SOSYAL DEĞİŞİM SÜRECİNDE HATAY ALEVİLİĞİ

advertisement
SOSYAL DEĞĠġĠM SÜRECĠNDE HATAY ALEVĠLĠĞĠ*
Hatay Alevism in Social Change
Соиалната промяна на Хатайското Алиянство
Mehmet DÖNMEZ**
ÖZET
Hatay yöresinde yaptığımız araştırmada, katılımcıların büyük çoğunluğunun sosyal değişimden ciddi şekilde
etkilendiklerini tespit ettik. Araştırmaya katılan bütün aleviler, değişimi Kabul etmektedirler. Bu sosyal değişim,
aile bağlarında, inanç uygulamalarında ve özellikle de gençlerde etkili olmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Alevilik, sosyal değişme.
ABSTRACT
In our research, we have seen that the Alevis living in the region of Hatay have been seriously effected from
social change. All Alevis attending the research accepted the change. This social change is effective in family
bounds, in faith applications and especially among the young.
Key words: Alevisim, social change.
РЕЗЮМЕ
Направенето изследване за Алияните,който вършихме във региона Хатай ни показа
социалната промяна на голяма част от тях и нейното влияние. Всички Алияни,който
участваха в изследването приемат социалната промяна. Тази социална промяна е в
семейните отношения,религиозните съображения и най-вече указва влияние върху
младите.
Ключови думи: Алиянство, Социална промяна.
GĠRĠġ
Günümüzde sosyal değişimden etkilenmemek mümkün gözükmüyor. Bu değişim süreci
teknolojik ilerlemeyle birlikte daha hızlı, adeta baş döndürücü bir hal almaktadır. Değişim
süreciyle birlikte ülkemizde birçok kavramlar tartışılmaya açılmakta, kimi zamanda mevcut
durum yadırganarak, yargılama yoluna gidilmektedir. Sosyal değişim sürecinden en çok
etkilenen kesimlerden biri de Aleviler ve kimlikleri olmaktadır. Adeta kavram mahiyet
değiştirmekte ve yeni unsurlarında etkisine maruz kalmaktadır. Hatta Alevi kimliğinin içi
boşalmakta ve bu durum Alevilerin zihin bulanıklığına yol açmaktadır.
*
Bu çalışma, 17-18-19 Ekim 2007 tarihlerinde Gazi Üniv. Bektaşilik Araştırma Merkezi tarafından Düzenlenen,
2. Uluslararası Türk Kültür Evreninde Alevilik ve Bektaşilik Bilgi Şöleninde bildiri olarak sunulmuştur.
**
Arş. Görv.Dr., İnönü Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fak. Sosyoloji Böl. Malatya
1
Hatay yöresinde yaşanan Aleviliği sosyolojik açıdan tahlil ettiğimizde, yörenin sosyoekonomik durumu ve siyasi tarihi ile ilişkili olduğunu görmekteyiz. Ayrıca ülkemizde
yaşanmakta olan hızlı değişim süreci ve bunun sancıları Hatay yöresinde de etkili olmaktadır.
Yörede yaptığımız mülakatlarda, katılımcılara “eski ve yeni kavramlarını, Alevilik açısından”
sorduk. Geçmişte yaşanmış Alevilik ile günümüzde yaşanan Aleviliğin nasıl idrak edildiğini
tespit etme yoluna gittik. Mülakatlar esnasında yaşlı ve genç kesimin kavrama yaklaşım
tarzını gözlemleyerek, mukayese etme yoluna gittik. Hatay yöresinde inanç önderi olarak
kabul edilen Şeyhlerin ve gençlerin yaklaşımlarını da mukayese ederek konuyu incelemeye
çalıştık. Ayrıca yörede yaşayan Alevilerin değişimi nasıl idrak ettikleri ve Aleviliğe etkisinin
neler olacağını da yaptığımız mülakatlarla temellendirme yoluna gittik. Sosyal değişimin
boyutlarını tespit etmek için Alevi-Sünni evliğine bakış açılarını da öğrenmeye çalıştık.
Sosyal DeğiĢim Kavramının Ġzahı
Sosyal değişme kavramı hiçbir yön ifade etmez. Bu sebeple klasik sosyolojinin kullandığı
tekâmül ya da, ilerleme ve büyüme kavramlarının yerini çağdaş sosyolojide değişme kavramı
almıştır. Bu kavramlar, çoğu zaman birbirinin yerine kullanılmaktadır. Her biri bir yön ve
sosyal endişe taşıyan bu kavramların aksine sosyal değişme sadece bir farklı oluşu ifade
etmektedir. Bu sebeple de değişme bir zaman süreci içinde ortaya çıkar ve izlenebilir (Kaya,
2003: 15). Değişmenin olmadığı bir insan topluluğunu düşünmek mümkün değildir. Bütün
insan topluluklarında sosyal değişmeden bahsedilebiliyor. Ancak bu durum bir süreç içinde
izlenebilmektedir. Sosyal değişmeler karmaşık olaylara dayandıkları için bu karmaşıklığın
aydınlatılabilmesi değişme olayına çok yönlü bakışı gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla bu süreç
toplum yapısında izlenebilen bir durum olup, zaman kesitleri arasında yapılacak bir
karşılaştırma, değişmenin mahiyetine ışık tutacaktır. Sosyal değişme söz konusu olunca bazı
sorular akla gelmektedir. Bunlar, değişen nedir, nasıl değişir, değişmenin yönü nedir, oranı ne
ölçüdedir, değişmeyi doğuran faktörler nelerdir, değişme ne ölçüde çözülmeye sebep olabilir
şeklinde özetlenebilir (Erkal, 1987: 213-214). Sosyal değişmeyi, sosyal yapıda belirli sosyal
müesseselerde veya müesseseler arası ilişkilerde değişim olarak da ifade edebiliriz. Tanımdan
da anlaşılacağı üzere sosyal değişme bir zaman sürecinde ortaya çıkar ve izlenebilir. Çünkü
her sosyal kuvvetlerin aynı anda ve aynı yönde etkili olmaları beklenemez. Ayrıca, sosyal
olayların relative (görece) özelliği de bulunmaktadır. Her çağın kendine has sosyal ve iktisadi
gerçekleri vardır.(Kaya, 2003: 18) Toplumsal yapıda meydana gelen değişimin, sosyal
değişim olarak değerlendirilebilmesinin önşartı, sosyal yapıda ve kurumların işlevlerinde
geçici değil, sürekli ve köklü şekilde etkilemenin olmasıdır. Bunun tarihi akışı değiştiren bir
2
özellik göstermesi gerekir (Günay, 1994: 80-89). Dolayısıyla sosyal değişimi, toplum yapısı
üzerinde etkili olan, aynı zamanda fertlerin sosyal ilişkilerini ve bunu belirleyen kurumların
değişmesi olarak da ifade etmek mümkündür (Bottomore, 1984: 313).
Sosyal değişme aslında belirli bir yön ifade etmez. Değişme, ilerleme şeklinde
olabileceği gibi, gerileme şeklinde de gerçekleşebilir. Sosyal değişme, objektif kriterlere göre
bir ilerleme şeklinde gerçekleşmelidir. Sosyal değişme süreci ile toplumlar, sosyal
çözülmeden sosyal bütünleşmeye, sosyal çatışmadan sosyal barışa ve orta sınıflaşmaya,
kadın-erkek eşitsizliğinden, eşitliğe, mülkiyetin yaygınlaşmasına, refah artışına kölelik ve
istismardan insan hakları ve demokrasiye geçebilecek şartlara kavuşmalıdırlar. Aksi bir
gelişmenin ilerleme olarak kabul edilmesi mümkün değildir (Erkal, 1987: 240).
Alevilik Kavramının Ġzahı
Toplumların hayatlarını idame ettirmesinde inanç önemli bir yere sahiptir. Din sosyologu
Freyer‟in de ifade ettiği gibi: “İnsanlığın ne kadar kadim tarihine, ne kadar önceki devirlere
inersek inelim, daima din vakıası ile karşılaşırız. Fert, nasıl en iptidai kültürlerde bile birtakım
sosyal guruplar içerisinde yaşamışsa, bir dinde de yaşamıştır. Bu devrede de insanüstü bazı
varlıkların mevcudiyetine inanmış, onlarla temas edebilme çarelerini aramış, ölümden sonraki
hayat üzerinde kafa yormuştur.” (Hans, 1964: 31). Dinler ile toplumlar arasında karşılıklı bir
etkileşimden söz etmek mümkündür. Hatta dinlerin temel işlevi toplumda bir düzen kurma
çabası olarak hep karşımıza çıkmaktadır. “...din de bir çeşit toplumsal görev yüklenmiş
olduğundan, dinin de toplumun kurulmuş bulunduğu şekil ile birlikte toplumdan topluma
değişmesi gerekir.” (Raddcliffe-Brown, 1968: 310). Netice itibarıyla bir inancın toplumdaki
işlevini anlamak ve özünü kavrayabilmek için yapılacak alan araştırmalarında inançlardan
çok, dinsel eylemleri, törenleri ve ferdi veya kolektif şekilde yapılan inanca yönelik ritüellerin
üzerinde durulması gerektiği, bu alanda otorite olanlar tarafından sıkça vurgulanmaktadır.
Alevilik kavramı, tarihin çeşitli dönemlerinde anlam değişikliğine ya da muhteva
genişlemesine uğramıştır. Dolayısıyla, kavrama yüklenen manalar da geniş bir yelpaze
oluşturmuştur. Ancak en genel manasıyla „Hz. Ali yanlısı olan, ona bağlanan herkes Alevî
adını alır.‟ Geleneksel dinî elit kesimin bazı mensupları, Alevîliği “Gerçek İslâm” olarak
tanımlamaya başlamıştır. Bunlar, Hz. Peygamber‟in damadı ve Alevî öğretisinin merkezi olan
Hz. Ali, İslâm‟ın beş farzını yerine getirdiğine göre Alevîler de bunun aynısını yapmalıdır,
fikrini öne sürmektedirler. Bu görüşü savunanlar, Ortodoks bir İslâm anlayışına yaklaşırken,
İslâm‟ın Sünni mi yoksa Şii yolunu mu seçecekleri hususunda zor bir kararla karşı karşıya
kaldıkları, yorumu da yapılmaktadır.” (Dönmez, 2003: 18).
3
Alevî kimliğinin oluşumunun uzun yıllar sürdüğünü söyleyebiliriz. Bu kimliğin
oluşumu çeşitli aşamalardan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Her şeyden önce Alevîliğin,
kitabî bilgilerden ziyade şifahî bir geleneğe dayanması, Alevîliği anlamada ve yorumlamada
farklı idrak tarzlarını da beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz. Tarihî seyir içinde Alevîliğin
geçirdiği aşamalar Alevîliği müspet ve menfi yönden etkilediği hususunda araştırmacıların
hemfikir olduğunu söyleyebiliriz. Mesela bazı araştırmacılar, Cumhuriyet döneminin Alevîlik
için olumlu olduğunu ileri sürerlerken, bazı araştırmacılar tarafından da bu sürecin Alevîliği
menfi yönde etkilediği iddia edilmektedir.
Alevîlikte kimlik probleminin ortaya çıkışı daha çok Alevî nüfusun şehirlere göç
etmeleri ve şehirleşme olgusundaki değişimlerle başladığı görülmektedir. Çünkü cemaat
hayatının hâkim olduğu, dedelik kurumunun da etkin olduğu köydeki hayat tarzı, şehir
ortamında uygulama zorluklarıyla karşılaşmıştır. Ülkemizde şehirleşme sürecinin, batı
ülkelerinde görülen şehirleşmeden farklı şekilde geliştiğini söyleyebiliriz. Özellikle 1950‟li
yıllardan başlayarak büyük ivme kazanan şehir ile köy arasındaki iletişimin ve ulaşımın
sağlanmaya başlanması, köyden şehirlere doğru göçü başlatmıştır. Bu kırdan şehre göç
olgusu, kırdaki toprak azlığı, tarımda makineleşme, ulaşım ağının yaygınlaşması, hızlı nüfus
artışı, tarım dışı faaliyetlerin canlanması ve halkın giderek yükselen beklentileri gibi sosyoekonomik etkenlere dayanmaktaydı. Şehirlere göç, köylerdeki toplumsal yapıyı altüst etmiş,
yüzyılların getirdiği yerleşmiş inanç ve gelenekler de sarsılmıştır. Göçler sonucu dede-talip
münasebetlerini sağlayan sosyal yapının çözülmesi çeşitli sorunlara yol açmıştır. Bu süreç
içinde birçok dede, işlevlerini sürdüremez hale gelmiş, talipler ise daha önce her konuda
başvurdukları dedelerden yoksun kalmışlar, inanç yönünden âdeta bir boşluğa düşmüşlerdir.
Hem dedeler, hem talipler bakımından, köydeki sosyal ortamı ve o ortamda yerine getirilen
cem vb. törenleri devam ettirmek mümkün olamamıştır. Kırdan şehre göç sürecinde sadece
insanlar göç etmemiş, bu insanlarla birlikte, kültür değerleri, inanç ritüelleri ve gelenekleri de
şehre gelmiştir. Ancak şehir hayatı, köyden farklı olduğu için, göç eden insanlarda uyum
problemi ortaya çıkmıştır. Köydeki birçok uygulama, şehir hayatında tatbik edilmemekte;
uygulansa bile, mana kaybına uğrayarak, sadece sembolik hale gelmektedir. Hal böyle olunca
şehir hayatında, bu insanlar genellikle geçmişe özlem duymaya başlamaktadırlar. 1960‟lı
yıllarda şehirlere ilk yerleşmelerin olduğu yıllardır. 1990‟a kadar Alevîler şehir ortamında
kimliklerini ön plana çıkarmamışlardır. Ayrıca bu yıllar, Alevîliğin birçok uygulamasının ve
inanç ritüellerinin de tartışıldığı dönemler olmuştur. Bu tartışma ortamında Alevîlerin birçoğu
geleneksel değerlerine ve inanç ritüellerine de yabancılaşmıştır. Neticede, Alevîliğin taşıyıcı
unsuru olan gençlik bunu en dramatik şekilde yaşamaktadır (Dönmez, 2003: 20).
4
Yeni kentleşen bu kuşaklar (Alevî gençlik), bir süre yeni kimlik arayışını
sürdürecekler. Biraz daha yaşları ilerleyip eski kuşaktan kişiler silinince, kendilerini büyük bir
yalnızlık içinde bulacaklar. Yeniden geçmişin değerlerini arayacaklardır. Ne var ki, toplumlar
geçmişteki birikimleri üzerine yükselirler. Tüm değerleri yıkarak toplumların yeniden
yapılanması olanaksızdır. Bu nedenle kent Alevîliğinin, kırsal kaynaklardan yararlanması
zorunludur. Nitekim bir süre sonra yeni kuşakta bir arayış başlayacak. Dışladıkları çevreyi
yadsıdıkları ilke ve inançları arayacaklardır. Sonuçta birey, çevre ve alışkanlıkların ürünüdür.
Şu anda kent Alevîliği, kırsal geçmişle henüz barışık değildir; kırsal geçmişinden bir yerde
utanır durumdadır. Köy hayatında Alevîliğin yaşatılan kurumları ve inanç ritüelleri, şehir
hayatında mana kaybına uğramakta ve uygulama imkânı bulamamaktadır. Dolayısıyla şehir
koşulları, geleneksel hayat tarzını ve koşullarını, hem erişim hem de görünürlük düzeyinde
derin bir şekilde etkilemiştir. Şehre göçle birlikte, bir bakıma geleneksel dinsel ritüel ve
inançlardan da kopmak durumunda kalan Alevîler, kendilerini artık dinî bir kimlik olmaktan
çok, ya politik bir tutuma ya da etnik bir kimliğe dayandırmaya başlamışlardır. Ancak
bunlardan farklı olarak, kendilerini tanımlamada problem yaşayan Alevîler de mevcuttur.
Bunlar da bir kimlik krizi yaşamaktadırlar. Geleneksel Alevîliğe mensup olanların “olmazsa
olmaz” olarak gördükleri birçok hususun, bunlar tarafından önemsiz veya modası geçmiş
unsurlar olarak idrak edilmekte olduğunu söyleyebiliriz (Dönmez, 2003: 21-30).
Sosyal DeğiĢim Açısından Hatay Aleviliği
Hatay yöresinde Alevilik hem teorik anlamda hem de hayat tarzına uygulanması
anlamında sosyal değişimden etkilendiğini mülakatlarda tespit etme imkânı bulabildik.
Mülakatlarda değişimin boyutları özellikle yaşlı ve gençlerin Alevilik olgusuna bakış
açılarında ortaya çıkmaktadır. Mülakatlara katılanlar arasında şehirde yaşayanların
değişimden daha çok etkilendiklerini tespit etmekteyiz. Yörede yaptığımız mülakatlarda,
sosyal değişimin boyutları gençler ile inanç önderleri arasında belirgin olarak ortaya
çıkmaktadır. Mülakatlarda dikkatimizi çeken husus Aleviliği tanımlamada kendini
göstermektedir. Alevilik kavramı şeyhler tarafından tanımlanırken, inanç merkezli olarak
algılanmaktadır. Samandağ‟da genç bir şeyhle yaptığımız mülakatta, kavram; Allah‟ın birliği,
tekliği, Hz. Muhammed‟in Hak olduğu, peygamber‟in hadislerinde Hz. Ali ve Ehl-i Beyt‟e,
12 imamlara ve Kuran‟a inanmaya dayalı İslam‟ın bir yorumu olarak ifade edilmektedir. Aynı
şeyh, Aleviliği; “Bizdeki Arap Aleviliği, İslam‟ın değerlerine dayanır. 12 İmama dayanır.
İslam felsefesi, Hz. Peygamber‟e ondan Hz. Ali ve Ehl-i Beyt‟e geldi.”diyerek yörede
yaşanan Aleviliği, İslami unsurlarla temellendirmektedir.
5
Hatay‟ın Armutlu mahallesinde bir şeyhle yaptığımız mülakatta, Aleviliği; “Hz. Ali‟ye
ve Oniki İmamlara mensup olma” şeklinde tarif ederek, “Ehl-i Beyt‟e saygı şart ve olmazsa
olmazımızdır.” Diyerek kıstaslarını ortaya koyan inanç önderi kendilerini de; “Biz, Kuran
okurken Ehl-i Beyt ten bilgi almışız. Kuranın mantığını Ehl-i Beyt ten öğrendik” şeklinde
tanımlamaktadır.
Bir başka şeyh ise, Aleviliği; “ Hz. Peygamber‟in müjdelediği yoldan gitmektir, bu
yoldan giden Hz. Ali‟dir. O‟nun takipçileri de kurtuluşa erenlerdir. Aleviliğin ortaya çıkışını
da ancak Ali şiası ile izah edebiliriz” şeklinde tanımlamaktadır. Samandağ‟da görüştüğümüz
bir bayan öğretmen Aleviliği; “yaşamın içine yerleşen bir olgu olarak görüyorum. Bu olgu da,
Allah, Muhammed ve Ali sevgisiyle temellendirmek” olarak tanımlamaktadır. Hatay Harbiye‟
de görüştüğümüz bir şeyh de Aleviliğin sözlük anlamı itibarıyla “Hz. Ali‟ye tabii olmak”
manasına geldiğini ve Müslümanlardan farklı olmadığını belirtmektedir. Ayrıca, “ Hz.
Peygamber bir hadisinde, Ali‟yi seven beni sever” sözünü referans göstermektedir.
Kendilerinin Anadolu Alevilerinden farklı olduğunu vurgulayarak, dilin önemi üzerinde
durmaktadır. Bunu da, “ Anadolu Alevilerinin dili Türkçe, bizim ki Arapçadır. Bizim hareket
noktamız Kuranı Kerim‟dir” şeklinde temellendirmektedir.
Samandağ da görüştüğümüz bir başka şeyh de; “Alevilikte önemli olan Kelime-i
Şahadet getirmektir. Peygamber buyurdu ki, her kim Ali‟yi severse, beni ve Allah‟ı sevmiş
olur. Her kim Onu sevmezse, Beni ve Allah‟ı sevmemiş olur. Peygamber bütün vasiyetini Hz.
Ali‟ye bırakmıştır. Bizim yolumuz da Onların yoludur.”
Hatay
şehir
merkezinde
görüştüğümüz
bir
inanç
önderi,
kavramı
şöyle
tanımlamaktadır: “Alevilik Ali‟nin yolundan gitmektir. Ali‟nin yaşadığı, İslam‟ın ta
kendisidir. Peygamber‟in yaşadığı, İslam‟ın ta kendisidir. Dolayısıyla Aleviliği gerçek İslam
olarak kabul ediyorum.” Bir esnafla yaptığımız görüşmede Aleviliğin birçok kollara
ayrıldığını belirterek, Hz. Peygamber‟in ve Hz. Ali‟nin, Allah‟ın nurundan yaratıldıklarına
dikkat çekerek, her ikisinin de aynı nurdan yaratıldığına vurgu yapmaktadır. Hatay da
Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Samandağ da bir esnafla yaptığımız mülakatta, “Alevilik
derin bir inançtır. Namaz ve ibadet yönü fazladır.” Aynı bölgede 80 yaşlarında bir kadınla
görüşmemizde, “Alevilik, Allah‟ı, Peygamber‟i ve Ali‟yi sevmektir; Onlara bağlanmadır.”
Gençlerle yaptığımız mülakatlarda, Aleviliği tanımlama konusunda, şeyhlerden ve
yaşlılardan farklı düşündüklerini ve meseleye farklı baktıklarını tespit etme imkânı bulabildik.
Hatta bazı hususlarda şeyhlerden farklı düşündüklerini açıkça ifade etmektedirler. Genelde
Aleviliği bir hayat tarzı olarak gördüklerini vurgulamaktadırlar. Hatta bu hayat tarzını
belirleyen unsurlarında Hz. Ali ve Ehl-i Beyt kaynaklı olduğunu belirtmektedirler. Şehir
6
merkezinde mahalli bir kanalda yöneticilik yapan bir genç bayanla yaptığımız mülakatta, “
Aleviliği, Hz. Ali‟nin hayat tarzı ve dini inancı olarak algılamaktayım. Alevilik denince,
aklıma Ehl-i Beyt gelmekte ve dini bayramlarımızla ve inançlı kesimi anlamaktayım.”
Belediye parkında birçok gençle mülakat yapma imkânı bulabildik. Bir gençle yaptığımız
mülakatta; “Alevilik; Hz. Ali‟nin yolunda gitmek, yani Müslümanlıktır. Çünkü her din bir
Peygamberin yolundan gitmektir. Dolayısıyla sonunda yine Allaha tapmaktır” şeklinde
fikirlerini açıklama yoluna gitmektedir. Bir başka gençte kavramı, “Ehl-i Beyt ve Hz.
Peygamberin yolundan gitmedir. Kuranda yazılmıştır, Peygamber bellidir. Bizlerin
Peygamber olarak, Hz. Ali‟yi kabul ettiğimiz söyleniyor. Bu doğru değil, bizleri
tanımamaktan kaynaklanmaktadır. Sizler gibi, gerçekten gelip, araştıran hocalarımız
sayesinde bunlarında düzeleceğine inanıyorum.” Bir üniversite öğrencisiyle yaptığımız
görüşmede, “günümüzde yaşanan Alevilik, bence bir hayat şeklidir. Bu hayat tarzında insan
sevgisi ve insana verilen değerler önem taşımaktadır.” Bir başka mülakatta ise Aleviliğin,
“Hz. Ali‟yi sevmek anlamına gelmektedir ve bundan dolayı da biz bütün insanları seviyoruz.
Bizim inancımızda insan sevgisi esastır.” Mülakata katılan bazı gençler de kavramı
tanımlarken inanç boyutundan ziyade felsefi bir doktrin ya da aydınlanma olarak tarif
etmektedirler. Bir mülakatta, “ ben Aleviliği bir din olarak görmüyorum. Dinden farklı aydın
bir toplum olarak görüyorum.” Bir başka mülakatta ise “bizler Anadolu Aleviliğinden
farklıyız. Mesela bizde cem ve semah, dede ve muharrem orucu olmaz.” Belediye parkında 20
yaşında bir gençle yaptığımız görüşmede, ” Alevilik demek ayrım yapmamaktır. Bizde ırk
ayrımı yapılmaz, bu husus belirleyici olmaz. Ama bize karşı ayrım yapıyorlar. Bir kısım
insanlar bizleri, Ali yoluna namaz kılan kişiler olarak tasnif ediyorlar. İlk önce bu doğru değil.
Çünkü biz ibadeti Aliye değil, Allaha yapıyoruz ve sadece ona tapmaktayız. Yüzyıllar önce
bu yörede yaşandığı iddia edilen Alevilik ile bugünkü birbirinden farklıdır ama bunu kimse ya
görmüyor ya da görmek istemiyor.”
Hatay yöresinde yaşanan Aleviliğin, Anadolu‟nun diğer bölgelerinde yaşanan
Alevilikten farklı olduğunu gerek gözlemlerimizde gerekse mülakatlarda tespit etme imkânı
bulabildik. Bu farklılık ise Alevilik kavramının tanımlanmasında kendini göstermektedir.
Tanımlama yapılırken kavramın ne olup olmadığı vurgulanmaktadır. Yörede yaşanan
Aleviliğin, tarihi süreç içinde farklı isimlerle anılması ve alan araştırmalarının sayısının çok
az olması, son zamanlarda yöreye gelen araştırmacıların bir kısmının da önyargılı olduğundan
şüphe edilmesi, birçok problemi de beraberinde getirdiğini tespit etme imkânı bulabildik.
Mülakatlarda
bazı
aleviler,
kendilerinin
yanlış
anlaşıldığını
vurgulama
gereğini
duymaktadırlar. Kendilerinin Hz. Ali‟ye değil, Allaha ibadet ettiklerini ifade etmektedirler.
7
Hatta mülakat yaptığımız bir genç, “Sünnileri bizleri yanlış anlıyorlar ve önyargıları var.
Bunun için size bir misal vereyim isterseniz. Bizim oturduğumuz semtte bir cami açıldı. Ama
namaz kılmak için Sünniler buraya gelmediler. Sebebi de caminin isminin Hz. Ali olması”nı
iddia etmektedir.
Mülakatlarda “Alevilik ile İslam‟ın münasebeti” de sorulmuştur. Katılımcıların çok az
kısmı hariç, büyük çoğunluğu Aleviliği İslam dairesi içinde gördüklerini belirtmektedirler.
Yörede Aleviler arasında sevilen bir inanç önderi ile yaptığımız mülakatta, “Alevilik,
İslam‟dan ayrı düşünülemez. Kelime-i Şahadet getiren birinin nasıl olurda Müslüman olarak
kabul edilmez. Ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Ama tarihe baktığınızda, hele İslam
tarihine, bu insanları anlıyorsunuz. Çünkü Peygamberin çocuklarının da İslam‟a
sokulmadığını biliyoruz. Dolayısıyla O‟nun yolundan giden Alevilerinde, İslam‟a
sokulmadığını yadırgamıyorum” diyerek düşüncelerini ifade etmektedir. Bir başka şeyh de, “
Alevilik, İslam‟ın içindedir. İspatı ise Gadir Hum‟dur. Orada yüzbin hacıdan fazla kişi vardı.
Aleviliğin İslam‟ın dışında olduğunu iddia edenler ne İslami nede Aleviliği biliyorlar.
Alevilik, İslam‟ın özüdür, İslam‟ın ta kendisidir. Aleviliğin hareket noktası Kuran‟dır,
Peygamber‟in yoludur.” Samandağ‟da bir ev hanımıyla yaptığımız mülakatta, “Alevilik
İslam‟ın içindedir. Dışında görmek, hem İslam‟a hem de Aleviliğe zarar veriyor. Ben, bu
insanları bilgisizlikten ziyade, art niyetli olarak görüyorum. Bu yorumları duyunca da inanınki
çok üzülüyorum.”
Aynı ilçede bir şeyhle yaptığımız mülakatta, “Aleviler, Hz. Peygamber‟in sözünü
tutan ve Hz. Ali‟nin yolundan gidenlerdir. Bunları sevmeyenlerde hakiki Müslüman
olamazlar. Peki, nasıl Alevileri İslam‟ın dışında tutacaksınız. Bir başka şeyh de, “Aleviliğin,
İslam‟ın dışında tartışılması; Hz. Peygamber ile Hz. Ali‟nin İslam anlayışını tartışmak
anlamına gelecektir. Oysa bunları birbirinden ayırmak imkânsızdır. Allah ayırmadı ama
Müslümanlar ayırıyor. Bizim için Ehl-i Beyt, gerçek İslam‟ı temsil etmektedir. Aleviliği,
İslam‟ın dışında evrensel değerlerle veya medeniyetlerle mukayese etmek yanlıştır. Ortak
noktalar veya benzerlikler olabilir. Bundan yola çıkarak aynı gibi göstermek yanlıştır. Bana
göre Şamanizm ile de benzerlik kurmak doğru değildir. İslam tarihine baktığımızda açıkça
görüyoruz ki, Onbir İmam gerçek İslam‟ı temsil ettikleri için kılıç ya da zehirle şehit
edilmiştir. Netice itibarıyla Aleviliği İslam‟ın dışında farklı ideolojilerle veya siyasi
oluşumlarla mukayese etmek, ona yapılan en büyük ihanettir.” Bir gençle yaptığımız
görüşmede, “Aleviliğin kaynağı tabiî ki İslam. Din olmadan Aleviliğin anlamı yoktur.
Alevilik, İslam‟a dayalı bir inançtır.” Harbiye‟de bir gençle yaptığımız mülakatta ise, kavram
yine İslam‟ın içinde görülmekte ve aksi fikirleri kabul etmediğini beyan etmektedir. Esnaf
8
biriyle yaptığımız görüşmede, “ biz kendimizi ve inancımızı İslam‟ın içinde görüyoruz. Bizde
şahadet getiren herkes Müslümandır. Ancak gel gör ki, Sünni kardeşlerimiz bizi Müslüman
olarak kabul etmiyorlar. Bundan dolayı Aleviliğin, İslam‟ın neresinde olduğu tartışılmaktadır”
şeklinde kanaatlerini belirtmektedir. Armutlu mahallesinde oturan bir genç de, kavramı
İslam‟ın içinde gördüğünü belirtmektedir. Yaşlı bir kadında Aleviliği, İslam‟ın içinde
gördüğünü belirterek, “ İslam‟ın en büyük özelliği içinde Aleviliğin olmasıdır.” Bir bayan
öğretmenle yaptığımız mülakatta, ” Alevilik, elbette İslam‟ın içindedir. Bu öyle bir
yerleşmedir ki, hayatımızın her alanına nüfuz etmektedir. Aile hayatından tutunda,
kazancınıza, sevinme şeklinize, üzüntünüze, insana bakış acınıza kadar her alanda etkilidir.
Bazen farkında oluruz bazen de olmayız. Kavramı, İslam‟ın dışında düşünenler, ya Alevliği
ya da İslam‟ı bilmiyorlar. Dilim varmıyor ama ya da haindirler.” Bir gençte Alevilik ile İslam
ilişkisini şöyle temellendirmektedir: “ Müslümanlığı bir ağacın gövdesine benzetirsek,
mezheplerde ağacın gövdesinden çıkan dallardır. Alevilik de bu dallardan biridir. Alevilik ve
Sünnilik aynı gövdeden beslenmektedir. Bu gövde ise İslamiyet‟tir. Birine İslam‟ın ta kendisi
diyeceksiniz, diğerini İslam‟a bile yakınlaştırmayacaksınız. Bu nasıl mantık, kanaatimce
hepimizin düşünmesi lazım.” Bir bayanla yaptığımız mülakatta, iki kavram arasındaki
münasebeti Gadir Hum Bayramı ile açıklamaktadır. “ Hatay‟da, Gadir Hum bayramının
kutlanmasındaki coşku, sevgi ve insana saygı temelini İslam‟dan almaktadır. Bizim
bayramlarımız yüz binleri kucaklamaktadır.”
Mülakatlarda Alevilik tanımlanırken, inanç merkezli veya din eksenli olduğuna vurgu
yapılmaktadır. Allah‟ın, Kuran-ı Kerimi, Peygamberi vasıtasıyla yeryüzüne indirdiğini ve Hz.
Peygamber‟in de bunun mücadelesini verdiği belirtilmektedir. Hz. Peygamberden sonra, Hz.
Ali ve İmamlar yoluyla, Peygamberin mücadelesinin devam ettirildiği belirtilmektedir.
Hatay yöresinde görüşme imkânı bulduğumuz Aleviler içinde, özellikle inanç
önderlerinin sosyal muhitlerinin dışında kalan ya da etkileşimi az olanların sosyal değişim
sürecine olumlu baktıklarını gözleme imkânı bulabildik. Mülakatlarda, değişimden ne
anladıklarını ve Alevilerin değişim kavramına yaklaşımlarını sorduğumuzda; gençlerle yaşlı
kesim arasında meseleye bakışlarında ayrışım hemen dikkatleri çekmektedir. Yörede yaşayan
gençler içinde özelliklede eğitimleri dolayısıyla yaşadıkları muhitten ayrılmak durumunda
kalan alevi gençlerin değişimden endişe duymadıkları ve değişimi gerekli gördüklerini tespit
etme imkânı bulabildik. Bu gençlerle yaptığımız görüşmelerde, Aleviliğinde değişimden
etkileneceğini ve günümüzün şartlarına kendini uyarlaması gerektiğini belirtmişlerdir. Hatay
da Alevilerin yoğun olarak ikamet ettikleri armutlu mahallesinde bir gençle yaptığımız
mülakatta; “Benim çocukluk yıllarımda bana öğretilen Aleviliği düşünüyorum. Alevilikle
9
ilgili bazı bilgiler bizlere sır olarak verilirdi. Şeyhlerimiz hala anlatır ve öğretir. Hatta
amcamız bu sırrı taşıyıp taşımadığımızı kontrol eder. Bu bilgileri yabancılara anlatamayız,
ama şimdi kitaplarda yazıyor, insanlar bunları okuyor. Mesela hocam siz hataya geldiniz, bu
bilgileri benden daha iyi bildiğinizi görünce şaşırdım. Şimdi yaşlılarımıza sorsanız bu bilgiler
sırdır kimseye anlatılmaz diyecekler. Eminim ki size de söylemişlerdir, ancak bu nasıl bir sır
ki herkes biliyor; teknoloji sır diye bir şeyi bırakmadı. Benim kanaatime göre Aleviler olarak
bizler ya teknolojiyi kullanarak inancımız yayıp, gençlere öğreteceğiz ya da değişime
direndiğimizi zannederek, aşama aşama asimile olup gideceğiz. Bugünün gençliğine artık
yüzyıl önceki bilgileri anlatamazsınız. Asıl bizim bunları görebilen inanç önderlerine
ihtiyacımız var.”
Yörede yaşanan Alevilik açısından son derece önemli olduğu, mülakatlarda da
vurgulanan husus, “amcalık” uygulamasıdır. Bu uygulama da sosyal değişim sürecinden
etkilenmektedir. Mülakatlarda özellikle gençler tarafından sıkça vurgulanan bu uygulamanın,
günümüzde geçerliliğini yitirdiği iddia edilmektedir. Hatta mülakatlarımıza katılan üniversite
öğrencileri yörenin dışına çıktıklarında, bu değişimi daha net olarak gördüklerini ifade
etmektedirler. Sözkonusu gençler, erkek çocukları için “amcalık” uygulamasına gidilirken,
kızlara bu uygulamanın olmadığını ve Aleviliği öğrenemedikleri sıkça vurgulanmaktadır.
Değişime dikkat çeken bir üniversite öğrencisi; “bizlere küçükken sır olarak öğretilen ve
kimseye hatta kız kardeşlerimize ve annemize dahi söylememiz yasak olan Alevilikle ilgili
bilgileri bugün, internette, medyada, kitap ve dergilerde çarşaf çarşaf görüyoruz. Şimdi
yaşlılarımıza ve şeyhlerimize sorsanız bunlar sırdır. Bu nasıl sır ki herkes biliyor. Siz dahi
benden daha iyi biliyorsunuz. Değişim sır diye birşeyi bırakmıyor. Benim düşüncem,
değişime direnmek yerine ondan faydalanmak lazım. Yaşlılarımıza sorduğunuzda bir dirençle
karşılaşacaksınız. Eğitim seviyesi yükseldikçe değişimi daha iyi anlıyorsunuz”şeklinde
belirtmektedir. Bir başka gençte; “Ben, Hatay‟da değişimin önünde engel olarak inanç
önderlerini ve yaşlıları görmekteyim. Bu değişim sürecinde bunlar ya yok olacaklar ya da
ayak uyduracaklar. Yeni nesil yetiştikçe Alevilikte kendini yenileyecektir.” Şehir belediye
parkında görüştüğümüz bir genç de, “eskiden yaşanan Alevilikte kızlara inançları
öğretilmiyordu. Bunu ayrıntılı olarak size anlatmışlar ve gençler ıstırabını belirtmişlerdir.
Benim evleneceğim kız, yarın çocuğuma Aleviliği nasıl anlatacak. Daha doğrusu ne kadar
Aleviliği biliyor ve yaşıyor, asıl bunu tartışmamız gerekiyor. Bugün annelerimiz, Alevilik
açısından cahil kalmışlarsa bunun sorumlusu şeyhlerimizdir. Bugün olmuş hala bize
anlattıklarını sır olduğunu söylemekteler. Annem bana Alevilikle ilgili bir şey öğretemedi ki,
10
kız kardeşime de öğretsin. Kardeşime ben anlattım. Benim kanaatim değişim kaçınılmazdır.
Bundan bu yörede yaşanan Alevilikte nasibini almaktadır. Şeyhlerin direnmesi boşunadır.”
Sosyal değişimin etkili olduğu diğer bir kesiminde yörede yaşayan kadınlar olduğunu
mülakatlara tespit etmekteyiz. Mülakatlarımızda bir hayli kadın deneklerle görüşme imkânı
bulabildik. Özellikle Alevilerin yoğun olarak ikamet ettikleri Samandağ ilçesinde uzun bir
süre kalarak ve birden fazla görüşme yaparak değişimin boyutlarını ve etkilerini tespit etme
imkânı bulabildik. Kadınların kendi aralarında düzenledikleri günlere ve sohbetlere katılarak
grubu
içten
gözlemledik.
Kadınlarla
yaptığımız
mülakatlarda,
eski
uygulamaları
sevmediklerini belirtmektedirler. Merkeze bağlı bir köyde yaptığımız mülakatların birinde 80
yaşlarında bir kadınla mülakat yapma imkânı bulabildik. Kendinin gençlik yıllarındaki
Alevilik ile bugünü mukayese etmesini istedik. “ ben bir şeyh kızıyım rahmetli babam, bana
Aleviliği öğretti. Ama bu durum bir istisna idi, diğer kadınlar o zaman pek bilmiyorlardı. Ama
bende gizlice kadınlara anlatıyordum, bunu da sır olarak saklıyorduk. Erkeklere sır veriliyor
da kadınların niye sırrı olmasın diye düşünüyordum o zamanlar. Şimdiki nesiller hem şanslı
hem de daha iyi öğreniyorlar. Bakınız torunum sizi hocası olarak alıp bana getirebiliyor
köyümüze gelip bizi öğreniyorsunuz. Önceden olsaydı ne siz gelebilirdiniz ne de biz bunları
sana anlatabilirdik. Evladım bana Alevilikte nelerin değiştiğini soruyorsun, torunum öyle
söylüyor, değişen işte budur. Ben pekte bilmem ama şimdi kız torunum herşeyi soruyor
bizlere, biz onun yaşındayken büyüklerimizin yanında konuşamazdık hele hele Aleviliği
soramazdık sadece hizmet ederdik, onu da yaşı büyük olan kadınlar yapardı, Alevilikteki
yerimiz sadece bu kadardı. Şimdiki nesil buna gülüyor ama o zaman gerçekti. Şimdi kız
çocuklarımız okuyup öğreniyorlar ben onlara sorup öğreniyorum. Bana göre Alevilikte
değişen bu oldu.”
Yörede yaşanan Alevilik anlayışında değişimin önemli ayaklarından birini de evlilik
anlayışı oluşturduğunu mülakatlarda tespit etmekteyiz. Özellikle Alevi-Sünni evliliği meselesi
mülakatlarda üzerinde durulan konulardan biri olmaktadır. Mülakatlarımıza katılan gençlerin
büyük
çoğunluğu
sevdikleri
ve
anlaşabilecekleri
biriyle
evlenmek
istediklerini
belirtmektedirler. İnanç önderlerinin sosyal muhitinde yaşayan gençlerin evlilik kriterlerinde
Alevilik belirleyici unsur olarak ilk sırada yer almaktadır. Bu çevrenin etkisinden uzak olan
ve yüksek öğrenim gören gençlerle yaptığımız mülakatlarda ise karşılıklı sevgi, saygı
anlaşabilme ve dünya görüşü belirleyici unsurlar olarak ön plana çıkmaktadır. Yaşlılarla
yaptığımız görüşmelerde, Alevi-Sünni evliliğini sorduğumuzda, çocuklarının Alevi birisiyle
evlenmesini istediklerini belirtmektedirler. Bu grup içinde çok az bir kısım çocuğu için Sünni
11
birinin de olabileceğini belirtmektedirler. Özellikle anne baba ve çocukları arasında evlilik
konusunda ciddi fikir ayrılıklarının olduğu da görülmüştür.
Yörede yaptığımız inceleme sırasında sosyal değişimin boyutlarını ortaya koyması
bakımından diğer bir önemli husus lisan konusu olmaktadır. Görüşmelere katılan inanç
önderlerinin iyi derecede Arapça bildiklerini görmekteyiz. Bazı şeyhlerde bunu özellikle
belirtirken konuştukları Arapçanın Türkçe karışımı olduğunu da mülakatlarda vurgulama
yoluna gitmektedirler. Aleviliği yaşama bakımından özellikle gençlerin öğrenmesi gereken bir
unsur olarak algılamaktadırlar. Bir şeyh; “gençlerimiz Arapça bilmiyorlar, bizleri
anlamıyorlar. Ayrıca Arapça konuşmamızdan da sıkılıyorlar. Arapça bilmedikleri içinde
Aleviliği öğrenip yaşayamıyorlar. Arapça konuşan bir genç görsem seviniyorum. İki genç
Arapça öğrettim, rahatlıkla anlaşabiliyoruz. Ancak gençlerin ne dediğinin çoğunu
anlamıyorum, onlarda beni anlamıyor. Zaman çok değişti ama gençler daha çok değişti. Bunu
yüksek tahsil yapan gençlerde daha iyi görüyorum.” Mülakata katılan gençlerin büyük
çoğunluğu da zamanın değiştiğini ve Arapçaya ihtiyaç duymadıklarını vurgulamaktadırlar.
Bir genç “şeyhler istiyor diye neden Arapça öğreneyim, onlar Türkçe öğrensinler. Alevilikle
ilgili bilgiye ihtiyacım olduğunda kitaplardan ve internetten öğreniyorum.”
Netice itibarıyla Hatay yöresinde yaşanan Alevilik, sosyal değişimden nasibini
almaktadır. Bu çerçevede birçok uygulamada tartışılır hale gelmektedir. Özelikle yaşlı kesim
ile gençlik arasında ciddi fikir ayrılıkları ortaya çıkmaktadır. Şehirleşme olgusu ve bunun
getirdiği hayat tarzı Aleviliğin bazı uygulamalarını da tartışılır hale sokmaktadır. Değişimin
boyutları inanç önderlerini ve yaşlıları endişeye sevk ederken, gençler ise bunu kaçınılmaz
olarak görmektedirler.
Sonuç
Hatay yöresinde yaşanan Alevilik, Türkiye‟nin bir gerçeğidir. Ancak, bu yöredeki
Alevilik ve uygulamalarıyla ilgili bilimsel araştırmalar, maalesef yok denilecek kadar azdır.
Oysa Alevilik gibi, Türkiye‟nin milli birlik-bütünlüğü açısından hayatî önem taşıyan, ülke
gündeminde sürekli baş sıralarda yer bulan bir meselenin, bilimsel nitelikli bilgi olmadan
tartışılmasının çok zor olduğunu hemen hemen herkes kabul etmektedir. Bir tartışmanın
yararlı olabilmesi için, önce kullanılan kavramların ve tanımların belirgin hale getirilmesine;
daha sonra da, en azından tartışmayı yürütmeye yetecek kadar ilmî içerikli bilgiye ihtiyaç
vardır. Bilimsel nitelikli bilgi olmaksızın yörede yaşanan Aleviliği anlamak ve mensuplarını
idrak âlemini çözümlemek imkânsız bir hal almaktadır. Özellikle bu yöredeki Aleviliği
12
yüzyıllar öncesi yaşanan Alevilik ve uygulamalarıyla tanımlamaya çalışmak ciddi yorum
hatalarını da beraberinde getirmektedir. Özellikle yöreyle ilgili yapılan alan araştırmalarını
çok az olduğunu da göz önünde bulundurduğumuzda bu yöredeki Aleviliği gerçek anlamayı
ile tespit etmek zorlaşmaktadır. Yöreyle ilgili sosyolojik içerikli alan araştırmalarının artması
Aleviliği gerçek anlamıyla ortaya çıkaracaktır.
KAYNAKLAR
KAYA, Yaşar. (2003). Sosyal ve Kültürel Değişme, Turan Yayıncılık.
ERKAL, Mustafa. (1987). Sosyoloji. Filiz kitapevi.
GÜNAY, Ünver. (1994). “Türkiye‟de Toplumsal Değişme ve Din”, Türk Yurdu, S.116-117.
BOTTOMERE, T.B. (1984). Toplumbilim, Çev. Ünsal Oskay, 2.bas., İstanbul.
FREYER, Hans. (1964). Din Sosyolojisi, Çev: T. Kalpsüz, A. Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları.
RADDCLİFFE-BROWN, A. R.(1968). “Din ve Toplum”, Çev: Ünsal Oskay, A. Ü. Siyasal
Bilgiler Fakültesi, c. XXIII, No: 4.
DÖNMEZ, Mehmet. (2003). Sosyal Bütünleşme Açısından Alevilik (Malatya Uygulaması),
Yayımlanmamış Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniv. Sosyal Bil. Enstitüsü.
13
Download