26 Mart 2015 Cumhuriyet Meclisi Başkanlığına, Lefkoşa. Aile (Evlenme ve Boşanma) (Değişiklik) Yasa Önerisini ilişikte sunar; İçtüzüğün 81’inci maddesi uyarınca gereğini saygılarımla arzederim. Doğuş DERYA CTP-BG Lefkoşa Milletvekili Aile (Evlenme ve Boşanma) (Değişiklik) Yasa Önerisi Genel Gerekçe 1948 tarihli BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” diye başlar. Ancak aradan geçen 67 yıla ve dünyanın her yerinde insan hak ve özgürlükleri ile ilgili verilen mücadelelerin kesintisiz olarak devamına rağmen, günümüz dünyası bütün insanların, özgür, onur ve haklar bakımından eşit yaşadığı bir dünya değildir. Bu yüzdendir ki, gerek Birleşmiş Milletler nezdinde, gerekse Avrupa Konseyi nezdinde insan hak ve özgürlüklerinin sağlıklı uygulanmasını teşvik etmek ile devletlerin insan hakları ihlallerini engelleyici uygulamalarını geliştirmek için çeşitli insan hakları sözleşmeleri hazırlanmıştır. Söz konusu sözleşmelerin başında KKTC Meclisi tarafından 1996 yılında onaylanan “BM Çocuk Hakları Sözleşmesi”, 1996 yılında onaylanan “BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)” ve 2011 yılında onaylanan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” bulunur. İlgili sözleşmelerden “BM Çocuk Hakları Sözleşmesi”ne göre taraf devletler idari makamlar ve yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun yararının esas alınması prensibine uymayı taahhüt ederler (Madde 3). Bu sözleşmede ifade edilen her türlü hakkın gerçekleşmesi maksadıyla taraf devletler, çocuğa tanınan haklar doğrultusunda çocuğun yeteneklerinin geliştirilmesi ile uyumlu olarak, çocuğa yol gösterme ve onu yönlendirme konusunda ana- babanın, yasal vasilerinin veya çocuktan hukuken sorumlu öteki kişilerin sorumlulukları, hakları ve ödevleri ile ilgili düzenlemeleri yapma sorumluluğunu da üstlenirler. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin en önemli maddelerinden biri olan 16’ıncı maddeye göre “Hiçbir çocuğun özel yaşantısına aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi onur ve itibarına da haksız olarak saldıramaz. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korumaya hakkı vardır.” Ayrıca Sözleşme, taraf devletlere, “çocuğun yetiştirilmesinde ve gelişmesinin sağlanmasında ana babanın birlikte sorumluluk taşıdıkları ilkesinin tanınması için her türlü çabayı göstermeyi; çocuğun yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğunun ilk önce ana babaya ya da durum gerektiriyorsa yasal vasilere düştüğünü ve bu kişilerin her şeyden önce çocuğun yüksek yararını göz önünde tutarak hareket edeceklerini” düzenleme sorumluluğunu getirir. 1996 yılında KKTC Meclisi tarafından onaylanan “BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)” ise, taraf devletlere, hukuk sistemlerine kadın-erkek eşitliği prensibini yerleştirme, ayrımcı tüm kanunları ortadan kaldırma ve kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklayan kanunları yürürlüğe koyma gibi net yükümlülükler getirir. Taraf devletlerin, toplumsal cinsiyet eşitliğini kamusal ve özel alanın her düzeyinde sağlayabilmek amacıyla yasal ve kurumsal tedbirler alması, kadınların insan haklarından yararlanmasını kısıtlayan ekonomik, kültürel, siyasal ve sosyal engelleri ortadan kaldıran kamu politikaları oluşturması, CEDAW’ın temel ilkelerinin başında gelir. KKTC Meclisi tarafından toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla onaylanan bir diğer önemli sözleşme “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir (2011). Söz konusu Sözleşme “kadınlara yönelik şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin tarihsel bir tezahürü olduğunu ve bu güç ilişkisinin erkekler tarafından kadınlar üzerinde tahakküm kurulmasına ve kadınlara yönelik ayrımcılık yapılmasına yol açtığını ve kadınların ilerlemelerinin önünde engel olduğunu” ifade eder. Bu bağlamda da taraf olan devletlere “kadınları her türlü şiddetten korumak ve kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak, ortadan kaldırmak”; “kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak”;, “kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddet mağdurlarını korumak ve bu kişilere destek vermek için kapsamlı bir çerçeveyi, politikaları ve tedbirleri tasarlamak”; “kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti ortadan kaldırmak üzere bütünsel bir yaklaşımı benimsemeye yönelik etkili bir işbirliği yapmaları için örgütlere ve kolluk kuvvetlerine destek ve yardım sağlamak” gibi yükümlülükler getirir. “Aile (Evlenme-Boşanma) Yasası Değişiklik Yasası” adı altında düzenlenen iş bu Yasa’da söz konusu Sözleşmelerde belirtilen temel prensipler ışığında, modern hukuk devletlerindeki uygulamalar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da göz önünde bulundurularak yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler ile evlenme ve boşanma durumlarında tarafların uğrayabileceği mağduriyetleri minimize etme amacı güdülmüş, başta çocukların sağlığı ve esenliği göz önünde bulundurularak, kişilerin, insan haklarını gözeten eşitlik sağlayıcı değişiklikler yapılmıştır. Madde Gerekçeleri 1. Önerinin 1’inci maddesi ile bu Yasa’nın kısa isminin Aile (Evlenme-Boşanma) (Değişiklik) Yasası olduğu ve “Esas Yasa” olarak anılan Aile (Evlenme-Boşanma) Yasası ile birlikte okunacağı düzenlenmiştir. 2. Önerinin 2’nci maddesi ile Esas Yasa’nın “Tefsir” bölümü olan 2. maddesine “Tedavisi mümkün olmayan psikolojik rahatsızlık” tanımı yapılarak eklenmiştir. Bu tanımın yapılmasındaki temel neden “tedavisi mümkün olmayan psikolojik rahatsızlık” konusunda ortaya çıkabilecek muğlâk ifadeleri engellemek ve uygulamaların bilimsel temelde yapılmasını sağlayabilmektir. 3. Önerinin 3’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 3’üncü maddesinde ifade edilen “Yasanın Uygulanması” maddesinin (2)’inci fıkrası yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile yasanın uygulanışında çeşitli aksamalar yaratan “KKTC’de ikamet etme zorunluluğu” kaldırılarak Yasa’nın daha sağlıklı ve kolay yürütülmesi sağlanmıştır. 4. Önerinin 4’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 5’inci maddesinin 2(A) fıkrası değiştirilmiş ve bu fıkrada öngörülen bir yıllık süre, gereğinden fazla uzun görüldüğünden ve uygulamayı bilen avukatların tavsiyesi üzerine daha makul bir süre olan altı aya indirilmiştir. 5. Önerinin 5’inci maddesi ile Esas Yasa’nın “Evlenme Yetersizliği”ni düzenleyen 6’ıncı maddesinin (1)’inci ve (2)’inci fıkraları yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile (1)’inci fıkrada bulunan “kadın” ve “erkek” kelimeleri yerine ayrımcılık içermeyen bir sözcük olan “kişi” kelimesi koyulmuş ve 16 yaşını bitirmiş kadınlar için aranan vasi onayı, çocuk haklarını korumak amacıyla ve erkek çocukların da maruz kalabileceği eşitsizlik ve istismar durumlarını önlemek maksadıyla, tüm kişiler için aranmıştır. Yine aynı fıkrada yapılan bir başka düzenleme de 16 yaşını bitirmiş kişilerin evlenmesine izin verirken Mahkeme’nin Sosyal Hizmetler Dairesi’nden görüş alması şartıdır. Bu düzenlemenin amacı, 18 yaşından küçük, 16 yaşından büyük çocukların psikolojik olarak evlenmeye hazır olup olmadıklarını tespit etmek ve çocuk haklarını gözetmektir. Ayrıca hem (1)’inci hem de (2)’inci fıkralarda bulunan ve ayrımcılık ifade eden “akli dengesi bozuk”, “akıl hastası” gibi tanımlamalar yerine “mümeyyiz” ifadesi koyulmuştur. 6. Önerinin 6’ıncı maddesi ile Esas Yasa’nın 9’uncu maddesinde ifade edilen “Bazı Durumlarda Kadının Yeniden Evlenmesinin Ertelenmesi” maddesi, Önerinin 7’inci maddesindeki 10’uncu maddenin (2)’inci fıkrasının (B) bendinde yapılan değişikliğe koşut olarak yürürlükten kaldırılmıştır. 7. Önerinin 7’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 10’uncu maddesinin 1’inci, 2(B), 2(Ç), 2 (D) ve 3’üncü fıkraları değiştirilmiştir. 1’inci fıkrada yapılan değişiklik ile evlenme bildirimi için aranan ikamet yeri zorunluluğu kaldırılmış ve evlenmek isteyen çiftlerin yapacağı yasal işlemleri kolaylaştırma amacı güdülmüştür. 2(B) fıkrasında yapılan değişikliğin amacı ise evlenecek olan çiftlerin Thalasemia riski yanında Cinsel Yolla Bulaşan Hastalık (CYBH) risklerinden korunmasını sağlamaktır. Ayrıca bu fıkraya eklenen “hamilelik testi” şartı ile boşanma veya ölüm veya daha önce yapılan evliliğin hükümsüz kabul edilmesinin üzerinden 302 gün geçmeden evlenen kadının hamile olmadığından emin olmak içindir. Bu şart kadının hamile olması durumunda doğacak olan çocuğun nesebinin sahih addolunmasını sağlamak ve ileriki süreçlerde hem anne ve babanın, hem çocuğun hem de kadının evleneceği erkeğin mağdur olmasını engellemektir. 2 (Ç) fıkrasında yapılan düzenleme “karı-koca” kelimeleri yerine “eş” kelimesinin koyulduğu teknik bir düzenlemedir. 2(D) fıkrasında yapılan değişiklik maddeyi Önerinin 5’inci maddesi ile yapılan değişikle uyumlu hale getirmek amacıyla yapılmıştır. 3’üncü fıkrada yapılan değişikliğin amacı ise daha önce sadece Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları için aranan bekârlık belgesinin tüm yabancı ülke yurttaşları için de aranmasını sağlamaktır. 8. Önerinin 8’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 17’nci maddesi değiştirilmiş ve bu maddede bulunan “kadın/karı” ve “erkek/koca” kelimeleri yerine ayrımcılık içermeyen bir sözcük olan “kişi” kelimesi koyulmuştur. Birleşmiş Milletler gibi birçok uluslararası organizasyonun toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla hazırladığı kılavuz ve metinlerde (UNESCO 1999-GUIDELINES FOR GENDERNEUTRAL LANGAUAGE, UNESCO 2011- PRIORITY GENDER EQUALITY GUIDELINES vb.) cinsiyetsiz (gender-neutral) bir dil kullanılması tavsiye edilmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği yanında, ülkelerin yasal mevzuatlarında da demokratikleşme ve adalet sağlayıcı bir unsur olarak kabul edilen cinsiyetsiz (genderneutral) dil prensibi bu maddede de gözetilmiştir. 9. Önerinin 9’uncu maddesi ile Esas Yasa’nın 18’inci maddesi değiştirilmiş ve günümüzün en önemli sorunlarından olan kadına yönelik şiddetin unsurlarından olan psikolojik baskı yanında ekonomik açıdan yanıltılma da “evlilik iptali” için aranan şartlara eklenmiştir. Ayrıca bu düzenlemede de “karı” ve “koca” kelimeleri yerine ayrımcılık içermeyen “kişi” ve “taraf” kelimeleri koyulmuştur 10. Önerinin 10’uncu maddesi ile Esas Yasa’nın 24’üncü maddesi değiştirilmiş ve “Boşanma Sebepleri” günümüz şartlarına ve modern hukuk devletlerindeki uygulamalara uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. 11. Önerinin 11’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 25’inci maddesinde düzenlenen “Bazı Hallerde Süre Kısıtlaması” boşanma nedenlerinin bazı hallerde tarafların bilgisine geç gelebildiği ve/veya kişilerin maddi ve manevi durumlarının boşanma talebinde bulunmalarını geciktirici unsurlar olarak ortaya çıkabildiği durumlar göz önünde bulundurularak yeniden düzenlenmiştir. 12. Önerinin 12’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 26’ıncı maddesinde düzenlenen mal paylaşımı hususu “Evliliğin İptali veya Boşanma Durumunda Tarafların Evliliklerinin Devamı Süresince Elde Edilen Mal Varlıklarının Paylaşımı” adı altında yeniden düzenlenmiştir. Bu maddede mal paylaşımına konu olan unsurlar arasında sayılan “çalışma gücünün kaybı dolayısıyla ödenen tazminatlar” hakkaniyet esaslarına uymadığı için maddeden çıkarılmıştır. Yeni düzenlemede bugün birçok boşanma davasında sorun olarak ortaya çıkan boşanma öncesi elden çıkarılan ve paylaşıma konu mal varlıklarının tarafların maddi menfaatlerine halel getirmeyecek şekilde değerlendirilebilmesi maksadıyla maddeye belirli bir süre sınırı eklenmiştir. Ayrıca paylaşıma konu olan ve elden çıkarılan malların hesaplanması esnasında Mahkeme’nin karar verme sürecini kolaylaştırmak ile tarafların paylaşıma konu malların elden çıkarılması hususunda mutabık olduklarını kanıtlamak maksadıyla tarafların yazılı onayı aranmıştır. Bu maddede yapılan düzenlemelerden bir diğeri boşanma davası sürerken paylaşıma konu olan mal varlığı yanında, dava tarihinde mevcut olan borçların paylaşımında tarafların kusurunun tespiti ile ilgili değişikliktir. Yeni düzenlemelerden bir diğeri ise evliliğin iptali veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi durumunda, ailenin ortak kullanımına özgülenmiş ve eşler arasında paylaşıma konu olan konutta kalmaya ve ev eşyasını kullanmaya hangisinin devam edeceği konusunda mahkemeye verilen takdir yetkisidir. 13. Önerinin 13’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 27’inci maddesinde düzenlenen “Yasal Ayrılık” maddesi kişilerin hür iradesine aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmıştır. Tarafların Esas Yasa’nın 24’üncü maddesinde belirtilen nedenlerden herhangi birisi dolayısı ile açtığı boşanma davasının Mahkeme tarafından sonuçlandırılmak yerine “Yasal Ayrılık”a bağlanması, dava sürecinin uzamasına neden olduğu gibi, bu süreç içerisinde taraflar arasında yaşanan gerginlik ve anlaşmazlıkların artmasına neden olabilmekte, hem eşleri hem de varsa çocuklarını mağdur edebilmektedir. 14. Önerinin 14’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 28’nci maddesi Önerinin 13’üncü maddesinde yapılan değişikliğe uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile boşanma davası açmak isteyen kişilere getirilen ikamet zorunluluğu uygulamada yarattığı zorluklardan dolayı yeniden düzenlenmiştir. 15. Önerinin 15’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 30’uncu maddesinin 2’inci fıkrası değiştirilmiş ve tazminat ve nafaka ödemelerinde çocukların maddi ve manevi çıkarlarını gözeten yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerde tazminat ile nafaka ödemeleri için asgari ücrete bağlanan bir alt sınır belirlemek yanında, ödemelerin yapılıp yapılmadığını takip etmeyi kolaylaştırmak ve bu konuda şimdiye dek izlenen uygulamalarda ortaya çıkan haksızlık ve mağduriyetleri gidermek amacıyla banka hesabı uygulaması getirilmiştir. Ayrıca bu maddeye eklenen yeni fıkralar ile eğitim süreci devam eden çocukların ve bu çocukların bakım hizmetlerini üstlenen tarafın maddi ve manevi çıkarları garanti altına alınmıştır. 16. Önerinin 16’ıncı maddesi ile Esas Yasa’ya 30A maddesi eklenmiş ve velayet durumunda Mahkemenin göz önünde bulundurduğu unsurlar düzenlenmiştir. Bu maddenin amacı boşanma durumunda tarafların çocukların velayeti ile ilgili yaşadıkları veya yaşayabilecekleri sorunları azaltmak ve çocukların boşanma sonrasında mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir ortamda yaşabilmesini sağlamak amacıyla çocukların arzu ve isteklerinin uzmanlar aracılığı ile öğrenilebilmesini sağlamaktır. Bu düzenleme KKTC Meclisi tarafından onaylanan BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin (6/1996) 12’inci maddesinde belirtilen “görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak gereken özen gösterilmesi” prensibi doğrultusunda yapılmıştır. 17. Önerinin 17’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 31’inci maddesi Önerinin 13’üncü maddesinde yapılan değişikliğe uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. 18. Önerinin 18’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 33’üncü maddesi değiştirilmiş ve hem evlilik birliği süresince hem de boşanma sonrasında çocukların yurt dışına çıkışlarını düzenleyen kurallar ebeveynlerin mağduriyetini minimize edecek biçimde yeniden düzenlenmiştir. 19. Önerinin 19’uncu maddesi ile Esas Yasa’nın “Evlilik Birliğinin ve Ailenin Korunması” adı altında düzenlenen 34’üncü maddeye sağlıklı bir evliliğin ve mutlu bir aile yaşamının temel unsurlarından olan “ev ve çocuklarla ilgili sorumluklarda ev içi emeğin eşit ve adil paylaşılması” eklenmiştir. 20. Önerinin 20’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 35’inci maddesi değiştirilmiş ve “Tarafların Soyadı” ile ilgili düzenlemeler kadın ve çocuk haklarını gözeten bir biçimde yeniden düzenlenmiştir. Bilindiği üzere günümüzde birçok ülke, eşlere evlenmeden önceki soyadlarını kullanma imkânı tanımaktadır. Özellikle kadınların bu alanda yaşadığı mağduriyetler, uluslararası insan hakları başvuru yollarının kullanılmasına neden olmuştur. Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği Adalet Divanı ( Ör: 2003 Carlos GarciAvello – 2008 Grunkin – Paul kararları) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (Ör: Burghartz vs İsviçre, Ünal Tekeli vs Türkiye, Losanci Rose & Rose vs İsviçre, Cusan &Fazzo vs İtalya kararları) hem evlilik öncesi soyadı kullanımı yönünde yapılan başvuruları hem de çocuklarının annenin soyadını da aile soyadı olarak alabilmesi hususunda kararlar üretmiştir. Söz konusu davaları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. ve 14. Maddeleri doğrultusunda eşitlik prensibi, özel hayatın korunması ve ayrımcılık yasağı çerçevesinde inceleyen AİHM, bu temeller doğrultusunda kararlar üretmiştir. Bu yönde yapılan düzenleme, KKTC Meclisi tarafından onay kanunu çıkarılarak iç hukukun parçası haline getirilen BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) 16’ıncı maddesinin (1)(g) fıkrasında belirtilen “Soyadı, meslek ve iş seçme hakları da dâhil karı ve koca olarak aynı kişisel haklar sahip olma” ilkesinin gereğidir. 21. Önerinin 21’inci maddesi ile Esas Yasa’nın 36’ıncı maddesi değiştirilmiş ve “Koruma Emri” ile ilgili kurallar şiddet vakalarını minimize edecek biçimde, ülkemizde yürürlüğe giren yeni kurumsal düzenlemeler (TOCED ve ŞÖDAM düzenlemeleri) ve uluslararası uygulamalar göz önünde bulundurularak yeniden düzenlenip geliştirilmiştir. 22. Önerinin 22’inci maddesi ile Esas Yasa’ya 36A maddesi eklenmiş ve bu madde ile Adli Yardım hususu düzenlenmiştir. 23. Önerinin 23’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 40’ıncı maddesi değiştirilmiş ve çocuğun nesebinin sahih addolunması için aranan kurallar çocuk hakları ve kadın hakları gözetilerek yeniden düzenlenmiştir. 24. Önerinin 24’üncü maddesi ile Esas Yasa’nın 41’inci maddesi, Önerinin 13’üncü maddesinde yapılan değişiklikle uyumlu olarak yürürlükten kaldırılmıştır. 25. Önerinin 25’ıncı maddesi ile Esas Yasa’nın 42’inci maddesi, Önerinin 23’üncü maddesinde yapılan değişiklikle uyumlu olarak yürürlükten kaldırılmıştır. 26. Önerinin 26’ıncı maddesi ile Esas Yasa’nın “Geçici ve Son Kurallar Bölümü”ne yeni bir geçici madde eklenmiş ve bu madde ile Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte hali hazırda evli olan çiftlere bu Yasa’nın 35’inci maddesinde bulunan fıkralardan birine istinaden Nüfus Kayıt Dairesi’ne başvuruda bulunup soyadlarında değişiklik yapılmasını talep etme hakkı tanınmıştır. AİLE (EVLENME VE BOŞANMA) (DEĞİŞİKLİK) YASA ÖNERİSİ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar: Kısa İsim 1. Bu Yasa, Aile (Evlenme ve Boşanma) (Değişiklik) Yasası olarak isimlendirilir ve aşağıda “Esas Yasa” olarak anılan Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası ile birlikte okunur. Esas Yasanın 2’nci Maddesinin Değiştirilmesi 2. Esas Yasa, 2’nci maddesinde bulunan “Tefsir” bölümüne “Tedavisi mümkün olmayan psikolojik rahatsızlık” tanımı yapılarak eklenmiştir. Esas Yasanın 3’üncü Maddesinin Değiştirilmesi 3. Esas Yasa, 3’üncü Maddesinin (2)’inci fıkrası kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni (2)’inci fıkra konmak suretiyle değiştirilir: Esas Yasanın 5’inci Maddesinin Değiştirilmesi 4. Esas Yasa, 5’inci Maddesinin 2(A) fıkrası kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 2(A) fıkrası konmak suretiyle değiştirilir: “Tefsir “Yasanın Uygulanması “Nişanlanma 2. (2) (2)(A) Tedavisi mümkün olmayan psikolojik rahatsızlık”, güncel tıbbi olanaklar çerçevesinde tam olarak tedavi edilemeyen ve ilgili kamu sağlık kuruluşu tarafından tam olarak tedavi edilemediği raporlanan her türlü psikolojik rahatsızlığı anlatır.” Bu Yasanın Üçüncü Kısmı altında düzenlenen evlenme ile ilgili kurallar dışında kalan tüm kuralları yabancılar dâhil herkesi kapsar.” Evlenme sözünün haksız bir nedenle bozulması ve nişanlılardan birinin kişiliğinin veya onurunun incinmesi durumunda, diğer tarafın kusurlu veya daha fazla kusurlu olması sonucuna varması halinde Mahkeme, kusurlu veya daha fazla kusurlu tarafın kusursuz veya daha fazla kusursuz tarafa uygun görülecek bir tazminat ödemesine karar verebilir. Böyle bir davanın, nişanın bozulduğunun karşı tarafın bilgisine geldiği tarihten başlayarak 6 ay içerisinde açılması gerekir. Kusursuz tarafın ölmesi durumunda dava hakkı mirasçılarına geçmez. Ancak kusursuz taraf, öngörülen 6 aylık süre içerisinde tazminat istemi ile dava açmışsa dava hakkı mirasçılarına geçer.” Esas Yasanın 6’ncı Maddesinin Değiştirilmesi 5. Esas Yasa, 6’ncı maddesinin (1)’inci ve (2)’nci fıkraları kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni (1)’inci ve (2)’nci fıkralar konmak suretiyle değiştirilir: “Evlenme Yetersizliği (1) (2) Esas Yasanın 9’uncu Maddesinin Kaldırılması On sekiz yaşını bitirmemiş bir kişi evlenemez. Ancak Mahkeme, olağanüstü durumlarda ve iyi nedenlerle ana ve babayı veya onların yokluğunda vasiyi dinledikten sonra ve Sosyal Hizmetler Dairesi’nden aldığı görüşü de göz önünde bulundurarak on altı yaşını bitirmiş kişinin evlenmesine izin verebilir. Mahkeme, böyle bir durumda velayetin hangi tarafta olduğuna bakmaksızın her iki tarafı da dinler. Ancak ana veya babadan herhangi birinin, sürekli ve kesintisiz olarak beş yıldan beri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları dışında ikamet etmekte olup duruşma günü de mahkemede hazır olmaması halinde veya ana veya babanın sağlık kurulu raporu ile mümeyyiz olmadığının ispatlanması durumunda, o tarafı dinlemez. Bu fıkra amaçları bakımından “kesintisiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları dışında ikamet etmek”, bir yılda en az toplam 240 gün yurt dışında ikamet etmiş olmayı anlatır. Evlenmeye yalnız mümeyyiz olanlar ehildir.” 6. Esas Yasa, 9’uncu maddesi, Önerinin 7’nci maddesindeki Esas Yasanın 10’uncu maddesinin (2)’nci fıkrasının (B) bendinde yapılan değişikliğe koşut olarak yürürlükten kaldırılır: “Bazı Durumlarda Kadının Yeniden Evlenmesini n Ertelenmesi Esas Yasanın 10’uncu Maddesinin Değiştirilmesi 7. Esas Yasa, 10’uncu maddesinin (1)’inci, 2(B), 2 (Ç), 2 (D) ve 3’üncü fıkraları kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 2(B), 2 (Ç), 2(D) ve 3’üncü fıkralar konmak suretiyle değiştirilir: “Evlenme Bildirimi (1) (2)(B) Nişana taraf olanlardan biri önceden bildirimde bulunmadıkça evlenme akdedilmez. Tarafların Thalassemia taşıyıcısı olup olmadıklarını gösteren birer devlet tıp laboratuar raporu ile Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan (CYBH) herhangi birine sahip olmadıklarını gösteren raporlar, tarafların bu raporlar hakkında tıbbi görüş aldıklarına ve raporların içeriğini bilerek evlenmek istediklerine ilişkin birer beyanname; (2)(Ç) (D) (3) Esas Yasanın 17’nci Maddesinin Değiştirilmesi Ancak evlenecek olan kadının ilk evliliği olmaması ve önceki evliliğin sona ermesinden sonra 302 gün geçmemiş olması durumunda kadın bu maddenin (2)(B) bendinde belirtilen testlere ek olarak hamile olmadığını ispatlayan belgeyi Evlendirme Memurluğu’na sunar. Gerekmesi halinde, önceki eşin öldüğünü belirten belgenin veya önceki evliliğin geçersizliği veya boşanma ile ilgili yetkili mahkemenin hükmünün bir sureti; 18 yaşından küçük ve 16 yaşından büyük kişi için bu Yasanın 6’ncı maddesinin (1)’inci fıkrası uyarınca Mahkemenin vereceği iznin bir sureti sunulur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşı olmayanlar için yukarıda öngörülen belgelerin, kişinin ikamet ettiği yerin ilgili makamı tarafından verilmiş olması ve evlendirme memurunun o makamın bu belgeleri vermeye yetkili olduğu hususunda tatmin olması gerekir. Bu kişilerin KKTC yurttaşlığına geçip geçmediğine bakılmaksızın evlenmek için yaptıkları bildirimde, yukarıdaki (2)’nci fıkrada öngörülen belgeler yanında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki ikamet bölgelerindeki muhtar ile yurttaşı oldukları ülkenin elçiliklerinden veya yetkili merciinden alacakları bekârlık belgelerini ibraz etmek zorundadırlar. Ancak yabancı ülkelerde yaşayanların bekarlık belgesi temini için yaptıkları başvurunun üzerinden 2 ay geçmesi ve bekarlık belgesi temininde sorun yaşadıklarını bildirmeleri durumunda ve bu belgeden muafiyet konusunda aile mahkemelerinden “bekarlık belgesi sunmaktan muaf tutulmalarına dair bir mahkeme emri elde etmeleri halinde bu kişilerden bekarlık belgesi istenmez. 8. Esas Yasa, 17’nci Maddesi yerine aşağıdaki yeni 17’nci Madde konmak suretiyle değiştirilir: “Kesin Hükümsüzlük Nedenleri 17. (1) (2) Aşağıdaki hallerde evlenmenin kesin hükümsüz olduğuna karar verilir: Evlenmeye taraf olan kişilerden biri evlenme töreninin icrası sırasında başka bir kişi ile evli ise; Evlenmeye taraf olan kişiler arasında evlenme töreninin yapılması sırasında bu Yasanın 6’ncı ve 7’nci maddelerinde öngörülen evlenmeye ilişkin yasaklar varsa. Ancak evlenme bu Yasanın 6’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasına aykırı bir şekilde yapılmış ve daha sonra evlenmeye taraf olan kişilerden biri on sekiz yaşını doldurarak aykırılık nedeni ortadan kalkmışsa veya kadın hamile kalmışsa veya bu Yasanın 6’ncı maddesinin (3)’üncü fıkrası uyarınca gerekli izni almadan evlenme yapılmış ve daha sonra gerekli izin alınmışsa veya kadın hamile kalmışsa evlilik kesin hükümsüz ilan edilemez.” Esas Yasanın 18’inci Maddesinin Değiştirilmesi 9. Esas Yasa, 18’inci Maddesi yerine aşağıdaki yeni 18’inci Madde konmak suretiyle değiştirilir: “İptal Edilebilir Evlenmeler 18. (1) (2) (3) (4) (5) (6) Aşağıdaki hallerin varlığının Mahkemede kanıtlanması halinde evlenme iptal edilebilir. Evlenme tarihinde taraflardan birinin bilinci kendi kusuru olmaksızın herhangi bir sebeple bozuksa; Evlenmeye taraf olan kişiler aslında o kimse ile evlenmeyi istemediği halde bir yanılgı veya psikolojik baskı sonucu evlenme törenine katılmışsa; Taraflardan biri karşı tarafın bazı niteliklere sahip olduğu hakkında iyi niyetli bir yanılgı ve inanç sonucu evlenmeye karar vermişse ve mahkeme o niteliklerin karşı tarafta bulunmamasının birlikte yaşamı kendisi için olanaksız veya çekilmez bir hale koyacak derecede olduğu kanaatinde ise; Taraflardan biri diğerinin psikolojik ve/veya fiziksel ve/veya ekonomik durumu hakkında gerek öteki tarafça, gerekse üçüncü bir tarafça kasten aldatılarak evlenmeye ikna edilmişse; Taraflardan biri kendisinin ve/veya yakını olan bir kişinin hayatı, esenliği veya onuruna yöneltilmiş bir tehdit altında evlenmişse; Taraflardan birisinin, diğer tarafın veya evlilikten doğacak çocuklarının sağlığı ve esenliği için önemli bir tehlike teşkil edecek bir hastalığı gizlenmişse.” Esas Yasanın 24’üncü Maddesinin Değiştirilmesi 10. Esas Yasa, 24’üncü Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 24’üncü Madde eklenmek suretiyle değiştirilir: “Boşanma Sebepleri 24. (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) (9) (10) Boşanma sebepleri şunlardır: Taraflardan biri bir başka kişiyle eşi ile arasındaki sadakat bağını ortadan kaldıracak herhangi bir duygusal ve/veya cinsel ilişkiye girmişse; Taraflardan biri diğerine birlikte yaşamalarını ciddi şekilde zorlaştıran bir yalan söylemiş ve bu yalan sonucunda boşanma davası açan tarafın maddi ve/veya psikolojik zarar görmesine neden olmuşsa; Diğer taraf boşanma davasını açan tarafın hayatına kastetmiş ve/veya kötü muamelede bulunmuş ve/veya şiddet uygulamışsa; Diğer taraf boşanma davasını açan tarafı cinsel ilişkiye zorlamış ve/veya onur kırıcı davranışlara maruz bırakmışsa; Diğer taraf evlilik birliği öncesinde ve/veya evlilikten sonra edindiği ve mal paylaşımına girmeyen veya evlilik birliği içerisinde edinilmiş paylaşıma konu maddi imkânları ve malları, kandırma, yanıltma, baskı ve tehdit yollarından biriyle kullanmış veya bu imkân ve mallara zarar verecek şekilde borçlanmışsa veya taraflardan herhangi birinin maddi imkânlarını veya evlilik birliği içerisinde edinilmiş paylaşıma konu malları yükümlülük altına sokmuş veya bunların satılmasına neden olmuşsa; Diğer taraf, boşanma davası açan taraf için birlikte yaşamı olanaksız veya çekilmez hale koyan cinayet veya yüz kızartıcı bir suç işlemişse veya onursuz veya yüz kızartıcı bir hal ve harekette bulunmuşsa; Diğer taraf, haklı bir neden olmaksızın boşanma davası açan tarafı 10 ayı aşkın bir süre terk etmişse; Evlilikleri en az 3 yıl sürmek kaydıyla taraflardan hiç birinin herhangi bir kusuru olmadığı ancak her iki tarafın da aralarındaki sevgi bağının kalmadığını açıkça ve anlaşmalı olarak beyan ettiği hallerde; Diğer taraf tedavisi mümkün olmayan psikolojik bir rahatsızlığa yakalanmış ve psikolojik durumu boşanma davası açan taraf için birlikte yaşamayı olanaksız veya çekilmez hale getirmişse veya çocuklarının esenliği için bir tehlike yaratıyorsa ve Mahkeme yukarıda belirtilen psikolojik rahatsızlığın iyileşmesinin olanaksız olduğuna yetkili sağlık kurulu raporuyla kanaat getirmişse; Taraflar arasındaki ailevi ilişkiler birlikte yaşamı olanaksız veya çekilmez bir hale koyacak kadar önemli surette gerginleşmişse; Ancak böyle bir gerginlik bütünüyle bir tarafın hatasına yüklenebilecek nedenler içeriyorsa, boşanma (11) (12) (13) Esas Yasanın 25’inci Maddesinin Değiştirilmesi 11. Esas Yasa, 25’inci Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 25’inci Madde eklenmek suretiyle değiştirilir. “Bazı Hallerde Süre Kısıtlaması Esas Yasanın 26’ncı Maddesinin Değiştirilmesi davasını yalnız diğer taraf açabilir. Evliliğe taraf kişilerden birinin yukarıdaki boşanma sebeplerinden birine veya birkaçına istinaden açmış olduğu bir boşanma davasının mahkemece reddedilmesi tarihinden başlayarak 12 ay süre ile devamlı olarak birbirlerinden ayrı yaşamışlarsa; Bu durumda taraflardan herhangi birisi, kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, 12 ay sürekli olarak birbirlerinden ayrı yaşadıkları sebebine dayanarak diğer taraf aleyhine bir boşanma davası açarak boşanma talep edebilir. Boşanma davasının açıldığı tarihte, taraflar sürekli bir biçimde 18 ay ayrı olarak yaşamışlarsa; Bu durumda taraflardan herhangi birisi, kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın 18 ay süre ile birbirlerinden ayrı yaşadıkları sebebine dayanarak diğer taraf aleyhine boşanma davası açabilir. Evlilikleri en az bir yıl sürmek koşuluyla taraflar birlikte başvurmuşsa veya bir taraf öteki tarafın davasını kabul etmişse; Bu durumda evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Boşanma kararı verilebilmesi için yargıcın bizzat tarafları dinleyerek iradelerin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu konusunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Yargıç, tarafların ve çocukların menfaatlerini dikkate alarak bu antlaşmada gerekli gördüğü düzenlemeleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur.” 25. Bu Yasanın 24’üncü maddesinin (1)’inci ve (2)’nci fıkralarında öngörülen nedenlere dayanılarak, bu fıkralarda öngörülen nedeni yaratan olayın oluşundan veya boşanma için dava açan tarafın, o olayı öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl geçtikten sonra boşanma davası açılamaz.” 12. Esas Yasa, 26’ncı Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 26’ncı Madde eklenmek suretiyle değiştirilir. “Evliliğin İptali veya Boşanma Durumunda Tarafların Mahkeme, bu Yasanın 18’inci maddesi uyarınca evlilik iptali kararı verirken veya 24’üncü maddesi uyarınca bir boşanma kararı verirken tarafların mal bölüşümü hususunda anlaşmaya varmamaları halinde aşağıdaki fıkralar uyarınca mal paylaşımına ilişkin Evliliklerinin Devamı Süresince Elde Edilen Mal Varlıklarının Paylaşımı” (1) (2) karar verir: Evlilik süresince edinilmiş olup da taraflardan birisinin veya müştereken ikisinin adlarında, yurt içinde veya yurt dışında kayıtlı bulunan veya eşlerin kullanımında olup da eşler arasında aidiyeti belli olmayan tüm taşınır ve taşınmaz mallar ile, bono, hisse senedi, elde veya bankalarda mevcut nakit paralar, işinden kazandıkları, sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, paylaşıma konu olan ancak aşağıda (2)’nci fıkrada izah edildiği şekilde boşanma davasının açıldığı tarihten en fazla 3 yıl önce elden çıkarılmış mallar, edinilmiş mal yerine ikame edilen değerler veya diğer gelir ile evlilik birliği içerisinde edinilen ve dava tarihinde mevcut borçlar aşağıda öngörülen kıstaslar göz önünde bulundurularak hakkaniyete uygun şekilde taraflar arasında paylaştırılır. Ancak taraflar arasında yapılan paylaşımda bir tarafa düşen pay, paylaşıma konu mal ve para varlığının toplam değerinin 2/3’ünden fazla olamaz. Boşanma davası açılmazdan önce elden çıkarılmış paylaşıma konu malların getirisi taraflardan sadece birinin menfaatine harcanmışsa paylaşıma konu mal varlığının elde bulunan kısmından ayni miktardaki kısım diğer tarafa öncelikle verilir veya onun lehine hesaplanır. Ayrıca evlilik birliği içerisinde edinilen ve dava tarihinde mevcut olan borçlar sadece bir tarafın kusuru sonucunda edinilmiş ise kusursuz taraf mal paylaşımı esnasında borçlardan muaf tutulmayı talep edebilir. (A) Tarafların mevcut geliri, kazanım kapasitesi, mülk ve maddi kaynakları ve yakın gelecekte elde edebilecekleri maddi menfaatleri; (B) Tarafların yakın gelecekte ortaya çıkabilecek maddi ihtiyaçları, yükümlülükleri ve sorumlulukları; (C) Evlilik birliğinin boşanmadan önceki yaşam standardı; (Ç) Tarafların evlilik süresince evlilik birliğinin veya evlilik sona erdikten sonra ailenin refahı için yaptıkları veya yapacakları ev işleri ve çocuk bakımı gibi hizmetler de dâhil katkılar; (D) Tarafların fiziksel ve ruhsal sağlığı; (E) Tarafların yaşı ve evliliğin süresi; (F) Çocukların maddi ihtiyaçları; (G) Çocukların geliri, kazanım kapasitesi, mülkiyet ve diğer maddi kaynakları; (Ğ) (3) (4) 18 yaşını doldurmuş olsalar bile çocukların fiziksel veya ruhsal yetersizliği veya engelli olup olmadığı ve velayeti veya vesayeti alan tarafın bu çocukların bakımı ile ilgili üstlendiği maddi ve manevi sorumluluk; (H) Evlilik esnasında çocukların içinde bulunduğu durum ve tarafların çocukların eğitimi ve tahsili için nasıl bir beklenti içinde oldukları; (I) Tarafların yukarıdaki (F), (G), (Ğ) ve (H) bentlerinde belirtilenlere ilişkin beklentileri; (İ) Paylaşıma konu malvarlığının edinilmesinde tarafların kişisel mallarının getirisinin katkı payı; (J) Mahkemenin bu madde amaçları için dikkate almayı uygun göreceği başka herhangi bir kıstas. Boşanma davası açıldığı tarihte, davanın işitilmesine başlanmazdan önce taraflar, yukarıdaki (1)’inci fıkrada öngörülen paylaşıma konu mevcut mal varlıkları ile paylaşıma konu olup boşanma davasının açıldığı tarihten en fazla 3 yıl önce elden çıkarılmış tüm mal varlıklarının liste halinde dökümünü ve/veya satış belgelerini ve/veya kayıt belgelerinin ve/veya sahipliliğini kanıtlayan belgelerin suretlerini mahkemeye dosyalamak zorundadırlar. Yukarıdaki belgelerin zamanında sunulmaması ve/veya yanıltıcı belgelerin sunulduğu kanısına taraflardan birisi tarafından varılması halinde, ilgili tarafın müracaatı üzerine mahkemenin vereceği emre uygun olarak banka, şirket ve/veya diğer yetkili makamlar, kişilerin hesap veya mal varlıkları hakkındaki belge ve bilgileri mahkemeye sunmak veya bildirmek zorundadırlar. (A) Taşınır mallar ile bono, hisse senedi, elde veya bankalarda mevcut nakit paralar, işinden kazandıkları, sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin dava açıldığı tarihte mevcut olan veya dava süresince yaptığı ödemeler ve diğer gelir yukarıdaki (1)’inci fıkra uyarınca belirlenen orana göre taraflar arasında paylaştırılır. (B) Taşınmaz malların paylaşımında, taşınmaz malın davanın görüşüldüğü tarihteki parasal değeri saptanır ve saptanan değer yukarıdaki (1)’inci fıkra uyarınca belirlenen orana göre taraflar arasında paylaştırılır. Taşınmaz malın kaydını üzerinde bulunduran taraf, karşı tarafın hakkını ödemekle yükümlüdür. Ödemenin ne şekilde ve ne zaman yapılacağına ve ödeme (C) (5) (A) (B) yapılıncaya kadar taşınmaz malın kullanım hakkını hangi tarafın kullanacağına mahkeme karar verir. Edinilmiş mal yerine ikame edilen değerler, yukarıdaki (A) ve (B) bentlerine uygun şekilde paylaştırılır. Evliliğin iptali veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi için dava açıldığı zaman dava sona erinceye veya paylaşıma konu mallar paylaşılıncaya kadar, ailenin ortak kullanımına özgülenmiş ve eşler arasında paylaşıma konu olan konutta kalmaya ve ev eşyasını kullanmaya hangisinin devam edeceği konusunda eşler anlaşabilirler. Eşlerin aile konutunda kimin kalacağı ve ev eşyasını kimin kullanmaya devam edeceği konusunda anlaşamamaları halinde, Mahkeme olayın özelliklerini, eşlerin ekonomik ve sosyal durumlarını ve varsa çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu hakka hangisinin sahip olacağına taraflardan biri tarafından yapılacak istida üzerine karar verir. Mahkeme böyle bir karar verirken kalma ve kullanma süresini de belirler. Mahkeme aksine karar vermedikçe hak, belirlenen sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer. Mahkeme bu süre zarfında taşınmaz malı kullanma hakkını elinde tutan tarafın bu hakkını kullanmasına engel olabilecek her türlü işlemin yapılmasını engellemek maksadıyla uygun ve adil gördüğü emri verebilir. Mahkeme evliliğin iptali veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi hükmünü verirken tarafların durumunu, olayın özelliklerini, eşlerin ekonomik ve sosyal durumlarını ve varsa çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak paylaşıma konu edilen herhangi bir taşınır veya taşınmazı belli bir süre taraflardan birinin kullanımına vermeye karar verebilir, ancak, böyle bir karar verirken bu hakkın hangi tarihe kadar kullanılacağı ve kullanacak tarafın diğer tarafa her hangi bir karşılık verip vermeyeceği de Mahkeme tarafından tespit edilir. Bu hakkın kullanmasına engel olabilecek her türlü işlemin yapılmasını engellemek maksadıyla Mahkeme uygun ve adil gördüğü emirleri verebilir. Ancak, bu süre sona ermeden haktan yararlanan tarafın durumunda değişiklik olması halinde, diğer taraf Mahkemeden, kararın gözden geçirilmesini isteyebilir. Eşler konutta kira ile oturuyorlarsa Mahkeme, gerektiğinde konutta kiracı sıfatı taşımayan eşin kalmasına karar verebilir. Bu durumda, konutu kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını güvenceye almak için gerekli düzenleme yapılmasına iptal veya boşanma kararıyla birlikte karar verilir. (A) Mal paylaşımına dâhil olan malvarlıklarının değerlendirilmesinde kişisel mallar paylaşıma dâhil edilmez. Ancak bu tür taşınır ve taşınmaz mal varlıkları üzerine evlilik birliği süresince yapılan yatırımlar veya ikame değerler paylaşıma dâhil edilir. (B) Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, mal paylaşımı sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın paylaşımı sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde Mahkeme, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Terk veya tarafların ayrı yaşadığı veya boşanma veya evliliğin iptali davasının açıldığı tarihten en fazla iki yıl öncesine kadar olan süre içinde karşı tarafın iki tanık huzurunda verilmiş yazılı onayı olmadan elden çıkarılan paylaşıma konu mal varlıkları paylaşımda mahkeme tarafından dikkate alınır. Bu mal varlıklarının değerlendirilmesinde söz konusu malın elden çıkarıldığı tarihteki Amerikan doları bazındaki değeri dikkate alınır. Boşanma davası açıldığı tarihten başlayarak dava devam ettiği sürece taraflardan biri paylaşıma konu mal varlıklarını ancak mahkeme izni ile satabilir, devredebilir, hibe edebilir, miras bırakabilir, ipotek edebilir veya elden çıkarabilir. Böyle bir durumda Mahkeme, elden çıkarılan malın değerini taraflar arasında mal paylaşımı yapılırken dikkate alır. Bu fıkraya aykırı hareket eden veya yanlış mal beyanında bulunan ve/veya mahkeme emrine uygun olarak mal beyanında bulunmayan veya bilgi ve belgeleri vermeyen gerçek veya tüzel kişiler suç işlemiş sayılırlar ve mahkumiyetleri halinde davanın görüşüldüğü tarihteki aylık asgari ücretin kırk katına kadar para cezasına veya beş yıla kadar hapis cezasına (C) (6) (7) (8) (9) (10) (11) (12) (13) veya her iki cezaya birden çarptırılabilirler. Mahkeme mal paylaşımı konusunda hüküm verirken, diğer tarafın boşanma davasını açan tarafın evlenmeden önceki ve/veya evlilikten sonra edindiği ve mal paylaşımına girmeyen veya evlilik birliği içerisinde edinilmiş paylaşıma konu maddi imkânları ve malları, kandırma, yanıltma, baskı ve tehdit yollarından biriyle kullanmış olup olmadığını veya bu imkân ve mallara zarar verecek şekilde borçlanmış olup olmadığını veya boşanma davasını açan tarafın maddi imkanlarını veya evlilik birliği içerisinde edinilmiş paylaşıma konu malları yükümlülük altına sokmuş veya bunların satılmasına neden olup olmadığını dikkate alır. Eşlerden biri, bu Yasa’da öngörülen diğer olanaklardan yararlanmak yanında, paylaşıma konu olan taşınmaz mallar ile ilgili daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir. Mahkeme bu maddeyi uygularken gerekli gördüğü durumda uzmanların görüşlerine başvurabilir. Boşanmanın gerçekleşmesi veya evliliğin iptali ile taraflardan birinin diğerinin kazancından sağladığı menfaati ortadan kalkar. Bu madde amaçları bakımından “Kişisel mal” (A) Eşlerden birinin sadece kişisel kullanımına yarayan eşyayı, (B) Evlilik birliğinin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla veya herhangi bir şekilde karşılıksız olarak elde ettiği malları, (C) Manevi tazminat alacaklarını, (D) Kişisel malların yerine ikame edilen malları anlatır. “Tahsis”, İskan, Topraklandırma Ve Eşdeğer Mal Yasası’nda ona verilen anlamı taşır. Esas Yasanın 27’nci Maddesinin Kaldırılması 13. Esas Yasa, 27’nci maddesi yürürlükten kaldırılır: Esas Yasanın 28’inci Maddesinin Değiştirilmesi 14. Esas Yasa, 28’inci Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 28’inci Madde konmak suretiyle değiştirilir: 27. “Yasal Ayrılık” “Boşanma Davaları (1) (2) Boşanma davaları taraflardan birinin olağan olarak oturduğu veya çalıştığı yerin mahkemesinde açılır. Taraflardan birinin KKTC vatandaşı olduğu ve yurt dışında ikamet ettiği durumlarda boşanma davaları Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde açılır. Mahkeme, boşanma hükmü verirken her meselenin kendi koşullarına uygun olarak eşlerin ve çocukların nafakaları ve çocukların velayetleri hakkında karar verebileceği gibi boşanma davası sona erinceye kadar eşlerin geçimi, iskânı ve korunmalarına ilişkin de uygun göreceği geçici emirler verebilir.” (3) Esas Yasanın 30’uncu Maddesinin Değiştirilmesi 15. Esas Yasa, 30’uncu maddesinin (2)’nci fıkrası kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni (2)’nci fıkra konmak suretiyle değiştirilir: “Tazminat, Nafaka ve Diğer Ödemelere İlişkin Kurallar (2)(A) (B) (C) (D) Mahkeme, kabahatli tarafın maddi durumu veya beklenen çıkarları ve daha az kabahatli olan tarafın kişiliğine, vücut bütünlüğüne, onuruna ve boşanma veya evlilik iptali dolayısı ile zarar gören mevcut veya gelecekteki menfaatlerine verilen zarar ile evlilik süresince ev içinde harcanan emeğin değeri de dâhil olmak üzere, meselenin bütün olgularını göz önüne alarak, kabahatli tarafın daha az kabahatli tarafa bir tazminat ödemesine hükmedilebilir. Belirlenen meblağın tazminatı veren kişi tarafından, tazminatı alan kişinin banka hesabına yatırılması zorunludur. Mahkeme, tarafların fiziksel, psikolojik ve maddi durumlarını inceledikten sonra boşanma nedeni ile yoksul kalacak veya geçim sıkıntısı içerisinde yaşayacak tarafa, diğer tarafın, kabahatsiz olsa dahi, uygun görülen bir meblağı eş nafakası olarak ödemesine hükmedebilir. Belirlenen meblağın nafakayı veren kişi tarafından, nafakayı alan kişinin banka hesabına yatırılması zorunludur. Ancak nafakayı veren taraf, nafaka alan tarafın yeniden evlendiği veya ortalama bir yaşam standardı sağlayabilecek bir iş sahibi olduğu veya başka bir nedenle gelirinde artış olduğu hususunda mahkemeyi ikna ederse, nafaka mahkeme emri ile gözden geçirilir. Mahkeme, tarafların evliliklerinden olan çocukların velayetini almayan tarafın, çocukların iaşe, ibate, eğitim ve bakım giderlerinin karşılanmasına katkıda bulunmak için çocuk başına ve her çocuk için ayrı ayrı ödenmek suretiyle aylık asgari ücretin 1/4’ünden az olmamak kaydı ile uygun görülen bir meblağı aylık olarak ödemesine hükmedebilir. Belirlenen meblağın velayetin almayan kişi tarafından, velayeti kişinin banka hesabına yatırılması zorunludur. Mahkeme, tarafların evliliklerinden olan çocukların velayetini almayan tarafın aylık gelirinin asgari ücret kadar olduğunun ispatlanması durumunda bu maddenin (C) fıkrasında öngörülen nafaka oranlarını tek bir oran olarak yeniden düzenler. Ancak bu (E) (F) Esas Yasaya 30A Maddesinin Eklenmesi düzenleme sonucunda ortaya çıkan ve velayeti alan kişiye ödenmesi öngörülen toplam nafaka oranı aylık asgari ücretin 1/5’inden az olamaz. Belirlenen meblağın velayeti almayan kişi tarafından, velayeti alan kişinin banka hesabına yatırılması zorunludur. Ekonomik durumları ve kazançları ile orantılı olarak ana ve babanın çocuklarına karşı bakım ve eğitim masraflarına katkı yapma yükümlülükleri çocuğun, eğitim süreci sona erinceye kadar devam eder. Bu Yasa kurallarına göre eğitim süreci, çocuk 18 yaşını bitirmiş olsa dahi, devam ettiği lisans ve yüksek lisans eğitimi sürecini de kapsar. 18 Yaşını doldurmuş olsa dahi lisans veya yüksek lisans eğitim süreci devam eden çocuk veya çocuğun bakım ve sorumluluğunu üstlenen taraf , diğer tarafa karşı, bakım ve eğitim masraflarına katkıda bulunmasını talep eden dava açabilir. Taraflardan her hangi biri bu nedenle verilecek bir hükümden sonra koşullarda değişiklik olması halinde verilen hükmün değiştirilmesini veya iptalini talep edebilir. 16. Esas Yasa, 30’uncu Maddesinden sonra aşağıdaki yeni 30A Maddesi eklenir: “Velayetin Belirlenmesi Durumunda Göz Önünde Bulundurulan Hususlar (1) (2) (3) Boşanma davasında Mahkeme çocuğun velayetini taraflardan birine verirken, çocuğun yaşı, fiziksel sağlığı, ruhsal durumu, maddi ve manevi ihtiyaçları ile anne ve babanın fiziksel sağlığı ve ruhsal durumunu göz önünde bulundurur. Yedi yaşında olan ve yedi yaşından büyük çocukların hangi taraf ile birlikte yaşamak istediklerinin tespitini yapabilmek maksadıyla Mahkeme Sosyal Hizmetler Dairesi’ne bağlı çalışan bir Pedagogtan aldığı görüşü göz önünde bulundurur. Bu görüşler doğrultusunda Mahkeme, çocuğun kendisi ile ilgili kararları anlayacak bir olgunluğa sahip olduğuna kanaat getirirse hangi tarafın velayetine verilmek istediği hususunda çocuğun görüşlerine öncelik verir. Mahkeme çocuğun velayetini taraflardan birine vermeden önce, çocuğun esenliği ve sağlığını gözetmek maksadıyla çocuğun yaşayacağı ev ortamı ve sosyal çevre ile eğitim göreceği okul hakkında Sosyal Hizmetler Dairesi’nden aldığı görüşü göz önünde bulundurur. Esas Yasanın 31’inci Maddesinin Değiştirilmesi 17. Esas Yasa, 31’inci Maddesi yerine aşağıdaki yeni 31’inci Madde konmak suretiyle değiştirilir: Esas Yasanın 33’üncü Maddesinin Değiştirilmesi 18. Esas Yasa, 33’üncü Maddesi yerine aşağıdaki yeni 33’üncü Madde konmak suretiyle değiştirilir: “Ayrı Yaşama “Tarafların Çocuklarının Yurt Dışına Çıkışları 31. (1) (2) (3) (4) Esas Yasanın 34’üncü Maddesinin Değiştirilmesi Boşanmaya ilişkin bir davanın açılmasından sonra eşler ayrı yaşama hakkına sahip olur. Ayrı yaşama, boşanma davasında ayrı yaşamayı seçen taraf aleyhine bir durum olarak dikkate alınmaz.” Başka herhangi bir yasada aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, evlilik birliğinin devamı süresince eşler veya boşanma durumunda boşanan taraflardan velayeti alan taraf, çocukları yurt dışına çıkarırken karşı tarafın yazılı onayını almak zorundadırlar. Çocukların yurt dışına çıkabilmesi için karşı tarafın yazılı onay vermemesi veya ülkede bulunmaması durumunda diğer taraf veya boşanma durumunda velayeti alan taraf gerekli izin için mahkemeye başvurabilir. Mahkeme, çocukların yurt dışına çıkabilmelerine karar vermesi halinde, diğer taraf veya boşanma durumunda velayeti alan tarafın gecikme dolayısıyla uğradığı zararın ve mahkeme masraflarının diğer tarafça ödenmesini de emredebilir. Ayrıca mahkeme, diğer tarafın, çocukların yurtdışına çıkabilmelerini kötü niyetle engellediğine kanaat getirirse çocukların müteakip yurt dışı çıkışlarında diğer tarafın iznine tabi olması koşulunu kaldırabilir. Mahkemeye bu yönde yapılacak başvurular, en geç yedi işgünü içerisinde sonuçlandırılır.” 19. Esas Yasa, 34’üncü Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki 34’üncü Madde konmak suretiyle değiştirilir: “Evlilik Birliği 34. Evlenme, taraflar arasında bir evlilik birliği yaratır. Evlenenler sadakatle, işbirliği içinde ve karşılıklı yardımlaşma ile birlikte yaşamayı, evlilik yaşamını sürdürmeyi, çocuklarına bakmayı, ev ve çocuklarla ilgili sorumluklarda ev içi emeğin eşit ve adil paylaşılmasını ve birbirleri ile olan ilişkilerine özen göstermeyi kabul etmiş olurlar ve evlilik birliğini eşitlik ve uyum içinde yürütürler. Evlilerden biri evlilik ile ilgili sorumluluklarını ihmal eder veya hal ve hareketleri ile öteki tarafa tehlike yaratır, maddi veya manevi zarar verirse, etkilenen taraf bir başvuru ile mahkemenin müdahale ederek mağduriyetini giderici bir emir vermesini isteyebilir. Böyle bir başvuru üzerine mahkeme, kabahatli tarafın dikkatini çeker. Bu tür davranışları yapan taraf sorumluluklarını ihmal etmeye devam eder veya hal ve hareketlerinde direnirse mahkeme zarar gören tarafa uygun göreceği bir tazminat verilmesini emredebilir.” Esas Yasanın 35’nci Maddesinin Değiştirilmesi 20. Esas Yasa, 35’inci Maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki 35’inci Madde konmak suretiyle değiştirilir: “Tarafların ve Çocukların Soyadları (1) (2) (3) (4) (5) Esas Yasanın 36’ncı Maddesinin Değiştirilmesi Evlilik birliğinin tarafları, üzerinde uzlaşmaları halinde, ikisinden birinin soyadını aile soyadı olarak taşırlar. Bu durumda soyadı aile soyadı olmayan eş arzu etmesi halinde evlenme akdinin imzalanması sırasında vereceği beyan dışında başka hiçbir yasal işlem yapmaksızın bekarlık soyadını aile soyadından önce taşır. Aile soyadı konusunda taraflar arasında bir uzlaşı sağlanamadığı durumda her iki taraf da, bekârlık soyadlarını taşıyacaklarına devam edeceklerini evlenme akdinin imzalanması sırasında beyan etmek dışında başka hiçbir yasal işlem yapmaksızın, evlilik öncesi kullandığı soyadını kullanmaya devam eder. Aile soyadı konusunda taraflar arasında bir uzlaşı sağlandığı durumda çocuklar aile soyadı olarak belirlenmiş soyadını alırlar. Ancak çocuklar için kimlik, pasaport ve benzeri resmi evraklar düzenlenirken soyadı aile soyadı olmayan ebeveynin kendi bekarlık soyadını, başka hiçbir işlem yapmaksızın soyadı hanesine ve aile soyadından önce kaydettirme hakkı vardır. Evlilik akdi sonrasında bekârlık soyadlarını kullanmaya devam etme kararı veren taraflar, doğacak çocuklara, nüfus kaydı yapılırken verilecek beyan dışında başka hiçbir işlem yapmaksızın, her iki soyadını da aile soyadı olarak verirler. Böyle bir durumda her çocuğun en fazla iki soyadı olabilir. 18 yaşını bitiren her çocuğun mahkemeye başvurarak aile soyadı olmayan ebeveyn soyadını aile soyadı olarak alma hakkı vardır.” 21. Esas Yasa, 36’ncı maddesi kaldırılmak ve yerine aşağıdaki yeni 36’ncı madde konmak suretiyle değiştirilir: “Koruma Emri (1) Evli olup olmadığına bakılmaksızın taraflardan biri diğerine, (A) Fiziki zarar verdiği veya buna teşebbüs ettiği hallerde, (B) Cinsel tecavüz, cinsel taciz veya cinsel saldırı suçlarına teşebbüs ettiği veya suçu işlediği hallerde, Fiziki, ekonomik veya manevi şiddet veya baskı yaptığı hallerde, (Ç) Konutu kullanma hakkı diğer eşe verildiği durumda, bu konuta izinsiz girdiği veya girmeye teşebbüs ettiği hallerde, (D) İşyerine, evine, müstahdemine, işverenine, birlikte ikamet ettiği aile fertlerine veya yakınlarına mükerrer şekilde telefon ederek, mektup göndererek, e-mail veya sosyal medya yoluyla veya diğer iletişim yollarını kullanarak veya sözlü olarak rahatsızlık verdiği hallerde, (E) Diğerini isteği dışında kamuya açık veya kapalı mahallerde takip ettiği hallerde, (F) Ceza Yasası kuralları uyarınca suç sayılan bir fiilde bulunması halinde, (böyle bir durumda fiili ika eden tarafın polis tarafından itham edilmesi yeterlidir.) (G) Evinin, işyerinin, okulunun, aracının veya diğer eşin bulunduğu herhangi bir yerin önünde bulunmak suretiyle gözaltında tuttuğu, ısrarlı takip yürüttüğü veya evinin etrafında dolaşmak suretiyle gözetlediği hallerde, (Ğ) Çocuğu haksız yollardan yargı yetkisi dışına çıkarmakla tehdit ettiği veya buna teşebbüs ettiği hallerde, (H) Yargıcın takdirine göre tehdit, taciz ve rahatsızlık sayılabilecek hallerin var olması veya yapılacağı ihtimalleri hallerinde, Mağdur olan taraf tek taraflı dilekçe ile mahkemeye başvurarak koruma emri talep edebilir veya Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’ne bağlı çalışan Şiddeti Önleme ve Danışma Merkezi’ne başvurarak kendisi adına koruma emri başvurusu yapılmasını talep edebilir. Bu Yasa uyarınca Mahkemeye yapılan başvurular en kısa zamanda değerlendirir ve Mahkeme bu maddenin (1)’inci fıkrasında belirtilen hususlardan birinin var olduğuna veya var olma ihtimali olduğuna kanaat getirirse hemen Koruma Emri verir. Verilen koruma emri kararı en kısa sürede ilgiliye tebliğ olunur. Koruma Emri kararında; (A) Hakkında koruma emri kararı verilen kişilerin açık kimlik ve adres bilgilerine, (B) Koruma Emrinin şekli ve süresine, (C) Hakkında koruma emri verilen kişinin kararın gereklerini yerine getirmemesi halinde tutuklanacağına ve cezai takibata uğrayacağına ilişkin hususlara yer verilir. (C) (2) (3) (4) (5) (6) Esas Yasaya 36A Maddesinin Eklenmesi Koruma Emrinin süresi en az altı aydır. Mahkeme, durumun özelliklerine göre bu süreyi durumun değişmesine kadar süresiz yapabilir. Cinsel şiddet veya fiziksel darp ihtimali ile ölüm tehdidi içeren olgularda (yeni bir mahkeme kararıyla kaldırılıncaya dek) süresiz koruma emri kararı verilebilir. Koruma emir kararları, verilen koruma süresinin sonunda, ilgilinin talebi ile aynı dosya üzerinden ve yeni bir duruşma ile uzatılır. Mağdur olan tarafın korunması için mahkeme aşağıdaki koruma emirlerinden uygun gördüklerini verebilir, (A) Rahatsızlık veren tarafın, diğer tarafın veya diğer aile fertlerinin konutuna, taşınmaz malına, okuluna veya işyerine girmekten men edilmesi, (B) Rahatsızlık veren tarafın diğer tarafın veya diğer aile fertlerinin iki yüz metre mesafesine yaklaşmaktan men edilmesi, (C) Diğer tarafla, aile fertleri ve varsa çocuklar ile yazılı, sözlü, telefon, elektronik posta, telefon mesajı, sosyal medya veya sair iletişim araçlarını kullanarak iletişim kurmaktan men edilmesi, Bu madde kuralları uyarınca Koruma emri kararlarının gereklerini yerine getirmeyen kişi, suç işlemiş olur ve fiili başka bir suç oluştursa bile, işlediği bu suç veya suçların cezasının yanı sıra, sadece verilen koruma emri kararlarına aykırı davranmaktan ötürü, davanın görüşüldüğü tarihteki aylık asgari ücretin on katına kadar para cezasına veya on sekiz aya kadar hapis cezasına veya her iki cezaya birden çarptırılabilirler.” 22. Esas Yasa, 36’ncı Maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 36A Maddesi eklenir: “Adli Yardım (1) (2) Bu Yasa kapsamında Koruma Emri için yapılan bireysel başvurular veya kişinin talebi ile ŞÖDAM aracılığıyla yapılan başvurular, bildirimler, düzenlenecek belgeler, resmi mercilerce yapılacak işlemler ile bu Yasaya göre verilen kararların icra ve ifası için yapılan işlemlerden vergi, resim, harç ve benzeri hiçbir masraf alınmaz. Bu Yasa kapsamında Koruma Emri için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’ne bağlı olarak hizmet veren Şiddeti Önleme ve Danışma Merkezleri’ne yapılan başvurulara adli yardım hizmeti sunulur. Adli Yardım hizmetinin usul ve koşulları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi ile Barolar Birliği tarafından birlikte hazırlanacak ve Bakanlar Kurulunca onaylanacak bir tüzük çerçevesinde belirlenir.” Esas Yasanın 40’ıncı Maddesinin Değiştirilmesi 23. Esas Yasa, 40’ıncı Maddesi değiştirilmek ve yerine aşağıdaki yeni 40’ncı madde konmak değiştirilir: “Nesebin Sahih Addolunması (1) (2) (3) (4) (5) Esas Yasanın 41’inci Maddesinin Kaldırılması Evlilik esnasında veya evliliğin son bulmasından veya erkeğin ölümünden başlayarak 302 gün içerisinde doğan her çocuğun nesebi sahih addolunur. Erkek, çocuğun doğumunun bilgisine geldiği tarihten başlayarak bir ay içinde dava açarak çocuğun nesebini reddedebilir. Böyle bir durumda çocuğun kendisine ait olmadığını ispat yükümlülüğü davacı tarafa aittir. Erkeğin açıklıkla veya dolaylı olarak çocuğun nesebini tanıması veya yukarıdaki (2)’inci fıkrada belirtilen bir aylık sürenin geçmesi durumunda erkek çocuğun nesebini reddedemez. Ancak mahkeme böyle bir tanımanın veya zaman aşımının hile ile sağlandığına veya olduğuna inanırsa erkek, hilenin bilgisine gelmesinden başlayarak bir ay içinde nesebin reddi davası açabilir. Böyle bir davada hileye maruz kaldığını ispatlama yükümlülüğü davacı tarafa aittir. 18 yaşını bitiren her çocuk 2 yıl içinde ilgili taraflar veya hayatta değillerse terekeleri aleyhine nesebin reddi davası açabilir.. Ancak Mahkeme söz konusu 2 yıllık hak düşürücü sürenin hile, kandırma, aldatma nedenlerinden biri ile sağlandığına inanırsa 18 yaşını tamamlayan çocuk hile, kandırma, aldatmanın bilgisine gelmesinden başlayarak bir yıl içerisinde nesebin reddi davası açabilir. Bu maddenin (2)’nci, (3)’üncü ve (4)’üncü fıkralarında belirtilen davalarda Taraflar ve üçüncü kişiler, nesebin belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Taraflardan herhangi biri Mahkemenin uygun ve adil gördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermemesi halinde Mahkeme durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, araştırma ve incelemeye rıza göstermeyen taraf aleyhine doğmuş sayabilir.” 24. Esas Yasa, 41’inci maddesi yürürlükten kaldırılır: “Yasal Ayrılık Esnasında Doğan Çocuk” Esas Yasanın 42’nci Maddesinin Kaldırılması 25. Esas Yasa, 42’nci Maddesi 40’ıncı Maddede yapılan değişikliğe koşut olarak yürürlükten kaldırılır: Esas Yasanın “Geçici ve Son Kurallar” Bölümüne Geçici Madde 2’nin Eklenmesi 26. Esas Yasasın Geçici ve Son Kurallar Bölümüne Geçici 2’nci Maddenin Eklenmesi “Koca Tarafından Çocuğun Nesebinin Reddedilmesi” “Hâlihazırda Evli olan Çiftlerin ve Çocuklarının Soyadı Geçici Madde 2 Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte hali hazırda evli olan çiftler ve 18 yaşını tamamlamış çocukları, bu Yasa’nın 35’inci maddesinde yer alan fıkralardan birine istinaden Nüfus Kayıt Dairesi’ne başvuruda bulunup soyadlarında değişiklik yapabilirler.”