5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival

advertisement
_____________________________________________________________________________________
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date
28.07.2017
Yayınlanma Tarihi / The Publication Date
19.09.2017
Yrd. Doç. Dr. Meriç AYBAR
Erzincan Üniversitesi Fen Edebiyat Fak Yakınçağ Tarihi
[email protected]
Opr. Dr. Ömer AYIK
Mareşal Fevzi Çakmak Hastahanesi, Ortopedi Servisi
[email protected]
TARİHİ BAZI HASTALIKLARIN BİLİMSEL ANALİZİ VE HASTALIKLARDAN ÖLEN OSMANLI PADİŞAHLARININ DURUMUNUN
İNCELENMESİ
Öz
Osmanlı devleti 623 yıllık tarihinde 36 padişah 39 taht değişikliği yaşamıştır. Bu
36 Padişah incelendiğinde her birinin kendi döneminde devlete katkıda bulunmak
için çaba harcadıkları anlaşılmaktadır. Bu padişahların kimi devlet uğruna şehit
edilmişler, kimileri çıkarlarına aykırı hareket edilen gruplar tarafından tahttan indirilip şehit edilmişler, kimileri çeşitli hastalıklardan hayatını kaybederken, kimileri
de doğal yollardan hayatını kaybetmişlerdir. Elimizdeki tarihi verilerin yetersizliği,
o dönemi anlatan eserlerin çelişkili ifadeleri ve de padişahların ölümlerinin bazen
gizlenme gereksinimi duyulmasından dolayı Padişahların ölüm nedenleri hakkında
yeterince bilgi sahibi değiliz. Bu çalışmada kaynakların ortak noktada buluşup kabul ettikleri bazı padişahların ölümüne neden olan hastalıklar önce bilimsel veriler
ışığında analiz edilecek, daha sonra da bu hastalıkların padişahların yaşam kaliteleri, seferleri, aile yaşantıları ya da varsa toplum üzerindeki etkileri incelenecektir.
Çalışmamız hem tarih hem tıp alanını kapsayan bir çalışma olup disiplinler arası
etkileşime dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.
Anahtar kelimeler: Hastalıklar, Padişahlar, Osmanlı, Tıp
Tarihi Bazı Hastalıkların Bilimsel Analizi Ve Hastalıklardan Ölen Osmanlı Padişahlarının
Durumunun İncelenmesi
SCIENTIFIC ANALYSIS OF SOME HISTORICAL DISEASES AND
EXAMINATION OF THE SITUATION OF THE OTTOMAN SULTANS
DIED FROM DISEASES
Abstract
Scientific analysis of some historical diseases and the analysis of the conditions of
effected Ottoman Sultans In its 623 years of era Ottoman Empire had 39 ruling
changes with 36 different Sultans. It is understood that, all of 36 Sultans had positive effects on the emripe’s management. Some of those Sultans were murdered
and the others died due to several different diseases and illnesses. Due to the lack
of information, conficting statements and the necessity of covering the reasons up,
we don’t have a clear data about the causes of Sultans’ death. In this study, the diseases that inducees Sultans to die will be obtained, and their effect on their the quality of life, family life and the impact on their campaign will be analysed. Our
study contains the data of both history and medicine tries to focus on the interaction of different disciplines.
Keywords: Diseases, Sultans, Ottoman, Medicine
1. Giriş
Tıp ve Tarih birbirinden uzak olarak düşünülen ancak sürekli iç içe olma mecburiyeti taşıyan iki bilim. Tarih tıbbı konuştururken tıp da tarihe çözüm bulmak için çaba harcamaktaydı.
Zaten bilim gelişirken tarihin seyri içerisinde kendisine muhakkak bir yol bulup ilerlemekteydi.
Bu önemli süreç içerisinde tarihinde tıbbında karşılaştığı önemli sorunlar olmuştur şöyle ki kimi
devlet adamları bilimin ilerlemesini belki de çıkarlarına aykırı bularak engellemeye çalışmış,
kimi ise bilime destek olarak ilerlemesinde katkıda bulunmuştu ama bilim muhakkak bir şekilde
ilerlemiştir.
Bilimin ilerlemesine katkıda bulunan en önemli devletlerden biri de hiç şüphesiz Osmanlı
devleti idi. Kuruluşundan yıkılışına kadar bilimle sürekli iç içe olan bir devlet olan Osmanlı
bilim adamlarına da özel önem vermekte ve korumaktaydı. Davudi Kayseri, Akşemseddin, Ali
Kuşçu, Molla Fenari, Ebusuud Efendi, Takuyiddin Bin Mehmet, Hazarfen Ahmet Çelebi ve
bunun gibi nice bilim adamları kendilerine koruma sağlayan padişahlar sayesinde nice buluşlara
imza atmaktaydılar.
Osmanlı kuruluş ve yükselme dönemlerinde ileri düzeyde olan bilim duraklama ve gerileme dönemlerinde kısmen bir durgunluk geçirmiş, dağılma döneminde Avrupai tarzda yapılan
düzenlemeler ile yeniden bir ivme kazanmıştır.
Erken modern dönemde kültürün yerleşmesi ve Osmanlılaşması, 16. ve 17. Yüzyıllardaki
Osmanlı tıp sistemine de uygulanabilir. Tıbbi etkileşim, uluslararası Timurlu kültüründen ziyade Arap-İslam geleneğiyle yaşanıyordu; yine de süreç oldukça benzerdi. Her bilgi sahasının ve
kültürel faaliyetin evrensel ile özgün olanı farklı şekilde dengelediği doğrudur. Osmanlılar,
Arap-İslam tıp geleneğini kendi kültür ve dünya görüşlerine dâhil etmişlerdi. Osmanlılar, aynı
zamanda, bu tıbbi sistemi kendi ihtiyaçları doğrultusunda değiştirmiş ve uyarlamış, sisteme
kendi katkılarını yapmış ve kültürel nedenlerden ötürü daha önemli addedilen belli tıbbi mesele-
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247
239
Tarihi Bazı Hastalıkların Bilimsel Analizi Ve Hastalıklardan Ölen Osmanlı Padişahlarının
Durumunun İncelenmesi
leri ön plana çıkarmışlardı. Bu sürecin neticesi, erken modern dönemde Arap-İslam tıbbının
Osmanlılaştırılmasıydı (Mossensohn, 2014:263).
Osmanlı tıbbının en büyük değişikliklere uğradığı dönem 19. Yüzyıl olmuştur. Tanzimat
öncesi dönemde açılan diğer modern eğitim kurumları Tıbbiye ve Harbiye mektepleri olmuştur.
1827 yılında ordunun tabip ve cerrah ihtiyacını karşılamak maksadıyla hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin önderliğinde Tıphane-i Amire adında bir tıp mektebi açılması yolunda ilk teşebbüsler başlamıştır. Bu mektebin ilk nizamını hazırlayan Mustafa Behçet Efendi, Türkiye’de
modern tıp mektebinin kurucusu olmuştur. Ayrıca bu mektebin tedrisat programına, yabancı dil
eğitimi ve hatta bazı derslerin yabancı dillerde okutulmasını teklif etmiş olduğu görülmektedir.
Böylece Behçet Efendi’nin Türkiye’de tıp eğitiminin modernleşmesinde ilk adımı atmış olduğu
ortaya çıkmaktadır (İhsanoğlu, 2010:223).
Osmanlı tıp eğitimi yüzyıllar geçtikçe değişip gelişse de insanları tehdit eden hastalıkların
şekli ve nitelikleri de sürekli değişmekteydi. Bir dönem ülkeyi sarsan veba illeti sonraki yıllarda
giderek azalmış ve tesirini kaybetme noktasına gelmiştir. Bu nedenle bu çalışma da işlediğimiz
Osmanlı padişahlarının ölüm nedenleri günümüz tıp şartları ile değil dönemin tıp şartları ile
değerlendirilmelidir. Ayrıca teknolojik gelişmelerin ilerlemesine bağlı olarak hastalıklara müdahale şeklide geçmişte günümüze göre çok farklılık göstermektedir.
Osmanlı padişahlarının ölüm şekilleri incelenirken bütün padişahlar değil belirli hastalıklardan
ölen padişahları incelemeyi tercih ettik. Çalışmamız genelde birkaç padişahın ortak ölüm nedeni
olan hastalıları kapsamaktadır. Çalışmayı yapmaktaki amacımız padişahların çalışma sıklığı ya
da döneminde içinde bulunduğu durumun hastalık üzerindeki tesirini ortaya koyabilmektir. Çalışmayı yürütürken öncelikle hastalıklar hakkında bilgiler verilecek ve daha sonra o hastalıktan
hayatını kaybeden padişahların analizi yapılacaktır.
Beyin Kanaması:
Hipokrat döneminden beri bilinen bu rahatsızlık, günümüzde görüntüleme sistemlerinin
gelişmesi ile daha kolay tanınır olmuştur. Travma sonrası oluşabildiği gibi her hangi bir travma
olmaksızın beyni besleyen atardamarların hipertansiyon, şeker, sigara vb.. rahatsızlıklar sonrası
yapısının bozularak balonlaşması, cidarının zayıflayarak yırtılması sonrası gelişebilir. Hastalardaki klinik bulguları kanama gerçekleşen beyin bölgesi, kanama miktarı, geçen zaman ve hasta
yaşına göre değişmektedir. Şiddetli baş ağrısı, bulanık görme, çift görme, bulantı, kusma, ense
sertliği gibi bulgular uyarıcı olmalıdır (Gürsoy, Tuncay, Kırış, 2015).
Erken tanı bu hasta grubunda çok önem arz etmektedir. Bir kısım hasta cerrahi dışı tedavi
yöntemleri ile takip edilirken bir kısım hasta da acil cerrahi operasyon uygulanmaktadır. Günümüz teknolojisi ve hastane ulaşım imkânlarına rağmen bile ölüm oranları yüzde % 50 ye varmaktadır. Hastaların sadece % 20 si hayatlarını bağımsız yaşayabilmektedir (Gürsoy, Tuncay,
Kırış, 2015)
Osmanlı tarihinin ölümü hususunda çok tartışılan ve farklı birçok görüş ortaya atılan padişahı II. Selim’dir. Ölüm nedeni kaynaklarda pek yer almamakla birlikte aktarılanlara göre bir
gün sarayda yaptırmış olduğu hamamı gezdiği sırada ayağı kayarak düşüp hastalanmış sonra da
bu nedenle vefat etmiştir (Uzunçarşılı, 1998: 40). Aslında burada bizim yaptığımız tahminden
öte değildir. Muhtemelen kafasını çarpmış ve beyin kanaması sonucu hayatını kaybetmiştir.
Bazı padişahlar keyifleri için hareket ederken rahatsızlanır, bazıları ise devlet için kederlenirken rahatsızlanır. Osmanlının son dönemlerinde önemli ıslahatlar yapmış I. Abdülhamit
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247
240
Tarihi Bazı Hastalıkların Bilimsel Analizi Ve Hastalıklardan Ölen Osmanlı Padişahlarının
Durumunun İncelenmesi
Özi kalesinin düşman eline geçmesinden sonra kederinden hasta olmuş az bir müddet sonra
nüzül (beyin hatası) isabetiyle yatmış ve 7 Nisan 1789’da hayatını kaybetmiştir (Uzunçarşılı,
1995:546,547).
1) Felç (parezi,pleji) :
Felç, beyni besleyen kan damarlarındaki akışın durmasıyla oluşan beyin hasarı ile ortaya
çıkan klinik tablodur. Felcin nedenleri arasında yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kolesterol,
sigara, aşırı yorgunluk ve stres gösterilmektedir. Vücudun herhangi bir bölümünde örneğin; kol,
bacak veya yüzün bir kısmında duyu kaybı, baş dönmesi, yutma güçlüğü ve görme bozuklukları
gibi bulgular görülür. Toplumda binde 6 sıklığında görülmektedir. Birçok hastada bu tablo 2025 dakika gibi kısa süreli olmaktadır. Nörolojik muayene ve görüntüleme sistemleri ile tanı
konulmakta ve acil olarak damar açıcı tedavi başlanmaktadır. Bu hasta grubunun % 20 si 1 ay
içinde %30 uda 1 yıl içinde hayatlarını kaybetmektedir (Özel, www.sağlık.net.tr).
Bu hastalığın nedenleri ile Osmanlı padişahlarının hayat koşulları ve yoğunlukları karşılaştırıldığında bazı padişahların bu rahatsızlıktan ölmesi normaldir. Bu hastalık nedeni ile hayatını kaybettiği düşünülen padişahlardan ilki Orhan Gazi olmuştur. Kaynaklarda ölümü ile ilgili
net bilgi verilmezken, “Rumeli fetihleri ile görevlendirdiği oğlu Süleyman’ın ani ölümüne fazlaca üzülmüş ve ömrünün son yıllarını hareketsiz geçirmiştir (Özcan, 1996:98)” şeklinde ifadelerin geçmesi muhtemelen bu rahatsızlığı işaret etmektedir.
Yine ölüm nedeni hakkında çok fazla iddia bulunan I.Bayezit’in farklı kaynaklarda farklı
şekilde ölümünden bahsedilmektedir. Aşıkpaşa tarihinde parmağında bulunan yüzüğündeki
zehri içerek hayatına son verdiği yazılırken, Şerafeddin-i Yezdi, Zik Nefes, Hummak maraziyelerinden öldüğünü belirtir. Ancak en kuvvetli ihtimal esir hayatına dayanamayıp Tac-üttevarihte belirtildiği gibi kederinden inme geçirip ölmüş olmasıdır (Uzunçarşılı, 1998: 321).
Osmanlı devletini fetret devrinden çıkardığı için devletin ikinci kurucusu olarak anılan
Çelebi Mehmet’in ölümü ile ilgili İsmail Hakkı Uzunçarşılı Hammer’den alıntı yaparak şöyle
açıklamaktadır: “ Çelebi Mehmet yaban domuz avında iken domuza mızrak atarken nüzül isabet
etmiş ve daha sonra ikinci bir sadme ile vefatı vukuu bulmuştur” (Uzunçarşılı, 1998: 373).
Yine Balkanların kesin Türk yurdu olmasını sağlayan II. Murat da bu hastalık nedeni ile 3
Şubat 1451 tarihinde kuşluk vakti vefat etmiştir (Uzunçarşılı, 1998:451).
2) Çıban (apse) :
Bir enfeksiyon sonrası cilt altında veya derin dokularda oluşan kızarık, şiş, ağrılı içi irin
dolu iltihabi bir durumdur. Apse vücutta herhangi bir organda oluşabilmektedir. Kıl dönmesi,
ter bezlerinin tıkanması, deri üzerindeki yabancı cisimler buna neden olmaktadır. Apse oluşumunu kötü hijyen, diyabet, stres, kötü beslenme bağışıklık sistemin zayıflaması gibi nedenler
artırmaktadır. Apse oluştuğu bölge şiddetli ağrıya ve vücutta ateşe sebep olmaktadır. Tedavisinde acil olarak cerrahi boşaltma işlemi ve belirli bir süre antibiyotik uygulanmalıdır. Tedavi
edilmediği takdirde kana karışması halinde hayati risk taşımaktadır (Topsever, 2012)
Ölüm nedeni kesin olmamakla birlikte İstanbul’un Fatih’i II. Mehmet’in ölümünün bu nedenle olduğu tahmin edilmektedir. Ayağından ızdırabı vardır, yapılan ilaç tesir etmiyordu. Nihayet bir konsültasyon yapılarak ayağından kan alınmış ise de ıstırabı artmış ve sonrasında şerbet verilip ağzından kan gelmiş ve vefat etmiştir”(Uzunçarşılı, 1998: 145). Ayrıca kendisinin
zehirlenerek öldürüldüğü iddiaları da bulunmakla birlikte bu ispatlanmış değildir.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247
241
Tarihi Bazı Hastalıkların Bilimsel Analizi Ve Hastalıklardan Ölen Osmanlı Padişahlarının
Durumunun İncelenmesi
Bu rahatsızlıktan ölen diğer bir padişah ise Yavuz Sultan Selim olmuştur. 1520 yılında
Edirne’ye hareket etmek üzere iken sırtında bir çıban çıkmış, bunu önemsemeyen sultan hamamda ovdurtmuştur. Rahatsızlığı iyice artmasına rağmen Edirne’ye doğru yola çıkmış, yara
gittikçe açılmıştır. Doktorların bütün çabalarına rağmen iki ay içinde sultan hayatını kaybetmiştir (Şahin, 1999: 218).
Osmanlı tarihinde kısa süre tahtta kalan padişahlardan birisi olan III. Osman’ın ölüm nedeni de bu rahatsızlıktır. 1754’te tahta çıkan III. Osman 30 Ekim 1757’de şirpençe hastalığı
yüzünden bir süre hasta düşmüş ve hayatını kaybetmiştir (Gündüz, 2012:393).
3) Prostat Tümörü (Prostat Kanseri) :
Prostat mesane alt kısmında idrar yollarını çevreleyen armut şeklinde bir organdır. Sadece
erkeklerde bulunmaktadır. 50 yaş üstü erkeklerde genellikle büyümeye bağlı şikâyetler ile başvurular yapılır. Bunlar idrar yaparken zorlanma, bekleme, sık sık idrar çıkma ve idrardan kan
gelmesidir. Günümüzde prostat problemlerinin teşhisi kanda bakılan değerler makattan yapılan
muayene ile olmaktadır. Biyopsi ile prostatta oluşan kanserin tipi ve evresi belirlenerek kemoterapi radyoterapi gibi medikal tedavilerle birlikte cerrahi tedavide bir alternatif oluşturmaktadır
(Karadeniz, 2017).
60 yaş üzeri her 8 erkekten 1’inde bulunan prostat kanseri erkeklerde akciğer kanserinden sonra
en sık ölüm nedenidir. Teşhis konulması geciktiği veya yetersiz tedavi edildiği takdirde bulunduğu bölgeden farklı organlara sıçrayarak ölüm oranlarını daha da artırmaktadır (Urol, 2004).
Osmanlı tarihinde ordusunun başında sefere çıkan son padişah olarak bilinen II. Mustafa’nın ölümüne neden olan hastalıktır. Sultan II. Mustafa, çok saygı duyduğu ve devlet idaresinde söz sahibi yaptığı Şeyhülislam Feyzullah Efendi’den kaynaklanan olaylardan sonra, 23
Ağustos 1703’te tahtından indirildi. Oğlu ve yeğeni ile birlikte sarayda gözaltına alındı. Yaptığı
hizmetlere rağmen karşılaştığı bu olaylar onu çok üzdü ve zaten çekmekte olduğu istiska (su
toplama) ve mesane hastalıkları arttı. 30 Aralık 1703’te vefat etti.
4) Kalp Krizi (Myokard Enfarktüsü) :
Kalbi besleyen atardamarlardan birinin tıkanması sonrası hücrelere yetersiz kan gelmesi
ve kalp kası hücrelerinin ölmesine bağlı bir hastalıktır. Ani ölümler içindeki sıklığı %20 olarak
gösterilmiştir. Erken tanı ve müdahale çok önem arz etmektedir. Aile öyküsü, şeker hastalığı,
hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve sigara en önemli risk faktörüdür. En önemli belirtisi
göğüs bölgesinde başlayan kollara omuza ve çeneye yayılan ağrıdır. Yirmi dakikadan daha uzun
süreli olup saatlerce bile sürebilir. Dinlenmek ile bu ağrı geçmemektedir. Acilen hastaneye getirilmesi gerekmektedir. Hastaneye ulaşan hasta grubunda acil olarak pıhtı çözücü tedavi başlanmakta ve gerekirse damar içine ince bir tel ile girilerek o damarı açma işlemi yapılmaktadır.
1980’li yıllarda kriz geçiren üç hastadan ikisi hayatını kaybederken bu oran günümüzde her beş
hastadan birine kadar düşmesine rağmen hala ciddi bir risk taşımaktadır. Kalp krizi geçiren hasta grubu normal hasta grubuna göre daha yüksek oranda tekrar kriz geçirme riski taşımaktadır.
Beslenme ve stresli yaşam gibi konularda çok dikkatli olunmalıdır (Özdemir, 4,5).
Teknolojik imkanların gelişmesiyle birlikte erken tanı ve hızlı hareketle ölüm sayılarının
azaldığı bu hastalıktan kayıtlara göre hayatını kaybeden padişah hayatının son dönemini sürgünlerde geçiren ve hastalanan son Osmanlı padişahı VI. Mehmet Vahdettin’dir
(www.tespihhane.com).
5) Kalp Yetersizliği:
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247
242
Tarihi Bazı Hastalıkların Bilimsel Analizi Ve Hastalıklardan Ölen Osmanlı Padişahlarının
Durumunun İncelenmesi
Kalbin dokuların ihtiyacı olan kan miktarını pompalayamaması durumudur. Şikâyet başlangıç zamanına göre akut-kronik olabildiği gibi yerine göre sağ ve sol kalp yetersizliği gibi alt
gruplara ayrılır. Daha çok ileri yaş grubu hastalığıdır. Türkiye de 35 yaş üstü kalp yetersizliği
görülme sıklığı % 3 civarında bulunmuştur (Değertekin-Erol: 5-6).
Kalp yetersizliğine kalp krizi geçirmiş olmak, ritm bozukluğu, konrolsüz tansiyon, anemi, enfeksiyon ve kapak hastalıkları neden olmaktadır. Hastalar sıklıkla nefes darlığı, bacaklarda şişlik, karın bölgesinde asit, çabuk yorulma ve uyku bozukluğu gibi şikâyetler ile gelmektedir. Yetersizlik düşünülen hastalarda kan tetkiklerinden EKG, EKO, Holter gibi egzersiz testleri
yapılmaktadır. Tedavisinde öncelikle akciğerlerdeki kan birikintisini azaltmak ve kalbin kasılabilirliğini artırmak adına öncelikler farmakolojik ilaç tedavisi yetersiz olan vakalarda kalp pili
ve kapak değişimi gibi cerrahi tedaviler uygulanmaktadır (Gülen: 4,5).
Osmanlı padişahlarının hayatı diken üstünde geçmiştir dersek sanırım yanılmamış oluruz.
Sürekli öldürülme ve tahttan indirilme korkusu ölümlerini hızlandırıcı etki yapmıştır. III. Osman
tarafından öldürülme korkusu taşıyan III. Mustafa sürekli panzehir tarzı ilaçlar kullanmaktaydı.
Bu ilaçların etkisiyle sağlığını büyük ölçüde yitirmişti. Kalp yetmezliğine bağlı nefes darlığı ve
sinirlerinin bozulmuş olması onu yatağa düşürdü. Cephelerden gelen kötü haberler üzerine hastalığı büsbütün arttı ve 21 Ocak 1774’te vefat etti (Şahin, 1996:106).
6) Mide Tümörü (Stomach Kanser) :
Mide, yemek borusu ile bağırsak arasında yer alan beş katlı katmandan oluşan besinlerin
sindirildiği bir organdır. Mide kanseri midenin her hangi bir bölümünde veya herhangi bir katmanında oluşmaktadır. Ülkemizde kanser sıklığı olarak beşinci sıradadır. İlerleyen yaşla birlikte
yaklaşık % 1 oranında görülmektedir. Mide kanseri riskini ileri yaş, beslenme alışkanlığı, ailevi, genetik nedenler, gastrit, ülser, tütün kullanımı, aşırı kilolu ve obez olmak, bazı mide enfeksiyonları, bağışıklık sisteminin düşük olması gibi nedenler artırmaktadır. Hastalık belirtileri
çoğu zaman sinsi olmakla birlikte basit bir mide yanmasından, gaitada kan gelmesine hızlı kilo
kaybına kadar değişkenlik gösterir (Özdoğan, www.drozdogan.com)
Dâhili muayene sonrası şüpheli hastalarda özelliklede aile öyküsü pozitif olanlarda endoskopi denilen ağızdan kamera yardımı ile mideye girilerek içerisi incelenmeli farklı bir doku
görülür ise biyopsi yapılarak tanı doğrulanmalıdır. Bütün kanser türlerinde olduğu gibi erken
tanı çok önemlidir. Tanı konulduktan sonra kanserin tipine ve evresine göre kemoterapi radyoterapi gibi tedaviler ile bütün midenin alınması ile sonuçlanabilecek cerrahi tedaviler uygulanmaktadır (Özdoğan, www.drozdogan.com). Erken tanı konulduğu takdirde yaşama şansı % 95
gibi yüksek bir orandır. Fakat karın içi herhangi bir organa yayılma var ise yaşam süresi 1-1.5
yıl ile sınırlı kalmaktadır (Özdoğan, www.drozdogan.com).
Hayatını devlet işleri ile geçirmiş ve kendisinden önceki üç padişahtan farklı olarak devleti düzeltmek için çaba harcamış, kardeş katlini sona erdirerek ekberiyet sistemini getiren I.
Ahmet elli bir gün süren mide hastalığı sonucu hayatını kaybetmiştir (Gündüz, 2012:286).
7) Damla Hastalığı (Gut) :
Nedeni aydınlatılamayan bir şekilde ürik asidin değerinin kanda yükselmesi, eklemlerde,
deri altında, damarlarda ve idrar yollarında toplanmasına bağlı ataklar ile seyreden bir rahatsızlıktır. Hipokrat döneminden beri bilinen bir rahatsızlıktır. M.Ö. 1500’lü yıllarda bile tedavisi
bilinmektedir. İlk zamanlar eklemlere damla damla düşen bir zehir olarak tarif edilen bu hastalık ismini bu tariften almıştır. Avrupa’daki sıklığı % 0.03 olarak belirtilmiştir. Tanısı kanda
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247
243
Tarihi Bazı Hastalıkların Bilimsel Analizi Ve Hastalıklardan Ölen Osmanlı Padişahlarının
Durumunun İncelenmesi
yükselen ürik asit değeri ve klinik muayene ile koyulur. Bir miktar eklem sıvısı alınarak incelenmesi ile tanı konulur. Erkeklerde kadınlara göre yaklaşık 20 kat daha sık görülür. En önemli
risk faktörü olarak ailevi geçiş gösterilmiştir. Et ürünlerini fazla tüketme ve alkol kullanımı ile
gut atakları riskinde artış saptanmıştır. Kendisini en sık başparmakta olmak üzere eklemlerde
şişlik ve kızarıklık ile gösterir. Cilt altı ve kulak memesinde ürik asit birikintileri görülebilir.
İdrar yollarını tıkayarak böbrek şikâyetleri yapabilmektedir (Kalkan, 2006:45)
Tedavisinde ürik asit metabolizmasını düzenleyici ilaçlar kullanılmaktadır. Yaygın eklem tahribatına bağlı eklemi düzeltici cerrahi operasyonlar mevcuttur (Kalkan, 2006:45).
Osmanlı devletinde gerek yönetim kesiminde gerekse halk içerisinde bu hastalıktan hayatını kaybeden bir çok kişiye rastlanmaktadır. Bu kişilerden birisi de devletin kurucusu olarak
bilinen Osman Gazidir. Bursa kuşatması sırasında rahatsızlanan Osman Bey, 1320 yılında devlet idaresini oğlu Orhan bey’e bırakmıştı. Kendisi de yakalanmış olduğu bu illet hastalıktan
kurtulamayarak muhtemelen 1324 yılında hayatını kaybetmiştir (Özcan, 1996:74).
Osmanlı tarihinde en fazla toprak fethi gerçekleştiren, batılılar tarafından muhteşem sıfatıyla anılan ve ömrünü at sırtında geçirerek on üç sefere bizzat iştirak eden (Uzunçarşılı,
1998:413), Belgrat Fatih’i Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatını kaybetmesine neden olan hastalıkta Gut ya da nikris olarak bilinen bu hastalıktır. Bu durum İsmail Hakkı Uzunçarşılı tarafından şu şekilde anlatılmaktadır: “ Sultan Süleyman’ın yaşı yetmiş üçü bulmuştu; kendisi birtakım
hastalıklarla malul olduğu gibi ayaklarındaki nikris hastalığı sebebiyle de yürüyemediği için bu
sefer esnasında bazen araba ve bazı yerlerde de tahtırevan ile gidiyor ve kasabalara girileceği
zaman dinçlik ve zindelik gösterip halk üzerinde iyi tesir yapması için ata biniyordu (Uzunçarşılı, 1998:410).
Duraklama dönemi içerisinde devlete yükselme dönemi yaşatan, otoriter tutumu ile devlet
işlerini düzelten IV. Murat’ın muhtemel ölüm nedeni de bu hastalıktır. Sultan Murat nikris hastalığına müptela idi. Bağdat seferinden dönüşünden beri hasta olup tedavi ediliyordu. Bazılarının tavsiyesi üzerine mutadı olduğu içkiyi terk ile bir müddet iyi olmuş ancak daha sonra bir
ziyafette tekrar içince saraya döndüğünde yatağına bir daha kalkmamak üzere yatmıştır (Uzunçarşılı, 1998:207).
8) Zatürre (pnömoni) :
Akciğer dokusunun bakteriler veya virüsler tarafından iltihaplanmasına denilmektedir.Bazı zatürre türleri kişiden kişiye solunum yolu ile bulaşabildiği gibi bazen de kişinin kendi
ağız, solunum yolu veya sindirim yolundaki mikropların vücudun savunma sisteminin zayıf
düşmesi ile aktif hale gelerek hastalığı oluşturmaktadır. Türkiye de en sık beşinci ölüm sebebidir. İleri yaş hasta grubunda zatürre riskini artıran nedenler kronik akciğer hastalığı, kalp hastalığı, şeker hastalığı, bağışıklık sistemi hastalığı, sigara, alkol, grip salgını gibi rahatsızlıklardır.Kendisini üşüme-titreme, yüksek ateş, öksürük, kirli kanlı balgam, halsizlik ve yaygın vücut
ağrısı ile gösterebilir. Şüpheli durumlarda doktora başvuru sonrası akciğer filmi, kan ve balgam
tetkiki ile tanı konulmaktadır. Çoğu zatürre tedavisi antibiyotikler ile birlikte ev istirahati ile
yapılmaktadır. Bazı ileri yaş olgularında yoğun bakım ortamında oksijen desteği gerekmektedir.
Tanısı konulduktan sonra erken tedavi edilmesi gerekmektedir (Demirtaş, Demtürk,
www.toraks.org.tr).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247
244
Tarihi Bazı Hastalıkların Bilimsel Analizi Ve Hastalıklardan Ölen Osmanlı Padişahlarının
Durumunun İncelenmesi
Sağlık bakanlığı verilerine göre ilerlemiş hastanede tedavi edilen zatürre vakalarında
ölüm oranları % 25 civarında iken yoğun bakım hastalarında % 60’lara çıkmaktadır (Küçükusta,
www.iyibilgi.com)
Osmanlı padişahlarından IV. Mehmet’in ölüm nedenidir.
Osmanlının son döneminin önemli ve kalıcı izler bırakan padişahlarından olan II. Abdülhamit tahttan indirildikten sonra 1918 yılına kadar yaşamış ve 10 Şubat 1918’de ((Şahin,
1999:86) bu hastalıktan vefat etmiştir.
9) Verem (tüberküloz) :
Binlerce yıldır var olduğu bilinen bir mikrop ile oluşmaktadır. Bu mikrop başta akciğerler
olmak üzere vücudun iç organlarından kemiklerine kadar her hangi bir bölümünde hastalık
yapmaktadır. En sık solunum yolları ile bulaşmaktadır. Kan ve cinsel yol ile bulaşma yoktur.
AİDS gibi vücut bağışıklığını zayıflatan hastalıklar, kanser tedavisi almak, şeker hastalığı, böbrek yetersizliği, alkol ve sigara bağımlılığı risk artıran faktörlerdir. Bulaştığı vücutta uzunca bir
süre sessiz kalan bu mikrop ileri yaş veya bağışıklık siteminin zayıflaması ile birlikte aktif hale
gelip hastalığı oluşturmaktadır (Özkara, www.verem.org.tr).
Hastalığın en önemli belirtileri iki haftan uzun süren kuru öksürük, ateş, gece terlemesi,
iştahsızlık, kilo kaybı ve kan tükürmedir. Diğer enfeksiyon vakalarından farklı olarak ani başlangıcı yoktur. Sinsi ve hafif başlangıçlı olduğu için doktora başvuru gecikmektedir. Verem
hastalığı tedavisi dünyaca kabul edilen bir protokol ile yaklaşık altı ay ile bir yıl süren birkaç
antibiyotik birleşimi ile yapılmaktadır. Ülkelerin geri kalmışlık oranları ile doğru orantılı olarak
vereme bağlı ölüm oranları mevcuttur. Dünyada halen hastalığa yakalanan bireylerde ortalama
yüzde 15- 20 oranında ölüm oranı görülmektedir (Özkara , www.verem.org.tr).
Devrinde Osmanlı Devleti’nin o ana kadarki tarihinin en acı olaylarından bazılarının yaşandığı II. Mahmut, Özellikle son Mısır meselesi yüzünden oldukça yıpranmış ve sağlığını kaybetmişti. Akciğerlerindeki rahatsızlık kısa sürede tüberküloza (verem) çevirdi ve çok geçmeden
vefat etti (Şahin, 1999:97).
II. Mahmut’un oğlu I. Abdülmecit’te babası ile aynı kaderi paylaşmıştır. Eğlenceye ve içkiye pek düşkün olan Abdülmecit sağlığının süratle bozulmasına ve doktorların bütün tavsiyelerine rağmen sefahati terk etmemiş ve nitekim mükellef bir içki sofrasından sonra hastalanıp
ölmüştür (Şahin, 1999: 173).
10) Böbrek Yetmezliği:
Böbrekler vücudun bel bölgesi her iki yanında yer alan kanın zararlı maddelerden süzülmesi ve vücut sıvı dengesinin sağlanmasında görev alan organlardır.Yetmezlikte böbrekler hasara uğramakta ve normal görevlerini yerine getirememektedir. Akut ve kronik olarak iki klinik
seyri vardır. Tansiyon ve şeker hastaları, obezite, yaşlılık, sigara, böbreği tutan enfeksiyon, romatizma, taş ve böbrek kisti gibi faktörler yetmezlik riskini artırmaktadır. İleri aşamaya gelene
kadar genellikle bulgu vermez. Oluşturduğu klinik bulgular ise halsizlik, çabuk yorulma, konsantrasyon ve uyku bozukluğu, iştahsızlık, geceleri kas krampları, bacaklarda şişlik, cilt kuruluğu, sık idrara çıkmadır. Yetmezlik tanısı kan ve idrar incelemeleri ve ultrason gibi görüntüleme
tetkikleri ile yapılmaktadır. Tanı konulduktan sonra süsme işlemini destekleyici ilaç tedavileri
böbrek problemine sebep olan hastalığın kontrol altına alınması işlemi uygulanır. Böbrekler
fonksiyon yapamaz duruma geldiklerinde ise diyaliz ve böbrek nakil işlemleri uygulanır (Süleymanlar, 2007).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247
245
Tarihi Bazı Hastalıkların Bilimsel Analizi Ve Hastalıklardan Ölen Osmanlı Padişahlarının
Durumunun İncelenmesi
Günümüz Türkiyesin’de böbrek hastalığı oranı % 12’lere yaklaşmakla birlikte artan yaşam süreleri hastalığa yakalanma riskini artırmaktadır. Türk Nefroloji Derneğnin kayıtlarına
göre akut böbrek yetmezliğinde ölüm oranları % 15 iken kronik vakalarda % 10 civarıdır (Süleymanlar, 2007)
Yukarıda belirtilen belirtilerden yola çıkarak II. Süleyman’ın bu hastalık nedeni ile hayatını kaybettiğini söyleyebiliriz. Zira II. Süleyman Edirne’ye gitmesi gerektiğini söyleyen Fazıl
Mustafa Paşa’ya: “Behey paşa, gör bak ne haldeyim; diye şişmiş olan vücudunu gösterdi ve bu
hal ile giderim vükelâ halimi bilmezler. Dün gel bugün git, gidecektik neye geldik?”(Uzunçarşılı, 1998:531) bize bu hastalığı işaret etmektedir.
11) Şeker Hastalığı (Diyabet) :
Diyabet hastalığı, pankreasın vücudun kan şekerini düzenlemek üzere salgıladığı insülin
hormonundaki yetersizlik den kaynaklanan kan şeker düzeyinin yükselmesi ile seyreden bir
rahatsızlıktır. Kendi içinde Tip 1, Tip 2 gebeliğe bağlı olanlar gibi alt grupları mevcuttur. Türkiyede 20 yaş üstü her 7 kişiden 1’inde bu hastalık bulunurken dünya üzerinde 382 milyon diyabet hastası bulunmaktadır. Diyabetin belirtileri sık idrara çıkma, aşırı susama, yorgunluk, kilo
kaybı, bulanık görme, tekrarlayan enfeksiyonlar ve bulanık görmedir. Diyabet tanısı açlık ve
tokluk kan şekerlerinin ölçülmesi ile konulmaktadır. Kanda yüksek düzeyde olan şeker zaman
içerisinde, kalp, kan damarları, sinir sistemi, böbrek, göz, gibi organ ve sistemler etkiler. Diyabet hastalığının tedavisinde beslenme alışkanlığının düzenlenmesi, kilo verme, spor yapma gibi
destekleyici tedavilerle birlikte ilaç ve insülin tedavisi gibi tedavileri uygulanmaktadır. Günümüzde acil müdahale imkânlarının artması ile birlikte ani şeker komasına bağlı ölümlerde ciddi
bir düşüş olmaktadır. Fakat uzun dönemde hastaların % 50’ si kalp hastalığı ve felç riski ile
hayatlarını kaybetmektedir (Koç-Güler-Aslan, 2015:2,3,4).
Osmanlı padişahlarından III. Ahmet’in ölüm nedenidir. 1703 yılında tahta çıkan III. Ahmet 27 yıl Osmanlı tahtını idare etti. Lale Devri olarak anlatılan dönem bu padişahın saltanat
yılları içerisinde yaşanmıştır. 1730 yılında Patrona Halil İsyanı çıkınca tahttan indirilmiş altı yıl
sonra hayatını kaybetmiştir (www.tariholayları.com).
KAYNAKLAR
Değertekin, M., Erol, Ç., Türkiye’deki Kalp Yetersizliği Prevalansı ve Öngördürücüleri,
HAPPY çalışması, Yeditepe Üniversitesi Kardiyoloji A.B.D.
İhsanoğlu, E. (2010), Osmanlılar ve Bilim, Etkileşim Yayınları, İstanbul.
Gülen, M. Kalp Yetmezliği, Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi.
Gündüz, T.(edt.), (2012), Osmanlı Tarihi El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara.
Gürsoy G., Tuncay R., Kırış T. (2015), Beyin Kanaması ; İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji
A.B.D.
Kalkan, G. Gut Hastalığına Dair Ders Notları, Cerrahpaşa Tıp Fakltesi A.B.D.
Kanser Daire Başkanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu.
Karadeniz, T. (2017), Prostat Tümörü, Liv hospital.
Koç E, Güler S, Aslan D. Diyabet Şeker Hastalığı, Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı A.B.D.
Küçükusta, A. R. Zatürre neden öldürür?
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247
246
Tarihi Bazı Hastalıkların Bilimsel Analizi Ve Hastalıklardan Ölen Osmanlı Padişahlarının
Durumunun İncelenmesi
McComps, R,P : Romatizmal Hastalıklar Robert Prat, McCombs
Metintaş, M., Süer, M. Zatürre nedir? nasıl korunulur, Toraks Derneği Eğitim Kitapları Serisi
Mossensohn, M.S. (2014), Osmanlı Tıbbı, Kitap Yayınevi, İstanbul.
Özdemir, B. Kalp Krizini Tetikleyen Durumlar ve Tedavisi, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi
Kardiyoloji Anabilim Dalı
Özdoğan, M. Mide Tümörü, Antalya Memorial Hastanesi
Özkara, Ş. Tüberküloz (verem) hastalığı, Atatürk Göğüs Hastalıkları ve G.C.E.A. Hastanesi
Özel, B. E., Felç: Nedenleri, Belirtileri, Riskli Kişiler, Komplikasyonları, Tanısı ve Tedavisi ,
Siyami Ersek Kalp Damar Hastanesi
Özcan, A. (1999), Osmanlı Ansiklopedisi, İz Yayıncılık, İstanbul.
Remzi M, J Mens Health Gend, 2004; Melia J, Br J Urol, 2004
Süleymanlar, G. Böbrek yetmezliği başlangıcı, belirtileri, nedenleri ve tedavisi, Akdeniz Tıp
Fakültesi, İç Hastalıklar, Nefroloji A.B.D.
Süleymanlar G, Serdengeçti K, Erek E ve ark, Türkiye’de Nefroloji-Dializ ve Transplantasyon
Kayıtları 2007
Şahin, B.(edt.), (1999), Osmanlı Ansiklopedisi, İz Yayıncılık, İstanbul.
Topsever, B. E., Apse (çıban) nedir, Erenköy Aile Sağlığı Merkezi
Uzunçarşılı, İ. H. (1995), Osmanlı Tarihi Cilt-I-II-III-IV, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
www.tariholaylar.com
www.toraks.org.tr.
www.iyibilgi.com
www.saglık.net.tr
www.ogm.gov.tr.
www.drozdogan.com
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 53, Eylül 2017, s. 238-247
247
Download