27 MAYIS 2013 ÇEÇEN SIĞINMACILARA YÖNELİK SUİKASTLER Çeçenistan'ın Türkiye Fahri Konsolosu Medet Ünlü, Ankara'da çalışma ofisinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Medet Ünlü'ye Allah-u Teâlâ’dan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabr-ı cemil diliyoruz. Daha önce İstanbul'da dört ayrı saldırıda 6 kişi katledilmiş, ayrıca iki de başarısız suikast girişimi yapılmıştı. Geçen sene üç Çeçen Müslümanı katleden Rus ajanlarının fotoğrafları, isimleri ve kullandıkları araçlar medyada ifşa olmasına rağmen katiller yakalanamadı. ABD vatandaşı Sarai Sierra cinayetinde olduğu gibi bazı olayların faillerinin kısa süre içinde yakalandıkları bilinmektedir. Bu husus akıllara, ülkemize sığınan çeçen kardeşlerimiz gözden mi çıkarıldı sorusunu getirmektedir. Ülkemize sığınan Çeçenlere yönelik gerçekleştirilen eylemler ve bu eylemlerde hayatını kaybedenlerin katillerinin bulunamamış olması, bunun bir devlet politikası olduğu ya da çok ciddi bir ihmalin olduğu anlamına gelmektedir. İşgal ve işgal sonrasında, Rusya tarafından oluşturulan işbirlikçi rejimin baskısı sebebiyle ülkemize sığınmış olan Çeçen kardeşlerimiz konusunda Hükümeti duyarlı olmaya ve altına imza attığı uluslararası anlaşmaların gereğini yerine getirmeye çağırıyoruz. ALKOLLÜ İÇECEK DÜZENLEMESİ Alkol ile ilgili düzenlemeleri de içeren Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi kabul edildi. Alkole başlama yaşının 14′e indiği, içki içme eğiliminin ve içkiye bağımlılığın gitgide arttığı ve suçla doğru orantılı artan alkol tüketiminin yol açtığı zararların azaltılması amacıyla, alkollü ürünlerde reklam kısıtlaması ile alkollü içeceklerin satış yerleri, saatleri ve alkol satıcılarına verilen ruhsatlar konusundaki düzenlemeleri olumlu bulmaktayız. Toplumun hayrı ve selameti düşünülerek atılan her adımı destekliyoruz. Alkol ile mücadelede, CHP’li Kadıköy Belediyesi'nin alkollü içki satan iş yerlerinin satış saati ile ilgili kararını da erdemli bulduğumuzu, daha önce kamuoyu ile paylaşmıştık. Toplumun faydası ve insanımızın, özellikle gençlerimizin sağlığının korunması için programımızda da önemli bir yer verdiğimiz alkol ile mücadele edilmesini, geç kalınmış da olsa hayırlı buluyoruz. Alkolün topluma verdiği zararları azaltmak için alınan kısmi tedbirlerin "alkol yasaklanıyor" gibi yansıtılmasını ise, bilinçli bir çarpıtma olarak değerlendiriyoruz. Alkol yasaklanmıyor sadece alkole yönelik kısıtlamalar var. Bir kesim tarafından adeta ekmek yasaklanıyormuş gibi yaygara koparılması, ideolojik ve maksatlıdır. Alkolün en çok tüketildiği Rusya başta olmak üzere Avrupa Birliği üyesi ülkelerin çoğunda, toplumun güvenliğini ve sağlığını korumak için benzer tedbirlerin alınmış olduğunu hatırlatmak isteriz. Toplumun faydasına olan bu düzenlemeyi güzel bir gelişme görmekle beraber, eleştirdiğimiz yönleri de vardır. Kanun, istisnalarla neredeyse işlevsiz hale getirilmiştir. - Yasak kapsamının dışında tutulan meskun mahaller içerisinde bulunan otoyol ve çevreyolu statüsündeki yollarla, otoyol ve karayolları üzerindeki konaklama yerlerinde de içki satışına ve tüketimine izin verilmemelidir. - Örgün eğitim kurumları ve dershaneler, öğrenci yurtları ve ibadethaneler arasında kapıdan kapıya en az 100 metre uzaklığın bulunması yetersizdir. Kapıdan kapıya denilmesi bir aldatmacadır. Eni 60-70 metreden kısa kaç okul vardır? Bu, şu anlama gelmektedir: okul veya camiye 5-10 metre uzaklıkta içki satışı yapılabilir. Bu şart, duvardan duvara olmalı ve mesafe arttırılmalıdır. Mesafe şartından, turizm belgeli işletmelerin ve kanun tarihinden önce açılmış bulunan işletmelerin muaf tutulmuş olması da, bu tedbiri anlamsız kılmaktadır. MAVİ MARMARA KATLİAMI DAVASI Sayın Genel Başkanımız Av. Mehmet Hüseyin YILMAZ ve Genel Başkan Yardımcımız Av. Zekeriya YAPICIOĞLU’nun, mağdurlara destek amacıyla müdahil vekili olarak katıldıkları Mavi Marmara duruşması, Ekim ayına ertelendi. Mavi Marmara davasının ulusal çıkarlara kurban edilmemesi ve üstünün örtülmemesi için elimizden geleni yapacağız. Mavi Marmara davası maddi ve ulusal çıkarların üstündedir. HÜDA PAR olarak bu davanın hukuken ve siyaseten takipçisi olacağız ve siyonist katillerin işledikleri cinayetlerin cezasını çekmeleri için her türlü çabayı sarf edeceğiz. CEZAEVLERİNDE HAK İHLALLERİ VE KÖTÜ MUAMELE Cezaevinde işkence, kötü muamele ve gayr-ı insani koşullar ile ilgili olarak bu hafta da basına haberler yansıdı. Ahlat Cezaevi'nde kalan % 50 felçli ve yüksek tansiyon hastası 63 yaşındaki Gürgün KURT, beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetti. Yine İzmir’in Şakran Kadın Cezaevi'nde çıplak arama dayatmasını kabul etmeyen mahkûmların gardiyanlar tarafından darp edildiği ve Giresun E Tipi Kapalı Cezaevi'nde Hakan YIKICI’nın cezaevi idaresi tarafından kötü muameleye maruz kaldığı ve üç gün sonra hastaneye götürüldüğü iddia edildi. Daha önce bu tip vakalarda sorumluların soruşturulması ve cezalandırılması yerine taltif ve terfi ettirilmiş olmaları ve işkencecilerin yargı eliyle himaye edilmeleri, bu tip keyfi uygulamalara sebebiyet vermekte ve işkencecileri cesaretlendirmektedir. BAŞBAKAN’IN MUHASEBE ÖNERİSİ VE ADALET ANLAYIŞI ABD gezisinde “İslam dünyasının ciddi bir muhasebeye, silkinişe ve uyanışa ihtiyacı vardır.” diyen Sayın Başbakan’a, bu muhasebeye kendisinden başlamasını tavsiye ediyoruz. Yine bu gezisinde "Her hakkın hak sahibine teslim edilmesine aslında 'adalet' denir. İnsanın hakkı da insan onuruna yakışır bir hayat yaşaması, temel hak ve hürriyetlerini özgürce yaşayabilmesidir.” diyen Başbakana; geçtiğimiz günlerde 4 gün ara ile işlenen iki ayrı hukuk skandalında aralarında İslami STK yöneticileri, gazeteciler ve partimiz yöneticilerinin de bulunduğu kardeşlerimize, 150 yılı aşkın ceza verilerek yapılan “adalet”sizliğe kayıtsız kaldıklarını ve başörtüsüne özgürlük için toplanan 12 milyon 300 bin imzaya rağmen, bunların görmezden ve duymazdan gelinerek yayımlanan “yaz kıyafeti genelgesi”nde, “başı açık” dayatmasında bulunduklarını esefle hatırlatmak isteriz. IRAK’TA ETNİK VE MEZHEBİ ÇATIŞMALAR Son günlerde Irak’ta artan gerginlikten ve patlayan bombalardan büyük bir endişe duymaktayız. Müslümanların birbirlerine yönelik saldırılarını ve camilerin hedef alınmasını kabul edilemez buluyoruz. Etnik ve mezhebi çatışmalar başlatarak, ihtilaflı konuları kaşıyarak İslam coğrafyasında amaçlarına rahatça ve kolayca ulaşmak isteyen emperyalistler, Irak’ta da bir iç çatışma çıkarmak istemektedir. Irak'ın Sünni ve Şii Müslümanlarına çağrımız; işgalcilerin aramıza soktuğu bu fitneyi bir an önce bertaraf etmeleridir. Bu anlamda geçtiğimiz hafta Irak'ta bulunan Sünni ve Şii vakıf başkanlarının, Iraklıları ülkede mezhep çatışması çıkarmaya çalışan "fitne çığırtkanlarına" karşı uyararak, birlik ve beraberlik çağrısını yerinde buluyor ve bunun için daha gayretli davranmalarını tavsiye ediyoruz. Camilere yönelik saldırıları kınayan ve bu saldırıları “tekrar canlandırılmak istenen eski bir fitne” olarak değerlendiren Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’nin, bu fitnenin önüne geçilmesi için Şii ve Sünni Müslümanlara, ortak cuma namazı kılmaları ve bunu her cuma tekrar etmeleri yönündeki çağrısını da önemli bir adım ve girişim olarak değerlendiriyoruz. İNANCA YÖNELİK SALDIRILAR Diyanet İşleri Başkanı Mehmet GÖRMEZ’in, Balkan Ülkeleri İslam Birlikleri Başkanları 6. Konferansı’nda yaptığı konuşmada "İslamofobi güçlenerek, Batıda bir endüstri haline gelmektedir... Batı toplumlarında tırmanışa geçen İslamofobi, bugün İslam’ın önündeki en büyük engellerden biridir. Belki de İslam’ın tarihi boyunca karşılaştığı en büyük hadiselerdendir. Ne yazık ki İslamofobiyi canlı tutmak isteyen çevreler olduğu gibi İslamofobiden nemalanan bir iktidar biçimi de vardır." şeklindeki tespitlerini yerinde bulduğumuzu ifade ederek inanca yönelik şu tahammülsüzlükleri aktarıyoruz. Bursa'da Organize Sanayi Bölgesi'nde bir firmada çalışan bir mühendis, namaz kıldığı gerekçesiyle işten çıkarıldı. Fransa’nın Dijon ve Mulhouse kentlerindeki camilere karşı ırkçı saldırılarda bulunuldu. Dijon şehrinde meydana gelen olayda, bir camii önüne domuz başı bırakıldı. Mulhouse şehrinin Illzach banliyösünde ise henüz inşaat halindeki caminin duvarına gamalı haç ve ırkçı yazılar yazıldı. Hollanda’nın Lahey kentinde bir gazete, Schilderswijk semtinde "şeriat kuralları" uygulandığı ve Müslümanların komşularına dini baskı uyguladıkları yönünde haberler yaparak, Müslümanları hedef gösterdi. Hırvatistan’ın Riyeka şehrinde bu aybaşında açılan ve Osmanlı sonrası yapılan ilk camiye saldırıda bulunuldu. Yunanistan’da ise hükümet 'Yunanca'' dayatmasında bulunarak, çocukların cami ve devlet okullarında Kuran-ı Kerim'i, "Yunan dilinde" öğrenmeleri için karar aldı. İngiltere’nin başkenti Londra’da bir askerin öldürülmesinden sonra camilere saldırılarda bulunuldu ve Müslümanlar, hakaret ve tehditlere maruz kaldılar Bu ve benzeri olayları aziz dinimiz İslam'a ve müslümanlara yönelik sinsi bir planın parçaları olarak görmekteyiz.