kopan seramik braketlerin

advertisement
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
ORTODONTİ ANABİLİM DALI
KOPAN SERAMİK BRAKETLERİN “SİLİKA ÖRTME”
YÖNTEMİYLE TEKRAR YAPIŞTIRILMASINDA
BAĞLANMA DAYANIMININ İNCELENMESİ
Dt. Şirin YAYLALI
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. M. Serdar TOROĞLU
ADANA– 2009
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
ORTODONTİ ANABİLİM DALI
KOPAN SERAMİK BRAKETLERİN “SİLİKA ÖRTME”
YÖNTEMİYLE TEKRAR YAPIŞTIRILMASINDA
BAĞLANMA DAYANIMININ İNCELENMESİ
Dt. Şirin YAYLALI
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. M. Serdar TOROĞLU
Bu tez, Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonu tarafından
DHF2007D4 no’lu proje olarak desteklenmiştir.
Tez No:……….
ADANA– 2009
TEŞEKKÜR
Tez çalıĢmam sırasında yardımını ve desteğini esirgemeyen, doktora eğitimim
süresince teorik ve pratik bilgilerini benimle paylaĢan, sakin ve olgun tavırlarıyla zor
anlarımı kolaylaĢtıran danıĢmanım Sayın Prof. Dr. M. Serdar TOROĞLU’na, en büyük
hayalim olan ortodontinin kapılarını bana açan ve farklı bir dünya görüĢü kazandıran
hocam Sayın Prof. Dr Ġlter UZEL’e, bilgiye ulaĢmayı öğreten ve bilgiyi paylaĢan,
hayata ve mesleğe dair her konuda bana destek olan, “Küçük Kara Balık” olmam için
çabalayan, kolay kolay yerini dolduramayacağım değerli hocam Doç. Dr.Tamer
BÜYÜKYILMAZ’a, tez konumu bulmamda bana yardımcı olan ve hiçbir konuda
desteğini esirgemeyen değerli arkadaĢım ve meslektaĢım Dr. Sevinç KARAN’a, bana
destek olan ve zor günlerimi kolaylaĢtıran çok sevgili bölüm arkadaĢlarıma, çalıĢmamın
istatistik bölümünde yardımcı olan Ç. Ü. Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalı
öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. Nazan ALPARSLAN’a, çalıĢmamda laboratuvar desteği
sağlayan Doç Dr. Mehmet KÜRKÇÜ’ye, her baĢım sıkıĢtığında yardımıma koĢan klinik
ve laboratuvar personeline,
Doktora eğitimimde ve hayatımda, her zaman her konuda benim arkamda olan,
ne zaman baĢım sıkıĢsa o zaman yanımda olacaklarını bildiğim, anlayıĢları ve
sevgileriyle benim vazgeçilmezlerim annem Serap YAYLALI’ya, babam Abdullah
YAYLALI’ya, kardeĢim Kemal YAYLALI’ya ve beni anladığı, her zaman yanımda
olduğu için Ömer ALTUNTAġ’a
TEġEKKÜR EDERĠM.
iii
İÇİNDEKİLER
Kabul ve Onay
ii
TEġEKKÜR
iii
ĠÇĠNDEKĠLER DĠZĠNĠ
iv
ġEKĠLLER DĠZĠNĠ
viii
ÇĠZELGELER DĠZĠNĠ
ix
SĠMGELER VE KISALTMALAR DĠZĠNĠ
x
ÖZET
xi
ABSTRACT
xii
1. GĠRĠġ
1
2. GENEL BĠLGĠ
5
2.1. Ataçmanların DiĢe YapıĢtırılması
6
2.1.1. DiĢ Yüzeyinin Temizlenmesi ve Nem Kontrolü
6
2.1.2. Asit Uygulanması
6
2.1.3. Sealant-Primer Uygulanması
7
1. Neme Duyarlı Olmayan Primerler
8
2. Self-Etching Primerler
8
2.1.4. YapıĢtırma
9
2.5. YapıĢtırıcı Tipleri
9
2.5.1. Aktivasyon Tiplerine Göre YapıĢtırıcılar
11
1.Kimyasal SertleĢen YapıĢtırıcılar
11
2.IĢıkla SertleĢen YapıĢtırıcılar(ISY)
11
3. Hem IĢık hem de Kimyasal SertleĢen yapıĢtırıcılar
12
2.5.2.Ġçeriğine Göre YapıĢtırıcılar
13
1. Cam Ġyonomer Simanlar
13
2. Rezin Modifiye Cam Ġyonomer Simanlar(Hibrit Ġyonomer)
13
3. Poliasit Modifiye Kompozit Rezinler
14
2.6. IĢık Kaynakları
15
iv
2.6.1.Geleneksel ve Hızlı halojen ıĢık kaynakları
15
2.6.2. Argon Lazerler
15
2.6.3. Plazma Ark IĢık Kaynakları(PAK)
16
2.6.4. LED IĢık Kaynakları
17
2.7. Braket Tipleri
18
2.7.1. Plastik Braketler
18
2.7.2. Metal Braketler
18
2.7.2.1. Metal braketlerin yeniden yapıĢtırılması (Rebonding)
19
2.7.3. Seramik Braketler
20
2.7.3.1. Üretim ġekilleri
21
1. Polikristal Alümina Seramik Braketler(PAS)
21
2. Monokristal Alümina Seramik Braketler(MAS)
22
2.7.3.2. Taban Özellikleri ve Retansiyon Mekanizması
22
2.7.3.3. Seramik Braketlerin Çıkarılması
23
1. Mekanik Çıkarma
23
2. Ultrasonik Çıkarma
25
3. Elektrotermal Çıkarma
25
4. Lazerle Çıkarma
25
2.7.3.3. Seramik Braketlerin Yeniden YapıĢtırılması
2.8. Kaplayıcı Ajanlar
26
27
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3.1. ÇıkarılmıĢ Seramik Braketlerin Elde Edilmesi
28
3.2. Braket Tabanlarının Hazırlanması
29
3.3. Kumlama
30
3.4. Silika Kaplama
30
3.5. Silan Uygulama
31
3.6. ÇekilmiĢ DiĢlerin Hazırlığı
31
3.7. Braketlerin YapıĢtırılması
32
3.8. Termal Siklus
32
3.9. Koparma (Shear Bond Strength) Testi
32
3.10. Yüzeylerin Ġncelenmesi
33
3.11. Tarayıcı Elektron Mikroskobu (SEM) ÇalıĢması
33
v
3.12. EDX Analizi (Energy Dispersive X-ray Analysis)
34
3.13. Ġstatistiksel Analiz
34
4. BULGULAR
35
4.1. Singlekristal Inspire-ice Braketler
35
4.1.1. Bağlanma Değerleri
35
4.1.2. Kopma Tipleri
36
4.2.Polikristal Clarity Braketler
37
4.2.1 Bağlanma Değerleri
37
4.2.2. Kopma Tipleri
38
4.3.Polikristal Mystique Braketler
39
4.3.1 Bağlanma Değerleri
39
4.3.2. Kopma Tipleri
40
4.4. Porselen taban tarayıcı elektron mikroskobu(SEM) sonuçları
41
4.4.1. Inspire-ice braketin SEM fotoğrafları ile incelenmesi
41
4.4.2. Clarity braketin SEM fotoğrafları ile incelenmesi
42
4.4.3. Mystique braketin SEM fotoğrafları ile incelenmesi
43
4.5. EDX Analizi ile braket yüzeylerinin incelenmesi
45
4.5.1. Inspire-ice Braketin Ġncelenmesi
45
4.5.2. Clarity Braketin Ġncelenmesi
45
4.5.3. Mystique Braketin Ġncelenmesi
46
5.TARTIġMA
47
5.1. YapıĢtırılmıĢ Braketlerin Suda Bekletilmesi ve Termal Siklus
49
5.2. Bağlanma Değerleri
50
5.3. Basma Dayanımı Testi
51
5.4. Alüminyum Oksit ile Kumlama
51
5.5. Silan
52
5.6. Silika Kaplama
53
5.7. Kopma Tipleri
54
5.8. Braket Kırıkları
54
5.9. Mine Kırıkları
55
5.10. Tarayıcı Elektron Mikroskobu Görüntüleri
55
5.11. EDX Analizi (Energy Dispersive X-ray Analysis)
56
vi
6. SONUÇLAR VE ÖNERĠLER
58
6.1. Sonuçlar
58
6.2. Öneriler
58
7. KAYNAKLAR
59
ÖZGEÇMĠġ
66
vii
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 3.1.
ÇalıĢmada kullanılan braketler.
28
Şekil 3.2.
Alüminyum trioksitle kumlama
30
Şekil 3.3.
Kumlamada kullanılan kumlama cihazı ve 30 µm’lik SiOx kumu
30
Şekil 3.4.
Kumlama sonrası braket tabanlarına uygalanan silan(seramik primeri)
31
Şekil 3.5.
Plastik borulara alçı doldurularak gömülen üst küçük azı diĢleri
33
Şekil 3.6.
Koparma Düzeneği
33
Şekil 4.1.
Inspire-ice braket için belirli kuvvetlerde kopma olasılığını gösteren grafik
36
Şekil 4.2.
Clarity braket için belirli kuvvetlerde kopma olasılığını gösteren grafik
38
Şekil 4.3.
Mystique braket için belirli kuvvetlerde kopma olasılığını gösteren grafik
39
Şekil 4.4.
Inspire-Ice braket tabanının SEM görüntüleri
41
Şekil 4.5.
Tabanı Al2O3 ile kumlanmıĢ Inspire-ice braket tabanının SEM görüntüleri
41
Şekil 4.6.
Tabanı silika ile kumlanmıĢ Inspire-ice braket tabanının SEM görüntüleri
41
Şekil 4.7.
Clarity braketin SEM görüntüleri
42
Şekil 4.8.
Tabanı Al2O3 ile kumlanmıĢ Clarity braket tabanının SEM görüntüleri
42
Şekil 4.9.
Tabanı silika ile kumlanmıĢ Clarity braket tabanının SEM görüntüleri
43
Şekil 4.10.
Mystique braketin SEM görüntüleri
43
Şekil 4.11.
Tabanı Al2O3 ile kumlanmıĢ Mystique braketin SEM görüntüleri
44
Şekil 4.12.
Tabanı silika ile kumlanmıĢ Mystique braketin SEM görüntüsü
44
Şekil 4.13.
Inspire-ice braket tabanlarına ait EDX Analizi
45
Şekil 4.14.
Clarity braketlerine ait EDX analizi
45
Şekil 4.15.
Mystique braketler ait EDX analizi
46
viii
ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge 3.1.
Kullanılan braket tipleri
28
Çizelge 3.2.
Kullanılan braket tipleri
29
Çizelge 4.1.
Inspire Ice için bağlanma değerleri
35
Çizelge 4.2.
Inspire-ice için ARI Skorları
36
Çizelge 4.3.
Clarity için bağlanma değerleri
37
Çizelge 4.4.
Clarity Braket için ARI Skorları
38
Çizelge 4.5.
Mystique için bağlanma değerleri
39
Çizelge 4.6.
Mystique Braket için ARI Skorları
40
ix
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ
Al2O3
Alüminyum oksit
ARI
Adhesive remnant index
CĠS
Cam iyonomer siman
EDX
Energy Dispersive X-Ray
HF
Hidroflorik Asit
K
Kumlama
KS
Kumlama+silan
LED
Light Emittin Diode
MAS
Monokristal Alümina Seramik
MPa
Megapaskal
PAS
Polikristal Alümina Seramik
QTH
Quartz Tungsten Halojen
S
Silan
SEM
Tarayıcı Elektron Mikroskobu
SiOX
Silisyum Oksit
SKS
Silika kumlama+silan (Silika Kaplama)
SS
Standart Sapma
YB
Yeni Braket
x
ÖZET
Kopan Seramik Braketlerin “Silika Örtme” Yöntemiyle Tekrar Yapıştırılmasında
Bağlanma Dayanımının İncelenmesi
Bu çalışmanın amacı, değişik taban hazırlama teknikleriyle, farklı mekanik
tutuculu seramik braketlerin tekrar yapıştırılma bağlanma dayanımlarını ölçmek
ve tekrar yapıştırılmalarında en güvenilir yöntemi bulmaktır.
Çalışmamızda bir çeşit singlekristal seramik braket(60 adet Inspire-ice) ve
iki çeşit polikristal seramik braket(60 adet Clarity, 60 adet Mystique) olmak üzere
toplam 180 adet üst küçükazı braketi kullanıldı. Her bir braket tipi 15’er dişten
oluşan 4 alt gruba ayrıldı. Her braket tipinden 15 adet braket kontrol grubu
olarak ayrıldı ve herhangi bir taban hazırlığı yapılmadı. Kalan 45’er adet braket
yapıştırılıp çıkarıldıktan sonra farklı taban hazırlıkları yapılmak üzere 3 gruba
ayrıldı. Sırasıyla bu gruplara, kumlama, kumlama+silan ve silika kaplama
yöntemleri uygulandı. Yeni braketler ve taban hazırlığı yapılan braketler ışıkla
sertleşen yapıştırıcı ile yapıştırıldı. Dişler 24 saat süreyle 37°C distile suda
bekletildi ve ardından 5°C ile 55°C arasında 1000 kez termosiklus uygulandı.
Universal test cihazı ile basma dayanıklılığı testi yapıldı. Kopma tipleri Arı
sistemine göre sınıflandırıldı. Her gruptan temsili örnekler üzerinde SEM
incelemesi yapıldı.
En düşük bağlanma değerleri, singlekristal braketlerde kumlama grubu ile
elde edilirken, polikristal braketlerde bu grupta bağlanma sağlanamadı. En yüksek
bağlanma değerleri her 3 braket tipi için de silika kaplama grubunda elde edildi.
Kumlama+silan grubunun bağlanma değerleri de yeni braketlerinki kadar yüksek
bulundu. ARI skorları değerlendirildiğinde, yeni braketlerde braket-yapıştırıcı
arasında olan kopmanın, kumlama+silan ve silika kaplama gruplarında yapıştırıcıdiş arasına doğru kaydığı görüldü. Ayrıca silika kaplama gruplarında mine kırığına
rastlandı.
Kumlama+silan ve silika kaplama tekniklerinin seramik braketlerin tekrar
yapıştırılmasında kullanımının uygun olduğu sonucuna varıldı. Ancak silika
kaplama tekniğinin mine kırığı oluşturma riski unutulmamalıdır.
Anahtar Sözcükler: Bağlanma Dayanımı, Seramik Braketler, Silan, Silika
kaplama, Tekrar yapıştırma
xi
ABSTRACT
Evaluation of Shear Bond Strength of Failed Ceramic Brackets which are
Rebonded with Silica Coating Technique
The aim of this study is to evaluate rebonding shear bond strength of
different mechanically retantive ceramic brackets and to determine the most
reliable way of rebonding with different base treatment techniques.
In this study, a kind of singlecristal ceramic bracket (60 pieces of Inspire
Ice) and two kinds of policristal ceramic brackets (60 pieces of Clarity, 60 pieces of
Mystique), as a total 180 pieces of upper premolar brackets were used. All type of
brackets divided into 4 subgroups including 15 brackets in each. Fifteen brackets
from each kind of bracket were kept as a control group and nothing was done as a
base treatment. Remaining 45 brackets which were previously bonded and then
debonded, from each bracket group were divided into 3 groups for different base
treatments. Sandblasting, sandblasting+silane and silica coating methods were
applied to the groups respectively. New brackets and treated brackets were
bonded with a light-cured adhesive. All teeth were stored in distilled water for 24
hours in 37°C and then thermocycled for 1000 times between 5°C-55°C. The shear
bond test was performed with a universal testing device. Failure types were
classified according to ARI scores. SEM examination was held on representative
bracket bases from all groups.
While the lowest bond strengths were achieved in sandblasting group with
singlecristal brackets, bonding couln’t achieved with policristal brackets. The
highest bond strengths were achieved in silica coating group for all types of
brackets. Bond strength of sandblasting+silane group was as high as new brackets.
According to ARI scores failure side was between bracket-adhesive interface in
new brackets but it was shifted to the enamel-adhesive interface in
sandblasting+silane and slicacoating groups. Enamel fracture was seen in silica
coating groups.
It’s attained that Sanblasting+silane and silica coating are appropriate
techniques in application of rebonding ceramic brackets but nevertheless enamel
damage risk shouldn’t be ignored.
Key Words: Bond Strength, Ceramic brackets, Silane, Silica coating,
Rebonding,
xii
xiii
GİRİŞ
Ortodontik tedavi gören erişkin sayısındaki artış ve özellikle çoğunluğu
kadınların oluşturması1 estetik kaygıları ön plana taşımıştır. Teknolojideki gelişmelerin
de yardımıyla bu estetik kaygılara çözümler aranmaya başlandı. Bant kullanımından
braket kullanımına, metal braketlerden seramik braketlere ve lingual ortodontiye geçiş
estetik kaygıların bir sonucudur.
1955’de, fosforik asitle aşındırılan mine yüzeyinde bağlanma kuvvetlerinin
arttığının Bounocore tarafından gösterilmesi ve sonrasında 1965 yılında epoksi rezin
sistemi ile ortodontik ataçmanları direkt diş yüzeyine yapıştırılabildiğinin Newman
tarafından gösterilmesi ile ortodontide önemli bir değişim başlamıştır 2,3. Böylece hiç de
estetik olmayan bant kullanımından, diş yüzeyine yapıştırılan braket sistemine
geçilmiştir. Geniş bir hasta grubunda tüm ortodontik tedavi süresini içeren, direkt
yapıştırma üzerine yapılmış detaylı değerlendirmenin 1977’de yayınlanmasıyla asit
uygulama ile yapıştırmanın ortodontide kalıcı olduğu gösterilmiştir 4. Bağlanma
dirençlerinin gittikçe artması braketlerin ebatlarının küçülmesine olanak tanımış, ancak
ne kadar küçülürse küçülsün metal estetik bir materyal olmadığından estetik kaygılar
devam etmiştir. Çözüm arayışları sonunda, ilk kez 1970’lerde polikarbonat braketler
üretilmiştir1,5. Ancak bu braketler bükülme kuvetlerine dayanıksız olmaları, çok çabuk
renk değiştirmeleri, su emerek boyutsal stabilitelerini kaybetmeleri gibi olumsuz
özellikleri nedeni ile fazla kullanım alanı bulamamıştır 5,6,7. Metal oluklar ya da seramik
doldurucularla güçlendirilerek olumsuz özellikleri giderilmeye çalışılmıştır. Ancak tüm
bunlara rağmen beklenen yeterli teknik ve estetik performans bu braket tipi ile elde
edilememiştir.
Teknolojideki gelişim ve estetik kaygıların daha da artması üreticileri hem daha
estetik hem de teknik performansı yeterli materyallerin üretimi konusunda harekete
geçirmiş ve bu çerçevede seramik braketlerin üretimi gündeme gelmiştir. Seramik
braketler, metal braketlere göre çok daha estetik olmaları ve yeterli teknik performans
sağlamaları nedeniyle günümüzde oldukça yaygın bir klinik kullanım alanı bulmuştur.
1986 yılında ilk kez gündeme gelmelerinden sonra çeşitli tipleri üretilmiş ve oldukça
geliştirilerek daha da yaygınlaşmışlardır8.
1
Şu an kullanılan seramik braketlerin ana materyali alüminyum oksittir. Ancak
fabrikasyon aşamasındaki temel farklılıklar nedeniyle polikristal ve monokristal olmak
üzere iki ayrı tip olarak üretilmişlerdir. Polikristal braketler bir araya getirilmiş ve
eritilmiş alüminyum oksit(Al2O3) partiküllerinden oluşurlar. Al2 O3 partikülleri önce
karıştırılarak kalıplanır ve sonrasında ısıtılır. Isıtılan bu partiküller yapışır ancak
erimezler. Bu sürece ―sinterleme‖ denilmektedir. Sinterleme ile üretilen bu braketlerin
yüzeyi çok düzgün olmamakla beraber maliyeti de diğer tipe göre daha düşüktür 8-11.
Monokristal braketler ise, alüminyum oksit partiküllerinin eritilip, yavaşça soğumaya
bırakılmasıyla elde edilmektedir. Daha sonra frezeleme işlemi ile son şekli
verilmektedir. Bu tip braketlerin yüzeyi daha düzgündür ve maliyeti daha yüksektir 8,9,11.
Ancak kırılganlığı polikristal olanlardan daha fazladır 8,10,12. Bu fabrikasyon süreci
braketlerin klinik performansını oldukça etkilemektedir.
Bu braket tipleri arasında en belirgin farklılık monokristal olanların daha şeffaf
olmasıdır. Polikarbonat braketlerden farklı olarak gerilime, renklenmeye dirençlidirler,
sıvıları emmezler ve kimyasal olarak herhangi bir tepkimeye girmezler 1,5,6. Alüminyum
oksit, bu kimyasal özelliği nedeniyle herhangi bir rezine kimyasal olarak bağlanamaz13.
Bu dezavantajın üstesinden gelebilmek seramik braketi adezive bağlayabilmek için iki
farklı mekanizma geliştirilmiştir. Yöntemlerden biri tabana oluk ya da çentikler
yapılarak
tıpkı
metal
braketlerdeki
ağ
tabanlar
gibi
mekanik
tutuculuktan
yararlanmaktır. Diğer bir yöntem ise silan bağlayıcılarla seramik taban üzerinde ara bir
cam tabakası oluşturarak kimyasal tutuculuktan yararlanmaktır. Bir üçüncü yöntem
olarak da bu iki yöntemin kombinasyonu sayılabilir 1,9.
Birinci jenerasyon seramik braketler ilk kez 80’li yıllarda piyasaya sürülmüş,
tabanları
silan
braketlerdir
8,9,14,15
kaplanarak
üretilmiş,
kimyasal
bağlanma
özelliğine
sahip
. Kimyasal bağlanma nedeniyle tutuculuklarının çok yüksek olması
çıkarma sırasında mine kırıklarına neden olduğunu söyleyen9,12,15-17 araştırmacılar
varken, olmadığını gösteren araştırmacılar da vardır 18,19. Bu dezavantajı ortadan
kaldırmak amacı ile 90’lı yıllarda mekanik bağlanma özelliğine sahip ikinci jenerasyon
braketler piyasaya sürülmüştür14,15. Bunlar mekanik tutuculu tabana sahip braketlerdir.
Bu özellikleri bağlanma dirençlerini düşürmüş olmasına rağmen yine de çıkarma işlemi
sırasında özel aletlere gereksinim duyulmuştur. Ancak bağlanma dirençleri açısından
fark olmadığını söyleyen araştırmacılar da olmuştur20. Üçüncü jerasyon braketler ise
2
1997 yılında üretilmiş, mekanik tutuculuğa sahip olan ve braketi çıkarmayı
kolaylaştırıcı dikey olukların bulunduğu braketlerdir 15. Bu oluklar çıkarma sırasında
braketin kendi içinde kırılarak dişten daha kolay ayrılmasını sağlarlar. Çıkarma
sırasındaki önemli avantajlarından biri de, metal braketlerden farklı bir çıkarma pensini
gerektirmemesidir13.
Seramik braketlerde, metal braketlerden farklı olarak tekrar yapıştırılmaları ile
ilgili bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır. Seramik braketlerin metal braketlerde olduğu
gibi kırılmadan çıkarılması oldukça zordur. Ancak kendiliğinden, çiğneme gibi ağız içi
kuvvetlere ya da yapıştırma tekniğindeki bazı hatalara bağlı olarak, kırılmadan kopan
seramik braketlerde tekrar yapıştırma söz konusu olabilir. Metal braketlerin tekrar
yapıştırılmasında, yakma ve fırınlama gibi çeşitli termal uygulamalarla, frezle
temizleme ya da kumlama gibi çeşitli mekanik uygulamalar ve bunların bir arada
olduğu farklı teknikler uygulanmaktadır7,21. Yapılan araştırmalarda Al2O3 ile
kumlamayla yeni metal braketlerde elde edilenden farksız bağlanma dirençleri elde
edildiği gösterilmiştir21,22. Tüm bu teknikler arasında da kolay ve hızlı uygulanabilir
olması avantajı nedeniyle Al2O3 ile kumlama önerilmektedir7.
Ancak seramik braketlerde tekrar yapıştırma konusu metal braketlerden farklılık
göstermektedir. Porselen yüzeye yapıştırıcı kimyasal olarak tutunamadığından
yapıştırma öncesi bazı yüzey hazırlıkları yapılmaktadır. Porselenlerde yapılan bu yüzey
hazırlıkları, kumlama, kumlama sonrası silan uygulanması, hidroflorik asit uygulanması
ve silika kaplama olarak sıralanabilir23-28. Kopan braketlerde de bu yöntemler temel
alınarak bazı yüzey hazırlıkları denenmiştir. Yakma, Al2O3 ile kumlama, frezle
temizleme ve silika kaplama bunlardan bazılarıdır. Bu yöntemlerin kopmuş seramik
braketlerin tekrar yapıştırılmasındaki başarıları çeşitli çalışmalarla denenmiştir.
Önerilen yöntemlerden biri braket tabanındaki artık adezivin yakılarak
uzaklaştırılması ve sonrasında silan uygulanasıdır. Yakma işlemi sırasında silan
tabakası tahrip olduğundan silan sürülmesi önerilmektedir 29. Ancak silan uygulaması ile
ilgili literatürde çelişkili sonuçlar bulunmaktadır. Bazı çalışmalar silan uygulamasının
bağlanma direncini artırdığını14,30,31,anlamlı bir değişiklik oluşturmadığını27 söylerken,
tersini gösterenler de vardır32. Harris ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada ise
kopan braketlerin tabanı yıkandıktan sonra braketin direkt yapıştırılması önerilmiştir.
Bu yöntemle elde edilen braketlerin bağlanma direnciyle yeni braketlerin bağlanma
3
direnci arasında fark bulunamamışken, silan uygulamasının bağlanma direncini
düşürdüğü gösterilmiştir32. Silan, seramik ve adeziv arasında kimyasal bağlanma
sağlayan kimyasal bir ajan olmasına rağmen böyle bir sonucun çıkması seramik braket
içeriğinin restoratif amaçlı kullanılan porselenlerden farklı olması ile açıklanmıştır 32.
Gaffey ve arkadaşları ise silan uygulamasının ve yakma sonrası silan uygulamasının
oldukça yüksek bağlanma dirençleri ortaya çıkardığını göstermişken, hidroflorik asit
uygulamasının oldukça düşük bağlanma dirençleri ortaya çıkardığını göstermiştir 30.
Hidroflorik asit uygulaması ile seramik yüzeylere yapışmanın sağlanması rutin bir
prosedürken32,33 seramik braketlerde başarılı sonuçlar ortaya koyamaması braket
tabanındaki silika tabakasını uzaklaştırması ile açıklanmıştır 30. Yapılan bir diğer
çalışmada ise çıkarılmış braketlerin Al2O3 ile kumlanması sonrasında sealent ve silan
uygulaması ile yüksek bağlanma dirençlerine ulaşılabildiği gösterilmişken, Gaffey ve
arkadaşlarının çalışmasına benzer şekilde hidroflorik asit uygulamasının bağlanma
direncini düşürdüğü gösterilmiştir14.
Porselen yüzeye braket yapıştırmada kullanılan yöntemlerden bir diğeri de
tribokimyasal silika kaplama yöntemidir24,26,34. Ancak bu yöntemin seramik braketlerin
tekrar yapıştırılmasında kullanımıyla ilgili literatürde sınırlı bilgiler vardır 35. Bu
yöntemde braket tabanı silisyum oksitle kumlanmakta böylece tabana silika tanecikleri
gömülmektedir. Sonrasında uygulanan silan yapıştırıcı ve gömülmüş silika tanecikleri
arsında kimyasal bir bağ oluşmaktadır35. Bu çalışmanın amacı bu konuyla ilgili yeterli
bilgiye
ulaşabilmek
için
farklı
özellikteki
değerlendirmektir.
4
braket
tipleri
ile
bu
yöntemi
2. GENEL BİLGİ
Ortodontinin ilk yıllarında, günümüzde rutin olarak kullandığımız ileri teknoloji
ürünü olan braketler ve yapıştırma sistemleri henüz geliştirilmemiş olduğundan kuvvet
aktarıcı olarak kullanımı hiç de kolay olmayan bantlar kullanılmaktaydı. Ancak
bantların, seperasyon gerektirmesi, dolayısıyla hastaya acı vermesi, plak birikimini
kolaylaştırıp çürüklere zemin hazırlaması, dişeti irritasyonuna neden olması ve hiç de
estetik bir görünümü olmayışı gibi olumsuz özellikleri yüzünden aynı amaçla
kullanılabilecek başka materyallerin arayışa neden olmuştur.
Araştırmalar arttıkça daha iyi yapıştırıcılar, daha yüksek bağlanma dirençleri,
daha basit prosedürler ve tükürük varlığında yapışabilecek yapıştırıcılar geliştirildi. İlk
kez 1955 yılında Buonocore tarafından, mine yüzeyinin %85’lik ortofosforik asitle 30
sn aşındırılmasıyla akrilik rezinlerin tutunmasının arttırılabileceğini gösterilmiştir2,36.
1962 yılında Bowen, bisfenol A-glisidil dimetakrilatın (bis-GMA) patentini alarak içine
inorganik doldurucu eklendiğinde akrilik ve epoksi rezinlere oranla daha iyi bir
bağlanma sağlandığını göstermiştir36,37. 1964 yılında Newman asitleme ile epoksi rezini
kullanarak plastik braketleri dişler üzerine yapıştırmayı denemiş3, 1965-69 yıllarında
yayınladığı makalelerinde ise braketlerin asitle pürüzlendirilmiş mine yüzeyine metil
metakrilatla yapıştırılabildiğini göstermiştir37. Kullanılan bu simanların, genellikle
çalışma sürelerinin kısa olması, hazırlanan simanla tek seferde ancak bir ya da iki dişe
braket yapıştırılabilmesi, siman sertleşene kadar braketin diş üzerinden kayarak yanlış
konumlanma riskinin olması ve köşeli tellere geçildiğinde pek çok braketin kopması
araştırmacıları yeni yapıştırıcılar bulmaya yöneltmiştir 37.
Yetmişli yılların başlarında farklı direk ve indirekt yapıştırma sistemleriyle ilgili
birçok çalışma yapılmıştır. İlk kez 1977’de büyük bir hasta grubu üzerinde tüm
ortodontik tedavi süresini içeren, tedavi sonrası değerlendirmeler yayınlanmıştır2,36.
Bunun ardından çok büyük bir hızla yapıştırıcılar, braketler ve teknik detaylarda gelişim
başlamış, bu gelişmelerin ışığında yapıştırma daha kolay ve güvenilir hale gelmiştir.
Yapıştırılan braketlerdeki kopma oranlarının gittikçe düşmesi yöntemin güvenilirliğini
ve popularitesini arttırmıştır.
Hem hasta konforu, hem çalışma rahatlığı hem de estetik açıdan oldukça tatmin
edici olan bu yeni sistemin oldukça kabul görmesi bu konu üzerine daha da
5
yoğunlaşılmasını
sağlamıştır.
Estetik
kaygılarında
artmasıyla
daha
estetik
materyallerden yapılmış braketlerin üretiminden, lingual ortodonti denen ve dişlerin
lingual tarafına yerleştirilen braketlere kadar birçok yenilik gündeme gelmiştir.
Hangi materyalden yapılmış olursa olsun veya hangi teknikle(direkt, indirekt)
yapıştırılırsa yapıştırılsın ortodontik kuvvet aktarıcıları mine yüzeyine yapıştırmanın
temel yöntemi; diş yüzeyinin temizlenmesi, asit uygulanması, primer uygulanması ve
kuvvet aktarıcının yapıştırılmasıdır.
2.1. Ataçmanların Dişe Yapıştırılması
Yapıştırma, dişlerin temizliği, asitlenmesi, primer uygulanması ve yapıştırıcının
sürülmesi işlemlerinin yapılmasıyla sağlanmaktadır.
2.1.1. Diş Yüzeyinin Temizlenmesi ve Nem Kontrolü
Diş yüzeyi pomza yardımı ile temizlenerek, plak ve diş yüzeyini normal olarak
kaplayan pelikül tabakası uzaklaştırılmış olur. Bu işlemin yapıştırmayı etkileyip
etkilemediği araştırılmış ancak olumsuz etkisiyle ilgili bir sonuç bulunamamıştır 36.
Plağı uzaklaştırması yapıştırmanın başarısını arttıracağından önerilen bir işlemdir.
Polisajın, polisaj lastiği, fırça veya pomza aracılığı ile yapılması önerilmektedir36.
Yıkama işleminden sonra tükürük kontrolü ve kuru bir çalışma alanının
sağlanması şarttır. Nem kontrolü amacıyla yanak dudak retraktörleri, tükürük emiciler,
kapanışı açan dil tutucular, pamuk rulolar, tükürük kanalı tıkayıcılar ve tükürük salgısını
azaltan bazı ilaçlar kullanılabilmektedir. Hangi yöntemin kullanılacağı hekimin
tercihine kalmıştır.
2.1.2. Asit Uygulanması
Nem kontrolü sonrası asitlenecek dişler iyice kurutulur ve %35-50’lik
tamponlanmış fosforik asit diş yüzeyine sürülür 2. Kişiden kişiye hatta dişten dişe
minenin çözünürlüğü değişebileceğinden bu durumu kompanse etmek için 15-30 saniye
asitleme süresi uygundur36,38,39. Süt dişlerinde asitleme öncesi, aprizmatik yüzeyi
uzaklaştırmak için 3 saniye 50µm’lik Al2O3 ile kumlama önerilmektedir. Flor
uygulanmış dişlerde ise daha uzun süre asit uygulamaya gerek yoktur 40,41. Bu sürenin
sonunda diş yüzeyindeki asit, basınçlı su ile iyice yıkanarak uzaklaştırılır, sonra diş
6
nemsiz ve yağsız hava ile kurutulur. Yapıştırma işlemi tamamlanana kadar mine
yüzeyine tükürük teması olmaması sağlanmalıdır. Böyle bir durumla karşılaşılırsa
asitleme tekrarlanmalı ya da su ile tekrar yıkanarak kurutulmalıdır. Asitleme yeterince
yapıldıysa diş yüzeyi tebeşirimsi beyaz, mat bir görünüm alır. Bu görüntü oluşmamışsa
işlem tekrarlanmalıdır. Solüsyon ya da jel formunda olan asitlerin etkinliği açısından
fark olmadığı gösterilmiş36,40,42, ancak kontrol kolaylığı açısından jel formunda olanlar
daha çok tercih edilmiştir. Asitleme ile mine yüzeyinden 3-10µm tabaka
kaldırılmaktadır36,42,43. Daha altta bulunan 25µm’lik tabakada ise bazı histolojik
değişiklikler meydana gelmektedir36. Yapılan çalışmalar minede meydana gelen bu
değişikliklerin büyük ölçüde geri dönüşümlü olduğunu ve asidin zararlı etkisinin
olmadığını göstermiştir36,44. Demineralize olmuş ya da beyaz nokta lezyonu olan
dişlerde asitlemeden kaçınılmalı mümkün olmuyorsa asitleme süresi mümkün
olduğunca kısa tutulmalıdır. Demineralize bölgeye primer sürülerek yapıştırıcı ile
örtüldüğünden emin olunmalıdır36.
2.1.3. Sealant-Primer Uygulanması
Kuru ve tebeşirimsi beyaz mine yüzeyi elde edildikten sonra ince bir tabaka
primer sürülür. Tüm asitlenmiş yüzeyler primerle kaplanır kaplanmaz ataçmanlar
yapıştırılır. Asitlenmiş yüzeydeki demineralizasyonu önlemek, minenin tutuculuğunu
arttırmak ve kenar sızıntısını azaltmak için kullanılmaktadırlar. Primerlerin gerekliliği
ile ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar primerlerin yeterli bağlanma
direnci oluşturmak ve mikrosızıntıyı önlemek için gerekli olduğunu düşünürken, bir
kısım araştırmacı ise gerekli olmadığını söylemektedir45,46.
Primer uygulandıktan sonra nem kontrolü kritik olmaktan çıkmaktadır36. Çürüğe
karşı koruyuculuğu olduğu söylenmekte, yine de bu konuyla ilgili kesin bir görüş
bulunmamaktadır45. Primerin yapıştırıcının ulaşamadığı yerlere akarak dişi çürüğe karşı
koruduğu da söylenmektedir36. Çürüğe karşı etkinliğini arttırmak için üretilen flor
içerikli primerlerle ilgili daha çok araştırmaya gerek duyulmaktadır 47. Yapılan bir
araştırma ışıkla polimerize olan primerlerin kimyasal olanlara oranla braket kenarındaki
mineyi lezyonlara karşı koruma yönünden daha etkili olduğunu göstermiştir 36.
1. Neme Duyarlı Olmayan Primerler
7
Nem kontrolünün zor olduğu durumlara çözüm bulabilmek amacıyla üretilmiştir.
Laboratuar çalışmalarında nem varlığında sonuçlar oldukça olumlu 48 bulunduysa da
hidrofobik primerler kadar güvenilir olmadıkları gösterilmiştir49. Nem kontrolünün zor
olduğu 2. Molarlar veya kanamalı bölgelerde(tam sürmemiş dişler, gömük kaninler)
kullanımı uygun olabilir36.Primerin kendisi için üretilen adeziv rezin ile kullanılması
önerilmektedir36. Bu primerler hafif nem varlığında polimerize olabilir ancak tükürük
kontaminasyonunda olamazlar. Yapılan labaratuar çalışmalarında kuru ortamda
geleneksel primerlerle arasında fark olmadığından, 4 kat daha az güvenilir olduğuna 50
kadar uzanan farklı sonuçlar bulunmaktadır. Bu primerlerle ilgili yapılan tek klinik
çalışmada ise geleneksel olanlara oranla iki kat daha fazla problem çıktığı
gösterilmiştir49.
2. Self-Etching Primerler
Asit ve primer uygulaması tek basamakta yapılmakta olup zaman kazancı
açısından önemlidir. Yıkama ve kurutma işlemleri ile uğraşmak gerekmemektedir. SEP
ler hidroksiapatitteki kalsiyumu çözen metakrilat fosforik asit esterleridir.
Asitleme süreci 3 mekanizma ile durur. Bu mekanizmalardan ilki; monomere
tutunan asit grubunun hidoksiapatitteki kalsiyumla bir kompleks oluşturarak nötralize
edilmesidir. İkinci mekanizmada ise, hava ile temas ettiği sürede primerden uzaklaşan
solvent, bu yoğunluğu azaltarak asit grubunun mineye geçişini yavaşlatır. Son
mekanizma, primere ışık uygulanırken, primerdeki monomerin polimerize olup asit
grubunun geçişinin durdurulması şeklindedir36. SEP uygulaması sonrası minenin yapısı
klasik asit uygulaması sonrasında oluşan bal peteği görünümünden farklıdır. Düzensiz,
düz bir hibrit yapı oluşmuştur. SEP’le sağlanan bağlanma geleneksel asitleme
yöntemindeki mekanik yapışmadansa kimyasal bağlanma şeklindedir36.
Yapılan bazı labaratuar çalışmalarında geleneksel yöntemlerle arasında
bağlanma direnci açısından fark bulunamamışken48,51 bazı çalışmalarda ise daha yüksek
olduğu bulunmuştur52-56. Ancak bunun daha düşük olduğunu gösteren çalışmalar da
mevcuttur57,58. Ayrıca nemli ortamlarda geleneksel primerlerden daha yüksek neredeyse
neme duyarlı olmayan primerlere yakın bağlanma dirençleri elde edilmiştir 48,59. Yapılan
klinik çalışmalarda ise SEP’lerin başarısı ile ilgili çelişkili sonuçlar bulunmuştur. Klinik
başarı açısında SEP’lerle geleneksel primerler arasında anlamlı bir fark olmadığını
8
söyleyen bir çalışma varken60, SEP’lerin başarısızlık oranını daha fazla bulan çalışmalar
da vardır61-63.
Her hekim kendi kopma oranlarıyla beraber yapıştırma ve çıkarma süresini de
dikkate alarak kendine uygun sisteme karar vermelidir.
2.1.4. Yapıştırma
Primer uygulaması tamamlandıktan sonra, ataçmanın arkasına bir miktar
yapıştırıcı sürülerek diş yüzeyine yapıştırılır. Önerilen braket yapıştırma prosedürü şu
şekildedir; braketin dişe konulması, pozisyonlandırılması, uyumlanması ve fazla
yapıştırıcının uzaklaştırılmasıdır4,64.
Hekim tutucu yardımıyla ataçmanı tutar ve arka yüzeyine bir miktar yapıştırıcı
sürerek yaklaşık olarak en doğru pozisyonuna braketi hemen koyar. Daha sonra braketin
mezyodistal ve insizogingival yöndeki konumu ve dişin uzun aksına göre angulasyonu
belirlenir36. Yatay yöndeki konumu için ağız aynasından, dikey yöndeki konumu için
rehber araçlardan faydalanılır. Daha sonra bir küret yardımı ile hekim ataçmana tek
noktadan bastırır65. Ne kadar sıkı bastırılırsa o kadar yüksek bağlanma kuvveti, çıkarma
sırasında temizlenecek artık yapıştırıcının miktarında azalma, braketin tabanına optimal
yapıştırıcı penetrasyonu ve taşan yapıştırıcının temizlenmesi sırasında ataçmanın kayma
riski azalma meydana gelir. Ataçman bastırılarak yerleştirildikten sonra küret
uzaklaştırılmalı ve ataçmanın pozisyonu ile daha fazla oynanmamalıdır. Çünkü yeterli
bağlanma direnci elde edebilmek için braket uygun konumda bastırıldıktan sonra
sertleşmesinin kesintiye uğratılmaması gerekmektedir 64.
Yapıştırıcının biraz fazla olması braket tabanında boşluk kalmasını önlediği gibi
morfolojisi normal olmayan dişlerde yapışmayı kolaylaştıracaktır. Fazla yapıştırıcı
sertleşme öncesi bir küret yardımı ile temizlenebileceği gibi sertleşme sonrasında bir
frez yardımı ile de temizlenebilir. Bu işlem dişeti irritasyonunu önlemek ve braket
çevresindeki plak birikimini durdurmak açısından önemlidir 36.
2.5. Yapıştırıcı Tipleri:
Rezin kompozitler esas olarak 3 ana komponentten oluşurlar. Bunlar, organik
polimer matrix, inorganik doldurucu partiküller ve kaplayıcı ajandır. Bu ana yapılar
9
dışında kompozit, yumuşak formdan katı forma geçebilmesini sağlayan başlatıcı ve
aktive edici sistemler içerir.
Organik matrix aromatik ya da üretan diakrilat oligomerden oluşur. En yaygın
kullanılan oligomerler dimetakrilat(Bis-GMA), üretan dimetakrilat(UDMA) ve trietilen
glikol dimetakrilattır(TEGDMA). Oligomerler visköz sıvılardır ve dilüe monomerle
viskositesi azaltılabilir66. Genelde viskositeyi azaltmak için Bis-GMA’ya TEGDMA
eklenmektedir67. Her iki oligomerde de reaktif karbon bağları vardır ve polimerize
olabilirler. Bazı kompozitlerde ise hem Bis-GMA hem de UDMA kullanılmaktadır66.
Doldurucu kısım matriks içinde dağılmış güçlendirici parçacıklardır, cam, quartz
ya da silika gibi farklı moleküllerden oluşabilir 66. Doldurucu partiküllerin asıl amacı
kompoziti güçlendirmek ve matriks materyalinin miktarını azaltmaktır. Ayrıca
polimerizasyon büzülmesini azaltması, viskositeyi arttırarak çalışmayı kolaylaştırması
ve su emilimini azaltması önemli yararlarıdır. Bu inorganik doldurucunun partikül
büyüklüğü, şekli ve dağılımı kompozitlerin özelliğini belirler, sınıflandırılması da buna
göre yapılır66,67.
Kaplayıcı ajan olan organosilan(silan) oligomerle karıştırılmadan önce inorganik
partiküllere üretici firma tarafından uygulanır. Silanın fonksiyonel grupları organik ve
inorganik grup arasında bir bağ kurduğundan bağlayıcı ajan olarak adlandırılır.
Kimyasal, ışıkla ya da her iki şekilde birden sertleşen kompozitlerin hepsinde
başlatıcı ve hızlandırıcılar vardır. Işıkla sertleşenlerde mavi ışığı absorbe eden fotobaşlatıcı vardır ve bu genelde kamforkinondur. Hızlandırıcı ise karbon bağları olan
organik amindir. Kimyasal sertleşenlerde ise organik aminle organik peroksitin
reaksiyonu başlatıcıdır66.
Bunlar dışında kompozitin içeriğinde durdurucular da vardır, bunlar rezinin raf
ömrünü uzattığı gibi çalışma zamanını da yeterli hale getirmektedir. En yaygın
kullanılanı
bütilated hidroksitoluendir(BHT). Bunlar
monomerin kendiliğinden
polimerizasyonunu önlemek ya da en aza indirmek amacıyla eklenmektedir.
Durdurucuların serbest radikallerle reaksiyon kabiliyeti vardır. Örneğin kompozit oda
ışığına maruz kaldığında serbest radikaller
monomerle reaksiyona girmeden
durdurucuyla reakiyona girerler. Böylece polimerizasyon başlamadan durdurulmuş olur.
Durdurucular tükendiğinde polimerizasyon başlar66,67.
10
2.5.1. Aktivasyon Tiplerine Göre Yapıştırıcılar
Yapıştırıcılar aktivasyon tiplerine göre üç farklı grupta incelenebilirler.
1.Kimyasal Sertleşen Yapıştırıcılar
Kimyasal aktivasyonla polimerizasyon süreci ―soğuk sertleşme‖ ya da
―kendiliğinden serleşme‖ olarak da adlandırılır. Kimyasal sertleşen yapıştırıcılar(KSY)
iki pasta sisteminden ya da bir primer ve bir pasta sisteminden oluşurlar. Birinde
başlatıcı olarak benzoil peroksit(BP) vardır. Diğerinde ise aktivatör olarak aromatik
üçüncül amin(N-dimetilipitoluidin) vardır. Bu iki pasta sistemi karıştırıldığında amin,
BP ile serbest radikaller oluşturmak üzere reaksiyona girer ve polimerizasyon başlar 67.
Bu yapıştırıcılar genelde özel şırınga ya da tüplerde muhafaza edilmektedirler66.
KSY’da asitlenmiş, kuru diş yüzeyine ve braket tabanına primer sürülür,
yapıştırıcı pasta ise braket tabanına yerleştirilir. Sonra braket hafif bir kuvvetle dişe
bastırılır. İki pasta sistemi kullanılıyorsa primer sisteminde olduğu gibi pastalardan biri
asitlenmiş, kuru diş yüzeyine, diğeri braket tabanına sürülür ve aynı şekilde bastırılır.
Yapıştı rıcı pasta ile primerin ya da diğer pastanın teması polimerizasyonu başlatır36.
Braket bastırıldıktan sonraki 30-60 saniye içinde sertleşme olmaktadır. Ancak
yapıştırıcı karıştırılırken karışımda hava kabarcığı kalma olasılığı yüksektir ve bu da
yapıyı
güçsüzleştirdiği
gibi
içeride
sıkışan
oksijen
de
sertleşme
sırasında
67
polimerizasyonu engeller . Bu sistemlerde yapıştırıcı içinde ne kadar polimerize
olmamış artık monomer kaldığı ve bunun toksisitesi ile ilgili kesin bilgiler
bulunmamaktadır36. Bu yapıştırıcılarla ilgili hem hastalarda hem de hekimlerde alerjik
reaksiyonlar rapor edilmiştir36. Bu yapıştırıcılarla ilgili bir diğer problem çalışma
süresinin kısıtlılığıdır. İki pasta birbiri ile karıştırıldıktan sonra serleşme süreci başlar ve
süre üzerinde artık kontrol şansı yoktur.
2.Işıkla Sertleşen Yapıştırıcılar(ISY)
Kimyasal sertleşen yapıştırıcılardaki zorlukların üstesinden gelebilmek için
karıştırma gerektirmeyen bu sistemler geliştirildi. Bunlar günümüzde en fazla kullanılan
yapıştırıcılar olmuştur. İlk geliştirilen ISY’ler, serbest radikalleri oluşturabilmek için
ultraviyole(UV) ışığından yararlanılacak şekilde üretildi. Günümüzde UV sistemlerin
yerine görülebilir mavi ışık kullanılan sistemler geliştirilmiştir 67. Bu yeni sistemle
11
sertleşme derinliğinin arttırılması, çalışma zamanının kontrol edilebilmesi kimyasal
olanlara oranla daha fazla tercih edilmelerini sağladı. Çalışma zamanın uzunluğu ve ışık
olmadan polimerizasyonun başlamaması braketin konumunda değişiklik yapabilmeye
olanak tanımıştır. KSY’deki porozite riskinin olmaması ve oksijen inhibisyonuna
duyarlı olmaması önemli avantajlarıdır. ISY’de sertleşme derinliği kompozitin
içeriğine, kullanılan ışık kaynağına ve ışınlama süresine göre değişmektedir 36.
Bu yapıştırıcılarda serbest radikal başlatıcı sistemi olarak ışığa duyarlı yapı ve
amin başlatıcı vardır. Bu iki komponent ışık görmediği sürece reaksiyona girmez.
Yapıştırıcının yaklaşık 468 nm dalga boyundaki mavi ışığa maruz kalması ile ışığa
duyarlı yapı uyarılır ve serbest radikalleri oluşturmak üzere aminle reaksiyona girer,
böylece polimerizasyon başlamış olur67. En sık kullanılan ışığa duyarlı yapı, 400-500
nm dalga boyundaki mavi ışığı abzorbe edebilen kamforkinondur(CQ). Pasta içinde az
miktarda(0,2 wt%) CQ ve amin olarak da yine az miktarda(0,15 wt%) dimetilaminoetil
metakrilat (DMAEMA) yeterlidir67.
Tek bir pastadan oluşmakta ve ışıktan korumak amacıyla opak plastikten
yapılmış şırınga ya da kapsüllerde bulunmaktadırlar. Günümüzde metal ve seramik
braketlerin tabanında hazır yapıştırıcı olanları üretilmiştir. Bunlar özel koruyucu
kaplarda muhafaza edilmektedirler. Yapıştırıcının braket tabanına eşit dağılmış olması,
fazla artık yapıştırıcı kalmaması, çapraz enfeksiyon riskinin ortadan kalkması ve yeterli
bağlanma dirençleri olması bu tip önceden yapıştırıcılı braketlerin avantajlarıdır 36.
3. Hem Işık hem de Kimyasal Sertleşen yapıştırıcılar
Bu kompozitler hem kimyasal hızlandırıcılar hem de foto-başlatıcılar içerir,
böylece polimerizasyon ışıkla başlayıp kimyasal olarak devam eder. İçeriğinde iki ayrı
pasta vardır, birinde BP diğerinde aromatik üçüncül amin bulunmaktadır. Bu iki pasta
karıştırılıp ışığa maruz bırakıldığında ışıkla sertleşen kısım amin, CQ kombinasyonuyla
aktive olurken kimyasal kısım ise amin, BP reaksiyonu ile sertleşmeye başlar 66.
Işığın ulaşmasının zor olduğu bölgelerde kullanılması tercih edilen bir yapıştırıcı
türüdür. Ortodonti pratiğinde çok fazla kullanım alanı yoktur.
2.5.2.İçeriğine Göre Yapıştırıcılar
12
1. Cam İyonomer Simanlar
İlk kez 1972’de kullanılmaya başlanmıştır36,68. Temel olarak silika cam tozu ile
poliakrilik asitin içeriğini oluşturduğu materyaller karışımının jenerik ismidir. İsmi
içeriğindeki cam tozlarından ve karboksilik asitteki iyonomerlerden gelmektedir.
CİS’deki karboksil asit, mine, dentin ve metalle şelasyon yaparak kimyasal bağlanmayı
sağlamaktadır. Sertleşme mekanizması asit-baz reaksiyonu ile olup ve yaklaşık 24 saat
boyunca devam etmektedir. Asitlerle temas ettiğinde flor iyonlarının salınması çürük
profilaksisi açısından önemlidir. Ayrıca CİS’lerde kalsiyum, stronsiyum ve diğer
iyonların hareketini destekleyici hidrojel vardır. Hidrojel sertleşme tamamlandıktan
sonra da varlığını devam ettirerek hem siman içinde hem de simanla çevresi arasında
iyon alışverişinin gerçekleşmesini sağlar. Böylece topikal flor uygulamalarından aldığı
flor iyonlarını geri verir69.
CİS’lerı karıştırmak hassas bir tekniktir, çünkü hidrojeller kuru ortamlarda kurur
ve kırılırlar. Toz-likit oranındaki değişiklikler bağlanma dirençlerini de etkiler, bu oran
arttırıldığında bağlanma direnci de artar 70. Düşük kırılma dirençleri ortodontideki
kullanımlarını bant tatbikiyle sınırlamıştır. Ancak braket yapıştırmada kullanıldıkları da
rapor edilmiştir68,69,71. Rezin kontrolleri ile yapılan çalışmalarda bağlanma dirençlerinin
daha düşük olduğu gösterilmiştir69,71. Kapsüller halindeki CİS’lerın üretilmesi,
karıştırılmayla ilgili problemlerin ortadan kalkmasını sağlamıştır. Dişe kimyasal olarak
bağlanabilmeleri ve neme çok duyarlı olmamaları asitleme ve kurutma işlemlerinin
gerekliliğini ortadan kaldırmıştır. Yapılan çalışmalarda nemsiz ortamda sertleşmenin
sağlanmasının bağlanma direncini çok etkilemediği görülmüştür 70. Çinkofosfat ve
polikarboksilat simanlardan daha güçlü olmaları, demineralizasyonu önlemeleri, metale
ve mineye kimyasal olarak tutunabilmeleri, böylece bandın retansiyonunu arttırmaları
ortodontik amaçlı kullanımda en çok tercih edilen yapıştırıcı olmalarına neden
olmuştur36,69.
2. Rezin Modifiye Cam İyonomer Simanlar(Hibrit İyonomer)
Rezin Modifiye Cam İyonomer Simanların (RMCİS) geliştirilmesiyle CİS’lerin
ortodontide kullanımı oldukça artmıştır. CİS’e %10-20 oranında rezin monomerinin
eklenmesi ile simanın sertleşmesi, başlangıçta ışıkla ya da kimyasal aktivatörlerin
monomeri polimerize etmesi ile başlar. Bu simanların fiziksel özellikleri CİS’lere oranla
13
daha iyi olduğu gibi, hidrojel de daha stabildir. Polialkenoikasit solüsyonuna sınırlı bir
miktar rezin eklenmiş olsa da, monomerin polimerzasyonu, asit baz reaksiyonunu, flor
salınımını ve karboksil gruplarının diş ve metale şelasyonunu önlemeden, RMCİS’in
sertleşmesini
hızlandırır69.
Kimyasal
bağlanmanın
dışında
rezin,
yüzeydeki
düzensizliklere penetre olarak mekanik bağlanmayı da sağlar. Bağlanma dirençleri ve
kopma dirençleri geleneksel CİS’lerden daha yüksektir 67. Bu elastiklik modüllerinin
düşük olmasına kırılma olmadan önce büyük miktar plastik deformasyon olabilmesine
bağlanmaktadır. Sertliği, flor salınımı ve çürük oluşumunu engelleme özellikleri
açısından CİS’lerle arasında fark yoktur. Ve yine CİS’lerden farksız olarak nem
varlığında
kimyasal
olarak
bağlanabilirler.
RMCİS’lerde,
CİS’lerdeki
yavaş
polimerizasyon dezavantajının da önüne geçilmiştir67.
3. Poliasit Modifiye Kompozit Rezinler
CİS’lerdeki flor salınımı ve karboksil şelasyonunu özelliklerini kompozit
rezinlere kazandırmak amacıyla üretilmişlerdir. Literatürde ―kompomerler‖ olarak da
bilinirler. Kompomerler, doldurucuların yerine iyon filtreleyebilen aluminosilika cam
partikülleri konulmuş olan rezin matrix kompozitlerdir 36. Alkalin cam ve asidik
karboksil komponentler aynı yerde olsa da karışımda su olmadığından asit baz
reaksiyonu olmaz. Kompomer ışıkla aktive olduktan sonra su, kompomerce emilir ve
gecikmiş asit-baz reaksiyonu başlar. Böylece flor ve diğer remineralizasyon iyonlarının
alimünosilikadan salınımı sağlanır69. Bu asit-baz reaksiyonu fazla güçlü olmadığından
kompomerin fiziksel özelliklerini çok fazla geliştirmez. Hidrojellerin olmayışı iyon
alışverişini kısıtlamaktadır, ancak yine de su emme ve verme dinamiklerine bağlı olarak
kompomerlerin tekrar flor alımından bahsedilmektedir 69. Kompomerler kullanılmadan
önce asitleme ve diğer yüzey işlemleri gerekmektedir, ayrıca yapıştırılacak yüzey
mutlaka kuru olmalıdır. Mine, dentin ve metalde pozitif iyonlu karboksil şelasyonu
kompomerlerde olmamaktadır. Polimerizasyonu ile kazanılan fiziksel özellikleri ve
erken dönem sertleşme dirençleri RMCİS’lere göre daha iyidir ancak rezin adezivlerden
düşüktür69.
2.6. Işık Kaynakları:
14
2.6.1.Geleneksel ve Hızlı halojen ışık kaynakları:
Ortodontide son zamanlara kadar en çok kullanılan ışık kaynakları quartz
tungsten halojenlerdi(QTH)72,73. Halojen ışık kaynağı geniş spektrumlu lamba(75W),
birçok filtre, reflektör, fan, güç kaynağı ve ışık yönlendiriciden oluşmaktadır 74. Halojen
ışık kaynaklarının dalga boyu genelde 40—520 nm, ışık yoğunluğu ise yaklaşık 400
mW/cm2 civarındadır2. Halojen ışık kaynaklarında, tungsten fitilin yüksek ısılara kadar
ısıtmasıyla üretilen çok geniş dalga boyundaki ışık, sadece mavi ışığı geçiren filtrelerce
süzülür ve ışık yönlendiriciye iletilir. Işıkla sertleşen yapıştırıcılarda sertleşme süreci
foto-başlatıcı aktive olduğunda başlar. Bu sistemlerin çoğunda 470 nm dalga boyunda
soğrulan kamforkinon kullanılır. Kamforkinon mavi ışık dalga boyu dışında aktive
olmaz. QTH’de mavi ışığı süzen filtre kullanılmasının amacı budur. Ampul fazla ısı
ürettiğinden soğutmak için fan gereklidir36,74.
Ancak tükettikleri elektrik enerjisinin %1’inden bile daha az ışık üretmeleri ve
lambanın ısınmasıyla ışık fltresinin çabuk bozulması nedeniyle ömürlerinin yaklaşık
100 saatle sınırlı olması dezavantajlarındandır36. Devamlı kullanıldıklarında zamanla
performansları düşmektedir.
Bu nedenle performansı değerlendirebilmek
için
kalibrometre bulundurulmalıdır. Bu ışık kaynakları, ışıktan maksimum verimle
faydalanabilmek için polimerize edilecek materyale oldukça yakın tutulmalıdır çünkü
ışık yoğunluğu geometrik olarak hedeften uzaklaştıkça azalmaktadır 2,67,75. Ortodontik
kompoziti 20 sn’de, ışıkla sertleşen cam iyonomer simanı ise 40 sn’de serleştirmesi
çalışma zamanını çok uzattığından ışık kaynakları ile ilgili farklı çözümler aranmaya
başlanmıştır. Bunun üzerine ışığı daha küçük bir bölgeye odaklayan ya da daha yüksek
performanslı lambalar, hızlı halojenler üretilmiş böylece çalışma zamanları neredeyse
yarıya inmiştir36. Ancak ısı ve filtre sistemi ile ilgili problemler bu ışık kaynaklarının
çok fazla tercih edilmemesine neden olmuştur.
2.6.2. Argon Lazerler:
1980’lerin sonlarında ışık uygulama süresini oldukça azaltan argon lazerler
piyasaya sürülmüştür. Argon lazerler dalga boyu 454-496(yaklaşık 490) nm aralığında
ışık üretmektedir ve ışık yoğunlukları çok fazladır. Bu dalga boyu kamforkinonun
aktivasyonu
için
en
uygun
dalga
boyudur
ve
ışık
hiç
boşa
gitmeden
kullanılabilmektedir75. Ayrıca ışık demetinin paralel olması her mesafede sabit
15
yoğunlukta ışık olmasını sağlamaktadır. Böylece QTH’de olduğu gibi, sertleştirilecek
materyalle ışık kaynağı arasındaki mesafenin artması etkinliği azaltmaz. Lazer
uygulanan mine yüzeyinin dekalsifikasyona dirençli olması da bu ışık kaynağının
önemli bir özelliğidir. Yapılan çalışmalar braketler etrafındaki demineralizasyonu da
azalttığını göstermiştir36,76. Argon lazerlerle kompozitin serleşme zamanı dolduruculu
olanlarda 5 sn, doldurucusuz olanlarda ise 10 sn’dir. Ancak fiyatının pahalı olması ve
taşınabilme zorluğu nedeni ile ortodontide çok yaygın bir kullanım alanı bulamamıştır.
2.6.3. Plazma Ark Işık Kaynakları(PAK)
1990’ların ortalarında yüksek yoğunluklu xenon plazma ark ışık kaynakları
geliştirilmiştir. Xenon gazı ile dolu quartz tüpün içinde tungsten anot ve katot vardır.
Eletrik akımı bu gazın içinden geçerken xenon gazı iyonlarına ayrılır, negatif ve pozitif
partiküllerden oluşan plazma beyaz yoğun bir ışık oluşturur 36. Oluşan beyaz ışık dalga
boyu 430-490 nm’dir ve yoğunluğu 900 mW’dır. Bu ışık kaynağında da QTH’lerdeki
gibi üretilen ışık filtrelenerek mavi ışık elde edilmektedir. PAK’lar daha düşük dalga
boylarında da yüksek yoğunlukta ışık elde edilebildiğinden CQ dışındaki bazı fotobaşlatıcıları da aktive ederek farklı içerikteki kompozitlerde de sertleşmeyi
sağlamaktadır67. Yoğunluğunun fazla olması sayesinde polimerizasyon için gerekli
enerjiyi daha kısa sürede verebilmektedir36. Işık kaynağının polimerize olacak
materyalden uzaklaşması holojen ışık kaynaklarında olduğu gibi daha düşük bağlanma
dirençlerine neden olmamaktadır77.
Son yıllarda yapılan randomize kontrollü klinik çalışmalar, metal braketler için
3-5 sn78, porselen braketler için ise daha kısa olan ışık uygulama sürelerinin, QTH’lerle
20 sn olan ışık uygulama süresi ile benzer kopma oranlarına sahip olduğunu
göstermiştir79,80,81. Kullanılan yapıştırıcının sertliği açısından da geleneksel halojenler
ve hızlı halojenler arasında fark bulunamamıştır 82. Ayrıca yapılan bir klinik çalışmada
12 ay sonunda kopma oranları arasında fark bulunamamıştır 83.
Ancak oluşan ısının pulpaya zararlı olabileceği ile ilgili çalışmalar varken diğer
yandan pulpadaki ısı artışının QTH’ye göre daha az olduğunun gösterildiği çalışmalar
da vardır36. Yine yapılan bir çalışmada ışık kaynaklarının pulpa için kritik olan 56C°’lik değişim miktarını aşmadığı gösterilmiştir 84.
16
Plazma ark ışık kaynakları en kısa zamanda sertleşmeyi sağlar ancak çok pahalı
olmaları ve fazla ısı üretmeleri klinisyenler tarafından çok fazla tercih edilmemelerine
neden olmuştur.
2.6.4. LED Işık Kaynakları
İlk kez 1995 yılında halojen ışık kaynaklarındaki yetersizliklerin üstesinden
gelebilmek için kullanılmıştır. LED’lerde (Light emitting diodes) yarı iletkenler
kullanılarak ışık üretilir. Üretilen ışık 450-490 nm dalga boyundadır67. Bu dalga boyu
CQ için çok uygun olduğundan QTH’lerden daha etkili oldukları söylenmektedir66. İlk
üretilen modelleri uygun dalga boyunda ışık üretememiş ancak son modellerinde bu
sorun tamamen ortadan kalkmıştır65. 10000 saatin üzerinde ömrü olup ve bu süreyi
aştıktan sonra da performansında çok büyük bir değişiklik olmaz36. Mavi ışık üretmek
için filtreye ihtiyacının olmaması, QTH’ler gibi çok fazla ısı üretmemeleri, vibrasyona
dayanıklı olmaları ve çalışmaları için fazla güce ihtiyaç duymamaları önemli
avantajlarındandır.
Isı
üretmediklerinden
fana
da
ihtiyaç
kalmamıştır.
Pille
çalışabilmeleri, küçük olmaları, şarj edilebilmeleri ve kablosuz olmaları hekime çok
büyük çalışma kolaylığı getirmektedir.
En fazla sertleşmenin sağlanması için %50 ila 60 oranında monomerin
dönüşümü gereklidir. Bu da 2mm kalınlığındaki bir rezinde yaklaşık 16 joules/cm2 dir.
Bu miktar 400 mW/cm2’lik bir enerjiyle 40 sn ışınlamayla, 800 mW/cm2 ’lik bir
enerjiyle 20 sn ışınlamayla ya da 1200 mW/cm2 ’lik bir enerjiyle 13 sn ışınlamayla elde
edilebilir. Işık kaynağının gücünün artması sertleşme oranını arttırır. Yapılan
çalışmalarda LED’le 20 ve 40 saniye ışık uygulamasıyla, QTH’lerle 40 saniye ışık
uygulanmasının aynı bağlanma dirençlerini ortaya çıkardığı gösterilmiştir 85. Ancak 10
sn süreyle LED ile ışık uygulamanın düşük bağlanma dirençleri ortaya çıkardığı
bulunmuştur85. Yapılan bir çalışmada plazma ark, halojen ışık kaynakları ve LED
arasında bağlanma dirençleri açısından fark bulunamamıştır 86. Yeni jenerasyon
LED’lerde daha yoğun iletkenlerle serleşme zamanı daha da azalmıştır. Yapılan bir
klinik çalışmada kopma oranları açısından QTH’lerle arasında anlamlı bir fark
bulunamamıştır87.
2.7. Braket Tipleri:
17
İhtiyaçlar ve teknolojinin gelişimi farklı materyallerden ataçmanların yapımına
neden olmuştur. Bunlar, metal, plastik ve seramik olarak sıralanabilir.
2.7.1. Plastik Braketler:
Estetik kaygıların artması ve teknolojik gelişmeler bu braketlerin 1969’da
kullanım alanı bulmasına neden olmuştur. Tüm dişlere yapılan bantlamadan bu
braketlere geçiş başlangıçta çok cazip bulunmuş, özellikle de ön dişler için tercih
edilmeye başlanmıştır. Polikarbonattan yapılmış olup, distorsiyon ve kırılmaya karşı
dirençleri oldukça azdır. Zamanla braket oluğunda aşınma ortaya çıkar ve diş
kontrolünü güçleştirir5,6,36.
deformasyonun
da
Uygulanan tork kuvvetinin artmasıyla plastik braketteki
arttığı
gösterilmiştir 88.
Su
emmeleri,
renklenmeleri
ve
yapıştırılabilmeleri için uyumlu yapıştırıcının seçilmesi gerekliliği en büyük
dezavantajlarındandır36. Plastik braketin polimer içeriği, doldurucu içeriği ve yüzey
pürüzlülüğü boyanma miktarını etkiler. Ağız hiyeni, su emilimi, diyet ve ultraviyole
plastik braketlerin boyanmasına neden olur 89. İlk üretilen plastik braketlerin
tutuculukları kimyasaldır ve ancak akrilik yapıştırıcılarla yapıştırılabilmekteydiler.
Daha sonraları diakrilatlarla kullanılabilmeleri için özel primerler üretilmişitir 90. Plastik
braketin kaidesine metil metakrilat monomeri gibi bir primer uygulanarak şişmesi ve
yapıştırıcının tutunması sağlanır2.
Sürtünmeyi azaltmak amacıyla oluk kısmı metalle güçlendirilmiş, tutuculuğu
mekanik hale getirilmiş74 tipleri olduğu gibi fiber cam ve cam partikülleriyle
güçlendirilmiş olanları, polioksimetilenden(POM) üretilenleri de vardır. POM’ların
mekanik özellikleri iyileştirilmiş olmasına rağmen doku irritanı bir madde olan
formaldehit açığa çıkarmaları91 ve renklenmeleri önemli dezavantajlarıdır 89. Cam
partikülleri eklenenlerin dirençlerinin arttığı gösterilmiştir 92. Plastik braketler ancak
minumum kuvvet gerektiren ve kısa süreli tedaviler için uygun olabilir.
2.7.2. Metal Braketler:
İlk kez 1967’de kullanılmaya başlanmıştır93. Ortodontistler tarafından en sık
kullanılan braket tipidir.
Metal braketlerin üretiminde kullanılan materyaller büyük oranda ostenitik tipte
paslanmaz çelik alaşımlardır. Bunlar %8-12 nikel ve %17-22 krom içermektedirler2,94.
18
Üretimlerinde krom, nikel ve molibden daha fazla oranda kullanılırken, sülfür ve karbon
korozyona neden olmamak için daha düşük seviyelerde kullanılmaktadır 94. Daha
sonraları korozyonu azaltmak ve mekanik özelliklerini daha da geliştirmek için
martensitik fazda çelik kullanılmıştır2,36. Oldukça sık görülen nikel alerjisi nedeniylede
nikelsiz kobalt-krom alaşımından yapılan braketler üretilmiştir 94.
Metal braketlerde tutuculuk ise özel tabanları sayesinde mekanik olarak
sağlanmaktadır. Temel olarak bu braketlerde iki farklı taban çeşidi vardır. Birincisi
lehimlenmiş tabandır. Bu tabanlar metal brakete sonradan lehimlenerek yapılır. Burada
kullanılan tabanlar delikli, ağ örgülü ya da fotoetch olabilir. Diğeri ise bütün olarak
üretilmiş metal brakettir, bu tipte taban ayrı değildir, braketin kalan kısmı ve taban bir
bütün halinde üretilmiştir. Bu gruptaki tabanlar ise tutucu oluklu, ağ örgülü, ızgara
şeklinde ya da lazerle şekillendirilmiş olabilir93.
Dişeti rahatsızlığını önlemek için ne kadar küçük taban olursa o kadar iyidir. Bu
nedenle taban formları dişeti konturu takip edecek şekildedir. Ayrıca kuvvetin
azalmaması ve braket tabanının kenarlarında demineralizasyona neden olmaması için
braket tabanı kanat kısmından da daha dar olmamalıdır36. Metal korozyonu bu braketler
için önemli bir problemdir. Metal braketin yapısında kullanılan alaşım tipine bağlı
olarak
bu
braketlerin
iyi
yapıştırılmamış
bölgelerinde
yarık
korozyonu
oluşabilmektedir36. Fakat bunun dışında galvanik akım, braket taban tipi ve yapısı, ağız
ortamı ve metal braketlerin termal geri dönüşümüne bağlı olarak da korozyon ortaya
çıkabilmektedir95. Paslanmaz çelik braketlerde korozyonu önleyen asıl mekanizma
yüzeyinde oksijenle teması kesen kromoksit ve kromhidroksit tabakasıdır. Braketlerde
yakma yöntemiyle geri dönüşüm yapıldığında kromkarbid tabakası oluşur bu da metali
korozyona yatkın ve yapısal olarak zayıf hale getirir. Paslanmaz çelik braketlerdeki bu
korozyon şüphesi nedeniyle daha biyouyumlu olan titanyum braketlere doğru
kayılmıştır36.
2.7.2.1. Metal braketlerin yeniden yapıştırılması (Rebonding)
Yapıştırılan
ataçmanların
tedavi
sırasında
kopmaları
halinde
ya
da
pozisyonlarının beğenilmediği durumlarda, yenileri ile değiştirmek veya bunları tekrar
yapıştırmak gerekebilir. Yenisi ile değiştirmek fazladan masraf olacağından aynı
ataçmanı tekrar kullanmak daha sık tercih edilen bir yöntemdir.
19
Yeniden
yapıştırabilmek
için
öncelikli
hedef
brakete
zarar
verip
güçsüzleştirmeden, braket oluğunun boyutsal stabilitesini bozmadan braket tabanındaki
yapıştırıcıyı
tamamen
temizleyebilmektir.
Bu
amaçla
birçok
farklı
yöntem
kullanılmaktadır ancak önemli olan en hızlı ve etkili olanı tercih etmektir. Frezle
temizleme ya da kumlama gibi mekanik uygulamalarla, yakma ya da fırınlama gibi
termal uygulamalar bunlar arasında sayılabilir 2,21. Bu yöntemlerden en sık kullanılanı
bağlanma direnci açısından yeterli olması ve pratik olması açısından kumlamadır.
Kumlama tekniği restoratif diş hekimliğinde yapıştırıcı ve metal arasındaki
mekanik tutuculuğu arttırmak için kullanılmaktadır. Yüksek hız ve basınçla alüminyum
oksit partiküllerinin püskürtülmesi ile yapılmaktadır. Yüzeyi daha pürüzlü hale
getirerek alanı genişletmekte olup, kumlama sonrası bağlanma direncinin arttığı
gösterilmiştir. Bu konuyla ilgili yapılan bir in-vivo çalışmada yeni braketlerle
kumlanmış braketler arasında klinik performans açısından fark bulunamamıştır 96.
Yapılan in-vitro çalışmalar da aynı sonucu desteklemektedir 21,22.
Kopan ya da çıkarılan braketi tekrar yapıştırmak amacıyla rutinde klinikte
uygulanan prosedür şu şekildedir; Çıkarılan braketin tabanı alüminyum oksit tozu ile
yapıştırıcı tamamen uzaklaşana kadar kumlanır. Sonra braket basınçlı su ile yıkanır ve
kurutulur. Diş üzerinde kalan yapıştırıcı artıkları düşük turla tungsten karbid frezle
temizlenir. Yüzeyde kalan tüm yapıştırıcı bu şekilde temizlendikten sonra diş %35lik
fosforik asitle 15 saniye asitlenir, yıkanıp kurutur ve primer sürülerek temizlenmiş
braket yeniden yapıştırılır36.
2.7.3. Seramik Braketler
Erişkin hasta sayısının gittikçe artması ortodontistleri daha estetik arayışlara
itmiştir. Bu arayışın sonucu olarak üretilen plastik braketler gerek teknik performans
gerekse estetik açıdan ihtiyaca beklenen cevabı verememiştir. Bunun üzerine
teknolojideki gelişmelerin de desteği ile ilk kez 1986 yılında seramik braketler
üretilmiştir.
Seksenli yıllarda üretilen ve piyasaya sürülen bu ilk seramik braketler ―birinci
jenerasyon seramik braketler‖ olarak da adlandırılmaktadır. Bunlar ilk kez 80’li yıllarda
piyasaya sürülmüş ve tabanları silan kaplanarak üretilmişlerdir. Bu nedenle kimyasal
olarak bağlanma özelliğine sahiptirler14,15,8,9. Bu braketler yapıştırıcıya kimyasal olarak
20
tutunduklarından bağlanma dirençleri çok yüksektir. Bu da braketlerin çıkarılması
sırasında mine kırıklarına neden olmuştur9,12,15-17. Bu dezavantajı ortadan kaldırmak
amacı ile 90’lı yıllarda mekanik bağlanma özelliğine sahip ―ikinci jenerasyon braketler‖
piyasaya sürülmüştür14,15. Bunlar yapıştırıcıya mekanik olarak bağlanma özelliğine
sahiptirler. Bu özellikleri bağlanma dirençlerini kimyasal tutuculuğa sahip olanlara
oranla düşürmüş olmasına rağmen yine de çıkarma işlemi sırasında özel aletlere
gereksinim duyulmuştur. Üçüncü jerasyon braketler ise 1997 yılında üretilmiş, mekanik
tutuculuğa sahip olan ve braketi çıkarmayı kolaylaştırıcı dikey olukların bulunduğu
braketlerdir15. Bu oluklar çıkarma sırasında braketin kendi içinde kırılmasını ve dişten
daha kolay ayrılmasını sağlar. İkinci jenerasyon braketlere göre önemli bir avantajı
çıkarma
sırasında
metal
braketlerde
kullanılandan
farklı
bir
çıkarma
aleti
gerektirmemesidir.
2.7.3.1. Üretim Şekilleri
Seramik braketlerin hepsinin temel yapısı alüminyum oksitten oluşmaktadır 8.
Ancak üretim aşamasındaki farklılıklar nedeniyle polikristal alümina ve singlekristal
alümina olmak üzere iki ayrı tip seramik braket çeşidi bulunmaktadır. Bu üretim süreci
braketin klinik performansında önemli rol oynamaktadır.
1. Polikristal Alümina Seramik Braketler(PAS)
Sinterleme ya da eritip kaynaştırılarak yapılmışlardır.
Seramik partikülleri
karıştırıldıktan sonra braket kesilebilecek şekilde kalıplanır. Daha sonra bu kalıp ateşe
tutularak erimeden alimünyum oksit partiküllerinin kaynaşması sağlanır. Bu yakma
sürecine ―sinterleme‖ ya da ―kalıplama‖ denilmektedir9.
Sinterleme fazla pahalı bir teknik olmadığından üreticiler tarafından daha çok
tercih edilen bir yöntemdir. Ancak porselen taneciklerinin kenarları yapısal olarak çok
düzgün değildir. Bu kusurlar ve düzensizlikler 0.001% düzeyinde olsa da stres altında
kırılmaya neden olabilecek bir odak oluşturabilmektedir 9.
Bu braketin taneciklerinin büyüklüğü ve düzensiz yapısı ışığı yansıtımakta ve
braketin opak görünmesini sağlamaktadır.
2. Monokristal Alümina Seramik Braketler(MAS)
21
Alüminyum oksit partikülleri eritilip ve yavaşça soğutularak kristalizasyonuna
izin verilir ve bu kütle işlenerek şekillendirilir. Bu üretim süreci polikristal seramik
braketlerdeki stres kaynağı olabilecek düzensizliklerin oluşumunu önler. Seramik
materyalinin sertliği nedeniyle daha uzun ve pahalı bir süreçtir. Keskin köşelerin
işlenmesi braket üzerinde stres yaratır ve kırılması için zemin hazırlar 9. Yapısal
dayanıklılık seramiğin yüzeyine bağlıdır, bu nedenle MAS braketler PAS’lara göre daha
güçlüdür9. Ancak MAS braketlerin kırılma dayanıklılığı PAS’lardan daha düşüktür.
Seramik braketin yüzeyindeki herhangi bir çentik bu braketin kırılması için gerekli olan
kuvveti çok düşürmektedir. Taneciklerin küçülmüş olması ve daha az düzensizliğin
olması bu braketlerin daha şeffaf olmasını sağlar. Tanecik büyüklüğü arttıkça braket
güçsüzleşmektedir8.
Seramik braketlerde kırılmadan önceki uzama %1’ken, bu paslanmaz çelik
braketlerde yaklaşık %20’dir ki bu durum seramik braketleri daha kırılgan yapar.
2.7.3.2. Taban Özellikleri ve Retansiyon Mekanizması
Seramikler tepkimeye girmeyen materyallerdir bu nedenle herhangi bir
yapıştırıcı ajanla kimyasal olarak bağlanmazlar. Bu nedenle seramik braketlerin
tutuculuğunu sağlamak amacıyla iki temel mekanizma geliştirilmiştir 9.
Bunlardan birincisi kimyasal tutuculuktur. Bu tutuculuk, braket tabanına silan
uygulayarak ince bir ara cam tabakası oluşturulmasıyla sağlanmaktadır. Böylece braket
ile yapıştırıcı arasında kimyasal bir bağlanma sağlanır19,15,99. 1986 yılında üretilerek
piyasaya sürülen, tabanları silan kaplanarak üretilmiş, kimyasal bağlanma özelliğine
sahip olan bu ilk seramik braketler ―birinci jenerasyon seramik braketler‖ olarak da
adlandırılmaktadır.
İkinci mekanizma ise mekanik tutuculuktur. Braketlerin tabanındaki, oluk,
çentik ya da tutuculuk için eklenmiş özel parçacıklar yardımıyla sağlanmaktadır. Bu
yapılar sayesinde braket yapıştırıcıya mekanik olarak tutunmaktadır 19,15,97. Doksanlı
yıllarda ise mekanik bağlanma özelliğine sahip ―ikinci jenerasyon braketler‖ piyasaya
sürülmüştür14,15. Bunlar yapıştırıcıya mekanik olarak bağlanma özelliğine sahiptirler.
Ayrıca bir diğer mekanizma da her iki sistemin beraber olduğu tutuculuk şeklidir.
İlk üretilen seramik braket tipi olan kimyasal tutuculu braketlerin bağlanma
direncinin, geleneksel braketlerle karşılaştırıldığında oldukça yüksek olduğunu söyleyen
22
araştırmacılar varken9,16,97,98, fark olmadığını da söyleyenler vardır 18. Bu yüksek
bağlanma direnci nedeniyle kopma, metal braketlerde olduğu gibi güvenli olan
yapıştırıcı-braket arasından yapıştırıcı-mine arasına kaymıştır. Bu da mine kırığı
açısından risk oluşturmaktadır9,99-103. Araştırmacılar kırılmanın sadece yüksek bağlanma
dirençlerine değil seramik braketlerin çıkarılma sırasında esnememesine de bağlı
olduğunu söylemektedirler17. Bu riski ortadan kaldırmak amacıyla sonraki yıllarda
mekanik tutuculu tabana sahip seramik braketler üretilmiş ve mekanik olukların içine
kimyasal tutuculuktan da yararlanmak için silan kaplayıcı ajanlar eklenmiştir. Bunun
bağlanma
direncini
daha
da
arttırdığını
söyleyen
araştırmacılar
varken9,99,
değiştirmediğini9,18,20, hatta düşürdüğünü söyleyen araştırmacılar da vardır 9. Ancak tüm
bu gelişmelere rağmen mine kırığı riski tamamen ortadan kalkmadığından ve braketi
çıkarmak zor bir işlem olduğundan bu zorlukların üstesinden gelebilmek amacıyla
braketi çıkarmayı kolaylaştırıcı dikey olukların bulunduğu mekanik tutuculu üçüncü
jerasyon braketler 1997 yılında üretilmiştir15. Bu oluklar çıkarma sırasında braketin
kendi içinde kırılmasını ve dişten daha kolay ayrılmasını sağlamaktadır.
2.7.3.3. Seramik Braketlerin Çıkarılması
Seramik braketlerin çıkarılması için farklı yöntemler önerilmiştir. Bunlar hem
çıkarma işlemini kolaylaştırmak hem de çıkarma sırasında ortaya çıkabilecek yan
etkileri azaltmak amacıyla önerilmiştir.
1. Mekanik Çıkarma
Seramik braketlerin kullanıma girmesiyle beraber mine kırığı ve braket kırığı
kavramları gündeme gelmiştir. Braket materyallerindeki farklar ve tutuculuk özellikleri
nedeniyle çıkarma sırasında farklı özellikler sergilemektedirler. Örneğin mekanik
tutuculuğa sahip bir seramik braket kimyasal olandan daha az problem çıkarmaktadır.
Bu braketler çıkarma sırasında sıkışıp bükülmezler bu da braketin daha zor
çıkmasını ve bazen bir kısmının kırılarak diş yüzeyinde kalmasına neden olur. Bu
nedenle metal braketleri çıkarmada kullanılan teknikler seramik braketlerde o kadar
etkili değildir. İlk zamanlar özel çıkarma pensleri üretilmediğinden çıkarma işlemi
sırasında hem dişlere aşırı kuvvetler uygulanmaktaydı hem de çıkarma işlemi
zorlaşmaktaydı36.
23
Günümüzde üretici firmalar braketleri için özel çıkarma pensleri de
üretmektedirler104. Bu pensler ya braketi deforme ederek braket-yapıştırıcı ara
yüzeyinde kırılmaya yol açar ya da yapıştırıcı içinde stres oluşturarak kompozit rezin
içerisinde koheziv kırığına neden olur2. Daha küçük kenarlı çıkarma penslerinin
kullanımı daha düşük kuvetlere neden olmaktadır.
Laboratuvar çalışmalarında tüm geleneksel mekanik çıkarma yöntemlerinin
başarılı olduğu gösterilmiştir. Ancak dişte daha önceden var olan ve bütünlüğünü bozan
defektler, mine çatlakları, büyük restorasyonlar veya kanal tedavisi nedeniyle daha
kırılgan olan dişler kırılma açısından risklidir ve mümkünse seramik braket tercih
edilmemelidir. Çıkarma sırasında uygulanan kuvvetler hastalarda rahatsızlığa neden
olabilir. Söz konusu kuvvetler aktif tedavinin sonunda zaten hassas ve hareketli olan
dişlere uygulanmaktadır. Rahatsızlığı ve ağrıyı en aza indirmek için braketler
çıkarılırken dişlerin korunması gerekir. Bu amaçla hekim parmaklarıyla dişi
desteklemeli veya hasta bir pamuk ruloyu sıkıca ısırmalıdır. Öncelikle braket etrafındaki
fazla kompozit temizlenirse braketin kırılma olasılığı en aza indirilir. Böylece sökücü el
aleti braket tabanına iyice oturur ve çıkarma kuvveti braketin en güçlü bölgesi olan
taban kısmına iletilebilir.
Çıkarma sırasında braket kırıklarına da sıkça rastlanır. Braketten sıçrayan bu
kırık parçacıkların oral mukozayı ya da klinisyeni yaralama riski, daha da tehlikelisi
hastanın bunları aspire etme riski vardır. Bu riski en aza indirmek için koruyucu önlem
olarak hastanın ağzı kapalıyken, iç tarafta bir spanç bulundurarak çıkarma işlemi
yapılmalıdır. Klinisyen ise gözlerini korumak amacıyla gözlük kullanmalıdır. Bazı
çıkarma penslerinde özek kalkanlı uçlar vardır, bunlar parçacıkların etrafa ya da
hastanın ağzına sıçramasını engeller. Ayrıca braket sökücü penslerin uçları sert olan
seramikle temas ettikçe giderek keskinliğini kaybeder ve braketin çıkarılması zorlaşır.
Bu nedenle 50 braketten sonra uçlarının değiştirilmesi veya değiştirilmeyen tip ise
bilenerek keskinleştirilmesi gerekmektedir9.
2. Ultrasonik Çıkarma
Braket ve mine kırığı olasılığını en aza indirmek, dişe gelen kuvveti azaltmak
amacıyla farklı yöntemler denenmektedir.
24
Ultrasonik teknik için dizayn edilmiş özel uçlar, braket-yapıştırıcı bölgesine
yerleştirilir ve yapıştırıcının aşındırılmasını sağlarlar. Böylece çıkarma için gerekli olan
kuvvet çok düşük seviyelere iner. Ancak her braket için 30 ila 60 saniye zaman
harcanması diğer yöntemlerde harcanan yaklaşık 1-5 saniyeye göre oldukça fazla
olduğundan zaman açısından avantajlı bir yöntem değildir. Ayrıca pahalı olan bu özel
uçların kolay aşınmaları kullanım sırasında yumuşak metal uçların seramik yüzey
üzerine doğru kaymasına neden olmaktadır. Oluşan fazla ısının pulpaya verebileceği
zararı azaltma açısından da mutlaka suyla soğutma gerekmektedir8,9. Bu nedenlerle
seramik braketlerin çıkarılmasında önerilen bir teknik değildir.
3. Elektrotermal Çıkarma
Bunlar şarj edilebilir kablosuz cihazlardır. Braketle temasa getirildiğinde ısıyı
brakete ileterek tabandaki yapıştırıcının erimesini sağlarken bir yandan da braketi dişten
ayırıcı kuvvet uygular. Yapıştırıcı yumuşadıktan sonra braket kolayca dişten ayrılır.
Böylece çıkarma için gereken kuvvet azalmış olur. Hızlı ve etkili bir yöntemdir. En
büyük dezavantajı ucunun çok fazla ısınması nedeniyle pulpaya zarar verme ve
mukozayı yakma olasılığıdır8,9. Ancak uygulama süresinin çok kısa olması bu zararın
oluşumunu kısıtlamaktadır. Oldukça büyük oluşu ağız ortamında, özellikle küçük azılar
bölgesinde çalışmayı kısıtlamaktadır. Kullanımı sırasında sıcak braketin düşmesi
durumunda mukoza yanıkları ortaya çıkabilmektedir 8.
4. Lazerle Çıkarma
CO2 veya YAG lazer kullanımıyla beraber brakete tork kuvveti de uygulanır.
Kullanımı elektrotermal sisteme benzer, aynı şekilde yapıştırıcıyı ısıtarak yumuşatmakta
ve çıkarma için gereken kuvvetin azalmasını sağlamaktadır. Monokristal braketler için
gereken lazer uygulaması polikristal braketlerin yarısı kadardır 8,9. Lazer uygulandıktan
sonra geçen süre çıkarma kuvvetini artırdığı için braketlere tek tek lazer uygulanmalı ve
hemen sonrasında çıkarılmalıdır2.
Lazer yardım ile braketlerin çıkarılması hala deneysel olmasına rağmen,
geleneksel yöntemle kıyaslandığında uygulanan kuvveti, mine hasarı ve braket kırığı
riskini belirgin olarak azalttığı için avantajlıdır. Ayrıca hasta için daha az travmatik ve
25
ağrı vericidir. En büyük dezavantajı pulpaya zarar verebilecek kadar fazla ısı üretmesi
ve pahalı bir alet olmasıdır.
2.7.3.3. Seramik Braketlerin Yeniden Yapıştırılması
Yanlış konumlandırılmış seramik braketler çıkarma sırasında geleneksel metal
braketler gibi esneyip bükülmediklerinden kolayca kırılırlar. Seramik braketi kırmadan
çıkarmak hemen hemen imkansızdır. Ancak hasara uğramadan çıkarılabilirlerse,
oldukça rijit
olduklarından,
angulasyon, tork değerleri ve kaide konturunu
kaybetmezler. Böyle çıkarılabilen braketler tekrar yapıştırılabilir. Ayrıca tedavi
sırasında kopan braketleri de yeniden yapıştırmak gerekebilir. Ancak seramik
braketlerin tekrar yapıştırılması metal braketlerdeki gibi olmamaktadır. Bu amaçla
seramik braketler için farklı taban hazırlığı yöntemleri denenmiştir.
Seramik braketlerin yeniden yapıştırılması konusunda yapılan çalışmalar
kimyasal tutuculuğa sahip braketler üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu konuda önerilen
yöntem artık yapıştırıcının temizlenmesi için braketin kızarana kadar ısıtılması, sonra
soğumaya bırakılması ve ardından kimyasal tutuculuğun yeniden kazandırılmasıdır. Bu
amaçla yakma sırasında bozulan silan tabakasını yeniden kazandırmak için braket
tabanına silan uygulanmaktadır29. Bu yöntem kullanılarak yeniden yapıştırılan seramik
braketlerin başarısı değerlendirildiğinde, ilk defa kullanılan braketlere göre bağlanma
direnci %40 oranında azalmış olmasına rağmen klinik olarak yeterli olduğu
görülmüştür31. Bazı araştırmacılar daha da düşük bağlanma dirençleri bulmuşlardır 30.
Bağlanma direncinin düşmesi braketin çıkarılması sırasında mineye zarar verilmesi
olasılığını da azalttığından burada avantajlı bir sonuç elde edilmiştir.
Bir diğer yöntem braket tabanına hidroflorik asit(HF) ve silan uygulamasıdır,
ancak yeni braketlerle kıyaslandığında(16,9 MPa) bu şekilde yapıştırılan braketlerin
bağlanma direnci çok düşük(<2 MPa) bulunmuştur 30. Bu sonuç HF asidin silika
tabakasını ortadan kaldırmasıyla ilgilidir. HF asidin kumlamayla beraber uygulandığı
bir diğer çalışmada bağlanma dirençlerinin oldukça düştüğü görülmüştür 14.
Mekanik tutuculuğa sahip seramik braketlerin yeniden yapıştırılması ile ilgili
yapılan çalışmalar oldukça sınırlı sayıdadır. Yapılan bir çalışmada çıkarılmış mekanik
tutuculuğa sahip braketlerin iyice yıkandıktan sonra direkt olarak yapıştırılabileceği,
braket tabanına silan uygulanmasının ise bağlanma direncini kabul edilebilir klinik
26
sınırların çok altına düşürdüğü belirtilmiştir32. Bu durum braket tabanının tam olarak
bilinemeyen özelliklerine bağlanmıştır.
Mekanik braketlerin tekrar yapıştırılması ile ilgili kullanılan bir diğer yöntem de
alüminyum oksit ile kumlamadır. Bu yöntemle oldukça düşük bağlanma dirençleri elde
edilmiştir14. Ancak kumlama sonrasında sealent uygulamasıyla klinik olarak kabul
edilebilir sonuçlar elde edilmiştir14.
Kumlama sonrası silan uygulamasının da klinik olarak kabul edilebilir sonuçlar
ortaya çıkardığı gösterilmiştir14,35. Yeniden yapıştırmada kullanılan bir diğer yöntem de
silika kaplama yöntemidir. Bu yöntemde silisyum oksit ile kumlanan braket tabanına
silan uygulamasıyla çok yüksek bağlanma dirençleri elde edilmiştir35.
2.8. Kaplayıcı Ajanlar
Silan; birbirine benzemeyen organik ve inorganik materyaller arasında
bağlanmayı artırmak için kullanılan hibrid yapıda bağlayıcı bir ajandır. Silan reaksiyonu
sırasında ara yüzeyde meydana gelen olaylarla ilgili olarak en çok kabul gören teori
kimyasal bağlanma teorisidir. Buna göre silan kovalent siloksan (Si-O-Si) ve metallosiloksan (Si-O-M) bağlarının oluşması ile bağlanmayı artırmaktadır. Silan bifonksiyonel
bir moleküldür ve seramik üzerindeki silikondioksite OH grupları ile bağlanır. Rezin
içindeki organik matrixle, bozunabilir fonksiyonel grupları yardımıyla kopolimerize
olur. Silan bağlayıcı ajan içinde, silan bağlayıcı solüsyon ve hafif bir asit vardır. Bu
siloksan bağının oluşumunu güçlendirmektedir105,106. Silanın porselen ile rezin
arasındaki bağlanmayı artırdığını gösteren çalışmalar yapılmıştır 107-109,123. Ayrıca
silanizasyonun yüzeylerin ıslanabilirliğini artırdığı da savunulmaktadır 105,106,110,128. Silan
bu kimyasal özelliği nedeniyle seramik braketler üzerinde de uygulanmış ve seramik
braketlerin de dişe bağlanma kuvvetlerini artırdığı gösterilmiştir 30,35,99.
27
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3.1. Çıkarılmış Seramik Braketlerin Elde Edilmesi
Çalışmamızda bir çeşit monokristal seramik braket ve iki çeşit polikristal
seramik braket olmak üzere toplam 180 adet braket kullanıldı. Monokristal seramik
braket olarak 60 adet inspire-ice, polikristal seramik braket olarak ise 60 adet clarity ve
60 adet mystique braket kullanıldı(Şekil 3.1). Çizelge 3.1.’de kullanılan braketler üretici
firmaları ile birlikte gösterilmiştir.
Çizelge 3.1. Kullanılan braket tipleri
Braket Adı
Clarity
Braket Tipi
Polikristal
Üretici Firma
Clarity, 3M Unitek, USA
Mystique
Polikristal
GAC, Islandia, NY
Inspire-ice
Monokristal
Ormco, Orange, Calif
B
A
C
Şekil 3.1. Çalışmada kullanılan braketler. A, Inspire-ice Braketler, B, Clarity braketler, C,
Mystique braketler
28
Her bir braket grubundan arta kalan 15’er adet yeni braket kontrol grubu olarak ayrıldı.
Her gruptan 45’er adet braket, tabanlarına yapıştırıcı uygulanarak herhangi bir işlem
görmemiş hafif nemli diş yüzeyine yerleştirildi. İyice bastırıldıktan sonra artık
yapıştırıcı dikkatlice temizlendi. Yapıştırıcı LED ışık cihazı ile 20 saniye ışınlanarak
sertleştirildi. Yapıştırılan braketler, braket çıkarma pensi yardımıyla, kolayca kırılmadan
diş yüzeyinden çıkarıldı. Bu yöntemle tabanında artık yapıştırıcı kalmış olan çıkarılmış
braketler elde dildi.
3.2.Braket Tabanlarının Hazırlanması
Çıkarılan bu braketler, her braket çeşidi için 15’er dişten oluşan 3 gruba ayrıldı.
Her üç gruba farklı taban hazırlıkları uygulandı. Bu taban hazırlıkları şu işlemleri
içermektedir:
A) Kumlama(K)
B) Kumlama+silan(KS)
C) Silika kaplama(silika ile kumlama+silan(SKS)).
Çizelge 3.2’de 3 adet taban hazırlama metodu ve kullanılan malzemeler üretici
firmaları ile birlikte gösterilmiştir.
Çizelge 3.2. Kullanılan braket tipleri
Taban Değiştirme
Metodları
Kumlama
Üretici Firma
50 µm Al2O3, 1 cm, 10 s
Yapıştırıcı Ajan
Kumlama
Dentsply GAC, USA
Transbond XT,3M Unitek, USA
50 µm Al2O3, 1 cm, 10 s
Dentsply GAC, USA
Silan
ESPE-Sil, 3M ESPE, Germany
Yapıştırıcı Ajan
Transbond XT, 3M Unitek, USA
Silika Kaplama
30 µm SiOx, 1cm, 15s
Cojet-Sand, 3MESPE, Germany
Silan
ESPE-Sil, 3M ESPE, Germany
Yapıştırıcı Ajan
Transbond XT, 3M Unitek, USA
29
3.3. Kumlama
Kumlama, ağız içi kumlama cihazı yardımıyla (Microetcher II, Danville
Materials, USA) 2,5 bar basınç altında, örnek yüzeyine dik olacak şekilde ve 1 cm
uzaklıktan, 50 µm boyutunda alüminyum trioksit kullanılarak yapıldı14,21,22,35 (Şekil
3.2). Bu işlem artık yapıştırıcı çıplak gözle görülmez olana kadar, yaklaşık 10 sn
sürdürüldü.
A
B
Şekil 3.2. Alüminyum trioksitle kumlama A, Braket tabanlarını kumlamada kullanılan kumlama
cihazı ve içindeki 50 µm’lik alüminyum trioksit kumu, B, braket tabanlarının kumlanışı
3.4. Silika Kaplama
Silika ile kumlama, ağız içi kumlama cihazı 30 µm boyutundaki SiOx kumu
(Cojet-Sand, 3M ESPE, Germany) ile doldurularak (Şekil 3.3), 2,5 bar basınçla, örnek
yüzeyine dik olacak şekilde ve 1cm uzaklıktan yapıldı19,24,26,32,99,105. Bu işlem yaklaşık
15 saniye süreyle artık yapıştırıcı çıplak gözle görülmez olana kadar sürdürüldü. SiOx
ile kumlama sonrası braket tabanlarına silan uygulandı.
Şekil 3.3. Braket tabanlarını kumlamada kullanılan kumlama cihazı ve 30 µm’lik SiOx kumu.
30
3.5. Silan Uygulama
Silan uygulanacak gruplarda, Al2O3 ve SiOx ile kumlama sonrası örnek
yüzeyleri yıkanıp kurutuldu. Bu temiz yüzeylere fırça yardımıyla tek kat halinde silan
(ESPE-Sil, 3M ESPE, Germany) sürüldü23,30,99,102,107,108 (Şekil 3.4). Bu işlemden sonra
kullanım kılavuzuna uygun olarak yüzeyler 5 dakika kurumaya bırakıldı.
Şekil 3.4. Kumlama sonrası braket tabanlarına uygalanan silan(seramik primeri)
3.6. Çekilmiş Dişlerin Hazırlığı
Çalışmada 180 adet insan üst küçük azı dişi kullanıldı. Dişlerin çalışmaya dahil
edilme kriterleri şunlardır:
Ortodontik veya periodontal nedenlerle çekilmiş olması
Düzgün bir bukkal yüzeyi olması
Çürük bulunmaması
Çekim sırasında dişte bir kırık oluşmamış olması
Herhangi bir kimyasal ajanla işlem görmemiş olması.
Çalışmaya dahil edilen dişler %0,1’lik timol solüsyonunda en fazla 6 ay süre ile
bekletildi. Bekletilen bu dişler yıkandı, florsuz pomza ile polisaj yapıldı ve kurutuldu.
Dişlerin bukkal yüzeyleri %38’lik ortofosforik asitle (Pulpdent Corporation,
Watertown, Mass) 20 saniye asitlendi. Hava-su spreyi ile yaklaşık 10 saniye basınçlı su
yardımıyla yıkanıp kurutuldu. Dişlerin yüzeyine fırça yardımıyla primer uygulandı.
Dişlerin hazırlığı aynı araştırmacı(ŞY) tarafından yapıldı.
Üç farklı braket tipi için 60’şar adet dişten oluşan 3 grup oluşturuldu. Bu gruplar
da 15’er adet dişten oluşan 4 ayrı alt gruba ayrıldı.
31
3.7.Braketlerin Yapıştırılması
Taban hazırlıkları tamamlandıktan sonra braketler yapıştırma işlemi için hazır
hale geldi. Yapıştırma işlemi aynı araştırmacı (ŞY) tarafından yapıldı.
120 adet iki farklı tip (her tip braketten 60 adet olmak üzere) polikristal seramik
braket(Clarity, 3M Unitek, USA), (Mystique, GAC, Islandia, NY) ve 60 adet single
kristal braket (Inspire-Ice, Ormco, Orange, Calif) kullanıldı. Kaidesine yapıştırıcı rezin
(Transbond XT, 3M Unitek, USA) uygulanan braketler, çekilmiş ve yapıştırma işlemi
için yüzey hazırlığı tamamlanmış dişler üzerine braket tutucu yardımıyla yerleştirildi.
Braket üzerine hafif bir kuvvetle bastırılarak yapıştırıcının kenarlarından taşması
sağlandı. Bu fazlalıklar dikkatlice temizlendi. Sonrasında 20 saniye süreyle ışık (LED,
Ortholux,3M Unitek) uygulanarak yapıştırıcının polimerizasyonu sağlandı.
3.8. Termal Siklus
Braketler yapıştırıldıktan sonra örnekler 24 saat süreyle 37°C distile suda
bekletildi. Sonrasında örneklere termal stres uygulamasına geçildi. Bu amaçla ısı
dereceleri sabitlenmiş iki ayrı su tankı ve örnekleri bu sulara belli süre ile batırıp
çıkaracak şekilde bir düzenek hazırlandı. Hazırlanan örnekler 5°C ile 55°C sıcaklıktaki
su banyolarına sırayla 1000’er kez batırılarak termal stres oluşması sağlandı23,113-117.
Her bir banyoda bekleme süresi 20 saniye, banyolar arası transfer süresi ise 10 saniye
olacak şekilde ayarlandı.
3.9. Sıyırma (Shear-Peel Bond Strength) Testi
Yapıştırılan braketlerin basma dayanıklılığı universal test cihazı (Testometric
M500 25kN, Rochdale, UK) ile değerlendirildi. Örneği cihaz üzerinde sabit tutabilmek
amacıyla dişler, silindir şeklinde alçı ile doldurulmuş yaklaşık 2cm uzunluğundaki
plastik borulara uzun akslarına paralel olacak şekilde gömüldü(Şekil 3.5). Yükleme ucu,
dişin braket yapıştırılan yüzeyine, çıkarma kuvvetinin paralel gelmesini sağlayacak
şekilde sabitlendi(Şekil 3.6). Diş-braket ara yüzeyine braket ayrılana kadar 1
mm/dakika hızla basma kuvveti uygulandı. Elde edilen sonuçlar Newton olarak
kaydedilip, daha sonra braket taban alanına bölünerek Megapascal cinsine
çevrildi(MPa=N/mm2). Inspire-ice braketi için taban alanı 11,57 mm2, Clarity braketi
için 13,86 mm2 ve Mystique braketi için ise 10,19 mm2 olarak belirlendi.
32
Şekil 3.5. Plastik borulara alçı doldurularak gömülen üst küçük azı dişleri
A
B
Şekil 3.6. Koparma Düzeneği A, Koparma test cihazı B, örneklerin test için yerleştirilişi.
3.10. Yüzeylerin İncelenmesi
Braketler çıkarıldıktan sonra, kopma bölgesi ve tipini belirlemek için kopma
yüzeyleri incelendi. ARI (Adhesive Remnant Index) sistemine göre 0 ile 3 arasında
skorlar verildi140. ARI sisteminin skorları aşağıda belirtilmiştir:
0= Diş üzerinde hiç yapıştırıcı yok
1= Yapıştırıcının %50 sinden azı diş üzerinde
2= Yapıştırıcının %50 sinden fazlası diş üzerinde
3= Yapıştırıcının tamamı diş üzerinde
3.11. Tarayıcı Elektron Mikroskobu (SEM) Çalışması
Taban hazırlığı yapılan porselen braketlerdeki farklı işlemlere göre meydana
gelen değişiklikleri değerlendirebilmek ve yeni porselen braketlerin orijinal tabanlarını
görebilmek amacıyla tarayıcı elektron mikroskobunda inceleme yapıldı. Bu amaçla her
3 braket tipinden de örnekler alındı. Braketlere şu işlemler uygulanarak değerlendirildi.
1.
Kontrol (yeni braket-işlem uygulanmamış)
2.
Alüminyum oksit ile kumlanmış
33
3.
Silisyum oksit ile kumlanmış
Bu örnekler altın-paladyum ile kaplanarak SEM’le (Phillips XL-30S FEG) ×25
ve ×1000 büyütmedeki görüntüler fotoğraflandı. SEM çalışması İzmir Yüksek
Teknoloji Enstitüsü Malzeme Araştırma Merkezinde yapıldı.
3.12. EDX Analizi (Energy Dispersive X-ray Analysis)
Literatürde EDX ya da EDS(Energy Dispersive Spectroscopy- enerji dispersif xışınlı spektrometre) olarak yer almaktadır. Bu analizle yapıların elementel içeriği nicel
ve nitel olarak bulunabilmekte ve haritalandırma ile resim üzerinde elementlerin
dağılımı izlenebilmektedir. Bizim çalışmamızda braketlere şu işlemler uygulanarak
tabanlarındaki elementel dağılım değerlendirildi.
1.
Kontrol (yeni braket-işlem uygulanmamış)
2.
Alüminyum oksit ile kumlanmış
3.
Silisyum oksit ile kumlanmış
EDX Analizi İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Malzeme Araştırma Merkezinde
SEM Mikroskobu(Phillips XL-30S FEG) ile yapıldı.
3.13. İstatistiksel Analiz
İstatistiksel değerlendirme için SPSS 15 programı kullanıldı. Her bir gruba ait ortalama
bağlanma direnci, standart sapma, standart hata, en yüksek ve en düşük değerler
hesaplandı. Tanımlayıcı istatistikler, bağlanma dayanım değerlerinin parametrik
yöntemlere uygun olduğunu gösterdiğinden, gruplar arasında farklılık olup olmadığı tek
yönlü varyans analizi ―analysis of variances‖(ANOVA) ile değerlendirildi. ARI skorları
ordinal ölçümler olduğundan karşılaştırılmasında önce Kruskal-Wallis testi yapıldı. Bu
testte ARI değerleri arasında fark olduğu anlaşıldığından ikili karşılaştırmalar için
Mann-Whitney testi yapıldı.
Ayrıca uygulanan kuvvet ile kopma oranları arasındaki ilişkiyi göstermek için
survival analizi uygulandı. Bu analizde; her bir grup ve her bir taban değiştirme yöntemi
göz önüne alınarak uygulanan basma kuvvetine karşılık (MPa) toplam kopma oranları
yüzde olarak belirlendi. Buna göre dağılım eğrilerilerinden oluşan grafikler hazırlandı.
34
4. BULGULAR
4.1. Singlekristal Inspire-ice Braketler
4.1.1. Bağlanma Değerleri
Inspire-ice braketlerde her grup için en düşük, en yüksek ve ortalama bağlanma
değerleri ile standart sapma değerleri Çizelge 4.1.’de görülmektedir.
En yüksek bağlanma değerleri silika kaplama yöntemi ile yapıştırılan braketlerle
(12,7 MPa) elde edilmiştir. Elde edilen bu değer kumlama-silan ve sadece kumlama
gruplarına göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fazla iken kontrol grubu olan yeni
braketlere oranla fazlalığı istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bulunmamıştır. KS
grubunun bağlanma değerleri hem kontrol grubundan hem de SKS grubundan
istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük bulunmuştur. En düşük bağlanma direnci ise
kumlama grubundaki braketlerle(4,5 MPa) elde edilmiştir. K grubunun bağlanma
değerleri tüm diğer gruplardan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük bulunmuştur.
―Kopma olasılığı-Kuvvet Grafiğiyle‖, uygulanan kuvvet karşısında braketlerdeki kopma
olasılığı değerlendirilmiştir. Kumlama grubu dışındaki gruplarda, birbirine benzer
şekilde önce yatay seyreden, sonra dikleşen eğrilerin oluşu, bu gruplarda ancak yüksek
kuvvetler uygulandığında kopma olasılığı olduğunu gösterirken, K grubundaki eğrinin
aniden dikleşmesi 5 MPa gibi düşük kuvvetlerde bile %80’ler civarında kopma
olasılığının olduğunu göstermektedir(Şekil 4.1).
Çizelge 4.1. Inspire Ice için bağlanma değerleri
Inspire-ice
N
Ortalama
Aralık
SS
Yeni Braketler(YB-Kontrol)
15
12.0
9.9-14.1
3.8
Kumlama(K)
15
4.5*
3.3-5.6
2.1
Kumlama+Silan(KS)
15
10.5
8.2-12.9
4.2
Silika Kaplama+Silan(SKS)
15
12.7†
10.6-14.9
3.9
*Grubun ortalama değeri diğer gruplardan istatistisel olarak anlamlı (p<0,001) düzeyde düşüktür.
†K ve KS grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir.
35
ma
Kopma Olasılığı
100
yeni
80
Al2O3
60
Al2O3+SiOx
40
SiOX+S
20
0
0
5
10
15
20
Stress (MPa)
Şekil 4.1. Inspire-ice braket için belirli kuvvetlerde kopma olasılığını gösteren grafik.
4.1.2. Kopma Tipleri
Braketler çıkarıldıktan sonra kopma tiplerinin ARI sistemine göre sınıflaması
çizelge 4.2.’de verilmiştir.
Kumlama grubunda kopmanın tamamı braket yapıştırıcı arasında olmuş ve
yapıştırıcının tamamı diş yüzeyinde kalmıştır. YB ve KS gruplarında kopma tipleri eşit
dağılım göstermiş ve kopmanın çoğu, braket yapıştırıcı arasında olmuştur. SKS
grubunda ise kopma braket yapıştırıcı arasından, diş yapıştırıcı arasına doğru kaymıştır.
İstatistiksel olarak da sadece SKS grubu ARI skorları açısından diğer gruplarla
karşılaştırıldığında anlamlı farklılık göstermiştir. Diğer gruplar arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bu braket tipinde çıkarma işlemi sırasında
herhangi bir mine kırığı oluşmamıştır.
Çizelge 4.2. Inspire-ice için ARI Skorları*
Inspire-ice
N
0
1
2
3
Yeni Braketler
15
-
-
3(20)
12(80)
Kumlama
15
-
-
-
15(100)
Kumlama+Silan
15
-
-
3(20)
12(80)
Silika Kaplama+Silan†
15
-
5(33,3)
6(40)
4(26,6)
*0= Diş üzerinde hiç yapıştırıcı yok, 1= Yapıştırıcının %50 sinden azı diş üzerinde, 2= Yapıştırıcının
%50 sinden fazlası diş üzerinde, 3= Yapıştırıcının tamamı diş üzerinde
† Grubun ARI Skorları istatistiksel olarak anlamlı düzeyde diğerlerinden farklı
(..) Grubun yüzdelik değeri
36
4.2.Polikristal Clarity Braketler
4.2.1 Bağlanma Değerleri
Clarity braketlerde, her grup için en düşük, en yüksek bağlanma değerleri ile
ortalama bağlanma değeri ve standart sapma değerleri Çizelge 4.3.’de görülmektedir.
En yüksek bağlanma değerleri silika kaplama yöntemi ile yapıştırılan braketlerle
(30,7 MPa) elde edilmiştir. SKS grubunun bağlanma değerleri KS grubuna göre
istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fazla bulunmuştur. Bu grubun yeni braketlere göre
olan fazlalığı ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. K grubunda yapışma
sağlanamamış, braketler henüz termosiklus aşamasında kopmuştur. Kontrol grubunun
bağlanma direnci KS grubundan fazla, SKS grubundan az bulunmuş ancak bu
farklılıklar istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bulunmamıştır. Kopma olasılığına ait
grafikte(Şekil 4.2) K grubu dışındaki gruplar önce yataya yakın, sonra dikleşen ve
birbirine paralel eğriler çizmişlerdir. Bu gruplar için kopma olasılığı 10 MPa’a kadar
neredeyse yokken, 20 MPa ve üzerinde ancak %20’leri geçmektedir. SKS grubuna ait
eğrinin diğerlerine göre daha uzun mesafe yatay seyretmesi bu gruptaki braketlerin
düşük kuvvetlerde kopma olasılığının diğerlerine oranla daha az olduğunu ifade
etmektedir. K grubuna ait eğrinin %100’den başlaması braketlerin hiç kuvvet
uygulanmadan düştüğünü göstermektedir.
Çizelge 4.3. Clarity için bağlanma değerleri
Clarity
N
Ortalama
Aralık
SS
Yeni Braketler(YB-Kontrol)
15
27.0
23.5 - 30.6
6.4
Kumlama(K)
15
-
Kumlama+Silan(KS)
15
25.2
21.7 - 28.8
6.3
Silika Kaplama+Silan(SKS)
15
30.70*
26.5 - 34.8
7.4
*Grubun ortalama değeri KS grubundan istatistiksel olarak anlamlı (p<0,001) düzeyde yüksektir.
37
yeni
80
(%)
Kopma Olasılığı
100
Al2O3
60
Al2O3+S
40
SK+S
20
0
0
5
10
15
20
25
30
35
40
Stres (MPa)
Şekil 4.2. Clarity braket için belirli kuvvetlerde kopma olasılığını gösteren grafik.
4.2.2. Kopma Tipleri
Çıkarılan braketlerin kopma tiplerinin ARI sistemine göre sınıflaması çizelge
4.4.’de verilmiştir. Kumlama grubunda, termosiklus sırasında tüm braketlerin
kopmasıyla, yapışma sağlanamamış ve yapıştırıcının tamamı diş yüzeyinde kalmıştır.
YB’de ağırlıklı olarak kopma braket yapıştırıcı arasında olurken, kopmanın diş
yapıştırıcı arasına doğru kaydığı örnekler de görülmüştür. KS ve SKS gruplarında
kopma YB’lere oranla daha fazla yapıştırıcı diş arasına doğru kaymıştır. Ancak YB, KS
ve SKS grupları arasında kopma tipi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark
bulunmamıştır. K grubu, KS ve SKS gruplarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde
farklı, YB’lerden farklı değildir.
Çizelge 4.4. Clarity Braket için ARI Skorları*
Clarity
N
0
1
2
3
Yeni Braketler
15
-
3(20)
2(13,3)
10(66,6)
Kumlama†
15
-
-
-
15(100)
Kumlama+Silan
15
-
5(33,3)
5(33,3)
5(33,3)
Silika Kaplama+Silan
15
-
5(33,3)
3(20)
7(46,6)
*0= Diş üzerinde hiç yapıştırıcı yok, 1= Yapıştırıcının %50 sinden azı diş üzerinde, 2= Yapıştırıcının
%50 sinden fazlası diş üzerinde, 3= Yapıştırıcının tamamı diş üzerinde
† Grubun ARI Skorları istatistiksel olarak anlamlı düzeyde KS ve SKS gruplarından farklı
(..) Grubun yüzdelik değeri
38
4.3.Polikristal Mystique Braketler
4.3.1 Bağlanma Değerleri
Mystique braketlerde, her grup için en düşük, en yüksek bağlanma değerleri ile
ortalama bağlanma değeri ve standart sapma değerleri Çizelge 4.5.’de görülmektedir.
En yüksek bağlanma değerleri silika kaplama yöntemi ile yapıştırılan braketlerle
(23,6 MPa) elde edilmiştir. SKS grubunun bağlanma değerleri YB ve KS gruplarına
göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fazladır. K grubunda ise yapışma
sağlanamamış, braketler henüz termosiklus aşamasında iken kopmuştur. KS ve YB
grupları arasında istatistiksel açıdan fark bulunamamıştır. Kopma olasılığına ait
grafikte(Şekil 4.3) SKS grubuna ait eğrinin diğerlerinden daha uzun mesafe yatay
seyretmesi bu gruptaki braketlerin yüksek kuvvetler karşısında kopma olasılığının diğer
gruplara göre daha az olduğunu göstermektedir. K grubunda ise eğrinin %100’den
başlaması braketlerin yapışmamasındandır.
Her 3 braket tipi için bağlanma dayanım değerleri elde edildikten sonra, çoklu
karşılaştırılmalarla değerlendirildiğinde herhangi bir braketin herhangi bir grubunda
istatistiksel olarak anlamlı bir benzerlik bulunamadı.
Çizelge 4.5. Mystique için bağlanma değerleri
Mystique
N
Ortalama
Aralık
SS
Yeni Braketler(YB-Kontrol)
15
18.6
16.2-20.9
4.2
Kumlama(K)
15
-
Kumlama+Silan(KS)
15
18.1
15.5-20.7
4.6
Silika Kaplama+Silan(SKS)
15
23.6*
21.1-26.0
4.4
100
yeni
80
Al2O3
60
(%)
Kopma Olasılığı
*Grubun ortalama değeri YB, KS gruplarından istatistiksel olarak anlamlı (p<0,001) düzeyde yüksektir.
Al2O3+S
40
SK+S
20
0
0
5
10
15
20
25
30
Stres (MPa)
Şekil 4.3. Mystique braket için belirli kuvvetlerde kopma olasılığını gösteren grafik.
39
4.3.2. Kopma Tipleri
Çıkarılan braketlerin kopma tiplerinin ARI sistemine göre sınıflaması çizelge 4.6.’da
verilmiştir. Kumlama grubunda, termosiklus sırasında tüm braketlerin kopmasıyla,
yapışma sağlanamamış ve yapıştırıcının tamamı diş yüzeyinde kalmıştır. YB’de ağırlıklı
olarak kopma braket yapıştırıcı arasında olmuştur. KS grubunda kopma, braket
yapıştırıcı arasından, yapıştırıcı diş arasına doğru kaymıştır. SKS grubunda ise
kopmanın büyük çoğunluğu yapıştırıcı diş arasında olmuştur. Kopma tipleri açısından
YB ve K grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yokken, SKS, YB ve KS
grupları arsındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.
Çizelge 4.6. Mystique Braket için ARI Skorları*
Mystique
N
0
1
2
3
Yeni Braketler
15
-
1(6,6)
-
14(93,3)
Kumlama†
15
-
-
-
15(100)
Kumlama+Silan
15
-
2(13,3)
6(40)
7(46,6)
Silika Kaplama+Silan
15
6(40)
8(53,3)
1(6,6)
-
*0= Diş üzerinde hiç yapıştırıcı yok, 1= Yapıştırıcının %50 sinden azı diş üzerinde, 2= Yapıştırıcının
%50 sinden fazlası diş üzerinde, 3= Yapıştırıcının tamamı diş üzerinde
† Grubun ARI Skorları istatistiksel olarak anlamlı düzeyde KS ve SKS gruplarından farklı
(..) Grubun yüzdelik değeri
4.4. Porselen taban tarayıcı elektron mikroskobu(SEM) sonuçları:
Tarayıcı elektron mikroskobu kullanılarak, koparma testlerinden elde edilen
sonuçlar daha detaylı olarak açıklanabilmektedir.
4.4.1. Inspire-ice braketin SEM fotoğrafları ile incelenmesi
SEM fotoğraflarında inspire-ice braket tabanının, üretici firmanın da belirttiği
gibi mekanik retansiyon sağlama amacıyla topçuklarla dolu olduğu görülmektedir(şekil
4.4). Elli µm’lik alüminyum oksit parçacıkları ile kumlanmış braket tabanında ise bu
topçukların uzaklaştığı, ×1000 büyütme de ise hafif pürüzlü bir yüzey oluştuğu dikkati
çekmektedir (Şekil 4.5). Otuz µm’lik silika ile kumlanmış braket tabanında da
topçukların uzaklaştığı ancak oluşan pürüzlerin, Al2O3 ile kumlama grubuna göre daha
az belirgin olduğu görülmüştür (Şekil 4.6).
40
A
B
Şekil 4.4. Inspire-Ice braket tabanının SEM görüntüleri A, braket tabanının ×25 büyütmedeki
topçuklu SEM görüntüsü, B, braket tabanının ×200 büyütmedeki topçuklu SEM görüntüsü
A
B
Şekil 4.5. Tabanı Al2O3 ile kumlanmış Inspire-ice braket tabanının SEM görüntüleri A, ×25
büyütmedeki SEM görüntüsü, B, ×1000 büyütmedeki SEM görüntüsü
A
B
Şekil 4.6. Tabanı silika ile kumlanmış Inspire-ice braket tabanının SEM görüntüleri A, ×25
büyütmedeki SEM görüntüsü, B, ×1000 büyütmedeki SEM görüntüsü
41
4.4.2. Clarity braketin SEM fotoğrafları ile incelenmesi
SEM fotoğraflarında clarity braket tabanının, üretici firmanın da belirttiği gibi
mekanik retansiyon sağlama amaçlı mikrokristallerle kaplı olduğu görülmektedir(şekil
4.7). Elli µm’lik alüminyum oksit parçacıkları ile kumlanmış braket tabanında ise bu
mikrokristallerle kaplı tabanın uzaklaştığı, ×1000 büyütme de ise hafif pürüzlü bir
yüzey oluştuğu dikkati çekmektedir(şekil 4.8). Otuz µm’lik silika ile kumlanmış braket
tabanında da bu mikrokristallerle dolu tabanın uzaklaştığı ancak oluşan pürüzlerin,
Al2O3 ile kumlama grubuna göre daha az belirgin olduğu görülmüştür(şekil 4.9).
A
B
Şekil 4.7. Clarity braketin SEM görüntüleri A, ×25 büyütmedeki SEM görüntüsü B, ×200
büyütmedeki SEM görüntüsü
A
B
Şekil 4.8. Tabanı Al2O3 ile kumlanmış Clarity braket tabanının SEM görüntüleri A, ×25
büyütmedeki SEM görüntüsü, B, ×1000 büyütmedeki SEM görüntüsü
42
A
B
Şekil 4.9. Tabanı silika ile kumlanmış Clarity braket tabanının SEM görüntüleri A, ×25
büyütmedeki SEM Görüntüsü, B, ×1000 büyütmedeki SEM görüntüsü
4.4.3. Mystique braketin SEM fotoğrafları ile incelenmesi
SEM fotoğraflarıyla mystique braket tabanına bakıldığında, mekanik retansiyon
sağlama amaçlı çukurcuklar olduğu görülmektedir(şekil 4.10). Elli µm’lik alüminyum
oksit parçacıkları ile kumlanmış braket tabanında ise bu çukurcukların sığlaştığı
görülmektedir. Bin kez yapılan büyütmede ise pürüzlü bir yüzeyin oluştuğu dikkati
çekmektedir(şekil 4.11). Otuz µm’lik silika ile kumlanmış braket tabanında da bu
çukurcukların sığlaştığı ancak oluşan pürüzlerin Al2O3 ile kumlama grubuna göre daha
az belirgin olduğu görülmektedir(şekil 4.12).
A
B
Şekil 4.10. Mystique braketin SEM görüntüleri A, ×25 büyütmedeki SEM görüntüsü, B, braketin
×200 büyütmedeki SEM görüntüsü
43
A
B
Şekil 4.11. Tabanı Al2O3 ile kumlanmış Mystique braketin SEM görüntüleri A, braketin ×25
büyütmedeki SEM görüntüsü, B, braketin ×1000 büyütmedeki SEM görüntüsü
A
B
Şekil 4.12. Tabanı silika ile kumlanmış Mystique braketin SEM görüntüsü A ×25 büyütmedeki
SEM görüntüsü, B, ×1000 büyütmedeki SEM görüntüsü
4.5. EDX (Energy Dispersive X-ray Analysis) Analizi ile braket yüzeylerinin
incelenmesi
4.5.1. Inspire-ice Braketin İncelenmesi
Al2O3 ile kumlanmış braket tabanı EDX analizi ile değerlendirildiğinde
tabanında silisyum olmadığı belirlenmiştir. Ancak SiOx ile kumlandığında silisyum
içeriğinin arttığı görülmüştür(şekil 4.13).
44
A
B
Şekil 4.13. Inspire-ice braket tabanlarına ait EDX Analizi A, Al2O3 ile kumlanmış braket
tabanına ait EDX analizi B, SiOx ile kumlanmış braket tabanına ait EDX analizi
4.5.2. Clarity Braketin İncelenmesi
Clarity’nin orijinal tabanında alüminyumun yanında silisyum olduğu da
görülmüştür. Ancak Al2O3 ile kumlanan braket tabanında silisyumun hemen hemen hiç
kalmadığı dikkati çekmektedir. SiOx ile kumlandığında ise silisyumun neredeyse yeni
braketinki kadar yükseldiği dikkati çekmektedir(Şekil 4.14).
A
B
C
Şekil 4.14. Clarity braketlerine ait EDX analizi A, Yeni Braketin EDX analizi B, Al2O3 ile
kumlanmış braket tabanına ait EDX analizi C, SiOx ile kumlanmış braket tabanına ait EDX analizi
45
4.5.3. Mystique Braketin İncelenmesi
Mystique’in orijinal tabanında alüminyumun yanında silisyum olduğu EDX
analizinde görülmektedir. Ancak Al2O3 ile kumlanan braket tabanında silisyumun
hemen hemen hiç kalmadığı dikkati çekmektedir. SiOx ile kumlandığında ise silisyum
neredeyse yeni braketinki kadar yükseldiği dikkat çekicidir(şekil 4.15).
B
A
C
Şekil 4.15. Mystique braketler ait EDX analizi A, Yeni Braketin EDX analizi B, Al2O3 ile
kumlanmış braket tabanına ait EDX analizi C, SiOx ile kumlanmış braket tabanına ait EDX analizi
46
5. TARTIŞMA
Estetik kaygılardaki artışın ve teknolojideki gelişmelerin ortak katkısı sonucu
üretilen seramik braketler, çok yaygın bir klinik kullanım alanı bulmuş ve beraberinde bazı
problemleri de getirmiştir. Kopan seramik braketlerin, metal braketlerde olduğu gibi
kolayca yapıştırılamaması bunların klinik kullanımını güçleştirmiştir. Bu problemi ortadan
kaldırabilmek, tekrar yapıştırmayı sağlayabilmek için çeşitli yöntemler denenmiştir.
Yapıştırıcı, porselen yüzeylere kimyasal olarak bağlanamadığından, yapıştırma
öncesi bazı yüzey hazırlıklarının yapılması gerekmektedir. Porselen yüzeylerde yapılan
bu hazırlıklar, kumlama, kumlama sonrası silan uygulanması, hidroflorik asit
uygulanması ve silika kaplama olarak sıralanabilir 23-28. Kopan braketlerde de bu
yöntemler temel alınarak bazı yüzey hazırlıkları denenmiştir. Yakma, kumlama, frezle
temizleme, HF asit uygulaması, silan uygulaması ve silika kaplama bunlardan
bazılarıdır14,29-32. Bu yöntemlerin başarısı çeşitli çalışmalarla değerlendirilmiştir.
İlk kez 1990’da Lew KK ve Djeng SK’nın29 bir çalışmasında seramik braketlerin
yeniden yapıştırılması ile ilgili bir yöntemden bahsedilmiştir. Bu araştırmacılar kopan
seramik braket tabanındaki artık yapıştırıcıyı ―torch‖ yardımıyla, yapıştırıcı iyice
kızarana kadar yakmakta ve soğumaya bırakmaktadır. Soğuduktan sonra yapıştırıcı pul
pul dökülebilen yapıda, tebeşirimsi beyaz bir hale gelmekte ve kolayca, bir spatül
yardımıyla uzaklaştırılmaktadır. Araştırmacılar braket tabanını havayla temizledikten
sonra, izopropil alkolle silmeyi ve yıkamayı önermişlerdir. Ortofosforik asit uygulanıp 1
dk beklendikten sonra, asiti yıkamadan silan sürülmekte ve yine 1 dk beklendikten
sonra braket tabanı yıkanıp kurutulmaktadır. Bu şekilde hazırlanan seramik braket
yapıştırma için artık hazırdır. Bu çalışmada kullanılan braketlerin markası ile ilgili bilgi
bulunmadığı gibi bu yöntem uygulanarak yapıştırılan braketlerin bağlanma dayanımı ile
ilgili bir araştırma da yapılmamıştır29. Lew KK ve arkadaşları31 bir diğer çalışmalarında
daha
önce
yayımladıkları
yakma
yöntemiyle,
seramik
braketlerin
tekrar
yapıştırılmasındaki bağlanma dayanımı ölçmüşlerdir. Bu çalışmada kimyasal tutuculu
tabanı olan braketler kullanılmıştır. Buna göre tekrar yapıştırılan seramik braketlerin
bağlanma dayanımı yeni braketlere göre %40 oranında düşük ancak klinik olarak yeterli
düzeyde bulunmuştur.
47
Harris AMP ve arkadaşlarının32 yaptığı bir çalışmada ise mekanik tutuculu
seramik
braketler
kullanılarak,
tekrar
yapıştırma
bağlanma
dayanımları
değerlendirilmiştir. Çıkarma sonrası sadece yıkanıp kurutularak tekrar yapıştırılan
seramik braketlerin bağlanma dayanımı ile yeni braketler arasında istatistiksel olarak
fark bulunamamışken, çıkarma sonrası silan uygulanan grupta çok düşük bağlanma
dayanımları tespit edilmiştir. Ancak çıkarma sonrası braket tabanındaki artık adezivin
nasıl temizlendiğinden bahsedilmemiştir. Silan uygulamasının bağlanma dayanımını
düşürmesini ise braketin taban yapısının içeriğine bağlamışlardır. Ancak bu sonuçların
tersine, Gaffey PG ve arkadaşları30 seramik braketlerin tekrar yapıştırılmasında, sadece
silan uygulamasının en yüksek bağlanma dayanımını sağladığını bulmuşlardır. HF asit
sonrası silan uygulanmasının ise bağlanma dayanıklılığını oldukça düşürdüğünü ve bu
durumun
HF
asitin
silika
tabakasını
ortadan
kaldırmasına
bağlı
olduğunu
belirtmişlerdir.
Chung ve arkadaşlarının14 yaptığı çalışma kumlama sonrasında sealent
uygulamasının yeni braketlere en yakın bağlanma dayanımını sağladığını göstermiştir.
Kumlama sonrası silan uygulamasıyla da sealent uygulaması kadar olmasa da klinik
olarak kabul edilebilir
bağlanma dayanımına ulaşıldığını belirtmişlerdir. Bu
araştırmacılar da, Gaffey ve arkadaşlarının çalışmasıyla benzer şekilde, HF asit
uygulamasının, bağlanma dayanımını klinik olarak kabul edilemeyecek sınırlara
indirdiğini göstermişlerdir. Ancak bu çalışmaların sınırlı sayıda oluşu, çelişkili sonuçlar
ortaya koyması ve değerlendirilmiş braket çeşitlerinin sınırlı sayıda oluşu, bu konuyu
araştırmaya değer kılmıştır. Bu tezin de amacı değişik taban hazırlama teknikleriyle,
farklı mekanik tutuculu seramik braketlerin tekrar yapıştırılma bağlanma dirençlerini
ölçmek ve yapıştırılmalarında en güvenilir yöntemi bulmaktır.
Unutulmaması gereken bu çalışmanın deneysel (in vitro) bir çalışma olduğu ve bu
çalışmaların sonuçlarının tam olarak kliniği yansıtamadığıdır. Ağız, ısısal değişimler,
beslenme, tükürük, asit düzeyi ve plak miktarı gibi birçok faktörün bir arada bulunduğu ve
bu faktörlerin kişiden kişiye bile çok büyük farklılıklar gösterebildiği oldukça karmaşık bir
bölgedir. Dolayısıyla dental materyaller de ağız ortamında, fonksiyonlar sırasında sürekli
olarak, mekanik, ısısal ve kimyasal etkilere maruz kalırlar. Bu nedenle deneysel olarak
yapılan çalışmaların tam olarak ağız ortamını taklit edebilmesi mümkün olmamakta,
sonuçlar her zaman klinikle birebir örtüşmemektedir123,105. Ancak deneysel ve klinik
48
çalışmalar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı da gösterilmiştir141. Deneysel
çalışmalar kesin sonuçlar vermekten ziyade yol gösterici olabilir.
5.1. Yapıştırılmış Braketlerin Suda Bekletilmesi ve Termal Siklus
Ağız içi, mekanik, kimyasal ve ısısal stresler nedeni ile oldukça kompleks, bu
nedenle de benzeri oluşturulamayan bir ortamdır. Diş hekimliğinde kullanılan farklı
materyaller ağız ortamı nedeni ile fonksiyon sırasında çeşitli streslere maruz kalmaktadır.
Bu koşullar nedeni ile laboratuvar çalışmaları tam olarak kliniği yansıtamamaktadır. Ağız
ortamını taklit edebilmek ve materyallerin klinik kullanıma uygunluğunu test edebilmek
için
laboratuvar
çalışmalarında
termal
siklus
ve
suda
bekletme
yöntemleri
kullanılmaktadır.
Su emilimi kompozit materyalinin kimyasal olarak bozulmasında en önemli
faktörlerden biridir. Bu değişim, esas olarak rezin matris içerisinde meydana gelen
difüzyon yolu ile olmaktadır105,116. Polimer rezin suyu emerek şişer ve polimer zincir
halkalarının sürtünme kuvveti azalır, dolayısıyla birbirine bağlanma gücünde azalma
olur. Ancak değişiklik olmadığını gösteren çalışmalar da vardır 125. Rezin suya doyduğu
zaman stabil hale geçer ve direncinde daha fazla azalma olmaz116. Bu nedenle ağız
ortamını taklit edebilmek için in vitro olarak suda bekletme dental materyallerin in vivo
kullanıma uygun olup olmadığını anlayabilmede önemli bir yöntemdir. Bu amaçla
uluslararası standardizasyon örgütünün adezivlerle ilgili önerisi kısa dönem için 24 saat,
uzun dönem için 6 ay süreyle 37°C suda bekletmektir 114. Bu amaçla bizim
çalışmamızda da örnekler 24 saat süreyle 37°C distile suda bekletilmiştir.
Metal, kompozit ve seramik materyalleri farklı ısısal genleşme katsayılarına sahip
olduğundan ve ayrıca yapay yaşlanma sağlayabilmek için braketlerin bağlanma direncini
test ederken termal siklus uygulamak gereklidir23,113-115. Örneklerin termal siklusa maruz
kalması yapıştırıcı rezin ile seramik ya da kompozit ara yüzeyinde suyun yayılmasını
hızlandırır. Islak ortamlara dayanıklı olan ve olmayan materyalleri ayırt etmek için 24 saat
süreyle suda bekletmek yeterlidir. Ancak materyallerin yaşlanmasını hızlandırmak için
genellikle 5°C ile 55°C arasında termal siklus kullanılmaktadır. Su banyoları arasındaki ısı
değişimi, genleşme katsayıları farklı olan iki materyalin bağlanma ara yüzeyine su
emilmesine ve rezin yapısının zayıflamasına katkıda bulunmaktadır115-117.
49
Yapılan çalışmalarda farklı termal siklus süreleri ve dereceleri kullanılmasına
rağmen bu konuda fikir birliği sağlanan nokta termal siklusun bağlanma direnci değerleri
üzerinde belirgin olarak negatif etkiye sahip olduğudur23,105,118-122. Termal siklus yapılan
çalışmalarda,
örneklerin
bağlanma
direnci değerleri termal
siklus
yapılmayan
çalışmalardaki değerlerle118,121,123 kıyaslandığında daha düşük bulunmaktadır. Ancak silika
kaplama
tekniğine
uygulanan
termal
sikluslarda
bağlanma
direncinin
negatif
etkilenmediğini gösteren bazı çalışmalar da vardır24,106,124. Bu çalışmalarda bağlanma
dayanımının neden etkilenmediğinden bahsedilmemektedir. Ancak bu çalışmalarda
uygulanan protokollerin (suda bekletme zamanları, termosiklus tekrar sayıları ve
termosiklus banyo ısıları) birbirinden farklı olması nedeniyle sonuçlar yanıltıcı olabilir.
Suda bekletme ve termal siklus uygulamasının, seramik-silan bağına zarar verdiği
bilinmekte
ancak
silanın
yapısında
bir
bozulma
oluşturup
oluşturmadığı
bilinmemektedir105.
ISO bağlanma testleri standartlarına göre 500 siklus uygun kabul edilmektedir114.
Ancak biz çalışmamızda yapay yaşlandırmayı daha da arttırmak için 1000 kez termosiklus
uygulandı.
5.2. Bağlanma Değerleri
Klinik olarak yeterli bağlanma için gerekli olan en düşük gerilim(tensile)
bağlanma direncinin 5,9 MPa olması gerektiği belirtilmiştir111. Ancak sıyırma bağlanma
direnci ile ilgili en düşük klinik değer bilinmemektedir. Laboratuvar çalışmaları kliniği tam
olarak yansıtmasa da112 klinik çalışmaların değerlendirilmesinde bu değerler esas
alınabilmektedir. Grupların çoğunda bağlanma dirençleri bu kabul edilebilir sınırın
üzerinde bulunmuştur. Bu nedenle bu gruplardaki sonuçlar klinik olarak yeterli görülebilir.
Test edilen taban hazırlığı yöntemlerinden sadece kumlama grubunda, yeniden
yapıştırılan singlekristal seramik braketlerin bağlanma direnci(4,5 MPa) klinik olarak
kabul edilebilir sınırın altında kalmıştır. Polikristal seramik braketlerde ise bu yöntemle
yapışma sağlanamamıştır. Bu nedenle sadece kumlama, seramik braketlerin tekrar
yapıştırılmasında uygun bir taban hazırlığı yöntemi değildir.
Her 3 braket tipinde de en yüksek bağlanma dayanımı silika kaplama grubunda
bulunmuştur. Bu değerlerin yeni braketlerden de fazla olduğu görülmüştür. SKS grubunun
bağlanma dayanımı, mystique braketlerde, YB grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı
50
düzeyde fazlayken inspire-ice ve clarityde anlamlı düzeyde fazla değildir. KS grubunda da
bağlanma dayanımları yeni braketlerden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklı değildir.
Ancak KS grubunun bağlanma dayanımı her 3 braket tipi için de SKS grubundan
istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşüktür. Sonuç olarak, SKS ve KS grupları bağlanma
dayanımlarının kabul edilebilir düzeyde ve hemen hemen yeni braketlere yakın değerde
oluşu bu 2 yöntemin seramik braketlerin tekrar yapıştırılması için uygun olduğunu
göstermektedir. Bağlanma dayanımı değerlerinin bu kadar yüksek oluşu, braketi koparmak
amacıyla sıyırma testi sırasında uyguladığımız kuvvet yönünün ve yerinin üretici
tarafından önerilenden farklı olmasıyla açıklanabilir. Clarity brakaetlerde üretici firma,
braketi yan taraflarından sıkıp kırarak çıkarmayı önerirken, Inspire ice braketlerde ise özel
pensiyle bir süre sıkıştırıp tork hareketiyle çıkarılmasını önermektedir. Oysa biz
çalışmamızda her 3 braket tipinde de tek noktadan kuvvet uygulayarak çıkardık.
5.3. Basma Dayanımı Testi
Ortodontide bağlanma direncini değerlendiren laboratuvar çalışmalarında
braketler yapıştırıldıktan ve termal siklus yapıldıktan sonra farklı tipte test yöntemleri
uygulanmaktadır. Bu amaçla en sık kullanılan standart ölçüm yöntemlerinden biri de
basma dayanıklılığı testidir(Shear Bond Strength-SBS)105,119,126,127.
SBS testi oldukça yaygın kullanılmasına rağmen eşit olmayan kuvvet dağılımı
nedeniyle uygulanması hassas bir teknik gerektirmektedir. Bu dengesiz kuvvet dağılımı
yapıştırılan materyal içerisinde koheziv kırıklarına neden olabilmektedir127,128. Ayrıca,
test sırasında uygulanan kuvvetin yönündeki değişimler de bağlanma direnci
ölçümlerini etkilemektedir. İdeal olarak kuvvet, uygulama yapılan yüzeye paralel
olmalıdır. Test sırasında uygulanan kuvvetin yönünün bağlanma direnci değerlerini
belirgin şekilde etkilediği ve ölçüm sırasında bu parametrenin standardize edilmesi
gerektiği savunulmaktadır129,130. Koparma kuvvetinin hızı açısından ise yapılan
çalışmalarda fark bulunamamıştır130. Çalışmamızda kullandığımız test yönteminde;
çıkarma kuvvetinin yönünün uygulama yüzeyine mümkün olduğu kadar paralel ve
standart olmasına dikkat edildi. Koparma kuvveti hızı ise 1mm/dk olarak belirlendi.
5.4. Alüminyum Oksit ile Kumlama
51
Alüminyum oksit ile kumlama porselen yüzeylere yapıştırma için kullanılan
tekniklerinden birisidir. Al2O3 ile kumlama sadece artık yapıştırıcıyı temizlemekle
kalmamakta aynı zamanda yüzey pürüzlülüğünü de arttırarak hem yüzey alanını
genişletmekte hem de mekanik retansiyonu sağlamaktadır21,22. Kumlama seramik üzerinde
uniform bir tabaka oluşturur. Bu yöntemle elde edilen pürüzlülük frezle aşındırma
yöntemiyle elde edilenlerden daha fazladır25. Bu yöntem uygulanarak seramik yüzeylere
bağlanmanın sağlanabildiği gösterilmiştir23,34. Ancak yeterli olmadığını gösteren
çalışmalar da vardır27. Kumlama yöntemi seramik braketlerin taban hazırlığında
kullanılmış,
ancak
tek
başına
uygulandığında
yeterli
bağlanma
direnci
elde
edilememiştir14,35. Ancak silan gibi bağlayıcı ajanlar uygulandıktan sonra bu yöntemle
yeterli bağlanma dirençleri elde edilebilmiştir14,35. Bizim çalışmamızda da bu çalışmalarla
benzer şekilde seramik braketlere sadece kumlama uygulandığında çok düşük bağlanma
dirençleri elde edilirken, kumlama sonrası silan uygulandığında ise kontrol grubu olan yeni
braketlerle hemen hemen aynı bağlanma dirençleri elde edilmiştir.
5.5. Silan
Silan; birbirine benzemeyen organik ve inorganik materyaller arasında bağlanmayı
artırmak için kullanılan hibrid yapıda birleştirici bir ajandır. Silan reaksiyonu sırasında ara
yüzeyde meydana gelen olaylarla ilgili olarak en çok kabul gören teori kimyasal bağlanma
teorisidir. Buna göre silan kovalent siloksan (Si-O-Si) ve metallo-siloksan (Si-O-M)
bağlarının oluşması ile bağlanmayı artırmaktadır. Silan bifonksiyonel bir moleküldür ve
seramik üzerindeki silikondioksite OH grupları ile bağlanırken, rezin içindeki organik
matrixle de bozunabilir fonksiyonel gruplarıyla kopolimerize olurlar. Silan kaplayıcı ajan
içinde, silan kaplayıcı solüsyon ve hafif bir asit vardır. Bu siloksan bağının oluşumunu
güçlendirmektedir105,106. Silanın porselen ile rezin arasındaki bağlanmayı artırdığını
gösteren
çalışmalar
yapılmıştır23,102,107,108.
Ayrıca
silanizasyonun
yüzeylerin
ıslanabilirliğini artırdığı da savunulmaktadır28,105,106,110. Silan bu kimyasal özelliği
nedeniyle seramik braketler üzerinde de uygulanmış ve seramik braketlerin de dişe
bağlanma kuvvetlerini artırdığı gösterilmiştir30,99. Bizim çalışmamızda 50 µm’lik
alüminyum oksitle kumlama sonrası silan uygulanan braket gruplarında bağlanma
direnci anlamlı düzeyde artmıştır. Ancak silanın seramik braketlerde bağlanma direncini
düşürdüğünü32 ya da anlamlı derecede artırmadığını14,99,131 gösteren çalışmalar da
52
vardır. Harris AMP ve arkadaşlarının32 bu çalışmasında Transcend 2000 braketlerin
tekrar yapıştırılmasında silan kullanılmış ancak bağlanma dayanımını düşürdüğü
gösterilmiştir. Araştırmacılar bu durumun braketin taban özelliğine bağlı olabileceğini,
tabandaki seramik yapısının kesin olarak bilinmediğinden net bir şey söynemeyeceğini
belirtmişlerdir. Ancak bu çalışmada braket tabanındaki artık yapıştırıcının nasıl
temizlendiğine veya temizlenip temizlenmediğine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Bu da
yorum yapayı güçleştirmektedir. Kimyasal olarak sertleşen bir yapıştırıcı kullanılmış
olması da sonuçların bizim çalışmamızdan farklılık göstermesine katkıda bulunmuş
olabilir. Chung ve arkadaşlarının çalışmasında14 ise silanın bağlanma kuvvetini önemli
düzeyde artırmamasının nedeninden bahsedilmemiştir. Guess MB ve arkadaşları99 ise
çalışmalarında polikristal Allure III braketleri kullanmışlar ve silanın bağlanma
kuvvetini değiştirmemesinin nedenini de bu braket tipinde yeterli mekanik retansiyon
olması, kimyasal retansiyona gerek kalmaması ile açıklamışlardırlar. Ancak bu
yeterince açıklayıcı gözükmemektedir. Bu çalışmada seçilen braket tipinin taban
özelliği ve yapısı, sığır dişleri ve kimyasal sertleşen bir yapıştırıcı kullanılmış olması bu
sonucun ortaya çıkmasına neden olmuş olabilir. Ozcan ve arkadaşları131 yaptıkları
çalışmada monokristal inspire braketler kullanmış, silan uygulamasının bağlanma
kuvvetini istatistiksel olarak anlamlı düzeyde artırmadığını bulmuşlardır. Ancak neden
artırmadığı hakkında bir açıklama bulunmamaktadır.
Bizim çalışmamızda silisyum oksitle kumlama sonrası silan uygulaması da
bağlanma direncini her braket tipi için oldukça artırmıştır. Silanın uygulanma süresi de
önemlidir. Bunun en az 3 dakika olması gerektiğini gösteren çalışmalar vardır106. Bizim
çalışmamızda da üretici firmanın talimatına uygun olarak 5 dakika beklenmiştir.
5.6. Silika Kaplama
Silika kaplama tekniğinde yüzey, silisik asitle modifiye edilmiş 30 µm’lik Al2O3
tanecikleri
ile
yüksek
enerji
ile
kumlandıktan
sonra,
bu
yüzeye
silan
uygulanmaktadır24,26,34,105. Silikatizasyon sırasında kumlama basıncı seramik yüzeye silika
parçacıklarının gömülmesini sağlar ve silika tabakası silanın rezinle bağlanmasını artıracak
şekilde bir temel yapı oluşturur. Böylece hem kumlama ile mekanik tutuculuk sağlanmakta
hem de silan molekülü silanole hidrolize olarak silika yüzeyini kaplayacak şekilde
polisiloksan ağı ya da hidroksil gruplarını oluşturmaktadır. Silika ile modifiye edilmiş
53
yüzey kimyasal olarak silan kaplayıcı ajanlara daha duyarlı hale gelir. Silika kaplama
yönteminde başarılı rezin-seramik bağlantısı oluşturmak için silanın temel bir bileşen
olduğu vurgulanmıştır105. Bu yöntem esas olarak seramik yüzeylere bağlanmayı sağlamak
amacıyla klinikte kullanılmaktadır19,99. Yapılan bir çalışmada bu yöntemin, metal
braketlerin tabanına uygulandığında bağlanma direncini artırdığı gösterilmiştir132. Bu
yöntem seramik braket tabanlarına da uygulanarak bağlanma dirençleri artırılmıştır32.
Bizim çalışmamızda da, çıkarılan seramik braketlerin tabanına bu yöntem uygulanmış,
literatürle uyumlu olarak bağlanma direncini artırmıştır.
5.7. Kopma Tipleri
Kopma tipleri değerlendirildiğinde single kristal braketlerin kumlama grubunda
kopma yapıştırıcı braket arasında olmuş ve tüm yapıştırıcı diş yüzeyinde kalmıştır.
Polikristal braketlerde ise kumlama grubunda bağlanma sağlanamamış, tüm braketler
termosiklus aşamasında kopmuştur. Yapıştırıcnın hepsi, bütün dişlerde diş yüzeyinde
kalmıştır. Ice braketin kontrol ve KS gruplarında kopma, çoğunlukla yapıştırıcı braket
arasında olmuş, ancak SKS grubunda yapıştırıcı diş arasına doğru kaymıştır. Clarity
braketlerin kontrol grubunda kopma çoğunlukla braket yapıştırıcı arasındayken KS ve
SKS gruplarında diş yapıştırıcı arasına doğru kaymıştır. Mystique braketlerin kontrol
grubunda da kopma çoğunlukla braket yapıştırıcı arasındadır. KS grubunda ise kopma,
yapıştırıcı diş arsına doğru kaymıştır. Ancak SKS grubunda kopmanın hemen hepsi diş
yapıştırıcı arasındadır. Kontrol gruplarında bağlanma direncinin fazla olmasına rağmen
kopmanın çoğunlukla yapıştırıcı braket arasında olması braketlerin taban özelliklerine
bağlanabilir. Koparma sırasında dişe zarar gelmesini önlyecek şekilde Clarity ve Ice
braketlerde kopma sırasında taban braketten ayrılarak yapıştırıcı üzerinde kalmaktadır.
5.8. Braket Kırıkları
Seramik braketlerin en önemli dezavantajları kırılgan yapıda olmalarıdır.
Koparma işlemi sırasında seramik braketlerdeki uzama %1’i geçmezken paslanmaz
çelik braketlerde %20 oranındadır. Seramik braketler, paslanmaz çelik olanlara oranla 9
kat daha serttir. Bu nedenle seramik braketlerin kırılma dirençleri metal braketlere göre
20-40 kat daha düşüktür 9,98,133,134. Seramik braketlerden single kristal olanlar polikristal
olanlardan daha kırılgandır99. Bizim çalışmamızda da her üç braket tipi için kumlama
54
grubu dışında braket kırıklarına rastlanmıştır. Inspire-ice braketlerden 7 tanesi, clarity
braketlerden 4 tanesi ve mystique braketlerden 5 tanesi basma dayanımı testi sırasında
kırılmıştır.
Çalışmamızda meydana gelen braket içi koheziv kırıkları seramiklerin kırılgan
yapılarının yanı sıra braketlerin çıkarılma yönteminden de kaynaklanabilir. Sıyırma testi
ile bağlanma direncini ölçerken koparma kuvveti tek taraftan uygulanmakta, ancak
klinikte koparma sırasında kuvvet her iki taraftan aynı anda uygulanmaktadır. Bu da
kırılma olasılığını düşürmektedir9,135. Klinik kullanımda seramik braketin kırılarak
kopması yüzeyin temizlenmesi işlemini uzattığı için üretici firmanın tavsiye ettiği
yöntemle braketin çıkarılması bu tür problemleri azaltacaktır. Yapıştırılırken braket
kenarından taşan yapıştırıcının iyice temizlenmesi, çıkarma pensinin braket tabanına
tam olarak oturmasını sağlayarak çıkarma işlemini kolaylaştırır. Böylece braketin
kırılma olasılığı azalır9.
5.9. Mine Kırıkları
Seramik
braketlerin
çıkarılması
sırasında
mine
kırıkları
da
oluşabilmektedir99,101-103. Özellikle kimyasal tutuculu ilk jenerasyon seramik braketlerin
bağlanma dirençleri çok yüksek olduğundan mekanik tutuculu olanlara oranla daha
fazla mine kırığına yol açtığı söylenmektedir136. Ancak aralarında fark olmadığını
gösteren araştırmacılar da vardır137. Yeni jenerasyon seramik braketlerin mekanik
tutuculu olmalarının yanı sıra, tabanlarına eklenmiş özel koparma olukları sayesinde
çıkarma işleminde kırılıp kolayca dişten ayrılabilmektedirler. Bu da mine kırığı riskini
azaltmaktadır. Bu durum bizim çalışmamızla da tutarlılık göstermektedir. Her üç braket
tipinin kontrol ve KS grubunda çıkarma sırasında mine kırığına rastlanmazken,
bağlanma dayanımının en fazla olduğu taban hazırlama tekniği olan SKS gruplarında
mystique brakette 8 dişte, clarity brakette 1 dişte olmak üzere mine kırıklarına
rastlanmıştır. Inspire-ice grubunda mine kırığı gözlenmemiştir. Bu durum, çıkarma
işlemi ve taban hazırlığı sırasında mekanik tutucu özel tabanın uzaklaşıp tutuculuğun
kimyasal hale gelmesiyle açıklanabilir. Ayrıca clarity ve Ice braketlerde çıkarmayı
kolaylaştırmak için çıkarma oluğu varken mystique brakette yoktur. En fazla kırığın
mystique brakette olmasını da bu şekilde açıklamak mümkündür.
55
Özellikle polikristal braketlerin KS ve SKS gruplarında bağlanma dirençlerinin
sınırların çok üzerinde bulunması endişe vericidir. Ancak yapılan bir çalışmada klinikte
kullanılan çıkarma tekniklerinde uygulanan kuvvetin, sıyırma testlerinde uygulanan
kuvvetlerden daha düşük olduğunu göstermiştir138. Bu durum mine kırığı riskini
azaltmaktadır.
5.10. Tarayıcı Elektron Mikroskobu Görüntüleri
Seramik braketlere yapılan yüzey değiştirme işlemlerinden sonra kapsamlı bir
değerlendirme yapabilmek için koparma testine ek olarak yüzey özelliklerinin de
incelenmesi gerekmektedir. Yapıştırıcı rezinin porselen brakete bağlanmasını sağlayan
özel mekanik tutuculu tabanın, yüzey değiştirme işlemleri ile uzaklaştığı çıplak gözle
tespit edilmiştir. Bu işlemler sonrasında yüzeyde nasıl değişiklikler olduğunu
anlayabilmek için tarayıcı elektron mikroskobu ile incelemek gereklidir. Kumlama,
silika kaplama gibi yöntemlerle yüzey topografyasının değiştirilmesi, yüzey alanının,
ıslanabilirliğin ve materyalin yüzey enerjisinin değişmesine yol açmaktadır 139.
Tarayıcı elektron mikroskobu fotoğrafları değerlendirildiğinde Inspire Ice’ın
topçuklu tabanı, Clarity’nin mikrokristalli tabanı ve Mystique’in çukurcuklu tabanı
üreticinin de belirttiği şekilde açıkça görülmüştür. Yapıştırıldıktan sonra koparılan ıce
ve clariy braketlerde tabanın bir kısmının adaziv üzerinde, diğer kısmınınsa braket
tabanında kaldığı görülmüştür. Bu da üreticinin de belirttiği gibi çıkarma işlemini
kolaylaştırma, mine kırıklarına yol açmama adına çok önemli bir özelliktir. Ancak taban
uzaklaşınca mekanik tutucu özelliği de ortadan kaybolmaktadır.
Tutuculuğu yeniden kazandırmak için farklı yüzey değiştirme işlemleri
uygulanmıştır. Bu amaçla alüminyum oksit ve silika ile kumlanan Clarity ve Inspire Ice
braketlerin SEM ile incelenmesi sonunda, özel tabanlarının tamamen ortadan
kaybolduğu görüldü. Mystique brakette ise kumlamanın süresine göre çukurcukların
silikleştiği görüldü. Özel tabanların ortadan kalkmasıyla dümdüz yüzeyler elde edildi.
Ancak alüminyum oksit ile kumlanan tabanlarda silisyum oksit ile kumlananlara oranla
daha belirgin düzensizlikler olduğu görüldü. Bu farklılık, kullanılan alüminyum oksitin
50µm olmasına karşılık silisyum oksitin 30µm olmasına bağlı olabilir. Yüzeylerin her
iki yüzey hazırlığı yönteminde de düz olmasına hatta çukurcukların silika ile
56
kumlamada daha da az belirgin olmasına karşın, silika kaplama yönteminde kumlamaya
oranla çok daha yüksek bağlanma dirençlerinin ortaya çıkması bağlanma şeklinin
tamamen kimyasala dönüştüğünü düşündürmektedir (hatta polikristal braketlerde sadece
kumlama ile bağlanma sağlanamamıştır).
5.11. EDX Analizi (Energy Dispersive X-ray Analysis)
Literatürde EDX ya da EDS(Energy Dispersive Spectroscopy) olarak
geçmektedir. Braketin taban yüzeyinin içeriğini görmek, karakteristiğini incelemek için
SEM incelemesi sırasında EDX analizi de yapılabilir. EDX ile örneğin farklı
bölgelerinde hangi elementlerin olduğu incelenebilir. Bizim çalışmamızda alüminyum
oksit ile kumlanmış braket tabanları incelendiğinde Al içeriğinin oldukça fazla olmasına
karşın Si içeriğinin hemen hemen hiç olmadığı göze çarpmaktadır. Oysa silisyum ile
kumlanan örneklerde Si içeriğinin oldukça artmış olduğu görülmektedir. Bu durum
silika ile kumlama yöntemiyle silisyumun seramik yüzeye gömüldüğü düşüncesini
desteklemektedir. Bizim çalışmamızda elde edilen bu sonuç Kern ve Thompson’un24
çalışması ile de tutarlılık göstermektedir.
57
6. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
6.1. Sonuçlar
1.Çalışmamızda kullanılan her üç porselen braket için “sadece kumlama”
yöntemi dışındaki diğer taban hazırlığı yöntemleri başarılı sonuçlar vermiştir.
2. Kumlama sonrası elde edilen sonuçlar Inspire-Ice braketler için klinik
olarak kabul edilebilir sınırların çok altındayken, mystique ve clarity braketlerde
tutuculuk sağlanamamıştır.
3. Kumlama sonrası silan uygulaması ve silika kaplama yöntemi her üç braket
tipi için bağlanma direncini kontrol grubu olan yeni braketlerle hemen hemen aynı
seviyeye çıkarmıştır.
5. Silisyum oksit ile kumlanan braket tabanlarının, EDX incelemesinde
silisyum içeriğinin arttığı, alüminyum oksitle kumlamada ise değişmediği görülmüştür.
6. Hem SEM incelemesinde hem de çıplak gözle bakıldığında her üç braket
tipinde her iki abraziv teknikle braket tabanlarının düzleştiği, özel tabanlarının ortadan
kalktığı görülmüştür.
7. Silika kaplama yönteminde, özellikle mystique braketlerde mine kırıkları
görülmüştür.
6.2. Öneriler
Seramik
braketlerin
tekrar
yapıştırılmasında
kumlama
sonrası
silan
uygulaması ve silika kaplama yöntemleri kullanılabilir. Ancak silika kaplama
yöntemiyle mine kırıkları oluşabileceği unutulmamalıdır.
Ayrıca yaptığımız bu çalışmanın in vitro bir çalışma olduğu yani kliniği tam
olarak yansıtmadığı akılda tutulmalıdır. Bu nedenle elde edilen sonuçların daha sağlıklı
değerlendirilebilmesi için bu konuda yapılacak in vivo çalışmalara ihtiyaç vardır.
Klinikte karşılaşılan seramik braket kopmalarının sıklığı göz önünde
bulundurularak kopan braketi bir yenisiyle değiştirmenin mi yoksa silika ve silan gibi
malzemeleri klinikte bulundurmanın mı daha ekonomik olacağına klinisyen kendisi
karar vermelidir.
58
7. KAYNAKLAR
1.
Winchester LJ. Bond strengths of five different ceramic brackets: an in vitro study. Eur J Orthod.
1991;13:293-305
2.
Karan S. Ortodontide seramik ve kompozit yüzeylere bağlanma: Farklı materyal ve yüzey değişiklikleri
uygulamalarının metal ve porselen braketlerin basma dayanıklılığı üzerindeki etkileri. Doktora Tezi;
Adana, 2007.
3.
Newman GV. Adhesion and orthodontic plastic attachments. Am J Orthod 1969;56:573-588
4.
Zachrisson BU. A posttreatment evaluation of direct bonding in orthodontics. Am J Orthod 1977;71:173
5.
Olsen ME, Bishara SE, Jakobsen JR. Evaluation of the shear bond strength of different ceramic bracket
base designs. Angle Orthod 1997;67:179-82
6.
Fernandez L, Canut JA. In vitro comparison of the retention capacity of new aesthetic brackets. Eur J
Orthod. 1999;21(1):71-7
7.
Basudan AM, Al-Emran SE. The effects of in-office reconditioning on the morphology of slots and
bases of stainless steel brackets and on the shear/peel bond strength. J Orthod. 2001 Sep;28(3):231-6.
8.
Athanasiou AE, Papadopoulos MA. Clinical characteristics and properties of ceramic brackets: A
comprehensive review. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 1997;112:34-40
9.
Bishara SE, Fehr DE. Ceramic brackets: something old, something new, a review. Semin Orthod
1997;3:178-88
10. Bishara SE, Olsen ME, VonWald L, Jakobsen JR. Comparison of the debonding characteristics of two
innovative ceramic bracket designs. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1999;116(1):86-92
11. Faltermeier A, Behr M. Effect of bracket base conditioning. Am J Orthod Dentofacial Orthop
2009;135:12.e1-12.e5
12. Viazis AD, Cavanaugh G, Bevis RR. Bond strength of ceramic brackets under shear stress: an in vitro
report. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1990;98:214-21.
13. Bishara SE, Olsen ME, Von Wald L. Evaluation of debonding characteristics of a new collapsible
ceramic bracket. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1997 ;112:552-9
14. Chung CH, Friedman SD, Mante FK. Shear bond strength of rebonded mechanically retentive ceramic
brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2002;122:282-7
15. Liu JK, Chung CH, Chang CY, Shieh DB. Bond strength and debonding characteristics of a new
ceramic bracket. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2005;128:761-5
16. Joseph VP, Rossouw E. The shear bond strengths of stainless steel and ceramic brackets used with
chemically and light-activated composite resins. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1990;97:121-5
17. Britton JC, McInnes P, Weinberg R, Ledoux WR, Retief DH. Shear bond strength of ceramic
orthodontic brackets to enamel. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1990;98:348-53
18. Wang WN, Meng CL, Tarng TH. Bond strength: a comparison between chemical coated and
mechanical interlock bases of ceramic and metal brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop
1997;111:374-81
19. Joseph M. Bordeaux, Robert N. Moore, Michael D. Bagby. Comparative evaluation of ceramic
bracket base designs. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1994;105:552-560
59
20. Merrill SW, Oesterle LJ, Hermesch CB. Ceramic bracket bonding: a comparison of shear, tensile, and
torsional bond strengths of ceramic brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1994;106:290-7
21. Sonis AL. Air abrasion of failed bonded metal brackets: a study of shear bond strength and surface
characteristics as determined by scanning electron microscopy. Am J Orthod Dentofacial Orthop
1996;110:96-8
22. Quick AN, Harris AM, Joseph VP. Office reconditioning of stainless steel orthodontic attachments. Eur
J Orthod 2005;27(3):231-6
23. Zachrisson YO, Zachrisson BU, Büyükyilmaz T. Surface preparation for orthodontic bonding to
porcelain. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1996 Apr;109:420-30
24. Kern M, Thompson VP. Sandblasting and silica-coating of dental alloys: volume loss, morphology and
changes in the surface composition. Dent Mater 1993;9:151-61
25. Gillis I, Redlich M. The effect of different porcelain conditioning techniques on shear bond strength of
stainless steel brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1998;114:387-92
26. Ozcan M. The use of chairside silica coating for different dental applications: a clinical report. J Prosthet
Dent 2002;87:469-72
27. Karan S, Büyükyilmaz T, Toroğlu MS. Orthodontic bonding to several ceramic surfaces: are there
acceptable alternatives to conventional methods? Am J Orthod Dentofacial Orthop 2007;132:144.e7-14
28. Blatz MB, Sadan A, Kern M. Resin-ceramic bonding: a review of the literature. J Prosthet Dent
2003;89:268-74
29. Lew KK, Djeng SK. Recycling ceramic brackets. J Clin Orthod 1990;24:44-7
30. Gaffey PG, Major PW, Glover K, Grace M, Koehler JR. Shear/peel bond strength of repositioned
ceramic brackets. Angle Orthod 1995;65:351-7
31. Lew KK, Chew CL, Lee KW. A comparison of shear bond strengths between new and recycled ceramic
brackets. Eur J Orthod 1991;13:306-10
32. Harris AMP, Joseph VP, Rossouw PE. Shear peel bond strengths of esthetic orthodontic brackets. Am J
Orthod Dentofacial Orthop 1992;102:215-9
33. Chung CH, Brendlinger EJ, Brendlinger DL, Bernal V, Mante FK. Shear bond strengths of two
resin-modified glass ionomer cements to porcelain. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1999 ;115:533-5
34. Kern M, Thompson VP. Sandblasting and silica coating of a glass-infiltrated alumina ceramic: volume
loss, morphology, and changes in the surface composition. J Prosthet Dent 1994;71:453-61
35. Toroglu MS, Yaylali S. Effects of sandblasting and silica coating on the bond strength of rebonded
mechanically retentive ceramic brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2008;134:181e1-7
36. Graber TM, Vanarsdall RL. Vig WLK. Orthodontics: Current principles and techniques. 4th ed,
Elsevier Mosby,2005
37. Demir D. İndirekt bonding ile yapıştırılan braketlerin bağlanma kuvvetleri üzerinefarklı ışık
kaynaklarının etkisi: labaratuar v klinik çalışması. Doktora Tezi; Adana, 2007.
38. Nordenvall KJ, Brannstorm M, Malmgren O. Etching of deciduous teeth and young and old
permanent teeth: a comparison between 15 and 60 seconds of etching. Am J Orthod 1980; 78: 99-108
39. Wang WN, Lu TC. Bond strength with various etching times on young permanent teeth. Am J Orthod
1991;100:72-9
60
40. Brannstorm M, Malmgren O, Nordenvall KJ. Etching of young permanent teeth with an acid gel. Am J
Orthod 1982; 82: 379-383
41. Brannstorm M, Nordenvall KJ, Malmgren O. The effect of various pretreatment measure of the
enamel in bonding procedures. Am J Orthod 1978; 74: 522-530
42. Pus MD, Way DC. Enamel loss due to orthodontic bonding with filled and unfilled resins using various
clea-up techniques. Am J Orthod 1980;77:269
43. Thompson RE, Way DC. Enamel loss due to prophylaxis and multiple bonding/debonding of
orthodontic attachments. Am J Orthod 1981;79:282
44. Zachrisson BU, Mjör IA. Remodelling of teeth by grinding. Am J Orthod 1975;68:545
45. Joseph VP, Rossouw PE, Basson NJ. Do sealant seal: an SEM investigation. J Clin Orthod 1992; 26:
141
46. Wang WN, Tang TH. Evaluation of the sealant in orthodontic bonding. Am J Orthod Dentofacial
Orthop 1991; 100: 209-11
47. Basdra EK, Huber H, Komposch G. Fluoride released from orthodontic bonding agents alters enamel
surface and inhibits enamel demineralizationin vitro. Am J Orthod 1996;109:466
48. Rajagopal R, Padmanabhan S, Gnanamani J. A comparison of shear bond strength and debonding
characteristics of conventional, moisture-insensitive, and self-etching primers in vitro. Angle Orthod
2004; 74:264–268.
49. Littlewood SJ, Mitchell L, Greenwood DC. A randomized controlled trial to investigate brackets
bonded with a hydrophilic primer. J Orthod 2001; 28:301-5
50. Littlewood SJ, Mitchell L, Greenwood DC, Bubb NL, Wood DJ. Investigation of a hydrophilic primer
for orthodontic bonding: an in vitro study. J Ortho. 2000;27(2):181-6
51. Littlewood SJ, Mitchell L, Greenwood DC, Bubb NL, Wood DJ. Investigation of a hydrophilic primer
for orthodontic bonding: an in vitro study. J Orthod 2000;27(2):181-6
52. Bishara SE, Oonsombat C, Soliman MMA, Warren JJ, Laf-foon JF, Ajlouni R. Comparison of
bonding time and shear bond strength between a conventional and a new integrated bonding system.
Angle Orthod 2005; 75:233–238.
53. Arnold RW, Combe EC, Warford JH Jr. Bonding of stainless steel brackets to enamel with a new selfetching primer. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2002; 122:274–276.
54. Buyukyilmaz T, Usumez S, Karaman AI. Effect of self-etching primers on bond strength—are they
reliable? Angle Orthod 2003; 73:64–70.
55. Dorminey JC, Dunn WJ, Taloumis LJ. Shear bond strength of orthodontic brackets bonded with a
modified 1-step etchant and-primer technique. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2003; 124:410–413.
56. Cacciafesta V, Sfondrini MF, De Angelis M, Scribante A, Klersy C. Effect of water and saliva
contamination on shear bond strength of brackets bonded with conventional, hydrophilic and self-etching
primers. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2003; 123:633–640.
57. Bishara SE, Gordon VV, VonWald L, Olsen ME. Effect of an acidic primer on shear bond strength of
orthodontic brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1998; 114:243–247.
58. Aljubouri YD, Millett DT, Gilmore WH. Laboratory evaluation of a self-etching primer for orthodontic
bonding. Eur J Orthod 2003; 25:411–415
61
59. Zeppieri IL, Chung CH, Mante FK. Effect of saliva on shear bond strength of an orthodontic adhesive
used with moisture-insensitive and self-etching primers. Am J Orthod Dentofacial Orthop
2003;24(4):414-9
60. Aljubouri YD, Millett DT, Gilmour WH. Six and 12 months’ evaluation of a self-etching primer versus
two-stage etch and prime for orthodontic bonding: a randomized clinical trial. Eur J Orthod 2004;
26:565–571
61. Ireland AJ, Knight H, Sherriff M. An in vivo investigation into bond failure rates with a new selfetching primer system. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2003; 124:323–326.
62. Pandis N, Eliades T. A comparative in vivo assessment of the long-term failure rate of 2 self-etching
primers. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2005; 128: 96–98.
63. Asgari S, Salas A, English J, Powers J. Clinical evaluation of bond failure rates with a new self-etching
primer. J Clin Orthod 2002; 36: 687–689.
64. Zachrisson BU, Brobakken BO. Clinical comparison of direct versus indirect bonding with different
bracket types and adhesives. Am J Orthod 1978; 74:62
65. Jost-Brinkman PG,Schiffer A, Miethke RR. The effect of adhesive-layer thickness on bond
strength. J Clin Orthod. 1992 Nov;26(11):718-20
66. Craig RG. Restorative Dental Materials. 10th Edition, St Louis, Mosby Year Book, 1997
67. Anusavice KJ. Phillips’ Science of Dental Materials. 11th Ed, Saunders, USA 2003
68. White LW. Glass ionomer cement. J Clin Orthod. 1986;20(6):387-91
69. Ewoldsen N, Demke RS. A review of orthodontic cements and adhesives. Am J Orthod Dentofacial
Orthop 2001 Jul;120(1):45-8
70. Evans R, Oliver R. Orthodontic bonding using glass ionomer cement: an in vitro study. Eur J Orthod
1991;13(6):493-500
71. Oen JO, Gjerdet NR, Wisth PJ. Glass ionomer cements used as bonding materials for metal orthodontic
brackets. An in vitro study. Eur J Orthod 1991;13(3):187-91
72. Baysal A, Uysal T, Ulker M, Usumez S. Effects of high-intensity curing lights on microleakage under
bonded lingual retainers. Angle Orthod 2008 Nov;78(6):1084-8
73. Arikan S, Arhun N, Arman A, Cehreli SB. Microleakage beneath ceramic and metal brackets
photopolymerized with LED or conventional light curing units. Angle Orthod 2006 Nov;76(6):1035-40
74. Liu JK, Chang LT, Chuang SF, Shieh DB. Shear bond strengths of plastic brackets with a mechanical
base. Angle Orthod 2002 Apr;72(2):141-5
75. Lalani N, Foley TF, Voth R, Banting D, Mamandras A. Polymerization with the argon laser: curing
time and shear bond strength. Angle Orthod 2000;70(1):28-33
76. Noel L, Rebellato J, Sheats RD. The effect of argon laser irradiation on demineralization resistance of
human enamel adjacent to orthodontic brackets: an in vitro study. Angle Orthod 2003;73(3):249-58
77. Sfondrini MF, Cacciafesta V, Scribante A, Boehme A, Jost-Brinkmann PG. Effect of light-tip
distance on the shear bond strengths of resin-modified glass ionomer cured with high-intensity halogen,
light-emitting diode, and plasma arc lights. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2006 Apr;129(4):541-6
78. Klocke A, Korbmacher HM, Huck LG, Kahl-Nieke B. Plasma arc curing lights for orthodontic
bonding. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2002 Dec;122(6):643-8
62
79. Cacciafesta V, Sfondrini MF, Scribante A. Plasma arc versus halogen light-curing of adhesiveprecoated orthodontic brackets: a 12-month clinical study of bond failures. Am J Orthod Dentofacial
Orthop 2004;126(2):194-9
80. Russell JS, Littlewood SJ, Blance A, Mitchell L. The efficacy of a plasma arc light in orthodontic
bonding: a randomized controlled clinical trial. J Orthod 2008;35(3):202-9
81. Manzo B, Liistro G, De Clerck H. Clinical trial comparing plasma arc and conventional halogen curing
lights for orthodontic bonding. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2004;125(1):30-5
82. Uşümez S, Büyükyilmaz T, Karaman AI. Effects of fast halogen and plasma arc curing lights on the
surface hardness of orthodontic adhesives for lingual retainers. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2003
Jun;123(6):641-8
83. Sfondrini MF, Cacciafesta V, Scribante A, Klersy C. Plasma arc versus halogen light curing of
orthodontic brackets: a 12-month clinical study of bond failures. Am J Orthod Dentofacial Orthop
2004;125(3):342-7
84. Uzel A, Buyukyilmaz T, Kayalioglu M, Uzel I. Temperature rise during orthodontic bonding with
various light-curing units--an in vitro study. Angle Orthod 2006;76(2):330-4
85. Uşümez S, Büyükyilmaz T, Karaman AI. Effect of light-emitting diode on bond strength of orthodontic
brackets. Angle Orthod 2004;74(2):259-63
86. Thind BS, Stirrups DR, Lloyd CH. A comparison of tungsten-quartz-halogen, plasma arc and lightemitting diode light sources for the polymerization of an orthodontic adhesive. Eur J Ortho. 2006
;28(1):78-82
87. Koupis NS, Eliades T, Athanasiou AE. Clinical evaluation of bracket bonding using two different
polymerization sources. Angle Orthod 2008;78(5):922-5
88. Dobrin RJ, Kamel IL, Musich DR. Load-deformation characteristics of polycarbonate orthodontic
brackets. Am J Orthod 1975;67(1):24-33
89. Faltermeier A, Behr M, Müssig D. In vitro colour stability of aesthetic brackets. Eur J Orthod 2007
;29(4):354-8
90. Akin-Nergiz N, Nergiz I, Behlfelt K, Platzer U. Shear bond strength of a new polycarbonate bracket--an
in vitro study with 14 adhesives. Eur J Orthod 1996 ;18(3):295-301
91. Kusy RP, Whitley JQ. Degradation of plastic polyoxymethylene brackets and the subsequent release of
toxic formaldehyde. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2005;127(4):420-7
92. Faltermeier A, Rosentritt M, Faltermeier R, Müssig D.Influence of fibre and filler reinforcement of
plastic brackets: an in vitro study. Eur J Orthod 2007;29(3):304-9
93. Cozza P, Martucci L, De Toffol L, Penco SI. Shear bond strength of metal brackets on enamel. Angle
Orthod 2006;76(5):851-6
94. Huang TH, Yen CC, Kao CT. Comparison of ion release from new and recycled orthodontic brackets. J
Orthod Dentofacial Orthop. 2001;120(1):68-75
95. Huang TH, Ding SJ, Min Y, Kao CT. Metal ion release from new and recycled stainless steel brackets.
Eur J Orthod 2004;26(2):171-7
96. Ozer M, Arici S. Sandblasted metal brackets bonded with resin-modified glass ionomer cement in vivo.
Angle Orthod 2005 ;75(3):406-9
97. Theodorakopoulou LP, Sadowsky PL, Jacobson A, Lacefield W Jr. Am Evaluation of the debonding
characteristics of 2 ceramic brackets: an in vitro study. J Orthod Dentofacial Orthop 2004;125(3):329-36
63
98. Odegaard J, Segner D. Shear bond strength of metal brackets compared with a new ceramic bracket. Am
J Orthod Dentofacial Orthop 1988;94:201-6
99. Guess MB, Watanabe LG, Beck FM, Crall MG. The effect of Silane coupling agents on the bond
strength of a polycrystalline ceramic bracket. J Clin Orthod 1988;22:788-92
100. Theodorakopoulou LP, Sadowsky PL, Jacobson A, Lacefield W Jr. Am Evaluation of the debonding
characteristics of 2 ceramic brackets: an in vitro study. J Orthod Dentofacial Orthop 2004;125(3):329-36
101. Franklin S, Garcia-Godoy F. Shear bond strengths and effects on enamel of two ceramic brackets. J
Clin Orthod 1993;27:83-8
102. Scott GE Jr. Fracture toughness and surface cracks--the key to understanding ceramic brackets. Angle
Orthod 1988;58(1):5-8
103. Jeiroudi MT. Enamel fracture caused by ceramic brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop
1991;99(2):97-9
104. Bishara SE, Ostby AW, Laffoon J, Warren JJ. Enamel cracks and ceramic bracket failure during
debonding in vitro. Angle Orthod 2008;78(6):1078-83.
105. Ozcan M. Adhesion of resin composites to biomaterials in dentistry: an evaluation of surface
conditioning methods. Thesis at the University of Groningen, 2003. ISBN 90-367-1942-9.
106. Barghi N. To silanate or not to silanate: making a clinical decision. Compend Contin Educ Dent
2000;21(8):659-62, 664; quiz 666
107. Newman SM, Dressler KB, Grenadier MR. Direct bonding of orthodontic brackets to esthetic
restorative materials using a silane. Am J Orthod 1984;86:503-6
108. Smith GA, McInnes-Ledoux P, Ledoux WR, Weinberg R. Orthodontic bonding to porcelain--bond
strength and refinishing. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1988;94:245-52
109. Yoshida K, Kamada K, Atsuta M. Effects of two silane coupling agents, a bonding agent, and thermal
cycling on the bond strength of a CAD/CAM composite material cemented with two resin luting agents. J
Prosthet Dent 2001;85(2):184-9
110. Major PW, Koehler JR, Manning KE. 24-hour shear bond strength of metal orthodontic brackets
bonded to porcelain using various adhesion promoters. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1995;108:322-9
111. Reynolds IR. A review of direct bonding. Br J Orthod 1975;2:171-8
112. Zachrisson BU. Orthodontic bonding to artificial tooth surfaces: clinical versus laboratory findings. Am
J Orthod Dentofacial Orthop 2000;117:592-4
113. International Organization for Standardization. Dentistry-polymer-based crown and bridge materials.
Amendment 1996; ISO 10477
114. International Organization for Standardization. Dental Materials – Testing of adhesion to tooth structure
2003; ISO/TS 11405
115. Kern M, Fechting T, Strub JR. Influence of water storage and thermal cycling on the fracture strength
of all-porcelain, resin-bonded fixed partial dentures. J Prosthet Dent 1994; 71:251-6
116. Ferracane JL, Berge HX, Condon JR. In vitro aging of dental composites in water--effect of degree of
conversion, filler volume, and filler/matrix coupling. J Biomed Mater Res. 1998;5;42(3):465-72
117. Mair LH, Vowles R.The effect of thermal cycling on the fracture toughness of seven composite
restorative materials. Dent Mater. 1989;5(1):23-6
64
118. Bishara SE, Ajlouni R, Laffoon JF. Effect of thermocycling on the shear bond strength of a
cyanoacrylate orthodontic adhesive. J Orthod Dentofacial Orthop 2003;123:21-4
119. Bourke BM, Rock WP. Factors affecting the shear bond strength of orthodontic brackets to porcelain.
Br J Orthod 1999; 26:285-90
120. Thurmond JW, Barkmeier WW, Wilwerding TM. Effect of porcelain surface treatments on bond
strengths of composite resin bonded to porcelain. J Prosthet Dent 1994;72(4):355-9
121. Do Nascimento C, Tiossi R, Hallak Regalo SC, Siéssere S, Da Glória Chiarello De Mattos M,
Mardegan Issa JP. Adhesive bond strength between a ceramic system and composite resin bonded by
resinous cement submitted or not to thermocycling process. Minerva Stomatol 2008;57(3):103-7
122. Cochran M, Carlson T, Moore B, Richmond N, Brackett W. Tensile bond strengths of five porcelain
repair systems. OperativeDentistry 1988;13:112-117.
123. Elekdag-Turk S, Turk T, Isci D, Ozkalayci N. Thermocycling effects on shear bond strength of a selfetching primer. Angle Orthod 2008;78(2):351-6
124. Peutzfeldt A, Asmussen E. Silicoating. Evaluation of a newmethod of bonding composite resin to
metal. Scandinavian Journal of Dental Research 1988;96:171-177
125. Pilliar RM, Vowles R, Williams DF. The effect of environmental aging on the fracture toughness of
dental composites. J Dent Res 1987;66(3):722-726
126. Zachrisson BU, Büyükyilmaz TB. Recent advances in bonding to gold, amalgam, and porcelain. Clin
Orthod 1993;27
127. Winchester L. Direct orthodontic bonding to porcelain: an in vitro study. Br J Orthod 1991;18(4):299308
128. Newman GU. Bonding to porcelain. J Clin Orthod 1983;17:53-55
129. Klocke A, Kahl-Nieke B. Effect of debonding force direction on orthodontic shear bond strength. Am J
Orthod Dentofacial Orthop 2006;129(2):261-5
130. Klocke A, Kahl-Nieke B. Influence of force location in orthodontic shear bond strength testing. Dent
Mater 2005;21(5):391-44
131. Ozcan M, Finnema K, Ybema A. Evaluation of failure characteristics and bond strength after ceramic
and polycarbonate bracket debonding: effect of bracket base silanization. Eur J Orthod 2008 ;30:176-82.
132. Atsü SS, Gelgör IE, Sahin V. Effects of silica coating and silane surface conditioning on the bond
strength of metal and ceramic brackets to enamel. Angle Orthod 2006;76:857-62
133. Flores DA, Caruso JM, Scott GE, Jeiroudi MT. The fracture strength of ceramic brackets: a
comparative study. Angle Orthod 1990;60(4):269-76
134. Karamouzos A, Athanasiou AE, Papadopoulos MA. Clinical characteristics and properties of ceramic
brackets: A comprehensive review. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1997;112(1):34-40
135. Chen HY, Su MZ, Chang HF, Chen YJ, Lan WH, Lin CP. Effects of different debonding techniques
on the debonding forces and failure modes of ceramic brackets in simulated clinical set-ups. Am J Orthod
Dentofacial Orthop 2007;132:680-6
136. Redd TB, Shivapuja PK. Debonding ceramic brackets: effects on enamel. J Clin Orthod
1991;25(8):475-81
137. Kitahara-Céia FM, Mucha JN, Marques dos Santos PA. Assessment of enamel damage after removal
of ceramic brackets. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2008;134(4):548-55.
65
138. Bishara SE, Forrseca JM, Fehr DE, Boyer DB. Debonding forces applied to ceramic brackets
simulating clinical conditions. Angle Orthod 1994;64:277-82
139. Oh WS, Shen C, Alegre B, Anusavice KJ. Wetting characteristic of ceramic to water and adhesive
resin. J Prosthet Dent 2002;88(6):616-21
140. Årtun J, Bergland S. Clinical trials with crystal growth conditioning as an alternative to acidetch
enamel pretreatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1984; 85: 333-40.
141. Hajrassie MK, Khier SE. In-vivo and in-vitro comparison of bond strengths of orthodontic brackets
bonded to enamel and debonded at various times. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2007 ;131(3):384-90.
66
ÖZGEÇMİŞ
Şirin Yaylalı 03.02.1980 tarihinde Erzurum’da doğdu. İlköğrenimini Erzurum
Atatürk İlkokulu’nda, orta öğrenimini Aydın Adnan Menderes Anadolu Lisesi’nde, lise
öğrenimini Aydın Efeler Lisesi’nde tamamladı. 1998 yılında Ege Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi’nde yüksek öğrenimine başladı ve 2003 yılında bu fakülteden
mezun oldu. 2005 yılının şubat ayında Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Ortodonti Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine başladı. 2007 yılında ―Kopan seramik
braketlerin ―Silika Örtme‖ yöntemiyle tekrar yapıştırılmasında bağlanma dayanımının
incelenmesi‖ konulu doktora tez çalışmasına başladı.
67
Download