kadın işçinin el kitabı

advertisement
TÜRK METAL SENDİKASI
Adres: Beştepeler Mahallesi Yaşam Caddesi
Nergis Sokak No:3 06520 - Söğütözü/ANKARA
Tel:0 - 312 - 292 64 00
Faks: 0 - 312 - 284 40 18
Web: http://www.turkmetal.org.tr
e-posta: [email protected]
Mart 2011
ISBN: 978-975-6610-21-3
Kapak ve İç Tasarım: Aslı BAŞARAN
Baskı: CERES TANITIM TASARIM YAYINCILIK
Resat Nuri Sokak 90/B/15 Çankaya / ANKARA
Tel: 0312 440 3926 Fax: 0312 438 8835
www.cerestasarim.com
2
İÇİNDEKİLER
Sunuş ...................................................................................................7
Giriş ......................................................................................................9
1. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası.......................................................23
2. İş Kanunu.........................................................................................24
3.Türk Medeni Kanunu.........................................................................30
4. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu...............................86
5. Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair
Kanun..................................................................................................87
6. Türk Ceza Kanunu...........................................................................88
7. Sosyal Güvenlik Sisteminde Salt Kadın Çalışanlara Yönelik Özel
Düzenlemeler.....................................................................................108
8. Ailenin Korunmasına Dair Kanun...................................................129
9. Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler Konulu Başbakanlık Genelgesi.....................................................................................................................130
10. Personel Temininde Eşitlik İlkesine Uygun Hareket Edilmesi
Başbakanlık Genelgesi......................................................................131
11. Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme
Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik.........................132
12. Kadın İşçilerin Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında
Yönetmelik..........................................................................................................143
13. Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği................................................145
14. Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması
Konulu Başbakanlık Genelgesi ........................................................147
15. Özel Hukuk Tüzel Kişileri İle Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca Açılan
Kadın Konukevleri Yönetmeliği..........................................................149
16. Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin
Koordinasyonu Konulu İçişleri Bakanlığı Genelgesi..........................155
17. Ailenin Korunmasına Dair Kanunun Uygulanması Hakkında Adalet
Bakanlığı Genelgesi..........................................................................158
18. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme..160
19. Avrupa Sosyal Şartı.....................................................................162
3
21. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması
Sözleşmesi (CEDAW)........................................................................163
22. Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu.....................................165
23. Birleşmiş Milletler Birinci Dünya Kadın Konferansı......................170
24. Birleşmiş Milletler İkinci Dünya Kadın Konferansı.......................171
25. Birleşmiş Milletler Üçüncü Dünya Kadın Konferansı...................171
26. Birleşmiş Milletler Dördüncü Dünya Kadın Konferansı................172
27. Avrupa Konseyi............................................................................173
28. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Cinsel Sömürü
Amacıyla İnsan Ticaretine Karşı Eylem Konulu R (2000) 11 Sayılı Tavsiye
Kararı..................................................................................................................174
29. Birleşmiş Milletler Binyıl Bildirgesi...............................................181
30. Her Nevi Maden Ocaklarında Yeraltı İşlerinde Kadınların Çalıştırılmaması Hakkında 45 Nolu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Sözleşmesi........................................................................................185
31. Eşit Değerde İş İçin Erkek ve Kadın İşçiler Arasında Ücret Eşitliği
Hakkında 100 Nolu ILO Sözleşmesi..................................................186
32. İstihdam Politikası 122 Nolu ILO Sözleşmesi..............................190
33. Ayrımcılık (İş ve Meslek) 111 Nolu ILO Sözleşmesi.....................193
34. Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan
Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler 182 Nolu ILO Sözleşmesi..........197
4
5
6
SUNUŞ
Kadın, Türk çalışma hayatı içerisinde önemli bir yere sahiptir.
Cumhuriyet döneminde kadın erkek fırsat eşitliği bir sosyal politika olarak desteklenmiş, özellikle istihdamdaki temsil yüzdesi düşük
kaldığından bu konuda daha çok teşviklerin yapılması hedeflenmiştir. Bu hedeflerin bir bölümü uygulamaya konulamamış ve kadının
işgücü piyasası içerisindeki yeri eksik kalmıştır.
Bir ülkenin tam anlamı ile demokrasiye ulaşması istihdam güvencesi ile olur. Bu yönü ile kadınlarımızın çalışması ve sosyal güvenlik
haklarına erişmesi de toplumsal barışın sağlanması açısından bir
gerekliliktir.
Çalışanların tam anlamı ile korunabilmesi için, Türk çalışma
mevzuatının, iş ve sosyal güvenlik hukuku açısından birçok yönüyle eksik kaldığı görülmektedir. Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecinde
olan ülkemizde kadın ve erkek arasında fırsat eşitliğini sağlamak
için mevzuatımızın eksik yönleri tamamlanmalıdır. Bu çalışmada
Anayasa başta olmak üzere, kanunlar, tebliğler ve yönetmeliklerde
kadınların yasal hakları derlenmeye çalışılmış, bu konuda çalışanlar
ve yararlananlar açısından her zaman başvurulabilecek bir kaynak
olması öngörülmüştür.
Türk Metal Sendikası, kurulduğu günden itibaren ülkemizde demokrasinin güçlenmesi için kadının çalışma hayatında yer almasını
istemiş ve bu konuda eğitim ve örgütlenme çalışmaları yürütmüştür.
Kurulan kadın meclisleri ile kadın işçilerin sendikal alanda da yer
alması sağlanmış, kadın işçilere yönelik, temsilci, baş temsilci eğitimleri yapılmıştır. Türk Metal Sendikası, işçiyi birey değil aile olarak
kabul etmekte, yalnızca üyelerinin değil, eşlerin de eğitime katılması
için sürekli ve düzenli eğitim çalışmaları yürütmektedir.
Bu çalışmanın başta Türk Metal camiası olmak üzere tüm Ulusumuz için faydalı bir rehber olacağına inanıyoruz.
Pevrul KAVLAK
Genel Başkan
7
8
GİRİŞ
Kadınlar sanayileşme ile birlikte çalışma hayatının içinde yer almaya başlamışlardır. Bu süreç içerisinde hanedeki geleneksel cinsiyet rolleri ve çalışma hayatında karşılaştığı sorunlar, kadınların
bilinçlenmesine ve birtakım kazanımlar elde etmek üzere mücadele
etmesine neden olmuştur.
Kadınlara, gerek aile ve toplum hayatı, gerekse çalışma hayatının içerisinde hiçbir zaman erkeklerle eşit haklar tanınmamıştır.
Ulusal ve uluslararası alanda gerçekleşen kadın hareketi, kamusal
alanın yanı sıra özel alanda da kazanımlar elde edilmesi için mücadele etmiştir. Kötü çalışma koşullarının iyileştirilmesi için gerekli
yasal düzenlemelerin yapılmasına yönelik girişimlerde bulunmuştur.
Değişen üretim ilişkileri ve istihdam yapısına bağlı olarak kadınların işgücüne daha fazla katılmaları, değişen geleneksel aile yapısına yeni sosyal sorunları da eklemiştir. Kadınların çalışma hayatında yer alması ve iş ve aile hayatını birlikte yürütmeye çalışması
kadının hayatını güçleştirmiştir. Ev işleri, hasta, yaşlı ve çocuk bakımı gibi sorumlulukların kadının görevi olarak görülmesi ve yardımcı olunmaması, kadının yıpranmasına, fiziksel ve ruhsal çöküntüye
uğramasına neden olmaktadır.
Ataerkil toplumlardaki geleneksel cinsiyet rolleri ayrıca kadınların
istihdam güvencesini ortadan kaldırmakta ve kadının işsizlikle daha
fazla mücadele etmesine yol açmaktadır. Erkek egemen zihniyet,
kadınların yerinin evi olduğunu, kadının “ideal eş” ve “ideal anne”
olması gerektiğini öne sürmektedir. Bu düşünce şekli, kadınların eve
bağlanmasına, çalışma hayatında yer almamasına neden olmaktadır.
Kadın ve kız çocukların, eğitimsizliğinin sebebi olarak da bu düşünce şeklini gösterebiliriz. Ataerkil zihniyette kadın ve kız çocukları
için biçilen roller bellidir ve gerekli eğitim (çocuk bakımı, yaşlı bakımı, ev işleri, yemek yapma vs.) hane içerisinde verilmektedir. Günümüzde bile kız çocukları kampanyalarla eğitime yönlendirilmeye
çalışılırken, erkekler için böyle bir durum hiçbir zaman söz konusu
olmamıştır.
9
Bunların yanı sıra kadınların çocuk sahibi olmaları istihdamda
daha az yer almasına neden olmakta ve çocuk sayısı arttıkça da
sorunlar artmaktadır. Ayrıca işverenlerin ve hükümetin gündeminde
yer alan esnek çalışma modelleri, kadınların istihdamda daha az yer
almalarına neden olmaktadır. Yeni atipik istihdam şekilleri kadınları
istihdamdan uzaklaştırmakta ve geleneksel cinsiyet rollerinin devam
ettirilmesini sağlamaktadır. Eve iş verme, yarı zamanlı, geçici süreli
gibi atipik çalışma biçimleri, kadınların sosyal güvenceden yoksun
çalışmasına da neden olmaktadır.
Kadınların kayıt dışı sektörde sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında istihdam kaynağı olmasına neden olan bu atipik çalışma biçimlerinin, kadının geleceğini olumsuz etkileyeceği göz önünde
tutulmalıdır. Ayrıca bu durum, erkek egemen yapının değişmesinin
önünde engel olarak da kendini göstermekte olup, çalışma hayatının içine ev işlerinin ve çocuk bakımının da dâhil olması ile kadının
sosyal hayatına da kısıt getirmektedir.
Kadınların çalışma hayatında yer almasının istenmeyişinin nedenlerinden biri de özellikle işyerlerinde yaşanan cinsel istismarlardır. Hane reisi olarak görülen erkek, eşinin işyerinde cinsel istismara
maruz kalmaması için istihdamına engel olabilmektedir.
Kadın hareketi geçmişten günümüze kadınların yasal haklarının
iyileştirilmesine dair mücadelelerde bulunmuştur. Kadın hakları konusunda ülkemizdeki tarihsel sürece baktığımızda Türk kadınının,
Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte birtakım kazanımlar elde etmeye
başladığını görürüz. Atatürk’ün gerçekleştirdiği reformlarla kadınlara
yasal haklar tanınmaya başlanmıştır.
Medeni Kanunla kadının yasal statüsü değişmiş, erkeklerle eşit
haklar tanınmaya başlanmıştır. Türk Kadınlarına, Batı ülkelerinden
önce 1930 yılında yerel, 1934 yılında genel seçimlerde seçme ve
seçilme hakkı tanınmıştır. Türk kadını, Cumhuriyetle beraber kamusal alanlarda yer almaya başlamıştır.
Kadınların kamusal alanlara açılması, kadınların bilinçlenmeye
başlaması ve kadın hareketinin ivme kazanması ile birlikte kadının
insan haklarına saygı duyulması ve bu yönde çalışmalar yapılmasına gereklilik duyulmuştur. Bu anlamda yasal çerçevede değişiklikler
10
yapılmaya başlanmıştır. Kadınlara ilişkin Anayasal ve yasal düzenlemelere yer verdiğimiz bu kitapta uluslararası sözleşmeler ve bildirgeler de yer almaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik düzenlemelere yer vermektedir. 1961 ve 1982 Anayasaları cinsiyetçi bir yaklaşıma sahip iken, ülkemiz kadınlarının insan
hakları üzerine ciddi çalışmalar yapması sonucunda olumlu ilerlemeler sağlanmış ve özellikle son düzenleme ile cinsiyetle ilgili ciddi
değişiklikler yapılmıştır.
Yeni düzenlemede eşitlik ilkesi başlıklı 10. Maddede “cinsiyet, dil
vs…. ayrımı gözetilmemesi” yer alırken, “kadınlar ve erkekler eşit
haklara sahiptir” ibaresi eklenerek önceki Anayasalarda yer alan
cinsiyetçi tutum kaldırılmıştır. Anayasa ve kanunlardaki eşitlikçi yaklaşımlarla, toplumsal hayattan, eğitime, çalışma hayatından siyasete kadar her alanda kadının katılımı sağlanmaya çalışılmış ve eşit
kılınmıştır.
10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Kanunu, işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin
çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını
düzenlemektedir. 2003 yılında yapılan yeni düzenlemeyle kanun,
kadın erkek tüm çalışanların eşit haklarda çalışmasını temel almaktadır.
İş ilişkisinde cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılması ve eşit
davranma ilkesinin getirilmesi ile ilgili olarak düzenlenen 5. Maddeyi dikkate almayan işverenler söz konusudur. Bu maddeye ilişkin
uygulamadan kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır. Özel sektör
iş başvurularında evlilik ve/veya gebelik sorun olarak kadının karşısına çıkabilmektedir. İş sözleşmelerine belli bir süre için evliliğin
yapılmaması ve/veya gebe kalınmaması hakkında koşullar öne sürülmektedir. Kadınlara karşı yapılan doğrudan ve dolaylı ayrımcılık
İş Kanunu ile ortadan kaldırılmaya çalışılmış, ancak hala hem doğrudan ve hem de dolaylı ayrımcılık yapılmaya devam etmektedir.
İşçilerin sendikal örgütlenmesinin önündeki engelleri ortadan kaldıran düzenlemeye de İş Kanununda yer verilmiştir. Ancak işten atılma korkusu, sendikal örgütlenmenin önünde engel olmaya devam
11
etmektedir. Özellikle kadınların işverenlerden çekinmesi neticesinde
kadınların örgütlenme özgürlüğü daha kısıtlıdır. Bu yüzden kadınlar
sendikal örgütlenme ve sosyal güvenceden yoksun, düşük ücretli ve
yoğun işlerde istihdam edilmektedirler. Kayıt dışı sektörde 2009 yılı
itibariyle kadınların oranı %60’ı aşmıştır. Kayıt dışı sektörün kayıt altına alınmasına yönelik ciddi çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Ekonomik kriz dönemlerinde, en çok işten çıkartılanlarda başta
kayıt dışı sektörde çalışan kadın işçiler olmak üzere tüm kadın işçilerdir. Kriz nedeniyle eşleri işten çıkarılan kadınlar da hanede daha
fazla sorumluluk üstlenmekte, hane içerisinde yeniden üretim yapmakta ve kayıt dışı sektörde çalışmaya aday olmaktadırlar.
Sendikal örgütlenme içerisinde bulunan kadın işçilerin toplu iş
sözleşmeleri ile de bazı hakları koruma altına alınmaktadır. Kayıt
dışı sektörde istihdam edilen kadınların sendikalaşması mümkün
olmadığından yasal ve sosyal haklara sahip olamamaktadırlar.
Özellikle kayıt dışı sektörde çalışan kadınların, çalışma saatlerinin
uzunluğu, iş sağlığı ve güvenliği kurallarının ihlal edilmesi, ücretlerin asgari ücretin çok altında olması ve zamanında alınmaması gibi
genel sorunları ne yazık ki yıllardır çözülememektedir. Ülkemizde
siyasi iktidarlar, kayıt dışı istihdamı işsizlik sorununa büyük ölçüde
çare olarak gördükleri için görmezden gelmektedirler.
Kadınların gebelik ve analık halleri de kanunlarla düzenlenmiştir.
Süt izinleri de kanun maddesinde yer almaktadır. Ancak kadınlara
bu konularda da yasal haklar verilmesine rağmen uygulamada sorunlar yaşanmaktadır. Süt izinlerinin hangi saatler arasında ve kaça
bölüneceğine kadın işçinin karar vermesi gerekirken, bazı işverenler
bunun kararını kendileri vermektedirler. Dolayısıyla uygulamada sorunlar yaşanmaktadır. Sorunların aşılması için denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekmektedir.
Kadınların analık hallerine dair düzenlemelerde yasalarda görülen uygulama eksiklikleri toplu iş sözleşmeleri ile düzenlenmeye
çalışılmaktadır. Ancak tüm bu çabalara karşın, kadınların çalışma
hayatında karşılaştıkları risklerin ve bu riskler karşısındaki korunma
maddelerinin geliştirilmesi gereklidir.
Kadını çalışma hayatından alıkoyabilecek bir olgu olan işyerinde
cinsel taciz konusunun da İş Kanunu kapsamına alınması olumlu bir
12
gelişmedir. Ancak cinsel taciz konusu kadınların suçlu bulunma kaygısıyla gündeme getirmekten çekindiği ve işten atılma korkusuna
neden olduğu için dile getiremediği en önemli sorunlardan biridir. Bu
konuda farklı düzenlemelerin yapılmasında yarar vardır.
Kreş ve bakım yurdu konusunda da yasal düzenlemeler olmasına karşın bunlar da aynen süt izinlerin de olduğu gibi uygulama eksiklikleri göstermekte ve yeterli olmamaktadır. Kreş ve bakım yurdu
açma konusunun işyerinde çalışan kadın işçi sayısına bağlanması,
çocuk bakımının kadının sorumluluğunda olduğu düşüncesini ortaya koymaktadır. Geleneksel cinsiyetçi bakış açısının yansımaları,
kanunun konu ile ilgili maddesinde açıkça kendini göstermektedir.
Kadının ücretli olarak çalışma hayatında yer alması, kadına ekonomik bağımsızlık, toplumsal hayata katılma ve özgüven kazandırmaktadır. Ancak istihdamda kadın erkek eşitsizliği ciddi bir şekilde
kendini göstermektedir. Yaşanan sorunların çözümü çerçevesinde,
“Aile ve İş Yaşamının Uyumlaştırılması Politikaları” gündeme getirilmiştir. Belirli bir yaşa gelinceye kadar, çocukların bakımı için, her
iki ebeveyne de belirli bir süre için izin verilmesi olarak tanımlanan
ebeveyn izni ne yazık ki gündemin dışında tutulmaktadır.
Ebeveyn izni, kadınların çocuk sahibi olduklarında istihdamdan
uzun süre ayrı kalmamaları, babaların da babalık görevlerini üstlenmeleri ve ebeveynlerin sorumluluklarını eşit bir şekilde paylaşmaları
amacıyla çıkarılmıştır. Konu ile ilgili politikaların yeniden gözden geçirilmesi ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Kadın sivil toplum kuruluşları ve sendikalar, ebeveyn izninin meclisten çıkarılmasına ilişkin çalışmalar yapmasına rağmen henüz bir
sonuç alınamamıştır. Her şeyden önce, erkek egemen toplumlarda
ebeveyn iznine bakış açısının değiştirilmesi kaçınılmazdır.
Ülkemizde kadın istihdamı açısından en sorunlu işçilerin başında
ev işlerinde ücretli çalışan kadınlar gelmektedir. Bu kadın çalışanların iş buldukça bireysel çalışmaları, örgütlenmelerindeki güçlükler
nedeniyle seslerini yeterince duyuramadıkları görülmektedir. Başta
temizlikte kullanılan deterjanlara karşı alerjik hastalıklar, bel ve diz
hastalıkları gibi meslek hastalıkları da ev hizmetlerinde çalışan kadınlar arasında sıklıkla görülmektedir. Tüm çalışanların olduğu gibi
ev hizmetlerinde çalışan kadınlarında sosyal güvence kapsamı içerisinde yer almalarının sağlanması gerekmektedir.
13
1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, yeni düzenlemesiyle kadın erkek eşitliğine önem veren,
kadını, aile ve toplum önünde eşit kılan bir düzenlemedir. Yeni düzenlemedeki değişiklikler modern devlet anlayışıyla yapılmıştır. Yeni
Medeni Kanunla aile yapısı değiştirilmiş ve tek eşlilik söz konusu
olmuştur.
Yeni düzenleme ile sağlanan önemli değişiklikler kısaca şunlardır: Miras hakkı bakımından da eşitlik sağlanmıştır. Eski düzenlemede yer alan “aile reisi kocadır” hükmü yeni düzenlemeyle kaldırılmıştır.
İş ve meslek seçiminde kocanın iznini alma hükmü değiştirilmiştir. Boşanma sırasında tedbir nafakası alınabilmektedir. Kadın, genç
kızlık soyadını kullanabilmektedir. Bir başka önemli değişiklik ise kadının ev içi emeğinin değer kazanmasıdır. Kadın erkek eşitliğinde
kamusal alanın yanı sıra kadının özel alanına da yer verilmiştir.
5840 Sayılı Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu ise
25.02.2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun, kadın haklarının
korunması amacıyla yapılmıştır. Bu kanun çerçevesinde oluşturulan
alt komisyon özellikle kadına karşı uygulanan şiddetin önlenmesine
yönelik olarak oluşturulmuştur.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama
Usullerine Dair Kanun, 09.01.2003 yılında yürürlüğe girmiştir. Toplumun temelini oluşturan ailenin, sosyal ve ekonomik açıdan korunmasının yanı sıra hukuki açıdan da korunması için ön koşuldur.
Toplumu oluşturan bireylerin sağlıklı, insan haklarına ve demokratik
haklara saygılı bireyler olarak yetiştirilmesinde ailenin önemi göz
ardı edilemez. Ailenin korunması, Devletin görevidir. Günümüzde
işsizlik, ekonomik sıkıntılar, sosyal güvenceden mahrum olma gibi
nedenler ailelere büyük sorunlar yaşatmaktadır.
Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine
Dair Kanun, boşanmaya dair yargılamaların ailenin, sosyolojik ve
psikolojik yapısı göz önünde bulundurularak ve uzman bir mahkeme
ile yapılması amacıyla oluşturulmuştur.
14
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 26.09.2004 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Türk Ceza Kanunu, yeni düzenlemelerle kadınların bedensel bütünlüğünü ve cinselliğini korumaya çalışmaktadır. Kadın “kız”
ayrımı kaldırılmıştır. Eski düzenlemede kadına yönelik cinsel şiddet
suçlarına toplumsal açıdan bakıldığı ve genel ahlaka aykırı olduğu
düşünüldüğünden Toplumsal Suçlar başlığı altında yer almaktaydı.
Yeni düzenleme ile kadın bir birey olarak görülmekte ve beden bütünlüğü korunmaktadır. Ancak aile içerisinde yaşanan cinsel saldırı suçu, aile mahremiyeti olarak görüldüğünden mağdurun
şikâyetine bağlanmıştır. Bu koşul kaldırılmadığı sürece aile içi şiddet
ve cinsel istismar konusuna müdahale edilemeyecek ve çözülemeyecektir. Dolayısıyla yeni bir düzenlemeyle “mağdurun şikâyetine
bağlıdır” ibaresi kaldırılmalıdır.
Bazı bölgelerimizde töre cinayetleri (namus cinayetleri) yaşanması nedeniyle Türk Ceza Kanununa “töre saikiyle” ifadesi eklenerek, töre cinayetlerinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Ancak namus
gerekçesi ile öldürülen kız çocukları ve kadınların sayısında herhangi bir azalma söz konusu değildir. İstatistiklere yansımayan ve aynı
zamanda intihar süsü verilen birçok namus cinayetinin olduğu da
bilinmektedir. Kadın ve çocuklara karşı yapılan şiddete daha duyarlı yaklaşılması bir gerekliliktir. Bu yönde caydırıcı cezaların kanun
maddeleri içerisinde yer alması, şiddetin önüne geçilmesi için bir
koşuldur.
Sosyal güvenlik konusunda ise farklı yasal düzenlemelere yer
verilmiştir. Ülkemizde kamu görevlilerinin sosyal güvenlik hakları
ilk kez 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. İş sözleşmesi ile çalışanların sosyal güvenlik hakları,
1965 tarihinde yürürlüğe giren 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu
ile sağlanmıştır. Çalışanların sosyal güvenlik haklarına ilişkin kapsamın genişletilmesi kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların
da kapsama alınmasıyla sağlanmıştır.
Farklı statüde çalışanların sosyal güvenlik hakları, üç ayrı sosyal
güvenlik kurumu tarafından sağlanırken, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
sosyal güvenlik sistemimiz yeniden yapılandırılmış ve farklı statüler-
15
de çalışanların sosyal güvenlik hak ve yükümlülükleri tek çatı altında
toplanmıştır.
Sosyal güvenlik sistemimizi yeniden yapılandıran Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu özellikle bir iş sözleşmesine
tabi olarak çalışan sigortalıların haklarını daraltmış ve yükümlülüklerini önemli ölçüde artırmıştır. Örneğin önceki mevzuat hükümlerine
göre 18 yaşını doldurmuş kız çocukları çalışmadıkları ve evlenmedikleri sürece ebeveynin sigortasına bağlı olarak sağlık yardımlarından yararlanmaları mümkün iken, kız çocuklarının bu hakları kanundan çıkartılmıştır.
Ancak yeni düzenlemelerle kadın çalışanlara önemli sayılacak
yeni haklar sağlanmıştır. Örneğin doğum nedeniyle çalışamayan
kadın işçilerin, doğum öncesi ve doğum sonrası yasal izinleriyle kullandıkları ücretsiz izinlerini ve çalışmadıkları süreleri en çok 2 yılla
ve 2 çocukla sınırlı olmak kaydıyla hizmet borçlanması yapmalarına
olanak sağlanmıştır. Yine bakıma muhtaç durumda özürlü çocukları
olan kadın sigoratalıların hizmetlerinin ¼ oranında artırılması ve bu
süre kadar emeklilik yaşından düşülmesi de öngörülerek daha erken
emekli olmalarına olanak sağlanmıştır.
Bu kanunun yeni düzenlemelerinin önemli sayılacak konularından biri de Sosyal Sigortalar, Bağkur, Emekli Sandığı kanunları ile
düzenlenen kademeli emeklilik yaşlarına ilişkin hükümlerin korunmasıdır.
4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
(CEDAW)’ın 1985 yılında Türk hükümeti tarafından imzalanmasının
ardından, kadınlara uygulanan şiddetle mücadele etmek ve ev içi
şiddet türünü ortadan kaldırmak üzere 17.01.1998 yılında yürürlüğe
konulmuştur.
4320 Sayılı Kanun ilk yıllarında fazla bilinmediği için uygulanabilirliği de o yönde idi. 2005 yılından bu yana uygulamada yer bulmaya
başlamıştır. 4320 sayılı kanun uygulamaya girmeden önce şiddete
uğrayan kadın evden uzaklaştırılmıyordu. Kanunla beraber şiddete
uğrayan kadın koruma tedbirleri altına alınmıştır. 2010 yılının son
ayında bir kadının boşandığı eşi tarafından öldürülmesiyle, boşa-
16
nan kadının da koruma tedbirleri altına alınmasını gerektirmiştir. Kanunda bu yönde yeni düzenlemeler yapılmasına yönelik çalışmalar
başlatılmıştır.
Uluslararası alanda kadın hakları üzerine bir dizi çalışma, sözleşme ve bildirge yer almaktadır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Beyannamesi ve CEDAW ile kadınlara haklar tanınmış ve Birleşmiş
Milletler nezdinde 1946 yılında Kadının Statüsü Komisyonu kurulmuştur. Komisyon, kadının sosyal, ekonomik, siyasal ve eğitim alanlarında kalkınmadan eşit olarak pay almasına yönelik olarak tavsiyelerde bulunmaktadır. Ayrıca kadın hakları açısından acil çözüm
bekleyen sorunlar konusunda da tavsiye kararları çıkartmaktadır.
CEDAW, Genel Kurul tarafından 1979 yılında kabul edilmiş ve
1980 yılında üye ülkelerin imzasına açılmıştır ve Türkiye’de dâhil
olmak üzere 165 ülke tarafından imzalanmıştır.
CEDAW’a Katılımın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” Bakanlar
Kurulu kararı ile onaylanmış, 19.01.1986 tarihinde yürürlüğe girmiştir. CEDAW Sözleşmesinde ayrımcılığın tanımı yapılmıştır. Toplumsal cinsiyete yönelik sosyal ve kültürel bakış açılarının değiştirilmesi
öngörülmüştür.
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’in kararıyla,
4-15.09.1995 tarihlerinde Pekin’de Dördüncü Dünya Kadın Konferansı gerçekleştirilmiştir. 189 ülkenin katıldığı Konferansta Pekin
Deklarasyonu ve Eylem Platformu olarak anılan iki belge kabul edilmiştir. Türkiye, iki belgeyi de hiçbir çekince koymadan kabul etmiştir.
Pekin Deklarasyonu, hükümetleri kadının güçlenmesi ve ilerlemesi, kadın erkek eşitliğinin geliştirilmesi ve toplumsal cinsiyet
perspektifinin ana politika ve programlara yerleştirilmesi konularında yükümlü kılmakta ve Eylem Platformunun hayata geçirilmesini
öngörmektedir.
Eylem Platformu ise, kadının güçlendirilmesinin gündemi olarak
tanımlanmaktadır. Eylem Platformu kadının özel ve kamusal alana
tam ve eşit katılımı önündeki engellerin kadınların ekonomik, sosyal,
kültürel ve siyasi karar alma pozisyonlarında ve mekanizmalarında
yer almaları yoluyla ortadan kaldırılabileceğini ifade etmektedir.
17
Avrupa Sosyal Şartı, 18.10.1961’de Torino’da imzalanmış
ve 26.02.1965 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşmeyi
18.10.1961 tarihinde imzalamış ve 16.06.1989 tarihinde onaylamıştır. Bu Şartı imzalayan Avrupa Konseyine üye Hükümetler;
Avrupa Konseyi’nin hedefinin kendilerinin ortak mirası olan ideal
ve ilkelerin gerçekleştirilmesi ve korunması amacıyla üyeleri arasında daha güçlü bir birliğin sağlanması ve özellikle insan hakları ve
temel özgürlüklerin gerçekleştirilmesi konusunda mutabakata varmıştır. Ayrıca 5.11.1990 tarihinde Roma’da yapılan İnsan Hakları
konulu Bakanlar Konferansında, bütün insan haklarının, kişisel, siyasal, ekonomik, sosyal ya da kültürel bölünmezliğinin korunmasını
da gözetmektedir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 19.05.2000 tarihinde Delegeler Komitesi’nin 710. oturumunda cinsel sömürü amacıyla
insan ticaretine karşı eylem konulu bir tavsiye kararı kabul edilmiştir. Avrupa’nın son yıllarda cinsel sömürü amacıyla insan ticaretiyle
bağlantılı faaliyetlerde ciddi artış yaşadığını, cinsel sömürü amacıyla insan ticaretinin ulusal sınırların çok ötesine geçtiği, bu nedenle
de bu olguyla mücadele etmek ve kurbanları korumak için Avrupa
çapında bir strateji geliştirmenin yanı sıra Avrupa Konseyi’ne üye
ülkelerin konuyla ilgili mevzuatının birbiriyle uyumlu hale getirilmesi
amacıyla oluşturulmuştur.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, ekonomik sömürü amacıyla kadın ve kız çocuklarının cinsel şiddet ve ticarete maruz kalmasının,
fahişelik yoluyla cinsel sömürünün ve cinsel sömürünün diğer biçimleri ile köleliğin çağdaş formlarının, ciddi insan hakları ihlalleri
olduğunu, gelişmekte olan ve ekonomileri geçiş döneminde olan
kimi ülkelerden gelişmiş ülkelere yönelik kadın ve çocuk ticaretinin
artışından duydukları ciddi endişe ile bir dizi kararlar almıştır.
Kadına Karşı Şiddet, Töre Cinayetleri ve Kadın ve Kız Çocuğu
Ticaretinin Önlenmesi konularında alınan kararlar; “Kadın ve kız çocuk ticareti”, “Kadınlar 2000: yirmi birinci yüzyılda cinsiyet eşitliği,
kalkınma ve barış”, “Namus adına kadınlara karşı işlenen suçların,
ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma”, ve “Kadına karşı her türlü
şiddetle mücadelenin yoğunlaştırılması”dır.
18
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun kadın istihdamını doğrudan ve dolaylı etkileyen Sözleşme ve Tavsiye Kararları mevcuttur.
45 Nolu Her Nevi Maden Ocaklarında Yer altı İşlerinde Kadınların
Çalıştırılmaması Hakkında Sözleşme, 1935 tarihinde ILO tarafından kabul edilmiş, 23.06.1937 tarihinde de Türkiye onaylamıştır.
100 Nolu Eşit Değerde İş İçin Erkek ve Kadın İşçiler Arasında
Ücret Eşitliği Hakkında Sözleşme, 06.06.1951 tarihinde ILO tarafından kabul edilmiş, Türkiye’de 1967 yılında onaylanmıştır. 122 Nolu
İstihdam Politikası Sözleşmesi, 1964 tarihinde ILO tarafından kabul
edilmiş, Türkiye, 1976 yılında onaylamıştır. 111 Nolu İş ve Meslekte
Ayrımcılık Sözleşmesi, 1958 yılında ILO tarafından kabul edilmiş,
Türkiye 1966 yılında onaylamıştır.
182 Nolu Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi, 1999 yılında
ILO tarafından kabul edilmiştir. Türkiye, 2001 yılında onaylamıştır.
Kadın istihdamını dolaylı olarak ilgilendiren ILO Sözleşmelerinin bazıları Türkiye tarafından onaylanmamıştır. Türkiye tarafından
onaylanan Sözleşmeler; 29 Nolu Zorla Çalıştırma Sözleşmesi, 87
Nolu Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması
Sözleşmesi, 95 Nolu Ücretlerin Korunması Sözleşmesi, 98 Nolu
Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi, 105 Nolu Zorla
Çalıştırmanın Kaldırılması Sözleşmesi, 118 Nolu Muamele Eşitliği
(Sosyal Güvenlik) Sözleşmesi, 138 Nolu Asgari Yaş Sözleşmesi,
142 Nolu İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Sözleşmesi, 155 Nolu İş
Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşmedir.
Türkiye tarafından onaylanmayan ve kadın istihdamını dolaylı ilgilendiren diğer Sözleşmeler ise, 156 Nolu Aile Sorumlulukları Olan
İşçiler Sözleşmesi, 175 Nolu Kısmi Süreli Çalışma Sözleşmesi, 177
Nolu Ev-eksenli Çalışma Sözleşmesi, 183 Nolu Analığın Korunması
Sözleşmesidir.
Sonuç olarak kanunlarda gerçekleştirilen yeni düzenlemelere
rağmen kadınlar açısından varılan nokta yeterli değildir. Kadın bir
birey olmaktan çok ailenin ve toplumun bir parçası olarak görülmektedir. Dolayısıyla tüm düzenlemeler de bu yönde yapılmaktadır.
Mevzuatta yapılacak tüm değişikliklerde; kadın, toplumun ve ailenin
bir parçası olarak değil, öncelikle bir birey olarak düşünülmelidir.
19
Kadınlara dair yapılacak yeni düzenlemelerin, kadın hakları konusunda uzman kadınlarla birlikte yapılması gerekmektedir. Kadınların karar mekanizmalarında yer alması sağlanmalıdır.
Ülkemizde kadın birey olarak görülmediği, kadının karar alma
mekanizmalarında yer almadığı, geleneksel ataerkil zihniyetin hüküm sürmeye devam ettiği, toplumsal cinsiyet eşitliği düşüncesinin
bir kültür olarak geliştirilip yaygınlaştırılmadığı takdirde yeni yapılacak düzenlemelerin de uygulamada çok fazla yeri olmayağına inanıyoruz.
Bu nedenle öncelikle gelecek nesillerin, kadın istihdamının düzenlenmesi ve eğitimin arttırılması gibi konularda duyarlı bir şekilde
yetiştirilmesi gerekmektedir. Aile içi şiddetin önlenmesi için kırsal ve
kentsel alanda bilinçlendirme çalışmalarına hız verilmelidir. Aile içi
şiddet, kadının çalışma hayatına atılması, aile bütçesine gelir getiren bir birey olarak görülmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir
kültür haline getirilmesi ile engellenebilir. Bu yüzden kadının siyasi
alanda da seçilme haklarının arttırılmasına yönelik planlamalar, kadının toplumumuzdaki yerinin daha yükselmesine yol açacaktır.
Geleneksel cinsiyet rollerinde kadının sorumluluğu olarak görülen çocuk ve yaşlı bakımı gibi konuların aynı zamanda Devletin de
sorumluluğunda olduğu göz ardı edilmemelidir. Hükümetin bu konuda gerekli düzenlemeleri yapması kadınların istihdam alanındaki sorunlarından bir tanesinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olacaktır.
20
21
22
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASASI
Kanun önünde eşitlik
Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet,
bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla
alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri
ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde… kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
Ailenin korunması ve çocuk hakları
Madde 41 – Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında
eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın
ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Her çocuk,
korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı
olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirleri alır.
Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi
Madde 42 – Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve
denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri
açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu
ortadan kaldırmaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için
zorunludur.
Çalışma şartları ve dinlenme hakkı
Madde 50 – Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği
olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar. Dinlenmek, çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli
yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.
23
Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma
Madde 90 – Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve
milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ve
süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir
yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile
yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.
Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile
kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik
veya idari andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik,
ticari veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz. Türk kanunlarına değişiklik getiren
her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile
Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7
md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
İŞ KANUNU
Eşit davranma ilkesi
Madde 5 - İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî
inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz.
İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında
kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz. İşveren, biyolojik veya
işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan
veya dolaylı farklı işlem yapamaz.
Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük
ücret kararlaştırılamaz. İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı
24
kılmaz. İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki
uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep
edebilir. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi hükümleri saklıdır. (2821 Sayılı Sendikalar Kanunu: Sendikaya üye olup olmama hürriyetinin teminatı: Madde 31 – İşçilerin işe alınmaları, belli
bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri veya belli bir sendikadaki
üyeliği muhafaza veya üyelikten istifa etmeleri veya sendikaya girmeleri veya girmemeleri şartına bağlı tutulamaz. İş sözleşmelerine
ve hizmet akitlerine bu hükme aykırı kayıtlar konulamaz. İşveren,
bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya
ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, işin sevk ve dağıtımında,
işçinin mesleki ilerlemesinde, işçinin ücret, ikramiye ve primlerinde,
sosyal yardım ve disiplin hükümlerinde ve diğer hususlara ilişkin hükümlerin uygulanması veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından
herhangi bir ayırım yapamaz.)
Feshin geçerli sebebe dayandırılması
Madde 18 - Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en
az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da
işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir
sebebe dayanmak zorundadır. Altı aylık kıdem hesabında bu Kanunun 66 ncı maddesindeki süreler dikkate alınır.
Özellikle aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz:
a.Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin
rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak.
b.İşyeri sendika temsilciliği yapmak.
c.Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip için işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak.
d.Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik,
doğum, din, siyasi görüş ve benzeri nedenler.
e.74 üncü maddede öngörülen ve kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek.
f.Hastalık veya kaza nedeniyle 25 inci maddenin (I) numaralı
bendinin (b) alt bendinde öngörülen bekleme süresinde işe geçici
devamsızlık. İşçinin altı aylık kıdemi, aynı işverenin bir veya değişik işyerle-
25
rinde geçen süreler birleştirilerek hesap edilir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan
işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir. İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve
yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe
alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21 inci maddeler ile 25 inci maddenin son
fıkrası uygulanmaz.
İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı
Madde 24 - Süresi belirli olsun veya olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim
süresini beklemeksizin feshedebilir:
II. Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
a.İşveren iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı
noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstermek
yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltırsa.
b.İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa
veya işçiye cinsel tacizde bulunursa.
c.İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada
bulunur veya gözdağı verirse yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden
birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnad
veya ithamlarda bulunursa.
d.İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde
cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa.
e.İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse,
f.Ücretin parça başına veya iş tutarı üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye yapabileceği sayı ve tutardan
az iş verildiği hallerde, aradaki ücret farkı zaman esasına göre
ödenerek işçinin eksik aldığı ücret karşılanmazsa yahut çalışma
şartları uygulanmazsa.
İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı
Madde 25 - Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda
26
yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir: I- Sağlık sebepleri:
a.İşçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından
yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa veya sakatlığa
uğraması halinde, bu sebeple doğacak devamsızlığın ardı ardına üç
iş günü veya bir ayda beş iş gününden fazla sürmesi.
(a) alt bendinde sayılan sebepler dışında işçinin hastalık, kaza,
doğum ve gebelik gibi hallerde işveren için iş sözleşmesini bildirimsiz fesih hakkı; belirtilen hallerin işçinin işyerindeki çalışma süresine
göre 17 nci maddedeki bildirim sürelerini altı hafta aşmasından sonra doğar. Doğum ve gebelik hallerinde bu süre 74 üncü maddedeki
sürenin bitiminde başlar. Ancak işçinin iş sözleşmesinin askıda kalması nedeniyle işine gidemediği süreler için ücret işlemez.
II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
b.İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve
namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve
isnadlarda bulunması.
c.İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.
d.İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması veya 84 üncü maddeye aykırı hareket etmesi.
Ücretin saklı kısmı
Madde 35 - İşçilerin aylık ücretlerinin dörtte birinden fazlası haczedilemez veya başkasına devir ve temlik olunamaz. Ancak, işçinin
bakmak zorunda olduğu aile üyeleri için hâkim tarafından takdir edilecek miktar bu paraya dâhil değildir. Nafaka borcu alacaklılarının
hakları saklıdır.
Yıllık izin bakımından çalışılmış gibi sayılan haller
Madde 55 - Aşağıdaki süreler yıllık ücretli izin hakkının hesabında çalışılmış gibi sayılır:
b.Kadın işçilerin 74 üncü madde gereğince doğumdan önce ve
sonra çalıştırılmadıkları günler.
i.İşçilerin evlenmelerinde üç güne kadar, ana veya babalarının,
eşlerinin, kardeş veya çocuklarının ölümünde üç güne kadar verilecek izinler.
27
Çalışma süresinden sayılan haller
Madde 66 - Aşağıdaki süreler işçinin günlük çalışma sürelerinden sayılır:
e.Çocuk emziren kadın işçilerin çocuklarına süt vermeleri için belirtilecek süreler.
Yer ve su altında çalıştırma yasağı
Madde 72 - Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve
tünel inşaatı gibi yer altında veya su altında çalışılacak işlerde onsekiz yaşını doldurmamış erkek ve her yaştaki kadınların çalıştırılması
yasaktır.
Gece çalıştırma yasağı
Madde 73 - Sanayie ait işlerde onsekiz yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçilerin gece çalıştırılması yasaktır. Onsekiz yaşını doldurmuş kadın işçilerin gece postalarında çalıştırılmasına ilişkin usul
ve esaslar Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikte gösterilir.
Analık halinde çalışma ve süt izni
Madde 74 - Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan
sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak, sağlık
durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse
doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir.
Yukarıda öngörülen süreler işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artırılabilir. Bu süreler
hekim raporu ile belirtilir. Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik
kontroller için ücretli izin verilir. Hekim raporu ile gerekli görüldüğü
takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz.
İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra
altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının
hesabında dikkate alınmaz. Kadın işçilere bir yaşından küçük ço-
28
cuklarını emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir.
Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kulllanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.
Ağır ve tehlikeli işler
Madde 85 - Onaltı yaşını doldurmamış genç işçiler ve çocuklar
ile çalıştığı işle ilgili mesleki eğitim almamış işçiler ağır ve tehlikeli
işlerde çalıştırılamaz. Hangi işlerin ağır ve tehlikeli işlerden sayılacağı, kadınlarla onaltı yaşını doldurmuş fakat onsekiz yaşını bitirmemiş
genç işçilerin hangi çeşit ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılabilecekleri Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikte gösterilir.
Gebe veya çocuk emziren kadınlar için yönetmelik
Madde 88 - Gebe veya çocuk emziren kadınların hangi dönemlerde ne gibi işlerde çalıştırılmalarının yasak olduğu ve bunların çalışmalarında sakınca olmayan işlerde hangi şartlar ve usullere uyacakları, ne suretle emzirme odaları veya çocuk bakım yurdu (kreş)
kurulması gerektiği veya hangi hallerde dışarıdan hizmet alabilecekleri Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından hazırlanacak bir yönetmelikte gösterilir.
İşin düzenlenmesine ilişkin hükümlere aykırılık
Madde 104 - Bu Kanunun 63 üncü maddesinde ve bu maddede belirtilen yönetmelikte belirlenen çalışma sürelerine aykırı olarak
işçilerini çalıştıran veya 68 inci maddesindeki ara dinlenmelerini bu
maddeye göre uygulamayan veya işçileri 69 uncu maddesine aykırı
olarak geceleri yedibuçuk saatten fazla çalıştıran; gece ve gündüz
postalarını değiştirmeyen, 71 inci maddesi hükmüne aykırı hareket
eden, 72 nci maddesi hükümlerine aykırı olarak bu maddede belirtilen yerlerde onsekiz yaşını doldurmamış erkek çocukları ve gençleri
ve her yaştaki kadınları çalıştıran, 73 üncü maddesine aykırı olarak
çocuk ve genç işçileri gece çalıştıran veya aynı maddede anılan
yönetmelik hükümlerine aykırı hareket eden 74 üncü maddesindeki
hükme aykırı olarak doğumdan önceki ve sonraki sürelerde gebe
veya doğum yapmış kadınları çalıştıran veya ücretsiz izin vermeyen, 75 inci maddesindeki işçi özlük dosyalarını düzenlemeyen, 76
ncı maddesinde belirtilen yönetmelik hükümlerine uymayan işveren
veya işveren vekiline beşyüz milyon lira para cezası verilir.
29
TÜRK MEDENÎ KANUNU
I. Hak ehliyeti
Madde 8 - Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.
II. Fiil ehliyeti
Madde 9 - Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak
edinebilir ve borç altına girebilir.
b. Erginlik
Madde 11 - Erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar. Evlenme kişiyi ergin kılar.
c. Ergin kılınma
Madde 12 - Onbeş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.
d. Ayırt etme gücü
Madde 13 - Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl
zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla
uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu
Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.
A. Nişanlanma
Madde 118 - Nişanlanma, evlenme vaadiyle olur. Nişanlanma,
yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça küçüğü veya kısıtlıyı bağlamaz.
B. Nişanlılığın hükümleri
I. Dava hakkının bulunmaması
Madde 119 - Nişanlılık, evlenmeye zorlamak için dava hakkı
vermez. Evlenmeden kaçınma hâli için öngörülen cayma tazminatı
veya ceza şartı dava edilemez; ancak yapılan ödemeler de geri istenemez.
II. Nişanın bozulmasının sonuçları
1. Maddî tazminat
Madde 120 - Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple
30
bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları
çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır. Tazminat
istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan
kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun
bir tazminat isteyebilirler. 2. Manevî tazminat
Madde 121 - Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya
uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak
uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
III. Hediyelerin geri verilmesi
Madde 122 - Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi
davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediye aynen veya
mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.
IV. Zamanaşımı
Madde 123 - Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları,
sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Evlenme Ehliyeti ve Engelleri
I. Yaş
Madde 124 - Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir
sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba
veya vasi dinlenir.
II. Ayırt etme gücü
Madde 125 - Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez.
III. Yasal temsilcinin izni
1.Küçükler hakkında
Madde 126 - Küçük, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.
31
2. Kısıtlılar hakkında
Madde 127 - Kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.
3. Mahkemeye başvurma
Madde 128 - Hâkim, haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi dinledikten sonra, bu konuda başvuran küçük veya kısıtlının evlenmesine izin verebilir.
B. Evlenme engelleri
I. Hısımlık
Madde 129 - Aşağıdaki kimseler arasında evlenme yasaktır:
1.Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı,
hala ve teyze ile yeğenleri arasında,
2.Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa
bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında,
3.Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında.
II. Önceki evlilik
1. Sona erdiğinin ispatı
a. Genel olarak
Madde 130 - Yeniden evlenmek isteyen kimse, önceki evliliğinin
sona ermiş olduğunu ispat etmek zorundadır.
b. Gaiplik durumunda
Madde 131 - Gaipliğine karar verilen kişinin eşi, mahkemece evliliğin feshine karar verilmedikçe yeniden evlenemez. Kaybolanın eşi
evliliğin feshini, gaiplik başvurusuyla birlikte veya ayrıca açacağı bir
dava ile isteyebilir. Ayrı bir dava ile evliliğin feshi, davacının yerleşim
yeri mahkemesinden istenir.
2. Kadın için bekleme süresi
Madde 132 - Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez. Doğurmakla
süre biter. Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması
veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri
hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.
3. Aile cüzdanı ve dinî tören
Madde 143 - Evlenme töreni biter bitmez evlendirme memuru
32
eşlere bir aile cüzdanı verir. Aile cüzdanı gösterilmeden evlenmenin
dinî töreni yapılamaz. Evlenmenin geçerli olması dinî törenin yapılmasına bağlı değildir.
Batıl olan evlenmeler
A.Mutlak butlan
I.Sebepleri
Madde 145 - Aşağıdaki hâllerde evlenme mutlak butlanla batıldır:
1.Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,
2.Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt
etme gücünden yoksun bulunması,
3.Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,
4.Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın
bulunması.
B. Nisbî butlan
I. Eşlerin dava hakkı
1. Ayırt etme gücünden geçici yoksunluk
Madde 148 - Evlenme sırasında geçici bir sebeple ayırt etme
gücünden yoksun olan eş, evlenmenin iptalini dava edebilir.
2. Yanılma
Madde 149 - Aşağıdaki durumlarda eşlerden biri evlenmenin iptalini dava edebilir:
1.Evlenmeyi hiç istemediği veya evlendiği kişiyle evlenmeyi düşünmediği hâlde yanılarak bu evlenmeye razı olmuşsa,
2.Eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir duruma sokacak derecede önemli bir nitelikte yanılarak
evlenmişse.
3. Aldatma
Madde 150 - Aşağıdaki durumlarda eşlerden biri evlenmenin iptalini dava edebilir:
1.Eşinin namus ve onuru hakkında doğrudan doğruya onun tarafından veya onun bilgisi altında bir başkası tarafından aldatılarak
evlenmeye razı olmuşsa,
2.Davacının veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan
bir hastalık kendisinden gizlenmişse.
33
4. Korkutma
Madde 151 - Kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike
ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş eş, evlenmenin iptalini dava
edebilir.
5. Hak düşürücü süre
Madde 152 - İptal davası açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği
veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay
ve her hâlde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
II. Yasal temsilcinin dava hakkı
Madde 153 - Küçük veya kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadan evlenirse, izni alınmayan yasal temsilci evlenmenin iptalini dava
edebilir. Bu suretle evlenen kimse sonradan onsekiz yaşını doldurmak suretiyle ergin olur, kısıtlı olmaktan çıkar veya karı gebe kalırsa
evlenmenin iptaline karar verilemez.
C. Butlanı gerektirmeyen sebepler
I.Bekleme süresine uymama
Madde 154 - Kadının bekleme süresi bitmeden evlenmesi, evlenmenin butlanını gerektirmez.
II. Şekil kurallarına uymama
Madde 155 - Evlendirmeye yetkili memur önünde yapılmış olan
bir evliliğin kanunun diğer şekil kurallarına uyulmaması sebebiyle
butlanına karar verilemez.
D. Butlan kararı
I.Genel olarak
Madde 156 - Batıl bir evlilik ancak hâkimin kararıyla sona erer.
Mutlak butlan hâlinde bile evlenme, hâkimin kararına kadar geçerli
bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur.
II. Sonuçları
1.Çocuklar yönünden
Madde 157 - Mahkemece butlanına karar verilen bir evlilikten
doğan çocuklar, ana ve baba iyiniyetli olmasalar bile evlilik içinde
doğmuş sayılırlar. Çocuklar ile ana ve baba arasındaki ilişkilere boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.
34
2. Eşler yönünden
Madde 158 - Evlenmenin butlanına karar verilirse, evlenirken iyiniyetli bulunan eş bu evlenme ile kazanmış olduğu kişisel durumunu
korur. Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve
soyadı hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.
E. Mirasçıların dava hakkı
Madde 159 - Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara
geçmez. Ancak, mirasçılar açılmış olan davayı sürdürebilirler. Dava
sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamayacağı gibi, daha önce yapılmış olan
ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları da kaybeder.
F. Yetki ve yargılama usulü
Madde 160 - Evlenmenin butlanı davasında, yetki ve yargılama
usulü bakımından boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.
A. Boşanma sebepleri
I. Zina
Madde 161 - Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası
açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden
başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
Madde 162 - Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede
onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası
açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden
başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden
beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
Madde 163 - Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya
haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte
yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma
davası açabilir.
35
IV. Terk
Madde 164 - Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı
bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az
altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim
tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya
haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de
terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden
yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi
gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar
isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava
açılamaz.
V. Akıl hastalığı
Madde 165 - Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak
hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
VI. Evlilik birliğinin sarsılması
Madde 166 - Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen
hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya
itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar
bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da
bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için,
hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların
durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun
36
bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz
önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya
hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır
ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
B. Dava
I. Konusu
Madde 167 - Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse
boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.
II. Yetki
Madde 168 - Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme,
eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
III. Geçici önlemler
Madde 169 - Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına,
geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.
C. Karar
I. Boşanma veya ayrılık
Madde 170 - Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verir. Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez. Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak
hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir.
II. Ayrılık süresi
Madde 171 - Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar
verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.
37
III. Ayrılık süresinin bitimi
Madde 172 - Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.
Ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz
önünde tutulur.
IV. Boşanan kadının kişisel durumu
Madde 173 - Boşanma hâlinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden
alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir. Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya
bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının
soyadını taşımasına izin verir. Koca, koşulların değişmesi hâlinde
bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.
V. Boşanmada tazminat ve nafaka
1. Maddî ve manevî tazminat
Madde 174 - Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan
olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan
diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
2. Yoksulluk nafakası
Madde 175 - Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî
gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
3. Tazminat ve nafakanın ödenme biçimi
Madde 176 - Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan
veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevî tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez. İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya
nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin
ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması
ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
38
Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî
tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
4. Yetki
Madde 177 - Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında,
nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. 5. Zamanaşımı
Madde 178 - Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden
bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
VI. Mal rejiminin tasfiyesi
1. Boşanma hâlinde
Madde 179 - Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.
2. Ayrılık hâlinde
Madde 180 - Ayrılığa karar verilirse mahkeme, ayrılığın süresine
ve eşlerin durumlarına göre aralarında sözleşmeyle kabul edilmiş
olan mal rejiminin kaldırılmasına karar verebilir.
VII. Miras hakları
Madde 181 - Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler. Boşanma davası devam ederken, ölen davacının
mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır. VIII. Çocuklar bakımından ana ve babanın hakları
1. Hâkimin takdir yetkisi
Madde 182 - Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken,
olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra,
ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler. Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişi-
39
sel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve
ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve
eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Hâkim, istem
hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
2. Durumun değişmesi
Madde 183 - Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir
yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde
hâkim, re'sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli
önlemleri alır.
D. Boşanmada yargılama usulü
Madde 184 - Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tâbidir:
1. Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların
varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.
2. Hâkim, bu olgular hakkında gerek re'sen, gerek istem üzerine
taraflara yemin öneremez.
3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz.
4. Hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder.
5. Boşanma veya ayrılığın fer'î sonuçlarına ilişkin anlaşmalar,
hâkim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.
6. Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.
Evliliğin Genel Hükümleri
A. Haklar ve yükümlülükler
I. Genel olarak
Madde 185 - Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş
olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle
yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.
II. Konutun seçimi, birliğin yönetimi ve giderlere katılma
Madde 186 - Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Birliği eşler beraberce yönetirler. Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında
emek ve malvarlıkları ile katılırlar. 40
III. Kadının soyadı
Madde 187 - Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak
evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı
yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir
soyadı için yararlanabilir.
B. Birliğin temsili
I. Eşlerin temsil yetkisi
Madde 188 - Eşlerden her biri, ortak yaşamın devamı süresince
ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil eder. Ailenin diğer
ihtiyaçları için eşlerden biri, birliği ancak aşağıdaki hâllerde temsil
edebilir:
1. Diğer eş veya haklı sebeplerle hâkim tarafından yetkili kılınmışsa,
2. Birliğin yararı bakımından gecikmede sakınca bulunur ve diğer
eşin hastalığı, başka bir yerde olması veya benzeri sebeplerle rızası
alınamazsa.
II. Sorumluluk
Madde 189 - Birliği temsil yetkisinin kullanıldığı hâllerde, eşler
üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu olurlar. Eşlerden her biri,
birliği temsil yetkisi bulunmaksızın yaptığı işlemlerden kişisel olarak
sorumludur. Ancak, temsil yetkisinin üçüncü kişilerce anlaşılamayacak şekilde aşılması hâlinde eşler müteselsilen sorumludurlar.
III. Temsil yetkisinin kaldırılması veya sınırlanması
Madde 190 - Eşlerden biri birliği temsil yetkisini aşar veya bu
yetkiyi kullanmada yetersiz kalırsa hâkim, diğer eşin istemi üzerine
temsil yetkisini kaldırabilir veya sınırlayabilir. İstemde bulunan eş,
temsil yetkisinin kaldırıldığını veya sınırlandığını, üçüncü kişilere
sadece kişisel duyuru yoluyla bildirebilir. Temsil yetkisinin kaldırılmasının veya sınırlanmasının iyiniyetli üçüncü kişilere karşı sonuç
doğurması, durumun hâkimin kararıyla ilân edilmesine bağlıdır.
IV. Temsil yetkisinin geri verilmesi
Madde 191 - Temsil yetkisinin kaldırılmasına veya sınırlanmasına ilişkin karar, koşullar değiştiğinde eşlerden birinin istemi üzerine hâkim tarafından değiştirilebilir. İlk karar ilân edilmiş ise, değişikliğe
ilişkin karar da ilân olunur.
41
C. Eşlerin meslek ve işi
Madde 192 - Eşlerden her biri, meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir. Ancak, meslek ve iş seçiminde ve
bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararı göz önünde
tutulur.
D. Eşlerin hukukî işlemleri
I. Genel olarak
Madde 193 - Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden
her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.
II. Aile konutu
Madde 194 - Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça,
aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu
devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza
verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak
özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir. Aile konutu eşlerden
biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş,
kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.
E. Birliğin korunması
I. Genel olarak
Madde 195 - Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır;
onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin
yardımını isteyebilir. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi
üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.
II. Eşler birlikte yaşarken
Madde 196 - Eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal katkıyı belirler. Eşin ev işlerini
görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması,
katkı miktarının belirlenmesinde dikkate alınır. Bu katkılar, geçmiş
bir yıl ve gelecek yıllar için istenebilir.
42
III. Birlikte yaşamaya ara verilmesi
Madde 197 - Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü
sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi
haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine
birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından
yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız
hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir. Eşlerin
ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.
IV. Borçlulara ait önlemler
Madde 198 - Eşlerden biri, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmezse, hâkim onun borçlularına, ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmalarını emredebilir.
V. Tasarruf yetkisinin sınırlanması
Madde 199 - Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik
birliğinden doğan malî bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir. Hâkim bu durumda gerekli önlemleri alır.
Hâkim, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, re'sen durumun tapu kütüğüne şerhedilmesine karar verir.
VI. Durumun değişmesi
Madde 200 - Koşullar değiştiğinde hâkim, eşlerden birinin istemi
üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır.
VII. Yetki
Madde 201 - Evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler konusunda yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri
mahkemesidir. Eşlerin yerleşim yerleri farklı ve her ikisi de önlem
alınması isteminde bulunmuş ise, yetkili mahkeme ilk istemde bulunanın yerleşim yeri mahkemesidir. Önlemlerin değiştirilmesi, tamamlanması veya kaldırılması konusunda yetkili mahkeme, önlem
43
kararını veren mahkemedir. Ancak, her iki eşin de yerleşim yeri değişmişse, yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yeni yerleşim
yeri mahkemesidir.
A. Yasal mal rejimi
Madde 202 - Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin
uygulanması asıldır. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.
B. Mal rejimi sözleşmesi
I. Sözleşmenin içeriği
Madde 203 - Mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı
sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler.
II. Sözleşme ehliyeti
Madde 204 - Mal rejimi sözleşmesi, ancak ayırt etme gücüne
sahip olanlar tarafından yapılabilir. Küçükler ile kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar.
III. Sözleşmenin şekli
Madde 205 - Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya
onaylama şeklinde yapılır. Ancak, taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler. Mal
rejimi sözleşmesinin taraflarca ve gerektiğinde yasal temsilcilerince
imzalanması zorunludur.
C. Olağanüstü mal rejimi
1. Karar
Madde 206 - Haklı bir sebep varsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar
verebilir. Özellikle aşağıdaki hâllerde haklı bir sebebin varlığı kabul
edilir:
1. Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,
2. Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini
tehlikeye düşürmüş olması,
3. Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,
4. Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları
44
veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,
5. Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.
Eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun ise,
onun yasal temsilcisi de bu sebebe dayanarak mal ayrılığına karar
verilmesini isteyebilir.
2. Yetki
Madde 207 - Yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim
yeri mahkemesidir.
3. Mal ayrılığına geçişten dönme
Madde 208 - Eşler, her zaman yeni bir mal rejimi sözleşmesiyle
önceki veya başka bir mal rejimini kabul edebilirler. Mal ayrılığına
geçişi gerektiren sebebin ortadan kalkması hâlinde hâkim, eşlerden
birinin istemi üzerine eski mal rejimine dönülmesine karar verebilir.
II. Cebrî icra hâlinde
1. İflâsta
Madde 209 - Mal ortaklığını kabul etmiş olan eşlerden birinin
iflâsına karar verildiği takdirde, ortaklık kendiliğinden mal ayrılığına
dönüşür.
2. Hacizde
Madde 210 - Mal ortaklığını kabul etmiş eşlerden birine karşı icra
takibinde bulunan alacaklı, haczin uygulanmasında zarara uğrarsa,
hâkimden mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir. Alacaklının istemi her iki eşe yöneltilir. Yetkili mahkeme, borçlunun yerleşim yeri
mahkemesidir.
3. Eski rejime dönme
Madde 211 - Alacaklı tatmin edildiği takdirde eşlerden birinin
istemi üzerine hâkim, mal ortaklığının yeniden kurulmasına karar
verebilir. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle edinilmiş mallara katılma
rejimini kabul edebilirler.
III. Önceki rejimin tasfiyesi
Madde 212 - Mal ayrılığına geçildiği takdirde, kanunda aksine
hüküm bulunmadıkça, eşler arasında önceki mal rejiminin tasfiyesi,
bu rejime ilişkin hükümlere göre yapılır.
45
D. Alacaklıların korunması
Madde 213 - Mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi veya önceki
rejimin tasfiyesi, eşlerden birinin veya ortaklığın alacaklılarının, üzerinden haklarını alabilecekleri malları sorumluluk dışında bırakamaz.
Kendisine böyle mallar geçmiş olan eş, borçlardan kişisel olarak sorumludur; ancak, söz konusu malların borcu ödemeye yetmediğini
ispat ettiği takdirde, bu ölçüde kendisini sorumluluktan kurtarabilir. E. Mal rejiminin tasfiyesi davalarında yetki
Madde 214 - Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:
1. Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
2. Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
3. Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.
F. Bir eşin mallarının diğeri tarafından yönetimi
Madde 215 - Eşlerden birinin açık veya örtülü olarak mallarının
yönetimini diğer eşe bırakması hâlinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça vekâlet hükümleri uygulanır.
H. Eşler arasındaki borçlar
Madde 217 - Mal rejimi, eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla beraber bir borcun yerine getirilmesi, borçlu
eşi evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere
sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa, hâkim istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.
Edinilmiş Mallara Katılma
A. Mülkiyet
I. Kapsamı
Madde 218 - Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile
eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar.
II. Edinilmiş mallar
Madde 219 - Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir eşin
edinilmiş malları özellikle şunlardır:
1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
46
2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının
veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin
yaptığı ödemeler,
3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
4. Kişisel mallarının gelirleri,
5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
III. Kişisel mallar
1. Kanuna göre
Madde 220 - Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya
bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız
kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevî tazminat alacakları,
4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.
2. Sözleşmeye göre
Madde 221 - Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası
veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dâhil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul
edebilirler. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin
edinilmiş mallara dâhil olmayacağını da kararlaştırabilirler.
IV. İspat
Madde 222 - Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia
eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine
ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal
kabul edilir.
C. Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
Madde 224 - Eşlerden her biri kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.
D. Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
I. Sona erme anı
Madde 225 - Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir
mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya
boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
47
II. Malların geri alınması ve borçlar
1. Genel olarak
Madde 226 - Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır. Tasfiye
sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda
öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir
yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o
malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir. Eşler karşılıklı
borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler.
2. Değer artış payı
Madde 227 - Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan
değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu
alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas
alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde
hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.
III. Eşlerin paylarının hesaplanması
1. Kişisel malların ve edinilmiş malların ayrılması Madde 228 - Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır. Eşlerden birine
sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya
sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat
bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki
döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.
2. Eklenecek değerler
Madde 229 - Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak
eklenir:
1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl
içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı
karşılıksız kazandırmalar,
2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.
48
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla,
kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri
sürülebilir.
3. Kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme
Madde 230 - Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş
mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından
ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir. Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime
ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır. Bir
mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya
azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye
zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.
IV. Değerin belirlenmesi
1. Sürüm değeri
Madde 232 - Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri
esas alınır.
2. Gelir değeri
a. Genel olarak
Madde 233 - Bir eşin malik olarak bizzat işletmeye devam ettiği veya sağ kalan eş ya da altsoyundan birinin kendisine bir bütün
olarak özgülenmesini istemeye haklı olduğu bir tarımsal işletme için
değer artışından alacağı pay ve katılma alacağı, bunların gelir değeri göz önünde tutularak hesaplanır. Tarımsal işletmenin maliki veya
mirasçıları, diğer eşe karşı ileri sürebilecekleri değer artışı payının
veya katılma alacağının, işletmenin sadece sürüm değeri üzerinden
hesaplanmasını isteyebilir. Değerlendirmeye ve işletmenin kazancından mirasçılara pay ödenmesine ilişkin miras hukuku hükümleri
kıyas yoluyla uygulanır.
b. Özel hâller
Madde 234 - Özel hâller gerektirdiği takdirde hesaplanan değer,
uygun bir miktarda artırılabilir. Özellikle sağ kalan eşin geçim koşulları, tarımsal işletmenin alım değeri, ayrıca tarımsal işletme kendisine ait olan eşin yaptığı yatırımlar veya malî durumu özel hâllerden
sayılır.
49
3. Değerlendirme anı
Madde 235 - Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar. Edinilmiş
mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih
esas alınarak hesaplanır.
V. Artık değere katılma
1. Kanuna göre
Madde 236 - Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin
yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir. Zina veya
hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık
değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına
veya kaldırılmasına karar verebilir.
2. Sözleşmeye göre
a. Genel olarak
Madde 237 - Artık değere katılmada mal rejimi sözleşmesiyle
başka bir esas kabul edilebilir. Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve onların altsoylarının saklı paylarını zedeleyemez.
b. İptal, boşanma veya mahkeme kararıyla mal ayrılığında
Madde 238 - Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle
sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi
hâllerinde, kanundaki artık değere katılmaya ilişkin düzenlemeden
farklı anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması hâlinde geçerlidir.
VI. Katılma alacağının ve değer artış payının ödenmesi
1. Ödeme ve ertelenmesi
Madde 239 - Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para
olarak ödenebilir. Aynî ödemede malların sürüm değeri esas alınır;
bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir. Katılma alacağının ve değer artış payının derhâl
ödenmesi kendisi için ciddî güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir. Aksine anlaşma
yoksa tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve
değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa
ayrıca borçludan güvence istenebilir.
50
2. Aile konutu ve ev eşyası
Madde 240 - Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi
için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek
suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi
sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır. Sağ kalan
eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı
tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin
yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut
üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir. Sağ kalan eş, mirasbırakanın
bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları
kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri
saklıdır.
3. Üçüncü kişilere karşı dava
Madde 241 - Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya
mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız
kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan
miktarla sınırlı olarak isteyebilir.
Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin
sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Yukarıdaki fıkra
hükümleri ve yetki kuralları dışında mirastaki tenkis davasına ilişkin
hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
Mal Ayrılığı
A. Yönetim, yararlanma ve tasarruf
Madde 242 - Mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri, yasal sınırlar
içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf
haklarını korur.
B. Diğer hükümler
Madde 243 - İspat, borçlardan sorumluluk ve paylı mülkün özgülenmesi konularında paylaşmalı mal ayrılığı rejimine ilişkin hükümler
uygulanır. 51
Paylaşmalı Mal Ayrılığı
A. Yönetim, yararlanma ve tasarruf
I. Genel olarak
Madde 244 - Eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur.
II. İspat
Madde 245 - Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia
eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine
ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
B. Borçlardan sorumluluk
Madde 246 - Eşlerden her biri, kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.
C. Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
I. Sona erme anı
Madde 247 - Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir
mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya
boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde de, mal rejimi dava tarihinden geçerli
olmak üzere sona erer.
II. Malların geri alınması ve paylı malın verilmesi
1. Genel olarak
Madde 248 - Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır. Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi sona erdiğinde, üstün yararı olduğunu ispat eden eş, diğer önlemler yanında, eşine payının ödeme günündeki karşılığını vermek suretiyle paylı mülkiyetteki malın kendisine
verilmesini isteyebilir.
2. Katkıdan doğan hak
Madde 249 - Eşlerden biri diğerine ait olup, paylaştırma dışı kalan bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya
da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa; mal rejiminin
sona ermesi hâlinde, katkısı oranında hakkaniyete uygun bir bedel
ödenmesini isteyebilir. Aynı istem, paylaştırma dışı kalan malın yerine geçen değerler için de geçerlidir.
52
III. Aileye özgülenen mallar
1. Kural
Madde 250 - Eşlerden biri tarafından paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kurulmasından sonra edinilmiş olup ailenin ortak kullanım ve
yararlanmasına özgülenmiş mallar ile ailenin ekonomik geleceğini
güvence altına almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler, mal rejiminin sona ermesi hâlinde eşler arasında eşit
olarak paylaşılır. Paylaştırmada işletmelerin ekonomik bütünlüğü
gözetilir. Manevî tazminat alacakları, miras yoluyla edinilen mallar
ile karşılıksız kazandırmada bulunanın açık iradesinden aksi anlaşılmadıkça, sağlararası veya ölüme bağlı tasarruflarla edinilen mallar
hakkında bu hüküm uygulanmaz.
2. Paylaşmaya aykırı davranışlar
Madde 251 - Eşlerden biri, diğer eşin payını azaltmak kastıyla
paylaşmadan önce bir malı karşılıksız olarak elden çıkardığı takdirde hâkim, diğer eşin alacağı denkleştirme bedelini hakkaniyete
uygun olarak belirler. Mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl
içinde diğer eşin rızası olmadan olağan hediyeler dışında yapılan
karşılıksız kazandırmaların bu eşin payını azaltmak kastıyla yapıldığı varsayılır. Bu tür kazandırmalara ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırmadan yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
3. Paylaştırma isteminin reddi
Madde 252 - Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde
hâkim, kusurlu eşin payının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına
veya kaldırılmasına karar verebilir.
4. Paylaştırma yöntemi
Madde 253 - Paylaştırmanın ayın olarak yapılması asıldır. Buna
olanak yoksa bedel eklemek suretiyle paylar denkleştirilir. Eşlerden
birinin diğerine ödeyeceği bedel, malların tasfiye anındaki sürüm değerlerine göre hesaplanır. Bu hesaplamada paylaşım konusu malların edinilmesinden doğan borçlar indirilir. Denkleştirme bedelinin
derhal ödenmesi kendisi için ciddî güçlükler doğuracaksa, borçlu eş
ödemelerin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir. Aksine anlaşma
yoksa tasfiyenin sona ermesinden başlayarak denkleştirme bedeline faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan
güvence istenebilir.
53
IV. Aile konutu ve ev eşyası
1. İptal veya boşanma hâlinde
Madde 254 - Evliliğin iptal veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi hâlinde, ailenin ortak kullanımına özgülenmiş ve eşler arasında
eşit olarak paylaşma konusu olan konutta kalmaya ve ev eşyasını
kullanmaya hangisinin devam edeceği konusunda eşler anlaşabilirler. Konutta kalma hakkını elde eden eş, bu hakkın tapu kütüğüne
şerh edilmesini isteyebilir. Eşlerin aile konutunda kimin kalmaya ve
ev eşyasını kimin kullanmaya devam edeceği konusunda anlaşamamaları hâlinde, hakkaniyet gerektiriyorsa hâkim, olayın özelliklerini, eşlerin ekonomik ve sosyal durumlarını ve varsa çocukların
menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu hakka hangisinin sahip
olacağına iptal veya boşanma kararıyla birlikte re'sen karar verir; bu
kararında kalma ve kullanma süresini belirleyerek tapu kütüğüne
şerhi için tapu memurluğuna bildirir.
Hâkim aksine karar vermedikçe hak, belirlenen sürenin bitiminde
kendiliğinden sona erer. Ancak, bu süre sona ermeden yararlanan
tarafın durumunda değişiklik olması hâlinde, diğer taraf hâkimden,
kararın gözden geçirilmesini isteyebilir. Eşler konutta kira ile oturuyorlarsa hâkim, gerektiğinde konutta kiracı sıfatı taşımayan eşin
kalmasına karar verebilir. Bu durumda, kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını güvenceye almak için gerekli düzenleme yapılmasına
iptal veya boşanma kararıyla birlikte re'sen karar verilir. 2. Ölüm hâlinde
Madde 255 - Eşlerden birinin ölümü hâlinde, paylaşma konusu
olan mallar arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut
varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras ve paylaşmadan doğan hakkına mahsup edilmek ve yetmezse bir bedel eklenmek suretiyle mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin
varlığı hâlinde sağ kalan eşin veya ölenin diğer yasal mirasçılardan
birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir. Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek
veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı
icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hükümleri saklıdır.
54
Mal Ortaklığı
A. Mülkiyet
I. Kapsamı
Madde 256 - Mal ortaklığı rejimi, ortaklık malları ile eşlerin kişisel
mallarını kapsar.
II. Ortaklık malları
1. Genel mal ortaklığı
Madde 257 - Genel mal ortaklığında eşlerin kanun gereğince
kişisel mal sayılanlar dışındaki malları ile gelirleri ortaklık mallarını oluşturur. Eşler, ortaklık mallarına bölünmemiş bir bütün olarak
sahip olurlar. Hiçbir eş, ortaklık payı üzerinde tek başına tasarruf
hakkına sahip değildir.
2. Sınırlı mal ortaklığı
a. Edinilmiş mallarda ortaklık
Madde 258 - Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle sadece edinilmiş
mallardan oluşan bir ortaklık kabul edebilirler. Kişisel malların gelirleri de bu ortaklığa dâhildir.
b. Diğer mal ortaklıkları
Madde 259 - Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle belirli malvarlığı değerlerini veya türlerini, özellikle taşınmaz malları, bir eşin kazancını,
bir meslek veya sanat icrası için kullandığı malları ortaklık dışında
tutabilirler. Aksi sözleşmede öngörülmedikçe bu malların gelirleri ortaklığa dâhil değildir.
III. Kişisel mallar
Madde 260 - Kişisel mallar, mal rejimi sözleşmesi, üçüncü kişinin
karşılıksız kazandırması veya kanunla belirlenir. Eşlerden her birinin
sadece kişisel kullanımına ayrılmış olan eşyası ile manevî tazminat
alacakları kanundan dolayı kişisel malıdır. Bir eşin saklı pay olarak
isteyebileceği malvarlığı değerleri, mal rejimi sözleşmesiyle ortaklığa dahil edildiği ölçüde, mirasbırakanları tarafından kendisine kişisel
mal olarak kazandırılamaz. IV. İspat
Madde 261 - Bir eşin kişisel malı olduğu ispatlanmadıkça tüm
malvarlığı değerleri ortaklık malı sayılır.
55
B. Yönetim ve tasarruf
I. Ortaklık mallarında
1. Olağan yönetim
Madde 262 - Eşler, ortaklık mallarını evlilik birliğinin yararına uygun olarak yönetirler. Olağan yönetim sınırları içinde her eş, ortaklığı
yükümlülük altına sokabilir ve ortak mallarda tasarrufta bulunabilir.
2. Olağanüstü yönetim
Madde 263 - Olağan yönetim dışında kalan konularda eşler, ancak birlikte veya biri diğerinin rızasını almak suretiyle ortaklığı yükümlülük altına sokabilir veya mallarda tasarrufta bulunabilir. Rızanın bulunmadığını bilmeyen veya bilecek durumda olmayan üçüncü
kişiler için bu rıza var sayılır. Evlilik birliğinin temsiline ilişkin hükümler saklıdır.
3. Ortaklık malları ile meslek veya sanat icrası
Madde 264 - Eşlerden biri, diğerinin rızasıyla ortaklık mallarını
kullanarak, tek başına bir meslek veya sanat icra ederse, bu meslek
veya sanata ilişkin bütün hukukî işlemleri yapabilir.
4. Mirasın kabulü veya reddi
Madde 265 - Eşlerden biri, diğerinin rızası olmaksızın ortaklık
mallarına girecek olan bir mirası reddemeyeceği gibi, tereke borca
batıksa mirası kabul de edemez. Diğer eşin rızasının alınmasına
olanak bulunamazsa veya bu konudaki istem onun tarafından haklı
sebep olmaksızın reddedilirse, istem sahibi eş kendi yerleşim yeri
mahkemesine başvurabilir.
5. Sorumluluk ve yönetim giderleri
Madde 266 - Mal ortaklığının sona ermesi hâlinde, eşlerden her
biri ortaklık malıyla ilgili işlemlerden dolayı vekil gibi sorumludur. Yönetim giderleri ortaklık mallarından karşılanır.
II. Kişisel mallar
Madde 267 - Eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi kişisel mallarını yönetme ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Kişisel mallara giren gelirler varsa, yönetim giderleri bu
gelirlerden karşılanır.
56
C. Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
I. Ortaklık borçları
Madde 268 - Eşlerden her biri, aşağıdaki borçlardan kişisel malları ve ortaklık mallarıyla sorumludur:
1. Evlilik birliğini temsil veya ortaklık mallarını yönetme yetkisine
dayanarak yapılan borçlardan,
2. Ortaklık mallarını veya ortaklık mallarına giren gelirleri kullanarak bir meslek veya sanatın icra edilmesi nedeniyle yapılan borçlardan,
3. Diğer eş için de kişisel sorumluluk doğuran borçlardan,
4. Kişisel mal yanında ortaklık mallarının da sorumlu olacağı hususunda eşlerin üçüncü kişilerle anlaşarak yaptığı borçlardan.
II. Kişisel borçlar
Madde 269 - Her eş, diğer bütün borçlardan kendi kişisel mallarıyla ve ortaklık mallarının değerinin yarısı kadarıyla sorumlu tutulur.
Ortaklığın zenginleşmesinden kaynaklanan istemler saklıdır.
D. Eşler arasındaki borçlar
Madde 270 - Mal rejimi eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla beraber bir borcun yerine getirilmesi borçlu
eşi, evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere
sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa hâkim, istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.
E. Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
I. Sona erme anı
Madde 271 - Mal rejimi eşlerden birinin ölümü, diğer bir mal
rejiminin kabul edilmesi veya eşlerden biri hakkında iflâsın açılmasıyla son bulur. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle
sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi
hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
Ortaklık mallarıyla kişisel malların kapsamının belirlenmesinde mal
ortaklığının sona erdiği tarih esas alınır.
II. Kişisel mala ekleme
Madde 272 - Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım
kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı
dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan
57
usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona
erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye
çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal
olarak hesaba katılır.
III. Kişisel mal ile ortaklık malı arasındaki denkleştirme
Madde 273 - Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları, ortaklık mallarından veya ortaklık mallarına ilişkin borçları kişisel mallarından
ödenmiş ise; tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir. Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime
ait olduğu anlaşılamayan borç ortaklık mallarına ilişkin sayılır.
IV. Değer artış payı
Madde 274 - Bir eşin kişisel malı veya ortaklık malıyla bir başka mal kesimine giren malvarlığı değerinin edinilmesi, iyileştirilmesi
veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, edinilmiş mallara katılma
rejiminde değer artış payına ilişkin hükümler uygulanır.
2. Diğer hâllerde
Madde 277 - Boşanma veya evliliğin iptali sebebiyle ya da kanun
veya mahkeme kararı gereğince mal ayrılığına geçiş hâllerinde, her
eş edinilmiş mallara katılma rejiminde kendi kişisel malı sayılacak
olanları ortaklık mallarından geri alır. Geri kalan ortaklık malları eşler
arasında yarı yarıya paylaşılır. Yasal paylaşmanın değiştirilmesine
ilişkin anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması hâlinde geçerlidir.
VII. Paylaşma usulü
1. Kişisel mallar
Madde 278 - Mal ortaklığının eşlerden birinin ölümüyle sona ermesi hâlinde sağ kalan eş, edinilmiş mallara katılma rejiminde kişisel malı sayılabilecek olanların payına mahsuben kendisine verilmesini isteyebilir.
2. Aile konutu ve ev eşyası
Madde 279 - Eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya ev eşyası
ortaklık mallarına dahil ise, sağ kalan eş, payına mahsuben bunların
mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı
hâlinde, sağ kalan eş veya ölenin diğer yasal mirasçılarının istemiyle bunlar üzerinde mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınabilir. Mal ortaklığı rejiminin ölüm dışındaki bir sebeple son bulması
58
hâlinde, eşlerden her biri, üstün bir yararının varlığını ispat etmek
suretiyle aynı istemleri ileri sürebilir.
3. Diğer malvarlığı değerleri
Madde 280 - Bir eş, üstün bir yararının varlığını ispat etmek suretiyle diğer malvarlığı değerlerinin de payına mahsuben kendisine
verilmesini isteyebilir.
4. Diğer paylaşma kuralları
Madde 281 - Diğer hâllerde paylı mülkiyet ve mirasın paylaşılmasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
Hısımlık
A. Genel olarak soybağının kurulması
Madde 282 - Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur.
Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlât edinme yoluyla da kurulur.
Kocanın Babalığı
A. Babalık karinesi
Madde 285 - Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır.
Bu süre geçtikten sonra doğan çocuğun kocaya bağlanması, ananın
evlilik sırasında gebe kaldığının ispatıyla mümkündür. Kocanın gaipliğine karar verilmesi hâlinde üçyüz günlük süre, ölüm tehlikesi veya
son haber tarihinden işlemeye başlar.
B. Soybağının reddi
I. Dava hakkı
Madde 286 - Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık
karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır. Çocuk da
dava hakkına sahiptir. Bu dava ana ve kocaya karşı açılır.
II. İspat
1. Evlilik içinde ana rahmine düşme
Madde 287 - Çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüşse davacı, kocanın baba olmadığını ispat etmek zorundadır. Evlenmeden
başlayarak en az yüzseksen gün geçtikten sonra ve evliliğin sona
ermesinden başlayarak en fazla üçyüz gün içinde doğan çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayılır.
59
2. Evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşme
Madde 288 - Çocuk, evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşmüşse, davacının başka bir kanıt getirmesi
gerekmez. Ancak, gebe kalma döneminde kocanın karısı ile cinsel
ilişkide bulunduğu konusunda inandırıcı kanıtlar varsa, kocanın babalığına ilişkin karine geçerliliğini korur.
III. Hak düşürücü süreler
Madde 289 - Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya
ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, her hâlde doğumdan
başlayarak beş yıl içinde açmak zorundadır. Çocuk, ergin olduğu
tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır.
Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin
ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.
C. Karinelerin çakışması
Madde 290 - Çocuk evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz
gün içinde doğmuş ve ana da bu arada yeniden evlenmiş olursa,
ikinci evlilikteki koca baba sayılır. Bu karine çürütülürse ilk evlilikteki
koca baba sayılır.
D. Diğer ilgililerin dava hakkı
Madde 291 - Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın
ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme
gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya
baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli
olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının
reddi davasını açabilir. Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım,
atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, her hâlde
doğumdan başlayarak beş yıl içinde soybağının reddi davasını açar.
Kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas
yoluyla uygulanır.
E. Sonradan evlenme
I. Koşulu
Madde 292 - Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi hâlinde kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara
ilişkin hükümlere tâbi olur.
60
II. Bildirim
Madde 293 - Eşler, evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme sırasında veya evlenmeden sonra, yerleşim yerlerindeki veya evlenmenin yapıldığı yerdeki nüfus memuruna bildirmek
zorundadırlar. Bildirimin yapılmamış olması, çocuğun evlilik içinde
doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olmasını engellemez. Daha
önce tanıma veya babalığa hükümle soybağı kurulmuş çocukların
ana ve babası birbiriyle evlenince, nüfus memuru re'sen gerekli işlemi yapar.
III. İtiraz ve iptal
Madde 294 - Ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet savcısı sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulmasına
itiraz edebilirler. İtiraz eden, kocanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür. Çocuğun altsoyu da, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü
sürekli olarak kaybetmiş olması hâlinde itiraz hakkına sahiptir. Tanımanın iptaline ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
Tanıma ve Babalık Hükmü
A. Tanıma
I. Koşulları ve şekli
Madde 295 - Tanıma, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olur. Tanıma beyanında bulunan kimse küçük
veya kısıtlı ise, veli veya vasisinin de rızası gereklidir. Başka bir erkek ile soybağı bulunan çocuk, bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanınamaz.
II. Bildirim
Madde 296 - Beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hâkimi,
noter veya vasiyetnameyi açan hâkim, tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluklarına bildirir. Çocuğun kayıtlı
bulunduğu nüfus memurluğu da tanımayı çocuğa, anasına, çocuk vesayet altında ise vesayet makamına bildirir.
III. İptal davası
1. Tanıyanın dava hakkı
Madde 297 - Tanıyan, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava edebilir. İptal davası anaya ve çocuğa
karşı açılır.
61
2. İlgililerin dava hakkı
a. Genel olarak
Madde 298 - Ana, çocuk ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyu,
Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanımanın iptalini dava
edebilirler. Dava tanıyana, tanıyan ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.
b. İspat yükü
Madde 299 - Davacı, tanıyanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür. Ana veya çocuk tarafından tanıyanın baba olmadığı iddiasıyla
açılan iptal davasında ispat yükü, tanıyanın, gebe kalma döneminde
ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ilişkin inandırıcı kanıtları göstermesinden sonra doğar.
3. Hak düşürücü süreler
Madde 300 - Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği
veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl
ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer. İlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası
olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Çocuğun dava hakkı,
ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Yukarıdaki süreler geçtiği hâlde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir. B. Babalık hükmü
I. Dava hakkı
Madde 301 - Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler. Dava babaya, baba
ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. Babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım
tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir.
II. Karine
Madde 302 - Davalının, çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır. Bu sürenin dışında olsa bile fiilî
gebe kalma döneminde davalının ana ile cinsel ilişkide bulunduğu
62
tespit edilirse aynı karine geçerli olur. Davalı, çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kişinin baba olma olasılığının
kendisininkinden daha fazla olduğunu ispatlarsa karine geçerliliğini
kaybeder.
III. Hak düşürücü süreler
Madde 303 - Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya
sonra açılabilir. Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl
geçmekle düşer. Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç
kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.
Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık
süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. Bir yıllık
süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin
ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.
IV. Ananın malî hakları
Madde 304 - Ana, babalık davası ile birlikte veya ayrı olarak baba
veya mirasçılarından aşağıdaki giderlerin karşılanmasını isteyebilir:
1. Doğum giderleri,
2. Doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri,
3. Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler.
Çocuk ölü doğmuş olsa bile hâkim, bu giderlerin karşılanmasına
karar verebilir. Üçüncü kişiler veya sosyal güvenlik kuruluşlarınca
anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet ölçüsünde tazminattan indirilir.
Evlat Edinme
A. Küçüklerin evlât edinilmesi
I. Genel koşulları
Madde 305 - Bir küçüğün evlât edinilmesi, evlât edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması koşuluna bağlıdır.
Evlât edinmenin her hâlde küçüğün yararına bulunması ve evlât edinenin diğer çocuklarının yararlarının hakkaniyete aykırı bir biçimde
zedelenmemesi de gerekir.
II. Birlikte evlât edinme
Madde 306 - Eşler, ancak birlikte evlât edinebilirler; evli olmayanlar birlikte evlât edinemezler. Eşlerin en az beş yıldan beri evli
olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir. Eşlerden
63
biri, en az iki yıldan beri evli olmaları veya kendisinin otuz yaşını
doldurmuş bulunması koşuluyla diğerinin çocuğunu evlât edinebilir.
III. Tek başına evlât edinme
Madde 307 - Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlât edinebilir. Otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt
etme gücünden sürekli olarak yoksunluğu veya iki yılı aşkın süreden
beri nerede olduğunun bilinmemesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı
aşkın süreden beri eşinden ayrı yaşamakta olması yüzünden birlikte
evlât edinmesinin mümkün olmadığını ispat etmesi hâlinde, tek başına evlât edinebilir.
IV. Küçüğün rızası ve yaşı
Madde 308 - Evlât edinilenin, evlât edinenden en az onsekiz yaş
küçük olması şarttır. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük, rızası olmadıkça evlât edinilemez. Vesayet altındaki küçük, ayırt etme gücüne sahip olup olmadığına bakılmaksızın vesayet dairelerinin izniyle
evlât edinilebilir.
V. Ana ve babanın rızası
1.Şekil
Madde 309 - Evlât edinme, küçüğün ana ve babasının rızasını gerektirir. Rıza, küçüğün veya ana ve babasının oturdukları yer
mahkemesinde sözlü veya yazılı olarak açıklanarak tutanağa geçirilir. Verilen rıza, evlât edinenlerin adları belirtilmemiş veya evlât
edinenler henüz belirlenmemiş olsa dahi geçerlidir.
2. Zamanı
Madde 310 - Rıza, küçüğün doğumunun üzerinden altı hafta
geçmeden önce verilemez. Rıza, tutanağa geçirilme tarihinden başlayarak altı hafta içinde aynı usulle geri alınabilir. Geri almadan sonra yeniden verilen rıza kesindir.
3. Rızanın aranmaması
a. Koşulları
Madde 311 - Aşağıdaki hâllerde ana ve babadan birinin rızası
aranmaz:
l. Kim olduğu veya uzun süreden beri nerede oturduğu bilinmiyorsa veya ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun bulunuyorsa,
2. Küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmiyorsa.
64
b. Karar
Madde 312 - Küçük, gelecekte evlât edinilmek amacıyla bir kuruma yerleştirilir ve ana ve babadan birinin rızası eksik olursa, evlât
edinenin veya evlât edinmede aracılık yapan kurumun istemi üzerine ve kural olarak küçüğün yerleştirilmesinden önce, onun oturduğu
yer mahkemesi bu rızanın aranıp aranmamasına karar verir. Diğer
hâllerde, bu konudaki karar evlât edinme işlemleri sırasında verilir.
Ana ve babadan birinin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince
yerine getirmemesi sebebiyle rızasının aranmaması hâlinde, bu konudaki karar kendisine yazılı olarak bildirilir.
B. Erginlerin ve kısıtlıların evlât edinilmesi
Madde 313 - (Değişik birinci cümle: 3/7/2005-5399/1 md.)
Evlât edinenin altsoyunun açık muvafakatiyle ergin veya kısıtlı aşağıdaki hallerde evlât edinilebilir.
1. Bedensel veya zihinsel özrü sebebiyle sürekli olarak yardıma
muhtaç ve evlât edinen tarafından en az beş yıldan beri bakılıp gözetilmekte ise,
2. Evlât edinen tarafından, küçükken en az beş yıl süreyle bakılıp
gözetilmiş ve eğitilmiş ise,
3. Diğer haklı sebepler mevcut ve evlât edinilen, en az beş yıldan
beri evlât edinen ile aile hâlinde birlikte yaşamakta ise.
Evli bir kimse ancak eşinin rızasıyla evlât edinilebilir. Bunlar dışında küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
C. Hükümleri
Madde 314 - Ana ve babaya ait olan haklar ve yükümlülükler evlât
edinene geçer. Evlâtlık, evlât edinenin mirasçısı olur. Evlâtlık küçük
ise evlât edinenin soyadını alır. Evlât edinen isterse çocuğa yeni bir
ad verebilir. Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme sırasında dilerse evlât
edinenin soyadını alabilir. Eşler tarafından birlikte evlât edinilen ve
ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına ana ve
baba adı olarak evlât edinen eşlerin adları yazılır. Evlâtlığın, miras
ve başka haklarının zedelenmemesi, aile bağlarının devam etmesi
için evlâtlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlât edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur. Ayrıca evlâtlıkla ilgili kesinleşmiş
mahkeme kararı her iki nüfus kütüğüne işlenir. Evlât edinme ile ilgili
kayıtlar, belgeler ve bilgiler mahkeme kararı olmadıkça veya evlâtlık
istemedikçe hiçbir şekilde açıklanamaz.
65
D. Şekil ve usul
I. Genel olarak
Madde 315 - Evlât edinme kararı, evlât edinenin oturma yeri;
birlikte evlât edinmede eşlerden birinin oturma yeri mahkemesince
verilir. Mahkeme kararıyla birlikte evlâtlık ilişkisi kurulmuş olur. Evlât
edinme başvurusundan sonra evlât edinenin ölümü veya ayırt etme
gücünü kaybetmesi, diğer koşullar bundan etkilenmediği takdirde
evlât edinmeye engel olmaz. Başvurudan sonra küçük ergin olursa,
koşulları daha önceden yerine getirilmiş olmak kaydıyla küçüklerin
evlât edinilmesine ilişkin hükümler uygulanır.
II. Araştırma
Madde 316 - Evlât edinmeye, ancak esaslı sayılan her türlü durum ve koşulların kapsamlı biçimde araştırılmasından, evlât edinen
ile edinilenin dinlenmelerinden ve gerektiğinde uzmanların görüşünün alınmasından sonra karar verilir. Araştırmada özellikle evlât
edinen ile edinilenin kişiliği ve sağlığı, karşılıklı ilişkileri, ekonomik
durumları, evlât edinenin eğitme yeteneği, evlât edinmeye yönelten
sebepler ve aile ilişkileri ile bakım ilişkilerindeki gelişmelerin açıklığa
kavuşturulması gerekir. Evlât edinenin altsoyu varsa, onların evlât
edinme ile ilgili tavır ve düşünceleri de değerlendirilir.
E. Evlâtlık ilişkisinin kaldırılması
I. Sebepleri
1. Rızanın bulunmaması
Madde 317 - Yasal sebep bulunmaksızın rıza alınmamışsa, rızası alınması gereken kişiler, küçüğün menfaati bunun sonucunda
ağır biçimde zedelenmeyecekse, hâkimden evlâtlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilirler.
2. Diğer noksanlıklar
Madde 318 - Evlât edinme esasa ilişkin diğer noksanlıklardan biriyle sakatsa, Cumhuriyet savcısı veya her ilgili evlâtlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilir. Noksanlıklar bu arada ortadan kalkmış veya
sadece usule ilişkin olup ilişkinin kaldırılması evlâtlığın menfaatini
ağır biçimde zedeleyecek olursa, bu yola gidilemez.
II. Hak düşürücü süre
Madde 319 - Dava hakkı, evlâtlık ilişkisinin kaldırılması sebebinin öğrenilmesinden başlayarak bir yıl ve her hâlde evlât edinme
işleminin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
66
F. Evlâtlık işlemlerinde aracılık
Madde 320 - Küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin aracılık faaliyetleri, ancak Bakanlar Kurulunca yetki verilen kurum ve kuruluşlarca yapılır. Aracılık faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin hususlar
tüzükle düzenlenir.
Soybağının Hükümleri
A. Soyadı
Madde 321 - Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır.
Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk
onun bekârlık soyadını taşır.
B. Karşılıklı yükümlülükler
Madde 322 - Ana, baba ve çocuk, ailenin huzur ve bütünlüğünün
gerektirdiği şekilde birbirlerine yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile onurunu gözetmekle yükümlüdürler.
C. Çocuk ile kişisel ilişki
I. Ana ve baba ile
1. Kural
Madde 323 - Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.
2. Sınırları
Madde 324 - Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel
ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun
huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada
öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile
ciddî olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel
ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir. II. Üçüncü kişiler ile
Madde 325 - Olağanüstü hâller mevcutsa, çocuğun menfaatine
uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir. Ana ve baba için
öngörülen sınırlamalar üçüncü kişiler için kıyas yoluyla uygulanır.
67
III. Yetki
Madde 326 - Kişisel ilişki kurulmasıyla ilgili bütün düzenlemelerde çocuğun oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir.
D. Çocukların bakım ve eğitim giderlerini karşılama
I. Kapsamı
Madde 327 - Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır. Ana ve baba, yoksul
oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamalar yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi bir sebebin
varlığı hâlinde, hâkimin izniyle çocuğun mallarından onun bakım ve
eğitimine yetecek belli bir miktar sarfedebilirler.
II. Süresi
Madde 328 - Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam
ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa
bakmakla yükümlüdürler.
III. Dava hakkı
Madde 329 - Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı
çocuk adına nafaka davası açabilir. Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka davası, atanacak kayyım
veya vasi tarafından da açılabilir. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.
IV. Nafaka miktarının takdiri
Madde 330 - Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir.
Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur. Nafaka her ay peşin olarak ödenir. Hâkim istem
hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek
yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda
ödeneceğini karara bağlayabilir.
V. Durumun değişmesi
Madde 331 - Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine
nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır. 68
VI. Geçici önlemler
1. Genel olarak
Madde 332 - Nafaka davası açılınca hâkim, davacının istemi
üzerine dava süresince gerekli olan önlemleri alır. Soybağı tespit
edilirse, davalının, uygun nafaka miktarını depo etmesine veya geçici olarak ödemesine karar verilebilir. 2. Babalığın tespitinden önce
Madde 333 - Babalık davası ile birlikte nafaka istenir ve hâkim,
babalık olasılığını kuvvetli bulursa, hükümden önce çocuğun ihtiyaçları için uygun bir nafakaya karar verebilir.
VII. Güvence verilmesi
Madde 334 - Ana ve baba nafaka yükümlülüklerini sürekli olarak
ve ısrarla yerine getirmezlerse ya da kaçma hazırlığı içinde bulundukları, mallarını gelişigüzel harcadıkları veya heba ettikleri kabul
edilebilirse hâkim, gelecekteki nafaka yükümlülüklerine ilişkin olarak
uygun bir güvencenin sağlanmasına veya gerektiğinde diğer önlemlerin alınmasına karar verebilir.
Velayet
A. Genel olarak
I. Koşullar
Madde 335 - Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz.
Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar
da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar.
II. Ana ve baba evli ise
Madde 336 - Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti
birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir. Velâyet, ana
ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk
kendisine bırakılan tarafa aittir.
III. Ana ve baba evli değilse
Madde 337 - Ana ve baba evli değilse velâyet anaya aittir. Ana
küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkim,
çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir.
69
IV. Üvey çocuklar
Madde 338 - Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve
ilgi göstermekle yükümlüdürler. Kendi çocuğu üzerinde velâyeti kullanan eşe diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur; durum ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder.
B. Velâyetin kapsamı
I. Genel olarak
Madde 339 - Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda
onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar. Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ana
ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı
tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar. Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terkedemez
ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz. Çocuğun adını ana
ve babası koyar.
II. Eğitim
Madde 340 - Ana ve baba, çocuğu olanaklarına göre eğitirler
ve onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâkî ve toplumsal gelişimini
sağlar ve korurlar. Ana ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel özürlü olanlara, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek ölçüde,
genel ve meslekî bir eğitim sağlarlar.
III. Dinî eğitim
Madde 341 - Çocuğun dinî eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir. Ana ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her
türlü sözleşme geçersizdir. Ergin, dinini seçmekte özgürdür.
IV. Çocuğun temsil edilmesi
Madde 342 - Ana ve baba, velâyetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler. İyiniyetli üçüncü kişiler,
eşlerden her birinin diğerinin rızasıyla işlem yaptığını varsayabilirler.
Vesayet makamlarının iznine bağlı hususlar dışında kısıtlıların temsiline ilişkin hükümler velâyetteki temsilde de uygulanır.
V. Çocuğun fiil ehliyeti
Madde 343 - Velâyet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir. Çocuk, borçlarından ana ve babanın
çocuk malları üzerindeki haklarına bakılmaksızın kendi malvarlığı
ile sorumludur.
70
VI. Çocuğun aileyi temsil etmesi
Madde 344 - Velâyet altındaki çocuk, ayırt etme gücüne sahip
ise ana ve babanın rızasıyla aile adına hukukî işlemler yapabilir; bu
işlemlerden dolayı ana ve baba borç altına girer.
VII. Çocuk ile ana ve baba arasındaki hukukî işlemler
Madde 345 - Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve
babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak
bir hukukî işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hâkimin onayına bağlıdır.
C. Çocuğun korunması
I. Koruma önlemleri
Madde 346 - Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü
takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hâkim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır. II. Çocukların yerleştirilmesi
Madde 347 - Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede
bulunur veya çocuk manen terk edilmiş hâlde kalırsa hâkim, çocuğu
ana ve babadan alarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleştirebilir.
Çocuğun aile içinde kalması ailenin huzurunu onlardan katlanmaları
beklenemeyecek derecede bozuyorsa ve durumun gereklerine göre
başka çare de kalmamışsa, ana ve baba veya çocuğun istemi üzerine hâkim aynı önlemleri alabilir. Ana ve baba ile çocuğun ödeme
gücü yoksa bu önlemlerin gerektirdiği giderler Devletçe karşılanır.
Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.
III. Velâyetin kaldırılması
1. Genel olarak
Madde 348 - Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden
sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hâllerde velâyetin kaldırılmasına karar verir:
1. Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği
gibi yerine getirememesi.
2. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona
karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.
71
Velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi
atanır. Kararda aksi belirtilmedikçe, velâyetin kaldırılması mevcut ve
doğacak bütün çocukları kapsar.
2. Ana veya babanın yeniden evlenmesi hâlinde
Madde 349 - Velâyete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velâyetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati
gerektirdiğinde velâyet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velâyet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir.
3. Velâyetin kaldırılması hâlinde ana ve babanın yükümlülükleri
Madde 350 - Velâyetin kaldırılması hâlinde ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder. Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu giderler
Devletçe karşılanır. Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.
IV. Durumun değişmesi
Madde 351 - Durumun değişmesi hâlinde, çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni koşullara uydurulması gerekir. Velâyetin
kaldırılmasını gerektiren sebep ortadan kalkmışsa hâkim, re'sen ya
da ana veya babanın istemi üzerine velâyeti geri verir. Çocuk Malları
A. Yönetim
I. Genel olarak
Madde 352 - Ana ve baba, velâyetleri devam ettiği sürece çocuğun mallarını yönetme hakkına sahip ve bununla yükümlüdürler;
kural olarak hesap ve güvence vermezler. Ana ve babanın yükümlülüklerini yerine getirmedikleri durumlarda hâkim müdahale eder.
II. Evlilik sona erince
Madde 353 - Evlilik sona erince velâyet kendisinde kalan eş,
hâkime çocuğun malvarlığının dökümünü gösteren bir defter vermek ve bu malvarlığında veya yapılan yatırımlarda gerçekleşen
önemli değişiklikleri bildirmek zorundadır.
B. Kullanma hakkı
Madde 354 - Ana ve baba, kusurları sebebiyle velâyetleri kaldırılmadıkça, çocuğun mallarını kullanabilirler.
72
C. Gelirlerin sarfı
Madde 355 - Ana ve baba, çocuk mallarının gelirlerini öncelikle
çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi için; hakkaniyete uyduğu
ölçüde de aile ihtiyaçlarını karşılamak üzere sarfedebilirler. Gelir
fazlası, çocuk mallarına katılır.
D. Çocuk mallarının kısmen sarfı
Madde 356 - Olağan ihtiyaçlar gerektirdiği ölçüde sermaye biçiminde ödemeler, tazminatlar ve benzeri edimler çocuğun bakımı
için kısmen kullanılabilir. Çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi
için zorunluluk varsa hâkim, ana ve babaya belirlediği miktarlarda
çocuğun diğer mallarına da başvurma yetkisini tanıyabilir.
E. Çocuğun serbest malları
I. Kazandırmalar
Madde 357 - Ana ve baba, faiz getiren yatırım veya tasarruf
hesabı açılmak üzere ya da açıkça ana ve babanın kullanmaması
koşuluyla çocuğa yapılan kazandırmaların gelirlerini kendi menfaatlerine sarfedemezler. Kazandırmada bulunan kişi, kazandırma sırasında açıkça aksini öngörmedikçe, ana ve baba bunlar üzerinde
yönetim hakkına sahiptir.
II. Saklı pay
Madde 358 - Ölüme bağlı tasarruf yoluyla çocuğun saklı payı
ana ve babanın yönetimi dışında bırakılabilir. Mirasbırakan yönetimi
bir üçüncü kişiye bırakmışsa, tasarrufunda bu kişinin belirli zamanlarda sulh hâkimine hesap vermesini öngörebilir.
III. Meslek veya sanat için verilen mal ve kişisel kazanç
Madde 359 - Ana ve baba tarafından bir meslek veya sanat ile
uğraşması için çocuğa kendi malından verilen kısmın veya kendi
kişisel kazancının yönetimi ve bunlardan yararlanma hakkı çocuğa
aittir. Çocuğun evde ana ve babasıyla birlikte yaşaması hâlinde, ana
ve baba ondan kendisinin bakımı için uygun bir katkıda bulunmasını
isteyebilirler. F. Çocuk mallarının korunması
I. Önlemler
Madde 360 - Ana ve baba, çocuğun mallarını yönetmekte her
ne sebeple olursa olsun yeterince özen göstermezlerse hâkim, mal-
73
ların korunması için uygun önlemleri alır. Hâkim, özellikle malların
yönetimi konusunda talimat verebilir; belirli zamanlarda verilen bilgi
ve hesabı yeterli görmezse, malların tevdi edilmesine veya güvence
gösterilmesine karar verebilir.
II. Yönetimin ana ve babadan alınması
Madde 361 - Çocuğun mallarının tehlikeye düşmesi başka bir
şekilde önlenemiyorsa hâkim, yönetimin bir kayyıma devredilmesine
karar verebilir. Çocuğun, yönetimi ana ve babaya ait olmayan malları tehlikeye düştüğünde hâkim, aynı önlemlerin alınmasını kararlaştırabilir. Çocuk mallarının gelirlerinin veya bu mallardan ayrılmış
belirli miktarların kanuna uygun şekilde sarfedileceğinden kuşku duyulursa hâkim, bunların da yönetimini bir kayyıma bırakabilir.
G. Yönetimin sona ermesi
I. Malların devri
Madde 362 - Ana ve baba, velâyetleri veya yönetim hakları sona
erince, çocuğun mallarını, hesabıyla birlikte ergin çocuğa, vasisine
veya kayyıma devrederler.
II. Ana ve babanın sorumluluğu
Madde 363 - Ana ve baba, çocuk mallarının geri verilmesinde
vekil gibi sorumludurlar. Dürüstlük kuralına uygun olarak başkasına
devrettikleri malların yerine sadece aldıkları karşılığı geri vermekle
yükümlüdürler. Kanuna uygun olarak çocuk veya aile için yaptıkları
harcamalardan dolayı tazminatla yükümlü tutulmazlar.
Nafaka Yükümlülüğü
A. Nafaka yükümlüleri
Madde 364 - Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle
yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.
B. Dava hakkı
Madde 365 - Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır. Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın malî gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir. Nafakanın,
74
yükümlülerin bir veya bir kaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa
hâkim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir.
Dava, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmî veya kamuya yararlı kurumlar tarafından da açılabilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini
karara bağlayabilir. Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri
mahkemesidir.
C. Korunmaya muhtaç kişiler
Madde 366 - Korunmaya muhtaç kişilerin bakımı, bununla yükümlü kurumlar tarafından sağlanır. Bu kurumlar, yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü hısımlardan isteyebilirler.
Ev Düzeni
A. Koşulları
Madde 367 - Aile hâlinde yaşayan birden çok kimsenin oluşturduğu topluluğun kanuna, sözleşmeye veya örfe göre belirlenen bir
ev başkanı varsa, evi yönetme yetkisi ona ait olur. Evi yönetme yetkisi, kan veya kayın hısımlığı, işçilik, çıraklık veya benzeri sebeplerle
ya da koruma ve gözetme ilişkisi içinde ev halkı olarak bir arada
yaşayanların hepsini kapsar.
B. Hükümleri
I. Ev düzeni ve gözetim
Madde 368 - Birlikte yaşayan kimseler evin düzenine tâbidir. Bu
düzenin kuruluşunda ev halkından her birinin yararı adil biçimde gözetilir. Ev halkının her biri, özellikle öğrenimi, eğitimi, dinî inançları, meslek ve sanatı için gerekli özgürlükten yararlanır. Ev başkanı,
birlikte yaşayanların evdeki eşyasını özenle korumak ve güvenlik
altında bulundurmakla yükümlüdür.
II. Sorumluluk
Madde 369 - Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının,
akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim
altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi
zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe
sorumludur.
75
Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Zorunluluk
hâlinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister.
III. Altsoyun denkleştirme alacağı
1. Koşulları
Madde 370 - Ana ve baba veya büyük ana ve baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini ya da gelirlerini aileye özgüleyen ergin altsoylar, buna karşılık uygun bir bedel isteyebilirler. Uyuşmazlık hâlinde
hâkim, bedelin miktarı, güvence altına alınması ve ödeme şekli hakkında karar verir.
2. İstenmesi
Madde 371 - Altsoy, bu bedeli borçlunun ölümü hâlinde isteyebilir. Alacaklı, bu alacağını borçlunun sağlığında, birlikte yaşamanın
sona ermesi veya işletmenin el değiştirmesi, borçluya karşı icra takibi yapılması veya onun iflâsı hâllerinde de isteyebilir. Bu alacak zamanaşımına uğramaz. Fakat en geç borçlunun terekesinin taksimi
anına kadar istenebilir.
Aile Malları
A. Aile vakfı
Madde 372 - Aile bireylerinin eğitim ve öğrenimleri, donanım ve
desteklenmeleri ve bunlara benzer amaçların gerektirdiği harcamaların yapılması için kişiler hukuku ve miras hukuku hükümleri uyarınca aile vakfı kurulabilir. Bir malın veya hakkın başkalarına geçmemek üzere aynı soydan gelenlere kuşaktan kuşağa kalacak şekilde
özgülenmesi yasaktır. Böyle bir özgülenme, vakıf kurma yoluyla da
yapılamaz.
B. Aile malları ortaklığı
I. Oluşumu
1. Koşulları
Madde 373 - Hısımlar, kendilerine geçen mirasın tamamı veya
bir bölümüyle ya da ortaya başka mallar koymak suretiyle aralarında
bir aile malları ortaklığı kurabilirler.
2. Şekil
Madde 374 - Aile malları ortaklığı sözleşmesinin resmî şekilde
yapılması ve bütün ortakların veya temsilcilerinin imzalarını taşıması gerekir.
76
II. Süre
Madde 375 - Aile malları ortaklığı, belirli veya belirsiz süre için
kurulabilir. Süre belirlenmediği takdirde ortaklardan her biri, altı ay
önceden bildirmek koşuluyla ortaklıktan çıkabilir. Bu bildirim, tarımsal işletme ile ilgili bir ortaklıkta, ancak ürünlerin yetiştiği yere göre
olağan hasat mevsiminin sonu için geçerlidir.
III. Hükmü
1. Elbirliği ile işletme
Madde 376 - Aile malları ortaklığı, ortakları elbirliği ile iktisadî
faaliyette bulunmak üzere birleştirir. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça,
ortaklardan her biri eşit hakka sahiptir. Ortaklar, ortaklık devam ettiği
sürece paylarını isteyemeyecekleri gibi, bu payları üzerinde tasarruf
işlemleri de yapamazlar.
2. Yönetim ve temsil
a. Genel olarak
Madde 377 - Aile malları ortaklığı, tüm ortakların elbirliği ile yönetilir. Ortaklardan her biri, olağan yönetim işlerini diğer ortakların
katılmasına gerek olmaksızın yapabilir.
b. Yöneticinin yetkisi
Madde 378 - Ortaklar, içlerinden birini ortaklığa yönetici olarak
atayabilirler. Yönetici, ortaklığı yönetir ve ortaklıkla ilgili işlemlerde
onu temsil eder. Ortaklığı kimin temsil edeceği ticaret siciline kaydedilmiş olmadıkça diğer ortakların temsil yetkisi bulunmadığı iyiniyetli
üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
3. Ortak mallar ve kişisel mallar
Madde 379 - Ortaklar, ortaklığa giren malların elbirliği hâlinde
malikidirler. Ortaklar, ortaklığın borçlarından müteselsil olarak sorumludurlar. Ortakların, ortaklık dışında bıraktıkları mallar ile aksi
kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklığın devamı sırasında miras yoluyla veya herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla edindikleri
mallar, onların kişisel mallarıdır.
IV. Ortaklığın sona ermesi
1. Sebepleri
Madde 380 - Aşağıdaki hâllerde ortaklık sona erer:
1. Bütün ortakların anlaşması veya feshin bildirilmesiyle,
77
2. Ortaklık süresi açıkça veya örtülü olarak uzatılmadığı takdirde
sürenin bitmesiyle,
3. Ortaklardan birinin payının haczedilmesi ve satışının istenmesiyle,
4. Ortaklardan birinin iflâsıyla,
5. Ortaklardan birinin haklı sebebe dayanan istemiyle.
2. Fesih bildirimi, ödemeden aciz, evlenme
Madde 381 - Ortaklardan biri feshi bildirir veya iflâs ederse ya da
bir ortağın haczedilmiş payının satışı istenirse, öteki ortaklar, ayrılan
ortağın veya alacaklılarının haklarını ödeyerek ortaklığı kendi aralarında sürdürebilirler. Evlenen ortak, fesih bildirimine gerek olmaksızın ortaklıktaki hakkının kendisine ödenmesini isteyebilir.
3. Ölüm
Madde 382 - Ortaklardan birinin ölümü hâlinde onun ortaklığa
dâhil olmayan mirasçıları, ancak ölen ortağa düşen payın karşılığının kendilerine ödenmesini isteyebilirler. Ölen ortak mirasçı olarak
altsoyunu bırakmışsa, bunlar öbür ortakların rızası ile onun yerine
ortaklığa girebilirler.
4. Paylaşma kuralları
Madde 383 - Ortaklık mallarının paylaşılması veya ayrılan ortağın payının hesaplanması, ortaklık mallarının paylaşma veya ayrılma zamanındaki değerine ve durumuna göre yapılır. Paylaşma ve
hesaplaşma uygun olmayan bir zamanda istenemez.
V. Kazanç paylı aile malları ortaklığı
1. Konusu
Madde 384 - Ortaklar, aralarında yapacakları sözleşmeyle, yıllık
kazançtan kendilerine belli bir pay verilmesi kaydıyla ortaklığın temsilini ve ortaklığın mallarının işletilmesini içlerinden birine bırakabilirler. Bu pay, anlaşmayla belirlenmemişse, ortaklık mallarının uygun
derecede uzun bir dönemdeki kazancın ortalama miktarı ile işleten
ortağın çalışması ve yaptığı harcama göz önünde tutularak adil bir
biçimde belirlenir.
2. Özel sona erdirme sebepleri
Madde 385 - İşletme ve temsili üzerine alan ortak, malları gere-
78
ği gibi işletmediği veya yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde,
ortakların ortaklığın feshini isteme hakları vardır. Ortaklardan birinin,
haklı sebeplere dayanarak istemde bulunması üzerine hâkim, mirastaki paylaşma kurallarını göz önünde bulundurarak, bu ortağın
işletme ve temsili üzerine alan ortakla birlikte yönetime ve ortaklık
mallarından yararlanmaya katılmasına karar verebilir. Ortakların elbirliği ile işlettikleri ortaklığa ilişkin kurallar, kazanç paylı aile malları
ortaklığında da uygulanır.
C. Aile yurdu
I. Genel olarak
Madde 386 - Konutlar, tarıma veya sanayiye elverişli taşınmazlar, eklentileriyle birlikte aile yurdu hâline getirilebilir.
II. Kurulması
1. Koşulları
Madde 387 - Aile yurdu hâline getirilecek taşınmazların büyüklüğü, üzerindeki rehin haklarına ve malikin diğer mallarına bakılmaksızın, bir ailenin normal geçimine ve barınmasına yetecek ölçüden
fazla olamaz. Mahkemece haklı sebeplere dayanılarak geçici bir
istisna kabul edilmiş olmadıkça malikin, taşınmazı veya üzerindeki
tesisi kendisinin işletmesi ya da konutta oturması zorunludur.
2. Usul ve şekil
a. İlân
Madde 388 - Alacaklılar ve aile yurdu kurulması yüzünden haklarının zedelenmesi ihtimali bulunan kişiler, kuruluştan önce mahkemece yapılan ilânla itirazlarını iki ay içinde bildirmeye çağrılırlar.
Durum, alacakları taşınmaz rehniyle güvenceye bağlanmış olanlara
ve hacizli alacaklılara ayrıca bildirilir.
b. Üçüncü kişilerin haklarının korunması
Madde 389 - Aile yurdu hâline getirilecek taşınmazda yurt olabilmesi için gerekli koşullar bulunur ve yurdun kurulmasına üçüncü
kişiler itiraz etmez veya itirazın haksız olduğu anlaşılırsa, mahkeme
kuruluşa izin verir.
Süresi içinde itiraz eden alacaklıların ilgilerinin kesildiği ispat
edilmedikçe veya taşınmaz üzerinde bulunan rehin ve hacizler kaldırılmadıkça, aile yurdu kurulmasına izin verilemez. Borç, itiraz eden
79
veya rehinli alacaklı lehine vadeye bağlı olsa bile, aile yurdu kurmak
isteyen borçlu hemen ödemede bulunabilir.
c. Tapu kütüğüne şerh verilmesi
Madde 390 - Bir taşınmazın aile yurdu hâline getirilmesi, ancak
izne ilişkin mahkeme kararının o taşınmazın tapu kütüğüne şerh verilmesiyle mümkün olur; bu husus mahkemece ilân edilir.
III. Sonuçları
1. Tasarruf hakkının sınırlanması
Madde 391 - Aile yurdu hâline getirilen taşınmazlar devrolunamaz, rehnedilemez ve kiraya verilemez. Aile yurdu ve eklentileri
hakkında, mahkeme eliyle yönetim hâli saklı kalmak kaydıyla, cebrî
icra yoluna başvurulamaz.
2. Kan hısımlarının aile yurduna alınması
Madde 392 - Malikin, yoksulluğu sebebiyle aile yurduna alınmaya muhtaç bulunan ve kabullerine engel olacak durumları olmayan
üstsoyunu, altsoyunu ve kardeşlerini yurda kabul etmesine mahkemece karar verilebilir.
3. Malikin ödemede acze düşmesi
Madde 393 - Malik borçlarını ödemede acze düşerse, aile yurdunu yönetmek üzere mahkemece bir yönetici atanır. Yönetici, yurdu
amacına ve alacaklıların menfaatlerine uygun biçimde yönetir. Alacaklılar, haklarını aciz belgelerindeki tarih ve iflâstaki sıraya göre
alırlar.
IV. Sona ermesi
1. Malikin ölümü hâlinde
Madde 394 - Malikin ölümünden sonra aile yurdunun devam
edebilmesi, taşınmazın mirasçılara yurt olarak geçmesine ilişkin bir
ölüme bağlı tasarrufun yapılmış olmasına bağlıdır. Böyle bir tasarruf
yoksa malik ölünce tapu kütüğündeki yurda ilişkin şerh silinir.
2. Malikin sağlığında
Madde 395 - Malik sağlığında yurda son verebilir. Bunun için
malik, tapu kütüğündeki kaydı sildirmek üzere bir dilekçeyle mahkemeye başvurur; bu istem mahkemece ilân olunur. İlân tarihinden
başlayarak iki ay içinde bir itiraz yapılmaz veya yapılan itirazın haksızlığı anlaşılırsa, mahkeme kütükteki kaydın silinmesine izin verir.
80
Vesayeti Gerektiren Haller
A. Küçüklük
Madde 404 - Velâyet altında bulunmayan her küçük vesayet
altına alınır. Görevlerini yaparlarken vesayeti gerektiren böyle bir
hâlin varlığını öğrenen nüfus memurları, idarî makamlar, noterler ve
mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek
zorundadırlar.
B. Kısıtlama
I. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı
Madde 405 - Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini
göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım
gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin
kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve
mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek
zorundadırlar. II. Savurganlık, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı,
kötü yaşama tarzı, kötü yönetim
Madde 406 - Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle
kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine
yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan
ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.
III. Özgürlüğü bağlayıcı ceza
Madde 407 - Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir
cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır. Cezayı yerine getirmekle
görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına
bildirmekle yükümlüdür.
IV. İstek üzerine
Madde 408 - Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her
ergin kısıtlanmasını isteyebilir.
Yetki
A. Vesayet işlerinde yetki
Madde 411 - Vesayet işlerinde yetki küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerine aittir.
81
B. Yerleşim yerinin değişmesi
Madde 412 - Vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişi yerleşim yerini değiştiremez. Yerleşim yerinin değişmesi
hâlinde yetki, yeni vesayet dairelerine geçer. Bu takdirde kısıtlama
yeni yerleşim yerinde ilân olunur. Vasinin Atanması
I. Genel olarak
Madde 413 - Vesayet makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte
olan bir ergini vasi olarak atar. Gereken durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca
ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir. Rızaları
bulunmadıkça birden çok kimse vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemez.
II. Eşin ve hısımların önceliği
Madde 414 - Haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı,
vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve
atar. Bu atamada yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz
önünde tutulur.
Vesayetin Sona Ermesi
A. Küçüklerde
Madde 470 - Küçük üzerindeki vesayet, onun ergin olmasıyla
kendiliğinden sona erer. Erginliğe mahkemece karar verilmiş ise,
mahkeme aynı zamanda küçüğün hangi tarihte ergin olacağını tespit ve ilân eder.
B. Hükümlülerde
Madde 471 - Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûmiyet sebebiyle
kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet, hapis hâlinin sona ermesiyle
kendiliğinden ortadan kalkar.
C. Diğer kısıtlılarda
I. Kaldırılması
Madde 472 - Diğer kısıtlılar üzerindeki vesayet, yetkili vesayet
makamının kararıyla sona erer. Vesayeti gerektiren sebebin ortadan
kalkması üzerine vesayet makamı vesayetin sona ermesine karar
82
verir. Kısıtlı ve ilgililerden her biri, vesayetin kaldırılması isteminde
bulunabilir.
II. Usulü
1. İlân
Madde 473 - Kısıtlama ilân edilmişse, kaldırılması da ilân olunur.
Fiil ehliyetinin yeniden kazanılması, ilânın yapılmasına bağlı değildir.
2. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığında
Madde 474 - Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı yüzünden kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılmasına, ancak kısıtlama
sebebinin ortadan kalkmış olduğunun resmî sağlık kurulu raporu ile
belirlenmesi hâlinde karar verilebilir.
3. Savurganlık, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı,
kötü yaşama tarzı, kötü yönetimde
Madde 475 - Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle
kısıtlanmış olan kişinin vesayetin kaldırılmasını isteyebilmesi, en az
bir yıldan beri vesayet altına alınmasını gerektiren sebeple ilgili olarak bir şikâyete meydan vermemiş olmasına bağlıdır. 4. İstek üzerine kısıtlamada
Madde 476 - Kendi isteğiyle kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılması, kısıtlamayı gerektiren sebebin ortadan kalkmasına bağlıdır.
Vasilik Görevinin Sona Ermesi
A. Fiil ehliyetinin yitirilmesi ve ölüm
Madde 479 - Vasilik görevi, vasinin fiil ehliyetini yitirmesi veya
ölümüyle sona erer.
B. Sürenin sona ermesi ve uzatılmaması
I. Sürenin dolması
Madde 480 - Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.
II. Engelin veya kaçınma sebebinin ortaya çıkması
Madde 481 - Vasi, vasiliğe engel bir sebebin ortaya çıkması
83
hâlinde görevinden çekilmek zorundadır. Vasi, bir kaçınma sebebi
ortaya çıktığı takdirde sürenin bitiminden önce görevinden alınmasını isteyebilir; ancak, önemli sebeplerin varlığı hâlinde görevine devam etmek zorundadır.
III. Göreve devam zorunluluğu
Madde 482 - Görevi sona eren vasi, yenisi göreve başlayıncaya
kadar zorunlu işleri yapmakla yükümlüdür.
Miras Hukuku
A. Kan hısımları
I. Altsoy
Madde 495 - Mirasbırakanın birinci derece mirasçıları, onun altsoyudur. Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar. Mirasbırakandan önce
ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi
altsoyları alır.
II. Ana ve baba
Madde 496 - Altsoyu bulunmayan mirasbırakanın mirasçıları,
ana ve babasıdır. Bunlar eşit olarak mirasçıdırlar. Mirasbırakandan
önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini, her derecede halefiyet
yoluyla kendi altsoyları alır. Bir tarafta hiç mirasçı bulunmadığı takdirde, bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır.
III. Büyük ana ve büyük baba
Madde 497 - Altsoyu, ana ve babası ve onların altsoyu bulunmayan mirasbırakanın mirasçıları, büyük ana ve büyük babalarıdır.
Bunlar, eşit olarak mirasçıdırlar. Mirasbırakandan önce ölmüş olan
büyük ana ve büyük babaların yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır. Ana veya baba tarafından olan büyük ana
ve büyük babalardan biri altsoyu bulunmaksızın mirasbırakandan
önce ölmüşse, ona düşen pay aynı taraftaki mirasçılara kalır.
Ana veya baba tarafından olan büyük ana ve büyük babaların
ikisi de altsoyları bulunmaksızın mirasbırakandan önce ölmüşlerse,
bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır. Sağ kalan eş varsa, büyük ana ve büyük babalardan birinin mirasbırakandan önce ölmüş
olması hâlinde, payı kendi çocuğuna; çocuğu yoksa o taraftaki büyük ana ve büyük babaya; bir taraftaki büyük ana ve büyük babanın
her ikisinin de ölmüş olmaları hâlinde onların payları diğer tarafa
geçer.
84
IV. Evlilik dışı hısımlar
Madde 498 - Evlilik dışında doğmuş ve soybağı, tanıma veya
hâkim hükmüyle kurulmuş olanlar, baba yönünden evlilik içi hısımlar
gibi mirasçı olurlar.
B. Sağ kalan eş
Madde 499 - Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu zümreye göre mirasbırakana aşağıdaki oranlarda mirasçı olur:
1. Mirasbırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte
biri,
2. Mirasbırakanın ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı
olursa, mirasın yarısı,
3. Mirasbırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte üçü, bunlar da yoksa
mirasın tamamı eşe kalır.
C. Evlâtlık
Madde 500 - Evlâtlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlâtlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder.
Evlât edinen ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar.
Tasarruf Özgürlüğü
A. Tasarruf edilebilir kısım
I. Kapsamı
Madde 505 - (Değişik birinci fıkra: 4/5/2007-5650/1 md.) Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan,
mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta
bulunabilir. Bu mirasçılardan hiç biri yoksa mirasbırakan mirasının
tamamında tasarruf edebilir.
II. Saklı pay
Madde 506 - Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir:
1. Altsoy için yasal miras payının yarısı,
2. Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
3. (Mülga: 4/5/2007-5650/2 md.)
4. Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte
mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde
yasal miras payının dörtte üçü.
85
KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ
KOMİSYONU KANUNU
Amaç
Madde 1 - (1) Bu Kanunun amacı, kadın haklarının korunması ve
geliştirilmesi, kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik olarak ülkemizde ve uluslararası alandaki gelişmeleri izlemek, bu gelişmeler
konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmek, kendisine
esas veya tali olarak havale edilen işleri görüşmek, istenildiğinde
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun tasarı ve teklifleriyle kanun hükmünde kararnameler hakkında ihtisas komisyonlarına
görüş sunmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunun kuruluş, görev, yetki, çalışma usul ve
esaslarını düzenlemektir.
Komisyonun görevleri
Madde 3 - (1) Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun görevleri
şunlardır:
a) Kendisi esas veya tali olarak havale edilen işleri görüşmek,
Başkanlığın talebi üzerine ya da istenildiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan kanun tasarı ve teklifleri ile kanun
hükmünde kararnamelerin kadın erkek eşitliği konusunda T.C. Anayasasına, uluslararası gelişmelere ve yükümlülüklere uygunluğunu
inceleyerek ihtisas komisyonlarına görüş sunmak.
b) Her yasama yılının sonunda Türkiye’deki kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik gelişmelere ve Komisyonun o yılki faaliyetlerine ilişkin bir değerlendirme raporu hazırlamak ve bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmak.
c) Kadın hakları ile kadın erkek eşitliğini sağlamaya yönelik olarak diğer ülkelerdeki ve uluslararası kuruluşlardaki gelişmeleri takip etmek, gerektiğinde yurt dışında incelemelerde bulunmak ve bu
gelişmeler konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmek.
ç) Kadın erkek eşitliği konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına ilişkin gerekli bilgi ve dokümanları temin etmek.
d) Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların
kadın erkek eşitliği ve kadın hakları konusundaki hükümleri ile T.C.
Anayasası ve diğer ulusal mevzuat arasında uyum sağlamak için
yapılması gereken değişiklikleri ve düzenlemeleri belirlemek.
e) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca havale edilen ka-
86
dın erkek eşitliğinin ihlaline ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığa
dair iddialar ile ilgili başvuruları incelemek ve gerekli gördüğü hallerde ilgili mercilere iletmek.
f) Kadın erkek eşitliği konusunda kamuyu bilgilendirici etkinlikler
yapmak.
AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ,
GÖREV VE YARGILAMA
USULLERİNE DAİR KANUN
Amaç ve kapsam
Madde 1 - Bu Kanunun amacı, aile mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usullerini düzenlemektir. Bu Kanun, aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulan aile mahkemelerine
dair hükümleri kapsar.
Aile mahkemelerinin görevleri
Madde 4 - Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler:
1. 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun
Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 3.12.2001 tarihli ve
4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler,
2. 20.5.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve
Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı
mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi,
3. Kanunlarla verilen diğer görevler.
Koruyucu, eğitici ve sosyal önlemler
Madde 6 - Aile mahkemesi, diğer kanunlardaki hükümler saklı
kalmak üzere görev alanına giren konularda:
1. Yetişkinler hakkında;
a) Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri konusunda eşleri uyararak, gerektiğinde uzlaştırmaya,
b) Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden
doğan malî yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin gerekli önlemleri almaya,
c) Resmî veya özel sağlık veya sosyal hizmet kurumlarına, huzur
evlerine veya benzeri yerlere yerleştirmeye,
d) Bir meslek edinme kursuna veya uygun görülecek bir eğitim
kurumuna vermeye,
87
2. Küçükler hakkında;
a) Bakım ve gözetime yönelik nafaka yükümlülüğü konusunda
gerekli önlemleri almaya,
b) Bedensel ve zihinsel gaelişmesi tehlikede bulunan veya manen terk edilmiş halde kalan küçüğü, ana ve babadan alarak bir aile
yanına veya resmî ya da özel sağlık kurumuna veya eğitimi güç çocuklara mahsus kuruma yerleştirmeye,
c) Çocuk mallarının yönetimi ve korunmasına ilişkin önlemleri almaya,
d) Genel ve katma bütçeli daireler, mahallî idareler, kamu iktisadî
teşebbüsleri ve bankalar tarafından kurulmuş teşekkül, müessese
veya işletmelere veya benzeri işyerlerine yahut meslek sahibi birinin
yanına yerleştirmeye, karar verebilir.
TÜRK CEZA KANUNU
Ceza Kanununun amacı
Madde 1 - Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini,
kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanunda,
bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.
Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi
Madde 3 - 1. Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla
orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.
2. Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din,
mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik
ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir
kimseye ayrıcalık tanınamaz.
İnsanlığa karşı suçlar
Madde 77 - 1.Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli
olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:
a.Kasten öldürme.
b.Kasten yaralama.
c.İşkence, eziyet veya köleleştirme.
d.Kişi hürriyetinden yoksun kılma.
e.Bilimsel deneylere tabi kılma.
88
f.Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı.
g.Zorla hamile bırakma.
h.Zorla fuhşa sevketme.
2.Birinci fıkranın (a) bendindeki fiilin işlenmesi halinde,fail hakkında sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
3.Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer bentlerde tanımlanan fiillerin işlenmesi halinde ise, sekiz yıldan az olmamak üzere
hapis cezasına hükmolunur. 1. fıkranın (a) (b) bentleri kapsamında
işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
4.Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.
İnsan ticareti
Madde 80 - 1. (Değişik: 6/12/2006 – 5560/3 md.) Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak ya
da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı,
cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak
veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri ülkeye sokan,
ülke dışına çıkaran, tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere
götüren veya sevk eden ya da barındıran kimseye sekiz yıldan oniki
yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.
2. Birinci fıkrada belirtilen amaçlarla girişilen ve suçu oluşturan
fiiller var olduğu takdirde, mağdurun rızası geçersizdir.
3. Onsekiz yaşını doldurmamış olanların birinci fıkrada belirtilen
maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere
götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmaları hallerinde
suça ait araç fiillerden hiçbirine başvurulmuş olmasa da faile birinci
fıkrada belirtilen cezalar verilir.
4. Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
Kasten öldürme
Madde 81 - (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis
cezası ile cezalandırılır.
Nitelikli haller
Madde 82 - Kasten öldürme suçunun;
a.Tasarlayarak,
b.Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
c.Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nük-
89
leer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d.Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,
e.Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f.Gebe olduğu bilinen kadına karşı,
g.Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
h.Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
i.(Ek: 29/6/2005 – 5377/9 md.) Bir suçu işleyememekten dolayı
duyduğu infialle,
j.Kan gütme saikiyle,
k.Töre saikiyle
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile
cezalandırılır.
Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi
Madde 83 - (1) Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı
gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden
sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren
yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.
(2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;
a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün
bulunması,
b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,
Gerekir.
(3) Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine
onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş
yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de
yapılmayabilir.
İntihara yönlendirme
Madde 84 - (1) Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına
herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
90
(2) İntiharın gerçekleşmesi durumunda, kişi dört yıldan on yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Başkalarını intihara alenen teşvik eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Mülga ikinci cümle:
29/6/2005 – 5377/10 md.)
(4) İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir
veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar.
Taksirle öldürme
Madde 85 - (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki
yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla
kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına
neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
Kasten yaralama
Madde 86 - (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin
kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek
ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan
bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak
suretiyle,
e) Silahla,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
Madde 87 - 1. Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
91
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce
doğmasına, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir
kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç
yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
2. Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a)İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b)Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c)Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d)Yüzünün sürekli değişikliğine,
e)Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki
kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş
yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
3. (Değişik: 6/12/2006 – 5560/4 md.) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki
maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
4. Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla
kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi
Madde 88 - Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin
koşullar göz önünde bulundurulur.
Taksirle yaralama
Madde 89 - 1. Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç
aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
2. Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a)Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
92
b)Vücudunda kemik kırılmasına,
c)Konuşmasında sürekli zorluğa,
d)Yüzünde sabit ize,
e)Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
f)Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.
3. Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a)İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b)Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c)Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d)Yüzünün sürekli değişikliğine,
e)Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
4. Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde,
altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
5. (Değişik: 6/12/2006 – 5560/5 md.) Taksirle yaralama suçunun
soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci
fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.
İşkence
Madde 94 - 1. Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve
bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade
yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları
gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.
2. Suçun;
a)Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b)Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,
İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
3. Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on
yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
4. Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi
gibi cezalandırılır.
5. Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz. 93
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence
Madde 95 - 1. İşkence fiilleri, mağdurun;
a)Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b)Konuşmasında sürekli zorluğa,
c)Yüzünde sabit ize,
d)Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e)Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce
doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı
oranında artırılır.
2. İşkence fiilleri, mağdurun;
a)İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b)Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c)Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d)Yüzünün sürekli değişikliğine,
e)Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir
kat artırılır.
3. İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
4. İşkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Eziyet
Madde 96 - 1. Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur.
2. Yukarıdaki fıkra kapsamına giren fiillerin;
a)Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b)Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe karşı,
İşlenmesi halinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur.
Terk
Madde 97 - (1) Yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yüküm-
94
lülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline terk eden kişi, üç
aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Terk dolayısıyla mağdur bir hastalığa yakalanmış, yaralanmış
veya ölmüşse, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre
cezaya hükmolunur.
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi
Madde 98 - (1) Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya
da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda
olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya
da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar
hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi
dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur.
Çocuk düşürtme
Madde 99 - 1. Rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten
kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2. Tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde, rızaya dayalı olsa bile,
gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten
kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu durumda, çocuğunun düşürtülmesine rıza gösteren kadın hakkında bir
yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
3. Birinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi altı yıldan oniki
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
4. İkinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi üç yıldan altı yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden
olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
5. Rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftayı doldurmamış
olan bir kadının çocuğunun yetkili olmayan bir kişi tarafından düşürtülmesi halinde; iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan diğer fiiller yetkili olmayan bir
kişi tarafından işlendiği takdirde, bu fıkralara göre verilecek ceza,
yarı oranında artırılarak hükmolunur.
6. Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde,
95
süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak, bunun için gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi
gerekir.
Çocuk düşürme
Madde 100 - Gebelik süresi on haftadan fazla olan kadının çocuğunu isteyerek düşürmesi halinde, bir yıla kadar hapis veya adlî
para cezasına hükmolunur.
Kısırlaştırma
Madde 101 - 1. Bir erkek veya kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimse, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Fiil, kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kimse tarafından
yapılırsa, ceza üçte bir oranında artırılır.
2. Rızaya dayalı olsa bile, kısırlaştırma fiilinin yetkili olmayan bir
kişi tarafından işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Cinsel saldırı
Madde 102 - 1. Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2. Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle
işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
3. Suçun;
a)Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b)Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye
kullanılmak suretiyle,
c)Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,
d)Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı
oranında artırılır.
4. Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını
sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.
96
5. Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
6. Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Çocukların cinsel istismarı
Madde 103 - 1. Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar
deyiminden;
a)Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş
olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b)Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır.
2. Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması
suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
3. (Değişik: 29/6/2005 – 5377/12 md.) Cinsel istismarın üstsoy,
ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen,
vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve
gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet
ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden
fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
4. Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde,
yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
5. Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca kasten
yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
6. Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına
hükmolunur.
7. Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne
neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
hükmolunur. 97
Reşit olmayanla cinsel ilişki
Madde 104 - 1. Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını
bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, altı
aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2. (İptal: Ana.Mah.nin 23/11/2005 tarihli ve E: 2005/103, K:
2005/89 sayılı kararı ile)
Cinsel taciz
Madde 105 - 1. Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi
hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis
cezasına veya adlî para cezasına hükmolunur.
2. (Değişik: 29/6/2005 – 5377/13 md.) Bu fiiller; hiyerarşi, hizmet
veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki
fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle
mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda
kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz.
Tehdit
Madde 106 - 1. Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise,
mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
2. Tehdidin;
a)Silahla,
b)Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c)Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d)Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur.
3. Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.
98
Şantaj
Madde 107 - 1. Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı
veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da
haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis
ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
2. (Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md.) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar
verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.
Cebir
Madde 108 - 1. Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden
yarısına kadar artırılarak hükmolunur.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
Madde 109 - 1. Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek
veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan
beş yıla kadar hapis cezası verilir.
2. Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile
kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
3. Bu suçun;
a)Silahla,
b)Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c)Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d)Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e)Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f)Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat
artırılır.
4. Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına
neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur.
5. Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara
göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
6. Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama
99
suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Etkin pişmanlık
Madde 110 - Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi,
bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
Madde 111 - Tehdit, şantaj, cebir veya kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat
sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunur.
Eğitim ve öğretimin engellenmesi
Madde 112 - Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı
başka bir davranışla;
a)Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı
olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine,
b)Öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına,
Engel olunması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
Kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi
Madde 113 - Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı
başka bir davranışla, kamu kurumu faaliyetinin yürütülmesine engel
olunması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi
Madde 114 - (1) Bir kimseye karşı;
a) Bir siyasi partiye üye olmaya veya olmamaya, siyasi partinin
faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, siyasi partiden veya siyasi parti yönetimindeki görevinden ayrılmaya,
b) Seçim yoluyla gelinen bir kamu görevine aday olmamaya veya
seçildiği görevden ayrılmaya,
Zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, bir yıldan üç
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
100
(2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir
davranışla bir siyasi partinin faaliyetlerinin engellenmesi halinde, iki
yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme
Madde 115 - (1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini,
siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya
veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan
meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Dini ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının, cebir veya
tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre ceza verilir.
Konut dokunulmazlığının ihlali
Madde 116 - 1. Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine
rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2. (Değişik: 31/3/2005 – 5328/8 md.) Birinci fıkra kapsamına
giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat
olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi
hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis
veya adlî para cezasına hükmolunur.
3. (Değişik: 31/3/2005 – 5328/8 md.) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak
kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
4. Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti
işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali
Madde 117 - 1. Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı
başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlal eden kişiye, mağdurun şikayeti halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para
cezası verilir.
2. Çaresizliğini, kimsesizliğini ve bağlılığını sömürmek suretiyle
kişi veya kişileri ücretsiz olarak veya sağladığı hizmet ile açık bir
şekilde orantısız düşük bir ücretle çalıştıran veya bu durumda bu-
101
lunan kişiyi, insan onuru ile bağdaşmayacak çalışma ve konaklama
koşullarına tabi kılan kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis veya
yüz günden az olmamak üzere adlî para cezası verilir.
3. Yukarıdaki fıkrada belirtilen durumlara düşürmek üzere bir
kimseyi tedarik veya sevk veya bir yerden diğer bir yere nakleden
kişiye de aynı ceza verilir.
4. Cebir veya tehdit kullanarak, işçiyi veya işverenlerini ücretleri
azaltıp çoğaltmaya veya evvelce kabul edilenlerden başka koşullar
altında anlaşmalar kabulüne zorlayan ya da bir işin durmasına, sona
ermesine veya durmanın devamına neden olan kişiye altı aydan üç
yıla kadar hapis cezası verilir.
Ayırımcılık
Madde 122 - Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük,
siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yaparak;
a)Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir
hizmetin icrasını veya hizmetten yararlanılmasını engelleyen veya
kişinin işe alınmasını veya alınmamasını yukarıda sayılan hallerden
birine bağlayan,
b)Besin maddelerini vermeyen veya kamuya arz edilmiş bir hizmeti yapmayı reddeden,
c)Kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen,
Kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para
cezası verilir.
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma
Madde 123 - (1) Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla
bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı
maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde,
mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası
verilir. Hakaret
Madde 125 - (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide
edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (…) (1) veya
sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran
kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin
en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
102
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir
iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup
olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan
kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde
suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır. Özel hayatın gizliliğini ihlal
Madde 134 - 1. Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse,
altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
2. Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden
kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin
basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır. Kişisel verilerin kaydedilmesi
Madde 135 - 1. Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden
kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
2. Kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine;
hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık
durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri
olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
Madde 136 - Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına
veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
103
Yağma
Madde 148 - (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime
veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin
hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline
getirilebilecek bir kâğıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha
etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde
de aynı ceza verilir.
(3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır. Hayâsızca hareketler
Madde 225 - (1) Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik
yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Müstehcenlik
Madde 226 - 1. a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan,
okutan veya dinleten,
b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği
yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen,
okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,
c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya
kiraya arz eden,
d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında,
satışa arz eden, satan veya kiraya veren,
e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,
f) Bu ürünlerin reklamını yapan,
Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
2. Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile
yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla
kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
104
3. Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye
sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç
eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır.
4. Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde
veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı,
ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz
eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan
veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne
kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
5. Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın
yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır.
6. Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
7. Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç
olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve
edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.
Fuhuş
Madde 227 - 1. Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun
fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin
güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine
yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.
2. Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya
da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört
yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen
veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır.
3. (Mülga: 6/12/2006 – 5560/45 md.)
4. Cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.
105
5. Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın
üstsoy, kardeş, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma
ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu
görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
6.Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti
çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
7.Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
8.Fuhşa sürüklenen kişi, tedaviye veya psikolojik terapiye tâbi
tutulabilir.
Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören
Madde 230 - 1.Evli olmasına rağmen, başkasıyla evlenme işlemi
yaptıran kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2.Kendisi evli olmamakla birlikte, evli olduğunu bildiği bir kimse
ile evlilik işlemi yaptıran kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
3.Gerçek kimliğini saklamak suretiyle bir başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
4.Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçlardan dolayı zamanaşımı, evlenmenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye
başlar.
5.Aralarında evlenme olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini
yaptıranlar hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.
Ancak, medeni nikâh yapıldığında kamu davası ve hükmedilen ceza
bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
6. Evlenme akdinin kanuna göre yapılmış olduğunu gösteren
belgeyi görmeden bir evlenme için dinsel tören yapan kimse hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.
Çocuğun soybağını değiştirme
Madde 231 - 1. Bir çocuğun soybağını değiştiren veya gizleyen
kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2. Özen yükümlülüğüne aykırı davranarak, sağlık kurumundaki
bir çocuğun başka bir çocukla karışmasına neden olan kişi, bir yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 106
Kötü muamele
Madde 232 - 1.Aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse, iki aydan bir yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
2.İdaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu terbiye hakkından doğan disiplin
yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası verilir.
Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali
Madde 233 - 1.Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikâyet üzerine, bir
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2.Hamile olduğunu bildiği eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve
kendisinden gebe kalmış bulunduğunu bildiği evli olmayan bir kadını
çaresiz durumda terk eden kimseye, üç aydan bir yıla kadar hapis
cezası verilir.
3.Velayet hakları kaldırılmış olsa da, itiyadi sarhoşluk, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılması ya da onur kırıcı tavır ve
hareketlerin sonucu maddi ve manevi özen noksanlığı nedeniyle çocuklarının ahlak, güvenlik ve sağlığını ağır şekilde tehlikeye sokan
ana veya baba, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması
Madde 234 - 1.Velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dâhil kan hısmının, onaltı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan
kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya
alıkoyması halinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
2.Fiil cebir veya tehdit kullanılarak işlenmiş ya da çocuk henüz
oniki yaşını bitirmemiş ise ceza bir katı oranında artırılır.
3.Kanunî temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden
çocuğu, rızasıyla da olsa, ailesini veya yetkili makamları durumdan
haberdar etmeksizin yanında tutan kişi, şikâyet üzerine, üç aydan
bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Genital muayene
Madde 287 - 1. Yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi ge-
107
nital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında
üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
2. Bulaşıcı hastalıklar dolayısıyla kamu sağlığını korumak amacıyla kanun ve tüzüklerde öngörülen hükümlere uygun olarak yapılan muayeneler açısından yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz.
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNDE SALT
KADIN ÇALIŞANLARA YÖNELİK
ÖZEL DÜZENLEMELER
Yukarıda kısaca belirtilen yasal düzenlemelerin sadece kadın çalışanları ilgilendiren maddeleri aşağıda yer almaktadır:
Yaşlılık Aylığını Hak Etme Koşulları
5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile yaşlılık aylığına ilişkin
yapılan düzenleme
Geçici Madde 205 – (Ek: 25/8/1999 - 4447/26 md.)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; Kadın iştirakçilerden 20, erkek iştirakçilerden 25 fiili hizmet yılını dolduranların istekleri üzerine
emekli aylığı bağlanır.
a) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 2 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 38, erkek ise 43 yaşını, (Ek ibare: 23/5/20024759/5 md.) 23.5.2002 tarihinde;
b) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini dolduranlar ile doldurmaya; 2 tam yıl veya daha az kalan iştirakçilerden
kadın ise 40, erkek ise 44 yaşını,
c) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 2 tam yıldan fazla, 3 tam yıl veya daha
az kalan kadın iştirakçiler 41, 2 tam yıldan fazla, 3 yıl 6 ay veya daha
az kalan erkek iştirakçiler 45 yaşını,
d) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha
az kalan kadın iştirakçiler 42, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya
daha az kalan erkek iştirakçiler 46 yaşını,
e) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 4 tam yıldan fazla, 5 tam yıl veya daha
az kalan kadın iştirakçiler 43, 5 yıldan fazla, 6 yıl 6 ay veya daha az
kalan erkek iştirakçiler 47 yaşını,
f) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hiz-
108
met sürelerini doldurmaya; 5 tam yıldan fazla, 6 tam yıl veya daha
az kalan kadın iştirakçiler 44, 6 yıl 6 aydan fazla, 8 tam yıl veya
daha az kalan erkek iştirakçiler 48 yaşını,
g) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 6 tam yıldan fazla, 7 tam yıl veya daha
az kalan kadın iştirakçiler 45, 8 yıldan fazla, 9 yıl 6 ay veya daha az
kalan erkek iştirakçiler 49 yaşını,
h) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 7 tam yıldan fazla, 8 tam yıl veya daha
az kalan kadın iştirakçiler 46, 9 yıl 6 aydan fazla, 11 tam yıl veya
daha az kalan erkek iştirakçiler 50 yaşını,
i) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 8 tam yıldan fazla, 9 tam yıl veya daha
az kalan kadın iştirakçiler 47, 11 yıldan fazla, 12 yıl 6 ay veya daha
az kalan erkek iştirakçiler 51 yaşını,
j) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 9 tam yıldan fazla, 10 tam yıl veya daha
az kalan kadın iştirakçiler 48, 12 yıl 6 aydan fazla, 14 tam yıl veya
daha az kalan erkek iştirakçiler 52 yaşını,
k) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 10 tam yıldan fazla, 11 tam yıl veya
daha az kalan kadın iştirakçiler 49, 14 yıldan fazla, 15 yıl 6 ay veya
daha az kalan erkek iştirakçiler 53 yaşını,
l) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 11 tam yıldan fazla, 12 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 50, 15 yıl 6 aydan fazla, 17 tam yıl veya daha az kalan
erkek iştirakçiler 54 yaşını,
m) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 12 tam yıldan fazla, 13 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 51, 17 yıldan fazla, 18 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 55 yaşını,
n) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 13 tam yıldan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 52, 18 yıl 6 aydan fazla, 20 tam yıl veya daha az kalan
erkek iştirakçiler 56 yaşını,
o) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 14 tam yıldan fazla, 15 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 53, 20 yıldan fazla, 21 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 57 yaşını,
p) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini dol-
109
durmaya; 15 tam yıldan fazla, 16 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 54, 21 yıl 6 aydan fazla, 22 tam yıl kalan erkek iştirakçiler 58 yaşını, r) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 16 tam yıldan fazla, 17 tam yıl kalan kadın iştirakçiler 55
yaşını,
Doldurmaları ve kadın iştirakçinin 20, erkek iştirakçinin 25 fiilî hizmet süresini tamamlamaları halinde istekleri üzerine emekli aylığı
bağlanır.
(Değişik: 23/5/2002-4759/5 md.) 39 uncu maddenin (e) ve (f)
fıkraları kapsamına girenlere 25 fiilî hizmet yılını ve yukarıdaki yaşları doldurmaları halinde emekli aylığı bağlanır.
(Değişik: 23/5/2002-4759/5 md.) 32 inci madde gereğince fiilî
hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim
yapılır.
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile yaşlılık aylığına ilişkin yapılan düzenleme
Geçici Madde 81 – (Ek: 25/8/1999 - 4447/17 md.)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; A) Bu Kanunun yürürlük
tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı
bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve
daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla
olan erkekler hakkında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
yürürlükte bulunan hükümler uygulanır.
B) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/3 md.) 23.5.2002
tarihinde;
a) (A) bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 18 (dahil)
yıldan fazla olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını
doldurmaları, sigortalılık süresi 23 yıldan (dahil) fazla olan erkekler
25 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5000
gün,
b) Sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla, 18 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 23 yıldan az olan erkekler
25 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları ve en az 5000
gün,
c) Sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla, 17 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 42 yaşını doldurmaları, sigor-
110
talılık süresi 20 yıl (dahil) dan fazla, 21 yıl 6 aydan az olan erkekler
25 yıllık sigortalılık süresini ve 46 yaşını doldurmaları ve en az 5075
gün, d) Sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla, 16 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 43 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 18 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 20 yıldan az olan erkekler
25 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları ve en az 5150
gün,
e) Sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 17 yıl (dahil) dan fazla, 18 yıl 6 aydan az olan erkekler
25 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları ve en az 5225
gün,
f) Sigortalılık süresi 13 (dahil) yıldan fazla, 14 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 17 yıldan az olan erkekler
25 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını doldurmaları ve en az 5300
gün,
g) Sigortalılık süresi 12 (dâhil) yıldan fazla, 13 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 46 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 14 (dâhil) yıldan fazla, 15 yıl 6 aydan az olan erkekler
25 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları ve en az 5375
gün,
h) Sigortalılık süresi 11 (dahil) yıldan fazla, 12 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 12 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 14 yıldan az olan erkekler
25 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları ve en az 5450
gün,
ı) Sigortalılık süresi 10 (dâhil) yıldan fazla, 11 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 11 (dâhil) yıldan fazla, 12 yıl 6 aydan az olan erkekler
25 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları ve en az 5525
gün,
j) Sigortalılık süresi 9 (dahil) yıldan fazla, 10 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını doldurmaları, sigortalılık
süresi 9 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 11 yıldan az olan erkekler 25 yıllık
sigortalılık süresini ve 53 yaşını doldurmaları ve en az 5600 gün,
k) Sigortalılık süresi 8 (dâhil) yıldan fazla, 9 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları, sigortalılık
111
süresi 8 (dâhil) yıldan fazla, 9 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık
sigortalılık süresini ve 54 yaşını doldurmaları ve en az 5675 gün,
l) Sigortalılık süresi 7 (dahil) yıldan fazla, 8 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları, sigortalılık
süresi 6 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 8 yıldan az olan erkekler 25 yıllık
sigortalılık süresini ve 55 yaşını doldurmaları ve en az 5750 gün,
m) Sigortalılık süresi 6 (dâhil) yıldan fazla, 7 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları, sigortalılık
süresi 5 (dâhil) yıldan fazla, 6 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık
sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 5825 gün, n) Sigortalılık süresi 5 (dahil) yıldan fazla, 6 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 53 yaşını doldurmaları, sigortalılık
süresi 3 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 5 yıldan az olan erkekler 25 yıllık
sigortalılık süresini ve 57 yaşını doldurmaları ve en az 5900 gün,
o) Sigortalılık süresi 4 (dâhil) yıldan fazla, 5 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 54 yaşını doldurmaları, sigortalılık
süresi 2 yıl 8 ay 15 (dâhil) günden fazla, 3 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 58 yaşını doldurmaları ve en
az 5975 gün,
p) Sigortalılık süresi 3 (dâhil) yıldan fazla, 4 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 55 yaşını doldurmaları ve en az 5975 gün,
r) Sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 (dâhil) günden fazla, 3 yıldan az
olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları
ve en az 5975 gün,
Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları
şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.
C) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/3 md.) a) 23.5.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını
doldurmuş ve 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi
ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.
b) 23.5.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları;
ba) 24.5.2002 ile 23.5.2005 tarihleri arasında yerine getirenler
kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olmaları,
bb) 24.5.2005 ile 23.5.2008 tarihleri arasında yerine getirenler
kadın ise 54, erkek ise 57 yaşını doldurmuş olmaları,
bc) 24.5.2008 ile 23.5.2011 tarihleri arasında yerine getirenler
kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını doldurmuş olmaları,
bd) 24.5.2011 tarihinden sonra yerine getiren kadınlar 58,
112
24.5.2011 ile 23.5.2014 tarihleri arasında yerine getiren erkekler 59
yaşını doldurmuş olmaları,
be) 24.5.2014 tarihinden sonra yerine getiren erkekler 60 yaşını
doldurmuş olmaları,
Şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.
1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile yaşlılık aylığına ilişkin
yapılan düzenleme
Geçici Madde 10 – (Ek: 25/8/1999 - 4447/39 md)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan
hükümlere göre, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı itibariyle aylık bağlanmasına hak kazananlar ile aylık bağlanmasına hak kazanmalarına iki tam yıl veya daha az kalan sigortalıların, tam veya kısmi yaşlılık aylığı talep hakları saklıdır.
(Yeniden düzenleme: 25/5/2002-4759/7 md.) 23.5.2002 tarihini
takip eden aybaşı itibarıyla, kadın ise 20 tam yıl, erkek ise 25 tam yıl
prim ödemiş olanlar ile prim ödeme sürelerinin dolmasına;
a) 2 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 40 yaşını, erkeklere
44 yaşını,
b) 3 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 41, 3 yıl 6 ay veya daha
az kalan erkeklere 45 yaşını,
c) 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 42
yaşını, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan erkeklere
46 yaşını,
d) 4 tam yıldan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 43
yaşını, 5 tam yıldan fazla, 6 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere
47 yaşını,
e) 5 tam yıldan fazla, 6 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 44
yaşını, 6 yıl 6 aydan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan erkeklere
48 yaşını,
f) 6 tam yıldan fazla, 7 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 45
yaşını, 8 tam yıldan fazla, 9 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere
49 yaşını,
g) 7 tam yıldan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 46
yaşını, 9 yıl 6 aydan fazla, 11 tam yıl veya daha az kalan erkeklere
50 yaşını,
h) 8 tam yıldan fazla, 9 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 47
yaşını, 11 tam yıldan fazla, 12 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere
51 yaşını,
113
ı) 9 tam yıldan fazla, 10 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 48
yaşını, 12 yıl 6 aydan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan erkeklere
52 yaşını, j) 10 tam yıldan fazla, 11 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 49
yaşını, 14 tam yıldan fazla, 15 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere
53 yaşını,
k) 11 tam yıldan fazla, 12 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 50
yaşını, 15 yıl 6 aydan fazla, 17 tam yıl veya daha az kalan erkeklere
54 yaşını,
l) 12 tam yıldan fazla, 13 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 51
yaşını, 17 tam yıldan fazla, 18 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere
55 yaşını,
m) 13 tam yıldan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan kadınlara
52 yaşını, 18 yıl 6 aydan fazla, 20 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 56 yaşını,
n) 14 tam yıldan fazla, 15 tam yıl veya daha az kalan kadınlara
53 yaşını, 20 tam yıldan fazla, 21 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 57 yaşını,
o) 15 tam yıldan fazla, 16 tam yıl veya daha az kalan kadınlara
54 yaşını, 21 yıl 6 aydan fazla veya 22 tam yıl kalan erkeklere 58
yaşını,
p) 16 tam yıldan fazla veya 17 tam yıl kalan kadınlara 55 yaşını,
Doldurmaları, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödemeleri
şartıyla ve talepte bulunmaları halinde, yaşlılık aylığı bağlanır.
Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olanlardan,
15 tam yıl prim ödeme süresi ile kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını
doldurma koşulunu, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden
aybaşından itibaren,
a) 2 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az süre içinde yerine
getiren, kadınlara 51, erkeklere 56 yaşını,
b) 4 tam yıldan fazla, 6 tam yıl veya daha az süre içinde yerine
getiren, kadınlara 52, erkeklere 56 yaşını,
c) 6 tam yıldan fazla, 8 tam yıl veya daha az süre içinde yerine
getiren, kadınlara 53, erkeklere 57 yaşını,
d) 8 tam yıldan fazla, 10 tam yıl veya daha az süre içinde yerine
getiren, kadınlara 54, erkeklere 57 yaşını,
e) 10 tam yıldan fazla süre içinde yerine getiren, kadınlara, 56,
erkeklere 58 yaşını,
Doldurmaları ve talepte bulunmaları halinde, yaşlılık aylığı bağlanır.
114
2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ile yaşlılık aylığına ilişkin yapılan düzenleme
Geçici Madde 2 – (Ek: 25/8/1999 - 4447/22 md.)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; A) 13 yıl ve daha fazla sigortalı bulunanlar en az 15 yıllık sigortalılık süresini doldurmuş ve
en az 3600 gün prim ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından
yararlanabilirler.
B) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/ 4 md.) 23.5.2002
tarihinde;
a) (A) bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 13 yıl
(dâhil) ve daha fazla olanlar kadın ise 40, erkek ise 44 yaşını doldurmuş olmaları,
b) Sigortalılık süresi 12 yıl 3 ay (dahil) dan fazla, 13 yıldan az
olanlar kadın ise 41, erkek ise 45 yaşını doldurmuş olmaları,
c) Sigortalılık süresi 11 yıl 6 (dâhil) aydan fazla, 12 yıl 3 aydan az
olanlar kadın ise 42, erkek ise 46 yaşını doldurmuş olmaları, d) Sigortalılık süresi 10 yıl 9 (dâhil) aydan fazla, 11 yıl 6 aydan az
olanlar kadın ise 43, erkek ise 47 yaşını doldurmuş olmaları,
e) Sigortalılık süresi 10 (dâhil) yıldan fazla, 10 yıl 9 aydan az
olanlar kadın ise 44, erkek ise 48 yaşını doldurmuş olmaları,
f) Sigortalılık süresi 9 yıl 3 (dâhil) aydan fazla, 10 yıldan az olanlar kadın ise 45, erkek ise 49 yaşını doldurmuş olmaları,
g) Sigortalılık süresi 8 yıl 6 (dâhil) aydan fazla, 9 yıl 3 aydan az
olanlar kadın ise 46, erkek ise 50 yaşını doldurmuş olmaları,
h) Sigortalılık süresi 7 yıl 9 (dâhil) aydan fazla, 8 yıl 6 aydan az
olanlar kadın ise 47, erkek ise 51 yaşını doldurmuş olmaları,
ı) Sigortalılık süresi 7 (dâhil) yıldan fazla, 7 yıl 9 aydan az olanlar
kadın ise 48, erkek ise 52 yaşını doldurmuş olmaları,
j) Sigortalılık süresi 6 yıl 3 (dâhil) aydan fazla, 7 yıldan az olanlar
kadın ise 49, erkek ise 53 yaşını doldurmuş olmaları,
k) Sigortalılık süresi 5 yıl 6 (dâhil) aydan fazla, 6 yıl 3 aydan az
olanlar kadın ise 50, erkek ise 54 yaşını doldurmuş olmaları,
l) Sigortalılık süresi 4 yıl 9 (dâhil) aydan fazla, 5 yıl 6 aydan az
olanlar kadın ise 51, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olmaları,
m) Sigortalılık süresi 4 (dâhil) yıldan fazla, 4 yıl 9 aydan az olanlar kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olmaları,
n) Sigortalılık süresi 3 yıl 3 (dâhil) aydan fazla, 4 yıldan az olanlar
kadın ise 53, erkek ise 57 yaşını doldurmuş olmaları,
o) Sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 (dâhil) günden fazla, 3 yıl 3 aydan az olanlar kadın ise 54, erkek ise 58 yaşını doldurmuş olmaları,
115
Ve en az 15 yıllık sigortalılık süresi ile 3600 gün prim ödeme şartlarını yerine getirmeleri halinde yaşlılık aylığından yararlanabilirler.
İş Kazalarının Tanımı
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Madde 13 - İş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız
çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan
zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere
gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.
İş kazasının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;
a) (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk
kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü
içinde,
b) (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi
tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde,
c) (Mülga: 17/4/2008-5754/8 md.)
(Değişik paragraf: 17/4/2008-5754/8 md.) iş kazası ve meslek
hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma
bildirilmesi zorunludur. Bu fıkranın (a) bendinde belirtilen süre, iş
kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi
halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve
kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir. Bu soruşturma sonunda
yazılı olarak bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve olayın iş ka-
116
zası olmadığı anlaşılırsa, Kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe
aykırı bildirimde bulunanlardan, 96 ncı madde hükmüne göre tahsil
edilir. İş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar,
Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Hastalık, Analık, Emzirme ve Evlenme Yardımı Ödeneği
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Hastalık ve analık hali Madde 15 - (Değişik: 17/4/2008-5754/9 md.)
4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalının, iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan ve
iş göremezliğine neden olan rahatsızlıklar, hastalık halidir. 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalı
kadının veya sigortalı erkeğin sigortalı olmayan eşinin, kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alan kadının ya da gelir veya aylık
alan erkeğin sigortalı olmayan eşinin gebeliğinin başladığı tarihten
itibaren doğumdan sonraki ilk sekiz haftalık, çoğul gebelik halinde
ise ilk on haftalık süreye kadar olan gebelik ve analık haliyle ilgili
rahatsızlık ve özürlülük halleri analık hali kabul edilir.
İş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortasından
sağlanan haklar
Madde 16 - (Değişik: 17/4/2008-5754/10 md.)
İş kazası veya meslek hastalığı sigortasından sağlanan haklar
şunlardır:
a) Sigortalıya, geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi.
b) Sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması.
c) İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak
sahiplerine, gelir bağlanması.
d) Gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi.
e) İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı için cenaze
ödeneği verilmesi.
Hastalık ve analık sigortasından sigortalıya hastalık veya analık
hallerine bağlı olarak ortaya çıkan iş göremezlik süresince, günlük
geçici iş göremezlik ödeneği verilir.
117
Analık sigortasından sigortalı kadına veya sigortalı olmayan karısının doğum yapması nedeniyle sigortalı erkeğe, bu Kanunun 4
üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki
sigortalılardan; kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alan
kadına ya da gelir veya aylık alan erkeğin sigortalı olmayan eşine,
her çocuk için yaşaması şartıyla doğum tarihinde geçerli olan ve Kurum Yönetim Kurulunca belirlenip Bakan tarafından onaylanan tarife
üzerinden emzirme ödeneği verilir.
Sigortalı kadına veya sigortalı olmayan eşinin doğum yapması
nedeniyle sigortalı erkeğe emzirme ödeneği verilebilmesi için, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının;
a) (a) bendi kapsamında olanlar için doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün kısa vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş olması,
b) (b) bendi kapsamında olanlar için doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün kısa vadeli sigorta kolları primi yatırılmış ve genel
sağlık sigortası primi dahil prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının
ödenmiş olması, şarttır.
Emzirme ödeneğine hak kazanan sigortalılardan 9 uncu maddeye göre sigortalılığı sona erenlerin, bu tarihten başlamak üzere
üçyüz gün içinde çocukları doğarsa, sigortalı kadın veya eşi analık
sigortası haklarından yararlanacak sigortalı erkek, doğum tarihinden
önceki onbeş ay içinde en az 120 gün prim ödenmiş olması şartıyla
emzirme ödeneğinden yararlandırılır.
Bakıma Muhtaç Durumda Özürlü Çocuğu Bulunan Kadın Sigortalıların Hizmetlerinin Değerlendirilmesi
Yaşlılık sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları
Madde 28 - Yaşlılık sigortasından sigortalıya sağlanan haklar
şunlardır:
a) Yaşlılık aylığı bağlanması.
b) Toptan ödeme yapılması.
(Değişik ikinci fıkra: 17/4/2008-5754/16 md.) İlk defa bu Kanuna
göre sigortalı sayılanlara;
a) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmaları ve en az
9000 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması
şartıyla yaşlılık aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için prim gün sayısı
şartı 7200 gün olarak uygulanır.
b) (a) bendinde belirtilen yaş şartı;
1) 1/1/2036 ilâ 31/12/2037 tarihleri arasında kadın için 59, erkek
için 61,
118
2) 1/1/2038 ilâ 31/12/2039 tarihleri arasında kadın için 60, erkek
için 62,
3) 1/1/2040 ilâ 31/12/2041 tarihleri arasında kadın için 61, erkek
için 63,
4) 1/1/2042 ilâ 31/12/2043 tarihleri arasında kadın için 62, erkek
için 64,
5) 1/1/2044 ilâ 31/12/2045 tarihleri arasında kadın için 63, erkek
için 65,
6) 1/1/2046 ilâ 31/12/2047 tarihleri arasında kadın için 64, erkek
için 65,
7) 1/1/2048 tarihinden itibaren ise kadın ve erkek için 65,
olarak uygulanır. Ancak yaş hadlerinin uygulanmasında (a) bendinde belirtilen prim gün sayısı şartının doldurulduğu tarihte geçerli
olan yaş hadleri esas alınır.
Sigortalılar, ikinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yer alan yaş hadlerine 65 yaşını geçmemek üzere üç yıl eklenmek ve adlarına en
az 5400 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş
olmak şartıyla da yaşlılık aylığından yararlanabilirler. Sigortalı olarak
ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce 25 inci maddenin ikinci
fıkrasına göre malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya
özürü bulunan ve bu nedenle malûllük aylığından yararlanamayan
sigortalılara, en az onbeş yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az
3960 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak
şartıyla yaşlılık aylığı bağlanır. Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek
raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum
Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp oranının;
a) % 50 ilâ % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 16
yıldan beri sigortalı olmaları ve 4320 gün,
b) % 40 ilâ % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 18
yıldan beri sigortalı olmaları ve 4680 gün,
Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla ikinci fıkranın (a) bendindeki yaş şartları aranmaksızın yaşlılık
aylığına hak kazanırlar. Bunlar 94 üncü madde hükümlerine göre
kontrol muayenesine tâbi tutulabilirler.
Bakanlıkça tespit edilen maden işyerlerinin yeraltı işlerinde sürekli veya münavebeli olarak en az 20 yıldan beri çalışan sigortalılar
için ikinci fıkrada belirtilen yaş şartı 55 olarak uygulanır.
119
55 yaşını dolduran ve erken yaşlanmış olduğu tespit edilen sigortalılar, yaş dışındaki diğer şartları taşımaları halinde yaşlılık aylığından yararlanırlar.
(Ek fıkra: 17/4/2008-5754/16 md.) Emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan kadın sigortalılardan başka birinin
sürekli bakımına muhtaç derecede malûl çocuğu bulunanların, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen prim ödeme gün sayılarının dörtte biri, prim ödeme gün sayıları toplamına eklenir ve
eklenen bu süreler emeklilik yaş hadlerinden de indirilir.
(Değişik sekizinci fıkra: 17/4/2008-5754/16 md.) Yukarıdaki
fıkralarda belirtilen yaşlılık aylıklarından yararlanabilmek için, 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalının çalıştığı işten ayrıldıktan, (b) bendinde belirtilen sigortalının sigortalılığa
esas faaliyete son verip vermeyeceğini beyan ettikten sonra yazılı
istekte bulunmaları, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde
belirtilen sigortalıların ise istekleri üzerine yetkili makamdan emekliye sevk onayı alındıktan sonra ilişiklerinin kesilmesi şarttır.
4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sigortalılara yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için ayrıca, yazılı talepte bulunduğu tarih itibarıyla genel sağlık sigortası primi dâhil kendi sigortalılığı nedeniyle prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması
zorunludur. Bu maddenin uygulamasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Ölüm Aylığında Hak Sahipliği ve Yararlanma Koşulları
Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları
Madde 32 - Ölüm sigortasından sağlanan haklar şunlardır:
a) Ölüm aylığı bağlanması.
b) Ölüm toptan ödemesi yapılması.
c) Aylık almakta olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi.
d) Cenaze ödeneği verilmesi.
(Değişik ikinci fıkra: 17/4/2008-5754/20 md.) Ölüm aylığı;
a) En az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en
az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık
ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş,
b) 47 nci maddede yazılı sebeplerle kazaya uğramış, malûllük,
vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya malûllük, va-
120
zife malûllüğü veya yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olup
henüz işlemi tamamlanmamış,
c) Bağlanmış bulunan malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık
aylığı, sigortalı olarak çalışmaya başlamaları sebebiyle kesilmiş, durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanır.
Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların hak sahiplerine aylık bağlanabilmesi için ölen sigortalının genel sağlık sigortası primi dahil kendi sigortalılığından dolayı
prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması veya ödenmesi
şarttır.
Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması
Madde 34 - Ölen sigortalının 33 üncü madde hükümlerine göre
hesaplanacak aylığının;
a) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Dul eşine % 50’si; aylık
bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu Kanunun 5 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun
kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış
olması halinde % 75’i,
b) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan
veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan;
1) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını,
yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya,
2) Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60
oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya,
3) Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının, her birine % 25’i,
c) (b) bendinde belirtilen çocuklardan sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya sonradan bu duruma düşenlerle, ana ve
babaları arasında evlilik bağı bulunmayan veya sigortalının ölümü
tarihinde evlilik bağı bulunmakla beraber ana veya babaları sonradan evlenenler ile kendisinden başka aylık alan hak sahibi bulunmayanların her birine % 50’si,
d) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde
121
etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması
ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak
üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25’i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması
halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam
% 25’i, oranında aylık bağlanır.
Sigortalı tarafından evlât edinilmiş, tanınmış veya soy bağı düzeltilmiş veya babalığı hükme bağlanmış çocukları ile sigortalının
ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan yukarıda
belirtilen esaslara göre yararlanır. Hak sahiplerine bağlanacak aylıkların toplamı sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahiplerinin aylıklarından orantılı olarak
indirimler yapılır.
Evlenme ve cenaze ödeneği
Madde 37 - (Değişik: 17/4/2008-5754/23 md.)
Evlenmeleri nedeniyle, gelir veya aylıklarının kesilmesi gereken
kız çocuklarına evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta
oldukları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği
alan hak sahibinin aylığının kesildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde
yeniden hak sahibi olması halinde, iki yıllık sürenin sonuna kadar
gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda olanlar 60 ıncı maddenin
birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.
Evlenme ödeneği verilmesi halinde, diğer hak sahiplerinin aylık
veya gelirleri evlenme ödeneği verilen sürenin bitimini takip eden
ödeme döneminden itibaren 34 üncü maddeye göre yeniden belirlenir. İş kazası veya meslek hastalığı sonucu veya sürekli iş göremezlik geliri, malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken
veya kendisi için en az 360 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası
primi bildirilmiş olup da ölen sigortalının hak sahiplerine Kurum Yönetim Kurulunca belirlenip Bakan tarafından onaylanan tarife üzerinden cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği, sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına, o da yoksa
kardeşlerine verilir. Cenaze ödeneğinin üçüncü fıkrada sayılanlara
ödenememesi ve sigortalının cenazesinin gerçek veya tüzel kişiler
tarafından kaldırılması durumunda, üçüncü fıkrada belirtilen tutarı
geçmemek üzere belgelere dayanan masraflar, masrafı yapan gerçek veya tüzel kişilere ödenir.
122
4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı
sayılanlardan ölenlerin hak sahiplerine kendi kurumları tarafından
ilgili mevzuat gereği ölüm yardımı hariç cenaze gideri, cenaze nakil
gideri ödeneği veya bu mahiyette bir ödemenin yapılması halinde,
Kurum tarafından cenaze ödeneği ödenmez.
Sigortalı Kadın İşçilerin Doğum Sürelerinin Borçlanması
Sigortalıların borçlanabileceği süreler
Madde 41 - Bu Kanuna göre sigortalı sayılanların;
a) (Değişik: 17/4/2008-5754/67 md.) Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek
kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri,
b) Er veya erbaş olarak silâhaltında veya yedek subay okulunda
geçen süreleri,
c) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanların, personel mevzuatına göre aylıksız izin süreleri,
d) Sigortalı olmaksızın doktora öğrenimi veya tıpta uzmanlık için
yurt içinde veya yurt dışında geçirdikleri normal doktora veya uzmanlık öğrenim süreleri,
e) Sigortalı olmaksızın avukatlık stajını yapanların normal staj
süreleri,
f) Sigortalı iken herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına
alınanlardan bu suçtan dolayı beraat edenlerin tutuklulukta veya gözaltında geçen süreleri,
g) Grev ve lokavtta geçen süreleri (…) ,
h) Hekimlerin fahrî asistanlıkta geçen süreleri,
ı) Seçim kanunları gereğince görevlerinden istifa edenlerin, istifa
ettikleri tarih ile seçimin yapıldığı tarihi takip eden aybaşına kadar
açıkta geçirdikleri süreleri,
Kendilerinin veya hak sahiplerinin yazılı talepte bulunmaları ve
talep tarihinde 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük
kazanç alt ve üst sınırları arasında olmak üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın % 32'si üzerinden hesaplanacak primlerini borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri şartı ile
borçlandırılarak, borçlandırılan süreleri sigortalılıklarına sayılır.
123
Bir ay içinde ödenmeyen borçlanmalar için ise yeni başvuru şartı aranır. Primi ödenmeyen borçlanma süreleri hizmetten sayılmaz.
Borçlanma sürelerinin ne şekilde belgeleneceğini belirlemeye Kurum yetkilidir. Bu Kanuna göre tespit edilen sigortalılığın başlangıç
tarihinden önceki süreler için borçlandırılma halinde, sigortalılığın
başlangıç tarihi, borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
Sigortalılık borçlanması ile aylık bağlanmasına hak kazanılması
durumunda, ilgililere borcun ödendiği tarihi takip eden aybaşından
itibaren aylık bağlanır.
Borçlanılan süreler, uzun vadeli sigorta ve genel sağlık sigortası
bakımından;
a) Birinci fıkranın (a), (b), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentleri gereği
borçlananlar, borçlandığı tarihteki 4 üncü maddenin birinci fıkrasının
ilgili bendine göre,
b) Birinci fıkranın (c) ve (ı) bentleri gereği borçlananlar, 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (c) bendine göre,
sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.
Bu Kanunun yürürlük tarihinden sonraki sürelere ait borçlanmalarda; borçlanılan prime esas gün sayısı borçlanılan ilgili aylara mal
edilir. Seçilen prime esas kazanç, borcun ödendiği tarihteki prime
esas asgarî kazanca oranlanarak, söz konusu oran ilgili ayın prime
esas asgarî kazancı ile çarpılır. Bulunan tutar, ilgili ayın prime esas
kazancı kabul edilir. Ancak hesaplanan prime esas kazanç hiçbir suretle o ayın prime esas azamî kazancını geçemez.
Sağlanan Sağlık Hizmetleri ve Diğer Haklar
Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi
Madde 63 - Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık
sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş
göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin
etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri
şunlardır:
a) Kişilerin hastalanmalarına bakılmaksızın kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile insan sağlığına zararlı madde bağımlılığını
önlemeye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri.
b) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim
tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teş-
124
his için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile
diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî
müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık
meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları
tıbbî bakım ve tedaviler.
c) Analık sebebiyle ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken
klinik muayeneler, doğum, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı
yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale
ve tedaviler, hasta takibi, rahim tahliyesi, tıbbî sterilizasyon ve acil
sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu
sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbî bakım ve tedaviler.
d) (Değişik: 17/4/2008-5754/40 md.) Kişilerin hastalanmaları
halinde ayakta veya yatarak; ağız ve diş muayenesi, diş hekiminin
göreceği lüzum üzerine ağız ve diş hastalıklarının teşhisi için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı
yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale
ve tedaviler, diş çekimi, konservatif diş tedavisi ve kanal tedavisi,
hasta takibi, diş protez uygulamaları, ağız ve diş hastalıkları ile ilgili
acil sağlık hizmetleri, 18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş
tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı,
e) Evli olmakla birlikte çocuk sahibi olmayan genel sağlık sigortalısı kadın ise kendisinin, erkek ise karısının;
1) Yapılan tıbbî tedavileri sonrasında normal tıbbî yöntemlerle
çocuk sahibi olamadığının ve ancak yardımcı üreme yöntemi ile çocuk sahibi olabileceğinin Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları sağlık kurulları tarafından tıbben mümkün görülmesi,
2) 23 yaşından büyük, 39 yaşından küçük olması,
3) Son üç yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alınamamış olduğunun Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları
sağlık kurulları tarafından belgelenmesi,
4) Uygulamanın yapıldığı tıbbî merkezin Kurum ile sözleşme
yapmış olması,
5) En az beş yıldır genel sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olunan kişi olup, 900 gün genel sağlık sigortası prim gün sayısının
olması, şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde en fazla iki deneme ile sınırlı olmak üzere yardımcı üreme yöntemi tedavileri ile bir
125
hastalığın tedavisinin başka tıbbî bir yöntemle mümkün olmaması
ve Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları sağlık kurulları
tarafından tıbben zorunlu görülmesi halinde yardımcı üreme yöntemi tedavileri.
f) Yukarıdaki bentler gereğince sağlanacak sağlık hizmetleriyle
ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri,
kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbî araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbî cihaz, tıbbî sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbî sarf
malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri.
(Değişik ikinci fıkra: 17/4/2008-5754/40 md.) Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile
(f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve
kullanım sürelerini, ödeme usûl ve esaslarını Sağlık Bakanlığının
görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Kurum, bu amaçla komisyonlar kurabilir, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir.
Komisyonların çalışma usûl ve esasları Maliye Bakanlığı ile Sağlık
Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenir.
60 ıncı maddede sayılan genel sağlık sigortalısı sayılma şartlarının yitirilmesi halinde, devam etmekte olan tedavi nedeniyle sağlanacak sağlık hizmetleri kişinin iyileşmesine kadar sürer.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Sağlık Bakanlığının görüşü üzerine Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
01.10.2008 Tarihinden Önce 18 Yaşını Doldurmuş ve Ebeveyne
Sağlık Yardımlarından Yararlanma Hakkını Elde Etmiş Kız Çocuklarının Durum Değişikliğine Uğrayana Kadar Bu Haktan Yararlanmaları
Genel sağlık sigortası geçiş hükümleri
Geçici Madde 12 - (Değişik: 17/4/2008-5754/68 md.)
Bu Kanunun uygulamasında sağlık hizmeti sunucularının sigortalılık kontrolü ve diğer provizyon işlemlerini elektronik ortamda yapmaya başlaması için gerekli altyapının kurulmasına kadar, sağlık bilgilerinin yazılı olarak tutulmasına başlanır ve sağlık belgesinin veya
sağlık karnesinin Kurumca verilmesine devam edilir.
126
Kamu idarelerinin sağlık hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin görevleri, yürürlükten kaldırılan kanunlardaki hak ve yükümlülükler çerçevesinde ilgili kayıt ve işlemler Kurum tarafından devralınan tarihe
kadar devam eder. Devir süreci üç yıl içinde tamamlanır. Kişilerin
yürürlükten kaldırılan kanun hükümleri gereğince hak ettikleri sağlık
hizmetleri, bu Kanun hükümleri gereğince kapsama alınmamış ise
tedavi tamamlanıncaya kadar yürürlükten kaldırılan kanun hükümlerine göre Kurumca sağlanmaya devam edilir. 67 nci madde gereği
hesaplanan 30 günün hesabında kişilerin lehine olan durum uygulanır. Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlayan, ancak,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra faturalandırılan tedavi
giderleri Kurum tarafından karşılanır.
Bu Kanunun yürürlük tarihinden 1/1/2012 tarihine kadar bu Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı
alt bendi uygulanmaz. Bu sürede, 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı
Kanun kapsamında yeşil kart verilen ve verilecek kişiler durumlarında değişiklik olmaması kaydıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın
bu Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1)
numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır. 3816
sayılı Kanun kapsamında yeşil kart almak için müracaat etmekle
birlikte, 3816 sayılı Kanun hükümlerine göre tespit edilen aile içindeki kişi başına düşen gelir payının aylık tutarı; asgari ücretin üçte
birinden asgari ücrete kadar olduğu tespit edilen kişiler için 82 nci
maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz
günlük tutarının üçte biri, asgari ücretten asgari ücretin iki katına
kadar olduğu tespit edilen kişiler için 82 nci maddeye göre belirlenen
prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarı; asgari ücretin iki katından fazla olduğu tespit edilen kişiler için 82
nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının
otuz günlük tutarının iki katı prime esas asgari kazanç tutarı olarak
esas alınır. (Ek cümle: 16/6/2010-5997/8 md.) 1/1/2012 tarihine kadar bu Kanunun uygulanmasında Kurumca talep edilen aile içindeki
kişi başına düşen gelir tutarlarının tespiti kararları, gerekli araştırma
ve inceleme yapıldıktan sonra, il ve ilçe idare kurulları tarafından
verilir.
60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri gereğince
sigortalı sayılanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en
127
geç iki yıl içinde bildirimlerini yapmak zorundadır. Bu süre içinde, 60
ıncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri gereğince genel
sağlık sigortalısı sayılanlardan; tescil talebi olmayanların 18 yaşından küçük çocuklarının sağlık hizmetlerinden yararlandırılması halinde bu kişiler Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla genel sağlık
sigortalısı olurlar. Ancak, aile hekimliği uygulamasına başlanan illerde, bu kişiler iki yıllık süreye bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı ve
bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak Kurumca tescil edildikleri tarih
itibarıyla kapsama alınır. Aile hekimleri tarafından başlatılan sevk
zincirine uygun olarak alınan sağlık hizmetlerinde 68 inci maddenin
ikinci fıkrasında belirtilen katılım payları, üç yıl süreyle % 50 oranında azaltılarak uygulanabilir.
70 inci maddenin birinci fıkrası gereği yapılacak belirlemeler, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde tamamlanır. Bu süre içerisinde 70 inci maddenin ikinci fıkrasının uygulanmasını il ve ilçe bazında ertelemeye Sağlık Bakanlığı yetkilidir. İlgili kanunları gereği tedavi yardımları karşılanan kişiler, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte herhangi bir işleme gerek kalmaksızın, bu
Kanun açısından genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılır. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte ilgili kanunları gereği bakmakla yükümlü olunan kız
çocukları bu Kanun gereğince de bakmakla yükümlü olunan kişi sayılır. Ancak durumlarında değişiklik olduğunda sağlık hizmetlerinden
yararlanma koşulları bu Kanun hükümlerine göre yeniden belirlenir. Bu kişilerin sigortalı ve sigortalının bakmakla yükümlü olduğu
kişilere ilişkin bilgileri ilgili kurumlar tarafından bu Kanunun yürürlük
tarihinden itibaren en geç üç ay içinde Kuruma bildirilir.
211 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun, bu Kanuna aykırı hükümleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
iki yıl süreyle uygulanır. 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık hali devam eden sigortalılar ile bunların sağlık
yardımına müstehak eş ve çocukları, genel sağlık sigortası hükümlerine göre sağlanan sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanma hakkına sahiptir.
63 üncü maddede sayılan finansmanı Kurumca sağlanacak sağlık hizmetleri ile 65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin 72 nci madde hükümlerine göre Kurumca
128
ödenecek bedelleri tespit edilip yayımlanıncaya, 73 üncü madde hükümlerine göre sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşmeler yapılıncaya kadar, Kurum tarafından belirlenmiş olan usûl ve esaslar, sağlık
hizmeti bedelleri ile protokol ve sözleşmeler geçerlidir.
AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUN
Madde 1 – (Değişik: 26/4/2007-5636/1 md.) Türk Medenî Kanununda öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya
çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden
birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı
yaşama hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan
aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin
veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi
Hâkimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re'sen aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir:
Kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin;
a) Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,
b) Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine
tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya
işyerlerine yaklaşmaması,
c) Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi,
ç) Aile bireylerini iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,
d) Varsa silah veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine
teslim etmesi,
e) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak
şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması,
f) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.
Yukarıdaki hükümlerin uygulanması amacıyla öngörülen süre altı
ayı geçemez ve kararda hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması
halinde tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği
hususu şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyine ihtar olunur.
Eğer şiddeti uygulayan eş veya diğer aile bireyi aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise hâkim bu
konuda mağdurların yaşam düzeylerini göz önünde bulundurarak
daha önce Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla talep edilmese dahi tedbir nafakasına
129
hükmedebilir. Bu Kanun kapsamındaki başvurular ve verilen kararın
infazı için yapılan icraî işlemler harca tâbi değildir.
Madde 2 – (Değişik: 26/4/2007-5636/2 md.) Koruma kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi olunur.
Cumhuriyet Başsavcılığı kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler. Koruma kararına uyulmaması halinde genel kolluk kuvvetleri,
mağdurların şikâyet dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen soruşturma yaparak evrakı en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirir. Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde
kamu davası açar. Fiili başka bir suç oluştursa bile, koruma kararına
aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.
ÇOCUK VE KADINLARA YÖNELİK ŞİDDET
HAREKETLERİYLE TÖRE VE NAMUS
CİNAYETLERİNİN ÖNLENMESİ İÇİN
ALINACAK TEDBİRLER KONULU
BAŞBAKANLIK GENELGESİ
Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler konulu Başbakanlık Genelgesi 4 Temmuz 2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Genelgeye göre; “Kadın ve çocuklara yönelik şiddet
insanlığın gündemindeki yerini korumaktadır. Bu tür şiddetin en acımasız biçimi kamuoyunda “töre cinayeti” olarak tanımlanan kadına
yönelik öldürme olaylarıdır. Kadın ve çocuklara yönelik şiddetin ülkemizde de devam ediyor olması yeni ve acil önlemlerin alınmasını
gerekli kılmaktadır. Ekonomik kalkınma ve gelişme ile birlikte eğitim
ve kültür düzeyinin yükselmesiyle giderek ortadan kalkacak olan bu
sorunların çözümü için kamu kurum ve kuruluşları ile birlikte sivil
toplum örgütleri ve vatandaşlarımıza büyük görev ve sorumluluklar
düşmektedir.
Nitekim Türkiye Büyük Millet Meclisi de sosyal bir yara olan bu olguyla ilgilenme ihtiyacı hissetmiş, 28/06/2005 tarihli ve 853 sayılı ka-
130
rarıyla bir araştırma komisyonu teşkil etmiştir. Bu komisyon çalışmalarını tamamlayarak kadın ve çocuklara yönelik şiddetin sebepleri
ile alınabilecek önlemleri belirleyen kapsamlı bir rapor hazırlamıştır.
Mezkûr komisyon çalışmaları sonucunda hazırlanan ve Hükümetimizce de benimsenen bu konuda alınacak önlemlere ilişkin öneriler
ve bundan sorumlu kuruluşlar ekli listelerde belirtilmiştir. Bu önerilerle ilgili olarak başlatılacak çalışmalarda koordinasyon görevi çocuğa
yönelik şiddet konusunda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, kadına yönelik şiddet ve töre/namus cinayetleri konusunda ise Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından
yerine getirilecektir.
Sorumlu kuruluşların ve bu kuruluşlarla işbirliği içerisinde hareket
etmesi gereken kurumların ayrı ayrı belirtildiği önlemlere ilişkin çalışmalar, koordinatör olarak belirlenen Genel Müdürlüklerle işbirliği
içerisinde derhal başlatılacaktır. Sorumlu kurumlar tarafından görev
alanına giren konularda hazırlanacak ayrıntılı faaliyet raporlar üçer
aylık dönemlerle ilgili koordinatör kuruma gönderilecektir.
PERSONEL TEMİNİNDE EŞİTLİK İLKESİNE
UYGUN HAREKET EDİLMESİ
BAŞBAKANLIK GENELGESİ
Bazı kamu kurum ve kuruluşlarının personel alımına ilişkin ilanlarında hizmet gerekleri dışına çıkıldığı izlenimini oluşturacak şekilde
“erkek olmak” şartına yer verildiği görülmektedir. Personel alımında
hizmet gerekleri dışında cinsiyet ayrımı yapılması, başta Anayasamız ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerdeki kadın-erkek
eşitliğine ilişkin hükümlere aykırılık teşkil etmektedir.
Bilindiği üzere, Anayasanın “Kamu Hizmetlerine Girme Hakkı”nın
düzenlendiği 70’inci maddesinde; “Her Türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.” denilmek suretiyle kamu
hizmetlerine girişte kadın-erkek eşitliği teminat altına alınmıştır. Öte
yandan, Ülkemizin de taraf olduğu, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesinin (CEDAW) 2’nci maddesinde; “Herhangi bir kişi veya kuruluşun kadınlara
karşı ayırım yapma girişimini önlemek ve kadınlara karşı ayırımcılık
131
oluşturan mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları değiştirmek veya feshetmek için yasal düzenlemeler de dahil gerekli bütün
önlemler alınacaktır.” ve sözleşmenin 11’inci maddesinde; “Taraf
devletler, kadın ve erkek eşitliği temelinde istihdam konularında kadına karşı ayırımcılığın ortadan kaldırılmasına yönelik bütün uygun
önlemleri alacaklardır.” ifadeleri yer almaktadır.
Hükümetimizin konuya yaklaşımı, Hükümet Programında yer
alan; “Kadınlarımız sadece toplumumuzun yarısını oluşturdukları
için değil, birey ve toplumun gelişimi ile sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde özel bir konuma sahiptirler. Yılların ihmali sonucu biriken
her türlü sorunlarıyla ilgilenilmesi, Hükümetimizin öncelik verdiği bir
konudur” ifadesi ile ortaya konulmuştur.
Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri ve Hükümetimizin konuya
bakış açısı çerçevesinde, tüm kamu kurum ve kuruluşları tarafından
personel temini amacıyla yapılacak çalışmalarda, başvuru kabul
şartlarının hizmet gerekleri doğrultusunda belirlenmesi ve vatandaşlar arasında ayırım yapıldığı izleniminin oluşmasına meydan vermeyecek şekilde hareket edilmesi gerekmektedir.
GEBE VEYA EMZİREN KADINLARIN
ÇALIŞTIRILMA ŞARTLARIYLA EMZİRME
ODALARI VE ÇOCUK BAKIM
YURTLARINA DAİR YÖNETMELİK
Amaç
Madde 1 - Bu Yönetmeliğin amacı, işyerlerindeki gebe, yeni doğum yapmış veya emziren işçilerin işteki güvenlik ve sağlığının sağlanması ve geliştirilmesini destekleyecek önlemler uygulamak ve bu
işçilerin hangi dönemlerde ne gibi işlerde çalıştırılmalarının yasak
olduğunu, çalıştırılabileceği işlerde hangi şart ve usullere uyulacağını, emzirme odalarının veya çocuk bakım yurtlarının (kreş) nasıl
kurulacağını ve hangi şartları taşıyacağını belirlemektir.
Dayanak
Madde 3 - Bu Yönetmelik, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 88 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
132
Tanımlar
Madde 4 - Bu Yönetmelikte geçen;
Gebe işçi: İşverenini, durumu hakkında herhangi bir sağlık kurumundan alacağı belge ile bilgilendiren gebe işçiyi,
Yeni doğum yapmış işçi: Yeni doğum yapmış ve işverenini durumu hakkında bilgilendiren işçiyi,
Emziren işçi: 0-1 yaş arası çocuğunu emzirmekte olan ve işverenini durumu hakkında bilgilendiren işçiyi,
Emzirme odaları: Bir yaşından küçük çocukların bırakılması, bakılması ve işçilerin çocuklarını emzirmeleri için ayrılan odaları,
Yurt/Çocuk bakım yurdu/Kreş: 0-6 yaş (6 yaşını tamamlamayan)
arasındaki çocukların bakım ve eğitimlerinin yapıldığı yerleri ifade
eder.
Genel Değerlendirme
Madde 5 - Gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçilerin güvenlik ve sağlığı için tehlikeli sayılan kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerin ve sanayi proseslerinin - süreçlerinin işçiler üzerindeki etkileri
değerlendirilerek bunlar için alınacak önlemler aşağıda belirtilmiştir.
Bu önlemler, işçilerin yaptıkları işle bağlantılı hareketleri, duruşları, zihinsel ve bedensel yorgunluğu da kapsar.
a) Fiziksel ve zihinsel yorgunluk ile ilgili olarak; gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçilerin çalışma saatleri ve ara dinlenmeleri
geçici olarak yeniden düzenlenir, söz konusu işçilerin çalışma saatlerinin gece süresine ve gebe işçilerin çalışmalarının günün erken
saatlerine rastlamaması için gereken önlemler alınır.
b) Postüral problemler ile ilgili olarak; çalışma mahalli ve çalışma düzeni, gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçilerin postüral
(duruş) problemlerini ve kaza riskini azaltacak şekilde yeniden düzenlenir, mümkün olduğu durumlarda oturarak çalışmaları sağlanır.
Gebeliğin durumuna göre yorgunluğun ve diğer postüral problemlerin azaltılması veya ortadan kaldırılması için dinlenme araları
ihtiyaca göre daha sık ve uzun olarak düzenlenir.
c) Yüksekte çalışmalarda, gebe işçinin çalışma yerlerinin platform, merdiven gibi yüksek ve düşme tehlikesi olan yerlerde olmaması için gerekli düzenlemeler yapılır.
d) Çalışma saatleri ve çalışma hızı ile ilgili olarak; çalışma hızının, saatlerinin ve işteki yoğunluğun işçinin önerileri dikkate alınarak
mümkün olduğunca uygun hale getirilmesi için gerekli şartlar sağlanır.
133
e) Gebe ve yeni doğum yapmış işçinin yalnız çalıştırılmaması
esastır. Ancak zorunluluk halinde gebe ve yeni doğum yapmış işçinin yalnız çalıştırılması gerektiğinde işyerinde bulunan diğer çalışanlarla kolayca iletişim sağlayabilmeleri için gerekli önlemler alınır.
Ayrıca işçinin uygun tıbbi ve diğer destekleri alabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılır, acil yardım prosedürlerinde bu durum göz
önüne alınır.
f) İş stresi ile ilgili olarak; gebe, yeni doğum yapmış ve emziren
işçiyi, çalışma koşulları, çalışma saatleri, müşterilerle ve üçüncü kişilerle ilişkiler, iş yükü, işini kaybetme korkusu gibi stres faktörlerinden koruyucu önlemler alınır.
Düşük veya ölü doğum yapmış veya doğumdan sonra bebeğini
kaybetmiş işçiyi stresten korumak için özel itina gösterilir.
g) Gebe işçinin, ayakta çalışması gereken işlerde, mümkün olan
durumlarda oturması sağlanır, sürekli oturarak veya ayakta çalışma
engellenir, çalışmanın böyle düzenlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda dinlenme araları artırılır, ayrıca hamileliğin gelişimine göre
gerekli önlemler alınır.
h) Dinlenme ve diğer iyileştirici olanakların sağlanması ile ilgili
olarak; gebe işçinin sigarasız ve dumansız bir ortamda gerekli aralıklarla oturarak veya rahatça uzanacak şekilde fiziksel ve zihinsel
olarak dinlenmesini sağlayacak şartlar temin edilir. Gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçinin sık tuvalete gitme ihtiyacı göz önüne
alınarak uzun süreli çalışmalar ve ekip çalışmaları bu gereksinime
uygun olarak düzenlenir, ayrıca enfeksiyon ve diğer hastalıklara
karşı gerekli hijyen şartları sağlanır. Gebe ve yeni doğum yapmış
işçinin, kişisel ihtiyaçları göz önüne alınarak, beslenme molasının,
temiz içme suyu temininin ve diğer ihtiyaçlarının kendileriyle de istişare edilerek karşılanması sağlanır.
Özel Riskler
Madde 6 - Gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçinin güvenlik
ve sağlığı için tehlikeli sayılan kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerin ve sanayi proseslerinin işçinin üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi sonucu, bunlar için alınacak genel önlemlerle birlikte aşağıda
belirtilen durumlarla ilgili riskler ve alınacak özel önlemler belirtilmiştir;
134
a) Fiziksel etkenlerden;
1) Şok ve titreşim ile ilgili olarak; gebe işçinin, ani darbelere, sarsıntıya, uzun süreli titreşime maruz kalacağı işlerde ve iş makinelerinde, delicilerde çalıştırılmaları yasaktır.
Vücudun alt kısmını, bilhassa karın bölgesini etkileyen düşük frekanslı uzun süreli titreşime ve sürekli sarsıntıya maruziyeti de önleyecek tedbirler alınır.
2) Gürültü ile ilgili olarak; gebe işçinin çalıştığı yerdeki gürültü
seviyesinin, en düşük maruziyet etkin değeri olan 80 dB(A) yı geçmemesi sağlanır. Eğer gürültü seviyesi düşürülemiyorsa işçinin yeri
değiştirilir.
Kişisel koruyucularla da olsa limitleri aşan gürültülü ortamda
gebe işçilerin çalıştırılmaları yasaktır.
3) İyonize radyasyon ile ilgili olarak; gebe işçi iyonize radyasyon
kaynaklarının bulunduğu yerlerde çalıştırılmaz, bu gibi yerlere girmemesi uyarı levhaları ile belirtilir.
Emziren işçi radyasyonla kirlenmiş olan yerlerde ve işlerde çalıştırılmaz.
4) İyonizasyona neden olmayan radyasyon ile ilgili olarak; gebe,
yeni doğum yapmış ve emziren işçinin iyonize olmayan radyasyon
kaynaklarından etkilenmesini önleyecek tedbirler alınır.
5) Soğuk, sıcak ve yüksek basınç ile ilgili olarak; gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçinin yaptığı işin niteliği göz önünde bulundurularak çalıştığı yerlerin sıcaklığının ve basıncının sağlık riski
yaratmayacak düzeyde olması sağlanır.
b) Biyolojik etkenler ile ilgili olarak; gebe, yeni doğum yapmış ve
emziren işçinin, 10/6/2004 tarihli ve 25488 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Biyolojik Etkenlere Maruziyet Risklerinin Önlenmesi
Hakkında Yönetmelikte tanımlanan grup 2, grup 3 ve grup 4 biyolojik
etkenlerin risk teşkil ettiği yerlerde ve işlerde çalıştırılmaları yasaktır.
Ancak işçinin bağışıklığı varsa durum değerlendirilmesi yapılarak
çalışmasına izin verilebilir.
c) Kimyasal etkenler ile ilgili olarak; kanserojen, mutajen, çok
135
toksik, toksik, zararlı, alerjik, üreme için toksik ve emzirilen çocuğa
zararlı olabilen kimyasalların üretildiği, işlendiği, kullanıldığı işlerde
gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçinin çalıştırılması esas olarak yasaktır.
Ancak, işçinin çalıştırılmasında zorunluluk varsa ve teknik olarak
bu maddeler daha az zararlı olanlarla değiştirilemiyorsa, gebe işçi,
mutajen ve üreme için toksik maddelerle, emziren ve yeni doğum
yapmış işçi, emzirilen çocuğa zararlı olabilen kimyasalların dışındaki maddelerle, ancak her türlü önlem alınarak ve sağlık durumları
ile maruziyet düzeyleri sürekli kontrol altında tutularak çalıştırılabilir.
d) Çalışma koşulları ile ilgili olarak;
1) Gebe ve yeni doğum yapmış işçinin kendilerinin ve bebeklerinin sağlığını olumsuz etkileyecek şekilde elle yükleme ve araçsız
taşıma işlerinde çalıştırılmaları yasaktır. Bu tür işlerde risk değerlendirmesi yapılır, gerektiğinde iş değişikliği sağlanır.
Gebelik süresi boyunca hiçbir surette elle taşıma işi yaptırılmaz.
2) Kişisel koruyucular gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçiyi
tam koruyacak şekilde vücuduna uygun olmalı, bu kişilerin hareketlerine engel olmamalı ve vücut ölçüleri değiştikçe yenileri temin edilmelidir. Uygun koruyucu sağlanamadığı durumlarda işçi bu işlerde
çalıştırılamaz.
Değerlendirme
Madde 7 - İşçi gebelik ve emzirmeye başlama halinde işvereni
bilgilendirir. İşveren, gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçi ile
ilgili olarak, işyerindeki maruziyetin şeklini, düzeyini ve süresini EKI, II, III de verilen etkenler, prosesler, çalışma koşulları veya özel bir
riske maruz kalma olasılığı bulunan işler için koruyucu veya önleyici
önlemler aracılığıyla aşağıdaki kapsamda değerlendirir;
a) Olası güvenlik ve sağlık risklerinin, gebe, yeni doğum yapmış
ve emziren işçilerin gebelikleri ve emzirmeleri üzerindeki olası etkilerinin değerlendirilmesi,
b) Alınacak önlemlerin kararlaştırılması.
İşveren, işten kaynaklanan vardiyalı çalışma, işini kaybetme korkusu, iş yükü ve benzeri stres faktörlerini ve kişisel olarak işçiyi etkileyen psikososyal ve tıbbi faktörleri de dikkate almak zorundadır.
136
İşyerindeki gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçi, yapılan
değerlendirmenin sonuçları ve işte güvenlik ve sağlık amacıyla alınması gereken önlemler hakkında bilgilendirilir.
Değerlendirme Sonuçlarını İzleyen Eylem
Madde 8 - İşveren, değerlendirme sonuçları, gebe, yeni doğum
yapmış ve emziren işçi için bir güvenlik veya sağlık riskini veya işçinin gebeliği veya emzirmesi üzerindeki bir etkiyi ortaya çıkardığında,
ilgili işçinin çalışma koşullarını ve/veya çalışma saatlerini, bu işçinin
bu risklere maruz kalmasını önleyecek bir biçimde, geçici olarak değiştirir.
Çalışma koşullarının ve/veya çalışma saatlerinin uyarlanması
teknik veya nesnel anlamda olanaklı değilse, işveren ilgili işçiyi başka bir işe aktarmak için gerekli önlemleri alır. Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, gebe işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde
çalıştırılır. Bu halde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz. Başka bir
işe aktarılması teknik ve makul olarak mümkün değilse, işçinin güvenlik ve sağlığının korunması için gerekli süre içinde, işçinin isteği
halinde ücretsiz izinli sayılması sağlanır. Bu süre, yıllık ücretli izin
hakkının hesabında dikkate alınmaz.
Gece Çalışması
Madde 9 - Emziren işçinin doğumu izleyen 6 ay boyunca gece
çalıştırılması yasaktır. Yeni doğum yapmış işçinin doğumu izleyen
sekiz haftalık süre sonunda, emziren işçinin ise, 6 aylık süreden
sonra gece çalışması yapmasının güvenlik ve sağlık açısından
sakıncalı olduğunun hekim raporu ile belirlendiği dönem boyunca,
gece çalıştırılması yasaktır. Kadın işçiler, gebe olduklarının hekim
raporuyla tespitinden itibaren doğuma kadar geçen sürede gece çalışmaya zorlanamazlar.
Çalışma Saatleri
Madde 10 - Gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçi günde
yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz.
Analık İzni
Madde 11 - Gebe işçinin doğumdan önce sekiz ve doğumdan
sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmaması esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırıl-
137
mayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak, sağlık
durumu uygun olduğu takdirde, hekimin onayı ile gebe işçi isterse
doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Ancak bu
durumda gece çalışması yaptırılmaz ve gebe işçinin çalıştığı süreler
doğum sonrası sürelere eklenir.
Yukarıda öngörülen süreler, işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artırılabilir. Bu süreler hekim raporu ile belirtilir. İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz
haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre
yıllık ücretli izin hesabında dikkate alınmaz.
Gebe İşçinin Muayene İzni
Madde 12 - Gebe işçilere gebelikleri süresince, periyodik kontrolleri için ücretli izin verilir.
Emziren İşçinin Çalıştırılması
Madde 13 - Emziren işçilerin, 16/6/2004 tarihli ve 25494 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğinde
kadınların çalıştırılabilecekleri belirtilmiş olan işlerde çalıştırılabilmeleri için, doğumdan sonraki sekiz haftanın bitiminde ve işe başlamalarından önce, işyeri hekimi, işyeri ortak sağlık birimi, işçi sağlığı dispanserleri, bunların bulunmadığı yerlerde sırasıyla en yakın Sosyal
Sigortalar Kurumu, Sağlık Ocağı, Hükümet veya belediye hekimlerine muayene ettirilerek çalışmalarına engel durumları olmadığının
raporla belirlenmesi gerekir. Muayene sonunda ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasının sakıncalı olduğu hekim raporuyla belirlenen işçi,
doğumdan sonra ilk altı ay içinde bu işlerde çalıştırılamaz.
Emzirme İzni
Madde 14 - Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin
hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi
belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.
Oda ve Yurt Açma Yükümlülüğü
Madde 15 - Yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150
kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri
138
için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok
250 metre uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur.
Yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 den çok kadın işçi
çalıştırılan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurdun kurulması
zorunludur. Yurt açma yükümlülüğünde olan işverenler yurt içinde
anaokulu da açmak zorundadırlar. Yurt, işyerine 250 metreden daha
uzaksa işveren taşıt sağlamakla yükümlüdür.
İşverenler, ortaklaşa oda ve yurt kurabilecekleri gibi, oda ve yurt
açma yükümlülüğünü, bu Yönetmelikte öngörülen nitelikleri taşıyan
yurtlarla yapacakları anlaşmalarla da yerine getirebilirler.
Oda ve yurt açma yükümlülüğünün belirlenmesinde, işverenin
belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan tüm işyerlerindeki
kadın işçilerin toplam sayısı dikkate alınır.
Oda ve Yurtlardan Faydalanacaklar
Madde 16 - Oda ve yurtlardan kadın işçilerin çocukları ile erkek
işçilerin annesi ölmüş veya velayeti babaya verilmiş çocukları faydalanırlar. Odalara 0-1, yurtlara 0-6 yaşındaki çocuklar alınır. Oda ve
yurtlarda çocuklarla görevlilerden başkasının bulunması ve bunların
amaç dışında kullanılması yasaktır. Yurtlarda 0-2, 3-4, 5-6 yaş çocukları birbirinden ayrı bulundurulur. Çocuklar, oda ve yurtlara işbaşı
yapılmadan önce bırakılır, işin bitiminde alınır. Anne ve babalar, odaların ve yurtların disiplin ve yönetimine dair kurallara uymak şartıyla
ara dinlenmesinde çocuklarını görüp bakımlarıyla ilgilenebilirler.
Kayıt ve Çıkış
Madde 17 - Oda ve yurtlara kabul edilen çocuklar, örneği EK-IV
de belirtilen kayıt ve kabul defterine yazılır. Oda ve yurtlardan tamamen ayrılan çocukların, ayrılış nedeni, tarihi, kiminle çıktığı, gözlem
kâğıdına ve kayıt kabul defterine işlenir. Çocuğun özel dosyası anne
veya babasına verilir.
Oda ve Yurtlarda Bulunacak Nitelikler
Madde 18 - Oda ve yurtlar çocukların sağlığının korunması, hava
139
ve güneş ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli nitelikleri taşımalıdır. Oda ve yurtlar bodrum katında, doğrudan açık havaya açılmayan yerlerde olmamalı, pencereleri doğrudan güneş ışığı alacak
şekilde olmalıdır. Oda ve yurtlar ayrıca şu nitelikleri de taşımalıdır;
a) Buralarda, kadın ve velayet hakkına sahip erkek işçi sayısının en az % 10 u oranında yatak, yeteri kadar gözlem odası ve bir
emzirme yeri bulunmalıdır. İhtiyaca yetecek kadar yatak, bölme ve
diğer araç gereç ilave edilmelidir.
b) Çocukların bulundurulacağı odaların, taban alanlarının her
çocuğa en az 3 metrekare, hacimlerinin her çocuğa en az 8 metreküp hava düşecek ölçüde ve bol ışıklı olması gereklidir. Taban, çocukların sağlığına zarar vermeyecek, kolayca temizlenebilecek bir
malzeme ile döşenmeli, duvarlar ve bölmeler yeterli bir yüksekliğe
kadar kolayca temizlenebilir bir maddeyle boyanmalı veya kaplanmalı, odalar ve eşya toz tutmayacak şekilde düz ve basit olmalıdır.
Çocuk karyolaları ve komodinleri temiz, boyalı, kullanıma ve sağlığa
uygun nitelikte olmalı, karyolaların ayarlanabilir yüksek korkulukları
bulunmalıdır.
c) Yurtlarda yeterli büyüklükte bir bahçe ve bu bahçede çocukların dinlenmeleri ve oynamaları için araç ve gereçler bulunmalıdır.
d) Oda ve yurtlarda, anneler ve görevliler için yeteri kadar tuvalet
ve lavabo, her 10 yatağa bir çocuk banyosu, çocuk yatak odalarının
bitişiğinde çocukların kullanabileceği lavabolar, yurtlarda ise, ayrıca,
çocuklar için yeteri kadar tuvalet bulunmalıdır.
e) Oda ve yurtlarda, mamaların ve yiyeceklerin hazırlanması,
muhafazası, dağıtılması, yedirilmesi, kullanılan araç ve gereçlerin
temizlenmesi için gerekli yerler bulunmalıdır.
f) Oda ve yurtlarda, yatak odalarından ayrı bez değiştirme odaları olmalı, bu odalarda, masa, yatak, şezlong gibi eşyalar, temiz ve
kirli bez ve çamaşırların ayrı ayrı konulması için gerekli dolap ve
kaplar bulundurulmalı, yatak eşyası ve annelere emzirme esnasında giydirilen gömlekler temiz olmalı ve düzenli olarak korunmalıdır.
g) Çocuklar emzirme yerlerine çocuk bakıcısı ya da sağlık personeli tarafından getirilir, emzirmenin bitiminde yine aynı kimseler
tarafından alınarak temizlik ve bakımları yapıldıktan sonra yataklarına bırakılır.
Oda ve Yurtlarda Bulundurulacak İlaç ve Tıbbi Gereçler
Madde 19 - Oda ve yurtların gereken yerlerine çocukların vücut
ısılarının ölçülmesi için termometreler konulur, buralarda Yönetme-
140
lik EK-V teki çizelgede yazılı olan ve ayrıca işyerinde görevli hekim
tarafından gerekli görülen ilaç ve tıbbi gereçler bulundurulur. Bunlar
özel bir dolap içinde ve kolayca kullanılabilecek şekilde saklanır ve
düzenli olarak işyerinde görevli hekim tarafından gözden geçirilerek
bozulmuş veya kullanılmaz duruma gelmiş yahut tükenmiş bulunanların yerlerine yenileri konulur.
Personel, Yönetim ve Gözetim
Madde 20 - Oda ve yurtlarda çalışacak yönetici, öğretmen, sağlık personeli ve diğer personelin nitelikleri aşağıda belirtilmiştir;
a) Yönetici: oda ve yurtların amacına uygun olarak, işleyişle ilgili
idari konulardaki her türlü işlerden ve oda ve yurtlardaki çocukların
sağlık kurallarına uygun bir ortam içinde yaşama, gelişme ve eğitimlerinin sağlanmasından birinci derecede sorumlu olmak üzere
aşağıdaki niteliklerden birine sahip kişilerden biri yönetici olarak görevlendirilir.
1) Eğitim yönetimi, sosyal hizmetler, çocuk gelişimi ve eğitimi,
okul öncesi eğitim, psikoloji, çocuk sağlığı veya çocuk gelişimi ve
anaokulu alanlarından birinde yüksek öğrenim görmüş olmak,
2) Eğitim fakültelerinden veya benzeri yükseköğretim kurumlarından mezun olup okul öncesi öğretmeni unvanını almış olmak.
b) Öğretmen: çocukların gelişimlerini sağlamak, onlara iyi alışkanlıklar kazandırmak, onları ilköğretime hazırlamak için çocuk gelişimi ve eğitimi veya okul öncesi eğitim alanında yüksek öğrenim
görmüş, öğretmenlik formasyonuna sahip kişiler anaokulu öğretmeni olarak görevlendirilir.
c) Sağlık personeli: oda ve yurtlar işyerlerinde görevli hekimin
tıbbi gözetimi altındadır. Çocukların sağlık durumları en az gün aşırı
bir hekim tarafından kontrol edilir ve gereği yapılır.
Çocukların periyodik sağlık kontrollerini yapmak, sağlıkla ilgili
kayıtlarını tutmak, salgın ve bulaşıcı hastalıklara karşı gerekli önlemleri almak veya aldırmak, sağlık ve temizlik yönünden gerekli
denetimleri yapmak üzere işyeri hekimi ile hemşire görevlendirilir.
d) Diğer personel: odalarla yurtların emzirme odalarında her 10
çocuk için bir kadın çocuk bakıcısı bulundurulur. Çocuk bakıcılarından en az birinin Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü mezunu veya benzeri mesleklerden olması zorunludur.
141
Yurtlarda, her 20 çocuk için bir çocuk bakıcısıyla Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü mezunu veya benzeri meslek
mensubu eleman bulundurulur.
Oda ve yurtlardaki çocuk ve grup sayısına göre beslenme, temizlik ve diğer hizmetler için yeterli sayıda personel istihdam edilir.
Bu personel için en az ilkokul diploması veya okuryazarlık belgesi
almış ve sağlıklı olma şartı aranır. Yukarıda belirtilen personel dışında, işverence gerekli görüldüğü takdirde, sosyal hizmet uzmanı,
beslenme uzmanı ve psikolog, Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi ve
Eğitimi Bölümü mezunlarıyla müzik, güzel sanatlar ve spor dalında
ihtisas sahibi elemanlar görevlendirilebilir. Bunlar kendi alanları ile
ilgili çalışma programları çerçevesinde faaliyet gösterirler.
e) Oda ve yurtlarda bulunan çocukların korunmaları amacıyla
buralarda çalıştırılacak tüm personel işe girişte ve periyodik olarak
akıl ve vücut sağlığı ve bulaşıcı hastalıklar yönünden sağlık kontrolünden geçirilecek, çocukların sağlık ve gelişimlerini olumsuz etkileyebilecek personel bu işlerde çalıştırılmayacaktır.
Çocukların Muayeneleri
Madde 21 - Oda ve yurtlara kabul edilecek çocuklar önce gözlem
odasına alınır ve hekim muayenesinden geçirilir. Bulaşıcı veya tehlikeli bir hastalığı bulunmadığı ve portör olmadığı anlaşılanlar hakkında rapor düzenlenir, raporlar çocukların özel dosyalarında saklanır.
Bulaşıcı veya tehlikeli bir hastalığı olanlar, hastalık kuşkusu bulunanlar veya portör olduğu anlaşılanlar, sağlıklı olduklarının belirlenmesine kadar oda ve yurtlara alınmazlar. Oda ve yurtlarda bulunan
çocuklardan bulaşıcı hastalığa tutulanlar veya tutulduğundan şüphe
edilenler, hekime muayene ettirilmek üzere derhal gözlem odalarına
alınırlar.
Çocukların Beslenmesi
Madde 22 - Oda ve yurtlarda, çocuklara, yaşlarına göre mamaları, kahvaltıları ve yemekleri verilir. Yemek listelerinin ve mamaların
düzenlenmesinde görevli hekimin düşüncesi alınır.
Çocuklara, ayrıca, günde 250 şer gram dayanıklı veya pastörize,
bulunmadığı takdirde kaynamış süt veya yoğurt verilir.
142
Çocukların Eğitim ve Geliştirilmeleri
Madde 23 - Oda, yurt ve ana okullarında, çocuklara psikososyal gelişimlerini ve okul öncesi eğitimlerini sağlamak üzere 1/5/1997
tarihli ve 22976 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1475 Sayılı İş
Kanununa Tabi İşyerlerinde İşverenlerin Kuracakları Okul Öncesi
Eğitim Kurumlarının Eğitim ve İşleyiş Esasları Hakkında Tüzükte
belirtilen esaslara göre eğitim verilir.
İşverenin Yükümlülüğü
Madde 24 - Oda ve yurtların bina, kuruluş, döşeme, araç, gereç, taşıt, beslenme ve benzeri giderlerinin tamamı işverenlerce karşılanır. Buralar, ayda en az bir defa işveren veya vekili tarafından
denetlenir. İşveren, işveren vekili, görevli hekim veya bu birimlerin
yönetim ve gözetiminden sorumlu olanlarca görülen eksiklikler derhal giderilir.
KADIN İŞÇİLERİN
GECE POSTALARINDA ÇALIŞTIRILMA
KOŞULLARI HAKKINDA YÖNETMELİK
Amaç
Madde 1 - Bu Yönetmeliğin amacı, on sekiz yaşını doldurmuş
kadın işçilerin gece postalarında çalıştırılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
Madde 2 - Bu Yönetmelik, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamındaki işyerlerinde 18 yaşını doldurmuş kadın işçilerin
gece postalarında çalıştırılmaları ile ilgili koşulları kapsar.
Tanımlar
Madde 4 - Bu Yönetmelikte geçen;
Bölge Müdürlüğü: İşyerinin bağlı bulunduğu Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğünü,
Kadın işçi: Medeni durumuna bakılmaksızın on sekiz yaşını doldurmuş kadın işçileri,
Gece postası: 4857 sayılı İş Kanununun 69 uncu maddesinde
belirtilen gece çalışma sürelerini kapsayan ve yedibuçuk saati geçmeyen çalışma zamanını, ifade eder.
143
Kadın İşçilerin Gece Postasında Çalıştırılma Süresi
Madde 5 - Kadın işçiler her ne şekilde olursa olsun gece postasında yedibuçuk saatten fazla çalıştırılamaz.
İşyerine Götürüp Getirme
Madde 6 - Belediye sınırları dışındaki her türlü işyeri işverenleri
ile belediye sınırları içinde olmakla beraber, posta değişim saatlerinde alışılmış araçlarla gidip gelme zorluğu bulunan işyeri işverenleri,
gece postalarında çalıştıracakları kadın işçileri, sağlayacakları uygun araçlarla ikametgâhlarına en yakın merkezden işyerine götürüp
getirmekle yükümlüdür.
Rapor
Madde 7 - Kadın işçilerin, gece postalarında çalıştırılabilmeleri
için, işe başlamadan önce işyeri hekimi, işyeri ortak sağlık birimi, işçi
sağlığı dispanserleri, bunların bulunmadığı yerlerde sırasıyla en yakın Sosyal Sigortalar Kurumu, sağlık ocağı, Hükümet veya belediye
doktorlarına muayene ettirilerek, çalışmalarına engel bir durumun
olmadığına dair sağlık raporlarının alınması şarttır. Bu işçilerin muayeneleri her altı ayda bir tekrarlanır.
Kadın İşçilerin Çalışan Eşlerinin Gece Postalarında Çalıştırılmaları
Madde 8 - Kadın işçinin kocası da işin postalar halinde yürütüldüğü aynı veya ayrı bir işyerinde çalışıyor ise, kadın işçinin isteği
üzerine, gece çalıştırılması, kocasının çalıştığı gece postasına rastlamayacak şekilde düzenlenir. Aynı işyerinde çalışan karı kocanın
aynı gece postasında çalışma istekleri, işverence, olanak oranında
karşılanır.
Gebelik ve Analık Durumunda Çalıştırılma Yasağı
Madde 9 - Kadın işçiler, gebe olduklarının doktor raporuyla tespitinden itibaren doğuma kadar, emziren kadın işçiler ise doğum
tarihinden başlamak üzere altı ay süre ile gece postalarında çalıştırılamazlar. Emziren kadın işçilerde bu süre, ana ve çocuğun sağlığı
açısından gerekli olduğunun işyeri hekimi, işyeri ortak sağlık birimi,
işçi sağlığı dispanserleri, bunların bulunmadığı yerlerde sırasıyla en
yakın Sosyal Sigortalar Kurumu, sağlık ocağı, Hükümet veya belediye doktoru raporuyla belgelenmesi halinde, bir yıla kadar uzatılır.
Bu işçilerin anılan sürelerdeki çalışmaları, 14/7/2004 tarihli ve 25522
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gebe veya Emziren Kadınların
144
Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına
Dair Yönetmelik hükümleri saklı kalmak üzere, gündüz postalarına
rastlayacak şekilde düzenlenir.
Bildirim
Madde 10 - Gece postalarında kadın işçi çalıştırmak isteyen işverenler, gece çalıştırılacak kadın işçilerin isim listelerini ilgili bölge
müdürlüğüne gönderirler.
AĞIR VE TEHLİKELİ İŞLER YÖNETMELİĞİ
Amaç
Madde 1 – Bu Yönetmelik, hangi işlerin ağır ve tehlikeli işlerden
sayılacağına, kadınlarla 16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçilerin hangi çeşit ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılabileceklerine ilişkin hükümleri belirler.
Kapsam
Madde 2 – Bu Yönetmelik, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamına giren işyerlerinde ve EK-I deki çizelgede belirtilen
ağır ve tehlikeli işler için uygulanır.
Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalıştırılacak İşçiler
Madde 4 – 16 yaşını doldurmamış genç işçilerin ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaktır. Ekli çizelgede, karşısında (K) harfi
bulunmayan işlerde kadınlar ve (Gİ) harfleri bulunmayan işlerde de
16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçiler çalıştırılamaz. Ekli çizelgede karşısında (Gİ) harfleri bulunan işlerde genç
işçi çalıştırılması halinde, 6/4/2004 tarihli ve 25425 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve
Esasları Hakkında Yönetmelik hükümleri göz önünde bulundurulur.
İhtisas ve meslek öğrenimi veren okulları bitirip bu konudaki işi meslek edinmiş 16 yaşını doldurmuş genç işçiler, sağlığı, güvenliği ve
ahlakının tam olarak güvenceye alınması şartıyla ihtisas ve mesleklerine uygun ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılabilir.
Sağlık Raporu
Madde 5 – Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılacak işçiler (kadınlar
dahil) ile 16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçilerin işe girişlerinde, işin niteliğine ve şartlarına göre bedence bu işlere
elverişli ve dayanıklı olduklarının fizik muayene ve gerektiğinde la-
145
boratuvar bulgularına dayanılarak hazırlanan hekim raporu ile belirlenmesi zorunludur. İşin devamı süresince de bu işlerde çalıştırılmalarında bir sakınca olmadığının 16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını
bitirmemiş genç işçiler için en az 6 ayda bir, diğerleri için de en az
yılda bir defa hekim raporu ile tespiti zorunludur. Bu raporlar işyeri
hekimi, işyeri ortak sağlık birimi, işçi sağlığı dispanserleri, bunların
bulunmadığı yerlerde sırasıyla en yakın Sosyal Sigortalar Kurumu,
Sağlık Ocağı, Hükümet veya belediye hekimleri tarafından verilir.
Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından belirlenen Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışacaklara Ait İşe Giriş / Periyodik Muayene Formu örneği EK-II de verilmiştir.
Sağlık raporu alınmamış herhangi bir işçinin ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaktır. İşçilerin gerek ilk işe girişlerinde gerekse periyodik muayenelerinde belirlenen sağlık durumları ile diğer
gerekli bilgiler bu raporlara işlenir. Bu raporlar, teftiş esnasında İş
Müfettişlerine her istenildiğinde gösterilmek üzere işveren veya yetkilisi tarafından, gizliliğine halel gelmeyecek bir surette işyerlerindeki
özlük dosyalarının kişisel sağlık bölümünde saklanır. İşyeri hekimi
tarafından verilen rapora itiraz halinde, işçi en yakın Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi Sağlık Kurulunca muayeneye tabi tutulur.
Verilen rapor kesindir. İşyerinden ilişkileri kesilerek yeni bir işe giren
işçilerin bu raporları veya örnekleri yeni işveren veya vekilinin isteği
halinde o işyerine gönderilir.
Kadın İşçilerin Özel Günleri
Madde 6 – Kadınlar, ay hali günlerinde ağır ve tehlikeli işlerde
çalıştırılamazlar. Bu günlerin sayısı 5 gün olarak hesap edilir. Daha
fazlası için hekim raporuna göre hareket edilir. Ay halinin başlangıcı
işçinin ihbar tarihidir.
Nüfus Cüzdanlarının Onaylı Örneklerinin Saklanması
Madde 7 – İşveren veya vekili, ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırdığı
işçilerin nüfus cüzdanlarının onaylı örneklerini saklayarak, bunları İş
Müfettişlerinin her isteyişinde göstermekle yükümlüdür.
Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalıştırılmama Durumu
Madde 8 – Bu Yönetmelikte belirtilen şartlara aykırı olarak, ağır
ve tehlikeli işlerde kadın ve genç işçi çalıştırıldığının veya çalışan
146
işçinin sağlık durumu itibariyle böyle bir işte çalıştırılmamasının gerektiğinin tespiti halinde, bu işçiler ağır ve tehlikeli işlerde çalışmaktan alıkonulur.
Ağır ve Tehlikeli İşlere Ait Çizelge
Madde 9 – Hangi işlerin ağır ve tehlikeli işlerden sayılacağı, kadınlarla 16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçilerin hangi çeşit ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılabilecekleri EK-I deki
çizelgede gösterilmiştir.
Son Hükümler
Geçici Madde 1 – Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten
önce alınmış olan Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışacaklara Ait Sağlık
Raporu geçerlidir.
KADIN İSTİHDAMININ ARTIRILMASI VE
FIRSAT EŞİTLİĞİNİN SAĞLANMASI KONULU
BAŞBAKANLIK GENELGESİ
Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması Konulu Başbakanlık Genelgesi, 25 Mayıs 2010 tarihinde Resmi
Gazete’de yayımlandı.
Kadınların sosyo-ekonomik konumlarının güçlendirilmesi, toplumsal yaşamda kadın erkek eşitliğinin sağlanması, sürdürülebilir
ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma amaçlarına ulaşılabilmesi için
kadınların istihdamının artırılması ve eşit işe eşit ücret imkânının
sağlanması şarttır.
Öncelikle kamuda kadın istihdamına ilişkin fırsat eşitliğini ve bu
konuda çıkarılan kanun, yönetmelik ve diğer düzenlemelerin uygulanmasını izlemek üzere tüm Bakanlıklarda müsteşar yardımcısı seviyesinde bir görevlendirme yapılacak, ayrıca bir birime Kadın-Erkek
Fırsat Eşitliğine ilişkin görev verilecektir.
Gerek kamu gerekse özel sektör iş yerlerine yönelik yapılan her
türlü denetimde 4857 sayılı İş Kanununun 5 inci maddesinde ifade
147
edilen cinsiyet eşitliğine ilişkin hükümlere uyulup uyulmadığı hususlarına denetim raporunda yer verilecektir.
Kamu kurum ve kuruluşları ve yerel yönetimler hazırlayacakları
stratejik plan, performans programları ve faaliyet raporlarına kadınerkek eşitliği yaklaşımını dâhil edecekler, bu metinlerde istatistiksel
veriler ile bilimsel araştırmalar ve bunlar için kullanılacak ödeneklere
yer verilecektir.
Kamu kurumlarınca mevzuat taslakları hazırlanırken, fırsat eşitliği etki değerlendirmesi yapılarak taslakların ekinde sunulacaktır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında işe giriş sınavları ve hizmet içi
eğitim programlarına katılım, görevde ve unvanda yükselme (terfi),
üst yönetim kademelerinde görev alma hususlarında cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılmayacak, kadın-erkek fırsat eşitliği ilkesi gözetilecektir.
Tüm kamu kurum ve kuruluşları, hizmet içi eğitim programlarında
kadın-erkek fırsat eşitliği konusuna yer vereceklerdir.
İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulları çalışmalarında kadın-erkek fırsat eşitliğini gözetecek ve bu kurullara kadın konusunda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarından bir temsilcinin katılımı
sağlanacaktır.
İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulları tarafından iller bazında
yapılacak iş piyasası analizlerinden hareketle kadın istihdamı için
ön plana çıkan sektörlere yönelik mesleki beceri eğitimlerine ağırlık
verilecektir. Konuya ilişkin faaliyetler ve sonuçlarını içeren raporlar
her yıl ocak ayında Ulusal İzleme ve Koordinasyon Kuruluna gönderilecektir,
Halk Eğitim Merkezleri, Toplum Merkezleri, Türkiye İş Kurumu
Genel Müdürlüğü ve yerel yönetimler tarafından yürütülen tüm yaygın eğitim faaliyetleri ve mesleki eğitim programları, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği sağlanarak kadının insan hakları, eğitim ve istihdam olanakları, iş arama süreçlerinde danışmanlık ve rehberlik
hizmetlerine ilişkin konuları da içerecek şekilde planlanacaktır.
148
Kadın konukevlerindeki şiddet mağduru kadınlar ile tahliyesine
bir yıldan az kalmış olan cezaevindeki kadınlar ve kocası ölmüş
veya boşanmış kadınların sosyal yaşama katılımlarının sağlanması
amacıyla gerçekleştirilecek projelere öncelik tanınacaktır.
Çalışma yaşamına ilişkin istatistikler cinsiyet temelinde toplanacaktır. Ayrıca ev eksenli çalışan kadınlara ilişkin düzenli ve sistemli
istatistikler toplanacak, araştırmalar yapılacaktır.
4857 sayılı İş Kanununun ilgili hükümleri gereği kamu ve özel iş
yerlerinde kreş ve gündüz bakımevi yükümlülüğünün yerine getirilmesi sağlanacak ve denetlenecektir.
ÖZEL HUKUK TÜZEL KİŞİLERİ İLE
KAMU KURUM VE
KURULUŞLARINCA AÇILAN
KADIN KONUKEVLERİ YÖNETMELİĞİ
Amaç
Madde 1 - Bu Yönetmeliğin amacı, özel hukuk tüzel kişileri ile
kamu kurum ve kuruluşlarınca açılan kadın konukevlerinin açılış,
hizmet, işleyiş, personel şartları ve denetim işlem ve esaslarını belirlemek, çağdaş anlayış ve şartlara uygun düzeyde hizmet vermelerini sağlamaktır.
Kapsam
Madde 2 - Bu Yönetmelik, özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca açılan kadın konukevlerini kapsar.
Dayanak
Madde 3 - Bu Yönetmelik, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 9 uncu maddesinin (g) bendi ile
34 ve 35 inci maddeleri gereğince düzenlenmiştir.
Tanımlar
Madde 4 - Bu Yönetmelikte geçen;
a) Genel Müdürlük: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünü,
149
b) İl Müdürlüğü: İl sosyal hizmetler müdürlüğünü,
c) Kamu kurum ve kuruluşları: Genel, katma ve özel bütçeli kurumlar, belediyeler ve bu kurumların kurdukları döner sermayeli
kuruluşlar, kamu iktisadi teşekkül ve teşebbüsleri, özel kanunlarla
kurulan diğer devlet teşekküllerini,
d) Özel hukuk tüzel kişileri: Özel hukuk hükümlerine göre kurulan, kamu yararına çalışan, kazanç amacı gütmeyen dernek ve vakıfları,
e) Kadın konukevi: Fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik istismara uğrayan kadınların, psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümlenmesi sırasında varsa çocukları ile birlikte ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla geçici bir süre kalabilecekleri kadın konukevi/kadın
sığınmaevi/kadın sığınağı/kadınevi ve benzeri biçimde adlandırılabilecek yatılı sosyal hizmet kuruluşlarını,
f) Kuruluş: Kadın konukevlerini,
g) Kadın: Kadın konukevlerine kabulü uygun görülerek kuruluş
hizmetlerinden yararlanan kadınları, ifade eder.
Kuruluş Açmak Üzere Başvuru
Madde 5 - Kuruluş açmak isteyen özel hukuk tüzel kişileri veya
kamu kurum ve kuruluşları açılış işlemleri için temsilci ya da kuruluşun açılması ve işletilmesinden sorumlu bir yönetici belirleyip, yazılı
olarak il müdürlüğüne başvuruda bulunurlar. Gerçek kişiler kadın
konukevi açamazlar.
Açılış İzni İçin Gerekli Koşul ve Belgeler
Madde 6 – (Değişik:RG-31/7/2009-27305)
Kuruluş açmak isteyen özel hukuk tüzel kişilerinin aşağıda (a),
(b), (c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilen belgelerin yer aldığı, kamu
kurum ve kuruluşlarının ise kuruluşta görevlendirilecek yöneticinin
sadece öğrenim durumunu gösterir belge ile (d) ve (e) bentlerinde
yer alan belgelerin bulunduğu üç adet dosyayı hazırlayarak il müdürlüğüne vermeleri gerekir.
a) Yöneticilerden aşağıdaki bilgi ve belgeler istenir.
1) T.C. Kimlik Numarası beyanı,
2) Öğrenim durumunu gösterir belgenin aslı veya idarece onaylı
örneği,
3) Adli sicil kaydının bulunmadığına ilişkin yazılı beyan,
4) Görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu olmadığına dair yazılı beyanı,
150
b) Kuruluş binasının iskân durumu hakkında ilgili belediyeden
alınacak yapı kullanma izin belgesi ya da üniversitelerin ilgili bölümlerinden alınacak statik rapor,
c) Binanın tapu senedi veya kira sözleşmesi örneği,
d) Yangın güvenliği yönünden itfaiye müdürlüğünden alınacak
rapor,
e) Kuruluşun fiziksel koşulları, hizmet bölümleri, tefrişi, kapasitesi, personel durumu ve genel olarak hizmete uygunluğu hakkında il
müdürlüğünce düzenlenecek rapor.
Özel hukuk tüzel kişilerince gösterilecek temsilci ya da yöneticide; 29/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü
maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir
suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da
affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı
suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli
iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan
kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak koşulu aranır.
Açılış İzni İçin Yapılacak İşlemler
Madde 7 - Üç dosya olarak düzenlenen belgelerin belirlenen
esaslara uygun olması halinde, kuruluşun hizmete açılması il müdürlüğünün teklifi ve valiliğin onayı ile gerçekleşir. Tüm belgeleri il
müdürlüğünce onaylanan dosyalardan biri il müdürlüğünde kalır,
ikincisi açılış izin belgesi düzenlenip, imzalandıktan sonra temsilci
ya da yöneticisine imza karşılığında verilir, üçüncü dosya ve açılış
onayının bir örneği Genel Müdürlüğe gönderilir.
Kuruluşa Kadın Kabulü
Madde 8 - Valilikten açılış onayı alınıp, açılış izin belgesi düzenlenen kuruluşa, varsa çocukları ile birlikte kadın kabulü yapılır ve
kuruluş hizmete geçer.
Açılış izin belgesi bulunmayan kuruluşlara kadın kabulü yapılması halinde Yönetmeliğin 18 inci maddesine göre işlem yapılır.
151
Devir ve Nakil
Madde 9 - Kuruluşun bir başka özel hukuk tüzel kişilerine devrinde taraflar il müdürlüğüne başvururlar ve daha sonra noterde devir
senedi işlemleri yapılır. İl müdürlüğünce kuruluşu devir alacak tüzel
kişilerden; devir senedinden başka 6 ncı maddenin (a) ve değişiklik
yapılması halinde (e) bentlerinde yer alan belgelerin üçer nüsha olarak düzenlenmesi istenir.
Özel hukuk tüzel kişilerince kuruluşun bir başka adrese naklinde
ise, durum il müdürlüğüne bildirilir. Binanın il müdürlüğünce yerinde
incelenip uygun görülmesi halinde 6 ncı maddenin (b), (c), (d) ve (f)
bentlerindeki belgeler üçer nüsha olarak düzenlenir. Kuruluşların bir
başka kamu kurum ve kuruluşuna devrinde, görevlendirilecek yöneticinin öğrenim durumunu gösterir belge ile değişiklik yapılması
halinde 6 ncı maddenin (e) bendinde yer alan belgenin üçer nüsha
düzenlenmesi istenir. Kamu kurum ve kuruluşlarınca, kuruluşun bir
başka adrese naklinde ise konu il müdürlüğüne bildirilir. İl müdürlüğünce yapılacak inceleme sonucunda binanın uygun bulunması
halinde 6 ncı maddenin (d) ve (f) bentlerindeki belgeler üçer nüsha
olarak düzenlenir. Devir ve nakil için üç dosya halinde düzenlenen
belgeler il müdürlüğünce valilik onayına sunulur. Onaydan sonra
açılış izin belgesi düzenlenir. Dosyalardan biri onayın bir örneği ile
birlikte Genel Müdürlüğe gönderilir.
Personelin Nitelik ve Sorumlulukları
Kuruluş Personelinin Nitelik ve Sorumlulukları
Madde 10 – (Değişik:RG-31/7/2009-27305) Kuruluşta; bir yönetici, bir sosyal çalışmacı veya bir psikolog, ihtiyaca göre; çocuk gelişimcisi, avukat, tabip, hemşire, çocuk eğiticisi ile genel idare, yardımcı ve teknik hizmetler sınıfından ve tercihen kadın olmak üzere
personel çalıştırılır. Kuruluşta yönetici olarak görevlendirileceklerde
tıp, hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ile sosyal hizmetler, psikoloji, sosyoloji, çocuk gelişimi, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, eğitim, ev ekonomisi ve hemşirelik
alanlarında en az 4 yıl eğitim veren fakülte veya yüksek okulların
birinden mezun olma şartı aranır. Yönetici yardımcılığında görevlendirileceklerde ön lisans mezunu olma şartı aranır.
Yönetici; kuruluşun idari ve teknik tüm işlerinin amacına uygun
olarak yürütülmesinden, kadınlar ve çocuklarının en iyi şekilde ba-
152
kım ve korunması ile sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanmasından birinci derecede sorumludur. Yöneticinin değişmesi halinde
durum il müdürlüğüne bildirilir. Bir kişi birden fazla kuruluşun yöneticisi olamaz ve çalışma saatleri içinde başka bir işte çalışamaz.
Kuruluşta görevlendirilecek tabip, mesleğinin gerektirdiği görevleri
yerine getirir.
Sosyal çalışmacı, psikolog, çocuk gelişimcisi, hemşire ve diğer
görevliler 12/7/1998 tarihli ve 23400 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna Bağlı Kadın
Konukevleri Yönetmeliği” ile belirlenen görev tanımları çerçevesinde
görev yapar.
Nöbet
Madde 15 - Kuruluşlarda hizmetin sürekliliğini sağlamak amacıyla hizmetin özelliği ve personel sayısı dikkate alınarak, nöbet sistemi
kuruluş yönetimince düzenlenir.
Beslenme
Madde 16 - Kuruluşlardaki kadınlar ve çocukları ile görevli personele üç öğün yemek, çocuklara ayrıca ara kahvaltı verilir. (Değişik
ibare:RG-26/9/2008-27009) Tabip tarafından özel diyet uygulaması
önerilen kadın ve çocuklara diyet yemeği hazırlanır.
Denetim
Madde 17 - Kuruluşlar yılda en az bir kere il müdürlükleri ve gerektiğinde Genel Müdürlük yetkili elemanlarınca gizlilik ilkesine uygun olarak denetlenir. Denetim sırasında kuruluş yetkilileri her türlü
kolaylığı göstermekle yükümlüdür. Denetim raporunun bir örneği il
müdürlüğünde saklanır, bir örneği de Genel Müdürlüğe gönderilir.
Denetim sırasında, ilgili mevzuat ve bu Yönetmelik hükümlerine aykırı bulunan hususlar ve görülen aksaklıklar denetim defterine
yazılarak giderilmesi için üç aya kadar bir süre tanınır. Bu süre içinde giderilmemesi durumunda kuruluş yazı ile uyarılarak bir ek süre
daha verilir.
Tanınacak süreler; aksaklıkların giderilebilmesi için gereken zamana, aciliyetine ve önem derecesine göre belirlenir. Kuruluş, ve-
153
rilen süreler içinde tespit edilen aykırılık ve aksaklıkları düzeltmek
zorundadır.
Kuruluşun Kapatılması
Madde 18 - Kuruluşlar aşağıda belirtilen durumlarda il müdürlüğünün teklifi ve valiliğin onayı ile kapatılır.
a) Açılış izni almadan kuruluşa kadın kabulü yapılması,
b) Denetimlerde görülen aykırılık ve aksaklıkların tanınan süreler
içinde giderilmemesi,
c) Kadın ve/veya çocuklarının ihmal ve istismarı,
d) Amaç dışı faaliyette bulunulması,
e) Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin son fıkrasında sayılan ve diğer
kanunlarla belirlenen suçların işlenmesi.
Kapatılma kararı alınan kuruluşlara; kadınlar ve çocuklarının
mağdur olmalarını önlemek amacıyla diğer kadın konukevlerine yerleştirilmelerini sağlamaları için en fazla bir ay süre tanınır.
Kuruluşun Kamu Kurum ve Kuruluşları veya Özel Hukuk Tüzel Kişilerince Kapatılması
Madde 19 - Kuruluşların kamu kurum ve kuruluşları veya özel
hukuk tüzel kişilerince kapatılması durumunda, kadın ve varsa çocuklarının mağdur olmalarını önlemeye yönelik gereken tedbirler
alınır ve en geç bir ay içinde gerekçeli olarak il müdürlüğüne bildirilir.
İl müdürlüklerince, kapatılan kuruluşların açılış izin belgesi iptal
edilir ve durum Genel Müdürlüğe bildirilir.
Çeşitli Hükümler
İl Müdürlüklerine Gönderilecek Bilgiler
Madde 20 - Kuruluşlar, her ay hizmetten yararlanan kadın ve
çocukları ile ilgili istatistikî bilgileri Genel Müdürlükçe hazırlanan
formata uygun olarak düzenleyip il müdürlüğüne gönderirler. Alınan
bilgiler her yılsonu itibariyle il müdürlüklerince değerlendirilerek hazırlanan rapor Genel Müdürlüğe gönderilir.
Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce açılmış bulunan
kuruluşlar, açılışlarından itibaren hizmetlerinden yararlanan kadın
ve çocuk sayılarını da bir defaya mahsus olmak üzere il müdürlüğüne bildirirler.
154
Kuruluşlarda Bulundurulması Gereken Defter ve Dosyalar
Madde 21 - Kuruluşlarda, aşağıda belirtilen defter ve dosyalar
bulundurulur.
a) Gelen ve giden yazı kayıt defteri,
b) Kadınlar ve çocuklarına ait kütük defteri,
c) İl müdürlüğünce onaylanmış denetim defteri,
d) Personelin özlük ve sağlık dosyaları,
e) Kadınlar ve varsa çocukları ile ilgili bilgi, belge, psiko-sosyal,
sağlık ve ekonomik durumlarını belirten raporlar ve yapılan mesleki
çalışmalara ilişkin diğer kayıtların yer aldığı dosyalar.
Hüküm Bulunmayan Haller
Madde 22 - Bu Yönetmelikte belirtilmeyen hususlarda 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun ilgili
hükümlerine göre işlem yapılır.
Geçici Madde 1 - Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce
kamu kurum ve kuruluşları ve/veya özel hukuk tüzel kişilerince açılmış bulunan kuruluşlar, Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra
geçen altı ay içinde gerekli düzenlemeleri yaparak açılış izin belgesi
almak durumundadır.
Yürürlük
Madde 23 - Maliye Bakanlığı ile Sayıştay’ın görüşleri alınarak
hazırlanan bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 24 - Bu Yönetmelik hükümlerini Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü yürütür.
TÖRE VE NAMUS CİNAYETLERİNİN
ÖNLENMESİNE YÖNELİK TEDBİRLERİN
KOORDİNASYONU KONULU İÇİŞLERİ
BAKANLIĞI GENELGESİ
Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet, gerek ulusal gerekse uluslar arası düzeyde yapılan tüm çalışmalar ve tedbirlere rağmen toplumsal bir sorun olarak
varlığını sürdürmektedir. Özellikle kadına yönelik olarak gerçekle-
155
şen şiddet olaylarının en uç noktası ise kuşkusuz, töre veya namus
adına işlenen cinayetlerdir. Türkiye de, töre ve namus cinayetlerinin
işlendiği ülkeler arasında yer almaktadır. Bu durum, ülkemizin uluslararası platformlarda eleştirilmesine, gelişmişlik düzeyi kendisinin
çok altındaki ülkelerle aynı düzeyde görülmesine, töre ve namus cinayetlerinin ortadan kaldırılması için zaman zaman önlem almaya
davet edilen konuma getirmektedir.
Bu cinayetlerin önlenmesi, temel hak ve özgürlüklerin en üst seviyede güvence altına alınması, toplumsal huzur ve güven duygusunun artırılması ve ülkemizin çağdaş dünyada hak ettiği saygınlığı
koruması bakımından gereklidir. Çocuk ve kadınlara yönelik şiddet
hareketleri ile töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi için alınacak
tedbirlerle ilgili olarak Başbakanlık tarafından çıkartılan 2006/17 sayılı genelge 04.07.2006 tarih ve 26218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bahse konu genelge ile tespit edilen
görev ve sorumluluklar kapsamında yerine getirilmesi gereken görev ve tedbirlerin etkin ve süratli bir şekilde koordine edilerek hayata
geçirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla ilgi (b) genelge doğrultusunda, çocuk ve kadınlara yönelik şiddet hareketleri ile töre ve namus
cinayetlerinin önlenmesi kapsamında;
1. Kolluk birimlerine müracaat eden veya kolluk tarafından tespit edilen şiddet mağduru kadın ve çocukların, yaşadıkları travmaya
bağlı olarak içinde bulundukları ruhsal durum göz önünde bulundurularak, bu kişilerin müracaatlarında yapılması gereken her türlü
işlem, imkânlar ölçüsünde bayan personelin de katılımıyla, insani
yaklaşım içerisinde ve ivedilikle yerine getirilecektir.
2.Şiddet mağdurları ile ilgili kolluk birimlerine intikal eden ihbar ya
da müracaatlara ilişkin yapılması gereken adli işlemler Cumhuriyet
Savcıları bilgilendirilmek suretiyle, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına
Dair Kanun ve bu kanunun uygulanmasına dair ilgi (a) genelge ile
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu çerçevesinde yerine getirilecektir.
3. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14. maddesinin (a) bendine göre belediyelerin kadın ve çocuklar için sığınma evleri açmaları gerekmektedir. Bu bağlamda; öncelikle Sosyal Hizmetler Çocuk
Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK) bağlı kadın sığınma evi bulunmayan
yerlerde 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince ve 08.05.2001 tarih
ve 24396 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Özel
156
Hukuk Tüzel Kişileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca Açılan Kadın
Konukevleri Yönetmeliği hükümlerine göre, belediyeler tarafından
24 saat esasına göre görevli bulundurulacak şekilde ve genel kolluk
tedbirleri dışında, özel güvenlik hizmetlerinden faydalanılmak suretiyle gerekli güvenlik tedbirlerinin alındığı, kadın ve çocuk sığınma
evlerinin açılması ivedilikle sağlanacaktır.
4. Özellikle kadınlara yönelik şiddetin sonucu olarak ortaya çıkan
töre veya namus cinayetlerinin önlenmesine yönelik olarak, illerde
valilerin veya görevlendireceği vali yardımcısının, ilçelerde kaymakamların başkanlığında kolluk kuvvetleri, mahalli idareler, sosyal
hizmet birimleri, meslek kuruluşları, sağlık müdürlükleri, milli eğitim
müdürlükleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile gerekli görülmesi halinde diğer kurum ve kuruluşların temsilcilerinin katılımı ile
komiteler oluşturularak, tespit edilen çözümlerin işbirliği içerisinde
hayata geçirilmesi sağlanacaktır.
Bu komitelerin sekreterya hizmetleri İl Sosyal Hizmetler Müdürlükleri, ilçelerde ise sosyal hizmet yürüten birim tarafından yerine
getirilecektir.
5. Çeşitli sebeplerle töre veya namus cinayetine maruz kalabileceğini beyan eden/edilen veya aile içi şiddete maruz kalmış kadınlar
ve çocuklarla ilgili her türlü koruma tedbirinin, İl Sosyal Hizmetler
Müdürlükleri, ilçelerde ise sosyal hizmet yürüten birim ya da varsa
Sosyal Hizmetler Şube Müdürlükleri haberdar edilmek suretiyle ivedilikle alınması sağlanacak, SHÇEK’e veya belediyelere bağlı kadın
sığınma evlerinde koruma altına alınan bu kişilerin bulundukları yerlerle ilgili gizlilik esaslarına en üst seviyede riayet edilecektir.
6. Şiddet mağdurlarının ilgili yere sevkine kadar geçen sürede;
iaşe, konaklama, tedavi ve ulaşım gibi bir takım ihtiyaçlarının belediyeler, İl/İlçe Özel İdareleri ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Teşvik Fonu kaynaklarından karşılanması komitelerce karara bağlanacaktır.
7.Kadın sığınma evi bulunmayan yerlerde, töre/namus cinayetine maruz kalabileceğini beyan eden veya somut bir olayda töre/
namus cinayetine maruz kalabileceği öngörülen kişilerin rızaları
doğrultusunda, ivedilikle sosyal hizmet birimleri haberdar edilmek
suretiyle teslim alınmaları sağlanacaktır. İl/İlçe sosyal hizmet birimleri 24 saat ulaşılabilecek şekilde görevlendirecekleri personelin ile-
157
tişim bilgilerini genel kolluk kuvvetlerine bildireceklerdir.
8. Kadın sığınma evi bulunmayan yerlerde, mağdurların ilgili yere
sevkine kadar geçen sürede geçici olarak korunmalarının ve sığınmalarının sağlanacağı yerler, (otel, pansiyon, misafirhane vb.) oluşturulan komiteler tarafından tespit edilerek genel kolluk kuvvetlerine
bildirilecektir. Bu yerlerin adres bilgileri konusunda da üst seviyede
gizlilik esaslarına riayet edilecektir.
Bu kişilerin korunmalarının sağlanacağı yerlere sevk edilmeleri
esnasında, maruz kaldıkları durum veya olayın özelliğine göre gerekli olması halinde genel kolluk kuvvetleri refakat edecektir.
9.Töre ve namus konusunda toplumda yerleşik ön yargı veya
geleneksel anlayışın değiştirilmesi amacıyla halkın konu ile ilgili farkındalığını ve duyarlılığını artıracak etkinlikler düzenlenecektir.
10.Töre ve namus cinayetleri ile çocuk ve kadınlara yönelik şiddet olaylarına ilişkin soruşturma sürecinde görev alan genel kolluk
kuvvetleri personeline yönelik, bu konularda çalışma ve araştırmalar
yapan bilim adamları ve uzmanların da desteği alınarak hizmet içi
eğitim faaliyetleri düzenlenecektir. İllerin talebi halinde bu eğitimlerde kullanılacak eğitim materyali, Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ile koordinasyon kurulmak suretiyle temin edilecektir.
11.Yukarıda belirtilen konularla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin
raporlar, oluşturulan komiteler tarafından hazırlanarak, ilgi (b) Başbakanlık genelgesinde koordinatör kurum olarak tespit edilen Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne ve Bakanlığıma yılın
3’ncü, 6’ncı, 9’uncu ve 12’nci aylarının ilk haftasında gönderilecektir.
AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUNUN
UYGULANMASI HAKKINDA ADALET
BAKANLIĞI GENELGESİ
Toplumun vazgeçilmez temel birimi olarak kabul edilen ailenin;
güçlenmesi ve gelişmesini sağlayabilmesi ve toplum içindeki fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için sosyal ve ekonomik yönlerden
olduğu kadar, hukukî bakımdan da korunması zorunluluğu ortaya
çıkmaktadır. Ülkemizde de bu amacı gerçekleştirebilmek üzere çıkarılan kanunlardan biri olan Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un
uygulanmasında bazı duraksamaların olduğu gözlenmektedir.
158
Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, "Ailenin korunması" kenar başlıklı 41'inci maddesinde; "Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile
plânlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar." 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86'ncı maddesinin 3’üncü fıkrasının (a)
bendinde; "Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
İşlenmesi hâlinde şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır." hükümleri yer almaktadır.
Öte yandan; 14/01/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'da; aile içi şiddete maruz kalan eşlerden birinin veya
çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinin kendilerinin veya Cumhuriyet savcılığının bildirmesi üzerine aile mahkemesi hâkimince verilecek tedbirlere ilişkin koruma kararına, kararın
infazına, karara uyulmaması hâlinde yapılacak işlemlere ve açılacak
davalara ilişkin hükümlere yer verilmiş bulunmaktadır.
Anılan Kanun'un genel gerekçesinde aile içi şiddet; "aile içinde
bir bireyin diğer bir bireye yönelik fiziksel, sözel veya duygusal kötü
davranışı" olarak kabul edilmekte ve toplumun en küçük birimi olan
aile içerisinde gerçekleşen şiddetin yol açtığı veya açacağı zararların, toplum bünyesinde daha derin ve kalıcı izler bıraktığı vurgulanmaktadır. Bu itibarla;
1.Ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve eşler arasındaki eşitliğe dayandığına ilişkin Anayasa ve Türk Ceza Kanunu'nun ilgili hükümleri de göz önünde bulundurularak, Ailenin Korunmasına Dair
Kanun kapsamında, Cumhuriyet savcıları tarafından aile içi şiddete maruz kalındığının öğrenilmesi hâlinde, bu konuda herhangi bir
şikâyet de gerekmediğinden derhal soruşturmaya geçilmesi, ayrıca
koruma kararı alınması için ivedilikle aile mahkemesi hâkimine bildirimde bulunulması,
2.Mahkeme tarafından tedbirleri içeren koruma kararının verilmesi durumunda, kararın kanunun amacına uygun olarak infazının
sağlanabilmesi için kolluk birimleriyle sıkı işbirliği kurulması,
3.Mahkemece verilen koruma kararına uymayanlar hakkında
kanunî işlemlerin yerine getirilmesi.
159
KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN
TASFİYE EDİLMESİNE DAİR SÖZLEŞME
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 18 Aralık 1979 tarihli ve
34/180 sayılı Kararıyla kabul edilmiş ve imzaya, onaya ve katılmaya
açılmış ve 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bu Sözleşmeyle Taraf Devletler, Birleşmiş Milletler Şartı'nın temel insan haklarına, erkek ve kadın haklar bakımından eşitliğine
olan inancını ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin ayrımcılığın kabul edilemezliği prensibini teyit ettiğini ve bütün insanların onurları
ve hakları bakımından eşit ve özgür doğduklarını ve herkesin cinsiyete dayanan ayrım da dâhil hiç bir ayrımcılığa tabi tutulmaksızın
haklara ve özgürlüklere sahip olduklarını ilan etmiştir.
Ancak bunun gibi çeşitli ulusal ve uluslararası belgelere rağmen,
kadınlara karşı ayrımcılığın yaygın bir şekilde devam etmesinden
kaygı duyulduğundan aşağıda belirtilen konularda anlaşma sağlanmıştır:
Taraf Devletler kadınlara karşı ayrımcılığın her biçimini yasaklayıp, her türlü vasıtayla ve hiç vakit kaybetmeden kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etme politikası izlemeyi kabul ederler ve bu amaçla
aşağıdaki konularda taahhütte bulunurlar:
- Erkeklerin ve kadınların eşitliği prensibini henüz ulusal anayasalarına veya diğer ilgili mevzuatlarına içselleştirmemişler ise, bu prensibi içselleştirmeyi ve yasalar ve diğer uygun vasıtalarla bu prensibin
pratik olarak uygulanmasını sağlamak;
- Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı yasaklayan ve gerektiği takdirde yaptırımlar getiren gerekli mevzuatı çıkarmak ve diğer tedbirleri almak;
- Kadınların haklarını erkeklerle eşit bir biçimde koruyacak hukuki
mekanizmalar kurmak ve yetkili ulusal yargı yerleri ile diğer kamu
kurumları vasıtasıyla her hangi bir ayrımcılık karşısında kadınların
etkili bir biçimde korunmasını sağlamak;
- Kadınlara karşı ayrımcılık niteliğindeki bir eylem veya uygulamadan kaçınmak ve kamu kurum ve kuruluşların bu yükümlülüğe
uygun davranmalarını sağlamak;
- Her hangi bir kişi, kurum veya kuruluş tarafından kadınlara karşı
ayrımcılık yapılmasını önlemek için gerekli her türlü tedbiri almak;
- Kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan mevcut yasaları, hukuki dü-
160
zenlemeleri, gelenekleri ve uygulamaları değiştirmek veya kaldırmak için gerekli her türlü tedbiri almak;
- Kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan bütün ulusal ceza hükümleri
kaldırmak;
Taraf Devletler kadınların tam olarak gelişmelerini ve ilerlemelerini sağlamak üzere, erkeklerle eşitlik temeline dayanan insan haklarını ve temel özgürlüklerini güvence altına almak ve kullanmalarını
sağlamak amacıyla, mevzuat çıkarmak da dâhil her alanda ve özellikle siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda gerekli her türlü
tedbiri alır.
Taraf Devletler önyargıların ve geleneklerin tasfiye edilmesi için
aşağıdaki konularda gerekli tedbirleri alırlar:
- Her iki cinsten birinin aşağı veya üstün olduğu veya erkekler ile
kadınların basmakalıp rollere
- Sahip oldukları düşüncesine dayanan bütün önyargılar ve gelenekler ile her türlü uygulamayı tasfiye etmek amacıyla erkeklerin ve
kadınların sosyal ve kültürel davranış tarzlarını değiştirmek;
- Ailede verilen eğitimin, toplumsal bir işlev olarak anneliğin gerektiği şekilde anlaşılmasını ve çocuğun büyütülmesinde ve yetiştirilmesinde erkeklerin ve kadınların ortak sorumluluğunun kabul edilmesini, yani çocuğun menfaatlerinin her durumda öncelik taşıdığını de
içermesini sağlamak.
Taraf Devletler, herhangi bir biçimde kadın satışını ve kadınların
fahişeleştirilerek istismar edilmelerini son erdirmek için mevzuat çıkarmak da dâhil gerekli her türlü tedbiri alır.
Oy verme, seçilme ve katılma hakkı Taraf Devletler ülkenin siyasal ve kamusal yaşamında kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etmek
için gerekli her türlü tedbiri alır ve özellikle kadınların erkeklerle eşit
şekilde aşağıdaki haklarını güvence altına alır:
- Bütün seçimlerde ve referandumlarda oy kullanmak ve kamusal
olarak seçim yapılan bütün organlara seçilebilmek hakkı;
- Hükümet politikalarının formüle edilmesine ve bunların uygulanmasına katılma hakkı ile kamu görevlerine atanma ve idarenin her
düzeyinde kamusal görevleri yerine getirme hakkı;
- Hükümet dışı kuruluşlar ile ülkenin kamusal ve siyasal yaşamıyla
ilgili kuruluşlara katılma hakkı.
Taraf Devletler, kadınların erkeklerle aynı şekilde ve hiç bir ayrımcılığa tabi tutulmaksızın, hükümetlerini uluslararası düzeyde
161
temsil etmeleri ve uluslararası örgütlerin çalışmalarına katılmaları
için gerekli her türlü tedbiri alır.
Vatandaşlık hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı, sağlık hakkı, ekonomik ve sosyal yaşamın diğer alanlarındaki haklar, kırsal alandaki
kadınların hakları, hukuk önünde eşitlik hakkı, evlenme ve aile ilişkileri alanındaki haklar da mevcuttur.
AVRUPA SOSYAL ŞARTI
Akit Taraflar, ulusal ve uluslararası nitelikteki tüm uygun yollarla
aşağıda belirtilen hak ve ilkelerin etkili bir biçimde gerçekleşebilmesini politikalarının amacı sayarlar:
Herkes, özgürce edinebildiği bir işle yaşamını sağlama fırsatına
sahiptir. Tüm çalışanların âdil çalışma koşullarına sahip olma hakkı vardır. Tüm çalışanların güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarına
sahip olma hakkı vardır. Tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine
iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli âdil bir ücret alma hakkı
vardır. Tüm çalışanlar ve işverenler ekonomik ve sosyal çıkarlarını
korumak amacıyla ulusal ve uluslararası kuruluşlar düzeyinde örgütlenme özgürlüğüne sahiptir. Tüm çalışanlar ve işverenler toplu pazarlık hakkına sahiptir. Çocuklar ve gençler, uğrayacakları bedensel
ve manevi tehlikelere karşı özel korunma hakkına sahiptir. Çalışan
kadınlar, anne olmaları durumunda, özel korunma hakkına sahiptir.
Herkesin, kişisel ilgi ve yeteneklerine göre bir mesleği seçmesine
yardımcı olacak uygun mesleki yönlendirme olanağına sahip olma
hakkı vardır. Herkesin, mesleki eğitim için uygun olanaklara sahip
olma hakkı vardır. Herkes, ulaşılabilecek en yüksek sağlık düzeyinden yararlanmasını mümkün kılacak her türlü önlemden yararlanma
hakkına sahiptir. Tüm çalışanlar ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Yeterli kaynaklardan yoksun
olan herkes, sosyal ve tıbbi yardım alma hakkına sahiptir. Herkes
sosyal refah hizmetlerinden yararlanma hakkına sahiptir. Özürlüler
toplumsal yaşamda bağımsız olma, sosyal bütünleşme ve toplumsal
yaşama katılma hakkına sahiptir. Toplumun temel birimi olarak aile,
tam gelişmesini sağlamaya yönelik uygun sosyal, hukuksal ve ekonomik korunma hakkına sahiptir. Çocuklar ve gençler uygun sosyal,
hukuksal ve ekonomik korunma hakkına sahiptir.
Herhangi bir Akit Tarafın vatandaşları, inandırıcı sosyal ve ekonomik nedenlere dayanan kısıtlamalar saklı kalmak kaydıyla, diğer
162
bir Akit Taraf ülkesinde, o ülke vatandaşlarıyla eşit koşullar altında
kazanç getirici herhangi bir işte çalışma hakkına sahiptir. Bir Akit
Taraf vatandaşı olan göçmen işçiler ve bunların aileleri herhangi bir
başka Akit Taraf ülkesinde korunma ve yardım alma hakkına sahiptir. Tüm çalışanlar, istihdam ve meslek konularında cinsiyete dayalı
ayrım yapılmaksızın fırsat eşitliği ve eşit muamele görme hakkına
sahiptir. Çalışanlar, işletmede bilgilendirilme ve danışılma hakkına
sahiptir. Çalışanlar işletmedeki çalışma koşullarının ve çalışma ortamının düzenlenmesine ve iyileştirilmesine katılma hakkına sahiptir.
Her yaşlı insan sosyal korunma hakkına sahiptir.
Tüm çalışanlar, iş akdinin sona erdiği durumlarda korunma hakkına sahiptir. Tüm çalışanlar, işverenlerinin aciz haline düşmesi durumunda alacak taleplerinin korunması hakkına sahiptir. Tüm çalışanlar, onurlu çalışma hakkına sahiptir. Ailevi sorumlulukları olan ve
çalışan ya da çalışmak isteyen herkes, herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadan ve ailevi sorumluluklarıyla çalışması arasında, olabildiğince, uyuşmazlık olmadan bunu gerçekleştirme hakkına sahiptir.
İşletmelerde çalışanların temsilcileri kendilerine zarar veren eylemlere karşı korunma hakkına sahiptir ve görevlerini yerine getirmek
için uygun olanaklarla desteklenmelidirler. Tüm çalışanlar toplu işten çıkarma sürecinde bilgilendirilme ve danışılma hakkına sahiptir.
Herkes, yoksulluğa ve toplumsal dışlanmaya karşı korunma hakkına
sahiptir. Herkes konut edinme hakkına sahiptir.
KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN
ORTADAN KALDIRILMASI SÖZLEŞMESİ
(CEDAW)
Birleşmiş Milletler Şartı’nın temel insan haklarına, insanlık onuru
ve insanın değeri ile erkeklerin ve kadınların haklar bakımından eşitliğine olan inancını yeniden teyit ederek,
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ayrımcılığın kabul edilemezliği
prensibinin teyit edildiğini ve bütün insanların onurları ve hakları bakımından eşit ve özgür doğduklarını ve herkesin cinsiyete dayanan
ayrım da dahil, bu Bildiri’de yer alan hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmaksızın haklara ve özgürlüklere sahip olduklarını kaydederek,
Kadınlara karşı ayrımcılığın tasfiye edilmesi hakkındaki bildiride yer verilen prensiplerin uygulanmasına ve bu amaçla her türlü
163
ayrımcılığın ve görünümlerinin tasfiye edilmesi için gerekli her türlü
tedbiri almaya karar vererek,
Aşağıdaki konularda anlaşılmıştır:
Siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda tedbir alma yükümlülüğü,
kadın satışının yasaklanması, vatandaşlık hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı, sağlık hakkı, ekonomik ve sosyal yaşamın diğer alanlarındaki haklar, kırsal alandaki kadınların hakları, hukuk önünde eşitlik
hakkı, evlenme ve aile ilişkileri alanında haklar tanınmıştır.
Kadınlara karşı ayrımcılığın hak eşitliği ve insanlık onuruna saygı
prensiplerini ihlal etmesinin, kadınların erkeklerle eşit bir biçimde ülkenin siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamına katılmalarına
bir engel oluşturduğunu, toplumun ve ailenin refah düzeyinin artmasına mani olduğunu ve ülkelerinin ve insanlığın hizmetinde bulunan
kadınların yeteneklerini tam olarak geliştirmelerini öngörürür.
Yoksulluk içinde bulunan kadınların yiyecek, sağlık, eğitim, öğretim ve iş imkânları ile diğer ihtiyaçlarını karşılamada yeterli imkânı
bulamamalarından kaygı duyduğundan, hakkaniyet ve adalet esaslarına dayanan yeni uluslararası ekonomik düzenin, erkekler ile kadınlar arasında eşitliğin sağlanmasına doğru önemli ölçüde katkıda
bulunacağına inandığından, bir ülkenin bütünüyle gelişmesi, yeryüzündeki refahın artması ve özgürlüğün gerçekleşmesi için, her alanda kadınların erkeklerle aynı şartlar altında eşit bir biçimde katılmaları gerektiğinin farkındadır.
Ailenin ve toplumun gelişmesine kadının büyük katkısının
henüz tam olarak kabul edilmemiş olduğunu, anneliğin toplumsal
bakımdan önemi ile her iki eşin aile içindeki ve çocuğun yetiştirilmesindeki rolünü akılda tutarak, ve kadının doğurganlıktaki rolünün
ayrımcılık için bir temel sayılamayacağının ve fakat çocuğun
yetiştirilmesinde kadın ve erkek ile toplumun bir bütün olarak
sorumluluğu paylaşmalarını gerektirdiğinin farkında olduğundan,
erkekler ile kadınlar arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için erkekler ile birlikte kadınların da toplum ve aile içindeki geleneksel
rollerinin değişmesine ihtiyaç bulunulduğundan, Kadınlara karşı
Ayrımcılığın Tasfiye edilmesi hakkındaki Bildiri'de yer verilen
prensiplerin uygulanmasına ve bu amaçla her türlü ayrımcılığın ve
görünümlerinin tasfiye edilmesi için gerekli her türlü tedbiri almaya
karar vermiştir.
164
Bu bağlamda siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda tedbir alma
yükümlülüğü, Kadın satışının yasaklanması, vatandaşlık hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı, sağlık hakkı, ekonomik ve sosyal yaşamın
diğer alanlarındaki haklar, kırsal alandaki kadınların hakları, hukuk
önünde eşitlik hakkı, evlenme ve aile ilişkileri alanında haklar tanınmıştır.
Hukuki alanda tedbirler alma yükümlülüğü getirilmiş ve Taraf
Devletler kadınlara karşı ayrımcılığın her biçimini yasaklayıp, her
türlü vasıtayla ve hiç vakit kaybetmeden kadınlara karşı ayrımcılığı
tasfiye etme politikası izlemeyi kabul ederler ve bu amaçla aşağıdaki konularda taahhütte bulunulmuştur:
a) Erkeklerin ve kadınların eşitliği prensibini henüz ulusal anayasalarına veya diğer ilgili mevzuatlarına içselleştirmemişler ise,
bu prensibi içselleştirmeyi ve yasalar ve diğer uygun vasıtalarla bu
prensibin pratik olarak uygulanmasını sağlamak;
b) Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı yasaklayan ve gerektiği
takdirde yaptırımlar getiren gerekli mevzuatı çıkarmak ve diğer tedbirleri almak;
c) Kadınların haklarını erkeklerle eşit bir biçimde koruyacak hukuki mekanizmalar kurmak ve yetkili ulusal yargı yerleri ile diğer kamu
kurumları vasıtasıyla her hangi bir ayrımcılık karşısında kadınların
etkili bir biçimde korunmasını sağlamak;
d) Kadınlara karşı ayrımcılık niteliğindeki bir eylem veya uygulamadan kaçınmak ve kamu kurum ve kuruluşların bu yükümlülüğe
uygun davranmalarını sağlamak;
e) Her hangi bir kişi, kurum veya kuruluş tarafından kadınlara karşı ayrımcılık yapılmasını önlemek için gerekli her türlü tedbiri almak;
f) Kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan mevcut yasaları, hukuki
düzenlemeleri, gelenekleri ve uygulamaları değiştirmek veya kaldırmak için gerekli her türlü tedbiri almak;
g) Kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan bütün ulusal ceza hükümleri kaldırmak.
PEKİN DEKLARASYONU ve EYLEM PLATFORMU
Birleşmiş Milletler Pekin Deklarasyonu ile de Kadınlar ve yoksulluk, eğitim ve öğrenim, sağlık, şiddet, silahlı çatışma, ekonomi,
yetki ve karar alma süreci, kadınların ilerlemesinde kurumsal mekanizmalar, kadınların insan hakları, medya, çevre ve kız çocuklarına
ilişkin konularına yer verilmiştir.
165
“Kadınlara yönelik şiddet" teriminin, kadının fiziksel, cinsel veya
psikolojik zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya
sonuçlanması muhtemel olan, bu tip hareketlerin tehdidini, baskıyı
ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, ister toplum önünde ister özel hayatta meydana gelmiş olsun, cinsiyete dayalı her
türden şiddet anlamına geldiği belirtilmiştir.
Deklarasyonda kritik alanlar olarak yer alan bölümde, kadının
ilerlemesi ve kadınla erkek arasında eşitliğin sağlanması bir insan
hakları sorunudur ve sosyal adaletin bir şartıdır ve sadece bir kadın
konusu olarak görülmemelidir. Bunlar, sürdürülebilir, adil ve kalkınmış bir toplum inşa etmenin tek yoludur. Kadının güçlendirilmesi ve
kadınla erkek arasında eşitlik, bütün insanlar için politik, sosyal, ekonomik, kültürel ve çevresel güvenliği başarmanın önkoşulu olduğu
belirtilmiştir.
Hükümetler, uluslararası topluluk ve hükümet dışı kuruluşlarla
özel sektörün dahil olduğu sivil toplum, aşağıdaki ilgilenilmesi gereken kritik alanlarda stratejik eylemler yapmaya çağırılmaktadır:
•
Kadınların sırtında bulunan devamlı ve artan yoksulluk yükü
•
Eğitim ve öğretimdeki eşitsizlikler ve yetersizlikler, bunlara
ulaşmadaki eşitsizlik
•
Sağlık ve bağlantılı hizmetlerdeki eşitsizlikler ve yetersizlikler, bunlara ulaşmadaki eşitsizlik
•
Kadına yönelik şiddet
•
Silahlı veya diğer türden çatışmaların, yabancı işgali altında
yaşayanlar dâhil, kadınlar üzerindeki etkileri
•
Ekonomik yapılarda ve politikalarda, üretime yönelik her tür
faaliyette ve kaynaklara ulaşmada eşitsizlik
•
Yetki ve karar almanın bütün düzeylerde paylaşılmasında
kadınla erkek arasındaki eşitsizlik
•
Kadının ilerlemesini sağlayacak bütün düzeylerdeki mekanizmaların yetersizliği
•
Kadının insan haklarına saygı eksikliği, bu hakların yaygınlaştırılması ve korunmasında yetersizlik
•
Kadının klişeleştirilmesi ve özellikle medya olmak üzere kadının bütün iletişim sistemlerine katılımında ve ulaşabilirliğinde eşitsizlik
•
Doğal kaynakların yönetiminde ve çevrenin korunmasında
toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikler
166
•
Kız çocuğuna karşı sürekli ayrımcılık ve kız çocuklarının
haklarının ihlali.
Deklarasyonuna göre kadınlara yönelik şiddet, aşağıdakileri kapsamakla birlikte bunlarla da sınırlı değildir:
(a) Dayak dâhil aile içinde meydana gelen fiziksel, cinsel ve
psikolojik şiddet, evdeki kız çocuklarının cinsel istismarı, çeyizle
bağlantılı şiddet, evlilikte tecavüz, kadınlara zararlı olan, kadının
cinsel organına zarar verme ve diğer geleneksel uygulamalar, nikâh
dışı şiddet ve istismarla bağlantılı şiddet;
(b) Tecavüz, cinsel taciz, işyerinde, eğitim kurumlarında ve
başka yerlerde sarkıntılık ve cinsel zorlama dâhil toplum içinde
meydana gelen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet, kadınların alınıp
satılması ve fahişeliğe zorlanması;
(c) Nerede olursa olsun, Devletin yürüttüğü veya göz yumduğu
fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet.
Kadınlara yönelik şiddet, erkeklerin hâkimiyetine ve kadınlara
yönelik ayrımcılığa yol açan, kadınların ilerlemesini engelleyen, kadınla erkek arasında çağlar boyunca sürmüş eşit olmayan güç ilişkilerinin görünürdeki yüzüdür. Hayat boyunca devam eden kadına
yönelik şiddet, temelde kültürel modellerden, özellikle de belirli geleneksel veya âdet olmuş uygulamaların zararlı etkilerinden kaynaklanır ve ırk, cinsiyet, dil veya dinle bağlantılı bütün aşırı hareketler,
ailede, iş yerinde, toplulukta ve toplumda kadına uygun görülen düşük statüyü devamlı hale getirir. Sosyal baskı, özellikle aşağıda verilen, kadınların aleyhine olan bazı icraat ve faaliyetleri açıklamaktan
duyulan utanç, kadınlara yönelik şiddeti artırmaktadır; kadının yasalara ilişkin bilgiye, yardım veya korunmaya ulaşabilirliğinin olmaması; kadınlara yönelik şiddeti etkin bir biçimde önleyecek yasaların
olmaması; hâlihazırdaki yasaların reformunda başarısızlık; kamu
yetkililerinin, hâlihazırdaki yasaları uygulama ve tanıtma çabalarının
yetersiz olması ve şiddetin nedenleri ile sonuçlarını ele alacak eğitimsel ve diğer türden araçların yokluğu.
Kadınlara yönelik şiddetin medyadaki görüntüsü, özellikle tecavüz veya cinsel köleliğin yanı sıra pornografi gibi, kız çocukların ve
kadınların cinsel nesne olarak kullanılmasını ayrıntılarıyla betimleyen görüntülere yer verilmesi, bu tür şiddetin devam etmesine katkıda bulunmakla kalmamakta, başta çocuklar ve gençler olmak üzere
bütün toplumu derinden ve olumsuz olarak etkilemektedir.
167
Kadına yönelik şiddetin yaşanmadığı aileleri, toplumları ve ülkeleri yaygınlaştırmaya yönelik zor mücadele için bütünsel ve birçok
disipline yer veren bir yaklaşım geliştirmek, gerekli ve başarılabilir
bir görevdir. Eşitlik, kadınla erkek arasında ortaklık ve insanın bütünlüğüne saygı duyma, sosyalleşme sürecinin bütün aşamalarına
nüfuz etmelidir. Eğitim sistemleri, özsaygıyı, karşılıklı saygıyı ve kadınla erkek arasında işbirliğini yerleştirmelidir.
Kadınla erkek arasındaki eşitlik bir insan hakları meselesi, sosyal adaletin önemli bir koşulu ve aynı zamanda eşitlik, kalkınma ve
barışın vazgeçilmez ve temel önkoşulu olarak tanımlanmıştır. Bütün dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik ortak
hedefe ilişkin olarak kadınların da paylaştığı ortak endişelerin, ancak erkeklerle ortaklık yaparak ve birlikte çalışarak çözülebileceğini
vurgulamıştır.
Hükümetler tarafından:
- Kadına yönelik şiddeti kınamak ve Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Deklarasyonu'nda yer aldığı şekliyle şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik taahhütlerinden vazgeçmek için herhangi bir
adet, gelenek ya da dini düşünceyi ileri sürmekten kaçınmak,
- Kadına yönelik şiddete dâhil olmaktan kaçınmak ve ister Devlet
ister şahıslar tarafından yapılmış olsun, kadına yönelik şiddeti önlemek, araştırmak ve ulusal yasalara uygun olarak şiddet hareketlerini
cezalandırmak için gerekli dikkat ve çabayı göstermek;
- Evde, işyerinde, toplulukta veya toplumda herhangi bir tür şiddete maruz kalmış kadın ve kız çocuklarına yönelik olarak yapılmış
yanlışları düzeltmek ve cezalandırmak için, ulusal yasaların cezai,
medeni, çalışma hayatıyla ilgili ve idari yaptırımlarını uygulamak ve/
veya pekiştirmek;
- Şiddetin önlenmesine ve suçluların kanuni takibine önem vererek, kadınlara yönelik şiddetin yokedilmesinde etkin olmalarını sağlamak amacıyla yasaları kabul etmek ve/veya uygulamak, düzenli
olarak gözden geçirmek ve incelemek; şiddete maruz kalan kadınların korunmasını, telafi, tazminat ve kurbanların tedavisi dahil hızlı
ve etkili çarelere ulaşmalarını sağlayacak önlemler almak ve şiddete
başvuranların rehabilitasyonunu sağlamak;
- Kadına yönelik şiddetle ilgili bütün politika ve programlara cinsiyete dayalı bir bakış açısını ana görüş olarak yerleştirmek için faal
168
ve görünür bir politika izlemek, yasaları uygulamakla görevli olanlar,
emniyet mensupları, adli, tıbbi ve sosyal çalışmacılar, azınlıklarla,
göçmen ve mültecilere ilişkin konularla ilgilenenler gibi bu politikaları
uygulamakla sorumlu olanların, kadına yönelik şiddetin nedenleri,
sonuçları ve mekanizmalarına ilişkin bilgi ve anlayışlarını artırmayı hedefleyen program ve önlemleri etkin bir şekilde teşvik etmek,
desteklemek ve uygulamak ve şiddet kurbanı kadınların, cinsiyete
duyarsız yasalar veya yargılamaya veya yürütmeye ilişkin uygulamalar yüzünden tekrar kurban konumuna düşürülmesini engelleyecek stratejiler geliştirmek;
- Şiddete maruz kalmış kadınların adli mekanizmalara ve ulusal
yasaların öngördüğü şekliyle, gördükleri zararı telafi edecek hızlı ve
etkili çarelere ulaşmalarını sağlamak ve bu mekanizmalar yoluyla
haklarını aramaları için kadınlara, haklarının neler olduğu konusunda bilgi vermek;
- Kadının cinsel organına zarar verme, kız bebeklerin öldürülmesi,
doğum öncesi cinsiyet seçimi ve çeyizle bağlantılı şiddet gibi kadına
yönelik şiddet hareketleri ve uygulamaları yapanlara karşı yasaları
harekete geçirmek ve uygulamak;
- Kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak için bütün uygun düzeylerde eylem planları oluşturmak ve uygulamak;
- Erkeklerin ve kadınların sosyal ve kültürel davranış modellerini
değiştirmek ve cinslerden birinin üstünlüğü ya da aşağılığı düşüncesine ve erkeklerle kadınların klişeleşmiş rollerine dayanan önyargıları, geleneksel uygulamaları ve bütün diğer yaklaşımları ortadan
kaldırmak amacıyla, özellikle eğitim alanında, bütün uygun önlemleri almak;
- Kadınların ve kız çocuklarının, kendilerine yönelik şiddet hareketlerini, ceza veya misilleme korkusu olmadan, ücretsiz, güvenilir
ve gizliliğe saygı duyan bir ortamda açıklayabilmeleri için kurumsal
mekanizmaları oluşturmak veya güçlendirmek;
- Özürlü kadınların, kadına yönelik şiddete ilişkin her tür bilgi ve
hizmete ulaşmalarını sağlamak;
- Yetkinin kötü kullanılarak kadına yönelik şiddete yol açmasından
kaçınmak için adli, yasal, tıbbi, sosyal, eğitici, emniyet ve göçmenlerden sorumlu personele yönelik eğitim programlarını uygun şekilde oluşturmak, düzenlemek, geliştirmek ve finansmanını sağlamak,
kadın kurbanların adil bir şekilde tedavi edilmesini garanti altına almak için, yukarıda sözü edilen personeli cinsiyete dayalı hareketlere
169
ve şiddet tehditlerine duyarlı kılmak;
- Görevini yerine getirirken kadına yönelik şiddet hareketlerine
başvuran polis, güvenlik güçleri veya Devletin herhangi bir görevlisini cezalandıran hâlihazırdaki yasaları pekiştirmek, eğer yoksa bu
yasaları çıkarmak; bu tür şiddet uygulayanlara karşı hâlihazırdaki
yasaları gözden geçirmek ve etkili önlemler almak;
- Eylem planlarının bütün elverişli düzeylerde uygulanması için
gereken kaynaklar dâhil, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasıyla ilgili faaliyetlere bütçeden yeterli kaynak tahsis etmek ve toplumsal kaynakları harekete geçirmek;
- Kadına yönelik şiddet konusuyla ilgili bilgileri ve Kadına Yönelik
Şiddetin Ortadan Kaldırılması Deklarasyonunu uygulamak için alınan önlemleri, ilgili Birleşmiş Milletler insan hakları belgelerinin koşullarına uygun olarak teklif edilen raporlara dahil etmek;
- Kadına yönelik şiddet konusunda çalışan İnsan Hakları Komisyonu Özel Raportörü’ne görevi sırasında yardımcı olmak ve işbirliği
yapmak ve istenen bütün bilgiyi sağlamak; ayrıca işkenceye ilişkin
İnsan Hakları Komisyonu Özel Raportörü ve kadına yönelik şiddetle
bağlantılı olarak, acele, mahkeme dışı ve keyfi infazlara ilişkin İnsan
Hakları Komisyonu Özel Raportörü gibi diğer yetkili mekanizmalarla
işbirliği yapmaktır.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BİRİNCİ DÜNYA
KADIN KONFERANSI
Birleşmiş Milletler tarafından 1975 yılında, Mexico City’de Birinci
Dünya Kadın Konferansı düzenlenmiş, bunu takiben Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1975-1985 yılları arasındaki dönem
Kadın On Yılı olarak ilan edilmiştir. “Eşitlik, Kalkınma ve Barış” hedeflerine ulaşmayı amaçlayan Kadın On Yılının ana teması “İstihdam, Sağlık ve Eğitim” olarak belirlenmiştir. Meksika Konferansı ve
Kadın On Yılı bağlamında yapılan uluslararası ve ulusal çalışmalar
sonucunda 127 ülkede eşitlik mekanizmaları kurulmuş Birleşmiş
Milletler bünyesinde de Kadının İlerlemesi için Araştırma ve Eğitim Enstitüsü (INSTRAW) BM Kadın İçin Kalkınma Fonu (UNIFEM)
oluşturulmuştur. Kadın konusunda da yaklaşım değişikliği yine bu
çalışmalar sonucunda gerçekleşmiş, kadın artık destek ve yardımın
nesnesi değil, kalkınmanın temel ve eşit öznesi olarak algılanmaya
başlamıştır. 170
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKİNCİ DÜNYA
KADIN KONFERANSI
On yıllık dönemin ilk yarısındaki gelişmeleri gözden geçirmek için
1980 yılında Kopenhag’da İkinci Dünya Kadın Konferansı düzenlenmiştir. Burada kadınların durumunun iyileştirilmesi için alınacak
önlemleri belirleyen “Hareket Planı” kabul edilmiştir.
İkinci Dünya Kadın Konferansının ardından 1979 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) Genel Kurul tarafından kabul edilmiş ve
1980 yılında üye ülkelerin imzasına açılmıştır. CEDAW Sözleşmesi,
BM sisteminde Çocuk Hakları Sözleşmesinden sonra en geniş katılımlı sözleşme olma özelliğini taşımaktadır ve aralarında Türkiye’nin
de bulunduğu yaklaşık 165 ülke tarafından imzalanmıştır.
11 Haziran 1985 tarih ve 3232 sayılı “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesine (CEDAW) Katılımın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” 1 Temmuz 1985 tarih ve
85/9722 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanmış, 14 Ekim 1985
tarih 18898 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 19 Ocak 1986 tarihinde yürürlüğe girmiştir ve Türkiye, CEDAW Sözleşmesine taraf
devletlerden birisi olmuştur.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÜÇÜNCÜ DÜNYA
KADIN KONFERANSI
15-26 Temmuz 1985 tarihlerinde Nairobi’de Kadın İçin Eşitlik,
Kalkınma ve Barış konularında Birleşmiş Milletler Kadın On Yılının
Başarılarının Gözden Geçirilmesi ve Değerlendirilmesi konusunda
Üçüncü Dünya Konferansı gerçekleştirilmiş ve 157 ülkenin resmen
temsil edildiği, pek çok hükümetlerarası organizasyon ve kuruluşun
katıldığı Konferansta “Kadının İlerlemesi İçin Nairobi İleriye Yönelik
Stratejileri” kabul edilmiştir. Üçüncü Dünya Kadın Konferansı kararları bağlamında alınacak önlemler üç kategoride toplanmıştır; kurucu
ve yasal adımlar, sosyal katılımda eşitlik, siyasi katılım ve karar almada eşitlik. 171
1993 yılında ise Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konferansında
benimsenen, kadın haklarının evrensel insan haklarının ayrılamaz,
bölünemez, devredilemez bir parçası olduğunun resmi kabulü Nairobi sonrasındaki dönemin en önemli gelişmelerinden biri olmuştur.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DÖRDÜNCÜ DÜNYA
KADIN KONFERANSI
4-15 Eylül 1995 tarihlerinde Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’in kararıyla Pekin’de bir ‘taahhütler konferansı’ olarak
planlanan Dördüncü Dünya Kadın Konferansı gerçekleştirilmiştir.
189 ülke temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen Konferansın sonucunda Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu isimli iki belge
kabul edilmiştir. Türkiye, her iki belgeyi de hiçbir çekince koymadan
kabul etmiştir. Pekin Deklarasyonu, hükümetleri kadının güçlenmesi
ve ilerlemesi, kadın-erkek eşitliğinin geliştirilmesi ve toplumsal cinsiyet perspektifinin ana politika ve programlara yerleştirilmesi konularında yükümlü kılmakta ve Eylem Platformunun hayata geçirilmesini öngörmektedir. Eylem Platformu ise, kadının güçlendirilmesinin
gündemi olarak tanımlanmaktadır. Eylem Platformu kadının özel ve
kamusal alana tam ve eşit katılımı önündeki engellerin kadınların
ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi karar alma pozisyonlarında ve
mekanizmalarında yer almaları yoluyla ortadan kaldırılabileceğini
ifade etmektedir.
Eylem Platformunun uygulanması ve izlenmesinde temel görev
hükümetlere verilmiştir ve Platform uyarınca bu görev Birleşmiş Milletler kuruluşları, bölgesel ve uluslararası kuruluşlar, gönüllü kuruluşlar ile sivil toplumun tüm katılımcılarının işbirliği ile yerine getirilecektir.
Dördüncü Dünya Kadın Konferansında, Türkiye’nin 2000 yılına
kadar çözüm bulmayı taahhüt ettiği dört temel sorun alanı;
- CEDAW Sözleşmesine konulan temel çekincelerin kaldırılması
- Zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması
- 2000 yılına kadar kadın okumaz yazmazlığının ortadan kaldırılması
- Anne ve çocuk ölüm oranının %50 oranında azaltılması.
172
AVRUPA KONSEYİ
Avrupa Konseyi 5 Mayıs 1949 tarihinde 10 Avrupa devleti tarafından, aralarındaki birliği güçlendirmek amacıyla kurulmuş siyasi bir
örgüttür. Halen 41 Avrupa devletini kapsamaktadır.
Örgütün temel hedefi demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü desteklemek, üye ülkelerin karşı karşıya kaldığı siyasi,
toplumsal, kültürel ve yasal sorunlara ortak yanıt geliştirebilmektir.
1989’dan bu yana orta ve doğu Avrupa’nın birçok ülkesini bünyesine
alan örgüt, bu ülkelerin siyasi, yasal ve idari reformları uygulama ve
kalıcılaştırma çabalarına destek olmuştur.
Avrupa Konseyi’nin daimi merkezi Fransa’da, Strasbourg’dadır.
Konsey, statüsü gereği iki organdan oluşur: 41 üye ülkenin Dış İşleri
Bakanları’nın oluşturduğu Bakanlar Komitesi ve 41 ulusal meclisin
gönderdiği delegasyonları kapsayan Parlamenterler Meclisi. Avrupa
Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, üye ülkelerdeki yerel ve bölgesel özyönetim kurumlarını temsil eder.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir devlete karşı bireylerin,
derneklerin veya başka sözleşmeci tarafların, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin ihlal edildiği gerekçesiyle ileri sürdüğü şikâyetleri karara bağlama yetkisini haiz hukuki organdır.
Avrupa Konseyi ve Kadın-Erkek Eşitliği
Temel insan haklarından biri sayılan kadın erkek eşitliği konusu,
Kadın-Erkek Eşitliğini İzleme Komitesi’nin (CDEG) sorumluluğundadır. Komite’yi oluşturan (ve her biri bir ülkeyi temsil eden) uzmanlar
hem ulusal düzeyde, hem de Avrupa Konseyi nezdinde etkin biçimde kadın erkek eşitliğinin sağlanması için girişimleri teşvik etmekle
görevlendirilmişlerdir. CDEG bu amaçla tahlil, araştırma ve değerlendirmeler yapar, strateji ve siyasi önlemler saptar ve gerektiğinde
uygun hukuki araçların çerçevesini çizer.
173
AVRUPA KONSEYİ BAKANLAR KOMİTESİ’NİN
ÜYE DEVLETLERE CİNSEL SÖMÜRÜ
AMACIYLA İNSAN TİCARETİNE KARŞI EYLEM
KONULU R (2000) 11 SAYILI
TAVSİYE KARARI
Cinsel sömürü amacıyla insan ticaretinin esas olarak kadın ve
gençleri ilgilendirdiği ve kurbanlar açısından kölelikle sonuçlanabileceğini göz önüne alarak;
Üye ülke hükümetlerine;
1.Bu tavsiye kararının ekinde tarif edilen önlemleri uygulama ya
da gerektiğinde uygulamaya koyma amacıyla mevzuat ve uygulamalarını gözden geçirmelerini;
2.Bu tavsiye kararının bütün ilgili kamusal ve özel kurumların,
özellikle polisin ve adli yetkililerin, diplomatik misyonların, göçmenlikle ilgili yetkililerin, sosyal yardım, tıp ve eğitim alanlarında çalışanların ve sivil toplum örgütlerinin dikkatine sunulmasını sağlamalarını
tavsiye eder.
R (2000) 11 Sayılı Tavsiye Kararı’na Ek
I.Temel ilke ve kavramlar
1.Temel ilkeler şunlardır: Cinsel sömürü amacıyla insan ticareti
kavramı, bir veya daha fazla sayıda birey ya da tüzel kişi tarafından,
yasal ya da yasa dışı yollardan, kendi rızalarıyla bile olsa, zor kullanarak, özellikle şiddet, tehdit ve yetkinin ya da hassas bir konumun
kötüye kullanımı gibi yollara başvurarak cinsel sömürü amacıyla insan tedariki ve/veya insan sömürüsünün ve/veya ulaşımının veya
göçünün organizasyonunu ifade eder.
Bu temelde, üye ülke hükümetleri aşağıdaki önlemleri gözden
geçirmeye çağırılırlar:
II.Genel önlemler
2.İnsan ticareti kurbanlarının ve özellikle en korumasız ve etkilenen grup olan kadın, ergen ve çocukların hak ve çıkarlarının korunmasını güvence altına almak için yasal ve pratik önlemler almak.
3. Mümkünse rehabilitasyon programları uygulayarak , insan
ticareti kurbanlarına yardım konusuna ve kurbanların tüccarlardan
korunmasına mutlak öncelik vermek..
174
4. İnsan ticaretiyle uğraşanların hepsini yakalamak, kovuşturmak
ve cezalandırmak; seks turizmini ve bu tür ticarete yol açabilecek
her türlü faaliyeti engellemek için girişimde bulunmak.
5. Cinsel sömürü amacıyla insan ticaretini, uluslararası organize suçlar kategorisine giren ve bu nedenle ulusal ve uluslararası
düzeylerde gerçeklikle uyumlu eşgüdümlü müdahale gerektiren bir
olgu saymak.
III. Eylem ve yöntemlerin temeli
6. İlgili sosyal, adli, idari, gümrük makamlarıyla sivil toplum örgütleri, göçmenlik, emniyet ve asayiş güçlerini kapsayan çok disiplinli
bir yaklaşımla eşgüdümlü eylem gerçekleştirmek.
7. İnsan ticareti kurbanlarının vatandaşı oldukları, transit geçtikleri ve varış noktasındaki ülkeler arasında, yetkili ulusal kurumlarla
sivil toplum örgütlerini de kapsayan ikili ve çok taraflı anlaşmalar
yapılması yoluyla işbirliğini teşvik etmek.
8. Bu eylemlerin sağlam ve güvenilir bir temele oturması için ulusal ve uluslararası araştırmayı, özellikle aşağıda sayılan alanlarda
teşvik etmek:
– Medyanın ve özellikle yeni bilgi ve iletişim tekniklerinin cinsel
sömürü amacıyla insan ticareti üzerindeki etkisi;
– Seks ticaretinin müşterileri, talep eğilimleri ve bunların cinsel
sömürü amacıyla insan ticareti üzerindeki etkileri;
– İnsan ticaretinin kökeni ve bu ticaretle iştigal edenlerin kullandığı yöntemler.
9. Cinsel sömürü amacıyla insan ticareti konusunda uzmanlaşmış araştırma birimlerinin kurulmasını gündeme almak.
10. Ulusal ve uluslararası düzeyde cinsel sömürü amacıyla insan
ticareti olgusunu aydınlatacak veri ve istatistikleri geliştirmek için
adımlar atmak ve mümkünse bu olgunun Avrupa Konseyi’ne üye
devletlerde nasıl geliştiğini karşılaştırmak.
IV. Önleyicilik
i. Bilinç yükseltme ve bilgilendirme
11. Kamunun insan ticaretine yol açacak riskli durumlar ve bu tür
ticaretin olumsuz etkileri konusunda duyarlılığının artırılması için ve
özellikle fuhuşun kolay gelir elde etme yolu olduğu inancını kırmak
için, cinsiyet perspektifli bilgilendirme kampanyaları düzenlemek; bu
kampanyalar, başta göçmen adayı kadınlar ve kadın mülteciler olmak üzere, tüm ilgililere yönelmelidir.
175
12. Seks turizmini itibarsız kılmak ve bu tür faaliyetlerin potansiyel katılımcılarını caydırmak için bilgilendirme kampanyaları düzenlemek.
13. Diplomatik temsilciliklere, kamu yetkililerine, medyaya, insani
yardımla ilgilenen sivil toplum örgütlerine ve potansiyel kurbanların
vatandaşı oldukları ülkelerde çalışan diğer kamusal ya da özel kurumlara kadın, çocuk ve gençlerin cinsel sömürüsüne ve ticaretine
ilişkin broşür, video ve dokümantasyon gibi uygun bilgileri sunmak.
14. Cinsel sömürüyle bağlantılı sağlık risklerine ilişkin bilgiyi her
ülkede geniş biçimde yaymak.
15. Medya çalışanlarının, cinsel sömürü amacıyla insan ticaretiyle bağlantılı konuların ve medyanın bu alanda sahip olabileceği
nüfuzun farkında olmalarını sağlayacak faaliyetleri teşvik etmek ve
düzenlemek.
ii. Eğitim
16. Okullara cinsellik eğitimi dersi koymak ya da bu konudaki
dersleri kuvvetlendirmek ve bunu yaparken çocuk haklarını olduğu
kadar ebeveynlerin, vasilerin ya da yasal olarak çocuğa bakmakla
yükümlü diger kişilerin haklarını da göz önünde tutarak, insan hakları ve bireyin onuruna saygıyı ve kadın-erkek eşitliğini özellikle vurgulamak.
17. Öğretim programlarının çocuk ve gençlerin karşı karşıya kalabilecekleri sömürü, cinsel istismar ve insan ticareti riskleri ile kendilerini bunlara karşı koruma yolları hakkında bilgi vermesini sağlamak; bu bilgi, eğitim sistemi dışında kalan gençlere ve ebeveynlere
de yayılmalıdır.
18. Kız ve erkek öğrencilere, basmakalıp cinsiyet rollerinden kaçınan bir eğitim sunmak ve bütün öğretmenlerin ve eğitim alanında
çalışan diğer kişilerin, öğretim programlarına cinsiyet boyutunu katacak şekilde eğitilmelerini sağlamak.
iii. İş içi eğitim
19. Sosyal yardım uzmanları, tıp, eğitim, diplomasi, konsolosluk,
adli işler, gümrük ve polis personeli için, bu kişilerin cinsel sömürü
amaçlı ticarete konu durumları teşhis edip uygun yanıt vermelerini
sağlayacak özel eğitim programları düzenlemek.
20. Polis personelinin bu alanda özel beceriler edinmesi için eğitim programları oluşturmak ya da geliştirmek.
176
21. Özellikle, polis ile kurbanların korunmasında uzmanlaşmış
sivil toplum örgütleri arasında işbirliğini artırmak için spesifik eğitim
programları oluşturmak ve deneyim alışverişini sağlamak.
22. Yurtdışına çıkan kişilerin ve özellikle ebeveyni ya da vasisi tarafından eşlik edilmeyen gençlerin insan ticaretine konu olmamasını
sağlayarak suçun önlenmesine katkıda bulunabilmeleri için, göçmenlikle ilgili resmi görevliler ve sınır polisi için eğitim programları
geliştirmek.
iv. Uzun vadeli eylemler
23. İnsan ticaretinin, çoğu zaman ekonomik olarak kalkınmış ülkelerle daha az gelişmiş olanlar arasındaki eşitsizliklere bağlı uzun
vadeli sebepleriyle, özellikle az gelişmiş ülkelerdeki kadınların sosyal ve ekonomik konumunu düzeltme yoluna giderek mücadele etmek.
24. Ekonomik, sosyal, göçmenliğe ilişkin ve diğer politikaları
oluştururken, kadınların durumunu düzeltmek ve insan ticaretiyle
seks turizmini engelleme gereğini hesaba katmak.
25. Kadınların vize ve oturum izni almak için gereken usul ve
koşulların farkına varmaları amacıyla yasal göç olanaklarıyla ilgili
bilgi yaymak.
V. Kurbanların korunması ve yardım
i. Kurbanlara destek hizmetleri
26. İnsan ticareti kurbanlarına vatandaşı oldukları ülkedeki hayata ya da misafir eden ülke hayatına yeniden entegre olabilmeleri
amacıyla psikolojik, tıbbi, sosyal ve idari desteğin yanısıra, haklarıyla ilgili bilgilerden yararlanabilecekleri kabul merkezleri ya da başka
kuruluşlar kurmak ya da geliştirmek.
27. Özellikle, örneğin kabul merkezleri ya da başka kuruluşlar
aracılığıyla, kurbanların kendi dillerinde adli yardımdan yararlanmalarını sağlamak.
ii. Yasal eylem
28. İnsan ticareti kurbanlarına, özellikle çocuk ve tanıklara, şikayetlerini bildirip dile getirebilmeleri için, özel hayatlarını ve haysiyetlerini rencide etmeyecek şekilde ve resmi prosedürler ile bunların
travma yaratıcı etkilerini azaltacak, mümkün olduğunca (sesli ya da
görüntülü) özel cihazlar sağlamak.
29. Gerektiğinde ve özellikle suç şebekeleri söz konusu olduğun-
177
da, sindirme ve misilleme girişimlerine karşı kurbanları, tanıkları ve
ailelerini korumak için adımlar atmak.
30. Hem vatandaşı oldukları ülkede, hem varış ülkesinde kurbanları ve ailelerini sindirme girişimleriyle ve bu kişilerin can güvenliğine gelen gerçek tehditlerle etkin mücadele araçları sağlayan kurban koruma sistemleri oluşturmak.
31. İnsan ticareti kurbanları varış ülkesinde yasal yollara başvurduğunda, gerekirse bu kişilerin vatandaşı oldukları ülkede kalan
ailelerine koruma sağlamak.
32. Bu korumayı, gerektiğinde, kurbanlara hukuk ve ceza davalarında yardımcı olan dernek ve örgütlere de yaymak.
33. İlgili mahkemelerin, suçluları kurbanlara tazminat ödemeye
zorlamasına imkân vermek.
34. Kurbanlara, suçlulara karşı yürütülen yargılama usulünde
tanık olarak dinlenebilmeleri için, gerektiğinde ve milli mevzuat çerçevesinde, varış ülkesinde geçici oturum vermek; bu süre içinde
kurbanların sosyal ve tıbbi yardım almalarını sağlamak önemlidir.
35. Gerektiğinde ve insani gerekçelerle, kişilere geçici oturum
izni verme konusunu gündeme almak.
iii. İnsan ticareti kurbanları için vatandaşı oldukları ülkede
alınacak sosyal önlemler
36. İnsan ticareti kurbanlarına yardım eden bir sivil toplum örgütleri ağı kurulmasını teşvik etmek ve desteklemek.
37. Kurbanların vatandaşı oldukları ülkeye dönüş ve hayata entegrasyonları için, bu ülkedeki kabul merkezleriyle sivil toplum örgütleri arasındaki işbirliğini geliştirmek.
iv. Geri dönüş ve rehabilitasyon
38. Köken ülkeyle varış ülkesi arasında işbirliği anlaşmaları da
dâhil olmak üzere her türlü önlemi alarak, kurbanlara vatandaşı oldukları ülkeye geri dönüş hakkını vermek.
39. İkili anlaşmalar yoluyla, kurbanların geri dönmesini finanse
edecek ve ülkelerindeki hayata yeniden entegre olmalarına katkıda
bulunacak bir sistem kurmak.
40. Kurbanların tıbbi ve sosyal yardım ve/veya ailelerinden yardım almalarını temin edecek şekilde, geri dönenler için bir sosyal
destek sistemi oluşturmak.
41. Kurbanların iş hayatına yeniden entegre olabilmeleri için özel
önlemler almak.
178
VI. Ceza yasaları ve hukuki işbirliği
42. Cinsel sömürü amacıyla insan ticareti konusunda yasa çıkarmak ya da varolan yasaları güçlendirmek ve gerektiğinde özel bir
suç tesis etmek.
43. Caydırıcı hapis mahkûmiyeti de dâhil, suçların ciddiyetiyle
orantılı cezai müeyyide koymak ya da var olanı ağırlaştırmak; etkin adli işbirliğine ve suçlanan ya da hüküm giymiş kişilerin sınırdışı
edilmesine olanak vermek.
44. İyi niyetli üçüncü kişilerin haklarına halel getirmeksizin, insan
ticareti araç ve gelirlerinin zapt ve haczine olanak verecek gerekli
önlemleri almak.
45. İnsan ticareti kurbanlarının sömürüldüğü yerlerin teftiş ve
kontrolünü kolaylaştırmak ve gerekirse kapatılmasını sağlamak.
46. Tüzel kişilerin sorumluluğunu düzenleyen kuralları, özel cezalar öngörerek koymak.
47. İnsan ticaretiyle iştigal edenlerin, konuya uygulanabilir uluslararası standartlara göre, mümkünse suçun kanıtlarının ortaya çıkarılabileceği ülkeye sınırdışı edilmesini sağlamak.
48. Cinsel sömürü amacıyla insan ticaretiyle bağlantılı suç işlemiş kişilerin kovuşturulması ve mahkûm edilmesini mümkün kılacak
ve kolaylaştıracak sınırötesi yasal düzenlemelere ilişkin kuralları,
suçun hangi ülkede işlendiğine bakılmaksızın ve suçun birden fazla
ülkede işlenmiş olduğu durumlar dâhil, koymak.
49. Kişisel bilgilerin korunmasına ilişkin ulusal yasalara ve Avrupa Konseyi’nin, Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulmasına
ilişkin Bireylerin Korunması Sözleşmesi’ne uygun olarak, insan ticareti suçlarının kovuşturulması ve soruşturulmasında yararlı olabilecek bilgi sistemlerini kurmak ve işletmek.
VII. İşbirliği ve eşgüdüm önlemleri
i. Ulusal düzeyde
50. İnsan ticaretiyle mücadele ve bu konuda çok-disiplinli yaklaşımın düzenlenmesi konularında milli politikayı oluşturacak bir eşgüdüm mekanizması kurmak.
51. Bu mekanizmayı, bilgi mübadelesini, istatistikî veri toplamayı
ve alan çalışmasında elde edilen pratik bulguları, insan ticaretindeki
trendlerin ve milli politikanın değerlendirilmesini teşvik etmek amacıyla kullanmak.
52. Bu mekanizmayı, başka ülkelerin ve uluslararası örgütlerin
mekanizmalarıyla bağlantı içinde faaliyetleri eşgüdümleyebilmek ve
insan ticaretiyle mücadeleyi hedefleyen milli ve uluslararası stratejileri uygulamak, gözden geçirmek ve denetlemek için kullanmak.
179
ii. Uluslararası düzeyde
53. Mümkün olduğu ölçüde insan ticaretine uygulanabilir mevcut
bütün araç ve mekanizmaları, özellikle bu ticaretten elde edilen karların zapt ve haczine ilişkin olarak kullanmak.
54. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin milli yasalara uygun olarak ve bir Avrupa kayıp kişiler dosyası oluşturmakla özel olarak sorumlu kılınmış, insan ticaretine karşı mücadeleyi eşgüdümleyecek
bir uluslararası kurum oluşturmak.
55. Ülkeler arasında bilgi mübadelesini ve işbirliğini ikili ilişkiler
düzeyinde ve insan ticaretiyle mücadele konusunda çalışan uluslararası örgütler aracılığıyla artırmak ve geliştirmek.
56. Hükümetler, Avrupa Konseyi Para Aklama, Suç Gelirlerinin
Araştırma, Zapt ve Haczi konulu Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni
(1990), Gözden Geçirilmiş Sosyal Şart’ı (1996), Avrupa Sosyal
Şartı’na Kolektif Şikâyet Sistemi getiren Ek Protokol’ü (1995), Çocuk
Haklarının Kullanımına ilişkin Avrupa Sözleşmesi’ni (1996), Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine ilişkin Sözleşme’yi
(1979) ve bu sözleşmenin İhtiyari Protokol’ünü (1999), Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni (1989) halen imzalamamışlarsa
kabul etmeyi ve imzalamayı ve/veya bu sözleşmelerdeki çekincelerden vazgeçmeyi gündeme almaya davet edilirler.
57. Hükümetler aşağıda sayılan belgelerde dile getirilen ilke ve
kararları uygulamak için bütün gerekli önlemleri milli sistemlerine
dâhil etmeye davet edilirler:
4. Dünya Kadınlar Konferansı’nda (Pekin, 4-15 Eylül 1995) kabul edilen Eylem Programı’nda belirlenen ilke ve standartlar ve
özellikle Bölüm IV.D, Kadınların Statüsüne ilişkin Birleşmiş Milletler
Komisyonu’nun 42. oturumunda mutabakatla kabul edilen sonuçlar,
Kadın ve Kız Ticareti konusunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda
düzenli olarak kabul edilen kararlar, Bakanlar Konferansı’nda kabul
edilen Cinsel Sömürü Amacıyla Kadın Ticaretini Engellemek ve Mücadele Etmek için Önlemler’e ilişkin Avrupa Kılavuz İlkelerini’ni içeren Deklarasyon (Lahey, 24-26 Nisan 1997) ve Bakanlar Komitesi’nin
Avrupa Konseyi üyesi ülkelere aşağıda sayılan tavsiye kararları:
Suç kökenli gelirlerin transferi ve saklanmasına karşı önlemlere ilişkin R (80) 10 sayılı Tavsiye Kararı, Kurbanın ceza yasaları ve usulü
çerçevesinde konumuna ilişkin R (85) 11 sayılı Tavsiye Kararı ve
Kurbanlara yardım ve kurban konumuna itilmenin önlenmesine ilişkin R (87) 11 sayılı Tavsiye Kararı.
180
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BİNYIL BİLDİRGESİ
Devlet ve Hükümet Başkanları, dünyada adil ve kalıcı bir barışı sağlamak, tüm devletlerin egemen eşitliği, toprak bütünlükleri ve
siyasal bağımsızlıklarına saygılı olmak, uyuşmazlıkların barışçıl yollarla, adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak çözümlemek, ırk, cinsiyet, dil ya da din ayrımı gözetmeksizin herkesin eşit
haklarını sağlamak ve çözüm yollarının uluslararası işbirliği ile destekleneceğini belirtmek üzere 6 - 8 Eylül 2000 tarihleri arasında New
York’ta toplanmıştır.
Bazı temel değerler, yirmibirinci yüzyılın uluslararası ilişkileri açısından zorunlu olarak görülmüştür. Bu temel değerler:
• Özgürlük: Kadınlar ve erkekler, açlık ve şiddet korkusu duymaksızın, baskı ve adaletsizliğe uğramaksızın, onurlu bir biçimde
kendi hayatlarını yaşama ve çocuklarını yetiştirme hakkına sahiptirler. Bu hakların en büyük güvencesi insanların kendi iradelerine
dayalı demokratik ve katılımcı yönetişimdir.
• Eşitlik: Hiç bir birey ve hiç bir ulus, kalkınmadan yararlanma
olanağından mahrum edilmemelidir. Kadın ve erkeklerin hak ve fırsat eşitliği güvence altına alınmalıdır.
• Dayanışma: Küresel sorunlar, maliyet ve külfetin temel eşitlik
ve sosyal adalet ilkelerine uygun olarak adil bir biçimde paylaşıldığı
yollardan çözümlenmelidir. En çok zarar görenler ya da en az yararlananlar, en çok yararlananların yardımını hak ederler.
• Hoşgörü: İnsanlar, tüm inanç, kültür ve dil farklılıklarıyla birbirlerine saygı duymalıdırlar. Toplumların kendi içlerindeki ve birbirleriyle olan farklılıkları, korkulacak ya da bastırılacak değil, insanlık
değeri olarak yüceltilecek niteliklerdir. Uygarlıklar arasında bir Kültür
ve Barış Diyalogu aktif biçimde desteklenmelidir.
• Doğaya saygı: Sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda
tüm canlı türlerinin ve doğal kaynakların yönetimine özen gösterilmelidir. Ancak bu yolladır ki doğanın bize sunduğu sonsuz zenginlikler korunabilir ve gelecek kuşaklara aktarılabilir. Bugünkü sürdürülemez üretim ve tüketim kalıpları, kendi esenliğimiz ve çocuklarımızın
esenliği adına değiştirilmelidir.
• Ortak sorumluluk: Dünya ölçeğinde ekonomik ve sosyal kalkınmanın ve uluslararası barış ve güvenliğe yönelik tehditlerin yönetim sorumluluğu dünya uluslarınca paylaşılmalı, bunların gerekleri
çoktaraflı olarak yerine getirilmelidir. Dünyanın en evrensel ve temsil
181
gücü en yüksek örgütü olarak Birleşmiş Milletler bu konuda merkezi
bir rol oynamalıdır.
Bu ortak değerleri hayata geçirmek icin özel önem verdi imiz kilit
hedefler belirlemiş bulunuyoruz:
II. Barış, Güvenlik ve Silahsızlanma
İster devletlerin kendi içlerinde, ister devletlerarasında olsun, son
on yılda 5 milyonu aşkın can alan savaş belasından halklarımızı kurtarmak için hiç bir çabadan kaçınmayacağız. Kitle imha silahlarının
yarattığı tehlikeleri bertaraf etmek için de çaba harcayacağız.
Bu amaçla:
• Ulusal konularda olduğu kadar uluslararası ilişkilerde de hukukun üstünlüğünü güçlendirmeye, özellikle, Birleşmiş Milletler Antlaşması uyarınca, üye ülkelerin taraf oldukları davalarda Uluslararası
Adalet Divanı'nın vereceği kararlara uymalarını sağlamaya;
• Çatışmaların önlenmesi, uyuşmazlıkların barışcı çözümü, barı
koruma, çatışma sonrası barış kurma ve imar için ihtiyaç duyduğu
kaynak ve araçları kendisine sağlayarak Birleşmiş Milletler'i uluslararası barış ve güvenliğin korunmasında daha etkin kılmaya;
• Antlaşma'nın VIII. Bölümü hükümleri uyarınca Birleşmiş Milletler ile bölgesel örgütler arasındaki işbirliğini güçlendirmeye;
• Silah kontrolü ve silahsızlanma ve uluslararası insani hukuk ve
insan haklara hukuku gibi alanlardaki sözleşmelerin Taraf Devletler
tarafından uygulanmasını sağlamaya ve tüm devletleri Uluslararası
Ceza Mahkemesi'ne ilişkin Roma Sözleşmesi'ni imzalama ve onaylamaya çağırmaya;
• Uluslararası terorizme karşı ortak eylem içine girmeye ve mümkün olan en kısa zamanda konuyla ilgili tüm uluslararası anlaşmalara katılmaya;
• Dünya uyuşturucu sorunuyla mücadele kararlılığımızı hayata
geçirmek üzere çabalarımızı iki katına çıkarmaya;
• İnsan kaçakçılığı ve para aklama dâhil olmak üzere, her yönüyle sınıraşırı suçlarla mücadele çabalarımızı yoğunlaştırmaya;
• Birleşmiş Milletler yaptırımlarının masum halklar üzerindeki
olumsuz etkilerini en alt düzeye indirmeye; söz konusu yaptırımları
düzenli aralıklarla gözden geçirmeye ve yaptırımların üçüncü taraflar üzerindeki olumsuz etkilerini gidermeye;
• Başta nükleer silahlar olmak üzere, kitle imha silahlarının ortadan kaldırılması için yoğun çaba harcamaya ve nükleer tehlike-
182
nin ortadan kaldırılması yollarını belirlemek üzere uluslararası bir
konferans toplanması dâhil olmak üzere, bu amaca ulaşmak üzere
başvurulabilecek tüm seçenekleri göz önünde bulundurmaya;
• Yakında toplanacak olan Birleşmiş Milletler Yasadışı Küçük ve
Hafif Silah Trafiği Konferansı'nın alacağı tavsiye kararlarını da dikkate alarak ve özellikle küçük çaplı silah transferlerini daha saydam
hale getirerek ve bölgesel silahsızlanma önlemlerini destekleyerek,
yasadışı küçük ve hafif silah trafiğine son vermek üzere ortak eylem
içine girmeye;
• Tüm devletleri Anti Personel Mayınlarının Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Transferinin Yasaklanması ve Bunların
İmhası Anlaşması ile Konvansiyonel Silahlar Sözleşmesi'nin Değiştirilmiş Mayın Protokolü'ne katılmaya çağırmaya karar vermiş bulunuyoruz.
Üye Devletleri, kendi başlarına ve toplu olarak, bugün ve gelecekte, Olimpik Barış'a uymaya ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin
spor ve olimpik ideal aracılığıyla barış ve insani anlayışı yüceltme
çabalarını desteklemeye çağırıyoruz.
III. Kalkınma ve Yoksullukla Mücadele
Kadın, erkek, çocuk, tüm kardeşlerimizi, bugün bir milyarı aşkın
kişiyi pençesine almış olan koyu ve kişiyi insanlıktan uzakla tıran
yoksulluktan kurtarmak için hiç bir çabadan kaçınmayacağız. Kalkınma hakkını herkes için bir gercek haline getirmeye ve insanoğlunu muhtaçlıktan kurtarmaya kararlıyız.
Dolayısıyla, kalkınmaya ve yoksullu un ortadan kaldırılmasına elverişli bir ortamın - hem ulusal, hem küresel düzeyde - yaratılmasına
kararlıyız.
Bu hedeflere ulaşmadaki başarı öteki faktörlerin yanısıra her ülkede iyi yönetişime bağlıdır. Ayrıca uluslararası düzeyde iyi yönetişime ve mali, parasal ve ticari sistemlerde saydamlığa bağlıdır. Açık,
adil, kurallara bağlı, öngörülebilir ve ayrım yapmayan çoktaraflı bir
ticari ve mali sistem için kararlıyız.
Gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir kalkınmalarını finanse etmek icin gerekli kaynakları seferber etmede karşılaştıkları engeller
bize kaygı vermektedir. Bu nedenle, 2001 yılında toplanacak olan
Kalkınmanın Finansmanı İçin Üst Düzey Uluslararası ve Hükümet-
183
lerarası Konferansın başarıya ulaşmasını sağlamak amacıyla her
çabayı harcayacağız.
Ayrıca, en az gelişmiş ülkelerin özel ihtiyaçlarının karşılanmasına
çalışacağız. Bu bağlamda, Mayıs 2001'de toplanacak olan Üçüncü
Birleşmiş Milletler En Az Gelişmi Ülkeler Konferansı'nı memnunlukla
karşılıyoruz ve başarısını sağlamak için çaba harcayacağız. Sanayileşmiş ülkeleri de:
• En az gelişmiş ülkelerin tüm ihraç malları için, tercihan söz konusu konferans tarihinden önce, bir gümrük vergisi ve kota bağışıklığı politikasını uygulamaya koymaya;
• Ağır borç yükü altındaki yoksul ülkeler için geliştirilmi borç hafifletme programını daha fazla gecikmeksizin uygulamaya ve söz konusu ülkelerin, yoksulluğu azaltmak, için kanıtlanabilir taahüt altına
girmeyi kabul etmelerine karşılık, tüm ikili resmi borçlarını silmeyi
kabul etmeye;
• Başta ellerindeki kaynakları yoksulluğun azaltılması için kullanma yönünde ciddi çaba harcayan ülkeler olmak üzere, daha cömert
kalkınma yardımında bulunmaya çağırıyoruz.
Ayrıca borçların uzun vadede sürdürülebilir kılmaya yönelik çeşitli
ulusal ve uluslararası önlemlerden yararlanarak, düşük ve orta gelir
düzeyindeki gelişmekte olan ülkelerin borç sorunlarıyla kapsamlı ve
etkin biçimde ilgilenmeye kararlıyız.
V. İnsan Hakları, Demokrasi ve İyi Yönetişim
Demokrasinin geliştirilmesi ve hukukun üstünlüğünün yanısıra,
kalkınma hakkı dâhil olmak üzere, uluslararası kabul gören insan
hakları ve temel özgürlüklere saygının güçlendirilmesi için hiç bir çabadan kaçınmayacağız.
Dolayısıyla:
• İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni bir bütün olarak saymaya ve
yüceltmeye;
• Ülkelerimizde herkesin medeni, siyasal, ekonomik, sosyal ve
kültürel haklarını korumaya ve geliştirmeye;
• Ülkelerimizin, azınlık hakları dâhil olmak üzere, demokrasi ve
insan haklarına saygı ilkeleri ve uygulamaları hayata geçirme kapasitesini güçlendirmeye;
• Kadına yönelik her tür şiddetle mücadele etmeye ve Kadına Yönelik Her Tür Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi'ni uygulamaya;
184
• Göçmenlerin ve göçmen işçiler ile onların ailelerinin insan haklarının korunması ve bu haklara saygının güçlendirilmesi, pek çok
toplumda giderek artmakta olan ırkçı ve yabancı düşmanı eylemlere
son verilmesi ve tüm toplumlarda daha geniş bir uyum ve hoşgörünün sağlanması için gerekli önlemleri almaya;
• Ülkelerimizdeki her bireyin katılımını sağlayacak daha geniş
kapsamlı siyasal süreçler doğrultusunda ortak çaba harcamaya;
• Medyanın zorunlu görevini yerine getirme özgürlüğünü ve halkın
bilgi alma hakkını güvence altına almaya karar vermiş bulunuyoruz.
HER NEVİ MADEN OCAKLARINDA YERALTI
İŞLERİNDE KADINLARIN ÇALIŞTIRILMAMASI
HAKKINDA 45 NOLU ILO SÖZLEŞMESİ
Milletlerarası İş Bürosu İdare Meclisi tarafından vaki davet üzerine, Cenevre'de 4 Haziran 1935 tarihinde 19 uncu inikad halinde
toplanan Milletlerarası İş Teşkilatı Umumi Konferansı, inikat ruznamesinin ikinci maddesini teşkil eden her nevi maden ocaklarında
yeraltında kadınların çalıştırılmasına ait bulunan mesele hakkında
muhtelif tekliflerin kabulünü, Bu tekliflerin Milletlerarası bir mukavele
projesi şeklini almasını kararlaştırdıktan sonra, Bin dokuz yüz otuz
beş senesi Haziran ayının yirmi bir tarihinde (Yeraltı işleri Mukavelesi "Kadınlar" 1935) adını taşıyacak olan aşağıdaki mukavele projesini kabul eder:
Madde 2 - Kadın cinsinden hiç bir şahıs, yaşı ne olursa olsun
maden ocaklarında yeraltı işlerinde çalıştırılamaz.
Madde 3 - Milli kanunlarla yukarıda yazılı memnuniyetten şu
kimseler istisna edilebilirler: Sevki idare vazifesi ile mükellef olup,
bedenen çalışmayan şahıslar, sıhhi ve sosyal hizmetlerde çalışan
şahıslar, mesleki bilgilerini tamamlamak maksadıyla bir maden ocağında yeraltı işlerinde staj görmelerine müsaade edilen tahsildeki
şahıslar, bedenen çalışma mahiyetinde olmayan bir sanatın icrası
için bir maden ocağının yeraltı kısımlarına tesadüfî olarak inmesine
lüzum görülen diğer bütün şahıslar.
Madde 4 - Bu mukavelenin resmi tasdiknameleri Akvam Cemiyeti Umumi Kâtibine tevdi olunacak ve mumaileyh tarafından tescil
edilecektir.
185
Madde 5 - Bu mukavele, ancak, Umumi Kâtip tarafından tasdiknamesi tescil edilmiş olan Milletlerarası İş Azasını bağlayacaktır.
Mukavele, Umumi Kâtip tarafından iki azanın tasdiknamelerinin tescilinden itibaren 12 ay sonra mer'iyete girecektir. Bundan sonra da
mukavele, her aza için kendi tasdiknamesinin tescilinden itibaren 12
ay sonra mer'iyete girecektir.
Madde 6 - Milletlerarası İş Teşkilatı azasından ikisinin tasdiknamesi tescil edilir edilmez, Akvam Cemiyeti Umumi Kâtibi, Milletlerarası İş Teşkilatının bütün azasına keyfiyeti iş'ar edecektir. Keza,
teşkilat azası tarafından kendisine daha sonra tevdi olunacak tasdiknamelerin tescilini de bütün azaya tebliğ eyleyecektir.
EŞİT DEĞERDE İŞ İÇİN ERKEK VE KADIN
İŞÇİLER ARASINDA ÜCRET EŞİTLİĞİ
HAKKINDA 100 NOLU ILO SÖZLEŞMESİ
Milletlerarası Çalışma Bürosu Yönetim Kurulu tarafından
Cenevre'de toplantıya davet edilerek orada 6 Haziran 1951 tarihinde otuz dördüncü toplantısını yapan Milletlerarası Çalışma Teşkilatı Genel Konferansı; Toplantı gündeminin yedinci maddesini teşkil
eden, eşit değerde iş için erkek ve kadın işçiler arasında ücret eşitliği prensibi ile ilgili çeşitli tekliflerin kabulüne, Bu tekliflerin bir milletlerarası sözleşme şeklini almasına karar verdikten sonra, Bin dokuz
yüz elli bir yılı Haziran ayının işbu yirmi dokuzuncu günü, eşit ücrete
dair 1951 Sözleşmesi adını taşıyacak olan aşağıdaki Sözleşmeyi
kabul eder.
Madde 1 - Bu Sözleşme bakımından "ücret" deyimi, işçinin çalıştırılması nedeniyle işveren tarafından kendisine nakdi veya ayni
olarak doğrudan doğruya veya bilvasıta ödenen normal, kök veya
asgari ücret veya aylıkla, sağlanan bütün diğer menfaatleri içine alır;
"Eşit değerde iş için erkek ve kadın işçiler arasında ücret eşitliği" deyimi, cinsiyet esasına dayanan bir ayırım gözetmeksizin tespit
edilmiş bulunan ücret hadlerini ifade eder.
Madde 2 - Her üye, ücret hadlerinin tespitiyle ilgili olarak yürürlükte bulunan usullere uygun yollardan, eşit değerde iş için erkek ve
kadın işçiler arasında ücret eşitliği prensibini teşvik ve bu prensibin
186
bütün işçilere uygulanmasını, sözü edilen usullerle telifi kabil olduğu
nispette temin edecektir.
Bu prensip: Milli mevzuat, Mevzuatla kurulmuş veya tanınmış
herhangi bir ücret tespit düzeni, İşverenlerle işçiler arasında yapılan toplu sözleşmeler veya Bu çeşitli usullerin birleştirilmesi yoluyla
uygulanabilir.
Madde 3 - Bu Sözleşme hükümlerinin uygulanmasını kolaylaştıracak mahiyette olduğu hallerde, ihtiva ettikleri ameliyeler esas alınmak suretiyle, işlerin objektif bir şekilde değerlendirilmesini teşvik
için tedbirler alınacaktır.
Bu değerlendirme takip edilecek usuller, ücret hadlerinin tespitine yetkili makamlar tarafından veya ücret hadlerinin toplu sözleşmelere göre tespit dilmesi halinde, bu sözleşmelere taraf olanlarca
kararlaştırılabilir.
Bu şekilde objektif bir değerlendirme neticesinde, yapılacak işlerde tespit edilen farklara, cinsiyet gözetilmeksizin tekabül eden, ücret
hadleri arasındaki farklar eşit değerde iş için erkek ve kadın işçiler
arasında ücret eşitliği prensibine aykırı sayılamaz.
Madde 4 - Her üye, işbu Sözleşme hükümlerinin tatbik mevkiine
konulması amacıyla ilgili işçi ve işveren teşekkülleri ile uygun yollardan işbirliği yapacaktır.
Madde 5 - Bu Sözleşmenin resmi onay belgeleri Milletlerarası
Çalışma Bürosu Genel Müdürüne gönderilecek ve onun tarafından
tescil edilecektir.
Madde 6 - Bu Sözleşmede, ancak onay belgeleri Genel Müdür
tarafından tescil edilmiş olan Milletlerarası Çalışma Teşkilatı üyelerini bağlayacaktır. Bu Sözleşme, iki üyenin onay belgesi Genel Müdür
tarafından tescil edildiği tarihten on iki ay sonra yürürlüğe girecektir.
Daha sonra bu Sözleşme, onu onaylayan her üye için onay belgesi
tescil edildiği tarihten on iki ay sonra yürürlüğe girecektir.
Madde 7 - Milletlerarası Çalışma Teşkilatı Statüsünün 35 inci
maddesinin 2 nci fıkrası gereğince Milletlerarası Çalışma Bürosu
187
Genel Müdürüne gönderilecek olan beyanlar şu hususları bildirecektir.
İlgili üyenin, sözleşme hükümlerinin hiçbir değişiklik yapılmadan
uygulanacağını taahhüt ettiği ülkeler; Sözleşme hükümlerinin değişiklikler yapılarak uygulanacağını taahhüt ettiği ülkeler ve bu değişikliklerin nelerden ibaret olduğu; Sözleşmenin uygulanamayacağı
ülkeler ve bu gibi hallerde sözleşmenin uygulanamamasının sebepleri; Haklarındaki kararını, vaziyetin daha etraflıca tetkikine kadar
mahfuz tuttuğu ülkeler.
Bu maddenin 1 inci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde sözü edilen
taahhütler onaylamanın ayrılmaz kısımları olarak sayılacak ve onaylama kuvvetini haiz olacaktır. Her üye, bu maddenin 1 inci fıkrasının
(b), (c) ve (d), bentleri gereğince daha evvel yapmış olduğu beyanda
mevcut ihtirazi kayıtların hepsinden veya bir kısmından, yeni bir beyanla vazgeçebilecektir.
Her üye, madde hükümlerine uygun olarak bu Sözleşmenin fesh
edilebileceği devreler zarfında Genel Müdüre, daha evvelki herhangi bir beyanın hükümlerini başka herhangi bir bakımdan değiştiren
ve belirli ülkelerdeki hali hazır vaziyeti bildiren yeni bir beyan gönderecektir.
Madde 8 - Milletlerarası Çalışma Teşkilatı Statüsünün 35 inci
maddesinin 4 üncü ve 5 inci fıkraları gereğince Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürüne gönderilen beyanlar sözleşme hükümlerinin ilgili ülkede değişikliklerle mi, yoksa değişiklik yapılmadan mı
uygulanacağını belirtecektir; sözleşme hükümlerinin değişiklikler
kaydıyla uygulanacağını bildirdiği zaman, bu değişikliklerin nelerden
ibaret olduğunu açık olarak gösterecektir.
İlgili üye, üyeler veya Milletlerarası Makam, daha evvelki bir beyanla bildirilen, değişikliğe başvurma hakkından daha sonraki bir
beyanla tamamen veya kısmen vazgeçebilir. İlgili üye, üyeler veya
Milletlerarası makam 9 uncu madde hükümlerine uygun olarak,
bu Sözleşmenin feshedilebileceği devreler zarfında Genel Müdürü, daha evvelki herhangi bir beyanın hükümlerini başka herhangi
bir bakımdan değiştiren ve sözleşmenin uygulanması bakımından
hâlihazır vaziyeti bildiren yeni bir beyan gönderebilir.
188
Madde 9 - Bu Sözleşmeyi onaylayan her üye, onu ilk yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren on yıllık bir devre sonunda Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürüne göndereceği ve bu Müdürün tescil
edeceği bir belge ile feshedebilir. Fesih, tescil tarihinden ancak bir
yıl sonra muteber olacaktır.
Bu sözleşmeyi onaylamış olup da, onu bundan evvelki fıkrada
sözü edilen on yıllık devrenin bitiminden itibaren bir yıl zarfında bu
maddede öngörüldüğü şekilde feshetmek ihtiyarını kullanmayan her
üye yeniden on yıllık bir müddet için bağlanmış olacak ve bundan
sonra bu Sözleşmeyi, her on yıllık devre bitince, bu maddede öngörülen şartlar içinde feshedebilecektir.
Madde 10 - Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürü Milletlerarası Çalışma Teşkilatı üyeleri tarafından kendisine bildirilen bütün onaylama beyan ve fesihlerin tescil olduğunu Teşkilatın bütün
üyelerine bildirecektir.
Genel Müdür kendisine gönderilen sözleşmenin ikinci onama
belgesinin tescil olduğunu teşkilat üyelerine bildirirken, bu Sözleşmenin yürürlüğe gireceği tarih hakkında teşkilat üyelerinin dikkatini
çekecektir.
Madde 11 - Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürü yukarıdaki maddelere uygun olarak tescil etmiş olduğu bütün onaylama,
beyan ve fesihlere dair tam bilgileri, Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 102 nci maddesine uygun olarak tescil edilmek üzere, Birleşmiş
Milletler Genel Sekreterine ulaştıracaktır.
Madde 12 - Milletlerarası Çalışma Bürosu Yönetim Kurulu gerekli gördüğü her seferinde, bu Sözleşmenin uygulanması hakkındaki bir raporu Genel Konferansa sunacak ve onun tamamen veya
kısmen değiştirilmesi meselesinin konferans gündemine alınması
lüzumu hakkında karar verecektir.
Madde 13 - Konferansın bu Sözleşmeyi tamamen veya kısmen
değiştiren yeni bir sözleşme kabul etmesi halinde ve yeni sözleşme
aksini öngörmediği takdirde: Tadil edici yeni sözleşmenin bir üye tarafından onanması keyfiyeti, yukarıdaki 9 uncu madde nazara alınmaksızın ve tadil edici yeni sözleşme yürürlüğe girmiş olmak kayıt
189
ve şartıyla bu Sözleşmenin derhal ve kendiliğinden feshini tazammun edecektir.
Tadil edici yeni sözleşmenin yürürlüğe girmesi tarihinden itibaren
bu sözleşme üyelerin onaylamasına artık açık bulundurulmayacaktır. Bu Sözleşme, onu onaylayıp da tadil edici sözleşmeyi onaylamamış bulunan üyeler için herhalde şimdiki şekil ve muhtevasıyla
muteber olmakta devam edecektir.
İSTİHDAM POLİTİKASI 122 NOLU
ILO SÖZLEŞMESİ
Milletlerarası Çalışma Bürosu Yönetim Kurulu tarafından
Cenevre'ye davet edilerek, orada 17 Haziran 1964 de kırk sekizinci
toplantısını yapan Milletlerarası Çalışma Teşkilatı Genel Konferansı, Filedelfiya Beyannamesinin, Milletlerarası Çalışma Teşkilatına,
dünyanın çeşitli ülkelerinde, tam istihdam ve hayat seviyesini yükseltmeyi gerçekleştirecek kendine özgü programların uygulama alanına konulmasına yardımcı olmak yükümlülüğünü alenen tanıdığını
ve Milletlerarası Çalışma Teşkilatı Statüsü girişinin işsizlikle savaş
yapılmasını ve uygun geçim koşulları sağlayan bir ücret teminatını
öngördüğünü,
Bu beyannamenin "ırk, inanç ve cinsiyetleri ne olursa olsun, bütün insanlar, maddi ilerlemenin ve manevi gelişmelerin, serbestlik,
şeref ve haysiyet iktisadi güvenlik içinde ve eşit şanslarla takip etmek hakkına maliktirler" şeklinde ifade edilen ana hedefin ışığında,
iktisadi ve mali politikaların istihdam politikası üzerindeki yankılarını
inceleme ve göz önünde bulundurma görevinin Milletlerarası Çalışma Teşkilatı'na ait olduğunu, İnsan Hakları Beyannamesinin "her
şahsın, çalışma ve işini serbestçe seçme, eşit ve elverişli çalışma
koşulları ve işsizliğe karşı korunma hakkına maliktir" ilkesini nazara
alarak,
İstihdam politikasıyla doğrudan doğruya ilgili mevcut Milletlerarası Sözleşme ve Tavsiyenamelerinin, özellikle İş ve İşçi Bulma servisi
kurulmasına dair 1948 Sözleşme ve tavsiyenamesi, mesleğe yöneltmeyle ilgili 1949 Tavsiyenamesi, mesleki eğitim hakkında 1962
Tavsiyenamesi ve iş ve meslek bakımından ayırım hakkında 1958
sözleşme ve Tavsiyenamesi hükümlerine işaret ederek,
190
Bu belgelerin, tam ve verimli istihdama ve serbestçe seçilmiş işe
dayalı bir iktisadi gelişmeyi hedef tutan milletlerarası daha geniş bir
program metni içinde yer verilmesi gerekeceğini göz önünde bulundurarak,
Toplantı gündeminin sekizinci maddesine dâhil istihdam politikasıyla ilgili çeşitli teklifleri kabul etmeye ve bu tekliflerin milletlerarası
bir sözleşme şeklini alması gerekeceğine karar verdikten sonra,
Bin dokuz yüz altmış dört yılının dokuz Temmuz günü İstihdam
Politikası 1964 Sözleşmesi şeklinde adlandırılacak olan aşağıdaki
sözleşmeyi kabul etmiştir.
Madde 1 - İktisadi gelişme ve kalkınmayı teşvik etmek, hayat
seviyesini yükseltmek işgücü ihtiyaçlarını karşılamak ve işsizlik ve
eksik istihdam sorununu çözümlemek amacıyla, her üye tam ve verimli istihdama ve işin serbestçe seçilmesine matuf aktif bir politikayı
esas bir gaye olarak ele alacak ve uygulayacaktır;
Bu politika; Açıkta ve iş arayan herkese iş sağlanmasını, bu işin,
imkân nispetinde verimli olmasını, işin serbestçe seçilmesini ve her
işçinin kendisine elverişli bir işte çalışması için gerekli nitelikleri kazanmasını, bu işte, ırk, renk, cinsiyet, din, politik düşünce, milli veya
sosyal menşe ne olursa olsun niteliklerini ve istidatlarını kullanmasını sağlamak amacına yönelmiş olacaktır.
Bu politika, iktisadi gelişme düzey ve aşamasını, istihdam hedefleri ve diğer iktisadi sosyal hedefler arasında mevcut ilişkiler göz
önünde bulunduracak ve milli koşullara ve uygulamalara göre kabul
edilen metotlarla yürütülecektir.
Madde 2 - Her üye ülkenin koşullarına göre kabul edilen yöntemlerle ve bu yöntemlerin elverişliliği ölçüsünde; Koordine iktisadi
ve sosyal bir politika çerçevesinde 1 inci madde de sözü geçen hedeflere ulaşmak amacıyla kabul olunan tedbirleri muntazaman tayin
edecek ve gözden geçirecek, icabında, programlar hazırlanması da
dâhil bu tedbirlerin uygulanması için lüzum gösterebilecek yöntem
kurallar koyacaktır.
Madde 3 - Bu sözleşmenin uygulanmasında, istihdam konusundaki tecrübe ve görüşlerinin noksansız olarak göz önünde tutula-
191
bilmesi, bu politikaların tayininde tam bir işbirliği yapılabilmesi ve
bu politikalara dayanaklar bulunmasına yardımcı olunabilmesi için
alınacak tedbirlerle ilgili çevrelerin temsilcilerine ve özellikle işveren
ve işçi temsilcilerine danışılacaktır.
Madde 4 - Bu sözleşmenin resmi onaylama belgeleri Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürü'ne gönderilecek ve onun tarafından tescil edilecektir.
Madde 5 - Bu sözleşme, ancak onaylama belgeleri Genel Müdür
tarafından tescil edilmiş olan Milletlerarası Çalışma Teşkilatı üyelerini bağlayacaktır. Bu sözleşme iki üyenin onaylama belgesi Genel
Müdür tarafından tescil edildiği tarihten on iki ay sonra yürürlüğe
girecektir. Bundan sonra, bu Sözleşme onu onaylayan her üye için,
onaylama belgesi tescil edildiği tarihten on iki ay sorara yürürlüğe
girecektir.
Madde 6 - Bu sözleşmeyi onaylayan üye, onu, ilk yürürlüğe girdiği tarihinden itibaren on yıllık bir devre sonunda Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürü'ne göndereceği ve bu Müdürün tescil
edeceği bir belge ile feshedebilir. Fesih tescil tarihinden ancak bir yıl
sonra geçerli olacaktır.
Bu sözleşmeyi onaylamış olup da, bundan evvelki fıkrada sözü
edilen on yıllık devrenin bitiminden itibaren bir yıl zarfında bu madde de öngörüldüğü şekilde feshetme hakkını kullanmayan her üye
yeniden on yıllık müddet için bağlanmış olacak ve bundan sonra
bu sözleşmeyi, her on yıllık devre bitince bu maddede ön görülen
koşullar içinde feshedebilecektir.
Madde 7 - Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürü, Milletlerarası Çalışma Teşkilatı üyeleri tarafından kendisine bildirilen bütün
onaylama ve fesih belgelerinin tescil edildiğini Teşkilatın bütün üyelerine bildirecektir.
Genel Müdür kendisine gönderilen ikinci onama belgesinin tescil
edildiğini teşkilat üyelerine bildirirken, Sözleşmenin yürürlüğe gireceği tarih hakkında Teşkilat üyelerinin dikkatini çekecektir.
Madde 9 - Milletlerarası Çalışma Bürosu Yönetim Kurulu lüzum
gördüğü her seferinde bu Sözleşmenin, uygulanması hakkında Ge-
192
nel Konferansa bir rapor sunacak ve onun tamamen veya kısmen
değiştirilmesi konusunun konferans gündemine alınması gerekip
gerekmeyeceğini inceleyecektir.
Madde 10 - Konferansın bu Sözleşmeyi tamamen veya kısmen
değiştiren yeni bir sözleşme kabul etmesi halinde ve yeni sözleşme
aksini öngörmedikçe, tadil edici yeni sözleşmenin bir üye tarafından
onanması keyfiyeti, yukarıdaki 6 ncı madde nazara alınmaksızın ve
tadil edici yeni sözleşme yürürlüğe girmiş olmak kayıt ve şartıyla bu
sözleşmenin derhal ve kendiliğinden feshini gerektirecektir.
Tadil edici yeni sözleşmenin yürürlüğe girmesi tarihinden itibaren
bu Sözleşme üyelerin onaylamasına artık açık bulundurulmayacaktır.
Bu sözleşme onu onaylayıp da tadil edici Sözleşmeyi onaylamamış bulunan üyeler için her halde şimdiki şekil ve muhtevasıyla
geçerli olmakta devam edecektir.
AYRIMCILIK (İŞ VE MESLEK) 111 NOLU
ILO SÖZLEŞMESİ
Milletlerarası Çalışma Bürosu Yönetim Kurulu tarafından toplantıya çağırılarak 4 Haziran 1958 de Cenevre'de 42 toplantısını yapan,
Milletlerarası Çalışma Teşkilatı Genel Konferansı, Toplantı gündeminin dördüncü maddesini teşkil eden, iş ve meslek alanında ayırım
ile ilgili çeşitli tekliflerin kabulünü ve Bu tekliflerin bir milletlerarası
sözleşme şeklini almasına, karar verecek ve Filadelfiya beyannamesinin; ırk, inanç ve cinsiyetleri ne olursa olsun, bütün insanların,
hürriyet, şeref, ekonomik, güvenlik ve eşit imkan şartları içinde kendi
maddi refah ve manevi gelişmelerini gözetme haklarını teyit ettiğini ve Ayırımın, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde belirtilen
hakları ihlâl ettiğini, göz önünde tutarak, Bin dokuz yüz elli sekiz yılı
Haziran ayının yirmi beşinci günü ayırım (İş ve meslek) Sözleşmesi,
1958 adını taşıyacak olan aşağıdaki Sözleşmeyi kabul eder.
Madde 1 - Bu sözleşme bakımından "Ayırım" deyimi; Irk, renk,
cinsiyet, din, siyasal inanç, ulusal veya sosyal menşe bakımından
yapılan iş veya meslek edinmede veya edinilen iş veya meslekte
193
tabi olunacak muamelede eşitliği yok edici veya bozucu etkisi olan
her türlü ayrılık gözetme, ayrı tutma veya üstün tutmayı,
İlgili üye, memleketin, varsa temsilci, işçi ve işveren teşekkülleri ve diğer ilgili makamlarla istişare etmek suretiyle tespit edeceği,
meslek veya iş edinmede veya edilen iş veya meslekte tabi olunacak muamelede eşitliği yok edici veya bozucu etkisi olan bütün diğer
ayrılık gözetme, ayrı tutma veya üstün tutmayı, ifade eder.
Belirli bir iş için, o işin mahiyeti icabı yapılan, herhangi bir ayrılık
gözetme, ayrı tutma veya üstün tutma ayırım sayılmaz. Bu sözleşme bakımından "İş" ve "Meslek" terimleri, mesleki eğitime, bir işe ve
çeşitli mesleklere girmeyi ve çalışma şartlarını kapsar.
Madde 2 - Bu sözleşmenin yürürlükte bulunduğu üye memleketler, ulusal şartlara ve tatbikata uygun metotlarla; bu sözleşmede ele
alınan anlamda her türlü ayırımı ortadan kaldırmak maksadıyla iş
veya meslek edinmede ve edinilen iş veya meslekte tabi olunacak
muamelede eşitliği geliştirmeyi hedef tutan milli bir politika tespit ve
takip etmeyi taahhüt eder.
Madde 3 - Bu sözleşmenin yürürlükte bulunduğu üye memleketler, ulusal şartlara ve tatbikata uygun metotlarla, sözü edilen politikanın kabulünü ve uygulanmasını teşvik için işçi ve işveren teşekkülleri ve diğer ilgili teşekküllerin işbirliğini temine gayret etmeyi, bu
politikanın kabulüne ve uygulanmasını sağlayacak kanunlar kabul
ve eğitim programlarını teşvik etmeyi, bu politika ile bağdaşmayan
her türlü kanuni hükümleri kaldırmayı ve idari talimat ve tatbikatı değiştirmeyi, bu politikayı istihdam konusunda milli bir makamın doğrudan doğruya kontrolü altında takip etmeyi, bu politikanın mesleğe
yöneltme, mesleki eğitim, iş ve işçi bulma hizmetlerinde, milli bir makamın sevki idaresinde uygulanmasını temin etmeyi, Sözleşmenin
uygulanması ile ilgili yıllık raporlarında bu politikanın uygulanması
konusunda alınan tedbirleri ve bu tedbirler yoluyla elde edilen sonuçları belirtmeyi; taahhüt eder.
Madde 4 - Devletin güvenliğine halel getiren faaliyetlerden ötürü
muhik sebeplerle zanlı bulunan veya bu faaliyetlere girişen bir şa-
194
hıs hakkında alınan tedbirler, ilgili kişinin milli tatbikata uygun olarak
kurulmuş olan yetkili bir makama başvurma hakkı saklı kalmak şartıyla, ayırım sayılmaz.
Madde 5 - Milletlerarası Çalışma Konferansınca kabul edilmiş
olan diğer sözleşme veya tavsiyelerle öngörülmüş bulunan özel koruma ve yardım tedbirleri ayırım sayılmaz.
Herhangi bir üye, varsa temsilci, işveren ve işçi teşekkülleriyle
yapılacak görüşmeden sonra cinsiyet, yaş, sakatlık, aile sorumlulukları veya sosyal ve kültürel durumları dolayısıyla, özel şekilde korunma veya yardım ihtiyacında oldukları genel olarak kabul edilmiş
bulunan kimselerin özel ihtiyaçlarını karşılamak amacını güden özel
tedbirlerin ayırım sayılmayacağına karar verebilir.
Madde 6 - Bu Sözleşmeyi onayan üye memleketler, Sözleşme
hükümlerini, Milletlerarası Çalışma Teşkilatı Anayasası hükümleri
uyarınca, Anavatan dışı ülkelerine uygulanacağını taahhüt eder.
Madde 7 - Bu Sözleşme kesin onama belgeleri tescil edilmek
üzere, Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürüne gönderilir.
Madde 8 - Bu Sözleşme, ancak onama belgesi Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürü tarafından tescil edilmiş olan Milletlerarası Çalışma Teşkilatı üyelerini bağlar. Sözleşme, iki üyenin onama
belgelerinin Genel Müdür tarafından tescilinden itibaren 12 ay sonra yürürlüğe girer. Bundan sonra, bu Sözleşme, her üye hakkında,
kendisinin onama belgesinin tescilinden itibaren on iki ay geçince
yürürlüğe girer.
Madde 9 - Bu Sözleşmeyi onayan üye memleketler, sözleşmenin
ilk yürürlüğe giriş tarihinden itibaren on yıl geçtikten sonra, Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürüne yollayarak tescil ettirecekleri bir ihbarname ile onamayı feshedebilir. Fesih, tescil tarihinden
itibaren bir yıl sonra yürürlüğe girer.
Bu Sözleşmeyi onayan yukarıdaki fıkrada sözü edilen on yıllık
devrenin bitiminden itibaren bir yıl içinde, bu madde gereğince ken-
195
disine tanınan fesih hakkını kullanmayan üye memleketler yeniden
on yıllık bir devre için bağlanırlar ve bundan sonra bu sözleşmeyi,
her on yıllık devre sonunda, bu maddede öngörülen şartlarla feshedebilirler.
Madde 10 - Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürü, Teşkilat üyeleri tarafından kendisine bildirilen bütün onamaların ve fesih
ihbarlarının tescilini, Milletlerarası Çalışma Teşkilatının bütün üyelerine tebliğ eder.
Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürü kendisine gönderilen ikinci onama belgesinin tescilini, teşkilat üyelerine tebliğ ederken, bu sözleşmenin yürürlüğe gireceği tarih hakkında Teşkilat üyelerinin dikkatini çeker.
Madde 11 - Milletlerarası Çalışma Bürosu Genel Müdürü, yukarıdaki maddelerin hükümleri gereğince, tescil ettiği bütün onama ve
fesih ihbarlarına ait her türlü bilgiyi Birleşmiş Milletler Antlaşmasının
102 nci maddesi uyarınca tescil edilmek üzere, Birleşmiş Milletler
Genel Sekreterine gönderir.
Madde 12 - Milletlerarası Çalışma Bürosu Yönetim Kurulu lüzum
göreceği zamanlarda Genel Konferansa bu sözleşmenin uygulanması hakkında bir rapor sunar ve sözleşmenin tamamen veya kısmen değiştirilmesi konusunun konferans gündemine konulup konulmaması lüzumunu inceler.
Madde 13 - Konferansın bu Sözleşmeyi tamamen veya kısmen
değiştiren yeni bir sözleşme kabul etmesi ve yeni sözleşmede aksine hüküm olmaması halinde;
Değişik yeni sözleşmenin bir üye tarafından onanması, yukarıdaki 9 uncu madde hükümleri nazara alınmaksızın, değişik yeni
sözleşmenin yürürlüğe girmiş olması kayıt ve şartiyle ile bu sözleşmenin derhal ve doğrudan doğruya feshini tazammum edecektir.
Değişik yeni sözleşmenin yürürlüğe girmesi tarihinden itibaren
bu sözleşme üyelerin onamasına açık bir sözleşme olmaktan çıkar.
Bu Sözleşme onu onayıp da değişik sözleşmeyi onamamış bulunan üyeler için, şimdiki şekil ve muhtevası ile muteber olmakta
devam eder.
196
KÖTÜ ŞARTLARDAKİ ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN
YASAKLANMASI VE ORTADAN
KALDIRILMASINA İLİŞKİN ACİL ÖNLEMLER
182 NOLU ILO SÖZLEŞMESİ
Uluslararası Çalışma Bürosu Yönetim Kurulu tarafından
Cenevre'de toplantıya çağrılan Uluslararası Çalışma Örgütü Genel
Konferansı, 1 Haziran 1999 tarihinde yaptığı 87 nci Oturumunda;
Çocuk İşçiliğine ilişkin mevcut temel belgeler olmaya devam eden
1973 tarihli İstihdama Kabulde Asgari Yaş Haddine İlişkin Sözleşme
ve Tavsiye Kararını tamamlamak üzere uluslararası işbirliği ve yardımlaşma da dâhil ulusal ve uluslararası eylemler için temel öncelik
olmak üzere en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin yasaklanması ve
ortadan kaldırılması ile ilgili yeni belgeler kabul edilmesi gerektiğini
göz önünde bulundurularak ve en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin
aynı zamanda ailelerin ihtiyaçlarına cevap vererek ücretsiz temel
eğitimin önemine ve buna maruz çocukların bütün bu işlerden uzaklaştırılmaları gereğini ve onların rehabilitasyonlarını ve sosyal uyumlarının sağlanmasını dikkate almak suretiyle derhal ve kapsamlı bir
eylem yapılmasını gerekli kıldığını göz önünde bulundurarak,
Uluslararası Çalışma Konferansının 1996 yılında yapılan 83
üncü Oturumunda kabul edilen çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasına ilişkin kararını hatırlatarak ve Çocuk işçiliğinin büyük ölçüde
yoksulluktan kaynaklandığını ve uzun vadeli çözümünün sosyal gelişmeye ve özellikle yoksulluğun azaltılmasına ve evrensel eğitime
imkân tanıyan sürekli ekonomik büyümede yattığını kabul ederek ve
20 Kasım 1989 tarihinde yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda
kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesini hatırlatarak ve Uluslararası Çalışma Konferansının 1998 yılında yapılan 86 ncı Oturumunda
kabul edilen Çalışmaya İlişkin Temel Haklar ve İlkeler ILO Bildirgesi
ve İzlemesini hatırlatarak ve
En kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğine diğer uluslararası belgelerde ve özellikle 1930 tarihli Zorla Çalışma Sözleşmesi, 1956 tarihli
Birleşmiş Milletler Kölelik ve Köle Ticareti ile Kölelik Benzeri Kurumların ve Uygulamaların Ortadan Kaldırılması Ek Sözleşmesinde
yer verildiğini hatırlatarak, Oturum gündeminin dördüncü maddesini
oluşturan çocuk işçiliği konusunda yapılan bazı önerileri kabule ka-
197
rar vererek, Bu önerilerin bir uluslararası Sözleşme biçimini almasını kararlaştırarak, Bindokuzyüzdoksandokuz yılı işbu Haziran ayının onyedinci günü En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliği Sözleşmesi,
1999 olarak adlandırılabilecek aşağıdaki Sözleşmeyi kabul etmiştir.
Madde 1 - Bu Sözleşmeyi onaylayan her üye ülke acil bir sorun
olarak en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını temin edecek ivedi ve etkin önlemleri alır.
Madde 2 - Bu Sözleşmenin amaçları bakımından “çocuk” terimi
18 yaşın altındaki herkese uygulanır.
Madde 3 - Bu Sözleşmenin amaçları bakımından “en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği” ifadesi
- Çocukların alım-satımı ve ticareti, borç karşılığı veya bağımlı olarak çalıştırılması ve askeri çatışmalarda çocukların zorla ya
da zorunlu tutularak kullanılmasını da içerecek şekilde zorla ya da
mecburî çalıştırılmaları gibi kölelik ve kölelik benzeri uygulamaların
tüm biçimlerini;
- Çocuğun fahişelikte, pornografik yayınların üretiminde veya
pornografik gösterilerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da
sunumunu;
- Çocuğun özellikle ilgili uluslararası anlaşmalarda belirtilen uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticareti gibi yasal olmayan faaliyetlerde
kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu;
- Doğası veya gerçekleştirildiği koşullar itibariyle çocukların sağlık, güvenlik veya ahlaki gelişimleri açısından zararlı olan işi kapsar.
Madde 4 - Madde 3 (d)’de belirtilen isim türleri ulusal mevzuat
veya düzenlemeler ya da yetkili makam tarafından ilgili işçi ve işveren kuruluşlarına danıştıktan sonra, ilgili uluslararası standartlar
ve özellikle 1999 tarihli En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliği Tavsiye
Kararının 3 üncü ve 4 üncü paragrafları dikkate alınarak belirlenir.
- Yetkili makam ilgili işçi ve işveren kuruluşlarına danıştıktan sonra bu şekilde belirlenen iş türlerinin nerelerde bulunduğunu tayin
eder.
- Bu maddenin birinci paragrafı gereğince belirlenen iş türlerinin
listesi, gerekli görüldüğü takdirde, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarına
danışılarak periyodik şekilde gözden geçirilir ve yenilenir.
198
Madde 5 - Her Üye, işçi ve işveren kuruluşlarına danıştıktan sonra bu Sözleşme hükümlerinin uygulanmasını izleyecek uygun mekanizmalar kurar ya da belirler.
Madde 6 - Her Üye, en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin öncelikli olarak ortadan kaldırılması için eylem programlarını belirler ve
uygular.
- Bu eylem programları, uygun olduğu takdirde diğer ilgili grupların görüşleri de göz önüne alınarak ilgili hükümet kurumları ve işçi ve
işveren kuruluşlarına danışılarak belirlenir ve yürütülür.
Madde 7 - Her Üye, cezaî yaptırımların ya da uygun olduğu takdirde diğer yaptırımların kararlaştırılması ve uygulaması da dâhil olmak üzere, bu Sözleşme hükümlerinin etkin şekilde uygulanmasını
ve yürütülmesini sağlayacak gerekli tüm önlemleri alır.
- Her üye, çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasında eğitimin önemini dikkate alarak etkin ve belli bir zamanla sınırlı şu önlemleri alır:
- Çocukların en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğine dâhil olmalarının önlenmesi;
- Çocukların en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinden uzaklaştırılmaları, sosyal uyumları ve rehabilitasyonları için gerekli ve uygun
doğrudan yardım sağlanması;
- Çocukların en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinden uzaklaştırılmaları için ücretsiz temel eğitim ve mümkün ve uygun olduğu takdirde mesleki eğitim sağlanması;
- Özel olarak riskli durumda bulunan çocukların belirlenmesi ve
onlara ulaşılması ve
- Kız çocuklarının özel durumunun dikkate alınması.
Her Üye, yürürlüğe konan bu Sözleşme hükümlerini uygulamak
için sorumlu olan yetkili makamı belirler.
Madde 8 - Üyeler, ekonomik ve sosyal kalkınmanın, yoksulluğun
ortadan kaldırılması programlarının ve evrensel eğitimin desteklenmesini de içerecek şekilde uluslararası işbirliği ve/veya yardımlaşmanın artırılması suretiyle bu Sözleşme hükümlerini yürürlüğe koymak üzere birbirlerine yardımcı olmak için uygun önlemleri alırlar.
Madde 9 - Bu Sözleşmenin kesin onama belgeleri tescil için
Uluslararası Çalışma Bürosu Genel Müdürüne gönderilir.
199
Madde 10 - Bu Sözleşme, sadece onay belgeleri Uluslararası
Çalışma Bürosu Genel Müdürü tarafından tescil edilmiş olan Uluslararası Çalışma Örgütü üyeleri bakımından bağlayıcıdır.
- Bu Sözleşme iki üyenin onama belgesi Genel Müdür tarafından
tescil edildiği tarihten 12 ay sonra yürürlüğe girer.
- Bu Sözleşme, onaylayan her üye için onama belgesinin tescil
edildiği tarihten 12 ay sonra yürürlüğe girer.
Madde 11 - Bu Sözleşmeyi onaylamış bulunan her üye, Sözleşmenin ilk yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on yıllık bir süre sonunda, Uluslararası Çalışma Bürosu Genel Müdürüne göndererek tescil
ettireceği bir belge ile feshedebilir. Bu fesih kayıt tarihinden bir yıl
sonra geçerli olacaktır.
- Bu Sözleşmeyi onaylamış olup, da, bundan önceki fıkrada sözü
edilen on yıllık sürenin bitiminden itibaren bir yıl süresince bu madde gereğince fesih hakkını kullanmayan her üye, yeniden on yıllık
süre için bağlanmış olur ve bundan sonra bu Sözleşmeyi, her on
yıllık devre bitince, bu maddede öngörülen koşullar çerçevesinde
feshedebilir.
Madde 12 - Uluslararası Çalışma Bürosu Genel Müdürü, Uluslararası Çalışma Örgütü üyeleri tarafından kendisine bildirilen, bütün
onama ve fesihlerin tescil edildiğini uluslararası Çalışma Örgütünün
bütün üyelerine duyurur.
- Genel Müdür, kendisine gönderilen Sözleşmenin ikinci onama
belgesinin tescil edildiğini Örgüt üyelerine bildirirken bu Sözleşmenin yürürlüğe gireceği tarih hakkında Örgüt üyelerinin dikkatini çeker.
Madde 13 - Uluslararası Çalışma Bürosu Genel Müdürü, yukarıdaki maddeler gereğince tescil etmiş olduğu bütün onama beyanları
ve fesih işlemlerine ilişkin tüm bilgileri, Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 102 nci maddesi uyarınca tescil edilmek üzere, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine iletecektir.
Madde 14 - Uluslararası Çalışma Bürosu Yönetim Kurulu gerekli gördüğü zamanlarda bu Sözleşmenin, uygulanması hakkında
bir raporu Genel Konferansa sunar ve Sözleşmenin tamamen veya
kısmen değiştirilmesi konusunun Konferans gündemine alınması isteğini inceler.
200
Madde 15 - Konferansın bu Sözleşmeyi tamamen veya kısmen
değiştiren yeni bir Sözleşme kabul etmesi halinde ve yeni Sözleşme
aksini öngörmediği takdirde
- Tadil edici yeni Sözleşmenin bir üye tarafından onanması durumu, yukarıdaki 11 inci madde hükümleri dikkate alınmaksızın ve
tadil edici yeni Sözleşme yürürlüğe girmiş olmak kayıt ve şartı ile bu
Sözleşmenin hemen feshini gerektirir.
- Tadil edici yeni Sözleşmenin yürürlüğe giriş tarihinden itibaren
bu Sözleşme, üyelerin onayına açık bulundurulamaz.
Bu Sözleşme, onu onaylayan ancak tadil edici Sözleşmeyi onaylamamış bulunan üyeler için her halükarda şimdiki şekil ve içeriği ile
yürürlükte kalmaya devam eder.
201
Download