DİŞ HEKİMLİĞİNDE ESTETİK YAKLAŞIMLAR

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi
Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı
DİŞ HEKİMLİĞİNDE ESTETİK YAKLAŞIMLAR
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi Asuman KABADAĞ
Danışman Öğretim Üyesi: Doç. Dr. Ahmet SARAÇOĞLU
İZMİR
2007
ÖNSÖZ
‘Diş Hekimliğinde Estetik Yaklaşımlar’ adlı tezin hazırlanmasında bilgisini,
emeğini ve zamanını esirgemeyen Sayın Doç. Dr. Ahmet Saraçoğlu ’na, Sayın Dt.
Hüseyin Anıl Hatipoğlu ‘na ve tüm hayatım boyunca maddi, manevi her an yanımda
olan, en büyük desteğim sevgili aileme teşekkür ediyorum.
İZMİR 2007
Stj. Diş Hekimi Asuman KABADAĞ
İÇİNDEKİLER
1.GİRİŞ VE AMAÇ
1
2.GENEL BİLGİLER
3
2.1 ESTETİK NEDİR?
3
2.2. ESTETİK KAVRAMLAR
4
2.3. ESTETİK DİŞ HEKİMLİĞİ NEDİR?
7
2.4. NEDEN ESTETİKDİŞ HEKİMLİĞİ
7
2.5.ESTETİK VE KOZMETİK DİŞ HEKİMLİĞİ
8
ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?
2.6. BAŞ VE YÜZÜN ESTETİK OLARAK İNCELENMESİ
2.6.1. YÜZKOMPONENTLERİ
2.6.1.1. BAŞ FORMLARI
9
9
10
2.6.1.1.1. Dolikosefal Baş Formu
11
2.6.1.1.2. Brakisefal Baş Formu
11
2.6.1.2. YÜZ FORMLARI
12
2.6.1.2.1. Leftofroskobik Yüz Formları
12
2.6.1.2.2. Öroskobik Yüz Formları
12
2.6.2. DİŞSEL KOMPONENTLER
16
2.6.2.1. Büyüklük
17
2.6.2.2. Biçim ve Şekil
19
2.6.2.3. Dişlerin Oranları
22
2.6.2.4. Dişin Dokusu
25
2.6.2.5. Düzen ve Yerleşim
26
2.6.3. DİŞ HEKİMLİĞİNDE RENK KAVRAMI
26
2.6.4. YUMUŞAK DOKU İLİŞKİLERİ
39
VE GİNGİVAL KOMPONENTLER
2.6.4.1 Embraşürler
39
2.6.4.2. Simetri
40
2.6.4.3. Gülüş Çizgisi
42
2.6.4.4. Dişeti Çizgisi
44
2.6.4.5. Gülüş Genişliği
46
2.6.4.6. Üst Keser Hattı İle Alt Dudak İlişkisi
47
2.6.4.7. Ağız Köşelerinde Karanlık Bölgeler
47
2.6.4.8. Zenith Noktaları
47
2.6.4.9. Gingival Sağlık
47
2.6.5. FİZİKSEL KOMPONENTLER
49
3. OLGULAR
52
4. ÖZET
67
5. KAYNAKLAR
68
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Genç ve güzel görünmek, insanlar için evrensel bir arzudur. Kişiler tarafından
en çabuk algılanan bölge yüzdür ve yüz görünümü tarih boyunca sürekli ön planda
olmuştur.
Eflatun’a göre güzellik, kendini en çok gösteren ve en çok sevimli olan
durumu tanımlar. İnsanda güzeli ve iyiyi kavramaya hizmet eden bir duygu vardır.
Her güzel şey, yalnız duyularımızın etkisiyle değil, kendi ruhumuzda özel bir
benzerliği olduğu için güzeldir. Margeret Hungerford ‘un dediği gibi ‘Güzellik bakan
kişinin görüşündedir’ (1).
Dentofasial çekiciliğin bireyin psiko-sosyal mutluluğu açısından önemi
ispatlanmış bir gerçektir (2). Çekici bir gülüş estetik açıdan daima en çok dikkat
edilen nokta olduğu için diş hekimi sadece hastanın estetik görünümünü düzeltmeye
çalışmaz, hastanın kendine güvenini de artırmayı amaçlar (3). Bununla birlikte
gülümseyen bir yüzün üzerimizde bıraktığı pozitif etki tartışılamaz. İnsanların
gülümsemelerini engelleyen en önemli nedenlerden biri dişleridir. Dişlerinin
görüntüsünden rahatsız olan kişiler bunu saklama ihtiyacı duyar. Bu durumda ya
gülmezler ya da gülerken elleriyle ağızlarını kapatırlar (4). Bu bağlamda bir
restorasyonun hastanın gülüşünde, görünüşünde, kendine güveninde ve genel ruh
sağlığında yaratabileceği olumlu etkiler hafife alınmamalıdır (5).
Estetik gülümseyiş kavramı ilk defa 1930’lu yıllarda Hollywood film aktristleri
için ortaya atılan bir kavram olmakla beraber geçtiğimiz on yıl içerisinde, diş
hekimlerinin tedavi protokollerinin büyük bir kısmı giderek artan oranda estetik diş
hekimliği uygulamalarını içerir hale gelmiştir. Diş tedavisi ihtiyacı duyan bireylerin
%50’sinin aslında estetik yönden güzelleşmek arzusunda olduğu tahmin edilmektedir.
Güzel olmanın iyi ve başarılı bir birey görünümü yarattığı estetiğe önem veren bir
toplumda bireyler dişlerini, dolayısıyla dış görünümlerini daha da güzelleştirmek için
kaynak ayırmaya hazırdır (6, 7).
Hazırlanan bu çalışmada estetik kavramı yüz, dişler ve diş eti öğeleri
kapsamında değerlendirilmekte ve olgularla birlikte estetik kriterler ele alınmaktadır.
Yüz elemanları, yüz ve dişler arasındaki ve dişlerin kendi aralarındaki estetik unsurlar
değerlendirilmektedir.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1 ESTETİK NEDİR?
Estetik; güzeli ve güzel sanatların doğasını inceleyen, sanat ve güzelliğin
genel ilkelerini belirlemeyi amaçlayan bir felsefe dalı olarak tanımlanır. Sözcük
anlamı olarak Yunanca ‘aisthesis’ veya ‘aisthanesthai’ den gelmektedir. Duyum,
duyular, algı duygu ile algılamak gibi anlamlar taşır. Bu kelimelerden çıkarılabilecek,
estetiğin duygusallığın sağladığı bilgilerin bilimi olmasıdır. Anlam olarak duygu veya
duygusallık demektir. Terminolojide kelimenin isim hali olan ‘esthete’, hoş bir
duyguyu algılayan kişiyi tanımlamak için kullanılır (8). Estetik, kurallarla
sınırlandırılamayacak bir kavramdır. Göze, beyne, ruha seslenir ve bu nedenle kişilere
göre değişebilen bir kavramdır (9). Estetik, insanın dış dünyaya gösterdiği, “güzel” ve
“çirkin” sözcükleriyle dile gelen tepkileriyle ilgilidir.
Ama “güzel” ve “çirkin”
terimlerinin kapsamları belirsiz, anlamları da öznel ve görecelidir. Üstelik, etkileyici
bir doğa görünümüyle ilgili gözlemlerde ya da sanat eleştirilerinde kullanılan
nitelemeler yalnızca güzel ve çirkinle sınırlı değildir; anlamlı, dengeli, uyumlu,
ürpertici, yüce gibi bir dizi başka kavram da değerlendirmeye girer. Estetik kuramı,
bir yandan güzelin yalnızca öznel olmayan, nesnel bir içerik de taşıyan tanımını
yapmaya, bir yandan da değişik terimler arasındaki bağıntıları belirlemeye çalışır
(10).
Estetik kavramının tarihsel gelişimine baktığımızda; antik çağdan bazı
filozoflar, Heraclitus, Plato, Aristotle ve modern çağdan Leibnitz Baumgarten,
Kant’ın bu konuda önemli katkıları olmuştur (11). Estetiği bağımsız bir bilim olarak
ilk ileri süren ve adlandıran Alman düşünürü Alexander Baumgarten (1714 -1762) dir
(8). Baumgarten’in verdiği anlamda estetik, duyusal bilginin bilimidir ve konusu
duyusal yetkinliktir. Gerçekleştirmek istediği ise güzel üstünde düşünme sanatıdır.
3
Bununla beraber estetik bir felsefe kolu olarak Alman düşünürü Kant ile önem
kazanmıştır. Bununla birlikte 1937 yılında yapığı bir konuşmada Dr. Pincus
uğraştığımız organın tüm kişilik ve karakteri tamamen değiştirebilir olduğunu,
bununla birlikte etkileyici bir gülüş için doğal görünen ve beyaz dişlerin şart
olduğunu vurgulamıştır (7).
2.2 ESTETİK KAVRAMLAR
1. Kompozisyon :
Bir cismin kontrast oranı arttıkça görünürlüğü artar. Bunlar doku, renk ve çizgi
hatlarındaki kontrastlar olabilir. Kontrast yardımıyla görünür hale gelen cisimler
arasındaki ilişkiye kompozisyon denir.
Örneğin, diş kompozisyonu, yüz kompozisyonu ve dentofasial kompozisyon gibi.
Diş kompozisyonu (Resim 1)
Yüz kompozisyonu (Resim 2)
Dento fasial kompozisyon (Resim 3)
4
2.Ünite :
Kompozisyonun ilk şartı ünite olmasıdır. Ünite kompozisyonun değişik
parçalarına bir bütün etkisi verir. 2 tip ünite vardır.
a) Statik Ünite : Tekrar eden şekil, renk ve çizgilerden oluşan geometrik düzenli
şekillerdir. Örneğin, inorganik şekiller, kar kristalleri, yağmur damlası ve kristaller
gibi.
b) Dinamik Ünite : Bitki ve hayvanlarda bulunan aktif, yaşayan ve büyüyen
ünitelerdir. Diş hekimliği açısından ele alındığında insanlarda bulunan çene ve diş
sistemi buna örnek olarak verilebilir.
(Resim 5)
(Resim 6)
3. Koheziv ve Segregativ kuvvetler:
Dentofasial
kompozisyonda
ikisi
birden
görülür.
Koheziv
kuvvetler;
elementleri belirli bir forma göre bir arada tutan kuvvettir. Segregativ kuvvetler ise
koheziv kuvvetlerin tersine, ünitede çeşitli dizayna imkan verir.
4. Simetri :
Objelerin sıralanmasındaki düzenliliği ifade eder. 2 tip simetri vardır.
Horizontal simetri, benzer elementlerin soldan sağa doğru belli aralıklarla
sıralanmasıdır. Işınsal simetri ise objelerin, santral noktalarının iki tarafında,
birbirinin ayna görüntüsü şeklinde sıralanmasıdır.
5
Diş dizilerinde her iki simetrinin de görülmesi istenir ancak simetri canlılarda
çok az görülebilen bir kavramdır.
(Resim 7)
5. Oran ve Tekrar Eden Orantı
Güzelliğin matematiksel ifade tarzı olan oran, iki parça arasındaki sayısal
ilişkisidir. Tekrar eden orantıda bir yüzey estetik açıdan farklı hacim ve şekilde
parçalara bölünmek istenirse aralarında sabit bir oran olmalıdır. Görsel algımız bu
dengeyi sağlamaya alışıktır. En güçlü görsel ilişki birbirine dik olan çizgilerdir. Bu
yüzden eşitlik için paralel (=), güçlü bir ilişki için (+) kullanılır. devam eden benzer
elementin varlığını vurgular. Bu da kompozisyona dinamik bir yapı verir.
6. Balans :
Tüm parçaların hiçbiri dışarıda kalmadan, her birinin diğerine eşit şekilde
ayarlanmasıdır.
Balans
karşıt
kuvvetlerin
dengelenmesinden
oluşan
bir
stabilizasyondur.
7. Çizgiler :
Birbirine paralel iki çizgi en uyumlu yapıdır. Çünkü herhangi bir çatışma
yoktur.
6
8. Baskınlık :
Ünite için şarttır. Renk, şekil ve çizgiler baskınlık faktörü olabilir (12, 13).
2.3 ESTETİK DİŞ HEKİMLİĞİ NEDİR?
Estetik diş hekimliği; mümkün olan en inandırıcı doğal diş dizisini
kazandırırken, onu en üst standartlara yükseltmek biçiminde tanımlanabilir.
Teknolojik gelişmeler sayesinde günümüzde bir hastanın görünüm ve gülüşünü hem
sağlık hem de fonksiyon açısından konservatif yöntemlerle daha da iyileştirmek ve
güçlendirmek mümkündür. En geniş anlamıyla estetik diş hekimliğinin tüm yönlerini
kavramak ve sağlık, fonksiyon ve güzellik üçlemesini benimsemek, diş hekimine
ideal diş hekimliği hizmetini sağlamada yardımcı olacaktır. İyi bir estetik diş hekimi,
naturel dişleri çok iyi gözlemleyebilen, gözlemlediği açıyı dişlere yansıtabilecek iyi el
pratiğine sahip olan kişidir. 1936 yılında Pilkinton diş estetiğini ‘Kendi sanatımızı
göze çarpmayan, fark edilmeyen bir hale getirerek doğayı taklit etme veya kendi
işimiz ile harmanlama bilimi‘ olarak tanımlamıştır (14).
2.4 NEDEN ESTETİK DİŞ HEKİMLİĞİ?
Günümüzde
estetik
faktörlerin
önem
kazanması
ve
görünümünün
güzelleştirmek isteyen hastaların sayısındaki artış, diş hekimliği sektörünü estetik diş
hekimliği alanında daha fazla gelişmeye yöneltmiştir. Gülüşün yüz estetiği üzerindeki
etkisi toplum tarafından kabul edilmiş olup daha güzel gülüşler daha iyi yaşam
koşullarına denk tutulmaktadır. Estetik diş hekimliği de diğer estetik dallar gibi
kişinin kendisine olan güveninin artmasına yardımcı olur. Yaratacağımız doğal bir
gülüş sayesinde kişiler daha dinamik ve genç yüz ifadesine sahip olurlar (4).
Estetik girişimlerin dişlere göre ayarlanmasını daha doğru olduğunu savunan
Prof. Dr. Robert Goldstein ‘Önce dişlerine estetik müdahale yaptıran bir çok
7
hastasının diğer ameliyatlardan vazgeçtiğini çünkü çok güzel göründüklerini
belirlemiştir’ (4).
2.5 ESTETİK VE KOZMETİK DİŞ HEKİMLİĞİ ARASINDAKİ FARKLAR
NELERDİR?
Estetik ve kozmetik diş hekimliği bir çok çalışmada eş anlamlı olarak
kullanılmaktadır (15). Bununla birlikte aynı anlamlara gelmediğini savunan
çalışmalar da vardır (16).
1-) Kozmetik restorasyonlarda fiziksel doku toleransları ve doku sağlığına
dikkat edilmez. Örneğin hastaya acele güzel bir görüntü temin etmek amacıyla
maksiler kesici dişleri üzerine yapılan kronun uzun kenarları enflamasyon ve
irritasyona sebep olabilir. Uygun bir periodontal tedavi yapılıp doku reaksiyonlarının
kaldırılmasıyla yapılan kron estetik bir krondur.
2-) Kozmetik diş hekimliğinde tedavi kısa dönemli planlanır. Örneğin maksiler
anterior bölgede altı üyeli bir geçici köprü kısa süre için güzel görüntü ve fonksiyon
sağlayabilir. Bunun yapmak için seçilen teknik ve materyal kısa ömürlü ve ucuzdur.
Daimi köprü ise uygun görüntü ve fonksiyon sağlar. Seçilen materyallerin kalitesi
önemli olup biyouyumludur.
3-) Kozmetik yaklaşımlar için ideal fonksiyon önemli değildir. Örneğin
Nambiyalı bir kadının maksiler kesici dişlerinin insizal kenarının büyük bir
bölümünün kozmetik amaçla alınması çiğneme fonksiyonunu olumsuz etkiler. Fakat
estetik restorasyonlarda fonksiyonun doğru sağlanması önemlidir.
4-) Kozmetik çalışmalarda doğal yapının korunmasına veya taklit edilmesine
önem verilmez. Örneğin maksiler kesici dişin dolgusundaki renklenmeler ve uzunluk
farkları anormal bir görüntü yaratır. Bu durumda diş, beyazlatma veya veneer
laminate restorasyon uygulamasıyla doğal estetik görüntüye kavuşur.
8
5-) Kozmetik restorasyonlarda çeşitli dental süslemeler uygulanabilir. Örneğin
doğal diş minesi üzerine ya da altın kronlar üzerine uygulanan elmas inleyler
hareketli parsiyel üzerine uygulanan kristal ya da parsiyel bir protezde maksiler kesici
üzerine yapılan para işaretleri ya da altından oluşan incisal kenarlar gibi. Bunların
çeşitli kültürlerde sadece güzelliği artırmakla kalmayıp aynı zamanda sosyal statü ve
gücü vurguladığı tespit edilmiştir (16).
Kısaca kozmetik restorasyonlar dişlerin rengini ve şeklini değiştirerek, kişiye
kısa sürede güzel bir görüntü kazandırmak amacıyla uygulanır. Basit teknik ve ucuz
materyallerle kısa dönem için planlanır. Fonksiyon ve doku sağlığına pek dikkat
edilmez. İdeal estetik diş tedavileri için endodontik, periodontolojik, ortodontik,
cerrahi ve prostodontik tedavilerden ortak olarak faydalanılır. Amaç maksimum doğal
görüntü, sağlık ve fonksiyonu uzun süreli sağlamaktır (16).
2.6 KAPSAMLI BİR ESTETİK İNCELEME NASIL YAPILIR?
2.6.1 YÜZ KOMPONENTLERİ
Dentofasial çekiciliğin bireyin psiko-sosyal mutluluğu açısından önemi
ispatlanmıştır. Yapılan bazı araştırmalara göre dış görünüşümüz toplumsal yerimiz
konusunda en önemli etkenlerden biridir. Özellikle de yüzümüz farklı mesajlar
vermektedir. Bunlara örnek olarak,
Gözler: Yaşam ışıltımızı yansıtır. Parlak ve canlı gözler mutluluğun ifadesi,
donuk ve cansız gözler duygusal ve psikolojik açıdan mutsuzluğun ve depresyonun
göstergesidir.
Göze çarpan elmacık kemikleri: Özellikle gülümseyişte kişinin mutluluğunu
gösterir.
Sağlıklı ve parlak dişler: Genel vücut sağlığını
9
Düzgün konturlara sahip bir ağız: Gençliği ve canlılığı
Yapılı ve iri bir çene: Güçlü kişilikleri temsil eder. Aksine zayıf ve küçük bir
çene utangaç, çekingen kişiliği gösterir.
Doğumumuzdan itibaren vücudumuz ve yüzümüz hem sosyal hem psikolojik
gelişimimizi etkileyecektir. Bunun yanında estetiği etkileyen faktörler de vardır. İdeal
estetik kavramı coğrafik konum, etnik ve sosyal yapıya göre değişebilmektedir (10).
Örneğin yüz binlerce yıl önce Maya’lar arasında ön dişlerin ön yüzeylerine turkuaz,
yeşim ve hematit gibi yan değerli taşların yerleştirilmesi, daha çok kadın sanatkarlar
tarafından yapılan çok gelişmiş bir uygulamaydı. Amerika Birleşik Devletleri ‘nde
20. yüzyılın başlarında altınlarla dolu bir ağız hem estetik hem de zenginlik ve prestij
gösterisi olarak kabul edilirdi. Aynı şey bizim Anadolu insanımız için de söz
konusudur. Bu durumun azalmış olmakla birlikte, hala devam ettiğini söylemek
mümkündür (17). Günümüz Türkiye’sinde estetik olarak kabul edilmeyen altın
kronlar hala Türkmenistan gibi bazı ülkelerde itibar ve zenginlik göstergesi olarak
kabul edilmektedir (18).
Diş hekimleri de estetiği geliştirmek amaçlı çalışmalar yapan önemli bir grubu
oluşturmaktadır. Hastaların bir çoğunun başvurma nedeni beğenilmeyen fasial estetik
ve göze hoş görünmeyen bir gülümsemedir. Bu tip şikayetlerle başvuran hastalarda
incelenmesi gereken bazı kriterler vardır. Genel olarak hasta incelememizde yüz, dişdudak ilişkisi ve diş-diş eti ilişkisine bakılır. Yüzün incelenmesinde simetri ve orta
hat önemlidir Diş-dudak ilişkisinde de dişlerin görünürlülüğü, gülme hattı ve diş-diş
eti ilişkisinde ise renk, gingival marjinler, kontaklar, gingival yükseklik, gingivanın
kapladığı alan önemlidir.
Klinik olarak estetik öncelikle baş ve yüz tiplerinin tanımlanmasıyla başlar.
Bizim için estetik açıdan öncelikli olan kranial tabandır. Boyutsal ve topografik
10
karakteristikleri açısından yüzün rehber düzlemini oluşturur. O nedenle yüz tipleri baş
formlarıyla uyumlu olarak karşımıza çıkar. İki tip baş formu vardır.
2.6.1.1.1. Dolikosefal baş formu:
(Resim 8)
Yüz dar, uzun ve çıkıntılıdır. Kafatası horizontal olarak uzun, sagital boyut
transversal boyuttan uzundur. Kafa tabanı düz ve uzundur. Ön ve arka kafa kaidesi
arasındaki açı artmış, maksilla kafa tabanına göre öndedir. Mandibula büyüme yönü
aşağı ve geriye doğrudur.
2.6.1.1.2. Brakisefal baş formu:
(Resim 9)
Yüz geniş, kare şeklindedir. Kafatası geniş daha yuvarlak ve küresel, kafa
tabanına diktir. Açısal olarak ön ve arka kafa kaidesi arasındaki açı daralmıştır.
Maksilla kafa tabanına göre geride mandibula öne ve yukarı konumlanmıştır.
11
2.6.1.2. Yüz formları
2.6.1.2.1. Leftofroskobik Yüz Formu:
(Resim 10)
Burun dikey olarak uzun ve çıkıntılı, alın da çıkıntılı bir görünüme sahiptir.
Frontal sinüsler geniştir, gözler daha derinde yerleşmiş yüz açık ve düzdür. Dudaklar
alçak pozisyonda fasial profil retrognatik maksiller ark dar, uzun ve ilerdedir. Damak
derindir
2.6.1.2.2. Öroskobik Yüz Tipi:
(Resim 11)
Burun geniş az çıkıntılıdır. Alın yuvarlak hatlı ve şiş görünümlüdür. Frontal
sinüsler ince, gözler yüzeydedir. Yüz geniş olmakla birlikte alt dudaklar daha
çıkıntılıdır. Fasial profil dik ve konkavdır. Maksiller ark kısa, damak ise sığdır (19).
12
Yunan hekim Gallien (131-201)’de yaptığı bir çalışmada yüz tipleri ve karakterler
arasındaki uyum araştırılmıştır. Buna göre insan yüz şekilleri dört farklı modelde
gruplandırılmıştır (20).
a-)Empatik insan: Hacimli bir vücuda sahip olup, yavaş hareket eden sakin ve
durgun bir karaktere sahiptir.
b-)İyimser insan modeli: Sağlıklı bir yapıda olup gelişmiş torakslara ve
spontan jestlere sahip neşeli karakterlerdir.
c-) Sinirli insan modeli: Uzun bir yüz formu ve geniş bir üst esktremiteye
sahiptirler. Geniş beyinsel alan dikkati çeker.
d-) Sinirli, huysuz insan modeli: Dikdörtgen bir baş formuyla beraber düz
kaşları olan coşkulu ve ateşli karakterin egemen olduğu tiptir. Sert ve çıkıntılı kas
hatları özelliklerindendir (20).
Yüzün genel olarak incelenmesinde parietal düzlemler ve frankfurt horizontal
düzlemleri önemlidir. Bu düzlemlerde ilk dikkati çeken fasial simetridir. Yüzü de
bölümlere ayırarak inceleyecek olursak:
Birinci üçlü (Yüzün üst üçlüsü):
Alın düzlemini içerir. Aşağıda orbita üst kenarı, yukarıda saçların başladığı
çizgiye kadar devam eder.
İkinci üçlü (Yüzün orta üçlüsü):
Periorbital saha, burun (burun kanatları, colimella bölgesi), yanaklar (molar
bölgesi, infraorbital saha ve paranazal saha) bölgesini içerir. Orbitanın üst kenarı ile
okluzal plan arasında kalan sabit bölgedir.
13
Üçüncü üçlü (Yüzün alt üçlüsü)
Dudaklar (dudaklar kapalı olduğunda tüm dişleri tamamen örtebilmelidir.
Gülme anında da diş etinden itibaren 2mm. dişlerin ön yüzeylerinden 3-5 mm
görülebilmelidir.
Dişler, hem dinlenme anında hem de gülümseyişte görülebilmelidir.
Çene (simetrisi, büyüklüğü ve şekli önemlidir)
Submental saha ve çene açısı (normal, dar, geniş) incelenmelidir (21).
Yüze profilden bakıldığında:
Yüz uzunluğu: Trichion ve gnathion noktaları arasında ölçülür.
(Resim 12–a)
(Resim 12-b)
(Resim 12-c)
Yüzün üst üçlüsü:
Glabella ve subnazal nokta arasıdır ve yüzün %30’luk kısmını oluşturur. Orta
üçlü ve alt üçlüsü %35’lik kısımlarını oluştururlar.
Yüzün orta üçlüsü:
Burun: Nasion noktası genellikle üst göz kapağı hizasında bulunur. Burada
önemli olarak iki açı bulunmaktadır. Bunlardan ilki nazofasial açıdır. Nazofasial açı,
nasion-gnathion arası düzlemin burun kenarı ile yaptığı açıdır. Normali 30-35
14
derecedir. İkincisi nazolabial açıdır ve normalde 90-110 derece arasındadır ancak üst
dudağın protrüzyonuna ya da retrüzyonuna bağlı olarak değişebilir.
Gözler
Yanaklar
Yüzün alt üçlüsü:
Dudaklar (üst dudakla alt dudak arası mesafe 2 mm olmalıdır).
Labiomental kıvrım
Çene (Boyun bölgesi, zigomalar bölgesi ve burunla ilişkileri önemli).
Submental saha
Cunnigham insanların fiziksel güzelliklerinin matematiksel bir çerçevede
araştırılmıştır. Yarısından fazlası güzellik yarışmalarında finalist olan 50 bayanla
çalışılmış ve sonuçlar şöyle açıklanmıştır.
1-Gözlerin genişliğinin tüm yüze oranı 3/10
2-Çene uzunluğu tüm yüzün 1/5’i
3-Göz ile kas arası mesafe yüzün vertikal uzunluğunun 1/10’u
4-Burunun kapladığı alan tüm yüz alanının %5’inden küçük
5-İki commisura arası ağız genişliği tüm yüz genişliğinin yarısı olmalıdır (22).
(Resim 13 a-b)
15
(Resim 13 c-d)
(Resim 13 e-f)
2.6.2 DİŞSEL KOMPONENTLER
Bir insanın genel yüz hatları dahilinde onu güzel gösteren en önemli etkenin
gözlerden sonra belki de dişler olduğu söylenebilir (9). Yüzün yapılarının genel
oranları olduğu gibi dişler de yüze göre bazı oranlar çerçevesinde incelenir. Dişlerin
yüze uyması da insanı cazip kılan, onu güzel gösteren en önemli etkenlerden biridir
(9). Restore edeceğimiz dişlerde dikkat etmemiz gereken pek çok faktör vardır.
Diş komponentlerini sıralayacak olursak
Restore edilecek dişte:
Büyüklük, biçim, şekil, renk, doku, oranları, yiv ve olukları önem taşır
Çevre dişlerde
Çevre dişlerle oranı, denge, sıra ve düzen, kontaklar, embraşürleri önemlidir.
Genel olarak:
Gingival konturlara, form ve dudak yapısına, gülme hattı, orta hatla ilişkisi
dikkate alınmalıdır. Biyolojik ve fonksiyonel açıdan tedavinin şekli ve kullanılacak
materyaller hekim tarafından seçilmelidir. Öncelikle doğal dişlerin büyüklüğü, yapısı,
dokusu, rengi ve oranları incelenmelidir.
16
2.6.2.1 Büyüklük
Büyüklük sadece diş estetiğinde değil tüm vücut estetiğinde önemlidir. Dişlerde
tek başına büyüklükten çok, genel olarak yan dişlerle uyumlu büyüklüğü ve yüze göre
büyüklüğü önemlidir (23). Yapılan bazı araştırmalar (9) yüzdeki bazı ölçümlerle, üst
ön dişler arasında birtakım ilişkilerin varlığını ortaya çıkarmıştır. Örneğin; burun
genişliği ile üst ön altı dişin genişlikleri toplamı uyumlu olmalıdır. Bilindiği gibi
burun kanatlarından inen dikler kaninlerin tam ortasından geçer. İşte sağ ve sol
kaninlerin tam orta noktaları arası mesafe, burun genişliğine eşittir. Buna göre ön
grup dişler (santral, lateral, kanin)
a)Dar (30mm)
b)Orta (35mm)
c)Geniş (40mm) olarak üç gruba ayrılır. Fakat dişlerin gerçek genişliği biraz
daha fazla olur. Çünkü kaninlerin tam orta noktasından ölçüm yapılmıştır. İnsanlarda
yapılan antropolojik ölçümler sonucunda da bazı değerler elde edilmiştir (9).
*Filtrum genişliği, üst birinci kesicilerin genişlikleri toplamına eşittir.
*Üst birinci kesici dişin genişliği burun genişliğinin 1/4 ‘üne eşittir.
*Üst birinci kesici dişin genişliği filtrum genişliğinin ½’sine eşittir.
*Üst birinci kesicinin genişliği, zigomalar arası genişliğin 1/16’sına eşittir.
*Üst kaninlerin genişliği yüz genişliğinin 1/19’una eşittir.
*Üst birinci kesicinin boyu, yüz yüksekliğinin 1/20’sine eşittir.
*Üst ön dişlerin mesio-distal boyutlarının toplamı zigomalar arası mesafenin 1/3’üne
eşittir (9).
Sadece tek bir diş restore edilecekse öncelikle simetrik diş, eğer o da eksikse
yandaki dişin büyüklüğü kriter olarak alınmalıdır. İnsizal kenarların takibi de yol
gösterici olabilir (23).
17
Eğer diş aktif sürme evresindeyse ve bir restorasyon planlanıyorsa boyutlar
önceden tahmin edilebilmelidir. Genç hastalarda üst dudak çizgisi ve dişin insizal
kenar estetik olarak önemlidir. Maksiller santral kesici dişin insizal kenarının konumu
belirlendikten sonra, diş orantılarının ve diş eti seviyelerinin insizal kenarın
rehberliğinde kolaylıkla elde edilebilir. Maksiller santral kesici diş için ortalama kron
uzunluğu değerleri 10.4 ile 11.2 mm arasında değişmektedir (24). Bunun yanı sıra
santral kesici dişin lateral kesici dişten 2-3 mm, kanin dişten 1-1.5 mm daha geniş
olduğu, kanin dişin de lateral kesici dişten 1-1.5 mm daha geniş olduğu görülmektedir
(25). İnsizal kenarın uzatılması genellikle insizal aşınma, kısa kron boyu veya estetik
olmayan diş/kron orantısının giderilmesi durumlarında endikedir. Aşırı uzun kron
boylarında, estetik olmayan diş/kron orantılarında ya da periodontal sorunlar
nedeniyle ortaya çıkan uzamış diş görüntülerinin giderilmesi için, insizal kenarın
kısaltılması da söz konusu olabilir.
Üst ön dişlerin üst dudak çizgisinden 2-3 mm uzun olması estetik olarak ideal
olarak kabul edilir (26). Genç insanlarda ağız hafif açık iken maksiller dişlerin insizal
kısmının yaklaşık 3.5 mm’lik bölümü görünür, mandibuler dişler ise belirgin olarak
gözlenebilir (27). Üst ön dişlerin dudak ilişkileri kişinin genç ve yaşlı görünümünü
etkileyen faktörler arasındadır. Yaş ilerledikçe kasların gerginliği azalmaktadır. Bu
maksiller kesicilerin görünürlüğü azalırken mandibuler kesiciler gittikçe daha görünür
hale gelir. Üst santral dişlerin gülümseyişte ortaya çıkmaması kişiye yaşlı bir
görünüm verir (27). Gülme esnasında dişlerin görünürlülüğü hesaplandığında
erkeklerde 1.91 mm kadınlarda 3.40 mm olduğu gözlemlenmiştir (20).
Dişlerin uzunluğu kadar genişliği de önemlidir. Uzunluk ve genişliğin orantılı
olması gerekli bir faktördür. Özellikle diastema kapatmada bu oranların iyi
ayarlanamaması hastaya kötü bir görünüm sağlayacaktır. Sears’a göre (9) üst ön altı
18
dişin genişliği zigomalar arası mesafenin 1/3.3 ‘ü kadar olmalıdır. Lee’ye göre (9)
burun kanatlarından indirilen çizgi kaninlerin tepe noktalarından geçmekte olup, bu
çizgiler arasında üst kesiciler ve kanin dişler konumlanmalıdır. Justi’ye göre (9) ise
tüberler arası ve trigonum retromolare arası mesafenin toplamı 5’e bölünürse üst ön
altı diş için gerekli mesafe elde edilmiş olur. Alt 6 ön dişin m-d boyutları toplamı
toplamı, üst 6 ön dişin m-d boyutları toplamının 4/5’i kadardır (9).
(Resim 14)
Önemli bir nokta da kesici ve kanin dişlerin servikal genişlikleri genellikle
birbirine eşittir. Kaninle olduğu kadar santral dişler arası büyüklük farkı da göze hoş
görünmeyen tablolar ortaya çıkarır. Bu durum özellikle yüksek gülme hattına sahip
kişilerde göze batar.
2.6.2.2. Biçim ve şekil
Estetik restorasyonlarda en ideal olanı dişlerin doğal şeklidir. Eğer simetrik diş
yoksa çevre dişlere göre diş şekillendirilir. Yüz şekli de diş şeklinin karakteristiği
yansıtır. Beğenilmeyen bir diş şeklini düzeltmek için genellikle yüz şekline bakılarak
karar verilebilir. Hastanın fotoğrafları ve modeller bize bu konuda yardımcı olacaktır
(28). Dişleri şekillerini üçgensel, kare, oval olarak üç gruba ayırabiliriz.
Kare Dişler: Karakteristik olarak vertikal yüz uzunluğu gelişmiş ve dişleri yüz
yapısına uygun gelişmiştir. Servikal bölgede neredeyse kurvatür içermezler. Bu
formlarından dolayı kontak alanı genişliğinin en büyük olduğu dişlerdir. Kesici
19
dişlerin kontakları labiolingual yönde kesici kenarla aynı hizadadır. İnsizal yönde
hemen hemen insizal köşeye uzanır. Bu dişler komşusu ile noktasal kontaktan ziyade
yüzey kontağı halindedir. Kanin kontakları da nispeten kesici kenara yakındır ve
labiolingual yönde kesicilerle aynı hizadadır (29).
(Resim 15)
Üçgensel Dişler: Geniş kronlarına karşın servikal bölgelerinde (kole) belirgin
bir daralma gösterirler. Bu da dişlere konik bir form verir. Keser dişlerde kontakt
(özellikle üst keserlerde) insizoapikal yönde kesici kenarda başlar. Linguale doğru bir
daralma gösterdiklerinden labiolingual olarak hafifçe labialde yer alırlar. Bu gruptaki
kanin dişler son derece köşeli hatlara sahiptir. Mezyal kontakları kesici kenara yakın,
distal kontakları distal yüzün hemen hemen ortasındadır (29).
(Resim 16)
Oval dişler: Santral çizgi düzgün ve incedir. Marjinal kenarla yuvarlak hafif
açı yapar. Bu diş tipi üçgensel ve kare diş tipi arasında geçiş tipidir. Yüzeyleri
genellikle dışbükeydir. Kesicilerin mezyal kontakları insizoapikal yönde kesici
20
kenardan itibaren kron yüksekliğinin ¼ ‘ünde başlar. Labio-lingual yönde mezyal
kenarın hafifçe lingualindedir (29).
(Resim 17)
Kesicilerin distal kontakları da aynı labiolingual pozisyondadır ancak insizogingival yönde kenardan itibaren kron yüksekliğinin yarısı ya da 1/3 ‘ünde başlar.
Oval kaninlerin kontak ilişkisi kare kaninlerdeki ile aynı özelliklere sahiptir. Yani
kontakları kesici kenara yakındır (29).
Diş şekillerini kolayca sınıflandırmak ve bunları yüz şekilleri ile ilgili olarak
gruplara ayırabilmek kolay değildir. Ancak yüz ve diş şekilleri arasında bir uyum
varlığı araştırmalar tarafından sunulmaktadır. Yazarlar yüzün yumuşak kısımları ile
dişlerin şekli arasında da ilişki kurmaya çalışmışlardır. Örneğin Gerber (9) burun
şekli ile üst birinci kesici dişler arasında uyum sağlanmasını önermiştir. Buna göre
geniş burunlu insanlarda geniş ve kare diş, yukarıdan aşağıya doğru genişleyen
burunları olan hastalarda da kolesi dar, kesici kenarı geniş dişler daha estetik
olmaktadır. Alın ve yanaklar bombeli ise dişin vestibül yüzeyi de bombeli, alın düz
ve yanaklar çökük ise düz olmalıdır (9).
Üst ön dişlerin şekillerinin cinsiyet ile de yakın ilişkisi söz konusudur.
Genellikle kadınlarda, kadın vücudunun özelliklerine uygun yuvarlak konturlu dişler
bulunurken, erkeklerde daha köşeli ve keskin hatlı dişler bulunmaktadır (9).
21
Yüze ait bazı eğimler ve ölçümler de ön dişlerin şekli ile yüz şekli arasında bir
ilişki bulunması gerektiğini doğrular. Bu eğimler ve ölçümler ön dişlerin temel şeklini
belirler. Genellikle yüzün her iki tarafındaki eğimle simetriktir. Protetik diş
hekimliğinde dişlerle dudaklar birlikte düşünülmelidir. Dişler daima dudakların
hemen gerisinde yer almış olmalıdır. Çok ilerde olursa hemen dikkati çekecek buna
karşın çok geride olursa yeterli ilgiyi çekemeyecektir. Ağzın bu bölgesine baktığımız
zaman diş ve dudakları bir bütün olarak görmemiz ve bu bütünlüğü de yüzün genel
hatları dahilinde onunla uyum içerisinde düşünmemiz gerekir (9).
(Resim 18 –a)
(Resim 18-b)
( Resim 18 a ve b’de Dişlerde kron boyu uzatılması yapıldıktan sonra dudak ve
dişetiyle uyumu şekilde görülmektedir.)
2.6.2.3 Dişlerin oranları
Dişlerin oranları denildiği zaman iki durum anlaşılır. Birincisi her bir dişin
kendi uzunluğu ile genişliğinin oranı, ikincisi ise dişlerin birbirleriyle olan oranlarıdır.
Güzel bir görünüm elde edebilmek için bu iki oranın da uyumlu olması gerekir (3031).
Örneğin iki diş aynı genişlikte fakat farklı uzunlukta olduğunda uzun olan diş
daha dar görünecektir. Diş oranları hakkında bazı teoriler ortaya atılmıştır. Dişin
genişliğinin yüksekliğine oranı; ön dişler için 0.7/1 dir. Bu oran altın orana çok yakın
bir orandır (32).
22
(Resim 19)
Diş oranları hakkında kabul edilen genel konsepte göre santral kesicinin
yüksekliğinin genişliğine olan oranı 10/8 olmalıdır. Bu 10/6 ‘ya kadar estetik olarak
kabul edilebilir. Genişlik uzunluğun %80 ‘ini geçmemelidir (23). Yine farklı bir
çalışmada (33) keser ve kaninlerin uzunluk/genişlik oranının %77-86 arası olduğu
gösterilmiştir.
Bir diğer oran da dişlerin genişlikleri ve birbirleriyle arasında olan orandır. Bu
oran literatürde altın oran olarak kabul edilir. Altın oranlar diş hekimliğinde ideal yüz
ve gülüş estetiği elde etmek için kullanılır. Altın oranlar tarih boyunca sanatta,
mimaride ve matematikte ideal oranları yani estetiği elde etmede kullanılmıştır (23).
(Resim 20)
Yalnız her zaman bu mümkün olmayabilir.
23
(Şekil 1)
Altın oran öncelikle yüz komponentleri arasında geçerlidir. Kısaca açıklamak
gerekirse;
Burun yüksekliği (A) nin üst çene (B) yüksekliğine orani 1.000: 0.618. Burun ve üst
çene yüksekliğinin toplami (A + B) alt çene yüksekliğine oranı (C) 1.618: 1.000 dir.
Alt çene yüksekliğinin (C) üst çeneye oranı(B) 1.000: 0.618 dir.
Orofasiyal yüksekliğin (B + C) burun yüksekliğine oranı ise (A) 1.618: 1.000’dir.
Her bir yüksekliğin birbirine oranı yine 1.618’dir. Şimdi de dişlerin altın oranlarından
bahsedelim. Dişlere önden bakıldığında ön kesici dişin genişliğinin yan kesici dişe
oranı 1.618 dir. Yan kesici dişin genişliğinin köpek dişine oranı yine 1.618’dir.
Bunun yanı sıra santral diş 1.618, lateral diş 1.0, kanin diş ise 0.618 oranında
görünürlülüğe sahiptir. Bu oranı elde edemediğimiz durumlarda görsel olarak ideal
bir oran varmış gibi göstermek için ışık, yüzey ve renk oyunlarından faydalanabiliriz
(32).
24
Gülümsediğimizde “negatif boşluk” dediğimiz ağız köşesiyle köpek dişinin
ortasındaki köşeye kadar olan mesafe, ön 2 kesici ve kanin dişinin ön yüzeyindeki
köşeye kadar olan mesafeye oranı 1/1.618 dir. Negatif boşluk çok önemlidir. Bu
karanlık alan gülüşün dişlerle ve yüzle olan uyumunda denge oluşturur. Gülüşe
derinlik ve gizem katar (32).
Ayrıca dişlerin tek tek büyüklüklerinden başka, bir dişin çeşitli bölgelerinin
ölçümleri ile yüz ölçümleri arasında da bir ilişki vardır.
a) Alının genişliği ile üst birinci kesici dişin kole bölgesinde 1/3 gingival genişliği ile
ilişkilidir.
b) Zigomalar arası genişlik ile aynı dişin orta kesiminde en geniş yeri ilişkilidir
c) Naso-labial sulkusları arası genişlik ile aynı dişin kesici kenar arası genişliği
ilişkilidir (9).
2.6.2.4. Dişin dokusu:
Çocuk ve gençlerde sürmesini henüz tamamlayamamış olan dişler yüzey yapısı
olarak da olgunluğa erişememişlerdir. Küçük çocukların doğal dişlerinde tipik şekilde
girinti çıkıntılar gözlenirken, orta yaşlarda diş yüzey yapısının daha düzgün olduğunu
görebilmekteyiz. Fiziksel ve diğer nedenlerle diş dokusu sürekli abrazyona maruz
kalmaktadır ve sonuçta dişin dokusu devamlı değişmektedir. Bu bilgilerin ışığında
yapılan restorasyonlar da diş dokusunu aynen taklit etmelidir. Düzgün yüzeyler ışığı
daha iyi yansıttıkları için daha beyaz ve parlak görünecektir (34). Yapılan
restorasyonlarda bu fark kolayca farkedilebilir. Bir önemli detay da anatomik
detayların ve özellikle de horizontal çizgilerin verilebilmesidir. Böylece natürel
dişlere en yakın yüzey yapısı elde edilir (23).
25
2.6.2.5. Düzen ve yerleşim:
Güzel bir gülüş için gerekli kriterlerden biridir. Özellikle de iki simetrik dişin
farklı yerleşimi estetiği kötü yönde etkilemektedir (30). Bunun yanı sıra dişlerin
pozisyonlarının, gülüş estetiğinde mutlak gerekli olmayan bir koşul olduğu ve düzgün
pozisyon ve dizilimde dişlere sahip olmayan kişilerin de güzel bir gülüşe sahip
oldukları ortaya konmuştur (35).
(Resim 21)
(Resim 22)
Tedavi alanında farklı teknikler kullanılabilir. Fakat ortodontik tedavi ilk
seçim olmalıdır. Pozisyon kusurları, okluzyon ve diş eti konturü açısından en ideal
tedavidir. Ortodontik tedavi uygulanamıyorsa ya da uygulanması tercih edilemiyorsa
kompozit restorasyon, laminate ve full kronlar uygulanabilir (30). Yapılan
restorasyonlarda fiziksel konturlar verilmeli, insizal kenarlar doğru ve diş formuna
uygun olmalıdır. Bunun yanı sıra dişlerin ark üzerindeki yerleşimleri de önemlidir.
Fazla lingual veya vestibülde olan dişler çeşitli restorasyonlarla düzeltilebilir (23).
2.6.3 Diş Hekimliğinde Renk Kavramı
İnsanlarda en önemli iletişim araçlarından birisi olan ve kişisel çekiciliği
belirleyen gülümsemenin başlıca bileşenleri sağlıklı ve estetik görünümü olan dişler,
dudaklar ve diş etleridir (36). Bu bağlamda, çağdaş diş hekimliği, hastanın doğal
dişsel görünümünü ve fonksiyonunu korumayı ya da geri kazandırmayı amaçlayan,
estetiğin özel olarak önem taşıdığı bir bilim dalıdır. Sosyo-kültürel yapıya ve kişisel
26
seçimlere göre değişmekle birlikte diş hekimliği estetiğinde asıl amaç doğal dişler, diş
etleri, dudaklar ve bir bütün olarak yüz ile uyumlu bir diş dizisi hazırlamaktır (36,
37).
Günümüz teknolojisinin ve malzemelerinin gelişmesi ile şekil ve boyut
bakımından diş ve komşuluğundaki yapıların hemen hemen aynılarının elde edilmesi
mümkün olabilmektedir. Bununla birlikte, renk eşleştirmesi bugün de diş hekimleri
açısından önemli bir sorun olmaya devam etmektedir (38, 39).
(Resim 23)
Renk: Gözlemcinin subjektif bir deneyimi olan renk, bir cisim ile ışık
enerjisinin fiziksel etkileşimine verilen psiko-fiziksel bir yanıt olarak tanımlanabilir
(40, 41).
İnsan tarafından renklerin algılanması ışığa, ışığın cisimler tarafından
yansıtılışına ve öznenin göz yardımıyla beyne iletilmesi sayesinde gerçekleştirilir.
Kısaca rengin algılanmasında üç faktör karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; ışık kaynağı,
gözlenen cisim ve gözlemcidir(37, 41, 42).
Işık: Elektromanyetik spektrum 380nm’den 770 nm’ye kadar olan aralığı,
görünen spektrumdur. Renkler, bu spektrumdaki ışığın değişik dalga boylarıyla
eşleştirilmiştir (40, 43). Örneğin mavi-kısa, yeşil-orta ve kırmızı ise uzun dalga
boylarıyla tanımlanmıştır.
Her ışık kaynağı, bu spektrum içindeki ışığın farklı
27
miktarlardaki değişik dalga boylarını içerdiğinden, cismi aydınlatan ışık kaynağı
rengin algılanmasını etkilemektedir (40, 44).
Cisim: Cismin ışığı yansıtma veya soğurma miktarları cismin renk özelliklerini
belirlemede önemlidir. Bu özellikleri bir eğri şeklinde grafiksel olarak göstermek ve
böylece rengi sayısal ifade etmek mümkündür (41, 43, 45).
Gözlemci: Gözlemciye ilişkin faktörler, rengin belirlenmesindeki son
bileşendir. Bilindiği gibi, gözün ışık-renk dalgalarındaki titreşimleri retina üzerindeki
reseptörlerle algılaması ve bu uyarıları optik sinir aracılığı ile beyne göndermesi
sonucunda renk kavramı oluşmaktadır (36, 37, 40, 42). Yansıyan ışık retina üzerine
geldiğinde, ışığa duyarlı sinir hücreleri olan çubuk ve koni hücreleri tarafından
algılanır (37, 40). Çubuk hücreleri bakılan nesnenin biçimini siyah beyaz olarak
algılarken, koni hücreleri yalnızca kırmızı, mavi, yeşil ışığa duyarlı olan üç tür
renkten meydana gelir. Göz üç temel birleştirici renk olan kırmızı yeşil ve maviye
tepki verir ve beyin diğer renkleri bu üç rengin farklı kombinasyonları olarak algılar.
İnsan gözü 400-500 nm arasını mavi, 500-600 nm yeşil, 600-700 nm arasını kırmızı
olarak algılar. Doğadaki tüm renkler yalnızca bu üç dalga boyunun farklı
yoğunluklarda kullanılmasıyla elde edilir. Üçünün %100 karışımıyla beyaz, her bir
eleman %0 oranına indirgendiğinde ise ışıksızlık yani siyah renk ortaya çıkacaktır
(36, 37, 40, 42).
İnsanlar iki çeşit renk algılayabilirler. Işık yayan bir cismin rengi direkt renk,
aydınlatılmış bir cismin rengi de yansıyan renk olarak adlandırılır. Işık yayan cisim
güneş gibi doğal veya ampul gibi yapay olabilir. Yansıyan renk aydınlatılmış bir
cismin rengidir. Bu renk cismin yüzeyinden ve yüzeyin iç kısmından yansıyan ışığın
bir birleşimidir.
28
Rengin boyutları: Rengin algılanmasına etki eden diğer bileşenler rengin
fiziksel boyutlarıdır. Munsell’e göre renk hue, value ve chroma boyutları ile açıklanır
(36, 37, 40, 44).
1-)HUE( Renk, renk çeşidi): Gerçekte retina üzerinde etkili olan ve spesifik bir
dalga boyundaki ışık tarafından yaratılan spesifik renk demektir. Mavi, yeşil, kırmızı
ve sarı gibi sözcüklerle ifade edilen rengin kendisidir.
2-)CHROMA (Renk miktarı): Örneğin bazı dişler diğerine nazaran daha sarı
görünürler. Renk çeşidi (hue) aynıdır, yani sarı her iki dişte de sarıdır. Fakat birindeki
sarı ötekine nazaran daha çoktur. Yani chroma bir doygunluk anlamına gelir.
3-)VALUE (Parlaklık): Parlaklıktaki değişiklikler bir rengin (hue) siyah veya beyaz
ile sulandıracak olursa sonuç daha açık renkte ve parlak bir diş olur. Şayet dişin sarı
rengi siyah ile sulandırılacak olursa bu defa sonuç daha koyu renkli ve mat bir diştir.
Dişlerin içindeki siyah ve beyazın rölatif miktarı o dişin açık va ya koyu olmasını
sağlar (9).
Rengin ölçülmesi: Rengin yalnızca algılanmasında değil, başkalarına
anlatmaya çalışılmasında da büyük sorunlar yaşanmaktadır(43, 45, 46, 47). Bu
karmaşanın çözümü ve rengin standart, sayısal değerlerde tanımlanabilmesi için
geliştirilen çeşitli renk ölçekleri arasında Munsell ve CIE Lab en çok kullanılan
ölçeklerdir. Günümüzde bilgisayar sistemleri ile sayısal görüntülerin kliniklerden
labaratuvara direkt olarak iletilebilmesi nedeniyle, bu sistemlerde kullanılan RGB
gibi renk ölçekleri de dolaylı olarak diş hekimliği uygulamalarında yer almaktadır
(40, 48).
a-) Munsell sistemi: Rengi üç boyutlu olarak tanımlamak amacıyla kullanılan Munsell
sisteminde tonlar beş temel (kırmızı, sarı, yeşil, mavi ve mor) ve 10 ara renge ayrılır.
29
Değer beyazdan siyaha doğru 11 derecede tanımlanırken, doygunluk 15 seviyede
gösterilir (38, 45, 47).
b-) CIE Lab: Gözdeki üç farklı renk ( kırmızı, yeşil ve mavi) reseptörünü temel alan
renk algılama teorisine göre tanımlanmış bu renk ölçeği üç boyutlu bir ölçektir ve
renk düzeneğinde L, a ve b olarak gösterilen eksenler bulunur. L değeri cismin siyahbeyazlığı açıklık koyuluğu ile ilgilidir. Saf siyah 0 L değerine sahipken, saf beyazın
değeri ise 100 dür. a değeri kırmızı-yeşil eksenindeki rengi tanımlar. Pozitif a rengin
kırmızı bileşeninin, negatif a ise yeşil bileşeninin fazla olduğunu gösterir. b değeri
sarı-mavi eksenindeki rengi belirler. Pozitif b sarı bileşeninin, negatif b ise mavi
bileşeninin daha yoğun olduğunu gösterir. a ve b koordinatlarının beyaz ve gri gibi
nötral renklerde sıfıra yakın yaklaşırken, daha doygun ya da yoğun renklerde ise
artmaktadır (37, 40, 49).
c-)RGB: RGB modeli (red, green, blue) doğada mevcut olan tüm renkleri elde
edebilmek için kırmızı, yeşil ve mavi rengi karıştıran bir sistemdir. Her renk %100
oranında karıştırıldığında beyaz, %0 oranında karıştırıldığında ise siyah elde
edilmektedir. Bu sistem genelde bilgisayar ekranları veya katodik televizyon tüpleri
gibi doğrudan emilimle çalışan cihazlarda kullanılmaktadır (49, 50).
Diş rengi, diş renginin algılanması ve diş renginin saptanması
Dişler tek bir renkten oluşmaz polikromatiktir. Dişlerin renkleri klinikte
saptamak için geliştirilmiş kantitatif analiz yöntemi yoktur. Bununla birlikte sağlıklı
bir diş rengini belirleyen 4 faktör vardır.
Bunlar:
*Kron minesinin rengi
*Dentinin renk tonu
*Kalsifikasyon derecesine göre değişen mine saydamlığı
30
*Dişlerin okluzal ve insizal kenarlara doğru artan servikalde azalan mine kalınlığıdır
(51).
Diş ile ışık arasındaki etkileşim diş rengini belirlemektedir. Işık dişe
çarptıktan sonra gözlemcinin gözüne ulaşana dek diş içindeki düzensiz ışık yollarını
izler ve bu yollardaki diş dokularının soğurma katsayılarına bağlı olarak diş rengini
oluşturur (52, 53).
Hem fiziksel hem de kimyasal olarak kemiğe benzeyen dentin ise dişin en
büyük bölümünü oluşturduğundan, diş renginin oluşturan asıl bölüm olarak kabul
edilir (44, 54, 55).
Normal mine mavi-beyaz ve gri-beyaz tonlar arasında değişen renk
farklılıklarını gösterir. Saydam mine ile örtülü dişler alttaki dentinin rengini
yansıtarak kahverengi-sarımsı, kalın opak minesi olan dişler çoğu defa gri görünür.
Özellikle ön bölgede alt dişler üst dişlerden, süt dişleri daimi dişlerden daha beyazdır.
Yaşlanma hem aşınma hem de farklı iyon ve moleküllerin mineye infiltrasyonu
sonucu ve yapılan endodontik tedaviler diş renginin koyulaşmasına yol açar. Ayrıca
sekonder ve tersiyer dentin oluşumu ve pulpa taşları da dişin renginin koyulaşmasına
neden olan faktörlerdir (51).
Diş renginin dağılımı :
Renk yelpazesi ve dişin farklı bölgelerindeki renk dağılımı birçok araştırmacı
tarafından tanımlanmıştır. Genelde üst ön dişler alt ön dişlerden biraz daha sarıdır.
Üst santral keserlerin renk değerleri yan keserlerden ve kaninlerden daha fazladır (56,
57). Erkek ve kadınların diş renkleri arasında renk açısından herhangi bir fark
olmadığını gösteren çalışmaların yanısıra, kadınların diş renklerinin daha beyaz ve
daha az sarı olduğunu gösteren araştırmalar da bulunmaktadır (58, 59, 60). Bu konuda
yapılmış olan araştırmalardan biri de Ulusoy ve Kesercioğlu’nun (61) seramikteki
31
renk uyumsuzlukları ile ilgili tartışmalara yardımcı olabilmek amacıyla değişik yaş ve
cinsiyetteki bireylerin anterior bölge dişlerinde en çok görülen renk gruplarının
belirlenmesi olmuştur. Araştırmalarında 272 kadın ve 228 erkek toplam 500 hasta
değerlendirilmiştir. Tüm bireylerin renk tesbitleri vita seramik setinin renk skalasıyla
doğal ışık kaynağında gerçekleştirilmiştir. Renk alma sırasında objenin direkt olarak
gün ışığına maruz kalmasına özen gösterilmiştir. Vita renk skalası dört ana grup
altında toplanmaktadır. Bu gruplardan A serisi kızılımsı-kahverengiyi, B serisi
kızılımsı-sarıyı, C serisi gri renk tonlarını, D serisi ise kızılımsı–gri renklerini
kapsamına almaktadır.
(Resim 24)
Elde edilen bulgulara göre kadınlarda en çok görülen renkler 18-30 yaş
arasında B2 ve A3, 30-50 yaş arasında A3 ve B3, 50 ve daha yukarı yaşlarda A3’dür.
272 Kadın hasta genelinde renk skalasındaki renk sıralaması ise A(%37.87),
B(%37.50), C(%14.71), D(%9.93) şeklindedir. Araştırmaya göre erkeklerde en çok
görülen renkler ise 18-30 yaş arasında B2 ve B3, 30-50 yaş arasında A3, B2, B3 50
ve daha yukarı yaşlarda ise A4tür. 228 Erkek hasta genelinde renk dağılımı ise;
32
B(%41.67), A(%27.63), C(% 17.98), D(%12.72) şeklindedir. Sonuç olarak kadınlarda
A ve B serisinin erkeklerde ise B serisinin çoğunlukta olduğu gösterilmiştir (61).
Doğal diş rengi yaşla birlikte daha koyu ve daha sarı renge doğru değişmeye
eğilimlidir (56, 60, 62). Fizyolojik aşınma nedeniyle insizal alanda görülen madde
kaybı yaşla birlikte artarak, bölgede dentinin renginin daha baskın hale gelmesine, diş
rengindeki kırmızılığın yoğunlaşmasına ve beyazlığın azalmasına neden olmaktadır
(55, 63). Yaşlandıkça dental pulpa büzüşür ve çevredeki dentin daha sert ve daha az
geçirgen hale gelir. Aynı zamanda düzensiz organik ve inorganik yapıdaki pigmentler
ve iyonlar zaman içinde mineye geçerek mine-dentin sınırında ve dentin dokusu
içinde birikirler (63, 64, 65). Böylece dentinin renginin doygunluğu artar ve dişin
renginin değer boyutu giderek azalır. Dişi orta bölümü dişin rengini en iyi sergileyen
alan olarak tanımlanmaktadır (66, 67). Genelde şeffaf olan insizal alanın rengi ağız
boşluğunun koyuluğu ile değişirken (66, 67). servikaldeki renk de dişeti renginin
yansımasından etkilenmektedir (57, 63, 68).
Diş rengi konusunda çok kişisel ve farklı beklentilerin olması, insanların diş
renklerinden memnun olma düzeylerini etkilemektedir. Yapılan araştırmalar dişlerin
görünümünün özellikle kadınlar ve gençler için daha önemli olduğunu ve toplumun
sadece yaklaşık %30’unun diş renginden memnun olduğunu ortaya koymuştur. Çok
beyaz dişlerin güzel olduğu inancı ilerleyen yaşla beraber azalmaktadır. Yaşlı bireyler
daha koyu renkli veya daha sarı dişleri estetik olarak tercih etmektedir. Bununla
birlikte, diş renklerini değiştirme olanağı verildiğinde her bireyin kendi yaş grubunun
dişleri arasında en açık rengi beğendikleri saptanmıştır (59, 69, 70).
33
(Resim 25)
Ton, değer ve doygunluğun yanı sıra dişin genel görünümünü etkileyen diğer
optik özellikler şeffaflık, opaklık, yüzey parlaklığı ve floresanstır (71, 72). Ancak
bunların en önemlileri ışık yansımasının nitelik ve niceliğinin göstergeleri olmaları
nedeniyle şeffaflık ve opaklıktır. Dişlerin servikal bölümleri şeffalığın en az olduğu
alanlardır (57, 63, 68). Yüzey parlaklığı ise dişin canlılığı ve görünümünü etkileyen
yapısal özelliklerden birisidir. Ön dişlerin labial yüzeylerindeki mamelonlar gibi
anatomik yapılardan yansıyan ışık canlılığı artırırken, bu anatominin yaşla aşındığı
durumlarda dişlerin canlılığı dolayısıyla da doğallığı azalmıştır (70, 71).
Fizyolojik olan bu olguların haricinde dişlerde dışsal ve içsel farklı nedenlerle
renklenmeler ortaya çıkabilir. Dişlerde meydana gelen renklenmeleri sınıflandıracak
olursak (51):
1-DIŞSAL RENKLENMELER: Mine yüzeyini tutan renklenmelerdir.
Sigara, puro, pipo gibi tütün ürünleri yeşilimsi kahve ile siyah arasında bir
renklenmeye sebep olur. Özellikle lingual yüzeylerde olmak üzere dişlerin servikal
kısımları daha fazla etkiler. Tütün çiğnemek ise minede derinlere penetre olabilen bir
renklenmeye yol açar.
34
(Resim 26)
Kırmızı biber, safran gibi baharatlar vişne, karadut dişlerde mor-siyah
renklenmelere yol açar.
Gıda maddeleri ve ilaçlar yoluyla alınan ya da sanayide kullanılan bazı
metaller diş renklenmelerine yol açar.
Klorheksidin glukonatın gargaralar uzun süreli kullanımlarda bireylerin
%50’sinde kronun gingival 1/3 ‘ünde ve ara yüzlerde sarı-kahverengi renklenmelere
yol açar.
Ağız hijyenin iyi olmadığı durumlarda akkiz pelikül, bakteri plağı, materia alba
ve tartar yiyeceklerin yanı sıra bazı bakteriler de boyayabilir (51).
2-İÇSEL RENKLENMELER:
A-) Sistemik faktörlere bağlı içsel renklenmeler:
Tetrasiklin renklenmesi: Süt dişleri gebeliğin 4. ayında kalsifiye olmaya
başlar. Daimi diş kronları ise doğumdan kısa bir süre sonra kalsifiye olmaya başlar ve
kalsifikasyon 8 yaşına kadar tamamlanmış olur. Tetrasiklin molekülleri de kan
dolaşımı yoluyla bu dönemlerde pulpa ve dentin dokusuna ulaşır ve dentin apatit
kristalleri üzerinde absorbe olur. Tetrasiklin oksitetrasiklin, dimetilklortetrasiklin
dişleri sarı-kahverengi-gri tonlarda dişleri boyarken klortetrasiklin dişleri de gri
35
tonlarda renklenmeye neden olur. Dişlerde oluşan tetrasiklin renklenmesinin şiddeti
şu faktörlere göre değişir. Bunlar doz , süre, verilme zamanı, ilacın verilme tipidir.
Feinma ve arkadaşları tetrasikline bağlı diş renklenmelerini sınıflandırmıştır. Buna
göre:
1)Derece: Minimal düzeyde renklenme bulunur. Kronun tüm yüzeylerde
üniform bir dağılım gösterir. Açık sarı kahverengi ve grimsi renklenme gözlenir.
2)Derece: Miktar ve lokalizasyon olarak çok değişkendir. Bant yapısı
göstermeyen derin sarı, kahverengi ve grimsi tonlardadır.
3)Derece: Koyu gri ve mavi bantlaşma şeklinde gözlenen renklenmelerdir.
Bantlaşmanın sebebi aralıklı olarak ilaç alımıdır. Özellikle ağartma tedavilerde
prognozu kötüdür. Daha çok restoratif ve protetik tedaviler endikedir.
4)Derece: Çok koyu renklenmelerdir. Vital beyazlatma yanıt vermezler aynı
şeklide restoratif ve protetik tedaviler endikedir.
Florozis: İçme sularında 1 ppm’den fazla flor bulunan bölgelerde görülen
kusurlu mine yapısıdır. Renklenme opak noktalarından olgunun şiddetine göre
sarıkahverengi şeritlere kadar değişir.
(Resim 27)
Dişin erüpsiyonundan birkaç sene sonra dış kaynaklı kahverengi boyanma
oluşur. Floroziste renklenme tipik olarak simetriktir. Mine yüzeyinde kahverengi
pigmentasyonunda ağartma tedavilerinde iyi yanıt verir. Ancak mine yüzeyinde opak
36
beyaz–gri renklenmelerin cevabı iyi değildir. Yine restoratif ve protetik tedaviler
uygulanabilir.
Amelogenezis imperfecta: Herediter ve mineyi etkileyen bir hastalıktır.
Hipokalsifikasyon alanları bulunmakta dolayısıyla hem renklenme hem de dişin
yapısında bozukluk söz konusudur. Restoratif ve protetik tedaviler gündemdedir.
Dentinogenezis imperfecta: Dentin ve pulpanın gelişim bozukluğudur.
Sürdükten sonra dişler normal görünümlü olup,
sonra saydamlaşır ve sarı-
kahverengi renklenme oluşur.
Okronozis
Porfiri
Hemolitik anemi
Thalassemi
B-) LOKAL SEBEPLERE BAĞLI İÇSEL RENKLENMELER:
Pulpa nekrozu
Pulpa içi kanamalar
Dental materyallerin neden olduğu renklenmeler
(51).
(Resim 28 a-b)
37
Bu tip renklenmelerin yanı sıra diş hekimi hatalarına bağlı olarak yapılan
restorasyonlarda da dişler arası renk ayrımı dikkati çekmektedir. Monokromatik bir
restorasyon kendini çok çabuk belli edecektir. Diş hekimliğinde renk seçiminde bazı
faktörler önemlidir. Bunları sayacak olursak:
Restorasyonların farklı aydınlatma koşullarında rağmen dişle mükemmel uyum
göstermesi, aydınlatma koşullarının klinikte ve laboratuvarda standart olmasına
bağlıdır. İdeal bir ışık kaynağı tüm renkleri kapsamalı, oda ışığının etkisini örtecek
kadar yoğun olmalı, dişteki baskın renkleri olduğu kadar solgun renkleri de
gösterebilmeli, rengin doğru olarak ve rahat bir şekilde algılanmasını sağlayacak
kadar yumuşak olmalı, günden güne ve ya mevsimden mevsime niteliği ve niceliği
değişmemeli ve standart olmalıdır (37, 52, 53, 73). Dişin şeffaflığı ve konumunun
renk üzerindeki etkileri de göz ardı edilmemelidir. Şeffaflık derecesi fazla olduğunu
ve eşleştirme rehberindeki renk örneği doğal dişlerden daha distalde tutulduğunda,
hatalı olarak daha gri tonda bir renk belirlenebilir. Dudakların, dilin, damağın ve diş
etlerinin renkleri de dişlerin rengini etkilemektedir, özellikle şeffaflığı fazla olan
dişler koyu bir zemin etkisi yaratan damak boşluğunun önünde bulunduklarından, diş
renginin daha da koyu algılanmasına neden olurlar (74, 75). Diş hekimliğinde bu
kadar önemli bir konu olan renk seçiminde bazı yöntemler geliştirilmiştir. Bununla
beraber renk seçiminde en sık karşılaşılan sorun olarak karşımıza metamerizm
çıkmaktadır. Metamerizm; değişik boya ve ya renk pigmentlerinden oluşmuş
renklerde aydınlatmalara, kullanılan renklerin sayısına ve tiplerine bağlı olarak
malzeme değişmediği halde rengin değişmesi sorunu şeklinde tanımlanmaktadır (37,
40, 52, 54, 73). Diş hekimliğinde ise diş rengini belirlendiği kliniğin ve restorasyonun
hazırlandığı laboratuvarın aydınlatma koşullarındaki farklılıklar metamerizme neden
olmaktadır (42, 53, 62). Diş rengini saptanmasında kağıt, porselen ya da akrilik renk
38
eşleştirme
rehberleri
ile
karşılaştırma
gibi
subjektif
yöntemler
ile;
spektrofotometreler, kolorimetre ve görüntü analiz yöntemleri ile cihaz kullanımına
bağlı objektif yöntemler kullanılmaktadır (36, 73, 76).
2.6.4. YUMUŞAK DOKU İLİŞKİLERİ VE GİNGİVAL KOMPONENTLERİ
2.6.4.1. Embraşürler: Embraşür dediğimiz bölge dişlerin kesici kenarları arasındaki
küçük üçgensel alanlardır (32).
(Resim 29)
Bu bölge estetik açıdan oldukça önemlidir, çünkü dişlerin piyano tuşları gibi
görünmesini engellerler. Embraşür boşlukları ön iki keser diş arasında en küçük, arka
azılara doğru ise geniş açı oluşturmalıdırlar. Sağlıklı interdental papillalar ince olmalı
ve diş üzerinde bıçak sırtı şeklinde sonlanmalıdır. İnterdental papillar komşu dişlerin
diş eti kenarlarında piramid şekilli bir oluşum meydana getirmelidir (77). Papillar
interdental embraşürleri bir üçgen şeklinde dolduracak biçimde olmalıdır (78). Yaşlı
bireylerde dişlerdeki aşınmaya bağlı olarak embraşürler yok olsa da sağlıklı bir
dentogingival bütünlük mevcut olduğunda elde edilebilir (32, 78).
Küçük embraşürler dişlerin daha geniş, geniş embraşürler de dişlerin uzun
görünmesine neden olacaktır.
39
(Resim 30)
2.6.4.2. Simetri: Yüz ve dişlerin simetrisi çok nadir görülen bir durumdur. Orta
hattan aşırı sapmalar asimetri olarak tanımlanır ve göz bu durumu kabullenemez,
dolayısıyla istenmeyen bir durumdur. Fakat bunun yanında estetik olabilmesi için de
simetri kesin koşullardan biri değildir (23-32).
(Resim 31-a)
(hastanın normal hali)
(Resim 31-b)
(Resim 31-c)
(Hastanın sağ yüz yarısının simetriği )
(Hastanın sol yüz yarısının simetriği )
40
Yapılan restorasyonlarda diş homolog dişiyle simetrik olmalı eğer homolog
diş de yoksa yapılan restorasyonlardaki dişler simetrik olmalıdır. Üst ön iki kesici diş
arasından geçen çizgi, yüzü dikey olarak eşit iki parçaya bölen çizginin üzerinde
olmalıdır. Buna orta hat çizgisi denir. Bazen bunun mümkün olmadığı durumlarda
çeşitli illüzyonlardan, dişin yüzeyel anatomisinden, şeklinden ve ışık oyunlarından
faydalanılır.
Gülüş tasarımı dental, fasial ve gingival tüm komponentler birleştirilerek
yapılır. Hekimlik ve sanatın birlikte uygulanarak ideal gülüşün yenilenmesidir. Genel
olarak gülüş ifadeleri üç ana başlıkta toplanır. Bu temel kategoriler de kendi içlerinde
değişik varyasyonlara sahiptir.
a-) Çekici gülüş; Bu kategoride ön dişler yan dişlere göre fark edilebilir
derecede uzundur. Aslında genç bireylerde durum zaten böyledir, ön keserler ilk
süren dişler olduğundan zamanla yıpranırlar ve boyları kısalır. Bu da beraberinde
yaşlı bir görünüm getirir. Çekici bir gülümsemeye sahip olabilmeniz için ön dişler
diğerlerine oranla daha uzun olmalıdır. Ön dişlerin bu şekilde dizaynı genç, dinamik
ve çekici bir gülümseme kazandıracaktır. Bu kategori genç yaştaki bireyler için
uygundur.
b-) Entelektüel gülüş; Dişler yatay düz bir çizgi üzerine sıralanmıştır.
Entelektüel gülümseme yüze olgun ve bilgili bir ifade verir. Bu gülümseme yüzün alt
kısmını daha çok vurgular. Genç yaşlarda dişler ilk sürdüğünde uzunlukları
birbirinden farklıdır. Orta yaşlarda ise dişler eşit boylardadır. Estetik diş hekimliği
sayesinde bu dezavantajlı durum avantaj haline getirilebilir ve olgun, bilgili ve
entelektüel bakış gülüş tasarımları yapılabilir.
41
c-) Sportif gülümseme: Entelektüel ve çekici gülüş arasındadır. Orta kesici
dişler yan kesicilerden çok az miktarda uzundur. Sportif gülümseme tasarımı, yüze
sıra dışı, içten ve sıcak bir ifade kazandırır. Bu gülümseme entelektüel gülümseme
kadar ciddi ifadeli değil, çekici gülüş dizaynı kadar da çocuksu ve genç değildir (79,
80).
Tüm bu gülümseyiş türleri için dikkat edilecek kriterler ise :
2.6.4.3. Gülüş çizgisi
(Resim 32)
Fonksiyon sırasında ve dinlenme konumunda dudakların aldığı şekil ve
uzunlukları ile birlikte hacimleri, dişlerin şekil ve dizilimlerini belirlemede önemli
role sahiptir. Dudak protrüzyonu veya retrüzyonunun derecesi ve yüz profili
üzerindeki etkisi önemlidir (81, 82). Dişler ve alveoler kemik dudakların tüm
anatomik desteğini oluştururken, maksiller anterior dişlerde üst dudağın konumunu
belirleyen faktör insizal kenarların konumundan çok dişlerin konumudur (83). Bu
vakaların %70’inde desteğin maksiller kesici dişlerin insizal üçlülerinden değil,
gingival üçlülerinden sağlandığı tesbit edildiği çalışmalar ile de desteklenmektedir
(82). Maksiller dişler üst dudak için temel destektir, ancak dudak tipi veya şekline
göre değişiklikler gözlenebilir (84).
Üst dudak çizgisi, maksiller anterior dişler ve dişetinin görünümünü belirgin
biçimde etkiler. İdealde üst dişlerin kesici kenarlarını takip eden gülüş çizgisi alt
dudak kurvatürünü takip eder. Düz bir gülüş çizgisi yaşlı ve aşınmış dişlere sahip bir
ifade verirken, kavisli bir gülüş çizgisi daha genç bir görünüm verir (32). Bunun
42
yanında yaşlanma kas tonusu üzerinde belirgin bir etkiye sahiptir ve tonustaki azalma
ile birlikte yerçekimi, yaşlı hastalarda üst dudağın sarkmasına neden olur. Bunun
sonucu olarak dudaklar aralandığında, mandibuler kesici dişler daha belirgin,
maksiller kesici dişler ise daha az görünür hale gelir (85).
Sarkan dudaklar nedeniyle dişlerin hiç görünmemesi yada çok az görünmesi kişiyi
olduğundan yaşlı gösterir (4).
(Resim 33)
(Resim 34)
Gülme hattının ters olması kişiyi olduğundan yaşlı gösterir.
Dişetinin görünme miktarına göre dudak çizgileri üç grup altında toplanabilir.
a-)Yüksek
b-)Orta
c-)Düşük
Düşük bir dudak çizgisi diş etini ve anterior dişleri belirgin bir miktarını örter. Böyle
vakalarda dudakları istirahat konumunda görebilmek oldukça zordur. Hasta
43
konuştuğunda dişler çok az görülebilir ancak hasta tam olarak güldüğünde anterior
dişler görülebilir (86).
Orta dudak çizgisi sınıflandırması istirahat konumunda kesici dişlerin insizal
kenarlarının 1-3 mm göründüğü dudaklar için söz konusudur. Tam olarak güldüğünde
üst dudak seviyesi apikal yönde papilla uçları ve bir parça diş etinin göründüğü bir
seviye yükselir. Orta düzeyde bir gülümseme sırasında diş etinin 4-5 mm’den
fazlasının göründüğü yüksek dudak çizgisi, düşük bir hasta yüzdesinde görülür (87).
2.6.4.4. Dişeti çizgisi
(Resim 35)
Üst dudağın alt kenarı dişlerin görünürlülüğünü sınırlandıran gülme hattını
oluşturur (88). Normalde insanlar gülerken diş etlerinin görünmesi estetik açıdan
kabul edilmez. Ancak 2-3 mm.lik görünümler de kabul edilebilir normlar içindedir.
Diş etleri normalden daha çok görünüyorsa bu bir ‘gummy smile’ olgusudur. Bu pek
arzu edilen bir durum değildir. Gummy smile vakalarının bazıları zor da olsa cerrahi
yöntemle istenilen yüksekliğe indirilebilir. Diş etleri gülerken fazla görünen bir
hastada istediğimiz mükemmellikte porselen çalışmaları yapalım, hekim olarak arzu
ettiğimiz estetiği hastamıza veremeyiz. (32)
(Resim 36)
44
(Resim 37)
Estetik bir gülümseme için üst kesici diş kronlarının tam olarak görülmesi
gerekir. Genelde üst kesici kronun yüzde 75’inin görünmesinden 2-3 mm’lik diş eti
bandı görünümüne kadar normal kabul edilir (23). Kronun görünme miktarı % 75’den
düşük olduğunda hastada düşük gülme hattı vardır ve genellikle yaşlı yüz görünümü
karşımıza çıkar. Hastanın diş etleri 2 mm’den fazla görünüyorsa yüksek gülme
hattından bahsedilir ve bu görünüm, estetik olarak istenmeyen bir durumdur (9).
Aşağıdaki resimlerde gummy smile bir hastanın tedavi öncesi ve tedavi sonrası
incelenmektedir (32).
(Resim38-a)
(Resim38-b)
45
2.6.4.5. Gülüş genişliği
(Resim 39)
Normalde hastaya karşıdan baktığımızda dişleri önden arkaya doğru birinci
büyük azılara doğru küçülen bir şekilde görmemiz gerekir. Dar gülüş genişliği
olanlarda küçük azı dişleri ön kesici dişler arkasına saklanmış gibi görünür, sadece ön
kesici dişler belirgin olarak görünür. Gülüş genişliği fazla olan bireylerde ise karşıdan
baktığınızda azı dişleri ön dişlerle aynı düzlemdeymiş gibi tümüyle görünür.
Her iki durumda da renk oyunlarından yararlanılarak hastalara normal bir gülüş
genişliği varmış hissi verilir (32).
2.6.4.6. Üst keser hattı ile alt dudak ilişkisi
Üst keser dişlerin kesici kenarlarından geçen eğrinin, alt dudağa paralel
olması ve hafifçe temas etmesi gerekir. Bazı olgularda üst kesici diş eğrisi, alt dudak
kenarı ile ters ilişkidedir ve bu görünüm, istenmeyen ve estetik olarak kötü görünüm
veren bir durumdur (89).
(Resim 40-a)
(Resim 40-b)
46
2.6.4.7. Ağız köşelerinde karanlık bölgeler olmamalıdır
Dişlerin dudakların arasını tam olarak doldurulması gerekir. İdeal bir ağızda
gülümseme sırasında ikinci premolarlar, hatta birinci premolarlar bile kısmen
görünmelidir. Eğer dişler, dudak aralarını tam olarak doldurmuyorsa, ağız
kenarlarında karanlık köşeler ortaya çıkar ve bu görünüm estetik olarak istenmeyen
bir durumdur (89).
2.6.4.8. Zenith Noktaları
(Resim 41)
Klinik kronların en apikal noktaları olan zenith noktaları, kron konturlarının
en yüksek seviyelerini belirler. Zenith noktaları genelde tüm anterior dişlerin
ortasından dikey yönde çizilen bir hattın distalinde yer alır (90, 91). Yalnızca lateral
dişler daha merkezde veya diş kenarının orta hattında yeralır. Konumları kök formu
anatomisi, mine-sement birleşimi ve gingivanın en fazla girintili olduğu osseöz krete
göre belirlenir. Zenith noktalarının konumları implant uygulamalarında diastemaların
kapatılmasında veya dişlerin distal ya da mezyale devrilmiş konumlarının
düzeltilmesinde önem kazanır (92).
2.6.4.8. Gingival sağlık
Gingiva normalde soluk bir renktedir ve mine-sement birleşimine kadar
uzanarak dişler için statik bir çerçeve meydana getirir (92). Sağlıklı interdental
47
papillalar ince olmalı ve diş üzerinde bıçak sırtı şeklinde sonlanmalıdır. İnterdental
papillalar komşu dişlerin dişeti kenarında piramit şekilli bir oluşum meydana
getirmelidir (93)
( Resim 42-a)
(Resim 42-b)
Diş etlerinin görünümü estetik olmayan hastalarda uygulanabilecek tedavi
seçenekleri:
1-)Diş eti manikürü-gingivoplasti: Gummy smile denen gülünce diş etlerinin fazla
göründüğü durumlarda 1 saatlik küçük bir operasyonla diş etlerini gülme hattı
hizasına çekmek mümkündür.
(Resim 43-a)
(Hastanın tedavi öncesi hali)
(Resim 43-b)
(hastanın tedavi sonrası hali)
2-)Diş eti grefti: diş eti çekilmesinin fazla olduğu bölgelere doku ilave ederek uzamış
gibi görünen diş boylarını seviyelendirmek mümkündür.
3-)Yapay diş eti: Dişler arasındaki dişeti çekilmesinden kaynaklanan siyah alanları
kamufle etmek için özel malzemeler oluşturmak mümkündür (94).
48
(Resim 44-a)
(Resim 44-b)
(Resim 44-c)
2.6.5. FİZİKSEL KOMPONENT LER
Dikkat edilmesi gereken küçük ama önemli bazı illüzyonlar da vardır ki
dişlerin görünümünü büyük ölçüde değiştirebilirler. Bunlara örnek verecek olursak;
Dişlerin renk ve yerleşim illüzyonları;
Kron boyları ve genişlikleri aynı olan dişlerden koyu olan daha küçük
algılanır. Açık renk dişler koyu olanlara nazaran daha önde ve daha büyük, geniş
dişler dar olanlara göre daha kısa görünürler. Diş dil tarafına eğik yerleştirilirse
kendisinden daha çıkık dişler tarafından gizlenir ve daha küçük görülür (9, 25).
Dişlerin biçim ve kontur illüzyonları;
Dişlerin biçimini değiştirdiğimizde ışığın dişe geliş ve yansımasını da
değişecektir. Vestibul yüzü konveks diş, aynı büyüklükteki düz yüzeyli dişe göre
daha küçük gözükür.
Dişin geliştirilmiş konturları ve yüzeyinin de düzgünleştirilmesiyle dişler daha geniş
büyük ve daha yakın görünecektir. Dişin labial konturunun dişin insizaline yakın
olması ve gingival üçlüde renklenmelerin olması dişi olduğundan kısa gösterir. Dişin
labial konturunun dişin gingivaline yakın olması ve proksimal kontak noktalarına
doğru yapılacak renklenmeler ile diş olduğundan daha uzun algılanır. Dişin temas
noktaları labial ve kesici yöne doğru kaydırılır ve tüm labial yüzey düzleştirilirse düz
olan labial yüzeye ışık daha fazla düşeceğinden dişler daha büyük algılanır (9,25).
Dişin yüzey yapısı ile ilgili illüzyonları
49
Düzgün olmayan şekil ve yüzey yapısı ışığı yansıtmayacak ve daha dar ve
küçük görünecektir. Vertikal sırt da ışığı yansıtması açısından önemli bir bölgedir.
Düzgün olan sırt düzlemi ışığı daha iyi yansıtır ve daha geniş görünür. Mesial ve
distal açılar linguale alınarak dişlerin daha küçük görünmesi sağlanabilir. Dişlerin
mesio-labial ve disto-labial ve gelişimsel olukların birbirine yaklaşması dişi
olduğundan daha dar, birbirinden uzaklaşması daha geniş gösterir. Restorasyonun
kesici kenarlarına yapılan dekalsifikasyon izleri ve dikey çizgiler dişleri olduğundan
daha uzun, yatay çizgiler ise daha geniş gösterir (9,25).
(Resim 45)
Embraşürlerle ilgili illüzyonlar;
Dişlerin çok uzun olduğu vakalarda dikey temas alanları genişletilerek
embreşürler mümkün olduğunca dar hazırlanmalıdır böylece kesici dişlerin nispeten
daha geniş ve dolayısıyla daha kısa olarak algılanması sağlanmış olur (9,25)
50
Kısaca optik özelliklerden faydalanılarak;
1.Gölgeler ile derinlik yaratılabilir.
2.Işık ile diş daha önde gösterilebilir.
*Yansıyan ışın miktarı artarsa dişler daha yakın daha geniş ve daha açık görünecektir.
Açık renkli dişler aynı zamanda daha girintili ve çıkıntılı yüzeye sahipse göze daha
geniş ve yakın görünürler. Dişin daha koyu ve uzakta görünmesi istendiğinde yüzey
yapısı mümkün olduğunca düzgün yüzeyli bitirilmelidir.
3.Dikey çizgilerle uzunluk arttırılabilir.
*Dikey çizgiler dişlerde daha hoş görünür.
*Mevcut mesial ve distal kenar açılarının fasial yüzün ortasına doğru kaydırılması
dişin daha uzun algılanmasını sağlayabilir.
4.Yatay çizgilerle genişlik arttırılabilir.
*Gingival üçlüde daha dar görünüm yaratmak için diş kesimini daha derin yapılıp
porselene mesafe bırakılır ve efekt yaratılır.
*Diş kole kısmında 1/3 oranında daraltılırsa daha uzun görünür.
51
3.OLGULAR:
Lateral Diş Eksikliği
(Olgunun ilk hali)
(Fiber protezle hazırlanan lateral dişler)
52
(Olgunun bitmiş hali)
Doç. Dr. A. SARAÇOĞLU
53
Beyazlatma ve Kron Boyu Uzatma
(Olgunun ilk hali, 32 nolu dişte mine ve dentin düzeyinde kırık )
(Beyazlatma sonrası görünüm)
54
(32 nolu dişin kron boyunun kompozit restorasyonla uzatılması)
Doç. Dr. A. SARAÇOĞLU
55
Vital-Devital Beyazlatma
(Olgunun ilk hali 21 nolu dişte kanal tedavisine bağlı kron içi renklenme)
(Beyazlatma işlemi)
56
(Devital beyazlatma)
(Üst çene beyazlatma ve kron içi devital beyazlatma )
Alt dişlerle renk farkı görülmektedir.
Doç. Dr. A. SARAÇOĞLU
57
Diastema kapatılması:
(Olgunun ilk hali santral dişler arası diastema)
(Kompozit restorasyonla diastemanın kapatılmış hali)
Doç. Dr. A. SARAÇOĞLU
58
Hatalı protez
(Olgunun ilk hali, hatalı kronlar estetik açıdan uyumsuz sabit ve hareketli protezler)
(Uzun sabit protezlere bağlı bölümlü protezlerde aşınma)
59
(Hastanın yeni protezi)
(Ağız dışı görünüm)
Doç. Dr. A. SARAÇOĞLU
60
Radyoterapi Nedeniyle Yaygın Çürükleri Olan Olgunun Protetik Restorasyonu
(Olgunun ilk hali)
(Protetik restorasyonların tamamlanmış hali)
Doç. Dr. A. SARAÇOĞLU
61
Estetik Olmayan Protez:
(Olgunun ilk hali)
(Olgunun simetrik doğal dişle uyumlu bitmiş hali)
Doç. Dr. A. SARAÇOĞLU
62
Porselen Laminate:
(Olgunun ilk hali)
(Kesim sonrası)
63
(Olgunun bitmiş hali)
(Olgunun bitmiş hali)
Doç. Dr. A. SARAÇOĞLU
64
Estetik Olmayan Kronlar
( Olgunun ilk hali)
(Olgunun İlk Hali)
(Kesim sonrası)
65
(Olgunun bitmiş hali)
.
Doç. Dr. A. SARAÇOĞLU
66
4. ÖZET
Dentofasial çekiciliğin bireyin psiko-sosyal mutluluğu açısından önemi
ispatlanmış bir gerçektir. Estetik diş hekimliğinde de amaç hastaya güzel ve estetik
bir gülüş temin etmektir. Günümüzde estetik faktörler önem kazanmaktadır ve
görünümünün güzelleştirmek isteyen hastaların sayısındaki artış, diş hekimliği
sektörünü estetik diş hekimliği alanında daha fazla ilerlemeye yöneltmektedir.
Güzel bir gülüş estetiği sağlamada, yüz komponentleri, dişsel komponentler,
diş eti komponentleri ve fiziksel komponentler bir arada değerlendirilmelidir.
Tedaviler bir bütün çerçevesinde yapılmalıdır.
Yüz komponentleri; baş ve yüz formları, dişsel komponentlerde büyüklük,
şekil ve hacim, diş oranları, dişlerin dokusu, düzen ve yerleşim, renk faktörleri önem
kazanırken, yumuşak doku ve gingival komponentlerde gülüş çizgisi, diş eti çizgisi,
gülüş genişliği, üst keser hattı ile alt dudak ilişkisi, ağız köşelerinde karanlık alanlar,
zenith noktaları ve gingival sağlık etkili olmaktadır. Bunun yanı sıra bazı fiziksel
düzenlemelerle de dişlere ve yüze estetik görünüm verilebilir.
67
5. KAYNAKLAR:
1-) Bayda Ş. S. Yapay Ön Dişlerde Estetik Sorunlar Atatürk Ünv. Diş. Hek. Fak.
Dergisi 1996; 1: 43-50
2-) Jarabak JR. Management of an Ortodontic Practice. St Louis, MO: Mosby, 1956
3-) Mack MR. Perspective of facial esthetics in dental treat-ment planning. J Prosthet
Dent 1996; 75: 169-176
4-) Dr. Can Altuğ Kaya, Neden Estetik Diş Hekimliği www.orlugroup.com
5-) Renner RP. An Introduction to Dental Anatomy and Esthetics. Chicago:
Quintessence 1985; 241-272
6-) Goldstein RE. Esthetics in Dentistry. 2nd ed. Hamilton, ON; BC Decker Inc.
1998; 3-15
7-) Porcelain Laminate Veneers (kitap) David A. Gerber DMD, Ronald A. Feinman
DMD, Ronald E. Goldstain DSD, Ouintessence Pub 1988; S:11
8-) Prof Dr. Mustafa Ergün, Felsefeye Giriş www.turkish-media.com
9-) Prof. Dr. S. Çalıkkocaoğlu Tam Protezler Ankara 2004 S: 399-414
10-) E.Sevinç, Ö.Yücelik www.geocities.com/ temel felsefe/ estetik_nedir?
11-) Dt. Ergül Ertürk Estetik Diş Hekimliği Doktara Tezi GATA Sağlık Bilimleri
Enstitüsü Diş Hekimliği Bilimleri Merkezi ( Ankara 2002)
12-) Rufenacht C. R. Fundamental of Esthetics Quintenseence. Pub. 1, S:134
13-) Sarensen, J. A. Newton M. G. Flemming T. F. Gingival Enhancement in Fixed
Prosthodontics Part 1 Clinical Findings, J. Prost Dent 65, 100-107 (1991)
14-) Pilkington E. L. Esthetics and Opticial İllusions in Dentistry J. Am. Dent.Assoc
1936, 23: 641-651
15-) M. C. Goldman Cosmetic Dentistry/ Aesthetic Dentistry Taking the Bite Out Of
a Smile
68
16-) Tjan A. H. L. Miller G.D. Some Esthetics Factors İn a Smile J. Prost Dent 51:
24-28, 1984
17-) Esthetics Med.cam Learning System Newyork 1973
18-) www.voanews.com
19-) Prof. Dr. S. Hazar, Ortodonti ( Büyüme ve Gelişim) Ders Notları Ege Ünv. Diş.
Hek. Fak. Bornova 1997
20-) Rufennacht CR. Fundamentals of Esthetics Chicago: Quintessence 1990-1992 S:
33-37
21-) Prof. Dr. E. Çetingül Çene ve Yüz Travmatolojisi Ege Ünv. Diş. Hek. Fak.
Yayınları Bornova 2002 S: 7-10
22-) Cunningham M. Measuring the physical in pyhsial attactiveness, ovasi
experiments on the sociobiology of female facial beauty J. Perssac Phycial 1986; 50:
925-935
23-) Baratieri L. N. Esthetics Direct Adhesive Restoration on Fractured Anterior
Teeht Quintessence 1998 :35-53
24-) Allen EP. Use of mucogingival surgical procedures to enhance esthetics. Dent
Clin North Am 1988; 32: 307
25-) P. Magne, B. Urs Bonded Porcelain Restorations in the Anterior Dentation
Quintessence Pub Co, Inc 2003: 58-84
26-) Yamamato M. Miyoshi, Y. Kataoka, S. Special Discussion Fundamental
Esthetics countring Techniques for metal ceramic restorations Ouintessence Pub
1990/1991 14: 10-81
27-) Vig. RG, Brundo GC, The kinestics of anterior tooth display. J Prosthet. Dent
1961; 11: 722-734
69
28-) Heymann H.O. The artisty of conservative esthetic dentistry J. Am. Dent. Assoc
1987 Special Issue 14E-23E
29-) Prof. Dr. M. Türkün Diş Hekimliğinde Kontak ve Konturun Önemi ve Uygun
Kontak, Kontur Oluşturma Prensipleri ders notları
30-) Alberts H.F. Tooth colored restoratives cototi Alto, Boks 1985; 7: 31-32
31-) Dr. Philips Ed Practises ( www.cosmetic dentistryto.com)
32-) www.dentart.com / Estetik/ Gülüşün değerlendirilmesinde temel prensipler
33-) Sterrett JD Oliver, T. Robinson F, Fortson W, Knaak, B,Russell CM.
Width/length rotios of normal clinical crowns of the maxillary anterior dentition in
man J. Clin Periodontal 1999; 26: 153-157
34-) Shillingburg Jr. HT, Hobo S, Whitsett LD, Jacobi R, Brackett SE, Fundamentalis
of Fixed Prosthodontics. 3rd ed. Chicago: Quintesssence, 1997; 419-432
35-) Secord. P:F, Bockman CW Molocclusion and psychological factors J. Am Dent.
Assoc 1959: 59; 930-938
36-) Knispel G. Factors affecting the process of color matching restorative materials
to naturel teeth. Quintessence Int. 1991; 22: 525-531
37-) Russell MD. Gulfraz M. Moss. BW In vivo measurement of color changes in
naturel teeth J.Oral Rehabil 2000; 27: 786-792
38-) Dennison JB: Powers JM, Koran A. Color of dental restorative resins J. Dent
Res. 1978; 57; 7-14
39-) Reno EA, Sunberg RJ, Block RP, Bush RD. The influence of lip/gum color on
subject perception of tooth color J. Dent Res. 2000; 79: 381
40-) Brewer JD, Wee A. Seghi R. Advances in color matching Dent Clin North Am.
2004; 48: 341-358
70
41-) Wozniak, wt, Moser JB, How to improve shade matching in dental operatory.
Council on, dental materials
Instruments and Equipment J. Am Dent Assoc. 1981; 102: 209-210
42-) Scharer P, Rinn LA, Koop FR. Esthetics guideliness for restorative dentistry.
Quintessence , Chicago, Illinois, ABD 1982:13-14
43-) Bridgemen I. The nature of light and its interaction with matter, In Mc. Donald R
(ed) Color pyhics for industry Society of dyers and colourists, Bradford 1987: 1-34
44-) Joiner A. Tooth color a review of the literature J. Dent 2004; 32: 3-12
45-) Hill, AR How we see color in ,Mc Donald R. (ed) physics for industry. Society
of Dyers and Colourists Bradford 1987: 211-281
46-) Seghi RR.Effects of instrument –measuring geometry on colorimetric assessment
of dental porcelains J. Dent Res. 1990; 69: 1180-1183
47-) Mc.Laren K. Color space, color scales and color difference in, Mc. Donald R,
editor. Color physics for industry .Society of Dyers and Colourists Bradford England
1987: 97-115
48-) Q’Brian WJ, Groh CL, Boenke KM, A new small-color difference equation for
dental shades J Dent Res 1990; 69: 1762-1764
49-) Rogers DF. Procedural elements for computer graphics 4th McGraw-Hill Inc.
Singapore 1988: 383-410
50-) Sato RR, Shiraishi A, Ishibashi K, Using a computer color matching system,A
newly developed spectrophotometer designed for clinical application Int, J
Prosthodont 1994; 7: 50-58
51-) Prof. Dr. M. Türkün Diş Renklenmeleri ve Tedavisi Ders notları
52-) Okubo SR, Kanawati A, Richards MW, Childress S. Evaluation of visual and
instrumental shade matching. J Prosthet Dent 1998; 80: 642-648
71
53-) Johnston WM, Kao Ec. Assessment of appearance match by visual observation
and clinical colorimetry. J Dent Res 1989; 68: 819-822
54-) Muia PJ The four dimensial tooth color system Quintenssence ,Chicago Illusions
ABD, 1985: 11-13
55-) Ten Bosch JJ Coops JC Tooth color and reflectance as related to light scattering
and enamel hardness J. Dent Res 1995; 4: 105-109
56-) Goodkind RJ, Kenan KM, Schwabacher WB A comparison of Chromascan and
spectrophometric color measurement of 100 naturel teeth J. Prosthet Dent 1985; 53:
105-109
57-) Hasegawa A. Ikeda I. Kawaguchi S. Color and tranclucency of in vivo naturel
central incisors J. Prosthet Dent 2000; 83: 418-423
58-) Hasegawa A. Hamano T. Miwa M. Nagasaka S. A method of predicting color
stability of autopolymerizing acrylic resins using electron spin reonance. Dent Mater
1999; 18: 207-217
59-) Odioso LL, Gibb RD, Gertach RW, Impact of demographic behavioral and
dental care utilization parameters on tooth color and personal saticsfaction Compend
Contin Edu Dent 2000; 21: 535-541
60-) Jahangiri L. Rein hardt SB, Mehra RV. Matheson PB, Relationship between
tooth shade value and skin color an observetional study J. Prosthet Dent 2002; 87:
149-152
61-) Anterior bölgedeki doğal dişlerde görülen renk gruplarının araştırılması (Ulusoy
M, Kesercioğlu A, Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi dergisi 1993; 14: 83-86
62-) Cook, WD McAree DC, Optical properties of esthetics restorative materials and
naturel dentition J. Biomed Mater Res 1985; 19: 469-488
72
63-)Morley J. The esthetics of anterior tooth aging. Curt Opin cosmet Dent 1997; 4:
35-37
64-)Vaarkamp J. Ten Bosch JJ, verdonschot EH. Propagation of light through human
dental enamel and dentine. Caries res 1995; 29: 8-13
65-)Zijp JR, Ten Bosch JJ, Theoratical model for scattering of light by dentine and
comparison with measurements. Applied Optics 1993; 32: 411-415
66-)O2Brian WJ. Hemmendinger H, Boenke Km, Linger JB, Groh Cl, Color
distrubition of three regions of extacted human teeth. Dent Mater 1997; 13: 179-185
67-) Schwabacher WB, Goodking RJ, Lua Mj. Interdepedence of the hue, value and
chroma in the middle site of anterior teeth. J. Prosthodont 1994; 3: 188-92
68-) Koishi Y, Tanoue N, Atsuta M, Matsumura H. Influence of visible-light
exposure on color stability of current dual-curable luting composites. J Oral Rehabil
2002; 29: 387-393
69-) Donahue Jl, Goodking RJ, Schawaacher Wb, Aeppli DP, Shade color
discrimination by men and woman. J Prosthet Dent 1991; 65: 699-703
70-) Vallittlu PK, Vallittu AS, Lassila VP. Dental aesthetics-a survey of attitudes in
different group of patiens. J Dent 1996; 24: 335-338
71-) Terry DA, Geller W, Tric O, Andersen MJ, Tourville M, Kobashigawa A.
Anaotomical form defines color: function, form and aesthetics. Prac Proced Aesthet
Dent 2002, 14: 59-67
72-) Preston JD. Current status of shade selection and color matching. Quintessence
Int 1985; 1: 47-58
73-) Wee AG, Monaghan P, Johnston WM. Variation in color betwen intended
matched shade and fabricated shade of dental porcelain. J Prosthet Dent 2002; 87:
657-666
73
74-) Mc Caslin AJ, Haywood VB, Potter BJ, Dickinson Gl, Russell CM, Assessing
dentin color changes from nightguard vital bleaching, J. Am Dent Assoc 1999; 130:
1485-1490
75-) Mc .Lean J. The science and art of dental ceramics Volume II 2nd Quintessence
Chicago Illusions ABD 1982: 284-303
76-) Van der Burgt, TP Ten Bosch JJ Borsbooom PCF Plasschaert AJ A.new method
for matching tooth colors with tooth standarts J. Dent Res 1985; 64: 837-841
77-) Chiche GJ, Pinault A. Esthetics of anterior fixed prosyhodontics. Chicago:
Quintessence 1994: 13-32, 53-74
78-) Rufennacht CR. Principles of Esthetics Integration. Chicago: Quintesssence
2000: 63-168
79-) Change Your Smile (Ronald. E. Goldstein DDS)
80-) www.hekimim.com/estetik
81-) Tweed CH. The diasnostic facial triangle in teh control of treatment objectives.
AmJ Orthod 1991; 55: 651
82-) Crispin BJ, Watson JF. Marjin placement of esthetics veneer crowns. Part 2.
Posterior teeth visibility. J Prosthet Dent 1981; 45: 389-391
83-) Pround E. Applying harmony in selecting and arranging teeth. Dent Clin North
Am 1962; 6: 241
84-) Burstone CJ. Lip posture and its significance an treatment planning. Am J
Orthod 1967; 53: 262-284
85-) Vig RG, Brundo GC. The kinetics of anterior tooth display. J Prosthet Dent
1978; 39: 502-504
86-) Tauati B, Miara P, Nathanson D, Esthetics Dentistry and Ceramic Restorations.
New York: Martin Dunitz, 1999: 139-161
74
87-) Rucenacht CR. Fundamentalis of Esthetics. Chicago: Quintessence 1990: 9-31,
59-67, 67-134, 329-368.
88-) Burstone CJ. Lip posture and its signifinance in treatment planning. Am J Orthod
1967; 53: 262-284
89-) www.ailem.com/ Dişdostu dergisi /Güzel Gülmenin Sırları S. Alemdar
90-) Stein RS, Kuwata M. A dentist and a dental technologist analyze current ceramometal procesures. Dent Clin Am 1977; 21: 729-749
91-) Stein S. Periodontal dictates for esthetics ceramomental crowns. J Am Dent
Assoc 1987; Dent (special issue) : 63E-73E
92-) Moskowitz M. Nayyar A. Determinants of dental esthetics: A rationale fors mile
analysis and treatment. Compend Contin Educ Dent 1995; 16: 1164-1186
93-) Chiche GJ, Pinault A. Esthetics of anterior fixed prosthodontics. Chicago:
Quintessence 1994: 13-32, 53-74
94-) www.dentartist.com /gülüş dizaynı
75
Download