DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ SOS204U KISA ÖZET DİKKAT…Burada ilk 4 sahife gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz… www.kolayaof.com 1 1.ÜNİTE Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar GİRİŞ İnsanlar toplumlar halinde yaşarlar. Bireylerin davranışları ve toplumsal koşullar arasında güçlü bir etkileşim söz konusudur. Bireyin toplumsal bağlam içindeki yerini kavrayabilmesi, davranışlarını ve toplumsal olguları anlayabilmesi için sosyolojik anlayışa gereksinim vardır. Giddens’ın vurguladığı gibi, yirmi birinci yüzyılın başlarında; günümüzde gelecek hakkında yoğun kaygı duyulmasına rağmen olağanüstü umutlarla dolu bir dünyada yaşamaktayız. SOSYOLOJİK DÜŞÜNCENİN KÖKENLERİ Sosyolojinin temel konusunu toplum içinde yaşayan insan davranışlarının incelenmesi oluşturur. Sosyologların insanlara ilişkin konularda yaptıkları çalışmalarda ulaştıkları temel sonuç ise bütün insan davranışlarının toplumsal bir bağlamda ortaya çıktığı gerçeğidir. Bireyleri çevreleyen kurumlar ve kültürün oluşturduğu bağlam, onların düşüncelerini ve davranışlarını biçimlendirmektedir. İbn Haldun’un 19.yüzyılda Avrupa’da tercüme edilen Mukaddime adlı kitabı bazı otoriteler tarafından sosyolojinin konularına ilişkin önemli bir öncül olarak vurgulansa da Batıda göz ardı edilmiştir. Sosyolojik düşüncenin öncülerinden İbn-i Haldun’un sosyolojiye temel katkısı nedir? Modern anlamda sosyolojinin Avrupa’daki öncülerinden olan Montesquieu ise iklim, coğrafya, nüfus ve dinin toplumsal yaşama etkileri üzerinde durmuştur. Toplumsal olanı bilimsel olarak tanıma çabası, toplumsal olayların ardındaki derin nedenleri araştırma düşüncesi Montesquieu’nun öncü bir sosyolog olarak görülmesini sağlamıştır. SOSYOLOJİNİN ORTAYA ÇIKIŞI Toplumu konu edinen ve dünyanın farklı bölgelerinde geliştirilen çeşitli düşüncelerin varlığına karşın modern anlamda bir bilim dalı olarak sosyoloji, 19. yüzyılda Avrupa’daki özgün koşulların ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bilim olarak sosyolojinin kökenleri Aydınlanma ve Devrimler Çağı’na dayanmaktadır. 17. yüzyıldaki bilimsel keşiflerin ardından toplumsal yapıda hızlı değişimler yaşanmaya başlamıştır. Bilimsel yöntemle yeni yanıtların aranması süreci sosyolojiyi ortaya çıkarmıştır. Henri Saint-Simon ve Auguste Comte sosyoloji biliminin öncüleri olmuşlardır. Sosyoloji kavramı ilk olarak Auguste Comte tarafından 1838 yılında kullanılmıştır. BİR SOSYAL BİLİM OLARAK SOSYOLOJİ Bilim, genel yasaların işleyişini gösteren sistemli bir biçimde düzenlenmiş bilgi bütünüdür. Sosyal bilimler ise toplumu ve insan ilişkilerini inceler. Bunun yanı sıra insan davranışını konu edinen çalışmalarda bilimsel yöntemleri uygulayan bütün disiplinleri kapsar. Doğa bilimlerinin ardından 19.yüzyılda gelişen ve her biri özgün alanına sahip olan sosyal bilimler arasında ekonomi, antropoloji, siyasal bilimler, sosyoloji vb. sayılabilir. Ekonomi: Ekonomi aynı zamanda toplumun bir parçasıdır. Tarih: Tarih bilimi, zaman içinde neyin, ne zaman ve neden olduğunu anlamaya yöneliktir. Siyasal Bilimler: Politik kuramlar, yönetimlerin işleyişi ve politik davranışı inceler; sosyoloji ile örtüşen konular üzerinde çalışır. Sosyal Hizmet: Bu alandaki birçok kuram ve araştırma yöntemi sosyolojiden ve psikoloji temellidir ancak sosyal hizmet daha geniş düzeyde uygulamaya ve sorun çözmeye dönüktür. Kültürel Antropoloji: Sosyoloji ile en yakın ilişkisi olan sosyal bilim kültürel antropolojidir. Psikoloji: Bireysel davranış ve zihinsel süreçler psikolojinin konularındandır. SOSYOLOJİK ÇÖZÜMLEME 2 Sosyoloji öz olarak toplumsal etkileşimin ve insan topluluklarının bilimsel olarak araştırılmasını ifade eder. Sosyolojide temel amaç toplumsal kurumları anlamak ve toplumdaki tekrarlayan özellikleri incelemektir. Sosyoloji, diğer sosyal bilimlerden farklı bir perspektifle çeşitli toplumsal olguları konu edinerek toplumu kendine özgü çözümlemelerle ele alır. Toplumsal yapı: Birlikte toplumu oluşturan toplumsal kurumlar ve toplumsal ilişkiler bütünü. Toplumsal kurumlar: Aile, din, ekonomi, evlilik, yönetim gibi belirli ve kabul edilmiş amaçlara dönük kurulu ve organize toplumsal davranış sistemleri. Toplumsal değişme: Toplumsal yapıda, kurumlarda ve ilişkilerde yaşanan dönüşümler. Toplumsal etkileşim: İki ya da daha fazla insan arasındaki anlam atfedilen davranışlarla ortaya çıkan süreç. Sosyolojinin bilimsel olarak inceleme alanına giren konuları ya da başka bir ifade ile sosyolojik çözümlemenin alanlarını şöyle sıralayabiliriz; Toplumsal örgütler: Kurumlar, toplumsal gruplar, tabakalaşma, toplumsal hareketlilik, bürokrasi, etnik gruplar ve ilişkileri vb, eğitim, din, politika, ekonomi. Sosyal psikoloji: Grup yaşamının ürünü olarak insan doğasının araştırılması, toplumsal tutumlar, kolektif davranış, kişilik, Toplumsal değişme ve düzensizlikler, Ekoloji, Nüfus ve demografi, Toplumsal teori ve grup teorisi. SOSYOLOJİNİN GELİŞİMİ VE KURAMSAL YAKLAŞIMLAR Sosyolojinin tarihsel olarak gelişimini ve sürmekte olan dönüşümünü, modern dünyayı yaratan değişimleri inceleyerek anlayabiliriz. Sosyoloji bir sosyal bilimdir ve odaklandığı temel alan geçtiğimiz iki-üç yüzyılda endüstri devrimine dayalı dönüşümlerin ürünü olan toplumsal kurumlardır. Genel anlamda üç temel sosyolojik perspektif söz konusudur; Birey ya da grupların üzerinde etkili olan ve bağımsız bir varlığa sahip olan toplumsal ilişki örüntülerinin yani toplumsal yapıyı savunan yaklaşım. Makrososyoloji alanındaki yaklaşımlar toplumu bir bütün olarak anlamaya çalışırken yüz yüze toplumsal etkileşime odaklanan yaklaşımlar ise mikrososyoloji alanında yer alır. Sosyolojideki farklı kuramsal yaklaşımların kaynaklandığı üç büyük gelenekten söz edilebilir; işlevselcilik, çatışma kuramı ve sembolik etkileşim. İlk Dönemler İlk dönem sosyologları makro sosyolojik kavramlarla ve yaklaşımlarla düşünme eğiliminde olmuşlardır. Bir bütün olarak toplumu ele almışlar ve bireylerin davranışlarını etkileyen toplumsal nitelikleri incelemişlerdir. İlk dönem sosyologlarının sosyoloji alanına günümüzde de geçerli olan önemli etkileri söz konusudur. İlk dönemin önemli isimlerinden Saint-Simon “endüstri toplumu” kavramını ilk ortaya atan düşünürdür. Comte’a göre toplumlar için üç hal yasası söz konusudur. Üç hal yasasına göre insanlık birbirini izleyen üç evreden geçer; teolojik, metafizik ve pozitivist çağ. Comte, sosyologların toplum hakkında bilimsel bilgi geliştirebileceklerine ve toplumun barışçı ve düzenli bir biçimde, iyi yönde evrilmesine rehberlik edebileceklerine inanmıştır. İngiltere’de bilinen ilk kadın sosyolog Harriet Martineau, Comte’un düşüncelerini paylaşmış ve görüşlerini ülkesine aktarmıştır. Klasik Dönem Sosyoloji, alanı 19.yüzyıl boyunca tutarlı bir disiplin olması için biçimlendiren üç önemli otoritenin, Karl Marx, Emile Durkheim ve Max Weber’in etkisi altında hızlı bir gelişme göstermiştir. Bu düşünürler klasik düşünürler olarak adlandırılırlar çünkü yaklaşık yüz elli yıl önce sundukları analizler sadece sosyolojide değil başka alanlarda da toplumun anlaşılmasına katkı sağlamaya devam etmektedir. 3 EMILE DURKHEIM: İlk sosyoloji profesörü olan Emile Durkheim gerçek ve bütüncül anlamdaki ilk sosyolojik çalışmayı üretmiştir. Durkheim, bireylerin yaşadıkları sosyal çevrenin ürünü olduklarını ve toplumun, bireyleri mümkün olan her yolla biçimlendirdiğini öne sürmüştür. KARL MARX: Sosyolojiye büyük etkisi olan ikinci klasik sosyolog Karl Marx’tır. Toplumsal değişmeye ilişkin kuramında ekonomiye öncelik vermiştir. Marx’a göre üretim araçları ve üretim ilişkilerinin oluşturduğu alt yapı; kültür, dil, din devlet, örf gibi unsurlardan oluşan üst yapıyı belirlemektedir. Başka bir deyişle bireylerin bilinçlerini maddi yaşamları belirlemektedir. Üretim biçimi kavramını geliştiren Marx, görüşlerinin merkezine sınıf analizini koymuştur. MAX WEBER: Üçüncü klasik sosyolog Max Weber’in sosyoloji alanındaki etkisi farklı biçimlerde günümüzde de devam etmektedir. Weber’in en önemli katkısı, modern öncesinden modern toplumlara geçiş sürecine ilişkin açıklamalarıdır. O’na göre, bu süreçte rasyonel düşünce ve örgütlenme biçimleri daha çok belirginleşmiştir. Weber toplumsal eylemin öznel boyutunu, toplumsal aktörlerin motivasyonlarının önemini vurgulamıştır. Toplumsal davranış türleri dört sınıfta ifade edilebilir. Değerle ilişkili rasyonel davranış: Bireyin, ahlaki, estetik ya da dini açıdan değer taşıdığını düşündüğü için bir davranışta bulunması. Duygusal davranış: Anlık duygusal tutumlar ve heyecanlar ile sergilenen davranışlar. Geleneksel davranış: Bireyin davranışlarını yerleşik alışkanlıklara göre düzenlemesi. Weber’in çalışmalarında Marx’ın görüşlerinin eleştirisi yoğunlukla yer almıştır. Marx, entelektüellerin insanlara ne yapmaları gerektiğini de söylemeleri gerektiğini düşünürken Weber, yapılması gerekenin gerçeğin araştırılması ve açıklanması olduğuna inanmıştır. Türkiye’de sosyolojik düşüncenin geçmişi Tanzimat Dönemi’ne kadar gitmektedir. Ali Suavi, Şinasi, Ahmet Cevdet Paşa ve Prens Sabahattin gibi Osmanlı aydınları yaşanılan sorunların kaynağını toplumsal kurumlardaki bozulmalarla ilişkili olarak değerlendirmiştir. Modern Sosyoloji İlk dönem sosyologlarının sosyolojinin kurucuları olarak atmış oldukları kuramsal temeller üzerinde modern sosyoloji kuramları geliştirilmiştir. İşlevselcilik-Yapısalcılık, Çatışma Kuramı ve Etkileşimcilik modern sosyoloji kuramları olarak günümüze kadar etkisini sürdürmüştür. İşlevselcilik: İşlevselcilik Yaklaşımının kökenleri Durkheim’ın çalışmalarına dayanmaktadır. Yapısal işlevselcilik olarak da adlandırılan bu yaklaşım Durkheim’ın yanı sıra Spencer, Parsons ve Merton gibi otoritelerin görüşleri çerçevesinde geliştirilmiştir. Çatışmacı Kuram: Çatışmacı Kuram, Marx’ın görüşlerine ve 19.yüzyıldaki diğer toplumsal eleştirel yaklaşımlara dayanır. Kuram Marx’ın yanı sıra Simmel’in görüşlerinden de etkilenmiştir Mills, Coser ve Dahrendorf kuramın gelişmesinde etkili olan diğer önemli düşünürlerdir. Etkileşimcilik: Bireylerin toplumsal dünyayı nasıl anlamlandırdıkları ve yorumladıkları üzerine odaklanan bu yaklaşıma göre eğitim sistemi, aile, siyasi sistem ve bütün toplumsal kurumlar insanların birbiri ile etkileşimleri sonucunda oluşturulur, yaşatılır ve değiştirilir.. Modern Sosyoloji Kuramlarının Değerlendirilmesi Kuramlara genel olarak bakıldığında temel bir farklılık olarak odak noktaları göze çarpmaktadır. Özellikle pozitivist gelenekteki sosyologlar daha çok toplumun birey üzerindeki etkisine yoğunlaşmışlardır. Ancak sembolik etkileşimciler gibi toplumdan daha çok bireye ve küçük gruplara odaklanan yaklaşımlar da söz konusudur. Çağdaş Sosyoloji Son dönemlerde sosyologlar iki nedenle klasik yaklaşımların yetersiz olduğunu düşünmektedirler; ilki modernite çalışmalarından kaynaklanan klasik kuramların, çağdaş toplumsal yaşamdaki sorunları anlamakta yetersiz kaldığı, ikincisi de postmodernite olarak adlandırılan 4 ve moderniteden çok farkı bir toplum biçiminin egemen olduğudur. Her ne kadar klasik ya da çağdaş sosyoloji kuramlarının ayrımı çok belirgin değilse de 1930’lardan başlamak üzere sosyolojik kuramlarda bir dönüşüm yaşandığı söylenebilir. Özellikle 1960’lardan sonra tarihsel koşullar önemli biçimde değişmiştir. Çağdaş sosyolojide, modern sosyoloji kuramları bütünüyle etkilerini yitirmiş değildir ancak İşlevselci Yaklaşım ya da Çatışma Kuramı günümüzde orijinal halleriyle varlıklarını sürdürmemektedir. Çatışmacı Kuramı Mills, Dahrendorf, Collins ve Coser gibi otoriteler çağdaş topluma uyarlamışlardır. 2.ÜNİTE Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma GİRİŞ Kültür ve değişim kavramları insanların yaşamlarında önemli bir yer tutmaktadır. Dünyada ve insanların yaşamlarında her şeyin artan bir hızla değiştiğine ve yaşanan değişime ayak uydurmanın zorunluluğuna ilişkin söylemler çok sık işitilmektedir. KÜLTÜR KAVRAMI Temel konusu topluluk halinde yaşayan insan olan sosyoloji açısından kültür oldukça önemli, temel bir kavramdır. İnsanları hayvanlardan farklı kılan temel olgu kültürdür. Gündelik konuşmalarımızda kültür genellikle edebiyat ve müzik gibi uğraşlarla ilgili olarak ya da çok okuyan, bilgili ve görgülü insanlar için kullanılmaktadır. Ancak bu biçim gerçekte kültürün ancak belirli bir parçasını ifade edebilmektedir. KÜLTÜRE İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR Toplumsal yaşamın bütün yönlerini kapsayan kültür olgusunun daha iyi anlaşılabilmesi için kültürün çeşitli boyutlarının ve kültür olgusuna ilişkin çeşitli kavramların irdelenmesi gerekmektedir. Kültür türleri ya da kültürün boyutları, kültür değişmesi, kültürel gecikme, kültür şoku, uygarlık, kültürlenme gibi temel kavramlar kültür olgusunu bütüncül olarak anlamaya yardımcı olacaktır. KÜLTÜRÜN ÖĞELERİ Daha önce de ifade edildiği gibi, kültür toplumsal yaşamın bütün boyutlarını ve toplumsal yaşamda üretilen her şeyi kapsamaktadır. Bu nedenle kültürü oluşturan öğelerin sistematik bir sınıflandırmasının yapılması yararlı olacaktır. Kültürün kapsamına giren unsurlar, kültürü oluşturan temel öğelerin yer aldığı üç ana boyutta ifade edilebilir; Bireylerin bilinç düzeyini düzenleyen düşünme biçimleri, Normlar ya da düşünceleri aktarmanın, uygulamanın kabul edilmiş yolları. Maddi kültür; kültür ürünlerini kullanma ve sahip olma kalıpları. Kültür öğelerini beş grupta sınıflandırabiliriz; Değerler, İnançlar, Sembolle, Dil, Normlar Değerler, bir topluluk ya da gruptaki ideal prensipleri tanımlayan öz standartlardır. Bu standartlar amaçlarımızı ve davranışlarımızı belirlerken bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterir. İnançlar, bir kültürde insanların birlikte sahip oldukları doğrunun, hakikatin ne olduğuna ilişkin paylaşılan idealler inançları oluşturur. Semboller, kültürü oluşturan bütün unsurların temelinde yer alır. Bütün yaratıklar gibi insanlar da çevrelerindeki dünyayı duyumsarlar ancak diğerlerinden farklı anlamlar yüklerler. Dil, kültür dünyasının taşıyıcısı ve anahtarı konumundadır, bireylerin birbirleriyle iletişimde bulunmalarına imkân tanıyan bir semboller sistemi ve kurallar setidir. Normlar, kişisel alanı kullanma vb. bir durumda nasıl davranılacağına ilişkin belirli kültürel beklentilerdir. KÜLTÜR KONUSUNDAKİ YAKLAŞIMLAR Kültürün anlamı sosyolojik düşüncenin üç temel perspektifine göre aşağıdaki biçimde açıklanabilir. 5 İşlevselci perspektif, kültürün toplumsal düzeni sağlama işlevine vurgu yapar. Kültür insanların gereksinimlerini karşılamak üzere önemli işlevleri yerine getirir. Çatışma perspektifi, kültürü, statükoyu korur, varsıl egemenlere yarar sağlar, toplumsal eşitsizliği destekler. Sembolik etkileşimci perspektif, kültürün insanlar arasındaki etkileşimin ürünü olarak geliştiğini savunur. Kültür toplumsal etkileşim açısından rehber görevi gören paylaşılmış anlayışlar bütününü yansıtır. KÜLTÜREL ÇEŞİTLİLİK Kültür belirli bir toplumda kabul gören davranış biçimlerini tanımlar ve toplumdan topluma farklılıklar gösterir. Yeryüzünde birbirinden farklı sayısız kültür yapıları söz konusudur. Örneğin, Sioux Kızılderilileri arasında bir sorunun cevabını bilmeyenlerin bulunduğu bir ortamda doğru cevabı vermek yanlış bir davranış olarak kabul edilirken aynı davranış başka kültürlerde farklı yorumlanabilmektedir. Bütün farklılıklara rağmen kültürel evrensellikler de vardır. TOPLUMSAL DEĞİŞME Değişimin toplumdan topluma farklı olduğu yönündeki görüşlerin yanı sıra toplumlar arasında değişimin farklılaşmadığını savunanlar da bulunmaktadır ancak toplumsal değişme bütün toplumlar için geçerli bir olgudur. Günümüzde bütün toplumları dönüştüren ve köklü toplumsal değişmelere yol açan temel süreç küreselleşmedir. Küreselleşme kültürleri, toplumsal değişmenin niteliğini dönüştürmekte ve hızını belirlemekte; yeni toplumsal çatışmaların, yeni toplumsal sınıfların ve toplumsal hareketlerin oluşumuna yol açmaktadır. TOPLUMSAL DEĞİŞMENİN NEDENLERİ Toplumsal değişmeyi tek bir etkenle açıklamaya çalışmak mümkün değildir. İnsanın toplumsal gelişimi, avcı-toplayıcı toplumlardan kırsal toplumlara, geleneksel uygarlıklardan günümüzün son derece karmaşık toplum düzenlerine kadar olan çeşitliliği sınırlı yaklaşımlarla kavranamamaktadır. Toplumsal değişmenin çok çeşitli kaynakları vardır, bu kaynakları iç ve dış kaynaklar olarak sınıflandırabiliriz. İç kaynaklar; çevresel değişmeler, istila, kültürel temas, yayılma gibi etkenler iken dış kaynaklar, keşifler ve icatlar, nüfus hareketleri gibi etkenlerdir. TOPLUMSAL DEĞİŞMEYE İLİŞKİN YAKLAŞIMLAR Toplumsal değişmeyi tek bir unsurla açıklayan kuramlar üç grupta toplanabilir; teknolojiye önem verenler, ekonomiye önem verenler, ideolojiye önem verenler. Toplumsal değişme kuramlarını, Evrimci Kuram, Çevrimsel Kuramlar, Çatışma Kuramları, İşlevselci Kuramlar ve Etkileşimci Kuramlar olarak sınıflayabiliriz. Evrimci Kuram: 19.yüzyılda çok sayıda düşünür toplumsal düzensizliği ve değişmeyi evrimsel gelişme temelinde açıklamıştır. Comte’a göre toplumlar evrimleşerek daha iyiye ve doğruya ulaşacaktır. Toplumlar teolojik, metafizik ve pozitivist aşamalardan geçerek evrimleşir ve bu süreçte toplumsal değişme meydana gelir. İşlevselci Yaklaşım: En önemli temsilcisi Parsons’a göre toplumsal değişmenin incelenebilmesi için öncelikle toplumsal yapı ele alınmalıdır. Değişmenin temeli toplumsal yapı, toplumsal sistemdir. Çeşitli toplumsal işlevler farklılaşma sürecinde yeni yapılara evrilir, toplumsallaşmanın aileden okula, üretimin bireysel işyerinden atölye ve fabrikalara kayması gibi. Çevrimsel Kuram: Evrimci yaklaşım tek yönlü bir toplumsal değişimi var sayarken çevrimsel kuram toplumların sonsuz çevrim serileri boyunca ileri-geri ve yukarı-aşağı hareket ettiğini ileri sürer. Alman tarihçi Oswald Spengler kuramın ilk temsilcilerindendir. Çatışma Kuramı: Diyalektik modeller bu kapsamda yer alır. Değişme toplumsal sınıfların çatışmasının ürünüdür. Toplum bu çatışmalarla çeşitli aşamalardan geçer.. 6