1 Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi 7tepe Klinik Dergisi Sahibi Yayın Kurulu Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Adına Prof. Dr. Bahar Eren Kuru (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. R. Figen Kaptan, Dekan Prof. Dr. Bahar Sezer (Ege Üniversitesi) Editör Prof. Dr. Baybora Kayahan (Okan Üniversitesi) Prof. Dr. Buket Aybar (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Cenk Haytaç (Çukurova Üniversitesi) Prof. Dr. İdil Dikbaş Prof. Dr. Dilhan İlgüy (Yeditepe Üniversitesi) Yardımcı Editörler Prof. Dr. Ender Kazazoğlu (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Ceyda Özçakır Tomruk Doç. Dr. Zeynep Özkurt Kayahan Doç. Dr. Hare Gürsoy Prof. Dr. Fulya Özdemir (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Gonca Çayır Keleş (Ondokuz Mayıs Üniversitesi) Prof. Dr. Jale Tanalp (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Leyla Kuru (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Mübin Soyman (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Tamer Erdem (Okan Üniversitesi) Doç. Dr. Berkay Tolga Süer (GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi) Doç. Dr. Didem Özdemir Özenen (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Emre Özel (Kocaeli Üniversitesi) Doç. Dr. Hakan Akın (Cumhuriyet Üniversitesi) Doç. Dr. Hanefi Kurt (Medipol Üniversitesi) Doç. Dr. S. İlhan Ramoğlu (Bezmialem Vakıf Üniversitesi) Doç. Dr. Tamer Tüzüner (Karadeniz Teknik Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Kaspar (Yeditepe Üniversitesi) e-ISSN: 2458-9586 Pleksus Türk Medline veritabanında indeksli 7tepeklinik 2 7tepeklinik 3 İÇİNDEKİLER ÖZGÜN ARAŞTIRMALAR Dikbaş İ., Özkurt-Kayahan Z., Ünalan F. Evaluation of second year dental students’ perceptions on preclinical prosthodontic program Diş hekimliği fakültesi ikinci sınıf öğrencilerinin protetik diş tedavisi preklinik dersi ile ilgili algılarının değerlendirilmesi ................................................................................................................................................................................................................................................................ 5 Özkurt-Kayahan Z., Dikbaş İ. Undergraduate students’ experience and self-assessed confidence in prosthetic dentistry Mezuniyet öncesi öğrencilerin protetik dişhekimliğindeki tecrübe ve özgüvenleri ................................................................................. 15 Barut G., Haznedaroğlu F. Mandibular 1. ve 2. büyük azı dişlerinin mezial köklerindeki isthmus tipi ve oranlarının değerlendirilmesi: histolojik yöntem Evaluation of the incidence and type of isthmus in mesial root canals of mandibular first and second molar teeth: a histological method .................................................................................................................................. 23 Günbatan M., Tolonay B., Tomruk C., Çapar G. Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerinin HIV/AIDS konusundaki farkındalıkları, bilgi düzeyleri ve tutumları Awareness, knowledge and attitudes of dental students in Yeditepe University Faculty of Dentistry towards individuals with HIV/AIDS ................................................................................................... 29 Ülker G., Ersan N., Çapar G., Tomruk C., İlgüy D., Şençift M. Alt yirmi yaş dişlerinin mandibular kanalla olan ilişkisinin panoramik radyografilerde ve konik işınlı bilgisayarlı tomografi görüntülerinde incelenmesi Evaluation of the association between mandibular canal and mandibular third molars on cone beam computerized tomography and panoramic images ......................................................................................... 41 Özkalaycı N. Sabit ortodontik tedavinin sıralama ve seviyeleme safhasında kullanılan mini vida desteğinin etkilerinin incelenmesi Evaluation of effects of mini screw anchorage during leveling and alignment phase of fixed orthodontic treatment ......................................................................................................................................................................................................... 47 DERLEMELER Çapar G., Ülker G., Cabbar F., Tomruk C. Oral bifosfonat kullanımına bağlı çene kemiği osteonekrozu olgusunda patolojik mandibular kırık: derleme ve olgu sunumu Oral bisphosphonate induced osteonecrosis of the jaw causing pathological mandibular fracture: literature review and a case report .................................................................................................................. 57 Erzincan S., Yarımoğlu E., Tunar O., Gürsoy H. Periodontal hastalıklar ve hamilelikte oluşan olumsuz sonuçlar Periodontal diseases and adverse pregnancy outcomes .................................................................................................................................................... 65 OLGU SUNUMLARI Meseli S., Kuru L. Çocuk hastada primer hiperparatirodizmin ağız içi belirtisi olarak periferal dev hücreli granülom: Bir olgu sunumu Peripheral giant cell granuloma as an oral manifestation of primary hyperparathyroidism on a pediatric patient:. A case report ............................................................................................................................................... 71 Saygı G. Sürnümerer bir diş ile görülen füzyon: Bir olgu bildirimi Fusion with a supernumerary tooth: A case report......................................................................................................................................................................... 75 Özener H., Yıldırım H., Kuru L. Periodontal apsenin kombine periodontal tedavisi: Bir olgu sunumu Combined periodontal therapy of periodontal abscess: A case report .................................................................................................................... 79 7tepeklinik 4 7tepeklinik 5 ORIGINAL ARTICLE Evaluation of second year dental students’ perceptions on preclinical prosthodontic program Diş hekimliği fakültesi ikinci sınıf öğrencilerinin protetik diş tedavisi preklinik dersi ile ilgili algılarının değerlendirilmesi Prof. İdil Dikbaş Yeditepe University, Faculty of Dentistry, Department of Prosthodontics, Istanbul, Turkey. Assoc. Prof. Zeynep Özkurt-Kayahan Yeditepe University, Faculty of Dentistry,Department of Prosthodontics, Istanbul, Turkey. Prof. Dr. Fatma Ünalan İstanbul University, Faculty of Dentistry,Department of Prosthodontics, Istanbul, Turkey. Received : 23 October 2015 Accepted : 28 January 2016 Corresponding author: Prof. İdil Dikbaş Yeditepe University, Faculty of Dentistry Department of Prosthodontics, Bağdat cad. No: 238 34728, Goztepe, Istanbul, Turkey Tel: 0216 360 63 44 Fax: 0216 363 62 11 [email protected] SUMMARY Aim: The aim of this study was to obtain information among 2 dental schools in Turkey regarding preclinical students’ perception, stress levels and preparedness for their future clinical studies. Materials and methods: This study was conducted on the second year students in one foundation and one state dental school in Istanbul. The questionnaire consisted of questions about students’ opinions about their stress levels in preclinical exercises of prosthodontics, as well as adequacy of knowledge they received from their preclinical training. Data were analyzed using the chi-square test. Results: The students of the foundation school considered that feedback received from the instructors during laboratory exercises was highly satisfactory with statistically significant differences. In addition they regarded didactic knowledge received for preclinical exercises as highly satisfactory. In general, students of the foundation school felt themselves more prepared for treating patients with statistical significance. Conclusions: Student’s perceptions on preclinical prosthodontic educational program were different in foundation and state dental school. Dental school instructors must provide a well-established program for the students and educational curriculum must be regularly evaluated and updated to be beneficial for the dental student who is expected to start serving the public in the near future. Key words: dental education, prosthodontics, preclinic, student perception ÖZET Amaç: Bu çalışmanın amacı; Türkiye’de 2 farklı diş hekimliği fakültesindeki ikinci sınıf preklinik öğrencilerinin Protetik Diş Tedavisi dersi ile ilgili algıları, stres düzeyleri ve gelecek klinik çalışmalara hazırlıklı olmaları konusundaki bilgileri elde etmektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, biri devlet, diğeri vakıf üniversitesi diş hekimliği fakültelerinin ikinci sınıf preklinik öğrencileri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Öğrencilerin Protetik Diş Tedavisi preklinik uygulamaları esnasındaki stres düzeyleri ve kazandıkları bilgilerin yeterliliği konusundaki düşüncelerini almak için bir anket formu uygulanmıştır. Verilerin istatistiksel olarak değerlendirilmesinde ki-kare testi kullanılmıştır. Bulgular: Vakıf üniversitesi öğrencileri laboratuvar çalışmaları sırasında eğitmenlerden aldıkları geri bildirimlerin oldukça yeterli olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca, aynı öğrenciler preklinik çalışmaları için verilen teorik bilginin de anlamlı derecede farklılıkla yeterli olduğunu 7tepeklinik 6 Students’ perceptions on preclinical prosthodontics program vurgulamışlardır. Genel olarak değerlendirildiğinde, vakıf üniversitesi öğrencilerinin, devlet üniversitesi öğrencilerine oranla klinikte hasta bakımına anlamlı derecede farklılıkla daha hazır olduğu sonucu belirlenmiştir. Sonuç: Vakıf ve devlet üniversitesi öğrencilerinin protetik diş tedavisi preklinik programı ile ilgili görüşleri farklılıklar göstermektedir. Eğitmenler öğrencilere sağlam temellere dayalı bir program oluşturmalı ve müfredat düzenli olarak değerlendirilerek yakın gelecekte topluma hizmet edecek olan diş hekimliği öğrencilerinin avantajına uygun şekilde güncellenmelidir. Anahtar kelimeler: Eğitim, protetik diş tedavisi, preklinik, öğrenci algısı INTRODUCTION Prosthodontics is one of the indispensable elements of dental sciences and is expected to remain so due to the high demand in the population for this type of treatment approach. In spite of some presumptions among prosthodontists and dental educators regarding decline in edentulism in the upcoming years, a report by Douglass and Watson indicated a growing need for prosthodontic services until the year 2020 owing to the increase in the US population as well as life expectancy1. Although this prediction cannot be generalized to other populations, it can still be assumed that factors such as increasing life expectancy and the desire of individuals to lead a qualified lifestyle, brings along the necessity of provision of good function, esthetics and phonetics, which are issues directly related with the science of prosthodontics. Therefore, the importance of knowledge and skills in treating edentulous patients will continue2 and predoctoral prosthodontic programs are still necessary to meet the dental therapeutic needs of the society3. Since prosthodontics comprises a very significant proportion of contemporary dental health services, dental school authorities as well as prosthodontics instructors and staff must spend utmost effort to provide a well-established program for the student. One of the essential components of prosthodontic training is the preclinical portion of the curriculum. During preclinical exercises, students acquire and develop their fundamental dental skills, improve their tactile abilities and gain knowledge about the laboratory aspects of the prosthodontic sciences. Traditionally, the first and second year of the dental education program is dedicated to this phase of prosthodontics training. However; preclinical studies have been criticized by some indicating that teaching dental students clinical procedures in the laboratory setting requires that students gain an abstract understanding of the process of denture fabrication, rather than creating a process that involves 7tepeklinik alternating sequences of clinical and laboratory procedures found in clinical practice4. In the literature, it has been stated that dental students have considerable stress during their education and they are more anxious than the general population5-7. It has been suggested that stress negatively affects their physical and mental health, therefore interfere with their performance during dental procedures8. A survey of the literature also reveals that there is yet no study performed so far that focuses on the perceptions and feedback of dental students regarding their preclinical education in Turkey. The purpose of this study was to obtain information regarding preclinical students’ perception, stress levels and preparedness for their future clinical studies. Meanwhile, the survey was conducted among 2 dental schools in Istanbul to assess whether any difference existed between the feedbacks received from different students in different institutions. MATERIALS and METHODS This study was conducted on the second year students enrolled in one foundation (Yeditepe University, Faculty of Dentistry) and one state dental school (Istanbul University, Faculty of Dentistry) in Istanbul, Turkey. The questionnaire created and used by Sukotjo et. al.9 was used for obtaining data after receiving permission from the author. The questionnaire was translated into Turkish language by a translator with a high-level of English translation skills who had more than 10 years of clinical and academic experience. It was stated at the beginning of the questionnaire that all data collected would be kept strictly confidential and the anonymity of the participant students was ensured. The questionnaire was then applied on 30 students (from Yeditepe University) twice for one week for the validity and reliability. In the statistical analyses, the Cronbach’s alpha value was 0.895 for fixed prosthodontics, 0.727 for complete dentures and 0.850 for removable partial dentures. In addition, the Cohen’s kappa coefficients were greater than 0.7 for each question, and it was determined that the questionnaire was valid and reliable. Following institutional ethic committee approval, anonymous questionnaire forms were distributed to 48 second year students of the foundation school and 171 second year students of the state school a few weeks prior to the completion of the academic year, during the last course before the final exam. The survey lasted through the course hour. Prior to filling out the forms, students were informed that they were not obliged to complete and return the questionnaire and the process had no relationship with academic performance or grading. It was stated at 7 the beginning of the questionnaire that all data collected would be kept strictly confidential and the anonymity of the participants was ensured. The questionnaire consisted of 9 questions about their opinions regarding their stress levels in preclinical exercises as well as adequacy of knowledge they received from their preclinical training. Questions were generally directed on students’ self-assessment of their preparedness in terms of clinical practices and hand-skills. The first 8 questions were multiple-choice with 3 answer options and students were asked to make scorings in fixed, removable and complete dentures, individually. The 9th question was open ended and inquired about students’ personal opinion and suggestions for the improvement of the preclinical prosthodontic courses. Before the statistical analyses, the state school sample size (n: 171) was randomly reduced (1 selected and 2 unselected) in order to become closer to foundation school’s sample size (n: 48). Thus, the sample size belonging to the state school was decreased to 57. Percentages were obtained with respect to each question and comparable data was statistically analyzed using the chi-square test. The significance was set at p<0.05. RESULTS All the students responded to the questionnaire with a response rate of 100%. One hundred and twenty-eight of the students (58.4%) were females and ninety-one (41.6%) were males. Results regarding students’ answers to questions on complete dentures are presented in Table 1. The scoring “not stressful” was given with a significantly higher prevalence (p<0.01) by the students of the foundation school (33.3%) compared to the state school (7%). The students (22.9%) in the foundation school considered that they have more Complete Denture state university (n=57) n (%) foundation university (n=48) n (%) How would you rate your level of stress during the laboratory exercises? Not stressful Stressful Very stressful 4 (7.0%) 35 (61.4%) 18 (31.6%) 16 (33.3%) 27 (56.3%) 5 (10.4%) What do you think about the duration of the laboratory exercises? Too short Just right Too long 1 (1.8%) 47 (82.5%) 9 (15.8%) 1 (2.1%) 43 (89.6%) 4 (8.3%) Not enough Just right More than enough 12 (21.1%) 43 (75.4%) 2 (3.5%) 7 (14.6%) 30 (62.5%) 11 (22.9%) Not adequate Just right More than adequate 4 (7.0%) 51 (89.5%) 2 (3.5%) 7 (14.6%) 32 (66.7%) 9 (18.8%) Yes No Not certain 18 (31.6%) 13 (22.8%) 26 (45.6%) 30 (62.5%) 5 (10.4%) 13 (27.1%) Unprepared Just right Well prepared 36 (63.2%) 17 (29.8%) 4 (7.0%) 16 (33.3%) 27 (56.3%) 5 (10.4%) Not enough Just right More than enough 26 (45.6%) 27 (47.4%) 4 (7.0%) 13 (27.1%) 29 (60.4%) 6 (12.5%) Not helpful Helpful Very helpful 1 (1.8%) 55 (96.5%) 1 (1.8%) 3 (6.3%) 35 (72.9%) 10 (20.8%) Do you think you have enough input/ feedback on your laboratory work from your instructors during laboratory exercises? Do you feel the knowledge you have gained from the lecture is adequate for laboratory exercises? Do you think the knowledge you obtained from the lectures is helpful in preparing for clinical practice? How prepared (from your pre-clinical experiences) do you feel about treating patients in the clinic? (self-confidence) Do you think you have enough clinical-skill (hand-skill) training to treat patients in the clinic? How helpful are tutorials or PBL in helping you understand pre-clinical and clinical knowledge and skills? Chi-square test was used * p<0.05 p 0.001** 0.512 0.01* 0.012* 0.006** 0.009** 0.131 0.002** ** p<0.01 Table 1: Evaluation of the answers on complete dentures 7tepeklinik 8 Students’ perceptions on preclinical prosthodontics program than enough input/feedback on their laboratory work from their instructors during laboratory exercises, and this rate was significantly higher (p<0.05) than the state school students (3.5%). In addition, the students of the foundation school (18.8%) found the knowledge received from didactic training for preclinical exercises more than adequate with a significantly higher difference (p<0.05) compared to the state school (3.5%). When the scores of the question asking the knowledge they obtained from the lectures is helpful in preparing for clinical practice, the students of the foundation school (62.5%) regarded this parameter helpful with a significantly higher difference (p<0.01) compared to the state school (31.6%). On the other hand, the students (63.2%) belonging to the state school stated that they feel unprepared about treating patients in the clinic, with a significant difference (p<0.01) compared to the foundation school (33.3%). The students of the foundation school (20.8%) found tutorials or problem based learning (PBL) in helping them understand pre-clinical and clinical knowledge and skills very helpful with a statistically higher difference (p<0.01) compared to the state school (1.8%). The distribution of the answers to each question on removable partial dentures is presented in Table 2. The students (31.6%) belonging to the state school considered that they were very stressful with a significant difference (p<0.01) compared to the foundation school (8.3%). When the scores of the question asking the adequacy of the knowledge received from didactic training for preclinical exercises were evaluated, the students of the foundation school (20.8%) regarded this parameter more than adequate with a significantly higher difference (p<0.05) compared to the state school (3.5%). On the other hand, the results of the question asking whether the knowledge obtained from lectures is helpful in preparing for clinical practice revealed that the students of the foundation school answers (56.3%) were positive with a significantly higher difference (p<0.05) compared to the state school (29.8%). Finally, the state university foundation (n=57) university (n=48) n (%) n (%) Removable Partial Denture How would you rate your level of stress during the laboratory exercises? Not stressful Stressful Very stressful 7 (12.3%) 32 (56.1%) 18 (31.6%) 16 (33.3%) 28 (58.3%) 4 (8.3%) 2 (3.5%) 48 (84.2%) 7 (12.3%) 3 (6.3%) 41 (85.4%) 4 (8.3%) 15 (26.3%) 38 (66.7%) 4 (7.0%) 10 (20.8%) 30 (62.5%) 8 (16.7%) 9 (15.8%) 46 (80.7%) 2 (3.5%) 10 (20.8%) 28 (58.3%) 10 (20.8%) Yes No Not certain 17 (29.8%) 14 (24.6%) 26 (45.6%) 27 (56.3%) 6 (12.5%) 15 (31.3%) Unprepared Just right Well prepared 38 (66.7%) 16 (28.1%) 3 (5.3%) 23 (47.9%) 21 (43.8%) 4 (8.3%) Not enough Just right More than enough 28 (49.1%) 27 (47.4%) 2 (3.5%) 15 (31.3%) 30 (62.5%) 3 (6.3%) Not helpful Helpful Very helpful 2 (3.5%) 54 (94.7%) 1 (1.8%) 4 (8.3%) 35 (72.9%) 9 (18.8%) Too short What do you think about the duration of the Just right laboratory exercises? Too long Do you think you have enough input/ feedback on your laboratory work from your instructors during laboratory exercises? Not enough Just right More than enough Not adequate Do you feel the knowledge you have gained Just right from the lecture is adequate for laboratory More than adequate exercises? Do you think the knowledge you obtained from the lectures is helpful in preparing for clinical practice? How prepared (from your pre-clinical experiences) do you feel about treating patients in the clinic? (self-confidence) Do you think you have enough clinical-skill (hand-skill) training to treat patients in the clinic? How helpful are tutorials or PBL in helping you understand pre-clinical and clinical knowledge and skills? Chi-square test was used * p<0.05 Table 2: Evaluation of the answers on removable partial dentures 7tepeklinik ** p<0.01 p 0.002** 0.669 0.283 0.011* 0.021* 0.152 0.170 0.005** 9 students of the foundation school (18.8%) found tutorials or PBL in helping them understand pre-clinical and clinical knowledge and skills very helpful with a statistically higher difference (p<0.01) compared to the state school (1.8%). Table 3 shows the distribution of the answers given by students to each question on fixed prosthodontics. The students (38.6%) belonging to the state school considered the time devoted to preclinical studies too long with a significant difference (p<0.05) compared to the foundation school (16.7%). When the scores of the question asking the adequacy of the knowledge received from didactic training for preclinical exercises were evaluated, the students of the foundation school (20.8%) regarded this parameter more than adequate with a significantly higher difference (p<0.05) compared to the state school (5.3%). On the other hand, the results of the question asking whether the knowledge obtained from lectures is helpful in preparing for clinical practice revealed that the students of the foundation school answers (58.3%) were positive with a significantly higher difference (p<0.05) compared to the state school (31.6%). Furthermore; the students of the foundation school (22.9%) found tutorials or PBL in helping them understand preclinical and clinical knowledge and skills very helpful with a statistically higher difference (p<0.01) compared to the state school (1.8%). The most frequent responses to the open-ended question were as follows: increasing the laboratory period, more helpful and gentle assistants, permission for the clinical observation, increasing demonstrations and laboratory works, using cheaper materials and natural teeth. state university (n=57) n (%) foundation university (n=48) n (%) 11 (19.3%) 32 (56.1%) 14 (24.6%) 18 (37.5%) 23 (47.9%) 7 (14.6%) Too short 2. What do you think about the duration of the laboratory Just right exercises? Too long 1 (1.8%) 34 (59.6%) 22 (38.6%) 3 (6.3%) 37 (77.1%) 8 (16.7%) Not enough 3. Do you think you have enough input/feedback on your Just right laboratory work from your instructors during laboratory More than enough exercises? 11 (19.3%) 36 (63.2%) 10 (17.5%) 8 (16.7%) 32 (66.7%) 8 (16.7%) Fixed Prosthodontics 1. How would you rate your level of stress during the laboratory exercises? Not stressful Stressful Very stressful 4. Do you feel the knowledge you have gained from the lecture is adequate for laboratory exercises? Not adequate Just right More than adequate 9 (15.8%) 45 (78.9%) 3 (5.3%) 8 (16.7%) 30 (62.5%) 10 (20.8%) 5. Do you think the knowledge you obtained from the lectures is helpful in preparing for clinical practice? Yes No Not certain 18 (31.6%) 11 (19.3%) 28 (49.1%) 28 (58.3%) 7 (14.6%) 13 (27.1%) Unprepared Just right Well prepared 31 (54.4%) 21 (36.8%) 5 (8.8%) 19 (39.6%) 25 (52.1%) 4 (8.3%) 21 (36.8%) 33 (57.9%) 3 (5.3%) 17 (35.4%) 27 (56.3%) 4 (8.3%) 4 (7.0%) 52 (91.2%) 1 (1.8%) 2 (4.2%) 35 (72.9%) 11 (22.9%) 6. How prepared (from your pre-clinical experiences) do you feel about treating patients in the clinic? (selfconfidence) Not enough 7. Do you think you have enough clinical-skill (hand-skill) Just right training to treat patients in the clinic? More than enough 8. How helpful are tutorials or PBL in helping you understand pre-clinical and clinical knowledge and skills? Chi-square test was used Not helpful Helpful Very helpful * p<0.05 p 0.093 0.031* 0.923 0.047* 0.020* 0.274 0.821 0.003** ** p<0.01 Table 3: Evaluation of the answers on fixed prostheses 7tepeklinik 10 Students’ perceptions on preclinical prosthodontics program DISCUSSION The traditional preclinical training is still an essential part of the prosthodontic curriculum including complete, removable partial and fixed partial dentures. Before entering clinic, all students should have sufficient knowledge (theoretical and training) of clinical procedures10 and they must pass preclinical courses in which they practice on models to be prepared for the clinic11. Performance assessment of students should be conducted in order to guide their learning12. There are various methods to measure student performance one of which is selfassessment recommended by educators13, because students should have a realistic sense of their own strengths and weakness14. Accurate self-assessment is an important attribute to develop in dental students13. The present study used a survey created by Sukotjo et.al.9 which evaluated preclinical students’ perception, stress levels and preparedness for their future clinical studies regarding their preclinical education. In the present study, majority of the students both in the foundation (48-59%) and the state school (56-61%) rated themselves “stressful” during the laboratory exercises of all prosthodontic works. These results are similar with the study conducted by Sukotjo et.al.9 in Harvard School of Dental Medicine (HSDM) (56-60%). The scoring “not stressful” was given with a significantly higher prevalence by the students of the foundation school (33.3%) compared to the state school (7%). It is understandable that that students of the foundation school regarded themselves less stressful compared to their peers in the state school. This may depend on a variety of reasons. Firstly, the higher student population of the state school may negatively influence the instructor/ student ratio, resulting in insufficient time devoted by faculty staff to each individual student, leading to unpreparedness of the students for future clinical practice. This may create a lack of self-confidence in the student producing higher stress levels accompanying anxiety in a procedure on which he or she has no experience. Meanwhile, complete dentures are the first types of laboratory procedure a student is asked to perform in the preclinical environment. This lack of hand skills and laboratory experience plus the low number of instructive staff to respond their questions and needs and aid where necessary may be enough reasons for students to experience high stress levels. Possible remedies to resolve this issue may be the recruitment of a higher number of qualified staff members or the decrease of students admitted to dental schools. In addition, students may be provided with a stress management program during their education. 7tepeklinik During their first and second years, students in dental school in Turkey learn preclinical didactic and laboratory exercises before clinical practice. Each student is required to attend preclinical prosthodontic courses for 112 hours (8 hours per week, 14 week) both in his/her first and second year in the state school. The training period consists of 2 hours lectures per week, each of which is followed by six hours of practice time. On the other hand, in the foundation school, each student is required to attend the preclinical prosthodontic courses for 77 hours (5.5 hours per week, 14 week) in the first year, and 252 hours (9 hours per week, 28 week) in the second year. This period consists of 1 hourlecture and 4.5 hours of practical studies per week in the first year, and 1 hour-lecture and 8 hours of practical studies per week in the second year. Most of the students (82-89%) thought that the duration of the laboratory exercises was just right for complete and removable partial dentures both in the foundation and the state school. Similar results (70%) were obtained in Sukotjo’s study9. However, the students in the state school (38.6%) considered the time devoted to fixed partial denture studies was too long with a significant difference compared to the foundation school (16.7%). The reason for such a result might be the initiation of preclinical practices with complete and removable partial dentures during the inexperienced phase of their educational lives. Fixed partial dentures may appear easier as they acquire more competence and their manipulative skills progress throughout the preclinical program; therefore they are likely to consider this period relatively longer. One possible solution to make the training period more tolerable for the student may be the dispersion of preclinical hours to different days of the week; thus decrease the period spent for each individual preclinical class without compromising the integrity of the educational program. The students often ask their instructors to evaluate their laboratory works. If they receive enough and accurate feedback from the instructors concerning the quality of their laboratory works and how their work could be corrected, they would have improvement in technical skills during preclinical exercises15. In the present study, majority of the students stated that they received enough feedback from their instructors during laboratory exercises, although the students in the foundation school (22.9%) considered that they have more than enough feedback on complete denture works and this rate is significantly higher than the state school students (3.5%). Lower number of instructive staff to respond their questions and higher number of students in the state school may be the reason of this result. Majority of the students (56%) in HSDM stated that they had enough feedback, similarly9. 11 In dental schools, students are provided lectures and demonstrations in the preclinical courses in order to gain knowledge, which is a critical component of clinical performance 16. The laboratory exercises and the practice time focus on the concepts taught in the lectures 17. In this study, the results of the question asking whether the knowledge obtained from lectures is helpful in preparing for clinical practice revealed that the students of the foundation school answers were positive with a significantly higher difference compared to the state school for all issues of prosthodontics. In addition, the students of the foundation school found the knowledge gained from lectures for preclinical exercises more than adequate with a significantly higher difference compared to the state school. An education control program for evaluation of students’ work should be established to improve the quality of restorations 18. In the present study, both the state and foundation schools have patient simulation clinics especially for fixed partial dentures, and the students belonging to the state school stated that they feel unprepared about treating patients in the clinic, with a significant difference compared to the foundation school for complete dentures, which is the first course of the prosthodontic curriculum in their first year. Lack of confidence is a significant element on the success of clinical performance that should be handled before the transition from the preclinical courses to clinical procedures. The primary aim of the preclinical training is to provide students with manipulative skills for successful patient care5. After completion of preclinical restorative practices and passing the examinations, students enter the clinic17. Almost half of the students in state and foundation schools thought that they had enough hand skill training to treat patients in the clinic. circumstances, culture, discipline, physical environments and student features as well as faculty attitude. In fact, it was presumed that the results would be a reflection of the impact of these parameters; however, it is also true that a standardization is very difficult with this respect. On the other hand, stress factors may vary from school to school. A foundation school’s atmosphere might offer more comfortable studying and practicing opportunities which might help decrease possible stress that students are likely to experience. A state school’s limited facilities might aggravate the burden and stress level of students, specifically during preclinical years. CONCLUSIONS This is the first study about students’ perceptions on preclinical prosthodontic program conducted in Turkey. Measuring dental students’ perceptions of their level of stress and selfconfidence during their preclinical years before entering the clinic may lead to improve the courses and laboratory conditions including the practice time, assistants, tutorials and lessons, and regulate the inadequate topics. According to results, it can be clearly observed that dental students are stressful and they do not feel themselves prepared for the clinic. Stress reduction or anxiety management programs advised by faculty administration may be applied to students. The authors suggest that this survey should be conducted in other Turkish dental schools to determine the overall country situation and to make comparison between them. The skill and experience of the instructors should be adequate in helping the students to understand preclinical and clinical knowledge and skills. In the present study, the students of the foundation school found tutorials or PBL in helping them understand pre-clinical and clinical knowledge and skills very helpful with a statistically higher difference compared to the state school. Majority of the students (63-66%) in HSDM found that tutorials were helpful, similarly9. The higher student population, decrease in instructor/student ratio and insufficient time devoted by tutorials to each student may be the reason of this result. It is noteworthy to discuss the limitations of the present study. The two dental schools included in this study may show variations in terms of financial sources, institutional 7tepeklinik 12 Students’ perceptions on preclinical prosthodontics program REFERENCES 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. Douglass CW, Watson AJ. Future needs for fixed and removable partial dentures in the United States: J Prosthet Dent 2002; 87: 9-14. Lang BR. A review of traditional therapies in complete dentures. J Prosthet Dent 1994; 72: 538-542. Dikbas I, Ozkurt Z, Kazazoglu E. Predoctoral Prosthodontic Curriculum on Removable Partial Dentures: Survey in Turkish Dental Faculties. J Dent Educ 2013; 77: 85-92. Obrez A, Lee DJ, Organ-Boshes A, Chia –Chun Yuan J, Knight GW. A clinically oriented complete denture program for second-year dental students. J Dent Educ 2009; 73: 1194-1201. Henning K, Ey S, Shaw D. Perfectionism, the imposter phenomenon and psychological adjustment in medical, dental, nursing, and pharmacy students. Med Educ 1998; 32: 456-464. Newbury BD, Lowry RJ, Kamali F. The changing patterns of drinking, illicit drug use, stress, anxiety, and depression in dental students in a UK dental school: a longitudinal study. British Dent J 2002; 192: 646-649. Freeman RE. Dental students as operators: emotional reactions. Med Educ 1985; 19: 27-33. Piazza-Waggoner CA, Cohen LL, Kohli K, Taylor BK. Stress management for dental students performing their first pediatric restorative procedure. J Dent Educ 2003; 67: 542-548. Sukotjo C, Thammasitboon K, Howell H, Karimbux N. Students’ perceptions of prosthodontics in a PBL hybrid curriculum. J Prosthodont 2008; 17: 495-501. Curtis DA, Lind SL, Brear S, Finzen FC. The correlation of student performance in preclinical and clinical prosthodontic assessments. J Dent Educ 2007; 71: 365-372. Nikzad S, Azari A, Mahgoli H, Akhoundi N. Effect of a procedural video CD and study guide on the practical fixed prosthodontic performance of Iranian dental students. J Dent Educ 2012; 76: 354-359. Johnsen DC, Lipp MJ, Finkelstein M., Cunningham-Ford MA. Guiding dental student learning and assessing performance in critical thinking with analysis of emerging strategies. J Dent Educ 2012; 76: 1548-1558. Curtis DA, Lind SL, Dellinges M, Setia G, Finzen FC. Dental students’ self-assessment of preclinical examinations. J Dent Educ 2008; 72: 265-277. Simon FA, Aschenbrener CA. Undergraduate medical education accreditation as a driver of lifelong learning. J 7tepeklinik 15. 16. 17. 18. Contin Educ Health 2005; 25: 157-161. Cohen SN, Silvestri AR. Evaluation of describing and grading preclinical technical exercises. J Dent Educ, 1980; 44: 547-549. Feil PH, Reed T. The effect of knowledge of the desired outcome on dental motor performance. J Dent Educ 1988; 52: 198-201. Ferguson MB, Sobel M, Niederman R. Preclinical restorative training. J Dent Educ 2002; 66: 1159-1162. Ozkurt Z, Dikbas I, Kazazoğlu E. Pre-doctoral Prosthodontic Clinical Curriculum for Complete Dentures: Survey in Turkish Dental Schools. J Dent Educ 2013; 77: 93-98. 13 7tepeklinik 14 7tepeklinik 15 ORIGINAL ARTICLE Undergraduate students’ experience and self-assessed confidence in prosthetic dentistry Mezuniyet öncesi öğrencilerin protetik dişhekimliğindeki tecrübe ve özgüvenleri Assoc. Prof. Zeynep Özkurt-Kayahan Yeditepe University, Faculty of Dentistry, Department of Prosthodontics, Istanbul, Turkey. Prof. İdil Dikbaş Yeditepe University, Faculty of Dentistry, Department of Prosthodontics, Istanbul, Turkey. Received : 6 January 2016 Accepted : 29 February 2016 Corresponding author: Assoc. Prof. Zeynep Özkurt-Kayahan Yeditepe University, Faculty of Dentistry Department of Prosthodontics, Bağdat cad. No: 238 34728, Goztepe, Istanbul, Turkey Tel: +90 533 326 94 88 Fax: +902163636211 [email protected] SUMMARY Aim: The aim of this study was to assess the final year students’ experience and confidence in prosthetic dentistry within a dental school in Turkey. Materials and Methods: A questionnaire was prepared to assess the students’ experience of clinical skills in prosthetic procedures (n:44). Twenty questions were multiple-choice; 1 question was open-ended and 3 questions used a Likerttype scale ranging from 1 (very little confident) to 5 (very confident). The data were statistically analyzed. Results: Forty percent of the students thought that prosthodontics was the most difficult field in dentistry. Students rated themselves as being least confident in tooth preparation (2.89), making impression for post-core (2.84), determination of occlusal vertical dimension for complete (2.36) and removable partial dentures (2.21), followed by peripheral sealing for complete (2.50) and removable partial dentures (2.32). Conclusions: There are lots of subjects in which the students reported a lack of confidence that warrants greater emphasis in the undergraduate prosthodontic curriculum. Key words: Dental student, confidence, experience, prosthodontics. ÖZET Amaç: Bu çalışmanın amacı, Türkiye’deki bir dişhekimliği fakültesinde son sınıf öğrencilerinin protetik diş tedavisindeki tecrübe ve özgüvenlerini değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Öğrencilerin protetik prosedürlerdeki klinik becerilerini sorgulayan bir anket formu oluşturuldu (n:44). 20 soru çoktan seçmeli, 1 soru açık uçlu ve 3 soru Likert tipi (1-5) skala içerecek şekilde toplamda 24 soruluk formlar öğrencilere dağıtıldı. Sonuçlar istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Öğrencilerin %40’ı protetik diş tedavisinin dişhekimliğinin en zor alanı olduğunu bildirdi. Öğrenciler kendilerini en çok, diş kesimi (2,89), post ölçüsü alma (2,84), tam protezlerde oklüzal dikey boyut belirleme (2,36), parsiyel protezlerde oklüzal dikey boyut belirleme (2,21), tam protezlerde kenar şekillendirme (2,50) ve parsiyel protezlerde kenar şekillendirme (2,32) sırasında güvensiz hissettiklerini bildirdi. Sonuç: Protetik diş tedavisi ders müfredatında, öğrencilerin kendilerini yetersiz hissettikleri konular daha fazla vurgulanmalıdır. Anahtar kelimeler: Diş hekimliği öğrencisi, özgüven, tecrübe, prostodonti. 7tepeklinik 16 Self-assessed confidence in prosthetic dentistry INTRODUCTION regarding undergraduate dental students’ perceptions of Prosthodontics is one of the indispensable elements their dental education and preparedness for general dental of dental fields and is expected to remain so due to the practice;7-9,11,13-15 however, there is no information regarding high demand for this type of treatment approach in the students’ experience and self-assessed confidence about population. There are some speculations among dentists prosthetic dentistry, according to the authors’ knowledge. and health care planners that tooth loss and edentulism The aim of this study was to evaluate the final-year dental will decrease in the future as a result of improve¬ments students’ self-confidence about their work preparedness in in preventive dentistry, and an extended lifespan is also various aspects of prosthetic dentistry prior to graduation in expected in the future. All current prosthodontic services a private dental school in Turkey. 1 will be needed in the future, because millions of people are still without complete dentitions.2 If such expectations exist, MATERIALS AND METHODS the importance of knowledge and skills in prosthodontics Following Institutional Review Board approval, survey data will continue as the century progresses. Therefore, dental were collected from students near the end of their final 3 educators must spend considerable effort in educating their students to meet these continuing needs of patients.4 year at Yeditepe University, Faculty of Dentistry, Istanbul, Turkey in 2012. There were no identifiers in the survey, Dental education is regarded as a complicated and stressful and all participations were voluntary. It was stated at the procedure.5 One of the most critical components of dental beginning of the survey that all data collected would be kept education is clinical training. Integrating basic sciences strictly confidential and the anonymity of the participants with clinical training is a unique challenge. The learning was ensured. Prior to filling out the forms, students were environment is a formidable area especially for dental informed that they were not obliged to complete and return 6 students, because they are expected to be responsible for patient care under their clinical teachers’ observation.7 The positive learning environment should prepare students for their independent clinical practice life and contribute to their the questionnaire and the process had no relationship with academic performance or grading. In order to achieve validity and reliability, the survey was conducted on 30 students twice for one week. In the statistical analyses, the personal development.8 Cronbach’s alpha value was found as 0.850. In addition, the The ideal dental curriculum may be defined as one that Cohen’s kappa coefficients were greater than 0.7 for each always renovates itself to the needs of students’ and question, hence it was determined that the survey was valid dentistry profession.9 Although there are various methods and reliable. Then, the final-year dental students (n:48) were to evaluate the curriculum, assessment of students’ experience and confidence is of crucial importance,10 and this may improve the undergraduate education provided by the dental schools.11 It is likely for final-year dental students given the survey and completed it anonymously on the last lesson before the final examination. Survey lasted for one course period. to feel unprepared for their future professional life.5 Selfconfidence is a significant concern in all phases of dental The survey questions were developed by two associate curriculum, and may be a promoting factor to enter any professors in the prosthodontic department who had more post-graduate program. Self-confidence assessment of than 10 years of experience in the profession. The survey the students should guide their learning, because they have consisted of 2 sections with 24 questions, which were 12 a realistic sense of their own weaknesses, and they may have the opportunity to focus more on them. This is a perfect approach to increase their self-perceived preparedness for their future practice life.5 generally directed on students’ self-assessment of their preparedness for the post-graduate life. In the first section, 20 questions were multiple-choice, 1 question was openended and inquired about students’ opinion on tooth There are numerous references in the dental literature 7tepeklinik preparation. In the second section, there were 3 questions 17 used a Likert-type scale ranging from 1 (very little confident) teeth, respectively. The premolars were the types of teeth to 5 (very confident) to record perceived levels of confidence that posed the least difficulty in terms of tooth preparation for 3 fields of prosthodontic treatments: complete dentures, (2.3%). Eighty percent of the students stated that they would consult a specialist about difficult cases in their future removable partial dentures and fixed partial dentures. clinical practice. Eighty two percent wanted to pursue post- RESULTS graduate education in prosthodontics. The questionnaires were distributed to 48 students and returned by 44 students (92% return rate). Twenty-five were When respondents were asked to determine the top 3 most females and 19 were males. difficult cases in clinical practice, 84% had difficulties with the complete dentures on severely resorbed mandible, 77% Section 1 had difficulties with the overage edentulous patients, and Forty percent of the students thought that prosthodontics 64% had difficulties with Class III patients who need fixed was the most difficult field in dentistry. Only 7% of the partial dentures. respondents always had difficulties in prosthetic indications. When respondents were asked to identify their competence Forty five percent of the students found the minimum on various prosthodontic works, 25% of them thought that required number (n:10) of removable dentures (complete they were competent with the removable partial dentures; and partial) insufficient, and majority of the students thought and 39% of them thought that they were competent with that minimum number should be 16. However, a high the complete dentures, while the majority of them found majority stated that the minimum required number of fixed themselves competent with the fixed partial dentures (64%) partial dentures and post-core restorations were sufficient and post-core restorations (59%). Of the respondents, 77% (80% and 93%, respectively). could decide if an endodontically treated tooth requires a post-core restoration or not. Half of the respondents thought Section 2 that endodontists should not prepare the post spaces. The The students’ confidence levels about different fields of majority of the students had difficulties in preparing maxillary prosthodontic treatments; complete dentures, removable second (79%) and third molar teeth (96%). These ratios partial dentures and fixed partial dentures, are presented in were 46% and 78% for mandibular second and third molar Table 1, 2 and 3. Complete dentures Very confident 5 Confident 4 Neutral 3 Little confident 2 Very little confident 1 Mean n % n % n % n % n % first impression (alginate) 20 45.5 18 40.9 4 9.1 2 4.5 0 0 4.27 evaluating the suitability of individual impression tray 11 25 24 54.5 7 15.9 1 2.3 1 2.3 3.97 peripheral sealing with impression compound 2 4.5 5 11.4 13 29.5 17 38.6 7 15.9 2.5 final impression (zincoxide-eugenol) 0 0 9 20.5 21 47.7 4 9.1 10 22.7 2.65 arranging the occlusion rims 0 0 7 15.9 20 45.5 12 27.3 5 11.4 2.65 determination of vertical dimension 0 0 3 6.8 19 43.2 13 29.5 9 20.5 2.36 face-bow transfer 0 0 16 36.4 17 38.6 8 18.2 3 6.8 3.04 centric relation record 0 0 11 25 13 29.5 13 29.5 7 15.9 2.63 try-in 6 13.6 17 38.6 18 40.9 3 6.8 0 0 3.59 delivery of the denture to the patient 7 15.9 26 59.1 7 15.9 3 6.8 1 2.3 3.79 follow-up services 10 22.7 26 59.1 7 15.9 1 2.3 0 0 4.02 Table 1: Self- assessed confidence levels of students about complete dentures 7tepeklinik 18 Self-assessed confidence in prosthetic dentistry Removable partial dentures Very confident 5 Confident 4 Neutral 3 Little confident 2 Very little confident 1 Mean n % n % n % n % n % first impression (alginate) 14 35 22 55 4 10 0 0 0 0 3.68 preparation of rest seat and guiding planes 1 2.5 10 25 20 50 6 15 0 0 2.66 evaluating the suitability of individual impression tray 3 7.5 20 50 12 30 3 7.5 0 0 3.11 peripheral sealing with impression compound 1 2.5 3 7.5 19 47.5 11 27.5 6 15 2.32 final impression (alginate) 5 11.4 17 38.6 11 25 4 9.1 3 6.8 3.11 framework evaluation 1 2.5 11 27.5 23 57.5 4 10 1 2.5 2.89 arranging the occlusion rims 0 0 8 18.2 17 38.6 12 27.3 3 6.8 2.5 determination of vertical dimension 0 0 4 10 14 35 17 42.5 5 12.5 2.21 face-bow transfer 1 2.5 11 27.5 18 45 8 20 2 5 2.75 centric relation record 0 0 5 12.5 17 42.5 12 30 6 15 2.29 try-in 0 0 21 52.5 16 40 1 2.5 2 5 3.09 delivery of the denture to the patient 5 12.5 24 60 9 22.5 0 0 2 4.5 3.41 follow-up services 9 22.5 19 47.5 11 25 0 0 1 2.5 3.52 Table 2: Self- assessed confidence levels of students about removable partial dentures Fixed partial dentures Very confident Confident 4 Neutral 3 Little confident 2 Very little confident 1 Mean n % n % n % n % n % removing the existing crowns/bridges 6 13.6 12 27.3 18 40.9 7 15.9 1 2.3 3.34 tooth preparation 3 6.8 4 9.1 25 56.5 9 20.5 3 6.8 2.89 retraction cord insertion 3 6.8 10 22.7 17 38.6 10 22.7 4 9.1 32.5 first impression (heavy body elastomeric material) 2 4.5 14 31.8 24 54.5 3 6.8 1 2.3 3.3 second impression (light body elastomeric material) 1 2.3 14 31.8 23 52.3 5 11.4 1 2.3 3.2 interocclusal record 4 9.1 22 50 13 29.5 4 9.1 1 2.3 3.55 temporary crown construction 1 2.3 9 20.5 21 47.7 11 25 2 4.5 2.91 metal try-in 2 4.5 27 61.4 14 31.8 0 0 1 2.3 3.75 shade selection 5 11.4 21 47.7 14 31.8 3 6.8 1 2.3 3.59 porcelain try-in & occlusion control 3 6.8 13 29.5 21 47.7 6 13.6 1 2.3 3.25 cementation 6 13.6 26 59.1 9 20.9 3 6.8 0 0 3.93 post space preparation 2 4.5 16 36.4 14 31.8 11 25 1 2.3 3.16 making impression for post-core 1 2.3 9 20.5 19 43.2 12 27.3 3 6.8 2.84 try-in of post-core 4 9.1 26 59.1 10 22.7 2 4.5 2 4.5 3.64 cementation of post-core 9 20.5 24 54.5 9 20.5 1 2.3 1 2.3 3.89 Table 3: Self- assessed confidence levels of students about fixed partial dentures 7tepeklinik 19 DISCUSSION Unlike other special areas of dental practice, the heart of the dental profession has been prosthetic dentistry, which is performed by general dentists.16 Presently, there is considerable need and demand for extensive prosthodontic services and the need has been projected to grow. The demand for prosthetic treatments would likely increase in the future, particularly with the increased usage of new materials and treatment modalities. The objective of any prosthodontic service is to restore the patient to normal function, contour, esthetics, speech, and health. The key to success is a thorough diagnosis, understanding the patient’s desires and expectations, and following a standardized sequence of treatment.17 The goal of the dental school is to prepare dental students to practice dentistry.18 Currently, there is growing trend in Turkey to open new dental schools, due to the increasing popularity of the dentistry profession. Therefore, revision of educational programs and updating dental education curriculum are necessary to be compatible with other dental faculties in developed countries.19 One method to assess a curriculum recommended by educators is to evaluate the students’ self-reported confidence, whether they are adequately prepared for the prosthodontic portion of their dental practice.18,20 Accurate self-assessment is an important attribute to develop in dental students.20 There are several studies which investigated the dental students’ perceptions of their dental education,7,9,11,13 self-perceived preparedness for general dental practice,8,14,15 and students’ evaluation of their prosthodontic curriculum.18 The results of this study report the final year dental students’ experience and self-reported confidence when performing prosthetic procedures at Yeditepe University Faculty of Dentistry. The high response rate (92%) is satisfactory to draw a general conclusion on the dental school’s general condition. Prosthodontics was the most difficult field in dentistry according to 40% of the students. On the other hand, 82% of the respondents wanted to pursue post-graduate education in prosthodontics, and 80% stated that they would consult to a specialist in difficult cases in their future clinical practice. These results may be related to the extensive area of the field. There are lots of topics that prosthetic dentistry includes such as; fixed prosthodontics, removable prosthodontics, temporomandibular disorders, implant prosthesis, maxillofacial prosthesis and gerodontology.18 Although students are not responsible of performing clinical procedures of all prosthodontic topics during their education, they are provided with didactic knowledge regarding the basic principles of these topics. The majority of the students (70%) stated that they occasionally had difficulties in prosthetic indications. Only 7% of them indicated that they always experienced difficulty. The reason for such a result may be the integrated clinic where the students provide patient care, which is not limited to only one single discipline. The students have the opportunity to disperse the clinical period to any type of treatment necessary for the patients. They probably learn overall evaluation of the cases in this type of clinical design and perform all required treatments including endodontic, periodontal and minimal invasive surgical treatments. Completing a patient care from diagnosis to delivery of the prosthesis under their experienced clinical teachers’ supervision appears to be beneficial for their prosthetic practices in the future. A positive learning environment should focus on learning, rather than performance. The students are accustomed to focus only on examinations, higher grades and completion of the requirements for graduation.5 In the last few years, the total number of patients treated by the students has decreased in Yeditepe University. Although the learning curve of each individual may differ, there should still be a minimum threshold clinical experience for a dental student to be deemed competent. Besides, the quality of patient care including diagnosis, treatment planning, decision making, pre-prosthetic mouth preparation, and laboratory and clinical skills are also crucial factors. In the present study, 45% of the students believed the minimum number (n:10) of removable dentures (complete and partial) required for graduation was inadequate, and they thought it should be increased to 16. A high majority (80-93%) stated that the minimum required number of fixed partial dentures and postcore restorations were adequate, respectively. Any further reductions in requirements may significantly compromise educational quality. Furthermore, when the competence of students was evaluated, fixed prosthodontics was among the topics for which they believed they were best prepared (64%), while they were least prepared for removable partial dentures (25%). They also regarded themselves as being well prepared for post-core restorations (59%), and 77% indicated that they could decide if an endodontically treated tooth requires a post-core or not. This may be explained by the initiation of practices with removable dentures during the inexperienced phase of their educational lives. Fixed partial dentures and post-cores may appear easier as they acquire more competence, and their manipulative skills progress throughout the education. Therefore, it is likely that they consider the required number for fixed partial dentures and post-cores as adequate, and believe they are competent in these fields. 7tepeklinik 20 Self-assessed confidence in prosthetic dentistry Another finding of the present study was that students had difficulties in preparing maxillary second and third molars (79%, 96%), and mandibular second and third molars (46%, 78%). This is an expected finding due to the location of these teeth. Limited degree of mouth opening is also a contributing factor on the difficulty of molar tooth preparation. Development of skills in terms of molar tooth preparation including difficult cases with limited mouth opening and/or tilted molars should be given priority by faculty in order to report higher levels of confidence in the future. When respondents were asked to determine the top 3 most difficult edentulous cases in clinical practice, 84% thought that the most difficult procedure was complete denture on severely resorbed mandible. The achievement of optimum denture stability is difficult for conventional complete dentures due to a lack of predictable outcome and variation in the patient’s ability to adapt to complete dentures especially in the mandible.21 Recently, the trend toward implant prostheses has increased in edentulous patients; however, this treatment can be out of reach for patients who fail to qualify or those who do not have sufficient resources to afford it.22 Another solution is the neutral zone concept that implies acquired muscle control by tongue, lips, and cheeks toward the denture stability. By employing the neutral zone concept, the dislodging muscle energy can easily become a retentive and stabilizing force, especially for mandibular complete dentures.23 Both treatment approaches are not included in undergraduate clinical education. In addition, 77% of respondents had difficulties with the overage edentulous patients. This is probably the most difficult group of edentulous patients to manage. In the elderly, the physiological state reduces patients’ ability to adapt to oral rehabilitation and degrades the patient’s oral condition.24 Furthermore, these patients also frequently have a larger number of medical problems.25 Among the respondents, 64% had difficulties in patients with Class III malocclusion who need fixed partial dentures. Although undergraduate students do not treat patients with severe Class III malocclusion who need complicated treatments, including orthodontics and prosthodontics, they can make short-span bridges. The main complaints of these patients are masticatory difficulty and poor esthetics. The clinician must understand how the malocclusion affects the patient esthetically, functionally, and biologically. Prosthetic rehabilitation may be indicated to establish an acceptable occlusal vertical dimension, and prosthodontic approach using fixed restorations can provide exceptional strength, 7tepeklinik function and esthetics.26 This type of treatment is the topic of post-graduate prosthodontic education. The scoring regarding self-confidence levels of various aspects of prosthetic dentistry revealed that, determination of occlusal vertical dimension (OVD) both for complete (2.36) and removable partial dentures (2.21) was the area where students felt the lowest confidence followed by peripheral sealing with impression compound for complete (2.50) and removable partial dentures (2.32). Determining appropriate OVD in the treatment of the edentulous patient is an important but critical procedure in practice. Incorrect determination of the OVD may result in failure of complete denture treatment. Although various methods including physiologic rest position, swallowing, phonetics, esthetic and extra-oral measurements for determining OVD have been described, establishing an appropriate vertical dimension remains challenging. There is no single precise scientific method for determining the correct OVD.27 Students enrolled in Yeditepe University use extraoral measurements, Niswonger technique, phonetics and esthetics for establishing the OVD.28 Determining of OVD is related to clinical experience of dentists, and clinical sense with respect to this ability also develops as time progresses. Students rated themselves as being least confident in tooth preparation (2.89) for fixed prosthodontics. This may be related to minimal clinical experience, visual errors or anatomic variations. The form of prepared teeth and the amount of tooth structure removed are important contributors to the mechanical, biological and esthetic success of the fixed dental prosthesis. Clinical guidelines should be developed to optimize success in fixed prosthodontics.29 Another area in which the students reported low levels of confidence was the making impression for post-core (2.84). This may be explained by limited area of the post spaces, limited view of the impression area or necessity of an assistant during making impression for post-core. Students enrolled in Yeditepe University use indirect technique, a valuable technique for the dental practitioners,30 to fabricate a cast post-core. Development of skills in terms of making impression for post-core may be given priority by educators, or direct impression technique for post-core may be emphasized in which the students can perform independently. The limitations of the present study is that only one school is included where the study was conducted on a group of students, and definitely reflects the opinions of only a limited group. Future studies performed in different dental schools 21 with higher sample size that focus on various aspects of prosthodontic education will be supportive in developing strategies to deliver the best information to dental students. CONCLUSIONS This is the first study about students’ self assessment on prosthodontic program conducted in a Turkish dental school. To evaluate the difficulty of prosthetic dentistry successfully prior to graduation, students’ perception should be taken into account. Not only would this help to improve the curriculum, but it would also increase students’ level of confidence with their future clinical practice. According to results, it can be clearly observed that dental students do not feel themselves well prepared regarding some clinical topics, such as removable partial dentures. Educators should determine major missing areas that need further improvement, and give priority to enhance the way information and experience regarding these topics are conveyed. The authors suggest that this survey should be conducted in other Turkish dental schools to determine the overall country situation and to make comparison between them. 7tepeklinik 22 Self-assessed confidence in prosthetic dentistry REFERENCES 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. Douglass CW, Watson AJ. Future needs for fixed and removable partial dentures in the United States: J Prosthet Dent 2002;87:9-14. Goodacre CJ. Predoctoral fixed prosthodontics education. J Prosthet Dent 1990;64:319-25. Lang BR. A review of traditional therapies in complete dentures. J Prosthet Dent 1994;72(5):538-42. Lang LA, Holmes DC, Passon C, Trombly RM, Astroth JD, Tavel AF. Introducing dental students to clinical pa¬tient care: the complete denture prosthodontics transition clinic. J Prosthodont 2003;12:206-10. Divaris K, Barlow PJ, Chendea SA, Cheong WS, Dounis A, Dragan IF, Hamlin J, Hosseinzadeh L, Kuin D, Mitrirattanakul S, Mo’nes M, Molnar N, Perryer G, Pickup J, Raval N, Shanahan D, Songpaisan Y, Taneva E, Yaghoub-Zadeh S, West K, Vrazic D. The academic environment: the students’ perspective. Eur J Dent Educ 2008;12 Suppl 1:120-30. Valachovic RW. Making science clinically relevant. J Dent Educ 1997;61:434-6. Gerzina TM, McLean T, Fairley J. Dental clinical teaching: perceptions of students and teachers. J Dent Educ 2005;69:1377-84. Manakil J, George R. Self-perceived work preparedness of the graduating dental students. Eur J Dent Educ 2013;17(2):101-5. Shetty VB, Shirahatti RV, Pawar P. Students’ perceptions of their education on graduation from a dental school in India. J Dent Educ 2012;76:1520-6. Henzi D, Davis E, Jasinevicius R, Hendricson W. In the students’ own words: what are the strengths and weaknesses of the dental school curriculum? J Dent Educ 2007;71:632-45. Nicolas E, Baptiste M, Roger-Leroi V. Clermont-Ferrand dental school curriculum: an appraisal by last-year students and graduates. Eur J Dent Educ 2009;13:93-9. Polychronopoulou A, Divaris K. Perceived sources of stress among Greek dental students. J Dent Educ 2005;69:687-92. Cardall WR, Rowan RC, Bay C. Dental education from the students’ perspective: curriculum and climate. J Dent Educ 2008;72:600-9. Honey J, Lynch CD, Burke FM, Gilmour AS. Ready for practice? A study of confidence levels of final year dental students at Cardiff University and University College Cork. Eur J Dent Educ 2011;15:98-103. Yiu CK, McGrath C, Bridges S, Corbet EF, Botelho MG, Dyson JE, Chan LK. Self-perceived preparedness for dental practice amongst graduates of The University 7tepeklinik 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. of Hong Kong’s integrated PBL dental curriculum. Eur J Dent Educ 2012;16:e96-e105. McGivney GP. Advanced education in prosthodontics. J Prosthet Dent 1990;64:334-41. Duncan JP, Taylor TD. Simplified complete dentures. Dent Clin North Am 2004;48:625-40. Haug SP, Brown DT, Goodacre CJ, Cerimele BJ. Recent graduates’ and current dental students’ evaluation of their prosthodontic curriculum. J Prosthet Dent 1993;70:361-71. Dikbas I, Ozkurt Z, Kazazoglu E. Predoctoral prosthodontic curricula on removable partial dentures: survey of Turkish dental schools. J Dent Educ 2013;77:85-92. Curtis DA, Lind SL, Dellinges M, Setia G, Finzen FC. Dental students’ self-assessment of preclinical examinations. J Dent Educ 2008;72:265-77. Panek H, Krawczykowska H, Dobosz A, Napadłek P, Panek BA, Sosna-Gramza M. Follow-up visits as a measure of adaptation process to removable prostheses. Gerodontology 2006;23:87-92. Salinas TJ.Treatment of edentulism: optimizing outcomes with tissue management and impression techniques. J Prosthodont 2009;18:97-105. Beresin VE, Schiesser FJ. The neutral zone in complete dentures. J Prosthet Dent 2006;95(2):93-100. Ivanhoe JR, Cibirka RM, Parr GR.Treating the modern complete denture patient: a review of the literature. J Prosthet Dent 2002;88:631-5. Quirino MR, Birman EG, Paula CR. Oral manifestations of diabetes mellitus in controlled and uncontrolled patients. Braz Dent J 1995;6:131-6. Sakar O, Beyli M, Marsan G. Combined prosthodontic and orthodontic treatment of a patient with a Class III skeletal malocclusion: a clinical report. J Prosthet Dent 2004;92: 224-8. Mays KA. Reestablishing occlusal vertical dimension using a diagnostic treatment prosthesis in the edentulous patient: a clinical report. J Prosthodont 2003;12:30-6. Ozkurt Z, Dikbas I, Kazazoglu E. Predoctoral prosthodontic curriculum for complete dentures: survey in Turkish dental schools. J Dent Educ 2013;77:93-8. Goodacre CJ. Designing tooth preparations for optimal success. Dent Clin N Am 2004;48: 359-85. Pitigoi-Aron G, Streacker AB, Schulze KA, Geissberger M. Accuracy of cast posts and cores using a new investigative method. Gen Dent 2012;60:e153-7. 23 ÖZGÜN ARAŞTIRMA Mandibular 1. ve 2. büyük azı dişlerinin mezial köklerindeki isthmus tipi ve oranlarının değerlendirilmesi: histolojik yöntem Evaluation of the incidence and type of isthmus in mesial root canals of mandibular first and second molar teeth: a histological method Dr. Güher Barut Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı, İstanbul Prof. Dr. Faruk Haznedaroğlu İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı, İstanbul Geliş Tarihi : 17 Kasım 2015 Kabul Tarihi : 22 Şubat 2016 Yazışma adresi: Dr. Güher Barut Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı Bağdat Caddesi No:238 Göztepe İstanbul E-mail: [email protected] Tel: 0216 363 60 44-6466 ÖZET Amaç: Bu çalışmanın amacı, mandibular 1. ve 2. büyük azı dişlerinin mezial köklerindeki isthmus tipi ve oranlarının kuronal, orta ve apikal bölümlerinden alınan histolojik kesitler üzerinde değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: 100 adet çekilmiş mandibular 1. ve 2. büyük azı dişlerinin mezial kökleri kullanılmıştır. Kök ucu gelişimi tamamlanmış, kırık, çatlak olmayan ve kanal tedavisi girişiminde bulunulmamış dişler çalışmaya dahil edilmiştir. Distal köklerinden ayrılan mezial kökler kullanım zamanına kadar %10’luk formalin içinde bekletilmiştir. Örnekler kuronal, orta ve apikal bölgelere ayrılarak parafin bloklara gömülmüştür. Hematoksilen-eozin ile boyanan toplamda 30 adet kesit görüntüsü ışık mikroskobunda x40 büyütme altında incelenmiştir. İsthmus sınıflaması Hsu & Kim’e göre yapılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Sonuçlar, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirilmiştir. Bulgular: Mezial köklerde isthmus görülme oranları kuronal bölgede %86, orta bölgede %72 ve apikal bölgede %84’tür. En sık karşılaşılan isthmus tipi ise kuronalde %70, ortada %56 ve apikalde %62 oranı ile tip V olarak tespit edilmiştir (p<0.05). Sonuç: Alt molar dişlerin mezial köklerinde gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda isthmus görülme sıklığının çok yüksek olduğu saptanmıştır. İsthmus varlığı dikkate alındığında, bu alanlara yönelik etkin yıkama ve şekilllendirme yöntemleri ile kök kanal tedavisi başarısı arasındaki ilişkinin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Anahtar Kelimeler: İsthmus, mandibular büyük azı, mezial kök, kanal morfolojisi, histolojik SUMMARY Aim: The aim of this study is to investigate ex vivo the incidence and type of root canal isthmuses in the coronal, middle and apical part of the mesial root of mandibular first and second molars by histological sections. Materials and methods: One hundred extracted mesial roots of human mandibular first and second molars with mature roots were selected. The mesial roots were sectioned from the distal roots and were kept in 10% formalin until use. The roots were demineralized in 10% formic acid for 28 days. The coronal, middle and apical thirds of the decalcified roots were dissected and embedded in paraffin. A total of thirty semi-serial sections of each root were mounted on glass slabs, stained with hematoxylin eosin and examined under an optical microscope at x40 magnification. The evaluation of the incidence and types of isthmus was based on the classification by Hsu & Kim. All data were statistically analyzed by the Kruskal-Wallis test. The statistical significance level was established at 0.05. 7tepeklinik 24 Mezial köklerde isthmus değerlendirilmesi Results: The incidence of isthmus in mesial roots were 86% GEREÇ VE YÖNTEM in coronal, 72% in middle and 84% in apical regions (p<0.05). Bu çalışma, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi The most prevalent isthmus type in coronal (70%), middle Endodonti Anabilim Dalı Kliniği ve İ.Ü.Tıp Fakültesi (56%) and apical (62%) parts was type V (p<0.05). Onkoloji Enstitüsü Patoloji bölümünde gerçekleştirilmiştir. Conclusion: The incidence of root canal isthmus in Çalışmaya başlamadan önce İ.Ü. Tıp Fakültesi Etik Kurulu’na mesial root of mandibular first and second molars is high. başvurulmuştur. Başvuru sonucunda, 13.10.2014 tarih ve Therefore, cleaning and shaping of these isthmuses are a 21 sayı numarası ile onay alınmıştır. major challenge during root canal treatment. Keywords: Isthmus, mandibular molar, mesial root, canal Örnek Dişlerin Seçimi morphology, histological Çalışmamızda, çekim nedenleri bilinmeyen 100 adet insan alt 1. ve 2. büyük azı dişi kullanılmıştır. Kullanılacak örnek GİRİŞ dişlerin mezial kökleri, hem görsel hem de radyografik olarak Kök kanallarındaki kimyasal ve mekanik hazırlığın amacı incelenmiştir. Bu amaçla, bukko-lingual ve mezio-distal yönde kök kanal sisteminde yeterli temizliği sağlamaktır. Kök kanal dijital radyografiler alınmıştır (Kodak 2100 Rvg, Rochester, tedavisinin başarısında kanal morfolojisinin önemli bir rol NY, USA). Bukko-lingual yönde alınan radyografiler üzerinde, oynadığı bilinmektedir. Kök kanal sisteminde, ana kanalın ImageJ Software (National Institutes of Health, Bethesda, yanı sıra aksesuar, lateral ve C-şekilli kanallar, isthmus MD, USA) programı yardımıyla Schneider tekniğine göre alanları, özellikle kök ucunda delta ve dallanmalar, kanallar kök eğimleri saptanmıştır. Bu veriler ışığında örnek dişlerin arası bağlantıların varlığı bir çok araştırmacı tarafından radyolojik değerlendirmesi sonucunda; kök eğimlerinin 10˚- bildirilmiştir . Kök kanal anatomisinin karmaşık yapısı 25˚ aralığında bulunan, tek foramende sonlanan (Weine tip sebebiyle mekanik temizliğin yeterli olmadığı, bu yapıların II) iki ayrı kök kanalına sahip olan örnekler dahil edilmiştir. bakteri ve nekrotik pulpa dokuları için rezervuar görevi Yapılan görsel değerlendirmede ise, kök gelişiminin yaparak endodontik tedavi başarısızlığından sorumlu tamamlanmış olmasına ve rezorpsiyon, çürük, çatlak ve kırık olduğu bilinmektedir . Alt molar dişler sıklıkla tedavi edilen gibi nedenlerle kök bütünlüğünün bozulmamış olmasına diş grubu olmakla birlikte kök kanal konfigürasyonlarının en dikkat edilmiştir. Kalsifikasyon, iç rezorpsiyon gibi patolojiye sık karşılaşıldığı dişlerdir . sahip olan veya daha önceden kök kanal tedavisi girişimi 1, 2, 3 4, 5 1 olan dişler çalışmaya dahil edilmemiştir. Kök kanalı konfigürasyonlarını inceleyen çalışmalarda polyester reçine ölçüler, şeffaflaştırma ve radyografi gibi Örnek Dişlerin Hazırlanması metodlar kullanılmıştır. Literatürde bu metodların yanı Çalışmada kullanılacak dişler üzerindeki yumuşak doku sıra, micro-computed tomografi (mCT)11 ve cone-beam artıkları bisturi yardımıyla uzaklaştırılmış, diş taşı ve sert doku computed tomografi (CBCT)12,13 kullanılan çalışmalar da artıkları da scaler yardımıyla temizlendikten sonra, seçilen bulunmaktadır. örnek dişlerin mezial kökleri, boyları kök ucundan itibaren 2,6-10 12 mm olacak şekilde, aeratöre takılan 014 numaralı bir Weine ve ark. gibi alev uçlu frez (Jota, Swiss) yardımıyla su soğutması altında araştırmacılar kök kanallarında var olan isthmus ve kesilerek ayrılmıştır. Örnek dişler, pulpa fiksasyonunun kanal konfigürasyonları için sınıflamalar geliştirmişlerdir. sağlanması için kullanılacakları zamana kadar %10 formalin Vertucci’nin kendi adıyla anılan sınıflaması sıklıkla kullanılan çözeltisinde, 8 hafta süreyle saklanmıştır. 14 Pineda & Kuttler 15 ve Vertucci 2 ve en çok bilinen sınıflamalardan biridir. Bu araştırmacıların yanı sıra Hsu & Kim’in16 yapmış olduğu sınıflama da isthmus Histolojik Değerlendirme tiplerinin incelendiği birçok çalışmada kullanılmıştır Fiksasyon işleminden sonra, örnek dişler dekalsifikasyon . 17-19 Bu çalışmanın amacı, mandibular molar dişlerin mezial amacıyla içinde 40 ml, %10 formik asit bulunan plastik tüplere köklerindeki isthmus tipi ve oranlarının kuronal, orta ve konmuş ve oda sıcaklığında dört hafta süreyle bekletilmiştir. apikal bölümlerinden alınan histolojik kesitler üzerinde Dekalsifiye olan örnek dişler, kuronal, orta ve apikal olarak değerlendirilmesidir. 3 bölgeye ayrılarak doku takip kasetleri içine alınmıştır. 7tepeklinik 25 Sonrasında ise 12 saat boyunca doku takip cihazında işleme tabi tutulmuştur. Parafine alınan örneklerden mikrotom (Leica Biosystems, Germany) kullanılarak her bir bölgeden 10 adet olmak üzere 3-5 mikron kalınlığında kesitler alınmıştır. Lamlar üzerine alınan kesitler hematoksilen-eozin ile boyanmıştır. Daha sonra, ışık mikroskobunda (Olympus BX60, Japan) x40 büyütme altında incelenmek üzere bir örneğin apikal, orta ve kuronal olmak üzere her bölgesinden 10 adet olmak üzere toplamda 30 adet kesit seçilmiştir. Seçilen kesitlerden alınan dijital görüntüler kodlanmış ve bilgisayar ortamına taşınmıştır. Görüntüler Adobe Photoshop CS4 Extended (Adobe Systems Inc, San Jose, California) yardımıyla birleştirilmiştir. Elde edilen görüntüler tek bir Resim 3: Çalışmamızda kullandığımız örnek dişler arasında Tip III isthmus varlığı Tip III: Aralarında farkedilebilir derecede bir bağlantı olan üç kanal varlığı (Resim 3) araştırıcı tarafından incelenmiş olup, isthmus sınıflaması Hsu & Kim16’e göre yapılmıştır. Buna göre; Resim 4: Çalışmamızda kullandığımız örnek dişler arasında Tip IV isthmus varlığı Tip IV: Ana kanalın isthmusa uzantı yapması (Resim 4) Resim 1: Çalışmamızda kullandığımız örnek dişler arasında Tip I isthmus varlığı Tip I: Aralarında bir bağlantı olmaksızın iki kanal varlığı (Resim 1) Resim 5: Çalışmamızda kullandığımız örnek dişler arasında Tip V isthmus varlığı Tip V: İki kanal arasında tam bir bağlantı veya koridorun varlığı (Resim 5) olan isthmuslardır. Resim 2: Çalışmamızda kullandığımız örnek dişler arasında Tip II isthmus varlığı Tip II: Aralarında farkedilebilir derecede bir bağlantı olan iki kanal varlığı (Resim 2) İstatistiksel değerlendirme Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler NCSS (Number Cruncher Statistical System) 2007 Statistical Software (Utah, USA) paket programı kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde gruplar arası karşılaştırmalarda Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Sonuçlar, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirilmiştir. 7tepeklinik 26 Mezial köklerde isthmus değerlendirilmesi BULG ULAR Çalışmamızda elde edilen bulgular verilmiştir. Tablo 1’de Kullandığımız alt molar dişlerin mezial köklerinde Bölge Kuronal isthmus görülme sıklığı; kuronal bölgede %86, orta bölgede %72 ve apikal bölgede %84 oranındadır. Orta İsthmus Tipi % 1 14 2 1 4 15 5 70 1 28 2 4 4 12 5 56 1 16 2 5 TARTIŞMA Apikal 3 3 Literatürde alt molar 4 14 dişlerde bulunan isthmus 5 62 tiplerinin incelendiği çalışmalarda 100 ile Tablo 1: Örneklerin kuronal, 330 arasında değişen orta ve apikal kısımlarındaki sayıda diş kullanıldığı isthmus tiplerinin oranları görülmektedir2, 20, 21. Bazı çalışmalarda, çok az sayıda (20, 50 adet) diş kullanıldığı da görülmüştür11,17. Bu nedenle yüz adet dişin böyle bir değerlendirme için yeterli bir sayı olabileceği kabul edilmiştir. İsthmusların tiplerine göre sınıflandırılmasında Teixeira ve ark.17 Mehrvarzfar ve ark.’nın19 çalışmalarında olduğu gibi Hsu & Kim’in16 sınıflaması kullanılmıştır. Bulgularımıza göre, alt molar dişlerin mezial köklerinde isthmus görülme sıklığı; kuronal bölgede %86, orta bölgede %72 ve apikal bölgede %84 oranındadır. Bu sonuçlar, Von Arx22 ve Gu ve ark.23 gibi araştırmacılar ile paralellik göstermektedir. Çalışmamızda incelenen örneklerin, kuronal bölgesinde rastlanan isthmusların %70 oranında, orta bölgesinde %56 oranında, apikal bölgesinde ise %62 oranında Tip V olduğu gözlenmiştir. Bu bulgumuz da, Tip V’ in en sık görülen isthmus tipi olduğunu bildiren pek çok çalışma tarafından desteklenmektedir11,16,24. Bizim bulgularımıza göre, apikal bölgede %16 oranında Tip I, %5 oranında Tip II, %3 oranında Tip III, %14 oranında Tip IV ve %62 oranında Tip V isthmus bulunmuştur. Choudary & Kiran 18 çalışmasında, bizim bulgularımızdan farklı olarak, benzer dişlerin apikal bölgesinde, Tip I ve Tip III isthmusa rastlanmazken, %26,6 oranında Tip II, %41 oranında Tip IV ve %32,3 oranında Tip V isthmus varlığı bildirmişlerdir. Teixeira ve ark.17 çalışmalarında, apikal bölgede %54 oranında Tip I ve %23 oranında Tip V isthmus varlığı tespit etmişlerdir. Sonuçlar arasındaki uyumsuzluğun, çalışmaların farklı toplumlar ve yaş gruplarına ait dişler üzerinde yapılmış olmasından kaynaklanabileceği düşünülmüştür. 7tepeklinik SONUÇLAR Alt molar dişlerin mezial köklerinde gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda isthmus görülme sıklığının çok yüksek olduğu saptanmıştır (%86). Bu anatomik yapı özellikle enfekte kök kanallarında kök kanalı tedavi başarısı yönünden ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bulgularımız ışığında, isthmus varlığı dikkate alındığında bu alanlara yönelik etkin yıkama ve şekilllendirme yöntemleri ile kök kanal tedavisi başarısı arasındaki ilişkinin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. 27 KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. Skidmore AE, Bjørndal AM. Root canal morphology of the human mandibular first molar. Oral Surg Oral Med Oral Pathol. 1971; 32, 778-84. Vertucci FJ. Root canal anatomy of the human permanent teeth. Oral Surg Oral Med Oral Pathol.1984;58:589-99. Dankner E, Friedman S, Stabholz A. Bilateral C shape configuration in maxillary first molars. J Endod. 1990;16:601-3. Segura-Egea JJ, Jimenez-Pinzon A, Rios-Santos JV. Endodontic theraphy in a 3-rooted mandibular first molar importance of a thorough radiographic examination. J Can Dent Assoc. 2002;68:541-4. 5. Jung IY, Seo MA, Fouad AF, Spangberg LSW, Lee SJ, Kim HJ, Kum KY. Apical anatomy in mesial and mesiobuccal roots of permanent first molars. J Endod. 2005;31:364-368. Weine FS. Case report: three canals in the mesial root of a mandibular first molar(?). J Endod. 1982;8:517-20. Weine FS, Pasiewicz RA, Rice RT. Canal configuration of the mandibular second molar using a clinically oriented in vitro method. J Endod. 1988;14:207-13. Bram SM, Fleisher R. Endodontic therapy in a mandibular second bicuspid with four canals. J Endod. 1991;17, 513-5. Kartal N, Yanikoğlu F. The incidence of mandibular premolars with more than one root canal in a Turkish population. J Marmara Univ Dent Fac. 1992;1:203-10 Çalışkan MK, Pehlivan Y, Sepetçioğlu F, Türkün M, Tuncer SS. Root canal morphology of human permanent teeth in a Turkish population. J Endod. 1995;21:200-4. Mannocci F, Peru M, Sherriff M, Cook R, Pitt Ford TR. The isthmuses of the mesial root of mandibular molars: a micro-computed tomographic study. Int Endod J. 2005;38:558-63. Matherne RP, Angelopoulos C, Kulild JC, Tira D. Use of cone-beam computed tomography to identify root canal systems in vitro. J Endod. 2008;34:87-9. Lee JH, Kim KD, Lee JK, Park W, Jeong JS, Lee Y, Gu Y, Chang SW, Son WJ, Lee WC, Baek SH, Bae KS, Kum KY. Mesiobuccal root canal anatomy of Korean maxillary first and second molars by cone-beam computed tomography. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 2011;111:785-91. Weine FS, Healey HJ, Gerstein H, Evanson, L. Canal configuration in the mesiobuccal root of the maxillary first molar and its endodontic significance. Oral Surg Oral Med Oral Pathol. 1969;28:419-25. Pineda F, Kuttler Y. Mesiodistal and buccolingual roentgenographic investigation of 7,275 root canals. Oral Surg Oral Med Oral Pathol. 1972;33:101-10. 16. Hsu YY, Kim S. The resected root surface: the issue of 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. canal isthmuses. Dent Clin North Am. 1997;41:52940. Teixeira FB, Sano CL, Gomes BPFA, Zaia AA, Ferraz CCR, Souza-Filho FJ. A preliminary in vitro study of the incidence and position of the root canal isthmus and mandibular first molar. Int Endod J. 2003;36:276-80. Choudary M, Kiran C. Isthmuses of the mesial root of mandibular first molar- An spiral computed tomographic study. Endodotology. 2010;22:48–52. Mehrvarzfar P, Akhlagi NM, Khodaei F, Shojaee G, Shirazi S. Evaluation of isthmus prevalence, location, and types in mesial roots of mandibular molars in the Iranian Population. Dent Res J. 2014;11:251-6. Sert S, Aslanalp V, Tanalp J. Investigation of the root canal configurations of mandibular permanent teeth in the Turkish population. Int Endod J. 2004;37:494-9. Al-Qudah AA, Awawdeh LA. Root and canal morphology of mandibular first and second molar teeth in a Jordanian population. Int Endod J. 2009;42:775-84. Von Arx T. Frequency and type of canal isthmuses in first molars detected by endoscopic inspection during periradicular surgery. Int Endod J. 2005;38:160-8. Gu LS, Wei X, Ling JQ, Huang X. A microcomputed tomographic study of canal isthmuses in the mesial root of mandibular first molars in a Chinese population. J Endod. 2009;35:353-6. Harris SP, Bowles WR, Fok A, McClanahan SB. An Anatomic Investigation of the Mandibular First Molar Using Micro–Computed Tomography. J Endod. 2013;39:1374–1378. 7tepeklinik 28 7tepeklinik 29 ORIGINAL ARTICLE Awareness, knowledge and attitudes of dental students in Yeditepe University Faculty of Dentistry towards individuals with HIV/ AIDS Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerinin HIV/ AIDS konusundaki farkındalıkları, bilgi düzeyleri ve tutumları Dt.Murat Günbatan İstanbul University, Faculty of Dentistry, Department of Oral and Maxillofacial Surgery, İstanbul Turkey Dt. Berk Tolonay İstanbul University, Faculty of Dentistry, Department of Restorative Dentistry, İstanbul Turkey Assoc. Prof. Ceyda Özçakır Tomruk Yeditepe University, Faculty of Dentistry, Department of Oral and Maxillofacial Surgery, İstanbul Turkey Assist. Prof. Gonca Duygu Çapar Trakya University, Department of Oral and Maxillofacial Surgery, Faculty of Dentistry, Edirne, Turkey. Received : 16 November 2015 Accepted : 19 February 2016 Corresponding author: Assist. Prof. Gonca Duygu Çapar Department of Oral and Maxillofacial Surgery, Faculty of Dentistry, Trakya University, Edirne, Turkey. Trakya Üniversitesi Rektörlüğü Balkan Yerleşkesi 22030, Edirne, TURKEY Email: [email protected] Tel: 0 (284) 236 45 51 SUMMARY Aim: The main objective of this study was to evaluate the dental students’ knowledge and awareness about HIV/ AIDS, transmission routes of HIV/AIDS, diagnosing tests, body fluids contaminated by HIV and oral symptoms of AIDS. A secondary aim was to assess the need for additional education about HIV/AIDS. Materials and Methods: A questionnaire including 77 questions was used to evaluate the dental students’ knowledge levels, awareness and attitudes towards HIV/ AIDS(n:250). Kruskal Wallis test, Mann Whitney U test, Continuity (Yates) Correction, Chi square test and Fisher Exact Chi square test were used for statistical analysis of data. p< 0.05 was set significant. Results: Overall, the response rate was 90.9%. The mean age of the students were 21.66 years. Among the respondents the level of knowledge of risk groups (94%) and transmission routes was high (85.7%). The knowledge level of HIV diagnosing tests except ELISA, were low (63.5%). All of the students answered correctly the blood as a body fluids containing HIV virus. However, their knowledge level about saliva, breast milk, cerebrospinal fluid and feces were low (52.5%). Regarding intraoral manifestations, the fifth grade students had significantly higher knowledge than the first grade students respectively, (95.3% and 15.3%). The majority of the students (90.8%) thought that each patient should be considered potentially infections. Most of the students (77.8%) were concerned about being infected with HIV by their patients. 81.6% of the students thought that their knowledge was not adequate, and 87.2% of the students need further education. Conclusion: According to these findings, efficacious education programs should be prepared to establish positive attitudes to HIV/AIDS patients, especially for the preclinical students. Key Words: AIDS, HIV, dental students, awareness, knowledge ÖZET Amaç: Bu çalışmanın amacı, Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerinin, HIV/AIDS açısından risk grubunda olan bireyleri belirlemek, HIV/AIDS’in olası bulaş yolları, HIV/AIDS’in teşhis ve doğrulanmasında kullanılan testler, HIV’nin bulunabileceği vücut sıvıları, ve AIDS’in ağız içi belirtileri ile ilgili bilgi düzeylerini saptamak, bilgiye ulaşım yollarını belirlemek, AIDS hastalarına karşı tutum ve görüşlerini, tedavi etmedeki yeterliliklerini ve farkındalıklarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde, 250 öğrenciye, HIV/AIDS bilgi düzeyleri, AIDS hastalarına karşı tutum ve görüşleri konusundaki 77 sorudan 7tepeklinik 30 Knowledge and attitudes for HIV/AIDS among dental students oluşan anket formları dağıtıldı. Verilerin istatistiksel analizinde Kruskal Wallis test, Mann Whitney U test, Continuity (Yates) Correction, ki kare test ve Fisher Exact ki kare test kullanıldı. Veriler p<0,05 anlamlılık düzeyinde değerlendirildi. Bulgular: Ankete katılım oranı %90,9 ve katılan öğrencilerin yaş ortalaması 21,66 idi. Öğrencilerin HIV/ AIDS risk grubundaki bireyler (%94) ve bulaş yolları (%85,7) konusunda bilgi düzeyleri oldukça yüksekti. ELISA dışındaki HIV/AIDS tanı ve doğrulama testleri hakkındaki bilgi düzeyleri düşüktü (63,5%). Ankete katılan öğrencilerin hepsi HIV’in bulunabileceği vücut sıvılarından kanı doğru cevapladı. Ancak, tükürük, anne sütü, serebrospinal sıvı ve ter hakkındaki bilgi düzeyleri düşüktü (%52). 5.sınıf öğrencilerinin HIV/AIDS’in ağız içi belirtileri konusundaki bilgi seviyeleri (%95,3) birinci sınıf öğrencilerinden yüksektir (%15,3). Öğrencilerin büyük çoğunluğu (%90,8) her hastayı potansiyel enfeksiyöz olarak kabul etmekte idi. Öğrencilerin çoğu (%77,8) hastaları tarafından enfekte edilmekten endişelenmekteydi. Öğrencilerin %81,6’sı HIV/AIDS hakkındaki bilgilerini yetersiz görmekte, %87,2’si ise HIV/ AIDS hakkında ilave eğitim almak istemektedir. Sonuç: Diş hekimliği öğrencilerinin HIV/AIDS karşı farkındalıklarını arttırmak için düzenli olarak eğitim verilmeli ve öğrenci derslerinin bilgi düzeyini arttırmada en etkili yöntem olduğu göz önüne alınırsa 1. ve 2. sınıf öğrencilerine daha fazla önem verilmelidir. Anahtar Kelimeler: AIDS, HIV, bilgi düzeyi, tutum, diş hekimliği öğrencileri INTRODUCTION Acquired Immune Deficiency Syndrome (AIDS) is one of the most challenging health problems in the world. In December 2012, World Health Organization (WHO) reported that a total of 35.3 million people lived with HIV / AIDS all over the World, of them 32.1 million were adults, of them 17.7 million female.1 It is estimated that number of patients with AIDS will increase enduringly because of adolescents taking high potential risk, remaining unmindful of protection and insufficient institutions providing services to young people. In Turkey, Ministry of Health reported that, 6802 people infected with HIV /AIDS while there are only 1 case and 1 carrier (Ministry of Health in Turkey, Registry and Statistics, 2013. Of these cases, 80% are between 1549 years of age and it is stated that primary transmission route is heterosexual contact (46.1%) 2. Because HIV can be easily spreaded via direct contact with blood, the risk of being infected is very high in dental practice. Since 1988, WHO has stated that all dentists must provide dental care to HIV-positive patients.3 Refusement of a dental care of HIV/ 7tepeklinik AIDS patient is unethical for a dental practioner or a dental student.4 Prejudice on HIV causes a serious barrier to effectively fight with the AIDS. There are various reasons for the prejudice toward HIV-infected individuals among general population; the most important could be inexact information about the transmission routes of HIV.5 Although the risk of HIV transmission in the dentistry is uncommon, the dental setting has become a suitable place for early detection of oral lesions.6,7 Knowledge about the disease course, its oral manifestation and way of transmission influence the students’ attitudes and willingness to treat these patients.8 Published studies showed that health care workers are lack of knowledge about diagnosis, the treatment and dental care of HIV/AIDS patients appropriately.9,10 It was showed that more than half of the medical students thought that treatment of AIDS patients might be dangerous and that their knowledge was not enough to provide dental care effectively.11 Due to increasing number of HIV/AIDS patients, both dental and medical students must be educated well. There is not any published data about awareness, knowledge level about HIV/AIDS and atti¬tudes towards HIV-positive patients among dental students in Yeditepe University, Faculty of Dentistry, and this is the first study to assess this topic. The main objective of the study was to assess the dental students’ knowledge level, attitudes and awareness about HIV/AIDS, transmission routes of HIV/ AIDS, diagnosing tests, body fluids contaminated by HIV and intraoral findings of AIDS. And secondary aim was to assess the need for additional education about HIV/AIDS. MATERIALS AND METHODS The International Review Board of University of Yeditepe, Faculty of Dentistry, approved the study. The dental students of academic year of 2013-2014 at Yeditepe University, Faculty of Dentistry were enrolled in the study. Study population consisted of clinically active (clinical) and inactive students (preclinical). Out of 275 students 250 students gave written consent to fill out the survey. A standardized questionnaire with 77 questions about HIV/ AIDS was developed to evaluate the dental students’ level of knowledge (54 questions), sources of information (10 questions), dental students’ attitude (10 questions), and need for further education (3 questions). Age, gender and school year were also included in the questionnaire. 31 I. Level of The Knowledge A. Knowledge about risk groups of HIV/AIDS Knowledge about risk groups of HIV/AIDS was assessed using 10 statements with response scale (1) “true”, (0)”false”. The students were asked “Is it true or false that healthcare workers, barbers, iv drug users, iv medication users, patients with hemophilia and coagulation disorders, blood transfusion patients, transplantation patients, kids with HIV (+) mothers, homosexual men and heterosexuals with more than one partner are considered as high risk groups “? B. Knowledge level about potential routes of HIV / AIDS transmission Knowledge level about potential routes of HIV/AIDS transmission was evaluated using 10 statements with response scale (1) “true”, (0)”false”. The students were asked “Is it true or false that “HIV and AIDS can be transmitted by 1) transfusions of infected blood or blood clotting factors, 2) with mosquitoes or insects, 3) HIV-positive women to fetus, 4) breast-feeding, 5) shaking hands or hugging, sharing of towel, glass, fork, knife and etc., 6) sharp instrument injury, sharing needles and/or syringes (primarily for drug injection) with someone who is infected, 7) dental equipment, 8) barber equipment and 9) unsafe sexual interaction (vaginal, oral, anal) are considered as possible transmission routes”? C. Knowledge about diagnosis and screening/ verification tests of HIV/AIDS Knowledge about diagnosis and screening/verification tests of HIV /IDS was evaluated using 3 statements with response scale (1) “true”, (0) “false”. The students were asked “Is it true or false that “ ELISA was diagnosing test of HIV/AIDS, 2) Western Blot and 3) Immunofluorescence were screening / verification tests of HIV/AIDS. D. Knowledge about body fluids that may transmit HIV Knowledge about body fluids that may transmit HIV was evaluated using 10 statements with response scale (1) “true” and (0) “false”. The students were asked “Is it true or false that “ Body fluids that may transmit HIV 1) Blood, 2) Saliva, 3) Urine 4) Tear, 5) Sweat, 6) Breast Milk, 7) Vaginal secretions, 8) Semen, 9) Feces and 10) Cerebrospinal fluid. E. Knowledge about oral lesions of HIV Knowledge about oral lesions of HIV was evaluated using 20 statements with response scale (1) “true”, (0) “false”. II. Sources of HIV/AIDS related information Sources of HIV/AIDS related information were evaluated using 10 questions, “Where do you get information about HIV/AIDS related issues? From 1) media, 2) TV, 3) newspaper, 4) magazine, 5) radio, 6) student courses, 7) friends, 8) family/relatives, 9) brochures, 10) seminar and symposium”. III. Attitudes Ten questions focused on attitudes towards treating HIVpositive patients, legal aspects, the right of healthcare personnel to practice, and willingness to treat. The answer to each question about attitudes was rated on a five-point Likert scale (strongly agree, agree, neutral, disagree, and strongly disagree). IV. Need for further education Three questions assessing education status of dental students and need for further education were “1) Do you think your knowledge about HIV/AIDS is enough? 2) Do you think you got enough education about HIV/AIDS? 3) Do you want further education about HIV/AIDS? The applicability of the questions was tested on fifty dental students. After evaluation of the data with Cronbach’s alpha correlation coefficient, it was suggested that the questionnaire’ reliability degree was high (α=0.67). Statistical analysis was performed using IBM SPSS Statistics 22 program (IBM SPSS, Turkey). Apart from descriptive statistical methods (mean, standard deviation and percentages), for the comparison of quantitative data, Kruskal Wallis test was used and for detecting the group causing the difference, Mann Whitney U test was used. Continuity (Yates) Correction, Chi square test and Fisher Exact Chi square test were used for the comparison of qualitative data. A p< 0.05 value was set significant. RESULTS A total of 250 students (response rate, 90.9%, mean age 21.65 years, 96 (38.4%) male and 154 (61.6%) female) participated in the study. Distribution of students’ demographic characteristics and school year were shown in Table 1. Most of the respondents answered correctly the risk groups (Table 2). Patients with hemophilia and coagulation disorders (74%) and blood transfusion patients (90.8%) were the less recognized risk groups whereas healthcare workers and IV drug users were the risk groups most frequently recognized. In terms of risk groups, significant difference was not observed between female and male students and preclinical and clinical students. However, 5th 7tepeklinik 32 Knowledge and attitudes for HIV/AIDS among dental students Table 1: Risk groups of HIV/AIDS 2 Fisher’s Exact test Continuity Correction (Yates) test Pearson Chi-Square test *p<0,05 **p<0.01 1 2 Fisher’s Exact test Continuity Correction (Yates) test 1 Pearson Chi-Square test 3 Table 2: Potential transmission routes of HIV/AIDS 2 Fisher’s Exact test Continuity Correction (Yates) test Pearson Chi-Square test *p<0,05 **p<0.01 2 Fisher’s Exact test Continuity Correction (Yates) test 1 year students recognized correctly patients with hemophilia and coagulation disorders as risk group compared to others. First and fifth year students’ knowledge about kids with HIV (+) mothers as risk group was significantly higher compared to fourth year students. Fourth and fifth year students’ knowledge on homosexual men as risk group was significantly higher compared to second year students. Almost all of the students had accurate knowledge regarding transmission through transfusions of infected blood or blood clotting factors (99.2%), transmission by sharp instrument injury, sharing needles and/or syringes (primarily for drug injection) with someone who is infected (99.6%) and transmission by unsafe sexual intercourse (98.8%). However, transmission through breastfeeding (55.6%) and mosquitoes and insects (42.4%) were less 7tepeklinik Pearson Chi-Square test 3 Pearson Chi-Square test 3 **p<0.05 recognized routes of transmission. In terms of potential routes of transmission of HIV/AIDS, significant difference was not observed between female and male students (Table 3). Preclinical and fifth year students showed more accurate knowledge about transmission through breastfeeding compared to others (p<0.01). In terms of diagnosing tests, although most of the students (82.8%) gave correct answer as ELISA for the diagnosis of HIV, only 32.8% of students answered correctly particle agglutination test. Western Blot analysis (57.6%) and immunofluorescence (44%) were less recognized as screening/verification tests. In terms of diagnosing and screening/verification tests of HIV/AIDS, significant difference was not observed between male and females, 33 Table 3: Body fluids that may transmit HIV 2 Fisher’s Exact test Continuity Correction (Yates) test Pearson Chi-Square test *p<0.05 **p<0.01 1 2 Fisher’s Exact test Continuity Correction (Yates) test Pearson Chi-Square test 1 3 *p<0.05 Pearson Chi-Square test 3 Table 4: Sources of HIV and AIDS related information 1 Pearson Chi-Square test Pearson Chi-Square test 1 Continuity Correction (Yates) test 2 Continuity Correction (Yates) test **p<0.01 2 Pearson Chi-Square test *p<0.05 **p<0.01 and preclinical and clinical students (Table 4). and clinical students (Table 5). All of the students answered correctly “blood” as body fluid that may transmit HIV. However, breast milk (52%) and cerebrospinal fluid (35.2%) were less frequently reported. In terms of urine as body fluid that may not transmit HIV, male students had significantly less knowledge than females. In terms of sweat as body fluid that may not transmit HIV, first, second, third and fourth year students had significantly better knowledge than fifth year students. Answering correctly breastfeeding as body fluid that may transmit HIV was significantly high at first and last year students (p<0.05). No significant difference was observed between preclinical Oral candidiasis was the most known oral manifestation whereas xerostomia was the less known. Significant difference was not observed between female and male students’ knowledge about oral manifestations of AIDS. As shown in Table 6, significant differences were present between students’ knowledge level about intraoral findings of HIV/AIDS. Fourth and fifth year students had higher knowledge about oral candidiasis and ANUG than first, second and third year students. Student courses (76.8%), media (72%) and TV (58.4%) 7tepeklinik 34 Knowledge and attitudes for HIV/AIDS among dental students Table 5: Responses of dental students to questions about their attitudes toward HIV/AIDS Mann-Whitney U test Kruskal Wallis test Mann-Whitney U test *p<0.05 *p<0.05 *p<0.05 **p<0.01 **p<0.01 **p<0.01 Table 6: Dental students knowledge and education level about HIV/AIDS and need for further education Continuity Correction (Yates) test Pearson Chi-square test Continuity Correction (Yates) test **p<0.01 were the most common answers regarding the sources of information related to HIV/AIDS. Significantly higher female students reported student courses as source of information compared to male students. Except first year students, students received less knowledge from media and newspapers (p<0.01) (Table 7). Clinic students reported student courses and seminars as a source of information than preclinical students (p<0.01) whereas preclinical students reported media as a source of information. Almost half of the students believed that their knowledge on cross infection is adequate to treat HIV/AIDS patients (Table 8). The statement “If I know that my friend has HIV infection, I end the friendship” obtained the higher positive attitude. While 72.8% of the respondents were worried about HIV infection from their patients, almost half of the students agreed that they could safely treat HIV/AIDS patients. 90.8% of the students agreed that HIV infected people should not live in a separate place. 70% of the students agreed that they were morally responsible to provide dental care to HIV/ 7tepeklinik AIDS patients. However, of them 28.4% willing to do CPR on infected patients. The majority of the students (89.6%) thought that they wanted to know if their patients infected by HIV. 93.6% of the students agreed with the statement” patients with HIV/AIDs have the right to live normally” and female students had more positive attitude than males. Significantly, more male students than female students were self confident about doing CPR to HIV patients. First year students believed that their knowledge about infection control to give dental care to HIV/AIDS infected patients was less than third, fourth and fifth year students. Eighty percent of the students confirmed that their knowledge and education level about HIV/AIDS was not enough and 87.2% of the students need further education about HIV/AIDS. No significant difference between female and male students and preclinical and clinical students according to students’ knowledge and education level of AIDS. As shown in Table 9, more fifth year students reported that their knowledge and education level about HIV/AIDS 35 was enough compared to others. DISCUSSION Although the number of HIV/AIDS patients increases dayby-day, people with HIV are now living longer than before due to progresses in treatment of HIV/AIDS. As part of the health professional team, dental practitioners should improve their knowledge about the disease course disease due to increased dental care needs of people with HIV.12-14 The study population consisted of clinical and preclinical dental students, while most of the similar studies were evaluated only the clinically active dental students.15-19 We also aimed to determine if additional information about HIV/ AIDS is needed, which is the reason for selection of our study population. Female predominance observed in the present study was similar to the findings stated by others.18-20 In our study, it is important that dental students recognize properly risk group of HIV/AIDS. Most of the students answered correctly the risk groups for HIV infections (94%). Although health care workers and IV drug users were most frequently recognized at high risk, patients with hemophilia and coagulation disorders and blood transfusion were less known. Although there was no specific gender and school years difference in terms of risk groups, it can be seen that the students in the fifth year recognized correctly patient with hemophilia and coagulation disorders and had better knowledge of homosexual men as risk group compared with other classes. The students’ knowledge level about HIV/AIDS risk groups was determined to be very high. Dental students are at risk of contamination of saliva and blood during dental treatment procedures. Therefore they should have sufficient information about sterilization procedures, cross-infections and barrier techniques. The findings of this study showed that the students believed direct contact with blood to be more infective than saliva. 47.2% of the students thought that saliva could be a vehicle for transmission of AIDS, which is consistent with the findings of other studies.19,21,22 In the dental environment, transmission through saliva has not yet been declared.4,7,22 Similar studies demonstrated that aerosol inhalation during dental treatment believed to be less infective than direct contamination of saliva and blood of HIV infected patients.17,23 Moreover, another study comparing dental students’ knowledge of two different university revealed that transmission of HIV by blood or saliva contaminated hand pieces were less recognized.16 The reason for this may be the rare reports of HIV transmission through this route.22,24 The majority of the students had adequate knowledge of transmission through blood or blood clotting factors (99.2%). However, transmission through breastfeeding (55.6%), mosquitoes and insects (42.4%) were less known. Similar findings were reported in other studies.20,23 Preclinical and 5th year students showed more accurate knowledge about transmission through breastfeeding compared to 3rd and 4th year students. In fact, breastfeeding may be the main reason causing HIV infections in infants.23 These findings are in consistent with another study presenting that last year students of the Nigerian Dental School had better knowledge on HIV transmission routes.17 In terms of diagnosing tests, although most of the students (82.8%) gave correct answer as ELISA, only 32.8% of students answered correctly particle agglutination test. Western Blot analysis (57.6%) and immunofluoresencent (44%) were less recognized as screening/verification tests. Due to the first symptoms of HIV infection that occur in the oral cavity, dentists have a great possibility to diagnose the symptoms of the disease, which leads to early treatment. In our study; majority of the respondents answer correctly the HIV-associated oral lesions such as oral candidiasis (86.9%), major aphthous (60.4%) and herpes simplex (56.4%), while the condition like condyloma (35.2%) and xerostomia (34%) were less known. Except xerostomia, these findings were comparable with a previous study.22 While the association between HIV and oral candidiasis was higher than those reported by Al-Naimi et. al.25, it was lower than that reported by Bindal et. al.26 Fourth and fifth year students’ knowledge on oral candidiasis and ANUG were higher than first, second and third year students. This may be due to theoretical lectures about oral symptoms of HIV/AIDS in these years. The present findings suggested that as the level of educational year increased, knowledge about oral manifestations of AIDS increased as well. The dental students knowledge about lesions associated with HIV such as condyloma, verruca vulgaris, salivary gland infections, lichen planus and xerostomia was low. In the present study, students’ courses were the most common reported sources of information regarding HIV/ AIDS. First year students received more information from media and newspapers than others. Our results were in compatible with the results of Nasir et. al.18 In a study conducted by Ajavi and Ajavi17, the main sources of information were health workers and textbooks regarding HIV/AIDS, whereas in another study by Grover20, electronic media was the main source. The high percentage of media and TV as sources of information does not mean to be improved their knowledge while the quality of sources is questionable. Majority of the respondents believed that each patient should be considered potentially infectious. These percentages 7tepeklinik 36 Knowledge and attitudes for HIV/AIDS among dental students are higher than those reported by others.14,22 In case the students are confident of their infection control level, they properly prepare themselves to treat these patients. In the present study, although most of the respondents were afraid of being infected by their patients, nearly half of them declared that they could safely provide dental care of HIV patients. The willingness of students to treat HIV patients was consistent with findings of other studies.12,26,27 While these results are higher than those reported by others lower than stated by Fotedar et. al.19,22,28 Turhan et. al.29 reported that the number of dental students who did not want to an AIDS carrier classmate was significantly high; however, the same students reported that they would treat patients with AIDS in their professional life. According to current legislations, dentist must provide dental care to a HIV infected patient.4,19 Overestimation of the transmission risk of HIV seemed to be the most important reason for fear in providing dental care to HIV patients.12 These fears may cause inability to handle the treatment of HIV infected patients.30 Adequate knowledge and positive attitude are the major criteria for treating HIV/AIDS patients. Studies had shown that as the knowledge increases the willingness to treat HIV/AIDS patients increase.3,4,14,30 In our study, 28.4% of students reported that they can do CPR to HIV patients and more male students were selfconfident about doing CPR. These results are extremely higher than those reported by others.14,19 The results of the present study showed that majority of the students confirmed that their knowledge and education level about HIV/AIDS was not enough and they need further education. Most of the fifth year students reported that their knowledge and education level about HIV/ AIDS was enough compared to others. In case the dental students confident of their knowledge about management of HIV/AIDS patients’ treatment, they feel properly prepare themselves to treat these patients. The students’ level of knowledge about HIV in this study was acceptable. However, the students are lack of knowledge about important part of the control and prevention of transmission of HIV/AIDS. These deficiencies were more frequently observed in preclinical students. Considering the student’s willingness to treat the HIV positive patients, it was not satisfactory. It is necessary that students be well informed about these infectious diseases and should develop necessary safe practical skills and positive attitude towards treating these patients. Dentists’ negative attitudes towards patients with HIV may affect the dental health of HIV infected people. 7tepeklinik Moreover, our findings suggested that the curriculum related to knowledge of HIV infection should be carefully examined and improved, beginning from first year and continued in the clinical years. Education on infection control procedures must be increased specifically for preclinical students. In order to prepare future dentists, well equipped with knowledge and positive attitude towards treatment of such patients, health education program is suggested in future to improve their awareness to prevent injuries and to assess the knowledge of universal precaution and their risk perception about these infections. 37 7tepeklinik 38 Knowledge and attitudes for HIV/AIDS among dental students REFERENCES 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. UNAIDS report on the global AIDS epidemic, 2013.At: http://www.unaids.org/sites/default/files/ e n / m e d i a / u n a i d s / c o n te n t a s s e t s / d o c u m e n t s / epidemiology/2013/gr2013/UNAIDS_Global_ Report_2013_en.pdf h t t p : / / w w w. h a t a m . h a c e t t e p e . e d u . t r / v e r i l e r _ Haziran_2013.pdf Oliveira ER, Narendran S, Falcão A. Brazilian dental students’ knowledge and attitudes towards HIV infection. AIDS Care 2002; 14: 569–76. McCarthy GM, Koval JJ, MacDonald JK. Factors associ¬ated with refusal to treat HIV-infected patients: the results of a national survey of dentists in Canada. Am J Public Health 1999; 89(4): 541–5. Horizons Program. Measuring stigma: an example— de¬veloping a stigma index in India. At: www.popcouncil. org/Horizons/ORToolkit/toolkit/stigmadevindex1.htm. Accessed: October 5, 2011. Coogan MM, Greenspan JCS.Oral lesions in infection with human immunodeficiency virus. Bulletin of the World Health Organization 2005; 83: 700-706. Borsum KM, Gjermo PE. Relationship between knowledge and attitudes regarding HIV/AIDS among dental school employees and students. Eur J Dent Educ 2004; 8: 105-10. Azodo CC, Ehigiator O, Oboro HO, Ehizele AO, Umoh A, et. al. Nigerian dental students’ willingness to treat HIVpositive patients. J Dent Educ 2010; 74(4): 446-52. Khandwalla HE, Luby S, Rahman S: Knowledge, attitudes and practices regarding sexually transmitted infections among general practitioners and Medical specialists in Karachi, Pakistan. Sexually Transmitted Infections 2000; 383-85. Shaikh FD, Khan SA, Ross MW, Grimes RM. Knowledge and attitudes of Pakistani medical students towards HIV-positive and/or AIDS patients. Psychol Health Med 2007; 12: 7-17. Kopacz DR, Grossman LS, Klamen DL. Medical students and AIDS: knowledge, attitudes and implicationbs for education. Health Educ Res 1999; 14: 1-6. Hu SW, Lai HR, Liao PH. Comparing dental students’ knowledge of and attitudes toward hepatitis B virus-, hepatitis C virus-, and HIV-infected patients in Taiwan. AIDS Patient Care STDS. 2004; 18: 587-93. Cohen LA, Romberg E, Grace EG, Barnes DM. Attitudes of advanced dental education students toward individuals with AIDS.J Dent Educ. 2005; 69: 896-900. Aggarwal A, Panat SR. Knowledge, attitude, and behavior in managing patients with HIV/AIDS among a group of Indian dental students. J Dent Educ. 2013; 77: 1209-17. 7tepeklinik 15. Oberoi SS, Marya CM, Sharma N, Mohanty V, Marwah 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. M, Oberoi A. Knowledge and attitude of Indian clinical dental students towards the dental treatment of patients with human immunodeficiency virus (HIV)/acquired immune-deficiency syndrome (AIDS). Int Dent J 2014; 64(6): 324-32. Ellepola AN, Joseph BK, Sundaram DB, Sharma PN. Knowledge and attitudes about HIV/AIDS of dental students from Kuwait and Sri Lanka.Eur J Dent Educ 2011; 15: 165-71. Ajayi YO, Ajayi EO. Dental students’ knowledge of human immunodeficiency virus. J Dent. 2008; 36: 3748. Nasir EF, Astrøm AN, David J, Ali RW. HIV and AIDS related knowledge, sources of information, and reported need for further education among dental students in Sudan-a cross sectional study. BMC Public Health. 2008;14: 8: 286 Sadeghi M, Hakimi H. Iranian dental students’ knowledge of and attitudes towards HIV/AIDS patients. J Dent Educ. 2009; 73: 740-5. Grover N, Prakash A, Singh S, Singh N, Singh P, NazeerJ. Attitude and knowledge of dental students of National Capital Region regarding HIV and AIDS. J Oral MaxillofacPathol. 2014; 18: 9-13. Kemppainen JK, Dubbert PM, McWilliams P: Effects of group discussion and guided patient care experience on nurses’ attitudes towards care of patients with AIDS. J AdvNurs1996; 24: 296-302. Alsamghan AS. Knowledge and attitude of male dental students toward HIV/AIDS in King Khalid University, Saudi Arabia. International Journal of Public Health and Epidemiology 2012; 1: 001-009 Ellepola, A. N., Sundaram, D. B., Jayathilake, S., Joseph, B. K., & Sharma, P. N. Knowledge and attitudes about HIV/AIDS of dental students from Kuwait and Sri Lanka. Journal of Dental Education 2011; 75: 574-581. Blignaut E. The role of the dental profession in the AIDS epidemic: practitioner corner. J Dent Assoc S Afr 1994; 49: 113-52. Al-Naimi RJ.,Al-Saygh GD. . Knowledge,attitude and health behavior of dental students towards HIV/AIDS patients. Al–Rafidain Dent J. 2009; 9: 110–119. Bindal P, Bindal U, Dental Students’ Perceptions on Patients with HIV or Hepatitis B Infection. Annual Research & Review in Biology 2014; 4: 3645-3655, Oboro HO, Azodo CC, Sede MA. Perception of HIV/AIDS patients among pre-clinical dental students. Int J Infect Dis 2008; 12: e158. Fotedar S, Sharma KR, Sogi GM, Fotedar V, Chauhan A. 39 Knowledge and attitudes about HIV/AIDS of students in H.P. Government Dental College and Hospital, Shimla, India. J Dent Educ. 2013; 77(9): 1218-24. 29. Turhan O, Senol Y, Baykul T, Saba R, Yalçin AN Knowledge, attitudes and behaviour of students from a medicine faculty, dentistry faculty, and medical technology Vocational Training School toward HIV/ AIDS.Int J Occup Med Environ Health. 2010; 23(2): 15360. doi: 10.2478/v10001-010-0008-5. 30. Erasmus S, Luiters S, Brijlal P. Oral hygiene and dental students’ knowledge, attitude, and behaviour in managing HIV/AIDS patients. Int J Dent Hyg 2005; 3(4): 213–7. 7tepeklinik 40 7tepeklinik 41 ÖZGÜN ARAŞTIRMA Alt yirmi yaş dişlerinin mandibular kanalla olan ilişkisinin panoramik radyografilerde ve konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntülerinde incelenmesi ÖZET Amaç: Alt yirmi yaş dişlerinin çekimi öncesinde, oluşabilecek inferior alveolar sinir hasarının önlenmesi için radyografik değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı alt yirmi yaş dişlerinin kökleri ile mandibular kanalın ilişkisini sunan panoramik radyografilerdeki göstergelerin, konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KBIT) görüntüleri ile karşılatırılarak, güvenilirliğinin belirlenmesidir. Evaluation of the association between mandibular canal and mandibular third molars on cone beam computerized tomography and panoramic images Gereç ve yöntem: Çalışmada 73 hastanın 105 alt yirmi yaş dişi değerlendirilmiştir. Panoramik radyografilerde mandibular kanal devamlılığının kaybolması ve kök ucunda radyolusensi olması kriterlerine bakılarak, KBIT görüntüleri ile karşılaştırılmış ve bu üç boyutlu görüntülerde kökler ile inferior alveolar sinirin ilişkisi ve lingual korteksin durumu değerlendirilmiştir. Dr. Gül Merve Yalçın Ülker Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Ersan Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Gonca Duygu Çapar Trakya Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı Doç. Dr. Ceyda Özçakır Tomruk Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı Prof. Dr. Dilhan İlgüy Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı Prof. Dr. Mehmet Kemal Şençift Özel Muayenehane Geliş Tarihi : 14 Aralık 2015 Kabul Tarihi : 24 Şubat 2016 Yazışma adresi: Yrd. Doç.Dr. Gonca Duygu Çapar Trakya Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız Diş Çene Cerrahisi Anabilim Dalı, Balkan Yerleşkesi, 22130 Edirne E-mail: [email protected] Bulgular: Araştırmacılar arası güvenilirliğin sağlanması amacı ile kappa hesaplaması yapılmış ve bu hesaplamanın sonucunda Kappa değeri 0,88 olarak çıkmıştır. Panoramik radyografide kanal devamlılığının kaybolduğu 39 yirmi yaş dişinde (%81,25), KBIT görüntüleri incelendiğinde kökler ve kanal arasında ilişki görülürken; kök ucunda radyolusensinin görüldüğü 47 yirmi yaş dişi (% 82,46) incelendiğinde kökler ve kanal arasında ilişki görülmüştür. Kök ucunda radyolüsensi gözlenmesi ve kanal devamlılığının kaybolması durumları istatistiksel olarak anlam teşkil etmektedir. Panoramik radyografide kanal devamlılığının kaybolduğu 11 yirmi yaş dişinin (%19,3), KBIT görüntüleri incelendiğinde kökün veya köklerin lingual korteksi perfore etmiş olduğu gözlenmiştir. Kök ucunda radyolusensinin görüldüğü yirmi yaş dişlerinden sadece 1 tanesinde (%2.08) lingual kortekste perforasyon gözlenmiştir. Kök ucunda radyolusensi gözlenmesi ve kanal devamlılığının kaybolması durumları, lingual korteksin durumu istatistiksel olarak bir anlam teşkil etmemektedir. Sonuç: Bu çalışmanın sonucuna dayanarak, panoramik radyografilerde bu kriterlere sahip mandibular yirmi yaş dişlerinin cerrahi çekimi öncesinde inferior alveoler sinir hasarının önlenmesi amacı ile tomografi görüntülerinin değerlendirilmesini öneriyoruz. Anahtar Kelimeler: Mandibular üçüncü molar, yirmi yaş dişi, bilgisayarlı tomografi, panoramik radyografi, mandibular kanal, inferior alveolar sinir. SUMMARY Aim: Before the extraction of the mandibular third molars, the radiographic evaluation is mandatory to prevent inferior alveolar nerve injury. The aim of this study was to evaluate the reliability of panoramic signs of relation between the 7tepeklinik 42 Alt Yirmi Yaş Dişlerinin Mandibular Kanalla Olan İlişkisi canal and the roots of the third molars, and to compare the panoramic signs with Cone Beam Computerized Tomography (CBCT) findings. Materials and methods: One hundred and five mandibular third molars from 73 patients included in the study. Panoramic radiographs were assessed in terms of the interruption of the mandibular canal wall and darkening of the roots. CBCT images were compared with panoramic signs in terms of relationship of the roots and the status of lingual cortex. Results: Intraobserver agreement were calculated using kappa statistics. The Kappa value was 0,88. In 39 cases (81,25 %) where the mandibular canal was interrupted and in 47 cases (82,46 %) where there was darkening of the roots; in CBCT images, there was a relationship between mandibular canal and the roots. These both radiologic sign showed a statistically significance. In 11 cases (19,3 %) where the mandibular canal was interrupted and in 1 case (2,08 %) where there was darkening of the roots; in CBCT images, there was a perforation on lingual cortex. These both radiologic sign showed no statistically significance. Conclusion: In this study, we recommend examination for preoperative radiographic evaluation of mandibular third molars that show this panoramic signs in order to prevent inferior alveolar nerve damage. Panoramik radyografilerde diş köklerinin mandibular kanalla ilişkide olabileceğini gösterdiği düşünülen birçok parametre bulunmaktadır. Bunlar kanalın diversiyonu, kök ucunda radyolusensi olması, kökün diversiyonu, kanalın daralması, kanal sınırlarının devamlılığının kaybolması ve kanal ile diş kökleri arasında kontak bulunması olarak sıralanabilir. BT yöntemlerinde her ne kadar kesin sonuçlar elde ediliyor olsa da; bu yöntemlerde hastalar iki boyutlu görüntüleme tekniklerine göre daha yüksek dozlarda radyasyona maruz kalmaktadır. Ayrıca bu görüntüleme teknikleri pahalı yöntemlerdir. Bu çalışmanın amacı panoramik radyografilerde karşılaşılan bu göstergelerin BT görüntüleri ile karşılaştırılarak güvenilirliğinin belirlenmesidir. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmada, 2010-2014 yılları arasında Yeditepe Üniversitesi Ağız Diş Çene Radyolojisi Anabilim Dalına başvuran panoramik ve konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) alınmış 73 hastanın 105 mandibular yirmi yaş dişi değerlendirilmiştir. Hastaların panoramik radyografileri Planmeca® Promax ile (Planmeca®, Helsinki, Finland); KIBT görüntüleri ise ILUMA CBCT Scanner ile (Imtec Imaging Ardmore, OK,USA; 120 kVp, 3.8 mA; voksel boyutu:0.2 mm ışınlama süresi: 40 saniye) alınmıştır. Kök oluşumu tamamlanmamış ve Key Words: Mandibular third Molar, wisdom teeth, computerized tomography, panoramic radiography, mandibular canal, inferior alveolar nerve. bölgedeki bir patoloji sebebi ile yer değiştirmiş olan yirmi yaş GİRİŞ Alt yirmi yaş dişlerinin çekimi sırasında oluşabilecek birçok komplikasyon bulunmaktadır ve bunlardan biri de dişlerin kökleri ile mandibular kanalın ilişkide olmasından kaynaklanan postoperatif parestezidir. Özellikle, gömülü yirmi yaş dişlerinin teşhisi ve preoperatif değerlendirmesi sırasında; dişin pozisyonu, köklerin morfolojisi ve komşu anatomik yapılarla olan ilişkisinin anlaşılabilmesi için radyolojik görüntüleme tekniklerinin kullanılması gerekmektedir.1 Geleneksel olarak, yirmi yaş dişlerini cerrahi çekimi öncesinde, dişin mandibular kanalla olan ilişkisinin anlaşılabilmesi için panoramik veya periapikal radyografiler kullanılmaktadır. Fakat bu görüntüleme tekniklerinde üç boyutlu bir bilgi edinilememektedir. Köklerin ve kanalın ilişkisinin kesin olarak anlaşılamadığı durumlarda üç boyutlu bilgi edinebilmek amacı ile bilgisayarlı tomografi teknikleri tercih edilmektedir. Konik Işınlı Bilgisayarlı tomografi (KIBT) kullanımı hem üç boyutlu bilgi edinilmesi; hem de diş köklerinin kanal ile olan ilişkisinin anlaşılabilmesi açısından önemlidir.1-5 daralması ve köklerde dilaserasyon göstergeleri incelenen 7tepeklinik dişleri değerlendirme öncesinde çalışmadan çıkartılmıştır. Mandibular kanalın radyografilerde bu diversiyonu, göstergelere mandibular sık kanalın rastlanamaması sebebi ile incelenmemiştir. Panoramik radyografilerde kanal devamlılığının kaybolması (Resim 1) ve kök ucunda radyolusensi olması (Resim 2) kriterlerine bakılarak, KBIT görüntüleri ile karşılaştırılmış ve bu üç boyutlu görüntülerde kökler ile inferior alveolar sinirin ilişkisi ve lingual kemiğin durumu değerlendirilmiştir (Resim 3 ve 4). Kök kanal ilişkisinin anlaşılmasında KBIT görüntüleri değerlendirilerek, kök ile kanal arasında Resim 1: Kanal devamlılığının gözlenmediği bir panoramik radyografi kanalın kortikal kemik sınır incelenmiş, kortikal kemiğin gözlenemediği durumlarda kök ile kanal arasında ilişkinin olduğu kabul edilmiştir (Resim 3 ve 4). Değerlendirme iki araştırmacı tarafından yapılmış ve değerlendirme 43 öncesinde bu araştırmacılar için Kappa değeri hesaplanmıştır. Panoramik radyografilerde gözlenen bu ve kanal arasında ilişki görülmüştür. Kök ucunda radyolusensi gözlenmesi ve kanal devamlılığının kaybolması durumları istatistiksel olarak anlam teşkil etmektedir. göstergelerin Kanal ile ilişki var KBIT N % N % Kök Ucunda Radyolusensi 47* 82,46 10 17,56 Kanal Devamlılığının Kaybolması 39* 81,25 9 18,75 görüntüleri ile anlamlılıklarının belirlenmesinde Ki-Kare testi kullanılmıştır (PASW Statistics 18.0 - SPSS Inc., Chicago, IL, USA). Resim 2: Yirmi yaş dişinin kök ucunda gözlenen radyolusensi Kanal ile ilişki yok Tablo 1: Panoramik radyografilerde gözlenen göstergelerin kök-kanal pozisyonu ile ilişkisi Lingual Korteks Perfore Lingual Korteks İntakt N % N % Kök Ucunda Radyolusensi 11 19,3 46 80,7 Kanal Devamlılığının Kaybolması 1 2,08 47 97,92 Tablo 2: Panoramik radyografilerde gözlenen göstergelerin lingual korteksin durumu ile ilişkisi Resim 3: Panoramik radyografide kanal devamlılığının gözlenmediği bir hastanın, KBIT görüntüsü. Kanalın kortikal sınırı gözlenemiyor. Resim 4: Panoramik radyografide kök ucunda radyolusensinin gözlendiği bir hastanın, KBIT görüntüsü. Kanalın kortikal sınırı gözlenemiyor. BULGULAR 73 hastada 105 alt yirmi yaş dişinin incelendiği bu çalışmada, hastaların %46’sı erkek, %50’si kadındır. Yaş ortalaması ise 29.2’dir. İki araştırmacı arasında hesaplanan k değeri 0,88 olarak belirlenmiştir. Panoramik radyografilerdeki göstergeler ile kök-kanal ilişkisini Tablo 1’de gösterilmiştir (p<0,05). Panoramik radyografide kanal devamlılığının kaybolduğu 39 yirmi yaş dişinde (%81,25), KBIT görüntüleri incelendiğinde kökler ve kanal arasında ilişki görülürken; kök ucunda radyolusensinin görüldüğü 47 yirmi yaş dişi (% 82,46) incelendiğinde kökler Panoramik radyografilerdeki göstergeler ile lingual korteksin durumu arasındaki ilişki Tablo 2’de gösterilmiştir (p<0,05). Panoramik radyografide kanal devamlılığının kaybolduğu 11 yirmi yaş dişinin (%19,3), KBIT görüntüleri incelendiğinde kökün veya köklerin lingual korteksi perfore etmiş olduğu gözlenmiştir. Kök ucunda radyolusensinin görüldüğü yirmi yaş dişlerinden sadece 1 tanesinde (% 2.08) lingual kortekste perforasyon gözlenmiştir. Kök ucunda radyolusensi gözlenmesi ve kanal devamlılığının kaybolması durumları, lingual korteksin durumu ile karşılaştırıldıklarında anlamlı bir fark bulunmamıştır. TARTIŞMA KBIT görüntüleri her ne kadar anatomik yapıların daha iyi ve kesin değerlendirilmesini sağlasalar da, yirmi yaş dişlerinin, mandibular kanal ile ilişkisinin değerlendirilmesinde panoramik radyografiler en sık kullanılan görüntüleme yöntemidir. Panoramik radyografilerde gözlenen bazı spesifik göstergelerin kanal ile yirmi yaş dişlerinin kökleri arasındaki ilişkinin öngörülebilmesi açısından geçerli olabileceğini belirten birçok klinik çalışma bulunmaktadır. 2,6-9 Bu çalışmada, panoramik radyografilerde karşılaşılan bu iki radyografik göstergenin kökler ile kanal arasındaki ilişkinin öngörülmesinde faydalı olabileceği sonucuna varılmıştır. Kök ucunda radyolusensi gözlenmesi ve kanal devamlılığının kaybolması, kök ile kanal arasındaki ilişkiyi gösteriyor olabilir. Bu sonuçlar daha önce yapılmış olan bazı çalışmaların sonuçları ile benzerlik göstermektedr.2,9 Bu çalışmalarda 7tepeklinik 44 Alt Yirmi Yaş Dişlerinin Mandibular Kanalla Olan İlişkisi da mandibular kanalın devamlılığının kaybolması ve kök ucunda radyolusensi gözlenmesi ile yirmi yaş dişlerinin kökleri ve kanal arasında bir ilişki olabileceği belirtilmektedir. Panoramik radyografilerde, kök ucunda radyolusensi olması ve bu radyolusensinin kanalın üzerine superpoze olması da birçok çalışmada kanal ile kökler arasındaki ilişkinin öngörülmesinde dikkate alınabilecek göstergelerden biri olarak bildirilmiştir. 7,8,10 Öhman ve ark. yapmış oldukları çalışmada kök ucundaki radyolusensinin, kökler ile sinir arasında ilişki olduğunu gösteren önemli bir gösterge olduğunu; postoeratif dönemde sinir hasarı ihtimalini gösterebileceğini bildirmişlerdir.11 Bazı çalışmalarda bu görüntünün lingual kemikte bir perforasyonu da gösteriyor olabileceği belirtilmiştir. 2,8 Tantanapornkul ve ark. yapmış oldukları bir çalışmada kök ucunda gözlenen radyolusensinin kök kanal ilişkisinden ziyade, köklerin lingual kemikte yarattığı perforasyonu gösterdiğini ortaya koymuşlardır. 8 Bizim çalışmamızın sonucunda bu göstergenin daha yüksek bir oranla kök kanal ilişkisini gösteriyor olabileceği ortaya konulmuştur. KBIT görüntüleri incelendiğinde, yirmi yaş dişlerinin kökleri ile temasta olması sebebi ile mandibular kanalın kortikal sınırının olmaması, yirmi yaş dişlerinin çekimi sırasında inferior alveolar sinirin açığa çıkabileceğini ve böylece sinir hasarı riskinin olduğunu göstermektedir. Sinir hasarı nöropraksi, aksonotmezis ve nörotomezis olmak üzere sinin yaralanma derecesine göre sınıflandırılmıştır. 12 Sinir hasarı sonrasında iyileşme ihtimali ve süresi hasarın derecesine bağlıdır. Köklerin inferior alveolar kanal ile ilişkide olduğu durumlarda postoperatif. parestezi %20, ortalama bir yıl içinde iyileşme oranı ise %70 olarak bildirilmiştir.13 Leung ve ark. yapmış oldukları randomize klinik çalışmada alt yirmi yaş dişlerinin köklerinin inferior alveolar sinir ile ilişkide olduğunu düşündükleri hastalarda koronektominin güvenilirliğini araştırmışlardır. Bu çalışmanın sonucunda koronektominin inferior alveolar sinir hasarı ihtimalini dişlerin çekimine göre anlamlı derecede azalttığını belirtmişlerdir. Ayrıca bu çalışmada, koronektomi yapılan hastalarda iyileşme sürecinde ağrı ve kuru soket oluşma riskinin daha düşük olduğu, enfeksiyon riskinin ise her iki yöntemde de aynı olduğu bildirilmiştir.14 SONUÇ Sonuç olarak panoramik radyografiler her ne kadar kolay, ucuz ve düşük radyasyon dozuna sahip bir görüntüleme tekniği olsa da; özellikle kök ucu radyolusensisi veya kanal devamlılığının kaybolması gibi radyografik göstergeler ile 7tepeklinik karşılaşıldığında; üç boyutlu görüntüleme tekniklerinden yararlanılmalıdır. Mandibular kanalın daralması, kanalın diversiyonu ve köklerde diversiyon gibi göstergelerin güvenilirliklerinin incelenmesi için daha fazla hasta sayılı ve daha geniş çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. 45 KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. Kapila R, Harada N, Araki K, Sano T, Goto TK, Relationships between third molar juzta-apical radiolucencies and mandibular canals in panoramik and cone-beam-computedtomography images, Oral Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology and Oral Radiology (2014), doi: 10.1016/j.oooo.2014.02.002. Jung YH, Nah KS, Cho BH. Correlation of panoramic radiographs and cone beam computed tomography in the assessment of superimposed relationship beteween the mandibular canal and impacted third molars. Imaging Sci Dent. 2012 Sep;42(3):121-7. Shahidi S, Zamiri B, Bronoosh P. Comparison of panoramic radiography with cone beam CT in predicting the relationship of the mandibular third molar roots to the alveolar canal. Imaging Sci Dent. 2013 Jun;43(2):105-9. Xy GZ, Yang C, Fan XD, Yu CQ, Cai XY, Wang Y, He D. Anatomic relationship between impacted third mandibular molar and the mandibular canal as the risk factor of inferior alveolar nerve injury. Br J Oral Maxillofac Surg. 2013 Dec;51(8):e215-9. Suomalainen A, Ventä I, Mattila M, Turtola L, Vehmas T, Peltola JS. Reliability of CBCT and other radiograhic methods in preoperative evaluation of lower third molars. Oral Surg Oral Med Oral Radiol Endod. 2010 Feb;109(2):276-84. Nakayama K, Nonoyama M, Takaki Y, Kagawa T, Yuasa K, Izumi K, et. al. Assessment of the relationship between impact- ed mandibular third molars and inferior alveolar nerve with dental 3-dimensional computed tomography. J Oral Maxillofac Surg 2009; 67: 2587-91. Monaco G, Montevecchi M, Bonetti GA, Gatto MR, Checchi L. Reliability of panoramic radiography in evaluating the topo- graphic relationship between the mandibular canal and impact- ed third molars. J Am Dent Assoc 2004; 135: 312-8. Tantanapornkul W, Okochi K, Bhakdinaronk A, Ohbayashi N, Kurabayashi T. Correlation of darkening of impacted man- dibular third molar root on digital panoramic images with cone beam computed tomography findings. Dentomaxillofac Radiol 2009; 38: 11-6. Nakagawa Y, Ishii H, Nomura Y, Watanabe NY, Hoshiba D, Kobayashi K, et. al. Third molar position: reliability of pano- ramic radiography. J Oral Maxillofac Surg 2007; 65: 1303-8. de Melo Albert DG, Gomes AC, do Egito Vasconcelos BC, de Oliveira e Silva ED, Holanda GZ. Comparison of orthopan- tomographs and conventional 11. 12. 13. 14. tomography images for assess- ing the relationship between impacted lower third molars and the mandibular canal. J Oral Maxillofac Surg 2006; 64: 1030-7. Öhman A, Kivijärvi K, Blombäck U, Flygare L. Preoperative radiographic evaluation of lower third molars with computed tomography. Dentomaxillofac Radiol 2006; 35: 30-5. Seddon, H.J. Classification of nerve injuries, British Medical Journal, 2:237, 1942. Tay AB, Go WS. Effect of exposed inferior alveolar neurova- scular bundle during surgical removal of impacted lower third molars. J Oral Maxillofac Surg 2004; 62: 592-600. Leung YY, Cheung LK. Safety of coronectomy versus excision of wisdom teeth: a randomized controlled trial. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 2009 Dec;108(6):821-7. 7tepeklinik 46 7tepeklinik 47 ÖZGÜN ARAŞTIRMA Sabit ortodontik tedavinin sıralama ve seviyeleme safhasında kullanılan mini vida desteğinin etkilerinin incelenmesi Evaluation of effects of mini screw anchorage during leveling and alignment phase of fixed orthodontic treatment Yrd. Doç. Dr. Nurhat Özkalaycı Bülent Ecevit Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ortodonti Anabilim Dalı, Zonguldak Geliş Tarihi : 30 Ekim 2015 Kabul Tarihi : 22 Şubat 2016 Yazışma adresi: Yrd. Doç. Dr. Nurhat Özkalaycı Bülent Ecevit Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ortodonti Anabilim Dalı Esenköy, Kozlu, Zonguldak Tel: 03722613600 Faks: 03722613603 E-mail: [email protected] ÖZET Amaç: Çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavi sürecinin sıralama ve seviyeleme fazında kullanılan mini vida desteğinin etkilerinin incelenmesidir. Gereç ve yöntem: Şiddetli dişsel çapraşıklığı olan yirmi hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Tüm hastalar iskeletsel sınıf I ilişkiye ve dişsel sınıf I molar ilişkiye sahiptiler. Hastaların yarısında ortodontik mini vidalar alt birinci azı diş ile ikinci küçük azı diş arasına çift taraflı olarak yerleştirildiler. Diğer on hastada ise vidalar üst birinci büyük azı diş ile ikinci küçük azı diş arasına çift taraflı olarak konuldu. Tüm hastalarda vidaların olmadığı çenelerde ihtiyaç duyulan desteğin sağlanması için sınıf II ve Sınıf III lastikler kullanıldı. Tedavinin başında ve sonunda, ortodontik kayıtlar alındı. Tedavinin ilk üç ayında aylık olarak uygulanan kuvvet miktarı ve diş hareket miktarı ölçüldü ve ayrıntılı incelendi. İşlem öncesi ve sonrası veriler istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bulgular: İşlem öncesi ve sonrası yapılan sefalometrik ölçümlerin istatistiksel olarak karşılaştırılması anlamlı bir değişiklik göstermedi. Hem kapalı yayların hem de lastiklerin oluşturdukları kuvvetler seviyeleme ve sıralama fazı süresince azaldı. Kapalı yaylar elastiklere nazaran daha fazla kuvvet üretiyorlardı. Sağ ve sol tarafta meydana gelen diş hareket miktarları birbirinden istatistiksel olarak farklı değildi. Alt ve üst çene arasında diş hareket miktarı bakımından istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar tespit edilmez iken kuvvet miktarı iki çene arasında karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar görüldü. Sonuç: Destek amacıyla mini vida kullanımı başarılı bir süreç sağlamaktadır. Sınıf II ve Sınıf III çeneler arası lastikler seviyeleme ve sıralama safhasında yeterli kuvveti oluşturmada başarılılar. Kapalı yaylar ile lastiklerin oluşturdukları kuvvet miktarları arasında farklılıklar olmakla birlikte oluşturdukları diş hareket miktarları arasında anlamlı farklılıklar mevcut değildir. Anahtar Kelimeler: Mini vida, destek, sıralama ve seviyeleme, kuvvet. SUMMARY Aim: The aim of this study is to evaluate the effects of the mini screw anchorage during leveling and alignment phase of the fixed orthodontic treatments. Materials and methods: Twenty patients with severe dental crowding were included to study. All of the patients have Skeletal Class I relationship and Class I dental molar relationship. Orthodontic mini screws were inserted between lower first molar and lower second premolar bilaterally at half of patients. The other ten patients have two mini screws between upper first molar and second premolar bilaterally. Class II and Class III inter-maxillary elastics were used to provide adequate anchorage on jaws 7tepeklinik 48 Sabit ortodontik tedavide mini vida desteği without mini screws. At the beginning of the treatment and at the end of the treatment, orthodontic records were taken. Amount of applied force and amount of tooth movement were measured during first four months of treatment and analyzed in detail. Pretreatment and posttreatment records were statistically compared. Results: Statistical comparison of cephalometric measurements made before and after procedure showed that no statistical differences. Both of forced of closed coils and elastics were decreased during leveling and alignment phase. Closed coils produced more forces than elastics. There are not any statistically significant differences between amounts of tooth movements on right and left sides. One one hand no significant differences were detected between upper and lower jaw according to tooth movement on the other hand significant differences were seen between force levels of upper and lower jaws. Conclusions: Usage of orthodontic mini screw for anchorage is a succesful process. Class II and Class III intermaxillary elastics can provide adequate orthodontic force during leveling and alignment phase. There are differences between force levels of closed coils and elastics. However, there are no significant effect of this difference on amount of tooth movement. Keywords: Mini screw, anchorage, leveling and alignment, force. GİRİŞ Düzeltici ortodontik tedaviler; fonksiyonel tedaviler, ortopedik müdahaleler, hareketli apareyler ile yapılanlar ve sabit ortodontik tedaviler olmak üzere temelde dört ana başlık altında toplanabilirler. Sabit ortodontik tedaviler; çekimli ve çekimsiz olmak üzere iki ana gruba ayrılırlar. Çekimsiz sabit ortodontik tedavilerde gerekli düzeltmelerin yapılabilmesi için gerekli yer ihtiyacı diş eksiltmeksizin sağlanabilmekte iken çekimli sabit ortodontik tedavilerde çapraşıklık gibi problemleri çözmek amacıyla diş çekimi gerekmektedir. Bu çekilen dişler çok büyük oranda birinci küçük azı dişlerdir. Çekilecek olan diş sayısını ve yerini, çapraşıklığın mevcut olduğu bölge, azı dişi kapanışı, köpek dişi kapanışı ve orta hat kayması gibi faktörler belirlemektedir. Çekimli vakaların çok büyük bir bölümünde genellikle üst birinci küçük azı dişlerinin çift taraflı çekimi veya alt ve üst birinci küçük azı dişlerin çift taraflı çekimi planlanmaktadır.1 Çekimli tedaviye karar verilen vakalarda karar verilmesi gereken bir diğer faktör ise destek ya da çapa planlamasıdır. Destek planlaması temelde; En yüksek (maksimum), orta (modarate), en az (minimum) ve kesin (absolute) olmak üzere dört tanımlamayla planlanır. Kesin destek tanımlama olarak bazı zıt görüşlere rağmen destek sağlayan elemanın hiç hareket etmemesi ile oluşturulur.1 7tepeklinik Bu elemanlar ortodontik mini vidalardır. Mini vidalar yerleştirildikleri kemik bölgesine mekanik olarak tutunurlar ve görevlerini tamamladıktan sonra istenildikleri zaman yerleştirildikleri bölgeden çıkarılabilen destek elemanlarıdır. Düz tel tekniğinin tedavi metodu olarak kullanıldığı sabit ortodontik tedavilerde ve ön bölgede şiddetli çapraşıklığın görüldüğü vakalarda seviyeleme ve sıralama aşamasında destek sağlamak amacıyla mini vidalar kullanılmaktadır.2-4 Bu uygulamalarla köpek dişlerine uygulanan kuvvetlerle keserlerde meydana gelebilecek ileri itimin azaltılması ya da engellenmesi planlanmaktadır. Yapılan çalışmada mini vidalar hastaların yarısında üst çeneye diğer yarısında ise alt çeneye uygulanmış ve destek elemanı olarak kullanılmıştır. Kuvvet oluşturmak amacıyla kapalı yaylar ve lastikler kullanılmıştır. Çalışmada diş hareket miktarları, kuvvet miktarları ve yan kafa radyografileri üzerinde yapılan ölçümler ayrıntılı değerlendirilmiş ve tedavi sürecinde görülen değişiklikler irdelenmiştir. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmaya 12- 16 yaş arası yirmi hasta dâhil edildi. Hastaların tümünde iskeletsel sınıf I kapanış bozukluğu mevcuttu ve ön dişlerde özelliklede köpek dişleri bölgesinde şiddetli çapraşıklık görülmekteydi (Resim 1). Yirmi yaş dişleri hariç tüm daimi dişler mevcuttu ve herhangi bir diş kaybı yoktu. Alınan sistemik hikâyelerinde ortodontik tedavide önem teşkil edecek tedaviye etkisi olacak herhangi bir hastalık bulgusu, geçirilmiş hastalık beyanı ve ilaç kullanımı yoktu. Tedavi planlamalarında üst ve alt birinci küçük azı dişlerin çekimine karar verilmişti. Destek olarak sonsuz destek planlaması yapılmıştı ve mini vida kullanımına uygun Resim 1: Tedavi öncesi hastanın ağız dışı ve ağız içi görüntüleri 49 hastalardı. Hastaların tedavi başı kayıtları olarak; sistemik ve dişsel hikâyeler, ağız içi ve ağız dışı fotoğraflar, tüm çene ve ortodontik ölçümlere olanak tanıyan yan kafa radyografiler, ortodontik ölçülerden elde edilmiş ortodontik alçı diş modelleri mevcuttu. Hastaların tümüne sabit ortodontik mekanik olarak aynı tip ve marka braketler yapıştırılmış ve aynı kalınlıkta ve özellikte ortodontik ark telleri aynı sırayla yerleştirilmişti. Hastalarda kullanılan tüm mini vidalar, kapalı yaylar ve elastikler aynı marka ve aynı özellikte idi. Hastaların yarısında mini vidalar üst çeneye çift taraflı olarak ikinci küçük azı ile birinci büyük azı diş arasına yerleştirilmişti. Bu hastalarda üst köpek dişlere kuvvet uygulamak amacıyla kapalı yaylar kullanırken alt köpek dişlere kuvvet uygulamak amacıyla çeneler arası lastikler kullanılmıştı. Lastiklerin ve yayların bir ucu mini vidaya takılırken diğer uçları köpek dişi braketindeki çengele takılmaktaydı. Hastaların diğer yarısında mini vidalar alt ikinci küçük azı diş ile birinci büyük azı diş arasına yerleştirilmişti ve yine alt köpek dişlerine kuvvet uygulamak için kapalı yaylar üst köpek dişlerine kuvvet uygulamak için çeneler arası lastikler kullanılmıştı. Lastiklerin ve kapalı yayların bağlanmasında diğer hasta grubuyla aynı yöntem takip edilmişti (Resim 2). Çalışmada mini vida tepesindeki sabit referans noktası ile köpek dişi braketindeki çengelin ucu arasındaki mesafe tedavinin ilk randevusundan başlanmak üzere aylık olarak 4 defa bir başka ifadeyle 3 ay sürecince ölçüldü. Bu süreçte lastiklerin ve kapalı yayların oluşturdukları kuvvetlerde kuvvetölçer yardımıyla takip edildi. Dolayısıyla hem alt köpek dişi hem de üst köpek dişinde görülen hareket miktarları hesaplandı. Elde edilen bulgular incelendi ve karşılaştırıldı. İlerleyen süreçte hastalardan işlem sonunda alınan yan kafa radyografilerinde ortodontik ölçümler yapıldı. Elde edilen veriler ayrıntılı incelendi ve birbirleriyle karşılaştırıldı. İstatistiksel analiz için Bağımlı Örneklem testi SPSS 16,0 programı kullanılarak yapıldı. BULGULAR Hastalardan 1 tanesi mini vida kayıpları sonrası tekrar mini vida yerleştirilmesini kabul etmediği için çalışmadan çıkartıldı. Bir hasta tedavisini sonlandırma talebinde bulunduğu için dosyası değerlendirme dışı bırakıldı. Dosya incelemesinde tedavi sürecinde görülen sistemik hastalıklardan dolayı 2 hastanın kayıtları çalışma dışı bırakıldı. On altı hastanın dosya incelemesinden elde edilen bulgularda mini vida kullanım süresinin ortalama 5 ay olduğu görüldü ve sınırlı sayıdaki örnek ışığında en çok mini vida tutuculuk kaybının sağ alt bölgede görüldüğü tespit edildi. Kuvvet uygulama elemanlarının mini vida tepesinden kullanımının herhangi bir probleme sebep olmadığı izlendi. Mini vidaların baş kısmına yerleştirilen çengellerin lastik kullanımı için uygun bir yapı oluşturduğu gözlendi. Hastaların tümünde mini vidaların yeterli desteği sağladığı tespit edildi. Hastalarda ilk 3 ayda yapılan ölçümlerde kapalı yayların oluşturduğu kuvvetlere ait değişim miktarı ile lastiklerin oluşturduğu kuvvetlerin değişim miktarları sağ ve sol taraf olmak üzere Şekil 1’de görülmektedir. Ortalama %30-40 dolayında bir kuvvet azalması görülmektedir. Vida ile köpek dişler arası mesafe değişimleri Resim 2: Mini vida, yay ve lastik uygulamaları Şekil 1: Yay ve lastikler tarafından oluşturulan kuvvetin zamanla değişiminin gösterimi 7tepeklinik 50 Sabit ortodontik tedavide mini vida desteği anlamlı bulunurken istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmemiştir (Tablo1, Tablo 2, Tablo 3). Hastaların sağ ve solları hem uygulanılan kuvvet hem Şekil 2: Vida tepesi ile köpek dişi braketi arasındaki uzunluğun değişiminin gösterimi de diş hareket miktarı açısından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir (Tablo 4, Tablo 5). Alt ve üst çenede dişlerin maruz kaldığı kuvvet miktarları birbirinden istatistiksel olarak farklı iken diş hareket miktarlarında anlamlı farklılık görülmemiştir (Tablo 6, Tablo 7). ki bu aynı zamanda diş hareket miktarını yansıtmaktadır Şekil 2’de gösterilmiştir. Yan kafa radyografileri üzerinde yapılan analizlerden elde edilen sonuçlar ışığında işlem öncesi ve işlem sonrası değerler arasında korelasyon Bağımlı Örneklem-Tanımlayıcı İstatistikler Pair 1 Pair 2 Pair 3 Pair 4 Pair 5 Pair 6 Pair 7 Pair 8 Mean N Std. Deviation Std. Error Mean SNA T0 76,8571 16 3,61316 ,96566 SNA T1 76,5714 16 3,47993 ,93005 SNB T0 73,7143 16 3,49568 ,93426 SNB T1 73,6429 16 3,69214 ,98676 ANB T0 3,1429 16 1,56191 ,41744 ANB T1 3,0000 16 2,0381 ,5447 Üst keser açısı T0 108,2143 16 4,93307 ,31842 Üst kesre açısı T1 106,8571 16 4,41775 ,18069 Alt keser açısı T0 90,6429 16 7,64206 ,04243 Alt keser açısı T1 90,6429 16 7,21758 ,92898 Keserlerarası Açı T0 128,8571 16 7,29444 ,94952 Keserlerarası Açı T1 130,9286 16 6,83277 ,82614 Çenelerarası Açı T0 23,0714 16 5,64956 ,50991 Çenelerarası Açı T1 24,0000 16 5,49125 ,4676 SN-Alt çene Açı T0 39,4286 16 7,75306 ,07209 SN-Alt çene Açı T1 39,5000 16 7,12255 ,90358 Tablo 1: Yan kafa radyografileri üzerinde yapılan ortodontik ölçümlerden elde edilen veriler Bağımlı Örneklem-Korelasyonlar N Correlation Sig. Pair 1 SNA T0 & SNA T1 16 ,955 ,000 Pair 2 SNB T0 & SNB T1 16 ,969 ,000 Pair 3 ANB T0 & ANB T1 16 ,894 ,000 Pair 4 Üst keser açısı T0 & Üst kesre açısı T1 16 ,743 ,002 Pair 5 Alt keser açısı T0 & Alt keser açısı T1 16 ,917 ,000 Pair 6 Keserlerarası Açı T0 & Keserlerarası Açı T1 16 ,631 0,016 Pair 7 Çenelerarası Açı T0 & Çenelerarası Açı T1 16 ,650 0,012 Pair 8 SN-Alt çene Açı T0 & SN-Alt çene Açı T1 16 ,922 ,000 Tablo 2: Ortodontik ölçümlerin işlem öncesi ve işlem sonrası korelasyonunun değerlendirilmesine ilişkin veriler 7tepeklinik 51 Bağımlı Örneklem Testi Paired Differences Pair 1 SNA T0 & SNA T1 Mean Std. Deviation Std. Error Mean ,28571 1,06904 ,28571 95% Confidence Interval of the Difference t df Sig 15 ,336 Lower Upper -,33153 ,90296 1,00 Pair 2 SNB T0 & SNB T1 ,07143 ,91687 ,24505 -,45796 ,60082 ,291 15 ,775 Pair 3 ANB T0 & ANB T1 ,14286 ,94926 ,2537 -,40523 ,69094 ,563 15 ,583 Pair 4 Üst keser açısı T0 & Üst kesre açısı T1 1,35714 3,38792 ,90546 -,59899 3,31327 1,499 15 ,158 Pair 5 Alt keser açısı T0 & Alt keser açısı T1 ,00000 3,06343 ,81874 -1,76877 1,76877 ,000 15 1,000 Pair 6 Keserlerarası Açı T0 & Keserlerarası Açı T1 -2,07143 6,08231 1,62557 -5,58325 1,44039 -1,274 15 ,225 Pair 7 Çenelerarası Açı T0 & Çenelerarası Açı T1 -,92857 4,66516 1,24682 -3,62216 1,76501 -,745 15 ,470 Pair 8 SN-Alt çene Açı T0& SN-Alt çene Açı T1 -,07143 2,99908 ,80154 -1,80305 1,66019 -,089 15 ,930 Tablo 3: İşlem öncesi ve işlem sonrası yapılan ortodontik ölçümlerden elde edilen verilerin kıyaslanması Bağımlı Örneklem Testi Paired Differences Mean Std. Deviation Std. Error Mean t df Sig 95% Confidence Interval of the Difference Lower Upper Pair 1 YAY SAĞ-SOL T0 -1,15385 16,09268 4,46331 -10,87856 8,57086 -,259 15 ,800 Pair 2 YAY SAĞ-SOL T1 -,76923 12,88509 3,57368 -8,55561 7,01715 -,215 15 ,833 Pair 3 YAY SAĞ-SOL T2 ,38462 10,69687 2,96678 -6,07944 6,84867 ,130 15 ,899 Pair 4 YAY SAĞ-SOL T3 -,38462 8,28189 2,29698 -5,38931 4,62008 -,167 15 ,870 Pair 5 LASTİK SAĞ-SOL T0 6,53846 14,19868 3,93801 -2,04172 15,11864 1,660 15 ,123 Pair 6 LASTİK SAĞ-SOL T1 2,30769 9,04051 2,50739 -3,15543 7,77082 ,920 15 ,376 Pair 7 LASTİK SAĞ-SOL T2 1,53846 8,00641 2,22058 -3,29976 6,37669 ,693 15 ,502 Pair 8 LASTİK SAĞ-SOL T3 ,00000 6,45497 1,79029 -3,9007 3,9007 ,000 15 1,000 Tablo 4: Kapalı yayların ve lastiklerin oluşturduğu kuvvetin sağ ve sol taraf karşılaştırması Bağımlı Örneklem Testi Paired Differences Mean Std. Deviation Std. Error Mean 95% Confidence Interval of the Difference Lower Upper t Df Sig. ,566 Pair 1 ÜST KÖPEK DİŞ SAĞ–SOL T0 ,42385 2,59113 ,71865 -1,14196 1,98965 ,590 15 Pair 2 ÜST KÖPEK DİŞ SAĞ–SOL T1 ,83231 2,7667 ,76734 -,83959 2,50421 1,085 15 ,299 Pair 3 ÜST KÖPEK DİŞ SAĞ–SOL T2 ,38846 2,32014 ,64349 -1,01359 1,79051 ,604 15 ,557 Pair 4 ÜST KÖPEK DİŞ SAĞ–SOL T3 ,09308 2,48475 ,68915 -1,40844 1,5946 ,135 15 ,895 Pair 5 ALT KÖPEK DİŞ SAĞ–SOL T0 -,67308 2,52901 ,70142 -2,20134 ,85519 -,960 15 ,356 Pair 6 ALT KÖPEK DİŞ SAĞ–SOL T1 -,52692 2,58151 ,71598 -2,08691 1,03307 -,736 15 ,476 Pair 7 ALT KÖPEK DİŞ SAĞ–SOL T2 -,68692 2,54163 ,70492 -2,22282 ,84897 -,974 15 ,349 Pair 8 ALT KÖPEK DİŞ SAĞ–SOL T3 -,03462 3,41603 ,94744 -2,0989 2,02967 -,037 15 ,971 Tablo 5. Alt ve üst köpek dişinin sağ ve sol taraf arası hareketinin karşılaştırılması 7tepeklinik 52 Sabit ortodontik tedavide mini vida desteği Bağımlı Örneklem Testi Paired Differences Mean Std. Deviation Std. Error Mean 95% Confidence Interval of the Difference Lower Upper t Df Sig Pair 1 ÜST-ALT KÖPEK DİŞ SAĞ T0 -,20308 5,82323 1,61507 -3,72202 3,31587 -,126 15 ,902 Pair 2 ÜST-ALT KÖPEK DİŞ SAĞ T1 -,99538 5,54132 1,53689 -4,34397 2,3532 -,648 15 ,529 Pair 3 ÜST-ALT KÖPEK DİŞ SAĞ T2 -1,29077 5,61795 1,55814 -4,68566 2,10412 -,828 15 ,424 Pair 4 ÜST-ALT KÖPEK DİŞ SAĞ T3 -1,81846 4,90839 1,36134 -4,78457 1,14765 -1,336 15 ,206 Pair 5 ÜST-ALT KÖPEK DİŞ SOL T0 -1,30000 4,67144 1,29562 -4,12292 1,52292 -1,003 15 ,335 Pair 6 ÜST-ALT KÖPEK DİŞ SOL T1 -2,35462 4,69268 1,30151 -5,19037 ,48114 -1,809 15 ,096 Pair 7 ÜST-ALT KÖPEK DİŞ SOL T2 -2,36615 5,65803 1,56926 -5,78527 1,05296 -1,508 15 ,157 Pair 8 ÜST-ALT KÖPEK DİŞ SOL T3 -1,94615 5,77174 1,60079 -5,43398 1,54167 -1,216 15 ,247 Tablo 6: Aynı taraftaki alt ve üst köpek dişinin hareketinin karşılaştırılması Bağımlı Örneklem Testi Paired Differences Mean Std. Deviation Std. Error Mean 95% Confidence Interval of the Difference Lower Upper t df Sig Pair 1 YAY SAĞ-LASTİK SAĞ T0 11,53846 19,08147 5,29225 ,00764 23,06928 2,180 15 ,050 Pair 2 YAY SAĞ-LASTİK SAĞ T1 20,00000 21,31119 5,91066 7,12178 32,87822 3,384 15 ,005 Pair 3 YAY SAĞ-LASTİK SAĞ T2 21,92308 22,31764 6,1898 8,43666 35,40949 3,542 15 ,004 Pair 4 YAY SAĞ-LASTİK SAĞ T3 23,07692 22,7796 6,31792 9,31135 36,8425 3,653 15 ,003 Pair 5 YAY SOL-LASTİK SOL T0 19,23077 20,29431 5,62863 6,96704 31,4945 3,417 15 ,005 Pair 6 YAY SOL-LASTİK SOL T1 23,07692 17,74101 4,92047 12,35614 33,79771 4,69 15 ,001 Pair 7 YAY SOL-LASTİK SOL T2 23,07692 21,94106 6,08536 9,81807 36,33577 3,792 15 ,003 Pair 8 YAY SOL-LASTİK SOL T3 23,46154 22,58176 6,26305 9,81552 37,10756 3,746 15 ,003 Tablo 7: Yay ve lastiklerin oluşturdukları kuvvetlerin karşılaştırması TARTIŞMA Sabit ortodontik tedavilerde diğer yer kazanma yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda diş çekimi ile yer sağlama uzun yıllardan beri uygulanmaktadır. Genellikle de çekilen dişler birinci küçük azı dişleri olmaktadır. Bu çekimlerden elde edilen yerler ön bölgede çapraşıklığın yoğunlaştığı vakalarda çekim boşluğunun arkasında kalan dişler tarafından doldurulması görülebilmekte5 bu duruma destek kaybı denilmektedir.6 Destek kaybının görüldüğü vakalarda ön bölgedeki çapraşıklık çözülememekte ya da çözülmesi için ön dişlerin normalden çok daha fazla öne açılanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Sağlıklı bir kapanışın sağlanamadığı bu istenmeyen durumun ortaya çıkmasının engellenmesinde en güncel tedavi yaklaşımı mini vida desteğinin seviyeleme ya da sıralama safhasından 7tepeklinik önce oluşturulmasıdır. Düz tel tekniğinde özellikle de MBT tanımlamasında7 istenmeyen diş hareketlerini engellemede nispeten daha iyi8 olsa bile braketler tip ve tork değerlerini sağlayacak şekilde tasarlandığından tedavinin ilk safhasından itibaren kesici dişlerde bir öne açılanma eğilimi kaçınılmaz hale gelmektedir.9 Bunun kontrol altında tutulabilmesi önem arz etmektedir. Tedavi boyunca hareket etmeyecek güvenli bir destek ünitesi olarak mini vidalar kullanılmaktadır.10 Her yarım çeneye bir adet olmak üzere genellikle dört adet birinci küçük azı dişin çekildiği vakalarda dört adet mini vida kullanılmakta ve her köpek dişe bu mini vidalardan kuvvet uygulanmaktadır. Çalışmamızda dört adet mini vida yerine iki adet mini vida kullanılmış ve diğer iki mini vidanın görevi de çeneler arası lastik kullanımı ile yerleştirilen iki vidaya verilmiştir. Uygulanan bu yöntemin 53 iki temel avantajı mevcuttur; birincisi, daha ekonomik bir yöntem olması iken ikinci avantajı ise hastanın daha az girişimsel işleme maruz kalmasıdır. En büyük dezavantajı ise başarısının hasta uyumuna bağlı olmasıdır. Lastikler düzenli kullanıldığında yeterli kuvvet uygulanırken kötü hasta uyumu kötü tedavi sonuçları anlamına gelmektedir. Çalışmadan elde edilen sonuçlar göstermiştir ki lastikler yaylara oranla ortalama 20 gr civarında daha az kuvvet oluşturmaktadır ve bu durum çalışmaya konu olan 3 ay boyunca devam etmektedir. Ancak bu durum diş hareket miktarında ciddi bir azalmaya sebep olmamaktadır. Her ne kadar yemeklerde çıkartılsalar bile bu öğün zamanları dışında lastikler de yaylara benzer bir şekilde sürekli kuvvetler oluşturuyor olabilirler. Ya da oluşturdukları aralıklı kuvvetin etkinliği sürekli kuvvetlere yakın denilebilir. Diş hareket miktarları değerlendirildiğinde ortaya çıkan toplamda ortalama 5 mm bir hareket miktarı aylık 1 mm’nin üzerinde bir hareket miktarına tekabül etmektedir. Bu hareket diğer çalışmalara11,12 göre nispeten daha hızlı olarak sınıflandırılabilir. Bu hareket miktarı iki temel etkenle açıklanabilir; birincisi yaptırılan hareket çoğunlukla arkaya devrilme hareketidir, ikincisi ise uygulanan kuvvet miktarı köpek diş hareketi için uygun düzeydedir denilebilir. Sağ ve sol taraflar arasında yapılan kuvvet miktarı ve diş hareket miktarı karşılaştırmalarında anlamlı farkların çıkmaması çapraşıklıkların ya da diş konumlarının çoğunlukla simetriğe yakın olmasından dolayı ortaya çıkmış olabilir. dişi hareketleri için kullanılmaktadır.14 Çalışma özelinde kullanılan çeneler arası lastiklerin herhangi bir iskeletsel etkisinin olmadığı gözlenmektedir. Ortaya çıkan bu durum iki temel etkenle alakalı olabilir; birincisi, lastiklerin oluşturdukları kuvvet ortopedik etki düzeyinin altındadır, ikicisi ise lastik kullanımının toplam süresi böyle bir etki oluşturacak seviyenin çok altındadır. SONUÇ Mini vidaların düz tel tekniğinin kullanıldığı vakalarda seviyeleme ve sıralama aşamasından önce yerleştirilmeleri seçilmiş vakalarda istenilen etkiyi yaratmaktadır. Mini vida yerine lastiklerin kullanımı sunulan çalışmanın sınırları içerisinde istenilen etkiyi yaratmıştır. Gelecek çalışmalarda değişik vida tipleri, değişik yay tipleri ve değişik lastiklerin kullanılarak çalışmanın alanının genişletilmesi faydalı olacaktır. Aynı taraftaki alt ve üst diş hareketleri arasında anlamlı farklılık yokken uygulanan kuvvetler arasında anlamlı fark çıkması aradaki kuvvet farkının diş hareketi üzerinde çok büyük bir etkisinin olmadığı şeklinde yorumlanabilir. Hem lastiklerin hem de yayların uyguladıkları kuvvet zamanla azalmıştır. Buna sebep olan diş hareket miktarıdır. Dişler hareket ettikçe mini vidaya yaklaşmışlardır13 ve bu hareket kuvvet kaynağı elemanların aktivasyon miktarını azaltmıştır, bu da kuvvetin azalmasına sebep olmuştur. Yan kafa radyografileri üzerinde yapılan ölçümler değerlendirildiğinde ortaya çıkan sonuçlar göstermektedir ki; mini vida desteğini seviyeleme sıralama aşamasından önce kullanmaya başlamak dişlerde meydana gelebilecek herhangi bir ileri açılanmayı engellemektedir. Üst keser ve alt keser açıları neredeyse hiç değişmemiştir bu sadece köpek dişinde bir hareketin görüldüğü anlamına gelmekle birlikte ortodontik ölçümler en ileri dişe göre yapıldığından en ileri dişten daha geride kalan diğer kesici dişlerin de en ileri dişe doğru hareket ettiğini göstermektedir. Bu da istenilen bir durumdur. Mini vidalar uzun yıllardır kök 7tepeklinik 54 Sabit ortodontik tedavide mini vida desteği KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. Proffit WR, Fields Jr H W, Sarver DM. Contemporary orthodontics. Elsevier Health Sciences. 2014 Davoody AR, Posada L, Utreja A, Janakiraman N, Neace WP, Uribe F, Nanda R. A prospective comparative study between differential moments and miniscrews in anchorage control. The European Journal of Orthodontics, 2013; 35: 568-576. Nalbantgil D, Tozlu M. Ortodontide Mini Vida Kullanımı. 7tepe klinik 2008; 2: 29-33. Sarı E, Uçar C. Mini Vida Kullanılarak Sınıf II Divizyon 1 Malokluzyon Tedavisi. 7tepe klinik 2008; 2: 18-21 Xu TM, Zhang X, Oh HS, Boyd RL, Korn EL, Baumrind S. Randomized clinical trial comparing control of maxillary anchorage with 2 retraction techniques. American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 2010; 138; 544-e1. Jain A, Ray S, Mitra R, Chopra SS. Possibility of space closure without initial alignment. Journal of Indian Orthodontic Society 2015; 49: 152-152. Talapaneni AK, Supraja G, Prasad M, Kommi PB. Comparison of sagittal and vertical dental changes during first phase of orthodontic treatment with MBT vs ROTH prescription. Indian Journal of Dental Research 2012; 23: 182-186. Wu LL, Zhang MM, Shao P. Comparative study of anchorage loss between straight wire appliance and standard edgewise appliance [J]. Stomatology 2007; 8: 5-9. Rajesh M, Kishore MSV, Shetty KS. Comparison of anchorage loss following initial leveling and aligning using ROTH and MBT Prescription–A clinical prospective study. Journal of international oral health JIOH 2014; 6: 16-21. Beycan K, Alcan T, Acar A. Early Extraction Space Closure Using Miniscrew Anchorage. Case Study and Case Report 2015; 5: 149-154. Ahad M, Shafi M, Khursheed I, Shakeel M. Evaluation of Micro Implants for Absolute Anchorage: A Clinical Study Print. International Journal of Clinical Cases and Investigations 2015; 6: 52-67, Reddy PA, Prabhakar R, Acharya SS, Karthikeyan MK. A clinical and radiographic study to evaluate the rate of retraction of maxillary canine using nickel-titanium closed coil spring with two different bracket systems. APOS Trends in Orthodontics 2014; 4: 169-177. Sharma M, Sharma V, Khanna B. Mini-screw implant or transpalatal arch-mediated anchorage reinforcement 7tepeklinik during canine retraction: A randomized clinical trial. Journal of orthodontics 2012; 39: 102-110. 14. Uyanlar A, Öztoprak MO. Sınıf I Anterior Çapraşıklık Tedavisinde Kanin Retraksiyonu İçin Mini Vida Kullanımı: Olgu Sunumu. 7tepe klinik 2009; 2: 48-50. 55 7tepeklinik 56 7tepeklinik 57 DERLEME Oral bifosfonat kullanımına bağlı çene kemiği osteonekrozu olgusunda patolojik mandibular kırık: derleme ve olgu sunumu Oral bisphosphonate induced osteonecrosis of the jaw causing pathological mandibular fracture: literature review and a case report Yrd. Doç. Dr. Gonca Duygu Çapar Trakya Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul Dr. Gül Merve Yalçın Ülker DDS Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul Yrd. Doç. Dr. Fatih Cabbar, DDS Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul Doç. Dr. Ceyda Özçakır Tomruk Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul Geliş Tarihi : 11 Kasım 2015 Kabul Tarihi : 26 Şubat 2016 Yazışma adresi: Dr. Gül Merve Yalçın Ülker Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul E-mail: [email protected] ÖZET Bifosfonatlar (BP) osteoporoz, metastatik kemik tümörleri ve multiple myeloma gibi hastalıklarda iskeletsel komplikasyonların engellenmesi amacı ile kullanılan ilaçlardır. Bu durumlarda kullanıldıklarında her ne kadar hastaların yaşam kalitelerini arttırsalar da; sebep oldukları bazı yan etkiler bulunmaktadır. İlaca bağlı çene kemiği osteonekrozu da (İÇKON) diş hekimliğini yakından ilgilendiren yan etkilerinden biridir. İÇKON’un oluşumundaki risk faktörlerinin en önemlilerinden biri de BP’nin tipi ve verilen total dozudur. Özellikle intravenöz BP ile tedavi edilen hastalarda osteonekroz oluşma riski, oral BP kullanımına oranla çok daha yüksektir. Oral yolla BP kullanımında komplikasyon görülme sıklığı az olmasına rağmen; nadir de olsa İÇKON lezyonları görülebilmektedir. İÇKON’da, lezyonlar genellikle sarımsı beyaz renkli kemik alanları şeklindedir. Lezyon etrafında ülserasyonlar ve ekstraoral veya intraoral fistüller görülebilmektedir. Tedavi seçenekleri hastalığın evresine göre değişmektedir. İÇKON’un başlangıç evrelerinde semptomatik lokal ve/ veya sistemik antimikrobiyal ve analjezik tedavi tercih edilirken ilerleyen evrelerde lezyonun cerrahi olarak debrimanı veya rezeksiyonu tercih edilmektedir. İÇKON’un son evresinde mandibulada patolojik kırıklar oluşabilmesi ve bölgede azalan yara iyileşmesi potansiyeli bu durumu karmaşıklaştırmaktadır. Bu olgu raporunda, oral ibandronat kullanan 82 yaşındaki kadın hastada sol retromolar bölgede oluşan osteonekrotik alanın debrimanını takiben iyileşme sağlandıktan bir yıl sonra oluşan patolojik angulus kırığı sunulmaktadır. Anahtar kelimeler: Oral bifosfonat, osteonekroz, patolojik kırık, İÇKON. SUMMARY Bisphosphonates (BP) are drugs used to prevent skeletal complications of diseases like metastatic bone malignancies, multiple myeloma and osteoporosis. Although this group of drugs is improving patients’ quality of life, they cause some adverse effects. One of these adverse effects is medication-related osteonecrosis of the jaw (MRONJ) and it is closely related to dental practice. The important risk factors causing MRONJ are the type and the total dosage of the drugs. Especially, patients taking intravenous BPs are more prone to suffering MRONJ lesions than those taking these medications orally. In oral BPs usage, there are few possibility to encounter complications, but MRONJ lesions could be observed in these patients. MRONJ lesions could be seen as yellowish bone areas sometimes with intra- or extraoral fistulas and surrounded ulcerative areas. Treatment options vary according to lesions’ stage. In early stages of 7tepeklinik 58 Bifosfonat kullanımına bağlı patolojik kırık MRONJ, symptomatic local or/and systemic antimicrobials and analgesics can be administered whereas in advanced stages, surgical debridement or resection are preferred. In the last stage of MRONJ, pathological mandible fractures could be observed and the decreased healing capacity of the area makes the situation more complicated. This case report presents an 82-year-old female using oral ibandronate with osteonecrosis in the left retromolar area and pathologic angular fracture of the mandible after one year following debridement of the osteonecrotic area. Key Words: Oral bisphosphonate, pathologic fracture, MRONJ. osteonecrosis, GİRİŞ Bifosfonatlar (BP) birçok hastalığın iskeletsel komplikasyonlarının engellenmesinde en sık kullanılan antirezorptif ilaçlardır. Hidroksiapatit (HA) kristallerine yüksek afiniteleri sebebi ile selektif olarak kemik yapım-yıkımının yüksek olduğu, özellikle osteoklastik kemik rezorpsiyonunun olduğu bölgelere yönelirler ve kemiğe bağlanırlar. Kemiğe bağlandıklarında osteoklastik aktiviteyi inhibe ederler ve kemiğin yeniden şekillenmesinde değişikliklere neden olurlar. Günümüzde BP’ler metastatik kemik hastalıklarının ve osteoporozun tedavisinde önemli bir rol oynamaktadır. Hem hiperkalsemi ve patolojik fraktürler gibi ciddi komplikasyonları azaltmak, hem de kemik metastazı bulunan kanser hastalarının hayat kalitesini arttırmak ve ağrı şikayetlerini azaltmak amacı ile kullanılmaktadır1. BP’ler hastalar tarafından genellikle iyi tolere edilebilen ilaçlar olmalarına rağmen, nadir olmakla hipokalseminin ve osteomalazinin yanı sıra gastrik ülser oluşumu ve nefrotoksisite gibi bazı komplikasyonlara sebep olmaktadırlar2. Bu komplikasyonların yanı sıra oral ve maksillofasiyal cerrahi alanını yakından ilgilendiren bir komplikasyon olan ‘İlaca Bağlı Çenelerin Osteonekrozu’una sebep olmaktadırlar. İlk başlarda oluşan bu oral mukoza ülserlerinin, alendronatın başka bir yan etkisi olan ve direk travmadan kaynaklanan özefagal ülser ile benzer oldukları düşünülmüştür3. 2001 yılından itibaren BP türevi ilaçların kullanımının artması ile ‘Bifosfonata Bağlı Çene Kemiği Osteonekrozu (BİÇKON) – Biphosphonate Related Osteonecrosis of the Jaw (BRONJ) vakası artmış; fakat hiçbiri literatürde bu isimle yer almamıştır. BİÇKON ilk olarak Marx ve arkadaşları tarafından 2003 yılında yayınlanmış ve literatürde yerini almıştır4-7. American Oral ve Maksillofasiyel Cerrahi Birliği (AAOMS)’nin 2007 ve 2009 yıllarında BİÇKON ile ilgili yayınladığı görüş bildirgelerinde, BİÇKON ‘daha önce baş boyun bölgesinden radyoterapi almamış, BP kullanmakta olan veya kullanmış hastaların çenelerinde 7tepeklinik 8 haftadan daha uzun süredir ekspoze kemik varlığı ve spontan olarak iyileşememe durumu ile karakterize klinik tablo’ olarak tanımlanmıştır8,9. İlerleyen yıllarda BP’lerin çenelerde sebep olduğu bu duruma “Denosumab” gibi antirezorptif10 ve “Bevacizumab” veya “Sunitinib” gibi antianjiogenetik11 ilaçların da sebep olduğu bildirilmiş ve AAOMS’un 2014 yılında yayınlamış olduğu son görüş bildirgelerinde tüm bu ilaçların sebep olduğu osteonekroz durumu ‘İlaca Bağlı Çene Kemiği Osteonekrozu (İÇKON) - Medication-Related Osteonecrosis of the Jaw (MRONJ)’ adı altında toplanmıştır1. İÇKON’un sıklığı oral yoldan BP kullanan hastalarda milyonda 7 iken, IV yoldan BP kullananlarda bu oran %112’ye yükselmektedir12. 2008 yılında yapılmış olan kapsamlı bir çalışmada İÇKON teşhisi konan hastaların %43’ünün zoledronat, %27’sinin pamidronat, %23’ünün zoledronat ve pamidronate, %4’ünün alendronat, %2’sinin ise ibandronat (IV yoldan) kullanıldığı bildirilmiştir. Bu hastaların %48’i multiple myelom, %36’sı meme kanseri, %7’si prostat kanseri, %3’ü diğer metastatik kanser, %5’i ise osteoporoz hastalarıdır. Vakaların %67’si mandibulada, %26’sı maksillada; %8’i ise her iki çenede birden görülmüştür. Maksillanın vaskülarizasyonunun mandibuladan daha fazla olmasının; mandibulada maksilladan daha fazla osteonekroz görülmesinin sebebi olabileceği bildirilmiştir13. Literatürdeki ilk İÇKON vakasından bu yana geçen süreye rağmen bu hastalığın patofizyolojisi tam olarak anlaşılamamıştır5,14. Bugüne kadar yapılmış olan çalışmalarda İÇKON’un patofizyolojisinde kemiğin yeniden şekillenmesinde değişiklik veya kemik rezorpsiyonunun aşırı baskılanması, anjiogenezin inhibe edilmesi, sürekli mikrotravma varlığı sonucu kemikte mikro kırık oluşumu ve periodonsiyum aracılığıyla bakteri invazyonunun kombinasyonu ile oluşan sinerjinin etkisi, doğuştan gelen veya edinilmiş bağışıklığın baskılanması, D vitamini yetersizliği, BP’lerin yumuşak dokularda sebep olduğu toksisite ve enflammasyon veya enfeksiyon varlığı gibi teorilerden bahsedilmektedir12. İÇKON oluşumundaki risk faktörlerinin en önemlilerinden biri de BP’nin tipi ve verilen total dozdur. Özellikle intravenöz (iv) BP ile tedavi edilen kanser hastalarında osteonekroz oluşma riski, oral BP kullanımına oranla çok daha yüksektir. Bununla birlikte oral BP kullanan hastalarda da osteonekroz olguları bildirilmiştir. Olgularla ilgili tipik semptomlar; enfeksiyon, yumuşak doku ödemi, ağrı, dişlerde mobilite, ağız kokusu, pü çıkışı ve ekspoze nekrotik kemik varlığıdır. Semptomlar sıklıkla 59 diş çekimi sonrasında da görülmektedir ancak spontan olarak da gelişebilmektedir. Bazen ilk bulgular dental veya periodontal hastalıkları da taklit edebilmektedir1,15. İÇKON’un en sık karşılaşılan klinik bulgusu olan nekroze alveol kemiği osteoradyonekroz veya osteomyelit vakalarında da görülebileceğinden hastanın medikal ve dental anamnezi önem taşımaktadır. AAOMS’un AAOMS’un 2007 yılında yayınladığı görüş bildirgesi 2009 yıllında güncellenmiştir. AAOMS’un 2014 yılında yayınlamış olduğu yeni görüş bildirgesinde ise ise birinci maddede “halen veya daha önce BP tedavisi uygulaması” fadesi kulllanılmışken şimdi bu ifade “halen veya daha önce antirezorptif veya antianjiogenetik tedavisi uygulaması” olarak güncellenmiştir.1 •Daha önce veya aktif olarak antianjiogenetik tedavisi uygulanması antirezorptif veya •Alt veya üst çenede 8 haftadan daha uzun süredir var olan nekroze veya açığa çıkmış kemik (8 haftadan daha kısa süredir var olan açığa çıkmış kemik takip edilerek yumuşak dokuların kapanıp kapanmadığı gözlenmelidir). • Çene kemiklerine radyoterapi almaması İÇKON’da, lezyonlar genellikle sarımsı beyaz renkli kemik alanları şeklindedir. Lezyon etrafında ülserasyonlar ve ekstraoral ve/veya intraoral fistüller görülebilmektedir. Hastalarda, tipik olarak orofasiyal ağrı, diş ağrısı, trismus, enfeksiyon, fistülizasyon, dişlerde mobilite, dudakta parestezi ve hissizlik görülmektedir. Bu bulgular; periodontal dokularda yıkım ve iyileşmeyen mukoza ülserleri olarak görülebilir. Klinik olarak belirgin hale gelmeden osteonekroz oluşabilir14,16. İÇKON vakalarında anatomik komşuluğa bağlı olarak mandibulada hissizlik oluşabileceği, inferior alveolar sinir tutulumunda Vincent belirtisinin oluşabileceği bildirilmektedir6,17,18. Maksillada ise İÇKON vakalarında oroantral fistül oluşan hastalardan bahsedilmektedir19. İÇKON’un dört evresi bulunmaktadır. Antirezorptif veya antianjiogenetik ilaç kullanan hastalar risk grubundaki hastalardır. Bu hastalarda herhangi bir tedavi gerekli değildir ve hasta sadece bilgilendirilmelidir. İÇKON’un dört evresi bulunmaktadır. Evre 0’da nekrotik kemik klinik olarak gözlenmemektedir. Spesifik olmayan klinik bulgular ve semptomlar mevcuttur. Bu hastalarda semptomatik tedavi analjezik ve antibiotik kullanımını da içeren sistemik tedavi uygulanmalıdır. Evre 1’de, enfeksiyon bulgusu olmadan asemptomatik hastada açığa çıkmış nekrotik kemik mevcudiyeti gözlenir. Bu durumda oral antibakteriyel ağız gargaraları önerilmelidir; hastanın 3 aylık periyotlarla klinik olarak izlenmesi ve hasta eğitimi gerçekleştirilmelidir. Hekiminin antirezorptif veya antianjiogenetik tedavi endikasyonlarını yeniden gözden geçirmesi sağlanmalıdır. Evre 2’de ilgili bölgede ağrı, açığa çıkmış nekrotik kemik varlığı ve eritemle birlikte enfeksiyon mevcuttur ve bu klinik tablolara ek olarak ilgili bölgede pürülan direnaj olabilir. Osteonekroza ek olarak enfeksiyonu da eşlik ettiği bu durumlarda, oral antibakteriyel ağız gargaraları ve oral antibiyotiklerle semptomatik tedavi uygulanmalıdır. Ağrı kontrolü amacı ile hastaya analjezikler reçete edilebilir. Cerrahi olarak yumuşak doku irritasyonunu ortadan kaldırmak amacıyla yüzeysel debridman yapılmalıdır. İÇKON’un son evresi olan evre 3’te, evre 2’deki semptomlara ek olarak ekstraoral fistül varlığı, oroantral/oronazal açıklık veya osteolizis varlığı, nekrotik kemik büyüklüğünün alveol kemiği sınırlarını aşarak patolojik kemik kırığı oluşturabilecek kadar büyük olması (örn. mandibulada basis mandibulaya kadar; maksillada maksiller sinüs ve zigomaya kadar uzanması) gibi semptomlardan en az biri mevcuttur. Bu evrede de oral antibakteriyel ağız gargaraları ve antibiyotiklerle enfeksiyon kontrol altına alınmalıdır. Ağrı kontrolü amacı ile hastaya analjezikler reçete edilmelidir. Cerrahi olarak nekrotik kemiğin debridmanı veya rezeksiyonu yapılmalıdır1. Bu evrede hem antirezorptif veya antianjiogenetik ilaç kullanımının bölgedeki lokal iyileşme potansiyelinin azaltmış olması hem de hastanın sistemik durumu bu durumun tedavisini karmaşık hale getirmektedir. Bu makalede oral BP kullanımına bağlı evre 2 İÇKON olgusunda, osteonekrotik alanın debrimanı ve tam iyileşme sağlanmasını takiben, angulus mandibulada patolojik kırık oluşumu sunulmuştur. OLGU RAPORU 82 yaşında kadın hasta, alt sol yirmi yaş dişi bölgesinde enfeksiyon şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Yapılan klinik muayenede 35, 36, 37 ve 38 numaralı dişlerin eksik olduğu, dişsiz alt sol yirmi yaş bölgesinden retromolar bölgeye doğru uzanan sarı ve ağrısız ekspoze kemik alanı bulunduğu görüldü (Resim 1). Hastadan alınan sistemik anamnezde, hastanın 10 senedir osteoporoz endikasyonu ile ayda bir oral Resim 1: Sol retromolar bölgede gözlenen osteonekrotik alan 7tepeklinik 60 Bifosfonat kullanımına bağlı patolojik kırık ibandronat (Boniva) kullandığı ve kliniğimize başvurmadan bir sene önce bölgeden diş çektirdiği öğrenildi. Yapılan radyolojik muayenede alt sol yirmi yaş bölgesi ve retromolar bölgede sınırları belirgin olmayan radyolusent alan görüldü. Hastanın doktoru ile yapılan konsültasyon sonucunda üç aylık bir ilaçsız dönem sonrasında lezyonun debrimanına ve patolojik incelemesine karar verildi. Bu üç aylık dönemin sonunda intravenöz sedasyon, inferior alveolar sinir bloğu ve lokal infiltrasyon anestezisi (Ultracaine Ds ampul 2 ml) ile lezyonun debrimanı, beslenen kemiğe ulaşılana kadar yapıldı ve bölge primer olarak kapatıldı (Resim 2). Resim 2: Bölgenin primer olarak kapatılması Alınan doku örnekleri patolojik incelemeye gönderildi. Yapılan histopatolojik inceleme sonucunda fibrotik dokunun çevrelediği avasküler nekrotik kemik alanları görüldü. Hastanın yapılan takiplerinde yumuşak dokuda sağlıklı bir iyileşme olduğu gözlendi ve herhangi bir enfeksiyon bulgusuna rastlanmadı (Resim 3). Resim 3: Radyografik olarak bölgede gözlenen iyileşme Debrimanı ve iyileşmeyi takip eden bir sene sonunda hasta kliniğimize sol yanakta şişlik, ağrı ve trismus ile tekrar başvurdu. Klinik ve radyolojik muayene sonucunda sol mandibular angulus bölgesinde, debriman yapılan bölgeden angulusun alt köşesine kadar uzanan bir patolojik kırık gözlendi (Resim 4). 7tepeklinik Resim 4: Sol angular bölgede oluşan patolojik kırık TARTIŞMA Patolojik kırıklar mandibulada İÇKON’un en ileri seviyesinde meydana gelmektedir. Literatürde bildirilen İÇKON’a bağlı patolojik kırık olgusu az olduğundan dolayı tedavi yaklaşımları ile ilgili de az bilgi bulunmaktadır13,20. İÇKON vakalarının çoğunlukla mandibulada görülmesi (kaynak) ve İÇKON lezyonlarının ilerlemeye olan eğilimleri patolojik kırıklarla karşılaşma ihtimalimizi arttırmaktadır. Oluşan bu komplikasyon, antirezorptif veya antianjiogenetik kullanımının artması ve bu hastaların sistemik durumları ve/ veya yaşları göz önünde bulundurulduğunda hastaların yaşam kaliteleri açısından önemli bir problem haline gelmektedir1-21. Geniş İÇKON lezyonlarının ve patolojik kırıkların tedavisi hastadaki eşlik eden diğer lokal ve sistemik durumlar yüzünden oldukça zordur. İÇKON’a bağlı patolojik kırıklar genellikle geniş osteonekrotik alanlar sebebi ile ya da osteonekrotik alan temizlendikten sonra olmaktadır. Bugüne kadar İÇKON’un farklı seviyelerinin tedavisine yönelik AAOMS’un görüş bildirgeleri dahil kanıta dayalı bir tedavi prensibi bulunmamaktadır. Literatürde bazı yazarlar uzun süreli antibiyotik ilaç ve antimikrobiyal ağız gargaraları gibi konservatif tedavi seçeneklerini önermektedirler22,23; fakat konservatif yaklaşım literatürde geçen bu vakaların üçte ikisinden daha azında ancak geçici bir iyileşme sağlayabilmektedir23-25. Buna karşın literatürde lezyonun patolojik kırık, ekstraoral fistül oluşumu gibi daha ileri komplikasyonlara sebep olmadan cerrahi olarak uzaklaştırılmasının, olguların yaklaşık %80’inin tedavisinde başarılı olduğu bildirilmektedir26-30. AAOMS’un 2014 yılında yayınlamış olduğu görüş bildirgesinde, hastanın BP cinsinin ve kullanım süresinin İÇKON oluşmasına olan etkisi bildirilmiştir1. Kanser hastalarında Zolendronik Asit (ZA) kullanımı % 0,7-6,7 oranında osteonekroza neden olurken; kullanmayan hastalara göre İÇKON’a 50-100 kat daha fazla rastlanmaktadır. ZA kullanan hastalarda ilk bir sene osteonekroz oluşma oranı % 0,6; ikinci sene % 0,9; üçüncü sene % 1,3 olarak bildirilmiştir. Kanser hastalarında BP 61 kullanımının, osteoporoz endikasyonu ile oral BP kullanan hastalara göre 100 kat daha fazla çenelerde osteonekroz oluşturma olasılığı vardır. Oral BP kullanan hastalarda da, lezyonun oluşma riski ilacın kullanım süresine bağlıdır. Oral BP kullanan hastalarda ilk sene İÇKON oluşma oranı % 0,1 olarak bildirilirken; ortalama 4 sene sonunda (yaklaşık 4,4 sene) bu oran % 0,21’e kadar çıkmaktadır. Oral BP kullanan hastalarda ilk sene İÇKON oluşma oranı % 0,1 olarak bildirilirken; ortalama 4 sene sonunda (yaklaşık 4,4 sene) bu oran % 0,21’e kadar çıkmaktadır.1 Olgudaki hasta 10 sene boyunca osteoporoz endikasyonu ile düzenli olarak oral BP kullanmıştır. Hastadan alınan anamnezde hasta bir sene önce 38 nolu dişini çektirmiştir ve hasta kliniğimize başvurana kadar lezyon asemptomatik olarak ilerlemiştir. Daha önce de bahsedildiği üzere, literatüre bakıldığında evre 2 İÇKON tedavisi için iki farklı görüş yer almaktadır. Bu olgu sunumunda hem bölgede süregelen enfeksiyon sebebi ile; hem de başarının daha yüksek olmasından dolayı cerrahi debriman tercih edilmiştir. AAOMS’un 2009 yılında yayınlanlamış olduğu görüş bildirgesinde cerrahi öncesi 3 ay ve cerrahiyi takiben 3 ay ilaçsız dönem önerilmektedir. Sunulan olguda, görüş bildirgelerine ve güncel literatüre uygun bir şekilde tedavi edilen evre 2 İÇKON lezyonu, tedavi sonrasında iyileşmeyi takiben bir sene içinde tekrarlamıştır. Bu olguda hastaya cerrahi debrimandan 3 ay önce ilacı bıraktırılmış ve yumuşak dokuda iyileşme gözlendikten 3 ay sonra hasta ilacına tekrar başlatılmıştır. Osteonekrozun evresi ve/veya boyutu ne olursa olsun yumuşak dokuda irritasyona sebep olan ve gevşek olan kemik sekesterleri sağlıklı kemikten uzaklaştırılmalı veya şekilleri düzeltilmelidir. Böylece yumuşak dokunun iyileşmesi için uygun ortam sağlanacaktır31. Fakat iyileşmeyi takiben bir sene içinde lezyonun daha da ilerlemesi ve patolojik kırığa sebep olması yapılan tüm tedavilerin başarısız olmasına neden olmuştur. SONUÇ Sonuç olarak İÇKON lezyonunun evresi ne olursa olsun enfeksiyona sebep olabilecek tüm ihtimaller ortadan kaldırılmalıdır. Hastalarda İÇKON’un cerrahi tedavisi sonrasında her ne kadar iyileşme sağlansa da; BP grubu ilaçların uzun yıllar kemikte depolandığı ve bu durumun tekrarlayabileceği; hatta daha da agresifleşebileceği unutulmamalıdır. Bu hastalarda kısa zaman aralıklarla uzun dönem klinik ve radyolojik takip gereklidir. 7tepeklinik 62 Bifosfonat kullanımına bağlı patolojik kırık REFERENCES 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. Ruggiero SL, Dodson TB, Fantasia J, Gordday R, Aghaloo T, Mehrotra B, O’Ryan F. Medication-Related Osteonecrosis of the Jaw–2014 Update. J Oral Maxillofac Surg 2014;72(10):1938–1956. Conte P, Guarneri V. Safety of intravenous and oral bisphosphonates and compliance with dosing regimens. Oncologist 9 Suppl 2004;4: 28-37. de Groen PC, Lubbe DF, Hirsch LJ, Daifotis A, Stephenson W, et. al. Esophagitis associated with the use of alendronate. N Engl J Med 1996;335: 1016-1021. Migliorati CA. Bisphosphanates and oral cavity avascular bone necrosis. J Clin Oncol : official journal of the American Society of Clinical Oncology 2003;21: 4253-4254. Marx RE. Pamidronate (Aredia) and zoledronate (Zometa) induced avascular necrosis of the jaws: a growing epidemic. J Oral Maxillofac Surg 2003;61(9):1115- 1117. Migliorati CA. Bisphosphanates and oral cavity avascular bone necrosis. J Clin Oncol : official journal of the American Society of Clinical Oncology 2003;21: 4253-4254. Wang J, Goodger NM, Pogrel MA. Osteonecrosis of the jaws associated with cancer chemotherapy. J Oral Maxillofac Surg: official journal of the American Association of Oral and Maxillofacial Surgeons 2003;61: 1104-1107. American Association of Oral and Maxillofacial Surgeons position paper on bisphosphonate-related osteonecrosis of the jaws. J Oral Maxillofac Surg 2007;65: 369-376. Ruggiero SL, Dodson TB, Assael LA, et al: American Association of Oral and Maxillofacial Surgeons position paper on bisphos- phonate-related osteonecrosis of the jaws--2009 update. J Oral Maxillofac Surg 2009;67:2. Aghaloo TL, Chaichanasakul T, Bezouglaia O, Kang B, Franco R, Dry SM, Atti E, Tetradis S. Osteogenic potential of mandibular vs. long-bone marrow stromal cells. J Dent Res. 2010;89(11):1293-1298. Serra E, Paolantonio M, Spoto G, Mastrangelo F, Tetè S, Dolci M. Bevacizumab- related osteneocrosis of the jaw. Int J Immunopathol Pharmacol. 2009;22(4):1121- 1123. Tsurushima, H., Kokuryo, S., Sakaguchi, O., Tanaka, J., Tominaga, K. Bacterial promotion of bisphosphonateinduced osteonecrosis in Wistar rats. Int J Oral Maxillofac. Surg 2013;42, 1481–1487. Abu-Id, M.H.,Warnke, P.H., Gottschalk, J, Springer, I, Wiltfang, J, Acil, Y et. al. Bis-phossy jaws” — high and low risk factors for bisphosphonate-induced osteonecrosis of the jaw. J Craniomaxillofac Surg 2008;36, 95–103. Ruggiero SL, Mehrotra B, Rosenberg TJ, et al: 7tepeklinik 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. Osteonecrosis of the jaws associated with the use of bisphosphonates: a review of 63 cases. J Oral Maxillofac Surg 2004;62:527. Crawford B.S. , McNulty R.M., Kraut E.H. and Turowski R.C. Extended Use of Intravenous Bisphosphonate Therapy for the Prevention of Skeletal Complications in Patients with Cancer. Cancer Investigation 2009;27: 984-988. Bagan JV, Murillo J, Jimenez Y et. al. Avascular jaw osteonecrosis in association with cancer chemotherapy: series of 10 cases. J Oral Pathol Med, 2005;34:120–123. Otto, S., Hafner, S., Grötz, K.A. The role of inferior alveolar nerve involvement in bisphosphonate-related osteonecrosis of the jaw. J Oral Maxillofac Surg 2009;67, 589-92. Migliorati CA, Schubert MM, Peterson DE, Seneda LM. Bisphosphonate-associated osteonecrosis of mandibular and maxillary bone: an emerging oral complication of supportive cancer therapy. Cancer. 2005;Jul 1;104:83-93. Mast, G., Otto, S., Mücke ,T., Schreyer, C., Bissinger, O., Kolk, A., Wolff, K.D., Ehrenfeld, M., Stürzenbaum, S.R., Pautke, C. Incidence of maxillary sinusitis and oro-antral fistulae in bisphosphonate-related osteonecrosis of the jaw. J Craniomaxillofac Surg 2012;40, 568-71. Wongchuensoontorn C, Liebehenschel N, Wagner K, et. al. Patho- logical fractures in patients caused by bisphosphonate-related osteonecrosis of the jaws: report of 3 cases. J Oral Maxillofac Surg 2009;67:1311– 1316 Otto S, Pautke C, Hafner S, Hesse R, Reichardt LF, Mast G, Ehrenfeld M, Cornelius CP. Pathologic fractures in bisphosphonate-related osteonecrosis of the jawreview of the literature and review of our own cases. Craniomaxillofac Trauma Reconstr. 2013 Sep;6:147-54. Ruggiero SL, Fantasia J, Carlson E. Bisphosphonaterelated osteonecrosis of the jaw: background and guidelines for diagnosis, staging and management. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2006;102:433–441 Montebugnoli L, Felicetti L, Gissi DB, Pizzigallo A, Pelliccioni GA, Marchetti C. Biphosphonate-associated osteonecrosis can be con- trolled by nonsurgical management. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2007;104:473–477 Badros A, Terpos E, Katodritou E, et. al. Natural history of osteo- necrosis of the jaw in patients with multiple myeloma. J Clin Oncol 2008;26:5904–5909 Van den Wyngaert T, Claeys T, Huizing MT, Vermorken JB, Fossion E. Initial experience with conservative 63 26. 27. 28. 29. 30. 31. treatment in cancer patients with osteonecrosis of the jaw (ONJ) and predictors of outcome. Ann Oncol 2009;20:331–336 Stanton DC, Balasanian E. Outcome of surgical management of bisphosphonate-related osteonecrosis of the jaws: review of 33 surgical cases. J Oral Maxillofac Surg 2009;67:943–950 Pautke C, Bauer F, Otto S, et. al. Fluorescenceguided bone resection in bisphosphonate-related osteonecrosis of the jaws: first clinical results of a prospective pilot study. J Oral Maxillofac Surg 2011; 69:84–91 Markose G, Mackenzie FR, Currie WJ, Hislop WS. Bisphosphonate osteonecrosis: a protocol for surgical management. Br J Oral Maxillofac Surg 2009;47:294– 297 Carlson ER, Basile JD. The role of surgical resection in the management of bisphosphonate-related osteonecrosis of the jaws. J Oral Maxillofac Surg 2009;67(5, Suppl):85–95 Vescovi P, Manfredi M, Merigo E, Meleti M. Early surgical approach preferable to medical therapy for bisphosphonate-related osteonecrosis of the jaws. J Oral Maxillofac Surg 2008;66:831–832 Freiberger JJ, Padilla-Burgos R, McGraw T, et al: What is the role of hyperbaric oxygen in the management of bisphosphonate-re- lated osteonecrosis of the jaw: a randomized controlled trial of hyperbaric oxygen as an adjunct to surgery and antibiotics. J Oral Maxillofac Surg 70:1573, 2012; 7tepeklinik 64 7tepeklinik 65 DERLEME Periodontal Hastalıklar ve Hamilelikte Oluşan Olumsuz Sonuçlar Periodontal Diseases and Adverse Pregnancy Outcomes Op.Dr. Selen Gürsoy Erzincan Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Perinatoloji A.D. Dt. Ece Deniz Yarımoğlu Yeditepe üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji A.D. Dr. Ogül Leman Tunar Yeditepe üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji A.D. Doç. Dr. Hare Gürsoy Yeditepe üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji A.D. ÖZET Periodontal hastalıklar diş ve destek dokularda meydana gelen lokalize enfeksiyonlar olarak tarif edilse de meydana gelen yıkıcı etkiler yalnızca periodonsiyum ile sınırlı değildir. İltihabi periodontal hastalıklar pek çok sistemik etkiye sahiptir. Son yıllarda yapılan araştırmalar periodontal medicine üzerinde yoğunlaşmış ve pek çok sistemik hastalık ile periodontal hastalıklar arasında ilişkisi gösterilmeye başlanmıştır. Bunlar diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, solunum sistemi hastalıkları, metabolik sendrom, böbrek hastalıkları ve hamilelikte oluşan olumsuz sonuçlar (erken doğum, düşük doğum ağırlıklı bebek ve preeklampsi) olarak sıralanabilir. Bu derlemede, bilimsel veriler ışığında, periodontal hastalıklar ile düşük doğum ağırlıklı bebek, erken doğum ve preeklampsi ilişkisinin detaylı olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Anahtar sözcükler: periodontal hastalık, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, preeklampsi SUMMARY Although periodontal diseases are described as localized infections occuring in dental and supporting structures, destructive changes are not only limited to the periodontium. Inflammatory periodontal diseases may have a wide range of systemic effects. In recent years, research in periodontology has focused on periodontal medicine and an association has been described between some systemic diseases and periodontal diseases. These can be summarized as cardiovascular diseases, diabetes, pulmonary diseases, metabolic syndrome, kidney diseases and adverse outcomes of pregnancy (preterm birth, low birth weight, pre-eclampsia). The purpose of this review was to evaluate the association between adverse pregnancy outcomes and periodontal disease in the light of scientific findings. Key words: Periodontal disease, preterm birth, low birth weight, pre-eclampsia Geliş Tarihi : 2 Aralık 2015 Kabul Tarihi : 27 Şubat 2016 Yazışma Adresi: Doç. Dr. Hare Gürsoy Yeditepe üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji A.D. Bağdat cad. No:238 Göztepe-İSTANBUL Tel: 0532 377 12 55 E-mail: [email protected] GİRİŞ Periodontal hastalıklar, dişetinde gelişen enfeksiyonun dişeti bağ dokusu, periodontal ligament ve alveoler kemiğe ilerlemesi ile dişin destek dokularının yıkımı ve diş kaybı ile karakterize spesifik enfeksiyonlardır1. Bu hastalıklar patojen mikroorganizmalar ve konak arasındaki kompleks ilişkilere bağlı olarak gelişmektedir1. Periodontal hastalıklar tedavi edilmediklerinde, alveol kemiği ve ataşman sisteminde yıkım meydana gelmekte ve meydana gelen yıkım miktarı; mevcut hastalığın şiddetine, 7tepeklinik 66 Hamilelik ve Periodontal Hastalık lokal etiyolojik faktörlere, subgingival floraya, konağın bağışıklık sisteminin etkene karşı oluşturduğu cevaba ve konağa ait genetik özelliklere bağlı olarak değişebilmektedir 2-5 . Son yıllarda yapılan araştırmalar periodontal medicine üzerinde yoğunlaşmakta ve pek çok sistemik hastalık ile periodontal hastalıklar arasında ilişkiler gösterilmektedir. Bunlar diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, solunum sistemi hastalıkları, metabolik sendrom, böbrek hastalıkları ve hamilelikte oluşan olumsuz sonuçlar (erken doğum, düşük doğum ağırlıklı bebek ve preeklampsi)’dır. Ayrıca, daha önceden erken doğum yapmış bireylerde, erken doğum olasılığının yüksek olduğu da bildirilmektedir.17 Erken doğumların nedenleri yaklaşık %50 oranında açıklığa kavuşturulamamıştır.18 Son yıllarda yapılan araştırmalar, maternal enfeksiyonlar ile erken doğum, membranların erken yırtılması ve düşük doğum ağırlıklı bebek arasındaki ilişkiler üzerinde yoğunlaşmaktadır9. Son yıllarda periodontoloji alanında yapılan çalışmalarda, periodontal hastalıkların erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve preeklampsi ile olan ilişkisi araştırılmaktadır. Bu derlemede periodontal hastalıklar ile düşük doğum ağırlıklı bebek, erken doğum ve preeklampsi ilişkisi detaylı olarak değerlendirilecektir. 2. Preeklampsi Preeklampsi, hamilelikte ortaya çıkan ve bağımsız olarak anne ve bebeğin morbidite ve mortalitesine sebep olabilen genel hipertansif bir bozukluk olarak tarif edilmektedir. Gebeliğin 20. haftasından sonra tansiyonun 140/90 mmHg ve üzerinde seyretmesi, beraberinde idrarda protein çıkması ( ≥1) ile kendini gösterir. Tabloya sıklıkla ödem de eşlik eder. Oluşum mekanizması için damar yatağı bozukluğu denilebilir.19 Preeklampsi gelişen gebeliklerde normal fizyolojik değişiklikler gerçekleşmez, rahim yatağını besleyen spiral arteriollerde atherozis dediğimiz spasm ve nekroz gelişir, bu damarların okluzyonunu takiben plasenta bebeği besleyemez9. Hamilelikte Ortaya Çıkan İstenmeyen Sonuçlar 1. Erken Doğum ve Düşük Doğum Ağırlığı Erken doğum, 37 haftadan daha önce doğumun gerçekleşmesidir. Hamileliklerde %11-12.5 oranında erken doğum ortaya çıkmaktadır. Gelişmiş olan ülkelerde prenatal dönemde alınan pek çok önleme rağmen bu oran yine de fazla görülmektedir.6 Erken doğum ile sonuçlanmış gebeliklerde bebek ölümleri, görme ve işitme problemleri, kronik akciğer hastalığı, cerebral palsy (spastik çocuk), öğrenme bozukluğu gibi problemlerin görülme ihtimali daha yüksektir.7 Düşük doğum ağırlığı, 2500 gr dan daha az olan bebekler için kullanılan genel bir terimdir. Bu terimin ağırlıktan çok yaşa göre sınıflandırılmamasının nedeni doğumdaki gebelik yaşının tespitinin zor olmasıdır. Doğum ağırlığı, çok-düşük (1500 gr altında) ve orta-düşük (2500 gr altında) olmak üzere sınıflandırılır.8 SGA (small for gestational age), bebeğin hamilelik haftasına göre doğum tartısının beklenenden daha düşük olmasıdır. Diğer bir tanımla doğum tarısı 10. persantilin altındaki bebekler SGA olarak kabul edilirler. Doğum tartısı 10. persantilin altında olup 1500 gr ile 2500 gr arasında olan doğan bebeklerde perinatal mortalite oranları doğum kilosu 10 ile 90. persantiller arasında olan bebeklerden 5-30 kat daha yüksektir.9 Erken Doğum için Risk Faktörleri •Erken yaşta hamilelikler10 •Çoğul gebelik11 •Hamilelikte az kilo alımı12 •Servikal yetersizlik13 •Sigara, alkol ve ilaç kullanımı14 •Irk (siyahi ırklar)15 •Maternal enfeksiyonlar (Genito-üriner bakteriyel vajinozis, koriyoamniyonitis)16 7tepeklinik enfeksiyonlar, Bogges ve ark.22’nın yaptıkları çalışmada periodontal enfeksiyona maruz kalan hamilelerde preeklampsi gelişme olasılığının daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir. Offenbacher ve ark.24 tarafından yürütülen KOHORT çalışmasının bir bölümünde, hamilelik süresince periodontal hastalıkların ilerdiği annelerde (4 yada daha fazla bölgede periodontal cep derinliği (PD) artışının 2 mm yada daha fazla olması veya PD’nin 4 mm ve/veya üzeri ile sonuçlanması), şiddetli ya da ilerleyen periodontitisli annelerde hamilelik sırasında preeklampsi gelişme ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu gözlemlemişlerdir. Long ve ark.19 (2006) yaptıkları derlemede, periodontitisin olumsuz gebelik sonuçları üzerine etkisini değerlendirmişlerdir. 22 çalışma (13 vaka control-9 kohort) erken doğum, düşük doğum ağırlığı, hamilelik yaşına göre beklenen doğum ağırlığı, düşük ve preeklampsi üzerine yoğunlaşmıştır. 15 çalışma periodontitis ve olumsuz gebelik sonuçları üzerinde ilşki tespit ederken, 7 çalışmada herhangi bir ilişki bulunamamıştır. Sonuç olarak bu konuda daha net sonuca varılabilmesi için, metodolojik olarak daha fazla sayıda çalışma yapılması gerektiği rapor edilmiştir.19 Periodontal Hastalık ve Erken Doğum İlşkisi Periodontal hastalık ve hamilelik ilişkisini inceleyen araştırmalari, 1990 yılların başlarında başlamıştır. Öne sürülen hipoteze göre, periodontal hastalıklar, hamilelik süresince, hem enfeksiyon hem de enflamasyon kaynağı 67 olarak görev yaparlar. Periodontal hastalıklar, Gr(-) anaerobik enfeksiyonlardır ve periodontitisli kişilerde Gr (-) bakteriyemiye sebep olurlar. Varsayılan hipotezde, Gr (-) bakterilere ait lipopolisakkaritler (LPS), endotoksinler, ve prostaglandin E2 (PGE2), tümör nekrozis factor-α (TNF-α) fetal-plasental unite için bir tehdit oluşturmaktadır. İlk yaptıkları hayvan çalışmasında, hamile hamsterlara P.gingivalis enjekte etmişler ve bunun sonucunda fetüsün intrauterine gelişiminde gerilik (daha küçük fetus) ve amniyotik sıvıda proinflamatuvar mediyatörler ve PGE2 de artış tespit etmişlerdir20-21. Başka bir araştırmada ise C. rectus ile enfekte hamile fare ve tavşanlarda yine benzer sonuçlar alınmıştır.22 Hill ve ark. tarafından 1998 yılında yapılan farklı bir çalışmada ilginç bir bulgu ortaya konmuştur. Bu çalışmada, daha önceki yıllarda amniyotik floradan alınan kültür örneklerinde bakteriyel vajinozisi olan kadınların mikrobiyal floralarında vajinal floraya ait çok az miktarda F. nucleatum tespit edilirken, son yapılan araştırmalarda amniyotik sıvıdan izole edilen bakterilerin oral flora orjinli F. nucleatum olduğu bildirilmiştir. Bu araştırmadan elde edilen sonuçlar, ağız içersindeki bakterilerin kan yoluyla vücuda dağılarak maternal enfeksiyona neden olduğu ve koriyoamnionit için potansiyel bir risk faktörü olarak ifade edilmiştir.23 Bu konudaki ilk insan çalışması 1996 yılında vaka-kontrol çalışması olarak yapılmıştır.24 Çalışmaya dahil edilen 124 annenin 93 tanesi 37. haftadan önce 2500 gr’dan daha az doğum ağırlığına sahip bebek dünyaya getirmiş, 46 tanesi ise (kontrol grubu) normal doğum ağırlığında bebek dünyaya getirmiş ve miadında doğum yapmışlardır. Sigara ve alkol kullanımı, prenatal bakım, doğum sayısı, genitoüriner enfeksiyonlar ve beslenmenin içinde olduğu risk faktörleri de değerlendirilmiş, test ve kontrol grubu arasında ataşman kaybı açısından çok az fark tespit edilmiş olsa da, bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Pek çok vaka-kontrol çalışmasında hamilelikte ortaya çıkan olumsuz sonuçlar ve periodontal hastalık arasında pozitif ilişkiye rastlanmıştır.24-30 Bununla birlikte, Ide ve Papapanou tarafından yapılan son sistematik derlemede, maternal periodontitisin erken doğum, düşük doğum ağırlıklı bebek ve preeklampsi ile ilişkili olduğu az da olsa, istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.31 Müdahale çalışmalarının ilki 2001 yılında Mitchell-Lewis ve ark. tarafından yapılmıştır.32 Çalışmaya çoğunluğu Afrika-Amerika kökenli 213 hamile kadın dahil edilmiş, 164 kadının periodontal analizi gerçekleştirilebilmiştir. Bunlardan 74 tanesine prenatal dönemde sadece diş yüzeyi temizliği yapılırken 90 tanesine herhangi bir periodontal işlem uygulanmamıştır. Çalışmanın sonunda, her iki grup arasında klinik periodontal durum ve hamilelikte ortaya çıkan olumsuz sonuçlar açısından istatistiksel olarak farklılık bulunmamasına rağmen, düşük doğum ağırlıklı bebek dünyaya getiren ve erken doğum yapan annelerin subgingival plak örneklerinde daha fazla sayıda C. rectus ve T. forsythia’ya rastlanmiştir. Fakat bu çalışmanın dezavantajları olarak grupların randomize dağıtılmamış olması ve örneklem sayısının az olması bildirilmiştir. Günümüze kadar yapılmış olan müdahale çalışmalarının sonuçlarında, hamilelerde maternal periodontal durumun tedavi sonrasında istatististiksel olarak anlamlı farklılık göstermediği bildirilmiştir.33 Ancak bu sonuçlar periodontal enfeksiyon düşük doğum ağırlıklı bebek veya erken doğum riski oluşturmaz şeklinde yorumlanamaz. Yapılan periodontal müdahalenin başarısız olması birçok nedene bağlanabilir; bunlar, periodontal müdahalenin doğru zamanda yapılmamış olması, maternal enfeksiyona sebep olan faktörlerin periodontal müdahale ile yeterince elimine edilememesi ve periodontal müdahale süresi boyunca muhtemel risk faktörlerinin annede geri dönüşümsüz hasara sebep olması ve yapılan müdahalenin yetersiz kalması olarak düşünülebilir. Michalowichz ve ark. , hamilelerde periodontal müdahale için en güvenilir zamanın 2. trimester olmayabileceğini ifade etmişlerdir.34 Gebelik öncesinde yapılan periodontal tedavinin hamilelik sonuçları üzerindeki etkisi tam olarak bilinmemektedir.35 Buna benzer olarak periodontal tedavinin faydası, erken doğum açısından yüksek riskli kadınlarda yeterince değerlendirilmiş değildir. Bu nedenden dolayı, konuyla ilişkili yapılacak daha fazla sayıda çalışmaya ihtiyaç vardır.36 SONUÇ Periodontal hastalıklar diş ve destek dokularda meydana gelen lokalize enfeksiyonlar olarak tarif edilse de meydana gelen yıkıcı etkiler yalnızca periodonsiyum ile sınırlı değildir. İltihabi periodontal hastalıklar pek çok sistemik etkiye sahiptir. Birçok kişide bu etkiler, klinik olarak ortaya çıkmamaktadır. Klinisyen, periodontal tedavi ile sadece periodonsiyumu tedavi etmez; aynı zamanda bu hastalığın sebep olduğu pekçok sistemik komponenti de kontrol altına almış olur. Hassas bireylerde periodontal hastalıklar sistemik hastalıklarda bağımsız bir risk faktörü olarak etki etmekte; hatta var olan bir sistemik hastalığı daha da şiddetli hale getirebilmektedir. Günümüzde periodontal hastalıklar pek çok sistemik hastalık ile ilişkilendirilmektedir. Bu durumlardan bir tanesi, hamilelikte ortaya çıkan olumsuz sonuçlardır. Olumsuz sonuçlar; düşük doğum ağırlıklı bebek, erken doğum ve preeklampsi gelişme riskidir. Bu sonuçların ışığında, bu iki durum arasında net bir ilişki varlığını ortaya koymakta yetersiz kalınmaktadır. Bu konuda daha fazla sayıda, daha geniş hasta gruplarında yapılacak olan kohort ve müdahale çalışmalarına ihtiyaç vardır. 7tepeklinik 68 Hamilelik ve Periodontal Hastalık KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. Kinane DF, Attström R. Advances in the pathogenesis of periodontitis, Group B consensus report of the fifth European workshop in periodontology. J Clin Periodontol 2005; 32: 130-131. American Academy of Periodontology. The pathogenesis of periodontal diseases (position paper). J Periodontol, 70: 457-470, 1999. Grossi SG, Genco RJ, Machtei EE. Assessment of risk for periodontal disease. II. Risk indicators for alveolar bone loss. J Periodontol 1995; 66: 23-29. Grossi SG, Zambón JJ, Ho AW. Assessment of risk for periodontal disease. I. Risk indicators for attachment loss. J Periodontol 1994; 65: 260-267. Kinane DF, Bartold PM. Clinical relevance of the host responses of periodontitis. Periodontol 2000 2007; 43: 278-293. Goldenberg RL, Hauth JC, Andrews WW. Intrauterine infection and preterm delivery. N Engl J Med. 2000; 342: 1500–1507. McCormick MC. The contribution of low birth weightto infant mortality and childhood morbidity. N Engl J Med. 1985; 312: 82–90. Ashworth A. Effects of intrauterine growth retardationon mortality and morbidity in infants and young children. Eur J Clin Nutr. 1998; 52 Suppl 1: 34–41 discussion 41–32. Resnik R, Creasy R. Maternal-Fetal Medicine. 7th ed., Philaelphia, Elsevier; 2014 Wessel H, Cnattingius S, Bergstrom S, Dupret A, Reitmaier P. Maternal risk factors for preterm birth and low birthweight in Cape Verde. Acta Obstet Gynecol Scand. 1996; 75: 360–366. Lee YM, Cleary-Goldman J, D’Alton ME. Multiple gestations and late preterm (near-term) deliveries. Semin Perinatol. 2006; 30: 103–112. Honest H, Bachmann LM, Ngai C et. al. The accuracy of maternal anthropometry measurements as predictor for spontaneous preterm birth--a systematic review. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol. 2005; 119: 11–20. Althuisius SM, Dekker GA. A five century evolution of cervical incompetence as a clinical entity. Curr Pharm Des. 2005; 11: 687–697. Myles TD, Espinoz R, Meyer W, Bieniarz A, Nguyen T. Effects of smoking, alcohol, and drugs of abuse on the outcome of “expectantly” managed cases of preterm premature rupture of membranes. J Matern Fetal Neonatal Med. 1998; 7: 157–161. Kleinman C, Kessel SS. Racial differences in low birth 7tepeklinik 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. weight. Trends and risk factors. N Engl J Med. 1987; 317: 749–753. Romero R, Gomez R, Chaiworapongsa T et. al. The role of infection in preterm labour and delivery. Paediatr Perinat Epidemiol. 2001; 15 Suppl 2: 41–56. Mutale T, Creed F, Maresh M, Hunt L Life events and low birthweight--analysis by infants preterm and small for gestational age. BJOG 1991; 98: 166–172. Holbrook RH, Laros RK, Jr & Creasy RK. Evaluation of a risk-scoring system for prediction of preterm labor. Am J Perinatol. 1989; 6: 62–68. Niklaus P. Lang, Jan Lindhe. Clinical Periodontology and Implantology and Implant Dentistry, 6th ed. ,WileyBlackwell, 2015 Collins JG, Smith MA, Arnold RR , Offenbacher S. Effects of Escherichia coli and Porphyromonas gingivalis lipopolysaccharide on pregnancy outcome in the golden hamster. Infection and Immunity 1994; 62: 4652–4655. Collins JG, Windley HW, Arnold RR ,Offenbacher S. Effects of a Porphyromonas gingivalis infection on inflammatory mediator response and pregnancy outcome in hamsters. Infection and Immunity 1994; 62: 4356–4361. Boggess KA, Madianos PN, Preisser JS, Moise KJ, Jr, Offenbacher S. Chronic maternal and fetal Porphyromonas gingivalis exposure during pregnancy in rabbits. Am J Obstet Gynecol. 2005; 192: 554–557. Hill GB. Preterm birth: associations with genital and possibly oral microflora. Ann Periodontol. 1998; 3: 222– 232. Offenbacher S, Katz V, Fertik G et. al. Periodontal infection as a possible risk factor for preterm low birth weight. J. Periodontol 1996; 67: 1103–1113. Dasanayake AP, Boyd D, Madianos PN, Offenbacher S, Hills E.The association between Porphyromonas gingivalis-specific maternal serum IgG and low birth weight. J. Periodontol 2001; 72: 1491–1497. Canakci V, Canakci CF, Canakci H. et. al. Periodontal disease as a risk factor for pre-eclampsia: a case control study. Aust N Z J Obstet Gynaecol. 2004; 44: 568–573. Goepfert AR, Jeffcoat MK, Andrews WW et. al. Periodontal disease and upper genital tract inflammation in early spontaneous preterm birth. Obstetrics & Gynecology 2004; 104: 777–783. Mokeem SA, Molla GN, Al-Jewair TS. The prevalence and relationship between periodontal disease and preterm low birth weight infants at King Khalid University 69 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. 36. Hospital in Riyadh, Saudi Arabia. J Contemp Dent Pract. 2004; 5: 40–56. Radnai M, Gorzo I, Nagy E et. al. A possible association between preterm birth and early periodontitis. A pilot study. J Clin Periodontol 2004; 31: 736–741. Jarjoura K, Devine PC, Perez-Delboy A et. al. Markers of periodontal infection and preterm birth. Am J Obstet Gynecol. 2005; 192: 513–519. Ide M, Papapanou PN. Epidemiology of association between maternal periodontal disease and adverse pregancy outcomes – systematic review. J Clin Periodontol 2013; 14: 181–194. Mitchell-Lewis D, Engebretson SP, Chen J, Lamster IB, Papapanou PN. Periodontal infections and pre-term birth: Early findings from a cohort of young minority women in New York. Eur J Oral Sci. 2001; 109: 34–39. Carey JC, Klebanoff MA, Hauth JC et. al. Metronidazole to prevent preterm delivery in pregnant women with asymptomatic bacterial vaginosis. National Institute of Child Health and Human Development Network of Maternal-Fetal Medicine Units. N Engl J Med. 2000; 342: 534–540. Michalowicz BS, DiAngelis AJ, Novak MJ et. al. Examining the safety of dental treatment in pregnant women. J Am Dent Assoc. 2008; 139: 685–695. Xiong X, Buekens P, Goldenberg RL, Offenbacher S, Qian X. Optimal timing of periodontal disease treatment for prevention of adverse pregnancy outcomes: before or during pregnancy. Am J Obstet Gynecol 2011; 205: 111–116. Kim AJ, Lo AJ, Pullin DA, Thornton-Johnson DS, Karimbux NY. Scaling and root planing treatment for periodontitis to reduce preterm birth and low birth weight: A systematic review and meta-analysis of randomizedcontrolled trials. J. Periodontol 2012; 83: 1508– 1519. 7tepeklinik 70 7tepeklinik 71 OLGU SUNUMU Çocuk hastada primer hiperparatirodizmin ağız içi belirtisi olarak periferal dev hücreli granülom: Bir olgu sunumu Peripheral giant cell granuloma as an oral manifestation of primary hyperparathyroidism on a pediatric patient: A case report Assist. Prof. Suleyman Emre Meseli Department of Periodontology, Faculty of Dentistry, Istanbul Aydin University, Istanbul, Turkey Prof. Leyla Kuru Department of Periodontology, Faculty of Dentistry, Marmara University, Istanbul, Turkey Geliş Tarihi : 5 Kasım 2015 Kabul Tarihi : 27 Ocak 2016 CORRESPONDING AUTHOR: Assist. Prof. Suleyman Emre Meseli Address: Department of Periodontology, Faculty of Dentistry, Istanbul Aydin University. Izzettin Calislar Cd. 31/A Bahcelievler, Istanbul, Turkey. E-mail: [email protected] SUMMARY Peripheral giant cell granuloma (PGCG) occurs exclusively on the gingiva, presenting as a red or bluish-purple nodular mass. Histologically, PGCG shows proliferation of multinucleated giant cells within a background of mesenchymal cells similar to brown tumors, a characteristic feature of hyperparathyroidism. In this case report, clinical, histological findings and periodontal treatment approach were presented of a 11 year-old girl who had localized gingival overgrowth interdentally between the teeth #43 and #44. Radiographic findings were normal. Initial periodontal treatment consisted of oral hygiene instructions, scaling and root planning. Subsequently, the lesion (0,9X0,6X3 cm) was excised and examined histologically. Immediately after excision of the lesion, soft tissue was reconstructed using free gingival graft obtained from palate. Hematoxylin-eosin stained sections revealed bluish-purple colored nodular proliferation that had multinucleated giant cells and fibroblasts under the squamous epithelium, all of which were consistent with PGCG. This finding led to the further evaluation of the patient for hyperparathyroidism, which was diagnosed along with hypercalcemia as a result of biochemical analyses. Treatment was initiated for hyperparathyroidism by the pediatric endocrinologist. Gingival healing was uneventful without any recurrence at 6 months follow-up period. Keywords: Biopsy, hyperparathyroidism giant cell granuloma, ÖZET Periferal dev hücreli granülom (PDHG) çoğunlukla dişetinde kırmızı ya da mavimsi mor renkli nodüler kitleler şeklinde görülür. PDHG histolojik olarak mezenkimal hücrelerden yoğun bağ dokusu içinde çok çekirdekli dev hücre proliferasyonu ile karakterizedir. Bu histolojik görüntüsü hiperparatiroidizmin karakteristik özelliklerinden olan “kahverengi tümör” ile benzerlik gösterir. Bu olgu raporunda, 43 ve 44 numaralı dişlerin interdental dişetinde lokalize dişeti büyümesi bulunan 11 yaşında kız çocuğunun klinik ve histolojik bulgularıyla periodontal tedavisi sunuldu. Radyografik bulgular normaldi. Hastaya ağız hijyeni eğitimi, diş ve kök yüzeyi temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmesi işlemlerini içeren başlangıç periodontal tedavi uygulandı. Boyutları 0,9X0,6X3 cm olan lezyon eksize edilerek çıkarıldı ve takiben damaktan elde edilen serbest dişeti grefti ile yumuşak dokunun rekonstrüksiyonu gerçekleştirildi. Hematoksilen-eozin boyamayla incelenen kesitlerde histolojik olarak PDHG ile uyumlu, çok katlı epitel tabakasının altında çok çekirdekli dev hücreler ve fibroblastlardan zengin bağ dokusu içeren mavimsi mor renkli nodüler 7tepeklinik 72 Peripheral giant cell granuloma on child proliferasyon izlendi. Bu bulgu hastanın ayırıcı tanısının hiperparatiroidizm açısından yapılması gerektiğini gösterdi. Pediatrik endokrinolog ile konsülte edilen hastaya yapılan biyokimyasal tetkikler sonucunda hiperkalsemi bulundu ve hastaya hiperparatiroidizm tanısı konuldu. Hasta hiperparatirodizim tedavisi için pediatrik endokrinolog tarafından kontrol altına alındı. Dişeti dokusu 6 aylık takip süresi boyunca herhangi bir rekürrans olmaksızın sorunsuz iyileşme gösterdi. Anahtar kelimeler: Biyopsi, dev hücreli granülom, hiperparatiroidizm INTRODUCTION Peripheral giant cell granuloma (PGCG) is a localized, red or bluish-purple nodular mass that occurs exclusively on the gingiva1. Pain is not a common clinical characteristic for the lesion except for the presence of trauma. PGCG rarely affects the underlying bone and radiological examination may reveal slight crestal alveolar bone loss2. These lesions may be seen over a wide age range3, even in paediatric patients1,4. The frequency of PGCG in the mandible is approximately two or three-fold higher than in the maxilla5. Histologically, PGCG shows proliferation of multinucleated giant cells within a background of mesenchymal cells, which is similar to brown tumors6,7, a characteristic feature of primary hyperparathyroidism7. Primary hyperparathyroidism is caused by hypersecretion of parathyroid hormone due to idiopathic hyperplasia of parathyroid tissue, generally and less commonly parathyroid adenoma and carcinoma8. Primary hyperparathyroidism is diagnosed by parathormone and calcium levels in serum3. CASE REPORT In this case report, clinical, histological findings and periodontal treatment approach were presented of a 11 year-old girl who had localized, painless gingival overgrowth interdentally between teeth #43 and #44. The lesion had initially been noticed by the patient 3 months ago. Bluishred colored firm structured sessile lesion had no ulceration on its surface (Figure 1). The patient was not using any medication or over the counter remedies that cause gingival overgrowth. There were no local aetiological factors, such as caries, abrasion, food impaction, occlusal trauma in the region related with the lesion. Radiographic findings were normal and there was no alveolar bone destruction (Figure 1). Initial periodontal treatment consisted of oral hygiene instructions, scaling and root planing were applied in 3 sessions with one-week intervals. Four weeks after initial periodontal treatment, the lesion (0,9X0,6X3 cm) was 7tepeklinik Figure 1. Clinical, radiographical images and excision of the lesion and reconstruction of the wound site with free gingival graft obtained from the hard palate. excised (Figure 1). Immediately after excision, soft tissue of the wound site was reconstructed using free gingival graft obtained from hard palate (Figure 1). The donor site was covered with a periodontal wound dressing agent and uneventful secondary wound healing was completed at the donor site. Excised lesion was fixated with 10% formaldehyde solution, embedded into paraffin for histopathological examination and routinely processed 9. Hematoxylin-eosin stained sections revealed bluish-purple colored nodular proliferation which had multinucleated giant cells and Figure 2. Bluish-purple coloured nodular proliferation which had multinucleated giant cells and fibroblasts under the squamous epithelium. (HE X40, X400) fibroblasts under the squamous epithelium, all of which were consistent with PGCG (Figure 2). This finding led to the further evaluation of the patient for hyperparathyroidism, which was diagnosed along with hypercalcemia as a result of biochemical analyses in blood sample (Table 1). Elevated parathormone levels triggered alterations in bone remodeling thus, caused hypercalcemia. The patient started to be monitored and a medication was prescribed to reduce serum calcium level by the paediatric endocrinologist. 73 Due to convenient healing of free gingival graft on the wound site, there was no aesthetical problem. Gingival healing was uneventful without any loss of keratinized tissue width (Figure 3). No recurrence was observed during the 6 month follow-up period. Figure 3. Clinical image at postoperative 6 months. Patient Reference Interval Parathormone (pg/mL) Calcium (mg/dL) Phosphorus (mg/dL) 143 10,5 2,9 11-67 pg/mL 8,4-10,2 mg/dL 2,7-4,5 mg/dL Table 1. Serum levels of parathormone, calcium and phosphorus local aetiological factors, if present, must be eradicated to avoid recurrence of the lesion10. Bone resection and reconstruction need to be performed in cases with alveolar bone destruction1. In the present case, the lesion was totally excised from the basement. Immediately after excision, a free gingival graft obtained from hard palate was placed onto the wound site to cover the exposed bone surface and to avoid loss of keratinized tissue width. In this manner, the wound site was primarily closed to reduce postoperative complications like hemorrhage and pain. Histopathological evaluation of the lesion demonstrated multinucleated giant cells and fibroblasts under the squamous epithelium and these findings were consistent with PGCG. Since giant cell granulomas could be seen as an oral manifestation of hyperparathyroidism6,7, and no clinical and radiographic local aetiological factors were present, the patient was consulted with a pediatric endocrinologist for further evaluation of the risk for hyperparathyroidism. As a result of blood sample analyses and clinical examination, primary hyperparathyroidism was diagnosed by the paediatric endocrinologist and treatment was initiated with a prescribed medication. CONCLUSION As reported in this case, manifestations and symptoms of some systemic conditions, diseases and disorders may be observed primarily in the oral cavity. Therefore, the dentists should be aware of oral manifestations of systemic conditions, diseases and disorders like hyperparathyroidism for early diagnosis and refer the patient to appropriate medical departments. DISCUSSION Clinically, PGCG presents as a firm, soft, pedunculated or sessile nodular mass that may be observed in various sizes and colour from dark red to bluish-purple1,5. Pain is not a clinical feature of PGCG, as in our case. PGCG is a soft tissue lesion and the underlying bone is rarely affected1,4. In our case, localized, red or bluish-purple nodular mass in the interdental gingiva between teeth #43 and #44 did not cause interdental alveolar bone loss radiographically. The differential diagnosis of PGCG must be done with central giant cell granulomas which have very similar clinical and histological features2. Differential diagnosis is made on the basis of radiographical examination. Central giant cell granulomas are located in jaw bones and cause aggressive type bone destruction. The treatment of PGCG includes surgical excision with the elimination of the basement of the lesion5,10. Moreover, 7tepeklinik 74 Peripheral giant cell granuloma on child REFERENCES 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. Flaitz CM. Peripheral giant cell granuloma: a potentially aggressive lesion in children. Pediatr Dent 2000; 22:2323. Abu Gharbyah AZ, Assaf M. Management of a peripheral giant cell granuloma in the esthetic area of upper jaw: a case report. Int J Surg Case Rep 2014;5:779-82. Alagaratnam S, Kurzawinski TR. Aetiology, diagnosis and surgical treatment of primary hyperparathyroidism in children: new trends. Horm Res Paediatr 2015;83:36575. Pandolfi PJ, Felefli S, Flaitz CM, Johnson JV. An aggressive peripheral giant cell granuloma in a child. J Clin Pediatr Dent 1999;23:353-5. Katsikeris N, Kakarantza-Angelopoulou E, Angelopoulos AP. Peripheral giant cell granuloma. Clinicopathologic study of 224 new cases and review of 956 reported cases. Int J Oral Maxillofac Surg 1988;17:94-9. Wilson JJ, Schwartz HC, Tehrany GM. Brown tumor of the posterior maxilla as initial manifestation of primary hyperparathyroidism: case report. J Oral Maxillofac Surg 2013;71:886-90. Gulati D, Bansal V, Dubey P, Pandey S, Agrawal A. Central giant cell granuloma of posterior maxilla: first expression of primary hyperparathyroidism. Case Rep Endocrinol 2015;2015:170412. Spiegel AM. Pathophysiology of primary hyperparathyroidism. J Bone Miner Res 1991;6: 15-7. Meseli SE, Agrali OB, Peker O, Kuru L. Treatment of lateral periodontal cyst with guided tissue regeneration. Eur J Dent 2014;8:419-23. Kfir Y, Buchner A, Hansen LS. Reactive lesions of the gingiva. A clinicopathological study of 741 cases. J Periodontol 1980;51:655-61. 7tepeklinik 75 OLGU SUNUMU Sürnümerer bir diş ile görülen füzyon: Bir olgu sunumu Fusion with a supernumerary tooth: A case report Dt. Günçe Saygı Araştırma Görevlisi, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Diş Hastalıkları ve Tedavisi ABD, İstanbul. ÖZET Füzyon ve geminasyon klinikte sıklıkla karıştırılan gelişimsel diş anomalileridir. Dişlerin gelişim dönemleri esnasında oluşabilecek bu anomalilerin etyolojisi çevresel faktörlere ve yerel zararlı etkenlere bağlanmaktadır. Tek veya çift taraflı olarak görülen olgularla, daha çok süt dentisyonunda karşılaşılmaktadır. Füzyon ve geminasyon, dişlerde estetik ve periodontal sorunlara sebep olmakta ve çürüğe yatkınlık oluşturmaktadır. Füzyon, iki diş germinin birleşmesi ile oluştuğu için, genellikle diş dizisinde sayı eksikliğine neden olmaktadır. Bu makalede sürekli dentisyonda ve sürnümerer bir diş ile birlikte ender görülen bir füzyon olgusunun klinik özellikleri literatürlerle birlikte değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Füzyon, dentisyon, sürnümere diş. geminasyon, sürekli SUMMARY Fusion and gemination are developmental anomalies of teeth which are often clinically mixed. The etiology of these anomalies, that may occur during periods of development of teeth, is dedicated to enviromental factors. Cases may be unilateral or bilateral and can be seen frequently in deciduous dentition. Fusion and gemination cause esthetic disturbance, periodontal problems and predisposition to caries. Fusion usually causes hypodontia in dental arches because it is joining of two buds. The purpose of this article is to evaluate clinical properties of a rare fusion case that is seen with a supernumerary tooth in the permanent dentition. Key Words: Fusion, gemination, permanent dentition, supernumerary tooth. GİRİŞ Diş anomalileri; gerek diş dokularını ve biçimlerini etkileyen genetik bozukluklara bağlı olarak gerekse gelişim öncesinde, sırasında ve sonrasında dişlere gelen çeşitli zararlı etkenler sonucunda ortaya çıkabilir. Anomaliler klinik özelliklerine göre; hacim, durum, sayı, biçim ve doku anomalileri olarak sınıflandırılır. Geliş Tarihi : 16 Aralık 2015 Kabul Tarihi : 11 Ocak 2016 Yazışma adresi: Dt. Günçe Saygı Millet Caddesi, İÜ Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi ABD, 4. Kat, 34390 Çapa, Fatih / İSTANBUL Tel: 0212 414 20 20 / 30359 E-mail: [email protected] Geminasyon (ikiz oluşum) ve füzyon (kaynaşma), benzer özellikleri nedeniyle ayırıcı tanı açısından klinisyenleri zorlayan biçim anomalileridir. Gelişimsel olarak ortaya çıkan geminasyon ve füzyonun etyolojilerine ilişkin çeşitli görüşler bulunmaktadır. Yetmişli ve seksenli yıllarda yapılan araştırmalarda, yerel fiziksel kuvvetlerin ya da çevresel basınçların gelişmekte olan dişleri etkilediği düşünülürken, genetik faktörlerin de bu tür anomalilere neden olabileceği bildirilmişti.1 Günümüzde ise diş gelişiminin embriyolojik 7tepeklinik 76 Sürnümerer bir diş ile görülen füzyon döneminde, dental laminadan ayrılan diş germlerinde oluşan değişikliklerin geminasyon ve füzyon olgularına neden olduğu düşünülmektedir.2,3 Bu anomalilere, süt dentisyonunda (% 0,5 – 1,0) sürekli dentisyona oranla (% 0,1) daha fazla rastlanılmaktadır.1,3,4 rastlanmamış, tıbbi geçmişinde herhangi bir travma olmadığı anlaşılmıştır. Yapılan intraoral muayenede hastanın 12 numaralı dişinde füzyon saptanmıştır. Klinik olarak, iki lateral diş birbirine yapışmış gibi görünmektedir (Resim 1). Alınan radyografide dişlerde geniş bir kök kanalı içeren tek Tek veya çift taraflı olarak görülebilen olgular, benzer klinik görünümlerine karşın; embriyolojik tomurcuğunda (germinde) meydana gelen farklı olaylar ile oluşmaktadır. Geminasyon, bölünmeye çalışan tek bir dişe ait tomurcuğun gelişimi sırasında bölgeye ulaşan yerel zararlı etkenin süresine ve şiddetine bağlı olarak birbirinden tam olarak ayrılamamasıdır. Bu nedenle mesio-distal çapı genişlemiş bir kuron, tek kök ve tek kanal içerirler.1 Füzyon ise, birbirine komşu iki ayrı dişin tomurcuklarının kaynaşmasıdır. Sürekli dentisyonda görülme oranı %0,2’dir.5,6 Kaynaşmanın, gelişen diş tomurcukları arasında temasa neden olan dış basınçlar ve kuvvetlerin etkisi ile oluştuğu bildirilmiştir.6 Füzyon gösteren dişlerde, morfolojik ve yapısal özelliklerine göre iki ayrı kök kanalı gelişebildiği gibi; tek ve geniş bir kanal içeren olgulara da rastlanılmıştır.4 Özellikle ön dişlerde rastlanılan geminasyon ve füzyon olguları, görünümleri nedeniyle hastalarda estetik kaygılar yaratmaktadır. Olgularda görülen morfolojik farklılıklar nedeniyle; bu tipteki dişlerin çürüğe ve periodontal hastalıklara daha yatkın olduğu ve bazı komplike olgularda endodontik tedavinin güçlükle gerçekleştirildiği bildirilmiştir.3,6 Bu olgularda ortodontik sorunlara da sıklıkla rastlanmaktadır. İki normal diş kaynaştığında, diş dizisinde diastemalar oluşabilmektedir. Sürnümerer bir diş ile diş dizisine ait normal bir diş kaynaştığı zaman ise yer darlığı ve çapraşıklıklar görülebilmektedir.1,5,6 Resim 1: 12 no’ lu dişte süpernümere bir lateral diş ile kaynaşmış füzyonlu diş. bir kök ile karşılaşılmıştır (Resim 2). Elektrikli pulpa testine göre, dişlerin vital olduğu saptanmıştır. Palatinal yüzden alınan görüntülerde (Resim 3), birbiri ile kaynaşmış iki lateral diş net olarak seçilebilmektedir. Resim 2: Periapikal radyografide izlenen geniş kök kanalı Geminasyonda, dentisyondaki diş sayısı etkilenmemiştir. Füzyonda ise, klinikte iki diş yerine, tek bir diş geliştiği için, diş dizisinde sayı eksikliği ile karşılaşılabilir.3 Marinelli ve ark.7’ nın yaptığı araştırmada, diş dizileri içinde incelenen 305 adet süt dişinden 34 tanesinde füzyon görülmüş, bunlardan 30 tanesinin sürekli diş dizileri içinde hipodontiye neden olduğu bildirilmiştir. Bu bildiride, lateral bir diş ile sürnümerer bir dişin kaynaştığı, hem sayı hem de biçim anomalisinin birlikte görüldüğü ender bir füzyon olgusunu literatürlerle birlikte değerlendirmeyi amaçladık. OLGU 34 yaşındaki bayan hasta, estetik şikayeti nedeniyle İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı İlk Muayene Kliniğine başvurmuştur. Hastadan alınan anamnezde herhangi bir sistemik hastalığa 7tepeklinik Resim 3: Füzyonlu dişin palatinalden görünümü TARTIŞMA Geminasyon ve füzyon, klinikte geniş bir mesio-distal çap ile karakterize gelişimsel anomalilerdir. Literatürde bu iki olguyu karşılaştıran pek çok yayın bulunmasına karşın tanı konmasında güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu anomalilerin ayırıcı tanısı için, çok iyi bir anamnez alınmalıdır. Kesin tanıyı 77 koymak için ise, ayrıntılı klinik ve radyografik incelemeler gereklidir.3 Yapılan değerlendirmeler sonucunda, olguya maksiller sağ lateral diş ve bir sürnümere lateral dişin kaynaştığı füzyon tanısı konmuştur. Olgumuzun özelliği, sayı ve hacim anomalisini birlikte içeren ender bir durum olmasıdır. Geminasyon ve füzyonun ayırıcı tanısında total diş sayısı etkilidir. Füzyon gösteren olguların diş dizilerinde eksik bir diş vardır.3 Füzyon olgularına eşlik eden sayı eksikliği olgumuzda ortaya çıkmamıştır. Bunun da nedeni, lateral dişin diş dizisinde bulunan sürnümerer diş ile kaynaşmasıdır. Kaynaşma sırasında, dişlerin bulunduğu gelişim evresine göre, “tamamlanmış” veya “tamamlanmamış” füzyon ortaya çıkar:3,4 _ Kalsifikasyon aşamasından önce başlayan füzyonlarda; dişler, ortak mine, dentin, sement ve pulpa içerirler ve “ tamamlanmış füzyon ” gelişir. _ Kalsifikasyondan sonra gerçekleşen ve füzyonun sadece kökte görüldüğü vakalar ise “ tamamlanmamış füzyon ” olarak adlandırılır.5 Buna göre olgumuz, kaynaşmanın sadece kökte görüldüğü, “tamamlanmamış füzyon” sınıfına girmektedir. Füzyon, diş dizisinden bir diş ile kaynaşabileceği gibi, sürnümerer bir diş ile de kaynaşabilir. Böyle durumlar ile literatürde karşılaşılmıştır.4,8,9 Bu olgularda da, bu bildiride olduğu gibi, füzyonlu diş, sürekli dentisyonda sürnümerer bir lateral diş ile kaynaşmıştır. Füzyon vakalarına, süt dentisyonunda daha sık rastlanılmaktadır. Tomizawa ve arkadaşları10, 8, 5 yaşındaki bir çocuğun süt dentisyonunda maksiller santrallerin bilateral olarak sürnümerer dişler ile kaynaştığını bildirmiştir. Olgumuzda ise sürnümerer bir diş ile görülen füzyon; erişkin hastanın, sürekli dentisyonunda bulunmaktadır. Olgumuzda da olduğu gibi, füzyon genellikle tek taraflı olarak (unilateral) ortaya çıkmaktadır.3 Ender olarak rastlanan iki taraflı (bilateral) füzyon (% 0,05) ise daha karmaşık olgular olarak tanımlanmaktadır.6 Morfolojilerinin bozuk olmasına bağlı olarak; dişlerde çürüğe yatkınlık, plak birikimine elverişlilik ve periodontal hastalıklara yakalanma oranında artış görülmektedir.3 Olgumuzda ise füzyonlu dişlere, kaynaşma alanlarında çürük ve estetik problemler eşlik ederek, multidisipliner bir tedavi planlaması yapılması gerekmektedir. SONUÇ Füzyon, genellikle ön bölgede görülen dental anomalilerden olup; estetik ve fonksiyonel sorunları beraberinde getirmektedir. Bu sorunların yanı sıra füzyon; diş dizisinde oluşturduğu yer darlığı ve çapraşıklığa bağlı olarak, çürük riskinde artış ve periodontal problemlere neden olabilmektedir. Füzyonun morfolojik yapısına ve bulunduğu konuma göre yapılacak direkt veya indirekt restorasyonlar, multidisipliner bir yaklaşım ile endodontik, ortodontik ve periodontal tedaviler ile desteklenmelidir. Ağız içinde karşılaşılabilecek bu tür anomalilerde; hastalara, uygun tedavi seçeneklerini sunmak ve tedavi planına hastaların katılımını sağlamak gerekmektedir. KAYNAKLAR 1. Altun C, Akbulut E, Güven G, Başak F, Altuğ A. Süt 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. dişlerinde füzyon ve geminasyon: Beş olgu nedeniyle. A.Ü. Diş Hek. Fak. Derg. 32(3) 223-227, 2005. Küçükeşmen Ç, Küçükeşmen C. Konik diş anomalisi bulunan üç farklı olgunun, kompozit veneer restorasyonlarla estetik ve fonksiyonel tedavisi (Olgu bildirimi). A.Ü. Diş Hek. Fak. Derg. 32(3) 215-221, 2005. Tomizawa M, Shimizu A, Hayashi S, Noda T. Bilateral maxillary fused primary incisors accompanied by succedaneous supernumerary teeth: report of a case. Int J Paediatr Dent. 2002 May;12(3):223-7. Aslan M, Ertaş Ü, Gürbüz G, Savran A. Daimi dentisyonda fusion, geminasyon, concrescence: Üç vaka nedeniyle. Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg. Cilt:10, Sayı:1, Sayfa: 4548, 2000. Chalakkal P, Thomas A.M. Bilateral fusion of mandibular primary teeth. J Indian Soc Pedod Prevent Dent. 2009 Apr-Jun;27(2):108-10. Saxena A, Pandey R.K., Kamboi M. Bilateral fusion of permanent mandibular incisors: a case report. J Indian Soc Pedod Prevent Dent. 2008 Jan;26 Suppl 1:S32-3. Marinelli A, Giuntini V, Franchi L, Tollaro I, Baccetti T, Defraia E. Dental anomalies in the primary dentition and their repetition in the permanent dentition: a diagnostic performance study. Odontology, 2012, 100(1), 22-27. Chipashvili N, Vadachkoria D, Beshkenadze E. Gemination or fusion ? – challenge for dental practitioners (case study). Georgian Med News. 2011 May; (194): 28-33. Dağistan S, Göregen M, Sümbüllü A. Artı dişler ( vaka raporu ). Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg. Cilt:14, Sayı:3, Sayfa: 79-81, 2004. 7tepeklinik 78 7tepeklinik 79 OLGU SUNUMU Periodontal apsenin kombine periodontal tedavisi: Bir olgu sunumu Combined periodontal therapy of periodontal abscess: A case report Dr. Hafize Öztürk Özener Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı, İstanbul Yrd. Doç. Dr. H. Selin Yıldırım Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı, İstanbul Prof. Dr. Leyla Kuru Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı, İstanbul Geliş Tarihi : 8 Aralık 2015 Kabul Tarihi : 22 Ocak 2016 Yazışma adresi: Yrd. Doç. Dr. H. Selin Yıldırım Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı Başıbüyük/Maltepe, İSTANBUL E-mail: [email protected] ÖZET Periodontal apse, periodontal dokuların hızlı yıkımıyla karakterize akut iltihabi bir lezyondur. Bu vaka raporunda alt molar dişte gelişen akut periodontal apsenin kombine periodontal tedavisinin sunulması amaçlanmıştır. Kliniğimize alt sağ bölgesinde ağrı ve şişlik şikayetiyle başvuran 24 yaşındaki sistemik olarak sağlıklı kadın hastanın klinik muayenesinde 46 nolu dişin vestibülünde ödemli, kırmızı, düz ve parlak yüzeyli alveol mukozası görüldü. Periodontal sondayla muayenede vestibülde 12 mm sondalama derinliği (SD) tespit edilirken radyolojik olarak periodontal dokuların normal olduğu saptandı. Lezyona akut periodontal apse teşhisi kondu. İlk olarak apse drenajı ve başlangıç periodontal tedavi (BPT) ile birlikte analjezik ve kombine antimikrobiyal tedaviye (amoksisilin + klavulanik asit 1000 mg 2×1, Metronidazol 500 mg 2×1, 1 hafta) başlandı. BPT sonrası keratinize yapışık dişeti elde etmek amacıyla serbest dişeti grefti uygulandı ve 6 hafta sonra 44, 45 ve 46 nolu dişlerin vestibül yüzeylerindeki dişeti çekilmelerinin tedavisi için mine matriks türevleri (EMDOGAİN®) ile birlikte kuronale kaydırılan flep operasyonu yapıldı. 44, 45 ve 46 nolu dişlerin midbukkalinde sırasıyla SD başlangıçta 2 mm, 3 mm, 12 mm ve operasyondan 6 ay sonra 1.5 mm, 1 mm, 1.5 mm, dişeti çekilmesi dikey boyutu başlangıçta 2 mm, 3.5 mm, 3.5 mm iken operasyon sonrası 1 mm, 1 mm, 0.5 mm olarak ölçüldü. Periodontal apselerin kombine periodontal tedavisiyle estetik ve fonksiyonel olarak başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. Anahtar Kelimeler: Dişeti çekilmesi, mine matriks türevleri, periodontal apse SUMMARY Periodontal abscess is an acute inflammatory lesion characterized by rapid destruction of periodontal tissues. This case report is aimed to present the combined periodontal therapy of a periodontal abscess in mandibular molar. Twenty four year-old systemically healthy female patient was attended to our clinic with complaints of pain and swelling at right mandibular region. Edematous, red, smooth and shiny alveolar mucosa was observed. A probing depth (PD) of 12 mm was measured on the vestibule of tooth #46 with normal radiographical findings; acute periodontal abscess was diagnosed. Firstly abscess drainage and initial periodontal treatment (IPT) were applied with adjunctive antimicrobial therapy. After IPT, in order to obtain keratinized attached gingiva, free gingival graft procedure was performed. Six weeks after the surgery enamel matrix derivatives (EMDOGAIN®) with coronally advanced flap was applied for the treatment of gingival recession on the vestibular surface of the teeth #44, #45 and #46. PD of the teeth #44, #45 and #46 were 2 mm, 3 7tepeklinik 80 Periodontal apsenin tedavisi mm, 12 mm at baseline, respectively, and 1.5 mm, 1 mm, 1.5 mm at 6 months; recession depth of the teeth #44, #45 and #46 were 2 mm, 3.5 mm, 3.5 mm at baseline, and 1 mm, 1 mm, 0.5 mm at 6 months, respectively. Aesthetically and functionally successful results can be obtained with combined approach in the treatment of periodontal abscess. Keywords: Enamel matrix derivatives, gingival recessions, periodontal abscess GİRİŞ Periodontal cebe komşu dokularda oluşan lokalize pürülan bir enfeksiyon olan periodontal apse, periodontal ligament ve alveol kemiğinde yıkıma yol açabilmektedir.1 Periodontal apselerin sınıflandırılmasında lezyonun lokalizasyonu2 ve seyri göz önünde bulundurulur. Periodontal apseler lokalizasyonuna göre dişeti apsesi ve periodontal apse olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sadece marjinal ve interdental dişetinin etkilendiği ve subgingival alandaki yabancı cisimle ilişkili olabilen dişeti apseleri lokalize ve ağrılıdır. Bu durum sağlıklı dişetinde de meydana gelebilir.3 Periodontal apseler derin periodontal dokuları etkileyen, derin ceplerin, furkasyon ve kemik defektlerinin olduğu ve genellikle mukogingival sınırın ötesinde yer alan ağrılı lezyonlardır.4 Periodontal apseler akut veya kronik olabilir. Akut periodontal apseler genellikle ağrı, palpasyona karşı duyarlılık ve hafif basınç varlığında süpürasyon gibi belirtiler gösterir. Kronik periodontal apse fistül yoluyla ilişkilidir ve hastaların hafif şikayetlerine rağmen genellikle asemptomatiktir.5 Periodontal apseler lokalize veya generalize olarak görülebilir.6 Lokalize periodontal apse genellikle periodontal cebin drenajını engelleyen lokal faktör varlığı ile ilişkilidir. Generalize periodontal apselerin ise kontrol altında olmayan diabetes mellitus gibi sistemik problemleri olan hastalarda görülebildiği bildirilmiştir.6-8 Ayırıcı tanıda dişin vitalite testi önemli bir yer tutar; periodontal apsede diş vitaldir. Periodontal apseler periodontal hastalık görülen veya periodontal olarak sağlıklı bölgelerde meydana gelebilir. Periodontal hastalıkla birlikte görülen periodontal apseler, kompleks ceplerin, furkasyon ve vertikal defektlerin varlığında periodontal hastalığın akut olduğu dönemlerde görülebilmektedir.9-11 Ayrıca subgingival bölgedeki mikrobiyal floranın değişimi, artan bakteri virulansı veya azalan konak yanıtı ile birlikte görülen süpürasyonun drene olamaması sonucu kaynak yazımı oluşabilmektedir.4 Periodontitis hastalarında periodontal apseler farklı yollarla meydana gelebilir: (1) Başlangıç periodontal tedavi (BPT) 7tepeklinik sonrası, diştaşı doku içerisine itilebilir12 veya derin ceplerden diştaşının tam olarak uzaklaştırılamaması nedeniyle cebin kuronal kısmında drenaj gerçekleşemediği için oluşabilir13; (2) cerrahi periodontal tedavi sonrası, rejenerasyon amaçlı kullanılan membran ya da sütur gibi yabancı cisimlerin varlığı ile ilişkili olabilir14; (3) tedavi edilmeyen12, inatçı15 periodontitis vakalarında ve destekleyici periodontal tedavide akut alevlenme dönemlerinde16-18 meydana gelebilir. (4) Subgingival temizlik yapılmadan sistemik antibiyotik verilen şiddetli periodontitis vakalarında6-8 fırsatçı bakterilerin artması 8 sebebiyle periodontal apse oluşabilir. Sağlıklı bölgelerde periodontal apse ortodontik lastik, diş ipi parçası, kürdan parçası gibi yabancı cisim varlığında ya da endodontik olarak perforasyon, eksternal kök rezorpsiyonu veya kırık diş gibi kök yüzey değişikliklerine bağlı olarak da meydana gelebilmektedir.4 Periodontal apselerin mikrobiyolojisi değerlendirildiğinde, gram-negatif bakterilerin gram-pozitif bakteriler üzerinde ve çubukların koklar üzerinde baskın olduğu saptanmıştır.11 Periodontal apselerde en yaygın bakteri türü Porphyromonas ginigivalis’tir.6,11,19-23 Prevotella intermedia, Prevotella melaninogenica, Fusobacterium nucleatum, Tannerella forsythia, Treponema spp. Parvimonas micra, Actinomyces spp. ve Bifidobacterium spp. türleri de sıklıkla tespit edilmektedir.4 Periodontal apselerin belirtileri; hafif rahatsızlıktan şiddetliye kadar değişebilen ağrı, hassas dişeti, şişlik, mobilite, dişte yükselme ve palpasyona duyarlılık, süpürasyon ve dişetinde kanamadır. Radyografik incelemede normal görünüm ya da bir miktar kemik kaybı (eğer apse önceden var olan periodontal cepte oluşursa) ortaya çıkarabilir. Periodontal apse tanısı muayene sırasındaki klinik ve radyolojik bulgular ile birlikte hastanın şikayeti ve hastalığın belirtilerinin değerlendirilmesine dayanmaktadır.24 Periodontal apse tedavisi, akut durumun kontrolü, doku yıkımının durdurulması ve semptomların kontrol altına alınması; ve özellikle periodontitisli hastalarda önceden var olan ve/veya rezidüel lezyonun tedavisi olmak üzere iki ayrı tedavi fazı içermelidir. Akut durumun kontrolü için dört terapötik alternatif önerilmiştir: diş çekimi, drenaj ve debridman, sistemik veya lokal antimikrobiyal tedavi ve cerrahi tedavi. Çok sayıda tedavi protokolleri önerilmiştir, ancak kesin bir yaklaşım için yeterli bilimsel kanıt yoktur. Sistemik durum ve apsenin erişilebilirliği uygunsa öncelikle drenaj yapılması gerektiği nettir. Drenajın ya da sistemik durumun uygun olmadığı durumlarda, sistemik antimikrobiyaller ile tedavi düşünülmelidir.4 81 Bu vaka raporunda; periodontal cerrahi tedavi sonucu oluştuğu düşünülen akut periodontal apsenin cerrahi olmayan ve olan periodontal tedavisinin sunulması amaçlanmıştır. OLGU SUNUMU Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı’na alt sağ bölgede ağrı ve şişlik şikayetiyle başvuran 24 yaşındaki sistemik olarak sağlıklı kadın hastanın alınan anamnezinde ilgili bölgeden 2.5 yıl önce cerrahi periodontal tedavi gördüğü öğrenildi. Klinik muayenede bölgedeki 46 nolu dişin alveol mukozasının ödemli, kırmızı, düz ve parlak yüzeyli olduğu ve dişin vestibül yüzeyinde keratinize yapışık dişetinin bulunmadığı tespit edildi. Hasta, 46 nolu dişte yatay perküsyonda hafif rahatsızlık hissetti ve diş termal teste normal cevap verdi. 46 nolu dişin mezial kökünün vestibülünde 12 mm sondalama derinliği (SD) tespit edilirken apsenin sondalama esnasında drene olduğu gözlendi (Resim 1 a, b, c). Radyolojik olarak herhangi bir patoloji saptanmayan (Resim 1d) lezyona akut periodontal apse teşhisi konuldu. 3 hafta uygulandı (Resim 2). İlgili bölgede keratinize yapışık dişeti yetersizliği nedeniyle BPT sonrası 45 ve 46 nolu dişlerin Resim 2. Başlangıç periodontal tedavi sonrası bölgenin ağız içi görüntüsü. vestibül yüzeylerine serbest dişeti grefti ameliyatı yapıldı (Resim 3 a, b, c, d, e), ve 1 hafta sonra dikişler alındı (Resim 3 f, g). Bu operasyon sonucu 45 nolu dişin midbukkalinde 6 mm, 46 nolu dişin midbukkalinde ise 5 mm keratinize yapışık dişeti elde edildi. Operasyondan 6 hafta sonra 44, Resim 3. (a) Bölgenin vestibülden görüntüsü, (b) Alıcı bölge, (c) Verici bölge (d) Serbest dişeti Resim 1. (a) Periodontal apsenin vestibülden görüntüsü, (b) Periodontal apsenin periodontal sonda ile muayenesi, (c) Periodontal apsenin okluzalden görüntüsü, (d) Bölgenin radyografik görüntüsü. Hastanın tedavisinde iltihabın ortadan kaldırılması, periodonsiyumda oluşan yıkımın yeniden yapılandırılması ve hastalığın tekrarının önlenmesi amaçlandı. Bu amaç doğrultusunda ilk seans lokal anestezi altında apse drenajı ile birlikte diş ve kök yüzeyi düzleştirmesini içeren BPT yapılarak analjezik (naproksen sodyum 275 mg 2X1, 1 hafta) ve kombine antimikrobiyal tedaviye (amoksisilin + klavulanik asit 1000 mg 2X1, metronidazol 500 mg 2X1, 1 hafta) başlandı. BPT haftada bir seans olmak üzere toplam grefti, (e) Serbest dişeti greftinin alıcı bölgeye yerleştirilmesi, (f) Operasyondan 1 hafta sonra, (g) Dikişler alındıktan sonra. 45 ve 46 no’lu dişlerin vestibül yüzeylerindeki Miller sınıf II generalize diş eti çekilmelerinin tedavisi için flep kaldırıldıktan sonra dehisens varlığı sebebiyle mine matriks türevleri (EMDOGAIN®) ile birlikte Zucchelli ve ark.’nın 25 modifiye ettiği kuronale kaydırılan flap operasyonu yapıldı (Resim 4a, b, c, d, e, f). Operasyon sonrası hastaya sistemik antibiyotik (amoksisilin + klavulanik asit 1000 mg 2X1, 1 hafta) ve %0.2’lik klorheksidin diglukonat içeren ağız gargarası (2X1, 2 hafta) verildi. Operasyondan 2 hafta sonra dikişler alındı. Hastanın 6 aylık takibinde sorunsuz klinik iyileşmeye (Resim 5) klinik parametrelerdeki olumlu gelişmeler eşlik etti (Tablo 1). 7tepeklinik 82 Periodontal apsenin tedavisi Resim 4. (a) 45 ve 46 nolu dişlerin dişeti çekilmesi dikey boyutu başlangıç ölçümü (b) Ensizyon, (d) Flep kaldırılması ve kök yüzeylerindeki dehiscence, (e) Emdogain ve (f) Uygulanması, (g) Flebin kuronale kaydırılarak 4.0 dikişlerle sabitlenmesi. Resim 5. Operasyondan (a) 2 hafta, (b) 6 hafta, (c) 6 ay sonra. Parametre Sondalama derinliği (mm) Zaman #44 #45 #46 Başlangıç 2 3 12 6. ay 1.5 1 1.5 Fark 0.5 2 10.5 Dişeti çekilmesi dikey boyutu (mm) Başlangıç 2 3.5 3.5 6. ay 1 1 0.5 Fark 1 2.5 3 Keratinize dişeti dikey boyutu (mm) Başlangıç 3 0 0 6. ay 3 6 5 Fark 0 6 5 TARTIŞMA Periodontal apseler genellikle ağrı ve şişlik sebebiyle hastaları diş kliniğine getiren acil durumlardan biri olup periodontal dokularda lokalize pürülan enflamasyon varlığı ile karakterizedir.26 Periodontal apseyi apikal apseden ayırmada klinik muayene, vitalite testi, radyografik bulgular ve lezyonun lokalizasyonu dikkate alınır. Lezyonun dişeti kenarı ile ilişkili olması periodontal apsenin en önemli klinik belirtisidir.26 Bu vaka raporunda, kliniğimize ağrı ve şişlik şikayetiyle başvuran hastanın klinik, vitalometrik ve radyografik muayenesinde 46 numaralı dişin vestibülünde akut lokalize periodontal apse teşhis edilmiştir. Periodontal apse oluşumunun farklı mekanizmaları vardır. Cerrahi sırasında bölgeden diştaşının yetersiz uzaklaştırılması, bölgede sütur, rejeneratif materyaller 7tepeklinik veya periodontal pat varlığının yabancı cisim reaksiyonu göstermesi gibi nedenlerle periodontal cerrahi sonrası periodontal apselerin gelişebileceği literatürde yer bulmuştur.26 Ayrıca keratinize yapışık dokunun az ve vestibül derinliğin sığ olması çiğneme sırasında gıdaların birikmesine ve ağız bakımı sırasında zorluklara neden olur.27 Vakamızın anamnezinden yola çıkarak önceden yapılan periodontal cerrahi tedavi sonrası yapışık keratinize doku yetersizliliğine bağlı olarak ilgili bölgede periodontal apse geliştiği düşünülmektedir. Akut periodontal apse tedavisi drenaj ve antibiyotik tedavisini içeren akut durumun tedavisiyle26 birlikte mikrobiyal dental plak kontrolü, diş ve kök yüzeyi temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmesi, oklüzal uyumlamayı içeren BPT ve takiben gerekliyse periodontal cerrahi ile sağlıklı bir ağız ortamının sağlanması ve bu ortamın korunması için belli aralıklarla kontrolünün yapılmasını içerir.28 Bu vakada da öncelikle akut durum periodontal cepten direnaj sağlanarak ve sistemik antibiyotik tedavisi ile kontrol altına alındı. BPT sonrası apse oluşumuna ortam hazırladığı düşünülen keratinize yapışık doku yetersizliğinin ve bölgedeki çoklu dişeti çekilmesinin periodontal cerrahi tedavisi yapıldı. Keratinize doku günümüz bilgileri dahilinde, mekanik, bakteriyel ve cerrahi travmaya karşı dayanıklılık sağlar, estetik manipülasyona imkan tanır, dişeti çekilmesini önler, papillaları korur, ağız bakımı işlemlerini kolaylaştırır, kas ve frenum çekmelerini engeller.29-31 Bu vakada keratinize yapışık dişeti miktarını arttırmak için serbest dişeti grefti operasyonu yapıldı. SONUÇ Periodontal apselerin kombine periodontal tedavisiyle estetik ve fonksiyonel olarak başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. 83 KAYNAKLAR 1. Consensus Report. Abscesses of the periodontium, Ann Periodontol. 1999; 4: 83 2. Gillette W B, Van House R L. Ill effects of improper oral hygeine procedure, J Am Dent Assoc. 1980; 101: 476-480 3. 4. 5. during supportive periodontal therapy: a review of the literature, J Contemp Dent Pract. 2008; 9: 82-91 Herrera D, Alonso B, de Arriba L, Santa Cruz I, Serrano C, 19. Eguchi T, Koshy G, Umeda M, Iwanami T, Suga J, Nomura Sanz M. Acute periodontal lesions, Periodontol 2000. 2014; Y, Kawanami M, Ishikawa I. Microbial changes in patients 65: 149-177 with acute periodontal abscess after treatment detected by Pini Prato G P, Cortellini P, Clauser C. Fibrin and fibronectin PadoTest, Oral Dis. 2008; 14: 180-184 of treatment on some periodontopathogens and their Topoll H H, Lange D E, Muller R F. Multiple periodontal antibody levels in periodontal abscesses, J Periodontol. abscesses after systemic antibiotic therapy, J Clin 1994; 65: 1022-1028 Helovuo H, Paunio K. Effects of penicillin and erythromycin Periodontol. 1989; 60: 467-472 21. Herrera D, Roldan S, Gonzalez I, Sanz M. The periodontal abscess (I). Clinical and microbiological findings, J Clin Periodontol. 2000; 27: 387-394 22. Jaramillo A, Arce R M, Herrera D, Betancourth M, Botero J E, Helovuo H, Hakkarainen K, Paunio K. Changes in the Contreras A. Clinical and microbiological characterization prevalence of subgingival enteric rods, staphylococci and of periodontal abscesses, J Clin Periodontol. 2005; 32: yeasts after treatment with penicillin and erythromycin, Oral Microbiol Immunol. 1993; 8: 75-79 9. 20. Hafstrom C A, Wikstrom M B, Renvert S N, Dahlen G G. Effect A case report, J Periodontol. 1988; 59: 679-683 on the clinical parameters of the periodontium, J 8. 1997; 68: 963-966 18. Silva G L, Soares R V, Zenobio E G. Periodontal abscess Dent Clin North Am. 1986; 30: 459-472 Periodontol. 1990; 17: 268-272 7. periodontal abscess: a retrospective study, J Periodontol. Ahl D R, Hilgeman J L, Snyder J D. Periodontal emergencies, sealing system in a guided tissue regeneration procedure. 6. 17. McLeod D E, Lainson P A, Spivey J D. Tooth loss due to 1213-1218 23. van Winkelhoff A J, Carlee A W, de Graaff J. Bacteroides DeWitt G V, Cobb C M, Killoy W J. The acute periodontal endodontalis and other black-pigmented Bacteroides abscess: microbial penetration of the soft tissue wall, Int J species in odontogenic abscesses, Infect Immun. 1985; 49: Periodontics Restorative Dent. 1985; 5: 38-51 10. Kareha M J, Rosenberg E S, DeHaven H. Therapeutic considerations in the management of a periodontal abscess with an intrabony defect, J Clin Periodontol. 1981; 8: 375-386 11. Newman M G, Sims T N. The predominant cultivable microbiota of the periodontal abscess, J Periodontol. 1979; 50: 350-354 12. Dello Russo N M. The post-prophylaxis periodontal abscess: etiology and treatment, Int J Periodontics Restorative Dent. 1985; 5: 28-37 13. Kaldahl W B, Kalkwarf K L, Patil K D, Molvar M P, Dyer J K. Long-term evaluation of periodontal therapy: I. Response to 4 therapeutic modalities, J Periodontol. 1996; 67: 93-102 494-497 24. Corbet E F. Diagnosis of acute periodontal lesions, Periodontol 2000. 2004; 34: 204-216 25. Zucchelli G, De Sanctis M. Treatment of multiple recessiontype defects in patients with esthetic demands, J Periodontol. 2000; 71: 1506-1514 26. Herrera D, van Winkelhoff, J., Sanz M., Abscesses in periodontium, in: J L Niklaus P. Lang (Ed.) Clinical periodontology and implant dentistry, 2015, pp. 463. 27. Miller P D, Jr. Regenerative and reconstructive periodontal plastic surgery. Mucogingival surgery, Dent Clin North Am. 1988; 32: 287-306 28. Caffesse R G, Mota L F, Morrison E C. The rationale for periodontal therapy, Periodontol 2000. 1995; 9: 7-13 14. Garrett S, Polson A M, Stoller N H, Drisko C L, Caton J G, 29. Wennstrom J, Lindhe J. Role of attached gingiva for Harrold C Q, Bogle G, Greenwell H, Lowenguth R A, Duke maintenance of periodontal health. Healing following S P, DeRouen T A. Comparison of a bioabsorbable GTR excisional and grafting procedures in dogs, J Clin barrier to a non-absorbable barrier in treating human class II Periodontol. 1983; 10: 206-221 furcation defects. A multi-center parallel design randomized single-blind trial, J Periodontol. 1997; 68: 667-675 15. Fine D H. Microbial identification and antibiotic sensitivity testing, an aid for patients refractory to periodontal therapy. 30. Wennstrom J, Lindhe J, Nyman S. The role of keratinized gingiva in plaque-associated gingivitis in dogs, J Clin Periodontol. 1982; 9: 75-85 31. Wennstrom J, Lindhe J, Nyman S. Role of keratinized gingiva A report of 3 cases, J Clin Periodontol. 1994; 21: 98-106 for gingival health. Clinical and histologic study of normal 16. Chace R, Sr., Low S B. Survival characteristics of and regenerated gingival tissue in dogs, J Clin Periodontol. periodontally-involved teeth: a 40-year study, J Periodontol. 1981; 8: 311-328 1993; 64: 701-705 7tepeklinik 84 7tepeklinik 85 Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 7tepe Klinik Dergisi’nde yayımlanmak üzere hazırlanan makaleler editörün e-posta adresi “http://journalagent.com/yeditepe/” ye online olarak gönderilmelidir. GENEL BİLGİLER Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 7tepe klinik Dergisi, Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nin bilimsel yayın organıdır. Bu dergide diş hekimliği alanında yürütülen orijinal araştırmalar, olgu sunumları, derlemeler Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanır. 7tepe Klinik, yılda iki sayı olarak yayımlanır ve dört sayıda bir cilt tamamlanır. Bu dergide yayımlanmak için gönderilen makaleler, daha önce başka bir yerde yayımlanmamış veya yayımlanmak üzere gönderilmemiş olması şartı ile kabul edilir. Dergide Türkçe ve İngilizce yazılmış makaleler yayımlanabilir. Tüm yazılar önce editör ve yardımcı editörler tarafından ön değerlendirmeye alınır; daha sonra değerlendirilmesi için derginin bilimsel danışma kurulu üyelerine gönderilir. Yayımlanmak üzere dergiye iletilen tüm makalelerde hakem değerlendirmesi ve düzeltmeye başvurulur; gerektiğinde, yazarlardan bazı soruları yanıtlaması ve eksikleri tamamlaması istenebilir. Dergide yayımlanmasına karar verilen yazılar, tüm bilgilerin doğruluğu için ayrıntılı kontrol ve denetimden geçirilir; yayım öncesi şekline getirilerek yazarların kontrolüne ve onayına sunulur. ETİK SORUMLULUK • Etik kurallara uyulmamasından doğacak her türlü sorumluluk yazar(lar)a aittir. • Özellikle hastanın adı, adının kısaltılması, hasta ve kayıt numarası kullanılmamalıdır. • Hasta onayı ve/veya gözlere ilişkin özel bir bulgu olmadıkça fotoğraflarda gözler bantlanmalı/flulaştırılmalıdır. • “İnsan” öğesini içeren tüm çalışmalarda Helsinki Deklerasyonu Prensipleri’ne uygunluk (http://www.wma. net/en/30 publications/10policies/b3/index.html) ilkesi kabul edilir. Bu çalışmalarda yazarların, makalenin GEREÇ VE YÖNTEM bölümünde çalışmanın yukarıdaki prensiplere uygun olarak yapıldığını, etik kuruldan onay ve çalışmaya katılmış bireylerden/ebeveynlerinden “Bilgilendirilmiş Onam” alındığını bildirmeleri gereklidir. • “Hayvan” öğesi ile ilgili çalışmalarda ise yazarların, makalenin GEREÇ VE YÖNTEM bölümünde Guide for the Care and Use of Laboratory Animals (www.nap.edu/catalog/5140.html) prensipleri doğrultusunda hayvan haklarını koruduklarını ve etik kuruldan onay aldıklarını bildirmeleri gereklidir. • Çalışma etik kurul onayı alınmasını gerektiriyor ise, alınan onay belgesi makale ile birlikte dergi yayın kuruluna gönderilmelidir. YAYIN HAKKI Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi bilimsel yayın organı Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 7tepe Klinik Dergisi’nde yayımlanan yazıların telif hakkı Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne aittir, başka yerde yayımlanamaz. Dergi, editörden yazılı izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kısmen veya tamamen kopya edilemez, fotokopi, teksir, baskı ve diğer yollarla çoğaltılamaz. Yayımlanan makale ve reklamlardaki fikir, görüş ve sonuçlar yazar(lar)a veya firmaya ait olup, Yayın Kurulunun düşüncelerini yansıtmaz. BİLİMSEL MAKALE ÇEŞİTLERİ Özgün Araştırma Klinik, laboratuvar, epidemiyolojik ve her türlü deneysel çalışmalar yayımlanabilir. Araştırma makaleleri aşağıdaki bölümlerden oluşmalıdır: • Özet ve summary • Giriş • Gereç ve Yöntem • Bulgular • Tartışma • Sonuçlar • Teşekkür • Kaynaklar 7tepeklinik 86 Derleme Diş hekimliği alanındaki güncel konulardan oluşan derlemeler doğrudan ya da davet edilen yazarlar tarafından yazılabilir. Derleme makaleleri aşağıdaki bölümlerden oluşmalıdır: • Özet ve summary • Metin • Kaynaklar Olgu Raporu Diş hekimliği alanında nadir görülen, tanı ve tedavisinde yenilik ve farklılıklar gösteren, tedavisi tamamlanmış ve takibi yapılmış olgulara yer verilir. Olgu sunumları aşağıdaki bölümlerden oluşmalıdır: • Özet ve summary • Giriş • Olgu • Tartışma • Kaynaklar YAZIM KURALLARI Araştırma ve derlemeler 15, olgu sunumları 5 sayfayı (özet, referanslar, tablo ve şekiller hariç) geçmemelidir. Gerektiğinde hakem değerlendirmesi öncesi yazar(lar) dan metinde kısaltma ve düzeltmeler istenebilir. Tüm yazılı metinler 12 punto büyüklükte “Times New Roman” yazı karakterinde iki satır aralıklı olarak yazılmalıdır. Sayfada her iki tarafta uygun miktarda boşluk bırakılmalı ve ana metindeki sayfalar numaralandırılmalıdır. Sayfa numaraları sayfanın sağ alt köşesinde yer almalı ve kapak sayfasına numara yazılmamalıdır. KAPAK SAYFASI: Bu sayfada makalenin Türkçe ve İngilizce başlığı, yazar(lar)ın akademik unvan(lar)ı ve ad(lar) ı, görev(ler)i ve kurum(lar)ı belirtilmelidir. Yazışmaların yapılacağı yazarın adres, telefon ve faks numarası ve e-mail adresi de bu sayfada yer almalıdır. Başlık sayfasına beş sözcüğü geçmeyecek şekilde kısa bir başlık (running title) da yazılmalıdır. Gönderilecek olan iki kopyada başlık sayfasında sadece makalenin adı olmalı ve metin içerisinde yer alan yazar ve kurum adlan silinmelidir. Makale daha önce tebliğ olarak sunulmuş ise tebliğ yeri ve tarihi belirtilmelidir. ÖZET: Ayrı sayfada olmak üzere hazırlanmalı, 150 sözcükten az 300 sözcükten fazla olmamalıdır. Özetin altına en az üç anahtar sözcük yazılmalıdır. SUMMARY: Özetin İngilizcesi yazılmalı, 150 sözcükten az 300 sözcükten fazla olmamalıdır. Özetin altına en az üç anahtar sözcük yazılmalıdır. 7tepeklinik GİRİŞ: Bu bölümde araştırmanın neden yapıldığı sorularına yanıt verilmeli, konu ile ilgili geçmiş literatür değerlendirilmelidir. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu bölümde çalışmada kullanılan materyal tanımlanmalı ve uygulanan yöntem detaylı biçimde anlatılmalıdır. BULGULAR: Bu bölümde, elde edilen bulgular açık ve kısa bir şekilde sunulmalıdır. Bu amaçla tablo, grafik ve fotoğraflar kullanılabilir. TARTIŞMA: Bu bölümde, giriş bölümünün tekrarı yapılmadan, bulguların önemi belirtilmelidir. SONUÇ(LAR): verilmelidir. Bu bölümde çalışmanın sonuçlan TEŞEKKÜR YAZISI: Gerekli görüldüğü durumlarda çalışmaya katkıda bulunanlara yazılır. KAYNAKLAR: Kaynaklar makalede geçiş sırasına göre numaralandırılmalı ve metin içerisinde aldığı numaraya göre kaynak listesinde gösterilmelidir. Kaynak listesi ayrı bir sayfada olmalıdır. Metin içerisinde kaynak numarası üst simge olarak verilmelidir. Metin içinde yazar ad sayısı beş veya daha az ise tüm adlar yazılmalı, fakat beş taneden fazla ise ilk yazar adı yazılmalı ve “ve ark.” kısaltması kullanılmalıdır. Kaynak bildirme “Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals” (http://www.icmje.org) adlı kılavuzun en son güncellenmiş şekline uymalıdır. Dergiler: Yazar ad(lar)ı, makale adı, dergi adı (“lndexMedicus” ta verilen listeye göre kısaltılmalıdır), yılı, cilt numarası, ilk ve son sayfa numarası. Ör: Shannon KR, Nanda RS. Changes in the curve of Spee with treatment and at 2 years posttreatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2004; 125: 589-596. Kitaplar: Bölümün yazarlarının ad(lar)ı, kitabın adı, kaçıncı baskı olduğu, yayımlandığı yer, yayınevi, yıl. Ör: Graber TM, Rakosi T, Petrovic AG. Dentofacial orthopedics with functional appliances. 2nd ed., St. Louis, Mosby; 1997. Kitap bölümü: İlgili bölüm yazar ad(lar)ı, ilgili bölüm adı, editör(ler), kitabın adı, yayımlandığı yer, yayınevi, yıl, ilk ve son sayfa numarası. Ör: Marsh PD, Nyvad B. The oral microflora and biofilms on teeth. In: Fejerskov O, Kidd E, editors. Dental caries the disease and its clinical management. 2nd ed. Blackwell Munksgaard; 2004. p. 29-48. TABLOLAR: Makale içindeki geçiş sıralarına göre arabik rakam ile numaralandırılmalıdır. Metin içerisinde de yerleri belirtilmelidir. Her tablo ayrı bir sayfaya yazılmalı, her biri ayrı bir başlık taşımalıdır. Tablolar tek başlarına anlamlı olmalı ve metni tekrarlamamalıdır. Daha önce yayımlanmış olan bilgi 87 veya tabloların kaynağı, ilgili tablonun altına iliştirilen bir dip not ile belirtilmelidir. KISALTMALAR: Kelimenin ilk geçtiği yerde parantez içinde verilir ve tüm metin boyunca aynı kısaltma kullanılır. RESİM VE ŞEKİL ALT YAZILARI: Resim ve şekiller jpeg ya da tiff formatında, piksel boyutu yaklaşık 500×400 ve 300 dpi çözünürlükte kaydedilmeli ve online olarak gönderilmelidir. Histolojik kesit fotoğraflarında büyütme ve boyama tekniği belirtilmelidir. Resim ve şekiller metinde geçiş sırasına göre numaralandırılmalıdır. Metin içerisinde de yerleri belirtilmelidir. Resim ve şekil alt yazıları makalenin sonunda ayrı bir sayfada verilmelidir. Resim ve şekil altyazıları kısa olmalı, metni tekrar etmemeli ve açıklayıcı olmalıdır. Resim veya şekillerde kullanılan sayı, sembol ve harflerin anlamı açık bir şekilde belirtilmelidir. BAŞVURU YAZISI: Bu mektupta yazının tüm yazarlar tarafından okunduğu, onaylandığı ve orijinal bir çalışma ürünü olduğu ifade edilmeli ve yazar isimlerinin yanında imzaları bulunmalıdır. Herhangi bir yazar, kurum ya da kuruluş ile çıkar çatışması olmadığı belirtilmeli ve bunun için “International College of Medical Journal Editors Form for the Disclosure of Conflict of Interest”e göre hazırlanmış olan “Çıkar Çatışması Formu” doldurulmalı ve gönderilmelidir. YAZARLAR İÇİN SON KONTROL LİSTESİ: Makalenizi Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 7tepe Klinik Dergisi’ne göndermeden önce lütfen bu bölümdeki maddelerle karşılaştırarak eksik olmadığından emin olunuz. • Editöre başvuru mektubu • Çıkar çatışması formu • Kapak sayfası (iki kopya – yazar adları bulunan ve bulunmayan) • Makalenin metni • Özet (Türkçe) • Summary (İngilizce) • Kaynaklar (Ayrı sayfada) • Tablolar ve grafikler • Resimler ve şekiller İLETİŞİM İÇİN: Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 7tepe Klinik Dergisi Yayın Kurulu Başkanlığı Adres: Bağdat Cad. No:238 34728 Göztepe/Kadıköy/ İstanbul/Türkiye Tel: +90 216 363 60 44 / 6412, 6418, 6427, 6440 Faks: +90 216 363 62 11 7tepeklinik 88 7tepeklinik