ilişkin
olarak bankalara tanınan ancak VYŞ’lere
tanınmayan önemli bir istisnanın da işti-
“Bugüne kadar b!nden fazla kred!
çözüm ve tahs!lat uzmanı yet!şt!r!ld!”
Varlık yönetim şirketlerinin 10 yıl önce faaliyete geçtiklerinde ilk yönetim takımlarının bankalardan gelen kredi tahsilat
yöneticileri ve icra-iflas alanında ihtisas
yapmış hukukçulardan oluştuğunu belirten İstanbul Varlık Genel Müdürü Selçuk
Tuncalı, zamanla bu kadrolara mühendislerin, yazılımcıların, istatistikçilerin ve
veri madencilerinin katıldığını ifade etti.
Varlık yönetim şirketlerinde de günümüzde diğer sektörlere benzer şekilde ortalama çalışma süresinin üç yılın altında olduğunu bildiren Selçuk Tuncalı, telefonla
tahsilat merkezleri tarafında bu sürenin
ortalama 18 ayı bulduğunu dile getirdi.
Varlık yönetim şirketlerinde tecrübe edinenlerin aynı sektörde çalışmaya devam
edebildikleri gibi banka, diğer finans şirketleri ve telekom gibi önemli sektörlerde
müşteri yönetimi ve ikna becerileri deneyimlerini kullanabilecekleri pozisyonlara geçebildiğini anlatan Tuncalı, sektörün
bugüne kadar binden fazla kredi çözüm ve
tahsilat uzmanını yetiştirerek diğer sektörlere insan kaynağı sağladığını belirterek, son olarak da bankaların bu sektörün
tecrübe ve bilgi birikiminden faydalanmak
için kredi takip birimlerine varlık yönetim
şirketlerinden yönetici transferine başladığını kaydetti.
Çalışanların yüzde 70’!
yüksekokul mezunu
Şirketlerin bazılarının ise kendi içlerinde 250 kişilik telefonla tahsilat merkezleri kurduğuna dikkat çeken Selçuk Tuncalı, “Bugün itibarıyla varlık yönetim şirketleri kendi bünyesinde bin 600’u aşkın
kişi istihdam ediyor. Bu kadroların ortalama yaşı 30’un altında ve üçte ikisi kadınlardan oluşuyor. Yüzde 70’inden fazlası
yüksekokul mezunu veya halen bir yükse-
kokulda okuyor” diye konuştu. Sektörde
istihdam edilen çalışanların çoğunun ya
ilk ya da ikinci iş yeri olduğunu söyleyen
Tuncalı, şunları kaydetti: “Mezun oldukları okullarda tahsilata yönelik, müşteri yönetimi, iletişim, ikna yöntemleri, analitik
düşünme ve problem çözme teknikleri gibi
eğitim almadıkları için işlerini yaparken
ihtiyaç duyacakları bu konularda sürekli olarak destekleniyor. Şirketler arasında oryantasyon ve eğitim programlarının
kapsamı ve süresi farklılık göstermekle
birlikte hepsinde çalışanlara ise girişlerinde ve sonrasında sürekli yatırım yapılıyor.”
rak ve gayrimenkul satış kazançlarına ilişkin kurumlar vergisi istisnası olduğuna
işaret eden Özkan Atila, “Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-f maddesine göre, ‘f )
Bankalara borçları nedeniyle kanunî takibe alınmış veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na borçlu durumda olan kurumlar
ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri
ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara veya bu fona devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde
kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı ile bankaların bu şekilde elde
ettikleri söz konusu kıymetlerin satışından doğan kazançların yüzde 75’lik kısmı’
kurumlar vergisinden istisnadır” diye konuştu. Söz konusu kazançların, borçlu yönünden tamamının vergiden istisna iken
bankalar açısından yüzde 75’inin istisna
olduğunu dile getiren Atila, şunları kaydetti: “Ancak, bu borçların varlık yönetim
şirketleri tarafından satın alınması halinde, gayrimenkullerin satışından doğan kazançlar bakımından bu madde uyarınca
hem borçlu hem de varlık yönetim şirketleri istisnadan yararlanamıyor. Söz konusu istisna uygulamasının varlık yönetim
şirketlerine tanınmaması izah edilebilir
bir durum olmayıp, VYŞ’lerin ve borçlularının da istisnadan yararlandırılması sağlanmalı.”
EKONOMİ
POLİTİKA
Dünya Süper Veb Ofset A.Ş. adına
imtiyaz sahibi
Didem DEMİRKENT
Genel Yayın Yönetmeni
Hakan GÜLDAĞ
Araştırma Servisi Müdürü: Gürhan DEMİRBAŞ
Danışman: Talip AKTAŞ
Yayına Hazırlayan: Hasan KUŞ
Tasarım ve Uygulama: Onur KUŞ
Reklam Müdürü: Şengül AKYILDIZ
Sektör Ekleri Reklam Yönetmeni: Nazlı DEMİREL
Merkez: “Globus” Dünya Basınevi,
100. Yıl Mahallesi 34204 Bağcılar/İstanbul
Telefon: (0212) 440 24 24 • Fax: (0212) 355 07 86
e-posta: [email protected]
Araştırma: (0212) 440 27 64
Dizgi ve Baskı: Dünya Süper Veb A.Ş.
100. Yıl Mahallesi 34204 Bağcılar / İstanbul
Ücretsiz Danışma Hattı: 0800 219 20 24 / 25
Download