İLK ABBASİ HALiFELERiNE AL

advertisement
D01777c3s1y2001.pdf 23.02.2010 11:36:15 Page 46 (1, 2)
EKEV AKADEMİ DERCİSİ c. 3 sy. 1 (Bahar 2 0 0 1 ) - - - - - - - -
85
İLK ABBASİ HALiFELERiNE AL-İ BEYT MUHALEFETi
Ali İPEK(*)
Hz. Peygamber'in(a.s.) dünyadan irtihalleri, bundan sonra Müslümanların başına kimin geçeceği meselesini de beraberinde getirdi. Bunun için Ensardan (Medineli Müslümanlar) bazı Sahabiler, daha Hz. Peygamber'in teşyilnden önce bir araya gelerek, bu konuyu kendi aralannda görüşmeye başladılar. Bunu duyan Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve
Abdurrahman b. Avf gibi Muhacir Sahabilerin ileri gelenlerinin de katılmalanyla konu
üzerinde ciddi müzakereler ve zaman zaman münakaşalar yaşandı ise de, sonunda Hz.
Ebu Bekir'e bey'at edildi ve halifelik dönemi başlamış oldu.
"
Hilafet hususunda Ensar ve Muhacir Sahabiler arasında görülen bu ilk müzakereler
yahut münakaşalann temelinde, bu konuda Kur'anda sarih bir beyanın bulunmaması ve
Hz. Peygamber'in, kendisinden sonra Müslümanların başına kimin geçeceği ile ilgili ifadelerinin olmamasından kaynaklanmıştı. Daha sonra ortaya çıkan Şia grubunun, Hz.
Ali'yi vas! ve varis telakkileri ise, kendi düşüncelerinin mahsulüdür. Yoksa hakikatte,
İmam Evzai gibi Ehl-i Sünnet ulemasının benimsediği şekliyle, hilafet hususunda böyle
bir vasiyet söz konusu değildirl.
İslam Tarihinde ilk siyasi mezhep hareketleri, Hz. Osman'ın son zamanlan ve şehit
edilmesiyle oluşmaya başladı. Bunlar, Hz. Ali'nin bilafeti zamanında (35-40/656-661)
Şia ve Harici adlarıyla gelişerek, belirgin bir hale geldiler2. Bu fırkalar, Emeviler'iıi güç
kullanarak sindirme siyaseti takip etmelerine rağmen, zaman zaman muhalefet ve ayaklanma hareketlerinden geri dunnadılar3.
Özellikle Şia fırkası, daha başından itibaren bilMetin Hz. Ali ve çocuklannın hakkı
olduğunu savunuyordu4. Hatta, Emevl halifelerinden II. Muaviye (b. I. Yezid) bile, bir
rivayete göre bu düşüneeye katılır. Çok kısa bir süre hilafette kalan II. Muaviye, Al-i
*) Dr., Kafkas Üniversitesi, Fen Ed. Fakültesi, Tarih Bölümü.
I) Ebu Nuaym Ahmed b. Abdullah el-Isfahani, Hilyetü'l-Evliya ve Tabaktuu'l-Asfiya, Beyrut t.y., VI,
135 vd.; İbn Ebi Hatim er-Razi, EbU Muhammed Abdurrahman, Kitôbu'l-Cerh ve't-Ta'dfl, Haydarabltd t.y., ı. 211.
2) M. Ebu Zehra, Tarlhu'l-Mezahibi'l-islamiyye, Beyrut 1989, s. 30-35; Ebu'I-Hasan Ali b. İsmail eiEş'ari, Maktilatu'l-istamiyyin, nşr. H. Ritter, Wisbaden 1980, s. 3; T. Koçyiğit, Kelamcılarla Hadisciler Arasındaki Münakaşalar, Ankara 1984, s. 30 vd.
3) M. Ebu Zehra, s. 36; Cemaleddin eş-Şeyyal, Tarihu'd-Devleti'l-Abbasiyye, İskenderiyye 1967, s. 5
4) ei-Eş'ari, Maktilat, s. 5; M. Ebu Zehra, s. 33; eş-Şeyy1H, s. 4.
D01777c3s1y2001.pdf 23.02.2010 11:36:15 Page 47 (1, 1)
86 1 Dr. Ali İPEK----..-------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
Beyte yaptıklarından dolayı babasını (Yezid b. Muaviye) ayıplayarak, onun hilafete laHz. Ali'nin çocuklarına şiddet kullandığım, kanlarını akıttığını, haramlan çiğnediğini açıkça beyan eder5. II. Muaviye, bir hutbesinde dedesi için de şunları söyler : ".. Dedem Muaviye b. Ebi Süfyan hilafet hususunda Rasulullah'a daha yakın olana
karşı mücadele etmişti. Halbuki O (Hz. Ali), Müslümanların ilki, İslamiyette daha güçlü ve Rasulullah'ın amcazactesidir6.
yık olmadığını,
Yezid b. Muaviye zamanında (60-64/680-684) en büyük zulme maruz kalan AI-i
Beyt7, bundan sonra da gizli veya açıktan davalarının peşini bırakmadılarB. Bu bakım­
dan Şia grubu, Emevllerin yıkılınasında baş rolü oynamıştır9.
Emevllerin son dönemlerinde, Abbas-oğullarıyla Hz. Ali taraftarları, hilafetin Hageçmesi hususunda birlikte hareket ediyorlardı. Başa geçecek şahsın hangi taraftan olacağını önemsemiyorlardı. Bütün gayeleri, Emevilerle savaşmak ve maksatlarına ulaşınaktı lO. Bunlar Küfe'de üstünlüğü sağlayınca, Abbas-oğulları kendi arala-rında Ebu'l-Abbas'ı İmam tayin ettiler. Buna karşılık, Hz. Ali taraftarları, bu duruma engel olabilecek ve hilafeti ele geçirebilecek bir güce sahip değillerdi ı ı.
şim-oğullarına
Bunun üzerine Abbasllerin, kendilerine hile yaptıklan ve hilafeti gasbettikleri düşün­
cesine sahip olan Hz. Ali taraftarları, haklı gördükleri çağrıianna devam ederek, birçok
ayaklanma hareketlerine giriştiler. Gerçekten de bu duruma, Abbasllerin idareyi ele geçirmede hileye baş vurmalan sebep olmuştu. Bu yüzden bazı kaynaklarda Abbas! devleti, kuruluşundan itibaren, bilhassa ikinci döneminde, hileye dayalı bir yönetim olarak değerlendirilir12.
Bu
Biz Ehl-i Beyt'ten Abbasilere karşı muhalefetin önde gelen isminden söz
şahıs Muhammed en-Nefsüz-Zekiyye'dir.
edeceğiz.
Hz. Ali evladından Abbasllere ilk karşı çıkma hareketi, bu ailenin Hz. Hasan kolundan Muhammed en-Nefsü'z- Zekiyye tarafından ortaya konuldu. Tam künyesi Muhammed b. Abdullah b. Hasan b. Hasan b. Ali b. Ebi Talib olan bu şahıs, Mehdi-i Alevi olarak tanınıyor. Medine'de doğdu ve burada büyüdü. İyi bir öğrenim gördü. İbadete düş­
künlüğü, cömert oluşu, cesur ve güçlülüğü ile dikkatleri üzerine çekti. Muhammed b.
5)
6)
7)
Hüseyin Utvan, el-Fıraku'l-isliimiyye fl Biliidi'ş-Şamfi'l-Asri'l-Emevl, Arnman 1986, s. 274.
Aynı yer.
et-Taberi, Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir, Tiirlhu'l-lmem ve'l-Müluk, Beyrut 1987, VI, 376, 382; eiEş'ari, Makaliit, s. 75.
8) H. İbrahim Hasan, Tiirlhu'l-isliim, Beyrut 1991, II, 101.
9) eş-Şeyyal, s. 4.
lO) H. İbrahim Hasan, Tiirfhu'l-isliim, II, 102.
ll) Aynı yer.
12) İbn Tıktaka, Muhammed b. Ali b. Tabataba, el-Fahrfji'l-Adiibi's-Sultiiniyye ve'd-Düveli'l-isliimiyye, Beyrut 1966, s. 149.
}b
D01777c3s1y2001.pdf 23.02.2010 11:36:15 Page 47 (1, 2)
İLK ABBASi HALİFELERİNE AL-İ BEYT MUHALEFETi-----
87
Abdullah'ın, anne tarafında Ümmü'l-Veled (aslen cariye) durumunda hanım bulunmadı­
ğı için, saf Kureyşli olarak bilinir13. Muhammed, şahsi kemalatı, üstünlük vasıfları, ahlak ve yaratılışta Hz. Peygamber'e (a.s.) benzeyişiyle, Müslümanlar arasında mümtaz bir
yere sahipti 14. Muhammed, bu durumunu halife Mansur'a yazdığı bir mektubunda üstünlük vasıfları arasında sayar15.
Muhammed b. Abdullah, Emevi idaresinin yıkılınaya yüz tuttuğu, son halife Mervan
b. Muhammed'in durumu tehlikeye düştüğü zaman, Medine'de Haşimoğullarının başın­
da bulunuyordu. Bu sırada Ali eviadının Mekke'de yaptığı İstişare toplantısında, daha
sonra Abbasi halifesi olacak Ebu'I-Abbas es-Saffah ile kardeşi Ebu Ca'fer Mansur'un da
katıldığı, Muhammed b. Abdullah'a bey'at edildiği üzerinde duruluyor16. Nitekim bazı
kayıtlarda es-Saffah ve Mansur'un, Emevller döneminde Muhammed b. Abdullah'ın Halife olarak tanınması için çağrıda bulunduklarına yer verilir17. Buna göre Muhammed
en-Nefsü'z-Zekiyye, daha Emevller döneminde Haşimoğullan arasında önemli bir yere
sahipti ve kendisi de, bu idare yıkıldığı zaman halife olacağı düşüncesini taşıyordu18. Bu
durumu, Emevllere karşı Haşimi hareketinde önemli bir yeri olan Ebu Selerne el-Hallal'ın, hilafet hususunda gönderdiği mektup üzerine, Ca'fer b. Muhammed (Ca'fer-i Sadık) ile Abdullah b. Hasan arasında geçen konuşmalardan da anlamak mümkün19.
Ca'fer-i Sadık, Ebu Seleme'nin, Haşimoğulları'nın başına geçerek, halife olması için
gönderdiği mektubu yakarak reddeder. Aynı mektubu alan Abdullah b. Hasan ise böyle
bir teklife sevinerek Ca'fer-i Sadık'ın yanına koşar. Ca'fer-i Sadık, Abdullah b. Hasan'ın
bu işe olumlu bakmasına karşı çıkmış, Abdullah ise oğlu Muhammed'in herkes tarafın­
dan benimsendiğini ve Ona Mehdi gözüyle baktıklarını ileri sürmüştü20.
Muhammed b; Abdullah, Halife Mansur'la aralarında karşılıklı cereyan eden mektupda, hilafetin kendi hakkı olduğunu ve bunun Ali eviadında kalması gerektiğini savunuyordu21. Muhammed, Mansur'a yazdığı bir mektupta şu ifadelere yer verir:
laşmalarda
".. Biliyorsun ki, hilafet bizim hakkımızdır. Siz, bu hususta bizim adımızla ortaya
Ama daha sonra da ailemizi bir tarafa ittiniz. Halbuki babamız Ali, Vasi ve
çıktınız.
13) Bk. İzzuddin Ali b. Muhammed b. el-Esir, el-Kamil fi't-Tar'ih, nşr. C.J. Tornberg, Beyrut 1979, V,
553; es-Safedi, Salahuddin Halil b. Aybek, Kitabu'l-Vafi bi'l-Vefeyat, nşr. Seven Dedering, Wiesbaden 1974, III, 297; Hayreddin ez-Zirikli, el-A'lam, Beyrut 1990, VI, 220.
14) İbnü'l-ımad, Abdulhay el-Hanbeli, Şezeratu'z-Zeheb fl Ahbari Men Zeheb, Beyrut 1988, 21 .
15) Bk. el-Müberred; .Muhammed b. Yezid, el-Kamil, nşr. Muhammed Ahmed ed-Dali, Beyrut 1993, II,
649.
16) Taberi, VIII, 428; İbnü'I-Esir, V, 513.
17) İbnü'I- imad, I, 213.
18) Bk. Safedi, III, 297.
19) İbn Hacer el-Heytemi, Ahmed el-Mekki, es-Savaiku'l-Muhrikafi'r-Reddi Ala Ehli'l-Bidai ve'z-Zın­
dıka, İstanbul 1994, s. 202.
20) Mes'udi, Ebu'I-Hasan Ali b. Hüseyin, Murucu'z-Zeheb ve Meadinu'l-Cevher, Beyrut 1965, III, 254.
21) Bu mektuplarla ilgili bk. Taberi, VIII, 480; el-Müberred, el-Kamil, III, 1487.
D01777c3s1y2001.pdf 23.02.2010 11:36:15 Page 48 (1, 1)
881 Dr. Ali İPEK----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
İmfundır. Biz hayatta iken, siz nasıl buna varisolabilirsiniz .. ".22 Buna göre Muhammed,
şahsı ve ailesini her yönden Abbasllere üstün görüyor, bunun için de hilafet hususunda
ısrar ediyordu23. Fakat belki en önemlisi de, daha önce kendisine bey'at edilen Muhammed'in, Bınevi idaresi yıkıldıktan so.nra artık tanınmaması ve bir saptırma ile Abbasoğul­
lan'nın iş başına geçmesidir24.
Abbasller'in bilafeti ele geçirmeleri, Muhammed ve kardeşi İbrahim'i endişeye düşürdü25. Bu bakımdan her iki kardeş de, kendilerini ele vermemek için saklanmak zorunda kalmışlardı. Buna karşılık hilafet makamı da bunlann durumundan habersiz değil­
di. Çünkü ne de olsa Abbasoğullan daha önce Muhammed'e bey'at etmişlerdi ve şimdi
bir bakıma ahde vefasızlık gösterdikleri için, bunların hilafet davasiyle ortaya çıkacak­
larından endişe ediyorlardı. Nitekim Mansur, daha kardeşi Ebu'I-Abbas zamanında (1321361749-754) Hac Bınirliği göreviyle Mekke'ye geldiğinde, Muhammed ve kardeşi İbra­
him'in kendisini karşılayanlar arasında bulunmamalarını endişe ile karşılamış, babalan
Abdullah b. Hasan' dan oğullannın neden huzura çıkmadıklarını, nerede bulunduklarını
sormuşsa da, olumlu bir cevap alamamıştı26.
Bununla beraber, Ebu'I-Abbas döneminde iki ailenin birbiriyle iyi münasebetler içinde bulundukları, akrabalık anlayışıyla hareket ettikleri anlaşılıyor. Ya'kubi'nin ifadesine
göre, Abdullah b. Hasan, kardeşi Hasan b. Hasanla Enbar'a gelerek, Ebu'l-Abbas'a bağ­
lılıklarını bildirmişlerdi. Ebu'I-Abbas da bunlara büyük ikram ve İhsanlarda bulunmuş,
ancak bu arada Muhammed b. Abdullah'tan dolayı kulağına gelen bazı rahatsızlıklan dile getirmeden de edememişti. Buna karşılık Abdullah b. Hasan ve kardeşi Hasan b. Hasan ise, Muhammed'in kendisine herhangi bir zarar gelmeyeceği hususunda güvence
vermişlerdi27. Ancak Ebu'l-Abbiis, bu aileye yine de kuşku ile bakıyordu. Halife, güvenilir adamlarından birini Hasan oğullarına gönderirken, bunlara iyi muamelede bulunmasını, bunları Abbasllerin yanına çekmesi için gayret göstermesini, çünkü bu ailenin
hilafete kendilerinden daha layık olduklannı, bunun için ortaya çıkabileceklerini söyle,'"', miş; ayrıca bu ailenin idare ile ilgili her sözlerini kaydetmesini emretmişti28. Dolayısıy­
la, Ebu'I-Abbas'ın bilafeti döneminde Muhammed'in durumu durgun ve sakin geçmişti.
Bu ilk Abbas! halifesi, ne zaman Muhammed b. Abdullah'tan olumsuz bir haber duysa,
bunu hemen babası Abdullah'a bildiriyor ve yeniden bir teminat sözü alıyordu29.
22) ei-Müberred, el-Kamil, III, 1488.
23) Bk. aynı eser, Il, 649,
24) İbnü'I-İmad, I, 213.
25) Bk. İbn Kesir, İmadüddin Ebü'I-Fida Ömer, el-Bidaye ve'n-Nihaye, Beyrut 1966, V, 80.
26) İbn Kesir, V, 80.
27) Ya'kubi, Ahmed b, Ebi Ya'kub b. Ca'fer b. Vazıh, Tarlhu'l-Ya'kub'i, Necef 1358, II, 360; Zirikli,
A'lam, IV, 78.
28) İbn Abdi Rabbih, Ahmed b. Muhammed ei-Endelüsi, el-lkdü'/-Ferfd, nşr. Ali Şiri, Beyrut 1989, V,
61.
29) Bk. Aynı yer.
D01777c3s1y2001.pdf 23.02.2010 11:36:15 Page 48 (1, 2)
İLK ABBAS! HALİFELERİNE AL-İ BEYT MUHALEFETi-----
89
Muhammed b. Abdullah ve ailesi için asıl korkulu dönem, Mansur'un hilafet maka(1361754) başladı. Mansur, devamlı olarak Muhammed b. Abdullah'ı soruyor ve onu merak ediyordu. Mansur'un, adeta en-Nefsü'z-Zekiyye'yi aramak, bulmak,
onu öldürmek veya saf dışı etmekten başka bir düşüncesi yoktu; bütün bütün birnınetini
bu yolda harcıyordu. Çünkü insanların ve hele Hicaz bölgesi Müslümanlannın Muhammed'e karşı büyük bir temayülleri vardı30. Kimileri, Onun ayaklanma niyetinde olmadı- ğını, kendisine ve kardeşi İbrahim'e bir zarar gelir diye görünmediklerini, hilafete karşı
hiç bir kötü düşüncelerinin bulunmadığını; bazılan ise, bu ailenin Mansur'a karşı tutumlanndan vaz geçmediğini söylüyordu3l.
mınageçişiyle
Halife Mansur, 1401757-58 yılında Hac maksadıyla Mekke'ye geldiğinde, Muhammed ve İbrahim kardeşler yine görünmediler32. Bu sırada Muhammed' in, Medine'de Abbas} hilafetine karşı bir kımıldanma içinde bulunduğu haberi, Mansur'u bu şehre çekti ise
de, muhaliflerin yakalanmasında olumlu bir sonuca vanlamadı33. Fakat bu kardeşlerin
ortadan kaldıolmaları gerektiği artık Mansur'un kafasında iyice yer etmişti. Çünkü Mansur'un en büyük gailesi olan EbU Müslim el-Horasani ve Abdullah b. Ali meselesi halledilmiş, şimdi sıra Hz. Ali eviadına gelmişti34. Nitekim halife Mansur, 1441761-62 yılın­
da yine Hac maksadıyla geldiği Mekke'de bu husustaki düşüncesini net bir şekilde ortaya koydu. Muhammed ve İbrahim kardeşler mutlaka yakalanmalı lar. Muhammed b. Abdullah, bundan sonra öylesine sıkı bir takibata alınmıştı ki, yakalanmamak için kendisini bazan Medine kuyularına atmış, bazan dağlara kaçmış, bazan da Basra, Kfife, Aden,
Sind demeden şehir şehir dolaşmıştı35.
Bu yıl hac dönüşü Medine'ye uğramayan Mansur, Muhammed'in yakalanması hususunda ilk adım olarak Riyah b. Osman b. Hayyan el-Murri'yi Medine valiliğine atadı ve
"bu iş için senden daha iyisini bulamadım" dedi36. Bunun yanında Muhammed'in yakalanması uğruna büyük meblağda paralar harcayan Mansur, çok sayıda insanı da bu iş için
görevlendirdi37. Daha da önemlisi, Muhammed'in yaşlı babası Abdullah b. Hasan'ı, oğ­
lunun yerini söylemesi için sıkıştırdı.
30) İbn Tıktaka, el-Fahrl, s. 165.
31) Daha geniş bilgi için bk. İbnü'I-Esir, V,513; Ebu'I-Ferec el-İsfahani, el-Ağan'i, nşr. Abd Ali Mühenna, Beyrut 1992, XXI, 132.
32) Taberi, VIII, 433: ·
33) Ya'kubi, Il, 369.
34) Bk. Ya'kubi, Il, 366; İbnü'l-Esir, V, 664-668.
35) Taberi, VIII, 465; ibnü'I-Esir, V, 517 vd.; İbn Haldun, Abdurrahman, Divanü'l-Mübtedii ve'l-Haber
fl Tarihi'l-Arab ve'l-Berber ve Men Asaruhum Min Zevi'ş-Şe'ni'l-Ekber, Beyrut 1981, III, 240.
36) Ya'kubi, Il, 374; Halife b. Hayyat, Tarih, nşr. Süheyl Zekkar, Beyrut 1993, s. 340; Taberi, VIII, 427;
İbnü'I-Esir, V, 513. Ya'kubi (Tarih, Il, 374), Riyah'ın Medine valiliğine aıanmasınıl45n62 yılında
gösterirse de, bunun I44n6I yılında olduğu daha uygundur.
37) Geniş bilgi için bk. İbnü'l-Esir, V, 518; İbnü'l-ımad, I, 213.
D01777c3s1y2001.pdf 23.02.2010 11:36:15 Page 49 (1, 1)
90 1 Dr. Ali İPEK----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
Halife Mansur'un 1441761-62 yılı hac seferi, Hz. Ali eviadına büyük bir darbe oldu.
Mansur'u Mekke yolunda karşılayanlar arasında Abdullah b. Hasan da bulunuyordu.
Mansur, Abdullah'ı yanına oturtarak, ikide bir oğullarının nerede bulunduklarını soruyordu. Abdullah b. Hasan okadar sıkıştırılmıştı ki, bir ara "Bunlar ayaklarımın altında da
bulunsalar yine sana göstermeyeceğim" diyerek, Mansur'a sert çıktı. Ancak böyle bir hareket ve ifadeye kızan Mansur, Abdullah'ın hapsedilme emrini verdi38. Kardeşleri ve yakın akrabaları da yakalanarak, önce Rabaza'ya, Mansur'un yanına, buradan da Kfife'ye,
Haşinlıye'ye götürüldüler39.
Bazı kaynaklarda Abdullah b. Hasan'la birlikte
12 kişi oldukları kaydedilen40 Ali evönemli şahsiyetleri, ayakları-boyunları zincirli, adeta bir esir görünümünde, bu
aileye yakışık almayan bir şekilde Rabaza'dan Kfife'ye götürülmüşlerdi. Nitekim Abdullah b. Hasan, yolda, "Ey Ebu Ca'fer! Biz, sizin Bedir esirlerinize bile böyle muamele etmemiştik" diyerek41, maruz kaldığı durumdan yakınır. Bu şahısların tutuklu olarak Medine'den çıkarıldıklarını gören aynı ailenin Hz. Hüseyin kolundan Ca'fer b. Muhammed;
ağlayarak, " Yemin ederim ki, Allah bundan sonra ne Mekke ve ne de Medine'yi korur"
der42.
ladının
Hz. Ali eviadı yol boyu çektikleri sıkıntının çok daha fazlasını Kfife hapishanesinde
buldular. Burası bir yer altı hücresidir. Güneş görmüyor, ışık almıyor, gece ve gündüzü
fark edilmiyordu. Mahpuslar bütün ihtiyaçlarını burada gideriyorlardı. Koku ve rutubetten yaklaşılmıyordu. Bunun için bu mazlum insanlardan bir kısmının ayaklarında başla­
yan rahatsızlık kalplerine sirayet ederek, kısa zamanda hayatlarını kaybettiler43.
AI-i Beyt'in maruz kaldığı bu durum, ilkçağ toplumlarında uygulanan kolektif cezaO dönemde cezayı sadece suçlu olan şahıs değil, aile efratlarının
her biri, akrabaları, mal varlığı, bağı-bahçesi bir bütün olarak cezalandırılarak, adeta yok
edilirdi. Halbuki Hz. Peygamber'in (a.s.) irsaliyle böyle bir cezalandırma şekli kaldırıl­
mış, sadece suçlunun cezalandırılması usulü getirilmiştir«. Şimdi bu olayda da görünürlandırmayı hatırlatıyor.
38) Taberi, VIII, 451; Mes'udi, Muruc, III, 299; İbnü'l-Esir, V, 513; İbn Kesir, V, 81. Halife b. Hayyat
(Tarih, s. 340), Abdullah b. Hasan'ın hapsedilmesi ile ilgili bilgi vermiyor. Ömer b. Şebbe'nin rivayetine göre (Taberi, VIII, 435), Abdullah'ın hapsedilmesi 1401757-58 yılında meydana gelmiştir.
Belki daha uygun olanı da bu tarihtir. Ayrıca bk. Ya'kubi, II, 369; Zirikli, A'lam, IV, 78; M. Fayda,
"Abdullah b. Hasan b. Hasan", Türkiye Diyanet Vakfı islam Ansiklopedisi (DlA), l, 106.
39) Taberi, VIII, 451; Mes'udl, Muruc, III, 299; İbnü'l-Eslr, V, 523. Ya'kubl'.nin kaydına göre (Tarlh,II,
374), Abdullah ve akrabalarının tutuklanmaları, bu yıl hac dönüşü Medine'ye uğramadan Rabaza'ya
geçen Mansur'un emri yle, Medine valisi Riyah b. Osman tarafından gerçekleştirilmiş ve yine Halifenin isteği üzerine buraya gönderilmiştir. Ancak, olayın metinde geçtiği şekliyle kaydı daha makul
görünüyor.
40) Bk. Zirikli, A 'lam, VI, 220.
41) İbnü'l-Eslr, V, 526; İbn Keslr, V, 82.
42) İbnü'l-Eslr, V, 524.
43) Mes'udl, Muruc, III, 299.
44) el-En'am, 164.
D01777c3s1y2001.pdf 23.02.2010 11:36:15 Page 49 (1, 2)
İLK ABBAS! HALİFELERİNE AL-İ BEYT MUHALEFETİ·-----
91
de suçlu Muhammed ve kardeşi İbrahim'dir. Ama bunlardan dolayı başta babalan Abdullah b. Hasan olmak üzere, yaklaşık bütün akrabalan cezalandınlmış, mal varlıklarına el
konulmuştur45.
Mansur, Al-i Beyte uyguladığı bu muamelelerini meşru bir zemine oturtmak ve Müslümanlar tarafından itharn edilmemek için, kendi kanaatince haklı bazı sebepler, mazeretler ileri sürmüştü. Haşimiye'de bir hutbe irad eden Mansur, şunları söyler : "Hilafet
meselesinde biz şimdiye kadar hiç onlara müdahale etmedik. Ama onlar, bu işte hep sonuçsuz kaldılar. Bunlar daha önce bize bey'at ettiler, ama bunun akabinde sözlerinden
döndüler. Böylece de kargaşaya sebep oldular. Erneviiere karşı mücadele verdik. Bize bir
yardımcı grup çıktı, onlar vasıtasıyla şerefimizi koruduk. Allah bizi haklı çıkardı ve Peygamberimizin mirasına kavuştuıc46.
Abdullah b. Hasan ve yakınlannın hapse atılmaları, Muhammed'i harekete geçirdi.
Ya'kubi'nin kaydettiği bir habere göre47, Muhammed b. Abdullah, babasının hapishanede maruz kaldığı ağır şartları duyarak, yazdığı bir mektupla kendilerine yardım elini uzatalıilmesi için, açıktan halifeliğini ilan etmesi hususunda izin ister. Fakat, baba Abdullah
b. Hasan'ın oğluna gönderdiği cevap ilginçtir: "Ey oğulcuğum! Ortaya çıkınakla beni diriltemez, üstelik kendi hayatının sonunu getirmiş olursun. Yerinde dur, sabırlı ol. Allah,
bize bir çıkış yolu gösterecek." Bir başka değerlendirmeye göre ise Muhammed, annesinin yanına gelerek, "Ey anne! Babam ve amcalarıma acıyorum. Onlara yardım etmem,
düştükleri bu sıkıntıdan kurtarmam, dolayısıyla aileme bir rahat nefes aldırmam gerekiyor" der. Bunun üzerine Muhammed'in annesi, hapiste bulunan Abdullah ve akrabaları­
nın yanına giderek, oğlunun düşüncesini aktarır. Fakat başta Abdullah ve diğerleri, Muhammed'in ayaklanmasına rıza göstermezler, biz sabrediyoruz, Rabbimiz bize bir çıkış
yolu verecek, derler48.
Ancak, bütün bu tavsiyelere rağmen Muhammed'in, babası ve akrabalanna yapılan
zulüm karşısında sabrının tükendiği, dayanacak gücünün kalmadığı anlaşılıyor, adeta neye mal olursa olsun, düşündüğünü fiiliyata koyması kaçınılmazdı. Kaldı ki, Muhammed'in bu ortaya çıkışının, babası Abdullah b. Hasan'ın hapishanede ölümü üzerine meydana geldiğini söyleyenler de yok deği149.
1451762 yılı Receb ayının başlannda Mansur'a karşı muhalefetini ilanla ortaya çıkan
Muhammed,
Medi~e
valisi Riyah b. Osman el-Murri ile
arkadaşlarını
yakalatarak, Mer-
45) Taberi, VIII, 435; İbn Kesir, V, 81. Bazı araştınnalarda Abdullah b. Hasan'ın, Mansur'a karşı bir
ayaklanma faaliyetinde bulunduğu için hapse atıldığına yer verilirse de (bk. K.V. Zettersteen,
"Mansur",iA, VII, 295), kaynaklarda böyle bir şey görülmüyor.
46) Mes'udi, Muruc, III, 300 vd.
47) Tarih, ıı, 370.
48) İbn Kesir, V, 8 1.
49) İbnü'l- Imlid, I, 213; Zirikli, A'lam, III, 220.
D01777c3s1y2001.pdf 23.02.2010 11:36:15 Page 50 (1, 1)
92 1 Dr. Ali İPEK----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
van'ın evinde hapsetti ve şehirde idareyi ele geçirdi50. Medine'den sonra Mekke de, Hüseyin b. Muaviye başkanlığında gönderilen bir heyet tarafından Muhammed'in idaresine
alındı. Böylece bu iki önemli merkez halkı istekli yahut isteksiz olarak Muhammed b.
Abdullah'a bey'at etmiş oluyordu51. Sıra diğer yerlerdeki Müslümanların desteğini kazanmaya gelmişti. Muhammed, muhtelif merkeziere göndereceği davetçileri, genelde
kendi yakınlarından seçmişti.
Muhammed b. Abdullah, oğlu Ali'yi Mısır'a gönderdi, ancak burada öldürüldü. Diğer
ise Horasan'a gönderdi. Fakat Horasan'da takibata uğrayan Abdullah, buradan Sind'e geçti ise de hayatını kurtaramadı, o da burada öldürüldü52. Muhammed,
oğullanndan Hasan'ı, Yemen'e görevlendirdi. Ne var ki, Hasan da burada önce hapse atıl­
dı ve bunu müteakip de öldürüldü. Muhammed'in kardeşlerinden Musa, el-Cezlre'ye, İb­
rahim Basra'ya, Yahya, Rey ve Taberistan'a, İdris ise Kuzey Afrika'ya gitmişlerdi53.
oğlu Abdullah'ı
Muhammed ve İbrahim kardeşler hilafet çağrısıyla ortaya çıktıklarında, bunlara tabi
olacak Müslümanların, dönemin meşhur alimleri İmam Malik ve İmam A'zam EbU Hanife'ye baş vurdukları kaydedilir54. Bu Müslümanlar, üzerlerinde daha önce Mansur'a
verdikleri bir sözün bulunduğunu söyleyerek, şimdi Muhammed'e bey' at ettikleri takdirde bunun ahde vefasızlık olup olmayacağını sormuşlardı. Medine'de bulunan İmam Malik, "Baskı altında yapılan yeminin bir değeri olmadığı "kaidesinden hareketle, Mansur'a
.bey' at edenlerin (Medine yahut Hicaz bölgesi Müslümanlarını kastederek) bunu istemeyerek yaptıklarını, dolayısıyla bunun bir önemi olmayacağını söyleyerek, Muhammed'i
haklı görmek istemiştir. Nitekim, bu fetva üzerine insanlar Muhammed'e bey'ata koş­
muşlardır55.
İmam Malik'in hilafet hususunda AI-i Beyte hak verme tutumunu, İmam A' zam Ebu
Hanife, Irak'da gösterdi. Ebı1 Hanife, daha önce de fiili bir harekette bulunmasa da, hilafet hususunda Emevllere hak vermiyor, AI-i Beyti destekliyordu56.
Bu gelişmeler üzerine halife Mansur, Muhammed'i bu hareketinden vaz geçirmek
için önce ikna yolunu denedi. Bu hususta karşılıklı yazışmalar gerçekleşti. Mansur, Muhammed'e barış teklif ediyor, kendisine bey'at ettiği takdirde yakınlarının hapishaneden
çıkarılacağını, istedikleri yere gidebileceklerini, bütün ihtiyaçlannın karşılanacağını teklif ediyordu57. İbn Haldun'un ifadelerine bakılırsa Mansur, bu davranışıyla Müslüman
50)
51)
52)
· 53)
54)
55)
56)
57)
Ya'kubi, II, 376; Taberi, VIII, 473; İbnü'l-Esir, V, 521; İbn Kesir, V, 83.
Mes'udi, Muruc, III, 294; İbn Kesir, V, 86; İbnü'l-İmad, I, 213.
Mes'udi, Muruc, III, 296.
Ya'kubi, II, 376; Mes'udi, Muruc, III, 296.
Bk. İbn Kesir, V, 84; İbn Haldun, Tarih, 240; M. Ebu Zehra, s. 47, 368 vd.
İbn Haldun, Tarih, lll, 240; M. EbU Zehra, s.47.
M. Ebu Zehra, s. 368 vd.; E. Ruhi Fığlalı, Çağımızda ltikdl islam Mezhepleri, Ankara 1998, s. 61.
el-Müberred, el-Kamil, III, 1488.
D01777c3s1y2001.pdf 23.02.2010 11:36:15 Page 50 (1, 2)
İLK ABBASİ HALİPELERiNE AL-İ BEYT MUHALEFETi-----
93
kanının
dökülmemesine azami itina göstermişti. Fakat Muhammed b. Abdullah, bütün
cevabi mektuplannda hilafetin Hz. Ali eviadının hakkı olduğunu ileri sürerek, kendisine
bey'at edildiği takdirde, Mansur'un, AI-i Beyte vadettiği imkanları kendisi, Abbas-oğul­
larına sağlayacağını söylüyordu58.
Nihayet Mansur, bütün bu girişimlerden olumlu bir sonuç alamadı. Askeri bir hareket kaçınılmazdı. Medine üzerine bir askeri birlik sevk etmekten başka çıkar yol görünmüyordu. Bu iş için Halifenin kafasında en uygun şahıs, amcasının oğlu İsa b. Musa'dır.
Çünkü Mansur, hilafet hususunda endişe duyduğu İsa'yı da saf dışı bırakmak istiyordu.
Onun bu savaşta hayatını yitirmesi, Halife için bir kayıp sayılmayacaktı59. Dört bin kişilik süvari birliğinin başında Medine üzerine yürüyen İsa b. Musa, şehri muhasara altı­
na aldı. Muhammed b. Abdullah ise, Bedir Ashabı kadar bir taraftanyla, yani 250-300
kişilik bir güçle Medine'yi savunacaktı. Taraflar arasında üç gün süren görüşmelerden bir
sonuç alınamadı. İsa b. Musa, Mansur'a bey'ata, Muhammed ise Kitap ve Sünnete tabi
olmaya davet ediyordu60.
Bu arada Mansur, İsa b. Musa'ya şu tavsiyelerde bulunmuştu: Şayet Muhammed kaçınayı tercih ederse, arkasından gitme. Savaşa karar verir ise, onun işini bi tir. Zafere ulaş­
tığın takdirde Medine halkını korkutma, onlara af ilan et. Çünkü onlar, Ensar ve Muhacir Sahabilerin çocuklarıdır, asıl ve çekirdek mesabesindedirler. Benim sana tavsiyem
böyledir. Yezid b. Muaviye'nin, Medine'ye gönderdiği Müslim b. Ukbe'ye olan tavsiyesi gibi değil61.
Muhammed b. Abdullah, Medine etrafına hendek kazdırmıştı. Bununla Hz. Peygamber'in, Medine savunmasındaki benzer bir uygulama ile zafer ümit ediliyordu. Fakat hendek, şimdiki hilafet ordusunun şehre girmesine engel olamadı. Dolayısıyla taraflar arasında Medine sokaklannda kıyasıya savaş yaşandı. İsa b. Musa'nın, kendisine karşı çık­
mayacaklara eman ilanı, Muhammed'i daha zor durumda bıraktı. Medine'nin ileri gelenlerinden bir çoğu da şehri terk etmişlerdi. Muhammed' in, kurtuluş ümidinin kesildiği, öldürüleceğine artık iyice kanaat getirdiği bir sırada gösterdiği sehat dikkat çekiyor. Böyle bir durumda kendisine bey' at edenlerin isim listesini, "hiç olmazsa benden sonra bunlara bir zarar gelmesin" diyerek imha etmiş olması da, Muhammed'in ince bir hak ve
adalet anlayışını gösteriyor62.
Nihayet, Muhammed b. Abdullah için beklenen son geldi. Taberi'nin kaydına göre,
Humeyt b. Kahtabil habersiz bir şekilde Muhammed'in üzerine atılarak öldürmüş ve ba58)
59)
60)
61)
62)
İbn Haldun, Tarih, III, 241. Aynca bk. el-Müberred, el-Kamil, III, 1488; İbnü'l-İmad, I, 213.
Bk. İbnü'l-Esir, V, 543; Safedi, III, 298; İbnü'l-İmad, I, 213.
İbnü'l-Esir, V, 546; Safedi, III, 298; Zirikli, A 'lam, III, 220.
Bk. İbn Abdi Rabbih, el-lkdü'l-Ferld, V, 71.
Daha geniş bilgi için bk. Taberi, VIII, 466; İbnü'l-Esir, V, 546, Safedi, III,298; Zirikli, A'lam, III,
220.
D01777c3s1y2001.pdf 23.02.2010 11:36:15 Page 51 (1, 1)
94 1 Dr. Ali İPEK----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
şını keserek, İsa b. Musa'ya götürmüştü63. Muhammed b. Abdullah'ın öldiırüldüğü 14
Ramazan 1451762 tarihi Mansur için büyük bir gaileden kurtuluş, Al-i Beyt için ise inanılmaz ve unutulmaz matem günü oldu. Nitekim daha sonra ortaya çıkan Şia kollarından
Muhammediye Fırkası, Muhammed b. Abdullah'ın öldürülmediğine, Necid civarında bir
dağda bulunduğuna, zamanı gelince ortaya çıkacağına inanırlaı-64. Böyle bir düşünce ise,
Muhammed'in öldürülmesi olayının zihinlerde büyük bir yankı uyandırmış olmasından
kaynaklanmalıdır. Aslında Muhammed'in bu akibeti, daha önce de bazı şahıslar tarafın­
dan kestirilmez değildi. Bunların başında ise Ca'fer-i Sadık ve oğlu İsmail gelir. Daha
başında böyle bir harekete karşı çıkan Ca'fer-i Sadık'a, Muhammed b. Abdullah'ın durumu sonılur. Verilen cevap ilginçtir: "Muhammed'in atının ayaklan suda"65. Oğlu İsmail
de, Muhammed b. Abdullah kendisine bey'at çağosında bulunduğunda, şunları söyler
:"Kardeşimin oğlu! Allah'a yemin ederim sen maktul olacaksın, ben sana daha nasıl
bey'at edeyim"66.
. .. Halife Mansur'un, Al-i Beytekarşı giriştiği bu tutumu, hem döneminin ve hem de da- ha 'sonra gelen İslam ulemasının tepkisini çekti. Zamanın müçtehit imamlarından Evzai,
kendisiyle görüşmek üzere davet edildiği Şam'da Mansur'la değil, oğlu Mehdi ile görüş­
mesiyle adeta Halifeyi protesto etmişti67. Abbasllerle Hz. Ali eviadı arasına ilk fitneyi
sokan şahsın Mansur olduğunu kaydeden Suyuti de, Al-i Beytİn haksız yere katiedildiğini söy!er68.
Anlaşılan kader, dünya saltanatının Abbasllerde, manevi saltanatın İfe, Al-i Beyt'te
kalmasına
fetva vermiş. Esasen, Hz. Hüseyin'den itibaren bu ailenin başına gelen elim
hadiseler de, iki saltanatı bir arada bulundurmanın zor olduğunu; bu pak neslin, idari görevden daha önemli olan İslam toplumunun manevi eksikliklerini gidermekle muvazzaf
olduklarını gösterir. Nitekim Hz. Ali, bu hususu muhtelif vesilelerle ifade etmiştir69.
63) Safedi, III, 298.
64) Bk. Safedi, III, 298.
65) İbnü'l-Esir, V, 553.
66) Bk, İbn Haldun, Tarih, III, 240; Safedi, III, 299.
67) Ebu Nuaym, Hi! ye, VI, 135 vd.; İbn Ebi Hatim, Kitabu'l-Cerh ve't-Ta'dil, I, 21 ı; Zehebi, EbU Abdullah Şemsuddin, Kitabu Tezkirati'l-Huffaz, HaydarabM 1956, I, 180.
68) Bk. es-Suyuti, Celilluddin Abdurrahman b. Ebi Bekr, Tiirihu'l-Hulefii, nşr. Muhammed Muhyiddin
Abdulhamid, Mısır 1952, s. 261.
69) Bk. eş-Şerif Ebu'I-Hasan Muhammed er-Rıda, Nehcü'l-Beliiga, nşr. Suphi es-Salh, Beyrut 1982, s.
47-49, 215, 357.
---·~
Download