Asya’nın Kalbi: Özbekistan turistlarni davet ediyur Turkiyeli bir turist hikoyesi. Elimde valizlerim, içimdeyse tuhaf bir özlem var… Taşkent, Buhara, Semerkand, Hive diye birbiri ardına sıraladığım şehirler Türk İslam medeniyetinin beşiği, ışığı ve en görkemli dönemlerinin şahitleri… Uçak Taşkent’e inerken pencereden Özbekistan’ın geniş ve verimli arazilerinin bolluğu açıkça görülüyor. Tarım, ülkede en yaygın iş alanı. Yarıya yakını pamuk, geri kalan ise çeşitli meyve ve sebze üretimine ayrılmış araziler ülkenin ihracattaki temel kaynağı. Taşkent’te otele yerleştikten sonra hemen gezmek ve bu tarih kokan şehri keşfetmek için kendimi dışarı atıyorum. Taşkent Taşkent, Sovyetler Birliği döneminde Moskova, St. Petersburg ve Kiev’den sonra en büyük dördüncü şehir. İlk dikkatimi çeken şeyler; alabildiğine geniş yollar, şehrin her yerinde karşıma çıkan yemyeşil parklar ve bahçelerle düzenli yerleşim alanları oluyor. Her istasyonu farklı bir mimari ile öne çıkan Taşkent metrosu, Orta Asya’nın ilk metro istasyonu olma özelliğini de taşıyor. Sovyet döneminde Orta Asya’nın kültür başkenti ve Paris’i olarak bilinen Taşkent’te çok sayıda tiyatro, sinema ve konser salonu bulunuyor. Ali Şir Nevai Büyük Opera ve Bale Tiyatrosu ise mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Yüzyıllar boyunca seyyahların en merak ettiği yerlerden olan Taşkent tarihiyle, kültürüyle çok zengin bir şehir. Ama listemdeki diğer şehirlere de vakit ayırmam gerektiğinden Taşkent gezisini kısa tutmak zorunda kalıp tekrar yola koyuluyorum. Buhara: 2 Bin 500 Yıllık Şehir Buhara’ya, Kızılkum Çölü’nü ve bu çölün içinden geçen Amuderya Nehri’ni aşarak altı saat süren bir yolculukla ulaşıyorum. Arkeolojik kazılara göre 2 bin 500 yıllık bir geçmişe sahip olan Buhara, Türk İslam medeniyetinin en önemli merkezlerinden birisi. Buhara’da modern yapılaşma eski şehre sokulmadığı için tarih dört bir yanınızı kuşatır. Görkemi ve ince işçiliğiyle gören herkesi hayran bırakan Kalan minaresi, bunun en güzel örneklerinden biridir. Camisi yok olan bu güzel minare Karahanlı dönemine ait. Tarih boyunca ilim merkezi olarak bilinen Buhara, medreseleriyle ünlüdür. Pek çoğu yıktırılsa da 19. yüzyılda sadece Buhara’da 103 medrese olduğu kayıtlı. Mir Arab Medresesi ve Abdülaziz Han Medresesi’nin her taşında, şehrin tarih boyunca üstlendiği ihtişamlı misyonunu okuyabilirsiniz. Emir Timur’un torunu olan Uluğ Bey’in inşâ ettirdiği medrese, yıktırılmayan ve dönemin mimari özelliğini yansıtan en güzel örneklerden. Şehre baktığınız zaman ön planda cami ve medreseleri görürsünüz. Mavi kubbelerin süslediği çöl ortasında kurulu bu şehirde serinlemek için birçok havuz mevcut. Bunlardan biri de Leb-i havuz… Buhara’da gezilip görülmesi gereken o kadar çok yer var ki mola vermeden bu işin üstesinden gelmek mümkün değil. Eski bir evden bozma restorana oturup yemek molası veriyorum. Özbek çorbası, kazan kebabı, Buhara baklavasından oluşan menümü yiyor ve Özbek çayını da tattıktan sonra turuma kaldığım yerden devam ediyorum. Bu topraklarda uzun müddet hüküm sürmüş olan Samanilerin hükümdarlarından İsmail Sâmânî türbesini gezdikten sonra sıra meşhur Çeşme-i Eyüp’e geldi. İnanışa göre Eyüp Peygamber (a.s.) Buhara’yı ziyaret etmiş ve halka nasihatlerde bulunmuş. Halk da ondan, çektikleri kuraklık sıkıntısına bir çare bulmasını istemiş. Hazreti Eyüp (a.s.) onların bu isteğini geri çevirmemiş, dua edip elindeki asayı toprağa vurmuş ve vurduğu yerden bir kaynak suyu çıkmış. Çeşm-i Eyüp’ün hikâyesi böyle. Daha sonra buradan çıkan su üzerine 10. yüzyılda Sâmânîler döneminde, ilk defa kubbeli bir mekân yapılmış. Kuyuda halen su bulunuyor. Semerkand Yeni durağım, Emir Timur’un nakış nakış işlediği Semerkand… Sadece tarihî kısmı bile bir günde gezilemeyecek kadar zengin. Registan Meydanı, Uluğ Bey Medresesi, Hazreti Hızır Camii, Şirdar Medresesi, Bibi Hanım Camii, Tilla Kari Medresesi ve Emir Timur’un mezarının bulunduğu Gur-i Emir Türbesi ziyaret edilmesi gereken yerler arasında. Gur-i Emir’in görkemli kapısında biraz durup o muhteşem süslemeleri seyre dalarsanız içinizin oradaki renklere boyandığını hissedersiniz. Listemin başında Ali Kuşçu’nun da çalışma yaptığı Uluğ Bey Rasathanesi ve Uluğ Bey’in çalışmalarının sergilendiği müze var. Rasathane dışındaki yerlerin neredeyse tamamı aynı yerde ve birbirine yürüme mesafesinde. Tıpkı Buhara gibi medreseler şehri diyebileceğimiz Semerkand, İslam’ın en önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri. Emir Timur’un torunu olan Uluğ Bey astronomiye meraklı olduğundan Semerkand’a bir rasathane yaptırmak istemiş ve Cemşî el-Kâşî, Kadızâde-i Rûmî gibi ünlü astronomi âlimlerini Semerkand’a davet etmiş. Böylece 1420 yılında, bir medrese ile birlikte Merâga’dan sonra İslâm dünyasının en büyük rasathanesi olan Semerkand Rasathanesi’ni inşâ ettirmiş. Bu rasathane çağının en büyük astronomi ve matematik merkezi haline gelmiş. Semerkand hep böyle, İslam dünyasının önemli isimleriyle anılır; Semerkand’da şehit düşen ve Ashâb-ı Kirâm’dan olan Kusem b. Abbas b. Abdülmuttalib (r.a.), Said b. Osman b. Affân (r.a.), evliyanın büyüklerinden Ubeydullah Ahrâr (k.s.) Semerkand’dadır. İmam Buhârî ve İmam Mâtürîdî de Semerkand’da vefat etmişler. Hive Özbekistan’da gezisinin son durağında, Hive’deyim. Aral gölünün güneyinde yer alan şehrin hem doğusu hem de batısı çöl olduğundan tarım arazisi pek yok. İslâm şehirlerinde büyük bir yıkım yapan Moğolların etkisini burada da görmek mümkün. Bu şehri gezerken en eski yapıların 12. yüzyıldan kaldığını fark ediyorum. Şehrin tekrar imar edilerek bayındır bir hale gelmesi 16. yüzyıla denk geliyormuş. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine eklenen Hive’de tarihin bozulmamış dokusu insanı asırlar öncesine götürüyor. Bu küçük şehirde onlarca medrese var ama içlerinde en görkemlisi, Orta Asya’nın da en büyüğü olan Muhammed Emin Han Medresesi. İki katlı ve tüm duvarları sırlı çinilerle çevrili medrese geniş bir alana yapılmış. Önündeki güzel minareyi ilk başta tüm coğrafyanın en yüksek minaresi olacak şekilde inşâ etmeye başlamışlar ama Buhara Emiri bu minarenin Buhara’nın ünlü Kalan Minaresi’nden yüksek olmamasını rica edince yirmi altı metrede bırakmışlar. Hive’nin görülmesi gereken bir diğer yeri ise şehrin ünlü şairlerinden olup daha ziyade güreşçiliğiyle tanınan Pehlivan Mahmut’un yaldızlı ve gösterişli kubbesiyle şehrin en güzel yapılarından biri olan türbesidir. Hive önemli isimler çıkarmış bir merkezdir. Matematik ilminin en önemli isimlerinden olan ve “sıfır”ın kâşifi olarak bilinen Hârizmî, Hive doğumludur. Kübreviyye tarikatını kuran Necmeddin-i Kübrâ da (k.s) öyle. Gökbilimci, matematikçi, doğa bilimcisi, coğrafyacı ve tarihçi olan büyük bilgin Bîrûnî de Hive’de yetişen isimlerden biridir. Birbirinden önemli isimleri ağırlayan bu coğrafyayla vedalaşırken içimde faklı bir huzur var. Adeta bayramda büyükleri ziyaret etmek kadar güçlü ve sıcak… Davut Bayraklı