BÖLÜM V ZARARLI BÖCEKLERLE SAVAŞ Böceklerle yapılacak

advertisement
BÖLÜM V
ZARARLI BÖCEKLERLE SAVAŞ
Böceklerle yapılacak savaş yöntemini seçerken, bunun yöresel koşullara uygun
olması gerekir. Bu konuda ürünün cinsi, yetiştirme dönemi, böceğin biyolojisi, ekolojik
etkenler, coğrafi durum, savaşın şekli vb. koşullar savaştan önce daima dikkate alınmalı
ve savaşa başlamadan önce bu koşullar etraflıca incelenmelidir.
Böceklerin birçoğunun biyolojilerinin çoğunlukla gizli olması, yaşadıkları yerlere
güçlükle ulaşılabilmesi ve küçük yapılı olmaları gibi nedenler, onlara karşı yapılacak
savaşı çok kere güçleştirmekte ve başarı olasılığını de azaltmaktadır. Bundan dolayı
böceklere karşı ürünü korumada kültürel önlemlere, kimyasal ya da mekaniksel savaştan
daha fazla önem vermek gerekir. Bu tip önlemler aynı zamanda, örneğin kimyasal savaş
için yapılacak masraflardan olanaklar ölçüsünde tasarruf edilmesini de sağlar. Alınan
koruyucu önlemlere karşı böcekler normal zararsız miktarı aşarsa, o zaman onlara karşı
doğrudan savaşa geçmek zorunluluğu doğar.
13-1
Savaşın Ekonomik Yönü
Böcek zararlarını, insan eliyle önlemeye ya da yok etmeye yönelik önlemleri
kapsayan UYGULAMALI SAVAŞ, amacına ulaşırken ekonomik analizlere önem vermek
zorundadır. Bunun için yapılmasına karar verilen bir savaşta maliyet ve sağlanacak yarar
ayrı ayrı hesap edilmelidir. Yalnız böceklerle yapılacak bir savaşta maliyetin hesaplanması
önceden yapılabilirse de, savaşın sonunda elde edilecek yararın önceden saptanması
oldukça zordur. Örneğin, yıllarca Kızılçamların iğne yapraklarını yiyen Thaumetopoea
pityocampa (Schiff.) (Lepidoptera, Thaumetopoeidae) ağaçlarda ölüme neden
olmamaktadır. Buna karşın yüksek bir populasyona sahip kabuk böceği Ips sexdentatus
(Börner) (Coleoptera, Scolytidae), geliştiği ağaçları ilk yıl içinde öldürebilmektedir.
13-2 Populasyon düzeyi ve ürün ilişkileri
Zararlılarla savaşta tespiti en zor olan husus, böcek populasyonları ile ürün
kayıplarının saptanmasıdır. Bu konudaki çalışmalar sonucunda genel bir kriter
bulunamamıştır. Zira bu husus çok karışık bir yapı göstermektedir. İklim, değişik toprak
karekterleri, çok senelik bitkilerde verimi etkileyen faktörlerin fazlalığı, zararlıların her yıl
aynı yoğunlukta olmaması gibi birçok etken zararlının populasyonu ile verim arasındaki
ilişkiyi etkilemektedir. Çoğu ülkelerde zararlılarla savaşta teorik bazı rakamlar
kullanılmaktadır. Birçok hallerde zararlının zarar eşiği bilinmediğinden ilaç firmalarının
tavsiyelerine göre savaş yapılmaktadır.
Bir zararlı böcek türü ile savaşa karar vermede, o böceğin ekonomik zarar düzeyi ile
ekonomik zarar eşiğini hesaplamak gerekir. Aksi halde yapılan savaştan istenilen yararlar
sağlanamayacağı gibi, fazladan emek ve mücadele gideri ortaya çıkar (Şekil XX).
Genel Denge Durumu (GDD)
Çevre koşulları sürekli olarak değişmemesi koşuluyla, bir zararlı populasyonun uzun
bir süreyi içine alan dönemdeki ortalama yoğunluğudur (Şekil 12-6). O yörede bulunan
biyotik ve abiyotik etkenler nedeniyle, o türün populasyonlarında sürekli değişmeler
olmaktadır. Bu dalgalanmalardan sonra populasyon tekrar belirli bir düzeye gelmeye
çalışır. İşte populasyonun belirli düzeye gelmesine Genel Denge Durumu (Populasyon
Dengesi) denilmektedir. Kısaca, genel denge durumu, bir populasyonun ortalama
yoğunluğudur. Burada şunu unutmamak gerekir ki, GDD, herhangi bir türe ve belirli bir
alandaki populasyona aittir.
Şekil . Belirli bir süre içinde bir böcek populasyonunun gösterdiği değişiklikler.
Ekonomik zarar düzeyi (EZD) ve Ekonomik zarar eşiği (EZE)
Ekonomik zarara neden olan en düşük populasyon yoğunluğudur. Buradaki
ekonomik zarardan amaç, herhangi bir savaş yönteminin getirdiği giderlere denk ya da
bundan büyük olan bir değerdir. Ekonomik zarar düzeyi, alandan alana, mevsimden
mevsime ve sabit olmayan ekonomik değerlere göre değişmektedir (Şekil 12-7).
Herhangi bir zararlı populasyonunun, ekonomik zarar düzeyine erişmesine engel
olmak için savaş yapılmasını gerektiren yoğunluktur (Tablo 9). Bu değer, ekonomik zarar
düzeyinden daha düşük bir değerdir (Şekil 12-7). Bu nedenle, zararlının populasyonu
ekonomik zarar düzeyine gelmeden önce savaşa başlamalıdır. Ürün kaybından sonra
yapılacak savaş, populasyonun çoğalmasına engel olsa bile, arzulanan ekonomik savaş
yapılmamış olur. Yöredeki engelleyici faktörler o zararlının ekonomik zarar eşiğine
gelmesini sağlayamazsa, o savaşa başlamak zorunluluğu meydana gelir.
Yukarıdaki açıklamaların sonucu olarak denilebilir ki, bir zararlının genel denge
durumu, ekonomik zarar düzeyi ve ekonomik zarar eşiği, bitki türüne, mevsime, alana ve
insanoğlunun arzusuna göre değişmektedir.
13-3
Değişik Türlerin Populasyonu ile Ürün İlişkileri
Çeşitli zararlıların populasyonu ile ürün arasındaki ilişkilerde farklı durumlar
mevcuttur. Şekil 84, genel denge durumunu göstermektedir. Bu genel durumdan ayrılan
tiplerden bazı örnekler aşağıda verilmiştir:
1. En yüksek populasyonları, ekonomik zarar eşiğinin altında olan zararlılar. Bu tip
zararlılarla savaşa gerek yoktur (Şekil ). Bunlara Ekonomik zararı olmayan tür denir.
2. Populasyonu ender olarak ekonomik zarar eşiğinin üzerine çıkan zararlılar. Bu
zararlılarla savaşmak gerekir (Şekil 84B). Bu türlere Ender olarak zararlı tür adı verilir.
3. Genel denge durumu, ekonomik zarar eşiğine yakın olan zararlıların populasyonu çok
sık aralıklarla ekonomik zarar eşiğini aşmaktadır (Şekil ). Bazen zararlıların GDD’u ile
ekonomik zarar eşiği aynı düzeyde olabilir. Her iki durumda da bu zararlı ile çok sık
aralıklarla savaş zorunluluğu doğar. Sık savaş uygulaması da GDD’da değişiklikler
meydana getirir. Bu türler Genellikle zararlı tür denir.
4. Ekonomik zarar eşiği, GDD’nun altında olabilir (Şekil ). Bu zararlılarla savaş çok
zordur. Özellikle, bu tip zararlılarla yapılan kimyasal savaşta, kısa sürede dayanıklılık
problemi ile karşılaşılmaktadır. Bu tip zararlılara karşı, çevre koşullarını değiştirerek
GDD’na etkide bulunmaya çalışılmalıdır. Ayrıca biyotik faktörleri daha etkili duruma
sokmak gerekir. Bunlara Sürekli zararlı tür (Tehlikeli tür = Vahim tür) adı verilir.
13-4
Mücadele Yöntemlerinin Sınıflandırılması
Zararlıların bitkilerde yaptıkları çeşitli zararların gerek doğal kuvvetler (Doğal
Savaş) gerekse insan yardımıyla (Uygulamalı Savaş) önlenmesine ya da hiç olmazsa
azaltılmasına yönelik yöntem ve harcanan çabalara Zararlılarla Savaş denir. Ağaçlarda
zarar yapan böceklerle yapılacak savaş yöntemlerini çeşitli gruplara ayırmak mümkündür.
Zararlılarla yapılan savaş, izlediği yol bakımından aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir:
Doğal Savaş: DOĞAL DENGE: Çevre Direnci: Doğal kuvvetlerin böceklere olan
etkilerinden yararlanmak.
Yasal önlemler: Yasal yollardan yararlanarak zararlıların yayılmasını önleme. Örneğin,
karantina, ambargo, muayene, sertifika uygulamak vb.
Mekanik Savaş: Zararlı böcekleri toplama, tuzakla yakalama, böcekli materyalleri yok
etmek, çevre koşullarını değiştirmek vb.
Fiziksel Savaş: Yakmak; sıcaktan, Radyoaktivite’den ve elektrikten yararlanmak.
Kültürel önlemler: Ormanın karışıklılığını ve kapalılığını düzenlemek; meşcere kurma ve
yetiştirme ile kesim tekniği yöntemlerine uymak; toprak bakımı, dayanıklı türler
yetiştirmek, gıda kaynaklarını değiştirmek.
Biyolojik
Mücadele:
Zararlı
böcekleri
yok
etmek
için
çeşitli
etken
gruplardan
(mikroorganizma, böcek yiyen Vertebreta’lar, predatör Arthropoda türleri, asalak
böcekler) ve genetik yöntemlerden yararlanmak.
Kimyasal Savaş: tozlama, püskürtme, sisleme, fumigasyon, sterilizasyon, zehirli yemler
kullanmak vb.
Tümleşik mücadele veya Entegre Zararlı Yönetimi: Çevre ve orman sahibi için uzun
vadede en az masrafla en iyi yararları sağlayabilecek olan ve populasyon dinamiğine
dayanan yöntemlere önem verilerek, savaş yöntemlerinin kombine edilmesi sonucu yarar
elde etmektir.
Yukarıda adı geçen savaş yöntemlerinden, Doğal Savaş dışındakiler Uygulamalı
Savaş önlemleri olarak adlandırılabilir.
Zararlılarla savaşta insanoğlu tarafından uygulanan ilk yöntemler zararlıları en kısa
yoldan doğrudan öldürmek amacını taşıyordu. Daha sonra pratik koruyucu yöntemler
uygulanmış ve bunları kimyasal savaş yöntemleri izlemiştir. Tüm çabalara karşı zararlı
böceklerle savaşta arzulanan düzeye ulaşılamamıştır. Bugün, zararlılarla savaşta
uygulanabilir tüm yöntemler, böcek zararının derecesine ve şekline göre incelenmekte, ya
ayrı ayrı ya da biri diğeriyle kombine edilerek kullanılmaktadır. Böylece zararlının
ekonomik zarar eşiği altında bulundurulmasına gayret edilmekle beraber kullanılan tüm
yöntemlerin çevreye olacak muhtemel yan ve art etkileri asgari düzeyde tutulmaya
çalışılmaktadır.
DOĞAL SAVAŞ
İnsanoğlunun yardımı olmadan doğal kuvvetlerin böcek populasyonunu azaltması ya
da yok etmesi Doğal Savaş olarak tanımlanır. Buna Çevre Direnci ya da Doğanın
Karşı Ağırlığı da denir. Çevre Direnci’nin bir sonucu olarak böceklerin önemli bir kısmı
ya çoğalmadan önce ya da çoğaldıktan sonra ölürler.
Doğal savaşın içerdiği faktörleri genellikle üç ana grup altında toplayabiliriz. Bunlar:
Abiyotik (cansız), biyotik (canlı) ve topografik faktörlerdir.
Abiyotik ve Biyotik etkenler
Böceklerin doğada sınırsız bir şekilde çoğalarak kitle üremesi (epidemi) yapmasına
engel olan abiyotik faktörler arasında iklim faktörleri en başta gelir. İklim faktörleri
içinde, özellikle sıcaklık, böcekleri direkt olarak etkileyerek onların populasyonlarının
çoğalmasına engel olduğu gibi bazı mevsimlerde böcek generasyonlarının miktarını da
düzenleyici etkilerde bulunabilirler. Nem ve sıcaklık konukçu bitki türlerinin, yetişme
koşullarını etkileyerek, bitki ile beslenen böceklere indirekt olarak etki yaparlar.
Mikroorganizmalar (bakteriler, funguslar, virüsler), böcek yiyen Vertebrata’lar
(kuşlar, balıklar, amphibia’lar, memeliler), predatör (yırtıcı) Arthropoda’lar (örümcekler,
akarlar, böcekler) ve parazitoid (asalak) böcekler zararlı böcek populasyonlarını azaltıcı
doğal yaratıklardır.
Topografik etkenler
Ana topoğrafik faktörler, örneğin yükselen dağ sisileri, geniş su kaynakları
(okyanuslar, denizler) ve büyük çöller, böceklerin yayılmasını engelleyici etkilerde
bulunur. Bu engellerin etkileri, özellikle yavaş yayılma özelliğine sahip başka ülkelerden
gelmiş türler üzerinde oldukça belirgin bir şekilde görülür. Örneğin, 1907 yılında ilk defa
ABD’nin Massachusetts Eyaletinde görülen Pyrausta nubilalis (Hübner) (Avrupa mısır
delicisi) (Lepidoptera, Pyralidae), Colorado eyaletine ancak 1953 yılında ulaşabilmiştir.
Keza Güney Avrupa’dan ABD’ne giren Hypera postica (Gyll.) (Alfalfa hortuhlu böceği)
(Coleoptera, Curcilionidae) ilk defa 1904 yılında Utah Eyaletinde görülmüş ve fakat
Washington Eyaletine 1955 yılında varabilmiştir.
Yukarıda adı geçen topoğrafik engeller o yerin iklim koşullarınıda etkileyerek, bazı
böceklerin yayılmasını sınırlar. Bir kısım böceklerin dağların bir yüzünde bulunup
diğerinde bulunmadığı saptanmıştır. Keza, bazı böcekler, örneğin Cydia nigricana
(Stephens) (Bezelye kelebeği) (Lepidoptera, Tortricidae), geniş su havzaları yakınına
yerleşmiştir.
Orman Zararlıları ile Mücadelede Yasal Dayanaklar
Ormanların korunması Milli Ormancılık Politikasının daima birinci sırasında yer almakta,
bu husus 7.11.1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının güvencesi
altında bulunmaktadır. Anayasanın 169’uncu maddesi “Devlet, Ormanların korunması
ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır”. Hükmü ile
başlamaktadır. Anayasamızda yer alan bu hükümlere uygun olarak 3234 sayılı Orman
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Madde 2 – (Değişik:
29/6/2011-KHK-645/30 md.) Genel Müdürlüğün görevleri şunlardır: a) Orman
kaynaklarını; ekolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel faydalarını dikkate alarak, bitki ve
hayvan varlığı ile birlikte, ekosistem bütünlüğü içinde idare etmek, katılımcı ve çok amaçlı
şekilde planlamak, usulsüz müdahalelere, tabii afetlere, yangınlara karşı korumak,
muhtelif zararlılar ile mücadele etmek ve ettirmek, ormancılık karantina
hizmetlerini yürütmek, geliştirmek, orman alanlarını ve ormanlara ilişkin hizmetleri
artırmak, ormanları imar ve ıslah etmek, silvikültürel bakımını ve gençleştirilmesini
sağlamak, hükmü yer almaktadır.
Bu değişiklikten sonra, 31/10/1985 tarihli ve 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 2 nci, 7 nci ve 29 uncu maddeleri, 31/8/1956 tarihli ve
6831 sayılı Orman Kanununun 6 ncı maddesi, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 15 inci maddesi, 29/6/2006 tarihli ve
5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri
Mühendisliği Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerine dayanarak; 28 Ağustos 2015
tarihinde Resmi Gazetenin 29459 sayısında yayyınlanan Orman Bitkisi ve Bitkisel
Ürünlerine Arız Olan Zararlı Organizmalar ile Teknik Mücadele Yönetmeliği
hazırlanmıştır. Devlet ormanlarında veyahut özel mülkiyet ormanlarında bitki sağlığı
konusunda
çalışanların
yetki
ve
sorumluluklarının
belirlendiği
bu
yönetmeliğin
uygulanmasında yardımcı olacak şekilde; Orman Bitkisi ve Bitkisel Ürünlerine Arız
Olan Zararlı Organizmalar ile Mücadele Usul ve Esaslarına İlişkin Tebliğ
(No:
305) çıkarılmıştır.
13-5
Mekaniksel Savaş
İnsanoğlunun zararlılara karşı uyguladığı ilk savaş yöntemi mekaniksel savaş
olmuştur. İlk çağlarda insanlar zararlıları mevcut bir araç ile ( taş, sopa vb.)
öldürmüşlerdir. Bu nedenle mekaniksel savaş, insan-zararlı ilişkileriyle başlamış en eski
savaş yöntemidir. Mekaniksel savaş, genellikle işçi gündeliklerinin yüksek olduğu
memleketlerde savaş maliyetini artırdığından ancak uygun koşullarda kullanılmaktadır.
Toplamak. Çeşitli böceklerin yumurta, larva, pupa ve erginlerini toplayıp yok etmek
suretiyle yapılan savaştan eskisi kadar olmamakla beraber yine de yararlanılmaktadır.
Yumurta toplamak, ancak yumurtalarını kümeler halinde koyan böceklere, örneğin,
Lymantria dispar (L.)’a karşı uygulanır. Yumurtalar iğne yapraklara, örneğin
Thaumetopoea pityocamba (Schiff.) ya da sürgünlere, örneğin Malacosoma neustria (L.)
(Lepidoptera, Lasiocampidae) toplu halde bırakılmış ise, sürgün ve iğne yapraklar
toplanıp yumurtalarla birlikte yakılır. Çamkese böceğinin larva yuvaları (keseleri)
makaslarla kesilerek toplanmakta ve etrafı su dolu adacıklar üzerinde tutulmaktadır.
Adacıklarda tutulmaları (1) etrafa dağılıp ağaçlara ulaşmalarına engel olmak ve (2)
larvalarda bulunan parazitoidlerin uçup ormandaki larvalara geri dönüşünü sağlamak
içindir.
Büyük ve miktarı az olan böceklerin bitki ya da toprak üzerinde bulunan larvaları
elle toplanır. Toprak işlenirken meydana çıkan mayıs böceği larvalarıyla danaburunları da
toplanarak öldürülür. Yüksek boylu ağaçların üzerinde bulunan zararlılar için ağaçların
altına bezler serilir ve ağaçlar sarsılarak bezin içine dökülen böcekler toplanıp yok edilir.
Böceklerin erginlerini toplamak, daha ziyade Mayıs böceği ve benzerleriyle Hylobitıs
abietis (L.) (Coleoptera, Curculionidae) ve genç ağaçlardaki tırtıllara karşı uygulanır.
Toplamak suretiyle yapılan savaşın başarılı olması için bunun birkaç gün sonra
tekrarlanması gerekir.
Tuzakla Yakalamak. Toplanması güç olan ve gizli yerlerde yaşayan böcekleri
çeşitli yöntemlerle pusuya düşürerek yakalayıp yok etmek mümkündür. Bu usullerden
hala uygulananlar şunlardır:
Tuzak ağaçları
Kabuk altında ya da odun içinde üreyen böcekleri (Kabuk böcekleri, odun deliciler),
yumurta koymak için cezbeden kesilmiş ya da gövdeleri halka şeklinde yontularak
boğulmuş ağaçlara Tuzak ağacı denir. Özellikle sekonder zararlı böcekleri yok etmek için
kullanılan tuzak ağaçları yatan ve dikili olmak üzere iki şekilde hazırlanır. Yatan tuzak
ağaçlarının kontrolü dikililerine oranla daha kolay olduğundan pratikte genellikle yatan
tuzak ağaçları kullanılır. Tuzak ağaçlarının hazırlanma zamanı, böceğin generasyon
durumu ve uçma zamanı ile ilgilidir.
Tuzak ağaçları, ekseriya savaşı yapılacak böceğin uçma zamanından 2-4 hafta önce
hazırlanır. Zamanın tespitinde, ağacın özelliği ile kabuk kalınlığının etkisi vardır. Az
miktarda zarar olduğunda her hektar için 5-10 adet tuzak ağacı yeterlidir. Fakat büyük
afetlerde bu miktar 50-60 ağaca kadar çıkabilir. Tuzak ağaçlarının dallarının kesilip
kesilmemesi eşit etkiye sahiptir. Erken uçan Geç uçan kabuk böcekleri.
Böcek kuluçkalarının bulunduğu tuzak ağaçlarının kabukları bezler üzerinde
soyularak dökülen böceklerle birlikte yakılır. Kabuğun ne zaman soyulacağının
saptanması çok önemlidir. Kabuklar erken, yani böcekler ağaca girerken soyulursa,
böceklerin bir kısmı açıkta kalarak dikili ağaçlara gitmek zorunda kalırlar. Şayet kabuk
soyma işi geç, yani böcekler erginleşerek ağacı terk ettikten sonra yapılırsa, bu durumda
da tuzak ağacı hazırlamakla böceğin yok edilmesine değil, aksine çoğalmasına yardım
edilmiş olur. Bundan dolayı tuzak ağaçlarındaki böceklerin gelişmeleri sürekli olarak,
yaklaşık on günde bir kontrol edilir ve ilk konan yumurtalardan meydana gelen larvalar
pupa haline geçmeden önce kabuklar bezler üzerinden soyularak dökülen böceklerle
birlikte yakılmak suretiyle yok edilir.
Asya kökenli dışbudak delicisi Süslü böcek Agrilus planipennis Fairmaire (Coleoptera:
Buprestidae) Michigan’da Detroit yakınlarında tespit edildiği 2002 yılından buyana 15
milyon dışbudak ağacını kurutmuştur. Daha büyük salgınları ABD’de Michigan ve
Kanada’da Ontario’da yoğunlaşırken, düşük düzeydeki salgınlarına Ohio, Indiana,
Maryland ve Virginia’da rastlanmaktadır.
Şekil XX. Bir yatan tuzak ağacının devrilmesi ve numaralandırılması.
Şekil XX. Ips sexdentatus için Nisan sonunda tuzak ağacı kesilmesi
Yeşiltepe Bölgesi
Maçka Bölgesi
30
25
20
15
10
5
31.08.2006
19.08.2006
07.08.2006
26.07.2006
14.07.2006
02.07.2006
20.06.2006
08.06.2006
27.05.2006
15.05.2006
0
03.05.2006
Tuzak Başına Ortalama Böcek Miktarı
35
Tuzakların Kontrol Tarihleri
Şekil U. Maçka ve Yeşiltepe İşletme şefliklerinde 800–1200m’lerde asılan feromon tuzaklarda tarihlere göre
yakalama Ips sexdentatus erginlerinin miktarları
Şekil XX. Ips sexdentatus ve Ips typographus için asılmış feromon tuzakları (Maçka ve Artvin Orm. İşlt. Md.)
Tuzak odunları
Bunlar hortumlu böceklerle kabuk böceklerini yakalamak için kullanılır. Yeni kesilmiş
olan ağaçların dal ve tepelerinde 8-10 cm çapında ve 1 m uzunluğunda yuvarlak odunlar
hazırlanarak lüzumlu görülen yerlere konur. Tuzak odunları, tuzak kabukları gibi çabuk
kurumazlar ve onlardan daha kolaylıkla sağlanabilirler.
Tuzak odunlarının böcekleri çekmek hususundaki etkilerini artırmak için bunların bir
tarafındaki kabuğunu soymak ve kabuksuz kısmı alta gelecek şekilde, evvelce toprakta
açılmış olan oluk şeklinde çukurlara yerleştirmek de düşünülebilir. Bir hektar için 30-60
tuzak odununa gereksinim vardır. Tuzak odunları, böcekleri cezbetmek hassalarını 3-4
hafta korurlar. Bunların tamamen kurumadan önce yenilenmeleri gerekir. Hazırlanmış
olan tuzak odunlarına gelen böcekler birkaç gün ara ile toplanarak öldürülürler.
Şekil XX. Orman bahçıvanı için hazırlanmış tuzak - ağacı odunları
Tuzak kabukları
Ladin ormanlarındaki Hortumlu böceklerle, köklerde üreyen Kabuk böceklerini cezp
etmek için yeni kesilmiş ağaçlardan elde edilen, kenarları 20-30 cm boyunda olan
dörtgen şeklindeki kabuklardan yararlanılır (Şekil 86).
Bu amaç için hazırlanmış taze kabuklar, iç tarafları alta gelecek şekilde ya ölü
örtüden temizlenmiş toprak üstüne, ya da iki kabuk alınarak bunların iç tarafları birbirine
bakacak şekilde üst üste getirildikten sonra toprağın üstüne konur. Bundan sonra üzerine
bir taş, aralarına da küçük bir ladin dalı yerleştirilir. Bu suretle hazırlanan kabukların
altına ya da arasına gelen böcekler toplanarak öldürülür. Bir hektar için duruma göre 60120 kadar tuzak kabuğuna gereksinim vardır. Kabukları nemli havalarda 14, kurak
zamanlarda ise 8 gün sonra kuruyacağından, bu durum göz önünde tutularak tazeleriyle
değiştirilir. Kabukların altına ya da arkasına yerleştirilen dallar besin arayan böcekleri
cezp etmeğe yarar.
Tuzak macunu halkası
Zararlı böceklere karşı savaşta kullanılan bu yöntem, ağaç gövdelerine göğüs
hizasında halka şeklinde tuzak macunu sürmek suretiyle uygulanır (Şekil 87). Macun
halkası, kışı toprak içerisinde geçiren, gövdenin alt kısmına konmuş olan yumurtalardan
meydana gelen, bir ağ ile toprağa inen, rüzgâr ve fırtına etkisiyle aşağıya düşen tırtılların
besin almak için ağaca çıkmalarına engel olur. Aynı zamanda toprak örtüsünde erginleşen
kanatsız dişilerin ince dallara yumurta koymak üzere tırmanmalarını ve biyolojileri gereği
gövdeyi izleyerek toprağa girmek zorunda bulunan böceklerin aşağıya inmesini önler.
İyi bir tuzak macununda aranan özellikler şunlardır:
 Özgül ağırlığı sudan az olmalı,
 Güneşte erimemeli,
 Yağmurda yıkanmamalı,
 Rüzgârda kurumamalı,
 Yapışkanlığını en az 3-4 ay korumalı,
 Her mevsimde kullanılabilmeli,
 Ucuz olmalı
Tuzak macunu halkası şu şekilde uygulanır: önce, keskin bir bıçakla kabuk
kambiyumunda herhangi bir zarar meydana gelmemek üzere gövdenin üst kabuğu
çepeçevre halka şeklinde yontulur. Bundan sonra yontulan yere bir fırça ya da aletle 5 cm
genişlik ve macunun cinsine göre 0.2-0.8 cm kalınlığında olmak üzere macun sürülür.
Macun halkası, üzerine tuzak macunu sürülmüş şerit şeklindeki parşömen kâğıdını
gövdeye sarmak suretiyle de yapılabilir. Yalnız ağaca sarılmış olan bu kâğıdın gövdeye iyi
oturtulması için alt ve üst kısımlarının sağlam bir sicimle sıkıca bağlanması gerekir.
Macun halkasının yapılış zamanı, böceğin biyolojisine göre ayarlanır. Bir hektar için
gerekli tuzak macunu, halkanın genişlik ve kalınlığına göre 25-100 kg arasında değişir.
1945 senesine kadar çok fazla kullanılan bu usulün yerini bugün daha ziyade Zehirli
halka yöntemi almış bulunmaktadır.
Işık tuzakları
Böceklerin birçoğu geceleri ışık (genellikle ultraviolet ışık) bulunan yerlere giderler.
Onların bu özelliklerinden yararlanarak böceklerle savaşta ışık tuzaklarından yararlanılır.
Işık tuzaklarının esası, aydınlatılmış bir yüzeye ya da ışığa gelen böcekleri yakalamaktır.
Işığa gelen böcek ya tuzak macunu ya da öldürme şişelerinde toplanır. Işık tuzaklarına
zararlı böceklerle beraber yararlı böcekler de gelir. Bundan başka tuzaklara genellikle
erkek böcekler ilgi gösterir. Bundan dolayı ormanlarda yapılan savaşlarda ışık
tuzaklarından yararlanılmaz. Bununla beraber, böceklerin uçma zamanını ve çok uçtukları
günleri tespit etmek ve böceklerin tür ve miktarı hakkında fikir edinebilmek gibi
çalışmalar için ışık tuzaklarından yararlanılabilir.
Şekil XX. Elektrikli ve gazlı ışık tuzakları
Tuzak bitkileri
Zararlı böceklerin zararlı oldukları yerlere onların sevdiği bitkiler ekilir ya da dikilir.
Örneğin, çilek, pancar ve özellikle yeşil salatalık gibi bitkiler Mayıs böceği, Polyphylla fullo
(F.) (Coleoptera, Scarabaeidae) ve Elateridae (Coleoptera) larvaları ile savaş için
kullanılır. Bu bitkilerin yapraklarının birdenbire solması, köklerinin zararlılar tarafından
yenmekte olduğunu gösterir. Hastalanan bitkiler toprağı ile birlikte çıkarılarak köklerinde
toplanan böcekler öldürülür.
Fidanlıklarda telkurtlarının zarar yaptıkları yastıklara patates, pancar, havuç, yonca
vb. parçaları toprak yüzeyinden 3-4 cm derinlikte olmak üzere yerleştirilir. Bunlar arasıra
kontroledilerek yemeğe gelen larvalar öldürülür.
Tuzak hendekleri
Bu hendekler, toprak üzerinde hareket eden tırtıl ve böcekleri ( örneğin, Hylobius
abietis (L.) ve Gryllotalpa gryllotolpa (L.) (Orthoptera, Gryllotalpidae) yakalamak için
yararlıdır. Korunmak istenen alanın etrafına 25-30 cm genişliğinde ve 30-35 cm
derinliğinde kenarları dik bir hendek kazılır ve tabanına aşağı yukarı onar adım aralıkla
10-12 cm derinliğinde çukurlar açılır. Gerektiğinde bu çukurlara saksılarda yerleştirilebilir.
Hendekler arasıra kontrol edilerek içine düşen zararlı böcekler öldürülür, yararlılar ise
serbest bırakılır. Bu usul kumlu topraklarla kayalık yerlerde kullanılamaz.
Tuzak çukurları
Koşan ve yürüyen böcekleri yakalamak için kullanılır (Şekil 88). Bunun için, toprağa
kenarları dik ve böceğin çıkamayacağı şekilde düz satıhlı bir kap yerleştirilir. Bu amaçla
cam kaplar kullanmak en iyisidir. Kabın ağzına, içine böcek yiyen hayvanların (örneğin,
kurbağa vb.) girmelerine engel olmak için tahta ya da yassı bir taş konur kabın içine
böcekleri cezp etmek için çeşitli yemler (örneğin çürümüş meyve, hayvan leşleri vb.)
yerleştirilir ve tuzak sık sık kontrol edilerek kabın içerisine düşen böcekler toplanır.
Tuzak yığınları
Telkurtları ve Danaburunları sonbaharda gübre ve komposto yığınları içinde
toplanırlar. Bu zararlıları yakalamak için uygun yerlerde gübre ve komposto yığınları
hazırlanır. Yığınlar ara sıra kontrol edilerek buraya gelmiş böcekler toplanarak öldürülür.
Çinko levhalarla yakalamak
Fas çekirgesi, Dociostaurus maroccanus (Thunb.) ile Çöl çekirgesi, Schistocerca
gregaria (Forskal) (Orthoptera, Acrididae)’nın nimflerine karşı savaşta çinko
levhalardan yararlanılır. Levhalar çekirge sürülerinin gittikleri doğrultuya dikey olarak
dikilir. Kilometrelerce uzunlukta olan bu levhalara çarpan böcekler, onların önünde
açılmış tuzak çukurlarına düşerler. Bunlar çeşitli yöntemlerle öldürülürler (Şekil).
Yemler ve yem tuzakları
Şişelerin ya da çeşitli kapların içine konan kemik parçaları, sulandırılmış melas,
pekmez, hamur mayası vb. maddeler yardımıyla çeşitli böcekleri (sinek, arı vb.)
yakalamak mümkündür. Bu yöntemle dişi böcekleri yumurta koyma zamanında
yakalamak güçtür. Zira dişiler bu sırada tembel oldukları için tuzağa gelmezler. Ayrıca bu
yöntemle yararlı böceklerin önemli bir kısmı da yok edilmiş olur.
Yukarıda adı geçen yemleri ağaçlara sürmek suretiyle de böcekleri yakalamak
kabildir. Yemler herhangi bir ilaçla da karıştırılarak tuzağa konabilir. Böylece böcekler
hem yakalanmış, hem de öldürülmüş olurlar.
Gıda Kaynağını Değiştirmek veya miktarını azaltmak
Böceklerin gıda kaynaklarını değiştirmek suretiyle onlarla savaşmak mümkündür.
Böceklerin, gıda kaynaklarını değiştirmek, gıdanın miktarını azaltarak, bileşimini
değiştirerek ve kimyasal ya da mekaniksel engeller kullanarak sağlanır.
Zararlı böceklerin gereksinimi olan gıdanın azaltılması ya da yetersiz hale
getirilmesi, özellikle orman ürünlerini korumada etkili bir savaş yöntemidir. Bu, ürünü
çabuk kullanma, yeni kesilmiş tomrukların kabuklarını soyma ve artık metaryalin yok
edilmesi ile gerçekleştirilir.
Tomruk ve diğer orman ürünlerinin kısa süre içerisinde kullanılması, bu materyalleri
böcek zararından korumanın en emin yoludur. Fakat bu basit koruma yönteminin ne
kadar sık olarak dikkatten kaçtığı ya da ihmal edildiğide bir gerçektir. Bir ağaç kesildikten
ya da öldükten kısa bir süre sonra böcek saldırılarına karşı hassaslaşır. Kesilen ağacın
floem ve diriodun kısmı kurudukça, odunda yaşayan böcekler için daha az çekici olur.
Odunu böcek ve fungus zararından korumanın en etkili yollarından biri, onu kesilir
kesilmez kullanmak, gecikmeden yangın, böcek, rüzgâr ve diğer etkenlerden
kurtarmaktır. Buna çabuk işlem denir. Eğer ağaçlar bir ilkbahar yangını sonucu
ölmüşlerse, çabuk kullanma problemi tamamen ortadan kalkar; çünkü ağaçlar yangından
birkaç hafta sonra odun delici böceklerin saldırısına uğrar. Buna karşı yine de ağaçları
kurtarmaya hemen başlamak gerekir.; fakat ağır kayıplardan kaçınılamaz. Diğer taraftan,
eğer ağaçlar yazın ya da sonbaharda ölürse, ertesi yılın ilkbaharına kadar önemli şekilde
zarar görmez. Bu durumda odunu zarar görmeden kurtarmak için yeterli zaman
mevcuttur.
Örneğin, Floksera’ya karşı Amerikan anaçlarının kullanılması iyi sonuçlar vermiştir.
Amasya elması da Eriosoma lanigerum (Hausman) (Homoptera, Pemphigidae) (Elma
ağacı kan biti)’a karşı dayanıklıdır.
Ormancılıkta da böceklere karşı dayanıklı ya da bağışık türler ya da ırklar
yetiştirmeğe çalışılmaktadır. Bu konuda LARSEN, yalnız fungus değil, böceklere karşı da
dayanıklı fertlerin ağaç ıslahçılarına büyük ipuçları verdiğini belirtmektedir. Fakat şimdiye
kadar ki çalışmalar daha ziyade funguslara karşı dayanıklı türler ve ırklar üzerinde
yoğunlaştırılmış ve şimdiden iyi sonuçlar alınmağa başlanmıştır. Örneğin, Kestane
mürekkep hastalığı, Pytophthora cambivora (Petri) Buism. (Perenosporales,
Pythiceae)’ya karşı Çin kestanesi (Castanea pumila Miller) iyi sonuçlar vermiştir.
Bitki Nöbetleşmesi
Kültürel önlemlerin diğer bir yöntemi de bitki nöbetleşmesini (münavebe)
uygulamaktır. Bitki nöbetleşmesinin bazıları zararlılarla savaşa hizmet ederler. Özellikle
uzun hayat dönemine ve sınırlı konukçuya sahip türlerle gelişmelerinin bazı dönemlerinde
oldukça hareketsiz olan zararlılara karşı nöbetleşme ile iyi bir surette savaşılabilir. Ürünün
değişmesi bu tür zararlıların besin kaynaklarını sınırlar. Hayat dönemi uzun olan
böceklerden Telkurtları ve Mayıs böceği larvaları bu tipe iyi birer örnektirler. Fakat bu
yöntem yayılma yeteneği fazla olan ya da göç eden (göçmen) böcekle karşı etkili
olmamaktadır. Tarımda özellikle ekin-sebze nöbetleşmesi ya da bunun aksi yapılabileceği
gibi, buna bir de köklü bitki katılarak iyi bir sonuca ulaşılabilir.
13-6
Biyolojik Mücadele
Geçmiş zamanlardan beri, bir yerde zararlı böcek afeti meydana geldiğinde,
entomologlar dikkatlerini asalak, yırtıcı patogenlerin faaliyetlerine yöneltmişlerdir. Bu
nedenle adı geçen organizmaların zararlılarla savaşta kullanılması çok önceleri
başlamıştır. Bu organizmaların özellikle zararlı orman böceklerine karşı kullanılması fikri
oldukça çekici bulunmuştur. Zira, eskiden orman böcekleriyle savaşın çok güç olduğu ve
bunlarla başa çıkılamayacağı kabul edilirdi. Bugün bile zararlılarla savaşta bu
organizmalardan yararlanmanın ne kadar güç olduğu anlaşılmış bulunmaktadır. Fakat
yinede bu alanda büyük çabalar sarfedilmektedir. Birçok organizmalar, kitle üremesi
yapan ya da yapma olasılığı olan böceklerin olağanüstü çoğalmasını önleyici birer etken
olarak doğada rol oynarlar. İşte böcek populasyonu, dolayısıyla böcek zararını azaltmak
için canlı organizmalardan (yerli ya da yabancı) yararlanmak suretiyle yapılan savaşa
biyolojik savaş denir.
1. Biyolojik Mücadelenin Geçmişi
1.1. Avcı Böcekler
İlk biyolojik mücadele kayıtları, doğal düşman popülasyonlarını arttırılmak için habitat
düzenlemeyi nitelemektedir. Çin’de insanlar, daha M.Ö. 300 yıllarında, narenciye
ağaçlarında tırtıllarla ve büyük delici kınkanatlılarla mücadele için Oecophylla smaragdina
(Fabricus)
(Hymenoptera:
Formicidae)
adlı
karıncanın
popülasyonlarını
desteklemekteydiler. Bu karınca türü, ağaçlarda, karınca topluluklarının yaşamasına
imkan veren büyük kağıt yuvalar oluşturmaktadır. Böylece, karınca kolonileri civardaki
ağaçlardan meyve bahçelerine kazandırılmakta veya hareket ettirilmektedir. Ayrıca,
karıncaların meyve bahçesine hareketini teşvik etmek için, ağaçlar arasına bambu
geçitler kurulmuştur. İlginçtir, bu uygulamalar, Kuzey Burma’nın Shan Eyaletlerinde
1950’lerde hala görülmektedir. Benzer bir uygulama 1775’te Yemen’den, zararlı
böceklerle mücadele için avcı karıncaları dağlardan hurma bahçelerine taşıyan hurma
yetiştiricilerinden kaydedilmiştir (DeBach & Rosen, 1991). Linnaeus 1752’de, zararlı
böceklerle mücadelede avcı böceklerin ve 1763 yılında özellikle tırtıl zararlarına karşı
Calosoma sycophanta (L.) (Coleoptera: Carabidae)’nın kullanılmasını önermiştir (US
National Research Council, 1996). Hindistan’dan 1762 yılında Madagaskar’ın doğusunda
ada ülke Mauritius’a taşınan mynah (myna) kuşu, Acridotheres tristis (L.) (Passeriformes:
Sturnidae),
kırmızı
çekirge,
Nomadacris
septemfasciata
(Orthoptera: Acrididae) ile mücadelede başarılı
tahtakurusu
Cimex
lectularis
L.
(Hemiptera:
Audinet-Serville,
1883
olmuştur. Avrupa’da 1776’da ev
Cimicidae)
ile
mücadelede kalkanlı
tahtakurusu Picromerus bidens (L.) (Hemiptera: Pentatomidae) önerilmiştir. İngiltere’de
bağ sahipleri, yararlı uğur böceklerini, Coleoptera, Coccinellidae, yiyen kuşları tarlalardan
uzaklaştırmak için çareler aramıştır. Tarla bitkilerinde ve seralardaki Afidlerle savaşmak
için uğur böceklerinden yararlanmıştır. Fransada 1840 yılında Boisgiraud kavaklarda zarar
yapan Lymantria dispar (L.) (Lepidoptera: Lymantriidae) tırtıllarıyla mücadele için koşucu
böcek C. sycophanta (L.)’dan yaralanmıştır. Bitki bitleriyle mücadele için 1874 yılında
Coccinella
undecimpunctata
(L.)
(Coleoptera:
Coccinellidae),
İngiltere’den
Yeni
Zelanda’ya taşınmıştır. Omurgalı bir tür olarak, dev kurbağa ya da deniz kurbağası, Bufo
marinus (L.) (Anura: Bufonidae), zararlılarla mücadele amacıyla yaklaşık 1833 yılında
(1844) Jamaika’dan Barbados’a taşınmıştır (Schomburgk, 1848). Asma çelikleri ile
1860’larda ABD’nın doğusundan Avrupa’ya nakledilen bağ flokserası,Viteus vitifoliae
(Fitch, 1885) (Hemiptera: Phylloxeridae) ile mücadele için ilk klasik biyolojik mücadele
girişimi olarak, Riley tarafından 1873 yılında ABD’den avcı akar Tyroglyphus phylloxerae
Riley (Acarina, Tyroglyphidae) Fransa’ya taşınmış, ancak etkileri tatmin edici olmamıştır
(Kirchmair et. al., 2009).
1.2. Parazitoidler
Zararlılarla mücadelede doğal düşmanların bu ilk kullanımları, çok çeşitli avlarla beslenen
yaygın avcılar olan ve kolayca görülebilen önceden bilinen doğal düşmanların kullanımını
kapsamaktadır. Bilimsel ilerlemelerle, doğal düşmanların daha küçük olan diğer grupları
araştırılmaya başlanmış ve mücadele etmenleri olarak değerlendirilmiştir. Gerçekte, daha
büyük omurgasızlarda asalak olarak yaşayan küçük omurgasızlar ilk olarak 1600’lerde
kaydedilmiştir. Mikroskobun van Leeuwenhoek tarafından 1600’lerde icat edilmesiyle, bu
oldukça küçük doğal düşmanlarla ilgili daha çok şeyi öğrenmek mümkün olmuştur. Bu
nedenle zararlılarla biyolojik mücadelede asalak türlerden yararlanmanın geçmişi avcı
türlere göre oldukça yenidir. Nitekim, bu konuda Aldrovondi ilk defa 1602 yılında Pieris
bressicae
(L.)
(Lepidoptera:
Pieridae)
tırtıllarında
Apanteles
glomeratus
(L.)
(Hymenoptera: Braconidae)’un yaşadığını tespit etmiş, fakat bu durum daha sonra
yaklaşık 1700 yılında Vallisnieri tarafından değerlendirilmiştir. Sounders, 1882’de
ABD’den parazitoid tür Tricnogramma minitum Riley (Hymenoptera, Chalcididae)’u
Kanada’ya nakletmiştir. USDA direktörü Riley, lahana kelebeği, Pieris brassicae (L.)
(Lepidoptera: Pieridae) tırtılları ile mücadele için, 1883 yılında İngiltere’den, kıtalararası
nakli yapılan ilk parazitoid olarak, Cotesia (Apanteles) glomeratus (L.) (Hymenoptera:
Braconidae)’un
ABD’nin
DC,
Iowa,
Nebraska
ve
Missouri
eyaletlerine
salımını
sağlanmıştır. İtalya’da 1906 yılında, dut koşnili, Pseudaulacaspis pentagona (Targioni)
(Hemiptera:
Diaspididae)’ya
karşı
Encarsia
berlesei
(Howard)
(Hymenoptera:
Aphelinidae) isimli parazitoit kullanılmış ve başarı sağlanmıştır (Bobb, 1973). Fransa’da
1920 yılında elma pamuklu biti Erisoma lanigerum (Hausmann) (Hemiptera: Aphididae)’a
karşı Aphelinus mali (Hald) (Hymenoptera: Aphelinidae) adlı parazitoid kullanılmıştır.
Uluslar Topluluğu (Commonwealth) Biyoljik Mücadele Dairesi Kraliyet Asalak Servisi
tarafından 1947 yılında kurulmuş ve 1951 yılında ismi Commonwealth Institute for
Biological Control (CIBC) olarak değiştirilmiştir. Şu andaki yönetim merkezi Batı
Hindistan’da, Trinidad’adır. Dünya genelinde bir organizasyon olan Kültür Zararlıları ile
Uluslararası Biyolojik Mücadele Servisi, Commission Internationale de Lutte Biologique
contre les Enemis des Cultures (CILB) 1955’te kuruldu. Yönetim merkezi İsviçre,
Zurich’tedir. CILB’in ismi 1962’de Bitki ve Hayvan Zararlıları ile Uluslararası Biyolojik
Mücadele Servisi, Organisation Internationale de Lutte Biologique contre les Animaux et
les Plants, olarak değiştirilmiştir. Bu organizasyon aynı zamanda Uluslararsı Biyolojik
Mücadele Örgütü, International Organization for Biological Control (IOBC), olarak da
bilinmektedir. Eklembacaklı zararlılar ve yabancı otların biyolojik mücadelesine tahsis
edilen bir yayın organı olan “Entomophaga” dergisi 1956’da yayınlanmaya başlamıştır.
1.3. Mikroorganizmalar
Canlı
organizmaların
hepsinin
popülasyonları,
onların
predatörleri,
parazitleri,
antagonistleri ve hastalıklarının doğal etkileri ile bir düzeye kadar azaltılır. Bu işlem “doğal
denge” ya da “doğal denetim” olarak adlandırılır. Bu doğal etkileşim içinde mikroorganizmalar
ve keza antagonistler çok önemli bir role sahiptir. Mikroorganizmalar daha önceden açık
olarak görülmüş olsalar da, hastalık nedeni oldukları, ipek böceği, Bombyx mori (Linnaeus,
1758) (Lepidoptera: Bombycidae), larvalarında hastalık oluşturan fungal etmen Beauveria
bassiana üzerinde çalışan Agostino Bassi tarafından ilk olarak 1835 yılına gösterilmiştir. Doğal
çevrede, keza besin ve ilaç üretiminde büyük önemdeki ascomycetous mantar cinsi
Penicillium ve bakterilerle çalışan W. Roberts, 1874’te mikroorganizmaların birbirine engel
olabildiklerini ilk olarak göstermiştir. Penicillium cinsinin bazı üyeleri insan vücudundaki belirli
bakteri çeşitlerini öldüren veya gelişimini durduran antibiyotik olarak kullanılan bir bileşik olan
penisilin üretir. Diğer türleri peynir yapımında kullanılır. M. C. Potter 1908’de bu engellemeyi
hastalık etmeni mikroorganizmalar arasında ilk olarak göstermiştir (Baker, 1987). Potter bu
tür bir engellemeyi bitki hastalık etmeni mikroorganizmalar arasında ortaya koymuştur
(Baker, 1987).
Bacillus thuringiensis (Bt) ilk olarak Berliner (1911) tarafından Akdeniz un güvesi,
Ephestia (Anagasta)
kuehniella Zeller, 1879 (Lepidoptera: Pyralidae)’dan bir Bacillus türü
izole ettiğinde tanımlanmış ve güveyi enfekte etmiş olduğu Almanya’nın Thuringia Eyaleti ile
isimlendirmiştir. Bu, Bacillus thuringiensis adı altında ilk tanımlama olmakla birlikte, ilk
izolasyon değildi. Bir Japon biyolog, Ishiwata Shigetane, 1901 yılında ipek böceklerinde
sıkıntılı bir hastalığa neden olan bir etkeni, daha önceden tanımlanmamış bir bakteri olarak
keşfetmiştir. B. thuringiensis ilk başta ipek böceği yetiştiriciliği için bir risk olarak dikkate
alınmış, ancak ardından böceklerle mikrobiyal mücadelenin yüreği olmuştur. En eski ticari
üretim Sporeine adı altında 1938 yılında Fransa’da başlamıştır (Lambert and Peferoen, 1992).
B. thuringiensis’e ilginin yeniden başlaması, 1942 yılında bir kültür elde eden ve izleyen
araştırmaları ile B. thuringiensis’in potansiyeline dikkat çeken Steinhaus (1951)’a atfetilmiştir.
Angus, 1956 yılında, spor oluşumundan sonra meydana gelen kristal protein yapıların B.
thuringiensis’ın insektisit etkisinden sorumlu olduğunu göstermiştir.
Biyolojik Savaşta Kullanılan Etken Gruplar
İnsanoğlu biyolojik savaşta çeşitli canlılardan yararlanmaktadır. Bunlar arasında en
önemlileri böceklerdir. Böcekler dışında etken gruplarla yapılan biyolojik savaşlarda
arzulanan başarı sağlanamamıştır. Bu gruplardan ancak, doğada yayılma ve yaşamalarına
yardımcı olmak suretiyle yararlanmak şimdilik uygulanabilecek en iyi yöntem olarak
görülmektedir.
Çok çeşitli bir organizma grubu gıda ve çevre koşullarını değiştirmek, salgın
hastalıkların çıkmasına öncülük etmek ya da böcekleri yemek suretiyle faydalı rol
oynarlar. Bunları 4 ana grupta toplamak mümkündür.
Mikroorganizmalar
Doğada böceklerin hastalanmasına neden olan ve sonra onları öldüren, orijini
bakteri, fungus, virüs ya da Protista olan birçok mikroorganizmalar mevcuttur. Bunların
zararlı böceklerle savaşta kullanılması üzerine birçok memleketlerde geniş araştırmalar ve
uygulamalar yapılmaktadır.
Bakteriler
Birçok bakteriler böceklerde kitle halinde ölümlere neden olurlar. Fakat bu
bakterilerin pek çoğundan yapay yollarla yararlanmak mümkün olmamıştır. Bunlardan
yalnız birkaç tanesi biyolojik savaşta iyi sonuçlar vermiştir.
Böceklerle ilişkisi olan en önemli bakteri grupları aşağıda verilmiştir.
Familya:
Cins:
Enterobacteriaceae
Serratia, esherichia
Pseudomonododaceae
Bacillaceae
Pseudomonas
Bacillus
Bunlardan Bacillus pluton White arı larvalarında çok yaygın olan Bozuk kurt
hastalığı’nı meydana getirir. Aerobacter aerogenes var. acridiorum d’Her. (Eubacteriales,
Entorobacteriaceae) türü, Dociostaurus maroccanus (Thunb.) (Orthoptera, Acrididae)
bağırsaklarında bulunur; nemli ve soğuk havalarda ölüme sebep olur. Flacheri hastalığı
da ipek böceklerinde, Bombyx mori (L.) (Lepidoptera, Bombycidae), vücuttaki maddelerin
sıvılaşmasına neden olur.
Böceklerde önemli zarara neden olan bakteriler daha ziyade spor meydana getiren
gruptur. Bu tip bakteriler ormanlardaki zararlı böcekler üzerinde önemli rol oynarlar. Bazı
mevsimlerde tüm konukçularının her ferdini öldürürler. Yapılan araştırmalarda sporların
kuraklığa ve yüksek sıcaklığa karşı çok dayanıklı olduğunu göstermiştir. Fakat spor
vermeyen bakteriler ekstrem fiziksel koşullara oldukça hassastırlar. Bu çalışmalar
sonunda böceklerle savaşta spor veren bakterilerden yararlanma tavsiye edilmektedir.
Son yıllarda oldukça yüksek Patogenik bakteri olan Bacillus thuringiensis Berliner
thuringiensis’e büyük önem verilmiştir. Bunun biyolojik savaşta bakterilerin çoğundan
daha fazla ümit verici olduğu saptanmıştır. Bu bakterinin sporları, doğada uygulanmak
üzere toz, ıslanabilir toz ya da sıvı prepatlar halinde piyasada mevcuttur. Bu sporların
püskürtüldüğü böcekler, sporların içindeki bir zehirli madde (toksin) nedeniyle ölürler.
Fakat bu basil, böcekler arasında bulaşıcı hastalık durumu yani epizootic yaratmaz.
Basilin her defasında, diğer insektisidlerle olduğu gibi, yeniden uygulanması gerekir. Bu
bakteri ile özellikle tırtıllara karşı başarılı bir şekilde savaşılır ve selektif (seçici)
olduğundan yararlı türleri öldürmez.
5.1.1.1. Bacillus thuringiensis Berliner, 1915
Bacillus thuringiensis (Bt) ilk olarak Berliner tarafından 1911 yılında Akdeniz un
güvesi, Ephestia (Anagasta)
kuehniella Zeller, 1879 (Lepidoptera: Pyralidae)’dan bir
Bacillus türü izole ettiğinde tanımlanmış ve güveyi enfekte etmiş olduğu Almanya’nın
Thuringia Eyaleti ile isimlendirmiştir. Bu, Bacillus thuringiensis adı altında ilk tanımlama
olmakla birlikte, ilk izolasyon değildi. Bir Japon biyolog, Ishiwata Shigetane, 1901 yılında
ipek
böceklerinde
sıkıntılı
bir
hastalığa
neden
olan
bir
etkeni,
daha
önceden
tanımlanmamış bir bakteri olarak keşfetmiştir. B. thuringiensis ilk başta ipek böceği
yetiştiriciliği için bir risk olarak dikkate alınmış, ancak ardından böceklerle mikrobiyal
mücadelenin yüreği olmuştur. En eski ticari üretim Sporeine adı altında 1938 yılında
Fransa’da başlamıştır (Lambert and Peferoen, 1992).
B. thuringiensis’e ilginin yeniden
başlaması, 1942 yılında bir kültür elde eden ve izleyen araştırmaları ile B. thuringiensis’in
potansiyeline dikkat çeken Steinhaus (1951)’a atfetilmiştir. Angus, 1956 yılında, spor
oluşumundan sonra meydana gelen kristal protein yapıların B. thuringiensis’ın insektisit
etkisinden sorumlu olduğunu göstermiştir.
Bacillus thuringiensis
(yaygın olarak ‘Bt’ olarak bilinir) en başta Lepidoptera
(kelebek ve güve) tırtılları gibi önemli bitki zararlılarının, ayrıca sivrisinek larvaları ve
Afrika’da nehir körlüğü hastalığının taşıyıcısı simuliid karasineklerin kontrolü için dünyanın
her yerinde satılan böcek öldürücü bir bakteridir.
Bt ürünleri dünyadaki toplam ‘tarım
kimyasalları’ pazarının (mantar öldürücüler, bitki öldürücüler ve böcek öldürücüler)
yaklaşık %1’ini temsil etmektedir. Bt ticari ürünleri kurutulmuş sporların ve bakteri zehri
kristallerinin karışımını içeren tozlardır. Bu karışımlar böcek larvalarının beslendiği
yapraklara ve diğer ortamlara uygulanır. Ayrıca bazı tarım bitkilerinin genlerine bakterinin
zehir genleri aktarılmıştır. Bu biyokontrol ajanının kullanma yöntemi, etki şekli ve
konukçu dağılımı Bacillus popililae’dan önemli derecede farklıdır.
Bacillus thuringiensis faz-kontrast mikroskopide görülür. Bitey (vejetatif)
hücreler, endosporlar (parlak evre) ve böcek öldürücü zehirli protein (deltaendotoxin) kristalleri içerirler. Çoğu hücreler yok olarak, sporlar ve zehir
kristalleri (ikili piramit şekilli yapılar) salıverir (Şekil XX).
Şekil XX. Bacillus thuringiensis morrisoni ırkının sporları ve bipiramidal
kristalleri.
Etki Tarzı
Bu
kristaller,
gerçekte
bir
protoksin
-herhangi
bir
etkiye
sahip
olmadan
etkinleştirilen- olan (yaklaşık 130-140kD) büyük bir protein bloklarıdır. Kristal protein
normal koşullarda ileri derecede çözünmez olduğundan, insanlar, büyük hayvanlar ve
çoğu böcekler için tamamen güvenlidir. Ancak, kristal protein yüksek pH’nın indirgeyici
koşullarında (yaklaşık pH 9.5 üzerinde), yaygın olarak Lepidoptera larvalarının orta
bağırsağında bulunan koşullarda, çözülür. Bu nedenle, Bt ileri derecede özgün bir böcek
öldürücü etkendir.
Protoksin, böceğin bağırsağında çözünebilir olduktan sonra, yaklaşık 60kD’luk etkin
bir toksin üretmek için bir bağırsak proteazı tarafından parçalara ayrılır. Bu toksin
deltaendotoksin olarak adlandırılır. Delta-endotoksin, hücre zarlarında delikçikler
(porlar) oluşturarak ve iyon dengesine öncülük ederek orta bağırsak epitelyum
hücrelerine bağlanır. Bunun sonucunda, bağırsak çalışması hızla durdurulur, epitelyum
hücreleri yok olur, larva beslenmeyi durdurur ve kan pH’sı ile dengelenen bağırsak pH’sı
azalır. Bu düşük pH bakteri sporlarının çimlenmesine olanak verir ve ardında bakteri
öldürücü bir kan zehirlemesi ile konukçuyu istila edebilir. Delta-endotoksinin yapısı ile
ilgili yeni çalışmalar onun üç etki alanının (Domain)
olduğunu göstermiştir. Bunlar
Domain-I, Domain-II ve Domain-III’tür.
Funguslar
Fungusların bulaştığı böcekler hastalanarak çok kere kısa ya da uzun bir süre sonra
ölürler. Fakat funguslar, orman böcekleriyle savaşta başarılı sonuç vermezler. Çünkü,
asalak funguslar oldukça sıcak ve nemli koşullarda böcek afetlerine karşı etkili olurlar.
Bunun sonucu olarak, funguslara gereksinim duyulduğu epidemilerde, mevcut nem oranı
ya çok az ya da hiç yoktur. Bu durum fungusların gelişmesine engel olur. Fakat nemli
periyotlarda, mevcut fungus inekulumu, orman böceklerinin çoğalmasını engelleyici rol
oynar.
Böcekleri öldüren funguslar uzun süre saprofit olarak yaşarlar. Koşulların uygun
olduğu durumlarda, mevcut olan inekulum canlı böceklere saldırıya hazır durumdadır.
Funguslardan böceklerde zarar yapan türler genellikle Zygomycetes,
Ascomycetes ve Deuteromycetes sınıflarına dâhildirler.
Sınıf Zygomycetes (Zigomisetler): Bu sınıfa bağlı funguslar böceklerin özellikle
karın boşluğunda gelişirler. Bunlardan Entomophthorales takımına dâhil Entomophthora
türleri Orthoptera, Coleoptera, Lepidoptera, Hymenoptera ve Diptera türlerinin
gelişim dönemlerinde zararlı olurlar. Bazı Entomophthora türleri aşağıda verilmiştir.
Entomophthora muscae (Cohn) Fries: Karasineklerde zarar yapar. Bu fungusun
meydana getirdiği hastalık her yıl, özellikle ilkbaharda meydana çıkar. Bu hastalıktan ölen
sinekler duvar ve pencere kenarlarında, etrafına beyaz konidiler saçılmış olarak
görülürler.
Entomophthora grylli (Fries) Thaxt: Çekirgelere ve özellikle nemli geçen yıllarda
Anadolu’daki Calliptamus italicus italicus (L.) (Orthoptera, Acrididae)’da zarar yapar. Bu
fungus 1930 yılında samsun mıntıkasındaki çekirgelerin salgın halinde hastalanarak
ölmesine neden olmuştur.
Entomophthora aulicae Reich: Lymantria dispar (L.) (Lepidoptera, Lymantriidae)’in
tırtıllarına zarar yapar.
Sınıf Ascomycetes (Askomisetler): Bu sınıfın Hypocreales takımına dâhil
Berkelella, Nectria ve Ophionectria; Clavicipitales (Hypomycetales) takımından
Cordyceps özellikle önemli cinslerdir. Bunlardan hemen 200 türü kapsayan Cordyceps,
çeşitli Lepidoptera, Coleoptera, Homoptera, Diptera, Hymenoptera ve Orthoptera
türlerinde zarar yaparlar. Örneğin, Cordyceps militaris Lk. Nemli orman topraklarındaki
tırtıl ve pupalara, örneğin Çam keseböceği tırtıllarına geçerek onları öldürür. Cordyceps
entomorrhiza Fries’da çeşitli böceklerin larvalarında zarar yapar.
Form-Sınıf Deutoromycetes (Enfeksiyon etmeni funguslar): Bu form-sınıfa dâhil
Acremonium, Beauveriia, Isaria ve Metarrhizium cinslerine bağlı türler çok önemlidir.
Bunlardan Isaria farinosa Fries çeşitli tırtıl ve pupalara, özellikle toprakta kışladıkları
sırada zarar yaparlar.
Gerek orman, gerekse tarım alanlarındaki ölü toprak örtüsü birçok fungusları ve
fungusların zararlı oldukları böcekleri barındırır. Fungusların yaşaması için gayet elverişli
bir zemin oluşturan bu örtü korunarak hastalığa neden olan fungusların yaşaması ve
devamlılığı sağlanabilir.
Virüsler
Birçok virüslerin böceklerin hastalanmasına neden olarak afetleri kontrol ettikleri
bilinmektedir. Virüsler, genellikle mekanik olarak bir konukçudan diğerine yumurta
koymak suretiyle nakledilir. Çiğneyici ağız parçalarına sahip böcekler özellikle yaprak
yiyenler, virüs enfeksiyonlarına daha hassastırlar. Bu hususta yaprak yiyen Lepidoptera
tırtıllarıyla Hymenoptera’nın yalancı tırtılları fazla zarar görürler. Bu virüsler, genellikle
2-3 yılda bir meydana çıkan epidemilerde çoğalarak birçok larvayı öldürür ve böylece
böcek afetini ortadan kaldırırlar. Virüs hastalıkları hakkındaki ilk bilgimiz 1889 yılında
Avrupa’da Lymantria monocha (L.) (Lepidoptera, Lymantriidae) Wipfel hastalığı’nın
bulunması üzerine yapılan çalışmalarla başlamıştır. Daha sonra 1907’de, aynı tip bir
hastalık ABD’nin New England eyaletinde Lymantria dispar (L.) populasyonu üzerinde
müşahade edilmiştir. Ölen larvaların solgun bir görünümde olması nedeniyle buna solgun
hastalığı adı verilmiştir.
Solgun hastalığı, alınan gıda ile böcek vücuduna ulaşır. Virüs vücuda yerleşince,
genellikle kan hücreleri ve bazı dokuları öldürür. Hasta larva önce uyuşuk bir durum alır
ve sonra yemesine son verir. Ölmeden önce, ağacın tepesine tırmanır ve arka bacaklarına
asılı olarak ölür. Dokuları koyulaşır, ayrışır ve vücutları sıvı haline geçer. Nihayet, küçük
parçalara ayrılır ve ağaçta kurur.
Virüslerin orman böcekleriyle savaşta kullanılması, ABD’nde 1976 yılına kadar
deneme döneminde idi. Sonra Çevre Koruma Dairesi Orgyia pseudotsugata (McDunn.)
(Lepidoptera, Lymantriidae) larvalarına karşı Baculovirus cinsinin bir
Nucleopolyhedrous virüs (NPV)’unu kullanma iznini aldı. Böylece bu virüs hakkındaki
uygulama yöntemleri, çevre ve insan sağlığının korunması, kalıntı miktarı gibi hususlar
üzerinde yoğun çalışmalar bulunmaktadır. NPV ile Lymantria dispar’a karşı da savaşmak
için 1978’de izin alınmıştır.
Virüslerle biyolojik savaş yapmak için genellikle hastalığın etkisiyle (Polyhedrosis)
ölmüş tırtıllar kullanılır. Bu tırtılların ezilmesiyle hazırlanan süspansiyon epidemi alanına
püskürtülür.
Protista’lar
Bu grup içinde orman böcekleriyle ilişkili önemli türler bulunmaktadır. Bunlardan
Pristophora schubergi Zwölfer, çeşitli böceklerin tırtıl, pupa ve erginlerine, özellikle
Euproctis chrysorrhoea (L.) ile Lymantria dispar (L.)’ın tırtılları zarar yapar. Hastalanan
tırtılların orta sindirim borusu süt gibi beyaz bir renk alır. Bu hastalığın ekonomik önemi
büyüktür. Arazide yapılan araştırmaların birinde Lymantria dispar’ların %70’inin ve
Euproctis chrysorrhoea’ların da %84’ünün bu hastalığa yakalanmış olduğu tespit
edilmiştir. Pristophora schubergi’nin asalak böcekler kadar ekonomik önemi mevcuttur.
Bundan başka, Haplosporidium typographi Weiser’nin, Avrupa kabuk böceklerinden
Ips typographus (L.)’u enfekte ettiği bilinmektedir.
Böcek yiyen Vertebreta’lar Sonraya alınacak
Bu grup içerisinde özellikle kuşlar ve memeliler, zararlı böceklerle savaşta büyük rol
oynayarak dikkat çekmektedir. Bunların bazı orman böcekleri populasyonu üzerinde etkili
oldukları bilinmektedir. Buraya dâhil önemli hayvanlar aşağıda verilmiştir.
Balık ve Amphibia’lar
Böceklerin balık, kurbağa ve semenderler için önemli gıda kaynağı olduklarına dair
bol literatür mevcuttur. Fakat Balık ve Amphibia’ların böcek populasyonu üzerindeki
etkilerine dair ancak birkaç literatür vardır. İnsan sağlığı ve rekreasyon alanları için
zararlı olan sivrisineklerle savaşta sivrisinek balıkları, Gambusia affinis Baird and Girard
(Cyprinodontiformes, Poeciliidae) kullanılmaktadır. Bu balıktan aynı amaçla Çukurova
yöresinde de yararlanılmaktadır. Bu balığın bir biyolojik savaş aracı olarak geniş bir
şekilde kullanıldığı bilinmektedir. Bu balık ABD’nin Virginia ve Kaliforniya eyaletleriyle
Hawai Adalarında, Avrupa, Afrika ve Malezya’da başarılı sonuçlar vermiştir. Fakat bu
balığı kullanmada bazı sorunlar mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır: yetiştirmenin
pahalı oluşu, soğuk suda meydana gelen ölümler, yerli balık populasyonuna olan etkileri
vb. Bufo marinus
Kuşlar
Tüm Vertebreta’lar içinde, kuşlar en önemli böcek yiyen hayvanlardır. Birçok kuş
türü tüm hayatları boyunca sadece böcek yiyerek geçinirler. Bunlar arasında kırlangıçlar
ve gece atmacaları anılabilir. Birçok tohum yiyen kuşlar da, yuva dönemlerinde böcek
yerler. Zira tohum yiyen böcekler, yuvalarını böceklerin fazla oldukları dönemlerde
yaparlar ve böcek populasyonunun azalmasında önemli rol oynarlar. Bu nedenle
ormancılar yararlı kuş türlerini yalnız korumakla kalmayıp, aynı zamanda kışın yemlemek
ve yuva yapabilmelerine sağlamak amacıyla uygun yerler hazırlamak suretiyle onları
korumalıdır.
Kuşların besin gereksinimlerini tespit etmek için ya midelerini tetkik etmek, ya da
bunları böcekle beslemek gerekir. Bu hususta yapılan araştırmaların birinde 2 adet
Karabaş, Parus major (L.) (Passeres, Paridae)’in saat 6’dan 19’a kadarki 13 saatlik
süre içinde 187 Malacosoma neustria (L.) (Lepidoptera, Lasiocampidae) ve Earias
chlorana (L.) (Söğüt örücüsü) (Lepidoptera, Noctuidae) pupasını yedikleri tespit
edilmiştir. Bir başka denemede de 1 adet Mavi karabaş, Parus coeruleus (L.)’ın günde
1000’den fazla böcek yumurtası yediği görülmüştür.
Böcek yiyen kuşlar arasında Cuculus canorus (L.) (Guguk kuşu) (Cuculi,
Cuculidae) başta gelmektedir. Yapılan bir araştırmada, bir Guguk kuşunun midesinde 2
cm uzunluğunda 88 adet Thaumetopoea processionea (L.) (Meşekeseböceği) tırtılı ve bir
başkasının midesinde de 110 adet Tortrix viridana (L.) (Yeşil meşe bükücüsü) tırtılı ile 10
tane Mayıs böceği bulunmuştur.
Yukarıda adı geçen türlerden başka Sığırcık (Sturnus vulgaris), Bülbül, İspinoz,
Çoban aldatan, Turna nevileri, Ağaçkakan (Dendrocopos major), Leylek, Tavuk, hindi
vb. böcek yiyen başlıca kuşlardır.
Böceklerle geçinen kuşlar, Biosönoze’nin önemli üyeleri olduklarından doğadaki
ahengin devamı için çok lüzumludurlar. Fakat böcek yiyen kuş türlerinin bir böcek
epidemisini tamamen ortadan kaldırması hiçbir zaman beklenemez.
Kuşların bu yararlı faaliyetleri, böceklerin fazla bulunmadığı normal zamanlarda
yaptıkları önleyici etkilerinde görülür.
Böcek yiyen kuşların bir yöreden diğer bir yöreye nakledilmesi pratikte iyi sonuçlar
vermemiştir. Bazı türler getirildikleri yeni alanlarda çoğalmışlar ve yerli türlere
arzulanmayan bir ortak olarak onların miktarını azaltmışlardır.
Böceklerin zararlı etkilerini önlemek için, böceklerle geçinen kuşları korumak çok
önemli bir tedbirdir. Bunun pratik bir şekilde gerçekleştirilmesi için aşağıdaki hususların
sağlanmasına çalışılmalıdır.
1.
Böcek yiyen kuş türlerinin yuva yapabilmesi için ormanın ve
ağaçların uygun yerlerine yapay kuş yuvaları asmalıdır. ABD’nde yapılan bir
araştırmaya göre, yapay kuş yuvalarının konulduğu ormanlarda Coleotechnites
milleri (Busck) adlı Yaprak delicisinin miktarının %30 azaldığı saptanmıştır. Fakat
yapay kuş yuvalarının her yıl temizlenmesi gerektiği unutulmamalıdır.
2.
Açıkta üreyen kuşların yuva yapabilmelerini kolaylaştırmak üzere
kuş koruma ağaçları denilen fazla dallı bitkiler yetiştirilmelidir.
3.
Ötücü kuşların düşmanları ile savaş etmelidir.
4.
Kuşları kışın fena havalarda yemlemelidir.
Memeliler
Hemen hemen tüm karnivor hayvanlar böcek yerler. Birkaçı da sadece tamamen
böcek ve diğer Arthropod’larla geçinirler. Diğer taraftan insektivor olmayan bazı
memeliler birçok orman böceklerini öldürürler. Örneğin, yapılan bir araştırmada tarla
farelerinin, bazı yıllarda ve bazı belirli alanlarda, asalak böcekleri öldürdükleri kadar
Pristiphora erichsonii (Htg.) (Hymenoptera, Tentredinidae) kokanlarıda tahrip ettikleri
saptanmıştır.
Hayatlarının tamamını ya da bir kısmını toprak altında ya da toprak üstünde geçiren
böcekler, Insectivora (Kirpi, köstebek, sivri fareler) ve Rodentia gruplarına dâhil
hayvanlar tarafından yenilirler. Buna karşın memeli hayvanlar, gerek tür, gerekse fert
sayısı bakımlarından böceklerin ölümlerine neden olan diğer hayvanlara oranla daha
azdır. Bununla beraber memeli hayvanlardan bazıları belirli zararlı böcekleri yemek
suretiyle önemli derecede yararlı olurlar. Örneğin, Yarasa (Chyroptera=Parmak
kanatlılar), Sivri fare (Sorex sp.), Köstebek, Tilki, Porsuk, bazen Sincap ve Gelincik gibi
hayvanlar böcek yerler. Bu hususta yarasalar kadar yabani ve ehli domuzlar da
önemlidirler. Yaban domuzları toprakta yaşayan ve kışı toprak içinde geçiren zararlı
böcekleri ve özellikle mayıs böceği larvalarını yerler. Ehli domuzların yalnız uzun
hortumlusu, yani fazla ıslah edilmemiş olan ırkı topraktaki böcekleri yemektedir.
Böcek yiyen memeli hayvanları dar bir görüşle tamamen yok etmek doğru değildir.
Böcek yiyen memeli hayvanlara, ormanda yapılacak böceklerle savaş programında önem
verilmelidir.
12-9
Predatör (Yırtıcı) Arthropoda’lar
Genellikle zararlı hayvanları parçalamak suretiyle hayatlarını sürdüren hayvanlara
predatör (Yırtıcı=Avcı) denir. Bunlar arasında zararlı böcekleri parçalayarak yiyen birçok
Arthropoda (Eklem bacaklılar) türleri mevcuttur. Bu hayvanlar avlarına bağlı değildirler.
Gelişmeleri süresince birden fazla, hatta pek çok av ile beslenirler.
Önemli bir yırtıcı Arthropoda grubu orman böcekleri üzerinde yaşayarak onların
miktarını azaltıcı rol oynar. Bunların önemlileri aşağıda verilmiştir.
Örümcekler ve akarlar
Arthropoda’ların böcekler sınıfı dışında bulunan örümcekler (Araneida) ve akarlar
(Acarina) ormanda önemli predatörler arasında bulunurlar. Genel gözlemler bunların
önemli olduklarını göstermekte ise de oynadıkları roller üzerindeki çalışmalar oldukça
azdır.
Ormanda yaşayan yararlı örümcek grupları zararlı böcekleri, özellikle kelebek
tırtılları ve yaprak bitlerini yerler. Örümceklerin böcek yiyen kuşlardan daha yararlı
oldukları bildirilmektedir. ABD’nde yapılan bir araştırmada, Choristoneura fumiferana
(Clem.) (Lepidoptera, Tortricidae) epidemilerindeब örümceklerin 0.4 hektarlık bir
alanda 75000 adede ulaştığını göstermiştir.
Ağ ören örümcekler sadece uçan böcekleri değil, aynı zamanda özellikle kendilerini
ağaçtan ipeğimsi iplikle boşluğa salıveren küçük larvaları da yakalar. Avcı örümcekler,
genellikle böcek populasyonunun fazla oldukları yörelerde avlanırlar. Dünyanın en obur
hayvanı olarak bilinirler. Bu enteresan hayvanlar hakkındaki çalışmaların
yoğunlaştırılması bizlere yeni ve enteresan bilgiler sağlayacaktır.
Ayrıca, çok çeşitli bir akar grubunun orman böceklerini yiyerek yararlı oldukları
bilinmektedir. Fakat bunlar hakkında da yeterli çalışmalar mevcut değildir. Akarların
Lepidosaphes ulmi (L.) (Homoptera, Diaspididae) koşnillerinin yumurtalarını yedikleri
ve ayrıca çeşitli kabuk böceklerinin yumurta ve larvaları üzerinde yaşadıkları
bilinmektedir.
Bugün Türkiye’de de çok çeşitli bir akar grubunun yaşadığı saptanmıştır. Fakat
bunların zararlı böceklerle olan ilişkileri hakkındaki aydınlatıcı bilgiler azdır.
Predatör böcekler
Böcekleri yemek suretiyle geçinen predatör böcekler, asalak böceklerle beraber,
doğada bozulan dengeyi tekrar meydana getirmek hususunda oldukça önemli rol
oynarlar. Dünyada yüzlerce yırtıcı böcek türü, diğer böcekler üzerinde yaşarlar. Bu
böceklerin bağlı olduğu önemli takımlar aşağıda verilmiştir.
Takım: Orthoptera (Düz kanatlılar); Bu takım mümessilleri genellikle tarım ve
bazen de orman alanlarında zararlı olurlar. Fakat bazıları, örneğin Mantidae (Peygamber
develeri) çeşitli böceklerin tırtıllarını yiyerek geçinirler. Mantis religiosa Peygamber devesi
Takım: Hemiptera (Yarım kanatlılar); Fitofag olan bu türler bitkilerin özsuyunu
(besin suyu) emerler. Fakat birçok familyalar tamamen predatör olarak yaşarlar. Bunlar
arasında Reduviidae, Phymatidae, Pentatomidae ve Miridae familyaları söylenebilir.
Takım: Neuroptera (Sinir kanatlılar); Bu takımın Chrysopidae ve Hemerobiidae
familyalarının larvaları ve erginleri afid ve adelgid’leri parçalayarak yerler. Myrmelon
formicarius Karınca arslanı
Şekil XX: Pek çok böcek kısmen veya tamamen diğer böcekler tarafından doğal yolla
kontrol edilir. Karınca aslanı çukur tuzağının altında pusuya yatar, bu yapının altında kuru
toza gömülür ve içine düşecek gafil avlayacağı böcekleri bekler.
Takım: Coleoptera (Örtük kanatlılar); Çeşitli böcekleri parçalayarak yiyen önemli
türleri kapsar. Bu türler genellikle Carabidae, Cicindelidae, Coccinellidae, Cleridae ve
Ostomidae, Rhizophagidae familyalarına dâhildir.
Carabidae (Koşucu böcekler) türleri larva ve ergin dönemlerinde çeşitli böcekleri
parçalayarak yerler. Önemli türleri arasında Calosoma sycophanta (L.) ve Procerus
scabrosus Oliv mevcuttur. Campodeid tip larva Calosoma sycophanta (L.) Thaumetopoea
pityocampa Çamkese böceğinin biyolojik mücadelesinde kullanılmaktadır.
Şekil XX. Calosoma sycophanta ergini.
Cicindelidae (Kum böcekleri) türleri dünyanın hemen her tarafında yaşarlar.
Larvaları kumlu topraklarda açtıkları deliklerin ağzında pusu kurarak yakınlardan geçen
avları yakalarlar. Türkiye’deki türler Cicindela cinsine dâhildirler. Cicindela campestris ve
Cicindela sylvatica
Coccinellidae (Uğur böcekleri) türlerinin larva ve erginleri, bitkilerin yaprak ve
dalları üzerinde serbest dolaşarak yaprak bitlerini, kalkanlı bitleri kelebek tırtıllarını ve
çeşitli böceklerin larvalarını yerler. Bu böceklerin gıda gereksinimleri fazladır. Rodolia
cardinalis, Torbalı koşnil, Pericerya purchasi’e karşı kullanılmaktadır. Coccinella 7punctata uğur böceği
Planococcus citri (Turunçgilunlubiti)’nin Cryptoleamus montrouzerii ile biyolojik
mücadelesi yapılmaktadır.
Cleridae (Alacalı böcekler)’lerin larva ve erginleri çeşitli kabuk böceklerinin larva ve
erginleri üzerinde yırtıcılıkla geçinirler. Bunlar arasında en önemlisi Thanasimus (Clerus)
formicarius (L.)’dur.
Ostomidae (Kemirici böcekler) türleri genellikle predatör olup ağaçların kabukları
altında yaşar. Bu familyadan Temnochila caerulea Oliv. Yapraklı ve iğne yapraklı ağaçların
kabukları altında yaygındır.
Rhizophagidae familyası Dendroctonus micans’ın özgün predatörü Rhizophagus
grandis biyolojik mücadelede kullanılmaktadır.
Takım: Hymenoptera (Zar kanatlılar); bu takımın Formicidae (Karıncalar)
familyasından Formica rufa (L.), Kırmızı orman karıncası, tırtıllar, yaprak arılarının
larvaları, kelebek, arı, böcek yumurtaları ve pupaları ile daha birçok zararlılar üzerinde
yırtıcılıkla geçinirler. Sedir yaprak kelebeği Acleris undulana’nın biyolojik mücadelesi için
yuvaları bulunmadığı alanlara taşınmaktadır (tarnsplante) edilmektedir.
13-10
Parazitoid (Asalak) böcekler
Parazit (Yunanca para= yanında, sitos=besin) , ya belirli bir süre, ya da tüm hayatı
boyunca, doğal olarak kendinden daha kuvvetli başka bir canlının üzerinde ya da içinde
yaşar, organizmanın zararına gelişir ve çoğalır. Paraziti taşıyan canlıya konukçu
(=konakçı) denir. Parazitleri ve bunların konukçuları ile olan ilişkilerini araştıran ilim dalı
Parazitoloji’dir. Parazitoloji’nin böcekleri inceleyen dalına Böcek Parazitolojisi denir.
Ayrıca Tıbbi Parazitoloji ve Veteriner Parazitolijisi de vardır.
Orman böceklerinin tüm düşmanları arasında entomologların en fazla dikkatini
çekenler parazit (asalak) böceklerdir.
Parazitler konukçusunun bazen ısı şeklindeki enerjisinden, bazen de onun
besin,hücre, ferment ve hatta hormonlarından yararlanır. Bunlar yaşayışları yönünden
konukçularına bağlıdırlar. Gelişmelerini tamamlamak için çoğu kez bir konukçu yeterlidir.
Parazitlerin erginleri görünüşte büyük farklılıklar arzederler. Fakat larva dönemleri
hayret edilecek derecede aynıdır. Hepsi bacaksız, ağız parçaları fazla azalmış ya da iz
halindedir. Kısaca, gıdalarını en kolay biçimde alabilmek için gerekli yaşam koşullarına
uymuşlardır. Bunlara vücut parçalarını azaltarak spesialize olmuş hayvanlar da
denir.
Bir böceğin asalakları her yerde aynı olmayıp, çeşitli yerlerde farklıdırlar. Belirli bir
yörede, belirli bir zararlı böceğin çeşitli hayat dönemlerine zarar yapan asalaklara o
böceğin asalak topluluğu denir. Bir böceğin fazla üreyememesi için, onun asalak
topluluğunun tam olması gerekir. Zararlı böceğin çeşitli hayat dönemlerinde zararlı olan
asalaklardan onun çoğalmamasında en fazla rol oynayanına baş asalak denir.
Parazitliğin çeşitleri
Parazitleri, değişik özellikler dikkate alınarak gruplandırmak mümkündür. Bu
grupların önemlileri aşağıda verilmiştir.
Konukçu dönemlerine göre: Parazitler böceklerin çeşitli hayat dönemlerindeki
zararlarına göre isimlendirilirler. Örneğin, yumurta, larva, larva-pupa, pupa ve ergin
parazitleri. Parazitlerin en etkilileri, böceklerin ilk hayat dönemlerinde yaşayanları, yani
yumurta, larva ve larva-pupa parazitleridir.
Beslenme durumlarına göre: Parazitler hayvanda bulundukları yere göre dış
(ekto) ve iç (endo) parazit olmak üzere ikiye ayrılır. Dış parazitler konukçunun dış
yüzeyinde ya da derisi altında yaşarlar; genellikle kan emerek geçinirler. Örneğin, bit,
tahtakurusu, uyuz böceği vb. iç parazitler ise konukçunun içerisinde yaşarlar. Örneğin,
tırtıl sinekleri.
Konukçu miktarına göre: Parazit böcekler bazen bir konukçu türle sınırlıdırlar:
Monofagus parazit. Bazıları birbirine yakın türlerde yaşayabilir: Oligofagus parazit.
Bazıları da çeşitli türlerle beslenirler: Polifagus parazit.
Parazitoid grupları
Genellikle, diğer böcekler üzerinde parazit olarak yaşayan böcekler zararlı fertlerin
miktarını azalttığından dolayı insanoğlunun çıkarları açısından yararlı olarak adlandırılır.
Fakat bu tip bir genelleme tamamen doğru değildir. Zira parazitler, predatörler ve
insanlara yararlı böcekler üzerinde zarar yapan böceklerde mevcuttur. Böylece, bazı
böcek parazitleri zararlı olabilir. Parazitlerde zarar yapan parazitlere Hyperparazit denir.
Bunlar parazitlerin kontrol etkisini azaltırlar. Fakat bir konukçu içindeki parazitler
arasındaki rekabet oldukça fazladır. Bir konukçuda iki ayrı parazit olursa parazitlerden biri
diğerini parçalar.
Böcek takımları içinde en fazla parazit böcek, Hymenoptera takımında bulunur. Bu
takımın, orman böcekleri üzerinde parazit olarak yaşayan türleri, iki büyük üst
familyasının üyeleridir. Ichneumonoidea ve Chalcidoidea ile Braconidae
familyasına . Hymenoptera takımından sonra parazit böceklerin bulunduğu ikinci
büyük takım Diptera’dır. Bu takımdan Tachinidae familyası çok önemli türleri kapsar.
Hymenoptera Takımı
Ichneumonoidea üst familyası
Chalcidoidea üst familyası
Braconidae familyası
Diptera Takımının
Tacnidae familyası
Hymenoptera: Ichneumonoidea. Binlerce türü içeren Ichneumonoidea’nin
yüzlerce türü orman böcekleri üzerinde parazit olarak yaşar. Ichneumonoid’lerin
yumurtalarını konukçularına koymak için ince uzun yumurta koyma boruları (Ovipozitor)
mevcuttur. Türlerin karakterleri ve biyolojileri detayda birbirinden ayrı ise de, aralarında
önemli benzerlikler mevcuttur.
Bu üst familyaya dahil parazit arıların ekserisinin larvaları, diğer böceklerin içinde ya
da üzerinde yaşarlar. Dişiler yumurtalarını kelebeklerin, toprak arılarının ve örtük
kanatlıların larva ve pupalarının, ender olarak ta yumurtalarının içerisine bırakırlar.
Yumurtadan çıkan asalak larva, konukçunun vücut maddesiyle geçinir ve olgunlaştıktan
sonra ya konukçunun içinde ya da dışında küçük bir koza içinde pupa olur. Pupa dönemi
genel olarak kısa sürer. Asalak böceklerden Sarcophaga, Pimpla ve Anomalon
cinslerine dâhil türler, konukçu pupa haline geçtikten sonra onu terk ederler. Demek ki,
konukçu böcek parazit böceği larva döneminden başka pupa evresinde de taşımaktadır.
Hymenoptera: Chalcidoidea. Bu üst familya, Ichneumonoidea üst
familyasından daha fazla tür içerir. Bu türlerin büyük kısmı diğer böcekler üzerinde asalak
olarak yaşarlar. Bunlardan bazılarının larvaları ektoparazit olup konukçunun dışında,
bazıları da endoparazit olup konukçunun içinde beslenirler.
Bu üst familyadan Trichogrammatidae familyası mümessilleri hemen hemen
tamamen yumurta parazitidirler. Bu familyadan, örneğin Trichogramma evanescens
Westwood, 150’den fazla Lepidoptera, Coleoptera, Hymenoptera, Neuroptera,
Diptera ve Hemiptera türlerinde zarar yapmakta ve bu parazitten birçok böceklerle
biyolojik savaşta yararlanılmaktadır.
Yine aynı gruptan Enycrtidae familyası türleri, Coccidae (Homoptera) familyası
mümessillerinin iç paraziti, Aphelinidae familyası türleri ise Homoptera’ların dış
parazitidir. Eulophidae türleride birçok yaprak ve gövde delicilerinin dış paraziti olarak
Diptera, Lepidoptera, Hymenoptera ve Homoptera türlerinde yaşamakta ve
bunlardan da biyolojik savaşta geniş ölçüde faydalanılmaktadır.
Hymenoptera: Braconidae. Bu familyanın türleri genellikle tırtıl parazitleridirler.
Dişi erginler, tırtılların içine çok sayıda yumurta koyarlar. Yumurtadan çıkan larvalar,
tırtılın iç dokularında beslenirler ve konukçunun dışında ona yapışık ya da ayrı olarak
pupa haline geçerler. Bu gruba dâhil olan Aphidius ve Lysiphlebus cinslerinin türleri
Aphidoidea türleri ile beslenirler (Şekil 92).
Diptera: Tachinidae. Asalak Diptera’lar arasında, Tachinidae familyası türleri
orman zararlıları üzerinde en kuvvetli etkiye sahiptirler. Tachinidae türlerinin bazıları
oviparous, bazıları da larviparous’durlar. Oviparous türler genellikle yumurtalarını
konukçusunun vücuduna sıkıca yapıştırılır. Bundaki amaç, yumurtanın açılmasından önce
silinip atılmasına engel olmaktır. Larviparus türleri larvalarını, larvipositor (larva koyma
borusu) vasıtasıyla konukçunun ya üzerine ya da içine koyarlar.
Konukçu üzerine konan yumurtalardan çıkan larvalar, konukçu böceğin içine girerek
onun vücut maddesiyle geçinirler ve tamamen olgunlaştıktan sonra konukçuyu delip
dışarıya çıkarlar. Tachinidae türleri, sonuncu larva derisinden meydana gelen bir küpçük
içinde pupa olduktan sonra erginleşirler. Üzerine yumurta bırakılan her tırtılın mutlaka
parazitleşmesi gerçekleşmeyebilir. Çünkü böcek, bazen yumurta açılmadan önce deri
değiştirmiş olabilir. Bununla beraber Tachinidae türlerinin böcek afetlerinin sönmesinde
büyük rol oynadıkları çok kere görülmüştür.
Biyolojik Savaş Hakkındaki Düşünceler
Bugün için biyolojik savaş hakkındaki genel kanı şudur:
 Asalak ve yırtıcı böcek türleri, orman zararlı böcekleriyle savaşta mucize
yaratırlar.
 Bu böcekler uygun bir şekilde kullanıldıkları takdirde tüm böcek afetlerini
ortadan kaldırabilecek güçtedirler.
Ormancılar genellikle mıntıkalarında yeni bir böcekle karşılaşınca, problemin çözümü
için tüm yaklaşımlara ciddi önem verirler. Zararlıya karşı uygulanan biyolojik savaş süresi
dikkate alındığında CLAUSEN (1951) “genellikle yararlı organizmanın o yöreye yerleşmesi
üç yıl içinde gerçekleşmezse, başarı ümidi azdır” demektedir. Bu hususta COPPEL ve
MERTINS (1977), “genellikle yararlı böcek üç yıl içinde hiçbir yerleşme göstermezse,
böcek salma gayretleri ya başka bir türe ya da başarısız türün başka bir varyetesine
harcanmalıdır” diyerek bu konuya aydınlık getirmektedir.
Bu konuda özet olarak denilebilir ki, zararlı orman böcek populasyonlarını önlemek
için parazit ve predatörlerden yararlanmaya devam etmeliyiz. Fakat şu da bir gerçektir ki,
ormanlarımızı ilmi kurallara uyarak idare edersek, biyolojik yöntemleri, orman
böcekleriyle savaşta yapılacak bir programda kullanmaya gerek kalmaz.
13-11
Kimyasal Savaş
Zehir etkisi yapan maddeler (kimyasal bileşikler) kullanarak, bitkileri hastalık,
zararlı ve yabancı otlardan korumak ya da bu zararlıları en az düzeye indirebilmek için
yapılan uğraşılara Kimyasal Savaş adı verilir. Zehir, kimyasal ya da fiziksel-kimyasal
özellikleri nedeniyle canlı organizmalardaki fizyolojik olaylara uygun olmayan etki yapan
maddedir. Zehirlilik derecesi de, genellikle vücudun ağırlık birimine zarar veren ya da
öldüren dozu belirlemek suretiyle tespit olunur.
Kimyasal Maddelerin Çeşitliliği
Bugün Entegre Zararlı Düzenlemesi’ne (EZD) çeşitli dönemlerinde kullanılan
1000’in üzerinde kimyasal bileşik mevcuttur. Bu bileşikler böcek, hastalık, vejetasyon ve
hayvan (Vertebreta) zararlarıyla savaşta kullanılmaktadır. Bu bileşikler genel olarak
Pestisid (Bitki Koruma İlacı)’ler olarak bilinir. Bu pestisidlerin %35’i insektisidleri
oluşturur. Ayrıca böcek hormanları (gelişmeyi düzenleyenler) ile davranış kimyasalları
(yarı kimyasallar) da insektisidler olarak sınıflandırılır.
Yapılan araştırmalar sonunda, ortaya çıkan birçok yan ve art etkilere karşı kullanılan
ilaçlı uygulamalar, bitki (orman) koruma savaş ve önlemleri içerisinde hemen ilk sırayı
almaktadır. Pestisid’ler etkiledikleri canlı grubuna göre adlandırılmaktadırlar.
İnsektisit
: böcek öldürücüler
Akarisid
: akar öldürücüler
Rodentisid
: kemirgen öldürücüler
Molluskisid
: yumuşakça öldürücüler
Nematisid
: nematod öldürücüler
Bakterisid
: bakteri öldürücüler
Fungusit
: fungus öldürücüler
Herbisit
: Yabancı ot öldürücüler
Yukarıda adı geçen pestisid’lerden insektisid’ler bu dersin konuları içerisinde
açıklanacaktır. Diğerleri Zooloji, Koruma ve Fitopatoloji derslerinde ele alınacaktır.
Pratikte kullanılan pestisid’lerin büyük çoğunluğu bitkileri zararlılarla hastalık
etmenlerinden korumaktadır. Bu şekildeki ilaçlara Koruyucu (Protektif) İlaçlar
denilmektedir. Bu ilaçlar genellikle zararlı ya da hastalık etmeni görülmeden önce
kullanılmaktadır. Zararlı ya da hastalık etmenlerini tamamen ortadan kaldırmak için
geliştirilmiş ilaçlar da vardır. Bunlara Eradikatif İlaçlar denir. Toprağın sterilizasyonunda
ve tohumların ilaçlanmasında kullanılanlar, genelde Eradikatif niteliktedirler. Son
zamanlarda ayrıca hastalık etmenlerinin zararına uğrayan bitkileri iyileştiren Kuratif
İlaçlar geliştirilmiştir.
İnsektisidlerin Tarihçesi
İnsektisidler, insanoğlu yazıyı bilmeden öncede kullanılmıştır. HOMER (M.Ö.:
takriben 1000) Zararlı-öldüren sülfürden bahsetmektedir. CATO (M.Ö.: takriben 200),
bir ziftin kaynatılmasından çıkan gazın üzüm yapraklarına uygulanmasıyla onları
böceklerden korumayı tavsiye etmektedir. Romalılar zamanında insan biti ile savaşmak
için Hellebore kullanılmıştır.
Yunan fizisyenlerinden DIOSCORIDES (M.S.: 40-90) arseniğin zehir etkisini
biliyordu. Çinliler M.S. 900 yıllarında, bahçe zararlıları ile savaşta arsenik sülfür
kullanmışlardır. Hâlbuki arsenik batı dünyasında ilk defa 1669 yılında, bal ile karıştırılarak
karınca zehri olarak uygulanmıştır. MARCO POLO, seyahatnamesinde, 1300 yılında deve
uyuzuna karşı yağ kullanıldığından bahsetmektedir. Tütün ilk defa 1690 yılında,
armutlardaki Stephanitis pyri Fabricius (Hemiptera, Tingidae) ile savaşta kullanılmıştır.
Halen bile kullanma alanı olan Pyrethrum (Piretrin), İranlılar tarafından 1800 yılından
önce kullanılıyordu.
İnsektisidlerin modern şekilde kullanılması 1867 yılında Paris Yeşili’nin ilk defa
Kolorado patates böceği, Leptinotarsa decemlineata (Say) (Coleoptera,
Chrysomolidae)’a karşı kullanılmaya başlamıştır. 1939 yılına kadar hemen tüm
insektisidler inorganik kimyasal maddelerle birkaç bitkisel insektisidlerden oluşuyordu.
Fakat DDT’nin 1939 yılında insektisid olarak keşfedilmesi, böceklerle savaşta
insektisidlerin yer almasına ve gelişmesine neden oldu. Bu tarihten sonra o kadar çeşitli
insektisid hazırlanmış ve kullanılmıştır ki, bunların sayısını bile tahmin etmek zordur.
1941-42 yıllarında İngiliz ve Fransız araştırıcıları benzen hekzaklorürü ürettiler.
Aynı periyot içinde de Almanlar fosforlu insektisidleri bularak parathion, TEEP, malathion,
demeton ve daha birçoklarının gelişmesine önderlik ettiler.
13-12
İnsektisidlerin Sınıflandırılması
Yukarıda da açıkladığımız üzere, böcekleri öldüren maddeler için, Böcek Öldürücü
İlaç anlamında olmak üzere İ n s e k t i s i d deyimi kullanılır. Böceklerle savaşta
kullanılan insektisidler ve bunlarla hazırlanmış preparatlar çok çeşitlidir. Zamanla bunlara
yenileri eklenmekte ve birçokları da değerini kaybetmektedir.
Zararlı böceklerle savaşta kullanılan insektisidler çok çeşitli sınıflara ayrılabilir.
Bunların önemlileri aşağıda verilmiştir:
1.
Etki yollarına göre: Mide, temas ve solunum zehirleri;
2.
Etki tarzlarına göre: Solunum ve kan, yakıcı, hücre (Protoplasma) ve
sinir zehirleri;
3.
Kullanma şekillerine göre: Gaz (Fümigant), toz, püskürtme (sıvı) ve
4.
Etki maddelerine göre: İnorganik, doğal organik ve yapay organik.
yem;
Bugün böceklerle savaşta kullanılan insektisidler genelde iki ana gruba ayrılabilirler.
 Organik bileşikler: karbon içeren insektisidler;
 İnorganik bileşikler: karbon içermeyen insektisidler.
Organik insektisidler de, aşağıda açıklanacağı üzere, birçok gruplara ayrılırlar.
Örneğin, klorlu hidro karbonlar, organik fosforlular, bitkisel vb. Halen doğada mevcut 105
elementin ancak 21 adedi insektisidlerin yapımında kullanılır. Bunların önemlileri karbon,
hidrojen, oksijen, nitrojen, fosfor, klor ve sülfürdür.
1.
Klorlu Hidrokarbonlar
2.
Organik Fosforlu Bileşikler
Etki Maddelerine Göre İnsektisidler
Bilimsel yönden yapılan en uygun bir sınıflandırmadır. Buna göre insektisidler:
1.
İnorganik maddeler: Arsenikli bileşikler, Kükürt ve bileşikleri, Bakırlı
bileşikler (Bakır Sülfat)
2.
Doğal organik maddeler:
a.
Bitkisel maddeler: Nikotin, Piretrin, Rotenon, Neem, Bitkisel
yağlar vb.
3.
4.
b.
Petrol yağları (Madensel yağlar)
c.
Katran yağları (Odunun damıtılması)
Yapay organik maddeler:
a.
Klorlu hidrokarbonlar: DDT, BHC, Toxaphen, Dieldrin vb.
b.
Organik fosforlu bileşikler: Parathion, Malathion, Clorthion vb.
Diğer yapay organik maddeler: Karbon sülfür, Siyan gazı vb.
PESTİSİT FORMÜLASYONLARI
İnsektisitler saf halde ilaç olarak kullanılmazlar. Özel karışımlar halinde belirli preparatlar
formuna getirilirler ve bu preparatlar doğrudan veya çoğunlukla seyreltilerek ilaç olarak
uygulanırlar. Bir kimyasal ilaç içerisinde etkin madde, dolgu maddesi ve diğer maddeler
dediğimiz 3 temel kısım vardır:
Etkin madde: İlaç içerisindeki öldürücü olan ana bileşen, pestisit etki gösteren kimyasal
maddedir. Uygulanacak formulasyona göre farklı oranlarda bulunurlar.
Dolgu maddesi: İlaç içerisindeki etkin maddeyi taşımak amacıyla kullanılan, herhangi bir
kimyasal bileşikle tepkimeye girmeyen kısımdır.
Diğer maddeler: İlaç içerisindeki pestisitin etkinliğini ve dayanıklılığını artıran, bitkilere ve
çevreye olumsuz etkilerini azaltan, kullanıcılarını uyaran ve ilacın uygulanmasını
kolaylaştıran katkı maddeleridir.
Bir formulasyonun Dünya Sağlık Teşkilatı standartlarında imal edilmesi gerekmektedir.
Bunun için WHO metodlarına göre kimyasal analizleri ve fiziksel analizleri yapılır.
(Formulasyon ve Emülsiyon Stabilitesi).Soğuk ve Sıcak teste tabi tutulur.
PESTİSİT FORMÜLASYONLARI
EC (Emülsiyon Konsantre):
Emülsiyon konsantreler genellikle %20-60 gr/lt etkin madde ile uygun solvent karışımına
emülgatörlerin ilavesiyle hazırlanır. En çok kullanılan formulasyonlardır.
Etkin madde+solvent+emülsiyon maddesi = Emülsiyon konsantresi
Formulasyonun etkinliği; formulasyon ve emulsiyon stabilitesinin kalitesine bağlıdır.
Kullanım sırasında su ile kolayca karıştırılarak kullanılan EC formulasyonlar nakliye
tasarrufu sağlar. Emülsiyon stabilitesi, homojen bir ilaçlama için önemlidir. Uygulanan
yüzeyde daha az kalıntı bırakması ilacın tercih edilen özelliklerindendir.
Kokusu kuvvetlidir ve gözenekli yüzeyler tarafından kolay emilirler.
WP (Islanabilir toz) :
Toz görünümündedir. Kullanım sırasında su ile karıştırılarak süspansiyon halinde
uygulanan formulasyonlardır. Etkin madde ve dolgu maddesi beraberinde ıslatıcı, dispers
edici ve süspanse edici yardımcı maddeler kullanılmaktadır.
Bu formülasyonlarda etkin madde oranı %20-80 arasında, tanecik büyüklüğü 5-50
mikron arasında değişebilir. Homojen bir ilaçlama için süspansiyon yeteneğinin yüksek,
köpüklenmenin düşük olması(hatta hiç olmaması)istenir
Bu formülasyonlar kokusuzdur,gözenekli yüzey ve deri tarafından kolayca
emilmezler.Karıştırma sırasında,toz partiküllerin uçuşup solunumla alınması riskini
önlemek için maske kullanılmalıdır.
EW (Suda yağ emülsiyonu):
Organik menşeyli yağlı çözücüdeki etkin madde çözeltisi ile yüzey gerilimini düşürücü
katkı maddeleri kullanılarak hazırlanan su-yağ emülsiyon formülasyonlarıdır.
Oluşturulan yağ damlacıkları suyun içerisinde dağılma özelliğine sahiptir. Kullanım
sırasında su ile seyreltilir. Aktif madde konsantrasyonu 500 gr/lt gibi yüksek değere
ulaşabilir.
EW formülasyonları, EC formülasyonlarına göre daha uzun süreli kararlılık gösteren bir
yapıdadır, çözücü ve yüzey gerilim sağlayıcı madde kullanımı daha azdır.
ULV yöntemi ile uygulandıklarında EW formulasyonlar; formulasyon yapısında bulunan
yağlı alkol molekülleri insektisit parçacıklarının dış yüzeyine geçerek buharlaşmayı
geciktiren koruyucu bir tabaka oluşturur.
Kimyasal veya biyolojik doğadaki bir pestisitin biyolojik etkinliği, onun aktif bileşeni (AB – etken madde
olarak da adlandırılır) tarafından belirlenir. Pestisit ürünler çok nadir saf teknik materyalden ibarettir.
Aktif bileşenin çoğunlukla diğer materyallerle birleşimi yapılır ve bu ürün satışa çıkarılır, ancak
kullanımda ayrıca sulandırılabilir. Pestisit birleşimleri bir kimyasalın paketleme, depolama, uygulama
ve
The biological activity of a pesticide, be it chemical or biological in nature, is determined by its active
ingredient (AI - also called the active substance). Pesticide products very rarely consist of pure
technical material. The AI is usually formulated with other materials and this is the product as sold, but
it may be further diluted in use. Formulation improves the properties of a chemical for handling,
storage, application and may substantially influence effectiveness and safety. [1]
Formulation terminology follows a 2-letter convention: (e.g. GR: granules) listed by CropLife
International (formerly GIFAP then GCPF) in the Catalogue of Pesticide Formulation
Types (Monograph 2); see: download page. Some manufacturers do not follow these industry
standards, which can cause confusion for users.
By far the most frequently used products are formulations for mixing with water then applying as
sprays. Water miscible, older formulations include:

EC Emulsifiable concentrate

WP Wettable powder

SL Soluble (liquid) concentrate

SP Soluble powder
Newer, non-powdery formulations with reduced or no use of hazardous solvents and improved stability
include:

SC Suspension concentrate

CS Capsule suspensions

WG Water dispersible granules
Download