BÖLÜM V ZARARLI BÖCEKLERLE SAVAŞ Böceklerle yapılacak savaş yöntemini seçerken, bunun yöresel koşullara uygun olması gerekir. Bu konuda ürünün cinsi, yetiştirme dönemi, böceğin biyolojisi, ekolojik etkenler, coğrafi durum, savaşın şekli vb. koşullar savaştan önce daima dikkate alınmalı ve savaşa başlamadan önce bu koşullar etraflıca incelenmelidir. Böceklerin birçoğunun biyolojilerinin çoğunlukla gizli olması, yaşadıkları yerlere güçlükle ulaşılabilmesi ve küçük yapılı olmaları gibi nedenler, onlara karşı yapılacak savaşı çok kere güçleştirmekte ve başarı olasılığını de azaltmaktadır. Bundan dolayı böceklere karşı ürünü korumada kültürel önlemlere, kimyasal ya da mekaniksel savaştan daha fazla önem vermek gerekir. Bu tip önlemler aynı zamanda, örneğin kimyasal savaş için yapılacak masraflardan olanaklar ölçüsünde tasarruf edilmesini de sağlar. Alınan koruyucu önlemlere karşı böcekler normal zararsız miktarı aşarsa, o zaman onlara karşı doğrudan savaşa geçmek zorunluluğu doğar. 13-1 Savaşın Ekonomik Yönü Böcek zararlarını, insan eliyle önlemeye ya da yok etmeye yönelik önlemleri kapsayan UYGULAMALI SAVAŞ, amacına ulaşırken ekonomik analizlere önem vermek zorundadır. Bunun için yapılmasına karar verilen bir savaşta maliyet ve sağlanacak yarar ayrı ayrı hesap edilmelidir. Yalnız böceklerle yapılacak bir savaşta maliyetin hesaplanması önceden yapılabilirse de, savaşın sonunda elde edilecek yararın önceden saptanması oldukça zordur. Örneğin, yıllarca Kızılçamların iğne yapraklarını yiyen Thaumetopoea pityocampa (Schiff.) (Lepidoptera, Thaumetopoeidae) ağaçlarda ölüme neden olmamaktadır. Buna karşın yüksek bir populasyona sahip kabuk böceği Ips sexdentatus (Börner) (Coleoptera, Scolytidae), geliştiği ağaçları ilk yıl içinde öldürebilmektedir. 13-2 Populasyon düzeyi ve ürün ilişkileri Zararlılarla savaşta tespiti en zor olan husus, böcek populasyonları ile ürün kayıplarının saptanmasıdır. Bu konudaki çalışmalar sonucunda genel bir kriter bulunamamıştır. Zira bu husus çok karışık bir yapı göstermektedir. İklim, değişik toprak karekterleri, çok senelik bitkilerde verimi etkileyen faktörlerin fazlalığı, zararlıların her yıl aynı yoğunlukta olmaması gibi birçok etken zararlının populasyonu ile verim arasındaki ilişkiyi etkilemektedir. Çoğu ülkelerde zararlılarla savaşta teorik bazı rakamlar kullanılmaktadır. Birçok hallerde zararlının zarar eşiği bilinmediğinden ilaç firmalarının tavsiyelerine göre savaş yapılmaktadır. Bir zararlı böcek türü ile savaşa karar vermede, o böceğin ekonomik zarar düzeyi ile ekonomik zarar eşiğini hesaplamak gerekir. Aksi halde yapılan savaştan istenilen yararlar sağlanamayacağı gibi, fazladan emek ve mücadele gideri ortaya çıkar (Şekil XX). Genel Denge Durumu (GDD) Çevre koşulları sürekli olarak değişmemesi koşuluyla, bir zararlı populasyonun uzun bir süreyi içine alan dönemdeki ortalama yoğunluğudur (Şekil 12-6). O yörede bulunan biyotik ve abiyotik etkenler nedeniyle, o türün populasyonlarında sürekli değişmeler olmaktadır. Bu dalgalanmalardan sonra populasyon tekrar belirli bir düzeye gelmeye çalışır. İşte populasyonun belirli düzeye gelmesine Genel Denge Durumu (Populasyon Dengesi) denilmektedir. Kısaca, genel denge durumu, bir populasyonun ortalama yoğunluğudur. Burada şunu unutmamak gerekir ki, GDD, herhangi bir türe ve belirli bir alandaki populasyona aittir. Şekil . Belirli bir süre içinde bir böcek populasyonunun gösterdiği değişiklikler. Ekonomik zarar düzeyi (EZD) ve Ekonomik zarar eşiği (EZE) Ekonomik zarara neden olan en düşük populasyon yoğunluğudur. Buradaki ekonomik zarardan amaç, herhangi bir savaş yönteminin getirdiği giderlere denk ya da bundan büyük olan bir değerdir. Ekonomik zarar düzeyi, alandan alana, mevsimden mevsime ve sabit olmayan ekonomik değerlere göre değişmektedir (Şekil 12-7). Herhangi bir zararlı populasyonunun, ekonomik zarar düzeyine erişmesine engel olmak için savaş yapılmasını gerektiren yoğunluktur (Tablo 9). Bu değer, ekonomik zarar düzeyinden daha düşük bir değerdir (Şekil 12-7). Bu nedenle, zararlının populasyonu ekonomik zarar düzeyine gelmeden önce savaşa başlamalıdır. Ürün kaybından sonra yapılacak savaş, populasyonun çoğalmasına engel olsa bile, arzulanan ekonomik savaş yapılmamış olur. Yöredeki engelleyici faktörler o zararlının ekonomik zarar eşiğine gelmesini sağlayamazsa, o savaşa başlamak zorunluluğu meydana gelir. Yukarıdaki açıklamaların sonucu olarak denilebilir ki, bir zararlının genel denge durumu, ekonomik zarar düzeyi ve ekonomik zarar eşiği, bitki türüne, mevsime, alana ve insanoğlunun arzusuna göre değişmektedir. 13-3 Değişik Türlerin Populasyonu ile Ürün İlişkileri Çeşitli zararlıların populasyonu ile ürün arasındaki ilişkilerde farklı durumlar mevcuttur. Şekil 84, genel denge durumunu göstermektedir. Bu genel durumdan ayrılan tiplerden bazı örnekler aşağıda verilmiştir: 1. En yüksek populasyonları, ekonomik zarar eşiğinin altında olan zararlılar. Bu tip zararlılarla savaşa gerek yoktur (Şekil ). Bunlara Ekonomik zararı olmayan tür denir. 2. Populasyonu ender olarak ekonomik zarar eşiğinin üzerine çıkan zararlılar. Bu zararlılarla savaşmak gerekir (Şekil 84B). Bu türlere Ender olarak zararlı tür adı verilir. 3. Genel denge durumu, ekonomik zarar eşiğine yakın olan zararlıların populasyonu çok sık aralıklarla ekonomik zarar eşiğini aşmaktadır (Şekil ). Bazen zararlıların GDD’u ile ekonomik zarar eşiği aynı düzeyde olabilir. Her iki durumda da bu zararlı ile çok sık aralıklarla savaş zorunluluğu doğar. Sık savaş uygulaması da GDD’da değişiklikler meydana getirir. Bu türler Genellikle zararlı tür denir. 4. Ekonomik zarar eşiği, GDD’nun altında olabilir (Şekil ). Bu zararlılarla savaş çok zordur. Özellikle, bu tip zararlılarla yapılan kimyasal savaşta, kısa sürede dayanıklılık problemi ile karşılaşılmaktadır. Bu tip zararlılara karşı, çevre koşullarını değiştirerek GDD’na etkide bulunmaya çalışılmalıdır. Ayrıca biyotik faktörleri daha etkili duruma sokmak gerekir. Bunlara Sürekli zararlı tür (Tehlikeli tür = Vahim tür) adı verilir. 13-4 Mücadele Yöntemlerinin Sınıflandırılması Zararlıların bitkilerde yaptıkları çeşitli zararların gerek doğal kuvvetler (Doğal Savaş) gerekse insan yardımıyla (Uygulamalı Savaş) önlenmesine ya da hiç olmazsa azaltılmasına yönelik yöntem ve harcanan çabalara Zararlılarla Savaş denir. Ağaçlarda zarar yapan böceklerle yapılacak savaş yöntemlerini çeşitli gruplara ayırmak mümkündür. Zararlılarla yapılan savaş, izlediği yol bakımından aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir: Doğal Savaş: DOĞAL DENGE: Çevre Direnci: Doğal kuvvetlerin böceklere olan etkilerinden yararlanmak. Yasal önlemler: Yasal yollardan yararlanarak zararlıların yayılmasını önleme. Örneğin, karantina, ambargo, muayene, sertifika uygulamak vb. Mekanik Savaş: Zararlı böcekleri toplama, tuzakla yakalama, böcekli materyalleri yok etmek, çevre koşullarını değiştirmek vb. Fiziksel Savaş: Yakmak; sıcaktan, Radyoaktivite’den ve elektrikten yararlanmak. Kültürel önlemler: Ormanın karışıklılığını ve kapalılığını düzenlemek; meşcere kurma ve yetiştirme ile kesim tekniği yöntemlerine uymak; toprak bakımı, dayanıklı türler yetiştirmek, gıda kaynaklarını değiştirmek. Biyolojik Mücadele: Zararlı böcekleri yok etmek için çeşitli etken gruplardan (mikroorganizma, böcek yiyen Vertebreta’lar, predatör Arthropoda türleri, asalak böcekler) ve genetik yöntemlerden yararlanmak. Kimyasal Savaş: tozlama, püskürtme, sisleme, fumigasyon, sterilizasyon, zehirli yemler kullanmak vb. Tümleşik mücadele veya Entegre Zararlı Yönetimi: Çevre ve orman sahibi için uzun vadede en az masrafla en iyi yararları sağlayabilecek olan ve populasyon dinamiğine dayanan yöntemlere önem verilerek, savaş yöntemlerinin kombine edilmesi sonucu yarar elde etmektir. Yukarıda adı geçen savaş yöntemlerinden, Doğal Savaş dışındakiler Uygulamalı Savaş önlemleri olarak adlandırılabilir. Zararlılarla savaşta insanoğlu tarafından uygulanan ilk yöntemler zararlıları en kısa yoldan doğrudan öldürmek amacını taşıyordu. Daha sonra pratik koruyucu yöntemler uygulanmış ve bunları kimyasal savaş yöntemleri izlemiştir. Tüm çabalara karşı zararlı böceklerle savaşta arzulanan düzeye ulaşılamamıştır. Bugün, zararlılarla savaşta uygulanabilir tüm yöntemler, böcek zararının derecesine ve şekline göre incelenmekte, ya ayrı ayrı ya da biri diğeriyle kombine edilerek kullanılmaktadır. Böylece zararlının ekonomik zarar eşiği altında bulundurulmasına gayret edilmekle beraber kullanılan tüm yöntemlerin çevreye olacak muhtemel yan ve art etkileri asgari düzeyde tutulmaya çalışılmaktadır. DOĞAL SAVAŞ İnsanoğlunun yardımı olmadan doğal kuvvetlerin böcek populasyonunu azaltması ya da yok etmesi Doğal Savaş olarak tanımlanır. Buna Çevre Direnci ya da Doğanın Karşı Ağırlığı da denir. Çevre Direnci’nin bir sonucu olarak böceklerin önemli bir kısmı ya çoğalmadan önce ya da çoğaldıktan sonra ölürler. Doğal savaşın içerdiği faktörleri genellikle üç ana grup altında toplayabiliriz. Bunlar: Abiyotik (cansız), biyotik (canlı) ve topografik faktörlerdir. Abiyotik ve Biyotik etkenler Böceklerin doğada sınırsız bir şekilde çoğalarak kitle üremesi (epidemi) yapmasına engel olan abiyotik faktörler arasında iklim faktörleri en başta gelir. İklim faktörleri içinde, özellikle sıcaklık, böcekleri direkt olarak etkileyerek onların populasyonlarının çoğalmasına engel olduğu gibi bazı mevsimlerde böcek generasyonlarının miktarını da düzenleyici etkilerde bulunabilirler. Nem ve sıcaklık konukçu bitki türlerinin, yetişme koşullarını etkileyerek, bitki ile beslenen böceklere indirekt olarak etki yaparlar. Mikroorganizmalar (bakteriler, funguslar, virüsler), böcek yiyen Vertebrata’lar (kuşlar, balıklar, amphibia’lar, memeliler), predatör (yırtıcı) Arthropoda’lar (örümcekler, akarlar, böcekler) ve parazitoid (asalak) böcekler zararlı böcek populasyonlarını azaltıcı doğal yaratıklardır. Topografik etkenler Ana topoğrafik faktörler, örneğin yükselen dağ sisileri, geniş su kaynakları (okyanuslar, denizler) ve büyük çöller, böceklerin yayılmasını engelleyici etkilerde bulunur. Bu engellerin etkileri, özellikle yavaş yayılma özelliğine sahip başka ülkelerden gelmiş türler üzerinde oldukça belirgin bir şekilde görülür. Örneğin, 1907 yılında ilk defa ABD’nin Massachusetts Eyaletinde görülen Pyrausta nubilalis (Hübner) (Avrupa mısır delicisi) (Lepidoptera, Pyralidae), Colorado eyaletine ancak 1953 yılında ulaşabilmiştir. Keza Güney Avrupa’dan ABD’ne giren Hypera postica (Gyll.) (Alfalfa hortuhlu böceği) (Coleoptera, Curcilionidae) ilk defa 1904 yılında Utah Eyaletinde görülmüş ve fakat Washington Eyaletine 1955 yılında varabilmiştir. Yukarıda adı geçen topoğrafik engeller o yerin iklim koşullarınıda etkileyerek, bazı böceklerin yayılmasını sınırlar. Bir kısım böceklerin dağların bir yüzünde bulunup diğerinde bulunmadığı saptanmıştır. Keza, bazı böcekler, örneğin Cydia nigricana (Stephens) (Bezelye kelebeği) (Lepidoptera, Tortricidae), geniş su havzaları yakınına yerleşmiştir. Orman Zararlıları ile Mücadelede Yasal Dayanaklar Ormanların korunması Milli Ormancılık Politikasının daima birinci sırasında yer almakta, bu husus 7.11.1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının güvencesi altında bulunmaktadır. Anayasanın 169’uncu maddesi “Devlet, Ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır”. Hükmü ile başlamaktadır. Anayasamızda yer alan bu hükümlere uygun olarak 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Madde 2 – (Değişik: 29/6/2011-KHK-645/30 md.) Genel Müdürlüğün görevleri şunlardır: a) Orman kaynaklarını; ekolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel faydalarını dikkate alarak, bitki ve hayvan varlığı ile birlikte, ekosistem bütünlüğü içinde idare etmek, katılımcı ve çok amaçlı şekilde planlamak, usulsüz müdahalelere, tabii afetlere, yangınlara karşı korumak, muhtelif zararlılar ile mücadele etmek ve ettirmek, ormancılık karantina hizmetlerini yürütmek, geliştirmek, orman alanlarını ve ormanlara ilişkin hizmetleri artırmak, ormanları imar ve ıslah etmek, silvikültürel bakımını ve gençleştirilmesini sağlamak, hükmü yer almaktadır. Bu değişiklikten sonra, 31/10/1985 tarihli ve 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 2 nci, 7 nci ve 29 uncu maddeleri, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 6 ncı maddesi, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 15 inci maddesi, 29/6/2006 tarihli ve 5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerine dayanarak; 28 Ağustos 2015 tarihinde Resmi Gazetenin 29459 sayısında yayyınlanan Orman Bitkisi ve Bitkisel Ürünlerine Arız Olan Zararlı Organizmalar ile Teknik Mücadele Yönetmeliği hazırlanmıştır. Devlet ormanlarında veyahut özel mülkiyet ormanlarında bitki sağlığı konusunda çalışanların yetki ve sorumluluklarının belirlendiği bu yönetmeliğin uygulanmasında yardımcı olacak şekilde; Orman Bitkisi ve Bitkisel Ürünlerine Arız Olan Zararlı Organizmalar ile Mücadele Usul ve Esaslarına İlişkin Tebliğ (No: 305) çıkarılmıştır. 13-5 Mekaniksel Savaş İnsanoğlunun zararlılara karşı uyguladığı ilk savaş yöntemi mekaniksel savaş olmuştur. İlk çağlarda insanlar zararlıları mevcut bir araç ile ( taş, sopa vb.) öldürmüşlerdir. Bu nedenle mekaniksel savaş, insan-zararlı ilişkileriyle başlamış en eski savaş yöntemidir. Mekaniksel savaş, genellikle işçi gündeliklerinin yüksek olduğu memleketlerde savaş maliyetini artırdığından ancak uygun koşullarda kullanılmaktadır. Toplamak. Çeşitli böceklerin yumurta, larva, pupa ve erginlerini toplayıp yok etmek suretiyle yapılan savaştan eskisi kadar olmamakla beraber yine de yararlanılmaktadır. Yumurta toplamak, ancak yumurtalarını kümeler halinde koyan böceklere, örneğin, Lymantria dispar (L.)’a karşı uygulanır. Yumurtalar iğne yapraklara, örneğin Thaumetopoea pityocamba (Schiff.) ya da sürgünlere, örneğin Malacosoma neustria (L.) (Lepidoptera, Lasiocampidae) toplu halde bırakılmış ise, sürgün ve iğne yapraklar toplanıp yumurtalarla birlikte yakılır. Çamkese böceğinin larva yuvaları (keseleri) makaslarla kesilerek toplanmakta ve etrafı su dolu adacıklar üzerinde tutulmaktadır. Adacıklarda tutulmaları (1) etrafa dağılıp ağaçlara ulaşmalarına engel olmak ve (2) larvalarda bulunan parazitoidlerin uçup ormandaki larvalara geri dönüşünü sağlamak içindir. Büyük ve miktarı az olan böceklerin bitki ya da toprak üzerinde bulunan larvaları elle toplanır. Toprak işlenirken meydana çıkan mayıs böceği larvalarıyla danaburunları da toplanarak öldürülür. Yüksek boylu ağaçların üzerinde bulunan zararlılar için ağaçların altına bezler serilir ve ağaçlar sarsılarak bezin içine dökülen böcekler toplanıp yok edilir. Böceklerin erginlerini toplamak, daha ziyade Mayıs böceği ve benzerleriyle Hylobitıs abietis (L.) (Coleoptera, Curculionidae) ve genç ağaçlardaki tırtıllara karşı uygulanır. Toplamak suretiyle yapılan savaşın başarılı olması için bunun birkaç gün sonra tekrarlanması gerekir. Tuzakla Yakalamak. Toplanması güç olan ve gizli yerlerde yaşayan böcekleri çeşitli yöntemlerle pusuya düşürerek yakalayıp yok etmek mümkündür. Bu usullerden hala uygulananlar şunlardır: Tuzak ağaçları Kabuk altında ya da odun içinde üreyen böcekleri (Kabuk böcekleri, odun deliciler), yumurta koymak için cezbeden kesilmiş ya da gövdeleri halka şeklinde yontularak boğulmuş ağaçlara Tuzak ağacı denir. Özellikle sekonder zararlı böcekleri yok etmek için kullanılan tuzak ağaçları yatan ve dikili olmak üzere iki şekilde hazırlanır. Yatan tuzak ağaçlarının kontrolü dikililerine oranla daha kolay olduğundan pratikte genellikle yatan tuzak ağaçları kullanılır. Tuzak ağaçlarının hazırlanma zamanı, böceğin generasyon durumu ve uçma zamanı ile ilgilidir. Tuzak ağaçları, ekseriya savaşı yapılacak böceğin uçma zamanından 2-4 hafta önce hazırlanır. Zamanın tespitinde, ağacın özelliği ile kabuk kalınlığının etkisi vardır. Az miktarda zarar olduğunda her hektar için 5-10 adet tuzak ağacı yeterlidir. Fakat büyük afetlerde bu miktar 50-60 ağaca kadar çıkabilir. Tuzak ağaçlarının dallarının kesilip kesilmemesi eşit etkiye sahiptir. Erken uçan Geç uçan kabuk böcekleri. Böcek kuluçkalarının bulunduğu tuzak ağaçlarının kabukları bezler üzerinde soyularak dökülen böceklerle birlikte yakılır. Kabuğun ne zaman soyulacağının saptanması çok önemlidir. Kabuklar erken, yani böcekler ağaca girerken soyulursa, böceklerin bir kısmı açıkta kalarak dikili ağaçlara gitmek zorunda kalırlar. Şayet kabuk soyma işi geç, yani böcekler erginleşerek ağacı terk ettikten sonra yapılırsa, bu durumda da tuzak ağacı hazırlamakla böceğin yok edilmesine değil, aksine çoğalmasına yardım edilmiş olur. Bundan dolayı tuzak ağaçlarındaki böceklerin gelişmeleri sürekli olarak, yaklaşık on günde bir kontrol edilir ve ilk konan yumurtalardan meydana gelen larvalar pupa haline geçmeden önce kabuklar bezler üzerinden soyularak dökülen böceklerle birlikte yakılmak suretiyle yok edilir. Asya kökenli dışbudak delicisi Süslü böcek Agrilus planipennis Fairmaire (Coleoptera: Buprestidae) Michigan’da Detroit yakınlarında tespit edildiği 2002 yılından buyana 15 milyon dışbudak ağacını kurutmuştur. Daha büyük salgınları ABD’de Michigan ve Kanada’da Ontario’da yoğunlaşırken, düşük düzeydeki salgınlarına Ohio, Indiana, Maryland ve Virginia’da rastlanmaktadır. Şekil XX. Bir yatan tuzak ağacının devrilmesi ve numaralandırılması. Şekil XX. Ips sexdentatus için Nisan sonunda tuzak ağacı kesilmesi Yeşiltepe Bölgesi Maçka Bölgesi 30 25 20 15 10 5 31.08.2006 19.08.2006 07.08.2006 26.07.2006 14.07.2006 02.07.2006 20.06.2006 08.06.2006 27.05.2006 15.05.2006 0 03.05.2006 Tuzak Başına Ortalama Böcek Miktarı 35 Tuzakların Kontrol Tarihleri Şekil U. Maçka ve Yeşiltepe İşletme şefliklerinde 800–1200m’lerde asılan feromon tuzaklarda tarihlere göre yakalama Ips sexdentatus erginlerinin miktarları Şekil XX. Ips sexdentatus ve Ips typographus için asılmış feromon tuzakları (Maçka ve Artvin Orm. İşlt. Md.) Tuzak odunları Bunlar hortumlu böceklerle kabuk böceklerini yakalamak için kullanılır. Yeni kesilmiş olan ağaçların dal ve tepelerinde 8-10 cm çapında ve 1 m uzunluğunda yuvarlak odunlar hazırlanarak lüzumlu görülen yerlere konur. Tuzak odunları, tuzak kabukları gibi çabuk kurumazlar ve onlardan daha kolaylıkla sağlanabilirler. Tuzak odunlarının böcekleri çekmek hususundaki etkilerini artırmak için bunların bir tarafındaki kabuğunu soymak ve kabuksuz kısmı alta gelecek şekilde, evvelce toprakta açılmış olan oluk şeklinde çukurlara yerleştirmek de düşünülebilir. Bir hektar için 30-60 tuzak odununa gereksinim vardır. Tuzak odunları, böcekleri cezbetmek hassalarını 3-4 hafta korurlar. Bunların tamamen kurumadan önce yenilenmeleri gerekir. Hazırlanmış olan tuzak odunlarına gelen böcekler birkaç gün ara ile toplanarak öldürülürler. Şekil XX. Orman bahçıvanı için hazırlanmış tuzak - ağacı odunları Tuzak kabukları Ladin ormanlarındaki Hortumlu böceklerle, köklerde üreyen Kabuk böceklerini cezp etmek için yeni kesilmiş ağaçlardan elde edilen, kenarları 20-30 cm boyunda olan dörtgen şeklindeki kabuklardan yararlanılır (Şekil 86). Bu amaç için hazırlanmış taze kabuklar, iç tarafları alta gelecek şekilde ya ölü örtüden temizlenmiş toprak üstüne, ya da iki kabuk alınarak bunların iç tarafları birbirine bakacak şekilde üst üste getirildikten sonra toprağın üstüne konur. Bundan sonra üzerine bir taş, aralarına da küçük bir ladin dalı yerleştirilir. Bu suretle hazırlanan kabukların altına ya da arasına gelen böcekler toplanarak öldürülür. Bir hektar için duruma göre 60120 kadar tuzak kabuğuna gereksinim vardır. Kabukları nemli havalarda 14, kurak zamanlarda ise 8 gün sonra kuruyacağından, bu durum göz önünde tutularak tazeleriyle değiştirilir. Kabukların altına ya da arkasına yerleştirilen dallar besin arayan böcekleri cezp etmeğe yarar. Tuzak macunu halkası Zararlı böceklere karşı savaşta kullanılan bu yöntem, ağaç gövdelerine göğüs hizasında halka şeklinde tuzak macunu sürmek suretiyle uygulanır (Şekil 87). Macun halkası, kışı toprak içerisinde geçiren, gövdenin alt kısmına konmuş olan yumurtalardan meydana gelen, bir ağ ile toprağa inen, rüzgâr ve fırtına etkisiyle aşağıya düşen tırtılların besin almak için ağaca çıkmalarına engel olur. Aynı zamanda toprak örtüsünde erginleşen kanatsız dişilerin ince dallara yumurta koymak üzere tırmanmalarını ve biyolojileri gereği gövdeyi izleyerek toprağa girmek zorunda bulunan böceklerin aşağıya inmesini önler. İyi bir tuzak macununda aranan özellikler şunlardır: Özgül ağırlığı sudan az olmalı, Güneşte erimemeli, Yağmurda yıkanmamalı, Rüzgârda kurumamalı, Yapışkanlığını en az 3-4 ay korumalı, Her mevsimde kullanılabilmeli, Ucuz olmalı Tuzak macunu halkası şu şekilde uygulanır: önce, keskin bir bıçakla kabuk kambiyumunda herhangi bir zarar meydana gelmemek üzere gövdenin üst kabuğu çepeçevre halka şeklinde yontulur. Bundan sonra yontulan yere bir fırça ya da aletle 5 cm genişlik ve macunun cinsine göre 0.2-0.8 cm kalınlığında olmak üzere macun sürülür. Macun halkası, üzerine tuzak macunu sürülmüş şerit şeklindeki parşömen kâğıdını gövdeye sarmak suretiyle de yapılabilir. Yalnız ağaca sarılmış olan bu kâğıdın gövdeye iyi oturtulması için alt ve üst kısımlarının sağlam bir sicimle sıkıca bağlanması gerekir. Macun halkasının yapılış zamanı, böceğin biyolojisine göre ayarlanır. Bir hektar için gerekli tuzak macunu, halkanın genişlik ve kalınlığına göre 25-100 kg arasında değişir. 1945 senesine kadar çok fazla kullanılan bu usulün yerini bugün daha ziyade Zehirli halka yöntemi almış bulunmaktadır. Işık tuzakları Böceklerin birçoğu geceleri ışık (genellikle ultraviolet ışık) bulunan yerlere giderler. Onların bu özelliklerinden yararlanarak böceklerle savaşta ışık tuzaklarından yararlanılır. Işık tuzaklarının esası, aydınlatılmış bir yüzeye ya da ışığa gelen böcekleri yakalamaktır. Işığa gelen böcek ya tuzak macunu ya da öldürme şişelerinde toplanır. Işık tuzaklarına zararlı böceklerle beraber yararlı böcekler de gelir. Bundan başka tuzaklara genellikle erkek böcekler ilgi gösterir. Bundan dolayı ormanlarda yapılan savaşlarda ışık tuzaklarından yararlanılmaz. Bununla beraber, böceklerin uçma zamanını ve çok uçtukları günleri tespit etmek ve böceklerin tür ve miktarı hakkında fikir edinebilmek gibi çalışmalar için ışık tuzaklarından yararlanılabilir. Şekil XX. Elektrikli ve gazlı ışık tuzakları Tuzak bitkileri Zararlı böceklerin zararlı oldukları yerlere onların sevdiği bitkiler ekilir ya da dikilir. Örneğin, çilek, pancar ve özellikle yeşil salatalık gibi bitkiler Mayıs böceği, Polyphylla fullo (F.) (Coleoptera, Scarabaeidae) ve Elateridae (Coleoptera) larvaları ile savaş için kullanılır. Bu bitkilerin yapraklarının birdenbire solması, köklerinin zararlılar tarafından yenmekte olduğunu gösterir. Hastalanan bitkiler toprağı ile birlikte çıkarılarak köklerinde toplanan böcekler öldürülür. Fidanlıklarda telkurtlarının zarar yaptıkları yastıklara patates, pancar, havuç, yonca vb. parçaları toprak yüzeyinden 3-4 cm derinlikte olmak üzere yerleştirilir. Bunlar arasıra kontroledilerek yemeğe gelen larvalar öldürülür. Tuzak hendekleri Bu hendekler, toprak üzerinde hareket eden tırtıl ve böcekleri ( örneğin, Hylobius abietis (L.) ve Gryllotalpa gryllotolpa (L.) (Orthoptera, Gryllotalpidae) yakalamak için yararlıdır. Korunmak istenen alanın etrafına 25-30 cm genişliğinde ve 30-35 cm derinliğinde kenarları dik bir hendek kazılır ve tabanına aşağı yukarı onar adım aralıkla 10-12 cm derinliğinde çukurlar açılır. Gerektiğinde bu çukurlara saksılarda yerleştirilebilir. Hendekler arasıra kontrol edilerek içine düşen zararlı böcekler öldürülür, yararlılar ise serbest bırakılır. Bu usul kumlu topraklarla kayalık yerlerde kullanılamaz. Tuzak çukurları Koşan ve yürüyen böcekleri yakalamak için kullanılır (Şekil 88). Bunun için, toprağa kenarları dik ve böceğin çıkamayacağı şekilde düz satıhlı bir kap yerleştirilir. Bu amaçla cam kaplar kullanmak en iyisidir. Kabın ağzına, içine böcek yiyen hayvanların (örneğin, kurbağa vb.) girmelerine engel olmak için tahta ya da yassı bir taş konur kabın içine böcekleri cezp etmek için çeşitli yemler (örneğin çürümüş meyve, hayvan leşleri vb.) yerleştirilir ve tuzak sık sık kontrol edilerek kabın içerisine düşen böcekler toplanır. Tuzak yığınları Telkurtları ve Danaburunları sonbaharda gübre ve komposto yığınları içinde toplanırlar. Bu zararlıları yakalamak için uygun yerlerde gübre ve komposto yığınları hazırlanır. Yığınlar ara sıra kontrol edilerek buraya gelmiş böcekler toplanarak öldürülür. Çinko levhalarla yakalamak Fas çekirgesi, Dociostaurus maroccanus (Thunb.) ile Çöl çekirgesi, Schistocerca gregaria (Forskal) (Orthoptera, Acrididae)’nın nimflerine karşı savaşta çinko levhalardan yararlanılır. Levhalar çekirge sürülerinin gittikleri doğrultuya dikey olarak dikilir. Kilometrelerce uzunlukta olan bu levhalara çarpan böcekler, onların önünde açılmış tuzak çukurlarına düşerler. Bunlar çeşitli yöntemlerle öldürülürler (Şekil). Yemler ve yem tuzakları Şişelerin ya da çeşitli kapların içine konan kemik parçaları, sulandırılmış melas, pekmez, hamur mayası vb. maddeler yardımıyla çeşitli böcekleri (sinek, arı vb.) yakalamak mümkündür. Bu yöntemle dişi böcekleri yumurta koyma zamanında yakalamak güçtür. Zira dişiler bu sırada tembel oldukları için tuzağa gelmezler. Ayrıca bu yöntemle yararlı böceklerin önemli bir kısmı da yok edilmiş olur. Yukarıda adı geçen yemleri ağaçlara sürmek suretiyle de böcekleri yakalamak kabildir. Yemler herhangi bir ilaçla da karıştırılarak tuzağa konabilir. Böylece böcekler hem yakalanmış, hem de öldürülmüş olurlar. Gıda Kaynağını Değiştirmek veya miktarını azaltmak Böceklerin gıda kaynaklarını değiştirmek suretiyle onlarla savaşmak mümkündür. Böceklerin, gıda kaynaklarını değiştirmek, gıdanın miktarını azaltarak, bileşimini değiştirerek ve kimyasal ya da mekaniksel engeller kullanarak sağlanır. Zararlı böceklerin gereksinimi olan gıdanın azaltılması ya da yetersiz hale getirilmesi, özellikle orman ürünlerini korumada etkili bir savaş yöntemidir. Bu, ürünü çabuk kullanma, yeni kesilmiş tomrukların kabuklarını soyma ve artık metaryalin yok edilmesi ile gerçekleştirilir. Tomruk ve diğer orman ürünlerinin kısa süre içerisinde kullanılması, bu materyalleri böcek zararından korumanın en emin yoludur. Fakat bu basit koruma yönteminin ne kadar sık olarak dikkatten kaçtığı ya da ihmal edildiğide bir gerçektir. Bir ağaç kesildikten ya da öldükten kısa bir süre sonra böcek saldırılarına karşı hassaslaşır. Kesilen ağacın floem ve diriodun kısmı kurudukça, odunda yaşayan böcekler için daha az çekici olur. Odunu böcek ve fungus zararından korumanın en etkili yollarından biri, onu kesilir kesilmez kullanmak, gecikmeden yangın, böcek, rüzgâr ve diğer etkenlerden kurtarmaktır. Buna çabuk işlem denir. Eğer ağaçlar bir ilkbahar yangını sonucu ölmüşlerse, çabuk kullanma problemi tamamen ortadan kalkar; çünkü ağaçlar yangından birkaç hafta sonra odun delici böceklerin saldırısına uğrar. Buna karşı yine de ağaçları kurtarmaya hemen başlamak gerekir.; fakat ağır kayıplardan kaçınılamaz. Diğer taraftan, eğer ağaçlar yazın ya da sonbaharda ölürse, ertesi yılın ilkbaharına kadar önemli şekilde zarar görmez. Bu durumda odunu zarar görmeden kurtarmak için yeterli zaman mevcuttur. Örneğin, Floksera’ya karşı Amerikan anaçlarının kullanılması iyi sonuçlar vermiştir. Amasya elması da Eriosoma lanigerum (Hausman) (Homoptera, Pemphigidae) (Elma ağacı kan biti)’a karşı dayanıklıdır. Ormancılıkta da böceklere karşı dayanıklı ya da bağışık türler ya da ırklar yetiştirmeğe çalışılmaktadır. Bu konuda LARSEN, yalnız fungus değil, böceklere karşı da dayanıklı fertlerin ağaç ıslahçılarına büyük ipuçları verdiğini belirtmektedir. Fakat şimdiye kadar ki çalışmalar daha ziyade funguslara karşı dayanıklı türler ve ırklar üzerinde yoğunlaştırılmış ve şimdiden iyi sonuçlar alınmağa başlanmıştır. Örneğin, Kestane mürekkep hastalığı, Pytophthora cambivora (Petri) Buism. (Perenosporales, Pythiceae)’ya karşı Çin kestanesi (Castanea pumila Miller) iyi sonuçlar vermiştir. Bitki Nöbetleşmesi Kültürel önlemlerin diğer bir yöntemi de bitki nöbetleşmesini (münavebe) uygulamaktır. Bitki nöbetleşmesinin bazıları zararlılarla savaşa hizmet ederler. Özellikle uzun hayat dönemine ve sınırlı konukçuya sahip türlerle gelişmelerinin bazı dönemlerinde oldukça hareketsiz olan zararlılara karşı nöbetleşme ile iyi bir surette savaşılabilir. Ürünün değişmesi bu tür zararlıların besin kaynaklarını sınırlar. Hayat dönemi uzun olan böceklerden Telkurtları ve Mayıs böceği larvaları bu tipe iyi birer örnektirler. Fakat bu yöntem yayılma yeteneği fazla olan ya da göç eden (göçmen) böcekle karşı etkili olmamaktadır. Tarımda özellikle ekin-sebze nöbetleşmesi ya da bunun aksi yapılabileceği gibi, buna bir de köklü bitki katılarak iyi bir sonuca ulaşılabilir. 13-6 Biyolojik Mücadele Geçmiş zamanlardan beri, bir yerde zararlı böcek afeti meydana geldiğinde, entomologlar dikkatlerini asalak, yırtıcı patogenlerin faaliyetlerine yöneltmişlerdir. Bu nedenle adı geçen organizmaların zararlılarla savaşta kullanılması çok önceleri başlamıştır. Bu organizmaların özellikle zararlı orman böceklerine karşı kullanılması fikri oldukça çekici bulunmuştur. Zira, eskiden orman böcekleriyle savaşın çok güç olduğu ve bunlarla başa çıkılamayacağı kabul edilirdi. Bugün bile zararlılarla savaşta bu organizmalardan yararlanmanın ne kadar güç olduğu anlaşılmış bulunmaktadır. Fakat yinede bu alanda büyük çabalar sarfedilmektedir. Birçok organizmalar, kitle üremesi yapan ya da yapma olasılığı olan böceklerin olağanüstü çoğalmasını önleyici birer etken olarak doğada rol oynarlar. İşte böcek populasyonu, dolayısıyla böcek zararını azaltmak için canlı organizmalardan (yerli ya da yabancı) yararlanmak suretiyle yapılan savaşa biyolojik savaş denir. 1. Biyolojik Mücadelenin Geçmişi 1.1. Avcı Böcekler İlk biyolojik mücadele kayıtları, doğal düşman popülasyonlarını arttırılmak için habitat düzenlemeyi nitelemektedir. Çin’de insanlar, daha M.Ö. 300 yıllarında, narenciye ağaçlarında tırtıllarla ve büyük delici kınkanatlılarla mücadele için Oecophylla smaragdina (Fabricus) (Hymenoptera: Formicidae) adlı karıncanın popülasyonlarını desteklemekteydiler. Bu karınca türü, ağaçlarda, karınca topluluklarının yaşamasına imkan veren büyük kağıt yuvalar oluşturmaktadır. Böylece, karınca kolonileri civardaki ağaçlardan meyve bahçelerine kazandırılmakta veya hareket ettirilmektedir. Ayrıca, karıncaların meyve bahçesine hareketini teşvik etmek için, ağaçlar arasına bambu geçitler kurulmuştur. İlginçtir, bu uygulamalar, Kuzey Burma’nın Shan Eyaletlerinde 1950’lerde hala görülmektedir. Benzer bir uygulama 1775’te Yemen’den, zararlı böceklerle mücadele için avcı karıncaları dağlardan hurma bahçelerine taşıyan hurma yetiştiricilerinden kaydedilmiştir (DeBach & Rosen, 1991). Linnaeus 1752’de, zararlı böceklerle mücadelede avcı böceklerin ve 1763 yılında özellikle tırtıl zararlarına karşı Calosoma sycophanta (L.) (Coleoptera: Carabidae)’nın kullanılmasını önermiştir (US National Research Council, 1996). Hindistan’dan 1762 yılında Madagaskar’ın doğusunda ada ülke Mauritius’a taşınan mynah (myna) kuşu, Acridotheres tristis (L.) (Passeriformes: Sturnidae), kırmızı çekirge, Nomadacris septemfasciata (Orthoptera: Acrididae) ile mücadelede başarılı tahtakurusu Cimex lectularis L. (Hemiptera: Audinet-Serville, 1883 olmuştur. Avrupa’da 1776’da ev Cimicidae) ile mücadelede kalkanlı tahtakurusu Picromerus bidens (L.) (Hemiptera: Pentatomidae) önerilmiştir. İngiltere’de bağ sahipleri, yararlı uğur böceklerini, Coleoptera, Coccinellidae, yiyen kuşları tarlalardan uzaklaştırmak için çareler aramıştır. Tarla bitkilerinde ve seralardaki Afidlerle savaşmak için uğur böceklerinden yararlanmıştır. Fransada 1840 yılında Boisgiraud kavaklarda zarar yapan Lymantria dispar (L.) (Lepidoptera: Lymantriidae) tırtıllarıyla mücadele için koşucu böcek C. sycophanta (L.)’dan yaralanmıştır. Bitki bitleriyle mücadele için 1874 yılında Coccinella undecimpunctata (L.) (Coleoptera: Coccinellidae), İngiltere’den Yeni Zelanda’ya taşınmıştır. Omurgalı bir tür olarak, dev kurbağa ya da deniz kurbağası, Bufo marinus (L.) (Anura: Bufonidae), zararlılarla mücadele amacıyla yaklaşık 1833 yılında (1844) Jamaika’dan Barbados’a taşınmıştır (Schomburgk, 1848). Asma çelikleri ile 1860’larda ABD’nın doğusundan Avrupa’ya nakledilen bağ flokserası,Viteus vitifoliae (Fitch, 1885) (Hemiptera: Phylloxeridae) ile mücadele için ilk klasik biyolojik mücadele girişimi olarak, Riley tarafından 1873 yılında ABD’den avcı akar Tyroglyphus phylloxerae Riley (Acarina, Tyroglyphidae) Fransa’ya taşınmış, ancak etkileri tatmin edici olmamıştır (Kirchmair et. al., 2009). 1.2. Parazitoidler Zararlılarla mücadelede doğal düşmanların bu ilk kullanımları, çok çeşitli avlarla beslenen yaygın avcılar olan ve kolayca görülebilen önceden bilinen doğal düşmanların kullanımını kapsamaktadır. Bilimsel ilerlemelerle, doğal düşmanların daha küçük olan diğer grupları araştırılmaya başlanmış ve mücadele etmenleri olarak değerlendirilmiştir. Gerçekte, daha büyük omurgasızlarda asalak olarak yaşayan küçük omurgasızlar ilk olarak 1600’lerde kaydedilmiştir. Mikroskobun van Leeuwenhoek tarafından 1600’lerde icat edilmesiyle, bu oldukça küçük doğal düşmanlarla ilgili daha çok şeyi öğrenmek mümkün olmuştur. Bu nedenle zararlılarla biyolojik mücadelede asalak türlerden yararlanmanın geçmişi avcı türlere göre oldukça yenidir. Nitekim, bu konuda Aldrovondi ilk defa 1602 yılında Pieris bressicae (L.) (Lepidoptera: Pieridae) tırtıllarında Apanteles glomeratus (L.) (Hymenoptera: Braconidae)’un yaşadığını tespit etmiş, fakat bu durum daha sonra yaklaşık 1700 yılında Vallisnieri tarafından değerlendirilmiştir. Sounders, 1882’de ABD’den parazitoid tür Tricnogramma minitum Riley (Hymenoptera, Chalcididae)’u Kanada’ya nakletmiştir. USDA direktörü Riley, lahana kelebeği, Pieris brassicae (L.) (Lepidoptera: Pieridae) tırtılları ile mücadele için, 1883 yılında İngiltere’den, kıtalararası nakli yapılan ilk parazitoid olarak, Cotesia (Apanteles) glomeratus (L.) (Hymenoptera: Braconidae)’un ABD’nin DC, Iowa, Nebraska ve Missouri eyaletlerine salımını sağlanmıştır. İtalya’da 1906 yılında, dut koşnili, Pseudaulacaspis pentagona (Targioni) (Hemiptera: Diaspididae)’ya karşı Encarsia berlesei (Howard) (Hymenoptera: Aphelinidae) isimli parazitoit kullanılmış ve başarı sağlanmıştır (Bobb, 1973). Fransa’da 1920 yılında elma pamuklu biti Erisoma lanigerum (Hausmann) (Hemiptera: Aphididae)’a karşı Aphelinus mali (Hald) (Hymenoptera: Aphelinidae) adlı parazitoid kullanılmıştır. Uluslar Topluluğu (Commonwealth) Biyoljik Mücadele Dairesi Kraliyet Asalak Servisi tarafından 1947 yılında kurulmuş ve 1951 yılında ismi Commonwealth Institute for Biological Control (CIBC) olarak değiştirilmiştir. Şu andaki yönetim merkezi Batı Hindistan’da, Trinidad’adır. Dünya genelinde bir organizasyon olan Kültür Zararlıları ile Uluslararası Biyolojik Mücadele Servisi, Commission Internationale de Lutte Biologique contre les Enemis des Cultures (CILB) 1955’te kuruldu. Yönetim merkezi İsviçre, Zurich’tedir. CILB’in ismi 1962’de Bitki ve Hayvan Zararlıları ile Uluslararası Biyolojik Mücadele Servisi, Organisation Internationale de Lutte Biologique contre les Animaux et les Plants, olarak değiştirilmiştir. Bu organizasyon aynı zamanda Uluslararsı Biyolojik Mücadele Örgütü, International Organization for Biological Control (IOBC), olarak da bilinmektedir. Eklembacaklı zararlılar ve yabancı otların biyolojik mücadelesine tahsis edilen bir yayın organı olan “Entomophaga” dergisi 1956’da yayınlanmaya başlamıştır. 1.3. Mikroorganizmalar Canlı organizmaların hepsinin popülasyonları, onların predatörleri, parazitleri, antagonistleri ve hastalıklarının doğal etkileri ile bir düzeye kadar azaltılır. Bu işlem “doğal denge” ya da “doğal denetim” olarak adlandırılır. Bu doğal etkileşim içinde mikroorganizmalar ve keza antagonistler çok önemli bir role sahiptir. Mikroorganizmalar daha önceden açık olarak görülmüş olsalar da, hastalık nedeni oldukları, ipek böceği, Bombyx mori (Linnaeus, 1758) (Lepidoptera: Bombycidae), larvalarında hastalık oluşturan fungal etmen Beauveria bassiana üzerinde çalışan Agostino Bassi tarafından ilk olarak 1835 yılına gösterilmiştir. Doğal çevrede, keza besin ve ilaç üretiminde büyük önemdeki ascomycetous mantar cinsi Penicillium ve bakterilerle çalışan W. Roberts, 1874’te mikroorganizmaların birbirine engel olabildiklerini ilk olarak göstermiştir. Penicillium cinsinin bazı üyeleri insan vücudundaki belirli bakteri çeşitlerini öldüren veya gelişimini durduran antibiyotik olarak kullanılan bir bileşik olan penisilin üretir. Diğer türleri peynir yapımında kullanılır. M. C. Potter 1908’de bu engellemeyi hastalık etmeni mikroorganizmalar arasında ilk olarak göstermiştir (Baker, 1987). Potter bu tür bir engellemeyi bitki hastalık etmeni mikroorganizmalar arasında ortaya koymuştur (Baker, 1987). Bacillus thuringiensis (Bt) ilk olarak Berliner (1911) tarafından Akdeniz un güvesi, Ephestia (Anagasta) kuehniella Zeller, 1879 (Lepidoptera: Pyralidae)’dan bir Bacillus türü izole ettiğinde tanımlanmış ve güveyi enfekte etmiş olduğu Almanya’nın Thuringia Eyaleti ile isimlendirmiştir. Bu, Bacillus thuringiensis adı altında ilk tanımlama olmakla birlikte, ilk izolasyon değildi. Bir Japon biyolog, Ishiwata Shigetane, 1901 yılında ipek böceklerinde sıkıntılı bir hastalığa neden olan bir etkeni, daha önceden tanımlanmamış bir bakteri olarak keşfetmiştir. B. thuringiensis ilk başta ipek böceği yetiştiriciliği için bir risk olarak dikkate alınmış, ancak ardından böceklerle mikrobiyal mücadelenin yüreği olmuştur. En eski ticari üretim Sporeine adı altında 1938 yılında Fransa’da başlamıştır (Lambert and Peferoen, 1992). B. thuringiensis’e ilginin yeniden başlaması, 1942 yılında bir kültür elde eden ve izleyen araştırmaları ile B. thuringiensis’in potansiyeline dikkat çeken Steinhaus (1951)’a atfetilmiştir. Angus, 1956 yılında, spor oluşumundan sonra meydana gelen kristal protein yapıların B. thuringiensis’ın insektisit etkisinden sorumlu olduğunu göstermiştir. Biyolojik Savaşta Kullanılan Etken Gruplar İnsanoğlu biyolojik savaşta çeşitli canlılardan yararlanmaktadır. Bunlar arasında en önemlileri böceklerdir. Böcekler dışında etken gruplarla yapılan biyolojik savaşlarda arzulanan başarı sağlanamamıştır. Bu gruplardan ancak, doğada yayılma ve yaşamalarına yardımcı olmak suretiyle yararlanmak şimdilik uygulanabilecek en iyi yöntem olarak görülmektedir. Çok çeşitli bir organizma grubu gıda ve çevre koşullarını değiştirmek, salgın hastalıkların çıkmasına öncülük etmek ya da böcekleri yemek suretiyle faydalı rol oynarlar. Bunları 4 ana grupta toplamak mümkündür. Mikroorganizmalar Doğada böceklerin hastalanmasına neden olan ve sonra onları öldüren, orijini bakteri, fungus, virüs ya da Protista olan birçok mikroorganizmalar mevcuttur. Bunların zararlı böceklerle savaşta kullanılması üzerine birçok memleketlerde geniş araştırmalar ve uygulamalar yapılmaktadır. Bakteriler Birçok bakteriler böceklerde kitle halinde ölümlere neden olurlar. Fakat bu bakterilerin pek çoğundan yapay yollarla yararlanmak mümkün olmamıştır. Bunlardan yalnız birkaç tanesi biyolojik savaşta iyi sonuçlar vermiştir. Böceklerle ilişkisi olan en önemli bakteri grupları aşağıda verilmiştir. Familya: Cins: Enterobacteriaceae Serratia, esherichia Pseudomonododaceae Bacillaceae Pseudomonas Bacillus Bunlardan Bacillus pluton White arı larvalarında çok yaygın olan Bozuk kurt hastalığı’nı meydana getirir. Aerobacter aerogenes var. acridiorum d’Her. (Eubacteriales, Entorobacteriaceae) türü, Dociostaurus maroccanus (Thunb.) (Orthoptera, Acrididae) bağırsaklarında bulunur; nemli ve soğuk havalarda ölüme sebep olur. Flacheri hastalığı da ipek böceklerinde, Bombyx mori (L.) (Lepidoptera, Bombycidae), vücuttaki maddelerin sıvılaşmasına neden olur. Böceklerde önemli zarara neden olan bakteriler daha ziyade spor meydana getiren gruptur. Bu tip bakteriler ormanlardaki zararlı böcekler üzerinde önemli rol oynarlar. Bazı mevsimlerde tüm konukçularının her ferdini öldürürler. Yapılan araştırmalarda sporların kuraklığa ve yüksek sıcaklığa karşı çok dayanıklı olduğunu göstermiştir. Fakat spor vermeyen bakteriler ekstrem fiziksel koşullara oldukça hassastırlar. Bu çalışmalar sonunda böceklerle savaşta spor veren bakterilerden yararlanma tavsiye edilmektedir. Son yıllarda oldukça yüksek Patogenik bakteri olan Bacillus thuringiensis Berliner thuringiensis’e büyük önem verilmiştir. Bunun biyolojik savaşta bakterilerin çoğundan daha fazla ümit verici olduğu saptanmıştır. Bu bakterinin sporları, doğada uygulanmak üzere toz, ıslanabilir toz ya da sıvı prepatlar halinde piyasada mevcuttur. Bu sporların püskürtüldüğü böcekler, sporların içindeki bir zehirli madde (toksin) nedeniyle ölürler. Fakat bu basil, böcekler arasında bulaşıcı hastalık durumu yani epizootic yaratmaz. Basilin her defasında, diğer insektisidlerle olduğu gibi, yeniden uygulanması gerekir. Bu bakteri ile özellikle tırtıllara karşı başarılı bir şekilde savaşılır ve selektif (seçici) olduğundan yararlı türleri öldürmez. 5.1.1.1. Bacillus thuringiensis Berliner, 1915 Bacillus thuringiensis (Bt) ilk olarak Berliner tarafından 1911 yılında Akdeniz un güvesi, Ephestia (Anagasta) kuehniella Zeller, 1879 (Lepidoptera: Pyralidae)’dan bir Bacillus türü izole ettiğinde tanımlanmış ve güveyi enfekte etmiş olduğu Almanya’nın Thuringia Eyaleti ile isimlendirmiştir. Bu, Bacillus thuringiensis adı altında ilk tanımlama olmakla birlikte, ilk izolasyon değildi. Bir Japon biyolog, Ishiwata Shigetane, 1901 yılında ipek böceklerinde sıkıntılı bir hastalığa neden olan bir etkeni, daha önceden tanımlanmamış bir bakteri olarak keşfetmiştir. B. thuringiensis ilk başta ipek böceği yetiştiriciliği için bir risk olarak dikkate alınmış, ancak ardından böceklerle mikrobiyal mücadelenin yüreği olmuştur. En eski ticari üretim Sporeine adı altında 1938 yılında Fransa’da başlamıştır (Lambert and Peferoen, 1992). B. thuringiensis’e ilginin yeniden başlaması, 1942 yılında bir kültür elde eden ve izleyen araştırmaları ile B. thuringiensis’in potansiyeline dikkat çeken Steinhaus (1951)’a atfetilmiştir. Angus, 1956 yılında, spor oluşumundan sonra meydana gelen kristal protein yapıların B. thuringiensis’ın insektisit etkisinden sorumlu olduğunu göstermiştir. Bacillus thuringiensis (yaygın olarak ‘Bt’ olarak bilinir) en başta Lepidoptera (kelebek ve güve) tırtılları gibi önemli bitki zararlılarının, ayrıca sivrisinek larvaları ve Afrika’da nehir körlüğü hastalığının taşıyıcısı simuliid karasineklerin kontrolü için dünyanın her yerinde satılan böcek öldürücü bir bakteridir. Bt ürünleri dünyadaki toplam ‘tarım kimyasalları’ pazarının (mantar öldürücüler, bitki öldürücüler ve böcek öldürücüler) yaklaşık %1’ini temsil etmektedir. Bt ticari ürünleri kurutulmuş sporların ve bakteri zehri kristallerinin karışımını içeren tozlardır. Bu karışımlar böcek larvalarının beslendiği yapraklara ve diğer ortamlara uygulanır. Ayrıca bazı tarım bitkilerinin genlerine bakterinin zehir genleri aktarılmıştır. Bu biyokontrol ajanının kullanma yöntemi, etki şekli ve konukçu dağılımı Bacillus popililae’dan önemli derecede farklıdır. Bacillus thuringiensis faz-kontrast mikroskopide görülür. Bitey (vejetatif) hücreler, endosporlar (parlak evre) ve böcek öldürücü zehirli protein (deltaendotoxin) kristalleri içerirler. Çoğu hücreler yok olarak, sporlar ve zehir kristalleri (ikili piramit şekilli yapılar) salıverir (Şekil XX). Şekil XX. Bacillus thuringiensis morrisoni ırkının sporları ve bipiramidal kristalleri. Etki Tarzı Bu kristaller, gerçekte bir protoksin -herhangi bir etkiye sahip olmadan etkinleştirilen- olan (yaklaşık 130-140kD) büyük bir protein bloklarıdır. Kristal protein normal koşullarda ileri derecede çözünmez olduğundan, insanlar, büyük hayvanlar ve çoğu böcekler için tamamen güvenlidir. Ancak, kristal protein yüksek pH’nın indirgeyici koşullarında (yaklaşık pH 9.5 üzerinde), yaygın olarak Lepidoptera larvalarının orta bağırsağında bulunan koşullarda, çözülür. Bu nedenle, Bt ileri derecede özgün bir böcek öldürücü etkendir. Protoksin, böceğin bağırsağında çözünebilir olduktan sonra, yaklaşık 60kD’luk etkin bir toksin üretmek için bir bağırsak proteazı tarafından parçalara ayrılır. Bu toksin deltaendotoksin olarak adlandırılır. Delta-endotoksin, hücre zarlarında delikçikler (porlar) oluşturarak ve iyon dengesine öncülük ederek orta bağırsak epitelyum hücrelerine bağlanır. Bunun sonucunda, bağırsak çalışması hızla durdurulur, epitelyum hücreleri yok olur, larva beslenmeyi durdurur ve kan pH’sı ile dengelenen bağırsak pH’sı azalır. Bu düşük pH bakteri sporlarının çimlenmesine olanak verir ve ardında bakteri öldürücü bir kan zehirlemesi ile konukçuyu istila edebilir. Delta-endotoksinin yapısı ile ilgili yeni çalışmalar onun üç etki alanının (Domain) olduğunu göstermiştir. Bunlar Domain-I, Domain-II ve Domain-III’tür. Funguslar Fungusların bulaştığı böcekler hastalanarak çok kere kısa ya da uzun bir süre sonra ölürler. Fakat funguslar, orman böcekleriyle savaşta başarılı sonuç vermezler. Çünkü, asalak funguslar oldukça sıcak ve nemli koşullarda böcek afetlerine karşı etkili olurlar. Bunun sonucu olarak, funguslara gereksinim duyulduğu epidemilerde, mevcut nem oranı ya çok az ya da hiç yoktur. Bu durum fungusların gelişmesine engel olur. Fakat nemli periyotlarda, mevcut fungus inekulumu, orman böceklerinin çoğalmasını engelleyici rol oynar. Böcekleri öldüren funguslar uzun süre saprofit olarak yaşarlar. Koşulların uygun olduğu durumlarda, mevcut olan inekulum canlı böceklere saldırıya hazır durumdadır. Funguslardan böceklerde zarar yapan türler genellikle Zygomycetes, Ascomycetes ve Deuteromycetes sınıflarına dâhildirler. Sınıf Zygomycetes (Zigomisetler): Bu sınıfa bağlı funguslar böceklerin özellikle karın boşluğunda gelişirler. Bunlardan Entomophthorales takımına dâhil Entomophthora türleri Orthoptera, Coleoptera, Lepidoptera, Hymenoptera ve Diptera türlerinin gelişim dönemlerinde zararlı olurlar. Bazı Entomophthora türleri aşağıda verilmiştir. Entomophthora muscae (Cohn) Fries: Karasineklerde zarar yapar. Bu fungusun meydana getirdiği hastalık her yıl, özellikle ilkbaharda meydana çıkar. Bu hastalıktan ölen sinekler duvar ve pencere kenarlarında, etrafına beyaz konidiler saçılmış olarak görülürler. Entomophthora grylli (Fries) Thaxt: Çekirgelere ve özellikle nemli geçen yıllarda Anadolu’daki Calliptamus italicus italicus (L.) (Orthoptera, Acrididae)’da zarar yapar. Bu fungus 1930 yılında samsun mıntıkasındaki çekirgelerin salgın halinde hastalanarak ölmesine neden olmuştur. Entomophthora aulicae Reich: Lymantria dispar (L.) (Lepidoptera, Lymantriidae)’in tırtıllarına zarar yapar. Sınıf Ascomycetes (Askomisetler): Bu sınıfın Hypocreales takımına dâhil Berkelella, Nectria ve Ophionectria; Clavicipitales (Hypomycetales) takımından Cordyceps özellikle önemli cinslerdir. Bunlardan hemen 200 türü kapsayan Cordyceps, çeşitli Lepidoptera, Coleoptera, Homoptera, Diptera, Hymenoptera ve Orthoptera türlerinde zarar yaparlar. Örneğin, Cordyceps militaris Lk. Nemli orman topraklarındaki tırtıl ve pupalara, örneğin Çam keseböceği tırtıllarına geçerek onları öldürür. Cordyceps entomorrhiza Fries’da çeşitli böceklerin larvalarında zarar yapar. Form-Sınıf Deutoromycetes (Enfeksiyon etmeni funguslar): Bu form-sınıfa dâhil Acremonium, Beauveriia, Isaria ve Metarrhizium cinslerine bağlı türler çok önemlidir. Bunlardan Isaria farinosa Fries çeşitli tırtıl ve pupalara, özellikle toprakta kışladıkları sırada zarar yaparlar. Gerek orman, gerekse tarım alanlarındaki ölü toprak örtüsü birçok fungusları ve fungusların zararlı oldukları böcekleri barındırır. Fungusların yaşaması için gayet elverişli bir zemin oluşturan bu örtü korunarak hastalığa neden olan fungusların yaşaması ve devamlılığı sağlanabilir. Virüsler Birçok virüslerin böceklerin hastalanmasına neden olarak afetleri kontrol ettikleri bilinmektedir. Virüsler, genellikle mekanik olarak bir konukçudan diğerine yumurta koymak suretiyle nakledilir. Çiğneyici ağız parçalarına sahip böcekler özellikle yaprak yiyenler, virüs enfeksiyonlarına daha hassastırlar. Bu hususta yaprak yiyen Lepidoptera tırtıllarıyla Hymenoptera’nın yalancı tırtılları fazla zarar görürler. Bu virüsler, genellikle 2-3 yılda bir meydana çıkan epidemilerde çoğalarak birçok larvayı öldürür ve böylece böcek afetini ortadan kaldırırlar. Virüs hastalıkları hakkındaki ilk bilgimiz 1889 yılında Avrupa’da Lymantria monocha (L.) (Lepidoptera, Lymantriidae) Wipfel hastalığı’nın bulunması üzerine yapılan çalışmalarla başlamıştır. Daha sonra 1907’de, aynı tip bir hastalık ABD’nin New England eyaletinde Lymantria dispar (L.) populasyonu üzerinde müşahade edilmiştir. Ölen larvaların solgun bir görünümde olması nedeniyle buna solgun hastalığı adı verilmiştir. Solgun hastalığı, alınan gıda ile böcek vücuduna ulaşır. Virüs vücuda yerleşince, genellikle kan hücreleri ve bazı dokuları öldürür. Hasta larva önce uyuşuk bir durum alır ve sonra yemesine son verir. Ölmeden önce, ağacın tepesine tırmanır ve arka bacaklarına asılı olarak ölür. Dokuları koyulaşır, ayrışır ve vücutları sıvı haline geçer. Nihayet, küçük parçalara ayrılır ve ağaçta kurur. Virüslerin orman böcekleriyle savaşta kullanılması, ABD’nde 1976 yılına kadar deneme döneminde idi. Sonra Çevre Koruma Dairesi Orgyia pseudotsugata (McDunn.) (Lepidoptera, Lymantriidae) larvalarına karşı Baculovirus cinsinin bir Nucleopolyhedrous virüs (NPV)’unu kullanma iznini aldı. Böylece bu virüs hakkındaki uygulama yöntemleri, çevre ve insan sağlığının korunması, kalıntı miktarı gibi hususlar üzerinde yoğun çalışmalar bulunmaktadır. NPV ile Lymantria dispar’a karşı da savaşmak için 1978’de izin alınmıştır. Virüslerle biyolojik savaş yapmak için genellikle hastalığın etkisiyle (Polyhedrosis) ölmüş tırtıllar kullanılır. Bu tırtılların ezilmesiyle hazırlanan süspansiyon epidemi alanına püskürtülür. Protista’lar Bu grup içinde orman böcekleriyle ilişkili önemli türler bulunmaktadır. Bunlardan Pristophora schubergi Zwölfer, çeşitli böceklerin tırtıl, pupa ve erginlerine, özellikle Euproctis chrysorrhoea (L.) ile Lymantria dispar (L.)’ın tırtılları zarar yapar. Hastalanan tırtılların orta sindirim borusu süt gibi beyaz bir renk alır. Bu hastalığın ekonomik önemi büyüktür. Arazide yapılan araştırmaların birinde Lymantria dispar’ların %70’inin ve Euproctis chrysorrhoea’ların da %84’ünün bu hastalığa yakalanmış olduğu tespit edilmiştir. Pristophora schubergi’nin asalak böcekler kadar ekonomik önemi mevcuttur. Bundan başka, Haplosporidium typographi Weiser’nin, Avrupa kabuk böceklerinden Ips typographus (L.)’u enfekte ettiği bilinmektedir. Böcek yiyen Vertebreta’lar Sonraya alınacak Bu grup içerisinde özellikle kuşlar ve memeliler, zararlı böceklerle savaşta büyük rol oynayarak dikkat çekmektedir. Bunların bazı orman böcekleri populasyonu üzerinde etkili oldukları bilinmektedir. Buraya dâhil önemli hayvanlar aşağıda verilmiştir. Balık ve Amphibia’lar Böceklerin balık, kurbağa ve semenderler için önemli gıda kaynağı olduklarına dair bol literatür mevcuttur. Fakat Balık ve Amphibia’ların böcek populasyonu üzerindeki etkilerine dair ancak birkaç literatür vardır. İnsan sağlığı ve rekreasyon alanları için zararlı olan sivrisineklerle savaşta sivrisinek balıkları, Gambusia affinis Baird and Girard (Cyprinodontiformes, Poeciliidae) kullanılmaktadır. Bu balıktan aynı amaçla Çukurova yöresinde de yararlanılmaktadır. Bu balığın bir biyolojik savaş aracı olarak geniş bir şekilde kullanıldığı bilinmektedir. Bu balık ABD’nin Virginia ve Kaliforniya eyaletleriyle Hawai Adalarında, Avrupa, Afrika ve Malezya’da başarılı sonuçlar vermiştir. Fakat bu balığı kullanmada bazı sorunlar mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır: yetiştirmenin pahalı oluşu, soğuk suda meydana gelen ölümler, yerli balık populasyonuna olan etkileri vb. Bufo marinus Kuşlar Tüm Vertebreta’lar içinde, kuşlar en önemli böcek yiyen hayvanlardır. Birçok kuş türü tüm hayatları boyunca sadece böcek yiyerek geçinirler. Bunlar arasında kırlangıçlar ve gece atmacaları anılabilir. Birçok tohum yiyen kuşlar da, yuva dönemlerinde böcek yerler. Zira tohum yiyen böcekler, yuvalarını böceklerin fazla oldukları dönemlerde yaparlar ve böcek populasyonunun azalmasında önemli rol oynarlar. Bu nedenle ormancılar yararlı kuş türlerini yalnız korumakla kalmayıp, aynı zamanda kışın yemlemek ve yuva yapabilmelerine sağlamak amacıyla uygun yerler hazırlamak suretiyle onları korumalıdır. Kuşların besin gereksinimlerini tespit etmek için ya midelerini tetkik etmek, ya da bunları böcekle beslemek gerekir. Bu hususta yapılan araştırmaların birinde 2 adet Karabaş, Parus major (L.) (Passeres, Paridae)’in saat 6’dan 19’a kadarki 13 saatlik süre içinde 187 Malacosoma neustria (L.) (Lepidoptera, Lasiocampidae) ve Earias chlorana (L.) (Söğüt örücüsü) (Lepidoptera, Noctuidae) pupasını yedikleri tespit edilmiştir. Bir başka denemede de 1 adet Mavi karabaş, Parus coeruleus (L.)’ın günde 1000’den fazla böcek yumurtası yediği görülmüştür. Böcek yiyen kuşlar arasında Cuculus canorus (L.) (Guguk kuşu) (Cuculi, Cuculidae) başta gelmektedir. Yapılan bir araştırmada, bir Guguk kuşunun midesinde 2 cm uzunluğunda 88 adet Thaumetopoea processionea (L.) (Meşekeseböceği) tırtılı ve bir başkasının midesinde de 110 adet Tortrix viridana (L.) (Yeşil meşe bükücüsü) tırtılı ile 10 tane Mayıs böceği bulunmuştur. Yukarıda adı geçen türlerden başka Sığırcık (Sturnus vulgaris), Bülbül, İspinoz, Çoban aldatan, Turna nevileri, Ağaçkakan (Dendrocopos major), Leylek, Tavuk, hindi vb. böcek yiyen başlıca kuşlardır. Böceklerle geçinen kuşlar, Biosönoze’nin önemli üyeleri olduklarından doğadaki ahengin devamı için çok lüzumludurlar. Fakat böcek yiyen kuş türlerinin bir böcek epidemisini tamamen ortadan kaldırması hiçbir zaman beklenemez. Kuşların bu yararlı faaliyetleri, böceklerin fazla bulunmadığı normal zamanlarda yaptıkları önleyici etkilerinde görülür. Böcek yiyen kuşların bir yöreden diğer bir yöreye nakledilmesi pratikte iyi sonuçlar vermemiştir. Bazı türler getirildikleri yeni alanlarda çoğalmışlar ve yerli türlere arzulanmayan bir ortak olarak onların miktarını azaltmışlardır. Böceklerin zararlı etkilerini önlemek için, böceklerle geçinen kuşları korumak çok önemli bir tedbirdir. Bunun pratik bir şekilde gerçekleştirilmesi için aşağıdaki hususların sağlanmasına çalışılmalıdır. 1. Böcek yiyen kuş türlerinin yuva yapabilmesi için ormanın ve ağaçların uygun yerlerine yapay kuş yuvaları asmalıdır. ABD’nde yapılan bir araştırmaya göre, yapay kuş yuvalarının konulduğu ormanlarda Coleotechnites milleri (Busck) adlı Yaprak delicisinin miktarının %30 azaldığı saptanmıştır. Fakat yapay kuş yuvalarının her yıl temizlenmesi gerektiği unutulmamalıdır. 2. Açıkta üreyen kuşların yuva yapabilmelerini kolaylaştırmak üzere kuş koruma ağaçları denilen fazla dallı bitkiler yetiştirilmelidir. 3. Ötücü kuşların düşmanları ile savaş etmelidir. 4. Kuşları kışın fena havalarda yemlemelidir. Memeliler Hemen hemen tüm karnivor hayvanlar böcek yerler. Birkaçı da sadece tamamen böcek ve diğer Arthropod’larla geçinirler. Diğer taraftan insektivor olmayan bazı memeliler birçok orman böceklerini öldürürler. Örneğin, yapılan bir araştırmada tarla farelerinin, bazı yıllarda ve bazı belirli alanlarda, asalak böcekleri öldürdükleri kadar Pristiphora erichsonii (Htg.) (Hymenoptera, Tentredinidae) kokanlarıda tahrip ettikleri saptanmıştır. Hayatlarının tamamını ya da bir kısmını toprak altında ya da toprak üstünde geçiren böcekler, Insectivora (Kirpi, köstebek, sivri fareler) ve Rodentia gruplarına dâhil hayvanlar tarafından yenilirler. Buna karşın memeli hayvanlar, gerek tür, gerekse fert sayısı bakımlarından böceklerin ölümlerine neden olan diğer hayvanlara oranla daha azdır. Bununla beraber memeli hayvanlardan bazıları belirli zararlı böcekleri yemek suretiyle önemli derecede yararlı olurlar. Örneğin, Yarasa (Chyroptera=Parmak kanatlılar), Sivri fare (Sorex sp.), Köstebek, Tilki, Porsuk, bazen Sincap ve Gelincik gibi hayvanlar böcek yerler. Bu hususta yarasalar kadar yabani ve ehli domuzlar da önemlidirler. Yaban domuzları toprakta yaşayan ve kışı toprak içinde geçiren zararlı böcekleri ve özellikle mayıs böceği larvalarını yerler. Ehli domuzların yalnız uzun hortumlusu, yani fazla ıslah edilmemiş olan ırkı topraktaki böcekleri yemektedir. Böcek yiyen memeli hayvanları dar bir görüşle tamamen yok etmek doğru değildir. Böcek yiyen memeli hayvanlara, ormanda yapılacak böceklerle savaş programında önem verilmelidir. 12-9 Predatör (Yırtıcı) Arthropoda’lar Genellikle zararlı hayvanları parçalamak suretiyle hayatlarını sürdüren hayvanlara predatör (Yırtıcı=Avcı) denir. Bunlar arasında zararlı böcekleri parçalayarak yiyen birçok Arthropoda (Eklem bacaklılar) türleri mevcuttur. Bu hayvanlar avlarına bağlı değildirler. Gelişmeleri süresince birden fazla, hatta pek çok av ile beslenirler. Önemli bir yırtıcı Arthropoda grubu orman böcekleri üzerinde yaşayarak onların miktarını azaltıcı rol oynar. Bunların önemlileri aşağıda verilmiştir. Örümcekler ve akarlar Arthropoda’ların böcekler sınıfı dışında bulunan örümcekler (Araneida) ve akarlar (Acarina) ormanda önemli predatörler arasında bulunurlar. Genel gözlemler bunların önemli olduklarını göstermekte ise de oynadıkları roller üzerindeki çalışmalar oldukça azdır. Ormanda yaşayan yararlı örümcek grupları zararlı böcekleri, özellikle kelebek tırtılları ve yaprak bitlerini yerler. Örümceklerin böcek yiyen kuşlardan daha yararlı oldukları bildirilmektedir. ABD’nde yapılan bir araştırmada, Choristoneura fumiferana (Clem.) (Lepidoptera, Tortricidae) epidemilerindeब örümceklerin 0.4 hektarlık bir alanda 75000 adede ulaştığını göstermiştir. Ağ ören örümcekler sadece uçan böcekleri değil, aynı zamanda özellikle kendilerini ağaçtan ipeğimsi iplikle boşluğa salıveren küçük larvaları da yakalar. Avcı örümcekler, genellikle böcek populasyonunun fazla oldukları yörelerde avlanırlar. Dünyanın en obur hayvanı olarak bilinirler. Bu enteresan hayvanlar hakkındaki çalışmaların yoğunlaştırılması bizlere yeni ve enteresan bilgiler sağlayacaktır. Ayrıca, çok çeşitli bir akar grubunun orman böceklerini yiyerek yararlı oldukları bilinmektedir. Fakat bunlar hakkında da yeterli çalışmalar mevcut değildir. Akarların Lepidosaphes ulmi (L.) (Homoptera, Diaspididae) koşnillerinin yumurtalarını yedikleri ve ayrıca çeşitli kabuk böceklerinin yumurta ve larvaları üzerinde yaşadıkları bilinmektedir. Bugün Türkiye’de de çok çeşitli bir akar grubunun yaşadığı saptanmıştır. Fakat bunların zararlı böceklerle olan ilişkileri hakkındaki aydınlatıcı bilgiler azdır. Predatör böcekler Böcekleri yemek suretiyle geçinen predatör böcekler, asalak böceklerle beraber, doğada bozulan dengeyi tekrar meydana getirmek hususunda oldukça önemli rol oynarlar. Dünyada yüzlerce yırtıcı böcek türü, diğer böcekler üzerinde yaşarlar. Bu böceklerin bağlı olduğu önemli takımlar aşağıda verilmiştir. Takım: Orthoptera (Düz kanatlılar); Bu takım mümessilleri genellikle tarım ve bazen de orman alanlarında zararlı olurlar. Fakat bazıları, örneğin Mantidae (Peygamber develeri) çeşitli böceklerin tırtıllarını yiyerek geçinirler. Mantis religiosa Peygamber devesi Takım: Hemiptera (Yarım kanatlılar); Fitofag olan bu türler bitkilerin özsuyunu (besin suyu) emerler. Fakat birçok familyalar tamamen predatör olarak yaşarlar. Bunlar arasında Reduviidae, Phymatidae, Pentatomidae ve Miridae familyaları söylenebilir. Takım: Neuroptera (Sinir kanatlılar); Bu takımın Chrysopidae ve Hemerobiidae familyalarının larvaları ve erginleri afid ve adelgid’leri parçalayarak yerler. Myrmelon formicarius Karınca arslanı Şekil XX: Pek çok böcek kısmen veya tamamen diğer böcekler tarafından doğal yolla kontrol edilir. Karınca aslanı çukur tuzağının altında pusuya yatar, bu yapının altında kuru toza gömülür ve içine düşecek gafil avlayacağı böcekleri bekler. Takım: Coleoptera (Örtük kanatlılar); Çeşitli böcekleri parçalayarak yiyen önemli türleri kapsar. Bu türler genellikle Carabidae, Cicindelidae, Coccinellidae, Cleridae ve Ostomidae, Rhizophagidae familyalarına dâhildir. Carabidae (Koşucu böcekler) türleri larva ve ergin dönemlerinde çeşitli böcekleri parçalayarak yerler. Önemli türleri arasında Calosoma sycophanta (L.) ve Procerus scabrosus Oliv mevcuttur. Campodeid tip larva Calosoma sycophanta (L.) Thaumetopoea pityocampa Çamkese böceğinin biyolojik mücadelesinde kullanılmaktadır. Şekil XX. Calosoma sycophanta ergini. Cicindelidae (Kum böcekleri) türleri dünyanın hemen her tarafında yaşarlar. Larvaları kumlu topraklarda açtıkları deliklerin ağzında pusu kurarak yakınlardan geçen avları yakalarlar. Türkiye’deki türler Cicindela cinsine dâhildirler. Cicindela campestris ve Cicindela sylvatica Coccinellidae (Uğur böcekleri) türlerinin larva ve erginleri, bitkilerin yaprak ve dalları üzerinde serbest dolaşarak yaprak bitlerini, kalkanlı bitleri kelebek tırtıllarını ve çeşitli böceklerin larvalarını yerler. Bu böceklerin gıda gereksinimleri fazladır. Rodolia cardinalis, Torbalı koşnil, Pericerya purchasi’e karşı kullanılmaktadır. Coccinella 7punctata uğur böceği Planococcus citri (Turunçgilunlubiti)’nin Cryptoleamus montrouzerii ile biyolojik mücadelesi yapılmaktadır. Cleridae (Alacalı böcekler)’lerin larva ve erginleri çeşitli kabuk böceklerinin larva ve erginleri üzerinde yırtıcılıkla geçinirler. Bunlar arasında en önemlisi Thanasimus (Clerus) formicarius (L.)’dur. Ostomidae (Kemirici böcekler) türleri genellikle predatör olup ağaçların kabukları altında yaşar. Bu familyadan Temnochila caerulea Oliv. Yapraklı ve iğne yapraklı ağaçların kabukları altında yaygındır. Rhizophagidae familyası Dendroctonus micans’ın özgün predatörü Rhizophagus grandis biyolojik mücadelede kullanılmaktadır. Takım: Hymenoptera (Zar kanatlılar); bu takımın Formicidae (Karıncalar) familyasından Formica rufa (L.), Kırmızı orman karıncası, tırtıllar, yaprak arılarının larvaları, kelebek, arı, böcek yumurtaları ve pupaları ile daha birçok zararlılar üzerinde yırtıcılıkla geçinirler. Sedir yaprak kelebeği Acleris undulana’nın biyolojik mücadelesi için yuvaları bulunmadığı alanlara taşınmaktadır (tarnsplante) edilmektedir. 13-10 Parazitoid (Asalak) böcekler Parazit (Yunanca para= yanında, sitos=besin) , ya belirli bir süre, ya da tüm hayatı boyunca, doğal olarak kendinden daha kuvvetli başka bir canlının üzerinde ya da içinde yaşar, organizmanın zararına gelişir ve çoğalır. Paraziti taşıyan canlıya konukçu (=konakçı) denir. Parazitleri ve bunların konukçuları ile olan ilişkilerini araştıran ilim dalı Parazitoloji’dir. Parazitoloji’nin böcekleri inceleyen dalına Böcek Parazitolojisi denir. Ayrıca Tıbbi Parazitoloji ve Veteriner Parazitolijisi de vardır. Orman böceklerinin tüm düşmanları arasında entomologların en fazla dikkatini çekenler parazit (asalak) böceklerdir. Parazitler konukçusunun bazen ısı şeklindeki enerjisinden, bazen de onun besin,hücre, ferment ve hatta hormonlarından yararlanır. Bunlar yaşayışları yönünden konukçularına bağlıdırlar. Gelişmelerini tamamlamak için çoğu kez bir konukçu yeterlidir. Parazitlerin erginleri görünüşte büyük farklılıklar arzederler. Fakat larva dönemleri hayret edilecek derecede aynıdır. Hepsi bacaksız, ağız parçaları fazla azalmış ya da iz halindedir. Kısaca, gıdalarını en kolay biçimde alabilmek için gerekli yaşam koşullarına uymuşlardır. Bunlara vücut parçalarını azaltarak spesialize olmuş hayvanlar da denir. Bir böceğin asalakları her yerde aynı olmayıp, çeşitli yerlerde farklıdırlar. Belirli bir yörede, belirli bir zararlı böceğin çeşitli hayat dönemlerine zarar yapan asalaklara o böceğin asalak topluluğu denir. Bir böceğin fazla üreyememesi için, onun asalak topluluğunun tam olması gerekir. Zararlı böceğin çeşitli hayat dönemlerinde zararlı olan asalaklardan onun çoğalmamasında en fazla rol oynayanına baş asalak denir. Parazitliğin çeşitleri Parazitleri, değişik özellikler dikkate alınarak gruplandırmak mümkündür. Bu grupların önemlileri aşağıda verilmiştir. Konukçu dönemlerine göre: Parazitler böceklerin çeşitli hayat dönemlerindeki zararlarına göre isimlendirilirler. Örneğin, yumurta, larva, larva-pupa, pupa ve ergin parazitleri. Parazitlerin en etkilileri, böceklerin ilk hayat dönemlerinde yaşayanları, yani yumurta, larva ve larva-pupa parazitleridir. Beslenme durumlarına göre: Parazitler hayvanda bulundukları yere göre dış (ekto) ve iç (endo) parazit olmak üzere ikiye ayrılır. Dış parazitler konukçunun dış yüzeyinde ya da derisi altında yaşarlar; genellikle kan emerek geçinirler. Örneğin, bit, tahtakurusu, uyuz böceği vb. iç parazitler ise konukçunun içerisinde yaşarlar. Örneğin, tırtıl sinekleri. Konukçu miktarına göre: Parazit böcekler bazen bir konukçu türle sınırlıdırlar: Monofagus parazit. Bazıları birbirine yakın türlerde yaşayabilir: Oligofagus parazit. Bazıları da çeşitli türlerle beslenirler: Polifagus parazit. Parazitoid grupları Genellikle, diğer böcekler üzerinde parazit olarak yaşayan böcekler zararlı fertlerin miktarını azalttığından dolayı insanoğlunun çıkarları açısından yararlı olarak adlandırılır. Fakat bu tip bir genelleme tamamen doğru değildir. Zira parazitler, predatörler ve insanlara yararlı böcekler üzerinde zarar yapan böceklerde mevcuttur. Böylece, bazı böcek parazitleri zararlı olabilir. Parazitlerde zarar yapan parazitlere Hyperparazit denir. Bunlar parazitlerin kontrol etkisini azaltırlar. Fakat bir konukçu içindeki parazitler arasındaki rekabet oldukça fazladır. Bir konukçuda iki ayrı parazit olursa parazitlerden biri diğerini parçalar. Böcek takımları içinde en fazla parazit böcek, Hymenoptera takımında bulunur. Bu takımın, orman böcekleri üzerinde parazit olarak yaşayan türleri, iki büyük üst familyasının üyeleridir. Ichneumonoidea ve Chalcidoidea ile Braconidae familyasına . Hymenoptera takımından sonra parazit böceklerin bulunduğu ikinci büyük takım Diptera’dır. Bu takımdan Tachinidae familyası çok önemli türleri kapsar. Hymenoptera Takımı Ichneumonoidea üst familyası Chalcidoidea üst familyası Braconidae familyası Diptera Takımının Tacnidae familyası Hymenoptera: Ichneumonoidea. Binlerce türü içeren Ichneumonoidea’nin yüzlerce türü orman böcekleri üzerinde parazit olarak yaşar. Ichneumonoid’lerin yumurtalarını konukçularına koymak için ince uzun yumurta koyma boruları (Ovipozitor) mevcuttur. Türlerin karakterleri ve biyolojileri detayda birbirinden ayrı ise de, aralarında önemli benzerlikler mevcuttur. Bu üst familyaya dahil parazit arıların ekserisinin larvaları, diğer böceklerin içinde ya da üzerinde yaşarlar. Dişiler yumurtalarını kelebeklerin, toprak arılarının ve örtük kanatlıların larva ve pupalarının, ender olarak ta yumurtalarının içerisine bırakırlar. Yumurtadan çıkan asalak larva, konukçunun vücut maddesiyle geçinir ve olgunlaştıktan sonra ya konukçunun içinde ya da dışında küçük bir koza içinde pupa olur. Pupa dönemi genel olarak kısa sürer. Asalak böceklerden Sarcophaga, Pimpla ve Anomalon cinslerine dâhil türler, konukçu pupa haline geçtikten sonra onu terk ederler. Demek ki, konukçu böcek parazit böceği larva döneminden başka pupa evresinde de taşımaktadır. Hymenoptera: Chalcidoidea. Bu üst familya, Ichneumonoidea üst familyasından daha fazla tür içerir. Bu türlerin büyük kısmı diğer böcekler üzerinde asalak olarak yaşarlar. Bunlardan bazılarının larvaları ektoparazit olup konukçunun dışında, bazıları da endoparazit olup konukçunun içinde beslenirler. Bu üst familyadan Trichogrammatidae familyası mümessilleri hemen hemen tamamen yumurta parazitidirler. Bu familyadan, örneğin Trichogramma evanescens Westwood, 150’den fazla Lepidoptera, Coleoptera, Hymenoptera, Neuroptera, Diptera ve Hemiptera türlerinde zarar yapmakta ve bu parazitten birçok böceklerle biyolojik savaşta yararlanılmaktadır. Yine aynı gruptan Enycrtidae familyası türleri, Coccidae (Homoptera) familyası mümessillerinin iç paraziti, Aphelinidae familyası türleri ise Homoptera’ların dış parazitidir. Eulophidae türleride birçok yaprak ve gövde delicilerinin dış paraziti olarak Diptera, Lepidoptera, Hymenoptera ve Homoptera türlerinde yaşamakta ve bunlardan da biyolojik savaşta geniş ölçüde faydalanılmaktadır. Hymenoptera: Braconidae. Bu familyanın türleri genellikle tırtıl parazitleridirler. Dişi erginler, tırtılların içine çok sayıda yumurta koyarlar. Yumurtadan çıkan larvalar, tırtılın iç dokularında beslenirler ve konukçunun dışında ona yapışık ya da ayrı olarak pupa haline geçerler. Bu gruba dâhil olan Aphidius ve Lysiphlebus cinslerinin türleri Aphidoidea türleri ile beslenirler (Şekil 92). Diptera: Tachinidae. Asalak Diptera’lar arasında, Tachinidae familyası türleri orman zararlıları üzerinde en kuvvetli etkiye sahiptirler. Tachinidae türlerinin bazıları oviparous, bazıları da larviparous’durlar. Oviparous türler genellikle yumurtalarını konukçusunun vücuduna sıkıca yapıştırılır. Bundaki amaç, yumurtanın açılmasından önce silinip atılmasına engel olmaktır. Larviparus türleri larvalarını, larvipositor (larva koyma borusu) vasıtasıyla konukçunun ya üzerine ya da içine koyarlar. Konukçu üzerine konan yumurtalardan çıkan larvalar, konukçu böceğin içine girerek onun vücut maddesiyle geçinirler ve tamamen olgunlaştıktan sonra konukçuyu delip dışarıya çıkarlar. Tachinidae türleri, sonuncu larva derisinden meydana gelen bir küpçük içinde pupa olduktan sonra erginleşirler. Üzerine yumurta bırakılan her tırtılın mutlaka parazitleşmesi gerçekleşmeyebilir. Çünkü böcek, bazen yumurta açılmadan önce deri değiştirmiş olabilir. Bununla beraber Tachinidae türlerinin böcek afetlerinin sönmesinde büyük rol oynadıkları çok kere görülmüştür. Biyolojik Savaş Hakkındaki Düşünceler Bugün için biyolojik savaş hakkındaki genel kanı şudur: Asalak ve yırtıcı böcek türleri, orman zararlı böcekleriyle savaşta mucize yaratırlar. Bu böcekler uygun bir şekilde kullanıldıkları takdirde tüm böcek afetlerini ortadan kaldırabilecek güçtedirler. Ormancılar genellikle mıntıkalarında yeni bir böcekle karşılaşınca, problemin çözümü için tüm yaklaşımlara ciddi önem verirler. Zararlıya karşı uygulanan biyolojik savaş süresi dikkate alındığında CLAUSEN (1951) “genellikle yararlı organizmanın o yöreye yerleşmesi üç yıl içinde gerçekleşmezse, başarı ümidi azdır” demektedir. Bu hususta COPPEL ve MERTINS (1977), “genellikle yararlı böcek üç yıl içinde hiçbir yerleşme göstermezse, böcek salma gayretleri ya başka bir türe ya da başarısız türün başka bir varyetesine harcanmalıdır” diyerek bu konuya aydınlık getirmektedir. Bu konuda özet olarak denilebilir ki, zararlı orman böcek populasyonlarını önlemek için parazit ve predatörlerden yararlanmaya devam etmeliyiz. Fakat şu da bir gerçektir ki, ormanlarımızı ilmi kurallara uyarak idare edersek, biyolojik yöntemleri, orman böcekleriyle savaşta yapılacak bir programda kullanmaya gerek kalmaz. 13-11 Kimyasal Savaş Zehir etkisi yapan maddeler (kimyasal bileşikler) kullanarak, bitkileri hastalık, zararlı ve yabancı otlardan korumak ya da bu zararlıları en az düzeye indirebilmek için yapılan uğraşılara Kimyasal Savaş adı verilir. Zehir, kimyasal ya da fiziksel-kimyasal özellikleri nedeniyle canlı organizmalardaki fizyolojik olaylara uygun olmayan etki yapan maddedir. Zehirlilik derecesi de, genellikle vücudun ağırlık birimine zarar veren ya da öldüren dozu belirlemek suretiyle tespit olunur. Kimyasal Maddelerin Çeşitliliği Bugün Entegre Zararlı Düzenlemesi’ne (EZD) çeşitli dönemlerinde kullanılan 1000’in üzerinde kimyasal bileşik mevcuttur. Bu bileşikler böcek, hastalık, vejetasyon ve hayvan (Vertebreta) zararlarıyla savaşta kullanılmaktadır. Bu bileşikler genel olarak Pestisid (Bitki Koruma İlacı)’ler olarak bilinir. Bu pestisidlerin %35’i insektisidleri oluşturur. Ayrıca böcek hormanları (gelişmeyi düzenleyenler) ile davranış kimyasalları (yarı kimyasallar) da insektisidler olarak sınıflandırılır. Yapılan araştırmalar sonunda, ortaya çıkan birçok yan ve art etkilere karşı kullanılan ilaçlı uygulamalar, bitki (orman) koruma savaş ve önlemleri içerisinde hemen ilk sırayı almaktadır. Pestisid’ler etkiledikleri canlı grubuna göre adlandırılmaktadırlar. İnsektisit : böcek öldürücüler Akarisid : akar öldürücüler Rodentisid : kemirgen öldürücüler Molluskisid : yumuşakça öldürücüler Nematisid : nematod öldürücüler Bakterisid : bakteri öldürücüler Fungusit : fungus öldürücüler Herbisit : Yabancı ot öldürücüler Yukarıda adı geçen pestisid’lerden insektisid’ler bu dersin konuları içerisinde açıklanacaktır. Diğerleri Zooloji, Koruma ve Fitopatoloji derslerinde ele alınacaktır. Pratikte kullanılan pestisid’lerin büyük çoğunluğu bitkileri zararlılarla hastalık etmenlerinden korumaktadır. Bu şekildeki ilaçlara Koruyucu (Protektif) İlaçlar denilmektedir. Bu ilaçlar genellikle zararlı ya da hastalık etmeni görülmeden önce kullanılmaktadır. Zararlı ya da hastalık etmenlerini tamamen ortadan kaldırmak için geliştirilmiş ilaçlar da vardır. Bunlara Eradikatif İlaçlar denir. Toprağın sterilizasyonunda ve tohumların ilaçlanmasında kullanılanlar, genelde Eradikatif niteliktedirler. Son zamanlarda ayrıca hastalık etmenlerinin zararına uğrayan bitkileri iyileştiren Kuratif İlaçlar geliştirilmiştir. İnsektisidlerin Tarihçesi İnsektisidler, insanoğlu yazıyı bilmeden öncede kullanılmıştır. HOMER (M.Ö.: takriben 1000) Zararlı-öldüren sülfürden bahsetmektedir. CATO (M.Ö.: takriben 200), bir ziftin kaynatılmasından çıkan gazın üzüm yapraklarına uygulanmasıyla onları böceklerden korumayı tavsiye etmektedir. Romalılar zamanında insan biti ile savaşmak için Hellebore kullanılmıştır. Yunan fizisyenlerinden DIOSCORIDES (M.S.: 40-90) arseniğin zehir etkisini biliyordu. Çinliler M.S. 900 yıllarında, bahçe zararlıları ile savaşta arsenik sülfür kullanmışlardır. Hâlbuki arsenik batı dünyasında ilk defa 1669 yılında, bal ile karıştırılarak karınca zehri olarak uygulanmıştır. MARCO POLO, seyahatnamesinde, 1300 yılında deve uyuzuna karşı yağ kullanıldığından bahsetmektedir. Tütün ilk defa 1690 yılında, armutlardaki Stephanitis pyri Fabricius (Hemiptera, Tingidae) ile savaşta kullanılmıştır. Halen bile kullanma alanı olan Pyrethrum (Piretrin), İranlılar tarafından 1800 yılından önce kullanılıyordu. İnsektisidlerin modern şekilde kullanılması 1867 yılında Paris Yeşili’nin ilk defa Kolorado patates böceği, Leptinotarsa decemlineata (Say) (Coleoptera, Chrysomolidae)’a karşı kullanılmaya başlamıştır. 1939 yılına kadar hemen tüm insektisidler inorganik kimyasal maddelerle birkaç bitkisel insektisidlerden oluşuyordu. Fakat DDT’nin 1939 yılında insektisid olarak keşfedilmesi, böceklerle savaşta insektisidlerin yer almasına ve gelişmesine neden oldu. Bu tarihten sonra o kadar çeşitli insektisid hazırlanmış ve kullanılmıştır ki, bunların sayısını bile tahmin etmek zordur. 1941-42 yıllarında İngiliz ve Fransız araştırıcıları benzen hekzaklorürü ürettiler. Aynı periyot içinde de Almanlar fosforlu insektisidleri bularak parathion, TEEP, malathion, demeton ve daha birçoklarının gelişmesine önderlik ettiler. 13-12 İnsektisidlerin Sınıflandırılması Yukarıda da açıkladığımız üzere, böcekleri öldüren maddeler için, Böcek Öldürücü İlaç anlamında olmak üzere İ n s e k t i s i d deyimi kullanılır. Böceklerle savaşta kullanılan insektisidler ve bunlarla hazırlanmış preparatlar çok çeşitlidir. Zamanla bunlara yenileri eklenmekte ve birçokları da değerini kaybetmektedir. Zararlı böceklerle savaşta kullanılan insektisidler çok çeşitli sınıflara ayrılabilir. Bunların önemlileri aşağıda verilmiştir: 1. Etki yollarına göre: Mide, temas ve solunum zehirleri; 2. Etki tarzlarına göre: Solunum ve kan, yakıcı, hücre (Protoplasma) ve sinir zehirleri; 3. Kullanma şekillerine göre: Gaz (Fümigant), toz, püskürtme (sıvı) ve 4. Etki maddelerine göre: İnorganik, doğal organik ve yapay organik. yem; Bugün böceklerle savaşta kullanılan insektisidler genelde iki ana gruba ayrılabilirler. Organik bileşikler: karbon içeren insektisidler; İnorganik bileşikler: karbon içermeyen insektisidler. Organik insektisidler de, aşağıda açıklanacağı üzere, birçok gruplara ayrılırlar. Örneğin, klorlu hidro karbonlar, organik fosforlular, bitkisel vb. Halen doğada mevcut 105 elementin ancak 21 adedi insektisidlerin yapımında kullanılır. Bunların önemlileri karbon, hidrojen, oksijen, nitrojen, fosfor, klor ve sülfürdür. 1. Klorlu Hidrokarbonlar 2. Organik Fosforlu Bileşikler Etki Maddelerine Göre İnsektisidler Bilimsel yönden yapılan en uygun bir sınıflandırmadır. Buna göre insektisidler: 1. İnorganik maddeler: Arsenikli bileşikler, Kükürt ve bileşikleri, Bakırlı bileşikler (Bakır Sülfat) 2. Doğal organik maddeler: a. Bitkisel maddeler: Nikotin, Piretrin, Rotenon, Neem, Bitkisel yağlar vb. 3. 4. b. Petrol yağları (Madensel yağlar) c. Katran yağları (Odunun damıtılması) Yapay organik maddeler: a. Klorlu hidrokarbonlar: DDT, BHC, Toxaphen, Dieldrin vb. b. Organik fosforlu bileşikler: Parathion, Malathion, Clorthion vb. Diğer yapay organik maddeler: Karbon sülfür, Siyan gazı vb. PESTİSİT FORMÜLASYONLARI İnsektisitler saf halde ilaç olarak kullanılmazlar. Özel karışımlar halinde belirli preparatlar formuna getirilirler ve bu preparatlar doğrudan veya çoğunlukla seyreltilerek ilaç olarak uygulanırlar. Bir kimyasal ilaç içerisinde etkin madde, dolgu maddesi ve diğer maddeler dediğimiz 3 temel kısım vardır: Etkin madde: İlaç içerisindeki öldürücü olan ana bileşen, pestisit etki gösteren kimyasal maddedir. Uygulanacak formulasyona göre farklı oranlarda bulunurlar. Dolgu maddesi: İlaç içerisindeki etkin maddeyi taşımak amacıyla kullanılan, herhangi bir kimyasal bileşikle tepkimeye girmeyen kısımdır. Diğer maddeler: İlaç içerisindeki pestisitin etkinliğini ve dayanıklılığını artıran, bitkilere ve çevreye olumsuz etkilerini azaltan, kullanıcılarını uyaran ve ilacın uygulanmasını kolaylaştıran katkı maddeleridir. Bir formulasyonun Dünya Sağlık Teşkilatı standartlarında imal edilmesi gerekmektedir. Bunun için WHO metodlarına göre kimyasal analizleri ve fiziksel analizleri yapılır. (Formulasyon ve Emülsiyon Stabilitesi).Soğuk ve Sıcak teste tabi tutulur. PESTİSİT FORMÜLASYONLARI EC (Emülsiyon Konsantre): Emülsiyon konsantreler genellikle %20-60 gr/lt etkin madde ile uygun solvent karışımına emülgatörlerin ilavesiyle hazırlanır. En çok kullanılan formulasyonlardır. Etkin madde+solvent+emülsiyon maddesi = Emülsiyon konsantresi Formulasyonun etkinliği; formulasyon ve emulsiyon stabilitesinin kalitesine bağlıdır. Kullanım sırasında su ile kolayca karıştırılarak kullanılan EC formulasyonlar nakliye tasarrufu sağlar. Emülsiyon stabilitesi, homojen bir ilaçlama için önemlidir. Uygulanan yüzeyde daha az kalıntı bırakması ilacın tercih edilen özelliklerindendir. Kokusu kuvvetlidir ve gözenekli yüzeyler tarafından kolay emilirler. WP (Islanabilir toz) : Toz görünümündedir. Kullanım sırasında su ile karıştırılarak süspansiyon halinde uygulanan formulasyonlardır. Etkin madde ve dolgu maddesi beraberinde ıslatıcı, dispers edici ve süspanse edici yardımcı maddeler kullanılmaktadır. Bu formülasyonlarda etkin madde oranı %20-80 arasında, tanecik büyüklüğü 5-50 mikron arasında değişebilir. Homojen bir ilaçlama için süspansiyon yeteneğinin yüksek, köpüklenmenin düşük olması(hatta hiç olmaması)istenir Bu formülasyonlar kokusuzdur,gözenekli yüzey ve deri tarafından kolayca emilmezler.Karıştırma sırasında,toz partiküllerin uçuşup solunumla alınması riskini önlemek için maske kullanılmalıdır. EW (Suda yağ emülsiyonu): Organik menşeyli yağlı çözücüdeki etkin madde çözeltisi ile yüzey gerilimini düşürücü katkı maddeleri kullanılarak hazırlanan su-yağ emülsiyon formülasyonlarıdır. Oluşturulan yağ damlacıkları suyun içerisinde dağılma özelliğine sahiptir. Kullanım sırasında su ile seyreltilir. Aktif madde konsantrasyonu 500 gr/lt gibi yüksek değere ulaşabilir. EW formülasyonları, EC formülasyonlarına göre daha uzun süreli kararlılık gösteren bir yapıdadır, çözücü ve yüzey gerilim sağlayıcı madde kullanımı daha azdır. ULV yöntemi ile uygulandıklarında EW formulasyonlar; formulasyon yapısında bulunan yağlı alkol molekülleri insektisit parçacıklarının dış yüzeyine geçerek buharlaşmayı geciktiren koruyucu bir tabaka oluşturur. Kimyasal veya biyolojik doğadaki bir pestisitin biyolojik etkinliği, onun aktif bileşeni (AB – etken madde olarak da adlandırılır) tarafından belirlenir. Pestisit ürünler çok nadir saf teknik materyalden ibarettir. Aktif bileşenin çoğunlukla diğer materyallerle birleşimi yapılır ve bu ürün satışa çıkarılır, ancak kullanımda ayrıca sulandırılabilir. Pestisit birleşimleri bir kimyasalın paketleme, depolama, uygulama ve The biological activity of a pesticide, be it chemical or biological in nature, is determined by its active ingredient (AI - also called the active substance). Pesticide products very rarely consist of pure technical material. The AI is usually formulated with other materials and this is the product as sold, but it may be further diluted in use. Formulation improves the properties of a chemical for handling, storage, application and may substantially influence effectiveness and safety. [1] Formulation terminology follows a 2-letter convention: (e.g. GR: granules) listed by CropLife International (formerly GIFAP then GCPF) in the Catalogue of Pesticide Formulation Types (Monograph 2); see: download page. Some manufacturers do not follow these industry standards, which can cause confusion for users. By far the most frequently used products are formulations for mixing with water then applying as sprays. Water miscible, older formulations include: EC Emulsifiable concentrate WP Wettable powder SL Soluble (liquid) concentrate SP Soluble powder Newer, non-powdery formulations with reduced or no use of hazardous solvents and improved stability include: SC Suspension concentrate CS Capsule suspensions WG Water dispersible granules