TÖRE

advertisement
TÖRE
EVRENSELTÜRKUYGARLIĞININ ORTAK SESĐ
Bu kitabın her türlü yayın hakkı
Fikir ve sanat eserleri yasası gereğince,
Töre yayın grubuna aittir.
1. Basım Ocak 2001
Kapak; Davut Akova Dizgi; Saadet Mutlu Baskı ;Kaya matbaası
Töre Yayın Grubu, TÜRK 2000'ler Vakfı
Rüstempaşa Medresesi, Yeşildirek - Đstanbul
0212-2406555 0212 -2462997
Teşekkür
Töre Yayın Grubu araştırma ekibi Mustafa Kemal derneğince hazırlanan ve Hürriyet gazetesi
dış baskısında yayımlanan yazılardan ve bu dernek araştırmacılarım bizle paylaştığı belge ve
bilgilerden geniş surette yararlanmıştır. Sayın başkan Kamran Baran'ın şahsında, kendilerine teşekkür
ederim
S. Kemal Ermetin
Sultan Abdülmecid'in 1839 Tanzimat Fermanı, yani her alanda batılılaşma çabası,
Anglosakson-Slav rekabetine denge kuvvetleri olarak Latinleri temsil eden Fransa'yı ve Germenleri
temsil eden Almanya'yı politika sahnesine sokmuştu. Bir başka kıtada Amerika'da da ulusal birliğini
kurmuş olan yeni kıta dünya dengesinin odak noktası Osmanlı'nın hala egemen olduğu stratejik
bölgelere yönelmişti. Burada olup bitenler bu hakimiyet kavgası yapan mihraklar için hayati bölge idi
ve bu bölgede gerçekleri kavrayabilmek için aralarında çetin bîr mücadele başladı. Elinizdeki kitap, bu
gizli-açık çekişmenin ibret örülü bir sayfasıdır. Avrupa ülkelerinin ve Amerika'nın dünyayı yönetme
mücadelelerinin nerelere kadar uzandığını, hangi çarelere başvurduklarını, neleri gündeme aldıklarının
kolaylıkla hatıra gelmeyen bir denemesidir.
Cemal Kutay
BAŞLARKEN
Batının tümü,y azıl ı, sözlü, görsel, işitsel, renkli renksiz, basın ve yayın organlarıyla,Kongre,
parlamento, kiliseleri ve her türlü imkanları ile, tek ağız tek kalem halinde sonsuz bir mutlulukla nihayet
Türkleri SEVR'in kabulüne mecbur kılacak şartlardan birini daha haykırmaktalar:
20. YÜZYI.LIN ĐLK SOYKIRIMINI YAPANLAR TÜRKLERDĐR !..
On kereden fazla, azimle, Ortadoğu’yu kan ateş içinde bırakan Haçlıların heveslerini
kursaklarında bırakan Türklerden, bir kere daha intikam almanın sırası gelmiştir. Bu intikam için, her
tür yalan, iftira, sahtekarlık ikiyüzlülük Nazi Almaması propagandacısı Göbbels usulüher tür işkenceyle
cinayetler meşrudur. Ne dinleri, ne Đmanları, hiçbirşey onları durdurmamıştır. Devam etmektedirler.
Sözü tarihçilere bırakalım ve 20. yüzyılın başlangıcındaki soykırımlarına genel çizgilerle bir
göz atalım. Bu tarihi şeref (!) Önce Đngiliz ve Almanlara aittir.
Đngilizler 1841'de Đrlandalıları yok etmek için, onları aç bırakma çaresini bulmuşlar ve 1911
de 8.100.000 Đrlandalının sayısı 3.800.000 e düşmüştür. Kısacası, Đngiltere 20. yüzyıla aç bırakarak
öldürdüğü Đrlandalılarla girmiştir. Bütün dünyada büyük yankılar uyandıran bu cinayetlerini örtmek ve
unutturmak için Đngilizler 1914 ağustosunda. Wellington House'ın temelini atmışlardır. Esas görevi
Đngiliz ordusu konusunda haber vermek olan bu merkez, Lloyd George'un "ökeyi" ile tarihi bir yalan
makinesi halinde çalışmaya koyulmuştur.
Almanlar aleyhinde düzmece haberler verdikleri gibi, Tiflis’te çıkan "Horizon", Đngiltere’de
çıkan "Ararat", Fransa’da çıkan, "Armenia", ABD de çıkan "Goçnak" vb.. gibi gazeteleri Ermeni
patriklerinin ve ABD misyonerlerinin ve onlara kayıtsız şartsız inananların verdikleri duyumlara
dayanan haberler bu merkezin büroları arasında dolaşarak, kavram değişikliğine uğratılıp, sonunda
resmi haber haline dönüşür. Ve Wellington House'in Avrupa ve Amerika'daki büroları tarafından
yayılır. Bu haberler arasında, Ermeni cinayetleri tersine çevrilip Türklerin işledikleri cinayetler haline
sokulmuştur.
Fransızlar bu çabalara , ileri seviyedeki montaj tekniği ile katılırlar. Sömürgelerinde işledikleri
kıyımlardan söz etmiyoruz.
Almanlar 20. yüzyılın ilk soykırımını 1904'de günümüzdeki adıyla Namibya'da yapmışlar ve
bir etninin hemen hemen tümünü yok etmişlerdir. Rus Çarlarının cinayetlerinin sayısını incelemedik.
Fakat 1905'te Çar karşıtı bir gösteri kanla sona ermiştir. Sibirya'ya sürülenler ve açlıktan Ölenleri
geçiyoruz. Ayrıca kendilerine ağır bir yok etme siyaseti uygulanan Türklerin sayısını ve bu cinayetlerin
tarihi belgelerini henüz ele geçiremedik.
20. yüzyılın dördüncü soykırımı "Türk Soykırımı" yapma şerefi (?!) Batılıların ilhamı, yardım
ve teşvikleriyle "tetikçi" rolüne soyunduğunu bir türlü idrak edemeyip Ermenistan kurma sözü ile
aldatılmış olan Ermeni yöneticileri, komitacıları ve onların Đşbirlikçilerinindir. 1780'de Osmanlı
yönetimine silahlı başkaldırıyla yerel çatışmalar başlamış, 1914'te Rusya, Đngiltere, Fransa, ABD ve
öteki Batılıların çeşitli nitelikteki yardımlarıyla bîr iç savaş şeklini alarak Türk Etnik Kırımı haline
dönüşmüş Kafkaslar ve bütün güney doğuya yayılmış, 13-14 Eylül 1922'de Đzmir'in yakılmasıyla sona
ermiştir.
20. yüzyılın beşinci soykırımını yapanlar, Đzmir-Polatlı çizgisine 1919-1922'ye kadar her yeri
yakıp yıkan ve Türkleri katleden Yunanlılardır. Manisa hemen tümüyle yakılmıştır. Fakat Yunanlılar, ilk
gerçek anlamda ve geniş bir şekilde Türk soykırımım 1821 yılında yapmışlar ve 900.000 Türk'ü
katletmişlerdir. Türklere ne oldu diye sorulduğunda "onları ay yuttu" diye cevap vermişlerdir.'
Bundan sonra Rusların 1876'da yaptıkları (eskilerin 93 Harbi diye tanıdıkları) Bulgar
Türklerinin tümünü yok etmek için yaptıkları Türk soykınmı gelir. 450.000 Türk öldürülmüş, 1.500.000'u
Đstanbul'a ve Anadolu’ya kaçmışlardır. 200.000 kişi de sığındıkları Rodop dağlarında yok
olmuşlardır.
ABD Đse kızıl derili katliamlarıyla soykırımları listesinde yer alır. Son kızıl derili katliamı
1891'de yapılmıştır. Bu güney Dakota'daki Wounded Knee katliamıdır."
Altıncı cinayet 1932-1935 arasında 5.000.000 kadar Ukraynalıyı aç bırakarak ölümlerine
neden olan Ruslara aittir.
Yedinci cinayet serisi 1935'te Đtalyanlar tarafından işlenmiştir. Büyük Roma imparatorluğu
hayalindeki Mussolini kuvvetleri Habeşistan'a (Etiyopya'ya) saldırmışlar, ülkelerini ok ve yay ile
savunan Habeşlere karşı zehirli gaz ve tank kullanmışlardır.
Sekizinci seri cinayetler 1936'de Bükreş'te işlenmiş ve Hitler hayranı Ermeniler Yahudilere
saldırmışlar ve onları yok etmeye uğraşmışlardır.
Đşte Türkleri soykırımcı görmek isteyen bunun için meclislerinden karar çıkartmak isteyen
masum(?!) Batılıların cinayetler serisinin muhteşem tablosu!..
Bu soykırımları günümüzde de Çin boyunduruğundaki Doğu Türkistan Türkleri ve
Afganistan’da, Türkiye’de "şeriat savaşçısı Talibanlar" olarak tanıtılan, ancak asıl uğraşları Özbek ve
Türkmenleri yok etmek olan Peştunlarca devam ettirilmektedir. Ve tabii ki "insan haklan savunucusu"
(!) Batılı devletlerden yine ses çıkmamaktadır.
Türk soykırımından ülkemizdeki ve dışarıdaki Ermeni halkının tümünü sorumlu tutmak gibi bir
düşüncemiz yoktur. Ermeni sorunu Rusya, Đngiltere ve Fransa'nın Osmanlı Đmparatorluğunu
paylaşmaları ve ABD'nin doğuda Protestan bir Ermeni devleti kurma isteklerinden doğmuştur. Bu
nedenle tezgahlanmış olan etniler politikasının büyük etkisinde kalan maceracı Ermeni yöneticilerinin
tutumları, bunların teşvik ve tahrikleriyle dışta ve içte kurulan ve birer cinayet şebekesi olarak çalışan
komitalar, komitacılar ve bunların Ermeni ve öteki halklardan oluşan işbirlikçileridir.
Selçuklulardan beri barış içinde yaşamış, Osmanlı imparatorluğunun yönetiminde ticaret,
sanat ve zenaatınıda çok Önemli roller oynamış "millet-i sadıka" sıfatını kazanmış olan Ermeni halkı,
halen gene barış içinde bulunduğumuz Ermeni vatandaşlarımız, Türk soykırımından asla sorumlu
olamazlar.
Bu kitabımız "mĐIlet-i sadıka"nın etniler politikasıyla suça azmettirilmiş, aldatılmış, olduğunu
ortaya koyar. Dıştaki maceracı Ermenilerin, aldatmaya devam ettikleri Ermeni halkına ve Özellikle
Ermeni gençlerine gerçekleri iletmeyi gaye edinir.
Yerel, ulusal, uluslararası meclislerde alınacak kararların her şeyden önce Türk milleti
tarafından asla kabul edilmeyeceğini bu meclislerin tarih yazamayacaklarını açığı çıkarır. 1985'te
ABD'li bilim adamlarının "tarih tarihçiler tarafından yazılır" bildirisini hatırlatır ve yine hatırlatır ki
Selçuklular Anadolu'yu Bizans'tan almışlardır. Devletler hukuku Anadolu'nun doğusunda bir
Ermenistan kurulmasını bu nedenle asla kabul etmez.
OLAYLARIN ÖZETĐ
SORULAR-CEVAPLAR
Kitabımıza, hemen vatandaşlarımızın ilk seviyede merak ettikleri konulan cevaplandırmakla
başlıyoruz :
Ermeniler sürekli, masum olduklarını, hiçbir şey yapmadıkları halde, zalim Türkler tarafından
öldürüldüklerini iddia ederler. Gerçek Đse, bunun tam tersidir .
1780 - K.Maraş'ın Zeytun (Süleymaniye) kazasında, gerçekten refah içinde yaşayan
Ermeniler, daha da şımararak, IV'ncü Murat tarafından verildiğini Đddia ettikleri ve varlığım asla
kanıtlayamadıkları ferman'a dayanarak 1774'ten beri vergi vermemektedirler; Sorunu çözmek için
gelen Maraş valisi Ömer paşayı öldürürler. Kasaba 7 aylık bir sıkıyönetime tâbi kılınır... Bu,
Ermenilerin Đmparatorluk yönetimine karşı Đlk SĐlâhlı isyandir* (Kâmuran Gürün Ermeni Dosyası, .TTK.
1985 Ank).
19'ncuyüzyıl:
22Temmuz 1897-Başkale yöresinde Selmas'tan sınırı geçen Ermeni komitacıları Merzegi
köyüne saldırıp 150 kişiyi, kadın/erkek katlettiler. 20'nci yüzyıl :
4 mart 1915-Mergehu Đlçesinde akla hayale sığmaz canavarlıklarla öldürülen 67 kişiden,
kadınlara yapılan işkenceyle ilgili 8 örnek :
(24 nisan'dan 51 gün önce!..)
Güllü : Đyso'nun kızının memelerini koparmışlar.
Sülnü : Karnını deşip bebeğini ateşe atmışlar.
Fatma : Đbo'nun kızı parçalayıp fırına atmışlar.
Fidan hatunu fırında yakmışlar.
Gülfizar : Hacı'nın kızı, Musto'nun karısı, Fırında yakmışlar.
Ruşi: Derviş'in karısı, Biro'nun kızı, fırında yakmışlar.
Mahiye: Ali'nin kızı, Sivno'nun karısı vücudunu parçalamışlar....
Nadire, Hani, Zeliha : Irzlarına geçilmiş sonra öldürülmüşler.
23 mayıs 1921 , Müttefik Devletlerin Araştırma Komisyonu raporu: Grek ordusunun işgalinde
bulunan Yalova-Gemlik yöresindeki bütün kasaba ve köylerin tümünün y ok"" edilmesi için hazırlanmış
olan bir plân bulunmuştur. Bu plan, Helen otoriteleri tarafından verilmiş olan bir emre göre, Grek ve
Ermeni çeteleri tarafından uygulanmaya konulmuş ve bu uygulamaya Grek ordusunun da katılmış
Olduğu tespit edilmiştir
Đşte, masumiyet iddiasındaki Ermenilerin, 1780'de, Ermeniler tarafıdan Đzmir'in 13 eylül
1922'de yakılmasına kadar süren cinayetlerinden 4 Örnek:
24 NĐSAN 1915
ERMENĐ NÜFUSU, ÖLÜ SAYISI, ĐÇ SAVAŞ Ermeniler, 24 nisan 1915'te Ermeni
Soykırımının başladığını ve deportasyonla 1.200.000-1.500.000 Ermeni'nin, Türkler tarafından
Öldürülmüş olduğunu ısrar ve Đnatla Đddia ederler. Bu sayı'nın 2 milyona çıkarıldığı hatta aştığı bile
görülmüştür.
Bilimsel ve hukukî değerdeki belgelerin ortaya koyduğu gerçekler şöyledir.
Doğu Anadolu'da bir Ermenistan kurmak Đçin..l914 martında incelemeler yapan
Fransız/Ermeni komisyonu, bütün Đmparatorlukla Ermeni sayısını 1.283.704, Doğu Ana-doluda ise
542.000 olarak tespit etmiştir.
Đstanbul Ermeni Patriğinin Đngilizlere bildirdiklerine göre, 1921'de tüm Ermeni sayısı
625.000'dir ki bu sayı, zorunlu göçten ve savaş sonrası evlerine dönenleri içerir."
Zamanın birleşmiş milletleri demek olan, Cemîyet-i Akvam' in göç bürosunun Dr. Fridtjon
Nansen imzalı resmî raporuna göre Đlk dünya savaşında 400.000-420.000 Ermeni Rusya'ya geçmiştir.
Rusya'yla yapılan 16 mart 1921 tarihli anlaşmayla gidenler kalmışlar ve Rusya yeni geleceklere
sınırlarını kapamıştır.
625.000 + 420.00 = 1.045.000 olduğuna göre 1.300.000- 1.045.000 = 255.000. Đşte ölen
Ermeni sayısı... Yalnız bu sayı, Ermenilerin Đddia ettikleri gibi, zorunlu göçle götürülüp öldürülmüş
Ermenilerin sayısı demek de-ğilidir." Aşağıda görüleceği üzere, Oriy davasında 1985'te, Prof. T. Ataöv
tarafından Ermenilerin 1914'ten 1922'ye kadar, küçüklü büyüklü 11 savaş yapmış olduklarını ve Ermenilerin bu çatışmalarda zayiat verdiklerini göstermiştir. '(Foreign Office 37! l 8556 7 E.27301
800144- K-Gürün)
Zorunlu göç ile Ermeni iddiası olan , Deportasyonun hiçbir ilgisi yoktur , aşağıda ayrıntılı
olarak görülecektir; ölü sayısı 100.000 kadardır, katledilmemişlerdir.
Göç esnasında, kötü sağlık ve beslenme şartlan, büyük çapta bulaşıcı hastalıklar, yorgunluk,
kafilelere saldırılar Ölüm nedenleridir.
Bu kafilelere refakat eden Türk askerleri de aynı şartlar içindedirler.
Talât paşanın, göçün o zamanki imkânlar dahilinde en iyi şekilde olması için çaba gösterdiği,
Ermenilerin varlıklarını inkâr ettikleri belgelerle sabittir. Bu belgeleri Ankara'daki, yüz bin belgeyi içeren
224 ciltten oluşan , Osmanlı arşivinde görmek kabildir. Arşiv herkese açıktır.
Ermenilerin maksadı, bu zorunlu göç'ü Yahudi depor-tasyonuyla özdeşleştirerek, dikkatle
sakladıkları ve 1780'de yerel olarak, nispeten sınırlı başlayan Türk kıyımının, 1914'ten 1922'ye kadar,
bütün doğu ve güney doğuyu, bağımsızlık savaşında Yunanlılarla birlikte, batı Anadolu'yu da içine
alan sürekli ve geniş oranda bir Türk kıyımı ve yıkımı olduğunu saklamak gayesi ve ayni zamanda da
suçluluklarını gizlemeyi ve bu suçları bize yıkmayı hedef alır.
Elbetteki, ailesi, evi, mahallesi, köyü, kasabası en fecî şartlarda kıyım ve yıkım'a uğramış
olan Türklerden hayatta kalanların 'vendetta' yaptıklarını, kin ve intikamla aynen karşılık verdiklerini
inkâr edecek değiliz. Aslında, Ermenilerin neden oldukları bir iç savaş mevcuttur.
Fakat, Osmanlı hükümetinin asla bir soykırım kararı almadıkları, 1921'de Đngiliz Tahkik heyeti
ve 1985'te Orly davasında hukukî ve bilimsel olarak ortaya konmuştur.
TÜRK SOYKIRIMLARI
Tüm Türklerin uğradıkları Soykırımları listesi - bildiğimiz kadarıyla - şudur:
1- 1821 Yunan ihtilâlindeki Türk Soykırımı.
2- 1876'da (eski tarihle 93 harbi denen) Rusların, Osmanlı/Rus savaşında yaptıkları
Bulgaristan Türkleri Soykırımı.
3- Yunanlıların yaptıkları, Girit Türkleri Soykırımı.
4- Orta ve Üst Asya'da Çarlık Rusya'sının,
5- Orta ve Üst Asya'da Komünist Rusya'nın yaptıkları sistemli Türk kıyımı...geniş zamana
yayılan bu Türk kırım20
lan bîr araya toparlanınca ortaya büyük bîr Türk Soykırımı çıkar
6- Çin imparatorluğu ve
7- Komünist Çin tarafından Orta Asya'ya da Doğu Türkistan'da ve Moğolistan'da yapılan,
geniş zamana yayılan Türk kıyımları, sayılar alt alta toplanınca büyük Ölçekli bîr Türk Soykırımı
meydana çıkar...
Son yıllarda ÇĐn yönetimi, Orta Asya'daki Türk tarihini yok etmek ve bu yörenin tarihini
kendileriyle başlatmak için, Uygurları tarihi eserlerle beraber zaman içinde yok etme siyaseti
gütmektedir.
8- Buna bir de Kıbrıs Türk kırımını katarsak, tarihte Nazilerin öldürdükleri Yahudi sayısını
kat-kat aşacak sayılara ulaşılabilir. Fakat, tarihçilerimizin bu konularda hiçbir çalışması mevcut
değildir. Onlar daha, Girit soykırımından kaçan ve Side'ye yerleşmiş olan Türkler arasında bile, hiçbir
bilimsel araştırma yapmış değildirler."
Biz Ermeni iddialarını cevaplandırmaya devam edelim: Ermeniler, koskoca bir Đmparatorluğa
kafa tutmak, kolayca isyan etmek, bu isyanları değişik tarih ve yerlerde korkmadan tekrarlamak, daha
da ileri giderek, iç savaş çıkarmak ve bu savaşı en akla gelmeyecek seviyedeki canavarlıklarla bir
TÜRK SOYKIRIMI haline getirmek cesaretini nereden bulmuşlardır?
Đşte, bu cesaret Ermenilere, Đmparatorluğu ETNĐK POLĐTĐKAYLA bölüşmek isteyen ve bunun
için de Anadolu'da bu politikalarına o tarihte en uygun etnik grup olan Ermenileri tetikçi olarak kullanan
Rusya, Đngiltere ve Fransa tarafından verilmiştir. Bu üç devlet, Osmanlı imparatorluğuna savaş
açmışlar, ordularıyla fiilen, doğrudan ya da dolaylı olarak Ermenilere yardım etmişlerdir.
Bir de, halk deyimiyle saman altından su yürüten 4'nd| kuvvet vardır :
Amerika Birleşik Devletleri.
Đmparatorlukla savaş halinde değildir, Ermenilere yardım için çarpışan Amerikan askeri
yoktur fakat onların,
Protestan Misyonerleri yardır.
Ermenileri imparatorluğa karşı isyan ve ihtilâle hazırlayan, teşvik ve yardım eden ABD'li
Protestan misyonerleridir.
Merkezi, Boston'da, Bacon Street 14- Massachuset-j tes'te bulunan THE AMERICAN
BOARD OF COMMIS SIONNERIES FOR FOREIGN MISSIONS, 1810'dı kurulur ve aynı yıl
misyonerler, Ortadoğu'yu protestan yapmak(!) için harekete geçerler. Sonuç sıfırdır1,'(Türk Tarihinde
E
meniler Sempozyumu, 9 Eylül Üni. Đzmir, 1983)
1820'de iki misyoner, P. Fiks ve L.Parson Đzmire çıkarlar, amaçlarını ifade ederler: En büyük
arzulan, bu günahkârlar ülkesi Osmanlı imparatorluğunun yıkıldığını görmektir. '(J.Gı-ahili, Prıııestan
Diphımacy and Near Easl 1810 - 1927. B. $intşir)
Ermeni Katolik ve Ortodoks kiliselerinin karşı koymalarına rağmen, zayıf Osmanlı yönetimi,
Anglo-Amerikan baskısına dayanamayarak 1834'te ilk protestan Öğrenimine boyun eğer.
ABD misyonerleri, 1850'den sonra yayılma alanlarını genişletip, Đmparatorluğu 3'e ayırır, 9 ilde
(Đstanbul, Đzmir, J Merzifon, Kayseri, Tarsus , K.Maraş, G.Antep, Harput ve ' Van)'da kolejler açarlar.
1896'da 436 şapel ve kilise çalışma halindedir. 21 yerel okuldan 27.400 Ermeni öğrenci
yetişmiştir; bu yıllara kadar Amerika'dan yapılan yardım 6 milyon dolardır Bunların içinde, Merzifon
koleji, ilk ve en başta gelen bir fesat yuvası dır.
Başlangıçta Ermeniler, "Türklerin, Ermenilere zülüm yaptıkları" propagandasının ABD'de
yayılması şartıyla" Protestanlığı kabul ederler. Bu şart sonradan, Misyonerlerin geleneği haline gelir
"Ermeni katili zalim Türk" teması daima ĐşlenĐr.'(.4. Powel. The Struggie Par PovJtr in Mıısiem Asia .
N.York,
Amerikalılar bu iftiralarla beyin yıkamasına tâbi kılınırlar ve Türklere karşı uyanan nefret
günümüze kadar gelir. Halbuki, bilindiği gibi, Ermeniler, ticaretleri sanat ve zenaatları, yönetimde,
bakan ve büyükelçilik seviyeleriyle, dirlik ve düzen içindedirler, Đmparatorlukta, MĐLLET-Đ SADIKA diye
adlandırılırlar. Bu durumu yakından bilen ve yaşayan misyonerler ve ABD yönetimi Türk karşıtı tutumlarından, asla dönmezler.
1921- Ermeni cinayetlerini ve bunların Türklere mal edildiğini bilen, insan hakları savunucusu
Wilson'a, Babıâli'ye bir elçi göndermekten söz edildiğinde "yakında Türkiye mevcut olmayacak ki"
cevabını verir. 1891 'de, New York'ta Dr. S. Krielyan HAĐK adlı ihtilâl gazetesini çıkarmıştır.
1893, l Haziran sayısında "Çarpışmamız, kan dökmemiz gerekir, kılıçlarınızı hazırlayın" diye
yazar.
1893, 1 Kasımda "2 yıl kargaşalıklar çıkarılmalı, isyanı bastırmaya gelen Osmanlı
kuvvetlerine karşı Batının yardımı istenmeli ve bir uluslararası kongreye gidilmelidir. (günümüzdeki
PKK taktiği).Hınçakların yaptığı doğrudur,
Bizim de Anadolu dağlarında çarpışmamız gereklidir. Doğu'da bir Ermeni/Rus birliği vardır, biz de bir Ermeni/Amerikan birliği hazırlamalıyız.
(VR.Mıra*, Tam Beelween 7lvo lands;Armeni-ens in Americe 1890 to wortd I, Cambridge
Massachusseıls 1983-B,Şimşir)
1890-1908 Đmparatorlukta, Ermeni isyanlarının geniş çapta -öteki Batılıların da katılmasıylayapıldığı ve yerel cinayetlerin işlendiği dönemdir. 'IK. Gürün. a.g.e.>
1914'te ise bu cinayetler, DOĞU VE GÜNEY DOĞU BÖLGELERĐNDE TÜRK KIRIMI halini
alırlar.
Bu konuda Senatoda, 33 bin belge vardır.
Osmanlı yönetiminin davetiyle gelen ABD Senato Araştırma heyetinin başkanı General J.
Harbord'un Senatoya verdiği raporda:
1- Ermenilerin öldürdükleri Türk sayısı, Türk sivillerinin öldürdükleri Ermeni sayısının çok
üstündedir.
2- Bir Ermenistan kurulması için, Ermeni çoğunluğu yoktur,
ifadeleri yer almaktadır.
Bu rapor yayınlanmamıştır.
Senato'da Ermeni suçlarını gösteren ve Ermeni taraftarı yapılan propagandaların tümüyle
yalan ve iftiraya dayandığını gösteren Amiral Bristol'un raporları da el yazısı olarak kalmıştır,
yayınlanmamıştır.
Ermenilerin seçim şantajları, Protestan Misyonerlerinin tek yanlı raporları ve fanatik Ermeni
yanlısı Morgentau'un raporları geçerli sayılmıştır. Bu da ABD'de çok derin bir Türk karşıtı kamu vicdanı
yaratılmasına neden olmuştur.
ABD, Ermenilerin tazyikiyle Lozan'a katılmaz ve anlaşmaya imzasını koymaz, dolayısıyla,
SEVR'Đ reddetmez.
24
Ancak, özel bir statüko ile Türkiye Cumhuriyetinin varlığını kabul eder.
O
Kitabımızın gözden geçirildiği ekim 2000 aylarında Ermenilerin seçim şantajını ve Bili
Clinton'un ağırlığını koyarak buna nasıl engel olduğunu gördük. Başkan Clinton'u büyük Türk dostu
diye selâmladık!..
Atatürk diyordu ki "yalvarmalarla, lütuf beklemelerle Türk milletinin sorunları çözümlenemez".
Biz ABD üst yöneticilerinden lütuf beklemiyoruz. Onların, tarihi çıkar aracı yapan, her tür
vicdan ve saygıdan uzak kişilere yazdıkları mektuplarda sadece,"Türkiye'nin stratejik durumu
nedeniyle", Ermeni tasarısının geçmemesini istemek, doğrudan Ermeni iddialarını kabullenmek
demektir. Başkan Clinton bu şekilde hareket etmiştir.
Bugün geçmeyen Ermeni tasarısı yarın, yeni şartlarda senatoya yeniden gelecektir. Ve yarın
- eğer biz susar, tezlerimizi bütün yönleriyle yani Ermeni Soykırımı denen olayların aslında tersine
çevrilmiş TÜRK SOYKIRIMI olduğunu ortaya koymazsak, başımıza gelebilecek büyük olaylardan,
yalnız üst düzey yöneticilerimiz değil, hakkını korumayan, boş veren bir halk olarak bizler de sorumlu
olacağız. Her ne kadar, tarih derslerinde bilgilendirilmemiş isek de. Ermeni sorunu konusunda, en az,
1971'den beri yapılmış yayınlar vardır ve bu yayınlar 1983'ten sonra, tümüyle belgelere dayalı, tam
anlamıyla bilimsel değerde araştırmalar içeren yayınlardır. Sorun, merak edip okumak ve halk olarak
sorumluluğumuzu bilmektir. / ĐŞTE BU KĐTAP, GERÇEKLERĐ YANSITAN BELCELERĐ, BÜYÜK
ÇĐZGĐLER HALĐNDE ORTAYA
25
f KOYMAK VE
ARTIK DAHA FAZLA GEÇ KALMA-| DAN HAYKIRMAMIZ ĐÇĐN
YAZILMIŞTIR.
Ermeni Sorununu Senatodan geçmesi söz konusu olduğu son günde, sürekli Ermeni
propagandasına kapılmış ve yavaş-yavaş ona inanmış olan halkımızı hiç olmazsa son dakikada
uyandırabilmek için. Đki gece sabaha kadar çalışarak, başta basınımız olmak üzere, gerekli
gördüğümüz ve numaralarını bulabildiğimiz ulusal ve uluslararası kuruluşlara 2375 e-posta ve 367
faks mesajı yolladık.
26
2000 YILINDA AMERĐKAN MĐSYONERLERĐ
Ermeni tasarısı tartışmaları ve Başkan Clinton'un davranışı bizim, ABD misyonerleri
sorununa geri dönmemizi gerektirmektedir.
ABD misyonerlerinin faaliyetleri asla durmuş değildir. Halk dehâsı ne demiş: "Su uyur
düşman uyumaz". Binlerce yıllık tecrübeden doğan bu atasözünün ne kadar doğru olduğu,
misyonerlerin Papalık ve ABD yönetimi tarafından yeniden görevlendirilmeleri ile ortaya çıkıyor.
Cumhuriyet'in 12 temmuz sayısında okuyoruz: OD-TÜ'de öğretim görevlisi Yrd. Doç. Ömer
Turan, Hristiyan Misyonerlerinin, kendi yayınlarından yapmış olduğu tespitlere göre bildirmektedir:
1^1- Papa'nın 22 ocak 1991'de yayınladığı bildiride ve nüfusunun çoğu Protestan olan ABD
başkanının 3 mart 1992'de yaptığı konuşmada "...Kilise öğretilerinin, Hıristiyanlığın, çöken komünist
blok'a, Üçüncü dünya ülkelerine ve Đslâm Ülkelerine taşınması için..." misyonerleri göreve çağırmıştır.
2- Bunun için seçilen bölge 10-40'nci paraleller arasıdır ki, bu bölgede en çok Müslümanlar
ve Türkler bulunur.
3- Türkiye, demokratik bir ülke olduğu için, propaganda faaliyeti kolayca yapılmakladır, Đncil
günümüzün Türkçe'sine ve Türkiye'de yaşayan 14 azınlık grubunun diline çevrilmiştir. Sadece
1992'de Đncil propagandası yapan 250.000 mektup postalanmışım
4- Türkiye'de 14 kuruluşa bağlı 45'i Amerikan, 9'u Türk olmak üzere 54 Protestan misyoneri
faaliyet göstermektedir.
5- Yeni Protestan kiliseleri açılmış, en az ulaşılmış olan Karadeniz ve doğu Anadolu
bölgelerinde faaliyet hızlandırılmıştır. Kürtler, Aleviler, ve Lazlar Öncelikli seçilen hedeflerdir.
Acaba, Atalarımızın tecrübelerine uyarak yoğurdu üfleyerek mi yememiz gerekecek?
Misyonerlerin plânlanmış olan yeni görevleri, bu kere Türkiye Cumhuriyeti topraklarında
tezgâhlanan, yeni bir Etniler politikasıdır ve bu yolun amacı, SEVR'Đ uygulamaktır.
Bunun paralelinde, yeni bir Türk-Protestan kültürü yaratmak, Türk kültürünü geniş zaman
içinde bir de bu yolla eritmek yatar.
Bilindiği gibi. Komünizme karşı, yeşil kuşak adı verilen
28
Đslâm kuşağı icat etmiş ve Türk-Đslam Kültürü diye, ata kültürümüzü kolayca eritecek bir
sistemi ilham etmiş olan Amerikan Ortadoğu siyaseti, misyonerlerinin bu yeni çalışmalarıyla, Türkleri
silmenin bir öteki imkânını daha uygulamaya koymuşlardır.
Tarihten ders almalıyız ve uyumamalıyız. 23 ekim 2000 tarihli Hürriyet, bu çalışmalara
paralel olabilecek bir başka teşebbüsün haberim veriyor :
Antalya'nın kardeş şehri Nürnberg, Beldibi'nde bir kilise açmak arzusundaymış...Kilisenin
bütün masraflarını Almanlar vereceklermiş...Antalya'da Çok sayıda Alman varmış ?.,.Acaba, Alman
turistlerin bol olduğu yerlerde kilise açmak, Alınanlarda bir alışkanlık mıdır?...Almanlar da ABD' liler
gibi Protestan'dırlar...Herhalde, ABD' li misyonerlerle çok iyi anlaşacaklardır, diye düşünürüz !...
•••
Kitabımız, okuyucunun karışık görünen olayları kolayca algılayabilmesi için, 'makaleden
fasikül'e giden gelişme şeklini kullanmaktadır. Yani,
Başlangıçta, olayların Özeti verilmektedir.
Bunu izleyen bölümlerde ise özet, yerini,
1'nci bölümde, olayların kronolojik sıralanmasına bırakmakta,
2'nci bölümde, aynı olaylar, kronolojik sıra içinde daha da genişletilerek verilmektedir. Bu
nedenle okuyucu tekrarlarla karşılaşacaktır. Tekrarlardan maksat, okuyucuya, bütün malzemeyi her
bölümde, müstakil ve tam olarak yeniden vermek, geri sayfa ve bölümlere dönme gereğinde
bırakmamaktır.
29
BOLÜM 1
ERMENĐ SORUNU DENEN OLAYLARA TOPLU BAKIŞ
GENEL ÇĐZGĐLERLE
Olayları tarih içinde - Ermenilerin Türklere ne şartlarda Soykırımı uyguladıklarını, bu şartları
nasıl kendi lehlerine çevirdiklerini, silâhlı çatışmaları Soykırımı diye gösterdiklerini, ölü sayısını
inanılmaz sayılara çıkardıklarını, öldürdükleri Türklerden, yaptıkları, yıkımdan asla söz etmediklerinigenel çizgilerle görelim
ERMENĐ SORUNU, Osmanlı Đmparatorluğunun büyük devletler arasında paylaşılması
arzusunun bir bölümüdür:
Ruslar, Akdeniz'e inmek isterler, bu amaçlan için himayelerinde kurulabilecek bir Ermenistan,
onlar için bir atlama taşıdır.
Đngiltere, Rusya'nın Akdeniz'e inmesine engel olmak
33
ve o zamanki sömürgesi Hindistan'ın yolunu emniyete almak, Kafkas ve Musul petrollerine
sahip olmak ister.
Fransa, güneydoğu ve Kilikya'ya sahip olma arzusun dadır, Ermenilere, Küçük Ermenistan
sözü verirler. Fakat verilen bu sözler asla kâğıda geçirilmemiştir.
Osmanlı Đmparatorluğunun duraklama, gerileme dönemlerinden itibaren, Ermeni yöneticileri
büyük ümitlere kapılırlar. 1914 dünya savaşının başlamasıyla doğu ve güney doğu Anadolu'da, orta
çağdan beri hayâl ettikleri Ermenistan'ı kurabilecekleri düşüncesiyle çok ağır bir değerlendirme yanlışı
yaparlar:
Doğu Anadolu'da nüfus sayısı olarak azınlıktadırlar bir Ermenistan kurmak için gerekli
çoğunluğa sahip değildirler. Đşte burada batılı yöneticiler, "Türk halkını yok edilebilir bir sürü" olarak
görmüşler ve Anadolu'nun "Tür halkının vatanı" olduğu gerçeğini küçümsemişlerdir. B gerçek dışı
tutumla, çoğunluğu elde edebilmek için, "Tür Etnik kıyımına" girişmişler, Batı ülkelerinin daima yanında
olacağı hayâline kapılmışlardır. Bu ülkelerin gayelerinin aslında, yalnızca Anadolu topraklarına sahip
olma olduğunu bir türlü görememişlerdir.
"Altı yüzyıllık bir imparatorluk" kavramı ile Osman Ermeni'sinin Anadolu topraklarını bile
bilmeyen "nihilist olduğu iddia edilen 20 yaşlarındaki Rus Ermeni'si gençlerin kurdukları "komita, çete,
terörist" kavramlarına bağ olmaları arasındaki farkı idrâk edememişlerdir.
Đmparatorluğun yıkılabileceğini ama "milletin ayakta kalabileceğini düşünememişlerdir.
Bu şartlarda, Ermeni halkının, Selçuklular döneminden beri 800 yıl "PAX TURCA" Türk
Barışı'nda rahat ve bolluk içindeki yaşamları, kökü dışarıda Ermeni yöneticileri elinde felâkete
dönüşmüş, vatana ihanet seviyesizliğine inmiş, ülke kan ve göz yaşı Đçinde bırakılmıştır.
Halbuki Ermeniler, Đmparatorluktaki azınlıklar arasında, en üst noktaya kadar yükselmişler ve
22 bakan, 33 milletvekili, 21 paşa, 7 Büyükelçi, 11 başkonsolos, 41 yüksek memuriyet konumunda
bulunabilmişlerdir.
Đmparatorluğa bu seviyede hizmet ettikleri, Osmanlı sanat ve zenaat'ında önemli yerleri
olduğu için onlara Millet-i Sadıka, Sadık halk adı verilmiştir.
Kökü dışarıda olan bu yöneticiler, yarattıkları felâketleri örtmek ve Osmanlı Đmparatorluğunu
ve günümüzde -gerçeklerin su yüzüne çıkmasından büyük korku içinde kalarak- Türkiye Cumhuriyetini
de suçlamak, Türkleri canavar göstermek için, en akla gelmedik "yalan, iftira ve sahtekârlıklar"a
başvurmuşlardır.
Osmanlı Đmparatorluğu döneminde, Balkanlar, Anadolu -özellikle doğu, güney ve batı
Anadolu'da- ve Arap yarımadasında, bizlere çeşitli şekil ve şiddette uygulanmış olan katliam ve
soykırımların ıstırabım yaşamış olan Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra samîmi ve bilinçli
olarak, halkımız ile bu cinayetlerden suçlu olan ülkelerin genç kuşaklan arasında kin ve intikam
hissinin doğmamasını Đstiyordu.
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin geriye bakarak, Osmanlıca'sıyla "devr-i sabık" yaratmamasını,
artık geçmişte kalan olayların -ne kadar ağır olursa olsun- hesabının sorulmamasını, bunun için gerilim
ve intikam hisleri içinde yaşanmamasını istiyordu.
Onun prensibi, "ulusal ve kaçınılmaz" olmadıkça savaştan uzak durmak, yakın komşular,
uzak dostlar ve bütün dünya devletleriyle barış içinde yaşamaktı; bu düşüncesini YURTTA BARIŞ,
DÜNYADA BARIŞ prensibiyle ifade etmişti.
Bu prensibe uygun olarak Osmanlı imparatorluğunun son Đki yüzyılında yaşanmış olan fecî
olaylar, tarih kitaplarına geçirilmemiş, yetişen neslin, komşularımıza sevgi ve güvenle bakması
aşılanmıştı.
Fakat, karşımızda beşikten itibaren, evde, okulda, kitaplarda, gelenekselleşmiş Türk kiniyle
yetişmiş, kitle halinde bir Batı vardı. Bu kin Osmanlı imparatorluğunun büyüklüğü karşısında tümüyle
katmerleşmişti.
Ve Batının bu ideali, bütün ekonomik , siyasal ve toplumsal Đmkânlarını her fırsatta
kullanarak, Osmanlı Đmparatorluğunu parçalamak, sonunda da altı ve üstü zengin Anadolu topraklarını
paylaşmak, jeopolitik durumundan istifade etmek ve her şeyin üstünde Türkleri bu topraklardan
sürmekti.
Gerçekçi olalım! günümüzde değişmiş hiçbir ley yoktur: BATI, BEKLEMEKTE OLDUĞU
PUSUDAN ÇIKMIŞTIR!,
Đlk dünya savaşında Osmanlı imparatorluğundan geriye kalan Anadolu'yu aralarında
bölüşmek isteyen Rusya, Đngiltere ve Fransa, bu üç büyük(!) devlet, bu vaatlerinin gerçekleşmesi için
Ermenileri kargaşalık çıkarmaya, isyan ve ihtilâle teşvik etmişlerdi.
Bu stratejiyi kabul etmiş olan Ermenilerin, başkaldırma, Đhtilâl derken, Türklerin Etnik temizliği
haline dönüştürmeleri karşısında susmuşlardır ; çünkü ilham ettikleri, istedikleri zaten budur.
Sonuç olarak Türkler, Ermeniler tarafından katledildiğinde bunu geçerli sayan Batı, Türk
halkının münferit olaylar halinde intikam hislerinin doğrultusunda gerçekleştirdiği yerel saldırıları
"Ermeni soykırımı " diye kabullenmişler ve genç kuşaklan bu iftirayla yetiştirmişlerdir. Buna her tür
yayında, kitaplarda, ansiklopedilerde, dergilerde, basında yer vermişlerdir, vermeye de devam
etmektedirler.
Ermenileri bu suça azmettirenler ve onları himayelerinde bir devlet kurmak sözüyle tetikçi
olarak kullananlar sadece yukarıdaki üç ülke değil, değişik sorumluluklar taşıyan, blok halinde bütün
Batılılardır.
Sorumluların başında, Başlangıç'ta gördüğümüz 1810'lardan itibaren Ermenileri
imparatorluğa karşı - dinsel hislere dayanarak - kışkırtan, gerçek birer fesat yuvası olan ve çok geniş
bir şekilde maddî yardımda bulunan Amerika Birleşik Devletleri Protestan misyonerleri, 436 Kilise ve
şapel'leri ve 9 Amerikan koleji gelir. Bunun paralelinde,
Ermenilerin isyan merkezi olan Londra, Đngiltere bulunur.
Rus Çarlığı Đse, Rus Ermenilerini bu işe koşarak, kışkırtmalarını fiili hale dönüştürmüştür.
Fransa, Đngiltere ve Rusya'dan sonra onlarla yarış halindeki üçüncü devlettir.
Fransız politikası,"Ermeni hâmisi" rolünü üstlenir. Paris ve Marsilya, Ermenilerin faal
oldukları iki merkezdir.
Đmparatorluktaki çok sayıdaki kiliseler, özellikle Anadolu'dakiler, haberleşme, yardımlaşma ve
saklanma yerleridir . Kutsal odaları - gereğinde - katledilmiş cesetlerin gizlendiği yerlerdir.
Bunlarla aynı amaçlara hizmet eden, Anadolu topraklarında açılmış olan, çok sayıdaki
konsolosluklar, kiliseler seviyesinde çalışmaları yanında, Đstanbul'daki özellikle siyasal etkileri önemli
olan büyükelçilikler yer alırlar.
Batı ülkelerinde ise, yalan, iftira üreten ve bunları zaman kaybetmeden yayan - genelde Türk
kiniyle beslenmiş olan - Batı basını, uluslararası kamu vicdanı yaratılmasında en önemli etkendir.
Bu çerçevede, yöneticileri ve tarihçileri tarafından şartlandırılmış olan Ermeni halkının,
isteyerek ya da istemeyerek azmettirilmiş olduğu suçu kabullenmiş olduklarını da unutmamak gerekir.
Günümüzde, Ermeni sorununda 1'nci seviyede suçlu olan Batı ülkeleri, suçlarının ortaya
çıkmaması için
-perde arkasından- arşivleri Ermenilerin suçlu olduğunu gösteren çok sayıda belgelerle dolu
olmasına rağmen
- tarihten utanmadan-, hakem rolü oynamaktadırlar.
Bu kadarla kalmayıp, bir taraftan Parlamentolarında-belediye meclislerinde bile - Türkleri,
Ermeni Soykırımıyla itham ederken ve bunu politik şantaj diye kullanırken, öte yandan da Ermeni
oylarını da çıkarlarının doğrultusunda kullanmaktalar. Đşte Batı uygarlığı insan hakları!..
Ermeniler bir kere daha Batılıların elinde oyuncaktırlar.'
Batının yerel, Ulusal, Uluslararası meclisleri de tarih yazmaya heveslenerek politikayı da,
tarihi de maskara etmişlerdir... Bilimsel mantıktan utanmadan !.
Fakat, Nisan 2000'de Fransız senatosunun ortaya, bilimsel bir tavır koyarak,« senatolar tarih
yazmazlar » prensibini ileri sürmeleri, tarihî gerçeğin meydan çıkmasında j saygıyla karşıladığımız,
Đleri atılan büyük bir adımdır.
38
Ermeni yöneticilerinin iddialarına geçmeden Ermeni'lerin Đmparatorluktaki yerini görelim :
Osmanlı imparatorluğunda Ermeniler , 33 milletvekili, 21 paşa, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos
ve genel müdürlük görevlerinin yanında, sanatçıları ve zenaat'çılarıyla Osmanlı kültüründe önemli yer
almışlardır. Bu samîmi davranışları nedeniyle kendilerine Millet'i Sadıka denmiştir. Ama, Bu sadık
halktan aldatılmış, aldatılmayı kabul etmiş olanlar, aşağıda göreceğimiz nedenlerle Đmparatorluğa
ihanet etmeye sürüklenmişler ve ihanet etmişlerdir.
Açıklamamızda "Ermeniler" - pek çoğu aldatılmış olan Ermeni halkının tümü demek değildir.
Bu kelime bir deyim olarak, zamanın teröristleri olan Komitacıları ve onlara akla gelebilecek her tür
yardımı yapmış olan iç ve dıştaki işbirlikçileri ve maceracı yöneticileri anlamım ifade eder.
Dilleri, inançları, gazeteleri, okulları, ticarethaneleriyle, anayasal haklarıyla, birer Türk
vatandaşı olan Ermeni vatandaşlarımızı tedirgin etmek diye bir ard düşüncemiz asla yoktur.
Komitacıların, gerekli gördüklerinde kendi halkından olanları da Öldürdüklerini, bunların arasında
yaşlı, tecrübeli din adamlarının ve haraç vermeyen tanınmış Ermeni zenginlerinin de bulunduğunu
biliyoruz.
Dıştaki, bazılarıyla ilişki içinde olduğumuz Ermenilerin, bugün hâlâ maceracı yöneticiler
elinde ıstırap çektikleri konusunda bilgimiz de vardır. Maalesef bu yöneticiler, Ermeni kuşaklarını
"soykırımı" sahtekârlığıyla Türklere karşı büyük bir kin ve hınç Đçinde yetiştirmektedirler ;
Yayınımızın amacı halkımızın, Ermeni gençlerinin ve ayni zamanda Batılının , ERMENĐ
SORUNUN SAKLI YÜZÜ konusunda bilgilendirilmeleri
Bunun, Osmanlı Đmparatorluğunu bölüşmek isteyen Batılıların,
- Đlham,
- Teşvik
- Geniş çapta yardımlarıyla harekete geçen,
Ermeni komitacı ve Rus ordusundaki gönüllülerin doğu, güneydoğu Anadolu ve
Kafkaslarda neden oldukla n ĐÇSAVAŞ olduğunu bilmeleridir.
Yalnız bu iç savaşta,:
Đyi organize olmuş, plânlı bir şekilde hareket eden Er meni komitacılarına ve gönüllülerine,
karşı koymak mecburiyetinde olan sivil halkın Đmkânları kısıtlıdır ve pek çok hallerde sürpriz baskınlar
karşısında savunmasız kalmışlar, beş cephede birden savaşan Türk Ordusu yardımla rina gelememiş
ve bu nedenle pek çok zayiat vermişlerdir
Orduyla olan çatışmalarında Đse, Ermeniler bu çatışma lan, SOYKIRIMI olarak göstermişler,
ölü sayılarım er ufak bir utanma hissi olmadan şişirmişlerdir, asla Türklerin ölü sayısını vermemişlerdir.
Ermeni sorununun;
1- politik, ekonomik vb... yönleri dolayısıyla, batılı tarafından her fırsatta büyük bir şantaj
vesilesi olarak kullanılmış olan, ISLAHAT ve REFORM'lar,
2- Çarlık Rusya'sının , Fransa'nın, Đngiltere'nin ve Öte ülkelerin manevraları, şantajları,
tehditleri ve bunların yanında,
3- Kiliselerin birbirleriyle rekabet halindeki kışkırtmaları, her tür yardımları,
propagandaları, kısacası oynadıkları birinci derecedeki rollerinin çok yönlü ayırımları
konumuzun dışındadır.
ERMENĐ YÖNETĐCĐLERĐNĐN ĐDDĐALARI :
1 -Hiçbir şeyden haberi olmayan masum Ermenilerin,
2- 24 nisan 1915 sabahı tutuklanarak,
3- Hükümetin emriyle, tüm Ermeni halkının kadın, ihtiyar, çocuk, ve sakatlar dahil hepsinin
öldürülmeleri Đçin,
4- Kafileler halinde göç ettirilmiş,
5- Göç esnasında, ya da elverişli zaman ve yerlerde öldürülmüşlerdir.
6- Bu şekilde yapılan Ermeni soykırımı sonucunda, Ermeni tarihçileri Ternon ve Şalyan'ın
vermiş oldukları sayılara göre , 1.200.000 - 1.500.000 Ermeni öldürülmüştür. Daha önceleri bu sayı
3.000.000'a kadar çıkmış, bir aralık 2.000.000'da ısrar edilmiştir.
Son zamanlara kadar, 1915'yılından daha ileri gidemeyen Ermenilerin, gerçeklerin yavaşyavaş su yüzüne çıkması üzerine ve verdikleri sayılara inanılabilmesi için, 1915 tarihini 1922'ye kadar
ilerletmişler, bu tarihi, Fransız Parlamentosunun "parlamentolar tarih yazmazlar" prensibiyle
reddetmesi üzerine, çok cahilce, delilsiz, ispatsız uydurulan yalanlarla, 1923'e kadar uzatmışlar ve
1919 -1923 Bağımsızlık savaşımızı, Ermeni Soykırımının devamı diye göstermişler , Đstiklâl
kahramanlarımızı,başta Atatürk olmak üzere, aşırı bir şekilde suçlamışlardır;
Gayeleri, Osmanlı yönetiminin işlememiş olduğu bir suçla, Türkiye Cumhuriyetini de itham
etmek, Tazminat talep etmek ve sonunda da, bir zamanlar ancak himaye altında kurabilmiş oldukları
Ermenistan'ı yeniden kurmak!..
Đkinci dünya savaşından sonra da, zorunlu göç'ü Nazilerin Yahudi deportasyonuna benzetip,
bütün dünyayı daha iyi aldatmak, Türk karşıtı his ve düşünceleri daha da derinleştirmek için " Hitler'in
Ermeni Soykırımım model aldığı " iftirasını uydurmuşlardır. Aslında, Hitler'le işbirliği yapan ve onu "
kurtarıcı sayan ve Yahudilerin soykırımına katılan " ErmeniIer'dir!
Hattâ, Hitler ordularının, Rusya'da ilerlemesi sonucu, o orduları, Türkiye'de de bekleyen bazı
Ermeni yöneticilerine cevap olarak, Đnönü döneminde "varlık vergisi" çıkarılmış olduğunu da incelemek
gerekmektedir.
Ermeni Taktiği;
Her yıl, 24 nisan 1915, soykırım tarihî diye tekrarlayarak, dikkati, 24 nisan 1915 etrafında
kutuplaştırırlar, tartışmalar, bu tarih ve bu kavram etrafında meydana gelir. Kaç Ermeni, ne şartlarda
öldürülmüş, nasıl öldürülmüş, kim öldürmüş, karan kim vermiş, kim uygulamış...Osmanlılar ve
günümüzde Türkler, bu suçu neden inkâr ediyorlar, niçin özür dilemiyorlar, Artık inkâr inadından
vazgeçmelidirler?
Bu iddia üzerinde o kadar çok yayın yapılmıştır ki, bütün dünyada 24 nisan 1915 refleks
haline gelmiştir.
Bizde de resmi tarih yoluyla bilgilendirilmemiş olan halkımız, bir tür kaderciliğin verdiği
gevşeklikle, oyunu merak etmemiş, pek azı 1970'lerden beri mevcut kitaplara bir göz bile
atmamışlardır.
24 nisan!915'e nasıl gelinmiştir, neden gelinmiştir, önceleri ne olmuştur ?
Osmanlılar, Batı ülkelerinin Đmparatorluğu parçalamak için, her bahaneyi fırsat saydığı bu
yıllarda, özellikle savaş esnasında, sorumluluğu sonsuz olan bir harekete, soykırımına teşebbüs
edecek kadar dar görüşlümüdürler?
24 Nisan'a kadar Ermeniler, bir tek Türk bile öldürmemişler midir ?
Komitalar, çeteler nasıl oluşmuşlar, nereden gelmişlerdir, faaliyetleri nedir ?
Ermeni taktiği, tümüyle sorulabilecek ve yanıt aranacak bu soruların düşünülmesine imkân
vermemektedir.
Öldürdükleri Türklerden, yaptıkları kıyım ve yıkımdan asla söz etmemeye büyük itina
göstermekte, bu gerçekleri Ermeni halkından da saklamaktadırlar,
Silâhlı çatışmaları, yaptıkları Türk kıyımını, Ermeni katliamı diye göstermekte...
Ölü Ermeni sayısını, inanılmaz bir şeklide şişirmekte...
Her şekil ve fırsatta, aralıksız olarak," hiçbir şeyden haberi olmayan, masum (!)
Ermenilerin"...
Sömürgeci ülkelerin icra ettikleri, kitle halinde tutuklama ve yok etme tarzında bir davranışla
soykırımına uğratıldığı Đddiasını tekrarlamakta...
Kafalarda bu iddiaları refleks haline getirmektedirler...
Türkleri aşağılamak;
Bunu, çıkarlarını elde etmek için bir şantaj aracı yapan, Batılılar da, bu iddiaları -böylesi
işlerine geldiği için- doğru olarak kabul etmekte ve masum(!) Ermenilerin yanı başında yer
almaktadırlar.
Bu kurnaz davranışlarıyla da Batılılar, Ermenileri suça azmettirmek, onlara, para, silâh
yardımları yapmak, kiliseler, konsolosluklar, sefaretler ve basın yoluyla çok yönlü imkânları
sağlamakla, esas suçlu olduklarını gizlemekte ve bunun dışında bir de hakem rolü oynamaktadırlar.
Bir an için Ermeni iddialarının, Soykırımının, doğru oldüğünü kabul edelim, bu takdirde
soruyoruz :
- Niçin, Ermeniler 1916'dan beri önce Osmanlıca, sonra da Türkçe yapılan yayınları, bu
yayınlar ortaya çıkar çıkmaz satın alıp yok etmişlerdir ?
Örnekler :
- 1916'da "Teşkilât-ı mahsusa" tarafından bastırılan « Ermeni meselesi ve Türkiye» adıyla,
Abdullah Yaman tarafından Otağ yayınevinde 1973'te bastırılan ve aslı ," Đslâm Ahâlinin Duçar
Oldukları Mezâlim Hakkında Vesaike Müstenid Malûmat" Müslüman halkın uğradıkları zalimlikler
konusunda belgelere dayanan bilgiler adlı kitaptır. Piyasadan yok olmuştur. Bunun üzerine
genelkurmayda görevli Đsmet(Đnönü)Bey, 1919 şubatında Đstanbul'a gelen Kâzım Karabekir paşanın
tavsiyesiyle, kitabın 69 resim ilâvesiyle, ikinci baskısını yaptırtmıstır.
- Ayni yıl « Docurnents Relatifs Aux Atrocites commis par leş Armeniens sur la population
Musulmane »(Müslüman halka Ermeniler tarafından yapılan zalimlikleri gösteren belgeler) Fransızca
adıyla, 73 sayfa ve 69 resimle Millî Kongre yayınları arasında Đstanbul'da bastırılmıştır. *{Osmanlı ve
Sovyet belgeleriyle Ermeni mezâlimi , Hulil K. Türkülü TKAE 1962 Ankara)
- Ermeni amal ve harekât-i ihtilâliyyesi, tesâvir ve vesâ-ik(Ermeni emelleri ve ihtilâl
hareketleri, resimler ve belgeler), Ahmet Đhsan matbaası 1917
- Ermenilerin Erzurum canavarlıkları hakkında, bir Rus üst-subay'ının notları , Đstanbul
1919ow/JV.G; vb... Günümüzde,
- Ermeni Dosyası, Kamuran Gürün, TTK, 1983 Anka-ra(yabancı dillere çevrilmiştir)
- Talât Paşanın Telgrafları, Şinası Orel- Süreyya Yuca, TTK, 1985 Ankara (yabancı dillere
çevrilmiştir.)
- Bir terör Efsanesi, Prof Erich Feigl - Ein Mythos deş Terrors, ed. Zeitgeschichte, druchaus
Nontal , Salzburg |991(yabancı dillere çevrilmiştir) V.B...
- Bavyera Türk Toplumu başkanı Rahmi Turan bildiriyor : Neden, Alman Dışişleri Bakanlığı
Arşivindeki AAA.Arrnenische Fragel I.A.B.Q Türkei. 133 adh.13 dosyasında 1914, 1915 ve 1916
ağustosuna kadar olan belgeler kayıptır?.*(Hiirriyet, 29.05.2000).
- Niçin, Ermeniler USA, yani ABD arşivinden bazı(?) belgeleri çalıp yok etmişlerdir? - Niçin,
her yıl ciltler dolusu kitap yayınlayan, konferanslarla dünyayı dolaşan, kongreler tertip eden Ermeni
Tarihçilerinden hiçbiri,
bunların başında Y.Ternon, G.Challiand(Şalyan), Carzou(Karzu) 1993
yılında Ankara-da toplanmış olan Uluslararası " Osmanlı tarihinin son dönemi ki, Ermeni Sorununu da
Đçermektedir," toplantısına katılmamış, kaçmışlardır?
- Niçin bilgilerinden emin olan bu sayın tarihçiler Ter-non, Salyan, Karzu , Orly davasında
dinlenmiş olan araştırmacı- profesörlerimizi, kendilerince geçerli bir televizyon kanalında açık oturuma
davet etmezler ? Örneğin CNN, öteki Avrupa ve Amerikan kanallarında...
ERMENĐLERĐN GAYESĐ
- Türklerin soykırımı yaptıkların bütün dünyaya ve her şeyin üstünde Türklere kabul ettirmek,
- Suçlarını (!) itiraf ettirmek,
- Tazminat istemek ve sonunda da,
- Doğu Anadolu'ya, Trabzon, Kars, Erzurum, Erzincan, Van, Bitlis, Muş,
ve Kilikya'ya ,K. Maraş, G. Antep , Urfa, Mersin Tarsus , Adana 'ya kısacası, hayâl sahibi
tarihçiler tarafından "Büyük Ermenistan, Küçük Ermenistan" denen topraklara sahip olmak..
Acaba, Bu topraklar kendilerine verilmiş olsaydı, azınlık oldukları bu topraklarda çoğunluğa
nasıl hükmedeceklerdi ?.
Acaba, Đngiltere, Fransa, Rusya bu toprakları onlara verirler miydi?
Sevr şartlarını hazırlayan, Paris'teki barış konferansına katılan Ermeni temsilcileri, Bogos
Nubar paşa ve Yeni kurulmuş olan Ermeni Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Aha-ronyan, 26 şubat 1919
tarihinde bu toprakları istediklerinde, en büyük Türk düşmanı Lloyd George anılarında bu Ermeni
isteklerini « Peri Masalı » diye nitelendirmiştir , Bu da Ermeni yöneticilerinin nasıl bir gerçek dışı
dünyada yaşadıklarını göstermektedir.*fUojd George, The Irulh about treatles , Vol.lt. Londres, 1938,
sa.I255..- K.C.)
Ermenilerin, Đstekleri ve davranışlarındaki « ölçüsüzlük» ün, her şeyi kendilerinde hak
görmelerinin nedeni büyük hayâl sahibi tarihçilerin yazdıkları Ermeni tarihleridir.
- Ermeni tarihini « Hazret- i Davud »la başlattıkları gibi,* *(M.A.Kasgarlı)
- Ermeni tarihini BabĐl kulesinin yıkılışıyla da başlatarak, atalarının, Nuh'un torunun torununu
olan « Hayk » adlı bir masal kişisine bağlarlar. Daima papazlar tarafından yönetilmiş olan bu ülkede,
papazlar tarihlerini « kutsal kitaplara başlamak Đçin » bol bol hayal güçlerini kullanmışlardır.*
Đçinde yetiştikleri bu hayâl ve masal dünyasında bu, bîr tür toplumsal hastalıkla, kendilerini
olduklarından daha büyük görmüşler, her zaman, her şeye hakları olduğunu sanmışlar ve bu nedenle
daima yanlış hesap yapmışlardır.
Başlangıçta, esas adları Hay (tekil), hayik (çoğul), tam sınırları bilimsel olarak
belirlenememiş olan Hayastan denen topraklarda yaşadıklarını iddia ederlerken, tarihlerini ve
topraklarını genişletmek için ,
Coğrafî bir ad olan Ermenistan ve Ermeni adını almışlardır.
Ermeni değil, HAY ve HAYĐK'tirler, Ülkeleri Ermenistan değil, HAYASTAN'dır.
Yaşadıkları , Asya, Anadolu, Mezopotamya arasındaki karmaşık bir dört yol ağzı olan,
Kafkaslar- Doğu Anadolu ve güneydoğu Anadolu'da, birbirini Đzleyen akınların, işgallerin yolları, küçük,
büyük kurulmuş ve yıkılmış devletlerin kalıntılarını taşıyan bu geniş yörede, saf bir halk topluluğundan
ve kimlikten söz etmenin imkânı yoktur.
Burada yaşayan halkların hepsi birbirlerine benzerler. Yani, kat'Đ çizgilerle bir Ermeni
emişinden söz etmek çok zordur. Ancak, "hristiyanlığı kabul etmiş bir halk" demek doğu olabilecektir.**
(ProfMehlika Aktok- Kafgarlt, Hayasta Kimleri Uygarlığına giriş-*** TKAE. No:74, seri:///, No:A 19,
Ankara 1987)
Ermenilerin dikkatten kaçırdıkları bir gerçek daha vardır.
Selçuk Türkleri Ermenistan diye iddia edilen toprakların hepsini Bizans'tan almışlardır.Bu
toprakların kendilerine ait olduğunu Bizans imparatorluğu, daha iyisi Roma imparatorluğu belki iddia
edebilir ancak Ermeniler asla iddia edemezler.
Devletler hukuku açısından işgal edilmiş bir Ermenistan yoktur. (Anadolu ve Ermeni tarihi için
sona bakınız)
Hâl böyle olunca da Ermenilerin, Osmanlı imparatorluğunda bağımsızlık istemeleri, bunun
için başkaldırmaları, bir bağımsızlık savaşı değil, ancak isyan'dır ve dış ülkelerle birleşip vatana
ihanettir.
Ayrıca , Ermeniler, bağımsızlık savaşı değil, yani, kendilerini kışkırtan Đngiltere, Fransa ve
Rusya yanında savaş değil, savaş bahanesiyle, etnik Temizleme yolunu tutmuşlardır. Bu da, gene
Uluslararası kabul edilmiş olan antlaşmalar çerçevesinde, Đnsanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.
TÜRK SOYKIRIMI
Đnsanlığa karşı işlenmiş suç:
Suçlarıda katmerlidir Çünkü, gayeleri, devlet kurmak için yeterli olmayan sayılarını
yükseltmek, azınlıktan çoğunluğa geçmek için, Türkleri yok etmektir. Sloganları " Bir Ermenistan
istiyorsan ^Türk komşunu öldür" şeklindedir.
Đşte bunun adı TÜRK SOYKlRIMl'dır. Bu insanlığa karşı işlenmiş bir suç,20'inci yüzyılın
başındaki ilk soykırımdır.
Bir kere daha tekrarlayalım;
"Ermeni halkını uydurma ve şişirme bir tarihle yanıltan ve ruh hastası haline getiren, hayâl
sahibi Ermeni tarihçileri ve bu yolda yürüyen yöneticileridir. Tarih boyunca bulundukları topraklarda,
Roma-Đran, Bizans-Iran,Arap-Bizans-Đran imparatorlukları arasında sıkışıp kalmışIar, kendi başlarına
buyruk ve büyük bir devlet halini alamamışlardır, himaye altında yaşamışlardır. Đşte bu ezilmişliğin
verdiği hislerle, özellikle Osmanlı im-^torluğunun yıkılışını büyük fırsat saymışlar ve çoğunluk elde
edebilmek için, savaş yerine cinayetler işlemekte tereddüt etmemişlerdir.
Aşağıda göreceğimiz üzere, cinayetlerin işlenme şekille- yüz-yıllarca bütün ülkelere karşı_
birikmiş olan kinlerin tatmini halinde insanlığın kabul edemeyeceği canavarlık serisidir.
Gerçekle rüyayı birbirine karıştıran Ermeni yöneticileri, yapabilecekleri en büyük tarihi hatayı
yapmışlardır.
Selçuklu Türkleri ve Osmanlı Đmparatorluğunda 800 yıl tarihlerinin en güzel en ferah
dönemlerini yaşamışlar Selçuklu ve Osmanlı devletleri Müslüman devletler
oldukllarından,
Hrıstiyanların askere gitmemeleri sonucu, hiçbir sayı kaybına uğramadıkları gibi, işlerinde kesintisiz
çalışmaları kendilerine iktisadi üstünlük imkânı sağlamıştır.
1895'lerde Van ve Erzurum'da Rus konsolosluğu yap-lan General Mayevski aşağıdaki
gerçekleri Moskova'ya bildirmektedir :
muharrirlerin, istisnasız olarak ortaya attıkları, " erin Ermenileri Đmha etmeye çalışması"
iddiası tamamen yersizdir. Eğer böyle olsaydı, kendilerininkinden başka hiçbir cemaat /Türklerin
arasında yaşayamaz ve onlarla birlikte olan aşiretlerin, çok muhtaç durumda olmaları , ya köleliği
kabul etmeleri, ya da göç etmeleri gerekirdi. Aksine, doğu illerini yakından bilen herkes kabul eder ki,
bu bölgelerde hristiyanların oturduğu köyler, her yönden Türklerinkinden daha zengin ve daha
ferahtırlar...Eğer, Avrupalıların dedikleri gibi, Türkler eşkıya ve hırsız olsalardı, Ermeniler 1896'ya
kadar devam eden müreffeh hayatlarına asla sahip olamazlardı. Bu bakımdan 1895'e kadar
Ermenilerin maruz kaldıkları öne sürülen sıkıntılar, son derecede abartıyla uydurulmuş
efsanelerdir..."** (Ruslara göre Ermenilerin Yaptıkları Katliamlar, Gen. Mayetvski, sa,80, paragraf 185
- Doç. Dr.Azmî Süslü, Ankara üni. inkılâp Tarihi enstitüsü yay. 1986-1987)
Bu yabancı kaynak gösteriyor kî, Ermeniler 800 yıl, tam anlamıyla bir PAX TURCA yani, Türk
Barışı, Türkler sayesinde barış içinde yaşamışlardır. Ama, hasta ruhlu, hayalperest yöneticiler ve
batının sömürgecilik hırsları, onların vatanlarına ihanetlerine ve felâketlerine neden olmuş, felâket
ekmişler ve felâket biçmişlerdir.
Batılı -Ermeni anlaşması;
Ermeniler, zülüm Đçinde yaşadıkları ve soykırımı yalan ve iftiralarını batılılara yutturmak Đçin
hiçbir zorluk çekmemişlerdir. Çünkü,
- Türkleri Anadolu'dan sürmek, ya da onları Anadolu'da etkisiz hâle getirmek ve bunun
sonunda Anadolu topraklarının yer altı ve yer üstü zenginliklerinden
ve Anadolu kıtasının coğrafîpolitik durumundan faydalanmak isteyen batılı için, Ermeni adı verilen halk toplumunun hristiyan
olması çok büyük bir fırsattır.
- Batıdaki Türk kini de Ermeniler için kolayca işlenecek bir zemindir.
Batıdaki geleneksel Türk kini;
Bu kin Atillâ ile başlar ve tamamen iftiradır. Atillâ zamanındaki kralların o dönemlerdeki
geleneksel savaş ve istilâ şeklinden başkasını yapmış değildir. Fakat, Özellikle kilise ortamları, kendi
üstlerinde başka ve de hristiyan olmayan bir kudret'i kabullenemeyecekleri için, OSTRO-GOT kralı
TOTĐLA'nın yaptığını Atillâ'ya yamamışlardır.
Batıdaki kin'in bir öteki nedeni ise, Haçlı seferlerinin Büyük çoğunlukla Türklerin
mukavemetiyle kırılmış olmasıdır. Bu da, hristiyanlığın Ortadoğu ve oradan Asya'ya yayılmasına engel
teşkil etmiştir. Arka arkaya tekrarlanan bu seferlerle, her defasında, ancak orta doğuda savaşabildikleri
yerlerde kalmışlardır. Fakat, Haçlılar silindir gibi geçtikleri yerlerde gerilerinde, kan, duman ve
gözyaşından başka hiçbir şey bırakmamışlardır.
Ama, Haçlılar için geride bıraktıkları değil, başarıya ulaşamadıkları önemlidir. Başarısızlığın
nedeni de Türklerdir.
Bundan sonraki en büyük neden ise, Osmanlı imparatorluğunun 16-17'nci y üzy ı Haradaki
yayıldığı geniş alan, Karadeniz'in bir Türk gölü oluşu, sınırların Atlas okyanusundan, Hint okyanusuna,
Arap çöllerinden, Viyana kapılarına kadar genişlemiş ve burada gerçek disiplinli bir egemenlik kurmuş
olmalarıdır.
Bu da batının gururunu kıran ve Türklere kin duymasına yol açan bir başka nedendir. Fakat,
tarihte, zaman ve mekânda sorun, ebedî kaide olan" büyük balık, küçük balık" sorunudur ;
Biz yapmasaydık onlar yapacaklardı;
18'ncĐ yüzyılda ortaya çıkan keşifler icatlar, din'in bilimsel düşünceyi ve müspet ilimleri
yasaklaması, Ticarî yolların değişmesi , Đmparatorluğun duraklama ve gerileme dönemine girmesi,
Batılıların sömürgecilik hırslarının doymazlığı.
19'ncı yüzyılda Đmparatorlunun parçalanmasında etnikler politikasını uygulamaya koyması
sonucu,
Balkanlar kan, ateş ve gözyaşı içinde kalmış ve
Yunan ihtilâline kadar gelinmiştir.
1921 YUNAN ĐHTĐLALĐ
19'ncu yüzyılın başında Türklere uygulanan ilk soykırımıdır. 1821 yılı baharında
Yunanistan'ın her köşesinde, mükemmel bir şekilde organize olmuş olarak aynı anda ayaklanan
Yunanlılar kısa sürede, Yunanistan'daki hemen tüm Türkleri öldürmüşler yok etmişlerdir. Bu, "bir ülke
istiyorsan Türk komşunu öldür' kavramına ilk ve tarihî adımdır.
Yunanlılara "Türklere ne oldu " diye sorulduğunda , alay ederek" onları ay yuttu" diye
cevaplandırmışlardır. Bu cinayet, batı tarih kitaplarının ve ansiklopedilerinin hiçbirine geçmemiş olduğu
gibi, bizim tarih kitaplarında da yoktur...ve bu, « ihtilâl bahanesiyle. Yunan soykırımı » diye tanıtılır,
bizden hiç ses çıkmaz !..
RUSYA:
Soykırımın doktrin haline gelmesi;
Yunanlıların Türkleri top-yekûn yok etmek konusunda göstermiş oldukları büyük beceri (!),
Rus prensi ÇERKOS-KĐ için çok güzel bir örnek olmuş, zamanın Rus Harbiye Nazırı M.Đlyutin'e
Türklere karşı IRK VE SOYKIRIM savaşı açılmasını tavsiye etmişti.
Bu andan itibaren "Yunan tecrübesi" kafalarda uygulanabilecek bir DOKTRĐN halini almıştı.
16 Kasım 1876 . Ruslar." Batılılar adına!"ve"Banlıların ulus devleti" prensibine uygun olarak,
Rusların çoğunlukta olduğu bir Bulgar devleti kurabilmek için, panîslavist Prens VladimĐr Çerkoski
yönetiminde, 16 kasım 1876'da
bir büro kuiulmUŞtU.**(D.GAanoulchine, « V.A. Tcherkosky . i Graj-danske Oupravlenîe
Bolgarü, 1877-1878 St.Pelersburg 1895. T.L.XXXIV .s.3I-Bilâl Şimşir)
Rusların Türklere uyguladıkları Soykırımı ;
Prens Çerkoski'nin tavsiyesiyle , 27 nisan 1877'de Çarlık Rusya'sı yönetimi, Osmanlılara
savaş ilân ettiklerinde, Bulgaristan'daki Rus sayısının, Türk sayısının üstüne çıkabilmesi Đçin "Türkleri
toplu öldürmeyi" mantıkî bulmuşlardır.
Rus Ordusunun Tunayı aşması üzerine TÜRK SOYKIRIMI BAŞLAMIŞTIR. Rus ordusunu
göğüsleyen Ahmet Fehim Paşa dehşet Đçinde kalarak, 9 temmuz 1877'de şu telgrafı gönderiyor:
Rus Ordusu savaş etmek yerine önlerindeki bütün şehir, kasaba, ve köyleri top ateşiyle
yıkıp, halkını kılıçtan geçirmekteler.( 1915'te Rus/ Osmanlı savaşı başladığında, Ermeni askeri
kuvvetleri ve Ruslar tarafından organize edilmiş çeteler de, bu model üzere top yekûn öldürmelere girişeceklerdir).
Birkaç aylık süre içinde Ruslar 450.000 Türkü katletmişlerdir.
Bu sayı içinde, kaçıp ormanlara saklanan açlık, hastalık ve sefaletten ölenler yoktur.Özellikle
bu facia Rodop bölgesinde yaşanmış, Rus kılıcından kurtulanlar, açlık ve sefaletten telef olmuşlardır.
15 temmuz 1877, harbiye nazın Milyutin'in sorgusu üzerine, Çarın ordusunun soykırımı
yaptığının doğru olduğu, Prens Çerkoski'nin yardımcısı Anuçin tarafından
biIdiriliyor.*.(D.G. Anoutchine...B.ı)
1 Ekim 1878, Uluslararası araştırma komisyonunda Fransız delegesi M.Challiet
(Şayye)raporunda" Rus ordusunun yaptığı soykırımından kurtulabilen Türklerden 200.000 kişinin
Rodop dağlarında açlık ve sefaletten öldüklerini bildiriyor. 1 .500.000 kişi de Đstanbul'a sığınmak için
yollara düşüyorlar..**(Balkan!arda Türk muhacereti V.ı,
1877-1878...Ankara 1968-1970, Bilâl
Sim}ir)
Bu elde edilen başarı (!) karşısında harbiye Nazırı Đlyutin, ayni sistemle Çarlığa karşı
olunabileceğinden korkmuştur.(B.ı.)
Türklerin uğradığı bu soykırımına da, Batı tarih kitapları ve ansiklopedilerinde yer
verilmemiştir.
Bizde ise bu, etnikler politikasının doğuşu ve Osmanlı imparatorluğuna uygulanışı şekliyle
okutulmamaktadır.
Bugün Ermeni propagandası Ermeni soykırımı'nı, 20'nci yüzyılın ilk soykırımı diye, bütün
dünyaya kabul ettirirken, Batı dünyası, kökeninde kendilerinin bulunduğu 19'ncu yüzyıldaki,
Yunanlıların ve Rusların yapmış oldukları bu, Türk soykırımlarından bir tek kelime bile ağızlarına
almazlar.
BELGELERLE, ERMENĐ SORUNU TÜRK ETNĐK KIYIMI
DENEN
Yayınımız ,Türk tarih, şeref ve haysiyeti için dayanılma noktasını bile aşmış olan, Ermeni
sorunu adı verilen, gerçekte TÜRKLERĐN ETNĐK KIYIMI demek olan bu sorunun, bilinmeyen, gizlenen
yüzlerini açığa çıkartmak için kaleme alınmıştır.
Ermeniler, 24 nisan 1915'e kadar masumiyet rolünü oynarlar. Bu tarihe kadar, Osmanlı
yönetimi tarafından ezilmişler, çekmedikleri ıstırap kalmamış ve birden 24 nisan 1915'te soykırımıyla
ortadan tümüyle kaldırılmak istenmiş yakılarak parçalanarak eziyetler içinde Öldürülmüşler.
.rolündedirler... Aslında;
1780,K. MARAŞ'ın ZEYTUN(Süleymaniye) ilçesinde vergi ödememek için devlete
başkaldırmak, bunun için silâha sarılmak şeklinde olan davranış, zamanla gelişerek jandarmanın baş
edemeyeceği ölçülere varmış, gönderilen askeri kuvvetle hazırlıklı olarak çatışmaya girişilmiş, Rusya,
Fransa, Đngiltere, sonuç olarak dış ülkelerin işe karışmaları şeklinde tam bir siyasal kimlik kazanmıştır.
Zeytun Ermenilerinin bu tutumları, doğu Anadolu-da çete, komita faaliyetlerine örnek teşkil etmişti r.
Tahrikler, yıldırmalar sonunda ,doğu ve güneydoğu Anadolu'da, Türk halkının etnik kıyımı seviyesine
kadar genişlemiş, köylerin, ilçelerin yıkımı, yakılmaları 1922'de Đzmir yangınına kadar tekrarlanarak
devam etmiştir.
Bu yıkım ve kıyımları Türklerin yaptığım, kendilerinin masum olduklarını, en ufak bir vicdan
azabı duymadan tekrarlamışlar, bu iftira ve yalanların bütün dünya yayımlarında yer almasında büyük
beceri göstermişlerdir.
SORUNA KISACA VE TOPLUCA BAKALIM.
Dıştaki Ermeniler ya da Đmparatorluktan çeşitli çıkarları nedeniyle dış ülkelere yerleşmiş olan
Ermeniler Fransa, Đngiltere,ABD'de çıkardıkları, Hayastan, Hairenik
Goçnak, Armenie, Hınçak gibi adlar taşıyan gazetelerle Ermeni halkını, "silâhlı isyana" teşvik
etmişlerdir .
Gene aynı ülkelerdeki kuruluşlar, daima Ermeni halkını Đmparatorluğa karşı kışkırtmışlardır .
Đngiliz-Ermeni birliği, ABD'deki protestan kuruluşları vb.. Hınçak
ve Taşnatsutyun, iki
terörist temel örgüt, doğu Anadolu'yu kan ateş ve gözyaşı îçinde bırakmıştır. Bu örgütler güneydoğu
Anadolu'ya sarkmışlar, ilk örnekleri vermişler ve güneydoğu Anadolu'da Türk kıyımı, Gamavor gizli
Ermeni kuruluşu ve Fransız ordusundaki Ermeni lejyonu tarafından yapılmıştır.
"ÖZET;"
Tarih sırasına göre, Ermeni sorunun çıkışı ve Türk etnik kıyımı halinde gelişmesi;
1779'da Rusların himayesinde bir "Ararat prensliği " projesi Ermeni sorunun atılan Đlk
adımıdır.
(1) -1780' de başlayan ve aralıklarla süregelen Zeytun isyanları, devlete karşı Đlk silâhlı
başkaldırmalardır. 1876' de Patrik Nerses, Đngiliz Büyükelçisi H.EllĐot'a,"... her an tüm Ermenilerin
isyana hazır olduklarını" bildirmiştir
(2) - 1878, Ayastefanos antlaşmasıyla Ermeni Sorunu Uluslararası seviyeye çıkar.
(3) - 1890 / 1908 : Batılıların dikkatini çekmek ve imparatorluğun içişlerine karışılmasını
sağlamak üzere Türkleri tahrik edip Ermeni katliamı yapamaya zorlamak için geniş çapta ve aylar
süren ilk seri halindeki isyanlar başlatılır. 1895'te 22 kent tahrip edilir, karşılıklı çatışmalarda her iki
taraf da zayiat verir.
Bu dönemi, Ermeniler Batıya ilk Ermeni Soykırımı diye gösterirler,
(4) - 1914'te savaşla birlikte Ermeni, çete ve komitacıları artık, tahrik için değil, fiilen,
doğrudan öldürmelere kıyım ve yıkımlara girişirler. Öldürmek ve yıldırmak stratejisi başlamıştır.
1915 Rus savaşının başlaması, çete komitalarının yanında, Rus ordusundaki Ermeniler
muntazam askerî müfrezeler halinde, savaşı bırakıp, geniş çapta kıyım ve yıkımlara girişirler. Ordunun
yanlarını ve gerilerini vururlar. Van katliamı bu konuda ilk büyük örnektir; (5) - 25 nisan 1915. Bu
örnekle, Ermenilerin giriştikleri toplu öldürmeler ve yıkımlara daha fazla dayanamayan Osmanlı
Hükümetinin 24 nisan 1915'te aldığı tutuklama kararı, Ermeni patriği tarafından ABD başkam Wilson'a
23/24 nisan'da " yalan telgrafla ", Ermeni Soykırımı başlangıcı diye bildirilir.
1917 sonlarına kadar, kıyım ve yıkımlar , Rus ordusunun nispeten engellemeleri sonucu çok
genişleyemez.
(6) - 1918 Brest -Litovsk Bırakışmasıyla, Rus Ordusunun geri çekilmesi sonucu serbest
kalan Ermeniler büyük bir sevinç ve coşkuyla en geniş bir şekilde kıyım ve yıkım'a devam ederler, bu
kelimenin tan anlamıyla, artık SONUÇLANDIRILMASI GEREKEN TÜRK ETNĐK TEMĐZLĐĞĐ haline
dönüşmüştür.
Fakat, Osmanlı kuvvetlerinin , Rusların geri çekilerek bıraktıkları yerleri yeniden almaları
üzerine bu kere, geride bir şey bırakmamak üzere hiddet ve kinle yollan üzerindeki ev, mahalle, köy ne
varsa tümüyle ve halkıyla beraber yakarlar.
1918' de Bogos Nubar paıa, Fransız Dışişleri bakanına resmî mektupla .birinci Dünya
savaşına, Rus ordusunda 150 bin gönüllü, ülke içinde 40 bin gerillayla DE FAC-TO(fiilen) katıldıklarını
açıklar.
(7) - 1918 Mondros bırakışmasıyla, Đmparatorluğun tümüyle battığına inanan Ermeniler,
doğu Anadolu'da kıyımlarına devam ederlerken, güneye,- Küçük Ermenistan'ı kurmak üzere yönelirler
1918, 11 aralık : Adana ve Mersin Fransızlar tarafından işgal edilir.
1919 Eylül 15 : Güney doğunun işgaliyle, Ermeni lejyonu ve Gamavor gizli Ermeni sivil
örgütü , Fransız kumandanlığını bile iğrendiren Türk etnik kıyımına girişirler. Bu cinayetler;
1921 ekim 20, Ankara antlaşmasıyla Fransızların topraklarımızı bırakmasına kadar sürer.
(8) - 1919, mayıs 15 , Đzmir'in, Yunan işgaliyle başlayan, Yunanlılara karşı yapmış
olduğumuz Bağımsızlık savaşına da katılırlar.
(9) -1922 eylül 12/13 Đzmir'i yakmalarıyla Ermeni cinayetleri Anadolu'da sona erer.
Đşte, Hiçbir şeyden haberi olmayan, masum(!) Ermenilerin masumiyet tarihçeleri...
Bu canavarlıklara ancak, vatan sevgisi ve vatanı kurtarmak amacıyla katlanılabilir ve ancak
bu güçle bu belâlar def edilebilirler...
Ermeniler ve Batı, bunun adını Ermeni Soykırımı diye, adlandırır??..
Bu nedenledir ki;
Đngiliz resmi makamları, 1919 ve 1922'de Ermenilerin işledikleri cinayet ve tahriplerin
yayımlanmasını yasak etmiştir.
1919' da Osmanlı Hükümetinin istediği uluslararası tahkik komisyonunun, gelip yerinde
araştırma yapmasına Đngilizler politik olarak engel olmuşlardır.
ABD komiseri Amiral Bristol'ün, 1919'da ABD Senato araştırma komisyonunun başkanı
general Harbord'un Ermenilerin suçlu olduğunu gösteren raporları yayımlanmamıştır.
1780 - 1922..çeşitli aralıklarla Osmanlı Đmparatorluğunda, 142 yıl süren Ermeni Sorunu, yani
Đmparatorluktaki yıkım ve cinayetleri sona ermiştir. Fakat, bu kıyım ve yıkım sürekli Ermeni
propagandasıyla, büyük bîr beceri, bizim Đse büyük suskunluğumuz sonucu, bütün dünyaya Ermeni
soykırımı diye yutturulmuştur.
Aslında yakından bakıldığında, ortada bir Ermeni Soykırımı değil,
Ermeniler tarafından tersine çevrilmiş bir TÜRK SOYKIRIMI vardır.Bu gerçeği ortaya çıkartmak için,
Ermeni sorunun bilinmeyen , yalan, iftira ve sahtekârlıkla gizlenen içyüzle- j rini incelememiz gereklidir.
1- Osmanlı Hükümetleri asla soykırımı kararı almamışlardır, Bu gerçek, Đstanbul'un
müttefikler tarafından işgâlinde, Osmanlı Hükümeti'ni suçlamak Đçin araştırma yapmış olan Đngiliz
araştırma komisyonu tarafından 12 mart 1921' tarihli raporla ortaya konmuştur. Ayni komisyon, Ermeni
yöneticilerinin sağladıkları belgeleri hukukî değer taşımadıklarından reddetmişlerdir.
2- Ayni karar, 1985'te Orly davasında tarafsız Fransız mahkemesi tarafından alınmış. Ermeni
tarihçileri Ternon, Challiand (Salyan), Carzou (Karzu)'nun yayımlarının 2'nci elden olması nedeniyle
reddedilmişler. Bu davada sunulan, Kamûran Güriin'ün " Ermeni dosyası", Süreyya Yu-ca ve Şinasi
Orel'in "Talât Paıanın telgrafları" , prof. Erich Feigl'ın "Bir terör Efsanesi" , Bilâl Şimşir'in"Ermeni sorunun tarihsel özeti" ve Osmanlı arşivindeki (yüz onbin) belgeden verilen örnekler esası oluşturmuştur.
Prof. Mümtaz Soysal, Prof.SĐna Aksin, Prof.Hasan Koni, Prof.Avedis S.Hacınlıyan ve Prof.Türkkaya
Ataöv, kendi bulguları olarak sunmuş olduğu belgelerle dinlenmişlerdir.
3- Aynen karşılık : Ancak, Ermeni komitacıları ve Ruslar tarafından organize edilmiş olan
Ermeni askerî kuvvetlerinin, Ermeni gerillalarının yapmış oldukları cinayetlerden, etnik temizlikten
kurtulabilmiş, aileleri katledilmiş Türkler de, tek, tek, ya da kendi aralarında guruplar, milisler
oluşturarak, Ermenilere karşılık vermişlerdir. Burada intikam hissi mevcuttur, "kan'a-kan " yani
VENDETTA söz konusudur.
Ortada bir Đç savaş vardır.
Bu kişi ve gurupların üst yönetimle hiçbir ilişkileri ve hiçbir temasları yoktur. Asla Hükümetten
emir almamışlardır. Zaten o karmaşada, o günkü şartlarda buna imkan da yoktur.Đşte bu Vendetta,
zorunlu göçIe birleştirilerek, bütün dünyaya" Ermeni Soykırımı" diye tanıtılmış, ciltler dolusu kitaplar
yazılmış, kongreler tertip edilmiş, Parlamentolar bu iddiaları kabul etmeye zorlanmıştır.Gerçekte,
Ermeniler Türk komşularını öldürmeselerdi, vendetta söz konusu olmayacaktı. Ama, Türkler asla
dinlenmemektedirler.
4/ Ermenileri başkaldırma, ihtilâle teşvikle suça azmettirmiş olan Batılılar, Ermeni cinayetleri
ve Türklerin vendetta'larıyla istediklerini elde etmişlerdir, karşılıklı yapılan çarpışmalar sonucu, doğu
Anadolu'da yavaş-yavaş istedikleri şanları sağlamışlardır. Türksüz ve Ermenisiz bir Ermenistan
!..Kısacası Ermenileri, Đmparatorluğu parçalamak Đçin kullanmışlardır.
5- Ermeniler, Büyük Ermenistan ve Küçük Ermenistan peşindedirler. Fakat, karşılarında çok
büyük bir engel vardır. Bir devlet kurmak için gerekli çoğunluğa sahip değildirler. Ermeni sayısı en çok
%20'de kalmaktadır. Đşte bura- l da, Ermeni yöneticileri, Ermeni komitacıları korkunç bir • slogan
üretmişlerdir:
BĐR ERMENĐSTAN ĐSTĐYORSAN, TÜRK KOMŞUNU ÖLDÜR
* (Ermeni Komitalarının amal ve harekât-ı ĐhtĐlâliyesi, 1916, Đstanbul / Abdullah Yaman,
Ermeni Mes'elesi, Otağ yayınevi 1973 Đstanbul) Bu, Önceden düşünülmüş planlanmış ve uygulanmaya
geçilmiş olan davranışın adı, hukuk dilinde "taammüd, premeditade, vorher bedenken"dir.
Bu, 1916 baskılı kitap Ermeni cinayetlerini zamanında naklettiği için, çok sayıda kitapların
basılmasında kaynak olmuştur; 1973,1974,1976, 1981, 1982 yıllarında değişik araştırmacılar
tarafından işlenmiştir.** (Osmanlı idaresinde Ermeniler , Prof. Dr, Nejat Göyünç, GUllepe yay.1983
.Đstanbul).
BÜTÜN ERMENĐLERE :
Dıştaki Ermeni yöneticileri, bizden değil, Millet-i Sadıka'yı suça azmettirmiş olan, Đngiltere,
Rusya, Fransa, ABD, ve onların yanında yer almış olan ülkelerden hesap sormalıdırlar, beraberce
hesap sormalıyız . Ama görüyoruz ki, masum rolü oynayarak işledikleri suçları bize yamamak için
şimdiye kadar yürüttükleri iftira kampanyasını uluslararası hukukî (!) seviyeye çıkartma " boşuna " çabası içindedirler ve adetâ sinir krizleri geçirmektedirler .Oysa onlarda bin yıllarca bizim himayemizde
yaşamış oldukları için şu atasözümüzü bilirler; Güneş balçıkla sıvanmaz!..
Ermenilerin Avrupa'da diktirdikleri sözde soykırımı anıtlarından biri
BLÜM 2
ERMENĐ SORUNU DENEN
OLAYLARA TARĐH SIRASI
ĐÇĐNDE AYIRIMLI BAKIŞ
1064'TEN, 24 nisan 1915'e kadar olaylar;
1064 Selçukların Öncüsü Đnalcık bey Ani'ye geldiğinde şehri tam bir harabe halinde
buldu.Fakat, Ani'yi Türklerin yaktığı propagandası yapılmaktadır. Ani'yi yakan Bizanstır.* {M. A.
KaşgarIı)
Ani'deki, Türk eserlerini de aralık 1917, nisan 1918'arasında Ruslar, nisan 1918 ife ekim
1920 arasında Ermeniler sistemli olarak tahrip etmişlerdir *(Ani'nm tahribi
1018 -1236. Fahrettin Kırzıoğlu, 1982 Ankara - H.K.Tiîrk&zü)
1461 Fatih Sultan Mehmet Đstanbul'da patrikhanenin kurulmasını sağlayarak, Đmparatorluk
topraklarında yaşayan Monopysıtleri yani Đsa'nın tek niteliğine inananları bir arada topluyor.
Patrikhanenin kurulmasıyla çok sayıda Ermeni Đstanbul'a göç ediyorlar. Ticaret sayesinde zengin
oldukları gibi, Osmanlı üst yönetiminde de yer alıyorlar.Millet-i Sadıka sıfatını kazanıyorlar. Fakat,
Ermeniler bu minnet borçlarını birkaç yüzyıl sonra vatan hainliği şekline getirebiliyorlar. Şimdilik bu tip
davranışların nedenlerini anlayamasak dahi umarım genetik Bilimi geliştikçe bu tür ihanetlerin
sebeplerini öğreniriz.
1556 Ruslar Astrakan'ı alarak Kafkaslara ilk adımlarını atıyorlar.
1774 Küçük Kaynarca antlaşmasıyla Đmparatorluğun duraklama dönemine girişi ve bütün
Batı, Fransa, Đngiltere, Rusya, Almanya ve Avusturya arasında Osmanlı Đmparatorluğunun
paylaşılması projelerinin su yüzüne çıkmasından cesaret alan, Zeytun'daki Ermeniler vergi vermemeğe başlamışlardı.
1779 .Ermeni Ruhani lideri Arguîyan ile, Ermeni okulu kurucusu Lazaryan'ın hazırladıkları,
Ararat prensliği projesi Rus prensi Potemkin'e teklif edilmiş, bu proje 2000 adet basılarak Ermenilere
dağıtılmıştır. Fakat, iktidarın değişmesi üzerine uygulanamamıştır* .(Türk tarihinde Ermeniler, 9 eylül
Üniversitesi, Đzmîr 1983)
Bu çalışmalardan haberi olan Zeytun Ermenileri Osmanlı yönetimine itaat etmeme yolunu
tutmuşlardı.
1780 Maraş'ın Zeytun ilçesinde Ermeniler 1774'ten beri"vergi vermiyorlardri780'de vergi
memurlarını, jandarmaları , arkasından nasihat için gelen Maraş valisi Ömer paşayı öldürdüler.
Bundan sonrası, zamanla, jandarmanın baş edemeyeceği, Silâhlı başkaldırmalar
şekline dönüşmüştür.
"1782, 1808,1819, 1836, 1840, 1852...yıllarında tekrarlanarak 1922'e kadar Süregelmiştir.
**(Ermeni Dosyası, Kamaran Gürün, TTK. Ankara 1983)
Ermeniler, IV Murat'ın özel bir fermanla kendilerini vergiden affettiğini iddia ediyorlardı.
Fakat,bu fermam hiçbir zaman gösteremedikleri gibi 1884'te gangında yandığını söylüyorlardı. Bu
devamlı isyanlarını meşru göstermek üzere Ermeni tarihçi L. Nalbantyan bir tarih uydurmuştu.17 Şubat
1618... Bu tarihte 4. Murat, 6 yaşındadır.
27 Şubat 1612'de doğmuş ve 10 Eylül 1623'te Hükümdar olmuştur.
Tarihi sıramızla devam ediyoruz;
1800 . Çarlık Rusya'sı, Akdeniz'e sarkabilmek için, Ermenileri harp Akademisine kabul
ediyorlar.
1801. Çar Akdeniz'e Kafkaslar yoluyla inilebileceğine karar veriyor. Ermeni gençler askeri
okullar ve harp Akademisine alınıyor ve Gürcüstan'ı Çarlık topraklarına katıyorlar.
1802: Napoleon, Ermenilerden istifade etmek ve Đngilizlerin Hindistan yolunu kesmek fikrini
Bâb-ı ali'deki sefiri, Sebastiani'den sorar.. Sefirin cevabı... "Majesteleri, Ermeniler hayatlarından o
kadar memnundurlar ki!..."
Napoleon, Mısır'a yönelir**. (A. Yaman)
1804: Londra'da British and Foreign Bible Society kuruluyor. Görevleri Anadolu'ya misyoner
göndermek-tir.(B.ı.)
Anadolu'da Amerikan Protestan Misyonerlerinin, Ermenileri ihtilâle hazırlayan etkinlikleri;
1810 ABD.(Bu tarihten 1893 yılının sonuna kadar ABD misyonerlerinin etkinliklerini
inceleyeceğiz. Bu inceleme sonucunda yeniden geriye, 1812 tarihine dönüp devam edeceğiz.)
The American Board of CommĐssĐoneries For Foreign servisi'nden Protestan misyonerleri
Ortadoğu'ya, Katolik ve Müslümanları Protestan yapmak için çıkartma yaparlar. Başlangıçta, ancak
Anadolu'daki işsiz Ermeni gençlerine çeşitli menfaatler sağlayarak protestan yaparlar...
Fakat zamanla, bir taraftan Anadolu'ya köklü bir şekilde yerleştikleri gibi, öte yandan da
Amerika'da " Ermenileri Đşkenceler içinde inleten zâlim Türkler" propagandasını sürdürür ve yayarlar
ve buna bütün Amerikalıları inandırırlar. Bu faaliyetin merkezi halen, Beacon street 14 Boston,
Massachussetts'tir**.(E.F)
1820'de gönderilen misyoner P.FĐks ve L.Parson Đzmir'e çıktığında, Parson "günahlar
imparatorluğunu yık-ma'nın" en büyük rüyası olduğunu itiraf etmiştir.
Yukarda başladığımız tarihlere göre sırayla devam edelim:
1832 V.Goodell, 1819 da yazdığı bir makalede Ermenilerin, misyonerler için çok elverişli bir
toplum olduğunu ifade etmiþtir.****(7Y/.O.Ar«(vı>f. The Estabüsmenı of an American Protestan!
Mission to the Armeniens 1810-1830 - B.ı.)
1850'den sonra Misyonerlerin sürekli çalışmaları, Đngiliz ve ABD diplomasisinin etkileriyle,
Anadolu - batı, orta, doğu olarak 3 büyük bölgeye bölünmüş, çok sayıda kent ve ilçelerine kadar
girilerek 436 kilise ve şapel açılmntır. Misyoner ve mensuplarının sayısı 60.000'e yükselmiş, Ermeniler
için 21 okulda 24.000 Ermeni genci yetiştirilmiştir. Son defa da 9 kentte, Đstanbul, Đzmir, Merzifon, Kayseri, Tarsus, Maraş, Antep, Harput'ta 9 kolej açılmıştır.
Zengin Đş adamı ChrĐtopher Robert, Đstanbul'da bir kolej açılması için 400.000 dolar vermiştir.
Bu kolej onun adım yaşatmaktadı. Robert College.
Misyonerler görünüşte protestanlığı yayma çabası içindeydiler ama bunun gerisinde,
Ermenileri Đmparatorluğa karşı yetiştiriyorlardı. Gerçek bir fesat ve iftira yuvası halindeydiler.
Amerika'da, Türkleri "zâlim kasaplar", Ermenileri ise "masum azizler" diye tanıtan onlardı.
*(Ciair Price. The bira of Turkey, New-York, 1923, s. 65-B.ı.) Gazetelerden öğrendiğimize göre
(haziran 2000) Günümüzde ABD ticaret odaları Diyarbakır'da bir ticaret ofisi açmak arzusundalar
(yorumAynı yıllarda, Anadolu da yaşayan Türkler ve Ermenilerle mesleği gereği temasta olan, Rus
generali MayewskĐ Van ve Erzurum konsolosu olarak bu iddiaları yalanlamaktadır.
- Türkiye'deki Ermenilerin durumlarının dayanılmaz olduğuna ait şikâyetler, şehirlerde oturan
Ermeniler Đçin geçerli değildir. Zira bunlar her zaman, her türlü hürriyetten faydalanmışlar ve
imtiyazlara sahip olmuşlardır. Köylülere gelince çiftçiliği ve sunni sulamacılığı iyi bildiklerinden,durumları merkezî Rusya'daki köylülerden çok daha iyidir.
Tarih sıramızla devam ediyoruz;
1812: Đngiltere'de Coğrafya sözlüğü Broken, doğu Anadolu'ya Türkomanya yerine ARMENĐA
adını veriyor.
1819 : Venedik'te kültürel etkinliklerde bulunan Ermeniler, Türkomanya yerine ARMENĐA
adının verilmesini istiyorlar.*(W.Gürt«ne, TKAE ayni s_36)
1828 / 1829 ; Ermeni asıllı Amerikalı Elie Smith , Osmanlıların, Türkomanya adına itibar
etmediklerini, bu adı kullanmadıklarını, buraya ARMENĐA denmesini teklif
ediyor.
Bu ad Berlin konferansında resmîleşiyor
1828, Ermenistan'ın, Ruslar tarafından kuruluşu;
Đran'la Rusya, Türkmen çayı anlaşması sonucu, Erivan ve Nahçevan hanlıkları Rus
yönetimine geçer.
Ruslar, Erivan yakınlarındaki AHIRFELEK kasabasına 20.000 Osmanlı, 20.000 Rus
Ermeni'si yerleştirirler, Çar kendini Ermenistan Kralı ve tüm Ermenileri de Rus ilân eder. Ruslar, Asya
ile Anadolu Türklerinin birleşmemesi için gerek duydukları bir engeli gerçekleştirmişlerdir.***^ Terör
Efsanesi, Milliyet Y.19S7. Prof.Erich Feigl) Kendi devletlerini kendileri kurmuş olan Türkler için,
Ermenistan'ın bu yapay kuruluşu garip gelmektedir. Kayı aşiretinden Osmanlı imparatorluğu doğduğu
düşünülürse...
1839 Edirne anlaşmasıyla Ruslar bugünkü sınırlarımıza kadar kafkaslarda egemendirler.
1843 : Gerard de Nerval, Orta doğu seyahatini anlattığı" Voyage en orient" kitabında,
Osmanlı yönetimi konusunda ,"Dört millet, Türk, Ermeni, Yahudi ve Grek bir arada yaşıyorlar ve
birbirlerinden nefret etmiyorlar. Bizde bu dayanışma ve hoşgörüyü çeşitli iller ve partiler arasında
görmek mümkün değildir".diyor.
1850 : Paris antlaşmasından başlayarak resmî ve askerî yayımlarda doğu Anadolu'nun adı
olan Turcomania yerine ARMENÎA adı kullanılmıştır.
1853, Zeytun isyanı, Ermeniler Rusya'dan yardım istemişlerdir. Zeytun isyanlarında azınlık
hakları diye ortaya" Ermeni hâmisi" olarak çıkan Đngilizlerdir.
1857, 13 haziran. Türk-Moğol devletinin Đngilizler tarafından yıkılmasına isyan eden Hintliler,
Đngilizler tarafından katledilirler.
1857- 1859 Đngiliz işgaline karşı Hintlilerin Sepoy isyanı. Đngilizler tarafından kanlı bir şekilde
bastırılır.
1862 . Zeytun'da isyanlar yeniden başlayınca, Hükümet jandarma yerine, asker gönderir.
Fakat, Fransa-nm işe karışmasıyla suçlular affedilir ve ülkeyi (yeniden gelmek üzere) terk
ederler.***(K.Gürün).
24 aralıkta Zeytun geri alınır, 5000 isyancı Ermeni Kilis Đstikametinde kaçarlar. Đngiltere,
Fransa, Rusya, Đtalya karışırlar. Genel af çıkar, yapılan jest(!) ile 5 Hınçak üyesi ülkeden kahraman
olarak ayrılır ve Marsilya'ya giderler, vergiler affedilir. Geri kalan suçlular mahkemeye verilir
VE...
Đngiltere , Osmanlı Hükümetinin buna hakkı olmadığını şiddetle savunur . Osmanlı hükümeti
egemenlik hakkını kullanamaz hale gelmiştir * (Foreign Office. 424 184. N.21-4,-K.GjSuçlular ülkeye
yeniden dönerler.
Acaba tarihten ders alabilecek miyiz ?
Artık, Ermeniler için isyan bir hak halini almış ve hükümetlerin aczi, tümüyle ortaya çıkmıştır.
Đlerde batı ülkeleri içişlerimize tümüyle karışacaklar, zavallı, ıstırap içinde inleyen azınlıklar en başta
Ermeniler için Islahat isteyecekler ve bu istekler imparatorluğun parçalanması ve Bağımsızlık savatına
kadar sürecektir.
(Osmanlı tarihini Türk liselerinde öğrenenler bu konuları çok iyi bilirler, fakat ülkemizdeki
yabancı okullarda Osmanlı imparatorluğunun yıkılış nedenlerini bilmemek sınıfta kalmak için bir neden
değildir ??!..)Bu jest (!) ile, Osmanlı yönetiminin egemenlik hakkı ilk ve en büyük darbeyi almıştır.
Bundan sonra, Fransa, Đngiltere Rusya iç işlerimize karışabilecekler, Islahat ve reform yaygarası koparacaklar. Ermeni komitacılar himaye altında olduklarını bilerek isyan etmekte tereddüt
etmeyeceklerdir. Zayıf yönetimlerin yaptıkları jest'ler ile Đmparatorluk zavallı bir duruma düşecektir
1876 : Đngiltere , Rusya'nın tutumları ve Ermeni Patriğinin faaliyetleri;
ĐNGiLTERE : Đngiliz halkının Ermenilere ilgi duyması, sömürgeci gayelerle birleşince Londra,
Ermenilerin Avrupa'daki olay çıkarma merkezi olmuştur. Đngiliz haber alma teşkilâtının ajanlarından,
Türk düşmanı başvekil Gladst'un adamı James Bryce, 1876'da Kafkaslar ve Doğu Anadolu'yu
dolaşmış, Hristiyan Ermenilere ilgi duymuş ve Londra'da ĐNGĐLĐZ - ERMENĐ BĐRLĐĞĐNĐ kurmuştu.
Büyük Đngiliz politikacısı, Galdston'un müridi ve işbirlikçisi sıfatıyla, doğu Anadolu'da Ermeni
nüfusunun azınlıkta olması sorununa Batının geleneksel tutumunu ifade eden bir çare bulmuştu (!):
TÜRKLERĐN ANADOLUDAN KOVULMASI VE ONLARDAN BOŞALAN YERLERE
ERMENĐLERĐ YERLEŞTĐRĐP, ĐNGĐLTERENĐN HĐMAYESĐNDE BĐR 74
PROTESTAN ERMENĐ DEVLETĐ KURULMASI !?..,«.W
ERMENĐ PATRĐĞĐ NERSES;
7 aralık 1876'da Ermeni Patriği Nerses, Đngiliz büyükelçisi Henri Efliot'u ziyaret ederek
Avrupa devletlerinin ilgisini çekmek için gerekirse isyan edebileceklerini resmen Đfade etmiştir
*(F.O.4247/46s.20S/206.-K.G.)
1881 / J 882. Đmparatorluğun Đngiltere ve Fransa arasında bölüşülmesi;
Đmparatorluk, Đngiltere'nin asıl maksadının, " himayesinde "(!) bir Ermenistan kurmak
olduğunu biliyordu. Ve gene biliyordu ki, Đngiltere'nin imzaladığı Kıbrıs konvansiyonu sadece politik bir
manevra idi. Esas gayesi, her fırsatta Đmparatorluktan biraz daha toprak koparmaktı.
- Đngiltere Mısır'ı işgal etti.
- Fransa, Tunus'u işgâl etti. Ve,
- Tesalyayı Yunanistan'a verdi, sanki kendi malıymış gibi!?...
KOMĐTALAR;
Ermenileri büyük etki altıda bırakarak, bazen de zorlayarak cinayetlerine, canavarlıklarına
iştirak ettirmişler, Anadolu'nun kan içinde kalmasına neden olmuşlardır Đki önemli komita, Hınçak ve
Taşnak komitaları Đmparatorluk dışında, ülkeyi ve Ermenilerin Özellikle altın dönemlerini yaşadıkları,
19'ncu yüzyılı bilmeyen genç Ermeniler tarafından Đsviçre'de ve Rusya'da kurulmuşlardır.
1887. "HINÇAK KOMĐTASI, Đsviçre'de Cenevre'de asla imparatorluğa ayağını atmamış olan
Ermeni gençleri tarafından kurulur.
1877, Osmanlı / Rus savaşını fırsat bilen Ermeniler, Zeytun'da yeniden başkaldırırlar,
Đngiltere işe karışır , suçlular affedilir, ülkeyi (yeniden gelmek üzere) terkederler...Bu isyanlar 1922'ye
kadar sürer.* (K.Gürün)
1878, Đngilizler Anadolu'da çok sayıda konsolosluklar açarlar. (B.ı.)
1886 : Marsilya'da yayım yapan ARMENĐE gazetesi, Ermeni komitacılarını kışkırtan fesat
yuvalarından biridir. *<K.G.)
1889-1902 Lord Kitschner, Hintlilere karşı, Đngilizler tarafından bile ağır bir şekilde eleştirilen
temerküz kamplarını kurması.
ABD her ne kadar Ermeni kuvvetleri, Komitaları ve çetelerine Amerikan askeri göndererek
aktif yardımda bulunmamışlarsa da, Osmanlı toplumunun parçalanmasında en büyük, maddî ve askerî
yardımla devamlı payları olmuştur. Bunun sonucunda da 1071'den 1900'lere kadar 800 yıl ahenk
Đçinde yaşamış olan Ermeni ve Türkler birbirlerini Öldürebilecek hâle getirilmişlerdir.
1890-1908 ORGANĐZE EDĐLMĐŞ ĐSYANLAR YILLARIDIR
Batının dikkatini çekmek ve içişlerine karışmalarını sağlamak içîn sürekli, isyanlar çıkarılır.
Ermeni'Đer bu yıllarda yaptıkları katliamları örtmek için, bu yılların ilk Ermeni Soykırımı yılları olduğunu
ve 300,000 - 400.000 " masum Ermenin katledildiğini iddia ederler.
1890: eylül .Petersburg Üniversitesi öğrencileri, Serkis GogonĐan başkanlığında, yansı
Üniversite yansı Kafkas Ermenilerinden oluşan 80 kişilik bir çeteyle, daha Türklerin, Osmanlı
Ermenilerinin kim ve ne olduklarım Dahi bilmeden sınırı geçerler. Gayeleri kan dökmek, bol-bol kan
dökmektir.
1890, Đstanbul'da Kumkapı isyanı ile Ermeniler, Batı'nın geniş bir şekilde dikkatini çekme
yoluna girmişlerdir.
ERZURUM ĐSYANI;
1890,20 Haziran: Kilisede bomba imâl ediliyor, ihbarı. üzerine polisin araştırma yapması ve
bazı evrakı götürmesi üzerine Daşnakların teşvikiyle isyan başlıyor ve üç gün sürüyor. Đkinci gün
jandarma geliyor, karşılıklı çatışma oluyor. Bülsyan batıya - karşılıklı silâhlı çatışma olmasına rağmenErmeni Katliamı diye bildiriliyor^ ~~fT927yde Hairenik gazetesi bu olayların yıldönümünde, kiliseye
Türklerin girişini "kutsal değerlere tecavüz" diye veriyor, kilisenin tahrip edilmiş olduğunu ve yıkılarak
yeniden yapılmasını istiyor ve 100 Ermeni'nin öldüğünü ve 200 de yaralı olduğunu
kaydediyor.**(A.Hulki Saral, Ermeni meselesi - K.G.)
Đngiliz konsolosu Clifford Lloyd raporunda, 11 Ermeni ölü ve 250 yaralı olduğunu bildiriyor.
Türk ölü ve yaralı sayısından hiç söz yok.*(Turkey, NO.I -1890 i 1891 - K.G.)
Osmanlı yönetimi sayıları, 8 Ermeni, 2 Türk ölü, 45 Türk ve 60 Ermeni yaralı olarak
veriyor.**<Haine-i Evrak, 20/6/1890 - K.G.) Đsyan bastırıldıktan sonra savcı askere karşı koymuş ve
ateş etmiş olan 28 komitacıyı tutuklattırır. Fakat, büyük denen devletlerin işe karışmalarıyla Osmanlı
yönetimince, içlerinde 1 jandarmayı öldürmüş olan Hana-zad dahil, hepsi affedilirler. Bu büyük JEST,
savcının görevinden alınmasıyla en yüksek noktasına varır (!)... Bu tarihten itibaren Ermeni isyanları,
Osmanlıca deyimle, "müzminleşeceklerdir".( jest konusundaki kitabın sonundaki notumuza bakınız)
1891 ABD hükümeti ve Misyonerler Osmanlı imparatorluğunda, azınlık haklan konusunda
çok ağır ithamlarda bulunurlarken, Amerika'da Kızılderili kültürüne son darbe, güney Dakota'da
"Wounded Knee" adı verilen katliamla indiriliyor. fE.f.)
1891'de , New-York'ta Dr.S.Krielyan HAĐK adlı ihtilâl gazetesini çıkarmıştır, l haziran 1893
sayısında "Çarpışmamız kan dökmemiz gereklidir, kılıçlarınızı hazırlayın" diye y&Z(lT.*(Rot>en Mirak,
Ttırn beelween Two laruis ; Armeniana in America 189010 World I, cumbridge. Massachussetu 1983 .
doç N0.309/1-B.I.)
1 Kasım 1893 'te , batılıların tavsiye ettikleri Ermeni taktiğini verir:
Đsyan ampulün yanması gibi bîr anda olmaz, "Şark sorununun ortaya çıkması Đçin en az 2 yıl
kargaşalıklar, başkaldırmalar çıkarılmalı ve sonunda Đsyan haline getirilmelidir. Đsyanların bastırılması
için teşebbüslerde büyük devletler yardıma çağırılmalı ve uluslararası bir kongreye gidilmeli.. Eğer iki
yıllık bir hazırlık döneminden geçilmişse isyan etmek kolay olacaktır. Hınçak partisinin uygulamalarını
doğru buluyorum. Onlara katılacağız. "O zaman gerillâlar organize edip, Anadolu dağlarında
çarpışacağız". PKK taktiği de bu değil midir ?.." Doğuda hazır bir Ermeni-Rus birliği vardır, bir Öteki
Ermeni-Amerikan birliği hazırlanmalıdır " *( R.Mirak. ayni. doc.No.496/1- B.ı.) Sonuç olarak, 1890'dan
Đtibaren hemen bütün Amerikalılar, Türkleri Ermeni katili olarak tanımaktadırlar ve Türkleri konuşulmaya lâyık olmayan insanlar diye küçültmektedirler. Bugün
Ermeniler ABD Senatosundan, bu yaygın ön-fikirlere dayanarak Soykırımı kararı almak için
uğraşmaktadırlar.
1892. DAĐNAKSUTYUN KOMĐTASI; genel olarak Rusya'daki anarşist Üniversite öğrencileri
tarafından kurulur; Cenevre ve Tiflis çalışma merkezleri idi. KOMĐTALAR, Ermenileri büyük etki ve
bazen de zor altında bırakarak cinayetlerine, canavarlıklarına iştirak ettirmişler, Anadolu'nun kan ve
yıkıntı içinde kalmasına neden olmuşlardır. Batı basınından hiç ses çıkmamıştır, zaten istedikleri
budur. Bu komitaların yaptıkları kıyım ve yıkım Türklere mal edilmiştir.
Ermeniler yalan söylüyorlar;
1891-12 aralık. Đngiliz konsolosu Van Devey, Đstanbul'daki büyükelçi WiIliam White'e şu
raporu gönderir Ermeniler tarafından, Ermenilerin yaşadıkları yerlerin anarşi içinde olduğu iddiaları
tümüyle yalandır. Daily News'un değişik tarihlerde vermiş oldukları haber ve telgrafların gerçeklerle
hiçbir ilişkisi yoktur. Ayni şekilde, Paris'te çıkan, Armenie gazetesi başyazarı Minas Çeraz'ın, Gladston'a yazdığı mektupta "dinsel kişilerin zulme uğradığı" tümüyle düzmeceden ibarettir.
12 eylül 1892Bu tür haberlere karşı, Erzurum konsolosu Hampson, sükûnetin egemen
olduğu, bazı ufak tefek âdi zabıta olaylarının felâket halinde gösterilmemesi gerektiğini rapor
etmektedir. *(i47, DOÇ. NO.-ISI/ ıss.- B.I.).
ĐNGĐLĐZLERĐN KIŞKIRTMALARI;
1892 yazı Đngiltere'de işbaşına geçmiş olan Gladston Hükümeti ERMENĐLERĐ ĐSYANA
TEŞVĐK ETMEK ÜZERE, sayıda manifesto ve trak'tları (el ilanlarını) bütün Đmparatorlukta dağıtmayı
organize edecek bir teşkilât, kurdu Merkez
Samsun limanına yakın Merzifon Amerikan
Koleji idi. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde şubeleri açıldı. 1893'ün ilk günlerinden itibaren ihtilâl afişleri,
Amasya, Merzifon, Çorum, Yozgat. Tokat Ankara vb.. illerin duvarlarında görülmeğe başlandı. Bu
afişlerde "Sultan'ın yetersizliğinden" söz ediliyor yakında kurulacak ve milyonlarca Müslüman'ı da
kapsayacak olan BÜYÜK BiR ERMENĐ DEVLETÎNÎN hâlkın imdadına koşacağı bildiriliyordu.(B.ı)
1893 Ağustos,"1893 mart, 1898 mayıs, eylül aylarında, Đngiliz başvekili William Gladstone,
Rusya'dan daha etkili olabilmek, Ermenileri, Osmanlı Đmparatorluğu aleyhinde kullanmak üzere, ilmî
araştırmalar yapmak üzere H.F.Lynch'i iki kere doğu Anadolu ve Kafkasya'ya göndermiştir. Buralarda
edindiği izlenimleri anlattığını öne sürdüğü, aslında tamamen kışkırtıcılık yaptığı kitaplar yazmıştır. 2
cilt halinde yayınlan bu kitaplarda Ermenileri heyecenlandıran cümleler vardır. Ermenileri Anadolu'da
kışkırtan Amerikan Misyoner teşkilâtı :
1850'de Osmanlı yönetiminin, Đngiltere ve Amerikanın tazyikleri sonucu"Protestan
komünote"yi resmen tanınmasından , 1893 yılına kadar , Anadolu'da
Misyonerler;
Çanakkale'den Rus sınırına, Karadeniz'den Suriye'ye, en ufak köy ve kasabalara kadar
yayılmışlardır. Đstanbul, Đzmir, Merzifon, Kayseri, Tarsus, Maraş, Antep, Harput'ta
Ermeni genci yetiştiren 9 kolej vardır. 223 misyoner ve 1094 asistan 21 okulda her yıl 24.000
Ermeni yetiştirmektedirler. Bu tarihe kadar 10 milyon dolar harcanmıştı.
1894 : Amerika'da, Ermenilerin eğitimi için sarf edilen para 6 milyon dolara varmıştı.
1893/1894 ĐLK SASUN ĐSYANI
Haziran 1893'te Hayanlı, Sasun isyanı, Ermenilerin Behranlı, Hayanlı.Yapanlı ve Velikan
aşiretlerine saldırmalarıyla başladı. Komitacı Damadyan, Boyacıyan Ermenilerin yerel aşiretlere
saldırarak olay çıkarmalarını, bunun sonunda da Avrupa'nın işe karışarak, sonunda bir Ermeni devleti
fikrini işliyorlardı.
1894 ağustosunda Ermeniler, kadın ve çocukları Antok dağına götürüp sakladılar. ve
sonrada aşiretlere saldırdılar. Saldırıların genişlemesi üzerine gönderilen asker, 23 ağustosa kadar
Ermenilerle çarpışmak zorunda kaldı. Bu silâhlı karşı koyma hemen Türk karşıt) propagandayı
harekete geçirdi .Rahip A.W.Willîams , kitabının 327'nci sayfasında Türk askerinin 14 ağustosta
geldiğini, Ermenilerin iyi çarpıştıklarını, 6000 Ermeni'nin Öldüğünü yazar".Fakat 33Tnci sahifesinde ise
"Sasun'da kadın, çocuk genç ihtiyar kimse kalmadı, Nisanda başlayan kuşatma ağustosa kadar sürdü,
ağaç köklerini yedik diye yazar. *(A.W.Wiltiam, Sieeding Armenia , 1896, s. 331 - K.G.) Kadınları ve
çocukları gönderip çatışma Đçin hazırlık yapıldığına göre bunun adı bütün dünyada, silâhlı isyandır,
sonuç ise asla kıyım değildir.
Ermeni tarihçi Pastırmacıyan, Ermeni'lerIe aşiretler arasındaki çatışmayı bahane ederek,
Türk askerinin katliam yaptığını ve 3500 Ermeni'yi öldürdüğünü iddia eder ve Sasun'daki Ermeni
sayısını 12 bin diye gösterir madem ki katliam fikriyle hareket edilmiştir, neden asker bütün Ermenileri
yok etmemiştir?. istatistik mütehassısı Cııinet, Sasun'daki Ermeni sayısını 8369 diye verir. Đngiliz
Konsolos, kimlikleri tespit yoluyla, 265 Ermeni'nin öldüğü raporunu verir.
Britanya Konsoloslar Komisyonu, ev hesabıyla, Sasun nüfusunu 10 bin olarak verir, ölü
sayısının ise 900'ü geçmediğini Đfade eder.***(Turkey, N.l. N-252, s.155 l 161- - K.GM
Türklerin verdiği ölü sayısından söz edilmez.
Sasun ayaklanması 23 ağustos 1894'te sona erdi. Bu çatışmalarda, Đngilizler istedikleri en
büyük çıkarları elde ettiler. Arkalarında Fransa ve Rusya'yı da uluslar- arası araştırma heyeti
oluşturmak üzere, bir araya getirdiler. Bundan sonraki olaylarda her üç devlet birlikte hareket edeceklerdir.
18 temmuz 1895. Đngiliz Büyükelçisi ForeĐgn Office'e bildirir," Ermeni komitaları değişik
yerlerde, Türkleri katliam yapmaya sevk edecek isyan ve geniş çapta yıkım hazırlığı
içindedirler.***(F.o.424/426s.205/206-K.G.).Bu demektir ki"plân ve uygulama" söz konusudur, yani
önceden düşünülmüş, tasavvur edilmiş, hazırlık yapılmış ve uygulamaya geçilmiştir. Bunun adı,
Ermenilerce ve Batılılarca,"Ermeni soykırımı, masum Ermenilerin öldürülmesi demek olacaktır.
Gerçekten 22 ilde isyan ederler,
ĐSYANLAR:
29 eylül 1895'te Sivas'ta başlar. 2 ekim 1895 Trabzon
6 ekim 1895 Eğin (Elâziz)
7 ekim 1895 Develi (Kayseri) 9 ekim 1895 Akhisar
21 ekim 1895 Erzincan (Erzurum) 25 ekim 1895 Gümüşhane (Trabzon)
25 ekim 1895 Bitlis
26 ekim 1895 Bayburt (Erzurum)
27 ekim 1895 Maraş (Halep)
29 Ekim 1895 Urfa (Halep),
30 ekim 1895 Erzurum, 2kasım 1895 Diyarbekir
2 kasım 1895 Siverek
4 kasım 1895 Malatya (Elâziz), 9 kasım 1895 Arapkir (Elâziz),
15 kasım 1895 Merzifon (Sivas),
16 kasım 1895 Antep (Halep), 18 kasım 1895 Maraş (Halep),
22 kasıml895 Muş (Bitlis),
3 aralık 1895 Kayseri Ankara), 3 aralık 1895Yozgat(Ankara).
Bu, Anadolu'nun büyük bir bölümünü ateş, ve kıyım içinde bırakan isyan Ermenilerin ne
büyük yalancı, sahtekâr ve iftiracı olduklarını ispat için yeterlidir. Bu geniş çaptaki isyan, yıkım ve kıyım
bölgesinde Ermeniler mi yoksa Türkler mi zayiat vermişlerdir?.
Tam sayı olarak her iki taraftan kaç kişi ölmüştür, sağlam belgeler yoktur. Fakat Ermeniler
hemen yüz-binlerden söz etmişlerdir ki. Ermeniler bu sayılarla, hiçbir şeyden haberi olmayan
Ermenilerin evlerinden alınarak soykırımına uğratıldıkları havasını yaratmak gayesi gütmüşlerdir. 2 vali, l kumandan, çok sayıda yüksek seviyede memur vb.. öldürdüklerinden askere ateş açtıklarından söz
etmezler. Yaptıkları yıkıma gelince :
Merzifon'da 30 ev, 20 dükkân, 3 kervansaray, l okul, Amasya, 58 ev, 165 dükkân, 2
kervansaray, l cami, l okul, l tekke , l medrese. Arzu edenler, Türk karşıtı Đngiliz propaganda kitabı
Livre Bleu(Mavi kitap) ta, gururla söz edilen yıkım listesinin tümünü, görebilirler.
1895, 10 ekim, Hınçak üyesi Agasi "Hatırlarında, Ala-bağ köyüne gelen iki jandarma
kimliklerimizi kontrol etmek istedi, çok sinirlendik, Đkisini de ağaca bağlayıp diri-diri yaktık" diye gururla
anlatır. '(Hatıralar, Agasi, Ermeniceden tercüme eden Çobanyan, Paris,1897 s. 193
1895, 24 ekim, ikinci Zeytun isyanı, Agasi tarafından hazırlanmış, genişleyerek kanlı
çatışmalar halini almıştır. Agasi hatırlarında, Çocukların da silâhlandıklarını ve her-birinin elinde l
tabanca ve l hançer olduğunu, Ermeni kadınlarının ellerinde balta ve hançerlerle Türkleri kovalayıp
parçaladıklarını yazar.
Agasi, 13.000 Türk askeri ve 7.000 milis = 20 bin Türk'ü öldürdüklerini gururla anlatır(!!??).
Kendileri sadece 125 ölü vermişlerdir. Ermeni dostu Dr.LepsĐus, bunu Ermeni katliamı dîye gösterir ve
6000 Ermeni'nin öldürüldüğünü iddia eder, kaç Türk ölmüştür, hiçbir bilgi yoktur
Bu davranış şekli, Ermenilerin ve Ermeni dostlarının iki tür sahtekârlıklarını gösterir :
Türklerin ölü sayısını vermezler.
Karşılıklı çatışma olmasına rağmen bu bîr Ermeni katliamı olarak gösterilir.
Zeytun'un, tüm köyleriyle birlikte 1919'da nüfusu 10 bin kadardır**( 9 eylül anî. Đzmir, 1983).
24 yıl önce 6 bin kişi öldürülmüş ve geriye 4 bin kişi kalmışsa, bu sayı 29 yılda yeniden 10
bin olamaz. Bu tür çatışmalarda ölü sayısı karşılıklı en çok 200'ler civarındadır. Ayrıca 20 bin kişilîk bir
"kolordunun" tümünün yok olması her türlü hayalî de aşmaktadır. Bu, Ermenilerde "toplumsal hastalık"
halindeki ruhsal durumu yukarda açıklamağa çalışmıştık, buna en sonda yeniden değineceğiz.
Zeytun isyanları, sonraki senelerde Türkleri katletmenin ilk modellerini vermiştir. Balta ile
parçalamak ya da yakmak. Zeytun'da 2 jandarma erini yakanlar, bütün doğu Anadolu'yu, mahalle, köy,
ilçeler halkıyla beraber yaktıktan sonra da,1922'de Đzmir'i yakmışlardır. General Mayevski'nin
raporu(Van ve Erzurum konsolosu)
1895 ve 1896'da Türkiye Asya'sının başlıca illerinde görülen Ermeni isyanları, ne Ermeni
köylerinin asm sefaletinden ve ne de maruz kaldıkları baskıdan Đleri gelmiştir. Zira, kendilerine ait
olduğundan bu köyler, komşularınınkinden çok daha zengin ve çok daha müreffeh köyler olmuşlardır.
*(Gen.Maye\vski ayni - s.12, prg.24)
ĐLK VAN ĐSYANI:
3 / 15/ 1896 Van'daki Misyoner faaliyetleri genişlemeye başlamıştır. Zira, gizlice toplanan ve
Đngiliz konsloslu-ğu vasıtası ile Londra'dan alınan paralar Van'a yetiştril-mekte, oradan da sözde
fakirlerin korunması için kurulmuş derneklerle kamufle edilerek ilgililere dağıtılmaktadır. 1895 yılı
sonlarından itibaren de aynı bahanelerle Van'a' birçok Ermeni gelmiştir.
Bununla birlikte, Đngilizler Ermenilere maddî destek sağlamaya gayret ederken Ermeniler de,
Đngilizlerin Ermeni kanını "Van samanı" gibi, çok ucuza satın aldıklarını açıkça ilân
etmişlerdir.**fee«.Af.,j..M>, prg. 94}
1895-1896 yılı kış boyunc, Rus konsolosluğu yakınındaki bir evde Ermeni gençleri atış
talimleri yapıyorlardı.
1896 . Kış geçip, bahar gelince mes'eleyi tartışmak amacıyla Ermeni isyancıları, bazen
Amerikan misyonerlerinde, bazen'de Đngiliz Konsolosluğunda toplandıkları görülmüştür.
Her konuda olduğu gibi, ilkbaharda isyan çalışmaları da hızlanmıştır. Hattâ şehrin
yakınlarında birkaç Türk katledildiği gibi vücutlan parça parça doğranmıştı. Bazı cinayetlerin. Batının
işe karışmasından korkarak, göz ardı edilmesi ve soruşturma yapılmaması isyancı Ermenileri
cesaretlendirmiştir.
3/15/24 haziran 1896. Haziranda meşhur Van ayaklanması başlamıştır. Van'daki ihtilâlci
Ermeniler 1895'te Batının dikkatini çekmek için, ölümle tehdit ve para sızdırmak için Van'daki Ermeni
zenginlerine mektuplar yağdırdılar, suikastlar tertip ettiler. Bunlardan en önemlisi Ermeni kilisesi
başpapazı Bogos'u, bu hareketleri kabul etmediği Đçin 6 ocak 1985'te öldürmüş olmalarıdır.
Isyan, 3 haziranda gece nöbeti yapan askerler üzerine ateş açmakla başladı. Değişik
yerlerde devam eden bu isyanlar sonucu 340 Türk ölü 260 yaralı, 219 Ermeni ölü 59yaralı tespit edildi.
Bu sayılar Đngiliz konsülü Wilimas tarafından 500 Ermeni ölü, 300 Türk ölü şeklinde verildi.
15 haziranda başlayan ikinci Đsyan, karşılıklı silâhlı çatışma halindeydi. Türk ölü sayısı 418,
yaralı 363, Ermeni Ölü sayısı 1715 yaralı 71 idi.
General Mayevski'nin raporu
1896, 6 haziran perşembe günü, Dr. Regnault ile isyancıların iki müstahkem mevkiini gezdik.
Tahkim metod'ları bizi hayretler Đçinde bıraktı. Ermeniler Đran'dan gelecek takviyeleri bekleyerek on
gün kadar tutunabileceklerini bildirdiler. Liderler arasında Amerikan, Rus ve Bulgar uyruklu olanlarda
vardı. Yurtdışından gelenler 12 - 15 kadar olup bütün isyancılarının sayısı 600'e ulaşıyordu....
isyancıların müstahkem mevkilerine silâhsız, savunmasız yaklaşmış olan birçok Türkün Öldürülüş
şekillerini yansıtan elimizde belgeler var.*feen.Af., s. 47, prg.noı
General Mayevski'nin raporu:
"....Bu olaylarla ilgili olarak basında çıkan genellikle doğru dürüst hiçbir açıklamaya
rastlanmamıştır. Zaten Ermenilerle ilgili olarak yazılanların hepsi de yalanlarla doludur.
26 Ağustos 1896, Osmanlı bankası olayı. Bu yılın son olayıdır. Hınçak Komitacıları
tarafından yapıldı. Gaye, Osmanlı Bankasını, uçurmak tehdidiyle batının etkili bir şekilde içişlerine
karıştırılması idi, Hınçakların en büyük başarısı, bankanın içinde patlattıkları, kendi ürünleri olan
bombaların öldürmediği, vücutlan ağır bir şekilde yaralanarak isabet alan banka memurlarının bağıra
bağıra yerlerde sürüklendiklerini görmek olmuştur.
Batılı 6 büyükler harekete geçmediler. Fakat, komitacılar politik etkiyle padişah tarafından
affedildi, Đngiliz "Sir Edgar" yatıyla Fransız "Groonde" savaş gemisiyle Marsilya'ya götürüldüler.
Batılı kaynaklar 4000 ile 6000 Ermeni'nin Öldüğünü -utanmadan- verdiler. Batı kaynaklarında
bu iddiayı doğrulayan hiçbir Đz bulunmamıştır.
Ermeniler, Polis'e ve etrafta toplanan halka da ateş açmışlar, galeyana gelen halk, bıçak ve
sopalarla hücum etmişlerdir. Bu aletlerle kaç kişi öldürülebilir?.
Đngiliz kaynaklan, sadrazamlık tarafından verilen bilgiye göre 120 ölü 25 yaralı olduğunu
kaydeder. Polis 300 kişiyi tutuklamış ve mahkemeye sevk etmiştir.
1897, ikinci SASUN ayaklanması:
Sasun'da Đlk teşebbüs başarısızlıkla sona erince, Daşnak komitesi Temmuz 1897'de ikinci bir
teşebbüste bulundu. Anadolu'ya Đran'dan girip, Van üzerinden yayılıyorlardı. Fakat, yolları üzerindeki.
Marik aşireti onlara geçit vermiyordu, 1 temmuz sabahı, 250 Ermeni komitacı, Hosor'da bulunan
aşirete saldırdılar, kısa sürede sarılacaklarını anlayınca kaçtılar***(K.S.Papazyan ,s.22 t K.G.)
Bu tarihten sonra aksiyon bölgesi olarak Sasun ve Muş bölgesini seçtiler , Komitacıların
başında 1886 doğumlu, bir Türkü öldürdüğü için hapse mahkûm olmuş ve hapisten daşnakların
yardımıyla kaçmış Batum'a sığınmış olan Ant-ranik adlı bir katil vardı. Dünya savaşında, Rusların
yönetiminde, bir Ermeni alayının başında, savaş yapacağına, baskın yaparak cinayetler işleyecektir ki
bu kişi sonradan Ermeni generali olacaktır.
1890 / 1908 yılları arasını Ermeniler Büyük Katliam yıllan diye gösterirler:
Nalbantyan 50 bin ile 300 bin Ermenin katledildiğini kaydeder,
David Marhall Lang, 1894 / 1896 arasında 200 bin Ermeni Öldürüldüğünü yazar.* <D.M:Lang
Apeople in exĐle s.tO Pastırmacıyan 100 - 110 bin der
Missikyan 300 bĐn'e çikar**(J.Mus. A searchlighl acın Ihe Arm.Ques.Boston, 1950 s. 16
Dr.Lepsius , sadece Van'da 88.243 ölü var der . Ayni Lepsiuski, Zeytun'daöbinölÜ var derken
,Agasi 125 ölüden söz etmekteydi??...
Demek ki, daha bu tarihlerde, Van ve yöresinde Ermeni kalmamıştır !..
Antranik ise Harplerim (!) adlı kitabında - çete baskınlarım Harp diye ifade ettiğine göre-hayâlinin genişliğine karşın. Đleri sürdüğü ölü Ermeni sayısı, askerlerle yapmış olduğu 5 çatışmada
19'dur ???...
Fakat, acı olan Batılıların bu sayılara hemen inanmaları, ya da kabul etmeleridir. Ve asla
öldürülen Türklerin sayısını merak etmemeleridir. Bu davranışlarıyla Batılılar, kalplerindeki, Türkleri
yeryüzünden yok etmek geleneksel kinini açığa vurmaktadırlar.
(Dr.Lepsius, Türk düşmanlığıyla tanınmıştır, Anadolu'yu tanımaz, amerikan misyonerleri ve
Ermeni din adamlarıyla sürekli temas halindedir).
1901 : Tan ve Senik'te bir kışla Đnşa etmek gerekiyordu. Ermeniler buna karşı çıkarak
Antranik kumandasında çarpışmalara giriştiler.
1903'te isyan bütün yöreye yayıldı. Asker gönderildi, Antranik yenilerek Kafkaslara kaçtı.
1904 : Antrarıik'ın kışkırtmasıyla çıkan isyan, Muş vadisinden. Sasun'a ,Van'a kadar
yayılmıştır. Bu yöredeki konsoloslar, Antranik'in komiteden uzaklaştırılmasını islediler. Komitenin
şefleri arasında, Murat, Sebük, Kevork, Sempad vardı. Seçimi Anlranik kazandı...Kevork, Hırayr
öldürüldü, Sebük ağır yaralandı.
Antranik'in, Beyrutta yayımlanan (Antranik'in Harpleri) adlı kitabında, 14, 16,22 nisan, 2
mayıs, 17 temmuz çatışmalarında 932 ile 1132 Türke karsı 19 Ermeninin ölmüş olduğunu yazar...
Đşte Ermeni katliamı !?...
Rus uyruğuna geçmek isteyen Ermeniler;
1907 : Bitlis, Diyarbakır, MarnürelûI-Aziz(Elazığ) Ermenileri, topladıkları 200 binden fazla
imza ile Rus tâbiiyetine geçmelerinin kabulü için Bitlis konsoloslusuna
başvurmuşlardır* (Ruslara yfire Ermenilerin Türklere yaptıklar: metlim -Dı^.A.Sü^û. Ankara Univerute
Basımevi, 1987)
1912 ABD başkanı Wilson, Ermeni cinayetlerini ve bunların propaganda yoluyla Türklere mal
edildiğini biliyordu ve Wilson "her halk kendi geleceğini kendi tayin etmelidir" prensibini koymuş olan
kişiydi, işte bu Wilson, yardımcısı House'un, Bab-ı âli'ye bir sefir tayin edilmesi gerektiğini
hatırlattığında "artık Türkiye yok ki" diye yanıt vermiştir.
1913. GĐRĐT TÜRK SOYKIRIMI Đmparatorluk savaşı kazanmasına rağmen, geçmişten ders
alamayan, ilerisini göremeyen zayıf kişiliksiz yönetiçiler, Batılların şantajları, çevrilen dolaplar sonucu
elde etnikleri sonuç Girit'in kaybıdır. (Kıbrıs'a dikkat!.)þ
Bununla da kalınmamış Ciritteki tüm halk soykırımına uğratılmış, yelken kürek kaçanlar batı
Anadolu sahillerine özellikle Antalya'da SĐDE'ye yerleşmişlerdir
Uyuşukluğumuz, boşvericiliğimiz nedeniyle hiçbir tarihçi, bu Soykırım olaylarını ilk elden
dinlememiş, kaydetmemiştir.
Adada kalanlar ise, dil, din ve ad değiştirmek zorunda kalmışlardır. Ulusal kimlik üzerinde
titizlikle duran Batıda bu konuda hiçbir ses yoktur.
1913. BALKAN SAVAŞI YENĐLGĐSĐNDE korumasız kalan Trakya'da, Antranik yönetiminde
Komitacılar TEKĐRDAĞ katliamını yaparlar (Antranik, sonradan ermeni paşası...)
Đşte, ilk dünya savaşına kadar "hiçbir şeyden haberi olmayan. masum{!) Ermeniler .
ĐLK DÜNYA SAVAŞI, 1914 - 1918
1 mart 1914 . Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurabilmek amacıyla, Ermeni sayısını
öğrenmek üzere. Er-meni-Fransız komisyonu, yaptığı araştırmalar sonucu Đmparatorlukla bütün
Ermeni nüfûsunu 1.283.704 .
Doğudaki nüfusu ise 542.704 olarak bulur"- fK.Fifgiı 1980, ATĐNA'da dağıtılan propaganda
broşürü: Silâh altına alman Ermenilerin hemen terhis edilerek kitle halinde öldürüldüklerini iddia eder
*(Armeniens ou cst la realite, Picrre A. Moscr, ed. Mailler ,Eurc. 1980) Ermeni sahtekârlığının bir
başka yönü olan bu iddia . (l)-Ermeni delegasyonu başkanı Bogos Nubar paşanın,ülkede 40.000
gerillânın. Rus Ordusunda 150.000 gönüllü Ermeni'nin fiilen savaşa katıldığını bildiren 1918 tarihli,
Fransız Dışişlerine göndermiş olduğu mektubunu etkisiz kılmak için ileri sürülmüştür.
(2)'Ermeni gençlerinin ve erkeklerinin Öldürülmesiyle, Ermeni kadın, ihtiyar ve çocuklarının
savunmasız kaldığını böylece soykırımının kolaylaştığını ilham etmek gayesinin gütmektedirler.
Belgelere dayalı bilimsel gerçekleri , Ermeni yalan , iftira ve sahtekârlıklarının çeşitlerini 1922
Đzmir yangınına kadar göreceğiz .
1914. Sonbahar. Osmanlı hükümetinin savaş hazırlığı yaptığı 1914 sonbaharında, Ermeniler
tarafından Kafkaslarda büyük bir coşkuyla ihtilâlci birliklerin kurulması projeleri gerçekleşmeye başladı.
Taşnak komitesinde savaşta, Türklere kaşı askerî bir tutumla aktif bir rol oynaması kararlaştırıldı. Bu
itiraf, 1923'te Taşnak'ların Bükreş kongresinde , cumhurbaşkanı adayı Hohannes Kaçasnuni tarafından yapıldı. *(E.Feigi)
Gerçekte ,Ülke dışında Ermeni faaliyetleri bu iken, ülke içinde ise, sıkıyönetim ilanıyla,
silâhlarını alan Ermeniler, orduya katılacaklarına askerden kaçıp, Rus ordusuna katıldılar, çeteler
kurdular ve Rus/Osmanlı savaşının başlamasıyla cephe gerisinde her çeşit baskın, yakma, yıkma, ırza
geçme ,talan ve Đşkencelerle Öldürme faaliyetlerine yöneldiler.
Đşte iki Örnek :
24 / 25 ekim 1914. Kara kilise, yedek 2'ncĐ süvari kumandanı Abdurrahman'dan şifreli telgraf:
" Surin ve Haçik adlı 2 Ermeni her biri yanlarında 2.000
Ermeni'yle Rus tarafına geçtiler, izledikleri yol, Beyazıt ya da Đran'a gideceklerini
göstermektedir."
"8.000 kadar Ermeni Kağızman'da toplandılar. Komitacı şeklinde organize oldular. Silâh
zoruyla halk tarafından besleniyorlar. Geceleri köylerde toplanıyorlar. Komitacı başlan , Karakiliseden
Kosti, Eleşkirt'ten Nefs, Haçlı'dan Apik, aralarında bulunmaktadır.
ERMENĐLERĐN CANAVARLIK HALĐNE DÖNÜŞEN CĐNAYETLERĐ
Birinci dönem
Bu sahifeden itibaren, Ermenilerin yapmış olduktan canavarlıkları, parlamentolarında,
Türklerin Ermeni katili olduğu kararını almış ya da almak üzere olan ülkeler, Türklerin Ermeni katili
olduğunu mutlulukla yazan Batı basınına Đthaf ediyoruz. Gerçeklerin ağırlığına dayanabilme gücüne
sahip olacaklarını ümid ederiz.
Acaba, aşağıdaki şartlarda, ABD, Kanada, Đngiltere, Fransa, Rusya, Đsveç, Đtalya, Đsviçre,
Hollanda, Belçika, Danimarka, Đtalya ve Ötekiler ne yaparlardı ?
9 kasımJ914 HAKKARĐ (1) :Önceleri organize olmuşolan Ermeni çeteleri, daha Rus
kuvvetleri Đran sınırındayken onları çağırıp öncülük etmeye başladılar ve ilk kuvvetlerini Hakkâri'nin
DĐR ilçesine soktular. Rus kuvvetleri bu ilçeyi işgâl ederken, Ermeni çeteleri, yollarda rastladıkları
Kürtleri ve çocukları Öldürdüler. 400'den fazla Kürt kadınının ırzına geçtiler. Yaşlı kadınları katlettiler.
Yahudilerin oturdukları evleri yağma edip kadın ve kızların ırzına geçtiler.
9 Kasım 1914 VAN (2)
Başkâle'ye Ruslardan önce girip, Haço oğlu Ossep yönetiminde Ermeni kilisesinde
sıkıyönetim ilân edip 200 kişiyi hemen öldürdüler... Yerli kuvvetlerin karşı koyması üzerine çatışmaya
giriştiler ve sonunda kaçıp Rus kuvvetlerine katıldılar. Gittiklerinde, gerilerinde, yerlerde inleyen
karınlan yarılmış, memelerinin başı koparılmış kadınlar, ırzlarına geçilmiş kızlar, parça-parça edilmiş
çocuklar, gözleri oyulmuş erkekler ve üst-üste yığılmış cesetler bıraktılar.
25'kasım 1914.ERZURUM(3) Ermeni ve Ruslar Mergeni ilçesinin saray mahallesindeki bütün
halkı, yaş ve cins demeden, petrolle suladıkları gübre yığınının üstünde yaktılar.
7 ocak 1915 ERZURUM(4) Ruslar, Yaman Yurcu, Herenli ve Bilecik Kasabalarını halkıyla
birlikte yaktılar. Ermeni ve Ruslar, Sire ve Kümbet halkından kaçamayanları tutuklayıp Baçırga'ya
götürdüler. Onları orada diri-diri yaktılar ya da parçalayarak öldürdüler.
8 ocak 1915 MUŞ(5) Razanan köyünde,erkekleri ve kadîrtlan iki ayrı eve doldurdular.
Erkeklerin kıymetli eşyasını aldıktan sonra, teker teker gözlerini oyup derilerini yüzdüler. Sonra, kadın
ve kızları çırçıplak soyup, ırzlarına geçtiler, iki gebe kadının bebeklerinin cinsiyeti üzerine 5 ruble
bahse tutuşup, karınlarım yardılar ve bebekleri çıkardılar. Sonra 6 kadını ağaca asıp derilerini
yüzdüler.
15 Ocak 1915 MUŞ (6) : Abdurrahman oğlu Mehmet'in yeminli ifadesî Yaralı olan ben ve
hasta üç arkadaşımla Til ilçesine giderken 3'ü Ermeni 5'i Rus 8 asker tarafından çevrildik. Önce
arkadaşım Hüseyin'in gözlerini oydular ve - kalk bak bakalım Osmanlı askerleri geliyorlar mı? dediler.
Sonra, öteki arkadaşımın cinsel uzvunu kesip boğazın tıktılar ve boğarak. öldürdüler.
Ermenileri tanıdım. Muş'un Yakar mahallesinden Keşiş oğlu Aran, Bağdasar Körüp oğlu
Alexan, Hrant oğlu Hrant...Sıra bana geldi, kasaturayı ateşte kızdırıp vücudumu 24 yerinden
dağladılar. Can acısıyla bağırmalarıma dayanamayan Rus askeri Abdül Malik beni Öldürmelerine engel oldu-Til kasabasına doğru ilerlerken, Ermeni dehşetinden kaçan 800, kadın, erkek Türk kafilesine
rastladık. Kazaklar ve Ermeniler hemen hücum edip hepsini öldürdüler.
Akşama doğru Til'e vardık. Ermeniler yağmaladıkları Karamişa köyünden iki gebe kadın
getirdiler ve onları Ermeni ve Ruslar'ın arasına oturttular. Birkaç Ermeni ve Rus askeri gebe kadınların
taşıdıkları çocukların cinsiyeti üzerine bahse tutuştular. Bundan sonra, kadınların karınlarını
kasaturayla yardılar. Birinin karnından erkek cenin'i(ana rahmindeki çocuk) çekip aldılar, bahsin
kazanılması için , 2'nci kadının da karnından cenin'i çekip aldılar...(Ermenilerin en zevkli öldürme şekli
olan bu şekle inanılması için kitabın ortasındaki resimlere bakmak yeterlidir)
Til'den Abdül- Mâlik'Đn yardımıyla kaçtım. Sabaha doğru Kazan kasabasına yaklaştım ki,
tepelerin arkasından korkunç çığlıklar geliyordu. Gün doğduğunda Ermeni-Rus askerlerinin
kasabadaki bütün halkı katlettiklerini gördüm.
21 Ocak MARAŞ (7) : Kentin boşaltılmasından sonra Rus Ermenileri, Urma, Kon ve Bulanık
Đlçelerini, çocuklar dahil, halkıyla birlikte yaktılar.
Şubat 1915 BĐTLĐS (8)^Bitlis'e bağlı Mardin'in Kayalı ilçesine göç etmiş, Bitlis kökenli
Süleyman oğlu Ali'nin yeminli Đfadesi :
Şubat sonlarına doğru Đdi. Bitlis ve Van Ermenileri, Rusların Bitlis'i alacaklarını duyunca, Türk
halkının kaçmalarına engel olmak için yollarını keserek saldırdılar ve hepsini merhametsizce katlettiler.
Bacanağım Ali, annesi RebĐe, Kazaran'dan şeyh Ahmed, karısı ve hizmetçisi komşumuz Ahmet, oğlu,
küçük çocuğu, 80'lik Hasan, işkencelerle öldürülüp sonunda parça-parça edildiler.
17 kişiden oluşan ailemizden 5 kişi zorla canlarım kurtardılar. Yeğenimin bebeğini havaya
atıp altına süngü tuttular. Genç kızların ırzına geçip kanlar içinde sokaklarda sürüklediler. Avran
köyünde, Daşnak komitesinden bir Er-meninin evindeki, ağzı çok sıkı kapatılmış kuyuyu açtığımızda
burnumuza çok pis kokular geldi. Kuyunun içine indirdiğimiz adam, kuyunun dibinde ,19 parçalanmış
ceset buldu.
Parlamentolarından karar alan, ya da alacak olanlar, masum Ermeni anıtları
dikecek
olanlara soruyoruz.-Bu dayanılması imkansız cinayetler karşısında, hayatta kalanların vendetta,
intikam hissi duymamasına imkân var mıdır ?.
Yukarıdaki 1914 yılından başlayarak vermiş olduğumuz
belgeler;1916'da "Ermeni komitacılarının amal ve harekâtı ihtilâliye'si," r^Ve
1918 de "Đslâm Ahalinin Duçar Oldukları Mezâlim Hakkında Vesaike Müstenid Malûmat"
adlarıyla basılmış olup,Ermeniler tarafından derhal satın alınıp yok edilen ki- l lapları oluşturan
belgelerden bir kaçıdır.
Bu Örnekleri, 24 nisandan
öncesine ait, bu kere Osmanlı Ordusundan bir Örnekle
tamamlıyoruz :
15 mart 1915. Belge no.15. Rus askerlerine yardım eden Ermeni çeteleri tarafından Mergehu
ilçesinde yapılan j ve tekrarlanan zalimliklerden , 2'nci liste :
Kavlık'tan Hacı Molla Sait: Kızını boğması teklifleri- j ni her reddedişinde vücudundan bir
parça koparıldı ve l sonunda öldü. Şerefhane'den Cindi ağa'nın hizmetçisi Ahmo :
Çocuğuyla fırında yakıldı.
Bilecik'ten Mehmet Abdi'nin kızı Ayşe:
kollan kırılarak öldürüldü.
Bilecik'ten Meho'nun karısı hanım Hatun :
Komita reisi - Antranik - tarafından ırzına geçildi, sonra götürüldü, (Antranik, sonradan
general Antranik, Erme- [ ni Kuvvetleri kumandanı)
Perkal'dan Nezo Hatun,:
iki küçük çocuğu fırında yakıldıktan sonra ailesine yedirilmek istendi. Reddettikleri için
öldürüldüler. Sahneye şahit olan çıldırdı.
*(Mahmudin kaymakamı Kemal, Arıiv N.//2,;Dolap n.ll3,;Çekme n.3.klascir N.520; Dosya
n.202 ) — (Documents, Başbakanlık Basın ve Yayın ı
Genel Müdürlüğü. Ankara 1982 .sa.62)
Ermeni tarihçileri, Challiand(Şalyan), Ternon, batılı basır Tmensuplarî " insan Hakları
Derneği " üyeleri, arşivde bu belgeleri, bulunması çok kolay olduklarından hemen inceleyebilirler.
Đnsan Haklan Derneği üyelerinden bazılarının Alman-yada bir toplantıda yaptıkları
konuşmalarla Ermeni Soykırımı yaptığımızı ve Ermenilerden özür dilememizi isteyen bu süper enteller.
masumiyet iddiasındaki Ermenilerin yukarda gördüğümüz şartlarda öldürdükleri şehitlerimizin cesetleri
üzerinde yürümüş oluyorlar ki ,bu tutumları onların, ayni seviyede birer canavar ve sahtekâr olduklarını
gösterir.
MASUM(!) ERMENĐLERĐN 24 NĐSAN ÖNCESĐNE KADAR ĐŞLEDĐKLERĐ KORKUNÇ
CĐNAYETLERDEN ANCAK BĐR KAÇINI VERDĐK.
Bu cinayetlere Đlâveten geniş çapta tam bir ETNĐK TEMĐZLEME denemesi olan ikinci VAN
Đsyanını aşağıda göreceğiz. Açıklamalarımıza devam ediyoruz.
24- NĐSAN 1915'e 10 ay kala,
1914 yazı, Paris'te çıkan aylık Ermeni dergisi Hentcak, 2'nci sayısında Hınçak genel
karargâhının bildirisini yayınlamaktadır :
Çeyrek yüzyıldan beri "kandan bir yol üzerinde yürüyen" Sosyal Demokrat Hınçak partisi...
Toros dağlarından ve Ermeni sınırından , savaş alanına inmektedir...
Savaş boruları çalmaktadır....
Kılıcını sallamakta,
müttefiklerin ve özellikle Rusya'nın silâh arkadaşı olarak,
Ermenistan'da, Kilikya'da, Kafkaslarda ve Azerbaycan'da muzaffer sonu elde etmek üzere...
Acaba, daha bu tarihlerde. Karabağ. heveslerini kurcalamıyormuydu ?
Karabağ'ın başına Ermenice " nogorni " kelimesini katmakla tarih yazılmaz...Bu konuda da,
Batı basının katledilen Azerbaycanlılara ait resimlerin yayımlamadığım, ya da öldürülen
Azerbaycanlıların, Ermeniler diye, fotoğraflarının basıldığını hiç yadırgamıyoruz. Ancak, o dönemin
devlet kademesindeki üst düzey yöneticilerin Azerbaycan Türklerine uygulanan bu çok yeni
soykırımdada gereken duyarlılığı göstermediğinden dolayı esefle kınıyoruz. Đslam'i duygularının çok
yüksek olduğunu Đddia eden birtakım cemaatlere yakınlığıyla tanınan bîr gıda firmasına ait tırları takib
eden günlerde ekonomik ambargo uygulanan Ermenistan'a mal sevk ederken yakalandığını hala
hatırlamaktayız.
1914 .WELLĐNGTON HOUSE, LONDON : Türklerin aleyhine yalan ve iftira haberler
düzenleyen ve yayan merkezdir. Başvekil Lloyd George, ayni merkezin Ermenilerin yaptıkları
cinayetleri yayınlanmasını kafi olarak yasaklamıştı.
Bu merkezden yapılan propagandayla, Đngilizlerin Đrlandalılara uyguladıkları "kıtlığa, açlığa
dayanan soykırımını" da unutturmayı yeğliyordu. 1845-1848 ve 1911 de yarattıkları kıtlık sonucu
8.200.000 Đrlandalının sayısı 3.100.000'e inmişti
Wellington House'da yalan ve iftira şu şekilde üretiliyordu :
Dikkatle imâl edilen bir yalan - pek çok hallerde Ermenilerin toplu öldürmeler yaptıkları
yerlerden gelen haberleri tersine çevirerek bu yalanları elde ediyorlar: - gerekli bürolardan geçip,
önemli bir kişinin imzasıyla RAPOR halinde Dışişlerine geliyor, Dışişleri de yayınladığı resmî haberlere
bu raporu iliştirerek onun resmî sıfat kazanmasını sağlıyordu.Bu yayınların bir öteki sonsuz kaynağı bîr
propaganda kitabı olan "Blue Book" Mavi Kitap'tı.
Fransızlar ise bu alçak Đftira kampanyasına "ileri teknik" seviyesindeki foto-montajlarıyla
katılıyorlardı. Đngilizler'in bir öteki gayesi "Ermenilerin hâmisi" rolünü oynamak ve aynî zamanda
Amerikanın savaşa girmesini sağlamaktı.
1915 yılı. Đrlanda'da yaptıkları katliamları örtmek amacıyla, James Brice,"katil Türkler
tarafından öldürülen Masum Ermeniler" propagandasını yapan - Blue Book - Mavi Kitab'ı yay inli yor.
*(E.Fieg/.)
1915: Đngiliz şarkiyatçısı ve devlet adamı Sir Mark Sykes , 1915'te yayınlanan "The Caliph's
last Heri ta ge " 'Halifenin son mirası' adlı kitapta Ermeni Đhtilâlcileri şöyle nitelendirmektedir :
Kentlerdeki Ermeniler, Türkiye'deki diğer Hristiyanlar gibi, kendi imkânları hakkında abartmalı
bir inanca sahiptirler. Bu inanç, akılsızca bir zihniyetler birleşince onları en umutsuz cinayetlere
Đtmekte, böylece hem kendilerini, hem de çoluk çocuklarını felâkete sürüklemektedirler...
Ermeni ihtilâlcileri kendi dindaşlarını soymayı, düşmanlarına karşı savaşmaya tercih
ediyorlar.. Đhtilâlcilerin başvurdukları usullere gelince, bundan daha alçakça bir şey tasavvur edilemez :
Tahrik için suçsuz kişileri cezalandırtmak amacıyla Türkleri öldürmek, hükümete vergi
ödeyen köylerden haraç almak, ihtilâl teşkilâtına para vermek istemeyenleri katletmek gibi suçlar
Ermeni ihtilâlcilerin Đşledikleri cürümlerin ancak bir bölümüdür..."**(H.K.Türke>zü.)
Şubat 1915, RUS / OSMANLI SAVAŞI BAŞLAR : Savaşın Đlanıyla, Osmanlı Erzurum
senatörü G.Pastır-macıyan, Rusların organize ettikleri Ermeni askeri kuvvetleriyle sının geçer. Türk
halkını, köy ve kasabalarıyla yok etmeye başlar onu geriden gelenler izlerler .Bunun üzerine, silâh
altına alınmış ve ordudan silâhlarıyla kaçamamış olan Ermeniler terhis edilip geri hizmetlere
gönderilirler. Bu, Ermeniler tarafından, Ermeni gençlerinin katliamı diye gösterilir.*(anlatan ve yazan
görgü şahidi Philip Price , A history of Turkey , Londres , 1956 s.5J-.)
(1980'de Ermeni Propagandası Atina'da dağıttığı afişlerde bu yalanı işleyecektir)
ÜLKE ĐÇĐNDE ĐLK ĐSYAN VE KIYIMLAR
19 şubat 1915'te ELAZĐZ'de başladı. Onu,
23 şubatta MUŞ izledi.
1915 yılı şubat ayında, VAN'da isyan hazırlıkları olduğuna dair bilgiler gelmeye başladı.
Mart'ta, Van isyan hazırlığıyla ilgili çok sayıda belgeler ele geçirildi.*
(Gnl.Kur.4/3671 > 102
Ermenilerin işledikleri cinayetlerden örneklerle devam ediyoruz :
"Doğubeyazıt'tan (9) Şuron; eski senatör Pastırmacı-yan, 1200 kadar Ermeni'nin başında
Türklerin oturdukları ilçelere köylere gidip, genç kızlara tecavüz ediyor, gebe kadınların karınlarını
yarıp cenin'i çıkarıyorlar, ötekileri türlü işkencelerle öldürüyorlardı. Bunların arasında Kavak köyünden
Gülsen Ağanın gelini bulunuyordu ; kızlarını da kazığa oturtmuşlardı. "
Erzurum, Alınk ilçesi(lO):"......ilçeden bir tek kadın bile kalmadı. Onbaşı Mehmet ile Emir
Nan'ın 20 yaşlarındaki kızları, her ikisi de 8 yaşlarında olan imam Şükrü'nün kızı Fatma ile Binbaşı
oğlu Şükrünün kızı Nigâr, Ali Mustafa'nın 7 yaşındaki kızı Münevver, hepsinin ırzına geçildi. Ali oğlu
Süleyman, 45 yaşında, kılıçla parçalandı. 60 yaşında Ölüm döşeğinde, Küçük Ömer oğlu Ahmet
tekmelenerek öldürüldü. Bunu yapanlar, Alexan Oğlu Antranik 'in emrindeki komitacılardı. Antranik,
sonradan Ermeni Paşası (!) olan kişidir.
4 Đlkokul ve 1 lise yakıldı ve yıkıldı.
3 hamam : Paşa hamamı, Han hamam ve Orta hamam,
6 köprü . Arap, Alemdar, Sefer bey, Diyadin, Korpınar, Hatuniye...
Listeyi burada kesiyoruz.
Bu listenin dışında kentin evlerinin büyük çoğunluğu yakıldı ve yıkıldı. Hacı Mollazade, Molla
Đsazade, Ömer Hulusi, Kazazlar zade, Şeyh Yusuf, Abd'ül Halîm, Askerî okul arapça hocası,Yusuf, M.
Akif, Hakkı, Polis Müdürü, Vilâyet başkâtibi, 14 / 27 Ağustos 1916
( parantez Đçindeki sayılar, -Đslâm Ahalinin Duçar Oldukları Mezalim Hakkında Vesaike
Müstenid Malûmat 1918 - Müslüman halkın uğradıkları zalimlikler'e dayanan belgelerden bilgileri ifade
ederler- Ermeniler tarafından satın alınıp yok edilmişlerdir.)
VAN SOYKIRIMI : Yakıp, yıkıp, Türk halkını, mahalle, köy kasaba dolusu öldürerek, Rus
öncülerine yol gösteren Ermenilerin yaklaşması üzerine isyan hazırlıkları şubattan itibaren başlamış,
martta tamamlanmıştı.
(11)....Rusların sının geçmeleriyle, Van Ermenileri, uzun yıllardan beri bekledikleri fırsatın
ellerine geçtiği fikriyle, ayaklanmalara başladılar. Uzun zamandan beri hazır olan plânlarına uyarak,
postaya, habercilere, seyahat edenlere ve savunmasız, köy ve kasabalara saldırmaya başladılar.
(12)...Đlk ayaklanma, çete başlan Aram ve Sinan'la, Çatak'ta başladı. Đlçenin kalesine
çekilerek orada buldukları eski bir topla, Türk kuvvetlerine ateş açtılar. Geceleyin ilçeden kaçmaya
çalışanları, büyük çoğunluğu kadın ve çocuk olan Türkleri boğdular, katlettiler...
17 Nisan 1915, hazır olarak bekleyen çeteler Van dolaylarında ve şehrin içinde büyük bir
isyan başlattılar.
21 nisan 1915'te şehre girdiler.* IW.D. Ailen, Caucasicn Baitle. Cambridge tjni. Press, 1953 .)
Ayni gün, Çar Nikola H'nın Ermeni kuvvet ve çetelerine göndermiş olduğu "bu son derecede
değerli yardımlarına teşekkür" telgrafı, 12,30 'da Van'a vardı.*<A.Y)
21 Nisan'da Van'da çok zayıf olan jandarma kuvvetleri çekiliyorlardı.
Nisan sonunda, son bir saldırıyla şehrin tümünü ellerine geçirdikten ve şehirde etnik
temizleme yaptıktan sonra şehri Ruslara teslim ettiler.**Cfeıı> Price, ıhe rebinh of Turkey. n.Yurk.
1923, s.86-87- )
DĐKKAT EDĐLĐRSE BÜTÜN BU OLAYLAR 24 NĐSAN 1915'TEN EN AZ ÜÇ GÜN
ÖNCEDĐR.
6 mayıs 1915'te şehir Türklerden temizlenmiş ve Ruslara teslim edilmişti.
Aram ve Vartan yönetiminde bir "Kurmay başkanlığı"
teşkil ettiler *(Felix Valyi. Revotution in islam, landon, 1925 s.233-234 17 mayıs 1915. Ruslar Aranı Manukyan'ı Van valiliğine tayin ettiler. Van Valiliği ayni
zamanda VAN CUMHURĐYETĐNĐN başkenti Sayılıyordu. * (LeTemps - Fransız Gazetesi- 13 Atustos
1915)
13aığustos 1915 , Fransız "Le Temps" gazetesi, "Aram Manukyan işini bıraktı ve Van'a gidip
isyancıların başına geçti. Türklere karşı çok parlak bir savaş yaptı. Van'ı ele geçiren Ruslar onu, Vali
yaptılar, diye yazıyordu"*. (K.GU-rin)
9 şubat 1916 tarihli Fransız gazetesi "Soleil du Midi" şöyle yazmaktadır :
Rus başbakanı Sazanof'un Duma'da, Aram Manukya-n'ın emrinde 10.000 kişinin çarpışmış
olduğunu beyan etmiştir...
".. Sasun dağlarında 30.000 ihtilâlci ve gönüllülerden oluşan kuvvet 9 aydır, ümitsiz bir
şekilde çarpışmakta ve Rus ordusunun gelmesini beklemektedir..."* (Aram Tumbyun,
VAN'DAKĐ TÜRK ETNÎK KIYIMI;
22 haziran 1918'de Türk kuvvetlerinin kenti geri alışlarına kadar sürer, Ermeniler ve
1820'den beri yapmış oldukları çalışmalarının (!) sonucunu gören Amerikan misyonerleri şehirden ,
Đran'a doğru kaçarlar. Ermeniler, kaçarlarken, Đntikam için yollarının üzerindeki bütün köyleri yakarlar,
yıkarlar ve rastladıkları hayatta kalmış son Türkleri de öldürürler. Kaçarken bile soykırımına devam etmekte tereddüt etmezler.
Türk kuvvetleri Van'a girdiğinde şehirde bir tek Türk bile kalmamıştır, şehir HĐROŞĐMA
manzarası arz etmektedir. *(E.Fiegel)
Ermeniler, Urartu'lardan kalma Van kalesini, dibindeki Tarihî Türk mahallesi "Kale Dibini"
30.000'lik nüfusuyla bir gecede yerle bir etmişlerdir. Resim 5
Van'a gidenler, kaleden bu eski mahallenin plân halindeki görüntüsünü tepeden net bir
şekilde görürler. Đki camiden birinin yarım minaresi kalmıştır.
Bu Ermeni canavarlığının şahidi, Boston'da çıkan 5 Mayıs Tarihli GOÇNAK gazetesidir.
Allah'ın sayesinde şehirde 1500 Türk kaldı...diye yazar*(A.Y.)kalanlar da zehirlenerek öldürülür.
VAN'dan örnekler ;
Şamran mahallesi (13);
Ermeniler şarkılar söyleyerek 200 kadın ve çocuğu, saklandıkları Mehmet beyin konağında
öldürdüler.
Cemal efendinin kansı Seher'in elinden zorla aldıkları, biri 5 öteki 7 yaşında olan çocukları
ekmek bıçağıyla doğradılar.
Çavuş Ali'nin kız kardeşi, ve 80'lik Abdullah efendi, ayaklar altında tekmelenerek öldürüldü,
sonra da başları taşla ezildi.
106
Emin Pala mahallesi(14) :
Emekli subay, Mehmet Ali efendi ağaca bağlandıktan sonra üzerinde atış talimi yaptılar.
Kocasının üstüne kapanan karısını parçaladılar.
Selim Bey mahallesi (15):
Yesir Kapısından Salih, karısı Fatma, 5 - 10 yaşlarında 4 çocukları, kız ve erkek kardeşi ve
17 kişiyi daha çengele astılar.
Küçük çocuklar parça-parça edilip anneleri, çocukların kanlarını içmeye ve saçlarını
çocukların kanlarına bulamaya zorlandılar.
Ahtucu köyü'(16);
Ahtucu köyünde Kemo'nun karısı Züleyha, fırında ekmek pişirirken 6 aylık kız çocuğunu
ateşe attılar, çıkardıktan sonra yemesi için zorladılar. Kadının reddetmesi üzerine ayni ateşte bacağını
yaktılar..
Aynı köyde, vücutları yanık çocuk cesetleri bulundu. Ateşledikleri gübre yığınlarında
çocukları yakmışlardı..."
Katırcı mahallesi (17);
Teğmen Hüseyin efendinin 12 yaşındaki kızını kurşunla yaraladıktan sonra, yaralı halde
ırzına geçtiler.
80 yaıındaki Tayyar efendiye karısının önünde işkence ettiler. Ellerinden kapıya çivileyip,
sonra sırayla burnunu, kulaklarını ve çenesinden etlerini kestiler ve bu halde ölüme terkettiler.
Sonunda karısını da katlettiler.
Camiî Kebir mahal)esi(18):
Salih'in kız kardeşinin 3 oğlu ve 2 kızı, Kasım'n 2
çocuğunu boğazladılar. Sonra da annelerini, çocuklarının
kanlarım içmeye zorladılar, sonunda hepsini öldürdüler..."
Kunduracı Halil ağa anlatıyor. "Van'ın Ermeniler tarafından boşaltılmasından sonra bizi
Amerikan enstitüsüne götürdüler. Orada bizi iki ay alıkoydular. Her gün 1 ekmek veriyorlardı. Fakat,
ekmeği yiyenin saçları dökülüyor, kanı zehirlenip ölüyordu. Kısa sürede sayımız çok azaldı. Oradan
bizi Fransız Konsolosluğuna götürdüler ...".
(20)... Van'ın bütün camilerini yaktılar, Türk mahalleleri harabe ve kül yığını halinde
kaldı..Zamanında taşınamayan 80 hasta, hastaneyle beraber yandılar...'
(21)...Vostan ve Gevaş'ın kazalarındaki 300'den fazla nüfus, Mekse Çetesi tarafından Agiro
dağında boğazlandılar ..."
(22) ..300 Đsraelit kaçarken Sil kazasında yakalanıp hepsi katledildi ve cesetleri üstüste
yığıldı..."
Đslâm Ahâlisinin Duçar Oldukları Mezâlim Hakkında Vesaike Müstenid Malûmat,1918 Ermenilerin çalıp yok ettikleri yayın.
24 nisan 1915'ten 2 gün önce; Ermenilerin Öteki şehirlerde silâhlı ayaklanmaları, Van'da
Türk Soykırımı devam ederken;
22 nisan 1915'te, Ermeni yöneticilerin. Şebinkarahisar, Suşehri, Hafik, Gemerek, Amasya,
Gürün, Tokat'ta 30 bin Ermeni'yi silâhlandırdıkları ve bunun yansının Rus ordusuna geçtikleri, öteki
yansının da Osmanlı ordusunu geri çekilirken arkadan vurmaya hazırlandıkları bildiriliyordu.
*<Gnl.Kur.. Arı.413671, kls.2820.D.69.f.3/32)
ĐŞTE BU ŞARTLARDA, ERMENĐLERĐN BÜTÜN DÜNYAYA , ERMENĐ SOYKIRIMI DĐYE
ĐLAN ETTĐKLERĐ 24 NĐSAN 1915'E GELDĐK. .
BU CANAVARLIKLAR ĐNKAR EDĐLEREK , ERĐVAN'DA VE DÜNYANIN BiR ÇOK
YERLERĐNDEERMENĐ SOYKIRIMI ANITLARI DÎKÎLMĐŞTĐR .
Ve de bazı süper enteller, canavarca katledilen şehitlerimizin cesetleri üzerinde yürüyerek,
Erivan Anıtının önünde gerdan kırmışlardır...Van'a gidip, Eski Van mahallesinin yıkıklarına bir tek çiçek
bile koymak, akıllarından geçmeden...
Bu Đlk dünya savaşında Osmanlı ordusu 5 cephede , Galiçya, Çanakkale, Filistin, Irak ve
Doğu Anadolu'da çarpışmaktadır.
Doğu Anadolu'da yazlık elbiseyle çarpışan 115 bin kişilik ordunun büyük çoğunluğu soğuktan
donarak Ölmüşlerdir. Ordu levazım eksikliği nedeniyle yazlık elbiselerle savaşmaktadır.
Kalanlar geri çekilirken, Ermeni çeteleri ordunun yanlarına ve gerilerine saldırmışlar, sabotaj
hareketlerinin yanında , savunmasız kalmış olan halkı toplu öldürmelerle yok etmeye çalışmışlar,
tarihte hiçbir ülkede yaşanmamış felâketlerin nedeni olmuşlardır.
24 Nisan 1915 :
iki 24 Nisan vardır, biri şudur.
Osmanlı Hükümeti bu cinayet ve tahriplerin sorumlularını tutuklama emri verir . Ermeni
çeteleri, Komitalarıyla işbirliğine girmiş çeşitli şekillerde onlara yardım etmiş kişiler tutuklanır, sayıları
2364'tür. Kuruluşlar kapatılır, evraklarına el konur. Đşte bu tarih, tarihin en büyük yalan ve iftirası olarak
Ermeni soykırımı başlangıcı diye bütün dünyaya yutturulur...
Öteki 24 nisan :
Van .valisi, dahiliye Nezaretine, şehirdeki Ermenilerin isyanının korkunç ve baş edilemez
halini alması üzerine, Türk ahalinin öteki illere göç ettirilmesini teklif eder.
_ "ASILANA KADAR, KENT DOLAYLARINDA YAKLAŞIK 4000 ERMENĐ ĐSYANCI
BULUNMAK-TADIR...ĐSYANCILAR SOKAKLARA BARĐKAT KURMUŞLARDIR. ÇEVREDEKĐ
KÖYLERE SALDIRIP ATEŞE VERMEKTEDĐRLER, SALDIRILARINI DURDURMANIN ĐMKANI
YOKTUR. ŞU ANA KADAR PEK ÇOK KADIN VE ÇOCUK EVSĐZ BARKSIZ KALMIŞTIR. ONLARI
ÇEVRE KÖYLERDEKĐ AKRABALARININ YANINA YERLEŞTĐRMEK NE MÜMKÜN, NE DE BĐR
ANLAMI VARDIR...KADIN VE ÇOCUKLARIN BATI ĐLLERĐNE ŞEVKLERĐ MÜMKÜN MÜ?.
Tarihî gerçekler böyleyken, Ermeni patriği, yani din adamı, yalan ve söylemek ve iftira
etmekten çekinmemektedir.
24 Nisan Ermeni patriği, ABD başkanına ilk yalan telgrafı yollar:
"Son aldığımız haberlere göre her tarafta Ermeni katliamı başlamıştır. Đnsanlık ve Hristiyanlık
adına, bu katliamı durdurun..."**(USM4, M-353 143. 867, 40161591/2 S.65S - K.G.)
Telgraf, 24 nisanda tutuklamaların başlayacağını Önceden haber aldıkları için, tutuklamalar
başlamadan hazırlanmış ve tam 24 Nisan günü Wilson'un eline geçecek saatte çekilmiştir, *fJC.G.)
Bu da ,Ermenilerin tutuklanmalarını Ermeni Soykırımı diye göstermek üzere önceden
hazırlandıklarını, hile yaptıklarını göstermektedir.
ABD başkanı Wilson gerçeği bilmektedir. Đstanbul'daki sefirinden olayları sorar.
27 nisan 1915 ABD Büyükelçisi cevap verir.
" ... Patriğin telgrafı Tutuklamaların doğruluğunu ispat
eder*(t/5JW, M- 3535 143, 867.40161 58~sâA5Y- K.G.)
27 mayıs 1915'te hükümet bu olaylar sonucu , Rus /Osmanlı cephesine göre stratejik alanda
bulunan "Ermenileri göç ettirme (transferi) kararı alır. Bu zorunlu göç, ileriki yıllarda propoganda
malzemesi haline sokularak Nazilerin Yahudi deportasyonuna benzetilir.
Shocking New Pocuıtıent: Londrada 1975'te yayınlanan bu adı taşıyan belgeye göre Talât
Paşa göç talimatnamesini, herhangi bir cinayet işlenmemesi Đçin, en ince ayırımlarına kadar
hazırlamıştır:
Talimatnamenin 21-22 maddeleri , kafileleri ve kadınları taciz edenlerin derhal yerinde
cezalandırılmasını emrediyordu. Nitekim, bu tür suç işleyen 1397 kişi tutuklanmış 502 kişi asılmıştır.
Acaba Ermeniler 1780'den 1922'ye kadar bir tek Ermeni'yi cezalandırmışlar mıdır ?
Sözü edilmeyen çok önemli bir belge daha : Araştırmacı Dr. Salâhı Sonyel, Đngiliz
arşivlerinde N0.371, 9518 E.5523 kayıtlı seride Talât paşanın aşağıdaki emrini ortaya çıkarmıştır
'...Komitelerin kapatılması esnasında, Ermeni ve Türk elemanları arasında Katliama
dönüşebilecek herhangi bir çatışmadan katiyetle kaçınılacaktır..."
Yine ayni arşivde, D.G.Osborne, Foreign Offıce'te görevli, ayni konuyla ilgili aşağıdaki notu
servisine göndermiştir :
"...Göçle ilgili son madde açık bir şekilde katliamla sonuçlanacak herhangi bir olaya meydan
verilmemesini emretmektedir..." *(FO. 371/42411I70I51-K.G.)
Zorunlu göç'ün. Ermeni Soykırımıyla hiçbir ilgisi olmadığını belgelerle gördükten sonra, Göç
şartlarım ve göç'ün "transfer" olmayıp, Nazilerin Yahudileri soykırımına sevk ettikleri "deportasyon"a
benzetme iftiralarını,
Mitlerin Ermeni Soykırımım model aldığı yalan ve Đftiralarım ve Hitler ve Ermeni Hitlercikler
ilişkilerini, Andonyan telgraflarım inceleyelim: Zorunlu Göç : Göç ettirilen Ermeni sayısı 7.12.1916
resmî raporuna
göre 702.900'dur. **(Gnl.Kur.klsJ61. d.l445,f,15 l 22.).
Bu sayı Ermeniler tarafından da kabul edilmiştir *(AAEF,
Levanı, Armenie V.2, seri, E, 31111 >
Göç esnasında Ölü sayısını Đngilizler 100.000, Fransızlar 90.000 diye gösterirler.
Ölüm nedenleri:
Nakil güçlüğü en başta gelir. Đmparatorluk 5 cephede çarpışırken bu cephelerden kafilelerin
kolay ve emniyetli nakli için gerekli kuvvet araç ve gereçleri ayırmak çok güçtür. Doğu ordusunun
donarak telef olduğu şanları unutmamak gerekir.
Bunun için Osmanlı Hükümeti 25 milyon kuruş ayırmıştır. 1916 yılı başında bu tutar 150
milyona çıkmıştır.
Kafileler, alındıkları yerden mezopotamyada belirli yerlere gitmeleri için, Toroslarda
Pozantı'ya kadar trenle oradan da Torosları yürüyerek aşmak gereği ndedirler. Orta Anadolu
ikliminden Çöl sıcağına geçmişlerdir. Bu yol esnasında , yorgunluk, kötü ve eksik gıda, bulaşıcı
hastalıklar (tifüs, tifo, dizanteri, sıtma, kalp vb..yaşlılık nedeniyle) Kafilelerin korunmasının
zayıflığından faydalanan haydutların talan için saldırıları. Đntikam Đçin saldıranlar.
Ermenilerin kaçmaları için, çetelerin açtıkları ateş ve uyandırdıkları panik esnasında ölenler
bu sayıyı-doğrulamaktadırlar.
Ermeni kafilelerinin içinde bulunduğu şartlar bu kafileleri korumak ve sevk etmekle görevli
askerler için de AYNEN geçerlidir.
Bu zorunlu göç'ü, soykırımı diye göstermek için bir gurup Ermeni'nin hazırlayıp Andonyan
adlı bir öteki Ermeni'nin imzasını koyduğu Talât Paşaya atfedilen düzmece telgrafları, bu tarihi büyük
sahtekârlığı aşağıda göreceğiz.
Protesto ve ikiyüzlülük:
Đngiltere ve Fransa, göç nedeniyle 4 mart 1916'da Hükümeti şiddetle protesto ettiler...Büyük
bir iki yüzlük le...
Anadolunun paylaşılması... Önce 1915'te bu konu tanışılmış,1916 da, Göç nedeniyle Ermeni
sayısı azaltılınca,
Doğu Anadolu Rus işgaline geçtiğinde.
Osmanlı ordusu savaş ve soğukla.
Türk halkı, Ermenilerin yaptığı kıyımla Đlk büyük darbeyi yediğinde, sonuç olarak;
Doğu Anadolu Ermenisiz ve Türksüz, onların istedikleri hâle geldiğinde.
3 ocak 1916'da Önce Đngiltere ve Fransa, sonra da,
26 nisan 1916'da Rusya - Fransa arasında, en son,
16 eylül 1916'da Đngiltere ve Rusya arasında, Anadolu'nun bölüşülmesi için gizli bir anlaşma
imzalanmıştır;
Bu anlaşmada Ermenistanm adı bile yoktur.
Ermenilerin, bu üç devletin elinde sömürgeci gayelerinin gerçekleımesĐ için bir araç olduğu
ortadadır.
1916 nisan, Đriandada çok ağır bîr şekilde yapılan yeni Đrlanda katliamını örtmek üzere, Đngiliz
« l'intelligence de-partement of information » James Bryce yönetiminde, dikkati dağıtmak için, «
Ermeni katili Türk » propagandasına bütün gücüyle yükleniyor.
Zorunlu göç devam ederken, Ermeni çeteler, ya da Ruslar tarafından silâhlandırılmış ve Rus
üniforması taşıyan Ermeniler ayni canavarlıklarına devam etmektedirler. Bu da, zorunlu göç'ün ne
kadar haklı olduğunu gösterdiği gibi, bunun yetersiz olduğunu, Ermenilerin bundan bir türlü ders
almadıklarını ortaya koymaktadır.
Görüldüğü gibi, Yahudilerin deportasyonuyla, zorunlu göç arasında hiçbir benzerlik yoktur.
Đşte birkaç örnek, hem de Ermeni paşası AntranĐk'e ait;
VAN RUS KITALARI KOMUTANI GENERAL NĐKOLAYEF'ĐN KAFKAS ORDULARI
KOMUTANINA ÇEKTĐĞĐ TELGRAF:
l temmuz 1915 :Ermeni gönüllüleri, çaldıkları eşyayı götürürlerken, bunları
önlemeye çalışan Rus askerlerine ateş açmışlardır. Bundan başka, devamlı yağma
yapmakta ve her türlü cinayeti işlemekten zevk almaktadırlar. Bu çoğalan cinayetlere
karşı Van'da divan'ı harp kurulmuştur. Ayrıca disiplin birlikleri teşkiline lüzum
görülmüştür.
(Ruslara göre Ermenilerin Türkler yaptıkları mezâlim- A,Siiflü)26 mayıs 1916, ERZURUM
(23): Yöktaş köyünden 14 c-gencî Pasinlere götürdüler. Bu ilçede bütün kadınların ve 8 /#) yaşlarında
3 kızın ırzına geçtiler.27 evi tamamen tahrip ettiler. Camiyi ahır yaptılar. Bunu yapanlar Tercan
Ermenileriydi. Aralarında, Alexan oğlu Antranik (antranîk paşa), Sahak,Mossık, Nişan vardı.
27 mayıs 1916 ,(24) Pasin'den Alınk köyüne, başlarında Antranik (paşa) yla gelen
Ermenilerin boğarak, kılıçla öldürdükleri kişilerin, ırzına geçtikleri kadınların teker teker adları tespit
edilmiştir. Küçük Ömer oğlu 60 yaşındaki ölüm döşeğindeki Ahmet, tekmelenerek öldürülmüştür.
BĐTLĐS 14/27aıustos 1916,
". (25)...Ayn-el Barid mahallesi: Bitlis mahkemesi yardımcı yargıcı Şaban efendi, geceleyin
sokaklarda sürüklenerek öldürüldü. Kızı 15 yaşındaki Naciye'nin ırzına geçildi. Yeğeni Gülperi Ermeni
kadınları tarafından katledildi..."
Hersan mahallesi(26) :Yusuf 6 çocuğu, Molla Mehmet,
Đbrahim, eşi, 3 erkek ve 3 kız çocukları......Yusuf, Mehmet, Tevfık, Aziz, Molla Resul'u.... Balta ve kılıçla parçaladılar.
Taş mahallesi (27) :Haydar oğlu Hasan.....adlan verilen
30 erkek, aralarında 12 yaşında Đbrahim oğlu Seyyad, canlı olarak yakıldılar.
(28),Zeydan, Avih, Kümes mahallelerinden adları verilen 26 kişiyi boğarak öldürdüler.15
cami : Meydan camii, Cami-i Kebir, Hoca bey, Kuru Pınar vb...Yakıldı ve yıkıldı.Hatuniye Camii ahır
olarak kullanıldı.
8 medrese, Kefrevî, Şeyh Emin Efendi, Şeyh Abdullah Bedeşâni vb...yakıldı.
Kutsal sayılan 3 mezar yakıldı ve yıkıldı :Abdullah Bedeşâni, Bayo ve Veli Şemseddin,(28)
1916 .TRABZON 15 / 28 Ağustos : Pnmk ilçesi(29),
115
halkının tümü öldürüldü. Cesetlerin üst-üste yığıldığı çukurlara çocukları diri-diri gömdüler.
(30) Çolakır, Oğdap, Haydu, Kıyamısa köyleri halkının
tümü Öldürüldü *(Đstâam Ahâlinin Duçar...J9i8 - Gnl.KwAri.4l 3671, kts...2820.D.69.f.3/32 )
RUS KAFKAS ORDULARI BAŞKOMUTANI GENERAL PREJEVALSKĐ'NĐN OSMANLI
GRUP KOMUTANINA GÖNDERDĐĞĐ MEKTUP;
19 aralık 1917 tarih ve 56057 numaralı cevabi mektubu : "Erzincan mütarekesi gereğince,
geri çekilen Rus Ordularından boşalan Trabzon, Erzurum, Bitlis, illeri ve çevresindeki Tirk halkının,
Ermeni çeteleri tarafından bir program dahilinde ırzına, canına, malına taarruz edildiği hattâ katliâm
yapıldığı" konusundaki 24 aralık 1917 tarih ve 7316 nolu mektubunuzda, bunların Önlenmesi için gerekli bulduğunuz her tür muamelelerin icrası için kumandam altındaki birliklere emir verilmiştir.
1918, 8 ocak barış antlaşmaları için VVilson'un ileri sürdüğü fikirlerden biri, Türk
egemenliğinde bulunan halklara otonomi tanınması idi. Bu prensibin Önce sömürgeci Đngiltere, Fransa,
Almanya, Hollanda, Belçika'ya uygulanması gerektiğini düşünmeden. Tam bir haçlı kafası!..
KAFKAS RUS ORDU KOMUTANI ODĐŞELĐDZE' NIN,
KAFKAS OSMANLI ORDU KOMUTANINA ÇEKTĐĞĐ ÖTEKĐ TELGRAF
9 şubat 1918 general Odişelidze, Ermeni asıllı Fransız albay Morel adlı kişinin, yalan Ermeni
propagandası yaptığını Đfade ettikten sonra, Ermeni cinayetlerini sıralamaktadır, onlardan birkaçını
aşağıya aldık :
Erzincan'da, Ermeni çete başı Murat, halkı Vahit beyin evinde topladıktan sonra onu ve diğer
birçok evi ateşe vermiş, 100'den fazla kadın ve çocuk diri-diri yanmışlar, pencerelerden atlayanlar
kasatura ve tüfekle öldürülmüşlerdir.
'...Çevreyle irtibatı kesilen Erzincan'da Ermeniler halkın büyük bir kısmını evlerinde diri-diri
yakmışlar, diğerlerini kiliseye doldurup ateşe vermişler, şehir camiini bombayla havaya
uçurmuşlardır.."
'.. Erzincan civarında 500 Türkün ayaklarını ellerini bağlayıp kurşuna dizmişlerdir.
'..7 ocak 1918'de Rus üniformalı Ermeniler, Karadeniz kıyısında Fol köyünden 50'den fazla
kadın ve erkeği kaçırmışlar, bunlardan bir kısmının cesedi nehirde bulunmuştur..."
'..12 Ocakl918'de Ermeniler kelersen köyünü basmış 15 Türkü bağlayarak hepsini silâhla
öldürmüşlerdir.."
'..Ermeniler Kurcle, Erikli yakınlarındaki köylerin halkını katletmişler, kadınları
kirletmişlerdir..."
22 ocak ..Tam bir ay boyunca, Ermeni çeteleri , Şarlıba-za, Alckilise ve Đnesil köylerindeki,
ahaliyi yağmalamış ve ÖldünnüşlenÜr..''
Yukarda zikrettiğimiz bu barbarlık hâdiseleri haberleri bize ulaşanların sadece bir kısmıdır.
Türk cephesine yakın bölgelerde oturan Türk halkının acıklı akibetlerinden henüz haberdar değiliz ve
bu şehitler listesinin fecî bir şekilde uzamasından endişe ediyoruz. General ODĐŞELĐDZE
YARBAY TWERDOKHLEBOF'UN HATIRALARI
"...Ermeniler, kendilerini daima, mazlum, kahra uğramış, işkencelere duçar bir cemaat
şeklinde^göstermekte başarılı olmuşlardır.."
Erzîncan'da, Ermenilerin Türkleri toplu hâlde katlettiklerini bizzat Başkomutan Odişelîdze'den
öğrendim.
Toplu öldürme, doktor ve müteahhit tarafından yapılmıştır.
Savunmasız 800 Türkü öldürmüşler, büyük çukurlar açmışlar ve Türkleri bu çukurların
başında hayvan boğazlar gibi boğazlayıp çukurlara doldurmuşlar...
Her gurubu bir Ermeni sayarmış: ' 'yetmiş mi oldu, 10 kişi daha alır, kes deyince 10 kişi daha
keserler..
Bizzat mütahit, eğlenmek için 80 kişi kadar Türk'ü bir eve doldurup kapıdan çıkarlarken birerbirer kafalarını parçalarmış.."
'.. Kafkas Hükümeti tarafından Antranik ve Dr.Zavrief, Bilhassa Ermenilerin disiplin altına
alınması için Erzurum'a gönderilmişlerdi. Fakat, Osmanlıların Ilıca'ya doğru geldikleri haber alınınca,
Erzurum şehrinde Ermeniler tarafından Türk ahalinin tevkifine başlandı. Bilhassa 10-11 martta tevkifler
göze çarpacak dereceye çıktı.
11-12 Mart gecesi Ermeniler, Rus subaylarını atlatarak katliam yaptılar. Katliam tesadüfi
olmayıp düzenlenmiş ve evvelce tevkif edilenlerle beraber Türklerin hepsi tamamen yakalandıktan
sonra birer-birer katledilmişlerdir ki, o gece katledilenlerin sayısı üç bine ulaştığı Ermeniler tarafından
iftiharla söylenmiştir. Katliamın önüne geçmek tamamen Ermenilerin Đleri gelenlerinin elinde idi. Demek
ki katliama yalnız eşkıya değil aydın Ermeniler de katılmışlardır...Türk askerinin korkusundan
katliamdan sonra hemen firar ettiler.
Erzurum 29 nisan 1918. Erzurum - Deveboynu mevzileri muvakkat kumandan vekili ve 2'nci
Erzurum istihkâm Topçu Alayı Kumandanı .Yarbay TWERDOKHLEBOF*(//
Kus Erzurum Kale Topçu atayı tarihçisine ilâve edilen, yarbayın hâtırala-rı,i9!9-A.SÜSĐÜ)
'..Antranik'in geldiğî( Erzurum 2 man 1918) günü, bölgem içindeki Tepeköy'de bütün ahali,
kadın, erkek, çoluk -çocuk hep Ermeniler tarafından katliâma uğratıldığını, o bölgedeki subayın
vasıtasıyla haber aldım. Đlk görüştüğüm sırada, hemen buna ait haberleri kendisine söyledim. Benim
yanımda emir verip Tepeköy'e 20 atlı gönderdi.. Bundan ne sonuç çıktığını bugün ben bilmiyorum.?.."
Türk Kuvvetlerinin Đlerlemesi kanısında, Rusların Erzurum'u boşaltıp Sarıkamış'a çekilmeleri
söz konusu olduğunda :
'..Ermeniler ve onları daima tahrik eden Ermeni asıllı Fransız Albay Morel, Türklerin isyan
etmesinden korkuyordu. Bu takdirde, Mecidiye tabyasından ateş ettirebilmek için bir Rus subayı
bulundurulmasını emretti. Ayni zamanda da, daima oturduğumuz Türk mahallesinden çıkıp Ermeni
mahallesine taşınmamızı istedi.
Bunu reddettik, çünkü :
1- Kısa zamanda taşınmamızın Đmkânı yoktu ,
2- Rus subaylarının Türk mahallesinden ayrılmaları, Ermenilerin serbestçe katliam
yapmalarına izin vermek demekti,
3- Rus subayları, kendilerine hiçbir surette güvenmedikleri Ermenilerin içine düşmüş
olacaklardı.
Kendi aramızda bu durumu tartıştıktan sonra, Erzurum'a gelen 2 Đngiliz subayı, Antranik,
Zinkeviç, Dolukhanof, Torkom ve Dr.Zavrif le toplantı yaptık. Đngiliz subaylarını davetimden maksat,
Ermeni subayların davranışlarını ve Rus subaylarının Ermeni vahşetine ne dereceye kadar engel
olabildiklerim bizzat görüp ilgili makamlara nakletmeleri içindi. Çünkü, gönderdiğim telgrafların yerine
gittiğinden asla emin değildim;
Görüp, haber aldığım Ermeni vahşetini bütün dehşetĐy-le ortaya koydum. Ermeni
Đtaatsizliğinin son haddini bulduğunu bizzat Ordu kumandam Odişelidze'nin ağzından işittiğim olaylarla
izah ettim. Ve sözümü şöyle bitirdim :
"Erzurum'da kalan bütün biz Rus subayları, kendi haysiyet ve üniformalarla Ermeni
Mezâlimini örtmek için kalmayıp ancak âmirlerine itaatle yalnız Rusya'ya hizmet için kaldığımızı ve
Erzurum'da bulunduğumuz müddetçe de Ermeni vahşet ve rezaletine son verilmesini, böyle olmazsa,
bütün Rus subaylarının yerlerini bırakarak geri gitmelerine izin verilmesini ısrarla istediğimizi bildirdim.
Subay arkadaşlarım da bu görüşü paylaştıklarını bildirdiler.
Antranik, gayesinin Rusya'ya hizmet olduğunu, ve Ermenilerin kanun dışı hareketlerine engel
olmak için burada bulunduğunu ifade etti,
Bu ikinci toplantıdan sonra, Dr.Zavriyef, Ayni yuvarlak lâfları tekrarlayıp " Eğer Đnsanlık
âlemine hizmet etmek Đsterseniz, Erzurum'da kalarak, bundan böyle Ermenilerin, Türkleri katletmesine
engel olmaya çalışmanın da bir insanlık vazifesi olduğunu" söyledi (Ü!???..)
18 mayıs 1918, Erzurum
Ermeni vahşetinin devamı, Osmanlı kuvvetlerinin şehre yaklaşmasıyla Ermeni askerlerinin
nasıl korkakça görevden kaçtıkları, yollarda ayni vahşi yakıp yıkmalarına devam ettikleri yarbay
Twerdokhledof'un hatırlarından okunabilir.
Bir Ermeni sahtekârlığı daha;
Düsseldorf, Rus Ortodoks Metropoliti Paulos'un mektubu... Bu mektup, Düsseldorfta oturan
Metropolit Paulos tarafından, 19 nisan 1986'da ARD televizyonunda tarihî gerçeklere aykın ve
tamamen Ermeni yanlısı olarak yayınlanan programı protesto etmek ve konuyu aydınlatmak amacıyla,
22 nisan 1986 tarihinde film yapımcısı WDR kurumu entandanma gönderilmiştir, mektubun
4'ncü maddesi şöyledir:
Haysiyet kırıcı yayının yazarı, muhtemelen Ermeni asıllı olan Armin t.Wegner'in "Talât
Paşa'mn Davası" adlı kitaba dayanarak yazmıştır.
Bu kitap 2'nci baskısında "Ermenilere yapılan Soykırımı" adını âlârak 1980'de Göttingen ve
Viyanada çıkmıştır. 2'ncrbaskısının kapağında bir yandan kafataslarından oluşan bir piramit, diğer
yandan da Talât paşanın resmi görülmektedir.
Kapağın arka sabitesinde ise, kafatası piramitlerinin 1916 - 1917 tarihleri arası öldürülen
Ermenilere ait olduğu ve bunun da Türk barbarlığının bir delili olduğu bildirilmektedir. Esasında ise bu
resmi 1871 yılında Verezhagin çizmiştir. Bu tablo, Rus Devletinin kuruluşundan beri Tre-jakovskaja
galerisinde asılı olup müze katalogunda da kayıtlı bulunmaktadır. Sayın Metropolit Paulos'a saygılar
ve teşekkürler
18 şubat 1919'da Soykırımı suçu işlememiş olan Osmanlı Hükümeti tarafsız ülkelerden,
Danimarka, Hollanda, Đspanya ve Đsveç'ten, bir uluslararası araştırma heyeti gönderilmesini istemiştir.
Đngiltere, diplomatik yoldan engel olmuştur**(.F.O.371, /4I73, XM, 08936 i 4791, K.G.)
O dönemde gelmeyen Đsveç, günümüzde bu halâsını unutmuş ve parlamentosundan Ermeni
Soykırımı kararı almıştır...geçmişten, vicdanından utanmadan!..
1919,27 şubat. Ermeni delegasyonu başkanı Bogos Nu-bar Paşa, büyük devletlerden birinin
himayesi altında "Bağımsız Ermeni Cumhuriyeti" kurulmasını ve topraklarının "Kafkaslardaki
Ermenistan -ı- Doğu Anadolu'daki 7 Đl + Kilikya" dan oluşması istedi.!?..Lloyd George, bu istek karşısında kitabında şunu yazar: Bu, gerçek bir "peri masalıdır"***^ aboui Peace Treaties, V.2.londres,
s.1255,1938- K.G.)
1919 sonbaharı General J. Harbord başkanlığında ABD Senato Araştırma heyeti doğu
Anadolu'da araştırma yaptıktan, son defa 43 köyün ahalisiyle yakıldığına şahit olduktan sonra
raporunu verir:
Ermenilerin öldürdükleri Türk sayısı, Türklerin öldürdükleri Ermenilerden kat kat üstündür.
2f Ermeniler, Doğu Anadolu'da azınlıktadırlar, asla bir Ermeni devleti kuramazlar.
*(J.G.Harbord, International Conciliation, june 1920, Washington - K.G.)
26.9.1919'da, Wellington House'dan, AJ.Tonybee aşağıdaki memorandumu gönderir:
1- Ermenilerin ihanetini gösterir hiçbir haberin verilmemesi,
2- Araplar hakkında da aynî dikkatin gösterilmesi.
3-Aksi davranışlar köklü "anti- Türk davamıza
Đhanet Olacaktır.**Foreign Office.37I / 3404 f 16247.- K.Gürün) 122
Unutmayalım ki, çok sayıda Mehmetçiğin Öldüğü Yemen isyanlarını, Lavrens'in altınları
izlemiş ve "din kardeşlerimiz "(!) Araplar, Đngilizlerle birlikte Osmanlılara savaş açmışlar, Mehmetçiği
sırtından hançerlemişler, yaralılar susuzluktan ölmüşler, Araplar halifeye de kendilerini himaye eden
Türklere de ihanet etmişlerdir.
Đngiliz ve Fransızlar kendilerine " Büyük Arabistan" sözü verirken, sonunda bütün Arabistan,
bu ülkelerin sömürgesi olmuştur.
Allanby'nin yönettiği bu savaşta, Ermeniler, Đngilizlerle birlikte Osmanlıya karşı
savaşmışlardır!..
BOLUM 3
ERMENĐLER VE NAZĐLER
Bir öteki Ermeni sahtekârlığı
Ermeniler, Ermeni Soykırımı yalanını kafi olarak yutturabilmek için, zorunlu göç'ü, Naziların,
Yahudilere yapmış oldukları deportosyana benzetmiş ve Hitler'in bundan örnek aldığını iddia
etmişlerdir.
Bu iftira ve yalan, Kaliforniya üniversitesi Ermeni tarihi profesörü Richard G. Hovanisyan
tarafından uydurulmuştur. Güya, Hitler, 22 ağustos 1939'da, yani Polonyaya saldırmadan önce,
Obersalzberg'te generalleriyle yaptığı gizli bir konuşmada "ölüm kıt'alanna Polonyalıları çoluk, çocuk,
genç Đhtiyar ortadan kaldırma emri vermiş ve cümlesini ...Zaten, Ermenileri kim hatırlıyor ki" diye bitirmiş. *(Armenia on ıhe Board tcı Đndependence , Berkeley and Los Angeles , 1967- H.K.T)
Bu iddia Nürnberg mahkemsine USA 28, koduyla kaydedilmiştir. Mahkemece yapılan uzun
araştırmalar sonucu Mitlerin, hiçbir yerde bu tür bir konuşma yapmamış olduğu tespit edilmiş (USA 29)
ve Hovanisyan'ın iddiası reddedilmiştir (USA 3Q).**(Or!y, TAlafJvl
HĐTLER EMRĐNDE ERMENĐLER;
Prof. Türkkaya Ataöv, Orly suikasti mahkemesinde "Ermenilerin Osmanlı Đmparatorluğu
döneminde, Yahudi katliamı yaptıkları ve HĐtler döneminde bunu çok ciddî boyutlarda sürdürdüklerine
dair belgeler var dedikten sonra bunları mahkeme heyetine verebileceğini söylemiştir.
Bundan sonra da Ermeni-Hitler ilişkilerini ortaya koymuştur. Özet olarak, 19, 20, 21 ağustos
1936 tarihli HA-YASDAN gazetesinde Yahudilerin "zehirli, ve kronik bir hastalık" olarak tanıtıldığını ve
Hitleri bir "kurtarıcı" olarak gördükleri ifade edilmiştir. Bu bilgiler, Ermeni yanlısı Christopher Walker'in,
" The Survival of a nation" adlı kitabının 357'nci sahifesinde verilmekte ve devamında Ermenilerin
Hitler emrinde 30.000 kişilik düzenli kıtalar oluşturduklarını,
Đkinci dünya savaşına katıldıklarım,
Geçici bir hükümet kurduklarını,
Berlin Radyosundan yararlandıklarını bildirmektedir.
HĐMMLER HAYRANI ERMENĐ GENERALĐ:
Iğdır 1884 doğumlu, Dratamat Kanayan yönetiminde 30.000 Ermeni savaşa katılmıştır; Dro
kısa adıyla tanın bu kişi Himmler hayranıdır. Hitler tarafından kendisine general rütbesi verilmiştir.
Bu konuda detaylı bilgileri veren Ermeni gazeteleri, örneğin şubat 1945'te final başarıdan söz
etmektedirler; final başarı, yani Yahudilerin tümünün yeryüzünden kaldırılması.
Gazeteler, Ermeniler tarafından hemen tamamen yok e-dilmişlerdir. *(£.««•#/)
Andonyan'ın düzmece telgrafları:
Ermeni yalan ve Đftiralarını meşru hale getirmek ve Ermeni cinayetlerini örtmek için, Aram
Andonyan adlı bir Ermeni'nin etrafında toplanan kişiler, Đstanbul'daki Ermeni-Grek bürosunun birlikte
çalışmalarıyla, 20'nci yüzyılın en alçak sahtekârlığını yapmışlardır :
Talât Paşanın telgrafları... B unlar, tümü sahte olarak hazırlanan, çoğu dahiliye nazın Talât
Paşa ve gerisi bazı yüksek memurlara atfedilen telgraflardır.
BÜYÜK BĐR ERMENĐ ERMENĐ SAHTEKARLIĞI DAHA TANDÖNYAN'IN TELGRAFLARI;
"ERMENĐ SOYKIRIMI yalan ve iftirasının meşru hale getirmek ve Ermeni cinayetlerini örtmek
için, Aram Andonyan adlı bir Ermeni'nin etrafında toplanan kişiler, Đstanbul'da Ermeni-Grek bürosunun
birlikte çalışmalarıyla, 2ö'nci yüzyılın en alçak sahtekârlığım yapmışlardır.
Talât Paşanın telgrafları:
Bunlar, tümü sahte olarak hazırlanan, çoğu dahiliye nazırı Talât Paşa ve gerisi bazı yüksek
memurlara atfedilen 50 kadar telgrafdır. Ermenilerin tümünün yok edilmesi için Halep valisi Mustafa
Abdülhâlik'e gönderildiği süsü verilen düzmece emirleri içerirler.
1920'de Paris, Londra ve Boston'da yayımlanmışlardır, Türklere karşı büyük nefret
uyandırmış ve düzmece soykırımı iddiasını bir kere daha kafalara yerleştirmiştir.
Andonian, bu belgeleri, l Halep iskan dairesinde Naim bey adında küçük bir memurdan
aldığını iddia eder.
1- Osmanlı arşivinde 1915 - 1916'da,bu dairede bu adda bir memur yoktur,
2- Andonyan, Osmanlı yönetiminin Ermeni Soykırımına ait belgeleri yok ettiklerini iddia eder.
Naim bey bu çok j gizli ve yok edilmiş belgeleri nasıl elde etmiştir?
3- Đngilizler, ekim 1918'de Halep'i işgal etmişlerdir. Nasıl olmuş da Andonyan, Đmparatorluğu
yok etmek Đsteyen Đngilizlere bu belgeleri vermemiştir?
4- Neden 1918'den 1920'ye kadar beklemiştir ? 5-Kitabında belgeleri Đngiliz Đşgalinden
önce,
1937'deyazdığı mektubunda Đse, işgal sonrası elde ettîğini yazıyor!.
6-Dil, Osmanlıca'ya uymamaktadır, gramer, ve imlâ yanlışları vardır.
7-Đmzalar sahtedir.
8- Resmî başlık, Besmele yoktur ya da, yanlıştır.
9-Greogoryen ve Rûmî takvim arasında şaşırmıştır. Her l Đki takvim arasında 584 yıl ve 13
gün fark vardır. Rumî yıl l martta başlamaktadır. Halep valisi Mustafa Abdülhâlik bazı belgeleri,
görevine tayin olmadan imzalatmış durumdadır?
10- Bazılarında, tarih, numara, gideceği yer yoktur, ya da, ayni numarayı taşıyan iki ayrı
telgraf vardır.
11- Kâğıtlar çizgili ya da bakkal kağıdıdır.
12- Fransızca'sı 50 (168 sahife), Đngilizce'si 48 (84 sahife) adettir. Đçerikleri birbirini
tutmamaktadır.
13-Tarih ve sayılara bakılınca Andonyan, yedi gün içinde Halep' e 819 telgraf göndermiştir.
14-Bazı telgraflarda, Özellikle Talât Paşa'nın soykırımı emri verdiği düzmece telgrafta
kullandığı şifrelerin, o tarihteki şifrelerle ilgisi yoktur.
15-Halep valisi Mustafa Abdülhâlik'in Malta sürgünlerinden olduğunu yazar. Malta sürgünleri
arasında bu adda kimse yoktur.
16-Malta'da 7 nisan 1920'de Malta'ya sürülmüş ve 2000 numarasını taşıyan bir Halep valisi
vardır. Đngilizler, Osmanlı arşivini, Ermeni kilisesi raporlarını incelemişler ve aşağıda göreceğimiz
üzere, l haziran ve 23 temmuz tarihlerinde, Amerikan Senatosunda, Malta sürgünlerini suçlayacak
hiçbir kanıt'm olmadığını öğrenmişlerdi.
17- Kitabında, 10 haziran 1921 tarihli mektubunda telgrafları Naim bey adlı bir "Türk'ün,
kendisine her türlü ödemeyi reddederek "insanlık adına" verdiğini söylemekte ve bu ifadesiyle Türk
ulusunu suçlamaya çalışmaktadır. 1921 'de Ankara hükümeti ve "Türk" adı vardır.
17- Halbuki, başlangıçta belgeleri, Naim bey adlı sarhoş birinden parayla aldığını
yazmaktadır.
Osmanlı arşivinde yapılan karşılaştırmalarda da ortaya çıkan bütün bu sahtekârlıklar,
Ermenilerin 24 nisan 1915 iddia ettikleri soykırımını gerçek göstermek için her tür yalan ve iftiraya
başvurmuş olduklarını ve Soykırımının tarihî bir iftira olduğunu ortaya koymaktadır .
Ermeni sahtekârlığından birkaç örnek :
16 eylül 1331 (29 eylül 1915) tarih ve 1181 nolu telgraf Anadonyanın sahte içeriğine göre :
"Đttihat ve Terakki komitesinin emrine uyarak, Hükümet, Türkiye'de oturan bütün Ermenilerin
katledilmelerine karar verdi... Uygulama ne kadar korkunç olursa olsun, hislere ve şuura kapılmadan,
kadın, çocuk hattâ sakatlarında yaşamlarına son verilecektir". Đçişleri Bakanı ,Taiât...
Aynı tarihteki telgrafın arşivdeki orijinalinin numarası 1181 değil 84'tür ve,"demiryollanın
tamir ve inşaat bölümünde çalışan Ermenilerin, göçe tâbi (alınmamasını emreder"!..Đçeriğini
Anadonyanın hazırladığı bir başka telgraf ,23 kasım 1915 tarih ve 691 numaralı telgraf, "Doğu illerindeki tüm Ermenilerin gizli bir şeklide yok edilmelerini emreder."Arşivde bu tarih ve numaralı bir telgraf
yoktur. Tamamıyla sahtedir, uydurmadır.Arşivdeki telgraflar incelendiğinde, Talât Paşanın gönderdiği
göç'le ilgili telgraflar, Grek-Ermeni bürosunun, ya da Anadonyanın düşündüğünün tam tersi içeriğe
sahiptirler, örnekler aşağıdadır:
21 temmuz 1915 tarih ve 423 no.lu telgraf, Erzurum, Adana, Bitlis, Halep, Diyarbakır, Sivas,
Trabzon valiliklerine: " henüz yola çıkmamış olan Katolik Ermenilerin göç ettirilmemesi-»Talât
2 ağustos 1915, No.5028, Erzurum, Adana, Ankara, Bitlis, Halep, Sivas....valililerine, "yola
çıkmamış olan protestan Ermeni ailelerinin göç ettirilmemesi"...Talât.
2 ağustos 1915, No:5029 ,........valiliklerine ,
" Ermeni milletvekillerinin göç ettirilmemesi.... » içişleri Bakanı Talât.
16 kasım 1915, no.69......valiliklerine.
" Ermeni halkının gıdasının muntazaman sağlanması..."
Ermenilerin gidecekleri yerlere kabil olduğu kadar çabuk ve iyi şartlarda nakli...
132
Garlarda, yeterince, su fıçılan, yiyecek, ve diğer ihtiyaçlar için gerekli olanın temini "Eğer
yeterince para yoksa telgrafla bildirilmesi... Đçişleri bakanı Talât
16 ekim 1915, " Ermeni rahiplerinin Đstanbul'a seyahatlerine Đzin verilmesi" Talât..
O rahipler ki, Đmparatorluk sayesinde kilise sahibi olmuşlardır, Allah demelerine rağmen
yalan söylemekten , cinayetlere göz yummaktan, en az bir şekilde vicdan azabı
duymamışlardır...Dışarıdakiler hâlâ yalan ve iftiraya devam etmektedirler.
Đşte sahte, işte gerçek ...
Bu tür bir alçaklığın, seri halinde alçaklığın, tarihte başka örnekleri olamaz.
Daha fazla ayırımlara inmiyoruz. Andonyan 26 temmuz 1937'de Cenevre'de Mary Terziyan
adlı bir Ermeni-ye yazdığı mektupta belgeleri kaybettiğini söylemek tedir. Kim bu derecede önemli
belgeleri, hem de tümünü nasıl
kaybeder ?. "{Talât Paşanın Telgraftan, Şinasi Öre! - Süreyya Yuca, TTK, 1983 Ankara)
Ermeni tarih yazarları ve bazı yabancılar, Andonyan'ın belgelerini sanki gerçekmiş gibi
kullanmışlardır, Örneğin :
Yves Ternon ve Gerard Challiand," le genocide deş Ar-meniens "(Ermeni Soykırımı) başlıklı
kitabın 136'ncı sahi-fesinde "bu belgeler gerçek ise" çok önemli olduklarını söylüyorlar.
Đşte sadece bu cümle Ermeni Soykırımının ne tür belgelerle ve ne şekilde ispata
çalışıldığının açık delilidirler.*^. Orfy»
Musa Dağında Kırk Gün. Ya da, bir öteki Sahtekârlık:
Aleyhimizde nefret uyandıran bir öteki sahtekârlıkta,
Franz Werfel adlı bir yazarın Musa Dağında Kırk Gün adlı romanıdır. Bu romanda da, Enver
ve Talât paşaların karşılıklı konuşarak, Ermeni Soykırımına karar verdiği romanlaştırılmıştır.
Aslında
yazar, Andonyan'ın telgraflarına inanmıştır. Bu yanlışının farkına vardığında
Ermeniler kendisini tehdit | edip Romanını düzeltmesine engel olmuşlardır. Maalesef, Bu yalana
Musevî düşünür ElĐe Wiezel'de inanmış ve romana bir "giriş" yazmıştır.
Franz Werfel, dostu Đzmirli Musevi Su Sever'e şu itirafta bulunmuştur:
"Musa dağı hakkındaki gerçek gün ışığına çıkarsa, bu Ermeni aldatmacasının ve isyanının
en iyi kanıtı olurdu".
Musa Dağı tepelerinde silâhlı 50.000 Ermeni toplanmıştı. Buradan Osmanlı ordusu gerilerine
saldırılar düzenleyip dağa geri çekiliyorlardı. Tepe, Rusların yardımıyla tam bir istihkâm haline
getirilmişti. Đşte bu nedenle, Osmanlı kuvvetlerine bu tepede 40 gün dayandılar, sonunda ufak bir artçı
bırakıp, sahile varan tünelden kaçtılar . Sahilde bekleyen Fransız ve Đngiliz harp gemileri tarafından
kurtarılıp Mısıra götürüldüler.
Ermenilerin aldatmacalarına göre, bu dağa sığınmış olan zavallı masum, savunmasız (!)
Ermeniler tevekkül Đçinde, " deportasyonlarını " yani ölümlerini beklemektedirler.
Bu çok ucuz bir yalandır. Çünkü, Zorunlu göç kararının alınmasına daha iki ay vardır ve bu
bölge, bu göç'ün dışında bulunmaktadır.
Aslında buraya sığınan Ermeniler, Van soykırımını yapmış olanlardan bir bölümüdür.
Kaçarak buraya sığınmışlardır. Mısıra kaçırılan bu Ermenilerden önce, Lejyon Doryan (doğu lejyonu)
teşkil edilecek, sonra bunun adı "Ermeni lejyonuna" çevrilecek ve Fransızlarla Güneydoğunun işgaline
katılacaklar, burada savaş yapmak yerine Etnik temizlik, soykırımı yapacaklarından Fransız makamlarınca lağvedileceklerdir.
Đzmir doğumlu Abraham Su-Sever, Kalifornia'da ölmüştür, noter tasdikli ifadesi güvenilir bir
yerde saklıdır. Kopyaları ABD bilim kuruluşlarının hizmetine sunulmuştur.
Musa Dağı, Hatay-Suriye sının üzerindeki sahilde, bugünkü Dörtyol'dur.
Tehliryan Davası:
Tehh'ryan, Daşnaklann emriyle Talât Paşayı BerlĐnde 15 martta vurmuş bir teröristtir. Açılan
davayı kazanmıştır. Çünkü, Talât Paşa mahkemede bir avukatla temsil edilmemiştir.
Şahitlerin hepsi Ermeni'dir ya da Ermeni'cidir, mahkeme bir tek Türk şahit dahi dinlememiştir.
Berlin büyükelçisi Etmenidir,
Alman kilisesi perde arkasındadır. Tehliryan dava sonucu beraat etmiş ve salonu bir
kahraman olarak terk etmiştir.
Bu, Alman Adaletinin Hukukî rezaleti, Claudia Cardi-nale ve Ömer Şerifin başrollerinde
oynadığı bir film haline getirilmiştir.
Aynı Alman hâkimler, Tehlirian'ın avukatının ileri sürdüğü ve meşhur Türk düşmanı
Dr.Lepsius'un bütün Đsrarlarına rağmen, Anadonyan'ın telgraflarnı reddetmişlerdir.
Bavyeralı binbaıı Schmidt'in makalesi:
1921 Haziran. Tehliryan'ın haziran ayında beraat etmesi üzerine, Kafkas, mezopotamya, Đran
ve Filistin cephelerinde savaşmış olan Bavyeralı Binbaşı Schmidt, Berlinde yayınlanan "Vossiche
Zeitung"a bir mektup göndererek şöyle demiştir:
"Katil Tehliryan'ın beraatını anlayamıyorum. Bu beraat kararı, ayni şartlarda Almanlar için
verilen kararlarla tezat teşkil etmektedir.
Ermeniler, Türklerin âsi teb'alart idiler...
Savaşta, hiçbir şeyin bulunmadığı ve nakil şartlarının çok ilkel olduğu bu durumda, pek çok
kişinin ölmesi, kaçınılmaz bir sonuçtu...Fırat bölgesinde ne kadar Türk askerinin açlıktan öldüğü
düşünülüyor mu. Ayda yüzlerce, hem de 1917 yılında.
24 temmuz 1921, general Bronsart Von SCHELLEN-DORF'un şahitliği:
Ermeniler, Türklerin zorunlu göç'ü, Ermenileri katletmek Đçin düşündüklerini ve bunun için
uyguladıklarını ısrarla iddia etmeleri karşısında, Đftiradan ibaret propagandaya daha fazla
dayanamayan, Osmanlı ordusu Genel Kurmay başkanı general Bronsart Von Schellendorf' un
"Deutsche AllegemeĐ ne Zeitung"ta 24 temmuz 1921'de çıkan makalesinde şunları ifade etmektedir :
Ermenilerin bulundukları yerlerde ele geçirilen ,sayılamayacak kadar çok "traktlar, (el ilanları)
tahrik edici broşürler, silâhlar, cephaneler, her türlü patlayıcı ve tahrip edici malzemeler " onların
isyanlara çok daha Önce hazırlanmış olduklarım gösteriyordu.
Ülkede,eli silâh tutan herkes silâh altına alınmış olduğundan savunmasız kalmış olan
Türkleri, Ermenilerin katletmeleri çok kolaydı. Çünkü, Ermeniler, Ruslarla savaş halinde olan Doğu
Ordusunun yalnız geri ve yanlarına saldırmakla kalmıyorlar, ayni zamanda yolları üzerinde bulunan
Türkleri de katlediyorlardı.
Şahidi olduğum Ermeni canavarlığı, Türklere yamanan canavarlıktan kat-kat üstündü* (Esat
Üras ,s..62l > 1917 Komünist ihtilâli;
Buraya kadar, Ermenilerin ilk dünya savaşı başlangıcından Đtibaren katliama başladıklarını
ve özellikle Rus /Osmanlı savaşında Rus ordusunun ilerlemesiyle paralel olarak tarihteki az görülmüş
bir vahşetle, Türkleri toplu kıyıma uğrattıklarını gördük. Vermiş olduğumuz örnekler aslında bütün doğu
illeri, ilçeleri ve köyleri için geçerli olan örneklerdir.
BOLUM 4
ERMENĐ CĐNAYETLER! VE CANAVARLIKLARI
Komünist ihtilaliyle Rus ordusunun geri çekilmesi sonucu başlar:
Çünkü, vaktiyle Rus Kumandanlarının, aşağı-yukarı, "Asker katliam yapmaz" prensibiyle
davranışları, Ermeni'lerin cinayetlerine bir miktar engel olabiliyordu. Fakat, önce Rus ordusunun geri
çekilmesiyle elleri boş kalan Ermeni kuvvetleri ve çeteleri, bu fırsatı bekleyen -kent, ilçe, ve köylerdeki
Ermeniler derhal harekete geçerek, Türk kıyımına devam ederler.
Sonra da, Osmanlı kuvvetlerinin kaybedilen yerleri geri almağa başlamasıyla, bu kere,
kaçarlarken, çeteler olsun, Rus ordusundaki Ermeni müfrezeleri olsun, geçtikleri yerleri, eskisinden
çok daha canavarca yıkmış, kıyım yapmışlardır.
Bu kıyım ve yıkım Türk kuvvetlerinin 21 Nisan 1918'e yani Kars'ın geri alınışına dek, bu
yörede sürmüştür. Unutulmamalıdır ki, savaş nedeniyle, kadın, çocuk ve ihtiyarlar savunmasız
kalmışlardır. Đşte, Ermeni sahtekârlığı... 1980 Atina propaganda broşüründe bu gerçeği kendilerine mal
etmişlerdir.
4 haziran 1918'de Osmanlı Đmparatorluğunun Ermeni Cumhuriyetini tanımış olması, asla
Türk kıyımlarının durması demek değildir. Bu kere, karşımızda, resmen Ermeni Cumhuriyeti kuvvetleri
vardır. Bir yönden bu kuvvetler yıkım ve kıyım hareketlerine devam ederlerken, öte yandan, çeteler de
kıyım ve yıkımlarına devam ederler.
Mondros bırakışması, Sevr'e doğru gidişle Ermeni cinayetleri her tür insanlık sınırım aşarlar.
Bağımsızlık savaşımızın başlaması üzerine, doğuda Kâzım Karabekir emrinde toparlanan
ordu, Ermeni resmi kuvvetlerine karşı koyar ve sonunda Ermeniler savaşı kaybedip barışı imzalamak
gereğinde kalır.
Kaybettikleri savaş -çete çarpışması değil - ve bizim Bağımsızlık savaşımız, batıya yeni bir
Ermeni Soykırımı diye tanıtılır.
Bu ikinci dönemden canavarlık örnekleri : Trabzon katliamından birkaç köy:
5 ocak 1918 bir aydan beri Rus üniforması altında olan Rum ve Ermeni çeteleri, Vakf-ı
Kebir'in Şarlıpazar bucağının batısındaki, Nefs-i Şarlı, AkkilĐse ve Eynesil köyleri halkını öldürmüş,
Kadın, kızlara tecavüz etmiş mallarını yağmalamıştır.
7 ocak 1918. Rus elbiseli Ermenilerin, Fol (Kalınçam)köyünden 50 kadar kadın erkeği
Trabzon tarafına götürdükleri sonrasının bilinmediği haber alınmıştır. Trabzon merkez mezarlığına
Ermeniler Tiyatro inşa etmişlerdir*.(H.K.T)
Bayburt Katliamı 1 şubat 1918
Bayburt ve yöresinde Türkleri toplu Öldürmekle görevlendirilen Arsak, halkın güvenini
kazanmağa dikkat göstermiş, l şubat 1918'de devriyelerle halkı, Arsak Paşa istiyor görüşecek diye
Salih Hamdi efendinin ticarethanesinin odalarına gelen 193 kişiyi hapsetmiş ondan sonrada, odalardaki kişileri, teker-teker çıkararak süngü, balta ve demirlerle acılar Đçinde öldürmüştür. Ölü taklidi
yapıp cesetler arasında yatan Murat Çavuş, Şevki, Saraç Hafız, Beyti oğlu Sadık kaçmışlardır. Yaralı
kalan cesetler üzerine de gazyağı döküp hepsini yakmıştır.
Bu facia, Bayburt'ta 3 Şubat'a kadar sürdü.
Haydar beyin oteline doldurulup çırılçıplak soyunması istenen 14 kadından biri pencereden
atladı, dışarıda hemen Ermeni askerleri tarafından öldürüldü, Çığlıklarla koşan iki kızı da hemen
öldürerek annelerinin kolları arasına verildi ve her üçü gazla y akıldı.
Resimleri bulunan Bayburt katliamından bazı sahneler, Ermeniler ve onları destekleyenler
tarafından, katledilmiş Ermenilerin resimleri diye, yeni bir sahtekârlık örneği verdiler. Resim W
1918 şubat: "...Ermeni birlikleri, Türk birliklerinin karşısında geri çekilirlerken, yol üzerinde ve
yakınında bulunan, bütün Türk köylerini tahrip ve kıyım ettikleri görülmüştür.
Mamahatun (Tercan) kasabası kül halindedir, halkı evlere doldurulmuş ve yakarak, kurşunla,
süngüyle öldürülmüş 300 ceset sayılmıştır.
Tazegül köyünden 30 kadın ve çocuk öldürülmüş, 25 erkek götürülmüştür.
CinĐs köyü 600 kişilik nüfusu 13'ü hariç olmak üzere yakılmak, süngülenmek, gebe kadınların
karınları yarılarak çıkarılan çocuklar kucaklarına konulmak suretiyle fecî bir şekilde şehit edilmişlerdir.
Ören köyü, halkıyla yakılarak yok olmuştur.
Alaca köyü, odalara doldurularak 278 kişi Öldürülmüş, 42 çok ağır yaralı olarak bulunmuştur.
278 ölüler içinde, ırzlarına geçildikten sonra ciğerleri, kalpleri duvarlara asılmış genç kızlar, karınları
deşilmiş hâmile kadınlar, beyinleri çıkarılmış ya da vücutlarına benzin dökülerek yakılmış çocuk ve
erkekler bulunmuştur.
Ilıca köyü da tamamen aynı manzaradadır.*{/// ordu mezâlim dosyası - H.K.T.)
10 şubat 1918 Erzurum katliamı; Bu katliam, Antranik ve Dr.Azaryef tarafından yapılmıştır,
şehrin bütün mahallelerine devriyeler salınmış, çarşı, pazarada bulunan çocuk, ihtiyar, kadın erkek yol
yaptırmak bahanesiyle toplanmıştır. Bu masumlar, guruplar halinde Kars Kapısı dışına getirilip
üzerlerindeki değerli eşya alındıktan sonra hepsi öldürülmüş ve hazırladıkları çukurlara gömülmüşlerdir. Sonra da bütün Ermeni askerleri evlere saldırmış, Öldürme, ırza geçme, yağma durmadan
devam etmiştir.
^AÇAN ERMENĐ ORDUSU;
Pasinova, Hasankaleyi tamamen yakmış ve halkının tümünü öldürmüştür... Bu kasabaya
giren Türk birlikleri sokaklarda acı-acı bağıran kedi ve köpeklerden,alevler içinde yanmakta olan
kasabadan, sokaklarda öldürülmüş ihtiyar, kadın, erkek ve çocuk cesetlerinden başka hiçbir şeye
rastlamamı ştır.( Kafkas Kolordu Komutanı Tuğgeneral K. Karabekir tarafından 25 eylül 1919'da
Erzurum'a gelen Genral Harbord hey'etine verdiği rapor suretidir
'''...Hınıs'tan KöprükÖy istikametine geri çekilen Ermeni birlikleri yol üzerinde ve yakınında
bulunan köylerin tamamını halkıyla birlikte yok etmişlerdir.*(ordu mezâlim Dosyası HI.-H-K.T.)
Bu katliam, Türk kuvvetlerinin Erzurum'u geri alış tarihi olan 24 şubat 19 18'e kadar
süregelmiştir. Son defa 2127 ceset gömmüşler, Kars kapısı dışında da 250 ceset bulunmuştur.
Cesetler üzerine balta, süngü yaraları, ciğerleri çıkarılmış, gözlerine kazık çakılmış cesetlere
rastlanmıştır. (Ordu mezâlim dosyası m,- Osmanlı, Sovyet Belgeleriyle Ermeni mezâlimi, Halil, K.
Türk özü, TKAE. 1982 Ankara)
Erzurum'da esir edilen Rus II. Kale Topçu Alayı"Komutanı' Twerdo Kledof hatıralarında
Alaca ve Ilıca katliâmlarını başkumandan Odeşeiidzeden naklen şöyle anlatır:
"Ilıca kasabasından kaçamayan Türklerin hemen hepsinin öldürülmüş olduğunu ve kör
baltalarla enselerinden kesilmiş bir çok çocuk cenazeleri gördüğünü ...".
1918, 11 mart pazartesi :
Ilıca katliamından 3 hafta sonra, oradan dönen yarbay GrĐyaznof ise şunları anlattı :
Köylere giden yollarda, uzuvları tahrip edilmiş, bir çok cenazelere rastlamış. Her geçen
Ermeni, bu cesetlere bir kere söver sonra da tükürürmüş, 25 - 31 metre karelik cami avlusunda iki
arın(l,41 m) yük eklikte cenaze yığılmıştı. Bunların arasında her yaşta kadın erkek, çocuk ve yaşlılar
vardı. Kadın cenazelerinde, zorla ırza geçme izleri, pek belit idi, kadınların tenasül uzuvlarına tüfek
fişeği tıkılmıştı..."
"..Alaca menzil komutanlığı mütahidi olan bir Ermeni ise şöyle anlatıyor:
Ermeniler, bir kadını canlı halde duvara çivilemişler, sonra kalbini oyup başının üstüne
asmışlar ..."*<H.K.T.)
Kars ilinden birkaç örnek : l mayıs 1918
Kars merkez bucağa bağlı 671 nüfuslu Derecik köyünde 670 kişi samanlığa doldurulup
yakmışlardır. Kaçabilen 11 kişiden ,Aşık Kahraman, bu faciayı türküyle anlatmaktadır. *(H.K.T.)
l mayıs 1918 tarihinde Ahırfelek çevresinde Acaraça, Dangal, Mulanıs, Padıgna, Havur ve
Kumrus köyleri yakılmış, ahalisi tamamen öldürülmüştür.
ALMAN VE AVUSTURYALI GAZETECĐLERĐNĐN ERMENĐ CĐNAYETLERĐNĐ YERĐNDE
ĐNCELEMELERĐ;
1918, 17 nisan - 20 mayıs Alman yazar Dr. Weis, Avusturyalı yazar Dr.Stein ve Ahmet Vefık
beyden oluşan heyet, Trabzon, Erzincan, Kars, Erzurum ve Batum bölgesini dolaşarak Ermenilerin
yaptıkları Türk kıyımını bütün feca- J atıyla yerinde görmüş not almış ve resim çekmişlerdir.
*<H.K.TürkÖzU)
Bu canavarlıklara ait Örnekler, General Mayevvski, Rus Il. Kafkas Topçu Alayı Komutanı,
TWERDO KLEDOF, general OBELĐDZE'nin raporları ve notlarından alınmışlardır. Ya da, Türk birlikleri
komutanlarının resmî raporlarına 146
dayanmaktadır ki, hepsini ilgili arşivlerde, tümünü Osmanlı arşivinde bulmak kabildir.
Doçent(bugün profesör) Azmi Süslü tarafından iki ayrı kitap halinde yayımlanmıştır.( Kaynaklara bkz.)
ERMENĐ CUMHURĐYETĐNĐN KURULUŞU VE ERMENĐ NANKÖRLÜĞÜ;
4 haziran 1918 : Osmanlı imparatorluğu, Rusların 1828'de kurmuş oldukları ERMENĐ
CUMHURĐYETĐNĐ resmen tanıyor..4 ay sonra;
30 ekim 1918 : Mondros bırakışmasının imzalanmasıyla Osmanlı Đmparatorluğunun artık
tümüyle sona erdiğine inanan Ermeniler, "can çıkar huy çıkmaz" diyen atalarımızın bu doğru sözünü
gerçekleştirircesine, yeniden Kıyım ve yıkıma başlıyorlar; güney doğuya sarkıp, Fransızlarla birleşmek
ve
Fransızların
vermiş
olduklara
söze
dayanarak
"Küçük
Ermenistan'ı
kurmak"
sevdasındadırlar...Fransızların Kilikya bölgesini yıllardır elde etmek istediklerini unutarak !...
Bu gayenin gerçekleşmesi ve Kilikyada hemen çoğunluğu elde edebilmek Đçin 190.000
Ermeni'yi Adana bölgesine göç ettiriyorlar...Bu dışarıya hemen, Soykırımından kaçan Ermeniler diye
bildiriliyor.
Bogos Nubar Paşanın itirafı;
30 ekim 1918 tarihli, Fransız Dışişleri bakanı Pic-hon(Pişon'a ) yazdığı mektupta ,
Ermenilerin kaybının 300 bin olduğunu bildiren Ermeni delegasyonu başkanı Bogos Nubar
paşa,"Ermeniler, Kafkas Kus ordusunda 150.000 gönüllü ve 50 bin gerillâ ile savaşa Fiilen (defacto)
katılmışlardır" demekte ve devam etmektedir:
"Yabancı lejyona (legion elrangere) katılmışlar, Filistin ve Suriye'de Kurulan Ermeni birlikleri
Fransız kuvvetlerinin yarısından fazlasını oluşturmuşlar, Arap yarımadasında Allenby 'nin zafer
kazanmasında çok önemli rol oynamışlardır, " diye yazıyor.
1919 - 18 şubat: Soykırımı suçu işlememiş olan Osmanlı Hükümeti tarafsız ülkelerden,
Danimaraka, Hollanda, Đspanya ve Đsveç'ten, bir uluslararası araştırma heyeti gönderilmesini Đstemiştir.
Đngiltere, diplomatik yoldan engel olmuştur.**( F.O.371, /4173.XM, 08936/4791, K.G.)
O dönemde gelmeyen Đsveç günümüzde bu hatâsını unutmuş ve parlamentosundan Ermeni
Soykırımı kararı almıştır...geçmişten utanmadan!..
Bu canavarlıkları çok iyi bilen ve fakat artık Doğu Ana-doluda Türk kalmadığına inanmış olan
Ermeni delegasyonu başkanı Bogos Nubar Paşa, 1919 - 27 Şubat'da, büyük devletlerden birinin
himayesi altında "Bağımsız Ermeni Cumhuriyeti "kuru imasını ve topraklarının "Kafkaslardaki
Ermenistan + doğu Anadolu'daki 7 il + Kilikya" dan oluşmasını istedi.!?.. Lloyd George, bu istek
karşısında kitabında şunu yazar : Bu gerçek bir "peri masalıdır". ***(7Vw
About Peace TreatĐes, V.2.londres, s.!255, 1938- K.G.)
26.9.1919'da, Wellington House'dan, A.J.Tonybee aşağıdaki memorandumu gönderir:
1/ ERMENĐLERĐN ĐHANETĐNĐ GÖSTERĐR HĐÇBĐR HABERĐN VERĐLMEMESĐ,
2/ ARAPLAR HAKKINDA DA AYNĐ DĐKKATĐN GÖSTERĐLMESĐ,
3/ AKSĐ DAVRANIŞLAR KÖKLÜ ANTĐ -TÜRK
148
DAVAMIZA ĐHANET OLACAXTIR.*(Fo«w« Office.37i /
3404 11624?.- K.Cürün)
Araplar, Allenby' ordusundaki din kardeşlerimiz(!), Mehmetçiği sırtından hançerlemişler,
yaralıları çölde susuz bırakmışlardır..
1919, Sonbaharı Osmanlı Hükümetinin davetiyle gelen, General J. Harbord başkanlığında
ABD Senato Araştırma heyeti doğu Anadolu'daki Ermeni yıkım ve kırımım gözleriyle gördükten, son
defa 43 köyün ahalisiyle yakıldığına şahit olduktan sonra raporunu verir;
l - Ermenilerin öldürdükleri Türk sayısı, Türklerin öldürdükleri, Ermenilerden kat-kat
üstündür.2- Ermeniler doğu Anadolu'da azınlıktadırlar, asla bîr Ermeni Devleti kuramazlar...
Bu rapor asla yayımlanmamıştır.**
(J.G.Harbord, ınternational Contilîationjune 1920, Washington - K.G.
1920 Ermenilerin yaptıkları üçüncü seri Türk kıyımları, Sevr'e doğru gidişten cesaret alarak
yeniden alevlenir.
1/1/1920 de, Osmanlı Ordusu Ardahan, Kars ve Kağızman'dan çekilir. 1919'da Mondros
hükümlerine göre buraya yerleşmiş olan Đngilizler, yönetimi Ermenileri bırakırlar.
ERMENĐ CĐNAYETLERĐNĐN ÜÇÜNCÜ DONEMĐ, OSMANLI GÜRCÜ VE AZERÎ TÜRKLERĐ
KIYIMI
Anadolu işgal altındadır. Yunanlılar Anadolu içlerine ilerlemektedirler.
Bu vahşi coşkuyla, en canavarca tahrip ve toplu öldürmelere girişirler. Köyler kasabalar
halklarıyla yakılır.
ERMENĐSTAN CUMHURĐYETĐNĐN SAVAŞ BAHANESĐYLE UYGULADIĞI, GÜRCÜ
SOYKIRIMI
1920: Genç Ermeni cumhuriyeti, önce Gürcülere saldırır. Tiflis'te çok ufak bir azınlıkta
Ermeniler bulunması bütün Gürcü topraklarının Ermeni olduğu iddiası için yeterliydi. General Dor'un
komutasındaki Ermeni ordusu, Alaverdi'yi, Şori'yi aldıktan sonra Tiflis önlerine, yollan tizerinde ne kadar gürcü halkı, köy ve kasabası varsa hepsini yok ettikten "etnik temizleme"
yaptıktan sonra vardılar. Bu süre zarfında, Gürcüler kendilerini toparladılar ve işgalci Ermeni ordusunu
geri püskürttüler.
Bu Gürcü Soy kırımıyla, Batı, Ermeni yönetiminin, Ta-Şnaksutyun komitacıları elinde
oyuncak, ve "masum, silâhsız, barışçı, Hristiyan Ermeni" imajının ne kadar sahte olduğunu bir kere
daha çok açık bir şekilde gördü.
AZERÎ SOYKIRIMI;
Genç Ermeni Cumhuriyetinin ne kadar saldırgan olduğu, Doğu komşusu Azerbaycan'a
saldırmakla bir kere daha ortaya çıktı.
Ermeni kuvvetleri, Azerbaycan, Nahçivan, Karabağ'ı işgal ettiler. Fakat bu işgal, bütün yöre
halkının isyanına neden oldu. Özellikle Tatarların bulundukları otlakları işgal etmek istemeleri sonucu,
isyancı Tatarların yaşadığı Noraşen'e kadar ilerlediler. Tabii, hemen geleneksel yalan, "savunmasız
Ermeni köyleri Tatarlarca yok edildi"...
Ermeni kuvvetleri "ceza hareketi olarak, "Sansegur'da 40 köyü" halkıyla birlikte yok ettiler.
Ermeni ordusunun, hiçbir sebep yokken, sadece, büyük Ermenistan'ı kurmak için giriştikleri
saldırganlık,
işgal ve işgal ettikleri yerlerde yaptıkları KIYIM'dır.
Sovyet idaresi Azerbaycan'a Karabağ ve Sansegur'u verdi ve nisan 1920'de Azerbaycan
huzura kavuştu.
Kavuştu ama, sonradan başkentleri olan Erivan yüzlerce minaresiyle ta uzaklardan görülen
sevimli bir Türk şehriydi. Büyük çoğunluk onlara aitti. Ermenilerin burayı başkent ilânından sonra Türk
halkının sayısı 8'de l'e inmiştir (!?)...Minarelerin de ne olduğu büyük bir soru halinde kalmıştır!. .
Türk Soykırımı'na gelince, Nahçivan'da başlar. Ermeniler, Nisanda sona eren Gürcistan ve
Azerbaycan'daki cinayetlerinden doymamışlardır.
4 temmuz 1920 : Akçakale 4 köyüyle yok olur.
5 temmuz 1920 : Karakurt kasabası köyleriyle yok olur. Temmuzun bu ilk günlerinde Ermeni
vahşetini haber
alan - erkekleri silâh altında savunmasız kalmış olan halktan 40.000 kişi Kars'a kaçarlar.
8 temmuz 1920 Ermenilerin yeni slogaı: Đleri!. Kızılırmak'ta Yunanlılarla tokalaşacağız ve
Kızılırmak rengi gibi Kıpkırmızı akacaktır.*ı A.Raviinson,
The adventurs in The near East, New-York, 1925 ve Roberl Dun, Vforlf Alive , New-York K.G.)
- Beyazıt, Kağızman, Kars yöresinde Türk soykırımı devam eder.
- Şubat 1920 Kars yöresinde 28 kasaba halkıyla haritadan silinir.
- 10 mart 1920 Nahçivan'da yeniden toplu öldürmeler başlar.
Son Ermeni cinayetlerinden bazılarını Mustafa Kemal ve Kâzım Karabekir'den dinleyebiliriz ;
prof. Dr. N. Göyünç'ün Osmanlı idaresinde Ermeniler, Gültepe, 1983, Đstanbul adlı kitabından ...
Mondros mütarekesinden sonra, Doğu Anadolu'nun kuzey-Batı kesimlerini işgal eden
Ermenilerin buralarda yerli halka yaptıkları zulüm ve vahşet bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın ve K.
Karabekir paşanın imzalarını taşıyan yazılarda dile getirilmiştir. B unlara ait birkaç örneğin burada
nakledilmesi uygun görülecektir:
1/. Mustafa Kemal Paşadan Antalya'daki Đtalyan temsilcisine, kendisine Ermeni yalanlarına
inanarak sordukları suala cevap olarak gönderilen 28 mart 1920 tarihli telgrafta şunlar kayıtlıdır
"...Müslüman halk , son şubat ayı zarfında, Ermeni fırka kumandanlarının sevk ve idaresindeki muhtelif
sınıflardan mürekkep, müteaddit taarruzları karşısında bir çok kurban vermiştir,
Kars'ın Çıldır, Zaruşad, Şuregil, Akbaba kazalarında adları saklı 40 köy tahrip ve imha
olmuştur, bu köylerin çaresiz halkından, 2000'den ziyade nüfus pek fecî bir şekilde katlolmuş ve
katliama uğrayanların eşyası Kars pazarında alenen satılmıştır."*<AMDP ı.. s:iS2i I54-N.G.)
Artık bu cinayetleri yapan, Osmanlı yönetimi sayesinde yeni kurulmuş olan, Ermeni
devletinin askeri kuvvetleridir. Komitacılar değildir. Fırka kumandanları, savaş yerine, savunmasız
köylere, kasabalara saldırmakta, Batılıların verdikleri en yeni tip silâhlarla yakıp yıkmaktadırlar. Ustaları Ruslar, 1876 71877 savaşında Bulgarları yok etme, 'etnik temizleme' yapmaları gibi... Amaçları,
Türkleri haritadan silmek ve doğu Anadolu'da, çoğunluğu elde etmek, Büyük Ermenistan'ı kurmaktır...
II 11 kasım 1920 :Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Genelkurmay Başkan Vekili
Fevzi(Çakmak) imzasını taşıyan 11 kasım 1920 tarihli dışişlerine gönderilen yazının ekinde, doğu
cephesi kumandanı K. Karabekir Paşa kaleminden şunlar okunur;
"..Kars vilâyetinin 60 köyden ibaret Şuregil (Kızılçak-çak) kazası, tamamen yakılmış halkın
mühim bir kısmı öldürülmüş ve hayvanları gasp edilmiş...
- Zaruşad kazası 25.000 nüfuslu olup, 5.000 nüfusu muhtelif şekillerde katledilmiş ve 60.000
koyun ve sur taşnaklar tarafından gasp edilmiş...
Kars'ın, 60 köyden meydana gelen Sarıkamış ilçesinde 57 köy halkıyla birlikte yakılmıştır.
- Nefs-i Kars'ta 2.000 nüfustan bugün 300'ü kalmış,
- Sarıkamış muhabereleri başlayınca Göle nahiyesinin köylerindeki ahali, Taşnaklar
tarafından Katliâm'a (toplu öldürme) uğramış ve insanlar damlarda ateşle yakılmıştır. El'an yanık
cesetler mevcut olup bunlar, Amerika'lıların da bulunacağı heyet tarafından yakında teftiş olunacaktır.
Bu heyet, Yukarda gördüğümüz J. Harbord yönetimindeki ha-yettir**(AMD/), /. S.174/178-N.G.)
Nihayet,
Doğuda hazırlığını tamamlamış olan ordu, Kâzım Kara-bekir paşanın yönetiminde 28 eylül
1922'de harekete geçer,
- 30 eylülde Kars,
- 7 ekimde Gümrü alınır.
Ermenilerle 22 aralık 1922'de Gümrü antlaşması imza edilir.
Bu antlaşmayla Ermenilerin 1914'ten beri yaptıkları toplu öldürmeler Doğu Anadolu'da sona
erer.
Fakat, doğu Anadolu, baştan aşağı parçalanmış, yakılmış, cesetlerin, köy, kasaba, şehir
harabeleri arasında kokmaya çürümeye bırakıldığı, artık ,fareler, aç köpekler ve vahşi kuşların
yaşadığı uçsuz bucaksız uğursuz bir mekân halindedir.
Yeni Ermeni Cumhuriyetinin, TBMM ordusu Đle yapmış olduğu savaşı kaybetmesi, bu
maceracı Ermeni yöneticileri tarafından asla hazm edilememĐştir. Kaybettikleri savaş, Bütün dünyaya
Ermeni Soykırımının bir parçası diye yutturulmuş ve Kâzım Karabekir Paşa Soykırımcı ilân edilmiştir.
Yakın zamanlarda bu iddialar daha da ileri giderek, Bağımsızlık Savaşı kahramanlarını,
başta Mustafa Kemal olmak üzere, akla hayale gelmeyen iftiralarla Ermeni Soykırımı suçluları diye ilân
etmişlerdir...Dün yada, tarihte bu kadar büyük bir yalan, bu kadar vicdansızca yapılan bir iftira
görülmemiştir.
Bu iftira ve yalanlar, Ermeni papazlarının hayale dayanan Hayastan tarihinin yarattığı ruh
hastalığına, kendini tanıyamayan, imkânlarını ölçemeyen zavallı kafaların ürünleridir.
Güney doğuda Ermenilerin toplu öldürmeleri ve Marsilya Ermenileri;
Kasım 1919'dan itibaren, Mondros şartlarına dayanarak, Fransızlar, güney doğu illerini işgal
ediyorlar. Bu illerde, Urfa, Antep , Maraş'ın , Fransızlara mukavemet ve onları püskürtme konusundaki
kahramanlıkları herkesçe bilindiği için ayırımları açıklamaya girişmiyoruz. Zaten konumuz " masum ve
hiç bir şeyden haberi olmayan rolündeki Ermenilerin" yalanlarını ortaya çıkarmaktı.
Fransız kuvvetleriyle birlikte güney doğu Anadolu'yu işgal eden "Ermeni Lejyonu" vardı, işte
bu lejyon savaş yapacağı yerde her fırsatta Türk halkını yok etmek için uğraşmış ve ortalığa dehşet
saçmıştır...1876 Rus ordusu örneği.!.
Bu resmî askerî kuvvetle paralel hareket eden, doğup büyüdükleri bu illerde, Ermeni âdeti
olduğu üzere, komşularını öldürmeye tereddüt etmeyen gizli Ermeni örgütü
GAMAVOR vardır.
Her iki Ermeni kuvveti Güney Doğu Đllerini yakıp yıkmakta birbirleriyle yarış halindedirler.
Maraş'ta katlettikleri Türkleri attıkları Kanlı Köprü, bir tabur Türk askerinin, üstünden diridiri aşağıya
atıldığı Kepez tepesi bu dönemden kalma Ermeni canavarlığının dili olmayan şahitlerindendir* f
Kahraman Maraş .Kurtuluş Sempozyomu, Kahraman Maraş Belediyesi 1986. Ank. Üni.Bas.E.)
Her iki Ermeni kuvveti, Güney Doğu illerini yakıp yıkmakta birbirleriyle yarış halindedirler, işte
, Maraş'tan bir kaç örnek:
"...kadınlarımızın, üreme organlarının arasına bıçak ile delik açıp oradan hayvani hislerini
tatmin ettiler...
" Kadınları, diri-diri memelerinden astılar.
"Kızlarımızı çaktıkları kazığa oturttular, direnenlere kendileri kazık çaktılar, bu halde
Meydanlarda namaz kıldırıp, rükûya geldikçe bakıp-bakıp güldüler...sonra ettiler.
".Kadınların kollarını, üreme organlarını kestiler.
"Çocukları yaktılar, ağaçlara çivilediler, bayrağımızı
yaktılar... * (Maranta Ermeni mezâlimi, ayni eser. s.SO /52)
Ermeni lejyonu'mın vahşetiyle baş edemeyen Fransız komutanlığı onu lağvetmek gereğinde
kalır.* (AAEF, Levam
1918 - 1929 (Armen/e) vol ı. - K.G) (prof. E.F.)
1921, ekimde Ankara anlaşmasıyla, Fransız ordusu kayıtsız şartsız güneydoğu Anadolu'dan
çekilmeyi kabul eder ve sonra çekilir.
General Dufaix (düfe) ve Mustafa Kemal Paşa, buradaki Ermenilere kalabilecekleri
teminatını verdikleri halde Ermeniler, 80.000 kişi, gitmeyi tercih ettiler. Bütün teminata rağmen,
yaptıkları cinayetlerin Đntikamının alınmasından korkuyorladı. Bu korkularını saklamak için de "biz buradan gidersek, Türk iktisadı burada çöker idiasındaydılar!.. Bunun Đspatı için çekilip gitmişler imiş?..
Đşte, Bütün Fransa'yı ve dünyayı ayağa kaldıran masumiyet iddiasının başında olan
MARSĐLYA ERMENĐLERĐ bunlardır.
1920, Ermenilerin ve propagandacıların sayı sahtekârlığı;
Ermeniler sayılarda da sahtekârlığa başvurmuşlardır. Daha ilk ayaklanmalarda sayıları
duruma göre şişirmişler ya da küçültmüşlerdir.
Örneğin, Maraş'ta, Fransızların yanında çatışmaya girmişler, yenilgiye uğrayıp Fransızlarla
beraber geri çekilmeye başladıklarında , Ermeni Patriği şubat 1920'de Paris'e gönderdiği telgrafta,
20.000 Ermeni'nin Türkler tarafından katledildiğini bildirmiştir.***(AA£T. Armenie.V.8, f.9 -.K.G.)
Ryter ajansı bu sayıyı 70.000'e çıkarmıştır.****(A4£f;
Armenie. V.8/.I80-K.G.)
Đngiliz başvekili, bir numaralı Türk düşmanı Lloyd Ge-orge, 20.000 sayısını yeterli bulmuştur.
fa>'ni/js7j
Đngiliz dışişleri bakanı Millerand, araştırma sonucu" Ermeni katliamı yoktur. Ölen 1.000 kişi
kadardır ve bunlar çatışmada ölmüşlerdir " demiştir (ayni,f.36)
Günümüzde ,Ermenistan'a giden turistlere, Türklerin 6 (altı) milyon Ermeni'yi öldürdükleri
propagandasını yaparlar ve bunun için de Hitlerin 10 (on) milyon Yahudi'yi öldürtmüş olduğunu iddia
ederler...Yeryüzünde Ermeni sayısı 3 milyondur.
ADANA KOMEDĐSĐ YA DA ALDATILAN ERMENĐLER;
1920,20 ağustos, Mihran Damcıyan adlı bir Ermeni, arkadaşlarıyla Adana valilik konağını
işgal edip "Kilikya Bağımsız Ermeni Cumhuriyeti'ni ilân etti".
Fakat, bir saat sonra Fransız kumandan kendi deyimiyle " bu gülünç komedi" ye son verdi.
Böylece Fransızların, Kilikyada kurulacak Küçük Ermenistan, sözünün lâftan ibaret
olduğunun ortaya çıktığı gibi, Ayni zamanda da , Sömürgeci ülkelerin ellerinde Ermenilerin tetikçi
olarak kullanıldığı bir kere daha anlaşıldı.
15/16 Mayıs 1919
YUNAN ĐŞGALĐNDE, YUNAN-ERMENĐ ĐŞBĐRLĐĞĐ
Bağımsızlık savaşında sadece Yunanlılarla çarpıştığımız sanılır. Halbuki, 15 mayıs 1919
Đzmir'in işgaliyle, yapılan yağma ve cinayetlere Ermeniler de katılmışlardır.
ABD yüksek komiseri, Tuğamiral Mark L. BRĐSTOL'a, 12/10 ekim 1919 arasında gönderilen
raporda belirtildiğine göre, 15/16 mayısta yağma ve katliama karışanlar içinde Yunan askerî
mahkemesi tarafından idama mahkûm Yunanlıların yanında 2 de Ermeni vardır.
1921, Yalova-Gemlik Katliamı
Müttefikler arası 23 mayıs 1921 tarihli komisyon raporu :
"..Yunan ordusunun işgalinde bulunan Yalova ve Gemlik'te bütün Müslüman ahaliyi sistemli
bir şekilde yok etmek ve bütün Türk kasabalarını tahrip etmek için hazırlanmış bir plân vardır. Bu
planın uygulanması için hareket eden Ermeni ve Yunan komitacılarına Helen otoriteleri tarafından emir
verilmiş olduğu gibi, Yunan ordusunun da yardım etmiş olduğu anlaşılmıştır"... * (AmoidJ.Toynbee.
The
Western Question in GreeceandTurkey, N.York, 1970sa.284)
Ermeni ve Yunanlılar, Türkleri camilere doldurup ateşe veriyorlar, çıkanları, uluslararası
antlaşmalarla yasak edilmiş olan, dum-dum kurşunuyla vuruyorlardı.
BU GERÇEĞĐN YAYIMLANMASI, ĐNGĐLĐZ BAŞVEKĐLĐ LLOYD GEORGE TARAFINDAN
YASAKLANMIŞTI. Yunan ordusu yenilmiş kaçarken, aynen Ermenilerin yaptıkları gibi, Haymana /
Đzmir arasında bulunan köy, kasaba, önlerine ne gelirse yakmışlardır.
Ne yazık ki, bu konuda derinlemesine bilimsel bir çalışma yapılmamış, bir tek kitap bile
yayınlanmamıştır.
1922, ĐZMĐRĐ ERMENĐLER YAKMIŞTIR.
Alışılageldiği gibi, şehri Türklerin yaktığı yalanı bütün dünyaya yayılmış ve son zamanlara
kadar bu yalana biz de inanmış bulunmaktayız.
Ermeni Đddialarına göre, şehri alan Türk kuvvetleri Hristiyan Ermenilerden intikam almak için
, şehri Ermeni mahallesinden itibaren yakmışlar ve evleri, mağazaları yağma etmişler!... Atalarımız ne
demişler "Kişi herkesi kendi gibi sanır.
Amerikalı araştırmacı Dr. Heath W.LOVRY, "Türk tarihi hangi kaynaklara dayanmalı, Đzmir
Yangını üzerine Bir Araştırma" başlıklı makalesinin sonunda, yangını yaşayan Amerikalıların
gözlemlerine dayanan belgelerle, Đzmir'i Ermenilerin yakmış olduğunu ortaya koymaktadır.
Đzmir Yangını, ya da, Ermenilerin son iftira ve sahtekârlığı;
Amerikalı Ermeni asıllı profesör madam Husepyan'ın
"Đzmir olayları" adlı kitapta Đzmir'i Türklerin yaktığı ve 2.000 Yunan ve Ermeni'yi de katlettikleri
iftirasını, profesör unvanından utanmadan y azmıştır. Kitabının kaynakçasında, Đzmir Đtfaiye müdürü
Grescovich adını zikretmiş fakat, yazdığı metinde Grescovich'in ifadelerine yer vermemiş , Amerikan
Konsolos yardımcısı Maynard Barnes'in ifadelerinden Đşine gelenleri almıştır. Bu, Ermeni sahtekârlığının bir başka örneğidir.
ĐZMĐRĐ YAKANLAR ERMENĐLERDĐR : Bu yangına ait aşağıdaki belgeler Amerikan tarihçi
Heath W. Lovry tarafından ortaya çıkarılmıştır. Đlgili belgeler Amiral Bristol'ün Kongre kitaplığında ve
Ulusal arşivde, 1989'a kadar el yazısı olarak kalmış, asla yayımlanmamıştır.
Amiral Bristol'a gönderilen raporlardaki Đki belge;
(1) - 11 ocak 1923'te tarihli mektupla ABD. Yakındoğu yardım Komitesi üyesi Mark O.
PrentĐss Amiral Bristol'e gönderdiği mektupta Đzmir'i .Ermenilerin yaktığını anlatmıştır. (USNA, United
States National Archives)
M.O.Prentiss, Đzmirde çıkabilecek karışıklıklarda yapılabilecek yardımlar içîn,Ortadoğıı
yardım komitesi üyesi olarak 8 eylül 1922'de bîr Amerikan destroyeri Đle Đzmire gelmiştir.
12/13 eylülde çıkan ve 3 gün süren yangını yaşamış, en başta Đzmir itfaiye müdürü olan
Avusturyalı Grescovich olmak üzere gerekli kişilerle sürekli temas içinde bulunmuştur.
Herkes tarafından bilinen bir gerçek vardı :
Yangından önce örgütlü bir gurup Ermeni genci, şehir Türklerin eline geçerse yakmaya and
içmişlerdi...Bu plân acımasızca ifa edildi.
Türk ordusunun, şiddetle ihtiyaç duyduğu yiyecek ve levazım maddelerinin bulunduğu
depoları yakmakta hiçbir çıkarı yoktu. Bu depolar ancak, Türklere kalmaması için Ermeni ve Yunanlılar
tarafından yakılabilir.
Bunların dışında, itfaiye müdürü Grescovich'in tümüyle olaylara dayanan ifadesi Đzmir'i
Ermenilerin yaktığını ortaya çıkarmıştır:
"Yangınlar, şehrin birçok yerlerinde eşzamanlı olarak başlamıştır.
Kilise ve okullarını terk etmiş olan bir gurup başlarında papazlarla, kafile hâlinde kordon'a,
sahil boyuna doğru dualar ederek yürüyorlardı ; Ermeni okulları ve kiliselere girdiğimde, daha önceden
terk edilmiş olan bu yerlerde, benzin ve petrole bulanmış kundaklar bulduk.
Kadın kılığına girmiş ve yangın çıkarmakta olan çok sayıda Ermeni genci, itfaiyeciler ve
asker tarafından suçüstü yakalanmıştır. Çoğu hemen olay yerinde kurşuna dizilmiştir.
Ermeniler, Ermeni Hastanesinin de Türkler tarafından yakıldığını bütün dünyaya
inandırmışlardır. Ben (Prentiss), bizzat hastanenin Türk askerleri tarafından, yaralıları almak üzere
tertiplendiğini ve tam bir askerî disiplin içinde çalıştıklarını gördüm...neden, bu derecede ihtiyaçları
olan bir kurutuşu yaksınlar?
Yangının ilk iki gün ve gecesinde, şehrin birbirinden çok uzak köşelerinde yangınlar başladı.
Đtfaiye teşkilâtının bu yerlere yetişmesine imkân yoktu. Bu yangınları Türk askerleri söndürmüştür.
Yangın, bu aylarda Đzmir'de asla görülmemiş bir inbat fırtınasıyla şiddetle büyümüş ve ancak
kordon boyuyla denize vardığında sönmüştür."
Prentiss, raporunda, Grescovich'in verdiği ayırımları sıraladıktan başka Türk komutanlarla da
konuşmuştur onların cevabı şudur:
"Kenti neden biz yakalım? Đzmir bütün zenginliği ve hazineleriyle bizim oldu. Kaçan Yunan
ordusu büyük çapta silâh ve mühimmat yığınakları ve gıda maddeleri bıraktı. \ Ordumuzun ve sivillerin
buna ihtiyacı vardır. Bu yığınaklar, depoları ve tren istasyonuyla beraber yandı. Bundan •] başka,
zengin olan Ermeni ve Rumlar kaçarken bunları evlerinde depolarında bıraktılar. Bunlar, tartışmasız
bizim mülkiyetimizdedirler.. Bizi,bunları yakacak kadar budala mı sanıyorsunuz ?.
(2)- 25 eylül 1922'de Amiral BrĐstol'un Kurmay başkanı Yüzbaşı A.J.Hepburn tarafından 47
sahife halinde hazırlanmış olan rapordur, 8-16 eylül tarihleri arasında Đzmir'de bulunmuş, olayları
bizzat yaşamıştır. Bu raporu 25 eylül 1922'de Amiral Bristol'a sunmuştur. Halen (United States
National Archives)'de bulunmaktadır.fAAGune/- Milliyet 23]ocak 1989)
(3)- Amerikan araştırmacı Heath A.Lovry, o zamanki Amerikan Kondolos yardımcısı Maynard
Barnes'in raporunun son bölümünde, Đzmir'i Ermenilerin yaktığım ortaya ;çıkarmıştır. * <U.S.NA. Yaksoy, Bir kem, Bir insan, Eczacıbaşı vakfı sa.187)
Yangın 12-13 eylül ayni an da dört, beş yerde patlamalarla başlamış, o sırada çıkan şiddetli
inbat ile çabucak yayılmış ve 5 gün sürmüştür.
Yangından yükselen kapkara dumanlar çok uzaklardan görülebiliri Đşti r. 670 yarda uzakta
demirli Amerikan destroylerinin güvertelerine kıvılcımlar yağmıştır.
Đzmir'in en gözde mahallesi olan Frenk mahallesi denen 2.600 dönüm arazi, şehrin 4'te 3'ü,
25.000 ev ile kül olmuştur. Yangın Ermeni mahallesinde başlamış 7 mahalleyi yaktıktan sonra kordon
boyunda denize ulaşınca sönmüştür. Đzmir tiyatrosu, eğlence yerleri, klüpler, Aya Fotini kilisesi,
Konsolosluklar, bankalar, Amerikan Koleji, birçok okul, büyük mağazalar kül olmuşlardır. Eskiden
yangın yeri denen bu yer, şimdiki Đzmir Uluslararası Fuarı'dır.*Y.Aksuy, Bir kent. Bir Đnsan. Eczaabaşı
vakfı sa.!K7)
Lloyd George'un yasaklan;
1922, Ekim'de "Near East rclĐef of America" muhabirlerinden A.T.Allen ve Miss Fl.Billing'in ,
(1) - Yunanlıların 1919-Đ922 Đşgallerinde ve kaçarken çeşitli şehirlerde yaptıkları toplu
öldürme, ırza geçme, yangınlar, yağmalar'a ait Đstanbula gönderdikleri raporun, (2) - Đzmir'de Grek /
Ermeni işbirliği sonucu yaptıkları, katliam, yıkım ve yağmalar,
(3) - Đzmir yangınına dair Amiral Bristol'a ait raporun yayınlanmasını,
Lloyd George yasaklamıştı!...*rc/mr SYĐ», TheRebMof
Turkey, N-York, 1923, sa.I89 .)
KISACASI, PRENSĐP OLARAK, TÜRKLERĐN KENDĐLERĐNĐ SAVUNMALARI DAĐMA
REDDEDĐLĐYORDU. **(EA.Powel, The Struggiefur Power in Moslem Asia new-York, 1925, sa.20 K.G.)
1780'de başkaldırmalarla başlayan Ermeni sorunu, mahalle, köy, kasaba ve şehirlerin pek
çok hallerde halkıyla birlikte yakılması, akla, hayale gelmeyen işkencelerle, erkekleri savaşta olan
savunmasız halka,"katliâm yaparak " 1922 yılına kadar sürmüş ve ĐzmirĐn yakılmasıyla sona ermiştir.
Dikkat edilirse, Ermeniler, yakmak, yakarak ya da hayâlin bile alamayacağı çeşitlerde
Đşkenceyle öldürmek, bunların başında gebe kadınların karnını bahse tutuşarak yarmak ve bebeği
çıkartmak, tercih ettikleri öldürme şekilleridir.
1780'daZeytun kasabasına gönderilen Jandarmaları tuzağa düşürüp ağaca bağlamış ve
yakmışlardır,
1922'de de Đzmir'i, bir şehri yakarak bu hislerini en geniş bir şekilde tatmin etmişlerdir.
BOLUM 5
ERMENĐ STRATEJĐSĐ
Đnsanlık dışı işledikleri suçlan örtmek için de 1916'dan günümüze kadar yapılan bütün
yayınları satın alıp yok etmişler, sürekli yalan, iftira ve sahtekârlığa dayanan propa-gandalanyla bütün
dünyayı, "24 nisan 1915 Ermeni Soykırımı" adlı beyin yıkamasından geçirmiş ve düşünceleri bu tarih
etrafında tutmayı başarmışlardır.
Günümüzde, pek-çok vatandaşımız, bu konuda bilgilenmedikleri ya da bilgilendirilmedikleri
için, sürgün'de ölen Ermeni sayısını, çektikleri ıstırabın tartışmasını yapmaktadırlar. Elbetteki kendi
maceracı önderleri ve yöneticilerinin sayesinde ıstırap çekmiş olan bu Millet'Đ Sadıka mensuplarının
ıstırabını hiçbir şekilde hiçe sayacak değiliz. Ancak, üzerinde düşünülmesi gereken,
TÜRK SOYKIRIMININ,
YALAN,
ĐFTARA
VE SAHTEKARLIKLA,
ERMENĐ
SOYKIRIMI HALĐNE GETĐRĐLMĐŞ OLMASIDIR!..
Türk karşıtı olmakla tanınmış Hassan Arfa'dan da birkaç satır:
....Rus ordusunun önünde, Kafkasya ve Anadolu Ermenilerinden oluşmuş kıtalar vardı.
Bunlardan birine "^Antranik adında bir kanlı maceracı kumanda ediyor-'3u....Bu gönüllü Ermeniler,
Kürtler tarafından katledilen ' 'vatandaşlarının intikamını almak için , 1915 ile 1918 arasında akla
gelemeyecek şekillerde 600.000 Kürdü katletmişlerdî..."**(HArfa, The Kurds, londres . 1968, s. 25/20.)
ĐNGLĐZ TAHKĐK HEYETĐ:
16 mart 1919 da, Đngilizler ve Müttefiklerin Đstanbul'u işgallerinde:
1- Uluslararası bir mahkemede Osmanlı hükümetini mahkûm etmek üzere,
2- Soykırımını ispatlayacak hukukî değerdeki belgeleri toplamak için,
3- Osmanlı arşivi ve ilgili bütün arşivlerde
4- Patrik Zaven efendinin de yardımlarıyla (!), 2 yıl süren araştırma yapmışlar , Ayni
zamanda da soykırımı zanlısı 118 kişiyi Malta adasına sürmüşlerdi.
Sonuçta, Osmanlı Hükümetini soykırımıyla suçlayacak Hukukî değerde hiçbir belge
bulamamışlardı.
Türkleri kati surette mahkûm etmek isteyen Đngilizler bu kere Washington Büyükelçileri Sir. A.
Geddes'i görevlendirdiler:
Büyükelçi, (l haziran 1921 tarih ve Foreign Office 371 / 6503/9647/ E.6311) sayılı belge
ile,"...Üzülerek ifade ederim ki, Senato arşivinde Osmanlı Hükümetini suçlayacak hiçbir belge yoktur,
Ermenilerin belgeleri, kişilerin gözlemlerine, yaşadıklarına ait değil,"duyduğumuza göre" şeklindeki
söylenti halinde, ikinci seviyede olup, hiçbir hukukî değer taşımayan belgelerdir..." cevabını vermiştir.
Bunun üzerine, Đngiliz tahkik heyeti, (Foreign Office, 371 / 6503 796477 E.63117132/44)
sayılı belge ile, ABD Senato arşivinde, Malta Sürgünlerini mahkûm edecek belgeler aranmasını
Đstemiştir. Büyükelçi (13 temmuz 1921 tarih ve Foreign Office, 371 / 6504 / 9697 / 8519) sayılı belge
ile,
"Maalesef, Malta sürgünlerini suçlayacak hiçbir belge yoktur." cevabım vermiştir.
Fransız devlet arşivinde de Soykırımını doğrulayacak belge yoktu, zaten olsaydı, Fransızlar
hemen Osmanlı Hükümetini mahkûm ederlerdi.
" 29 TEMMUZ 1921'DE. ĐNGĐLĐZ TAHKĐK HEYETĐ, OSMANLI HÜKÜMETĐNĐN ERMENĐ
SOYKIRIMI KARARI ALMAMIŞ OLDUKLARINI, HUKUKÎ OLARAK ORTAYA KOYUYORLARDI.
*<FO. 37i 16504196971
E.8745. K.G.)...
Bu demektir ki, soğuk kafayla oturup, düşünüp , Ermenileri yoketmek için bir plân yapıp
ondan sonra da, onu uygulamak diye bir durum yoktur. Hukuk diliyle "taammüd, Premeditade, vorher
bedenken" mevcut değildir,
Bu karar üzerine, 25 ekĐml921'de Malta sürgünleri salıverildi,
Đngiliz tahkik heyeti bu kararıyla:
(l)Ermenilerin yalancı, sahtekâr ve iftiracı olduklarını ortaya koymuştu.
(2) Sağladıkları belgelerin ikinci elden, hukukî değeri olmayan söylentiler olduğunu meydana
çıkarmışlardı.
Đngiliz tahkik heyetinin çalışmalarından bazı ilginç noktalar ;
Đngilizlerin suç zanlılarını yakalayıp tutuklamaları kolay olmuştur. Çünkü, savaşın
kaybedilmesiyle Đttihat ve Terakki fırkası(partisi) istifa etmiş yerine bu fırkanın baş düşmanı "Hürriyet
ve itilâf fırkası geçmişti.
Vahdettin ve Đmparatorluğun son sadrazamı "Đngilizci" Damat Ferit Paşa, siyasî düşmanları
Đttihatçılardan 60 kişiyi tutuklatmış ve zamanın çok tanınmış 'mahpushane'si' olan Bekir ağa bölüğüne,
mahkemeye vermek üzere hapsettirmişti.
""'Đngilizler için, önemli olan Damat Ferit'in açtıracağı dava değil, tutukladıkları kişilerdi. Bu
kişileri Bekîr ağa bölüğünden kolayca alıp Malta'ya sürmüşlerdi^
Đngiliz işgal Kuvvetleri komutanı Caltrop, 4 ocak 1919 tarihli mektubunda, "...Damat Ferit
geçen gün bana 160 / 200 kişiyi tutukladıkları haberini verdi" diyordu.*
(FO:37I/4172.XM.09394/2391-K.G.).
Damat Ferit utanmadan, ülkesinin ileri gelenlerini tutuklatıp Đngilizlere bildirerek onlardan,
takdir edilme bekliyordu. Günümüzde de bu tür, batı karşısında ezilmişler, batıdan aferin bekleyenlerin
sayısı çoktur, özellikle süper enteller arasında!..
Bu son sadrazamın, son alçaklığı, 22 nisan 1920'de, Đngiliz hükümetinden, bazı kişileri
tutuklamalarını istemesi olmuştur. Bu kişiler:
Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, Abdülkerim Paşa, Ahmet Đzzet
Paşa, Cafer Tayyar Paşa, Salâhattin Adil bey, Đsmet bey!..**.
(FO: 37! l 590901 9632.- K.G.) 170
1920 :Türkiye'deki, Amerika Yüksek Komiseri Amiral Bristol 1920'de,Amerikan dışişleri
bakanlığına Ermenilerle ilgili olarak gönderdiği raporda;
Ermeni kıyımı hakkında Avrupa basınında görülen son hikâyelerin, yanıltma amacına
yönlendiği ve itilâf devletlerinin bencil plânlarının desteklenmesini sağlamak için yapılan propagandalar
olduğunu belirtmekte ĐdĐ.***(Lo«rence Evans, United States Policy and ılıe Partition of Turkey-1914
/1924, Baltimore, The johns Hop/cins Press, 1965 - H.K.T.j
Olayları bir kere daha gözden geçirirsek;
Đngilizler, yukarda gördüğümüz gibi, arşivleri didik didik etmişler fakat, Osmanlı Hükümetini
Soykırımıyla suçlayacak Hukukî değerde hiçbir belge bulamamışlardı.
Bu sonuçtan hiç mutlu olamayan Đngilizler Amerikan Senato arşivine başvurmuşlardı .
ABD senato arşivinde, Amerikanın Đstanbul büyükelçisi Türk düşmanı MORGENTAU'un
1913-1919 tarihleri arasında göndermiş olduğu raporlar, söylentilere ve Ermeni yalan ve iftiralarına
dayalı olduğu için Hukukî değerden yoksun idiler.
Öte yandan Amiral Bristol'ün arşivde bulunan 33.000 belge arasında yer alan Ermenilerin
saklamış oldukları belgeler ancak söylenti seviyesinde kalmış olduğundan Đngiliz hukukçuları
tarafından reddedilmişlerdi.
Burada şu sonuca varıyoruz : "^•Đngiliz politikacıları ne kadar alçak iseler,
Đngiliz hukukuçuları o kadar doğru, hukukun üstünlüğünü kabullenmiş, Đmparatorluklarının
çok büyük çıkarlarına rağmen, hukuk bilim ve mantığından ayrılmamış namus ve şeref sahibi kişilerdi.
Fakat, bu doğruluk bazı arşiv memurlarının, yukarda gördüğümüz gibi, ShokĐng New
Document ve Talât Paşanın, Türk ve Ermeniler arasında katliama neden olacak olaylara asla meydan
verilmesin şeklindeki belgeleri saklamalarına engel olmamıştır.
Bunlar yıllar sonra ,1975'te araştırmacı Salâh Sonyel tarafından, Foreign Office arşivinde
bulunmuştur, araştırmalar esnasında bu belgeler çalınmış ya da saklanmış, araştırma heyetine
gösterilmemiştir. Herhalde, bu belgeler, araştırma heyetinden saklanmamış olsaydı sonuçların
alınması daha da çabuk olabilirdi.
Ermeni Soykırımının mevcut olmadığı ile ilgili üç kaynak daha:
1 / 1985, ORLY SALDIRISI DAVASINDA:
Fransız mahkemesi, mahkemeye Ermenilerin sundukları, Ermeni tarihçileri, G.ChallĐand
(Salyan), Ternon ve Car-zou (Karzu) nün kitaplarını da, ikinci elden oldukları, söylentilere dayanılarak
yazıldıklarından, dolayısıyla hiçbir hukukî değer taşımadıkları için reddetmiştir.
Dava sonunda, Ermeni teröristlerin mahkûm olmaları, bir kere daha Ermeni Soykırımı
iddiasının yalan olduğunu
Ortaya koymuştur. *(Orly Saldırısı Davası, Siyasal Bil-fak. Ankara üni. 1985)
Tümüyle Hukukî, tarihî ve bilimsel değerde oldukları Đçin, Kâmuran Güriin'ün "Ermeni
Dosyası", Şinasi Orel, Süreyya Yuca'nın "Talât Paşanın telgrafları", prof.Erich Feigl'ın "Bir Terör
Efsanesi", profesör Mümtaz Soysal, Sina Aksin, Hasan Koni, Avedis Simon Hacınlıyan, Türk-kaya
Ataöv'ün bilgileri ve çeşitli dış kaynaklar ve 224 cilt tutan Osmanlı arşivindeki 1890-1922 arası 100.000
belgeye dayanan örnekler kabul edilmiştir. Dava sonunda Ermeni teröristlerin mahkûm olmaları, bir
kere daha Ermeni Soykırımı iddiasının yalan olduğunu ortaya koymuştur.
2 / 1956: WS.L.Langer, The Diplomacy of Đmpe-rialism, 2nd ed. Knopf, New-york 1956 s.145
- 157'de Ermeni komitelerinin bir Ermeni devleti kurmak için teröre başvurduklarını, Ermeni
kaynaklarına dayanarak ortaya koymaktadır. Ermeni tarihçileri, R.Hovanisyan, Michigan
üniversitesinden Dennis Papazyan ile A.O.SarkĐsyan'ın yalan, iftira ve hayâle dayanan soykırımı
iddialarını ortaya atmaktadırlar.
3 / 1981 aralık Brüksel Üniversitesinin "Doğu Filolojisi ve Tarihi Enstitüsünün Đslâm
incelemeleri bölümünde görevli Prof.Robert Anciaux (ansiyo), 1981 aralık ortalarında, Belçika
Televizyonunda Ermenilerle ilgili olarak yapılan bir programda, Soykırımı olmamıştır olaylar abartılmaktadır... Osmanlıların, Ermenilerin kökünü kazımak için emir verdikleri ispatlanamaz " demiştir
VENDETTA :
Osmanlı hükümetinin asla soykırımı kararı almamış olduğunu gördük.
Sivil halka gelince, Ermenilerin yaptıkları cinayetler karşısında, kaçarak, göç ederek kurtulma
yolunu bulmuşlardır.
Ancak, kaçmak Đmkânını bulamamış,
Evini, köyünün terk etmek istememiş olanlar, Ordunun dağılması, mevcut olan askerin,
jandarma kuvvetlerinin yetersizliği, ya da mevcut olmaması sonucu yalnız başına ve çaresiz kalan
halk, kendini toparlamış,
1916'lara doğru, Ermeni katliamlarından hayatta kalanlar...
Cepheden geri dönenler...
Ya da, köyünü savunmak için askerden kaçanlar ve eli silâh tutanlar, aralarında milis teşkil
ederek, intikam almak ya da savunmak için "aynen karşılık vermişlerdir".
Bunun adı bütün dünya hukuk dilinde VENDETTA, ĐNTĐKAM' dır. Bu kişi ve gurupların,
hükümetlerle hiçbir temasları yoktur, asla Hükümetten emir almamışlardır.
Komitacılar, ya da Rus ordusunda görevli, ancak savaş yerine kıyım ve yıkım yapan Ermeni
askeri" birlikleriyle, sivil halkın çatışma ve çarpışması ĐÇ SAVAŞ' tır.
Đşte bu, Ermeniler tarafından zorunlu göçle birleştirilerek "Osmanlı hükümetinin yaptığı,
Ermeni Soykırımı" şekline sokulmuştur.
Eğer Ermeniler, Türklere etnik kıyım uygulamasalardı, vendetta mevcut olmayacaktı.
ERMENĐ VE TÜRK ÖLÜ SAYISI.
Lozan Konferansı;
Bu konuda Lozan konferansında, Lord Curzon 13 aralıkta, "...Küçükasyada bir zamanlar 3
milyon Ermeni gibi..." bir sözü ağzında gevelemesiyle, Đsmet Đnönü hemen söz alarak".. Tarihin hiçbir
döneminde Anadolu'da 3 milyon Ermeninin yaşamadığını, tüm imparatorlukta Ermeni sayısının 1.5
milyon civarında olduğunu Đfade etmiştir.*
1985'te, Orly davasında Avukat Jean Loyrett (Jan Lu-aret), sayıları şöyle sunmuştur:
Büyük Larus ansiklopedisinin "jenosid"maddesinde 300.000, "Ermeni jenosidi" maddesinde
600.000 sayısı vardır. Bu sayı Salyan ve Ternon yayınlarında l .200.00 ile 1.500.000'e yükselmektedir.
Hattâ bu sayıyı 2.000.000'a kadar çıkaranlar var.
Diplomat ve araştırmacı Kâmuran Gürün, çok dikkatle ve bütün kaynakları inceleyerek ve
mukayeseli olarak vardığı sonuçla.
- Bütün Đmparatorlukta Ermeni nüfusunun 1.300.000ü geçmediğini,
- Ermeni ölü sayısının da 300.000 civarında olduğunu ortaya koymuştur.
Eğer, bütün Ermeniler katledilmiş olsalardı, nasıl olurda,
- 200.000 Ermeni Ortadoğu'da,
- 300.000 Ermeni Fransa'da,
- 5/600.000 Ermeni ABD'de yaşardı.
Le Monde Diplomatique, yeryüzünde yaşayan Ermenilerin nüfusunu 1.500.000 diye
vermektedir.
1921'de Sevr 'den önce, Ermeni patriğinin Đngiltere'ye vermiş olduğu sayıya göre, göçten ve
savaş bittiği için yerlerine dönenlerle, Đmparatorlukta 625.000 Ermeni bulunuyordu. Rusya'ya
geçenlerin ilâvesiyle sayı, 1.045.000'e yükselmektedir.**^™. 371 / 65561 E.27301 so / 44 - K.G.Đ
Đmparatorlukta tüm Ermeni sayısı, yaklaşık 1.300.000 olduğuna göre, ölü Ermeni sayısı
300.000' kadardır.
- 1915'te nüfusu 18 milyon olan Osmanlı Đmparatorluğunda. 1914-1918 arasında, Ermeniler
ve Batılıların reddetmediği 2.5 milyon Türkün savaş şartlan, salgın hastalık, kötü gıda vb.. Đle telef
olduklarını akıldan çıkarmamak gerekir. Doğu Anadoluda ise Türklerin kaybı, bütün şartlar bir arada
olarak 1 milyondur,
Ermeni kaybını, Prof.T.Ataöv 1914-1922 arasında çeşitli, isyan, savaş ve çatışmalara
katılma sonucu şu şekilde ortya çıkarmıştır:
l - Doğu cephesi, Osmanlı hatlarını geriden ya da isyanlarla vurdular.
2- Rus ordusunda kıt'alar halinde cephe savaşı ya da gerillâcı olarak çarpıştılar
3- Bolşevik ihtilâlinden sonra Türk/Ermeni savaşında çarpıştılar.
4- Bolşevik ihtilaline karşı, kafkas halkları arasındaki çatışmalara katıldılar.
5- 1918'de Ermeni Cumhuriyeti ile Osmanlılar arasında savaş oldu. Başbakanları Hovannes
Kaçaznuni, savaşı kendilerinin başlattığını yayımladığı kitabında itiraf etti.
6- Ermenistan, Gürcistan'la savaştı.
7- Azerbaycan'la savaştı.
8-Ermeni Cumhuriyeti, kendi topraklarında yaşayan Türklere Tatarlar diye katliam yaptı.
Türklerin yakın akrabası Tatarlara yaşama hakkı yok mu?.. *( BĐZ Kimiz Ord.
Prof. dr. Rehu Oğuz Türkkan Türk 20001er vakfı yay. ist)
9-Bolşevik egemenliğine girmeleri üzerine, Bolşeviklerle Daşnaklar arasında kanlı çatışmalar
oldu.
10- Fransızların yanında güneyde çarpıştılar.
11-Türk-Yunan bağımsızlık savaşında, Yunanlıların yanında gayri muntazam kuruluşlar
halinde çarpıştılar.
îşte bütün bu çarpışmalardaki ölü sayısı genel olarak zorunlu göç esnasında katledilmiş
1.500.000 masum Ermeni diye en ufak bir vicdansızlık duymadan Ermeni halkına, yetişen Ermeni
kuşaklarına ve bütün dünyaya yutturulmuştur, hâlâ da yutturulmaktadır.
300.000 diye verilmiş olan Ermeni ölü sayısı, onların Türkler tarafından uygulanan
soykırımında, Nazilerin Yahudilere yaptığı gibi sistemli bir şekilde öldürülmüş olmalan demek değildir.
Yukarıda sıralanmış olan nedenler sonucu telef olmuşlardır.
Đşte, Erivan'daki Soykırım âbidesinin, üzerinde yükseldiği sahtekârlık...
VE DE, bu gerçekleri bilmeden bu abide önünde gerdan kıran büyük fazilet sahibi (!)
emellerimiz!...
Türk cesetleri üzerinde yürüyerek...
Bogos Nubar Paşa'nm itirafı.
30 ekim 1918 tarihli, Fransız Dışişleri bakanı Pichon (Pişon)a yazdığı mektupta:
Ermenilerin kaybının 300 bin olduğunu bildiren Ermeni delegasyonu başkam Bogos Nubar
Paşa. "Ermeniler, Kafkas Rus ordusunda 150.000 gönüllü ve 50 bin gerillâ ile savaşa Fiilen (de facto)
katılmışlardır" demekte ve devam etmektedir, "...Yabancı lejyona katılmışlar, Filistin ve Suriye'de
Kurulan Ermeni birlikleri Fransız kuvvetlerinin yansından fazlasını oluşturmuşlar, Arap yarımadasında
AI-lenby'nin zafer kazanmasında çok önemli rol oynamışlardır. Antranik ve Nazarbeyof önderliğinde,
Kafkas halkları içinde, Türklere karşı direnen tek halk olarak ön plâna çıkmış ve bu özelliğini,
bolşevikler geri çekilene, ateşkes antlaşması imzalanana dek korumuşlardır..."
Sadece bu mektup Ermenilerin hiçbir şeyden haberleri yokken evlerinden alınıp zorunlu
göçte öldürüldükleri iddiasını çürütmeye yeterlidir.
En son Ermeni iftirası;
Ermeniler, Önceden "Osmanlı" derken, daha 1920'ler-den ve dikkatle ikinci dünya
savaşından sonra "Türk" demeye itina göstermektedirler. Gayeleri Soykırımı iftirasını "jön Türklere" ,
dolayısıyla, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyetine yamamak, ondan sonra da soykırımı tazminatı almak ve
devamında Günümüzdeki Ermenistan'ı topraklarımızda genişletmek...
Bu iddianın akıl, mantıkla ve tarihle hiçbir ilgisi yoktur.
Jön Türklerin gayesi "parlamento rejimidir". Bu Jön Türkler içinde azınlıklar da vardır. Eğer
Jön Türklerin gayesi Ermeni Soykırımı Đdi ise, niçin ülke dışında ve Londra'da, Paris'te, Cenevre'de,
Ermeni'leri tutan bu şehirlerde toplansınlar ?
Eğer bu tür maksatları var idiyse, Đstanbul ve onlar Đçin sorunu yerinde çözmek üzere
gerekeli olan doğu illerinde bulunurlardı.
Bîr başka saçmalık, Türkiye Cumhuriyetinin yıkmış olduğu bir Đmparatorluğun işlediğini iddia
ettikleri suçlan Türkiye'ye yüklemek. Üstelik Đmparatorluk bu tur bir suç işlememiştir.
BOLUM 6
ERMENĐ TARĐHĐ
Sorbon'da görevli, Profesör Mehlika Aktok-Kaşgar-h'nm
konusunda derinlemesine yapmış olduğu araştırmalar sonucu yazdığı,
Ermeniler
" L'introducıion de la Civilisation deş Ethnies de Hai'as-tan" (Hayastan Etnileri uygarlığına
giriş) adlı makalesinden bazı bölümleri alıyoruz.
"... Ermeniler, Ermeni uygarlığı ve Ermenistan temaları üzerine XIX' uncu yüz yıl dan beri
yüzlerce kitap yazmışlardır. Bu çalışmaların merkezi olarak Fransa'yı kabullenmek gerekir. Bu
yayınlarla bütün dünya kamu oyunu inandırmaya çalıştıkları Đddialarının ana çizgileri şudur :
Kafkasya'dan orta Anadolu'ya kadar uzanan yörede "Büyük Ermenistan" krallığı adıyla
uzanan bir devlet yaşamıştır. Bu toplum Orta Doğuya kültürün ne olduğunu öğretmiş, Đnsanlık hislerini
bu yöreye aşılamıştır. Her türlü hümanizma girişimlerini bu uygarlık doğurmuş ve çevresinde yaşayan
kitlelerin önderi olmuştur.
"Evrenin, cenneti" Asya'ya karşı, "Kafkasya'nın Pom-pei'si" diye adlandırılan bu kültür
yuvasını, Anadolu'ya gelen ve yerleşenler ortadan kaldırmışlar, yakarak, yıkarak, tarihten silmişlerdir.
Ve...anlatılmak istenen tez şudur :
"Türklerin millî kültürleri yoktur. Zaten kökenleri belirsizdir."
"Bu uygarlaştırma, soylaştırma akınına karşılık, Türkler, Ermenileri katletmişlerdir. Đnsanlık
Önünde suçlu, elleri kanlı Türkler...Ermeni topraklarını gasp etmişler ve öz vatanlarından, bu asil ırkı
söküp atmışlardır".
"... Ermeni tarihinin kökleri Tevrat'a dayanır. Kutsal kitaplar Ermenilerle başlar ".
Bu kabil safsatalarla kendilerine destek olacak lobiler yaratmışlar, sahtekarlıklarının yanında
ezgin millet rolü oynayarak, kendilerine Batılı ülkelerde art niyetli stratejistler yanında hümanist hamiler
de bulabilmişlerdir.
Fransa'da Ermeni kültür çalışmaları, Ermeni propaganda yayınlan 1850 yıllarında başlar. O
dönemden beri yaptıkları sürekli yayınlarla, yukarıda göz önüne serdiğimiz Đddialarla aleyhimize dünya
kamu oyu yaratmışlardır.
Türk kamu oyunun ve yöneticilerinin dikkate almaları gereken ilk ve önemli nokta Ermeni
terör hareketlerinin son yıllarda değil, 1850'lerde yaptıkları kültür yatırımlarıyla başladığıdır.
Fransa'ya Ermenileri tanıtan oriyantalist Edouard Dula-urier (Dü Loriye) dir. Esas kaynağı
Urfa'lı Mateos'un vekâ yinâmesidir. Bir köy papazı olan bu kişi, bütün yazdıklarında Türkleri daima
aşağıladığı gibi, kaydetmiş olduğu olaylar, Ermenileri yüksek ve üstün göstermek üzere yazılmış,
kökeni, kaynağı, pek çok hallerde, tarihi verilmemiş olan olaylardır. Đşte bu vekayinâme bütün dünya
kamu oyunu aleyhimize çeviren temel eserdir.
Bir öteki oriyantalist olan Auguste Camere(Ogüst Kariyer), Mateos'un yazdıklarının gerçekle
ilgisi olmadığını ortaya çıkarmıştır. Tabii ki, yazdığı "Ermeni tarihi" batılı yayıncılarca kenara Đtilmiştir..."
Prof. Aktok - Kaşgarlı'dan, konumuzu ilgilendiren bazı bölümlerle devam ediyoruz.
"...Orta Çağda, Arap egemenliği altında derebeylikler halinde yaşıyan Ermenilerden
Bagratuni ailesinden Aşot, 885-886 yıllarında kral mertebesine yükseltiliyor. Arapların Ermenistan
valisi "Ahmed ıbn-i ısa, ibn-i şeyh", halife el-Motamid döneminde, Aşot'u kral ilân ediyor.
Büyüklük hayalleri Đçinde olan Ermeniler, ve Ermeni tarihçileri, bu krallığın Araplar sayesinde
kurulmuş olduğunu ve Aşot'un bu sayede kral olduğunu unutup. Bizans kralı Bazil'Đn tacını, Aşot'un
giydirdiğini Đddiaya kadar varmışlar ve ileriki kuşaklan buna inandırmışlardır ...
Hikâye ettiklerine göre, Bazil, 21 nisan 876'da, saray Mabeyn'i Nisetas'ı zengin hediyelerle
Aşot'a yollamış ve Ermeni kralından kendisine bir taç ihsan etmesini dilemiş . Çünkü, Bazil'in annesi
Ermeni imiş...Aşot, Đstanbul'a gitmemiş, fakat Bazil'e çok görkemli bir taç yollamış ve bu sayede de,
Bazil, Konstantinopolis tahtına yücelmiş...Demek ki, koskoca bir Bizans imparatoru, krallığı bir lütuf ve
sıfattan ibaret olan Aşot sayesinde taç sahibi olacaktır?..
Bu büyük yalan XIII' üncü yüzyılda Ermeni kronikörü
Vardan tarafından uydurulmuştur..."
"...Aşot zamanında Ermeni toplumunun barış ve güvenç içinde yaşaması, Halifeliğin ve
Bizarısın zayıflaması nedeniyleydi. Aslında, ulusal birlikten yoksun, iç kargaşalıklardan ölürü
parçalanmış, güçsüz, zavallı bir krallıktı .
Bagratuni, Ardzruni, Reştuni, gibi ünlü Ermeni aileleri genelde Ermenilerin en eski atası olan
HAYĐK'ten geldiklerini söylüyorlardı.
Hristiyanlığı kabul ettikten sonra, Ermeni dünyasında Tevrat'ta serüvenleri yazılı yahudi
peygamberin soyundan gelmek moda olmuştu...örneğin Bagratuni'ler Meryem ana soyundan
geldiklerini iddia ediyorlardı:
"Nabukodonosor'un (M.ö. VU'nci y.y.) esirlerinden biri, Bagratuni ailesinin atasıdır, MÖ.
VU'nci yüzyılda yaşamış olan Bagarat adını taşıyan bu zat, aslında Yahudilerin kralı Davut
Peygamberin torunudur(!)..".
Burada iki nokta dikkatimizi çekmektedir :
l- Devletlerini, Ermeniler kurmamışlar, Araplar tarafından kurulmuştur. Üstelik bu, Arap
himayesinde bir otonomi'dir, bağımsız değildir, ve hattâ krallık boş bir sıfattan başka bir şey değildir.
Bir türlü büyük olamamış olmanın verdiği aşağılık duygularını tatmin Đçin, hayal güçleri :
1 - Nuh'un Torununun torunu Havik'ten geldiklerini iddia ederlerken,
2 - Hristiyanlığın kabulüyle, Mervemana soyundan, ya da,
3 - Davut Peygamber' den geldiklerine inanıyorlar.
4 - Karkaslarda, Asya, Ortadoğu arasında gelip geçen her seviyedeki kültür ve uygarlığı yok
sayarak kendilerini tek uygarlık diye görüyorlar.
...Türk toplumunun batıda, özellikle Fransız tarih literatüründe yüz yıllar boyunca yanlış
tanınmasına, kültürünün, sanatının şuna buna peşkeş çekilmesine, tek kelimeyle, Türk uygarlığına,
klâsik Fransız literatüründe yakıştırılan "barbar" deyiminin köklerini Urfalı Mateos'te aramak gerekir.
Ermeni tarih geleneği, Ermeni toplumunun yaşadığı yörelere komşu halkların tümünün,
kendilerini haksızca ezdiklerini, katlettiklerini söyler.
Bizanslılar "iki yüzlü hain Rum milletidir",
Araplar "haç düşmanı",
Persler "ezelî düşman",
Türkler ise soykırımcı' dırlar.
Buna rağmen, Mateos, Pers dili bildiği için, Selçuk sultanı Melikşah'm Ermenilere gösterdiği
büyüklükten de söz eder.
Melikşah, Serasker Buzen'Đ Urfa valiliğine tayin eder. Ermeni patriği Bazil, " Melikşahı"
ziyaret etmiş, ve Sultandan istediklerinin hepsini elde etmiştir.
Melikşah, kiliseleri, manastırları, papazları, her türlü vergiden muaf tutmuş ve bu yönde bir
ferman buyurmuştur, Ermeni Patriğini hediyelerle, şerefle uğurlamıştır.
Fakat bu itiraf başka inanılmaz bir yalan tarih üretmesine engel değildir:
Alpaslan, Urfa'yı kuşatmış, büyük evliya Serge (Serj) kilisesini yıkmaya boşuna uğraşmış
(kronik 102) ve fakat halkın savunmasını kıramamış, yenilmiş, gitmiş (kronik i03).Urfa'nın bu kurtuluş
günü büyük bir sevinçle kutlanmış. Öte yandan da Urfa'nın kumandanın, kendisine atlar, hediyeler vb.
verdiğini hikâye etmektedir.
Aslında, Urfa Alpaslan'a teslim olmuştur (1071) ve Arap emirlikleri egemenliğini kabul
etmişlerdir.
Ermenilerin tarihte komşularına, birlikte yaşadıkları Ermeni olmayan diğer toplumlara
yönelttikleri sistemli iftira, hakaret politikası incelendiğinde, Roma tarihçisi Taci-tus'un Ermeniler
hakkında yazdığı meşhur sözü akla gelir
"ambiguo gens"....Acaip halk !. Bu toplumun tutumu her devrede karışık, mertlikten uzak ve
gariptir. Buna sebep, bir yandan Ermeni halkının doğuştan karakteri, diğer yandan da, yaşadıkları
yörenin coğrafî durumundandır. Đki büyük devletin arasına sıkışmış olan Ermeniler, daima kin
güttüklerinden Romalılarla anlaşamamışlardır. Partlar'la da kıskançlık yüzünden geçinememişlerdir
(Taciıus Annaium Liber IĐ-UV - M.A.K.)
Romalı büyük tarihçi Tacitus'un bu gözlemi, Osmanlı Đmparatorluğu ve günümüzdeki
tutumları için geçerlidir . ĐFTĐRA, YALAN VE SAHTEKARLIK Bir öteki Ermeni tarihçi Moiz de
Kohen'dĐr. Ermeni tarihini şöyle anlatır:
"M.Ö.150'de, Mar Abas Katina, Ermeni kralı Valarsaz tarafından Niniv'e yollanır. Bu kişi,
Niniv arşivinde çok eskiden kalmış bîr kitap bulur. Bu kitaptan Ermenilerin atalarına ait şu bölümleri
çıkarır. Ermeniler peygamber sülalesinden gelmedir. Augustede Carriere, yaptığı uzun araştırmalarla
şu gerçekleri ortaya koymuştur- Mar Abas Katina diye bir kişi yoktur, bu kîşi kendisidir. Niniv seyahati
da hayâl mahsulüdür. Kohen'in uydurduğu bu tarihin kökeninde, evliya Silvestr'in hayatı ve Sokrat'ın
"Ruhbanlar tarihi'nin ilk bölümü" bulunmaktadır.
Moiz de Kohen kendisine göre bir kronoloji sistemi kurmuştur. Ermeni tarihiyle hiç ilgisi
olmayan belgeleri Ermenileştirerek, Ermeni tarihine mal etmiştir.
A.Carriere, sadece Ermeni toplumunun tarihte dayandığı varsayılan temelleri kökünden
çürütmekle kalmamış, Ermeniler hakkında bilinen tüm bilgileri altüst ederek, bu toplumun geçmişinin,
yanlış ve uydurma esaslara dayandığım ortaya koymuştur.
Bu gerçekler ışığında Hristiyanlık öncesi Ermenistan hakkında da kesin bir bilgi vermek zor
olur. Tarihçi, Nico-las Adontzve M. Kohen de Urartulardan indiklerini ispatlamaya çalışmışlardır.
"...Ermeni uygarlığı, Ermeni sanatı, Ermeni kültürü elbette mevcuttur, hattâ hristiyanlığı Đlk
kabul eden Kafkas menşeli bir toplum olarak, Hristiyan uygarlığında yeri büyüktür. Ama bu, Türkleri
"soykırımcı" ilân etmek ve en ufak bir vicdan azabı ve utanma duymadan bunu tekrarlamak hakkı
vermez.
Đlmî araştırıcı aslında, zaman ve mekânda, Ermenilerin gerçek vatanlarının neresi olduğunu
tespit etmekte güçlük çeker. Verdiğimiz tüm bilgiler ışığında, temel bir sorun akla gelir:
ERMENĐSTAN NERESĐDĐR ?
Herodot, Strabon, Plin, Prokop gibi antik tarihçiler, ortaçağ kronikörleri, çağdaş Armenologlar
"Ermenistan toprakları" adını verdikleri bir yöreden söz ederler.
Yalnız, bu bölge iddia edildiği gibi devlet değil, "bir coğrafi yöreden ibarettir". Zira, her şeyden
evvel, alış verişe istidatlı, ticarette üstad olan Ermeniler, daha antik çağlarda bu toprakları terk ederek
daha verimli daha zengin ülkelere göç etmişlerdir. Kiliselerin papazlarının yönetimĐnde mükemmel bir
diaspora kurarak, azınlık olarak yaşamışlar ve her dönemde bundan istifade etmeyi becerebilmişlerdir.
Aslında Ermenistan diye adlandırılan yöre, ne Ermenistan adlı politik bir devlet kuruluşuna,
ne de Ermeni toplumunun kaderine bağlıdır. Sözü geçen yörenin adı dahi çelişkiye yol açar, "Büyük
Ermenistan" .
Bu ad doğal olarak "Küçük Ermenistan" diye bir Đkinci Ermenistan'ın olduğunu îmâ
etmektedir. Ermenistan'ın bulunduğu Fırat'ın batısındaki yöre, aslında devirlere göre, çeşitli devletlerin
adını taşımıştır.
Bugün "vatanımız" dedikleri bölgede yarı bağımsız olarak yaşadıkları çağlar mevcuttur.
Fakat, şu veya bu sebeplerle bu bölgelerden göç ettikleri zaman da adı geçen yöre Ermenistan adını
taşımıştır. Antik çağlarda Yunanlılar, Romalılar, orta çağda Bizans'lılar, Persler, Araplar, yöreyi
Ermenistan olarak adlandırmaya devam etmişlerdir.
VlU'nci yüzyıldan itibaren Araplar, orta Anadolu'da (kapadokyada), Malatya ile Kayseri
kentleri arasında bulunan yöreye,"Armeniak" adını vermişler, daha sonraları Tarsus dolaylan da bu
isimle anılmıştır. Kısacası, Küçük Ermenistan adı, devirlere göre Karadeniz ile Akdeniz arasında ki
muhtelif yörelere verilmiştir.
Öte yandan, Ermenistan sözü bir yöreye yöneltildiğinde de çelişkiye düşülür. Ermeni tarihçi
Kevork Aslan şöyle der:
....Ermeniler derebeylikler halinde yaşamışlardır. Birbirlerine vatan hissiyle bağlı değildirler.
Aralarında politik bîr bağ da yoktur. Yaşadıkları prensliğe bağlıdırlar, vatanseverlikleri bölgeseldir.
Birbirlerine politik bağlarla değil,gelenekleriyle, konuştukları dille bağlıdırlar.
Ermeni uygarlığında devlet, vatan, millet kavramı yoktur. Ermenistan siyasal bağımsızlık
yerine kişisel özgürlüğü tanınmıştır.*IKfvork Aslan-Ermeni milleti hakkında tarihi incelemeler - Paris
1909 , sa.165)
Orta çağda Ermeni halkı, prenslerini, kuvvetlerini, kalelerini dinini ve ruhban sınıfını, Türklerin
sayesinde koruyabilmiştir. Bu durumu Türklerin azılı düşmanı Urfalı Ma-teos bile, ister istemez kabul
etmekte ve 129 numaralı kro-nişinde şöyle demektedir :
....Ayni yılda, evrenin sahibi sultan Melikşah, namların ülkesine doğru ilerledi. Kalbi,
Hristiyanlara karşı şefkat ve iyimserlikle doluydu. Katettiği ülkelerin ahalisine bir baba sevgisiyle
muamele etti. Pek çok kent, eyalet Melihşah'a teslim oldu. Đsa'nın evlâtlarına karşı çok iyi davrandı.
Me-likşah'm saltanatını Đsa takdis etti. Đmparatorluğu ta uzaklara kadar genişledi. Ermeni halkına refah,
mutluluk getirdi..."
Prof. M.A.Kaşgarlı'nm ortaya çıkardığı belgelere dayalı bu gerçek, Selçuklardan sonra aynen
süregelmiş ve Ermeniler tam anlamıyla bir "Pax Turca" Türk barışı, yaşamışlardır. Üstelik, Osmanlı
imparatorluğunda Hristiyan te-ba savaşlara gitmediği için, çalışan erkek sayısı ters orantılı olarak
Ermenilerin çıkarına dönüşmüştür.
Fakat, 1850'lerde ortaya tümüyle çıkan şark sorunu sömürgecilerin etniler politikasıyla,
dıştan gelen Komitalar ve içteki Ermeni yöneticileri, Kiliselerin yanlış ve kısa görüşlü tutumlarıyla
felâket halini almıştır.
Porf.Kaşgarlı'nm vermiş olduğu ayırım bilgiler ışığında, Ermeni dil ve Etnisini incelersek
bunun için önce,doğu Anadolu ve Kafkasların zaman ve mekân içindeki tarihi durumuna bir göz atmak
gerekir.
Bu, kıt'a diyebileceğimiz geniş yöre, tarih öncesinden günümüze kadar binlerce yıl, her tür
halkın kuzeyden güneye, doğudan batıya ve ayni yönler üzerinde tersine ve çapraz yönde geçtikleri bir
dörtyol ağzıdır. Burada, bütün diller konuşulmuş, bütün kültürler çarpışmış, bütün halklar birbirine
karışmıştır. Hal böyleyken bu yöreden saf bir halk gurubunun, şu ya da bu adla ortaya çıkarılmasına
imkân yoktur. vardığımız sonuç şudur ki :
Saf bir etniden ve bu çerçeve içinde, saf bir Ermeni etnisinden söz etmek Đmkânsızdır.
Halkları tîp'ler halinde birbirinden ayırmanın imkânı yoktur. Hepsi giyimleri, gıdaları, gelenekleri,
tipleriyle birbirlerine benzerler pek çok hallerde aynidirler ya da, ayni kökün çeşitlemeleri halindedirler.
Yani, kendine Özgü çizgileriyle bir Ermeni etni-si yoktur . Ayrıca şunu da ilâve etmek isteriz "etnĐ" ne
demektir ? Bunun mutlak değerde bir tarifi yapılamaz.
Ermenice'ye gelince, bu dilin Hint-Avrupa gurubuna ait olduğu iddia edilir. Ama, köklere
inildiğinde, tam bir bilimsel analize gidilince ortaya çıkan tablo şüphelerle doludur.
Yüz ölçüsü Türkiye'den 50 kere küçük olan bugünkü Ermenistan'ın etnik yapısı
incelendiğinde, Kafkaslardaki halk karışımı nedeniyle , ortaya 20 etniden oluşan bir ülke çıkar. Bu 20
etniden l'Đ Ermenilere aittir.
l /Azerî
5/ Nogay 9/ Çeçen 13/Abhaz 17/Acar
2/Kumuk 6/Osetl O/Karabardl4/Çerkesl8/Kalmuk 3/karaçay 7/Tatll/Đnguışl5/Abaza 19/Gürcü
4/Balkar 8/Talışl2/Adigel6/ Dağıstanî 20/Ermeni (E.FĐMozayik meraklılarımızın dikkatlerine sunulur!..
Ortaya çıkan gerçek şudur ki, eğer Đmparatorlukta yaşayan Ermeniler, (Millet-i Sadıka), dış
etkiler altında Đmparatorluğa ihanete sürüklenmeseydi, o zamanlar bakanlık seviyesine kadar
yükselmiş olan Ermeniler, gene bu seviyelerini muhafaza edip, devletin önemli katlarında görev
almaya devam edeceklerdi.
Fakat görülüyor ki, Ermeni toplumunun Roma - Đran -Arap - Bizans - Selçuk - Osmanlı
imparatorlukları arasında bir türlü kendi gayret ve kabiliyetleriyle bir devlet kuramamış olmaları, onları,
hayallerindeki büyüklük arzusuna sürüklemiş, bu arzuyu tatmin için, Yalan, hile, sahtekârlık geçerli
olmuş, hayal ile gerçek birbirine karışmıştır. Fakat, bununla da yetinmemişler, tatmin olmayan
rüyalarının verdiği Öfkeyle olacak, işkenceyle öldürmeye orta çağda başlamışlar, işte bir örnek:
Bizanslılardan nefret eden Ani prensi Kagik, Kayseri Bizans metropolitini azgın bir köpekle
ayni çuvala koyup, çuvalı, metropolitin iniltileri ve köpeğin havlaması bitinceye kadar sopalatır. Bu
olaydan sonra Kagik, korkarak Türklere teslim olmayı tercih etmiştir* (Mateos- M.A.K)
Başlangıçtan itibaren dikkat edildiğinde Ermenilerin en çok uyguladıkları öldürme şekli, "ev,
mahalle, köy, kasaba halinde Türk halkını yakarak yok etmektir "
Zeytun'lu Agasi'nin kaydettiği gibi, 1895'te 2 jandarma erini yakarak öldürmeyle başlamışlar
ve Ermeni Mezâlimi, Đzmir'in yakılmasıyla sona ermiştir.
Bugün Batılıların aynı oyunları, Etniler politikası güneydoğuda 30 bin kişinin ölümüne neden
olmuştur. Türkleri Anadolu'dan kovamasalar bile yavaş-yavaş Sevr şartlarina razı etmenin
senaryosunu sahneye koymuşlardır.
...Başımızda, Vahdettinlerin, Damat Fentlerin, şantajlar karşısında apışıp kalacak zavallıların
bulunmadığını düşünmek isteriz!..Batıdan aferin bekleyen süper emellerimize rağmen...
DOĞU ANADOLU TARĐHĐ;
Ermeni Tarihi konusunda, Profesör Afif Erzen gurubuyla, doğu Anadolu Tarih araştırmalarına
katılmış olan arkeolog Profesör Erich Feigl'ın, "Bir Terör Efsanesi" adlı kitabında, belgelere dayalı
araştırma sonuçlarını aşağıya özet halinde alıyoruz :
"...Batı'da Toros dağlarına dayanan doğu Anadolu bölgesi Türk kavmi ve akrabalarının
tarihinde önemli rol oynar. Kullanım tarihleri M.Ö.15. bin yıla kadar uzanan doğu Anadolu'daki
mağaralar, doğu Anadolu'da yaşayanların, Orta Asya insanıyla, özellikle Türk Kavimlerinin beşiği
Altay dağları Đnsanlarıyla ve bu ırkın Öteki yerleşim merkezleriyle bağlantılı olduğunu açık bir biçimde
kanıtlamaktadır. Keban barajı yapımı sırasında Elâzığ ve çevresinde yapılan kazılar sayesinde, M.Ö.
4.bin yıldan itibaren kuzeyde Kafkas, doğuda Urmiye gölü, güneyde Kuzey Suriye arasında kalan
bölgede ve Malatya - Elazığ çevresinde çok güçlü bir kültürel birliğin varolduğunu biliyoruz.
Çok geniş bir alana yayılmış olan bu yöredeki medeniyetlerin orka yanı, taşıyıcılarının Hurri
kökenli olmaları, yanı Ural-Altay dil ailesinden halkların konuştuğu dille büyük benzerlikler gösteren bir
kültür topluluğundan kaynaklanmalarıdır. Türkler bu topluluğun ana parçasıdır. Hurriler Asyadan
gelmişlerdir. Bu nedenle, Hurri öncesi kültür topluluğunu erken Hurri medeniyeti adı altında toplamak
gerekir. Hurriler daha sonra kurulacak Urartu krallığının temelini oluşturur.
"...Hurri medeniyetinin dolayısıyla Urartu medeniyetinin kaynağının Transkafkasya ya da
Kuzeybatı Đran olduğu sanılmıştır...Elazığ çevresinde yapılan araştırmalar, ne-oltik kültürün kesintisiz
hatlarla sürdüğü ve Hurri kültürünün bu devam içinde, kaynağının doğu Anadolu olduğu kanıtlanmıştır.
Hurriler buradan, Kuzey Suriyeye, Transkafkasya ve Urmiye Gölüne yayılmışlardır.
"...Urartular ise, orta Asyadan.Ö.ö'ncı yüzyılda gelen Đskitler tarafından ortadan
kaldırılmışlardır. Yuvarlak yapı tekniği Hunilerin sonraki Türk boylarına mirasıdır..."
Tarihi gerçekler çok kısa olarak bu Đken, Ermeni tarihçilerin, sanki D.Ö.ö'ncı yüzyılda, bu
yüzyıldan önce, doğu Anadolu'da tarih yokmuş gibi, Ermeni tarihlerini bu tarihte başlatmaları, tam bir
hayal ürünüdür, tek gayesi de doğu Anadolu'dan toprak kopartmaktır.
BOLÜM 7
ERMENĐCĐ YEREL VE ULUSAL MECLĐSLER
Ermeniler, kandıra büdikleri "belediye meclislerine, ulusal meclislere, Parlamento, Senato vb."- "Ermeni Soykırımını" kabul karan çıkartmaktadırlar. Bu kararların tarih ve hukuk bakımından
hiçbir değerleri yoktur!..
- Millet meclisleri Tarih yazamazlar. Seçiliş ve kuruluş şekilleri bu tür bir çalışma için
yapılandırılmamıştır.
- Meclisler demokratik prensibe göre çalışırlar, yani kararlar çoğunluk ve ekseriyet prensibine
göre alınır, bu nedenle her karar bir eğilimi gösterir.
Bilim çoğunluğun eğilime göre değil, Bilimsel mantığın kabul ettiği verilerin çıkardığı sonuca
göre alınır Bu sonucun demokrasi prensipleriyle hiçbir ilgisi yoktur.
Batılılar, Zeytun olaylarından beri, hiç olmazsa 1850'Ierden beri Ermenilerin işledikleri suçlan
bilmektedirler. Bunlar en başta, politikacılar Hükümetler ve onlann
197
parlamentolarıdır... Bilerek, isteyerek, bilmezlikten gelerek bu Ermeni suçlarını değişik açılar,
çıkarlar ve seviyelerde kabul etmişler, kısacası bu suçlara katılmışlardır. O zamanlar ileri sürülen ve
işlenen fikir, Türklerin yumruğu altında ezilen Hristiyan kardeşleridir.
Dünün bu parlamentoları Ermeni suçlarına dereceli iştirak ettiklerini, esas suçlular olduklarını
unutarak, bugün hakem, hattâ "hâkim" rolünü oynamaktadırlar.
Tutumları, parlamentolarında karar verme durumlarıyla "Tehlirian davası mahkeme kararının
aynidir"...suç zanlısını dinlemeden, Đlgili belgeleri incelemeden sadece, politik çıkarlar uğruna
Ermenilerin istediği kararı almak yolundadırlar. Bu davranışın, hak ve hukukla hiçbir Đlgisi yoktur.
Dolayısıyla elde ettikleri kararın hiçbir hukuki değeri yoktur.
Bu ancak, Ermenileri susturarak kendi suçluluklarını unutturmaya yarayan bir öteki manevra
şeklidir.
Buraya kadar belgelerle yaptığımız açıklamalar, bilimsel gerçekler, nasıl olur da kenara Đtilir
ve Ermeni yalan, iftira ve sahtekârlığı, bazı ne olduğu bilinmeyen belediye meclisleri, dünyanın öbür
ucunda, Türkiye'nin nerede olduğunu bile bilmeyen falan federasyonunun yerel meclisi, ya da
inatlaşmayı doğruluk sayan, bazı Avrupa parlamentolarında kabul edilir ?
Đşte burada, Ermenilerin Seçim şantajı ön plâna çıkmaktadır. Suçlu olduğunu bilen batılı bu
şantajı kabul etmekle, hem suçunu Örtmekte ve hem de, Ermeni oylarını kazanmaktadır.
Olayları tek cümlede ifade etmek istersek, buna, "mahkûmun hâkim, katilin masum rolü
oynadığı, masumunda, katil diye itham edildiği tarihî bîr iftira,batı siyasetçileri- nin kendi aynasında
gördüğü, kendi çirkin yüzü" dememiz gerekecektir !..
SONUÇ
Doğu, Güneydoğu, Anadolu baştan aşağı parçalanmış, yakılmış, cesetlerin, köy, kasaba,
şehir harabeleri arasında kokmaya çürümeye bırakıldığı, fareler, aç köpekler ve vahşi kuşların
yaşayabileceği uçsuz bucaksız uğursuz bir mekân halindedir *fH.K,T.)
Bu mekânda 1890'da yıkıma plânlı , hazırlıklı başlayan Ermeni çete ve Komitacılarının,
1914'ten sonra başlattığı toplu öldürmelere kelimenin tam anlamıyla TÜRK ETNĐK KIYIMI, TÜRK SOY
KIRIMI denir :
Ermeni sorunu, Ermeni propagandası tarafından Ermeni Soykırımı şekline sokulmuştur.
Batı kamu oyunda, Nazilerin yapmış olduğu deportasyon soykırımı kavramını ifade eder.
Ermeniler bu şekilde hareket etmemişlerdir. Onlar, hazırlanmış bir plan dahilinde-
Schellendorf'un makalesinde ifade ettiği gibi, Anadofımun erişilmesi güç noktalarındaki "mahalle,
mezra, köy ve kasabalara" saldırmışlar, yap-kaç sistemiyle (!) yıkım ve kıyım yapmışlardır. Bu yıkım
ve kıyımın, 1890'dan 1922'e kadar ve
Trabzon - Ankara - Adana'dan geçen bir çizginin doğu ve güneyindeki Anadolu toprağı
genişliğinde yapılmış olduğun hesap edilirse ortaya çıkan sonuç sayı ve yer halinde TÜRK SOYKIRIMI
'dır.
ZAMAN VE MEKAN'A YAYILMIŞ OLDUĞUNDAN GĐZLENMESĐ VE ĐNKAR EDĐLMESĐ
KOLAY OLMUŞTUR.
Fakat, Bunu ispatlayacak elimizde yüz bin belgeyi içeren 224 cilt belge vardır, (mikro filmleri
bütün ülkeler hükümetlerine dağıtılmış olduğu söyleniyordu)
Bu belgeleri doğrulayan,
ForeĐgn Office
AAEF, Fransız Dışişleri Arşivleri
Die Grosse Politik,
ABD, Devlet ve Senato arşivleri
Rus kaynakları.
Ermeni kaynaklan
Olayları ilk seviyede yaşamış olanların yayımlan
Ankara Üniversitesi yayınlan,
Özel ayınlar,
Gazeteler, dergiler,
Ve nihayet,
Ankara'da Osmanlı Arşivi, Ermeni, Ermeni yanlısı, Türk dostu, Türk düşmanı her
araştırmacıya açıktır.
Artık sırası gelmiştir;
SUÇLU ERMENĐ YÖNETĐCĐ,
SUÇLARINI ĐTĐRAF ET, TÜRK HALKINDAN, TÜRK TARĐHĐNDEN ÖZÜR DĐLE. VE, BĐZDEN
DEĞĐL, SENĐ ALDATMIŞ, SENĐ KENDĐ ÇIKARLARI ĐÇĐN KULLANMIŞ, SENĐ SUÇ'A AZMETTĐRMĐŞ
OLAN BATILILARDAN HESAP SOR, GEL, BERABERCE HESAP SORALIM.
YANLIŞININ FARKINA VAR , ONU KABUL ET, GENÇ KUŞAKLARI TÜRKLERE KARŞI
BOŞUNA KĐN VE ĐNTĐKAM HĐSSĐYLE YETĐŞTĐRME L
Bizlere gelince, bu bilimsel değerde belgeler ve bu belgelerin açığa çıkardığı gerçekler
varken ilk seviyedeki savunucularımız neden susuyorlar ?
Onlar susuyorlarsa biz, Türk milleti, bu milletin kişileri olarak hakkımızı, neden kendimiz
savunmuyoruz?
Türk soykırımının tersine çevrilerek Ermeni Soykırımı haline getirilmesini kabul edebiliyor
musunuz ?
Bu ülkede sesini yükseltecek bir üniversite, haksızlığa, hukuksuzluğa baş kaldıracak Barolar,
Tarihi bütün dünyaya duyuracak tarihçiler, tarih araştırma kurulları yok mudur?
Bu gerçekler neden okullarda öğretilmez ?
Batılı dostu (!), "bazı pısırık sultanlar misâli" üzmemek mi gerekiyor ?
Nerede Atatürkçüler?.
Atatürk hayatta olsaydı susacak mıydı?
En fecî şartlarda öldürülmüş atalar, dedeler, ninelerin cesetleri üzerinde yürümeyi, onları
Ermeni Katili olarak kabul etmeyi, şeref ve haysiyetimize yakıştırabiliyor muyüz .'
Niçin bir propaganda merkezi kurulmuyor ?
Niçin, Ermeni tarihçilerini, korktukları ve daima kaçtıkları tartışmalara çağırmıyoruz?
Niçin gösteri yürüyüşleri yapılmıyor ?
Neden gazeteler, ilk sahifelerinde büyük puntolu harflerle gerçeği haykırmıyorlar?
Dıştaki bir avuç Ermeni'nin koskoca bir Türk devletini yalanlarla dünya kamu vicdanında
aşağılamasına karşı neden susuyoruz? Neden susuluyor ?
Susmamız bütün dünyaya Ermeniler tarafından, suçumuzu sakladığımız, elimizde hiçbir
belge olmadığı şeklinde yorumlanıyor ve yutturuluyor.
Bu belgeleri Đnternet'e geçirecek gönüllüler mevcut değil midir?
ÖNERĐYORUZ :
Her yıl 21 nisan, VAN katliamının Çar Nikola II tarafından başarı diye kutlanmasının yani,
Ermeni çete ve Komitalarının yapmış oldukları katliamın, onları, saat 12, 30'da ellerine geçen telgrafla
kutlamasıyla, gerçek olduğunu ortaya koymuş olduğuna göre, TÜRK SOYKIRIMI GÜNÜ OLARAK
ANILMALIDIR.
VAN'IN ERMENĐLER TARAFINDAN YOKEDĐL-MĐŞ OLAN KALE DĐBĐ MAHALLESĐ
KALINTILARINA TÜRK SOYKIRIMI ABĐDESĐ DĐKĐLMELĐDĐR.
Bu mahallenin sokak izleri hâlâ görülmektedir, yıkık minare ve yıkık bir cami hâlâ
ayaktadırlar. Van'ı ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlere bu yerler gösterilmeli, açıklamalar
yapılmalı, broşür dağıtılmalıdır.
Bu yerin renkli resmini, Profesör Erich Feigl'm "Bir
Terör Efsanesi"adlı kitabında, Ermeni cinayetlerine ait pek çok resimle birlikte görmek kabildir.
Van'da, kitapevlerinde, Ermeni sorunuyla ilgili, kaynakçamızda görülen kitaplar satılmalıdır.
BĐR HATIRLATMA : Türklerin, başlangıçta açıkladığımız gibi, ne kadar geniş bir şekilde ve
değişik zamanlarda çok sayıda ETNĐK KIYIM'a uğratıldığı düşünülmemiş ve gerekli araştırmalar
yapılmamıştır.
Balkanlarda: 1878 Rus Osmanlı savaşında 450.000, 1821 Yunan ihtilâlinde 900.000. =
1.350.000. Balkanlardaki öteki Türk katliamları;
Girit Soykırımı, Anadolu Yunan işgalindeki katliâmlar, Kıbrıs katliâmı,
Ermenilerin Anadolu ve Kafkaslardaki katliâmları, Karabağ'daki katliâmları, Araştırmacı
Gündüz Aktan'm Đfadesine göre milyonları geçmektedir. Buna, Afganistan'da Taliban adı verilen
Peştunlarm Türkmen ve Özbek Türklerine bugün hala uyguladıkları soykırımı, Asya'da, Rusların ve
Çinlilerin tekrarlı ve sürekli katliâmlarını katarsak ortaya yaklaşık 6 milyonu bulan ve geçen sayılar çıkar.
JEST YAPMA ZAAFĐYETĐ;
Osmanlı imparatorluğu, "reformların" batılı ülkelere, başta Đngiltere olmak üzere, tanımış
olduğu hakların verdiği fırsatlarla yapılan şantajlar karşısında JEST yapmak gereğinde kalırdı. Bu
yapılan jestler sonucu yönetim çok kereler egemenlik hakkını yitirmişti. Günümüzde , Kıbrıs ya da Ege
sorunları nedeniyle gazetelerde, Jest yapmamız istendiğiyle ilgili haberler çıkması üzerine bu kapkara
geçmişi hatırlamaktan kendimizi alamıyoruz, bir örnek ;
1983 martında Merzifon Amerikan Kolejinde Tumayan ve Kayayan adlı iki Ermeni profesör
devlete karşı isyan çıkartmışlardır. Tutuklanmışlar, Reis, iki âza Osmanlı, l Ermeni ve l Grek'ten oluşan
mahkeme her ikisini de ölüme mahkûm emiştir.
Derhal , Londra'da gösteriler başladı "zalim Türkler, barbar Türkler, masum Ermenileri
öldüren Türkler" diye... Abdülhamit başlangıçta Đngiliz Gladston hükümetinin tazyiklerine dayanıyordu.
Fakat, Mısırda, HĐdiv Tevfık paşa ölmüştü, yerine geçmiş olan Abbas Halim paşa Londra-yı ziyaret
etmek Đstiyordu. Gladston hükümeti, Hidiv'in yatına iki Đngiliz destroyerinin refakat edebileceği şantaj'ım yaptılar. Bu takdirde, Hidiv, Đngiltere tarafından resmen tanınmış olacaktı. Abdülhamit hemen Đki
suçluyu affetti. Đmparatorluk yeniden çok ağır bir darbe daha yemişti. (B.ı.)
Burada Mustafa Kemâl paşadan bir örnek vermek isteriz.
Bağımsızlık savaşı içinde, Hint Hükümeti, Mustafa Sa-gir adlı bir Hint Müslümanım,
Müslüman Türk kardeşlerine yardım etmek üzere Ankara'ya göndermişti. Kısa bir tahkikat sonucu,
adamın Mustafa Kemâl paşayı öldürmek üzere Ankara'ya geldiği ortaya çıktı. Đngilizler göndermişlerdi...Mustafa Kemâl paşa derhal asılmasını emretti. Bazı kişiler, Đngilizleri tahrik etmekten korktular
ve affedilmesini istediler.
Mustafa Sagir ertesi sabah ASILDI...kimseden çıt çıkmadı.
Osmanlı Đmparatorluğunun koca bir donanması, dört kıt'a da orduları mevcuttu.
Ankara hükümetinin ise, bu dönemde, sadece Doğuda, teçhizatı eksik ufak bir ordusu
vardı...Bütün birlikler dağıtılmıştı...
Kaynaklar:
- (K.G.) = Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, TTK, 1983 Ankara.
- (E.F.) = Prof.Erich Feigl, BirTerrör Efsanesi, Milliyet yayınları, 1987 - Ein Mythos deş Terrors, edZeitgeschichte, Dnıchaus Nonntal, Salzburg,1986
- (B.Ş.) = Bilâl Şimşir, Aperçu Historique sur La ques-tionne Armenienne, TTK, 1985, Ankara
- (A.Y.) = Abdullah Yaman, Ermeni meselesi Otağ y. 1973 ist. - Ermeni Komitalarının amal
ve harekât-ı ihtilâ-liyesi, 1916
- Orly saldırısı davası 19 şubat - 2 mart, lahit ve beyanları, Ankara Üni. Siyasal Bilgiler
fak.1985 Ankara,
- (T.A.) = prof.Türkkaya AtaÖv,Orly davasında sundum belgeler ve açıklamaları,
- Talât paşanın Telgrafları, ŞĐnasi Orel - Süreyya Yuca , TTK, 1985
- Türk ve Ermeniler Tarih önünde , Kara Şemsi, Cenevre, Đmp.Nat. 19l9(Ermeni amal ve
harekât-ı Đhtilâliyyesi -Tesâvir ve Vesaik 'ten seçmeler)
Ermenilerin yaptıkları katliamlar, Rus generali Mayewki, St.Petersburg Askerî Akademisi
1916. Doç.Dr.Azmi Süslü, A.Ü.ınkĐlâp Tarihi enstitüsü, No.8 - Ruslara göre Ermenilerin Türklere yaptıkları mezâlim, Doç.Azmi Süslü Đnkılâp tarihi
Enstitüsü, ank.Üni. basımevi Ank.
- (H.K.T.) = Halil Kemal Türközü, Osmanlı ve Rus kaynaklarında Ermeni mezâlimi, TKAE,
1992 Ankara
211
- Osmanlı idaresinde Ermeniler, prof. Nejat Göyünç, Gültepe y. 1983 , Đstanbul(AMDP)
- Documents, başbakanlık, basın ve yayın genel müd. 1982 Ankara
Documents sur leş Armeniens Ottomans V. II, başbakanlık Bas.Yay.G.Müd.1983 Ank.
- Türk tarihinde Ermeniler, Dokuz Eylül Üni.ĐzmĐr, 1983
Kahramanmaraş l'nci Kurtuluş Sempozyomu, K.Maraş belediyesi ,1986
- Đntroduction a la Civilisation deş Etnies du Haiastan, prof.M.Aktok-Kaşgarlı
The
Eastern Question ım-perialism and the Armenian Community, TKAE, publ.74,serie III No:A19, Ankara , 1987
-Türk Millî Bütünlüğü içerisinde Doğu Anadolu, TKAE Y.56,S.IV - Sa.A.17 Ankara 1986)
- T - Türkmen Ülkesi Doğu Anadolu ve Emperyalizmin Etkileri, Halil Kemal TKAE, Ankara
1985
Kitabımız dizgiye girmiş iken, 10 Kasım 2000 tarihli gazetelerde Papa Jean Paul H'nin,
"Ermeni soykırımını kabul ettiğini ve bir bildiri yayınladığını okuduk." Đnsanlık ve barış için büyük bir
çaba sarfettîğĐne Đnanmak istediğimiz Papa'nın bu tutumunu hayret ve üzüntü ile karşıladık.
Üzüntümüz hemen uyanmamıza neden olduğundan bîr anlamda sevindik. Çünkü gerçekten
çok derin bir uyku içinde olduğumuzu farkettĐk. Ermeni sorununu incelerken bu konuda daima
kiliselerin ilk ve en güçlü seviyede çalıştıklarını bilir, ortaya koyar fakat kiliselerin temelinde -artık bütün
açıklığıyla söyleyebiliriz- Türk dünyasını temelden yıkmak isteyen papalık makamı Vatikan'ın olduğunu
düşünemeyiz. Belki de bu tarz düşünme büyük bir insan kitlesinin, Hıristiyan dünyasının, ruhani
değerde en yüce makamı oluşu ve ona binlerce yıllık geleneksel terbiyemiz gereği saygı
duymamızdan ileri gelmektedir.
Bu bildiri, Vatikan'da Attila ile başlayan ve haçlı seferleriyle süregelen kininin günümüze kadar
muhafaza edil-dîğĐnî ve bu kini tatmin için fırsat beklendiğini göstermektedir. Hele Ostrogot kralı
TotĐla'mn yaptıklarının isim benzerliği sebebiyle Attila'ya, dolayısıyla Türklere yamandığı düşünülürse
iftira ve sahtekarlık kampanyasının geleneksel kökenine inilmiş olur. (H.Tarcan, Töre Dergisi, Sayı l,
2000, Syf.17)
Sorunu Analiz etmeye çalışalım:
Papa Jean Paul II, Vatikan'da Hristiyan ülkeler ruhani temsilcilerini toplamış, Ermenistan
Patriği Karakin II ile Türklerin bütün inanılmazlığı ile Ermeni katili olduklarını ilan eden bir bildiri
yayınlamış, Hristiyan dünyasının tümünü Türkleri Ermeni katili olarak itham etmeye davet etmiştir. Bu
papanın 2000 başında Đlan ettiği "Türklere karşı başlatmış olduğu ilk haçlı seferberliğedir.
Tarih: 10 Kasım 2000. Papa hazretlerinden insan olarak doğmuş Türk ile insan olarak
doğmuş hıristiyan arasında insanlık ve din adına yapmasını beklediğimiz "tarihi tarihçilere bırakması,
bunun için çaba göstermesi, insanlar arası barışı ön plana almasıydı. Kendilerini barışçı diye tanıyorduk. Bildiriye tarih olarak Atatürk'ün ölüm tarihini seçmesi, bu muhterem olması gereken kişilerde
ölüye bile saygı olmadığını göstermektedir. O ölü ki bir ülkenin bayrağıdır. Değeri bütün dünyaca kabul
edilmiş büyük bir liderdir. Atatürk'ü ve Türkiye Cumhuriyeti'ni suçlayan en cahil kişilerin bile biraz tarih
okuyarak kolayca Ermeni sahtekarlığının farkına varabilmesi imkan dahilindeyken papanın bunu
doğruymuş gîbî kabul etmesi, onun Türklere karşı yüzlerce yıllık Vatikan kinini aynen devam ettiğini
göstermektedir. 3. Bin yılın başlangıcında dünyalaşma tartışmaları yapılırken, Vatikan'ın Orta Çağ
kafasından kendini asla kurtaramadığı ortadadır. Papa Jean Paul II çok iyi bilmektedir ki Vatikan'ın
arşivleri 4. yüzyıldan beri Türklere karşı Đlham ya da organize edilmiş oyunların belgeleri ile doludur.
Son belgeler de Ermenilerin yaptığı Türk etnik temizliğinin bütün yönleriyle açığa çıkarabilecek niteliktedir. Kitabımızda tarih sırasına göre görmüş olduğumuz kiliselerin çalışmalarıyla Đlgili bîr kaç örneği
hatırlayalım:
1779. Rusya'da Ermeni Argutyan ile Ermeni okulu kurucusu Lazaryan Kafkazlarda bir
Ermeni projesi yapmışlar ve prens Potemkin'e sunmuşlardır. Yönetim değişikliği, projenin
uygulanmasını geriye bıraktırmıştır.
1876. Osmanlı Đmparatorluğu'nda Patrik Nerses, Đngiliz elçisi Elliot'u ziyaret ederek
Avrupa'nın ilgisini çekmek için her an isyana hazır olduklarını bildirmiştir.
1876. Đngiliz başbakanı Gladston himayesinde katolik kilisesiyle birlikte Đngiliz-Ermeni Birliği
kurulmuştur.
Patrik Zaven Efendi, Đstanbul'un işgalinde hükümeti Ermeni soykırımı ile itham ederek
Osmanlı yönetimini, uluslararası bîr mahkemede mahkum edilmesini istemiştir. Kurulan Đngiliz Tahkik
Heyeti, Osmanlı Yönetiminin asla soykırımı suçu işlemediğini, Ermeni iddialarının duyumlara
dayandığını hukuki değeri olmadığını 29 Temmuz 1921'de ilan etmiş, 1985'te Fransız adaleti de Orly
davasında aynı kararı almıştır. ABD protestan din adamları Mart 1915'te başlayan Büyük Van
Katliamını destekleyen işgalci orduların geri gelmesiyle Ermeni katilleriyle birlikte Đran'a kaçmışlardır.
Papalık bu gerçekleri belgeleyen Amiral Bristol ve general Harbourd'un ABD devlet arşivinde saklanan
fakat yayınlanmamış raporlarını gözardı etmektedir. Harbourd'un 43 Türk köyünün halkı ile beraber
yakılmış olduğunu gözüyle gördüğünü ve yanık insan eti kokusunun burnunu çok rahatsız ettiğini
kendi eliyle yazmış olduğu rapordan okuyabilir.
Yeter artık! Uyumayalım! Batının güler yüzünün arkasında insanlık
tanımayan çıkarları olduğunu bir an için bile unutmayalım !...
Download