Aile (Evlenme ve Boşanma) (Değişiklik) Yasa Önerisi

advertisement
26 Mart 2015
Cumhuriyet Meclisi Başkanlığına,
Lefkoşa.
Aile (Evlenme ve Boşanma) (Değişiklik) Yasa Önerisini ilişikte sunar; İçtüzüğün
81’inci maddesi uyarınca gereğini saygılarımla arzederim.
Doğuş DERYA
CTP-BG Lefkoşa Milletvekili
Aile (Evlenme ve Boşanma) (Değişiklik) Yasa Önerisi
Genel Gerekçe
1948 tarihli BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar
bakımından eşit doğarlar” diye başlar. Ancak aradan geçen 67 yıla ve dünyanın her yerinde
insan hak ve özgürlükleri ile ilgili verilen mücadelelerin kesintisiz olarak devamına rağmen,
günümüz dünyası bütün insanların, özgür, onur ve haklar bakımından eşit yaşadığı bir dünya
değildir. Bu yüzdendir ki, gerek Birleşmiş Milletler nezdinde, gerekse Avrupa Konseyi
nezdinde insan hak ve özgürlüklerinin sağlıklı uygulanmasını teşvik etmek ile devletlerin
insan hakları ihlallerini engelleyici uygulamalarını geliştirmek için çeşitli insan hakları
sözleşmeleri hazırlanmıştır. Söz konusu sözleşmelerin başında KKTC Meclisi tarafından 1996
yılında onaylanan “BM Çocuk Hakları Sözleşmesi”, 1996 yılında onaylanan “BM Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)” ve 2011 yılında onaylanan
“Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair
Avrupa Konseyi Sözleşmesi” bulunur.
İlgili sözleşmelerden “BM Çocuk Hakları Sözleşmesi”ne göre taraf devletler idari makamlar
ve yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun
yararının esas alınması prensibine uymayı taahhüt ederler (Madde 3). Bu sözleşmede ifade
edilen her türlü hakkın gerçekleşmesi maksadıyla taraf devletler, çocuğa tanınan haklar
doğrultusunda çocuğun yeteneklerinin geliştirilmesi ile uyumlu olarak, çocuğa yol gösterme
ve onu yönlendirme konusunda ana- babanın, yasal vasilerinin veya çocuktan hukuken
sorumlu öteki kişilerin sorumlulukları, hakları ve ödevleri ile ilgili düzenlemeleri yapma
sorumluluğunu da üstlenirler. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin en önemli maddelerinden
biri olan 16’ıncı maddeye göre “Hiçbir çocuğun özel yaşantısına aile, konut ve iletişimine
keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi onur ve itibarına da haksız
olarak saldıramaz. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korumaya
hakkı vardır.” Ayrıca Sözleşme, taraf devletlere, “çocuğun yetiştirilmesinde ve gelişmesinin
sağlanmasında ana babanın birlikte sorumluluk taşıdıkları ilkesinin tanınması için her türlü
çabayı göstermeyi; çocuğun yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğunun ilk önce ana
babaya ya da durum gerektiriyorsa yasal vasilere düştüğünü ve bu kişilerin her şeyden önce
çocuğun yüksek yararını göz önünde tutarak hareket edeceklerini” düzenleme sorumluluğunu
getirir.
1996 yılında KKTC Meclisi tarafından onaylanan “BM Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)” ise, taraf devletlere, hukuk sistemlerine
kadın-erkek eşitliği prensibini yerleştirme, ayrımcı tüm kanunları ortadan kaldırma ve
kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklayan kanunları yürürlüğe koyma gibi net yükümlülükler
getirir. Taraf devletlerin, toplumsal cinsiyet eşitliğini kamusal ve özel alanın her düzeyinde
sağlayabilmek amacıyla yasal ve kurumsal tedbirler alması, kadınların insan haklarından
yararlanmasını kısıtlayan ekonomik, kültürel, siyasal ve sosyal engelleri ortadan kaldıran
kamu politikaları oluşturması, CEDAW’ın temel ilkelerinin başında gelir.
KKTC Meclisi tarafından toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla onaylanan bir diğer
önemli sözleşme “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla
Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir (2011). Söz konusu Sözleşme “kadınlara
yönelik şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin tarihsel bir
tezahürü olduğunu ve bu güç ilişkisinin erkekler tarafından kadınlar üzerinde tahakküm
kurulmasına ve kadınlara yönelik ayrımcılık yapılmasına yol açtığını ve kadınların
ilerlemelerinin önünde engel olduğunu” ifade eder. Bu bağlamda da taraf olan devletlere
“kadınları her türlü şiddetten korumak ve kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek,
kovuşturmak, ortadan kaldırmak”; “kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan
kaldırılmasına katkıda bulunmak”;, “kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddet mağdurlarını
korumak ve bu kişilere destek vermek için kapsamlı bir çerçeveyi, politikaları ve tedbirleri
tasarlamak”; “kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti ortadan kaldırmak üzere bütünsel bir
yaklaşımı benimsemeye yönelik etkili bir işbirliği yapmaları için örgütlere ve kolluk
kuvvetlerine destek ve yardım sağlamak” gibi yükümlülükler getirir.
“Aile (Evlenme-Boşanma) Yasası Değişiklik Yasası” adı altında düzenlenen iş bu Yasa’da
söz konusu Sözleşmelerde belirtilen temel prensipler ışığında, modern hukuk devletlerindeki
uygulamalar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da göz önünde bulundurularak
yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler ile evlenme ve boşanma durumlarında
tarafların uğrayabileceği mağduriyetleri minimize etme amacı güdülmüş, başta çocukların
sağlığı ve esenliği göz önünde bulundurularak, kişilerin, insan haklarını gözeten eşitlik
sağlayıcı değişiklikler yapılmıştır.
Madde Gerekçeleri
1. Önerinin 1’inci maddesi ile bu Yasa’nın kısa isminin Aile (Evlenme-Boşanma)
(Değişiklik) Yasası olduğu ve “Esas Yasa” olarak anılan Aile (Evlenme-Boşanma)
Yasası ile birlikte okunacağı düzenlenmiştir.
2. Önerinin 2’nci maddesi ile Esas Yasa’nın “Tefsir” bölümü olan 2. maddesine
“Tedavisi mümkün olmayan psikolojik rahatsızlık” tanımı yapılarak eklenmiştir. Bu
tanımın yapılmasındaki temel neden “tedavisi mümkün olmayan psikolojik
rahatsızlık” konusunda ortaya çıkabilecek muğlâk ifadeleri engellemek ve
uygulamaların bilimsel temelde yapılmasını sağlayabilmektir.
3. Önerinin 3’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 3’üncü maddesinde ifade edilen “Yasanın
Uygulanması” maddesinin (2)’inci fıkrası yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile
yasanın uygulanışında çeşitli aksamalar yaratan “KKTC’de ikamet etme zorunluluğu”
kaldırılarak Yasa’nın daha sağlıklı ve kolay yürütülmesi sağlanmıştır.
4. Önerinin 4’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 5’inci maddesinin 2(A) fıkrası
değiştirilmiş ve bu fıkrada öngörülen bir yıllık süre, gereğinden fazla uzun
görüldüğünden ve uygulamayı bilen avukatların tavsiyesi üzerine daha makul bir süre
olan altı aya indirilmiştir.
5. Önerinin 5’inci maddesi ile Esas Yasa’nın “Evlenme Yetersizliği”ni düzenleyen 6’ıncı
maddesinin (1)’inci ve (2)’inci fıkraları yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile
(1)’inci fıkrada bulunan “kadın” ve “erkek” kelimeleri yerine ayrımcılık içermeyen bir
sözcük olan “kişi” kelimesi koyulmuş ve 16 yaşını bitirmiş kadınlar için aranan vasi
onayı, çocuk haklarını korumak amacıyla ve erkek çocukların da maruz kalabileceği
eşitsizlik ve istismar durumlarını önlemek maksadıyla, tüm kişiler için aranmıştır.
Yine aynı fıkrada yapılan bir başka düzenleme de 16 yaşını bitirmiş kişilerin
evlenmesine izin verirken Mahkeme’nin Sosyal Hizmetler Dairesi’nden görüş alması
şartıdır. Bu düzenlemenin amacı, 18 yaşından küçük, 16 yaşından büyük çocukların
psikolojik olarak evlenmeye hazır olup olmadıklarını tespit etmek ve çocuk haklarını
gözetmektir. Ayrıca hem (1)’inci hem de (2)’inci fıkralarda bulunan ve ayrımcılık
ifade eden “akli dengesi bozuk”, “akıl hastası” gibi tanımlamalar yerine “mümeyyiz”
ifadesi koyulmuştur.
6. Önerinin 6’ıncı maddesi ile Esas Yasa’nın 9’uncu maddesinde ifade edilen “Bazı
Durumlarda Kadının Yeniden Evlenmesinin Ertelenmesi” maddesi, Önerinin 7’inci
maddesindeki 10’uncu maddenin (2)’inci fıkrasının (B) bendinde yapılan değişikliğe
koşut olarak yürürlükten kaldırılmıştır.
7. Önerinin 7’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 10’uncu maddesinin 1’inci, 2(B), 2(Ç), 2
(D) ve 3’üncü fıkraları değiştirilmiştir. 1’inci fıkrada yapılan değişiklik ile evlenme
bildirimi için aranan ikamet yeri zorunluluğu kaldırılmış ve evlenmek isteyen çiftlerin
yapacağı yasal işlemleri kolaylaştırma amacı güdülmüştür. 2(B) fıkrasında yapılan
değişikliğin amacı ise evlenecek olan çiftlerin Thalasemia riski yanında Cinsel Yolla
Bulaşan Hastalık (CYBH) risklerinden korunmasını sağlamaktır. Ayrıca bu fıkraya
eklenen “hamilelik testi” şartı ile boşanma veya ölüm veya daha önce yapılan evliliğin
hükümsüz kabul edilmesinin üzerinden 302 gün geçmeden evlenen kadının hamile
olmadığından emin olmak içindir. Bu şart kadının hamile olması durumunda doğacak
olan çocuğun nesebinin sahih addolunmasını sağlamak ve ileriki süreçlerde hem anne
ve babanın, hem çocuğun hem de kadının evleneceği erkeğin mağdur olmasını
engellemektir. 2 (Ç) fıkrasında yapılan düzenleme “karı-koca” kelimeleri yerine “eş”
kelimesinin koyulduğu teknik bir düzenlemedir. 2(D) fıkrasında yapılan değişiklik
maddeyi Önerinin 5’inci maddesi ile yapılan değişikle uyumlu hale getirmek amacıyla
yapılmıştır. 3’üncü fıkrada yapılan değişikliğin amacı ise daha önce sadece Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşları için aranan bekârlık belgesinin tüm yabancı ülke yurttaşları
için de aranmasını sağlamaktır.
8. Önerinin 8’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 17’nci maddesi değiştirilmiş ve bu
maddede bulunan “kadın/karı” ve “erkek/koca” kelimeleri yerine ayrımcılık
içermeyen bir sözcük olan “kişi” kelimesi koyulmuştur. Birleşmiş Milletler gibi birçok
uluslararası organizasyonun toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla
hazırladığı kılavuz ve metinlerde (UNESCO 1999-GUIDELINES FOR GENDERNEUTRAL LANGAUAGE, UNESCO 2011- PRIORITY GENDER EQUALITY
GUIDELINES vb.) cinsiyetsiz (gender-neutral) bir dil kullanılması tavsiye
edilmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği yanında, ülkelerin yasal mevzuatlarında da
demokratikleşme ve adalet sağlayıcı bir unsur olarak kabul edilen cinsiyetsiz (genderneutral) dil prensibi bu maddede de gözetilmiştir.
9. Önerinin 9’uncu maddesi ile Esas Yasa’nın 18’inci maddesi değiştirilmiş ve
günümüzün en önemli sorunlarından olan kadına yönelik şiddetin unsurlarından olan
psikolojik baskı yanında ekonomik açıdan yanıltılma da “evlilik iptali” için aranan
şartlara eklenmiştir. Ayrıca bu düzenlemede de “karı” ve “koca” kelimeleri yerine
ayrımcılık içermeyen “kişi” ve “taraf” kelimeleri koyulmuştur
10. Önerinin 10’uncu maddesi ile Esas Yasa’nın 24’üncü maddesi değiştirilmiş ve
“Boşanma Sebepleri”
günümüz şartlarına ve modern hukuk devletlerindeki
uygulamalara uygun olarak yeniden düzenlenmiştir.
11. Önerinin 11’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 25’inci maddesinde düzenlenen “Bazı
Hallerde Süre Kısıtlaması” boşanma nedenlerinin bazı hallerde tarafların bilgisine geç
gelebildiği ve/veya kişilerin maddi ve manevi durumlarının boşanma talebinde
bulunmalarını geciktirici unsurlar olarak ortaya çıkabildiği durumlar göz önünde
bulundurularak yeniden düzenlenmiştir.
12. Önerinin 12’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 26’ıncı maddesinde düzenlenen mal
paylaşımı hususu “Evliliğin İptali veya Boşanma Durumunda Tarafların Evliliklerinin
Devamı Süresince Elde Edilen Mal Varlıklarının Paylaşımı” adı altında yeniden
düzenlenmiştir. Bu maddede mal paylaşımına konu olan unsurlar arasında sayılan
“çalışma gücünün kaybı dolayısıyla ödenen tazminatlar” hakkaniyet esaslarına
uymadığı için maddeden çıkarılmıştır. Yeni düzenlemede bugün birçok boşanma
davasında sorun olarak ortaya çıkan boşanma öncesi elden çıkarılan ve paylaşıma
konu mal varlıklarının tarafların maddi menfaatlerine halel getirmeyecek şekilde
değerlendirilebilmesi maksadıyla maddeye belirli bir süre sınırı eklenmiştir. Ayrıca
paylaşıma konu olan ve elden çıkarılan malların hesaplanması esnasında
Mahkeme’nin karar verme sürecini kolaylaştırmak ile tarafların paylaşıma konu
malların elden çıkarılması hususunda mutabık olduklarını kanıtlamak maksadıyla
tarafların yazılı onayı aranmıştır. Bu maddede yapılan düzenlemelerden bir diğeri
boşanma davası sürerken paylaşıma konu olan mal varlığı yanında, dava tarihinde
mevcut olan borçların paylaşımında tarafların kusurunun tespiti ile ilgili değişikliktir.
Yeni düzenlemelerden bir diğeri ise evliliğin iptali veya boşanma kararıyla sona
erdirilmesi durumunda, ailenin ortak kullanımına özgülenmiş ve eşler arasında
paylaşıma konu olan konutta kalmaya ve ev eşyasını kullanmaya hangisinin devam
edeceği konusunda mahkemeye verilen takdir yetkisidir.
13. Önerinin 13’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 27’inci maddesinde düzenlenen “Yasal
Ayrılık” maddesi kişilerin hür iradesine aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmıştır.
Tarafların Esas Yasa’nın 24’üncü maddesinde belirtilen nedenlerden herhangi birisi
dolayısı ile açtığı boşanma davasının Mahkeme tarafından sonuçlandırılmak yerine
“Yasal Ayrılık”a bağlanması, dava sürecinin uzamasına neden olduğu gibi, bu süreç
içerisinde taraflar arasında yaşanan gerginlik ve anlaşmazlıkların artmasına neden
olabilmekte, hem eşleri hem de varsa çocuklarını mağdur edebilmektedir.
14. Önerinin 14’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 28’nci maddesi Önerinin 13’üncü
maddesinde yapılan değişikliğe uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme
ile boşanma davası açmak isteyen kişilere getirilen ikamet zorunluluğu uygulamada
yarattığı zorluklardan dolayı yeniden düzenlenmiştir.
15. Önerinin 15’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 30’uncu maddesinin 2’inci fıkrası
değiştirilmiş ve tazminat ve nafaka ödemelerinde çocukların maddi ve manevi
çıkarlarını gözeten yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerde tazminat ile
nafaka ödemeleri için asgari ücrete bağlanan bir alt sınır belirlemek yanında,
ödemelerin yapılıp yapılmadığını takip etmeyi kolaylaştırmak ve bu konuda şimdiye
dek izlenen uygulamalarda ortaya çıkan haksızlık ve mağduriyetleri gidermek
amacıyla banka hesabı uygulaması getirilmiştir. Ayrıca bu maddeye eklenen yeni
fıkralar ile eğitim süreci devam eden çocukların ve bu çocukların bakım hizmetlerini
üstlenen tarafın maddi ve manevi çıkarları garanti altına alınmıştır.
16. Önerinin 16’ıncı maddesi ile Esas Yasa’ya 30A maddesi eklenmiş ve velayet
durumunda Mahkemenin göz önünde bulundurduğu unsurlar düzenlenmiştir. Bu
maddenin amacı boşanma durumunda tarafların çocukların velayeti ile ilgili
yaşadıkları veya yaşayabilecekleri sorunları azaltmak ve çocukların boşanma
sonrasında mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir ortamda yaşabilmesini sağlamak amacıyla
çocukların arzu ve isteklerinin uzmanlar aracılığı ile öğrenilebilmesini sağlamaktır. Bu
düzenleme KKTC Meclisi tarafından onaylanan BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin
(6/1996) 12’inci maddesinde belirtilen “görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip
çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu
görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak gereken özen
gösterilmesi” prensibi doğrultusunda yapılmıştır.
17. Önerinin 17’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 31’inci maddesi Önerinin 13’üncü
maddesinde yapılan değişikliğe uygun olarak yeniden düzenlenmiştir.
18. Önerinin 18’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 33’üncü maddesi değiştirilmiş ve hem
evlilik birliği süresince hem de boşanma sonrasında çocukların yurt dışına çıkışlarını
düzenleyen kurallar ebeveynlerin mağduriyetini minimize edecek biçimde yeniden
düzenlenmiştir.
19. Önerinin 19’uncu maddesi ile Esas Yasa’nın “Evlilik Birliğinin ve Ailenin
Korunması” adı altında düzenlenen 34’üncü maddeye sağlıklı bir evliliğin ve mutlu bir
aile yaşamının temel unsurlarından olan “ev ve çocuklarla ilgili sorumluklarda ev içi
emeğin eşit ve adil paylaşılması” eklenmiştir.
20. Önerinin 20’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 35’inci maddesi değiştirilmiş ve
“Tarafların Soyadı” ile ilgili düzenlemeler kadın ve çocuk haklarını gözeten bir
biçimde yeniden düzenlenmiştir. Bilindiği üzere günümüzde birçok ülke, eşlere
evlenmeden önceki soyadlarını kullanma imkânı tanımaktadır. Özellikle kadınların bu
alanda yaşadığı mağduriyetler, uluslararası insan hakları başvuru yollarının
kullanılmasına neden olmuştur. Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği Adalet Divanı ( Ör:
2003 Carlos GarciAvello – 2008 Grunkin – Paul kararları) ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (Ör: Burghartz vs İsviçre, Ünal Tekeli vs Türkiye, Losanci Rose & Rose
vs İsviçre, Cusan &Fazzo vs İtalya kararları) hem evlilik öncesi soyadı kullanımı
yönünde yapılan başvuruları hem de çocuklarının annenin soyadını da aile soyadı
olarak alabilmesi hususunda kararlar üretmiştir. Söz konusu davaları Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 8. ve 14. Maddeleri doğrultusunda eşitlik prensibi, özel hayatın
korunması ve ayrımcılık yasağı çerçevesinde inceleyen AİHM, bu temeller
doğrultusunda kararlar üretmiştir. Bu yönde yapılan düzenleme, KKTC Meclisi
tarafından onay kanunu çıkarılarak iç hukukun parçası haline getirilen BM Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) 16’ıncı
maddesinin (1)(g) fıkrasında belirtilen “Soyadı, meslek ve iş seçme hakları da dâhil
karı ve koca olarak aynı kişisel haklar sahip olma” ilkesinin gereğidir.
21. Önerinin 21’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 36’ıncı maddesi değiştirilmiş ve “Koruma
Emri” ile ilgili kurallar şiddet vakalarını minimize edecek biçimde, ülkemizde
yürürlüğe giren yeni kurumsal düzenlemeler (TOCED ve ŞÖDAM düzenlemeleri) ve
uluslararası uygulamalar göz önünde bulundurularak yeniden düzenlenip
geliştirilmiştir.
22. Önerinin 22’inci maddesi ile Esas Yasa’ya 36A maddesi eklenmiş ve bu madde ile
Adli Yardım hususu düzenlenmiştir.
23. Önerinin 23’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 40’ıncı maddesi değiştirilmiş ve çocuğun
nesebinin sahih addolunması için aranan kurallar çocuk hakları ve kadın hakları
gözetilerek yeniden düzenlenmiştir.
24. Önerinin 24’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 41’inci maddesi, Önerinin 13’üncü
maddesinde yapılan değişiklikle uyumlu olarak yürürlükten kaldırılmıştır.
25. Önerinin 25’ıncı maddesi ile Esas Yasa’nın 42’inci maddesi, Önerinin 23’üncü
maddesinde yapılan değişiklikle uyumlu olarak yürürlükten kaldırılmıştır.
26. Önerinin 26’ıncı maddesi ile Esas Yasa’nın “Geçici ve Son Kurallar Bölümü”ne yeni
bir geçici madde eklenmiş ve bu madde ile Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte hali
hazırda evli olan çiftlere bu Yasa’nın 35’inci maddesinde bulunan fıkralardan birine
istinaden Nüfus Kayıt Dairesi’ne başvuruda bulunup soyadlarında değişiklik
yapılmasını talep etme hakkı tanınmıştır.
AİLE (EVLENME VE BOŞANMA) (DEĞİŞİKLİK) YASA ÖNERİSİ
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:
Kısa İsim
1. Bu Yasa, Aile (Evlenme ve Boşanma) (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir
ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası ile
birlikte okunur.
Esas Yasanın
2’nci
Maddesinin
Değiştirilmesi
2. Esas Yasa, 2’nci maddesinde bulunan “Tefsir” bölümüne “Tedavisi mümkün
olmayan psikolojik rahatsızlık” tanımı yapılarak eklenmiştir.
Esas Yasanın
3’üncü
Maddesinin
Değiştirilmesi
3. Esas Yasa, 3’üncü Maddesinin (2)’inci fıkrası kaldırılmak ve yerine aşağıdaki
yeni (2)’inci fıkra konmak suretiyle değiştirilir:
Esas Yasanın
5’inci
Maddesinin
Değiştirilmesi
4. Esas Yasa, 5’inci Maddesinin 2(A) fıkrası kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni
2(A) fıkrası konmak suretiyle değiştirilir:
“Tefsir
“Yasanın
Uygulanması
“Nişanlanma
2.
(2)
(2)(A)
Tedavisi mümkün olmayan psikolojik rahatsızlık”,
güncel tıbbi olanaklar çerçevesinde tam olarak tedavi
edilemeyen ve ilgili kamu sağlık kuruluşu tarafından
tam olarak tedavi edilemediği raporlanan her türlü
psikolojik rahatsızlığı anlatır.”
Bu Yasanın Üçüncü Kısmı altında düzenlenen
evlenme ile ilgili kurallar dışında kalan tüm kuralları
yabancılar dâhil herkesi kapsar.”
Evlenme sözünün haksız bir nedenle bozulması ve
nişanlılardan birinin kişiliğinin veya onurunun
incinmesi durumunda, diğer tarafın kusurlu veya daha
fazla kusurlu olması sonucuna varması halinde
Mahkeme, kusurlu veya daha fazla kusurlu tarafın
kusursuz veya daha fazla kusursuz tarafa uygun
görülecek bir tazminat ödemesine karar verebilir.
Böyle bir davanın, nişanın bozulduğunun karşı tarafın
bilgisine geldiği tarihten başlayarak 6 ay içerisinde
açılması gerekir. Kusursuz tarafın ölmesi durumunda
dava hakkı mirasçılarına geçmez.
Ancak kusursuz taraf, öngörülen 6 aylık süre
içerisinde tazminat istemi ile dava açmışsa dava hakkı
mirasçılarına geçer.”
Esas Yasanın
6’ncı
Maddesinin
Değiştirilmesi
5. Esas Yasa, 6’ncı maddesinin (1)’inci ve (2)’nci fıkraları kaldırılmak ve yerine
aşağıdaki yeni (1)’inci ve (2)’nci fıkralar konmak suretiyle değiştirilir:
“Evlenme
Yetersizliği
(1)
(2)
Esas Yasanın
9’uncu
Maddesinin
Kaldırılması
On sekiz yaşını bitirmemiş bir kişi evlenemez.
Ancak Mahkeme, olağanüstü durumlarda ve iyi
nedenlerle ana ve babayı veya onların yokluğunda
vasiyi dinledikten sonra ve Sosyal Hizmetler
Dairesi’nden aldığı görüşü de göz önünde
bulundurarak on altı yaşını bitirmiş kişinin
evlenmesine izin verebilir. Mahkeme, böyle bir
durumda velayetin hangi tarafta olduğuna
bakmaksızın her iki tarafı da dinler. Ancak ana veya
babadan herhangi birinin, sürekli ve kesintisiz olarak
beş yıldan beri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
sınırları dışında ikamet etmekte olup duruşma günü
de mahkemede hazır olmaması halinde veya ana veya
babanın sağlık kurulu raporu ile mümeyyiz
olmadığının ispatlanması durumunda, o tarafı
dinlemez.
Bu fıkra amaçları bakımından “kesintisiz Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları dışında ikamet
etmek”, bir yılda en az toplam 240 gün yurt dışında
ikamet etmiş olmayı anlatır.
Evlenmeye yalnız mümeyyiz olanlar ehildir.”
6. Esas Yasa, 9’uncu maddesi, Önerinin 7’nci maddesindeki Esas Yasanın 10’uncu
maddesinin (2)’nci fıkrasının (B) bendinde yapılan değişikliğe koşut olarak
yürürlükten kaldırılır:
“Bazı
Durumlarda
Kadının
Yeniden
Evlenmesini
n
Ertelenmesi
Esas Yasanın
10’uncu
Maddesinin
Değiştirilmesi
7. Esas Yasa, 10’uncu maddesinin (1)’inci, 2(B), 2 (Ç), 2 (D) ve 3’üncü fıkraları
kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 2(B), 2 (Ç), 2(D) ve 3’üncü fıkralar konmak
suretiyle değiştirilir:
“Evlenme
Bildirimi
(1)
(2)(B)
Nişana taraf olanlardan biri önceden bildirimde
bulunmadıkça evlenme akdedilmez.
Tarafların Thalassemia taşıyıcısı olup olmadıklarını
gösteren birer devlet tıp laboratuar raporu ile Cinsel
Yolla Bulaşan Hastalıklardan (CYBH) herhangi
birine sahip olmadıklarını gösteren raporlar,
tarafların bu raporlar hakkında tıbbi görüş aldıklarına
ve raporların içeriğini bilerek evlenmek istediklerine
ilişkin birer beyanname;
(2)(Ç)
(D)
(3)
Esas Yasanın
17’nci
Maddesinin
Değiştirilmesi
Ancak evlenecek olan kadının ilk evliliği
olmaması ve önceki evliliğin sona ermesinden sonra
302 gün geçmemiş olması durumunda kadın bu
maddenin (2)(B) bendinde belirtilen testlere ek
olarak hamile olmadığını ispatlayan belgeyi
Evlendirme Memurluğu’na sunar.
Gerekmesi halinde, önceki eşin öldüğünü belirten
belgenin veya önceki evliliğin geçersizliği veya
boşanma ile ilgili yetkili mahkemenin hükmünün bir
sureti;
18 yaşından küçük ve 16 yaşından büyük kişi için bu
Yasanın 6’ncı maddesinin (1)’inci fıkrası uyarınca
Mahkemenin vereceği iznin bir sureti sunulur.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşı olmayanlar
için yukarıda öngörülen belgelerin, kişinin ikamet
ettiği yerin ilgili makamı tarafından verilmiş olması
ve evlendirme memurunun o makamın bu belgeleri
vermeye yetkili olduğu hususunda tatmin olması
gerekir. Bu kişilerin KKTC yurttaşlığına geçip
geçmediğine bakılmaksızın evlenmek için yaptıkları
bildirimde, yukarıdaki (2)’nci fıkrada öngörülen
belgeler
yanında
Kuzey
Kıbrıs
Türk
Cumhuriyetindeki ikamet bölgelerindeki muhtar ile
yurttaşı oldukları ülkenin elçiliklerinden veya yetkili
merciinden alacakları bekârlık belgelerini ibraz
etmek zorundadırlar.
Ancak yabancı ülkelerde yaşayanların bekarlık
belgesi temini için yaptıkları başvurunun üzerinden 2
ay geçmesi ve bekarlık belgesi temininde sorun
yaşadıklarını bildirmeleri durumunda ve bu belgeden
muafiyet konusunda aile mahkemelerinden “bekarlık
belgesi sunmaktan muaf tutulmalarına dair bir
mahkeme emri elde etmeleri halinde bu kişilerden
bekarlık belgesi istenmez.
8. Esas Yasa, 17’nci Maddesi yerine aşağıdaki yeni 17’nci Madde konmak
suretiyle değiştirilir:
“Kesin
Hükümsüzlük
Nedenleri
17.
(1)
(2)
Aşağıdaki hallerde evlenmenin kesin hükümsüz
olduğuna karar verilir:
Evlenmeye taraf olan kişilerden biri evlenme töreninin
icrası sırasında başka bir kişi ile evli ise;
Evlenmeye taraf olan kişiler arasında evlenme
töreninin yapılması sırasında bu Yasanın 6’ncı ve
7’nci maddelerinde öngörülen evlenmeye ilişkin
yasaklar varsa.
Ancak evlenme bu Yasanın 6’ncı maddesinin
(1)’inci fıkrasına aykırı bir şekilde yapılmış ve daha
sonra evlenmeye taraf olan kişilerden biri on sekiz
yaşını doldurarak aykırılık nedeni ortadan kalkmışsa
veya kadın hamile kalmışsa veya bu Yasanın 6’ncı
maddesinin (3)’üncü fıkrası uyarınca gerekli izni
almadan evlenme yapılmış ve daha sonra gerekli izin
alınmışsa veya kadın hamile kalmışsa evlilik kesin
hükümsüz ilan edilemez.”
Esas Yasanın
18’inci
Maddesinin
Değiştirilmesi
9. Esas Yasa, 18’inci Maddesi yerine aşağıdaki yeni 18’inci Madde konmak
suretiyle değiştirilir:
“İptal
Edilebilir
Evlenmeler
18.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
Aşağıdaki
hallerin
varlığının
Mahkemede
kanıtlanması halinde evlenme iptal edilebilir.
Evlenme tarihinde taraflardan birinin bilinci kendi
kusuru olmaksızın herhangi bir sebeple bozuksa;
Evlenmeye taraf olan kişiler aslında o kimse ile
evlenmeyi istemediği halde bir yanılgı veya psikolojik
baskı sonucu evlenme törenine katılmışsa;
Taraflardan biri karşı tarafın bazı niteliklere sahip
olduğu hakkında iyi niyetli bir yanılgı ve inanç sonucu
evlenmeye karar vermişse ve mahkeme o niteliklerin
karşı tarafta bulunmamasının birlikte yaşamı kendisi
için olanaksız veya çekilmez bir hale koyacak
derecede olduğu kanaatinde ise;
Taraflardan biri diğerinin psikolojik ve/veya fiziksel
ve/veya ekonomik durumu hakkında gerek öteki
tarafça, gerekse üçüncü bir tarafça kasten aldatılarak
evlenmeye ikna edilmişse;
Taraflardan biri kendisinin ve/veya yakını olan bir
kişinin hayatı, esenliği veya onuruna yöneltilmiş bir
tehdit altında evlenmişse;
Taraflardan birisinin, diğer tarafın veya evlilikten
doğacak çocuklarının sağlığı ve esenliği için önemli
bir tehlike teşkil edecek bir hastalığı gizlenmişse.”
Esas Yasanın
24’üncü
Maddesinin
Değiştirilmesi
10. Esas Yasa, 24’üncü Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 24’üncü
Madde eklenmek suretiyle değiştirilir:
“Boşanma
Sebepleri
24.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(8)
(9)
(10)
Boşanma sebepleri şunlardır:
Taraflardan biri bir başka kişiyle eşi ile arasındaki
sadakat bağını ortadan kaldıracak herhangi bir
duygusal ve/veya cinsel ilişkiye girmişse;
Taraflardan biri diğerine birlikte yaşamalarını ciddi
şekilde zorlaştıran bir yalan söylemiş ve bu yalan
sonucunda boşanma davası açan tarafın maddi
ve/veya psikolojik zarar görmesine neden olmuşsa;
Diğer taraf boşanma davasını açan tarafın hayatına
kastetmiş ve/veya kötü muamelede bulunmuş ve/veya
şiddet uygulamışsa;
Diğer taraf boşanma davasını açan tarafı cinsel
ilişkiye zorlamış ve/veya onur kırıcı davranışlara
maruz bırakmışsa;
Diğer taraf evlilik birliği öncesinde ve/veya evlilikten
sonra edindiği ve mal paylaşımına girmeyen veya
evlilik birliği içerisinde edinilmiş paylaşıma konu
maddi imkânları ve malları, kandırma, yanıltma, baskı
ve tehdit yollarından biriyle kullanmış veya bu imkân
ve mallara zarar verecek şekilde borçlanmışsa veya
taraflardan herhangi birinin maddi imkânlarını veya
evlilik birliği içerisinde edinilmiş paylaşıma konu
malları yükümlülük altına sokmuş veya bunların
satılmasına neden olmuşsa;
Diğer taraf, boşanma davası açan taraf için birlikte
yaşamı olanaksız veya çekilmez hale koyan cinayet
veya yüz kızartıcı bir suç işlemişse veya onursuz veya
yüz kızartıcı bir hal ve harekette bulunmuşsa;
Diğer taraf, haklı bir neden olmaksızın boşanma
davası açan tarafı 10 ayı aşkın bir süre terk etmişse;
Evlilikleri en az 3 yıl sürmek kaydıyla taraflardan hiç
birinin herhangi bir kusuru olmadığı ancak her iki
tarafın da aralarındaki sevgi bağının kalmadığını
açıkça ve anlaşmalı olarak beyan ettiği hallerde;
Diğer taraf tedavisi mümkün olmayan psikolojik bir
rahatsızlığa yakalanmış ve psikolojik durumu
boşanma davası açan taraf için birlikte yaşamayı
olanaksız veya çekilmez hale getirmişse veya
çocuklarının esenliği için bir tehlike yaratıyorsa ve
Mahkeme yukarıda belirtilen psikolojik rahatsızlığın
iyileşmesinin olanaksız olduğuna yetkili sağlık kurulu
raporuyla kanaat getirmişse;
Taraflar arasındaki ailevi ilişkiler birlikte yaşamı
olanaksız veya çekilmez bir hale koyacak kadar
önemli surette gerginleşmişse;
Ancak böyle bir gerginlik bütünüyle bir tarafın
hatasına yüklenebilecek nedenler içeriyorsa, boşanma
(11)
(12)
(13)
Esas Yasanın
25’inci
Maddesinin
Değiştirilmesi
11. Esas Yasa, 25’inci Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 25’inci Madde
eklenmek suretiyle değiştirilir.
“Bazı
Hallerde
Süre
Kısıtlaması
Esas Yasanın
26’ncı
Maddesinin
Değiştirilmesi
davasını yalnız diğer taraf açabilir.
Evliliğe taraf kişilerden birinin yukarıdaki boşanma
sebeplerinden birine veya birkaçına istinaden açmış
olduğu bir boşanma davasının mahkemece
reddedilmesi tarihinden başlayarak 12 ay süre ile
devamlı olarak birbirlerinden ayrı yaşamışlarsa;
Bu durumda taraflardan herhangi birisi, kusurlu
olup olmadığına bakılmaksızın, 12 ay sürekli olarak
birbirlerinden ayrı yaşadıkları sebebine dayanarak
diğer taraf aleyhine bir boşanma davası açarak
boşanma talep edebilir.
Boşanma davasının açıldığı tarihte, taraflar sürekli bir
biçimde 18 ay ayrı olarak yaşamışlarsa;
Bu durumda taraflardan herhangi birisi, kusurlu
olup olmadığına bakılmaksızın 18 ay süre ile
birbirlerinden ayrı yaşadıkları sebebine dayanarak
diğer taraf aleyhine boşanma davası açabilir.
Evlilikleri en az bir yıl sürmek koşuluyla taraflar
birlikte başvurmuşsa veya bir taraf öteki tarafın
davasını kabul etmişse;
Bu durumda evlilik birliği temelinden sarsılmış
sayılır. Boşanma kararı verilebilmesi için yargıcın
bizzat tarafları dinleyerek iradelerin serbestçe
açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali
sonuçları ile çocukların durumu konusunda taraflarca
kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır.
Yargıç, tarafların ve çocukların menfaatlerini dikkate
alarak bu antlaşmada gerekli gördüğü düzenlemeleri
yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü
halinde boşanmaya hükmolunur.”
25.
Bu Yasanın 24’üncü maddesinin (1)’inci ve (2)’nci
fıkralarında öngörülen nedenlere dayanılarak, bu
fıkralarda öngörülen nedeni yaratan olayın oluşundan
veya boşanma için dava açan tarafın, o olayı öğrendiği
tarihten başlayarak iki yıl geçtikten sonra boşanma
davası açılamaz.”
12. Esas Yasa, 26’ncı Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 26’ncı Madde
eklenmek suretiyle değiştirilir.
“Evliliğin
İptali veya
Boşanma
Durumunda
Tarafların
Mahkeme, bu Yasanın 18’inci maddesi uyarınca
evlilik iptali kararı verirken veya 24’üncü maddesi
uyarınca bir boşanma kararı verirken tarafların mal
bölüşümü hususunda anlaşmaya varmamaları halinde
aşağıdaki fıkralar uyarınca mal paylaşımına ilişkin
Evliliklerinin
Devamı
Süresince
Elde Edilen
Mal
Varlıklarının
Paylaşımı”
(1)
(2)
karar verir:
Evlilik süresince edinilmiş olup da taraflardan
birisinin veya müştereken ikisinin adlarında, yurt
içinde veya yurt dışında kayıtlı bulunan veya eşlerin
kullanımında olup da eşler arasında aidiyeti belli
olmayan tüm taşınır ve taşınmaz mallar ile, bono,
hisse senedi, elde veya bankalarda mevcut nakit
paralar, işinden kazandıkları, sosyal güvenlik ve
sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele
yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin
yaptığı ödemeler, paylaşıma konu olan ancak aşağıda
(2)’nci fıkrada izah edildiği şekilde boşanma
davasının açıldığı tarihten en fazla 3 yıl önce elden
çıkarılmış mallar, edinilmiş mal yerine ikame edilen
değerler veya diğer gelir ile evlilik birliği içerisinde
edinilen ve dava tarihinde mevcut borçlar aşağıda
öngörülen kıstaslar göz önünde bulundurularak
hakkaniyete uygun şekilde taraflar arasında
paylaştırılır.
Ancak taraflar arasında yapılan
paylaşımda bir tarafa düşen pay, paylaşıma konu mal
ve para varlığının toplam değerinin 2/3’ünden fazla
olamaz.
Boşanma davası açılmazdan önce elden çıkarılmış
paylaşıma konu malların getirisi taraflardan sadece
birinin menfaatine harcanmışsa paylaşıma konu mal
varlığının elde bulunan kısmından ayni miktardaki
kısım diğer tarafa öncelikle verilir veya onun lehine
hesaplanır.
Ayrıca evlilik birliği içerisinde edinilen ve dava
tarihinde mevcut olan borçlar sadece bir tarafın
kusuru sonucunda edinilmiş ise kusursuz taraf mal
paylaşımı esnasında borçlardan muaf tutulmayı talep
edebilir.
(A) Tarafların mevcut geliri, kazanım kapasitesi,
mülk ve maddi kaynakları ve yakın gelecekte
elde edebilecekleri maddi menfaatleri;
(B) Tarafların yakın gelecekte ortaya çıkabilecek
maddi
ihtiyaçları,
yükümlülükleri
ve
sorumlulukları;
(C) Evlilik birliğinin boşanmadan önceki yaşam
standardı;
(Ç) Tarafların evlilik süresince evlilik birliğinin
veya evlilik sona erdikten sonra ailenin refahı
için yaptıkları veya yapacakları ev işleri ve
çocuk bakımı gibi hizmetler de dâhil katkılar;
(D) Tarafların fiziksel ve ruhsal sağlığı;
(E) Tarafların yaşı ve evliliğin süresi;
(F) Çocukların maddi ihtiyaçları;
(G) Çocukların geliri, kazanım kapasitesi, mülkiyet
ve diğer maddi kaynakları;
(Ğ)
(3)
(4)
18 yaşını doldurmuş olsalar bile çocukların
fiziksel veya ruhsal yetersizliği veya engelli
olup olmadığı ve velayeti veya vesayeti alan
tarafın bu çocukların bakımı ile ilgili üstlendiği
maddi ve manevi sorumluluk;
(H) Evlilik esnasında çocukların içinde bulunduğu
durum ve tarafların çocukların eğitimi ve tahsili
için nasıl bir beklenti içinde oldukları;
(I)
Tarafların yukarıdaki (F), (G), (Ğ) ve (H)
bentlerinde belirtilenlere ilişkin beklentileri;
(İ)
Paylaşıma konu malvarlığının edinilmesinde
tarafların kişisel mallarının getirisinin katkı
payı;
(J)
Mahkemenin bu madde amaçları için dikkate
almayı uygun göreceği başka herhangi bir
kıstas.
Boşanma davası açıldığı tarihte, davanın işitilmesine
başlanmazdan önce taraflar, yukarıdaki (1)’inci
fıkrada öngörülen paylaşıma konu mevcut mal
varlıkları ile paylaşıma konu olup boşanma davasının
açıldığı tarihten en fazla 3 yıl önce elden çıkarılmış
tüm mal varlıklarının liste halinde dökümünü ve/veya
satış belgelerini ve/veya kayıt belgelerinin ve/veya
sahipliliğini
kanıtlayan
belgelerin
suretlerini
mahkemeye dosyalamak zorundadırlar.
Yukarıdaki belgelerin zamanında sunulmaması
ve/veya yanıltıcı belgelerin sunulduğu kanısına
taraflardan birisi tarafından varılması halinde, ilgili
tarafın müracaatı üzerine mahkemenin vereceği emre
uygun olarak banka, şirket ve/veya diğer yetkili
makamlar, kişilerin hesap veya mal varlıkları
hakkındaki belge ve bilgileri mahkemeye sunmak
veya bildirmek zorundadırlar.
(A) Taşınır mallar ile bono, hisse senedi, elde veya
bankalarda mevcut nakit paralar, işinden
kazandıkları, sosyal güvenlik ve sosyal yardım
kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım
amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin dava
açıldığı tarihte mevcut olan veya dava süresince
yaptığı ödemeler ve diğer gelir yukarıdaki
(1)’inci fıkra uyarınca belirlenen orana göre
taraflar arasında paylaştırılır.
(B) Taşınmaz malların paylaşımında, taşınmaz
malın davanın görüşüldüğü tarihteki parasal
değeri saptanır ve saptanan değer yukarıdaki
(1)’inci fıkra uyarınca belirlenen orana göre
taraflar arasında paylaştırılır. Taşınmaz malın
kaydını üzerinde bulunduran taraf, karşı tarafın
hakkını ödemekle yükümlüdür. Ödemenin ne
şekilde ve ne zaman yapılacağına ve ödeme
(C)
(5)
(A)
(B)
yapılıncaya kadar taşınmaz malın kullanım
hakkını hangi tarafın kullanacağına mahkeme
karar verir.
Edinilmiş mal yerine ikame edilen değerler,
yukarıdaki (A) ve (B) bentlerine uygun şekilde
paylaştırılır.
Evliliğin iptali veya boşanma kararıyla sona
erdirilmesi için dava açıldığı zaman dava sona
erinceye veya paylaşıma konu mallar
paylaşılıncaya kadar, ailenin ortak kullanımına
özgülenmiş ve eşler arasında paylaşıma konu
olan konutta kalmaya ve ev eşyasını
kullanmaya
hangisinin
devam
edeceği
konusunda eşler anlaşabilirler. Eşlerin aile
konutunda kimin kalacağı ve ev eşyasını kimin
kullanmaya
devam
edeceği
konusunda
anlaşamamaları halinde, Mahkeme olayın
özelliklerini, eşlerin ekonomik ve sosyal
durumlarını ve varsa çocukların menfaatlerini
göz önünde bulundurarak bu hakka hangisinin
sahip olacağına taraflardan biri tarafından
yapılacak istida üzerine karar verir. Mahkeme
böyle bir karar verirken kalma ve kullanma
süresini de belirler. Mahkeme aksine karar
vermedikçe hak, belirlenen sürenin bitiminde
kendiliğinden sona erer. Mahkeme bu süre
zarfında taşınmaz malı kullanma hakkını elinde
tutan tarafın bu hakkını kullanmasına engel
olabilecek her türlü işlemin yapılmasını
engellemek maksadıyla uygun ve adil gördüğü
emri verebilir.
Mahkeme evliliğin iptali veya boşanma
kararıyla sona erdirilmesi hükmünü verirken
tarafların durumunu, olayın özelliklerini, eşlerin
ekonomik ve sosyal durumlarını ve varsa
çocukların
menfaatlerini
göz
önünde
bulundurarak paylaşıma konu edilen herhangi
bir taşınır veya taşınmazı belli bir süre
taraflardan birinin kullanımına vermeye karar
verebilir, ancak, böyle bir karar verirken bu
hakkın hangi tarihe kadar kullanılacağı ve
kullanacak tarafın diğer tarafa her hangi bir
karşılık verip vermeyeceği de Mahkeme
tarafından tespit edilir. Bu hakkın kullanmasına
engel olabilecek her türlü işlemin yapılmasını
engellemek maksadıyla Mahkeme uygun ve
adil gördüğü emirleri verebilir.
Ancak, bu süre sona ermeden haktan
yararlanan tarafın durumunda değişiklik olması
halinde, diğer taraf Mahkemeden, kararın
gözden geçirilmesini isteyebilir.
Eşler konutta kira ile oturuyorlarsa Mahkeme,
gerektiğinde konutta kiracı sıfatı taşımayan eşin
kalmasına karar verebilir. Bu durumda, konutu
kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını
güvenceye almak için gerekli düzenleme
yapılmasına iptal veya boşanma kararıyla
birlikte karar verilir.
(A) Mal paylaşımına dâhil olan malvarlıklarının
değerlendirilmesinde kişisel mallar paylaşıma
dâhil edilmez. Ancak bu tür taşınır ve taşınmaz
mal varlıkları üzerine evlilik birliği süresince
yapılan yatırımlar veya ikame değerler
paylaşıma dâhil edilir.
(B) Eşlerden biri diğerine ait bir malın
edinilmesine,
iyileştirilmesine
veya
korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık
almaksızın katkıda bulunmuşsa, mal paylaşımı
sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için
katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve
bu alacak o malın paylaşımı sırasındaki
değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz
konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri
esas
alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış
olması halinde Mahkeme, diğer eşe ödenecek
alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.
Terk veya tarafların ayrı yaşadığı veya boşanma veya
evliliğin iptali davasının açıldığı tarihten en fazla iki
yıl öncesine kadar olan süre içinde karşı tarafın iki
tanık huzurunda verilmiş yazılı onayı olmadan elden
çıkarılan paylaşıma konu mal varlıkları paylaşımda
mahkeme tarafından dikkate alınır. Bu mal
varlıklarının değerlendirilmesinde söz konusu malın
elden çıkarıldığı tarihteki Amerikan doları bazındaki
değeri dikkate alınır.
Boşanma davası açıldığı tarihten başlayarak dava
devam ettiği sürece taraflardan biri paylaşıma konu
mal varlıklarını ancak mahkeme izni ile satabilir,
devredebilir, hibe edebilir, miras bırakabilir, ipotek
edebilir veya elden çıkarabilir. Böyle bir durumda
Mahkeme, elden çıkarılan malın değerini taraflar
arasında mal paylaşımı yapılırken dikkate alır. Bu
fıkraya aykırı hareket eden veya yanlış mal beyanında
bulunan ve/veya mahkeme emrine uygun olarak mal
beyanında bulunmayan veya bilgi ve belgeleri
vermeyen gerçek veya tüzel kişiler suç işlemiş
sayılırlar ve mahkumiyetleri halinde davanın
görüşüldüğü tarihteki aylık asgari ücretin kırk katına
kadar para cezasına veya beş yıla kadar hapis cezasına
(C)
(6)
(7)
(8)
(9)
(10)
(11)
(12)
(13)
veya her iki cezaya birden çarptırılabilirler.
Mahkeme mal paylaşımı konusunda hüküm verirken,
diğer tarafın boşanma davasını açan tarafın
evlenmeden önceki ve/veya evlilikten sonra edindiği
ve mal paylaşımına girmeyen veya evlilik birliği
içerisinde edinilmiş paylaşıma konu maddi imkânları
ve malları, kandırma, yanıltma, baskı ve tehdit
yollarından biriyle kullanmış olup olmadığını veya bu
imkân ve mallara zarar verecek şekilde borçlanmış
olup olmadığını veya boşanma davasını açan tarafın
maddi imkanlarını veya evlilik birliği içerisinde
edinilmiş paylaşıma konu malları yükümlülük altına
sokmuş veya bunların satılmasına neden olup
olmadığını dikkate alır.
Eşlerden biri, bu Yasa’da öngörülen diğer
olanaklardan yararlanmak yanında, paylaşıma konu
olan taşınmaz mallar ile ilgili daha üstün bir yararı
olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek
suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini
isteyebilir.
Mahkeme bu maddeyi uygularken gerekli gördüğü
durumda uzmanların görüşlerine başvurabilir.
Boşanmanın gerçekleşmesi veya evliliğin iptali ile
taraflardan birinin diğerinin kazancından sağladığı
menfaati ortadan kalkar.
Bu madde amaçları bakımından “Kişisel mal”
(A) Eşlerden birinin sadece kişisel kullanımına
yarayan eşyayı,
(B) Evlilik birliğinin başlangıcında eşlerden birine
ait bulunan veya bir eşin sonradan miras
yoluyla veya herhangi bir şekilde karşılıksız
olarak elde ettiği malları,
(C) Manevi tazminat alacaklarını,
(D) Kişisel malların yerine ikame edilen malları
anlatır.
“Tahsis”, İskan, Topraklandırma Ve Eşdeğer Mal
Yasası’nda ona verilen anlamı taşır.
Esas Yasanın
27’nci
Maddesinin
Kaldırılması
13. Esas Yasa, 27’nci maddesi yürürlükten kaldırılır:
Esas Yasanın
28’inci
Maddesinin
Değiştirilmesi
14. Esas Yasa, 28’inci Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 28’inci Madde
konmak suretiyle değiştirilir:
27.
“Yasal
Ayrılık”
“Boşanma
Davaları
(1)
(2)
Boşanma davaları taraflardan birinin olağan olarak
oturduğu veya çalıştığı yerin mahkemesinde açılır.
Taraflardan birinin KKTC vatandaşı olduğu ve yurt
dışında ikamet ettiği durumlarda boşanma davaları
Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde açılır.
Mahkeme, boşanma hükmü verirken her meselenin
kendi koşullarına uygun olarak eşlerin ve çocukların
nafakaları ve çocukların velayetleri hakkında karar
verebileceği gibi boşanma davası sona erinceye kadar
eşlerin geçimi, iskânı ve korunmalarına ilişkin de
uygun göreceği geçici emirler verebilir.”
(3)
Esas Yasanın
30’uncu
Maddesinin
Değiştirilmesi
15. Esas Yasa, 30’uncu maddesinin (2)’nci fıkrası kaldırılmak ve yerine aşağıdaki
yeni (2)’nci fıkra konmak suretiyle değiştirilir:
“Tazminat,
Nafaka ve
Diğer
Ödemelere
İlişkin
Kurallar
(2)(A)
(B)
(C)
(D)
Mahkeme, kabahatli tarafın maddi durumu veya
beklenen çıkarları ve daha az kabahatli olan tarafın
kişiliğine, vücut bütünlüğüne, onuruna ve boşanma
veya evlilik iptali dolayısı ile zarar gören mevcut veya
gelecekteki menfaatlerine verilen zarar ile evlilik
süresince ev içinde harcanan emeğin değeri de dâhil
olmak üzere, meselenin bütün olgularını göz önüne
alarak, kabahatli tarafın daha az kabahatli tarafa bir
tazminat ödemesine hükmedilebilir. Belirlenen
meblağın tazminatı veren kişi tarafından, tazminatı
alan kişinin banka hesabına yatırılması zorunludur.
Mahkeme, tarafların fiziksel, psikolojik ve maddi
durumlarını inceledikten sonra boşanma nedeni ile
yoksul kalacak veya geçim sıkıntısı içerisinde
yaşayacak tarafa, diğer tarafın, kabahatsiz olsa dahi,
uygun görülen bir meblağı eş nafakası olarak
ödemesine hükmedebilir. Belirlenen meblağın
nafakayı veren kişi tarafından, nafakayı alan kişinin
banka hesabına yatırılması zorunludur.
Ancak nafakayı veren taraf, nafaka alan tarafın
yeniden evlendiği veya ortalama bir yaşam standardı
sağlayabilecek bir iş sahibi olduğu veya başka bir
nedenle gelirinde artış olduğu hususunda mahkemeyi
ikna ederse, nafaka mahkeme emri ile gözden
geçirilir.
Mahkeme, tarafların evliliklerinden olan çocukların
velayetini almayan tarafın, çocukların iaşe, ibate,
eğitim ve bakım giderlerinin karşılanmasına katkıda
bulunmak için çocuk başına ve her çocuk için ayrı
ayrı ödenmek suretiyle aylık asgari ücretin 1/4’ünden
az olmamak kaydı ile uygun görülen bir meblağı aylık
olarak ödemesine hükmedebilir. Belirlenen meblağın
velayetin almayan kişi tarafından, velayeti kişinin
banka hesabına yatırılması zorunludur.
Mahkeme, tarafların evliliklerinden olan çocukların
velayetini almayan tarafın aylık gelirinin asgari ücret
kadar olduğunun ispatlanması durumunda bu
maddenin (C) fıkrasında öngörülen nafaka oranlarını
tek bir oran olarak yeniden düzenler. Ancak bu
(E)
(F)
Esas Yasaya
30A
Maddesinin
Eklenmesi
düzenleme sonucunda ortaya çıkan ve velayeti alan
kişiye ödenmesi öngörülen toplam nafaka oranı aylık
asgari ücretin 1/5’inden az olamaz. Belirlenen
meblağın velayeti almayan kişi tarafından, velayeti
alan kişinin banka hesabına yatırılması zorunludur.
Ekonomik durumları ve kazançları ile orantılı olarak
ana ve babanın çocuklarına karşı bakım ve eğitim
masraflarına katkı yapma yükümlülükleri çocuğun,
eğitim süreci sona erinceye kadar devam eder. Bu
Yasa kurallarına göre eğitim süreci, çocuk 18 yaşını
bitirmiş olsa dahi, devam ettiği lisans ve yüksek lisans
eğitimi sürecini de kapsar.
18 Yaşını doldurmuş olsa dahi lisans veya yüksek
lisans eğitim süreci devam eden çocuk veya çocuğun
bakım ve sorumluluğunu üstlenen taraf , diğer tarafa
karşı, bakım ve eğitim masraflarına katkıda
bulunmasını talep eden dava açabilir. Taraflardan her
hangi biri bu nedenle verilecek bir hükümden sonra
koşullarda değişiklik olması halinde verilen hükmün
değiştirilmesini veya iptalini talep edebilir.
16. Esas Yasa, 30’uncu Maddesinden sonra aşağıdaki yeni 30A Maddesi eklenir:
“Velayetin
Belirlenmesi
Durumunda
Göz Önünde
Bulundurulan
Hususlar
(1)
(2)
(3)
Boşanma davasında Mahkeme çocuğun velayetini
taraflardan birine verirken, çocuğun yaşı, fiziksel
sağlığı, ruhsal durumu, maddi ve manevi ihtiyaçları
ile anne ve babanın fiziksel sağlığı ve ruhsal
durumunu göz önünde bulundurur.
Yedi yaşında olan ve yedi yaşından büyük çocukların
hangi taraf ile birlikte yaşamak istediklerinin tespitini
yapabilmek maksadıyla Mahkeme Sosyal Hizmetler
Dairesi’ne bağlı çalışan bir Pedagogtan aldığı görüşü
göz önünde bulundurur. Bu görüşler doğrultusunda
Mahkeme, çocuğun kendisi ile ilgili kararları
anlayacak bir olgunluğa sahip olduğuna kanaat
getirirse hangi tarafın velayetine verilmek istediği
hususunda çocuğun görüşlerine öncelik verir.
Mahkeme çocuğun velayetini taraflardan birine
vermeden önce, çocuğun esenliği ve sağlığını
gözetmek maksadıyla çocuğun yaşayacağı ev ortamı
ve sosyal çevre ile eğitim göreceği okul hakkında
Sosyal Hizmetler Dairesi’nden aldığı görüşü göz
önünde bulundurur.
Esas Yasanın
31’inci
Maddesinin
Değiştirilmesi
17. Esas Yasa, 31’inci Maddesi yerine aşağıdaki yeni 31’inci Madde konmak
suretiyle değiştirilir:
Esas Yasanın
33’üncü
Maddesinin
Değiştirilmesi
18. Esas Yasa, 33’üncü Maddesi yerine aşağıdaki yeni 33’üncü Madde konmak
suretiyle değiştirilir:
“Ayrı Yaşama
“Tarafların
Çocuklarının
Yurt Dışına
Çıkışları
31.
(1)
(2)
(3)
(4)
Esas Yasanın
34’üncü
Maddesinin
Değiştirilmesi
Boşanmaya ilişkin bir davanın açılmasından sonra
eşler ayrı yaşama hakkına sahip olur. Ayrı yaşama,
boşanma davasında ayrı yaşamayı seçen taraf aleyhine
bir durum olarak dikkate alınmaz.”
Başka herhangi bir yasada aksine kural bulunup
bulunmadığına bakılmaksızın, evlilik birliğinin
devamı süresince eşler veya boşanma durumunda
boşanan taraflardan velayeti alan taraf, çocukları yurt
dışına çıkarırken karşı tarafın yazılı onayını almak
zorundadırlar.
Çocukların yurt dışına çıkabilmesi için karşı tarafın
yazılı onay vermemesi veya ülkede bulunmaması
durumunda diğer taraf veya boşanma durumunda
velayeti alan taraf gerekli izin için mahkemeye
başvurabilir.
Mahkeme, çocukların yurt dışına çıkabilmelerine
karar vermesi halinde, diğer taraf veya boşanma
durumunda velayeti alan tarafın gecikme dolayısıyla
uğradığı zararın ve mahkeme masraflarının diğer
tarafça ödenmesini de emredebilir. Ayrıca mahkeme,
diğer tarafın, çocukların yurtdışına çıkabilmelerini
kötü niyetle engellediğine kanaat getirirse çocukların
müteakip yurt dışı çıkışlarında diğer tarafın iznine tabi
olması koşulunu kaldırabilir.
Mahkemeye bu yönde yapılacak başvurular, en geç
yedi işgünü içerisinde sonuçlandırılır.”
19. Esas Yasa, 34’üncü Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki 34’üncü Madde
konmak suretiyle değiştirilir:
“Evlilik
Birliği
34.
Evlenme, taraflar arasında bir evlilik birliği yaratır.
Evlenenler sadakatle, işbirliği içinde ve karşılıklı
yardımlaşma ile birlikte yaşamayı, evlilik yaşamını
sürdürmeyi, çocuklarına bakmayı, ev ve çocuklarla
ilgili sorumluklarda ev içi emeğin eşit ve adil
paylaşılmasını ve birbirleri ile olan ilişkilerine özen
göstermeyi kabul etmiş olurlar ve evlilik birliğini
eşitlik ve uyum içinde yürütürler.
Evlilerden biri evlilik ile ilgili sorumluluklarını
ihmal eder veya hal ve hareketleri ile öteki tarafa
tehlike yaratır, maddi veya manevi zarar verirse,
etkilenen taraf bir başvuru ile mahkemenin müdahale
ederek mağduriyetini giderici bir emir vermesini
isteyebilir. Böyle bir başvuru üzerine mahkeme,
kabahatli tarafın dikkatini çeker. Bu tür davranışları
yapan taraf sorumluluklarını ihmal etmeye devam
eder veya hal ve hareketlerinde direnirse mahkeme
zarar gören tarafa uygun göreceği bir tazminat
verilmesini emredebilir.”
Esas Yasanın
35’nci
Maddesinin
Değiştirilmesi
20. Esas Yasa, 35’inci Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki 35’inci Madde
konmak suretiyle değiştirilir:
“Tarafların ve
Çocukların
Soyadları
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
Esas Yasanın
36’ncı
Maddesinin
Değiştirilmesi
Evlilik birliğinin tarafları, üzerinde uzlaşmaları
halinde, ikisinden birinin soyadını aile soyadı olarak
taşırlar. Bu durumda soyadı aile soyadı olmayan eş
arzu etmesi halinde evlenme akdinin imzalanması
sırasında vereceği beyan dışında başka hiçbir yasal
işlem yapmaksızın bekarlık soyadını aile soyadından
önce taşır.
Aile soyadı konusunda taraflar arasında bir uzlaşı
sağlanamadığı durumda her iki taraf da, bekârlık
soyadlarını taşıyacaklarına devam edeceklerini
evlenme akdinin imzalanması sırasında beyan etmek
dışında başka hiçbir yasal işlem yapmaksızın, evlilik
öncesi kullandığı soyadını kullanmaya devam eder.
Aile soyadı konusunda taraflar arasında bir uzlaşı
sağlandığı durumda çocuklar aile soyadı olarak
belirlenmiş soyadını alırlar. Ancak çocuklar için
kimlik, pasaport ve benzeri resmi evraklar
düzenlenirken soyadı aile soyadı olmayan ebeveynin
kendi bekarlık soyadını, başka hiçbir işlem
yapmaksızın soyadı hanesine ve aile soyadından önce
kaydettirme hakkı vardır.
Evlilik akdi sonrasında bekârlık soyadlarını
kullanmaya devam etme kararı veren taraflar, doğacak
çocuklara, nüfus kaydı yapılırken verilecek beyan
dışında başka hiçbir işlem yapmaksızın, her iki
soyadını da aile soyadı olarak verirler. Böyle bir
durumda her çocuğun en fazla iki soyadı olabilir.
18 yaşını bitiren her çocuğun mahkemeye başvurarak
aile soyadı olmayan ebeveyn soyadını aile soyadı
olarak alma hakkı vardır.”
21. Esas Yasa, 36’ncı maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 36’ncı madde
konmak suretiyle değiştirilir:
“Koruma
Emri
(1)
Evli olup olmadığına bakılmaksızın taraflardan biri
diğerine,
(A) Fiziki zarar verdiği veya buna teşebbüs ettiği
hallerde,
(B) Cinsel tecavüz, cinsel taciz veya cinsel saldırı
suçlarına teşebbüs ettiği veya suçu işlediği
hallerde,
Fiziki, ekonomik veya manevi şiddet veya
baskı yaptığı hallerde,
(Ç) Konutu kullanma hakkı diğer eşe verildiği
durumda, bu konuta izinsiz girdiği veya
girmeye teşebbüs ettiği hallerde,
(D) İşyerine, evine, müstahdemine, işverenine,
birlikte ikamet ettiği aile fertlerine veya
yakınlarına mükerrer şekilde telefon ederek,
mektup göndererek, e-mail veya sosyal medya
yoluyla veya diğer iletişim yollarını kullanarak
veya sözlü olarak rahatsızlık verdiği hallerde,
(E) Diğerini isteği dışında kamuya açık veya kapalı
mahallerde takip ettiği hallerde,
(F) Ceza Yasası kuralları uyarınca suç sayılan bir
fiilde bulunması halinde, (böyle bir durumda
fiili ika eden tarafın polis tarafından itham
edilmesi yeterlidir.)
(G) Evinin, işyerinin, okulunun, aracının veya diğer
eşin bulunduğu herhangi bir yerin önünde
bulunmak suretiyle gözaltında tuttuğu, ısrarlı
takip yürüttüğü veya evinin etrafında dolaşmak
suretiyle gözetlediği hallerde,
(Ğ) Çocuğu haksız yollardan yargı yetkisi dışına
çıkarmakla tehdit ettiği veya buna teşebbüs
ettiği hallerde,
(H) Yargıcın takdirine göre tehdit, taciz ve
rahatsızlık sayılabilecek hallerin var olması
veya yapılacağı ihtimalleri hallerinde,
Mağdur olan taraf tek taraflı dilekçe ile
mahkemeye başvurarak koruma emri talep
edebilir veya Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Dairesi’ne bağlı çalışan Şiddeti Önleme ve
Danışma Merkezi’ne başvurarak kendisi adına
koruma emri başvurusu yapılmasını talep
edebilir.
Bu Yasa uyarınca Mahkemeye yapılan başvurular en
kısa zamanda değerlendirir ve Mahkeme bu maddenin
(1)’inci fıkrasında belirtilen hususlardan birinin var
olduğuna veya var olma ihtimali olduğuna kanaat
getirirse hemen Koruma Emri verir. Verilen koruma
emri kararı en kısa sürede ilgiliye tebliğ olunur.
Koruma Emri kararında;
(A) Hakkında koruma emri kararı verilen kişilerin
açık kimlik ve adres bilgilerine,
(B) Koruma Emrinin şekli ve süresine,
(C) Hakkında koruma emri verilen kişinin kararın
gereklerini
yerine
getirmemesi
halinde
tutuklanacağına ve cezai takibata uğrayacağına
ilişkin hususlara yer verilir.
(C)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
Esas Yasaya
36A
Maddesinin
Eklenmesi
Koruma Emrinin süresi en az altı aydır. Mahkeme,
durumun özelliklerine göre bu süreyi durumun
değişmesine kadar süresiz yapabilir. Cinsel şiddet
veya fiziksel darp ihtimali ile ölüm tehdidi içeren
olgularda (yeni bir mahkeme kararıyla kaldırılıncaya
dek) süresiz koruma emri kararı verilebilir. Koruma
emir kararları, verilen koruma süresinin sonunda,
ilgilinin talebi ile aynı dosya üzerinden ve yeni bir
duruşma ile uzatılır.
Mağdur olan tarafın korunması için mahkeme
aşağıdaki koruma emirlerinden uygun gördüklerini
verebilir,
(A) Rahatsızlık veren tarafın, diğer tarafın veya
diğer aile fertlerinin konutuna, taşınmaz malına,
okuluna veya işyerine girmekten men edilmesi,
(B) Rahatsızlık veren tarafın diğer tarafın veya
diğer aile fertlerinin iki yüz metre mesafesine
yaklaşmaktan men edilmesi,
(C) Diğer tarafla, aile fertleri ve varsa çocuklar ile
yazılı, sözlü, telefon, elektronik posta, telefon
mesajı, sosyal medya veya sair iletişim
araçlarını kullanarak iletişim kurmaktan men
edilmesi,
Bu madde kuralları uyarınca Koruma emri
kararlarının gereklerini yerine getirmeyen kişi, suç
işlemiş olur ve fiili başka bir suç oluştursa bile,
işlediği bu suç veya suçların cezasının yanı sıra,
sadece verilen koruma emri kararlarına aykırı
davranmaktan ötürü, davanın görüşüldüğü tarihteki
aylık asgari ücretin on katına kadar para cezasına veya
on sekiz aya kadar hapis cezasına veya her iki cezaya
birden çarptırılabilirler.”
22. Esas Yasa, 36’ncı Maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 36A Maddesi
eklenir:
“Adli Yardım
(1)
(2)
Bu Yasa kapsamında Koruma Emri için yapılan
bireysel başvurular veya kişinin talebi ile ŞÖDAM
aracılığıyla
yapılan
başvurular,
bildirimler,
düzenlenecek belgeler, resmi mercilerce yapılacak
işlemler ile bu Yasaya göre verilen kararların icra ve
ifası için yapılan işlemlerden vergi, resim, harç ve
benzeri hiçbir masraf alınmaz.
Bu Yasa kapsamında Koruma Emri için Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği Dairesi’ne bağlı olarak hizmet veren
Şiddeti Önleme ve Danışma Merkezleri’ne yapılan
başvurulara adli yardım hizmeti sunulur. Adli Yardım
hizmetinin usul ve koşulları Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği Dairesi ile Barolar Birliği tarafından birlikte
hazırlanacak ve Bakanlar Kurulunca onaylanacak bir
tüzük çerçevesinde belirlenir.”
Esas Yasanın
40’ıncı
Maddesinin
Değiştirilmesi
23. Esas Yasa, 40’ıncı Maddesi değiştirilmek ve yerine aşağıdaki yeni 40’ncı
madde konmak değiştirilir:
“Nesebin
Sahih
Addolunması
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
Esas Yasanın
41’inci
Maddesinin
Kaldırılması
Evlilik esnasında veya evliliğin son bulmasından veya
erkeğin ölümünden başlayarak 302 gün içerisinde
doğan her çocuğun nesebi sahih addolunur.
Erkek, çocuğun doğumunun bilgisine geldiği tarihten
başlayarak bir ay içinde dava açarak çocuğun nesebini
reddedebilir. Böyle bir durumda çocuğun kendisine ait
olmadığını ispat yükümlülüğü davacı tarafa aittir.
Erkeğin açıklıkla veya dolaylı olarak çocuğun
nesebini tanıması veya yukarıdaki (2)’inci fıkrada
belirtilen bir aylık sürenin geçmesi durumunda erkek
çocuğun nesebini reddedemez. Ancak mahkeme böyle
bir tanımanın veya zaman aşımının hile ile
sağlandığına veya olduğuna inanırsa erkek, hilenin
bilgisine gelmesinden başlayarak bir ay içinde nesebin
reddi davası açabilir. Böyle bir davada hileye maruz
kaldığını ispatlama yükümlülüğü davacı tarafa aittir.
18 yaşını bitiren her çocuk 2 yıl içinde ilgili taraflar
veya hayatta değillerse terekeleri aleyhine nesebin
reddi davası açabilir.. Ancak Mahkeme söz konusu 2
yıllık hak düşürücü sürenin hile, kandırma, aldatma
nedenlerinden biri ile sağlandığına inanırsa 18 yaşını
tamamlayan çocuk hile, kandırma, aldatmanın
bilgisine gelmesinden başlayarak bir yıl içerisinde
nesebin reddi davası açabilir.
Bu maddenin (2)’nci, (3)’üncü ve (4)’üncü
fıkralarında belirtilen davalarda Taraflar ve üçüncü
kişiler, nesebin belirlenmesinde zorunlu olan ve
sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve
incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler.
Taraflardan herhangi biri Mahkemenin uygun ve adil
gördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermemesi
halinde Mahkeme durum ve koşullara göre bundan
beklenen sonucu, araştırma ve incelemeye rıza
göstermeyen taraf aleyhine doğmuş sayabilir.”
24. Esas Yasa, 41’inci maddesi yürürlükten kaldırılır:
“Yasal
Ayrılık
Esnasında
Doğan
Çocuk”
Esas Yasanın
42’nci
Maddesinin
Kaldırılması
25. Esas Yasa, 42’nci Maddesi 40’ıncı Maddede yapılan değişikliğe koşut olarak
yürürlükten kaldırılır:
Esas Yasanın
“Geçici ve Son
Kurallar”
Bölümüne
Geçici Madde
2’nin
Eklenmesi
26. Esas Yasasın Geçici ve Son Kurallar Bölümüne Geçici 2’nci Maddenin
Eklenmesi
“Koca
Tarafından
Çocuğun
Nesebinin
Reddedilmesi”
“Hâlihazırda
Evli olan
Çiftlerin ve
Çocuklarının
Soyadı
Geçici
Madde 2
Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte hali hazırda
evli olan çiftler ve 18 yaşını tamamlamış
çocukları, bu Yasa’nın 35’inci maddesinde yer
alan fıkralardan birine istinaden Nüfus Kayıt
Dairesi’ne başvuruda bulunup soyadlarında
değişiklik yapabilirler.”
Download