ilk kez anne-baba olacaklara antenatal dönemde verilen eğitimin

advertisement
T.C.
EGE ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
İLK KEZ ANNE-BABA OLACAKLARA
ANTENATAL DÖNEMDE VERİLEN EĞİTİMİN
KAYGI DÜZEYLERİNE ETKİSİ
EBELİK ANABİLİM DALI PROGRAMI
Yüksek Lisans Tezi
Araştırma Görevlisi
Yeliz ÇAKIR KOÇAK
DANIŞMAN
Yrd. Doç. Dr. Dilek ÇAKIR
İZMİR
2007
T.C.
EGE ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
İLK KEZ ANNE-BABA OLACAKLARA
ANTENATAL DÖNEMDE VERİLEN EĞİTİMİN
KAYGI DÜZEYLERİNE ETKİSİ
EBELİK ANABİLİM DALI PROGRAMI
Yüksek Lisans Tezi
Araştırma Görevlisi
Yeliz ÇAKIR KOÇAK
DANIŞMAN
Yrd. Doç. Dr. Dilek ÇAKIR
İZMİR
2007
DEĞERLENDİRME KURULU ÜYELERİ
Adı Soyadı
Başkan
İmza
: Yrd. Doç. Dr. Dilek ÇAKIR
..........................................
Üye
: Doç. Dr. Esin ÇEBER
..........................................
Üye
: Yrd. Doç. Dr. Neriman SOĞUKPINAR
..........................................
Üye
:
..........................................
(Danışman)
Yüksek Lisans Tezinin kabul edildiği tarih: ......................................................
ÖNSÖZ
Araştırmamın tüm aşamalarında her türlü destek ve yardımlarını esirgemeyen,
kişiliğini ve meslek yaşamını örnek aldığım danışmanım Sayın Yard. Doç. Dr. Dilek
ÇAKIR’a,
Araştırmamın uygulanmasına olanak sağlayan T. C. Sağlık Bakanlığı İzmir İli
Bornova İlçesi Evka 4 Sağlık Ocağı’nda görevli ebe, hemşire ve hekimlere,
Tezimin istatistik aşamasında bana yardımcı olan Sayın Doç. Dr. Gönül DİNÇ’e,
Araştırmaya katılmayı kabul eden ve soruları içtenlikle yanıtlayan anne ve baba
adaylarına,
Sürekli yanımda olduklarını bana hissettiren ve beni destekleyen annem Bağdat
ÇAKIR, Elmas KOÇAK, babam Ali Haydar ÇAKIR, Ahmet KOÇAK, kardeşlerim ve
eşim A. Ozan KOÇAK’a
Yüksek lisans eğitimim ve tez çalışmalarım sırasında bana destek olan, cesaret
veren E.Ü. İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu öğretim elemanları, bölüm arkadaşlarım,
bütün hocalarım ve arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
İZMİR, 2007
YELİZ ÇAKIR KOÇAK
İÇİNDEKİLER
Sayfa
No
ÖNSÖZ ………………………………………………………………………....
IV
İÇİNDEKİLER ………………………………………………………………..
V
TABLOLAR DİZİNİ ……………………………………………………….... XIII
GRAFİKLER DİZİNİ …………..……………………………………………. XV
BÖLÜM I
1. GİRİŞ
1.1. Araştırmanın Konusu ……………………………………………………….... 1
1.2. Araştırmanın Amacı …………………...……………………………….…….. 3
1.3. Araştırmanın Hipotezleri …………………………………………………….. 4
1.4. Varsayımlar …………………………………………………………………... 4
1.5. Araştırmanın Önemi ………………………………………...………………... 4
1.6. Sınırlılıklar ve Karşılaşılan Güçlükler ……………………………………….. 5
1.7. Tanımlar …………………………………………………………….………... 6
1.7.1. Gebelik …...……………………………………………………….. 6
1.7.2. Kaygı ………………………………………….…………………... 6
1.7.2.1. Durumluk Kaygı ………………………………………….. 7
1.7.2.2. Sürekli Kaygı ……………………………………………... 7
1.8. Genel Bilgiler ………………………………………………………………....
7
1.8.1.
Kaygı …………………………………………………………….. 12
1.8.1.1. Kaygının Tanımı ………………………………………. 12
1.8.1.2. Kaygının Belirtileri …………………………………..... 14
1.8.1.3. Kaygının Tipleri ……………………………………......
16
1.8.1.4. Kaygının Nedenleri ……………………………………. 19
1.8.2.
Gebelik …………………………………………………………... 19
1.8.2.1. Gebelikte Oluşan Fizyolojik Değişiklikler ……………………..... 20
1.8.2.1.1. Üreme Sistemi ………………………………………..... 20
1.8.2.1.2. Memeler ……………………………………………...... 20
1.8.2.1.3. Cilt ………………………………………………..…... 21
1.8.2.1.4. Kas-İskelet Sistemi ………………………………….... 21
1.8.2.1.5. Kardiyovasküler Sistem …………………………..…... 21
1.8.2.1.6. Solunum Sistemi …………………………………….... 22
1.8.2.1.7. Gastrointestinal Sistem ……………………………….. 22
1.8.2.1.8. Üriner Sistem ……………………………………..…... 22
1.8.2.1.9. Endokrin Sistem ……………………………………..... 22
1.8.2.1.10. Metabolik Değişiklikler ……………………………... 23
1.8.2.2. Anne Adayında Görülen Psikolojik Değişiklikler …………….... 23
1.8.2.2.1. Birinci Trimester …………………………………….... 24
1.8.2.2.2. İkinci Trimester ……………………………………….. 24
1.8.2.2.3. Üçüncü Trimester ……………………………………... 25
1.8.2.3. Anne Adayında Görülen Fiziksel ve Emosyonel Yakınmalar ...... 26
1.8.2.3.1. Bulantı-Kusma ………………………………………... 26
1.8.2.3.2. Mide Yanması ……………………………………….... 27
1.8.2.3.3. Diş Etlerinde Hipertrofi ……………………………..... 27
1.8.2.3.4. Sık İdrara Çıkma …………………………………….... 28
1.8.2.3.5. Konstipasyon ………………………………………….. 28
1.8.2.3.6. Hemoroidler …………………………………………... 28
1.8.2.3.7. Varisler ………………………………………………... 28
1.8.2.3.8. Bacaklarda Kramp …………………………………..... 29
1.8.2.3.9. Sırt-Bel-Eklem Ağrısı ……………………………….... 29
1.8.2.3.10. Memelerde Hassasiyet ………………………………. 29
1.8.2.3.11. Vaginal Akıntı ……………………………………...... 29
1.8.2.3.12. Solunum Sıkıntısı ………………………………….....
29
1.8.2.3.13. Yorgunluk ve Uyku Problemleri …………………….. 30
1.8.2.3.14. Baş Ağrısı ………………………………………..…... 30
1.8.3.
Gebelikte Beslenme ………………………………………….…... 31
1.8.4.
Gebelikte İlaç Kullanımı ……………………………………….... 32
1.8.5.
Gebelikte Sigara Kullanımı …………………………………….... 33
1.8.6.
Gebelikte Alkol Kullanımı ……………………………………..... 33
1.8.7.
Gebelikte Vücut Hijyeni ve Giyim ……………………………..... 34
1.8.8.
Gebelikte Egzersiz ……………………………………………...... 35
1.8.9.
Gebelikte Seyahat ………………………………………………... 36
1.8.10. Gebelikte Cinsel Yaşam ……………………………………….....
36
1.8.11. Baba Adayı ………………………………………………………. 39
1.8.11.1. Baba Adayında Görülen Psikolojik Değişiklikler ……………... 40
1.8.11.1.1. Birinci Trimester ………………………………...…... 40
1.8.11.1.2. İkinci Trimester ………………………………….…... 40
1.8.11.1.3. Üçüncü Trimester …………………………………..... 41
1.8.11.2. Baba Adayında Görülen Fiziksel ve Emosyonel Yakınmalar ..... 41
1.8.12. Antenatal Bakım …………………………………………………. 43
BÖLÜM II
2. GEREÇ VE YÖNTEM
2.1. Araştırmanın Tipi ………………………………………………………….... 47
2.2. Araştırmada Kullanılan Gereçler ………………………………………….... 47
2.2.1. Anne Adayı Tanıtım Formu ……………………………………….... 47
2.2.2 Baba Adayı Tanıtım Formu …………………………………..……... 47
2.2.3. Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri …………………………….…... 48
2.2.4. Anne-Baba Adayı Eğitim Kitapçığı …………………….…………... 50
2.2.5. Anne-Baba Adaylarına Yönelik Gebelik Danışmanlığı İçin
Resimli Rehber………………………………………………………. 50
2.3. Araştırmanın Yeri ve Zamanı ……………………………………………..... 51
2.4. Araştırmanın Evreni ……………………………………………………….... 52
2.5. Araştırmanda Örneklem …………………………………………………...... 52
2.6. Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler ………………………………………...... 52
2.7. Veri Toplama Yöntemi ve Süresi …………………………………………... 53
2.8. Verilerin Analizi …………………………………………………………..... 54
2.9. Süre ve Olanaklar ……………………………………………………….…... 55
2.10. Etik Açıklamalar …………………………………………………………... 55
BÖLÜM III
3. BULGULAR
3.1. Anne ve Baba Adaylarının Tanımlayıcı Özelliklerine İlişkin Bulgular ...….. 58
3.1.1. Anne ve Baba Adaylarının Sosyo-Demografik
Özelliklerine Göre Dağılımları ……………………………………...... 58
3.1.2. Anne ve Baba Adaylarının Evliliklerine İlişkin
Bazı Özelliklerine Göre Dağılımları ……………..……………….…... 60
3.1.3. Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde
Cinsel Yaşam Özelliklerine Göre Dağılımları ………………………... 62
3.1.4. Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde
Sigara ve Alkol Kullanma Durumlarına Göre Dağılımları …….……...
64
3.1.5. Anne Adaylarının Obstetrik Özelliklerine Göre Dağılımları …..……... 65
3.1.6. Anne ve Baba Adaylarının
Emosyonel Durumlarına Göre Dağılımları ……..……………..……... 66
3.1.7. Anne ve Baba Adaylarının
Sosyal Destek Alma Durumlarına Göre Dağılımları …...………..…... 69
3.2. Anne ve Baba Adaylarının Durumluk-Sürekli Kaygı
Puan Ortalamalarına İlişkin Bulgular ……...…………………………...…... 71
3.2.1. Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının
Karşılaştırılması …………………………………………………..…... 71
3.2.2. Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının
Karşılaştırılması ………………………………………………………. 73
3.2.3. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının
Karşılaştırılması ……………………………………………………..... 75
3.2.4. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Fark Ortalamalarının
Karşılaştırılması …………………………………………………..…... 77
3.2.5. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Farkları Arasındaki İlişki ….………... 78
3.2.6. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki ………...………..……….... 79
3.2.7. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki …...………………..…...... 80
BÖLÜM IV
4. TARTIŞMA
4.1. Anne ve Baba Adaylarının Tanımlayıcı Özelliklerine
İlişkin Bulguların İncelenmesi …………………………………………...…. 82
4.1.1. Anne ve Baba Adaylarının Sosyo-Demografik
Özelliklerinin İncelenmesi ……………………………………………. 82
4.1.2. Anne ve Baba Adaylarının Evliliklerine İlişkin
Bazı Özelliklerin İncelenmesi ………..…………………..………...…. 84
4.1.3. Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde
Cinsel Yaşam Özelliklerinin İncelenmesi ……………………….……. 85
4.1.4. Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde
Sigara ve Alkol Kullanma Durumlarının İncelenmesi ……..…………. 86
4.1.5. Anne Adaylarının Obstetrik Özelliklerinin İncelenmesi …………….... 87
4.1.6. Anne ve Baba Adaylarının Emosyonel Durumlarının İncelenmesi …… 88
4.1.7. Anne ve Baba Adaylarının
Sosyal Destek Alma Durumlarının İncelenmesi …………………….... 91
4.2. Anne ve Baba Adaylarının Durumluk-Sürekli Kaygı Puan
Ortalamalarına İlişkin Bulguların İncelenmesi …...……………………...…. 94
4.2.1. Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Ortalamalarının İncelenmesi ………………………….…. 94
4.2.2. Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Ortalamalarının İncelenmesi ….……...…………………. 97
4.2.3. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının İncelenmesi ….....…... 99
4.2.4. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Fark Ortalamalarının İncelenmesi ….. 100
4.2.5. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Farkları
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi ……………………………………. 101
4.2.6. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamaları
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi ……………………………………. 102
4.2.7. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamaları
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi ……………………………………. 102
BÖLÜM V
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
5.1. Sonuç ………………………………………………………………………. 104
5.2. Öneriler ……………………………………………………………………. 106
BÖLÜM VI
6. ÖZET VE ABSTRACT
6.1. Özet …………………………………………………………………..……. 108
6.2. Abstract ……………………………………………………………………. 110
BÖLÜM VII
7. YARARLANILAN KAYNAKLAR …………………………………….…. 112
EKLER
EK I Bilgilendirilmiş Onam Formu
EK II Anne Adayı Tanıtım Formu
EK III Baba Adayı Tanıtım Formu
EK IV Durumluk Kaygı Ölçeği
EK V Sürekli Kaygı Ölçeği
EK VI E.Ü. İzmir Atatürk Sağlık Yüksek Okulu Bilimsel Etik Kurul İzin Yazısı
EK VII T.C. İzmir Valiliği İzmir İl Sağlık Müdürlüğü İzin Yazısı
EK VIII Anne-Baba Adayı Eğitim Kitapçığı
EK IX Anne-Baba Adaylarına Yönelik Gebelik Danışmanlığı İçin Resimli Rehber
ÖZGEÇMİŞ
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo
Sayfa
No
No
1
Anne ve Baba Adaylarının Sosyo-Demografik
Özelliklerine Göre Dağılımları ……………………………………..……... 58
2
Anne ve Baba Adaylarının Evliliklerine İlişkin
Bazı Özelliklerine Göre Dağılımları …………………………..…………... 60
3
Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Cinsel Yaşam
Özelliklerine Göre Dağılımları ……………………………………..……... 62
4
Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Sigara ve Alkol
Kullanma Durumlarına Göre Dağılımları …………………………………. 64
5
Anne Adaylarının Obstetrik Özelliklerine Göre Dağılımları …………...…. 65
6
Anne ve Baba Adaylarının Emosyonel
Durumlarına Göre Dağılımları …………………………………………...... 66
7
Anne ve Baba Adaylarının Sosyal Destek Alma
Durumlarına Göre Dağılımları …………………………………….....……. 69
8
Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması ……………….……..…..…. 71
9
Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması ……………………...……... 73
Tablo
Sayfa
No
No
10
Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması …………………….....……. 75
11
Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Fark Ortalamalarının Karşılaştırılması …………….…..……... 77
12
Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Farkları Arasındaki İlişki ……………………………...……... 78
13
Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi Durumluk-Sürekli Kaygı
Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki ………………………………...……... 79
14
Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki ………………………....……... 80
GRAFİKLER DİZİNİ
Grafik
Sayfa
No
1
No
Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı
Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması……………………………...……...
2
Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması …………………….…….....
3
72
74
Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli
Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması ……………………………..
76
BÖLÜM I
GİRİŞ
1.1. ARAŞTIRMANIN KONUSU
Gebelik, doğum ve doğum sonu dönemler tüm bireyleri etkileyen stres ve kaygı
dönemleri olarak tanımlanır. Aynı zamanda gebelik ve doğum, üreme sağlığının temel
yapılarından biridir ve hem kadını hem de erkeği etkileyen bir kavramdır. Ebeveyn olma
kadın ve erkek için yeni rol ve sorumlulukları da beraberinde getirir (14,100).
Gebelik, doğum ve doğum sonrası fizyolojik süreçler olmasına karşın, sağlık
hizmeti gereksinimlerinin arttığı dönemlerdir. Doğum öncesi bakım; sağlık profesyoneli
(hekim, ebe ve hemşire gibi) tarafından anne ve fetusun gebelik döneminde düzenli
aralıklarla muayene, öneri ve eğitimler yapılarak izlenmesidir (81,92,98,101). Doğum
öncesi bakımın eksikliği anne ölümlerinin en önemli nedenlerindendir. The United
Nations Children's Fund (UNICEF) 2005 yılı verilerine göre en az bir kez doğum öncesi
bakım alma oranı Küba, Finlandiya ve Avusturya’da %100, Fransa ve Amerika Birleşik
Devletleri’nde %99, Afganistan’da %37, Somali’de %32’dir (99). Görüldüğü gibi Küba,
Finlandiya ve Avusturya'da yaşayan tüm kadınlar gebelikleri süresince en az bir kez
sağlık profesyoneli ile karşılaşırken; az gelişmiş ülkeler için oranlar çok düşüktür.
Ülkemizde ise bu oran Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nce yapılan 2003
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) verilerine göre %81.1’dir (96).
Gebelik döneminde doğuma hazırlık ve cinsel yaşama ilişkin yapılan çalışmalarda
anne
ve
baba
adaylarının
eğitime
gereksinmelerinin
olduğu
saptanmıştır
(48,53,78,107,108).
Günümüzde erkeklerin gebelik, doğum ve ebeveynlik gibi durumlardaki
katılımlarının artmasına neden olabilecek birçok faktör bulunmaktadır. Bunlar arasında
en önemlisi ekonomik ihtiyaçlardır. Kadınların iş gücüne katılmaları ile birlikte babalar,
çocuk bakımında daha aktif rol almaktadırlar. Kadın ve erkeklerin rol tanımlarının
gittikçe esnekleşmesi, ebeveynlik görevlerinin daha fazla oranda paylaşılmasına izin
vermektedir (14,20,21,43,46,62,95,103). Yapılan çalışmalarda ilk kez baba olacak
bireylere gebelik ve doğuma ilişkin bilgilerin anne adaylarına göre daha az verildiği
görülmektedir (21,49,100). Ancak, baba adayları sürece ne kadar erken dahil olurlarsa
kendilerini yeni ailenin bir parçası olarak hissetmeleri de o kadar kolaylaşacaktır. Ayrıca
kadınlar gebelikleri süresince pek çok fizyolojik ve psikolojik değişiklikler yaşarken;
benzer değişiklikler bu süreci anne adayıyla paylaşan baba adaylarında da görülmektedir
(66,74). Anne ve babalık rolü toplumda zaman içerisinde ve ailelerin değişen
gereksinimleri doğrultusunda yeni boyutlar kazanabilir. Birçok anne ve baba adayı nasıl
bir ebeveyn olacakları konusunda kaygı yaşabilirler (21,31,48,77).
Olin ve Faxelid (2003) tarafından yapılan bir araştırmada; gebelik döneminde
kadınların %66’sının korku-kaygı yaşadığı, bu kadınların eşleri ya da ebeler ile konuşma
ihtiyacı duydukları, ayrıca ilk kez baba olacak bireylerin korku-kaygı yüzdelerinin
doğumda %14 ve doğum sonrası dönemde %8 oranında babalık deneyimi olan
adaylardan daha yüksek olduğu görülmektedir (77). Benzer bir şekilde yapılan diğer
çalışmalarda da, ilk kez baba olan bireylerin doğum sonrası kaygı ve depresyon
oranlarının, deneyimi olan baba adaylarına göre daha yüksek olduğu görülmektedir
(40,103).
Jones ve Thomas (1989) tarafından yapılmış bir çalışmada ise; ilk kez baba olacak
bireylerin sistolik ve diastolik kan basınçlarının doğum anında, doğum öncesi ve sonrası
sürece göre daha yüksek olduğu belirtilmektedir (61).
Doğum öncesi anne ve baba adaylarının sürece hazırlanmaları doğum eylemini
olumlu yönde etkilemektedir (48,77,103).
Yapılan çalışmalarda; anne ve baba adaylarına gebelik, doğum ve doğum sonrası
bakım sürecine ilişkin, kendilerini geliştirmeleri ve kaygılarını azaltmaları bağlamında
profesyonel destek sağlanmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Doğuma hazırlık
sürecinde, anne ve baba adayları ile erken dönemde kurulan iletişimin kaygı düzeyini
azalttığına ilişkin araştırmalar bulunmaktadır. Ayrıca, ailelere bu desteğin sağlık
profesyonelleri tarafından sağlanmasının uygun olacağı görüşü araştırmacılar tarafından
da desteklenmektedir (1,30,43,46,51,53,77,88).
1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI
Bu çalışmanın temel amacı; ilk kez anne ve baba olacak bireylere antenatal
dönemde verilen eğitimin durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri üzerindeki etkisini
saptamaktır.
Çalışmanın alt amacı;
ƒ Bireylerin kaygı düzeylerinin azalması ile gebelik döneminde daha sağlıklı annebaba adayları, doğum sonrası süreçte de bilinçli birer anne-baba olmaları
konusunda yardımcı olmaktır.
1.3. ARAŞTIRMANIN HİPOTEZLERİ
H1: Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması eğitim
I-
sonrası durumluk kaygı puan ortalamasından yüksektir.
II-
H1: Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması eğitim
sonrası sürekli kaygı puan ortalamasından yüksektir.
III- H1: Baba adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması eğitim
sonrası durumluk kaygı puan ortalamasından yüksektir.
IV- H1: Baba adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması eğitim
sonrası sürekli kaygı puan ortalamasından yüksektir.
1.4. VARSAYIMLAR
Bu araştırma, kadını ve erkeği birçok yönden etkileyen gebelik dönemine ait
özelliklerin ilk kez anne-baba olacak bireylere eş zamanlı aktarılması ve eşlerin duygudüşüncelerini sağlık profesyoneli ile paylaşması durumunda kaygı düzeylerinin
azalacağı varsayımı ile yapılmıştır.
1.5. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ
Ülkemizde, antenatal döneme ilişkin yapılan çalışmalarda; genellikle anne
adayının yalnız değerlendirildiği, baba adayının bu sürece gerektiği ölçüde dahil
edilmediği görülmektedir.
Baba adayının, eşinin gebelik hakkında neler hissettiğinin bilincinde olması, anne
adayının da gebeliğin kendisi için olduğu kadar eşi için de stres oluşturduğunu
öğrenmesi eşit derecede önemlidir (14).
Gebe ile sağlık ekibi arasındaki ilişki gebelik süresince ve doğumda çok önemlidir.
Genellikle gebeler sağlık ekibinde yer alan ebe, hemşire ya da hekime olumlu duygularla
bağlanmaktadırlar. Sağlık ekibinin ilgisi, yaklaşımı ve açıklamalarıyla anne ve baba
adaylarının kaygı ve endişeleri giderilebilmektedir (1,31,45,46,86,89). Bu bağlamda,
ekip üyeleri arasında etkin bir yeri olan ebelerin anne ve baba adayına doğum öncesi
süreçte verilecek danışmanlıkta yer almaları gerekmektedir (24,53,77,84).
İlk kez anne ve baba olacak bireylere ebeler tarafından verilecek danışmanlık ile
bu süreçte yer alan; gebeliğin yaşamdaki yeri, gebelik ile ilgili olumlu ve olumsuz
duyguların ifadesi, gebelikte olası sorunlar ve anne ve baba adaylarının olumlu annebabalık rolleri bağlamındaki konuların aktarılmasının bireylerin kaygı düzeylerine
olumlu yönde etkisi olacağı düşünülmektedir. Bu çalışma, anne ve baba adayını birlikte
değerlendirecek diğer çalışmalara da katkıda bulunacağı için önem taşımaktadır.
1.6. SINIRLILIKLAR VE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER
Araştırmaya; 20 yaş altı ve 35 yaş üstü, kronik hastalık (kalp hastalığı,
hipertansiyon, tiroid hastalıkları, böbrek hastalığı vb) öyküsü olan, abortus / küretaj
öyküsü olan, çoğul gebeliği olan anne adayları ile Rh uyuşmazlığı, akraba evliliği,
madde bağımlılığı olan, infertilite tedavisi almış olan, ayrıca psikolojik problemleri olan
anne ve baba adayları alınmamıştır.
İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’nde kayıtlı bulunmayan anne
ve baba adaylarının araştırmaya alınmaması, anne ve baba adaylarının çalışmaya
katılımlarını etkilemiştir.
Bazı anne ve baba adaylarının çalışması nedeniyle bireylere aynı zaman diliminde
ulaşmak zor olmuş, bu durum çalışmanın devamını güçleştirmiştir. Yeterli anne ve baba
adayına ulaşılamaması nedeniyle ek süre talep edilmiştir.
İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’nin göç bölgesi olması ve
çalışmanın kesitsel tipte bir çalışma olması nedeni ile randevu alınan bazı anne ve baba
adaylarına daha sonraki süreçlerde ulaşılamamıştır.
İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’ne bağlı bulunan Eğridere ve
Çamiçi köyleri bölgeye ulaşımın zor olması nedeni ile çalışma dışı bırakılmıştır.
Anne ve baba adayı tanıtım formları ile belirlenen değişkenlere ilişkin olarak,
gruplar içi ve gruplar arası heterojenlik olması nedeniyle verilen eğitimin kaygı düzeyi
üzerine etkinliği değerlendirilememiştir. Araştırma grubunun 30 anne adayı ve 30 baba
adayından oluşuyor olması, bu konudaki analizlere fırsat vermemiştir. Belirtildiği
şekilde, farklı özelliklere sahip bireylerde eğitimin etkinliğinin farklı olup olmadığının
değerlendirilmemiş olması araştırmanın sonuçlarına gölge düşürmemektedir. Çünkü her
birey kendi kendinin kontrolü olarak ele alınmıştır.
1.7. TANIMLAR
1.7.1. GEBELİK
Doğurgan çağdaki her kadının yaşayabileceği fizyolojik bir olaydır. Aile yaşam
siklusunda önemli bir olay olarak gebelik; bir kriz, yaşamda önemli bir değişiklik, stres
dolu bir zaman ve çiftleri ve çevrelerini etkileyen bir değişim olarak tanımlanır (98).
1.7.2. KAYGI
Her bireyin yaşamının belirli dönemlerinde yaşadığı, genellikle bilinmeyen ve
anlaşılmayan yakın bir tehlikeyi beklemekte olmanın doğurduğu ve sıklıkla fizyolojik
belirtilerin (kan basıncı, nabız, solunumun artması gibi) eşlik ettiği, hoş olmayan sıkıntıendişe duygusu ve yaşantısıdır (10,67,79,80).
1.7.2.1. Durumluk Kaygı: Bireyin içinde bulunduğu stresli durumdan dolayı
hissettiği subjektif korkudur. Stresin yoğun olduğu zamanlar durumluk kaygı
seviyesinde yükselme, stres ortadan kalkınca düşme olur (79,80).
1.7.2.2. Sürekli Kaygı: Bireyin kaygı yaşantısına olan yatkınlığıdır. Kalıtımın
büyük ölçüde katkıda bulunduğu kabul edilen değişik şiddet derecelerinde olmakla
beraber devamlı bir kaygı halidir (79,80).
1.8. GENEL BİLGİLER
Doğum öncesi dönem, doğum ve ebeveynliğe fiziksel ve psikolojik olarak
hazırlanma sürecidir (101). Doğum öncesi bakım gebeliğin saptandığı en erken dönemde
başlamalı, düzenli aralıklarla annenin gereksinimlerine uygun bir şekilde doğuma kadar
sürdürülmelidir (81,92,98). Sağlık Bakanlığı’nın önerilerine göre normal gebeliklerde
ortalama 6 kez, riskli gebeliklerde daha fazla sayıda doğum öncesi bakım verilmelidir.
Ancak Özbaşaran ve Yanıkkerem (2004) tarafından yapılan çalışma göstermektedir ki;
gebelerin yalnızca %16.6’sı sağlık ocağı ebesi tarafından ziyaret edilmektedir (81).
Yapılan çalışmalara bakıldığında, gebelerin doğum öncesi bakım almama nedenleri;
sosyo-demografik engeller, sistemsel engeller (sağlık sigortası olup-olmaması vb),
geleneksel/tutumsal engeller, ekonomik ve kişisel problemler genel başlıkları altında
belirtilmektedir (64,101).
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından geliştirilen, kadın erkek eşitliği ve Temel
Sağlık hizmetlerini sunmada adaleti temel alan, anne ve çocuk sağlığında müdahale ve
eylemleri yönlendiren ve rehberlik eden “Güvenli Annelik Paketi”nde, anne ve
yenidoğan ölümlerinin azaltılmasında temel müdahale olarak yer alan doğum öncesi
bakım hizmetlerinin kapsayıcılığının arttırılması gerektiği vurgulanmaktadır (81).
Gebelik kadın yaşamı içinde bir geçiş ve kriz dönemi olarak bilinmektedir
(14,30,35,49,88).
Baba adayları gebelik ve doğum konusunda anne adaylarının yaşadığı endişeleri
benzer bir şekilde yaşayabilirler. Psikolojik değişikliklerin temelinde baba kimliği
kazanmakla artacak olan sorumluluklara ilişkin kaygılar yatar. Bu endişe ve kaygılar
fiziksel belirtiler verebileceği gibi bir sendrom (Couvade Sendromu) olarak da karşımıza
çıkabilir ve baba adaylarında tedavi gerektirecek boyutlara ulaşabilir (16,31,49,74,90).
Gebelik ve doğum, fizyolojik bir olay olmakla beraber, kadının kişisel
deneyimleri, eğitim düzeyi ve yaşam felsefesi, aile tipi, aile içi ilişkileri, ailedeki
bireylerin gebeliğe karşı tutumları, ailenin sosyo-ekonomik durumu, gebeliğin istenen ve
istenmeyen bir gebelik olması, çoğul gebelik gibi faktörler gebeliğin kadın için büyük
bir yük ve stresli bir yaşam olayı olmasına neden olur (2,39,56,100). Fatoye ve
arkadaşları (2004), Cury ve Menezes (2007) ile Chandler ve Field (1997) tarafından
yapılan çalışmalarda; düşük gelirli ailelerde, gebelik ve doğum ile artacak giderlerin ek
bir stres kaynağı oluşturabileceği bunun da doğuma hazırlık sürecini olumsuz yönde
etkileyebileceği belirtilmektedir (21,27,39).
Gebeliğe özgü fizyolojik ve hormonal değişiklikler ile fetusun varlığı gebelik
dönemi psikolojik değişikliklerin kaynağını oluşturmaktadır (98). Cheung ve arkadaşları
(2007) tarafından yapılan çalışmada da; anne adaylarının doğum eyleminde kaygı
yaşadıkları, latent faz ve aktif faz dönemleri arasında kaygı düzeylerinin farklı olduğu
belirtilmektedir (22).
Gebelikte farklı dönemlerde çelişki, belirsizlik, içe dönüklük, pasiflik, bağımlılık
ve korku, kaygı gibi psikolojik değişiklikler görülür. Bu değişikliklerden özellikle kaygı;
gebelik sürecinde, doğumda ve doğum sonrası dönemde kadınları olumsuz yönde
etkilemektedir (31,88).
Renkert ve Nutbeam (2001) tarafından yapılan, Doğum Öncesi Hazırlık
Sınıfları’nın maternal sağlığı geliştirmeye yönelik katkılarına ilişkin çalışmada; bu
sınıflarda eğitim veren sağlık profesyonellerinin, anne adaylarının doğum ağrısı ve
doğuma ilişkin kaygılarının mevcut olduğunu belirttikleri görülmektedir (81).
Hildingsson ve Häggström (1999) tarafından yapılan çalışmada; ebelerin mesleki
deneyimleri yolu ile anne adaylarının kaygılarını fark edebildikleri belirtilmektedir (53).
Gençalp (2001) tarafından yapılan çalışmada; doğum eylemi sürecinde sağlık
profesyonellerinden destekleyici bakım alan anne adaylarının, doğum sonrası sorgulanan
düşüncelerinin, destekleyici bakım almayan anne adaylarına göre daha olumlu olduğu
belirtilmektedir (45).
Gebelik ve doğum sonu dönemlerde meydana gelen fiziksel ve psikolojik
değişiklikler nedeniyle eşlerin cinsel yaşamları da etkilenebilmektedir. Bu değişiklikler
gebeliğin her trimesterinde görülebilmektedir. Çünkü gebelik çeşitli fiziksel ve
psikolojik değişikliklerin meydana geldiği bir dönemdir (43,68,107,108). Benzer
değişiklikler, bu süreci anne adayı ile paylaşan baba adaylarında da görülmektedir
(66,78,107,108).
Cinsel istek ve cinsel işlev birçok çevresel, kişiler arası ve kişinin kendine özgü
etmenlerden etkilenmektedir. Cinsel performansı ise bilgisizlik, öfke, korku ve çeşitli
olumsuz tutumlar değiştirebilir. Bu nedenle gebelikteki endişe ve kaygı durumu anne ve
baba adayını cinsel açıdan stres altında bırakabilmektedir (107).
Yapılan çalışmalarda; gebelikte, gebelik öncesi döneme göre cinsel doyum ve
cinsel aktivitenin giderek azaldığı, cinsel yaşam ile ilgili birçok yakınmanın olduğu
bildirilmektedir. En yaygın yakınmalar; bebeğe zarar verme kaygısı, yorgunluk, abortus
korkusu, libidoda azalma, disparoni, enfeksiyon kaygısıdır (32,100,107,108).
Kaygı; her bireyin yaşamının belirli dönemlerinde zaman zaman yaşadığı ve
sıklıkla fizyolojik belirtilerin eşlik ettiği, yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde
algılanan, rahatsız edici bir endişe ve korku duygusudur. Kişi kendini bir çeşit alarm
durumunda ve “sanki” kötü bir şey olacakmış gibi bir duygu içinde hisseder (88). Bu
sorunların bireyi daha az etkileyerek atlatılabilmesi, destekleyici bireylerin nitelikleri ve
ulaşılabilirliğiyle doğrudan ilgilidir (30,49). Doğum öncesi eğitimlerde ebe ve
hemşireler tarafından sunulan danışmanlık ile anne ve baba adayının bu endişeleri
giderilebilir (30,35,46,86,88).
Ebe ve hemşireler, ailenin ve toplumun sağlığını korumak, geliştirmek ve
gerektiğinde uygun bakımı sağlamaya yönelik birçok rol üstlenecek şekilde
eğitilmektedir. Profesyonel bir meslek üyesi olarak çalışan ebe ve hemşirelerin doğum
öncesi-sırası-sonrası, evlilik öncesi, infertilite, aile planlaması ve jinekolojik cerrahi
müdahaleler gibi pek çok konuda eğitim ve danışmanlık rolleri vardır (107).
Holistik bir yaklaşım içerisinde birey sağlığının bir bütün olarak ele alınması
gerektiğinden; gebelik sürecindeki kaygı yaratan sorunlar da diğer tıbbi sorunlar kadar
dikkatle incelenmeli ve çözümlenmelidir. Bu nedenle, sağlık ekibi üyelerinin anne ve
baba adaylarının desteklenmesi konusundaki sorumluluklarının bilincinde olması
gerekmektedir.
Tahmini doğum tarihine yakın dönemde bulunan bir anne adayına ebenin evde
bakım sağlaması, annelik ve doğum hakkında bilgi vermesi, doğuma hazırlaması
gebelikte kaygı ve endişe açısından çok önemlidir. Doğuma hazırlanmış olan bir annenin
doğumda çok daha uyumlu ve başarılı olması beklenir (46). Yapılan çalışmalarda anne
adaylarının gebelik ve doğuma yönelik kaygılarını azaltmak için eğitim, ebelerin
desteği, sosyal destek ve müzik ile terapi gibi çeşitli yöntemler önerilmektedir
(22,46,97). Günümüzde Batı ülkelerinde doğumdan bir gün önce gebeler hastaneye
yatırılıp doğum hakkında bilgilendirilmektedir (11).
Doğum öncesi bakım için gelişmiş ülkelerde çeşitli Doğum Öncesi Hazırlık
Sınıfları açılmıştır. Bu sınıfların eğitim içerikleri hizmet verdikleri gruba göre farklılık
göstermektedir. Ülkemizde ise genel eğitim sınıfları, bazı özel hastaneler ile belirli
eğitim hastanelerinde bulunmaktadır (64,101). Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları, çiftlerin
kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olacak, kadınların gebeliklerini daha rahat
geçirmelerini sağlayacak, doğum korkularını giderecek, bebekle baş etmelerine yardımcı
olacak toplumsal temelli bir yaklaşımdır (64). Manson ve arkadaşları (2004) tarafından
Çin, Arap ve Vietnam asıllı kadınlar üzerinde doğum öncesi ve sonrası bakım
ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla yapılan çalışmada; ilk kez anne olacak Arap asıllı
kadınların çok az bir kısmının, Çin asıllı kadınların yarısının ve Vietnam asıllı kadınların
hemen hepsinin Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’na katılmak istedikleri belirtilmektedir
(71).
Doğum öncesi bakım konusunda uzman sağlık personelinin, anne-baba adaylarının
gebelik, doğum ve doğum sonrası döneme ilişkin farkındalıklarını artırmada ve bilgi
düzeylerini geliştirmede önemli rolleri bulunmaktadır. Bu nedenle gebelik döneminde
eğitim sunan sağlık ekibinin gebelik, doğum ve doğum sonu sürece karşı holistik bir
bakış açısı izleyerek bilgilerini paylaşmak için dinamik bir yaklaşım göstermeleri önem
taşır.
1.8.2.KAYGI
1.8.1.1. KAYGININ TANIMI
Latince boğulmak, tıkanmak, darlık ve sıkışma anlamına gelen “angere”
kelimesinden türetilmiş olan anksiyete; nedeni bilinmeyen korku, kaygı, sıkıntı, kötü bir
şey olacakmış endişesiyle yaşanan bir bunaltı duygusudur (57,58). Anlamı değişik
dillerde benzerlik göstermektedir; Almanca’da “angst”, İngilizce’de “anxiety”,
Türkçe’de ise “kaygı”, “bunaltı” ya da “iç sıkıntısı” kelimeleri karşılığında
kullanılmaktadır (33,57,82).
Kaygı, yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan, rahatsız edici bir endişe
ve korku duygusudur. İçsel ya da dış dünyadan kaynaklanan bir tehlike, tehlike olasılığı
ya da birey tarafından tehlikeli olarak algılanıp yorumlanan herhangi bir durum
karşısında yaşanan bir duygu durumudur. Birey, kendini bir çeşit “alarm” durumunda ve
“sanki kötü bir şey olacakmış gibi” bir duygu içinde hissetmektedir. Kaygı, içsel
çatışmalardan ya da yaşamdaki kayıplardan kaynaklanabildiği gibi, aynı zamanda içsel
dürtülerle,
dış
talepler
ve
diğer
sistemler
arasındaki
çatışmalardan
da
kaynaklanabilmektedir. Kaygı fiziksel ve toplumsal çevreden gelen tehlikelere karşı
bireyi uyarma, gerekli uyumu sağlama ve yaşamı sürdürme işlemine de katkıda
bulunmaktadır (57).
1800’lü yılların ortalarında Otto Domrichn’in tanımladığı gibi Freud da kaygıyı;
kronik veya bazen yalın bir halde bazen de aniden ölme korkusu ile birlikte, birden bire
bilinç düzeyine çıkan şekliyle ele almıştır (15). 1900’lü yıllarda Freud, ilk kaygı
kuramında kaygıyı; egonun bastırılması ile ortaya çıkan bir iç tehlike olarak kabul
etmiştir. İkinci kaygı kuramında ise; kaygının tehlike durumundan korunmanın bir
işareti olduğunu ileri sürmüştür. Freud ayrıca, kaygıyı üç grupta toplamıştır:
1. Gerçeklik Kaygısı: Bireyin, dıştan gelen tehlikeyi algılayarak korku
duymasıdır.
2. Moral Kaygısı: Bireyin, süperego ve ego içgüdülerine zıt bir şey yapmaktan
ötürü, süperego tarafından yöneltilen suçluluk, utanma, değersizlik gibi duygularla
ilintili olarak yaşadığı kaygıdır.
3. Nevrotik Kaygı: Bireyin, id ve süperego arasındaki çatışma nedeni ile çaresiz
kaldığı durumlarda ortaya çıkan kaygıdır. Tehlike, bireyin kendi içinden kaynaklanır ve
onun içgüdülerine bağlıdır (57,67).
1930’lu yıllarda yeni Freud’cu görüşü savunan Sullivan, kaygı oluşumunda
kişilerarası ilişkilere önem vermiş ve bu ilişkilerdeki bozulma sonucu yaşanan
gerginliğin kaygı olduğunu belirtmiştir. Karen Horney’in geliştirdiği temel kaygı
kavramına göre; kaygı, doğuştan itibaren mevcuttur ve ortaya çıkmasında doğa ve ölüm
duygusu rol oynamaktadır. Erich Fromm ise; kaygının kültürel bir olay olduğunu,
bireyin yaşadığı çaresizlik, yalnızlık ve çevreye yabancılaşma duygularının, kaygının
ortaya çıkmasında rol oynağını ileri sürmüştür (57).
19. yüzyılın sonlarında
Pavlow ve bazı kuramcılar, kaygının öğrenme ile olumlu bir şekilde ilişkili olduğunu
göstermişlerdir (57,67). Gregory, Newell ve Simon, Chomsky, Piaget ve Kohlberg'in
üzerinde çalışmalar yaptığı bilişsel yaklaşıma göre ise; kaygının nedeni, olayların
kendisi değil bireyin beklentileri, olayları nasıl ve ne biçimde algılayıp yorumladığı
olarak belirtilmektedir. Bilişsel kuram davranış üzerine etkisi olan emosyonel ve
çevresel faktörleri tamamen göz ardı etmektedir (57).
1.8.1.2. KAYGININ BELİRTİLERİ
Kaygı, birbiriyle uyumlu bir ilişki içinde ve bir bütün halinde çalışan birçok alt
sistemi etkiler. Kaygının varlığında, gerginlik ve korku gibi psikolojik belirtilere,
davranışsal ve fiziksel belirtiler de eşlik eder (10,57,89). Bu belirtiler:
I-
BİLİŞSEL BELİRTİLER: Normal bilişsel işlevlerin abartılı hale gelmesi ya
da normal işlevlerin bastırılması söz konusudur. Birey kendisini huzursuz eden düşünce
ve duygulardan rahatsızlık duyar (13,57).
1. Duyusal-Algısal Belirtiler: Bireyler “sanki” ile açıkladıkları algısal sapmalar
yaşarlar (sanki çevre değişiyor, gibi). Duyusal-algısal belirtiler; bilinç
bulanıklığı, çevredeki nesneleri uzakmış gibi ya da bulanık görme, aşırı
uyanıklık hali, kendini aşırı gözleme, çevrenin olduğundan farklı ve gerçek dışı
görülmesi ve gerçeklik duygusunda değişmedir (13,57,58).
2. Düşünce Zorlukları: Önemli şeyleri hatırlayamama, düşünceyi kontrol
edememe, konsantrasyon güçlüğü, dikkat dağınıklığı, düşüncede duraksamalar,
kesintiler, objektif düşünme güçlüğü ve nedenselleştirme güçlüğü şeklinde
kendini gösterir (57,58).
3. Kavramsal Zorluklar: Beklenen tehlike ne kadar akla yatkınsa ve olabilirliği
ne kadar fazlaysa, bireyin kaygıları da o oranda yoğun şekilde izlenmektedir.
Kavramsal zorluklarına ait belirtiler; kontrolü kaybetme korkusu, fiziksel zarar
görme endişesi, başa çıkamama korkusu, aklını yitirme korkusu, başkalarınca
olumsuz değerlendirilebileceği korkusu, yineleyici korkulu düşünceler, korku
veren görsel imgeler ve bilişsel sapmalar şeklinde kendini gösterir.
4. Duygusal (Affektif) Belirtiler: Bireyin yaşadığı ve onu rahatsız eden
duygulardır. Duyusal (affektif) belirtiler; korku, endişe, huzursuzluk,
çaresizlik, gerginlik, sinirlilik, alarm durumuna geçme, panik duygusu ve
dehşet duygusudur (57,58).
5. Davranışsal Belirtiler: Normal davranışların hiperaktivasyonu ya da
inhibisyonu
şeklinde
izlenir.
Davranışsal
belirtiler;
kaçma,
kaçınma,
huzursuzluk, koordinasyon bozukluğu, konuşma akışında bozukluk ve olduğu
yerde hareketsiz kalmadır (13).
II- FİZYOLOJİK BELİRTİLER: Kaygı, otonom sinir sistemi hiperaktivitesine
bağlı olarak organ ve sistemleri etkiler (58). Bu durum, organizmanın kendini korumaya
yönelik bir savunma durumu içine girdiğini göstermektedir (57).
1. Kalp-Damar Sistemi Belirtileri: Çarpıntı, taşikardi, arteriyel kan basıncı
değişiklikleri, bayılma hissi ya da bayılmalar, soluk renk ya da yüzde kızarma
ve aritmi şeklinde kendini gösterir.
2. Solunum Sistemi Belirtileri: Hava açlığı, nefes darlığı, takipne, kesik soluma,
boğazda düğümlenme hissi, boğulma hissi, kalp krizini çağrıştıracak düzeyde
yaşanan göğüste ağrı, yanma, basınç ve sıkışma hissi şeklinde kendini gösterir
(13,36,57,58).
3. Kas-İskelet ve Sinir Sistemi Belirtileri: Tremor, baş dönmesi, kaslarda
gerginlik, spazm, ağrılar ve yalancı romatizmal ağrılar, yorgunluk hissi ve
çabuk yorulma, uyuşma, karıncalanma ya da yanma hissi, huzursuzluk, yerinde
duramama hissi, reflekslerde artma, yüzde ve göz kapaklarında daha fazla
olmak üzere seyirme, uykuya dalma güçlüğü, uykusuzluk, kabuslar ve ertesi
gün dinlenmemiş olarak uyanma şeklinde kendini gösterir (13,57,58).
4. Sindirim Sistemi Belirtileri: Yutma güçlüğü, hava yutma, bulantı- kusma,
diyare, karın ağrısı, abdominal distansiyon, spazm, iştahsızlık, ağızda kuruma
ya da sulanma, nöbetler şeklinde yaşanan acıkma ya da susama şeklinde
kendini gösterir.
5. Boşaltım ve Genital Sistem Belirtileri: Pollaküri, poliüri, libido azalması,
empotans ve erken boşalma şeklinde kendini gösterir.
6. Cilt Belirtileri: Terleme, sıcak ve soğuk basma nöbetleri, kızarma ya da
solukluk ve kaşınma krizi şeklinde kendini gösterir (13,36,57,58).
Bu belirtileri, her birey zaman zaman yaşamaktadır. Kaygı belirtilerinin hepsi,
normal işlevlerin abartılı hale gelmiş şekilleri ya da normal işlevlerdeki baskılanmalardır
(13,57).
1.8.1.3. KAYGININ TİPLERİ
I-
NORMAL VE PATOLOJİK KAYGI
1.
Normal Kaygı: İnsanlarda doğuştan var olan ve belirli düzeye kadar sağlıklı,
yaşanması gereken bir duygu durumudur. Normal ve patolojik kaygı
arasındaki sınırlar kesin değildir. Normal kaygı, bireye potansiyel tehlike
işaretlerini bildirmekte ve harekete geçmesi için onu hazırlamaktadır (57).
2.
Patolojik Kaygı: Kaygı duygusu, belirli bir sınırı aşıp bireyi olumsuz
biçimde etkilemeye, günlük yaşamını bozmaya ve ona zarar vermeye
başlamıştır. Bu duyguyla baş edebilme; bireyin gücünü aştığı için, onu yaşam
biçimini değiştirmek zorunda bırakabilir, kaçınma ve kaçma davranışı
izlenebilir, ayrıca bireyin yaşamı bazen tamamen alt üst olabilir. Patolojik
kaygı, normal kaygıya oranla daha yoğun ve acı verici olarak yaşanır. Çok
hafif tedirginlik ve gerginlik duygusundan, panik derecesine varan değişik
yoğunlukta olabilir (13,57,82).
II- ENDOJEN VE EKSOJEN KAYGI
1.
Endojen Kaygı: Ataklar şeklinde ortaya çıkarak,
inişli çıkışlı belirtiler
gösterir. Çevreden gelen uyaranlarla ilgisi yoktur ya da çok azdır. Daha çok
bireye özel ve iç nedenlerle ilgili olduğu, ayrıca kalıtımsal ve metabolik
etkenlerin de rol oynadığı düşünülmektedir.
2.
Eksojen Kaygı: Normal kaygıya benzer. Dış dünyadan gelen uyaranlara
(duygusal travmalar, stres gibi) bir yanıt olarak ortaya çıkar (13,57).
III- DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI
1.
Durumluk Kaygı: Ortaya çıkışında endojen ve eksojen etkenler rol oynar.
Bireyin içinde bulunduğu stresli durumdan dolayı hissettiği subjektif
korkudur. Durumluk kaygı düzeyi; stresin yoğun olduğu zamanlarda yüksek,
stresin ortadan kalktığı zamanlarda düşüktür (79,80).
2.
Sürekli Kaygı: Bireyin kaygı yaşantısına olan yatkınlığıdır; kişilik yapısı,
algılama ve yorumlama biçimi kaygı oluşumunu etkilemektedir. Kalıtımın
büyük ölçüde katkıda bulunduğu kabul edilen değişik şiddet derecelerinde
olmakla beraber sürekli ve kronik bir kaygı halidir (56,79,80).
Durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri, N. Öner ve A. Le Compte tarafından Türkçe
formuna uyarlanan “Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri” ile değerlendirilebilmektedir.
Envanterin en önemli özellikleri; kısa olması, uygulama ve puanlama kolaylığı
sağlaması, kısa zaman içinde değişen heyecansal reaksiyonları değerlendirmede oldukça
duyarlı olması, güvenilir ve geçerli olması, diğer dillerde ve diğer ülkelerde denenmiş ve
denenmekte
olmasıdır.
Bu
envanter
uygulanabilmektedir (30,41,56,79,80).
antenatal
dönemde
anne
adaylarına
Yapılan çalışmalarda; Durumluk Kaygı Ölçeğinin, sınanma ya da sınama koşulları
ile ilgili tedirginlik, heyecan gibi duyusal, fizyolojik ve bilişsel dönemlere duyarlı
olduğu,
bireyin
başlangıçtaki
olumsuz
algılamalarına
ifade
olanağı
verdiği
belirtilmektedir. Bu suretle anlık kaygı güvenilir bir düzeyde ölçülmüş olur. Durumluk
Kaygı Ölçeği’nin tekrarlanarak uygulanması, bu ölçeğin amacına uygundur. Sürekli
Kaygı Ölçeği’nde uygulama tekrarlanabilir ancak, ölçek geçici koşullara bağlı olarak
değişen koşullara duyarlı değildir (41,56,79,80).
IV. PSİKODİNAMİK YAKLAŞIM AÇISINDAN KAYGI
1.
Doğum Kaygısı: Doğumun gerçekleşmesiyle birlikte, bebeğin hem biyolojik
hem de psikolojik çaresizlik duygusu içinde bulunması; kaygının kaynağını
ve diğer kaygı tiplerinin de temelini oluşturan ilk kaygı örneğidir (57).
2.
Ayrılma (seperasyon) Kaygısı: Bireyin kendisi için önemli olan bir insanı
kaybetme ya da o insanla ilişkisinin sona ermesi korkusudur (13).
3.
Kastrasyon Kaygısı: Herhangi bir beden bölgesinin zarar görebileceğine ya
da insanın yetilerinin azalabileceğine ilişkin korkular şeklinde ortaya
çıkmaktadır (57).
4.
Üstbenlik (süperego) Kaygısı: Bireyin, yaptığı bir davranıştan duyduğu
suçluluk duygusudur. Birey, yaptığı davranışın yanlış olduğunu bilir ve
başkalarının bunu fark etmesinden korkarak kaygı duyar (13).
5.
Altbenlik (id) Kaygısı: Bilinçdışında bastırılan öfke, kızgınlık, saldırganlık
gibi dürtülerin farkına varılması ve bunların kontrol edilemeyeceği ya da
bunlar üzerindeki denetimin kaybedileceği korkusuyla yaşanan kaygı
duygusudur. Birey, iradesine hakim olamayacağı korkusu yaşamaktadır
(13,57).
1.8.1.4. KAYGININ NEDENLERİ
Bireyler sosyal ortamların nasıl algılanacağını, içinde yetiştikleri kültürden
öğrenirler. Ancak, bütün toplumlar için geçerli bazı genellemeler yapmak mümkündür.
Bu genellemeler, kaygı duygusunun ortaya çıkmasına yol açan ortamlardaki bazı ortak
yönleri belirtmektedir. Bunlar:
1.
Desteğin Çekilmesi: Alışılagelmiş çevrenin ortadan kalktığı durumlarda
kaygı ortaya çıkmaktadır.
2.
Olumsuz Bir Sonucu Beklemek: Olumsuz sonuçların ortaya çıkacağı
durumlarda kaygı ortaya çıkmaktadır.
3.
İç Çelişki: İnanılan ve önem verilen bir fikir ile gerçekleştirilen davranış
arasında bir çelişki ortaya çıktığı zaman kaygı görülmektedir.
4.
Belirsizlik: Gelecekte ne olacağını bilmemek, insanlar için en önemli kaygı
nedenlerinden biridir (28).
Ayrıca, kadınlarda, düşük sosyoekonomik düzeyi olan bireylerde ve göçmenlik
durumu varlığında da kaygı riski artmaktadır (27,58).
1.8.13. GEBELİK
Her canlı, kendinden önceki bir canlının devamıdır. Her cins kendi sürekliliğini,
üreme fonksiyonu ile sağlar. Kadın ve erkek bedeni bu fonksiyonu yerine getirebilecek
özelliklere sahiptir (38).
Gebelik, olgun ovum ve spermin birleşerek kromozomların kaynaşması sürecinde
gerçekleşen fertilizasyon sonucunda meydana gelir (88). Ovulasyondan sonraki 24–48
saat içinde gebelik gerçekleşir. Gebeliğin süresi, son mensturasyonun ilk gününden
itibaren 280 gün ya da 10 gebelik ayı (28 günlük lunar ay) ya da 40 haftadır. Gerçek
gebelik süresi ise, fertilizasyon gününden itibaren 267 gündür (84,98).
Fertilizasyon ile başlayan ve doğumla sonlanan gebelik periyodu, gebe ve fetusta
fizyolojik, psikolojik değişikliklerin meydana geldiği doğal bir süreçtir. Gebelik, kadın
rolünün ötesinde anne rolüne ilişkin tüm emosyonel, sosyal, psikolojik ve davranışsal
beklenti, çatışma, umut ve arzuları ön plana çıkaran bir dönemdir (35,86).
Yapılan çalışmalarda; anne adayının antenatal dönemde yaşadığı kaygı ve stresin,
annelerin çocuk bakımındaki başarılarını olumsuz etkilediği ve yenidoğanda ilerleyen
yıllarda davranışlar ve emosyonel durum üzerine olumsuz etkilerinin olduğu
belirtilmektedir (17,41,75,97).
1.8.2.1. GEBELİKTE OLUŞAN FİZYOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER
Gebelik normal, fizyolojik bir olaydır. Gebelik süresince, annenin genital organları
hızlı bir değişim gösterirken, diğer organ ve sitemleri de etkilenmektedir (84).
1.8.2.1.1. Üreme Sistemi
Gebelik süresince üreme sistemindeki değişiklikler genellikle, damarlaşma ve
hormon yapımındaki artış ile ilişkilidir (26,68). Damarlaşmanın artması, ödem ve
konjektif doku değişiklikleri nedeni ile vulva ve perine dokusu gebelikte esnek bir hal
alır (106).
Gebelik döneminde artan progesteron ve östrojen hormonları memeler ve cinsel
organlarda değişikliklere, gebenin cinsel ilişkiye daha hassas ve duyarlı hale gelmesine
neden olur (4).
1.8.2.1.2. Memeler
Memelerdeki gelişme, ilk gebelik belirtilerinden biridir. Gebelikte hormon
yapımındaki artma nedeniyle, memeler şekil ve görünüm olarak değişir ve büyür. İkinci
trimesterde areolanın pigmentasyonu artar, koyulaşır ve daha erektil bir durum alır.
Gebeliğin 12. haftasından itibaren, memeler elle sağıldığında kolostrum gelmeye başlar
(31,88).
1.8.2.1.3. Cilt
Gebeliğin ikinci ayında pigmentasyonda artış görülür. Pigmentasyon artışı
nedeniyle yüzde gebelik maskesi (kloasma), karın duvarında çatlaklar (stria) ve simfizis
pubisten umblikusa doğru uzanan koyu renkli bir çizgi (linea nigra) görülür. Gebelikte
ter ve yağ bezleri de çok aktiftir (26).
1.8.2.1.4. Kas-İskelet Sistemi
Gebelikte belirgin postür değişiklikleri gözlenir. Büyüyen uterusun öne doğru
oluşturduğu ağırlık nedeniyle lordoz artışı, boyunda fleksiyon ve omuzlarda düşme
ortaya çıkar (106). Gebelikte östrojen ve progesteron miktarının artması, başta pelvis
olmak üzere tüm vücuttaki kas-iskelet sisteminde gevşemeye neden olur. Pelvik
eklemlerdeki
ve
bağ
dokusundaki
gevşemeler
doğum
eyleminin
başarı
ile
gerçekleşmesinde önemlidir (59).
1.8.2.1.5. Kardiyovasküler Sistem
Gebelikte kan hacmi ilk trimesterde artmaya başlar, en hızlı artış ikinci trimesterde
gerçekleşir. Gebelik süresince maternal kan hacmi termde bir gebede %40-45 oranında
artar (26).
Gebeliğin ikinci yarısında demir ihtiyacı oldukça fazladır. Anne adayında,
gebeliğin fizyolojik anemisi olan demir eksikliği anemisi görülür. Depolardan kullanılan
demir dışında, besinlerle alınan demir miktarı, genellikle gebeliğe bağlı ihtiyacı
karşılamak için yetersizdir (98).
Gebelikte oksijen gereksiniminin, kan volümünün artması ve daha çok uterusta
oluşan vasküler değişikliklere bağlı olarak kardiyak out-put artar. Bu nedenlerden
dolayı, gebelikte kalp atım sayısı dakikada 10-15 vuruş artar (106).
Gebelik esnasında arteriyel kan basıncı anne adayının pozisyonundan etkilenir.
Gebeliğin sonlarında yan yatar pozisyondaki out-put, sırtüstü yatar pozisyondaki output ile karşılaştırıldığında belirgin oranda yüksektir (26).
1.8.2.1.6. Solunum Sistemi
Gebelikte anatomik değişiklikler nedeniyle uterus diyafragmayı yukarı iter. Ayrıca,
anne adayı ve fetusa ait hücre sayısındaki artma nedeniyle oksijene olan gereksinim
%15-20 artar ve pulmoner ventilasyon %40 artar. Oluşan respiratuar değişiklikler
sonucu gebede nefes alma isteği, dispne, hiperventilasyon gibi semptomlar ortaya çıkar
(26,98,106).
1.8.2.1.7. Gastrointestinal Sistem
Gastrointestinal sistemde ortaya çıkan en önemli değişim, progesteronun etkisi ve
büyüyen uterusun yaptığı baskı nedeniyle motilite azalmasıdır (106).
1.8.2.1.8. Üriner Sistem
Gebelikte üriner sistemde fonksiyonel ve yapısal değişiklikler ortaya çıkar.
Progesteronun düz kaslar üzerine yaptığı gevşetici etki nedeniyle mesane kapasitesi artar
ve peristaltik hareketler azalır. Ayrıca, böbrek boyutu büyür, glomerüler filtrasyon hızı
ve idrarla besin atılımının miktarı da artar (26).
1.8.2.1.9. Endokrin Sistem
Gebelikte vücudun değişik organları tarafından salgılanan hormonların kompleks
etkileşimi, gebeliğe fizyolojik uyumu geliştirmede önemli rol oynar. Gebelik süresince,
maternal endokrin glandlardan, trofoblastlardan, korpus luteumdan çeşitli hormonlar
salgılanır (98).
1.8.2.1.10. Metabolik Değişiklikler
Gebelikte oksijen harcamasının artmasına bağlı metabolizma hızında artış olur.
Gebeliğin ilk üç ayında basal metabolizmada değişiklik görülmez. Gebelik ilerledikçe,
özellikle son üç ayda basal metabolizma hızında %20 artış olur (98).
1.8.2.2. ANNE ADAYINDA GÖRÜLEN PSİKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER
Gebelik, kadının yaşamında bir dönüm noktasıdır. Bu dönemi, değişik ve yeni
rollere uyum gerektiren bir kriz dönemi olarak görmek de mümkündür. Gebeliğe uyum
süreci; her kadının geçmiş yaşam deneyimleri, sağlık, eğitim, sosyo-kültürel ve
ekonomik durumu ile eş ve çevresinin destek durumu, ihtiyaçları ve beklentilerine göre
değişiklik gösterir (35,49,86).
Kadının psikolojik durumu ve yaşantısı, gebeliğin gidişini etkilediği gibi; gebelik,
doğum, doğum sonu ve laktasyon dönemleri de psikolojik ve emosyonel durum üzerinde
önemli etkiler ortaya çıkarır (35,54,109). Özellikle, gebeliğin başında psikolojik
durumda hızlı değişiklikler gözlenir. Kadınlarda gebeliğin ikinci evresinde ise bir iyilik
hali mevcuttur. Gebeliğin son dönemlerinde anne adayının doğum nedeniyle birtakım
korkuları olabilir ve bu korkuların varlığında doğum sonunda postnatal depresyon ve
püerperal psikoz ortaya çıkma olasılığı yüksektir. Temel gelişimsel ve psikolojik
zorluklar gebeliğin evrelerine göre değişiklik gösterebilir (35,75,109).
Field ve arkadaşları (2006) tarafından yapılan çalışmada; depresyonda olan anne
adaylarının %58.8’inin ve depresyonda olmayan anne adaylarının %29.6’sının gebelik
döneminde stresli olduklarını ifade ettikleri belirtilmektedir (42).
O’Connor ve arkadaşlarının (2002) çalışmasında; antenatal dönemde anne
adaylarının %15’inin yüksek düzeyde kaygı yaşadıkları, %64.6’sının kaygılarının
olmadığı belirtilmektedir. Kaygı düzeyini etkileyen etmenler olarak ise; anne adayının
gebeliğe ilgi durumu, sigara ve alkol kullanımı, eğitim durumu ve yaşı belirtilmektedir
(75).
Schneider (2002) tarafından yapılan çalışmada; anne adaylarının birçoğunun
gebelikten kaynaklanan fiziksel ve emosyonel semptomlar nedeniyle kaygı yaşadıkları
ve bu dönemde desteklenmelerinin oldukça önemli olduğu belirtilmektedir (86).
1.8.2.2.1. Birinci Trimester
Gebeler özellikle birinci trimesterde bir dizi psikolojik süreç yaşamaktadırlar.
Yorgunluk, bulantı ve kusma gibi fizyolojik belirti ve bulgulara paralel olarak oral
döneme gerileme özellikleri ortaya çıkar (35). Bu dönemde zıt duygular (ambivalan)
hakimdir ve kadın, yaşadığı fiziksel rahatsızlıklar nedeniyle gebeliği istememekte ya da
bebekle ilgili çok az sevinç duymaktadır. Anne adayı gebelik sürecini düşünerek kaygı
ve korku yaşamakta, fiziksel değişiklikler nedeniyle eşinin kendisini çekici
bulmayacağından korkmaktadır (49,86).
Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından yapılan çalışmada; ilk kez anne olacak
kadınların, birinci trimesterde %39.6’sının duygularının karma karışık olduğunu ifade
ettikleri belirtilmektedir (32).
Genel olarak ilk trimesterde görülen bu olumsuz emosyonel durum, ikinci ve
üçüncü trimesterlere kadar devam etmez (35).
1.8.2.2.2. İkinci Trimester
Anne adayı tarafından bebeğin hareketlerinin hissedilmesiyle birlikte, gebe
tarafından bebeğin kendisinden ayrı bir birey olduğu kabul edilir, gebe annelik rolünü de
kabullenmeye başlar. Bu dönemde anne adayı, yaşadığı fiziksel değişikliklerden dolayı
zıt duygular yaşamaz (98). Ayrıca, anne adayı fiziksel ve emosyonel açıdan kendisini
daha iyi durumda ve enerjik hisseder, bu dönemde cinsel istekte artış söz konusudur
ayrıca, eşinin desteğine daha çok ihtiyaç duyar (49,86).
Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından yapılan çalışmada; ikinci trimesterde, ilk
kez anne olacak kadınların %88’inin gebeliğini kabullendiği, %78’inin rahat ve mutlu
olduğunu ifade ettiği belirtilmektedir (32).
Ancak, ikinci trimesterde anne adayı tarafından gebelik kabullenilmiş olmasına
rağmen; zaman zaman aşırı duyarlılık, alınganlık, huzursuzluk, kızgınlık ve aşırı
derecede mutluluk gibi duygularda ani ve nedensiz değişimler görülebilir (98).
1.8.2.2.3. Üçüncü Trimester
Gebelik ilerledikçe doğum, bebeğin sağlığı ve annelik rolüne ilişkin ortaya çıkan
kaygılar, yaşanan emosyonel yakınmaları daha da arttırmaktadır. Bu süreçte, genel
olarak duyarlılığın artması ve buna bağlı olarak annelik rolüne adaptasyonun etkilenmesi
söz konusudur. Gebelik döneminde kadının emosyonel durumunu doğrudan etkileyen
diğer önemli faktörler; eşin tutumu ve içinde yaşadığı psikososyal çevredir. Ayrıca,
çalışan gebenin işinden ayrılmak zorunda kalması ya da çalışma dönemine ara vermesi,
hem anne hem de baba adayında sosyal ve ekonomik kaygılar yaratır (35,49).
Bu dönemde anne adayı zıt duyguları tekrar yaşamaya başlar; gebelikten nefret
eder, bebeği ister fakat doğumdan korkar (98).
Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından yapılan çalışmada; üçüncü trimesterde,
ilk kez anne olacak kadınların %79.2’sinin bebeği ile ilgili hayaller kurduğu,
%60.4’ünün doğumda bebeğinin ölmesinden korktuğu, %45.3’ünün doğumda ölmekten
korktuğunu ifade ettikleri belirtilmektedir (32).
Gebelikten kaynaklanan fiziksel rahatsızlık ve gebeliğin artan sorumluluğu anne
adayının psikolojik olarak doğuma hazırlanması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Aksi
halde, anne adayında kızgınlık, çaresizlik gibi duygular ortaya çıkabilir. Bu nedenle ebe
ve hemşirelerin, anne adayının yaşadığı duyguları bilerek desteklemesi, kadının kendine
olan güvenini arttırır (32).
1.8.2.3.
ANNE
ADAYINDA
GÖRÜLEN
FİZİKSEL
VE
EMOSYONEL
YAKINMALAR
İlk trimesterde; kadın birçok fiziksel rahatsızlık yaşamasına rağmen gebeliğinin
farkında değildir. İkinci trimesterde; anne adayı birinci trimesterdeki yakınmalarından
kurtulur ve psikolojik olarak gebeliğe uyum sağlamaya başlar, gebe olduğu gerçeğini ve
hayatına getireceği değişiklikleri benimser. Gebe bu dönemde fiziksel değişikliklere
uyum sağlar, yorgunluk, bulantı-kusma azalır ve pelvik konjesyon artar. İkinci
trimesterde azalan fiziksel şikayetler üçüncü trimesterde uterusun büyümesine paralel
olarak tekrar ortaya çıkar (4,32,86).
Dal (2002) tarafından gebelerin ve eşlerinin algıladıkları fiziksel ve emosyonel
yakınmaların (Couvade Sendromu) incelenmesi amacıyla yapılan çalışmada; gebelik
döneminde anne adaylarının %63.3’ünün kaygı yaşadığı, %75.3’ünün sık idrara çıkma,
%62.0’sinin bel ağrısı ve %51.3’ünün hazımsızlık, mide yanması ve normalden daha az
aktivite sorunları yaşadıkları belirtilmektedir (31).
Ünsal (2004) tarafından gebelerde ve eşlerinde aile dinamiklerinin incelenmesi
amacıyla yapılan çalışmada ise; gebelik döneminde anne adaylarının %92.1’inin sık
idrara çıkma, %85.5’inin yorgunluk, %81.6’sının bel ağrısı ve %77.6’sının bulantıkusma şikayetleri yaşadıkları belirtilmektedir (100).
1.8.2.3.1. Bulantı-Kusma
“Gebeliğin sabah hastalığı” olarak tarif edilen bulantı-kusma, günün erken
saatlerinde sık görülür. Bu semptom gebeliğin ilk haftalarında başlar ve 12.-15.
haftalarında kendiliğinden kaybolur. Bu durumun nedeni bilinmemekle birlikte; yüksek
seviyedeki Human Chorionic Gonadotropin (hCG) hormon ile ilişkili olduğu
düşünülmektedir (26,88). Gebelerin koku alma duyuları çok hassas olduğu için, normal
zamanda kötü olmayan kokular bu dönemde rahatsız edici olabilir. Bu nedenle de
bulantı-kusmalar görülebilir (85). İrge ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan
çalışmada; gebelerin en çok bulantı (%34.7) sorunu yaşadıkları belirtilmektedir (60).
Akköz ve Acar (2005) tarafından yapılan çalışmada ise; bulantı kusması olan gebelerin
kaygı düzeyinin normal gebelere göre daha fazla olduğu ifade edilmektedir (2).
1.8.2.3.2. Mide Yanması
Gastrointestinal sistemde motilite azalması sonucu, özafageal sfinkterin etkili
çalışmaması ve uterusun büyümesiyle birlikte midenin pozisyonunda meydana gelen
değişiklik sonucu, gebeliğin ikinci trimesterinde mide yanmaları sık görülür (26).
1.8.2.3.3. Diş Etlerinde Hipertrofi
Gebelikte sistematik sağlık ve ağız sağlığı birbirini etkilemektedir. Gebelik
süresince artan östrojen ve vasküler hipertrofi nedeniyle dişetleri yumuşamış ve
hiperemik olabilir. Ayrıca, dişetleri diş fırçası ile hafif travmatize edildiğinde kolaylıkla
kanayabilir. Ayrıca, ağız içi pH değeri asidik olduğundan, aside dayanıklı bakterilerin
üremesi nedeniyle diş çürümeleri görülebilir (106).
Fogle ve arkadaşları (2006) ile Clothier ve arkadaşları (2007) tarafından gebelikte
diş sağlığına yönelik yapılan çalışmalarda; preterm doğum eylemi, düşük doğum
ağırlıklı bebek ve periodontal hastalıklar arasında ilişki olduğu belirtilmektedir (23,44).
Diş sağlığını korumak için, dişler öğünlerden sonra ve yatmadan önce
fırçalanmalıdır. Gebelik sırasında genel diş tedavisi ve çekimi lokal anestezi altında
yapılabilir. Anne adayı, diş doktoruna gebe olduğunu söylemelidir. Ancak radyolojik
tetkikler ve yoğun diş tedavisi mümkün olduğunca doğumdan sonraya bırakılmalıdır
(98).
1.8.2.3.4. Sık İdrara Çıkma
İlk trimester süresince, büyüyen uterus mesaneye basınç uygulayarak sık idrara
çıkma ihtiyacına yol açabilir. Gebelik ilerledikçe uterusun karın içinde yükselmesi ile
birlikte idrara çıkma sıklığında azalma olur. Fakat gebeliğin sonuna doğru, fetus başı
annenin pelvisine indiğinden; mesanenin hacim kapasitesine yaptığı etki nedeniyle sık
idrara çıkma ihtiyacı tekrar görülür (26). Ayrıca, gebelik döneminde sık idrara çıkmanın
diğer bir nedeni de, gebeliğin erken dönemlerinde pelvik bölgede kanlanma artışıdır
(98).
1.8.2.3.5. Konstipasyon
Gebelik döneminde gastrointestinal sistemde motilite azalmasına bağlı olarak
gastrik boşalma zamanı uzar. Barsaklarda su absorbsiyonu artar ve sonuçta konstipasyon
sık görülür. Bunun yanı sıra gebelerin kullandıkları demir preparatları kabızlık
şikayetlerini arttırabilir (85). Karataş (1999) tarafından yapılan çalışmada gebelerin
%82.9’unun konstipasyon şikayetlerinin olduğu belirtilmektedir (64).
1.8.2.3.6. Hemoroidler
Gebelik döneminde sık görülen konstipasyon ve büyüyen uterus seviyesinin
altındaki venlerde meydana gelen yüksek basınç nedeniyle gebede hemoroid oluşabilir
ya da varsa şiddetlenebilir (26).
1.8.2.3.7. Varisler
Gebelikte varis oluşumu, konjenital yatkınlığa bağlı olarak gelişebilir. Varisler;
uzun süre ayakta durma, gebelik ve ilerleyen yaşla beraber artar. Gebelikte, vulva ve
perinede damarlaşmanın artması ve büyüyen uterusun baskısı ile özellikle genital
bölgede varislere eğilim artar (26).
1.8.2.3.8. Bacaklarda Kramp
Bacaklarda kramplara neden olan faktörler tam olarak bilinmemekle birlikte, bacak
kramplarının magnezyum ve kalsiyum eksikliğine bağlı olabileceği düşünülmektedir.
Genellikle uykuda başlar ve anne adayını uykudan uyandıracak kadar şiddetlidir (106).
1.8.2.3.9. Sırt-Bel-Eklem Ağrısı
Gebelikteki bel ağrısı multifaktöriyeldir; gebeliğin 14. haftasından sonra, büyüyen
uterusun öne doğru çıkması ile lumbo-sakral bölgede lordosis artar ve sakro-iliak
eklemin yükünün artması ile sırt ve bel ağrıları meydana gelir. Gebeliğin son
dönemlerinde ise postür değişimleri nedeniyle eklem ağrıları görülür (31).
1.8.2.3.10. Memelerde Hassasiyet
Gebeliğin erken döneminde kadınlarda memelerde hassasiyet, ağrı ve dolgunluk
görülür (100). Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından ilk gebeliği olan kadınlarla
yapılan çalışmada; anne adaylarının %92.0’sinin memelerde hassasiyet yakınmalarının
olduğu belirtilmektedir (32).
1.8.2.3.11. Vaginal Akıntı
Gebelikte östrojen hormonunun artması ile Naboth glandlarının sekresyonu artarak
vaginal akıntının artmasına neden olur. Ayrıca, artan vaginal sekresyon ve glikojen
kandida albikans için uygun bir ortam oluşturur. Bu nedenle gebelikte, inatçı mantar
enfeksiyonları ile sık karşılaşılır (98).
1.8.2.3.12. Solunum Sıkıntısı
Solunum sıkıntısı gebeliğin başlangıcından itibaren var olan bir durumdur.
Büyüyen uterusun diyafragmayı yukarı itmesi nedeniyle görülür (26). Gebelikte
östrojenin etkisiyle üst solunum yollarının vaskülaritesi ve kanlanmasının artmasına
bağlı olarak; burun, larinks, farinks ve trakeanın kapillerinde ödem ve hiperemi gelişir.
Gelişen konjesyon sonucunda, nazal ve sinüs tıkanmaları, burun kanaması, seste
değişiklik, kulakta dolgunluk ve ağrı ortaya çıkabilir (98).
1.8.2.3.13. Yorgunluk ve Uyku Problemleri
Uyku ve dinlenme sağlığın ön koşuludur. Gebelikte ise fiziksel ve psikolojik sağlık
için yeterli dinlenmek önemlidir. Gebelikte yorgunluk ve halsizlik, erken gebelik
döneminde sık rastlanan karakteristik bir özelliktir. Yaşanan yorgunluk ve halsizliğe
bağlı kaygı, gerginlik, korku, duygusallık, huzursuzluk ve uykusuzluk gelişebilir (59).
Gebelik döneminde yorgunluğun ortaya çıkmasında progesteronun uyku verici
etkisinin rol aldığı belirtilmektedir. Yorgunluk hissi kalabalık, sıcak ortamda bulunma,
ani pozisyon değişikliği ile artabilir. Bu durum genellikle ikinci trimesterde
kendiliğinden düzelir (26).
Gebelik döneminde uyku problemleri psikolojik nedenlere bağlı olabildiği gibi
fiziksel faktörlerden de etkilenir. Büyüyen uterus, hareket eden fetusun varlığı, sık idrara
çıkma, solunum sıkıntısı ve bacak krampları gibi rahatsızlıklar uyuma güçlüğüne neden
olur (98).
1.8.2.3.14. Baş Ağrısı
Genellikle gebeliğin erken dönemlerinde sık rastlanan bir sorundur. Gebelik
ilerledikçe azalır ya da tamamen kaybolur. Baş ağrısının nedeni sinüzit gibi bir takım
hastalıklar olabileceği gibi birçok gebede neden gösterilememektedir. Ancak,
tekrarlayıcı özellikteki baş ağrısı, gebelikte preeklampsi ve eklamsi açısından uyarıcı bir
bulgudur (26).
1.8.14. GEBELİKTE BESLENME
Gebenin beslenmesi ile fetal sağlık arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır.
Fetusun fiziksel ve zihinsel olarak büyümesi ve gelişmesi anne adayının gebeliği
süresince yeterli ve dengeli beslenmesi ile mümkündür (85). Gebelikte birçok besin
maddesine olan gereksinim artmaktadır. Bu gereksinim anne adayında yeme isteği
şeklinde ortaya çıkar. Gebelikte, kilo artışı, fetus ve anne adayına ait organların
büyümesine, anne adayında yağ ve protein depolanmasına, kan ve interstisyel sıvı
hacminin artmasına bağlı olarak gelişir (98).
Institute of Medicine (1990) tarafından onaylanan Beden Kitle İndeksi (BKİ, Body
Mass Index: BMI) kategorilerine göre, gebelik döneminde belirli sınırlarda kilo alımları
önerilmiştir. Gebelik öncesi kilosu normal sınırlarda olan bireylerin;
BKİ: 18.5-24.9 kg/m²arası: 11.25-15.75 kg.
BKİ: 25-29.9 kg/m² arası: 6.75-11.25 kg.
BKİ: 30 kg/m² üzeri: 6.75 kg altında kilo almalarına izin verilmelidir. Önerilen bu
kilo artışları, doğumdan sonra obesiteye neden olmamaktadır. Bu değerler üzerindeki
kilo artışları ise doğum sonrası obesiteye yol açmaktadır.
Gebelik süresince ağırlığın artış hızı gebelik döneminde alınması gereken kilo
kadar önemlidir. Normal gebelerde ilk trimesterde ayda 1.35-2.25 kg, daha sonra haftada 0.45-0.9 kg kilo artışı önerilmektedir (106).
Gebelik dönemindeki beslenme şekli, anne ve doğacak bebeğin sağlığını büyük
ölçüde etkilemektedir (38).
Gebelik öncesi dönemden itibaren gebelik döneminde;
ƒ Temel besin gruplarının hepsinden düzenli olarak her gün alınmasına,
ƒ Günde 3 öğün yemek yenmesine,
ƒ
Kalsiyum, demir, folik asit gibi önemli vitamin ve mineralleri içeren
besinlerden yeterli miktarda alınmasına dikkat edilmelidir.
Gebeliğin erken dönemlerinde anne adayının dolaşımında glikoz konsantrasyonu
düşer. Bu nedenle, enerji için yağlar kullanılır. Sürekli beslenen fetusa karşı anne adayı,
aralıklarla beslenmektedir. Bu nedenle, gebelikte sık aralarla ve yeterli düzeyde
karbonhidrat ile beslenilmesi önerilir (98).
Birinci ve ikinci trimesterde kilo artımından anne adayının meme ve uterus
dokusu büyümesi, kan volümü ve yağ dokusu artışı sorumluyken, üçüncü
trimesterde fetus büyümesi, plasenta ve amnion sıvısındaki artış ve anne ödemi
sorumludur (106). Gebelikte fazla ya da az kilo alma, anne ve fetusta olumsuz etkilere
neden olabilmektedir. Tüm kadınlar gebe kalmadan önce ideal kilolarına yakın bir
kiloya getirilmeli, ayrıca dengeli ve yeterli beslenmenin yanı sıra gebelikte uygun
kilo alımı sağlanmalı ve gerekli görülen anne adayları, ek vitamin-mineral desteği
açısından eğitilmelidirler (50).
İrge ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan çalışmada; kadınların %81.2’sinin
gebelikte beslenme sorunu yaşadığı belirtilmektedir (60).
1.8.15. GEBELİKTE İLAÇ KULLANIMI
Gebelik süresince tıbbi tedavi kullanımı hem anne hem de fetus için potansiyel bir
risk oluşturmaktadır. Bu nedenle gebelik süresince, özellikle ilk trimesterde kesinlikle
ilaç kullanılmamalı, gereksinim olduğunda mutlaka doktora danışılarak kullanılmalıdır
(98).
Gebelik döneminde çoğu gebede demir eksikliği saptandığı için genellikle demir
takviyesine gereksinim duyulur (106). TNSA 2003 yılı raporuna göre, Türkiye’de
kadınların %64’ü demir hapı aldıklarını ya da şurubu içtiklerini belirtmişlerdir (96).
1.8.16. GEBELİKTE SİGARA KULLANIMI
Tütündeki kimyasallar gebeden kan akımı ile fetusa geçerek anne ve fetus için risk
oluşturmaktadırlar. Gebede sigara kullanımı, gebelik komplikasyonları, erken doğum,
düşük doğum ağırlığı, erken membran rüptürü, plasenta previa, ölü doğum ve neonatal
ölüm gibi önlenebilir risk faktörleri açısından oldukça önemlidir (25,72,87). Ayrıca,
gebelikte sigara içmek stres düzeyini arttırmakta, benzer etki pasif içicilik durumlarında
da görülmektedir (25,29). Yapılan çalışmalarda; sigara kullanımından dolayı psikolojik
süreçte meydana gelen olumsuz değişikliklerle birlikte, erken doğum ve düşük doğum
ağırlıklı yenidoğan oranlarında da artış olduğu belirtilmektedir (41,55).
Pek çok kadın zararlarını bilmesine rağmen, gebelik süresince sigara içmeye
devam etmektedir (29,72). Birleşik Devletler Ulusal Yaşam İstatistikleri 2003 Yılı
Raporları’na göre; gebelik döneminde sigara içme oranı %11, Birleşik Devletler Gebelik
Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verilerine göre de; %11.4’tür (52,105).
İrge ve arkadaşları (2005) tarafından gebelikte beslenmenin değerlendirilmesi
amacıyla yapılan çalışmada; gebelerin %20.8’inin gebelikleri süresince sigara içtiği
belirtilmektedir (60).
1.8.17. GEBELİKTE ALKOL KULLANIMI
Alkol psikolojik bozukluklar ve hastalıklar, ayrıca sosyal yapıda meydana getirdiği
olumsuz değişiklikler ile insan bedenine birtakım zararlar vermektedir. Alkol
kullanımından kaynaklanan zararlar, gebeler gibi önemli risk gruplarında daha fazla ve
yıkıcı olmaktadır (25,109). Alkol, plasentadan bebeğe kolaylıkla geçerek fetus ve
yenidoğanda fiziksel ve mental sorunların oluşmasına neden olmaktadır (18,29).
İrge ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan çalışmada; gebelerin %2’sinin alkol
kullandıkları (60), Haas ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan çalışmada ise;
gebelerin %14’ünün alkol kullandıkları belirtilmektedir (50).
Birleşik Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verilerine
göre antenatal dönemde; alkol kullanma oranları %21.4 ile %65.2 arasında
değişmektedir (105). Anderson ve Baumberg (2006) tarafından Avrupa’da alkol
kullanımına ilişkin rapora göre ise; gebelik döneminde kadınların alkol kullanma
oranları %25.0 ile %50.0 oranlarında değişmektedir (9).
Birleşik Devletler’de her 12 gebe kadından birinin alkol kullandığı rapor
edilmektedir. Yenidoğanda görülen Fetal Alkol Sendromu, gebelikte alkol kullanımının
önlenmesi ile %100 önlenebilecek bir hastalıktır (18,25). Bu nedenle antenatal dönemde
ve öncesinde anne adayları sağlık profesyonellerince mutlaka bilgilendirilmelidirler.
1.8.18. GEBELİKTE VÜCUT HİJYENİ VE GİYİM
Gebelikte banyo yapılması ile ilgili herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Ancak,
gebeliğin son dönemlerinde ağırlaşmış uterus gebenin dengesini kaybederek düşme
ihtimalini arttırır. Bu nedenle, özellikle son trimesterde duş alma tercih edilmeli ve
düşme riskine karşı dikkatli olunmalıdır. Banyonun ayakta duş şeklinde ya da su
dökülerek yapılması sağlığa uygun bir davranıştır. Suyun ısısının ılık olarak ayarlanması
gebe için yararlıdır. Vaginal duştan, vaginanın normal savunma mekanizmasını bozduğu
için gebelik dönemi ve gebelik dışı zamanlarda da kaçınılmalıdır (26).
Banyodan sonra deriye yağlı bir krem sürülmesi; gebelikte görülen cilt
değişiklikleri nedeniyle ortaya çıkan çatlakları önleyerek, esneklik sağlayacağından gebe
için oldukça faydalı olmaktadır (98).
Gebelik döneminde giyilen kıyafetlerin rahat ve vücudu sıkmayan özellikte olması
tavsiye edilmektedir. Memelerde gerçekleşen hipertrofi ve hiperplazi nedeniyle ortaya
çıkan rahatsızlıkları en aza indirmek için destekleyici sutyenler kullanılmalıdır. İç
çamaşırlar pamuklu olmalı ve her gün değiştirilmelidir. Yüksek topuklu ayakkabılar sırt
eğimini arttırdıkları için sırt rahatsızlıklarının artmasına neden olabilmektedir. Ayrıca,
özellikle gebeliğin son aylarında uterus baskının artmasına bağlı olarak ayaklarda ödem
görülebilmektedir. Bu nedenlerle ayakkabılar geniş ve alçak topuklu olmalıdır (84).
1.8.19. GEBELİKTE EGZERSİZ
Gebelikte yapılan egzersiz ile yaygın gebelik problemlerinin birçoğunun azalması,
gebelik ve sonrasında ortaya çıkabilecek komplikasyonların önlenmesi ve fetal iyilik
hali arasında bir ilişki bulunmaktadır (104). The American College of Obstetricians and
Gynecologists (ACOG), egzersiz sonrasında kontraksiyonları olmayan gebelere;
haftanın her günü ya da çoğunluğunda, 30 dakika süreyle, hafif egzersizler yapmalarını
önermektedir. Ayrıca, anne adayının sağlık profesyoneli ile birlikte belirleyeceği,
güvenli
ve
sağlıklı
bir
egzersiz
programının
gebeyi
doğuma
hazırlayacağı
belirtilmektedir (7). Komplikasyonlu olmayan gebeliklerde, egzersiz gebeliğin sonuna
kadar sürdürülebilir (98).
Gebelikte aerobik, yürüyüş, yüzme gibi hafif egzersizlerin olumsuz bir bulgusuna
rastlanılmamıştır. Ancak dalış, su kayağı, ata binme, kayak yapma, raket sporları veya
sauna gibi anne adayında ağır yorgunluğa ve yaralanmaya neden olabilecek
aktivitelerden kaçınılmalıdır (84).
Downs ve Hausenblas (2004) yaptıkları çalışmada; gebelikte yapılan egzersizin,
depresyon ve kaygının azalması ayrıca, gebelerin kendilerine olan saygılarının artması
yönünde olumlu etki sağladığını göstermişlerdir (34). Ayrıca egzersiz, erken membran
rüptürü, preterm doğum eylemi, preeklampsi ve gestasyonel diyabet gibi bazı
hastalıkların da görülme olasılığını azaltır (7,104).
1.8.20. GEBELİKTE SEYAHAT
ACOG’ye göre; gebelikte en uygun seyahat zamanı, gebelik komplikasyonları
görülme olasılığının en az olduğu 14–28. haftalar arası olarak belirtilmektedir. Bu
haftalarda, anne adayı kendini çok daha iyi hissetmektedir (8).
Araba ile seyahat gün içinde 5–6 saatten fazla olmamalı ve emniyet kemeri
mutlaka kullanılmalıdır. Emniyet kemerini takarken kemerin alt abdominal bölgeye
gelmesine dikkat edilmelidir. Uçak ve deniz yolculukları öncesinde sağlık profesyoneli
ile görüşülmelidir. Anne adayları uzun süreli seyahatlerde ise her 2 saatte bir yürüyüş
yapmalıdır (8,84).
1.8.21. GEBELİKTE CİNSEL YAŞAM
Gebelik ve doğum sonu dönemde meydana gelen fiziksel ve emosyonel
değişiklikler nedeniyle çiftlerin cinsel yaşamları etkilenebilmektedir. Bu değişiklikler
gebeliğin her trimesterinde görülebilir. Çünkü gebelik çeşitli fiziksel ve emosyonel
değişikliklerin meydana geldiği bir dönemdir. Bu dönemde anne ve baba adayları cinsel
açıdan stres altındadırlar (68,90,107,108).
İlk trimesterde; anne adayında gebeliğe bağlı fiziksel rahatsızlıklar nedeniyle
libido ve cinsel ilişki sıklığında azalma görülür. Cinsel ilginin azalması semptomların
derecesiyle ilişkilidir. Salgı artışı, fiziksel ve estetik sorunlar fiziksel aktiviteyi
sınırlayabilir. Bazı anne adayları eşlerinin normal vücut ve nefes kokularına bile
dayanamayabilirler. Bebeğe zarar verme ve abortus gerçekleşmesi korkusu libidoyu
etkiler. Buna karşın doğum kontrolü gerekmediği için istek artışı da olabilir (4,100).
Cinsel aktivite için en uygun zaman ise ikinci trimesterdir. Birinci trimesterdeki
yakınmalardan kurtulan ve psikolojik olarak gebeliğe uyum sağlayan anne adayında
cinsel ilişkiye ilginin arttığı gözlenir. Bazı baba adayları bebeğe zarar vermekten
korkabilir ve bebeğin cinsel ilişki sırasında hareket etmesini “fetüs onları algılıyor” gibi
düşünebilirler (107).
Birinci ve ikinci trimesterde azalan fiziksel şikayetler üçüncü trimesterde uterusun
büyümesi ile birlikte tekrar ortaya çıkabilir. Cinsel ilişki sırasında uterus kasılmaları ile
birlikte, beklenen doğum tarihinin yaklaşması, enfeksiyon gelişme korkusu ve doğumda
ağrı duyma korkusu ayrıca, ilk gebeliği olan kadının bilinmeyene karşı duyduğu korku,
libidonun azalması ile birlikte anne adayının cinselliği ikinci plana atmasında etkilidir
(16,68,100).
Herhangi bir abortus ya da preterm doğum tehdidi varlığında cinsel aktiviteden
(koitus) kaçınılmalıdır. Sağlıklı gebelerde ise; cinsel ilişkinin gebeliğin son 4 haftasına
kadar genellikle zararsız olduğu kabul edilmektedir (26,106) Gebelikte cinsel ilişkiyle
ilgili inanışlarda kültürel farklılıklar vardır. Anne ve baba adaylarında koitus sonucu
fetüsün zarar görebileceği korkusu olabilir. Sağlık profesyonelleri, gebelikte koitusun
sakıncalı olabileceğine ilişkin kanıt yoksa bireylerin bu korkularını gerekli açıklamalarla
gidermelidirler. Gebede erken membran rüptürü varlığı ya da eşin cinsel yolla bulaşan
hastalık taşıyıcısı olması durumunda amnion enfeksiyonu riski çok artacağı için koitus
yasaklanmalıdır (16,108).
Yangın (2004), tarafından yapılan çalışmada, gebelerin tamamı gebelikte cinsel
ilişki sıklığında değişiklik yaşadıklarını, eşleri ile cinsel ilişki yaşamayan gebelerin
%26.9’u eşlerinin seks işçilerine gidebileceğini, %7.6’sı eşlerinin seks işçilerine
gidebileceği tehdidi karşısında cinsel ilişkiye istemeden girdiklerini ifade etmişlerdir
(107).
Valladares Cardoza (2005) tarafından gebelikte anne adayının partneri tarafından
uğradığı şiddetin psikososyal faktörleri ve yenidoğana ilişkin sonuçlarının incelendiği
çalışmada; anne adayının yaşı, sigara içme durumu, yüksek emosyonel distres, düşük
sosyoekonomik durum, ayrıca şiddete maruziyet ile, yenidoğanın düşük doğum ağırlıklı
olması ve preterm doğum eylemi arasında ilişki bulunduğu belirtilmektedir. Bu
çalışmada; anne adaylarının %32.4’ünün duygusal şiddete, %13.4’ünün fiziksel şiddete
ve %6.7’sinin cinsel şiddete maruz kaldığı belirtilmektedir. Ayrıca, düşük doğum
ağırlıklı yenidoğanların %60’ının, eşi ya da partneri tarafından fiziksel şiddete maruz
kalan anne adaylarının bebekleri olduğu görülmektedir (102).
Birleşik Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verilerine
göre ise; gebelikte eşi ya da partneri tarafından fiziksel şiddete uğrayan gebe oranı
Kuzey Dakota’da %24.4 ve Alaska’da %55.2’dir (105).
İnsanlığın başlangıcından itibaren her toplumun ana unsuru kadındır. Ancak
kadınların toplumsal statüsünün düşük olması, sosyal, ekonomik, psikolojik güç
dengesizliğine yol açmakta ve kadının şiddete uğraması için zemin hazırlamaktadır.
Kaynaklarda kadın gebe kaldığında aile içi şiddete uğrama riskinin arttığı
belirtilmektedir. Gebelerde aile içi şiddetin tanısı ve görülme sıklığı ile ilgili pek çok
çalışmada; düşükle gelen kadınlarda anamnez ve muayenede aile içi şiddetin
sorgulanması önerilmektedir (5,12,38).Giray ve arkadaşları (2005) tarafından
gebelikte aile içi şiddet ve etkileyen etmenleri belirlemek amacıyla yapılan
çalışmada; gebelerin %20’sinin gebelikleri süresince, %23.7’sinin evlilikleri
süresince aile içi fiziksel şiddete maruz kaldıkları belirtilmektedir (47).
BABA ADAYI
Gebelik, evlilik ilişkisinde yeni değişiklikleri gündeme getirirken, baba adayına da
belirli rol ve görevler yükler (35). Baba adayı, kendi babası ve çevresinde gözlemlediği
diğer babalar ile yeni rolüne uyum sağlamaya çalışır. Baba adayının yeni rolüne uyum
sağlaması için geçirdiği psikososyal değişim, anne adayının yaşadığı değişimlerden daha
zor olabilir. Çünkü baba adayı genellikle hem aile çevresi hem de sağlık profesyoneli
tarafından ihmal edilmektedir (16,98). Baba adayları da anne adayları ile birlikte
antenatal bakıma dahil edilmeli ve hem gebelik hem de doğum sonrası dönem için
babalık rollerine hazırlanmalıdırlar (6).
Bazı baba adayları gebelik sürecinde belirli şeyleri bilmeleri gerektiğini
düşünmektedirler. Ayrıca, kendi kaygıları ile, eşlerinin kaygılarını da arttırmak
istemediklerinden problemlerini ifade etmemektedirler (98).
Baba adayları eşlerinin gebelikleri sürecinde aşağıdaki davranış kalıplarından
birini gösterirler:
1. İzleyici baba adayları; kendilerini gebelik gerçeğinden soyutlayarak, sanki
olaylar kendi dışlarındaki bir çevrede gerçekleşiyormuş gibi hissederler.
2. Katılımcı baba adayları; duygusal ve tüm yönlerden eşleriyle işbirliği
içindedirler. Gebelik gerçeğinin ve gebeliğin ortaya çıkardığı değişikliklerin
farkındadırlar. Sorumluluk duyguları belirgindir.
3. İşlevsel baba adayları; izleyici ve katılımcı baba adaylarının arasında yer
alırlar.
Duygusal
açıdan
gebeliğe
uzak
olmalarına
rağmen
somut
sorumluluklarının tamamen farkındadırlar (16,66).
Baba adayının anne adayına destek olması, güven vermesi ve yakın ilgisi eşlerin
yaşadığı psikolojik karmaşayı azaltır. Baba adayının gebelik döneminin başından
itibaren, gebeliğe ilişkin gelişmeleri takip etmesi ve doğumda anne adayının yanında
olması, eşler arasındaki ilişkinin kuvvetlenmesi ve bireylerin birlikte ebeveyn rolüne
hazırlanmaları yönünde önemli katkılar sağlar (35).
Anne adayının çevresiyle, özellikle eşiyle olan ilişkileri gebeliğin kabulünde
önemli rol oynar. Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından yapılan çalışmada; gebelik
döneminde, anne adaylarının eşlerinin desteğini %90.7 oranında yeterli buldukları
belirtilmektedir. Eşlerinin desteğini yeterli bulan anne adaylarının %76.6’sının
kendilerini anneliğe hazır hissettikleri ifade edilmektedir (32).
1.8.11.1.BABA ADAYINDA GÖRÜLEN PSİKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER
1.8.11.1.1. Birinci Trimester
Gebelik, baba adayı için ilk olarak yalnızca bir tanıdır ve gebelik belirtileri bir
hastalık semptomu gibi algılanabilir (31). Erkeklerde de eşi gebe kaldıktan sonra farklı
reaksiyonlar görülebilir. Gebelik haberine baba adayının ilk tepkisi gurur ve sevinç
şeklinde olur. Baba adayının sorumluluk almaya hazır olmadığı durumlarda ve babalık
rolüne ilişkin bilinmeyenlere bağlı olarak da zıt duygular yaşaması beklenir (90).
1.8.11.1.2. İkinci Trimester
Baba adayı, baba olmanın ne anlama geldiğini daha fazla fark etmeye başlar. Bu
süreçte, anne adayının büyüyen uterusu ve baba adayının bebek hareketlerini hissetmesi
babalık rolünde etkin rol oynar. Baba adayı çevresindeki gebeleri ve çocukları
gözlemeye başlar. Anne adayının beklentilerini karşılayabilme ya da iyi bir baba
olabilmeye ilişkin korku ve kaygıları vardır (31,49).
1.8.11.1.3. Üçüncü Trimester
Bu dönemde baba adayı babalığın anlamını yeniden tanımlamaya yoğunlaşır.
Baba adayı daha hassastır, eşine ve çevresine karşı ilgisi artmıştır, ekonomik
sorumluluklarla ilgilenmeye başlamıştır. İleriye dönük hayalleri vardır, bebeğinin
büyüdüğünü düşünür ancak eşinin zarar göreceğine dair korkular da yaşar (14).
1.8.11.2.
BABA
ADAYINDA
GÖRÜLEN
FİZİKSEL
VE
EMOSYONEL
YAKINMALAR
Gebelik süreciyle birlikte başlayan sorunlarla mücadelede, baba adaylarının
gebeliğe ilişkin tepkileri ve katılım düzeyleri, bireylerin kişilik yapılarına bağlıdır (14).
Gebelik, baba adayında ilk olarak psikolojik değişikliklere ve ilerleyen durumlarda
da fiziksel belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Psikolojik değişikliklerin
temelinde, baba kimliğini kazanmakla birlikte artacak sorumlulukların yarattığı kaygılar
yatmaktadır. Özellikle katılımcı baba adayları, gebelik ve doğum konusunda anne
adayının yaşadığı endişeleri yaşayabilirler. Bu endişe ve kaygılar kendini baş ağrısı veya
bel ağrısı şeklinde dışa vurabileceği gibi gerçek bir gebelik sendromu (Couvade
Sendromu) olarak da karşımıza çıkabilir (31,66).
Baba adayları emosyonel ve fiziksel yakınmalarını, duygusal olarak gebeliği
kabullenmeye başladıkları dönemde ve doğumdan hemen önceki dönemde yaşayabilirler
(31). Hiçbir fizyolojik temel yokken ortaya çıkan bu semptomlar genellikle; iştahta
değişme, gastrointestinal sistem hastalıkları, kokulara karşı hassasiyet, bulantı, uyku
problemleri ve kilo almadır (74,100).
Dal (2002) tarafından gebelerin ve eşlerinin algıladıkları fiziksel ve emosyonel
yakınmaların (Couvade Sendromu) incelenmesi amacıyla yapılan çalışmada; gebelik
döneminde baba adaylarının %58.7’sinin kaygı yaşadığı, %28.0’inin yorgunluk-çok
uyuma, %26.0’sının diş-dişeti ağrısı ve %23.3’ünün sık idrara çıkma sorunları
yaşadıkları belirtilmektedir (31).
Ünsal (2004) tarafından gebelerde ve eşlerinde aile dinamiklerinin incelenmesi
amacıyla yapılan çalışmada ise; gebelik döneminde baba adaylarının %35.5’inin dişdişeti ağrısı, %31.6’sının iştahta artma, %21.1’inin hazımsızlık-mide yanması ve
%19.1’inin iştahta azalma sorunları yaşadıkları belirtilmektedir (100).
Gebelik süresince anne adaylarına bakım veren ebe ve hemşirelerin baba adayının
da yaşayabileceği bu sıkıntılı durumu bilerek her ziyaretinde baba adayını Couvade
Sendromu yönünden değerlendirmeleri uygun olacaktır. Bu sendromu yaşayan “gebe
erkeğin” kaygılarıyla başa çıkması zor olabilir (66,90). Bu nedenle, Couvade Sendromu
ile ilgili olduğu belirlenen bütün semptomlar, ebelik ve hemşirelik uygulamalarını
yakından ilgilendirmektedir. Bu bağlamda, ebe ve hemşireler Couvade Sendromu’nun
engellenmesinde en önemli kaynak kişilerdir. Ebelerin, çiftleri doğum öncesi her
ziyarette değerlendirerek, onlara gerekli öneri ve eğitimlerde bulunması gerekir. Anne
ve baba adaylarına, gebelerin yaşadığı fizyolojik ve psikolojik değişikliklere benzer
değişiklikleri baba adaylarının da yaşayabileceği ayrıca, baba adaylarının da gebelik ve
doğum sürecinde önemli rollerinin olduğu anlatılmalıdır (31,74). Baba adaylarına
yaşadıkları bu semptomların hastalıktan daha çok ebeveynlik konusundaki yetersiz
bilgilenmelerinden kaynaklandığı açıklanmalı ve bu konuda anne ve baba adayları
birlikte bilgilendirilmeli ve danışmanlık yapılmalıdır.
Gebe çiftlerle yapılan çalışmalarda, Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’na katılan
erkeklerin daha olumlu bir psikolojiyle doğuma katıldıkları ve aile ilişkilerinin
güçlendiği belirtilmektedir. Antenatal bakım hizmetlerinde önemli rol oynayan ebe ve
hemşireler, aileyi bütüncül bir yaklaşımla ele alıp, anne ve baba adaylarının bu yeni
duruma fiziksel ve psikososyal yönden uyum sağlayabilmesi için bakım ve eğitim
gereksinimlerinin karşılanmasına yardım etmeli ve danışmanlık yapmalıdırlar (90).
1.8.22. ANTENATAL BAKIM
Doğum öncesi bakım, gebenin ve fetusun sağlık bakımıdır. Bu bakım, biyolojik,
fizyolojik ve psikolojik alanları içerir ve koruyucu sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir
parçasıdır. Doğum öncesi bakımın amacı; istenilen her gebeliğin, anne sağlığını
tehlikeye atmadan ve sağlıklı bir bebeğin doğumuyla sonlanmasını sağlamaktır (101).
Doğum öncesi bakım ziyaretlerinin toplam sayısı doğum öncesi bakımın yeterliliğini
değerlendirme açısından önemli bir göstergedir. Gebenin sağlık kontrolü, gebeliğin ilk
üç ayında başlar ve 28. gebelik haftasına kadar aylık muayenelerle devam eder, 28–36.
haftalar arası iki ya da üç haftada bir, 36 haftadan itibaren haftalık muayenelerle sonlanır
(96,101).
Birleşik Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verilerine
göre; antenatal bakım
hizmeti
sosyo-demografik özelliklere göre
farklılıklar
göstermektedir. Adölesan gebelik, multiparite, planlanmamış gebelik, düşük eğitim
seviyesi ve düşük gelir durumuna sahip anne adayları yetersiz antenatal bakım
almaktadırlar (105). Ülkemizde de, eğitim durumu yükseldikçe yoksul olma riski
azalmakta ve antenatal bakım alma sayısı yükselmektedir (93,96).
TNSA 2003 yılı raporuna göre, anne adaylarının %81.1’i araştırma tarihinden
önceki son beş yıl içinde gerçekleşen en son doğumlarında en az bir kez, sağlık
profesyonelinden doğum öncesi bakım almışlardır. Doğum öncesi bakım gebeliğin erken
dönemlerinde başlatılıp gebelik süresince devam ettirilirse daha yararlı olmaktadır.
Gebeliğin
erken
belirlenmesinin
avantajı,
kadının
temel
sağlık
durumunun
değerlendirilmesini ve normal olmayan herhangi bir durumun daha kolay ve erken teşhis
edilmesini sağlamasıdır (96). Birleşik Devletler Ulusal Yaşam İstatistikleri 2003 Yılı
Raporları’na göre; gebeliğinin ilk trimesteri içinde antenatal bakım almaya başlayan
anne adayı %84.1’dir (52,73).
Gebelik, doğum ve doğum sonu dönem fizyolojik olaylar olmasına rağmen, bu
dönemler sağlık hizmeti gereksiniminin arttığı dönemlerdir (38).
2001 Barselona Anne ve Yenidoğan Hakları Bildirgesi’nde doğum öncesi eğitim
hizmetlerinin önemini vurgulayan aşağıdaki madde yer almaktadır:
“Her kadının üreme sağlığı, gebelik, doğum ve yenidoğan bakımı konusunda
yeterli eğitim ve bilgi alma hakkı vardır. Sağlık kuruluşları ve uzmanlar, anne ve eşine
bu eğitimi vermek, doğum öncesi bakımın bir parçası olarak eşlerin hazırlık kurslarına
katılmalarını özendirmek zorundadırlar.” (63).
Üreme sağlığı ve güvenli annelik kavramı birçok unsuru içermektedir. Bu
unsurlardan temel ve vazgeçilmez olan ise bireylerin bilgilendirilmesi, eğitim ve
danışmanlık hizmetidir (76).
Eğitimler
esnasında
bilgilerin,
eğitim
materyali
verilerek
desteklenmesi
hatırlamayı sağladığından önemlidir. Eğitim ve bireysel danışmanlık hizmetlerinin
istenilen amaca ulaşabilmesi için eğitimlerin; konuya hakim ve deneyimli, iletişim ve
eğitim becerileri konusunda yetkin olan ebe veya hemşireler tarafından verilmesi önemli
ve gerekli görülmektedir (24,65). Sağlık profesyonelinin erken gebelik döneminde riskli
davranışları belirleyerek sağlığı geliştirmede çok önemli rolleri bulunmaktadır (73).
Cevrioğlu ve arkadaşlarının (2004) kadınların gebelik takiplerini yaptırdıkları
hekim tercihinde, hekimin cinsiyetine önem verip vermediklerini araştırdıkları
çalışmada; kadınların hekimin cinsiyetinden çok mesleki bilgi ve deneyimine ya da
hastaya yakın davranma ve iletişimde başarılı olma gibi kişisel özelliklerine önem
verdikleri belirtilmektedir (19).
Lewallen’in çalışmasında (2004); bazı gebe kadınlar tarafından gebelik hakkında
bilgilenmenin sağlıklı kalmak için bir yol olduğu bildirilmiştir. Anne adayları tarafından
kitaplar, broşürler ve dergiler gibi yazılı ve görsel kaynaklardan bilgi alma önemli olarak
bulunmuştur. Araştırmada, anne adaylarının başlıca bilgi kaynakları olarak kitaplar, aile
üyeleri ve sağlık profesyonelleri belirtilmektedir (69).
Özbaşaran ve Yanıkkerem’in çalışmasında (2004); gebelerin %55’inin ebe ve
hemşireden, %49’unun ise doktordan gebelik ve doğum ile ilgili bilgi aldıkları
görülmektedir (81).
Lindgreen’in (2003) yaptığı çalışmada ise, şehir merkezinde oturan kadınların
antenatal bakım almada küçük kentte yaşayan kadınlara göre daha fazla zorluk yaşadığı,
fakat arkadaş ve ailelerinden bilgi edinerek kendi sağlık bakımları için girişimde
bulundukları belirtilmektedir (70).
Schneider (2002) tarafından yapılan çalışmada; anne adaylarının birçoğunun
gebeliğe adaptasyon sürecinde, yaşadıkları fiziksel ve duygusal değişiklikler nedeniyle
birtakım problemler yaşadıkları ifade edilmektedir. Bu nedenle antenatal dönemde
verilecek eğitimin ve Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’nın oldukça önemli olduğu
vurgulanmaktadır (86).
Dünyada 1930’lu yıllardan başlayarak Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları açılmaya
başlamış, 1970’li yıllardan itibaren giderek artmıştır. Değişik dönemlerde, değişik
akımların etkisi ile farklı doğum öncesi eğitim yöntemleri kullanılmıştır. Bu
yöntemlerde; gebelik, doğum ve doğum sonu dönem hakkında bilgilendirme ortak
amaçlardandır (24).
Ülkemizde üreme sağlığına ilişkin birçok aktivite düzenlenmekte ve topluma
yönelik eğitim hizmeti yürütülmektedir. Eğitim ve bireysel danışmanlık hizmetleri, anne
ve baba adayının gereksinim duyduğu her zaman, özel bir ortam yaratılarak
verilebilmektedir (24,76). Bireysel eğitim için en uygun ortamların başında kişinin evi
gelmektedir. Ülkemizde, doğum öncesi genel eğitim sınıfları ile bazı özel hastaneler ve
belirli eğitim hastanelerinde gerekli eğitimler verilmektedir. Dünyada ise çok yaygın ve
çeşitli olmakla birlikte, bu sınıfları ebe ve hemşireler yürütmektedir (16,64,76,84).
BÖLÜM II
GEREÇ VE YÖNTEM
2.1. ARAŞTIRMANIN TİPİ
Araştırma, ilk kez anne-baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin
doğum öncesi durumluk ve sürekli kaygı düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla
planlanmış, yüz yüze görüşme ve soru kağıdı tekniğine dayalı, kesitsel tipte bir
müdahale çalışmasıdır.
2.2. ARAŞTIRMADA KULLANILAN GEREÇLER
Araştırma için gerekli verileri toplama amacı ile aşağıdaki veri toplama araçları
kullanılmıştır:
2.2.1. Anne Adayı Tanıtım Formu (EK-II): Araştırmaya alınacak anne
adaylarında sosyo-demografik veriler, evlilik durumu, eş ve çevre ile uyum, annelik
rolü, gebelik ve doğumu algılayış, aile planlama yöntemi kullanma öyküsü, gebelikdoğum-doğum sonrası destek durumu, doğum öncesi bilgi alıp-almama durumu, ilk kez
anne olacak bireylerin bebek bakımında deneyimlerinin olup-olmaması, gebelikte
cinsellik, gebelikte şiddet durumunu belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından ilgili
literatürden yararlanılarak hazırlanmış olan 47 maddelik bir formdur.
2.2.2. Baba Adayı Tanıtım Formu (EK-III): Araştırmaya alınacak baba
adaylarında sosyo-demografik veriler, evlilik durumu, eş ve çevre ile uyum, babalık
rolü, gebelik ve doğumu algılayış, aile planlama yöntemi kullanma öyküsü, gebelikdoğum-doğum sonrası destek durumu, doğum öncesi bilgi alıp-almama durumu, ilk kez
baba olacak bireylerin bebek bakımında deneyimlerinin olup-olmaması, gebelik
döneminde cinsellik, gebelik döneminde şiddet durumunu belirlemek amacıyla
araştırmacı tarafından ilgili literatürden yararlanılarak hazırlanmış olan 42 maddelik bir
formdur.
2.2.3.
Durumluk-Sürekli
Kaygı
Envanteri
(EK-IV/EK-V):
Araştırma
kapsamına alınan ve ilk kez anne-baba olacak bireylerin eğitim öncesi ve eğitim sonrası
kaygı düzeylerini doğum öncesi dönemde ölçmek amacı ile kullanılmıştır.
Asıl formu İngilizce (State-Trait Anxiety Inventory) olan Durumluk-Sürekli Kaygı
Envanteri, C.D. Spielberger, R.L. Gorsuch ve R.E. Lushene tarafından geliştirilmiş ve
Türkçe formuna N. Öner ve A. Le Compte tarafından uyarlanmıştır (79,80).
Envanter, durumluk ve sürekli kaygı düzeylerini ölçmektedir. Her biri 20 maddelik
toplam 40 maddeden oluşan iki ayrı ölçeği içeren likert tipi bir öz değerlendirme (selfevaluation) anketidir. Ölçek türü, kağıt ve kalem testidir. Testin kullanımı için özel bir
eğitim gerekmez; 14 yaş ve üzeri bireylere, okuma yazma bilmeyenlere uygulanabilir.
Ölçeklerin cevaplandırılması sırasında zaman kısıtlaması yoktur. Ancak, 20 dakikada
her iki ölçek cevaplandırılabilir (79,80).
Materyali / Uygulanışı: Her bir ölçek için ayrı soru formu ve cevap anahtarı
vardır. Bireyin kendi kendine yanıtlayabileceği, uygulanması kolay bir envanterdir. Her
iki ölçek de aynı zamanda uygulanabilir. Bu durumda, önce Durumluk Kaygı Ölçeği,
sonra Sürekli Kaygı Ölçeği verilmelidir (79,80).
Yanıtlanması: Durumluk Kaygı Ölçeği’nin yanıtlanmasında; maddelerin ifade
ettiği duyuş, düşünce ya da davranışların şiddet derecesine göre “hiç”, “biraz”, “çok” ve
“tamamiyle” şıklarından birinin seçilmesi; Sürekli Kaygı Ölçeği’nin yanıtlanmasında ise
maddelerin ifade ettiği duyuş, düşünce ya da davranışların sıklık derecesine göre
“hemen hiçbir zaman”, “bazen”, “çoğu zaman” ve “hemen her zaman” şıklarından
birinin seçilmesi ve işaretlenmesi istenir (79,80).
Puanlanması: Ölçeklerde doğrudan ve tersine çevrilmiş ifadeler vardır. Olumlu
duyguları dile getiren “ters” ifadeler puanlanırken 1 ağırlık değerinde olanlar 4’e, 4
ağırlık değerinde olanlar ise 1’e dönüştürülür. Olumsuz duyguları dile getiren doğrudan
ifadelerde 4 değerindeki yanıtlar kaygının yüksekliğini gösterir. Tersine çevrilmiş
ifadelerde ise 4 değerindeki yanıtlar düşük, 1 değerindeki yanıtlar yüksek kaygıyı
gösterir. Durumluk Kaygı Ölçeği’nde 10 tane (1, 2, 5, 8, 10, 11, 15, 16, 19 ve 20.
maddeler), Sürekli Kaygı Ölçeği’nde ise 7 tane (21, 26, 27, 30, 33, 36 ve 39. maddeler)
tersine çevrilmiş ifade vardır.
Puanlama iki şekilde yapılabilir (79,80).
1- Elle Puanlama: Doğrudan ve tersine çevrilmiş ifadelerin toplam ağırlıklarının
saptanması için iki ayrı anahtar hazırlanır. Doğrudan ifadeler için elde edilen toplam
ağırlıklı puandan, ters ifadelerin toplam ağırlıklı puanı çıkartılır ve bu sayıya
değişmeyen bir değer eklenir. Bu değer Durumluk Kaygı Ölçeği için 50, Sürekli Kaygı
Ölçeği için ise 35’tir. En son elde edilen değer bireyin kaygı puanıdır.
2- Bilgisayarla Puanlama: Büyük örneklem gruplarında, ölçeklerin puanlanması ve
maddelerin istatistiksel olarak değerlendirilebilmesi için bilgisayar programlarından
yararlanılabilir.
Puanların Yorumlanması: Her iki ölçekten elde edilen toplam puan değeri 20 ile
80 arasında değişir. Büyük puan yüksek kaygı seviyesini, küçük puan ise düşük kaygı
seviyesini ifade eder. (42,79,80).
Bazen yönergeyi ya da ölçekteki bazı ifadeleri anlamada güçlük çekenler olabilir.
Bu durumda üçten fazla ifadeye cevap verilmemiş ise, doldurulan form geçersiz sayılır
(80).
2.2.4. Anne-Baba Adayı Eğitim Kitapçığı (EK-VIII): Eğitim kitapçığı aşağıda
belirtilen başlıklar bağlamında geliştirilmiştir:
1. Gebelik Döneminde Görülen Rahatsızlıklar-Öneriler
2. Gebelikte Tehlike Belirtileri (Doktora Gidilmesi Gereken Durumlar)
3. Gebelik Döneminde Duygusal Değişiklikler
4. Gebelikte Beslenme
5. Gebelikte İlaç Kullanımı
6. Gebelikte Sigara-Alkol Kullanımı
7. Gebelikte Hijyen (banyo, diş bakımı, giysiler)
8. Gebelikte Egzersiz
9. Gebelikte Seyahat
10. Gebelikte Cinsel Yaşam
11. Doğumda Bulundurulması Gereken Malzemeler
12. Anne Sütü-Emzirme
2.2.5. Anne-Baba Adaylarına Yönelik Gebelik Danışmanlığı İçin Resimli
Rehber (EK-IX): Resimli rehber eğitim kitapçığı doğrultusunda, aşağıda belirtilen
başlıklar bağlamında geliştirilmiştir:
1. Gebelik Döneminde Görülen Rahatsızlıklar-Öneriler
2. Gebelikte Tehlike Belirtileri (Doktora Gidilmesi Gereken Durumlar)
3. Gebelik Döneminde Duygusal Değişiklikler
4. Gebelikte Beslenme
5. Gebelikte İlaç Kullanımı
6. Gebelikte Sigara-Alkol Kullanımı
7. Gebelikte Hijyen (banyo, diş bakımı, giysiler)
8. Gebelikte Egzersiz
9. Gebelikte Seyahat
10. Gebelikte Cinsel Yaşam
11. Doğumda Bulundurulması Gereken Malzemeler
12. Anne Sütü-Emzirme
2.3. ARAŞTIRMANIN YERİ VE ZAMANI
Araştırma, 08 Mayıs 2006 – 25 Ekim 2006 tarihleri arasında İzmir İli Bornova
İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’nde yürütülmüştür. Evka-4 Sağlık Ocağı 1999
yılında kurulmuştur. Hizmet vermekte olduğu nüfus sayısı Haziran 2006 tarihi itibari ile
15.091’dir. Bölgede bulunan Eğridere ve Çamiçi köyleri de Evka-4 Sağlık Ocağı’na
bağlıdır. İki köyün toplam nüfusu 860’dır. Her iki köyde de sağlık evi bulunmamaktadır.
Evka-4 Sağlık Ocağında 4 doktor, 8 ebe, 3 hemşire, 1 memur ve
1 hizmetli
çalışmaktadır.
Evka-4 Sağlık Ocağı’nın hizmet vermekte olduğu bölge genelde göç alan bir
bölgedir. Bölge yaşayanlarının çoğunluğunun sağlık güvenceleri vardır. Evka-4, ev
kiralarının uygun olması nedeni ile düşük ve orta gelir grubu aileler ve öğrenciler
tarafından yaşanılmak üzere tercih edilen bir bölgedir.
Bölgenin göç alan bir yerleşim birimi olması anne ve baba adaylarının doğum
öncesi bakım konusunda eğitime ihtiyaçları olduğunu düşündürmektedir. Bu nedenle
çalışma Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’nde yapılmıştır.
2.4. ARAŞTIRMANIN EVRENİ
Araştırmanın evrenini, 08 Mayıs 2006 – 25 Ekim 2006 tarihleri arasında İzmir İli
Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı’nda kayıtlı bulunan tüm anne adayları ve eşleri
oluşturmuştur. Bölgeye bağlı Eğridere ve Çamiçi köylerinde bulunan gebe ve eşleri
araştırmacının tek kişi olması ve ulaşım zorlukları nedeni ile çalışma kapsamına
alınmamıştır.
2.5. ARAŞTIRMADA ÖRNEKLEM
Yapılan müdahale çalışmasında; örnekleme gidilmemiştir. 08 Mayıs 2006-
25
Ekim 2006 tarihleri arasında İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı’nda kayıtlı
bulunan, araştırmanın yapıldığı zaman diliminde, poliklinik başvurusunda gebe olduğu
tespit edilerek antenatal izlemleri İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı’nda
yapılan, ilk gebeliği olan, 20-35 yaş arası anne adayları, ilk kez baba olacak baba
adayları ile iletişim kurulabilen ve çalışma amacı anlatıldıktan sonra çalışmaya katılmayı
sözel ve yazılı onamları ile (EK-I) kabul eden anne ve baba adaylarının tümü çalışma
kapsamına alınmıştır.
2.6. BAĞIMLI VE BAĞIMSIZ DEĞİŞKENLER
Araştırmada aşağıda belirtilen bağımlı ve bağımsız değişkenlerin dağılım ve
ilişkileri incelenmiştir.
Bağımlı Değişkenler: İlk kez anne ve baba olacak bireylerin doğum öncesi
dönemde kaygı puanları araştırmanın bağımlı değişkenleridir:
ƒ
Anne adaylarının durumluk kaygı puanları
ƒ
Baba adaylarının durumluk kaygı puanları
ƒ
Anne adaylarının sürekli kaygı puanları
ƒ
Baba adaylarının sürekli kaygı puanları
Bağımsız Değişken: İlk kez anne ve baba olacak bireylere doğum öncesi dönemde
verilen eğitim araştırmanın bağımsız değişkenidir.
2.7. VERİ TOPLAMA YÖNTEMİ VE SÜRESİ
Veri toplama işlemi, araştırmacı tarafından yüz yüze görüşme yöntemi ile
gerçekleştirilmiştir.
Gebelik döneminde sağlık ocağına başvurma durumuna göre belirlenen, anne ve
baba adaylarının ilk ev ziyareti araştırmacı tarafından yapılarak anne ve baba adayları ile
tanışılmıştır. Araştırmacı amacını belirterek, bireylerin sözlü ve yazılı onaylarını almış
ve görüşme için bir gün belirlenmiştir. Belirlenen görüşme gününde; anne ve baba adayı
ile birlikte bireylerin kendi evlerinde görüşülerek, eğitim öncesinde Anne Adayı Tanıtım
Formu (EK-II), Baba Adayı Tanıtım Formu (EK-III) ve Durumluk-Sürekli Kaygı
Envanteri (EK-IV, EK-V) uygulanmıştır. Anne ve baba adayları kendilerine verilen
tanıtım formları ve ölçekleri aynı zamanda ancak, birbirlerinin yanıtlarını görmeyecek
ve etkilenmeyecek şekilde doldurmuşlardır. Form ve ölçek uygulamalarından sonra anne
ve baba adaylarına, araştırmacı tarafından ilgili literatür incelenerek geliştirilen “AnneBaba Adayı Eğitim Kitapçığı (EK-VIII)” ve “Anne-Baba Adaylarına Yönelik Gebelik
Danışmanlığı İçin Resimli Rehber (EK-IX)” ile eğitim verilmiştir. “Anne-Baba Adayı
Eğitim Kitapçığı
(EK-VIII)” bireylerin sonraki süreçte faydalanabilmeleri amacıyla
ailelerin ellerine verilmiştir. Anne-baba adayları verilen eğitim dışında öğrenmek
istedikleri veya ihtiyaç duydukları konulara ilişkin olarak da bilgilendirilmişlerdir. Bu
görüşme sonunda, eğitimin kaygı üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla DurumlukSürekli Kaygı Envanteri (EK-IV, EK-V) tekrar uygulanmıştır. Ancak, çalışmanın veri
toplama aşamasına geçmeden önce; hazırlanan Anne ve Baba Adayı Tanıtım
Formlarının anlaşılırlığını ve kullanılabilirliğini değerlendirmek amacıyla, araştırma
bölgesi dışında kalan Bornova 9 Nolu Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması
Merkezi’nde araştırmanın sınırlılıklarına uygun 10 olgu ile pilot çalışma yapılarak veri
toplama formları yeniden düzenlenmiştir.
2.8. VERİLERİN ANALİZİ
Araştırmadan elde edilen verilerin analizi Statistical Package for Social Science for
Windows (SPSS) 15.0 paket programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir.
Araştırma bulgularının analizinde:
ƒ
Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi durumluk-sürekli kaygı puan
ortalamaları ile eğitim sonrası durumluk-sürekli kaygı puan ortalamalarının
hesaplanmasında elle puanlama yöntemi kullanılmıştır.
ƒ
Anne ve baba adaylarının tanımlayıcı özelliklerine ilişkin bulgular sayı ve
yüzde dağılımları ile gösterilmiştir.
ƒ
Anne adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk-sürekli kaygı puan
ortalamaları bağımlı gruplarda t testi ile karşılaştırılmıştır.
ƒ
Baba adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk-sürekli kaygı puan
ortalamaları bağımlı gruplarda t testi ile karşılaştırılmıştır.
ƒ
Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk-sürekli kaygı
puan ortalamaları bağımsız gruplarda t testi ile karşılaştırılmıştır.
ƒ
Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi-sonrası durumluk ve sürekli kaygı
puan fark ortalamaları bağımsız gruplarda t testi ile karşılaştırılmıştır.
ƒ
Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi-sonrası durumluk ve sürekli kaygı
puan farkları arasındaki ilişki iki yönlü korelasyon analizi ile incelenmiştir.
ƒ
Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi durumluk ve sürekli kaygı puan
ortalamaları arasındaki ilişki Pearson momentler çarpımı korelasyon katsayısı
analizi ile incelenmiştir.
ƒ
Anne ve baba adaylarının eğitim sonrası durumluk ve sürekli kaygı puan
ortalamaları arasındaki ilişki Pearson momentler çarpımı korelasyon katsayısı
analizi ile incelenmiştir (3).
2.9. SÜRE VE OLANAKLAR
Ekim 2005-Aralık 2005 döneminde ilgili literatürler taranıp, tez konusu
belirlenerek araştırma planı yapılmıştır. 25 Ocak 2006 tarihinde tez önerisi olarak
sunulmuştur. Araştırmanın, 30 Mart 2006 tarihinde E.Ü. İzmir Atatürk Sağlık
Yüksekokulu Bilimsel Etik Kurulu tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanması
kabul edilmiştir. Şubat, Mart ve Nisan aylarında düzeltmeler yapılarak, çalışmanın
yürütülebilmesi için gerekli izinler alınmıştır. 08 Mayıs 2006 – 25 Ekim 2006 tarihleri
arasında veriler toplanmış bu aşamadan sonra araştırmacı tarafından kodlamalar
yapılmıştır. 13–19 Temmuz 2007 tarihleri arasında istatistiksel analizler yapılmıştır.
Değerlendirme çalışmaları yürütüldükten sonra araştırma raporu yüksek lisans tez
çalışması olarak sunulmuştur (Şekil 1).
2.10. ETİK AÇIKLAMALAR
Araştırmaya başlamadan önce Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’nde çalışmanın
gerçekleştirilebilmesi için E.Ü. İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu Bilimsel Etik Kurulu
(EK-VI) ve T.C. İzmir Valiliği İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’nden (EK-VII) gerekli izinler
alınmıştır.
Araştırmaya katılan anne-baba adaylarından araştırmanın amacı açıklanarak sözel
ve yazılı onamları alınmıştır (EK-I).
ŞEKİL 1: ZAMAN ÇİZELGESİ
TARİH
Ekim
Yapılan Çalışmalar
ve Konu Seçimi
Araştırma
Deseninin Seçimi
Tez Önerisi
Düzeltmelerin
Yapılmasıİzinlerin Alınması
Veri Toplama
Aşaması
Verilerin
Kodlanması
Verilerin
DeğerlendirilmesiAnalizi
Tez Yazımı
Ocak
2005
2006
Kasım
2005
Literatür İnceleme
Aralık
Şubat
Mayıs
Kasım
Ocak
Nisan
Ekim
Aralık
Ağustos
2006
2006
2006
2007
BÖLÜM III
BULGULAR
İlk kez anne ve baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin
durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri üzerindeki etkisini saptamak amacıyla yapılan
çalışmadan elde edilen bulgular iki bölümde ele alınmıştır:
3.1. Anne ve Baba Adaylarının Tanımlayıcı Özelliklerine İlişkin Bulgular
3.2. Anne ve Baba Adaylarının Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarına
İlişkin Bulgular
3.1. ANNE VE BABA ADAYLARININ TANIMLAYICI ÖZELLİKLERİNE
İLİŞKİN BULGULAR
3.1.1.
ANNE
VE
BABA
ADAYLARININ
SOSYO-DEMOGRAFİK
ÖZELLİKLERİNE GÖRE DAĞILIMLARI
Tablo 1: Anne ve Baba Adaylarının Sosyo-Demografik Özelliklerine Göre
Dağılımları
Anne Adayı
Yaş
20-24 yaş
25-29 yaş
30-34 yaş
35 yaş ve üstü
Eğitim Durumu
İlkokul
Ortaokul/Lise
Yüksekokul / Fakülte
Meslek
Öğrenci
Ev hanımı
Serbest meslek
İşçi
Memur
Çalışma Durumu
Çalışan
Çalışmayan
Doğumdan Sonra Çalışma Durumu
Evet
Hayır
Sosyal Güvence Durumu
Var
Yok
Sosyal Güvence Tipi
Bağ-Kur
Emekli Sandığı
SSK (Sosyal Sigortalar Kurumu)
Ev Halkı Gelir Durumu
Düşük gelir (449 YTL ve altı)
Alt orta gelir (450 YTL–1123 YTL)
Üst orta gelir (1124 YTL–2365 YTL)
En Uzun Süre Yaşanılan Yer
Köy/Kasaba
İlçe
Kent/Merkez
Yaşanılan Evin Bireylere Ait Olma Durumu
Evet
Hayır
TOPLAM
Baba Adayı
Sayı
%
Sayı
%
15
10
5
-
50.0
33.3
16.7
-
2
19
7
2
6.7
63.3
23.3
6.7
5
15
10
16.7
50.0
33.3
2
21
7
6.7
70.0
23.3
1
15
6
4
4
3.3
50.0
20.0
13.3
13.3
7
14
9
23.3
46.7
30.0
10
20
33.3
66.7
30
-
100.0
-
13
17
43.3
56.7
30
-
100.0
-
28
2
93.3
6.7
28
2
93.3
6.7
2
7
19
6.7
23.3
63.3
2
7
19
6.7
23.3
63.3
5
21
4
16.7
70.0
13.3
5
21
4
16.7
70.0
13.3
3
10
17
10.0
33.3
56.7
3
8
19
10.0
26.7
63.3
15
15
30
50.0
50.0
100.0
15
15
30
50.0
50.0
100.0
Tablo 1’de, anne ve baba adaylarının sosyo-demografik özelliklerine göre
dağılımlarına ilişkin bulgulara yer verilmiştir:
Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %50.0’si 20-24 yaş, %33.3’ü
25-
29 yaş, %16.7’si 30-34 yaş grubunda yer almaktadır. Anne adaylarının yaş ortalaması
25.16±3.4’tür. Araştırma kapsamına alınan baba adaylarının %63.3’ü
25-29 yaş,
%6.7’si 20-24 yaş, %23.3’ü 30-34 yaş, %6.7’si 35 yaş ve üstündedir. Baba adaylarının
yaş ortalaması 28.96±4.34’tür.
Anne ve baba adaylarının eğitim durumlarına göre dağılımlarına bakıldığında;
anne adaylarının %50.0’si, baba adaylarının ise %70.0’i ortaokul/lise düzeyinde eğitim
aldıklarını belirtmişlerdir.
Anne adaylarının %50.0’si ev hanımıdır ve %66.7’si herhangi bir işte
çalışmadığını ifade etmiştir. Doğumdan sonra anne adaylarının %43.3’ü tekrar
çalışmaya başlayacaklarını ifade etmektedirler. Baba adaylarının ise; %46.7’sı işçi,
%30.0’u memur ve %23.3’ü serbest meslek mensubu olup tamamı çalışmaktadır.
Anne ve baba adaylarının %93.3’ünün sosyal güvenceleri bulunmaktadır. Anne ve
baba adaylarının, %63.3’ü Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), %23.3’ü Emekli Sandığı ve
%6.7’si Bağ-Kur’a bağlı olduklarını belirtmişlerdir.
Anne ve baba adaylarının %70.0 ile büyük bir çoğunluğu alt orta gelir grubunda
(450–1123 YTL) yer almaktadır (91).
Anne adaylarının %56.7’sinin, baba adaylarının ise %63.3’ünün en uzun süre
yaşadıkları yer kent/merkezdir. Bireylerin %50.0’si kendi evlerinde yaşadıklarını
belirtmişlerdir.
3.1.2. ANNE VE BABA ADAYLARININ EVLİLİKLERİNE İLİŞKİN BAZI
ÖZELLİKLERİNE GÖRE DAĞILIMLARI
Tablo 2: Anne ve Baba Adaylarının Evliliklerine İlişkin Bazı Özelliklerine
Göre Dağılımları
Anne Adayı
Sayı
%
Evlilik Yaşı
19 yaş ve altı
20–24 yaş
25–29 yaş
30 yaş ve üstü
Evlilik Sayısı
1 kez
2 kez
Evlilik Süresi
0-1 yıl
1-2 yıl
2 yıl ve üstü
Medeni Durum
Resmi nikah
Dini nikah
Her ikisi
Evlilik Sonrası Aile Tipi
Çekirdek aile
Geniş aile
Eş İle Uyum
Her zaman uyumlu
Genellikle uyumlu
Çevre İle Uyum
Her zaman uyumlu
Genellikle uyumlu
TOPLAM
Baba Adayı
Sayı
%
3
19
7
1
10.0
63.3
23.3
3.3
7
17
6
23.3
56.7
20.0
30
-
100.0
-
27
3
90.0
10.0
14
10
6
46.7
33.3
20.0
14
10
6
46.7
33.3
20.0
8
1
21
26.7
3.3
70.0
8
1
21
26.7
3.3
70.0
28
2
93.3
6.7
28
2
93.3
6.7
15
15
50.0
50.0
23
7
76.7
23.3
10
20
30
33.3
66.7
100.0
14
16
30
46.7
53.3
100.0
Tablo 2’de, anne ve baba adaylarının evliliğe ilişkin bazı özelliklerin dağılımları
verilmiştir:
Anne adaylarının büyük bir çoğunluğu %63.3 ile 20–24 yaş arasında
evlenmişlerdir ve evlenme yaş ortalaması 23.00±3.0’tür. Baba adayları ise; %56.7’si 25–
29 yaş arasında evlenmişlerdir ve evlenme yaş ortalaması 26.76 ± 4.3’tür.
Anne ve baba adaylarının tamamı eşleriyle isteyerek evlendiklerini ifade
etmişlerdir. Anne adaylarının tamamının, baba adaylarının ise; %90.0’ının ilk evliliğidir.
Anne ve baba adaylarının %46.7 ile büyük bir çoğunluğunun evlilik süresi 1 yıl ve
altındadır. Bireylerin %96.7’sinin (n=29) resmi nikahı varken, %3.3’ünün (n=1) resmi
nikahı yoktur. Resmi nikahla birlikte dini nikah yaptırma oranı %70 (n=21) olarak
belirlenmiştir. Ayrıca, ailelerin %93.3’ünün evlilik sonrası aile tiplerinin çekirdek aile
olduğunu ifade ettikleri görülmüştür.
Anne adaylarının %50.0’si ve baba adaylarının %76.7’si eşleri ile her zaman
uyumlu olduklarını belirtmişlerdir. Ayrıca, anne adaylarının %66.7’si ve baba
adaylarının %53.3’ü çevre ile genellikle uyumlu olduklarını ifade etmişlerdir.
3.1.3. ANNE VE BABA ADAYLARININ GEBELİK DÖNEMİNDE CİNSEL
YAŞAM ÖZELLİKLERİNE GÖRE DAĞILIMLARI
Tablo 3: Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Cinsel Yaşam
Özelliklerine Göre Dağılımları
Anne Adayı
Sayı
%
Eş İle Cinsellikle İlgili Konuları Rahat
Paylaşabilme Durumu
Evet
Hayır
Gebelik Nedeniyle Cinsel İlişki Sıklığında
Azalma Durumu
Azalma olan
Azalma olmayan
Cinsel Davranışlarda Değişiklik Olma
Durumu
Bir değişiklik olmayan
Cinsel ilişkiden daha fazla haz almaya başlayan
Cinsel ilişkiden daha az haz almaya başlayan
Cinsel ilişkiden tamamen uzaklaşan
Eşi İstediği İçin Cinsel İlişki Gerçekleşme
Durumu
Evet
Hayır
Cinsel İlişki Reddedildiğinde Eşin Tepkisi
Olumlu
Olumsuz
Cinsel İlişkiyi Reddetme Nedenleri*
Fiziksel rahatsızlık
Bebeğin zarar görmesinden korkma
Cinsel isteğin öncekine göre daha az olması
Anne adayının çekiciliğini yitirdiğini düşünme
Gebeliğe bağlı deneyimsizlik yaşama
Gebelik dışı nedenler
Sağlık personeli önerisi
Sağlık personeli dışındaki bireylerin önerisi
TOPLAM
*Bu soru için birden fazla seçenek işaretlenmiştir.
Baba Adayı
Sayı
%
30
-
100.0
-
27
3
90.0
10.0
25
5
83.3
16.7
28
2
93.3
6.7
15
4
9
2
50.0
13.3
30.0
6.7
22
3
5
73.3
16.7
10.0
7
23
23.3
76.7
5
25
16.7
83.3
29
1
96.7
3.3
24
6
80.0
20.0
23
25
12
3
6
2
11
30
76.7
83.3
40.0
10.0
20.0
6.7
36.7
100.0
30
7
12
2
18
4
30
100.0
23.3
40.0
6.7
60.0
13.3
100.0
Tablo 3’te, anne ve baba adaylarının gebelik döneminde cinsel yaşam özelliklerine
göre dağılımları verilmiştir:
Anne adaylarının %100.0’ü, baba adaylarının %90.0’ı gebelik döneminde eşleri ile
cinsellikle ilgili konuları rahatlıkla paylaşabildiklerini bildirmişlerdir.
Anne adaylarının %83.3’ü, baba adaylarının %93.3’ü gebelik döneminde cinsel
ilişki sıklıklarında azalma olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca, anne adaylarının %50.0’si,
baba adaylarının ise %73.3’ü gebelik döneminde cinsel davranışlarında bir değişiklik
olmadığını belirtmişlerdir.
Anne adaylarının %23.3’ü, baba adaylarının %16.7’si gebelik döneminde
istemedikleri halde eşleri istediği için cinsel ilişkiye girdiklerini belirtmişlerdir.
Anne adaylarının %96.7’si, baba adaylarının ise %80.0’i gebelik döneminde cinsel
ilişkiyi reddettikleri zaman eşlerinin olumlu karşıladığını belirtmişlerdir.
Anne adaylarının %83.3’ü ve baba adaylarının tamamı gebelikte cinsel ilişkiyi
reddetme
nedenleri
belirtmişlerdir.
olarak
“bebeğin
zarar
görmesinden
korkma”
durumunu
3.1.4. ANNE VE BABA ADAYLARININ GEBELİK DÖNEMİNDE SİGARA VE
ALKOL KULLANMA DURUMLARINA GÖRE DAĞILIMLARI
Tablo 4: Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Sigara ve Alkol
Kullanma Durumlarına Göre Dağılımları
Anne Adayı
Sayı
%
Sigara Kullanma Durumu
Evet
Hayır
Alkol Kullanma Durumu
Evet
Hayır
TOPLAM
Baba Adayı
Sayı
%
3
27
10.0
90.0
18
12
60.0
40.0
30
30
100.0
100.0
6
24
30
20.0
80.0
100.0
Tablo 4’te, anne ve baba adaylarının gebelik döneminde sigara ve alkol kullanma
durumlarına göre dağılımları verilmiştir:
Anne
adaylarının
%90.0’ı
gebelik
döneminde
sigara,
tamamı
alkol
kullanmadıklarını belirtirken; baba adaylarının %60.0’ı gebelik döneminde sigara,
%80.0’i da alkol kullanmadıklarını belirtmişlerdir.
3.1.5. ANNE ADAYLARININ
DAĞILIMLARI
OBSTETRİK
ÖZELLİKLERİNE
GÖRE
Tablo 5: Anne Adaylarının Obstetrik Özelliklerine Göre Dağılımları
Sayı
%
Gebelik Haftası
1-12 hafta
7
23.3
13-24 hafta
8
26.7
25-40 hafta
15
50.0
Gebelik Öncesi BKİ
Zayıf (18.49 kg/m² ve altı)
Normal (18.5-24.9 kg/m²)
Hafif şişman (25.0-29.9 kg/m²)
TOPLAM
4
21
5
30
16.7
70.0
13.3
100.0
Tablo 5’te, anne adaylarının obstetrik özelliklerine göre dağılımları verilmiştir:
Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %23.3’ü 1-12. gebelik haftasında,
%26.7’si 13-24. gebelik haftasında ve %50.0’si 25-40. gebelik haftasındadır.
Anne adaylarının %16.7’sinin gebelik öncesi dönemde Zayıf, %70.0’inin Normal
ve %13.3’ünün Hafif Şişman sınırları içerisinde BKİ’ye sahip olduğu belirlenmiştir.
Anne adaylarının gebelik öncesi dönem BKİ ortalaması 21.50±3.1 olarak bulunmuştur.
3.1.6. ANNE VE BABA ADAYLARININ EMOSYONEL DURUMLARINA GÖRE
DAĞILIMLARI
Tablo 6: Anne ve Baba Adaylarının Emosyonel Durumlarına Göre Dağılımları
Anne Adayı Baba Adayı
Sayı %
Sayı %
Gebelik İstemi
İsteyerek/Planlı
İstemeden/Plansız
Anne/Baba Olunacağı İlk Öğrenildiğindeki Hisler
Hiçbir şey anlayamama
Üzülme ve olumsuz duygular
Mutluluk, sevinç ve olumlu duygular
Annelik/Babalık İçin Kendini Hazır Hissetme
Hazır hissediyor
Hazır hissetmiyor
Emin değil
Gebeliğe Bağlı Oluşan Fiziksel Değişimi Algılayış
Kötü/Çok kötü
Normal
İyi/Çok iyi
Doğuma İlişkin Düşünceler
Ağrılı ve korku verici
Mutluluk verici ve normal
Stresli fakat mutluluk verici
Duygularını tanımlayamama
Doğumu Yaptıracak Sağlık Personelinin Cinsiyetine
İlişkin Düşünceler
Cinsiyet önemli
Cinsiyet önemli değil
Araştırmacının Verdiği Eğitimden Önce Başka
Kaynaklardan Bilgi Alma Durumu
Bilgi alan
Bilgi almayan
Bilgi Kaynakları*
Kitle iletişim araçları (TV/radyo/internet/kitap/dergi vb)
Doğum öncesi hazırlık sınıfları
Aile büyükleri
Ebe/hemşire
Doktor
Doğum Öncesi Hazırlık Sınıflarında Eğitim Almayı
İsteme Durumu
İstiyor
İstemiyor
TOPLAM
*Bu soru için birden fazla seçenek işaretlenmiştir.
24
6
80.0
20.0
28
2
93.3
6.7
8
1
21
26.7
3.3
70.0
4
1
25
13.3
3.3
83.3
26
4
86.7
13.3
28
2
93.3
6.7
3
22
5
10.0
73.3
16.7
23
7
76.7
23.3
7
6
15
2
23.3
20.0
50.0
6.7
3
5
18
4
10.0
16.7
60.0
13.3
6
24
20.0
80.0
6
24
20.0
80.0
23
7
76.7
23.3
17
13
56.7
43.3
20
2
7
11
5
66.7
6.7
23.3
36.7
16.7
12
1
4
3
7
40.0
3.3
13.3
10.0
23.3
26
4
30
86.7
13.3
100.0
22
8
30
73.3
26.7
100.0
Tablo 6’da, anne ve baba adaylarının emosyonel durumlarına göre dağılımları
verilmiştir:
Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %80.0’i ve baba adaylarının %93.3’ü
isteyerek ve planlayarak gebeliğin gerçekleştiğini belirtmişlerdir. Doğacak bebeğin
cinsiyet tercihi durumlarına bakıldığında; anne adaylarının %16.7’si kız çocuk, %3.3’ü
erkek çocuk istediklerini ve %80.0’i de cinsiyet tercihlerinin olmadığını belirtmişlerdir.
Baba adaylarının ise; %13.3’ü kız çocuk, %16.7’si erkek çocuk istediklerini ve %70.0’i
da cinsiyet tercihlerinin olmadığını belirtmişlerdir.
Anne adaylarının %70.0’i, baba adaylarının ise; %83.3’ü anne-baba olacaklarını
ilk öğrendiklerinde mutluluk, sevinç ve olumlu duygular yaşamışlardır. Anne
adaylarının %86.7’si kendilerini annelik için hazır hissederken; baba adaylarının da
%93.3’ü kendilerini babalık için hazır hissettiklerini ifade etmişlerdir.
Anne adaylarının %73.3’ü, baba adaylarının ise %76.7’si gebeliğe bağlı oluşan
fiziksel değişimi normal olarak algıladıklarını belirtmişlerdir.
Anne adaylarının %50.0’si, baba adaylarının %60.0’ı doğumu stresli fakat
mutluluk verici olarak belirtmişlerdir.
Anne ve baba adaylarının %80.0 ile büyük bir çoğunluğu doğumu yaptıracak
sağlık profesyonelinin cinsiyetinin önemli olmadığını belirtmişlerdir.
Anne adaylarının %76.7’si, baba adaylarının ise; %56.7’si araştırmacı tarafından
verilen eğitim öncesi dönemde başka kaynaklardan; gebelik, doğum, bebek bakımı vb
konularda bilgi almışlardır. Bilgi alan anne adaylarının %66.7 ve baba adaylarının
%40.0 ile büyük çoğunluğu kitle iletişim araçlarından (televizyon, radyo, internet, kitap,
dergi vb) bilgi almışlardır. Ayrıca, anne adaylarının %86.7’si, baba adaylarının ise;
%73.3’ü doğum öncesi hazırlık sınıflarında eğitim almayı istemektedirler.
Araştırmacı tarafından verilen eğitim öncesi dönemde, anne adaylarının
%50.0’sinin bebek bakımında deneyimi (kardeş, yeğen vb) olmuş, %50.0’sinin bebek
bakımında deneyimi olmamıştır. Baba adaylarının ise; %30.0’unun bebek bakımında
deneyimi (kardeş, yeğen vb) olmuş, %70.0’inin bebek bakımında deneyimi olmamıştır.
3.1.7.
ANNE
VE
BABA
ADAYLARININ
SOSYAL
DESTEK
ALMA
DURUMLARINA GÖRE DAĞILIMLARI
Tablo 7: Anne ve Baba Adaylarının Sosyal Destek Alma Durumlarına Göre
Dağılımları
Anne Adayı
Sayı
%
Baba Adayının Anne Adayına Destek Olma
Durumu
Destek olan
Destek olmayan
Gebelik Döneminde Destek Alınan Bireyler
Eş
Aile büyükleri
Arkadaş
Sağlık personeli
Destek almama
Doğumdan Sonra Bebek Bakımında Destek
Olabilecek Kişilerin Varlığı
Var
Yok
Destek olmayı düşünüyor
Destek olmayı düşünmüyor
Doğumda Eşin Olmasını/Olmayı İsteme
Durumu
İstiyor
İstemiyor
TOPLAM
Baba Adayı
Sayı
%
28
2
93.3
6.7
29
1
96.7
3.3
23
2
1
4
-
76.7
6.7
3.3
13.3
-
9
10
1
8
2
30.0
33.3
3.3
26.7
6.7
26
4
-
86.7
13.3
-
28
2
93.3
6.7
7
23
30
76.7
23.3
100.0
28
2
30
93.3
6.7
100.0
Tablo 7’de, anne ve baba adaylarının sosyal destek alma durumlarına göre
dağılımları verilmiştir:
Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %93.3’ü eşlerinin gebelik döneminde
kendilerine destek olduğunu ve en büyük desteği %76.7 oranında yine eşlerinden
aldıklarını belirtmişlerdir. Baba adaylarının ise; %96.7’si gebelik döneminde eşlerine
destek olduklarını, kendilerinin ise en büyük desteği %33.3 oranında aile büyüklerinden
aldıklarını belirtmişlerdir.
Anne adaylarının %86.7’si doğumdan sonra kendilerine bebek bakımında destek
olabilecek kişilerin olduğunu, %13.3’ü doğumdan sonra kendilerine bebek bakımında
destek olabilecek kişilerin olmadığını belirtmişlerdir. Baba adaylarının ise; %93.3’ü
doğumdan sonra eşlerine bebek bakımında destek olmayı düşünürken, %6.7’si
doğumdan
sonra
eşlerine
bebek
bakımında
destek
olmayı
düşünmediklerini
belirtmişlerdir.
Anne adaylarının %76.7’si, baba adaylarının %93.3’ü doğumda birlikte olmak
istediklerini belirtmişlerdir.
3.2.
ANNE VE BABA ADAYLARININ DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI
PUAN ORTALAMALARINA İLİŞKİN BULGULAR
Bu bölümde, anne ve baba adaylarının durumluk-sürekli kaygı düzeylerine ilişkin
bulgular verilmiştir.
3.2.1. ANNE ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI
Tablo 8:Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı
Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması
Eğitim Öncesi
(n=30)
Ort
Durumluk Kaygı
Puan Ortalaması
Sürekli Kaygı
Puan Ortalaması
Ss
Eğitim Sonrası
(n=30)
Ort
Ss
t
p*
33.96 ± 7.98
28.20 ± 5.97
5.616
0.000
42.63 ± 5.64
41.76 ± 5.32
1.710
0.098
* Bağımlı gruplarda t testi
Tablo 8’de, anne adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk kaygı puan
ortalamalarının karşılaştırılması gösterilmiştir:
Anne adaylarının durumluk kaygı puan ortalamaları, eğitim öncesi 33.96±7.98,
eğitim sonrası 28.20±5.97 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel olarak
anlamlıdır (t=5.616, p<0.01).
Sürekli kaygı puan ortalamaları ise; eğitim öncesi 42.63±5.64 ve eğitim sonrası
41.76±5.32 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir
(t=1.710, p>0.05).
42.63
45
40
35
O
R
T
A
L
A
M
A
41.76
33.96
28.20
30
25
20
15
10
5
0
Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası
DURUMLUK KAYGI PUANI
SÜREKLİ KAYGI PUANI
Grafik 1: Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması
3.2.2. BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI
Tablo 9: Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı
Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması
Eğitim Öncesi
(n=30)
Ort
Durumluk Kaygı
Puan Ortalaması
Sürekli Kaygı
Puan Ortalaması
Ss
Eğitim Sonrası
(n=30)
Ort
Ss
t
p*
30.26 ± 7.31
27.30 ± 6.83
4.111
0.000
38.16 ± 6.31
35.40 ± 7.09
3.222
0.003
* Bağımlı gruplarda t testi
Tablo 9’da, baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumluk kaygı puan
ortalamalarının karşılaştırılması gösterilmiştir:
Baba adaylarının durumluk kaygı puan ortalamaları, eğitim öncesi 30.26±7.31,
eğitim sonrası 27.30±6.83 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel olarak
anlamlıdır (t=4.111, p<0.01).
Sürekli kaygı puan ortalamaları ise; eğitim öncesi 38.16±6.31 ve eğitim sonrası
35.40±7.09 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (t=3.222,
p<0.01).
38.16
35.40
40
35
30.26
27.30
O
R
T
A
L
A
M
A
30
25
20
15
10
5
0
Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası
DURUMLUK KAYGI PUANI
SÜREKLİ KAYGI PUANI
Grafik 2: Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması
3.2.3. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI
DURUMLUK-SÜREKLİ
KAYGI
PUAN
ORTALAMALARININ
KARŞILAŞTIRILMASI
Tablo 10: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası DurumlukSürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması
Anne Adayı
(n=30)
Ort
Ss
Baba Adayı
(n=30)
Ort
Ss
t
p*
Eğitim Sonrası
33.96 ± 7.98
28.20 ± 5.97
30.26 ± 7.31
27.30 ± 6.83
1.871
0.543
0.066
0.589
Sürekli Kaygı Puan Ortalaması
Eğitim Öncesi
Eğitim Sonrası
42.63 ± 5.64
41.76 ± 5.32
38.16 ± 6.31
35.40 ± 7.09
2.889
3.932
0.005
0.000
Durumluk Kaygı Puan Ortalaması
Eğitim Öncesi
* Bağımsız gruplarda t testi
Tablo 10’da, anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumluksürekli kaygı puan ortalamalarının karşılaştırılması gösterilmiştir:
Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması 33.96±7.98,
eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması 28.20±5.97’dir. Baba adaylarının ise;
eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması 30.26±7.31, eğitim sonrası durumluk
kaygı puan ortalaması 27.30±6.83’tür. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi durumluk
kaygı puan ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
saptanmamıştır (t=1.871, p>0.05). Anne ve baba adaylarının eğitim sonrası durumluk
kaygı puan ortalamaları karşılaştırıldığında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık
saptanmamıştır (t=0.543, p>0.05).
Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması 42.63±5.64, eğitim
sonrası sürekli kaygı puan ortalaması 41.76±5.32’dir. Baba adaylarının ise; eğitim
öncesi sürekli kaygı puan ortalaması 38.16±6.31, eğitim sonrası sürekli kaygı puan
ortalaması 35.40±7.09’dur. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan
ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır
(t=2.889, p<0.01). Anne ve baba adaylarının eğitim sonrası sürekli kaygı puan
ortalamaları karşılaştırıldığında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır
(t=3.932, p<0.01).
Anne Adayı
Baba Adayı
42.63
38.16
45
40
35
O
R
T
A
L
A
M
A
41.76
35.40
33.96
30.26
28.20
27.30
30
25
20
15
10
5
0
Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası
DURUMLUK KAYGI PUANI
SÜREKLİ KAYGI PUANI
Grafik 3: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası
Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması
3.2.4. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI
DURUMLUK-SÜREKLİ
KAYGI
PUAN
FARK
ORTALAMALARININ
KARŞILAŞTIRILMASI
Tablo 11: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk- Sürekli
Kaygı Puan Fark Ortalamalarının Karşılaştırılması
Anne Adayı Baba Adayı
(n=30)
(n=30)
Ort
Ss
Ort
Ss
Durumluk Kaygı Puan Fark Ortalaması
(Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası)
Sürekli Kaygı Puan Fark Ortalaması
(Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası)
t
p*
0.030
5.76 ± 5.62
2.96 ± 3.95
2.231
0.86 ± 2.77
2.76 ± 4.70
-1.906 0.063
* Bağımsız gruplarda t testi
Tablo 11’de, anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumluksürekli kaygı puan fark ortalamalarının karşılaştırılması gösterilmiştir:
Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan fark
ortalaması (5.76±5.62) ve baba adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı
puan fark ortalamasından (2.96±3.95) istatistiksel olarak anlamlı farklı bulunmuştur
(t=2.231, p<0.05).
Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan fark ortalaması
(0.86±2.77) ve baba adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan fark
ortalaması (2.76±4.70) arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (t=1.906, p>0.05).
3.2.5. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI
DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI PUAN FARKLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ
Tablo 12: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-
BABA ADAYI (n=30)
Sürekli Kaygı Puan Farkları Arasındaki İlişki
ANNE ADAYI (n=30)
Durumluk Kaygı Puan Farkı
(Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası)
r
p*
Durumluk Kaygı Puan Farkı
(Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası)
0.087
0.649
Sürekli Kaygı Puan Farkı
(Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası)
Sürekli Kaygı Puan Farkı
(Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası)
r
p*
0.161
0.394
* Pearson momentler çarpımı korelasyon analizi
Tablo 12’de, anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk-sürekli
kaygı puan farkları arasındaki ilişki gösterilmiştir:
Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan farkları ile
baba adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan farkları arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (r=0.087, p>0.05).
Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan farkları ile baba
adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan farkları arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (r=0.161, p>0.05).
3.2.6. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARI ARASINDAKİ İLİŞKİ
Tablo 13: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi Durumluk-Sürekli Kaygı
BABA ADAYI (n=30)
Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki
ANNE ADAYI (n=30)
Eğitim Öncesi Durumluk Kaygı
Puan Ortalaması
r
p*
Eğitim Öncesi Durumluk Kaygı
Puan Ortalaması
0.486**
0.007
Eğitim Öncesi Sürekli Kaygı Puan
Ortalaması
Eğitim Öncesi Sürekli Kaygı
Puan Ortalaması
r
p*
0.220
0.244
* Pearson momentler çarpımı korelasyon analizi
**p<0.01
Tablo 13’te, anne ve baba adaylarının eğitim öncesi durumluk-sürekli kaygı puan
ortalamaları arasındaki ilişki incelenmiştir:
Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması ile baba
adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması arasında pozitif yönlü orta
dereceli anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r=0.486, p<0.01).
Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının
eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamıştır (r=0.220, p>0.05).
3.2.7. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM SONRASI DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARI ARASINDAKİ İLİŞKİ
Tablo 14: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı
BABA ADAYI (n=30)
Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki
ANNE ADAYI (n=30)
Eğitim Sonrası Durumluk Kaygı
Puan Ortalaması
r
p*
Eğitim Sonrası Durumluk Kaygı
Puan Ortalaması
0.330
0.074
Eğitim Sonrası Sürekli Kaygı Puan
Ortalaması
Eğitim Sonrası Sürekli Kaygı
Puan Ortalaması
r
p*
0.164
0.386
* Pearson momentler çarpımı korelasyon analizi
Tablo 14’te, anne ve baba adaylarının eğitim sonrası durumluk-sürekli kaygı puan
ortalamaları arasındaki ilişki incelenmiştir:
Anne adaylarının eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması ile baba
adaylarının eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması arasında pozitif yönde orta
dereceli anlamlı olmayan bir ilişki bulunmuştur (r=0.330, p>0.05).
Anne adaylarının eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının
eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamıştır (r=0.164, p>0.05).
BÖLÜM IV
TARTIŞMA
Araştırma, ilk kez anne ve baba olacak bireylere doğum öncesi dönemde verilen
eğitimin durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri üzerindeki etkisini saptamak amacı ile
planlanmış ve uygulanmıştır. Bu bölümde araştırma sonucunda elde edilen bulgular
literatür bilgiler doğrultusunda tartışılmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgular iki
bölümde ele alınmıştır:
4.1. Anne ve Baba adaylarının Tanımlayıcı Özelliklerine İlişkin Bulguların
İncelenmesi
4.2. Anne ve Baba Adaylarının Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarına
İlişkin Bulguların İncelenmesi
4.1. ANNE VE BABA ADAYLARININ TANIMLAYICI ÖZELLİKLERİNE
İLİŞKİN BULGULARIN İNCELENMESİ
Bu bölümde, anne ve baba adaylarının tanımlayıcı özelliklerine ilişkin sayı ve
yüzde dağılımı olarak verilen bulgular literatür bilgiler doğrultusunda tartışılmıştır.
Tanımlayıcı özelliklere ait verilerin özellikle sunulmasının amacı, elde edilen sonuçların
toplamın hangi özelliği için geçerli olduğu konusunda bilgi vermektir.
4.1.1.
ANNE
VE
BABA
ADAYLARININ
SOSYO-DEMOGRAFİK
ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ
Yapılan çalışmada; anne adaylarının %50.0’si 20-24 yaş, %33.3’ü 25-29 yaş,
%16.7’si 30-34 yaş grubunda yer almaktadır. Anne adaylarının yaş ortalaması
25.16±3.4’tür. Araştırma kapsamına alınan baba adaylarının %63.3’ü 25-29 yaş, %6.7’si
20-24 yaş, %23.3’ü 30-34 yaş, %6.7’si 35 yaş ve üstündedir. Baba adaylarının yaş
ortalaması 28.96±4.34’tür (Tablo 1). Doğurganlık çağı ile ilgili Berkiten (1999) ve
Gençalp (2001) tarafından yapılan diğer çalışmalar da bu çalışma verileri ile benzer yaş
gruplarını kapsamaktadır (14,45). TNSA 2003 yılı verilerine göre kadınların ilk doğum
yaş ortalaması 21.8’dir (96). Çalışmadan elde edilen sonuçlar Türkiye genelindeki ilk
doğum yaş ortalamasından daha büyüktür. Yapılan çalışmalar ve bu çalışmaya ait ilk
doğum yaş ortalamasının TNSA verilerinden farklı olmasının nedeni; araştırma
verilerinin kentsel yerleşim bölgelerinde toplanmış olmasından kaynaklandığını
düşündürmektedir.
Anne adaylarının %50.0’sinin, baba adaylarının ise %70.0’inin ortaokul/lise
düzeyinde eğitim aldıkları saptanmıştır (Tablo 1). TNSA 2003 yılı verilerine göre ise;
kadınların %37.6’sının ilkokul, %9.5’inin ortaokul, %14.2’sinin lise ve üstü düzeyde
eğitim aldıkları, erkeklerin de %39.2’sinin ilkokul, %14.7’sinin ortaokul, %22.5’inin lise
ve üstü düzeyde eğitim aldıkları saptanmıştır (96). Çalışmadaki eğitime yönelik veriler
TNSA verilerinden farklılık göstermektedir. Bu farklılık; çalışmanın kentsel bir alanda
yapılmasının yanı sıra Türkiye’de kadınlarda eğitim durumunun yükselmekte olması
ayrıca, çalışmanın ilk kez anne ve baba olacak bireyler ile yürütülmesinden
kaynaklandığı düşünülmektedir. Çalışma daha önce gebeliği deneyimleyen anne-baba
adayları ile yapılmış olsaydı, bireylerin yaş ortalamalarının daha yüksek ve eğitim
durumlarının daha düşük olması beklenebilirdi.
Anne adaylarının %66.7’si herhangi bir işte çalışmamaktadır. Baba adaylarının ise
tamamı çalışmaktadır (Tablo 1). T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
Hanehalkı İşgücü Araştırması 2007 Mayıs Dönemi sonuçlarına göre; erkeklerin
%28.2’sinin, kadınların %73.7’sinin çalışmadığı belirtilmektedir (95). TNSA 2003 yılı
verilerine göre de; kadınların %73.0’ünün çalışmadığı belirtilmektedir (96). Hem TÜİK
ve TNSA hem de araştırma verilerinde görüldüğü gibi kadınların büyük bir çoğunluğu
çalışmamaktadır. Bu durum Türk toplumunda genel olarak ailenin maddi sorumluluğunu
erkeğin üstlenmesi, kadınların eğitim durumlarının düşüklüğü, çalışma alanlarının
sınırlılığı ve kadınların bu konuda daha az sorumluluk almaları ile açıklanabilir.
Anne ve baba adaylarının %16.7’si düşük gelir grubunda (449 YTL ve altı) yer
alırken, %70.0 ile büyük bir çoğunluğu alt orta gelir grubunda (450–1123 YTL) yer
almaktadır (Tablo 1). Anne ve baba adaylarının büyük çoğunluğunun alt orta gelir
grubunda yer alması, verilerin kentsel yerleşim bölgesinde toplanması ile açıklanabilir.
Anne adaylarının %56.7’sinin, baba adaylarının ise %63.3’ünün en uzun süre
yaşadıkları yer kent/merkez olarak bulunmuştur (Tablo 1). Anne ve baba adaylarının
çoğunluğunun
kent/merkezde
yaşaması,
gebelik
süresince
bireylerin
sağlık
profesyonellerinden izlem, bakım ve eğitim almaları konusunda önem taşımaktadır.
4.1.2. ANNE VE BABA ADAYLARININ EVLİLİKLERİNE İLİŞKİN
BAZI ÖZELLİKLERİN İNCELENMESİ
Yapılan bu çalışmada; anne adaylarının büyük bir çoğunluğu %63.3 ile 20-24 yaş
arasında evlenmiş ve evlenme yaş ortalaması 23.00±3.0 olarak bulunmuştur. Baba
adaylarının ise; %56.7’si 25-29 yaş arasında evlenmiş ve evlenme yaş ortalaması
26.76±4.3 olarak bulunmuştur. Bireylerin tamamı eşleriyle isteyerek evlendiklerini ifade
etmişlerdir (Tablo 2). TÜİK evlenme ve boşanma istatistikleri 2006 yılı sonuçlarına
göre; kadınların ilk evlenme yaş ortalaması 22.8, erkeklerin ise; 26.1 olarak
belirtilmektedir (94). Çalışmadaki evlenme yaş ortalamasına ilişkin veriler TÜİK verileri
ile uygunluk göstermektedir. Bu sonuç ülkemizde ilk evlenme yaşının yükselmekte
olduğunu düşündürmektedir.
Anne adaylarının %50.0’si ve baba adaylarının %76.7’si eşleri ile her zaman
uyumlu olduklarını belirtmişlerdir. Ayrıca, anne adaylarının %66.7’si ve baba
adaylarının %53.3’ü çevre ile genellikle uyumlu olduklarını ifade etmişlerdir
(Tablo
2). Gebelik, eşlerin her ikisini de etkileyen bir kriz dönemidir (98). Gebeliğin kabulü
sürecinde anne ve baba adayları benzer emosyonel tepkiler vermekle birlikte, bu
çalışmada görüldüğü gibi anne adayları eşe uyum konusunda daha çok sorun
yaşamaktadırlar. Bu nedenle, anne adaylarının eşleri ile karşılıklı uyum içinde olmaları
gebelik sürecini daha olumlu deneyimlemeleri açısından önemlidir. Demirci ve
Karanisoğlu (2001) tarafından ilk gebeliği olan kadınların psikolojik tepkilerinin
incelenmesi amacıyla 259 anne adayı ile yapılan çalışmada; anne adayının çevresiyle,
özellikle eşiyle olan ilişkilerinin gebeliğin kabulünde ve olumlu emosyonel tepkilerin
ortaya çıkmasında önemli rol oynadığı belirtilmektedir (32). Dülgerler ve arkadaşları
(2005) tarafından gebelerin ruhsal belirti dağılımlarının incelenmesi amacıyla yapılan
çalışmada; gebelikleri nedeniyle eşleriyle ilişkilerinin etkilendiğini ifade eden anne
adaylarının kaygılarının anlamlı düzeyde yüksek olduğu belirtilmektedir (35).
4.1.3. ANNE VE BABA ADAYLARININ GEBELİK DÖNEMİNDE CİNSEL
YAŞAM ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ
Yapılan çalışmada; anne adaylarının %100.0’ü, baba adaylarının %90.0’ı gebelik
döneminde
eşleri
ile
cinsellikle
ilgili
konuları
rahatlıkla
paylaşabildiklerini
bildirmişlerdir (Tablo 3). Yangın (2004) tarafından gebelikte cinsel davranışların
belirlenmesi amacıyla 26 anne adayı ile yapılan çalışmada; anne adaylarının %88.5’inin
cinsel ilişkiyle ilgili konuları eşleriyle rahatlıkla paylaşabildikleri belirtilmektedir (107).
Bu çalışmanın sonuçları Yangın’ının çalışma sonuçları ile benzerdir. Bu bize;
toplumumuzda anne ve baba adaylarının isteyerek evlenme oranlarının ve eşler arası
cinsellik ile ilgili paylaşımların arttığını düşündürmektedir.
Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %83.3’ü, baba adaylarının %93.3’ü
gebelik döneminde cinsel ilişki sıklıklarında azalma olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca,
anne adaylarının %50.0’si, baba adaylarının ise %26.7’si gebelik döneminde cinsel
davranışlarında değişiklik olduğunu belirtmişlerdir
(Tablo 3). Gebelikte cinsel yaşama
ilişkin Onah ve arkadaşları (2002), Al Bustan ve arkadaşları (1995), Lee (2002), Yangın
(2004) ve Ünsal (2004) tarafından yapılan çalışmalarda da, bu çalışma sonuçlarına
benzer şekilde anne ve baba adaylarının gebelik döneminde cinsel ilişki sürecinde
birtakım sorunlar yaşadıkları saptanmıştır (4,68,78,100,107).
Anne adaylarının %23.3’ü, baba adaylarının %16.7’si gebelik döneminde
istemedikleri halde, eşleri istediği için cinsel ilişkiye girdiklerini belirtmişlerdir. Gebelik
döneminde baba adayları tarafından cinsel ilişki reddedildiğinde; anne adaylarının
%80.0’inin olumlu tepki vermesine karşın, %20.0’sinin olumsuz tepki verdiği
saptanmıştır
(Tablo 3). Gebelik döneminde cinsel şiddetin incelendiği; Giray ve
arkadaşları (2005), Ayrancı ve arkadaşları (2002), Altan ve Şirin (2005),
Valladares
Cardoza (2005) ve Yangın (2004) tarafından yapılan çalışmalarda, daha çok anne
adaylarının deneyimlediği şiddet türleri ve oranlarına ilişkin bilgiler verilmekte, baba
adaylarına yönelik veri bulunmamaktadır (5,12,47,102,107). Bu çalışmada bireylerin
cinsel yaşantılarında birbirlerine karşı çoğunlukla anlayışlı oldukları ancak, baba
adaylarının anne adaylarından daha fazla duygusal ve sözel şiddet yaşadıkları
bulunmuştur. Bu farklı sonuç gebelik döneminde anne adaylarının emosyonel yönden
baba adaylarına göre daha hassas olmaları ile açıklanabilir.
Anne adaylarının %83.3’ü ve baba adaylarının tamamı gebelikte cinsel ilişkiyi
reddetme
nedenleri
olarak
“bebeğin
zarar
görmesinden
korkma”
durumunu
belirtmişlerdir (Tablo 3). Yangın (2004) tarafından yapılan çalışma da; bu konudaki
araştırma bulgularını desteklemektedir (107).
4.1.4. ANNE VE BABA ADAYLARININ GEBELİK DÖNEMİNDE SİGARA
VE ALKOL KULLANMA DURUMLARININ İNCELENMESİ
Birleşik Devletler Ulusal Yaşam İstatistikleri 2003 Yılı Raporları ve Birleşik
Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verilerinde; gebelikte
sigara kullanımı %11.0 ile %11.4 olarak belirtilmektedir (52,105). Ülkemizde ise;
Marakoğlu ve Erdem (2007), Semiz ve arkadaşları (2006), Çöl (2007), İrge ve
arkadaşları (2005) ve Berkiten (1999) tarafından gebelikte sigara kullanımının
değerlendirildiği çalışmalarda; anne adaylarının gebelik döneminde %9.8 ile %20.8
arasında değişen oranlarda, baba adaylarının ise %52.5 ile %57.5 arasında değişen
oranlarda sigara kullandıkları belirtilmektedir (14,29,60,72,87). Çalışmada ise; anne
adaylarının gebelikte sigara kullanma oranı %10.0 ve baba adaylarının ise %40.0 olarak
saptanmıştır (Tablo 4). Çalışmanın sonuçları biraz daha düşük olmakla birlikte, yapılan
diğer çalışma sonuçları ile benzer olarak bulunmuştur.
Yine yapılan çalışmalarda; anne adaylarının gebelik döneminde alkol kullanma
oranlarının; Birleşik Devletler Ulusal Yaşam İstatistikleri 2002 Yılı Raporları’nda %0.9
olduğu belirtilmektedir (73). Birleşik Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem
Sistemi 2002 yılı verileri ve Anderson ve Baumberg (2006) tarafından Avrupa’da alkol
kullanımına ilişkin raporda ise; gebelik döneminde kadınların %21.4 ile %65.2
oranlarında alkol kullanmaya devam ettikleri belirtilmektedir (9,105).
İrge ve
arkadaşları (2005) ile Haas ve arkadaşları (2005) tarafından gebelikte beslenme ve
sağlık durumunun değerlendirildiği çalışmalarda ise; alkol kullanımının gebelik
döneminde %2 ile %14 arasında olduğu belirtilmektedir (50,60). Çalışmada ise; anne
adaylarının tamamının alkol kullanmadıkları saptanmıştır (Tablo 4). Gebelik döneminde
alkol kullanımına ilişkin çalışma sonuçları farklılık göstermektedir, bu farklılığın
kültürel faktörlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.
4.1.5.
ANNE
ADAYLARININ
OBSTETRİK
ÖZELLİKLERİNİN
İNCELENMESİ
Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %23.3’ü 1-12. gebelik haftasında,
%26.7’si 13-24. ve %50.0’si 25-40. gebelik haftasındadır (Tablo 5). Anne adaylarının
çoğunun II. ve III. trimesterlerde olmasının nedeni; anne adaylarının kontroller için
sağlık kuruluşlarına genellikle II. ve III. Trimesterlerde gitmeleri ile açıklanabilir.
Yapılan çalışmada; anne adaylarının %16.7’sinin gebelik öncesi dönemde Zayıf,
%70.0’inin Normal ve %13.3’ünün Hafif Şişman sınırları içerisinde BKİ’ye sahip
olduğu belirlenmiştir. Anne adaylarının gebelik öncesi dönem BKİ ortalaması 21.50±3.1
olarak bulunmuştur (Tablo 5). Gebelik süresince ağırlığın artış hızı, gebelik döneminde
alınması gereken kilo kadar önemlidir (106). Bu nedenle gebelik öncesi kadınların
BKİ’nin belirlenmesi gebelik döneminde bireye özel beslenme planının çıkarılması
ve kilo takibinin yapılabilmesi açısından önemlidir.
4.1.6. ANNE VE BABA ADAYLARININ EMOSYONEL DURUMLARININ
İNCELENMESİ
Yapılan çalışmada; anne adaylarının %80.0’i ve baba adaylarının %93.3’ü
isteyerek ve planlayarak gebeliğin gerçekleştiğini belirtmişlerdir (Tablo 6). TNSA 2003
verilerine
göre;
ilk
gebelikte
annelerin
%88.7’sinin
isteyerek
gebe
kaldığı
belirtilmektedir (96). Çalışma verilerimiz ile TNSA verileri paralellik göstermektedir.
Doğacak bebeğin cinsiyet tercihi durumlarına bakıldığında; anne adaylarının
%80.0’i, baba adaylarının ise; %70.0’i cinsiyet tercihlerinin olmadığını belirtmişlerdir
(Tablo 6). Bu sonuç, ilk kez anne-baba olacak bireylerin çalışma kapsamına alınması
nedeni ile cinsiyet tercihi yapmadıklarını düşündürmektedir.
Anne adaylarının %70.0’i, baba adaylarının ise; %83.3’ü anne-baba olacaklarını
ilk öğrendiklerinde mutluluk, sevinç ve olumlu duygular yaşamışlardır (Tablo 6).
Bulgular; Field ve arkadaşları (2006) tarafından anne adaylarının psikolojik
durumlarının değerlendirildiği ve Berkiten (1999) tarafından anne ve baba adaylarının
gebelik ve doğum sürecine ilişkin beklenti ve katılımlarının değerlendirildiği
çalışmalarla benzerlik göstermektedir (14,42). Anne ve baba adaylarının gebeliği
öğrenme sürecinde olumlu duygular yaşamalarının nedeni; ilk gebelik olması ve
gebeliğin bireyler tarafından istenme oranının çok yüksek olması ile açıklanabilir.
Anne adaylarının %73.3’ünün, baba adaylarının ise %76.7’sinin gebeliğe bağlı
oluşan fiziksel değişimi normal olarak algıladıkları bulunmuştur (Tablo 6).
Dal (2002),
Berkiten (1999) ve Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından gebelik sürecine ilişkin
yapılan çalışmalar araştırma bulgularını desteklemektedir (14,31,32).
Anne adaylarının %50.0’si, baba adaylarının %60.0’ı doğumu stresli fakat
mutluluk verici olarak belirtmişlerdir (Tablo 6). Anne ve baba adayları doğuma ilişkin
benzer kaygılar yaşamaktadırlar. Dal (2002), Berkiten (1999), Gibbins ve Thomson
(2001), Olin ve Faxelid (2003) ve Schneider (2002) tarafından yapılan, doğuma ilişkin
beklentilerin değerlendirildiği, çalışmalar da araştırma bulgularını desteklemektedir
(14,31,46,77,86). Anne ve baba adaylarının gebelik, doğum ve doğum sonrası döneme
hazırlanmalarının önemi kabul edildikçe, bu süreçte anne ve baba adaylarının yaşadıkları
kaygı azalacak ve eşlerin birbirlerine destek olmalarının önemi ortaya çıkacaktır.
Anne ve baba adaylarının %80.0 ile büyük bir çoğunluğu doğumu yaptıracak
sağlık profesyonelinin cinsiyetinin önemli olamadığını belirtmişlerdir (Tablo 6).
Cevrioğlu ve arkadaşları (2004) tarafından doğumu yaptıracak sağlık profesyonelinin
cinsiyetinin
değerlendirilmesi
amacıyla
yapılan
çalışma
araştırma
bulgularını
desteklerken, Yangın (2004) tarafından yapılan çalışmada bireyler tarafından sağlık
profesyonelinin cinsiyetinin önemli olduğu belirtilmektedir (19,107). Bu durum bize; bir
kısım anne ve baba adayının doğumu yaptıracak sağlık profesyonelinin cinsiyetinden
çok eğitim durumu ya da mesleki deneyimlerine önem verdiğini, bir kısmının ise;
kültürel faktörlerden etkilenerek cinsiyet farklılığına önem verdiğini düşündürmektedir.
Araştırmacı tarafından verilen eğitim öncesinde; anne adaylarının %23.3’ünün,
baba adaylarının ise %43.3’ünün gebelik, doğum, bebek bakımı vb konularda daha
önceden bilgilerinin olmadığı saptanmıştır (Tablo 6). Dal (2002), Demirci ve
Karanisoğlu (2001) ile Kaya ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan çalışmalarda;
cinsellik, gebelik, doğum, doğum sonrası dönem konularında kadın ve erkeğe evlilik
öncesi ve evlilik sürecinde yeterli düzeyde bilgi verilmediği belirtilmektedir (31,32,65).
Ekici (2001) tarafından yapılan çalışmada; kadınların %95’inin, erkeklerin ise;
%89’unun, anne ve baba olmadan önce eğitimin gerekli olduğunu düşündükleri ayrıca,
kadınların %97’sinin ve erkeklerin 87’sinin ebe/hemşire tarafından verilen eğitimi
eşleriyle birlikte almak istedikleri belirtilmektedir. Kadınların %26’sının ve erkeklerin
%31’inin eğitimin ev ortamında verilmesini istedikleri ifade edilmektedir (37). Bu
çalışmada; birebir görüşme yöntemi kullanılarak, tüm anne ve baba adayları birlikte iken
ve ev ortamında eğitimler gerçekleştirilmiştir.
Yine daha önce bilgi alan anne adaylarının %66.7’si ve baba adaylarının %40.0’ı
ile büyük çoğunluğu kitle iletişim araçlarından (televizyon, radyo, internet, kitap, dergi
vb) yararlanmışlardır. Anne adaylarının %36.7’sinin ve baba adaylarının %10.0’unun
ebe/hemşireden, anne adaylarının %16.7’sinin ve baba adaylarının %23.3’ünün
doktordan bilgi aldıkları bulunmuştur. Anne adaylarının %6.7’si Doğum Öncesi Hazırlık
Sınıfları’ndan, %23.3’ü aile büyüklerinden bilgi almışlardır. Baba adaylarının ise;
%3.3’ü Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’ndan, %13.3’ü aile büyüklerinden bilgi
almışlardır (Tablo 6). Bilgi alınan kaynaklar arasında sağlık profesyonellerinin oranının
düşük oluşu; bireylerin sağlık profesyonellerinden çekindikleri, onları kaynak kişi olarak
görmedikleri ve sağlık profesyonellerinin de eğitime gereken önemi vermediği şeklinde
yorumlanabilir. Bu durum, Schneider (2002) tarafından ilk kez anne olacak kadınların
deneyimlerini değerlendirmek amacıyla yapılan çalışma ile desteklenmektedir (86).
Anne adaylarının baba adaylarına göre ebe ve hemşireden daha fazla bilgi almaları ise;
gebelik izlemleri nedeniyle anne adaylarının ebe ve hemşirelerle daha sık karşılaşması
ile açıklanabilir. Ayrıca, anne ve baba adaylarının eğitim düzeylerinin artması ile yazılı
eğitim materyallerinin daha çok tercih edildiği de düşünülebilir.
Ebeveynliğe geçişi hızlandıran en önemli faktörlerden biri doğum öncesi dönemde
verilen eğitimdir (14). Çalışmada; anne adaylarının %86.7’sinin, baba adaylarının ise;
%73.3’ünün Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’nda eğitim almayı istedikleri saptanmıştır
(Tablo 6). Manson ve arkadaşları (2004), Schneider (2002), Olin ve Faxelid (2003),
Hildinsson ve Häggström (1999) ile Renkert ve Nutbeam (2001) tarafından doğum
öncesi eğitimlerin değerlendirildiği çalışmalardan elde edilen bulgular araştırma
sonuçları ile benzerdir (53,71,77,83,86). Bulgular doğrultusunda, çeşitli toplumlarda
anne ve baba adaylarının kültürel farklılık gözetmeksizin doğum öncesi eğitim almak
istedikleri görülmektedir.
Benzer bir şekilde, Schneider (2002) tarafından yapılan çalışmada da; anne
adaylarının gebeliğe adaptasyon sürecinde, deneyimledikleri fiziksel ve emosyonel
değişiklikler nedeniyle birtakım problemler yaşadıkları ifade edilmektedir. Bu nedenle
doğum öncesi dönemde verilecek eğitimin oldukça önemli olduğu vurgulanmaktadır
(86).
4.1.7.
ANNE
VE
BABA
ADAYLARININ
DESTEK
ALMA
DURUMLARININ İNCELENMESİ
Bu çalışmada; anne adaylarının %93.3’ü eşlerinin gebelik döneminde kendilerine
destek olduğunu ve en büyük desteği %76.7 oranında yine eşlerinden aldıklarını
belirtmişlerdir. Baba adaylarının ise; %96.7’si gebelik döneminde eşlerine destek
olduklarını, kendilerinin ise en büyük desteği %33.3 oranında aile büyüklerinden
aldıklarını belirtmişlerdir (Tablo 7). Kadınlar eşlerinden destek alırken, erkekler aile
büyüklerinden destek almaktadırlar. Bu durum, gebelik döneminde kadınların fiziksel ve
emosyonel yakınmaları nedeniyle biraz daha fazla kendilerine yönelmeleri ve baba
adaylarının da benzer sıkıntıları (Couvade sendromu) yaşayabileceklerini bilmemeleri
nedeniyle eşlerine destek olmadıklarını düşündürmektedir. Baba adayları ise eşlerinden
sağlayamadıkları desteği, Türk kültürünün özellikleri nedeni ile aile büyüklerinden,
özellikle de annelerinden almaktadırlar.
Anne ve baba adaylarının gebelikten kaynaklanan fiziksel ve emosyonel
semptomlar nedeniyle kaygı yaşadıkları ve bu dönemde desteklenmelerinin oldukça
önemli olduğu belirtilmektedir (86). Sosyal çevredeki önemli kişilerden alınan destek
kadının gebelik deneyiminde olumlu etkiye sahiptir. Ayrıca, yeterli sosyal destek alan
bir kadın, gebeliği için yardım arama ve yararlı sağlık uygulamaları davranışlarını
arttırarak, gebelik komplikasyonlarını azaltabilir. Destek eksikliği ise, bu deneyimi
olumsuz olarak etkileyebilmektedir (98).
Gençalp (2001) tarafından doğum eyleminde anneye verilen destekleyici
hemşirelik bakımının doğum sürecine etkisinin değerlendirildiği çalışmada; doğum
eylemi sürecinde sağlık profesyonellerinden destekleyici bakım alan anne adaylarının,
doğum sonrası sorgulanan düşüncelerinin, destekleyici bakım almayan anne adaylarına
göre daha olumlu olduğu belirtilmektedir (45).
Anne adaylarının %76.7’si, baba adaylarının %93.3’ü doğumda birlikte olmak
istediklerini belirtmişlerdir (Tablo 7). Güngör ve Beji (2007) tarafından babaların
doğuma katılmasının doğum eylemi üzerine etkisini incelemek amacıyla 50 ilk gebeliği
olan anne ve baba adayıyla yapılan çalışmada; doğumda eşi aktif rol alan anne
adaylarının, doğum ve ağrı dönemini daha olumlu değerlendirdiği belirtilmektedir.
Benzer bir şekilde baba adaylarının tamamının doğumda yaşadıklarını olumlu bir
deneyim olarak değerlendirdikleri ve %92.0’sinin doğuma katılmalarındaki en önemli
amaçlarının “eşine destek olmak” olduğu belirtilmektedir (49). Gibbins ve Thomson
(2001) tarafından ise; ilk kez anne olan kadınların beklentileri ve doğum deneyimlerine
ilişkin yapılan çalışmada; anne adaylarının kendilerinin ve bebeklerinin sağlıklarına
ilişkin kaygı ve korkularının olduğu belirtilmektedir. Çalışma, ebeler ve eşleri tarafından
desteklenen, ayrıca ebeler tarafından doğum öncesi dönemde bilgilendirilen anne
adaylarının doğumda karar verici ve uygulayıcı olarak kendilerinden emin bir şekilde rol
aldıklarını göstermektedir. Antenatal dönemde ebeler tarafından bilgilendirilen anne
adayları, daha pozitif bir doğum deneyimi yaşamakta ve emosyonel problemler
yaşamamaktadırlar (46). Doğumda kontrol duygusu ile annenin kaygısı arasında negatif
ilişki bulunmaktadır, baba adaylarının doğum eyleminde eşlerinin yanında olması anne
adaylarının kontrol duygusunu geliştirebilir ve bu sayede kaygı düzeyi azalabilir (22,46).
4.2. ANNE VE BABA ADAYLARININ DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI
PUAN ORTALAMALARINA İLİŞKİN BULGULARIN İNCELENMESİ
Bu bölümde, anne ve baba adaylarının durumluk-sürekli kaygı düzeylerine ilişkin
bulgular literatür bilgiler doğrultusunda tartışılmıştır.
4.2.1.
ANNE
ADAYLARININ
DURUMLUK-SÜREKLİ
EĞİTİM
KAYGI
ÖNCESİ
PUAN
VE
SONRASI
ORTALAMALARININ
İNCELENMESİ
Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk
kaygı puan ortalamaları incelendiğinde; eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması
33.96±7.98, eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması 28.20±5.97 olarak
bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlı olarak değerlendirilmiştir
(p<0.01) (Tablo 8). Elde edilen sonuçlara göre; eğitim verilen anne adaylarının
durumluk kaygı düzeylerinin azaldığı saptanmıştır.
Dülgerler ve arkadaşları (2005) tarafından gebelerin ruhsal belirti dağılımlarının
incelenmesi amacıyla 94 anne adayı ile yapılan çalışmada; kadınların gebelik döneminde
yüksek düzeyde kaygılarının olduğu belirtilmektedir (35). Bu çalışmada ise; anne
adaylarının gebelik döneminde eğitim öncesi ve sonrası durumluk-sürekli kaygıları orta
düzeyde bulunmuştur.
Field ve arkadaşları (2004) tarafından 140 anne adayı ile yapılan çalışmada;
sağlıklı anne adaylarının %29.6’sının gebelik döneminde kaygılı oldukları ve durumluk
kaygı puan ortalamalarının 32.95 olduğu belirtilmektedir (42). Benzer bir şekilde,
Hughes
ve
arkadaşları
(1999)
tarafından
gebelikte
kaygı
risk
faktörlerinin
değerlendirilmesi amacı ile yapılan çalışmada da; ilk kez anne olacak sağlıklı anne
adaylarının gebelik döneminde durumluk kaygı puan ortalamasının 32.8 olduğu
belirtilmektedir (54). Field ve arkadaşları ile Hughes ve arkadaşlarının çalışmalarına ait
sonuçlar, çalışmadan elde edilen durumluk kaygı puan ortalaması sonucu ile
örtüşmektedir. Bu durumun çalışmaların benzer özelliklere sahip anne adayları ile
gerçekleştirilmiş olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Fatoye ve arkadaşları (2004) tarafından 156 anne adayı ile gebelikte emosyonel
distresi değerlendirmek amacı ile yapılan çalışmada ise; anne adaylarının durumluk
kaygı puan ortalamasının 39.29±16.83 olduğu belirtilmektedir (39).
Cury ve Menezes (2007) tarafından doğum öncesi döneme ilişkin yapılan kaygı
prevalans çalışmasında da; anne adaylarının durumluk kaygı puan ortalaması 43.5 ve
sürekli kaygı puan ortalaması 40.8 olarak belirtilmektedir (27). Cury ve Menezes ile
Fatoye ve arkadaşlarının çalışmalarındaki durumluk kaygı puan ortalamaları ile bu
çalışmadaki durumluk kaygı puan ortalaması arasındaki farkın; araştırma gruplarının
farklı eğitim ve sosyoekonomik özelliklere sahip bireyler ile gerçekleştirilmiş
olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Spielberger de (1978), eğitim düzeyi ile
kaygı düzeyi arasında ters ilişki olduğunu belirtmektedir (80).
Brouwers ve arkadaşları (2001) tarafından gebelikte kaygı durumunun
değerlendirildiği
çalışmada;
sağlıklı
anne
adaylarının
durumluk
kaygı
puan
ortalamalarının 29±5 ve sürekli kaygı puan ortalamalarının 28±4 olduğu belirtilmektedir
(17). Çalışmadan elde edilen sonuçların Brouwers ve arkadaşları’nın çalışmasından
farklı olduğu, bu çalışmadaki anne adaylarının eğitim öncesi durumluk ve sürekli kaygı
puanlarının daha fazla olduğu görülmektedir. Bu durumun, çalışmanın sadece ilk
gebeliği olan deneyimsiz anne adayları ile yapılmış olmasından kaynaklandığı
düşünülmektedir.
Koşulların değişmesi durumluk kaygı düzeyini etkilemektedir (79). Çucu (2001)
ve Sertbaş (1998) tarafından anne adaylarının doğum öncesi ve doğum sonrası
dönemlerde durumluk-sürekli kaygı düzeylerinin incelenmesi amacıyla yapılan
çalışmalarda; doğum sonrası süreçte gebelerin durumluk ve sürekli kaygı düzeylerinin
anlamlı bir şekilde düştüğü belirtilmektedir. Doğum öncesi dönemde alınan eğitimin
durumluk-sürekli kaygı düzeyleri üzerinde etkisinin olduğu ifade edilmektedir (30,88).
Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının eğitim öncesi ve sonrası sürekli
kaygı puan ortalamaları incelendiğinde; eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması
42.63±5.64 ve eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması 41.76±5.32 olarak
saptanmıştır. Bu fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır (p>0.05) (Tablo 8). Elde
edilen sonuçlara göre; eğitim verilen anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin
azalmadığı saptanmıştır.
İki faktörlü kaygı kuramına göre; koşulların değişmesinin sürekli kaygı düzeyinde
çok önemli bir değişikliğe neden olmadığı belirtilmiştir (79). Çalışmada da anne
adaylarında bilgilendirici yaklaşımın sürekli kaygı puanında değişikliğe neden olmadığı
saptanmıştır. Ayrıca, eğitim sonrası anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinde
istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş olmaması; başlangıçta gebelik nedeniyle var olan
kaygının giderek yerini, doğacak bebeğin sağlığına yönelik kaygılara bırakmasından
dolayı süreklileştiğini düşündürmektedir. Ziyalar (1999) tarafından, anne adaylarının,
doğum nedeniyle birtakım kaygı ve korkularının olabileceği ve bu durumun varlığında
doğum
sonunda
püerperal
psikoz
ortaya
çıkma
olasılığının
yüksek
olduğu
belirtilmektedir (109).
Hundley ve arkadaşları (1998) tarafından anne adaylarının durumluk ve sürekli
kaygılarının, Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği ile değerlendirilebilirliğinin incelenmesi
amacıyla, 217 anne adayı ile yapılan çalışmada; gebelik sayısı ile kaygı düzeyi
arasındaki ilişkinin anlamlı olduğu, ilk gebeliği olan kadınlarda kaygı düzeyi yüksek
olarak bulunurken daha önce doğum deneyimi olan kadınlarda kaygı düzeyinin daha
düşük olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, Hundley ve arkadaşları; ilk kez gebe olan
kadınların doğum öncesi ve doğum sonrası dönem 17-44. günler ve 45-56. günler
arasındaki sürekli kaygı ölçeği puan ortalamaları arasındaki farkın istatistiksel açıdan
anlamlı olduğunu belirtmişlerdir (56). Çalışma doğum sonrası süreci kapsamadığı için;
gebelikte var olan stres durumunun devam ediyor olması, sürekli kaygı düzeyinde
değişiklik olmamasının nedeni olarak düşünülmektedir.
4.2.2.
BABA
ADAYLARININ
DURUMLUK-SÜREKLİ
EĞİTİM
KAYGI
PUAN
ÖNCESİ
VE
SONRASI
ORTALAMALARININ
İNCELENMESİ
Araştırma kapsamına alınan baba adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk
kaygı puan ortalamaları incelendiğinde; eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması
30.26±7.31, eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması 27.30±6.83 olarak
bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 9). Elde edilen
sonuçlara göre; eğitim verilen baba adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin azaldığı
saptanmıştır.
Araştırma kapsamına alınan baba adaylarının eğitim öncesi ve sonrası sürekli
kaygı puan ortalamaları incelendiğinde ise; eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması
38.16±6.31 ve eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması 35.40±7.09 olarak
bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 9). Elde edilen
sonuçlara göre; eğitim verilen baba adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin azaldığı
saptanmıştır.
Jones ve Thomas (1989) tarafından ilk kez baba olacak bireylerin doğum ve
doğum sonrası dönemlerde kaygıya verdikleri fizyolojik belirtilerin incelendiği
çalışmada ise; ilk kez baba olacak bireylerin sistolik ve diastolik kan basınçlarının
doğum anında, doğum öncesi ve sonrası sürece göre daha yüksek olduğu belirtilmektedir
(61). Arteryel kan basıncı değişiklikleri durumluk kaygı belirtileri arasında yer
almaktadır (13). Bu durum, durumluk kaygının değişen koşullara duyarlı olduğu
kuramını desteklemektedir. Bu çalışmada da baba adaylarının durumluk kaygı
puanlarının orta düzeyde olduğu ve baba adaylarının kaygılarının verilen eğitim ile
birlikte azalma yönünde değişim gösterdiği saptanmıştır.
Benzer bir şekilde; Ferketich ve Mercer (1995), Olin ve Faxelid (2003) ile
Vehvilainen ve Liukkonen (1998) yapılan çalışmalarda da, ilk kez baba olan bireylerin
doğum sonrası kaygı düzeylerinin, deneyimi olan baba adaylarına göre daha yüksek
olduğu belirtilmektedir (40,77,103). Çalışmada, baba adaylarının eğitim öncesi dönemde
durumluk-sürekli kaygı puan ortalamalarının yüksekliğinin; bireylerin ilk kez babalık
rolünü üstlenecek olmalarından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Greenhalgh ve arkadaşları (2000) tarafından baba adaylarının antenatal hazırlık,
doğum ve postpartum deneyimlerine ilişkin 78 baba ile yapılan çalışmada; doğum öncesi
dönemde eğitim alan baba adaylarının kaygı düzeylerinin azaldığı belirtilmektedir (48).
Çalışmada da, baba adaylarına antenatal dönemde verilen eğitimin kaygı düzeylerini
azalttığı saptanmıştır.
Her ne kadar kaygı kuramı bağlamında; koşulların değişmesinin sürekli kaygı
düzeyini etkilemediği belirtilse de, bu çalışmada baba adaylarında bilgilendirici
yaklaşımın sürekli kaygı puanında azalmaya neden olduğu saptanmıştır. Hundley ve
arkadaşları (1998), Çucu (2001) ve Sertbaş (1998) tarafından yapılan çalışmalarda da
sürekli kaygının, koşulların değişmesi ile anlamlı bir şekilde azaldığı belirtilmektedir
(30,56,88).
4.2.3. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI
DURUMLUK-SÜREKLİ
KAYGI
PUAN
ORTALAMALARININ
İNCELENMESİ
Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması 33.96±7.98,
eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması 28.20±5.97’dir. Baba adaylarının ise;
eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması 30.26±7.31, eğitim sonrası durumluk
kaygı puan ortalaması 27.30±6.83’tür. Eğitim verildikten sonra anne ve baba adaylarının
durumluk kaygı puan ortalamalarının azalması, kuramsal beklentileri desteklemekledir.
Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumluk kaygı puan
ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılığın olmadığı
saptanmıştır (p>0.05) (Tablo 10). Anne ve baba adaylarının durumluk kaygı düzeyleri,
eğitim öncesi ve eğitim sonrasında benzer bulunmuştur. Ancak, istatistiksel olarak fark
olmamasına rağmen, eğitim öncesi ve eğitim sonrası anne adaylarının durumluk kaygı
düzeylerinin baba adaylarının durumluk kaygı düzeylerinden yüksek olduğu
görülmektedir.
Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması 42.63±5.64, eğitim
sonrası sürekli kaygı puan ortalaması 41.76±5.32’dir. Baba adaylarının ise; eğitim
öncesi sürekli kaygı puan ortalaması 38.16±6.31, eğitim sonrası sürekli kaygı puan
ortalaması 35.40±7.09’dur. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası
sürekli kaygı puan ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farklılığın olduğu saptanmıştır (p<0.01) (Tablo 10). Anne adaylarının sürekli kaygıları
eğitim öncesi ve eğitim sonrasında, baba adaylarının sürekli kaygılarından fazladır.
Eğitim sonrası, baba adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin anne adaylarının sürekli
kaygı düzeylerinden yüksek olduğu görülmektedir. Çünkü, literatürde de belirtildiği
üzere kadınlar erkeklere göre kaygı yaşamaya daha yatkındır (27,58). Ayrıca, ilk kez
anne olacak kadınlarda, başlangıçta gebelik nedeniyle var olan kaygı, giderek yerini;
bilinmeyene karşı duyulan kaygı ve korkuya bırakmaktadır. Doğum ve doğum sonrası
dönemlerde, anne adaylarının kendileri dışında bebeklerinin sağlıklarına ve annelik
rolünün getireceği sorumluluklara ilişkin kaygılar yaşamaları da, gebelik döneminde
verilen eğitime rağmen sürekli kaygının azalmamasının nedeni olabilir.
Akköz ve Acar (2005) tarafından bulantı ve kusması olan gebelerde kaygı
düzeyinin belirlenmesi amacıyla 100 anne adayı ile yapılan çalışmada; fiziksel
yakınmaları olan anne adaylarının kaygı düzeylerinin normal gebelere göre daha
yüksek olduğu belirtilmektedir (2). Anne adaylarının gebelik nedeniyle ortaya çıkan
fiziksel ve emosyonel rahatsızlıklar nedeniyle yaşadıkları stresin baba adaylarından daha
fazla
oluşunun,
kadınların
kaygı
düzeylerini
belirgin
bir
şekilde
arttırdığı
düşünülmektedir.
Yapılan çalışmalarda ve bu çalışmada eğitim verildikten sonra bireylerin özellikle
durumluk kaygı düzeylerinde düşüş gözlenmesi, bilgilendirici ebelik yaklaşımının
etkinliğini açık şekilde göstermektedir.
4.2.4. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI
DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI PUAN FARKLARININ İNCELENMESİ
Anne adaylarının eğitim öncesi-sonrası durumluk kaygı puan fark ortalaması
(Durumluk Kaygı Puan Fark Ortalaması=Eğitim Öncesi-Eğitim Sonrası) (5.76±5.62) ve
baba adaylarının eğitim öncesi-sonrası durumluk kaygı puan fark ortalamasından
(2.96±3.95) istatistiksel olarak anlamlı farklı bulunmuştur (p<0.05) (Tablo 11). Eğitim
verildikten sonra; anne adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin baba adaylarının
durumluk kaygı düzeylerinden daha fazla azaldığı saptanmıştır. Bu durum, verilen
eğitimin anne ve baba adaylarının durumluk kaygı düzeyleri düşüşlerini farklı
etkilediğini göstermektedir.
Anne adaylarının eğitim öncesi-sonrası sürekli kaygı puan fark ortalaması (Sürekli
Kaygı Puan Fark Ortalaması=Eğitim Öncesi-Eğitim Sonrası) (0.86±2.77) ve baba
adaylarının eğitim öncesi-sonrası sürekli kaygı puan fark ortalaması (2.76±4.70)
arasında istatistiksel olarak fark bulunmamıştır (p>0.05) (Tablo 11). Eğitim verildikten
sonra; anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin baba adaylarının sürekli kaygı
düzeyleri ile benzer bir azalma gösterdiği saptanmıştır. Bu durum, verilen eğitimin anne
ve baba adaylarının sürekli kaygı düzeyleri düşüşlerini benzer bir şekilde etkilediğini
göstermektedir.
4.2.5. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI
DURUMLUK-SÜREKLİ
KAYGI
PUAN
FARKLARI
ARASINDAKİ
İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan farkları ile
baba adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan farkları arasında
ilişki bulunmamıştır (r=0.087, p>0.05) (Tablo 12). Eğitim ile birlikte; anne ve baba
adaylarının
durumluk
kaygı
düzeylerinin
azalmasında,
bireyler
birbirinden
etkilenmemiştir.
Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan farkları ile baba
adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan farkları arasında ilişki
bulunmamıştır (r=0.161, p>0.05) (Tablo 12). Eğitim ile birlikte; anne ve baba
adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin azalmasında, bireyler birbirinden etkilenmemiştir.
4.2.6. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN
İNCELENMESİ
Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması ile baba
adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması arasında pozitif yönlü orta
dereceli anlamlı ilişki bulunmuştur (r=0.486, p<0.01) (Tablo 13). Eğitim öncesi
bireylerin durumluk kaygı düzeyleri birbirinden etkilenmektedir; anne adaylarının
durumluk kaygı düzeylerinin artması ile baba adaylarının da durumluk kaygı düzeyleri
artmaktadır.
Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının
eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması arasında ilişki bulunmamıştır (r=0.220,
p>0.05) (Tablo 13). Eğitim öncesi bireylerin sürekli kaygı düzeyleri birbirinden
etkilenmemektedir; anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin artması ile baba
adaylarının da sürekli kaygı düzeylerinin artması beklenmemektedir.
4.2.7.ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM SONRASI DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN
İNCELENMESİ
Anne adaylarının eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması ile baba
adaylarının eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması arasında pozitif yönde orta
dereceli anlamlı olmayan ilişki bulunmuştur (r=0.330, p>0.05) (Tablo 14). Eğitim
sonrası bireylerin durumluk kaygı düzeyleri orta derecede birbirinden etkilenmektedir;
anne adayının durumluk kaygı düzeylerinin azalması ile baba adaylarının da durumluk
kaygı düzeyleri azalmaktadır. Ancak, istatistiksel açıdan anlamlılığın olmaması, bu
durumun tesadüfi olduğunu düşündürmektedir.
Anne adaylarının eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının
eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması arasında ilişki bulunmamıştır (r=0.164,
p>0.05) (Tablo 14). Eğitim sonrası bireylerin sürekli kaygı düzeyleri birbirinden
etkilenmemektedir; anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin azalması ile baba
adaylarının da sürekli kaygı düzeylerinin azalması beklenmemektedir.
Anne adaylarının eğitim öncesi Durumluk-Sürekli Kaygı puanları ile baba
adaylarının eğitim öncesi Durumluk-Sürekli Kaygı puanları, anne adaylarının eğitim
sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı puanları ile baba adaylarının eğitim sonrası DurumlukSürekli Kaygı puanları değerlendirildiğinde; anne ve baba adaylarının yalnızca eğitim
öncesi durumluk kaygıları birbirinden etkilenmektedir. Bu da, eğitim stresinden
kaynaklanan bir kaygı olabilir. Baba adaylarının kaygısı, anne adaylarının kaygısına
eşlik ediyor olsaydı; sürekli kaygıda da ilişkinin çıkması beklenirdi.
BÖLÜM V
SONUÇ VE ÖNERİLER
5.1. SONUÇ
İlk kez anne-baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin doğum
öncesi durumluk ve sürekli kaygı düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla, yüz yüze
görüşme ve soru kağıdı tekniğine dayalı, kesitsel tipte, müdahale çalışması olarak
yapılan araştırmanın sonuçları aşağıda verilmiştir:
Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının durumluk kaygı düzeyleri, eğitim
verildikten sonra istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmıştır (p<0.01). “Anne
adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması eğitim sonrası durumluk
kaygı puan ortalamasından yüksektir” hipotezi desteklenmektedir. Anne adaylarının
sürekli kaygı düzeyleri ise; istatistiksel olarak anlamlı bir azalma göstermemiştir
(p>0.05). “Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması eğitim sonrası
sürekli kaygı puan ortalamasından yüksektir” hipotezi desteklenmemektedir.
Araştırma kapsamına alınan baba adaylarının durumluk kaygı düzeyleri, eğitim
verildikten sonra istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmıştır (p<0.01). “Baba
adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması eğitim sonrası durumluk
kaygı puan ortalamasından yüksektir” hipotezi desteklenmektedir. Baba adaylarının
sürekli kaygı düzeyleri; eğitim verildikten sonra istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
azalmıştır (p<0.01). “Baba adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması
eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalamasından yüksektir” hipotezi desteklenmektedir.
Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumluk kaygı
düzeylerinin benzer olduğu (p>0.05), ancak anne adaylarının eğitim öncesi ve eğitim
sonrası sürekli kaygı düzeylerinin baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası
sürekli kaygı düzeylerinden istatistiksel olarak anlamlı şekilde fazla olduğu (p<0.01)
saptanmıştır.
Eğitim verildikten sonra; anne adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin, baba
adaylarının durumluk kaygı düzeylerinden istatistiksel olarak anlamlı daha fazla azaldığı
saptanmıştır (p<0.05). Ancak eğitim verildikten sonra; anne adaylarının sürekli kaygı
düzeylerinin baba adaylarının sürekli kaygı düzeyleri ile istatistiksel olarak benzer
azalma gösterdiği saptanmıştır (p>0.05).
Eğitim öncesi bireylerin durumluk kaygı düzeylerinin pozitif yönde orta derecede
birbirinden etkilendiği, anne adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin artması ile baba
adaylarının da durumluk kaygı düzeylerinin arttığı saptanmıştır (p<0.01). Eğitim sonrası
ise; bireylerin durumluk kaygı düzeylerinin orta derecede birbirinden etkilendiği
saptanmıştır (p>0.05). Anne adayının durumluk kaygı düzeylerinin azalması ile baba
adaylarının da durumluk kaygı düzeyleri azalmaktadır. Ancak, istatistiksel açıdan
anlamlılığın olmaması, bu durumun tesadüfi olduğunu düşündürmektedir.
Eğitim öncesi bireylerin sürekli kaygı düzeylerinin birbirinden etkilenmediği
saptanmıştır (p>0.05). Anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin artması ile baba
adaylarının da sürekli kaygı düzeylerinin artması beklenmemektedir. Eğitim sonrası da
benzer bir şekilde, bireylerin sürekli kaygı düzeyleri birbirinden etkilenmemektedir;
anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin azalması ile baba adaylarının da sürekli
kaygı düzeylerinin azalması beklenmemektedir (p>0.05).
5.2 ÖNERİLER
İlk kez anne ve baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin
durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri üzerindeki etkisini saptamak amacıyla yapılan bu
çalışmadan elde edilen bulgular; anne ve baba adaylarına verilen eğitimin kaygı
düzeylerini azalttığını göstermiştir.
Bu veriler doğrultusunda, anne ve baba adaylarının gebelik döneminde daha
olumlu deneyimler yaşayarak, doğum ve doğum sonrası dönemde de ailenin huzuru ve
sağlığı açısından bu sürecin devam etmesine yardımcı olmak amacıyla aşağıdaki
önerilerde bulunulmuştur.
1. Bu araştırma; ilk kez ebeveyn olacak 30 anne ve 30 baba adayı ile kentsel
yerleşim bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle; güncel çalışmalara
önerilerde bulunabilir, ancak tüm topluma genellenemez. Benzer çalışmaların
daha geniş gruplarda, farklı özelliklere sahip bireylerde, daha önce gebelik
deneyimi olan anne ve baba adayları ile kırsal özellik taşıyan bölgelerde de
yapılması, ayrıca yapılacak çalışmaların sosyal ve psikolojik boyutunun daha
ayrıntılı incelenebilmesi için multidisipliner olması,
2. Antenatal takipler esnasında; gebelik izlemleri içinde yer alan kontroller ve
bakıma ilişkin sürece baba adaylarının da mümkün olduğunca katılımlarının
sağlanması
ayrıca,
sağlık
profesyonelleri
tarafından
verilecek
eğitim
hizmetlerinde anne ve baba adaylarının birlikte ele alınarak ebeveynliğe
hazırlanmaları ve desteklenmeleri,
3. Çalışmada anne ve baba adaylarının gebelikte cinsel yaşama ilişkin yanlış ve
eksik bilgilerinin olduğu saptanmıştır. Bu nedenle; toplumun her kesimine
kademeli olarak cinsel eğitimin verilmesi ayrıca, evlilik öncesi danışma
merkezlerinin sayısının arttırılarak evlenecek çiftlerin üreme sağlığı ve cinsel
sağlık konusunda bilgilendirilmelerinin sağlanması,
4. Çalışmada anne ve baba adaylarının gebeliğe ilişkin bilgileri çoğunlukla kitle
iletişim araçlarından elde ettikleri, sağlık profesyonellerinin daha az tercih
edildiği saptanmıştır. Bu nedenle; konu ile ilgili olarak sağlık profesyonellerinin,
medya aracılığıyla görsel ve işitsel olarak düzenlen sağlıkla ilgili programlara
ağırlık vermeleri konusunda duyarlılığın arttırılması,
5. Çalışmaya katılan anne ve baba adaylarının büyük bir çoğunluğunun Doğum
Öncesi Hazırlık Sınıfları’nda eğitim almayı istedikleri saptanmıştır. Ülkemizde
bu sınıflar sınırlı sayıdadır. Bu nedenle, doğum öncesi hazırlık sınıflarının
yaygınlaştırılması önerilmektedir.
BÖLÜM VI
ÖZET
6.1. İLK KEZ ANNE-BABA OLACAKLARA ANTENATAL DÖNEMDE
VERİLEN EĞİTİMİN KAYGI DÜZEYLERİNE ETKİSİ
Araştırma, ilk kez anne-baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin
doğum öncesi durumluk ve sürekli kaygı düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla,
görüşme ve soru kağıdı tekniğine dayalı, kesitsel tipte bir müdahale çalışması olarak
uygulanmıştır.
Araştırmanın çalışma grubunu oluşturmak üzere, 08 Mayıs 2006-25 Ekim 2006
tarihleri arasında İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı’nda kayıtlı bulunan,
poliklinik başvurusunda gebe olduğu tespit edilen, ilk gebeliği olan, 20-35 yaş arası 30
anne adayı ve ilk kez baba olacak 30 baba adayı sözel ve yazılı onamları alınarak
çalışma kapsamına dahil edilmiştir. Araştırmanın yürütülebilmesi için gerekli izinler
alınmıştır.
Araştırmaya katılan anne ve baba adaylarının sosyodemografik özellikleri ve kaygı
düzeyleri ile ilgili veriler; “Anne Adayı Tanıtım Formu”, “Baba Adayı Tanıtım Formu”
ve “Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri” kullanılarak elde edilmiştir. Veri toplama
işlemi, araştırmacı tarafından karşılıklı görüşme yöntemi ile ev ziyareti yapılarak
gerçekleştirilmiştir. Belirlenen görüşme gününde bireylere, eğitim öncesinde tüm
formlar uygulanmış ve sonrasında “Anne-Baba Adayı Eğitim Kitapçığı” ve “Anne-Baba
Adaylarına Yönelik Gebelik Danışmanlığı İçin Resimli Rehber” ile eğitim verilmiştir.
Bu görüşme sonunda, eğitimin kaygı üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla
“Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri” tekrar uygulanmıştır.
Araştırmadan elde edilen verilerin analizi SPSS 15.0 paket programı kullanılarak
gerçekleştirilmiştir.
Araştırma
bulgularının
analizinde;
bireylerin
tanımlayıcı
özelliklerine ilişkin bulgular sayı ve yüzde dağılımları, eğitim öncesi ve sonrası saptanan
durumluk-sürekli kaygı puan ortalamalarına ilişkin bulgular ise bağımlı ve bağımsız
gruplarda t testi, Pearson momentler çarpımı korelasyon analizi yöntemleri ile
değerlendirilmiştir.
Eğitim verildikten sonra; anne adaylarının durumluk kaygı düzeyleri, istatistiksel
olarak anlamlı bir şekilde azalmıştır (p<0.01). Ancak, anne adaylarının sürekli kaygı
düzeyleri, istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmamıştır (p>0.05). Baba adaylarının
ise; durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri, istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
azalmıştır (p<0.01).
Sonuç olarak, ilk kez anne-baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitim
doğum öncesi durumluk-sürekli kaygı düzeylerini etkilemektedir.
Anahtar kelimeler: Kaygı, Anne- baba adayı, Doğum öncesi, Eğitim
ABSTRACT
6.2. THE EFFECT OF EDUCATION ON THE ANXIETY LEVELS OF THE
FIRST-TIME PARENTS-TO-BE DURING THE ANTENATAL PERIOD
The purpose of this survey is to determine the effect of education on the antenatal
state and trait anxiety levels of the first-time parents-to-be during the antenatal period.
As a cross sectional type intervention study it was based on face-to-face interview and
question sheet techniques.
The study population was formed between 08 May, 2006 and 25 October, 2006
with 30 first-time mothers-to-be aged between 20-35 and stated to be pregnant
according to the policlinic registers of the Evka-4 Health Center in Bornova Distcrict of
İzmir and with 30 first-time fathers-to-be after getting their oral and written allowance.
For carrying out the study all the necessasry permission was taken.
The data about the sociodemographic characteristics and anxiety levels of parentsto-be was acquired through; ‘The Mother-to-be Introduction Form’, ‘The Father-to-be
Introduction Form’ and ‘State-Trait Anxiety Inventory’. The data collecting process was
held by the researcher by means of the face-to-face interview method including home
visits. Firstly, all the necessary forms were applied to the individulas on certain days
before education and then those parents-to-be were given education through ‘The
Education Booklet for Parents-to-be’ and ‘The Illustrated Guidebook of Pregnancy
Counselling for Parents-to-be’. At the end of the interview ‘State-Trait Anxiety
Inventory’ was hold once more to evaluate the effect of education on anxiety.
The data analysis of the survey was attained through the SPSS 15.0 package
programme. On one hand, while analyzing the survey findings the point and percentage
dispersion related to the descriptive characteristics of the individuals were evaluated. On
the other hand, the findings related to the state and trait anxiety grade point averages
which were stated before and after education were estimated by means of t test and
Pearson's product moment correlation analysis methods in terms of dependent and
independent groups.
After the education the state anxiety levels of the mothers-to-be statistically
decreased (p<0.01) whereas the trait anxiety levels of them did not decrease to a great
extend (p>0.05). However, it was found that the state and trait anxiety levels of the
fathers-to-be statistically decreased to a great extend (p<0.01).
As a result, this study suggests that the education given to the first-time parents-tobe during the antenatal period affects the prenatal state-trait anxiety levels.
Keywords: Anxiety, mother-to-be, father-to-be, antenatal, education
BÖLÜM VII
YARARLANILAN KAYNAKLAR
1.
Akan, N., Kaya, D. (2007) Planlı ve Planlı Olmayan Gebeliklerde Yaşanan
Anksiyete, 5. Uluslar arası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi, Sözel
Bildiri, Kongre Kitabı, Ankara:233-234.
2.
Akköz, S., Acar, A. (2005) Bulantı ve Kusması Olan Gebelerde Kaygı Düzeyinin
Belirlenmesi, Jinekoloji ve Obstetrik Dergisi;19(3):171-176.
3.
Aksakoğlu, G. (2001) Sağlıkta Araştırma Teknikleri ve Analiz Yöntemleri, D.E.Ü.
Rektörlük Matbaası, İzmir:125-151,212-231,305-324.
4.
Al Bustan, M.A., El Tomi, N.F., Faiwalla, M.F., Manav, V. (1995) Maternal
Sexuality During Pregnancy and After Childbirth in Muslim Kuwaiti Women,
Archives of Sexual Behavior;24(2):207-215.
5.
Altan, Ü., Şirin A. (2005) Şiddete Maruz Kalan Gebe Kadınların Evde İzlenimi,
Aile ve Toplum Dergisi;2(8):49-54.
6.
American Academy of Pediatrics (AAP) (2001) Committee on Psychosocial
Aspects of Child and Family Health. The Prenatal Visit, Pediatrics;107(6):1456–
1458.
7.
American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG) Committee,
Benefits of Exercise, Erişim Tarihi: 20 Haziran 2007, Erişim Adresi:
http://www.acog.org/publications/patient_education/bp119.cfm
8.
American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG) Committee, Travel
During
Pregnancy,
Erişim
Tarihi:
20
Haziran
2007,
Erişim
Adresi:
http://www.acog.org/publications/patient_education/bp055.cfm
9.
Anderson, P., Baumberg, B. (2006) Avrupa’da Alkol Kullanımı Halk Sağlığı Bakış
Açısıyla, Avrupa Komisyonu İçin Rapor, Alkol Araştırmaları Enstitüsü, İngiltere:5.
Erişim
Tarihi:
20.08.2007
Erişim
Adresi:
http://www.ias.org.uk/eureport2006/translations/turkey.pdf
10. Arkonaç, O. (1999) Açıklamalı Psikiyatri Sözlüğü, Nobel Tıp Kitabevleri,
İstanbul:36.
11. Aydın, D. (2005) Evde Bakım Hizmetleri, Sağlıklı Nesiller Derneği Sağlık ve
Eğitim Yayınları 1, Ankara:72-73.
12. Ayrancı, Ü., Günay, Y:, Ünlüoğlu, İ. (2002) Hamilelikte Aile İçi Şiddet: Birinci
Basamak Sağlık Kurumuna Başvuran Kadınlar Arasında Bir Araştırma, Anadolu
Psikiyatri Dergisi;3:75-87
13. Beck, C.M., Rawlins, R.P., Williams, S.R., (1984) “Anxiety”, Mental Health
Psychiatric Nursing – A Holistic Life - Cycle Approach, The C.V. Mosby
Company, St. Louis Toronto:401-440.
14. Berkiten, A. (1999) Babaların Gebelik ve Doğum Sürecine İlişkin Beklenti ve
Katılımlarının Anneler ve Babalar Tarafından Değerlendirilmesi, Marmara
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği
Anabilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul:1,2,22-37,44,50,6173,140-144.
15. Berksun, O., Anksiyete Kavramının Tarihçesi, Erişim Tarihi: 05.08.2007 Erişim
Adresi: http://psikiyatri.net/psikiyatri_net/content/view/71/9/
16. Bobak, I.M., Jensen, M.D., Lowdermilk, D.L. (1993) Maternity & Gynecologic
Care,
Fifth
Edition,
Publish
by
Mosby,
United
States
of
America:
251-254,292,293,336-339.
17. Brouwers, E., Baar, A.L., Pop, V.J.M. (2001) Maternal Anxiety During Pregnancy
And Subsequent Infant Development, Infant Behavior & Development;24:95-106.
18. Centers for Disease Control and Prevention National Center for Birth Defects and
Developmental Disabilities (2005) Fetal Alcohol Syndrome Fact Sheets: Alcohol
Use
and
Pregnancy,
Erişim
Tarihi:
05.07.2007
Erişim
Adresi:
http://www.cdc.gov/ncbddd/factsheets/FAS_alcoholuse.pdf.
19. Cevrioğlu, A.S., Oğur, P., Ellidokuz, H., Bayram, F., Özyürek, P., Yücebilgin, A.
(2004) Does Gender Affect Patient’s Physician Choice During The Antenatal
Follow-Up?, The Medical Journal of Kocatepe;5:35-40.
20. Chalmers, B., Meyer, D. (1996) What Men Say About Pregnancy, Birth and
Parenthood, J Psychosom Obstet Gynaecol;17(1):47-52.
21. Chandler, S., Field, P.A. (1997) Becomıng A Father First-Time Fathers’ Experience
of Labor and Delivery, The American College of Nurse-Midwives;42(1):17-24.
22. Cheung, W., Ip W.Y., Chan, D. (2007) Maternal Anxiety and Feelings of Control
During
Labour:
A
Study
of
Chinese
First-Time
Pregnant
Women,
Midwifery;23:123–130.
23. Clothier, B.,
Stringer, M., Jeffcoat, M. K. (2007) Periodontal Disease and
Pregnancy Outcomes: Exposure, Risk and Intervention, Best Practice & Research
Clinical Obstetrics and Gynaecology;21(3);451-466.
24. Coşkun, A. (2007) Gebelik ve Üreme Sağlığı Danışmanlığı, 5. Uluslararası Üreme
Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi, Kongre Kitabı, Ankara:140–143.
25. Crome, I.B., Kumar, M.T. (2007) Epidemiology of Drug and Alcohol Use in Young
Women, Seminars in Fetal and Neonatal Medicine;12(2):98-105.
26. Cunningham, G. at all , Akman A.C. (Çev. Ed.) (2005) Williams Doğum Bilgisi Cilt
1, 21. Baskı, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul: 23,172-190,231,232,239-244.
27. Cury, F., Menezes, R. (2007) Prevalence of Anxiety And Depression During
Pregnancy In A Private Setting Sample, Archives Women’s Mental Health;10:25-32.
28. Cüceloğlu, D. (2002) İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 11. Basım:276278,294.
29. Çöl, M. (2007) Kadın Sağlığı, Sigara ve Madde Bağımlılığı, 5. Uluslar arası Üreme
Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi, Kongre Kitabı, Ankara:101-103.
30. Çucu, N.Ö. (2001) Adölesan Gebelerin Kaygı Düzeylerinin ve Prenatal Risk
Faktörlerinin İncelenmesi, Ege Üniversitesi Hemşirelik Programı, Yüksek Lisans
Tezi, İzmir:4-29.
31. Dal, G. (2002) Gebe Kadınların ve Eşlerinin Algıladıkları Fiziksel ve Emosyonel
Yakınmaların (Couvade Sendromu) İncelenmesi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü Hemşirelik Programı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İzmir:7-12,2530,41,123-165.
32. Demirci, H., Karanisoğlu, H. (2001) İlk Gebeliği Olan Kadınların Psikolojik
Tepkilerinin İncelenmesi, I. Uluslararası & VIII. Ulusal Hemşirelik Kongre Kitabı,
Antalya:193-196.
33. Doğan, O. (2001) Özgen, G., Aker, T. (ed.), Anksiyete Bozukluğu, Psikiyatrinin
Birinci Basamak Boyutu, 5US Yayınlar, İstanbul:1.
34. Downs, D.S., Hausenblas, H.A. (2004) Women’s Exercise Beliefs and Behaviors
During
Their
Pregnancy
and
Postpartum,
J.
Midwifery
Womens
Health;49(2):138-144.
35. Dülgerler, Ş., Engin, E., Ertem, G. (2005) Gebelerin Ruhsal Belirti
Dağılımlarının İncelenmesi, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu
Dergisi;21(1): 115-126.
36. Ebert, M.H., Loosen, P.T., Nurcombe, B. (2003) Birsöz, S., Karaman, T. (çev.
ed.) Psikiyatrik Görüşme, Psikiyatri Tanı ve Tedavi, Güneş Kitabevi, Ankara:
101.
37. Ekici, B. (2001) Anne-Baba Adaylarının Eğitim Gereksinimlerinin Belirlenmesi,
I. Uluslararası & VIII. Ulusal Hemşirelik Kongre Kitabı, Antalya:214-220.
38. Er, S. (2006) Gebelikte Sağlık Uygulamaları Ölçeği Türkçe Formunun Geçerlik
ve Güvenirlik Çalışması, Ege Üniversitesi, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi,
İzmir:7,25,33,36,38,58-96.
39. Fatoye, F.O., Adeyemi, A.B., Oladimeji, B.Y. (2004) Emotional Distress And Its
Correlates Among Nigerian Women in Late Pregnancy, Journal of Obstetrics and
Gynaecology;24(5):504-509.
40. Ferketich, S.L., Mercer, R.T. (1995) Predictors of Role Competence for
Experienced and Inexperinced Fathers, Nursing Research;44(2):89-95.
41. Field, T., Diego, M., Dieter, J., Hernendez-Reif, M., Schanberg, S., Kuhn, C.,
Yando, R., Bendell, D. (2004) Prenatal Depression Effects on The Fetus and The
Newborn, Infant Behavior & Development;27:216–229.
42. Field, T., Hernendez-Reif, M., Diego, M. (2006) Risk Factors and Stress Variables
That Differentiate Depressed From Nondepressed Pregnant Women, Infant
Behavior & Development;29: 169–174.
43. Finnbogadottir, H., Svalenius, E.C., Persson, E.K. (2003) Expectant First-Time
Fathers’ Experiences of Pregnancy, Midwifery;19:96-105.
44. Fogle, D. at all (2006) Effect of Dental Hygiene and Overall Health Behavior
During Pregnancy on Preterm Birth and Length of Gestation, American Journal of
Obstetrics and Gynecology;195(6):152.
45. Gençalp, N.S. (2001) Doğum Eyleminde Anneye Verilen Destekleyici Hemşirelik
Bakımının Doğum Sürecine Etkisi, I. Uluslararası & VIII. Ulusal Hemşirelik
Kongre Kitabı, Antalya:276-279.
46. Gibbins, J., Thomson, A.M. (2001) Women's Expectations and Experiences of
Childbirth, Midwifery;17:302-313.
47. Giray, H., Keskinoğlu, P., Sönmez, Y. (2005) Gebelikte Aile İçi Fiziksel Şiddet ve
Etkileyen Etmenler, Sürekli Tıp Eğitim Dergisi;14(10):217-220.
48. Greenhalgh, R., Slade, P., Spiby, H. (2000) Fathers’ Coping Style, Antenatal
Preparation and Experiences of Labor and The Postpartum, Birth; 27(3):177-184.
49. Güngör, İ., Beji, N.K. (2007) Effects of Fathers’ Attendance to Labor and Delivery
on the Experience of Childbirth in Turkey, Western Journal of Nursing
Research;29(2):212-231.
50. Haas, J. S., Jackson, R. A., Afflick, F. E. et all. (2005) Changes in the Health Status
of Women During and After Pregnancy, Journal of General Internal Medicine,
20(1):45.
51. Hallgren, A., Kihlgren, M., Forslin, L., Norberg, A. (1999) Swedish Fathers’
Involvement and
Experiences of Childbirth Preparation
and
Childbirth,
Midwifery;15:6-15.
52. Hamilton, B.E., Martin, J.A., Sutton, P.D. (2004) Births: Preliminary Data For
2003. National Vital Statistics Reports;53(9):1–16.
53. Hildinsson, I., Häggström, T. (1999) Midwifes’ Lived Experiences of Being
Supportive to Prospective Mothers/Parents During Pregnancy, Midwifery;15:82-91.
54. Hughes, P.M., Turton, P., Evans, C.D.H. (1999) Stillbirth As Risk Factor For
Depression and Anxiety in The Subsequent Pregnancy: Cohort Study,
BMJ;318:1721–1724.
55. Huizink, A.C., Mulder, E.J.H. (2006) Maternal Smoking, Drinking or Cannabis Use
During Pregnancy and Neurobehavioral and Cognitive Functioning in Human
Offspring, Neuroscience&Biobehavioral Reviews;30(1):24-41.
56. Hundley, V., Gurney, E., Graham, W., Rennie, A.M. (1998) Can Anxiety in
Pregnant Women Be Measured Using The State-Trait Anxiety Inventory,
Midwifery;14:118-121.
57. Işık, E., Tamer, Y. I. (2006) Çocuk, Ergen ve Erişkinlerde Anksiyete Bozuklukları,
Baskı Golden Print, İstanbul:3-18, 26-36.
58. İlkay, E. (Ed.) (2002) Samuk, F., Tosun, M., Savrun, M. (Yard. Ed.) Psikiyatri,
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayın No:240, İstanbul:26-29,453-460.
59. İnanç, N., Coşkun, A., Okumuş, H. (1996) Doğum ve Kadın Hastalıkları
Hemşireliği El Kitabı, Birlik Ofset Ltd. Şti., İstanbul:31-70.
60. İrge, E., Timur, S., Zincir, H. ve ark. (2005). Gebelikte Beslenmenin
Değerlendirilmesi, Sürekli Tıp Eğitim Dergisi;14(7):157-160.
61. Jones, L.C., Thomas, S.A. (1989) New Fathers’ Blood Pressure and Hearth Rate:
Relationships to Interaction With Their Newborn Infants, Nursing Research;38(4):237-241.
62. Jordan, P.L. (1990) Laboring For Relevance Expectant and New Fatherhood, Nursing
Research;39(1):11-16.
63. Kafkaslı, A., Tekin, N (çev.) Barselona Anne ve Yenidoğan Hakları Bildirgesi (2001)
Erişim
Tarihi:
20.06.2007,
Erişim
Adresi:
(http://www.hayad.org.tr/component/option,com_docman/task,cat_view/gid,14)
64. Karataş, B. (1999) Hemşire Tarafından Verilen Doğum Öncesi Bakım Hizmeti ve
Eğitiminin Etkinliğinin İncelenmesi, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara.
65. Kaya, Ö. K., Şimşek, Z., Karataş, H. (2005) Harran Üniversitesi Araştırma ve Uygulama
Hastanesi Çocuk Cerrahi ile Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniklerinde Yatan 0-24
Aylık Çocuğu Olan Annelerin Anne Sütü ile Beslenme ve Ek Gıdalara İlişkin
Bilgileri,1-14.
Erişim
Tarihi:
25.06.2007
Erişim
Adresi:
http://www.sabem.saglik.gov.tr/Akademik_Metinler/linkdetail.aspx?id=1753
66. Kocatepe, K., Gebelikte Cinsel Yaşam ve Cinsellik, Gebeliğin Erkeğin Cinsel Yaşamı
Üzerine
Etkileri.
Erişim
Tarihi:
18/07/2007.
Erişim
Adresi:
http://www.gebelik.org/dosyalar/cinsellik1.html,
67. Kum, N. (1996) Psikiyatri Hemşireliği El Kitabı, Vehbi Koç Yayınları No:13, 1. Baskı,
Ankara: 132-139.
68. Lee, J.T. (2002) The Meaning of Sexual Satisfaction In Pregnant Taiwanese Women,
Journal of Midwifery & Women’s Health;47(4):278-286.
69. Lewallen, L. P.(2004) Healthy Behaviors and Sources of Health Information Among
Low Income Pregnant Women, Public Health Nursing, 21(3):200.
70. Lindgreen, K. (2003) A Comparison of Pregnancy Health Practices of Women in
Inner-City and Small Urban Areas, JOGNN, 32(3):313,320.
71. Manson, A., O’Grady, S., Nunn, R., Redrup, K., Murrell, C., Nicolaci, G., White,
R. (2004) Identifying the Information Needs of Chinese, Arabic and Vietnamese
Speaking Women in Antenatal and Postnatal Care-A Families First Initiative
Report.
72. Marakoğlu, K., Erdem, D. (2007) Konya’da Gebe Kadınların Sigara İçme
Konusundaki Tutum ve Davranışları, Erciyes Tıp Dergisi;29(1):47-55.
73. Martin, J.A., Hamilton, B.E., Sutton, P.D., Ventura, S.J., Menacker, F., Munson,
M.L. (2003) Births: Final Data For 2002. National Vital Statistics Reports;52(10):113.
74. Masoni, S., Maio, T., Trimarchi, G., de Punzio, C., Fioretti, P. (1994) The Couvade
Syndrome, J Psychosom Obstet Gynaecol;15(3):125-131.
75. O’Connor, T.G., Heron, J., Golding, J., Beveridge, M., Glover, V. (2002) Maternal
Antenatal Anxiety and Children’s Behavioral/Emotional Problems at 4 Years,
British Journal of Psychiatry;180:502-508.
76. Okumuş, H. (2007) Doğum Öncesi Anne Eğitimi: Deneyimler ve Sonuçlar 1998–
2006, 5. Uluslar arası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi, Kongre Kitabı,
Ankara:110–112.
77. Olin, R.M., Faxelid, E. (2003) Parents’ Needs To Talk About Their Experiences of
Childbirth, Nordic College of Caring Sciences:153-159.
78. Onah, H.E., Iloabachie, G.C., Obi, S.N., Ezugwu, F.O., Eze, J.N. (2002) Nigerian
Male Sexual Activity During Pregnancy, International Journal of Gynecology &
Obstetrics;76:219-223.
79. Öner, N. (1997) Türkiye’de Kullanılan Psikolojik Testler, Boğaziçi Üniversitesi
Yayınları, Yayın No:584, İstanbul, 3. Basım:365–371.
80. Öner, N., Lecompte, A. (1983) Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri El Kitabı,
Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, No:333, 1. Baskı, İstanbul:1-26.
81. Özbaşaran, F., Yanıkkerem, E. (2004) Doğum Yapan Kadınların Doğum Öncesi
Bakım Alma Durumlarının Değerlendirilmesi, Sendrom;Ocak:50-56.
82. Öztürk, M.O. (1998) Psikanaliz ve Psikoterapi, Bilimsel Tıp Yayınevi, Ankara, 3.
Baskı:35,36,43.
83. Renkert, S., Nutbeam, D. (2001) Opportunities To Improve Maternal Health
Literacy Through Antenatal Education: An Exploratory Study, Health Promotion
International;16(4):381-388.
84. Robinson, M., Sturgess, G. (2004) Antenatal Classes, Conception, The Pregnancy
Book, Revised Edition, Publised by The Department of Health:8-25, 64-65.
85. Samur, G. (2006) Gebelik ve Emziklilik Döneminde Beslenme, T.C. Sağlık
Bakanlığı Yayını, Sinem Matbaacılık, Ankara:2,8,9
86. Schneider, Z. (2002) An Australian Study of Women’s Experiences of Their First
Pregnancy, Midwifery;18:238-249.
87. Semiz, O., Sözeri, C., Cevahir, R., Şahin, S., Kılıçoğlu, S.S. (2006) Sakarya’da Bir
Sağlık Kuruluşuna Başvuran Gebelerin Sigara İçme Durumlarıyla İlgili Bazı
Özellikler, Sürekli Tıp Eğitim dergisi;15(8):149-152.
88. Sertbaş, G. (1998) Gebelerde Doğum Öncesi ve Doğum Sonrası Dönemlerde
Durumluk-Sürekli Kaygı Düzeylerinin İncelenmesi, Ege Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Programı, Doktora Tezi, İzmir:1-3,35-40,122-139.
89. Sertbaş, G., Bahar, A. (2004) Anksiyete ve Anksiyete ile Başetmede Hemşirelik
Girişimleri, Hemşirelik Forumu:39-40.
90. Sevil, Ü., Kavlak O. (2003) Couvade Sendromu (Sempatik Gebelik), Aile ve Toplum
Dergisi;2(6):49-54.
91. Sönmez, M. (2001) Dağılmayan Gelir, Görüş Dergisi; Kasım:60-69.
92. Sönmez, Y. (2007) Doğum Öncesi Bakım Hizmetleri (Antenatal Care Services),
Sürekli Tıp Eğitim Dergisi;16(1):9-12.
93. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) (2005) Yoksulluk Çalışması
Sonuçları,
Erişim
Tarihi:
20.06.2007,
Erişim
Adresi:
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=409
94. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Evlenme ve Boşanma
İstatistikleri 2006 Yılı Sonuçları, Sayı:100. Erişim Tarihi: 05.08.2007 Erişim Adresi:
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=519
95. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hanehalkı İşgücü Araştırması
2007 Mayıs Dönemi Sonuçları (Nisan, Mayıs, Haziran 2007), Sayı:131. Erişim Tarihi:
05.08.2007 Erişim Adresi: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=549
96. T.C. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (2004). Hacettepe Üniversitesi Nüfus
Etütleri Enstitüsü, Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Basımevi, Ankara:22-24,3343,45-59, 65-70,91-95,99-106,119-129.
97. Tarkka, M.T., Paunonen, M., Laippala, P. (1999) Social Support Provided by Public
Health Nurses and The Coping of First-Time Mothers With Child Care, Public Health
Nursing;16(2):114-119.
98. Taşkın, L. (2005) Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği, Genişletilmiş VII. Baskı,
Sistem Ofset Matbaacılık, Ankara:69-103,176-191,221,222,413-434.
99. UNICEF.
The
State
of
The
World's
Children.
Erişim
Adresi:
http://www.unicef.org/publications/files/SOWC_2005_(English).pdf, Erişim Tarihi:
17/07/2007.
100. Ünsal, Ş. (2004) Gebelerde ve Eşlerinde Aile Dinamiklerinin İncelenmesi, Ege
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği
Anabilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İzmir:31-34,50-53,168-176.
101. Üstünsöz, A. (2005) Gebelerin Doğum Öncesi Bakım Almama Nedenleri, Gülhane
Tıp Dergisi;47:156-158.
102. Valladares Cardoza, E. (2005) Partner Violence During Pregnancy, Psychosocial
Factors and Child Outcomes in Nicaragua, Public Health and Clinical Medicine
Department, Published Doctoral Thesis:15,26-30,44-45.
103. Vehvilainen, J.K., Liukkonen, A. (1998) Fathers' Experiences of Childbirth,
Midwifery;14:10-17.
104. Wadsworth, P. (2007) The Benefits of Exercise in Pregnancy, The Journal for
Nurse Practitioners;3(5):333-339.
105. Williams, L., Morrow, B., Shulman, H., Stephens, R., D’Angelo, D., Fowler, C.I.
(2006) Surveillance Report Pregnancy Risk Assessment Monitoring System 2002
(PRAMS), Atlanta:34-58,69,90,91,100-110,130. Erişim Tarihi: 05.06.2007 Erişim
Adresi: http://www.cdc.gov/PRAMS/Reports.htm
106. Yamaç, K., Gürsoy, R., Çakır N. (2002), Gebelik ve Sistemik Hastalıklar, MN
Medikal, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul:1-16,208-212,512,526,728.
107. Yangın, H. B. (2004) Gebelikte Cinsel Davranışların Belirlenmesi, Hacettepe
Üniversitesi
Sağlık
Ankara:4,7,8,190-198.
Bilimleri
Enstitüsü
Yayınlanmış
Doktora
Tezi,
108. Yıldırım, A. (1999) Gebelikte Cinsellik, Sürekli Tıp Eğitim Dergisi; Aralık,
8(12):8-12.
109. Ziyalar, A. (1999) Sosyal Psikiyatri, Çevik Matbaacılık, İstanbul, İlaveli 2.
Baskı:109,245,284,285.
EKLER
EK-I
BİLGİLENDİRİLMİŞ ONAM FORMU
Bu çalışma “İlk Kez Anne-Baba Olacak Bireylere Antenatal Dönemde Verilen
Eğitimin Kaygı Düzeylerine Etkisi”ni belirlemeyi amaçlamaktadır.
Çalışma, anne ve baba adaylarının kaygı düzeylerini önemli ölçüde etkileyen
gebelik dönemine ilişkin fiziksel ve psikolojik etkileri açıklayıp, ebeveynlerin
gereksinimleri konusunda ebelerin ve diğer sağlık çalışanlarının onlara yardım
etmelerine ilişkin yararlı bilgiler sağlayacaktır.
Çalışmaya katılmak sizin izninize bağlıdır ve bu konuda hiçbir zorunluluk
bulunmamaktadır.
Elde edilen veriler, sadece çalışma için kullanılacaktır. Özel hiçbir bilgi kişi ya da
kuruluş tarafından kullanılmayacaktır.
Teşekkür ederim.
Ar. Gör. Yeliz ÇAKIR KOÇAK
Ege Üniversitesi İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu
Ebelik Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi
Bu onam formunu okudum ve çalışmaya katılmayı kabul ediyorum.
Anne adayının İmzası ve Tarih
Baba adayının İmzası ve Tarih
Bu çalışma ile ilgili bilgileri yukarıdaki adı geçen ebeveynlere açıkladım ve yazılı
onamlarını aldım.
Araştırmacının İmzası ve Tarih
EK-II
(..…..….)
ANNE ADAYI TANITIM FORMU
İlk kez anne ve baba olacak bireylere doğum öncesi dönemde verilecek eğitimin
bireylerin kaygılarına etkisini belirlemek amacıyla yaptığım çalışmaya katıldığınız ve
katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim. Vereceğiniz cevaplar sadece çalışma amaçlı
kullanılacak ve gizli tutulacaktır.
Ege Üniversitesi İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu
Ebelik Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi
Ar. Gör. Yeliz ÇAKIR KOÇAK
Gebelik haftanız: ............................
1. Yaşınız: ............
2. Yaş grubunuz:
a) 20-23
b) 24-27
c) 28-31
d) 32-35
3. Boyunuz: ...........
4. Gebe kalmadan önceki kilonuz: .………
5. Gebe kaldığınızdan beri sigara kullanıyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
6. Gebe kaldığınızdan beri alkol kullanıyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
7. Eğitim durumunuz:
a) Okur-yazar değil
b) İlkokul
c)Orta-Lise
d) Yüksekokul / Fakülte
e) Yüksek Lisans / Doktora
8. Mesleğiniz / işiniz:
a) Öğrenci
b) Ev Hanımı
c) Serbest meslek
d) Memur
e) İşçi
f) Diğer………………
9. Herhangi bir işte çalışıyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
10. Doğumdan sonra tekrar çalışmaya başlayacak mısınız?
a) Evet
b) Hayır
11. Sosyal güvenceniz var mı?
a) Evet
b) Hayır
12. Yanıtınız “Evet” ise sosyal güvenceniz nedir?
a) Bağ-Kur
b) SSK
c) Emekli Sandığı
d) Yeşil Kart e) Diğer..................
13. Ev halkı toplam gelir düzeyiniz aşağıdakilerden hangisine uyuyor?
a) Düşük gelir grubu (449 YTL ve altı)
b) Alt orta gelir grubu (450-1123 YTL)
c) Üst orta gelir grubu (1124-2365 YTL)
d) Yüksek gelir grubu (2366-4653 YTL)
14. Bugüne kadar en uzun süre yaşadığınız yer aşağıdakilerden hangisidir?
a) Köy
b) Kasaba
c) İlçe
d) Kent-Gecekondu
e) Kent-Merkez
15. Oturduğunuz ev kendinize mi ait?
a) Evet
b) Hayır
16. Evde kimler ile birlikte yaşıyorsunuz?
a) Sadece eşimle
b) Eşim ve ailesiyle
c) Eşim ve akrabalarımızla ( aile, kardeş, yeğen, kuzen vb.)
17. Evlenme yaşınız nedir? ……………….
a) 18 ve altı
b) 19-22
c) 23-26
d) 27-30
18. Ne kadar zamandır evlisiniz? .................................................
e) 31-34
19. Kaçıncı evliliğiniz?
a) 1
b) 2
c) 3 ve üzeri
20. Halen resmi nikah mı yoksa imam nikahı ile mi yaşıyorsunuz?
a) Resmi nikah
b) İmam nikahı
c) Her ikisi
d) Hiçbiri
21. Eşiniz ile isteyerek mi evlendiniz?
a) Evet
b) Hayır
22. Eşiniz ile uyumunuz nasıldır?
a) Her zaman uyumlu
b) Genellikle uyumlu
c) Uyumsuz
23. Çevre ve aile (kayınvalide, yakın akraba vb) ile uyumunuz nasıldır?
a) Her zaman uyumlu
b) Genellikle uyumlu
c) Uyumsuz
24. Çocuk sahibi olmaya eşiniz ile birlikte planlayarak/isteyerek mi karar verdiniz?
a) Evet
b) Hayır
25. Anne olacağınızı ilk duyduğunuzda ne hissettiniz?
a) Üzülme ve olumsuz duygular
b) Hiçbir şey anlayamama
c) Mutluluk, sevinç ve olumlu duygular
d) Diğer.................................
26. Anneliğe kendinizi hazır hissediyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
c) Emin değilim
27. Çocuğunuzun cinsiyetinin ne olmasını istiyorsunuz? (Yanıtınız “Fark etmez” ise 29.
soruya geçiniz)
a) Kız
b) Erkek
c) Fark etmez
28. Belli bir cinsiyeti tercih etmenizin nedeni nedir?
a) Ben istiyorum
b) Eşim istiyor
c) İkimiz de istiyoruz
29. Bedeninizdeki gebeliğe bağlı oluşan değişiklikleri nasıl algılıyorsunuz?
a) Çok kötü
b) Kötü
c) Normal
d) İyi
e) Çok iyi
30. Sizce doğum nasıl bir olaydır?
a) Ağrılı
b) Ağrılı ve korku verici
c) Mutluluk verici ve normal
d) Stresli fakat mutluluk verici
e) Duygularımı tanımlayamıyorum
31. Gebelikten önce herhangi bir gebelikten korunma yöntemi uyguladınız mı?
a) Evet
b) Hayır
32. Yanıtınız “Evet” ise hangi yöntemi kullandınız?
a) RİA (spiral)
b) Doğum Kontrol Hapı
c) Enjeksiyon
e) Takvim
g) Diğer…………………………….
33. Gebelik döneminizde en çok kimden destek aldınız / alıyorsunuz?
a) Eş
b) Aile büyükleri
c) Arkadaş
d) Sağlık personeli
e) Hiç kimse
34. Gebeliğiniz döneminizde eşinizden duygusal düzeyde veya ev işleriyle ilgili destek
aldınız mı / alıyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
35. Doğumda eşinizin yanınızda olmasını ister misiniz?
a) Evet
b) Hayır
36. Doğumunuzu yaptıracak sağlık personelinin cinsiyeti sizin için önemli mi?
a) Evet
b) Hayır
37. Doğumdan sonra size bebek bakımında destek olabilecek kişiler var mı?
a) Evet
b) Hayır
38. Şu ana kadar olan dönemde gebelik, doğum, bebek bakımı vb konularda herhangi bir
bilgi aldınız mı?
a) Evet
b) Hayır
39. Yanıtınız “Evet” ise bilgiyi nereden / nerelerden aldınız? (Birden fazla seçenek
işaretleyebilirsiniz)
a) Televizyon / Radyo
b) Kitap / Dergi / Gazete
c) Doğum öncesi eğitim sınıfları
d) Aile büyükleri (anne, abla, teyze vb)
e) Ebe- hemşire
g) Diğer ……………........................
f) Doktor
40. Doğum öncesi eğitim sınıflarında eğitim almayı ister misiniz?
a) Evet
b) Hayır
41. Şimdiye kadar bebek bakımında bir deneyiminiz oldu mu (kardeş, yeğen vb )?
a) Evet
b) Hayır
42. Gebelik döneminizde eşinizle cinsellikle ilgili konuları rahatlıkla paylaşabiliyor
musunuz?
a) Evet
b) Hayır
43. Gebelik döneminizde cinsel ilişki sıklığınızda azalma oldu mu?
a) Evet
b) Hayır
44. Gebelik döneminizde cinsel davranışlarınızda bir değişiklik oldu mu?
a) Bir değişiklik olmadı
b) Cinsel ilişkiden daha fazla haz almaya başladım
c) Cinsel ilişkiden daha az haz almaya başladım
d) Cinsel ilişkiden tamamen uzaklaştım
45. Gebelik döneminizde istemediğiniz halde sırf eşiniz istiyor diye cinsel ilişkiye
girdiğiniz oldu mu?
a) Evet
b) Hayır
46. Gebelik döneminizde cinsel ilişkiyi reddettiğiniz zaman eşiniz size nasıl davranır?
a) Olumlu karşılar
b) Kızar
c) Küser
d) Zor kullanır
e) Diğer………………………
47. Gebelikte cinsel ilişkiyi reddetme nedenleri aşağıda sıralanmıştır. Sizce en önemli
olanları işaretleyerek belirtiniz.
( ) Bedensel rahatsızlık (yorgunluk-halsizlik, memelerdeki değişim, sırt-bel ağrıları
vb)
( ) Bebeğimizin zarar görmesinden korkuyorum
( ) Cinsel isteğim öncekine göre daha az
( ) Çekiciliğimi yitirdiğimi düşünüyorum
(
) Cinsel ilişki sırasında gebeliğe bağlı deneyimsizlik yaşıyorum (fiziki
görünümümdeki değişiklikler vb nedeni ile)
( ) Gebelik dışı nedenler (dini-kültürel inançlar, geniş aileye sahip olma, mekanın
uygun olmayışı vb )
( ) Sağlık personeli önerisi (ebe, hemşire, doktor vb)
( ) Sağlık personeli dışındaki bireylerin önerisi (anne, abla, teyze vb)
EK-III
(..…..….)
BABA ADAYI TANITIM FORMU
İlk kez anne ve baba olacak bireylere doğum öncesi dönemde verilecek eğitimin
bireylerin kaygılarına etkisini belirlemek amacıyla yaptığım çalışmaya katıldığınız ve
katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim. Vereceğiniz cevaplar sadece çalışma amaçlı
kullanılacak ve gizli tutulacaktır.
Ege Üniversitesi İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu
Ebelik Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi
Ar. Gör. Yeliz ÇAKIR KOÇAK
1. Yaşınız:............
2. Yaş grubunuz:
a) 19 ve altı
b) 20-24
c) 25-29
c) 30-34
d) 35 ve üzeri
3. Eşiniz gebe kaldığından beri sigara kullanıyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
4. Eşiniz gebe kaldığından beri alkol kullanıyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
5. Eğitim durumunuz:
a) Okur-yazar değil
b) İlkokul
c)Orta-Lise
d) Yüksekokul / Fakülte
e) Yüksek Lisans / Doktora
6. Mesleğiniz / işiniz:
a) Öğrenci
b) Serbest meslek
7. Herhangi bir işte çalışıyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
c) Memur
d) İşçi
e) Diğer……...
8. Sosyal güvenceniz var mı?
a) Evet
b) Hayır
9. Yanıtınız “Evet” ise sosyal güvenceniz nedir?
a) Bağ-Kur
b) SSK
c) Emekli Sandığı
d) Yeşil Kart
e) Diğer.................
10. Ev halkı toplam gelir düzeyiniz aşağıdakilerden hangisine uyuyor?
a) Düşük gelir grubu (449 YTL ve altı)
b) Alt orta gelir grubu (450-1123 YTL)
c) Üst orta gelir grubu (1124-2365 YTL)
d) Yüksek gelir grubu (2366-4653 YTL)
9. Bugüne kadar en uzun süre yaşadığınız yer aşağıdakilerden hangisidir?
a) Köy
b) Kasaba
c) İlçe
d) Kent-Gecekondu
e) Kent-Merkez
10. Oturduğunuz ev kendinize mi ait?
a) Evet
b) Hayır
11. Evde kimler ile birlikte yaşıyorsunuz?
a) Sadece eşimle
b) Eşim ve ailesiyle
c) Eşim ve akrabalarımızla ( aile, kardeş, yeğen, kuzen vb.)
12. Evlenme yaşınız nedir? ………………….
a) 19 ve altı
b) 20-25
c) 26-30
d) 31-35
e) 36 ve üzeri
13. Ne kadar zamandır evlisiniz? .................................................
14. Kaçıncı evliliğiniz?
a) 1
b) 2
c) 3 ve üzeri
15. Halen resmi nikah mı yoksa imam nikahı ile mi yaşıyorsunuz?
a) Resmi nikah
b) İmam nikahı
c) Her ikisi
d) Hiçbiri
16. Eşiniz ile isteyerek mi evlendiniz?
a) Evet
b) Hayır
17. Eşiniz ile uyumunuz nasıldır?
a) Her zaman uyumlu
b) Genellikle uyumlu
c) Uyumsuz
18. Çevre ve aile (kayınvalide, yakın akraba vb) ile uyumunuz nasıldır?
a) Her zaman uyumlu
b) Genellikle uyumlu
c) Uyumsuz
19. Çocuk sahibi olmaya eşiniz ile birlikte planlayarak/isteyerek mi karar verdiniz?
a) Evet
b) Hayır
20. Baba olacağınızı ilk duyduğunuzda ne hissettiniz?
a) Üzülme ve olumsuz duygular
b) Hiçbir şey anlayamama
c) Mutluluk, sevinç ve olumlu duygular
d) Diğer.................................
21. Babalığa kendinizi hazır hissediyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
c) Emin değilim
22. Çocuğunuzun cinsiyetinin ne olmasını istiyorsunuz? (Yanıtınız “Fark etmez” ise 24.
soruya geçiniz)
a) Kız
b) Erkek
c) Fark etmez
23. Belli bir cinsiyeti tercih etmenizin nedeni nedir?
a) Ben istiyorum
b) Eşim istiyor
c) İkimiz de istiyoruz
24. Gebeliğe bağlı eşinizin bedeninde oluşan değişiklikleri nasıl algılıyorsunuz?
a) Çok kötü
b) Kötü
c) Normal
d) İyi
e) Çok iyi
25. Sizce doğum nasıl bir olaydır?
a) Ağrılı
b) Ağrılı ve korku verici
c) Mutluluk verici ve normal
d) Stresli fakat mutluluk verici
e) Duygularımı tanımlayamıyorum
26. Eşinizin gebeliğinden önce herhangi bir gebelikten korunma yöntemi uyguladınız
mı?
a) Evet
b) Hayır
27. Yanıtınız “Evet” ise hangi yöntemi kullandınız?
a) Kondom (prezervatif)
b) Geri Çekme
c) Her ikisi
28. Eşinizin gebeliği döneminde en çok kimden destek aldınız / alıyorsunuz?
a) Eş
b) Aile büyükleri
c) Arkadaş
d) Sağlık personeli
e) Hiç kimse
29. Eşinize gebeliği döneminde duygusal düzeyde veya ev işleriyle ilgili destek
sağladınız mı / sağlıyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
30. Doğumda eşinizin yanında olmayı ister misiniz?
a) Evet
b) Hayır
31. Doğumu yaptıracak sağlık personelinin cinsiyeti sizin için önemli mi?
a) Evet
b) Hayır
32. Doğumdan sonra bebek bakımında eşinize destek olmayı düşünüyor musunuz?
a) Evet
b) Hayır
33. Şu ana kadar olan dönemde gebelik, doğum, bebek bakımı vb konularda herhangi bir
bilgi aldınız mı?
a) Evet
b) Hayır
34. Yanıtınız “Evet” ise bilgiyi nereden / nerelerden aldınız? (Birden fazla seçenek
işaretleyebilirsiniz)
a) Televizyon / Radyo
b) Kitap / Dergi / Gazete
c) Doğum öncesi eğitim sınıfları
d) Aile büyükleri (anne, abla, teyze vb)
e) Ebe- hemşire
g) Diğer………………………........
f) Doktor
35. Doğum öncesi eğitim sınıflarında eğitim almayı ister misiniz?
a) Evet
b) Hayır
36. Şimdiye kadar bebek bakımında bir deneyiminiz oldu mu (kardeş, yeğen vb )?
a) Evet
b) Hayır
37. Gebelik döneminde eşinizle cinsellikle ilgili konuları rahatlıkla paylaşabiliyor
musunuz?
a) Evet
b) Hayır
38. Gebelik döneminde cinsel ilişki sıklığınızda azalma oldu mu?
a) Evet
b) Hayır
39. Eşinizin gebelik döneminde sizin cinsel davranışlarınızda bir değişiklik oldu mu?
a) Bir değişiklik olmadı
b) Cinsel ilişkiden daha fazla haz almaya başladım
c) Cinsel ilişkiden daha az haz almaya başladım
d) Cinsel ilişkiden tamamen uzaklaştım
40. Gebelik döneminde istemediğiniz halde sırf eşiniz istiyor diye cinsel ilişkiye
girdiğiniz oldu mu?
a) Evet
b) Hayır
41. Gebelik döneminde cinsel ilişkiyi reddettiğiniz zaman eşiniz size nasıl davranır?
a) Olumlu karşılar
b) Kızar
c) Küser
d) Zor kullanır
e) Diğer………………………
42. Gebelikte cinsel ilişkiyi reddetme nedenleri aşağıda sıralanmıştır. Sizce en önemli
olanları işaretleyerek belirtiniz.
( ) Bebeğimizin zarar görmesinden korkuyorum
( ) Eşimin çekiciliğini yitirdiğini düşünüyorum
( ) Cinsel isteğim öncekine göre daha az
( ) Cinsel ilişki sırasında gebeliğe bağlı deneyimsizlik yaşıyorum (eşimin fiziki
görünümündeki değişiklikler vb nedeni ile)
( ) Gebelik dışı nedenler (dini-kültürel inançlar, geniş aileye sahip olma, mekanın
uygun olmayışı vb )
( ) Sağlık personeli önerisi (ebe, hemşire, doktor vb)
( ) Sağlık personeli dışındaki bireylerin önerisi (anne, abla, teyze vb)
EK-IV
(...............)
DURUMLUK KAYGI ÖLÇEĞİ
YÖNERGE: Aşağıda kişilerin kendilerine ait duygularını anlamada kullandıkları bir
takım ifadeler verilmiştir. Her ifadeyi okuyun, sonra da ŞU ANDA nasıl hissettiğinizi,
ifadelerin sağ tarafındaki dairelerden uygun olan bir tanesini karalamak suretiyle
belirtin. Doğru yada yanlış cevap yoktur. Herhangi bir ifadenin üzerinde fazla zaman
sarf etmeksizin şu anda nasıl hissettiğinizi gösteren cevabı işaretleyin.
Hiç
1. Şu anda sakinim
Biraz
Ο
Çok
Tamamiyle
Ο
Ο
Ο
2. Kendimi emniyette hissediyorum
Ο
Ο
Ο
Ο
3. Şu anda sinirlerim gergin
Ο
Ο
Ο
Ο
4. Pişmanlık duygusu içindeyim
Ο
Ο
Ο
Ο
5. Şu anda huzur içindeyim
Ο
Ο
Ο
Ο
6. Şu anda hiç keyfim yok
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
7. Başıma geleceklerden endişe
ediyorum
8. Kendimi dinlenmiş hissediyorum
9. Şu anda kaygılıyım
Ο
Ο
Ο
Ο
Hiç
Biraz
Çok
Tamamiyle
10. Kendimi rahat hissediyorum
Ο
Ο
Ο
Ο
11. Kendime güvenim var
Ο
Ο
Ο
Ο
12. Şu anda asabım bozuk
Ο
Ο
Ο
Ο
13. Çok sinirliyim
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
15. Kendimi rahatlamış hissediyorum
Ο
Ο
Ο
Ο
16. Şu anda halimden memnunum
Ο
Ο
Ο
Ο
17. Şu anda endişeliyim
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
19. Şu anda sevinçliyim
Ο
Ο
Ο
Ο
20. Şu anda keyfim yerinde
Ο
Ο
Ο
Ο
14. Sinirlerimin çok gergin olduğunu
hissediyorum
18. Heyecandan kendimi şaşkına
dönmüş hissediyorum
EK-V
(...............)
SÜREKLİ KAYGI ÖLÇEĞİ
YÖNERGE: Aşağıda kişilerin kendilerine ait duygularını anlamada kullandıkları bir
takım ifadeler verilmiştir. Her ifadeyi okuyun, sonra da GENEL OLARAK nasıl
hissettiğinizi, ifadelerin sağ tarafındaki dairelerden uygun olan bir tanesini karalamak
suretiyle belirtin. Doğru yada yanlış cevap yoktur. Herhangi bir ifadenin üzerinde
fazla zaman sarf etmeksizin genel olarak nasıl hissettiğinizi gösteren cevabı
işaretleyin.
Hemen
Bazen
Hiçbir
Çok
Hemen Her
Zaman
Zaman
Zaman
21. Genellikle keyfim yerindedir
Ο
Ο
Ο
Ο
22. Genellikle çabuk yorulurum
Ο
Ο
Ο
Ο
23. Genellikle kolay ağlarım
Ο
Ο
Ο
Ο
24. Başkaları kadar mutlu olmak
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
26. Kendimi dinlenmiş hissederim
Ο
Ο
Ο
Ο
27. Genellikle sakin, kendime hakim
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
isterim
25. Çabuk karar veremediğim için
fırsatları kaçırırım
ve soğukkanlıyım
28. Güçlüklerin yenemeyeceğim kadar
biriktiğini hissederim
Hemen
Bazen
Hiçbir
Çok
Hemen Her
Zaman
Zaman
Zaman
29. Önemsiz şeyler hakkında
Ο
Ο
Ο
Ο
30. Genellikle mutluyum
Ο
Ο
Ο
Ο
31. Her şeyi ciddiye alır ve etkilenirim
Ο
Ο
Ο
Ο
32. Genellikle kendime güvenim
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
36. Genellikle hayatımdan memnunum
Ο
Ο
Ο
Ο
37. Olur olmaz düşünceler beni
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
Ο
39. Aklı başında ve kararlı bir insanım
Ο
Ο
Ο
Ο
40. Son zamanlarda kafama takılan
Ο
Ο
Ο
Ο
endişelenirim
yoktur
33. Genellikle kendimi emniyette
hissederim
34.Sıkıntılı ve güç durumlarla
karşılaşmaktan kaçınırım
35. Genellikle kendimi hüzünlü
hissederim
rahatsız eder
38. Hayal kırıklıklarını öylesine
ciddiye alırım hiç unutamam
konular beni tedirgin eder
EK-VI
E.Ü. İZMİR ATATÜRK SAĞLIK YÜKSEK OKULU
BİLİMSEL ETİK KURUL İZİN YAZISI
EK-VII
T.C. İZMİR VALİLİĞİ İZMİR İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ
İZİN YAZISI
™Doktora Gidilmesi Gereken Durumlar:
ƒ Yorgunluk, güçsüzlük, solukluk, çabuk yorulma, çarpıntı, baş dönmesi
şikayetleriniz varsa ve rutin kontrollerde demir hapları verilmemişse tekrar
doktorunuzla görüşün.
ƒ Hazneden kötü kokulu, koyu sarı, yeşil, kanlı, köpüklü görünümde veya
kaşıntının eşlik ettiği akıntınız olursa doktorunuzla görüşün.
ÖZGEÇMİŞ
1980 yılında Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da
tamamladı. 1999–2004 yılları arasında Ankara Üniversitesi, Ankara Cebeci Sağlık
Yüksek Okulu’nda lisans eğitimi aldı. Kasım 2004 – Ağustos2006 tarihleri arasında
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Acil Servis Biriminde çalıştı. 2004’te Ege
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ebelik Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisansa
başladı. Eylül 2006 tarihinde Ege Üniversitesi İzmir Atatürk Sağlık Yüksek Okulu’na
Araştırma Görevlisi olarak atandı. Halen aynı kurumda çalışmaktadır.
Download