Spinoza ve Ussal Varlık Olarak İnsan

advertisement
Spinoza ve Ussal Varlık Olarak İnsan
Özel Bahçeşehir Lisesi, Felsefe Günleri Etkinliği, 5 Nisan 2008
AZİZ YARDIMLI
1. Tanıtlama, Bilgi, İnanç
Felsefe bir İnanç sorunu değil, Bilgi sorunudur. Ve Bilgi ise tanıtlama olmaksızın Bilgi değildir (en
iyisinden görüştür). Bu yüzden Spinoza felsefesinde tanıtlama, ya da kendi deyimiyle Geometrik
Tanıtlama yöntemini kullandı. İnsanlar inanabilirler (ya da inanmayabilirler), ama inanç (ya da
inançsızlık) bilgi değildir. İnanç bir Duyunç sorunudur, ve Duyunç ise saltık olarak özgür olandır,
insanın en içidir, Yürek ya da Duygu da dediğimiz şeydir. Bu yüzden İnanç Özgürlüğünü Duyunç
Özgürlüğü ile aynı şey olarak düşünebiliriz. Ama Bilgi ve İnanç iki ayrı şeydir. Hiç kuşkusuz İnanç ve
Bilgi arasındaki bu ayrılık demek değildir ki insan saçma olana inanmalıdır. Tam tersine, İnanç da
Gerçek olanı nesnesi olarak almalı, İnanç ve Bilgi arasındaki çelişki çözülmelidir, yoksa gerçekliği
kuşkulu birşeye, bilgi olmayan birşeye inanmak gibi saçma bir durum ortaya çıkacaktır. Bu ayrıntılı
olarak felsefe tarihinde çözülecek zor bir sorundur. Burada çözmeyeceğiz.
2. Ussalcılık ve Bilgi; Görgücülük ve Kuşku/İnanç
Spinoza Avrupa Felsefe Tarihinde çok önemlidir, ve Descartes ve Leibniz ile birlikte daha sonra
Almanya’da geliştirilen İdealist-Klasik Felsefenin öncüleri olarak dururlar. Üçü de Rasyonalistler
(Ussalcılar) olarak bilinirler, çünkü bilginin kaynağının duyusal deneyim değil, ama ussal düşünce
olduğunu kabul ederler. Bu sorun modern Felsefe Tarihinde ussalcılık ve görgücülük karşıtlığını
oluşturan şeydir. Ussalcılık bilginin olanağını kabul eder; görgücülük kuşkucudur. Tanıtlama Usun
işlevidir, duyusal deneyimin değil. Ve Bilgi ancak tanıtlanmışsa bilgidir; ‘görgül bilgi’ olası bilgidir
(olasılıkçılık, belirlenimsizcilik bu temele dayanır). Görgücülük Bilgiye değil Kuşkuya ulaştığı için,
inancı da bilgiye değil ama ancak kuşkuya dayanabilir. (Görgül bilgi gerçekte bilgi değildir çünkü
tanıtlanmamıştır, bu nedenle ‘görgül bilgi’ diyoruz).
3. Spinoza’nın Tanıtlama Yöntemi
Spinoza, tıpkı ondan önceki Descartes gibi, felsefenin ussal tanıtlama olmaksızın olamayacağını
kabul etti. Ama Descartes'ın sıradan uslamlamalara dayanarak ilerleyen yöntemi yerine Geometrik
Yöntemin daha iyi olduğunu düşündü. Geometrik Yöntem aksiyomatik (= belitsel) yöntemdir.
Spinoza Tanıtlayacağı önermeleri Geometrinin Teoremleri gibi ele aldı. Geometrinin Teoremleri
yalnızca Aksiyomların birleştirilmesinden ya da Sentezinden oluşur. Bu yüzden Sentetik Geometri
deriz. Spinoza da Aksiyomları keyfi varsayımlar olarak değil, ama gerçeklikler olarak aldı. Bu yüzden
onun Tanıtlamalarında da gerçek olmayan, sayıltılı olan hiçbirşey bulunmaması gerekir.
4. Aksiyomatik (Belitsel) Yöntem Felsefenin Yöntemi Değildir
Spinoza’nın Yönteminde yetersiz bulduğumuz şey aksiyomların kendileridir, çünkü aksiyomlar
(tanımlar, ortak kavramlar, konutlamalar/postulatlar), ne denli kendiliğinden açık olsalar da,
kendileri tanıtlama gerektiren öğeler kapsarlar. Örneğin Öklides’in “Nokta parçası olmayandır”
tanımındaki “parça” ve “olmayan” anlatımlarının bilindiği varsayılır. Ama tanıtlanmaları gerekir. Bu
tanıtlanmamışlık genel olarak aksiyomların zayıflığıdır.
5. Etika’nın (Törebilim) İçeriği
Spinoza’nın Etikası (ya da Törebilimi) ayrıca mantıksal, fiziksel, matematiksel pasajlar da kapsar, ve
kısa olsalar da bunların Törebilim başlığı altında durmaları doğru değildir. Spinoza çalışmalarını
tamamlayamadan bu dünyadan ayrıldı.
6. TÖZ
Spinoza için gerçek olan ya da gerçek Varlık Tözdür. Töz özsel olarak kalıcıdır çünkü “kendinin
nedeni”dir, “yaratılmaz”dır, değişmezdir çünkü “sonsuz”dur, “Bir”dir, dayanıklı, süreklidir vb.
Tözün dışında olan şey İlinektir (değişkiler ya da kipleşmeler). İlinek varlığını Tözde bulsa da, geçici,
yitici, ikincil olandır, gerçek varlık taşımaz. Töz genel olarak Zorunluk ya da düzeneksel nedensellik
alanıdır.
Spinoza’da Ussal Varlık Olarak İnsan
Aziz Yardımlı —5 Nisan 2008 — Bahçeşehir Lisesi
www.ideayayinevi.com
1
7. Spinoza’ya Göre Töz Olumsuzlama İçermez, Saltık Olumluluktur
Spinoza Tözü hiçbir olumsuzluk içermeyen arı olumluluk olarak görür. Bu onun felsefesini diyalektik
olmayan sonuçlara götüren başlıca etmendir, çünkü “çelişki içeren şeyler varolamazlar”
görüşündedir.
8. Töz Zorunluk İmler
Töz ya da Tanrı herşeyi belirleyendir. “Evrende olumsal hiçbirşey yoktur: Herşey tanrısal doğanın
zorunluğu tarafından belirlenir.” Bu durumda insan Özgürlüğü de gerçekte bir Zorunluktur, ve
insanın özgür olduğunu düşünmesi, Spinoza’ya göre, yalnızca bir yanılsamadır. Bu insanı özgür
İstenci olan bir varlık olarak, ve böylece moral bir varlık olarak yadsır. İnsan davranışlarından
sorumlu olamaz, çünkü eyleme kendisi tarafından değil, başka birşey tarafından belirlenmektedir.
Bu “saltık Yazgı” gibi birşeydir ve özgür İstenç ile bağdaşmaz. (Spinoza Tanrının bile İstenç
özgürlüğünden davranmadığını söyler (I, Ö32, S1).
9. Nedensellik ve Özgürlük
Tanrı (Töz) Evrenin düzenini yalnızca kendi Zorunluğuna göre belirler (I, Ö33). Bu özdeksel Evrende
belirlenimciliğin (determizm) işlediğini söylemek ve Bilimi, Doğanın Bilgisini olanaklı olarak kabul
etmektir. Ama Spinoza sonsuz Töz öncülünden insanın da bu aynı düzeneksel Nedensellik altında
olması gerektiği vargısını çıkarır. Aslında Tanrı bile kendi doğasının Zorunluğunu izlemek
durumundadır. Çünkü keyfi bir tanrısallık olumsal bir Evreni, dolayısıyla Kaosu imleyecektir,
Kozmozu değil. Yine, insan açısından vargı, “İnsan özgürlüğü yanılsamasının İstencin ve İsteğin
nedenlerinin bilinmemesinden doğduğudur” (I, EK).
10. Töz Belirsiz Midir?
“Tüm belirleme olumsuzlamadır” (Omnis determinatio est negatio) der Spinoza. Gerçekten de
belirlemek sınırlamak, olumsuzlamaktır. Ama Töz ya da Tanrı sınırlı olamaz. Öyleyse belirlenimsiz
olmak zorundadır. Bu mantıksal olarak anlaşılırlık taşıyan bir önerme değildir, ve anlamaya
çalışmamızın yararı olmayacaktır, çünkü herşeyden önce Töz olmanın kendisi belirli olmayı
gerektirir. Hegel Spinoza’nın yalnızca Tözün ya da Birin varolduğunu kabul eden düşüncesini onda
Doğu kültürünün bir kalıntısı olarak görür. Tanrı Birdir, yalnızca Bir vardır, ve Çok, tekillik,
bireysellik yoktur, ya da varlıklarını yalnızca Tözde bulurlar. Spinoza’nın Töz kavramı bireysel olana
hakkını vermez (ki herşeye karşın kendisi insan Özgürlüğünü olanaklı görür ve bunun yollarını
araştırır).
11. Spinoza Panteist Midir?
Spinoza Etika’da bir kez “Deus sive Natura” ya da “Doğa ya da Tanrı” der ve bu onu Panteist olarak
görmek için yeterli sayılır. Oysa Spinoza Doğanın şeylerinin varlıklarını kendilerinde değil ama
Tanrıda bulduklarını, gerçek varlık taşımadıklarını belirtir. Bu onların sonlu olduklarını söylemek
demektir. Yalnızca Tanrının var olduğunu ileri süren bir felsefenin ateizm olarak görülmesi
olanaksızdır. Ama gene de durum budur. Oysa gerçekte Spinoza’nın yanılgısı sonlu Doğanın hiçbir
varlık taşımadığı vargısını çıkarmak zorunda olmasında yatar.
12. İstenç ve İtki
Spinoza İstenci bilinçli İtki, İtkiyi bilinçsiz İstenç olarak görür (III, 9N). Ya da, İstenç her zaman
düşüncenin eşliğindedir ve kendini belirler, öz-belirlenimlidir; İtki ise doğaldır ve Doğa zorunluğu
tarafından belirlenir. İstencin kendinde özgür olduğu açıktır ve özgür olmayan bir istenç
düşünemeyiz. İtki (dürtü, içgüdü, istek, vb.) zorunludur.
13. Üç Birincil Duygu: Haz, Acı ve İstek.
Aslında Haz ve Acı İtkinin kendisidir (III, 57T). İyi genel olarak Haz, kötü genel olarak Acıdır. Bu Haz
ve Acı aynı zamanda Tutkular olarak görülür ve açıktır ki bu İyi ve Kötü moral İyi ve Kötü değildir.
İtki öz-sakınıma belirlenmiş özdür (Duyguların Tanımları, 1A)
14. İnsan Köleliği (Bölüm IV)
Spinoza Köleliği insanın duyguları denetlemedeki güçsüzlüğü olarak gördü (IV, Önsöz). Bu güçsüzlük
üstesinden gelinemeyecek bir son değildir, ve buna göre Spinoza’nın amacı “insan doğasının bir
modeli olarak görülecek bir insan ideası oluşturmak”tır (IV, Önsöz). Ve Erdem “insanın kendi özünü
ya da doğasını gerçekleştirme gücüdür” (IV, Tanım 8), ve “kendi uğruna istenmelidir” (IV, Ö18N).
Spinoza’da Ussal Varlık Olarak İnsan
Aziz Yardımlı —5 Nisan 2008 — Bahçeşehir Lisesi
www.ideayayinevi.com
2
15. Us Ve Tutkular
Spinoza Usun Tutkuları yenebileceğini kabul eder ve bunu tanıtlamaya çalışır (buna karşı örneğin
kuşkucu David Hume ise kesin olarak “Us her zaman tutkuların kölesidir” der). Spinoza insanı itkisel
değil, ussal bir varlık olarak görür. “İnsanın özü İyiyi istemek ve Kötüden kaçınmaktır” (IV, Ö19). Bu
hiç kuşkusuz dürtüsel bir Eğilim olabilir; ya da İstenç olabilir. Birincisi doğal ya da bilinçsizdir;
ikincisi ussal ve bilinçli. Bu ikincisi gerçekte Duyunç dediğimiz yetidir, ve Duyuncun İyisi Doğanın İyisi
ile çatışabilir, ve Duyunç olarak herşeyin, saltık olarak herşeyin üzerindedir, herşeyi yargılayabilir ve
hiçbir yargıyı tanımayabilir. Duyunç saltık olarak özgür olandır, dokunulamaz, baskılanamaz,
engellenemez olandır. Ama zayıf, gelişmemiş, olgunlaşmamış olabilir. Spinoza itkinin egemenliğini
Doğa Durumu denilen şeyin tanımı olarak görür (IV, Ö 37N2) ve Usun ve Tutkuların çatışması Devletin
ve Yasaların da zeminidir (IV, Ö 37N2). İtkinin gücü Duyuncun zayıflığı ile aynı şeydir.
16. Us ve Tutkular; Erdem; İyi ve Kötü
Ancak erdemsiz insan Tutkulara yenilir. Erdem ise, tıpkı Sokrates’in de kabul ettiği gibi, bilgidir
(“Anlama çabası Erdemin ilk Ve tek temelidir” :: “intelligendi conatus primum, & unicum virtutis
fundamentum est” (IV, Ö26). Tutkulara yenik düşmek tutkunun kötü olduğu bilinmedikçe kaçınılmaz
ve doğaldır, çünkü insan her zaman İyi olanın peşindedir, ve kötü olmayan tutku iyidir. Tutku,
içgüdü, itki vb. kendinde kötü değildir. Ama evrensel İyiyi ve Doğruyu çiğnediği zaman kötü görülür.
Erdem bu kötülüğün bilgisidir, ve ancak bu bilgi kötü olandan kaçınmanın olanağıdır. Birşeyin kötü
olduğunu bilen insan onu yapmaz. Yapıyorsa iyi olduğunu düşündüğü için yapıyordur (Spinoza bu
noktada da Sokrates, Platon, Aristoteles gibi düşünür).
17. Erdem
Erdem usun yönetimi altında varolmaktan oluşur (IV, Ö24). Ve bu ise bilgidir. Spinoza insanın
Özgürlüğünü onun kör Tutkularına karşı üstün olabilme gücünde gördü. Tutkulara, itkilere,
dürtülere, eğilimlere vb. karşı üstün gelebilen yeti Duyunçtur. Dürtü ve Duyunç arasındaki çatışma
moral/ahlaksal sorun dediğimiz şeydir. Spinoza insanı özgür bir varlık olarak, moral bir Varlık olarak
gördü, çünkü insan ussal Varlıktır. Varoluşunu usun ilkelerine göre düzenleyebilir, Spinoza’nın
yalnızca düşündüğü şeyleri edimselleştirebilir, yaşama geçirebilir. Bu Spinoza’nın kavramsal
haklılığının görgül tanıtı olacaktır.
6. Törel Görelilik?
Törellik göreli olamaz, çünkü törellik topluluğun törelliğidir ve topluluk Evrensel olarak bireyselliğin tözüdür.
Yine, görelilik bir Evrensel olması açısından da topluluk ile ve dolayısıyla törellik ile bağdaşmaz. Törellik tüm
bireyler için geçerli olan Evrenseldir. Hiçbir birey törelliğin dışında bir tözsellik taşıyamaz; törellik bireyselliği
soğurur, yutar. Eğer törel bir belirlenim çiğneniyorsa, törel belirlenim değildir. Törellik topluluğu topluluk
yapan şeydir. Törellik bireysel duyunç ile çatışmaya girerse törellik açısından ikincisi boyun eğmek zorundadır.
Eğer bireysel duyunç hakkından vazgeçmezse, törel yapı ortadan kalkma kipine girer (devrim, reform, dönüşüm
vb.).
9. Ödev
Törel belirlenimler bireyin öznel istenci açısından bağlayıcı ve yükümlülük yaratıcı olarak Ödevlerdirler. Bir
Ödevler dizgesi Tinin kendisi tarafından belirlenir (felsefe yalnızca bunu çözümler (Ödevleri belirlemek felsefe
yapmak değildir).
10. Ödev ve Zorunluk
Ödev ancak öznel-bireysel istenç ile çatıştığı zaman kısıtlayıcı, sınırlayıcı olarak görünür. Burada doğal dürtü ve
eğilimler ile çatışma, doğrudan doğruya Duyuncu ilgilendiren bir durum söz konusudur (yeni ölçünlere geçiş;
eskilerle çatışma; geleneklerin, yasaların değişimi vb.).
Spinoza’da Ussal Varlık Olarak İnsan
Aziz Yardımlı —5 Nisan 2008 — Bahçeşehir Lisesi
www.ideayayinevi.com
3
Download