K***L*K BOZUKLUKLARI (Tan*m, Etyoloji, Tedavi)

advertisement
Psikiyatri Hemşireleri Derneği
(PHD)
Güçlendirme Seminerleri
28 Şubat 2016
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
(Tanım, Etyoloji, Klinik Görünüm, Tedavi)
Doç. Dr. Nurhan Eren
İÜ İTF Psikiyatri Anabilim Dalı
Sosyal Psikiyatri Servisi
Sanat Psikoterapisi ve Rehabilitasyon Programı
[email protected]
Kişilikle İlgili Tanımlar

Kişilik (personality), kapsamı ve sınırları oldukça geniş bir
kavramdır. Bireyin biyo-psiko-sosyal gelişimini ve bütünlüğünü
içeren hem içsel süreçlerin hem de dışa yansıyan özelliklerin
tümünü kapsamaktadır.

Biyolojik olarak doğuştan getirilenlerle psiko-sosyal etkenlerin
etkileşimi boyunca, bireyin özgün yapısal ve psikodinamik
kalıplarını oluşturan bir örgütlenme sürecinde gelişir.

Kişiliği tanımlarken kişiliği oluşturan unsurlardan; mizaç,
karakter, kimlik gibi kavramlara da açıklık getirmek
gerekmektedir.
Mizaç (Temperament)

Mizaç, kişinin doğuştan getirdiği büyük ölçüde biyogenetik ve perinatal
ögelerin belirlediği, yaşam boyunca çok az oranda değişen yapısal
özellikler, kişiye özgü ruhsal faaliyetler ve davranışsal tepki verme
tarzlarıdır.

Mizaç için; huy, yaratılış, doğa terimleri kullanılmaktadır.

Mizac, kişiliğin otomatik olarak kendini gösteren emosyonel,
motivasyonel ve adaptif davranışlarının yapısal çekirdeğinde yer alır ve
kortiko-striato-limbik sistemlerle ilintilidir.
Karakter (Character)

Kişiye özgü olarak doğuştan getirilen mizaç özelliklerinin
temelinde, sonradan kazanılmış ancak değişmeye dirençli
davranışsal özellikleri kapsar.

Bu özellikler birey ve çevre arasındaki dinamik etkileşimlerle
belirlenir.

Sağlıklı bir karakter yapısı bireyin gereksinimleri ile çevresel
etkenler arasındaki uyumda önemli bir rol oynar.
Cloninger ve ark. Belli nörotransmitterlerin ve bunlarla ilgili genlerin mizaç özellikleri
ile bağlantılı olduğunu göstermiş ve dört mizaç özelliği tanımlamıştır.

Yenilik arama (novelty seeking) kişilik tipi, keşfetmeye genetik bir
yatkınlık, sık araştırıcı aktivite, dürtüsel karar verme, ödül alma
olasılığı belirdiğinde aşırılık ve taşkınlık, çabuk-kolay sinirlenme ve
engellenmeden aktif kaçınma gibi özellikleri kapsar. Beyindeki
işlevsel durumu gösteren çalışmalar yenilik arama kişiliği ile
dopamin düzeyi arasında ilişki,

Zarardan kaçınma (harm avoidance) kişilik tipinde, yüksek
serotonerjik aktivite,

Ödül bağımlılığı (reward dependence) kişilik tipinde, beyinde
noradrenalin artışı,

Sebatkarlık (persistence) kişilik tipinde, sebat eden/ısrarcı kişiliği
olanların beyninde ise glutamat artışı tespit edilmiştir.
Karakterin de üç yönü olduğu belirtilmektedir.



Başına buyrukluk (self-directedness)
İşbirlikçilik (cooperativeness)
Kendini aşma (self-transcendence)
Kişilik; mizac ve karakter arasındaki etkileşimin son ürünü olarak
değerlendirilmektedir.
Kimlik (İdentity)

Kimlik, kişinin kendini nasıl tanımladığı (self-consept) ve konumlandırdığı
ile ilgili bir kavramdır.

Kişinin kim olduğuna, nerede durduğuna ilişkin cevaplardan oluşur. Birey
veya grubun kendini diğer birey veya gruplardan ayırdedici özelliklerinin
bütünü olarak tanımlanabilir.

Bu açıdan bakıldığında, kimliğin tanımı daima bir diğerine göre yapılır.
Bireysel ve kişisel kimliğin yanısıra sosyal ya da kolektif kimliklerden de söz
edilmektedir. Cinsel, etnik, mesleki, toplumsal vb. birçok kimlikler vardır.

Kişinin birbiriyle uyumlu birden fazla alt kimliği olabilir. Bu kimliklerin
birbirleriyle uyumu sağlıklılık için gereklidir.
Kişiliğin Tanımı
Kişilik, bireyin her işlevinde otomatik olarak kendini gösteren, kolayca
değişmeyen, büyük ölçüde bilinçdışı olarak kazanılmış davranış örüntüleri,
algılama ve düşünme biçimleridir.
Genetik mirasla başlayan ve çeşitli faktörlerin etkisiyle oluşan kişilik gelişimi,
bir bütünleşme ve olgunlaşma süreci olarak ele alınabilir.
Kişiliğin Gelişim Süreci
■
Bu süreç, doğumdan sonraki süt çocukluğu döneminde, en yoğun
biçimde anne ile bebek arasında kurulan bakım ilişkisinden (dyadik
ilişki/sembiyotik bağ) beslenir.
■
Çocuk büyüdükçe, baba ve kardeşlerin katıldığı sosyalleşme ile
(triangle) ikili dünyanın dışına çıkarak, sınırları, engelleri ve otoriteyi
tanır.
■
Bireyin kişiliği son olarak ergenlikte yaşananlarla şekillenerek
olgunlaşır (maturation) ve özgün bir yapı kazanır
Kişilik Gelişirken Neler Başarılmalı?
Tüm bu aşamalarda,
■
■
■
■
■
Doğuştan getirilen nitelikler, dürtüler, arzular bastırılır, yansızlaştırılır
(nötralization), düzenlenir (regülation),
Uygun savunmalarla içsel süreçler, dış gerçekliğe göre düzenlenir,
Nesneler (diğerleri) ve işlevleri ayrıştırılır ve içselleştirilir (internalization),
Özdeşleşmeler (identification) yoluyla kendinin bir parçasına dönüştürülür,
Kimlik bütünlüğü (entegration) sağlanır.
Sonuçta, her şey yolunda giderse, iç ve dış gerçekliğe uyum sağlayabilen tutarlı,
kalıcı, bütünleşmiş, olgun bir kişilik yapısı gelişir.
Bu değişim ve gelişim süreci daha yavaş biçimde bir ömür boyu sürer.
Eksiklikler/Travmalar/Bozukluklar
Ancak birey, çocukluk ve ergenlik döneminde
eksiklikler/travmalar/bozukluklar yaşarsa, doğuştan getirilen niteliklerin
de katkısıyla gelişim süreci etkilenir ve kişiliğin oluşma ve örgütlenme
süreci kesintiye uğrar.
Bazı yapılar aşırı zayıf ve bazı yapılar aşırı güçlü biçimde gelişirken kişilik
yapısının bütünleşme süreci ve tutarlılığı bozulur.
Kişiliğin Gelişim Evreleri ve paralellikleri
F. Dereboy
PSİKOSOSYAL GELİŞİM
GELİŞİM
EVRESİ
PSİKOSEKSÜEL
GELİŞİM
OLUMLU/OLUMSUZ
DUYGU
OLUMLU
PSİKOSOSYAL
ÖRÜNTÜ
NESNE İLİŞKİLERİNİN GELİŞİMİ
İÇSELLEŞTİRME
AŞAMASI
AYRILMA
BİREYLEŞME
AŞAMASI
Bebeklik
Oral
Güven/Güvensizlik
Umut
İçeatım
Sembiyoz
Ayrışma
Küçük Çocukluk
Anal
Özerklik/Utanç, Kuşku
İrade Gücü
İçeatımözdeşim
Uygulama
Uzlaş(tır)ma
Oyun Çağı
Fallik
Girişimcilik/Suçluluk
Amaç
Özdeşim
Libidinal Nesne
İlişkilerinin
Tutarlılığına
Doğru
Okul Çağı
Latent
Çalışkanlık/Aşağılık
Yetkinlik
Kimlik/Kimlik
Bocalaması
Sadakat
Yakınlık/Yalnızlık
Sevgi
Orta Yaşlılık
Üretkenlik/Durağanlık
Bakım
Yaşlılık
Bütünlük/Yılgınlık
Bilgelik
Ergenlik Ve
Gençlik
Genç Erişkinlik
Genital
Özdeşim Ego
Kimliği
Ego Kimliği
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
Kişilik bozukluğu, bireyin içinde yaşadığı kültürün beklentilerinden önemli
ölçüde sapmalar gösteren, iş yaşamında ve ilişkilerinde ciddi sorunlara yol
açan, ergenlik ya da genç erişkinlik döneminde başlayan süreğen bir
durumdur.
Kişilik bozukluğu gösteren hastalarda, düşünce, duygulanım, kişilerarası
ilişkiler ve dürtü kontrolü gibi temel alanlarda sorunlar vardır.
■
Belirtiler aloplastik (dış çevreyi değiştirme ve kendine uydurma) ve
egosintonik (benlik ile uyumlu) yapıdadır. Diğer bir deyişle bu bireyler
eylemlerinden rahatsızlık duymazlar ve başkaları üzerinde yarattıkları
etkinin, ya çoğu zaman farkında değildirler ya da bu etkiyi kendi
gereksinimlerine yönelik olarak manipüle ederler.
■
Kişilik bozukluklarında görülen bu özellikler pek çok insanda bulunan
karakter özelliklerinin ötesinde bir durumdur.
■
Kişilik bozukluğu gösteren bireylerde hem çevreyi hem de kendilerini
etkileyen, bununla ilişkili olarak derinlere yerleşmiş, esnek olmayan,
işlevselliği ve uyumu bozucu özellikler vardır.
KİŞİLİK BOZUKLUKLARININ ALT TİPLERİ

Kişilik bozuklukları, Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’na (DSM)
göre II. Eksen bozukluklar olarak ele alınır ve üç kümede gruplandırılır.

Bunlar;
A kümesi: Majör psikotik belirtilerden kognitif süreçlerdeki bozulmalara
benzer belirtilerle ve tuhaf davranışlarla seyreden paranoid, şizoid ve
şizotipal kişilik bozuklukları,

B kümesi: İmpulsivite, kendine yönelik yıkıcılık, katılık, duygusal
değişkenlik, dramatizasyon, kararsızlık ve kalıcı olmayan ilişkilerle
karakterize borderline, histrionik, antisosyal ve narsistik kişilik
bozuklukları,

C kümesi: Anksiyetenin çeşitli formlarından oluşan ve endişeli görünümün
hakim olduğu kaçıngan (avoidant), obsesif-kompulsif, bağımlı kişilik
bozukluklarıdır.
DSM -V
DSM-V kişilik bozukluklarını genel anlamda
kavrayışımızı ve tanılayışımızı değiştirecek birkaç önemli yenilik
barındırıyor.
Genel olarak kişilik bozuklukları, kişinin kültürel normlar
ve beklentiler bağlamında adaptif olan bir
1. Özkimliği duygusu ve
2. Kişilerarası işlevsellik kapasitesi geliştirme yetersizliğinin
temsilidir.
ETYOLOJİ
Kişilik bozukluklarının etyolojisinde çok çeşitli varsayımlar öne
sürülmektedir.
Öne sürülen görüşler; genetik, ailesel, çevresel, biyolojik, etkenlerin
birlikteliğini vurgularken, farklı alt tiplerinde etkenlerin ağırlığının
değiştiğine yönelik araştırmalar vardır.
Genetik özellikler
Özellikle ikizler ve aileler üzerinde yapılan genetik çalışmalarda;

A kümesi kişilik bozukluklarının (paranoid, şizoid ve şizotipal)
ailelerinde kontrollere göre şizofreninin daha yaygın olduğu,

Borderline hastaların aile geçmişinde depresyonun yaygın olduğu,
daha fazla duygudurum bozukluğu görüldüğü,

Obsesif kompulsif belirtilerin monozigot ikizlerde daha belirgin
olduğu,

Antisosyal kişilikte saldırganlığın kortikal eksitabilite ve inhibisyonla
ve erken çocuklukta yaşanan şiddetle ilişkili olduğu görüşleri, öne
sürülen varsayımlardan bazılarıdır.
Biyolojik etmenler;





Hormon düzeyleri,
Nörotransmitterlerin etkileri,
Elektrofizyolojik değişiklikler,
Perinatal travma,
Ensefalit veya kafa travması kişilik bozukluklarına neden olan biyolojik
faktörler arasında incelenmektedir.
Psikolojik etmenler;








Psikoseksüel gelişimin erken döneminde oluşan saplanmalar,
Olumsuz ebeveyn tutumları,
Çocuklukta yaşanan yetersizlikler,
Fiziksel ve cinsel travmalar,
Agresif ve libidinal dürtülerdeki aşırılığın kapsanamaması,
Yetersiz savunmaların yoğun kullanımı,
Öğrenilmiş uyum bozucu şemaların oluşması,
İçselleştirilmiş patolojik kendilik ve nesne ilişkilerinin etkileri gibi
çeşitli nedenlerle açıklamaktadır
Kişilik Bozukluklarına Psikodinamik Bakış

DSM ve diğer deskriptif tanılama sistemleri, kişilik bozukluklarını belirtilere ve
davranış boyutuna göre değerlendirmekte ve kişilik bozukluğu kümelerinin
ayrıştırılmasını sağlamaktadır.

Ancak bu tanılama sistemlerinde kişilik yapılanmaları ve bunları oluşturan iç
dinamikler yeterince değerlendirilememektedir.

Kişilik bozukluklarının teorisine ve kliniğine yönelik önemli çalışmaları olan
nesne ilişkileri kuramcısı Kernberg, ruhsal yapının farklı örgütlenme düzeyleri
ile içselleştirilmiş nesne ilişkilerinin yapısal kökenleri arasındaki ilişkiyi
inceleyerek, kişilik bozukluklarına ve kliniğine dinamik bir bakış sağlamıştır.

Bu yaklaşımda etyolojiye; kalıtımsal, yapısal, biyokimyasal, ailesel, psikodinamik
ve psikososyal etmenlerin katkısı göz önünde tutulmaktadır.
Kernberg bu ilişkileri açıklamada “yapısal analiz” terimini kullanmış ve
psikotik, borderline ve nevrotik kişilik örgütlenmesi tanımlamalarını
yapmıştır.
Kernberg’e göre,

Nevrotik kişilik örgütlenmesi içinde, semptomatik nevrozlar ve borderline
kişilik patolojileri dışında kalan hastalar yer almaktadır.

Borderline kişilik örgütlenmesi içinde, üst düzeyde; klinik açıdan çoğu
histerik, obsesif-kompulsif, depresif kişilikler ve daha organize mazoşistik
kişilikler, orta düzeyde; pasif-agresif, sadomazoşistik, histrionik ve narsistik
kişilikler, alt düzeyde; borderline, düşük düzeyde narsistik, antisosyal
kişilikler ve hipomanik, şizoid, paranoid kişilikler yer almaktadır.

Psikotik kişilik örgütlenmesi gösteren hastalarda ise, birincil süreç
düşüncesine yatkınlık vardır. Şizofreni ve şizofreniform bozukluklar, majör
affektif bozukluklar ve paranoid psikozların tümünü içermektedir
Kişilik Örgütlenmesi ayrımı neye göre yapılmakta?



Hastanın kimlik bütünlüğünün derecesine,
Savunma girişimlerinin tiplerine ve
Gerçeği değerlendirme kapasitesine göre kişilik örgütlenmesi ayırımı
yapılmaktadır.

Bu yaklaşım içselleştirilmiş kendilik ve nesne ilişkilerini ön plana çıkarmakta ve
işlevselliği irdeleyen yanıyla belli bir oranda esnekliğe izin veren, bu nedenle
bilhassa tedavi, ruhsal bakım ve psikoterapide çok önemli yararlar sağlayan bir
yaklaşım sunmaktadır.

Kişinin değişik anlarda belirli zorlanmalar ya da destekler karşısında farklı kişilik
örgütlenmesi gösterebileceğini ancak olağan koşullarda temel bir kişilik
örgütlenmesi içinde kalabileceğini belirtir.

Yani hastayı sadece belirtilerine göre değil, bütünsel olarak anlamayı, tedavi,
bakım ve psikoterapiyi bir süreç olarak görebilmeyi kolaylaştırır.
Epidemiyolojisi
Epidemiyolojik çalışmalar;

Genel toplumda kişilik bozukluğu yaygınlığının %10-13 olduğunu,

Ayaktan başvuran hastalarda %30-50 oranında kişilik bozukluğu saptandığını,

Acil servislere başvuran hastaların neredeyse %25’ini oluşturduğunu ve bunların
en sıklıkla borderline ve histrionik kişilik bozukluğu hastaları olduğunu,

Yataklı servislerde en çok borderline hastaların bulunduğunu bildirmektedir.
Klinik Görünüm

Kişilik bozukluğu olan bireyler zihinsel tasarımlarının etkisiyle kendi
içlerinde yaşadıkları karmaşık süreçleri dış dünyaya ve ilişkide oldukları
kişilere yansıtarak, diğerleri üzerinden yaşama eğilimi gösterirler .

Örneğin, yetersiz bir kendilik imgesi ve ihmal eden ebeveyn tasarımına
sahip bir hasta, kendini yetersiz biri olarak algılar ve sürekli ihmal
edildiğinden yakınır.

İlişkilerinde daima çarpıtılmış ve bozuk algılamalara bağlı sorunlar
ortaya çıkar.

Çoğu zaman bu durum tedavi ekibine yönelik karşılanması zor, yoğun
beklentilere yol açar.

Diğerleriyle ilişkide güçlükler yaratan, huzursuz, beklentili, düşmanca
veya manipülatif davranışlar gösterirler.
Özellikle ağır kişilik bozukluklarında;

Anksiyete toleransı düşüktür,

Ayrılık ve engellenme gibi kaygı yaratan durumlar karşısında
regresyona girme eğilimleri vardır,

Zorlandıkları durumlarla başa çıkmak için alkol ve madde kullanımı,
impulsif biçimde intihar, kendini yaralama (self mutilasyon) ve
eyleme vuruk (acting out) davranışlar gösterirler,

Polisemptomatik bir klinik görünüm vardır: depresyon belirtileri,
perversiyonlar, anksiyete belirtileri, cinsel işlev bozuklukları,
obsesif belirtiler, psikotik belirtiler, disosiyasyon, duygudurum
dalgalanmaları vb..

İşlevsellikleri değişkendir.
A Kümesi Kişilik Bozuklukları





Paranoid kişilik bozukluğu olan kişiler, diğerlerinin davranışlarını kötü
niyetli olarak yorumlama, sürekli şüphecilik ve güvensizlikle
karakterizedirler.
Sık olarak düşmanca, huzursuz ve kızgındırlar.
Tutucu, haksızlıkları biriktiren, takıntılı biçimde adalet arayışı içinde olan,
patolojik kıskançlık davranışları gösteren kişilerdir.
Sürekli kendilerinin sömürüleceği hissi ile en yakın ilişkilerinde bile açık
olmazlar.
Yeterli bir temele dayanmaksızın başkalarının niyet ve davranışlarını
kendilerine yönelik aşağılama olarak algıladıkları referans fikirleri nedeniyle
olaylardan gerçek olmayan sonuçlar çıkarırlar.
Paranoid kişilik bozukluğunun yaygınlığı toplumda % 0,5-2,5 arasındadır. Bu
kişiler nadiren tedavi arayışı içindedirler ve genellikle yakınlarının teşviki ile
tedaviye gelirler.






Şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler yaşam boyu sosyal çekingenlik
içindedirler. İlişkilerinde yetersiz, duygulanımları kısıtlı, donuk, içe dönük ve
insan ilişkilerinde yakınlık kurmaya karşı isteksizdirler.
Şizoid kişilik bozukluğunun yaygınlığı kesin olarak saptanamamıştır.
Yalnız başına yapılan işlerde çalışmaya yatkındırlar.
Kızgınlık duygularını doğrudan gösteremezler.
Matematik ve astronomi gibi insansız ilgilerde affektif enerjilerini
kullanabilirler.
Hayvanlara, diyet ve sağlıkla ilgili konulara, felsefi hareketlere ve özellikle
kişisellik içermeyen toplumsal ilerleme projelerine ilgi duyabilirler .






Şizotipal kişilik bozukluğu gösteren hastalar tuhaf ve yabancıdırlar.
Düşünce yapısı ve ilişkileri bozulmuştur.
Büyüsel düşünce, garip fikirler, referans fikirleri, illüzyonlar ve
yabancılaşma (depersonalizasyon) belirtileri mevcuttur.
Batıl inançları olabilir ve gelecekten haber verebildiklerini iddia
ederler.
İç dünyaları, çok canlı hayali ilişkilerle ve çocuksu korku ve
hayallerle doludur.
Yakın ilişkilerde birdenbire rahatsızlık duyma ve geri çekilme
görülebilir.
Toplumda %3 oranında görülür
B Kümesi Kişilik Bozuklukları







Borderline (sınırda) kişilik bozukluğu gösteren hastalar nevroz ve psikoz
sınırında yer alırlar.
Sıra dışı, stabil olmayan affekt, mizaç ve davranış özellikleri gösterirler.
Kendilik ve nesne ilişkileri değişkendir ve zıtlıklar içerir. Kimlik duygusunda
ve duygulanımda tutarsızlıklar gösterirler.
Dürtülerini kontrol etmede güçlük yaşarlar.
Yalnız kalmaya tahammülleri yoktur ve her zaman bir ilişki içinde olmak
isterler ve sürekli terk edilme korkusu yaşarlar.
Manipülatif intihar girişimleri, eyleme vuruk davranışlar, alkol ve
uyuşturucu kullanımı ve rastgele cinsel ilişkiler sıktır.
Kronik boşluk duygusu vardır ve ani değişken belirtiler gösterebilirler.
Toplumda görülme sıklığı %2-3 iken, psikiyatri kliniklerindeki kişilik
bozukluklarının %30-60’ını borderline kişilik bozuklukları oluşturur.




Histrionik kişilik bozukluğu, dramatik, renkli özellikleri olan, kolay
heyecanlanan, dışa dönük davranan, duygusal kişilerdir.
Bu kişilerde aşırı derecede başkalarının dikkatini çekme, duygu ve
düşüncelerini abartma, aşırı onay ve övgü bekleme, giyim ve davranışlarında
baştan çıkarıcı davranma özellikleri vardır.
Bağımlılık ihtiyaçları yoğundur, ilişkilerinde yüzeyseldirler, gerçek
duygularını ifade edemezler ve kolay aldanırlar.
İstekleri gerçekleşmediğinde ve hayal kırıklığına uğradıklarında huysuzluk,
ağlama krizleri ve diğerlerini suçlama davranışları gösterirler.
Toplumda görülme s %2-3’dür




Antisosyal kişilik bozuklukları, sürekli olarak toplum normlarına uymayan
ve suç davranışları gösteren kişilerdir.
Yalancılık, okuldan, evden kaçma, hırsızlık, kavgacılık, madde kullanımı,
yasal olmayan aktiviteler gösterirler ve bunlardan dolayı suçluluk duymazlar.
Kendi gereksinimleri için başkalarını kötüye kullanabilir, fiziksel, cinsel ve
maddi zararlar verebilirler.
Dışarıdan normal, zeki, cana yakın ve sevimli görülebilirler.
Toplumda erkeklerin %3’ünde, kadınların%1’inde görülür.





Narsistik kişilik bozukluğu, olan kişiler kendilerini aşırı derecede önemser
ve aynı alanda eşi benzeri olmadığı şeklinde büyüklük duygularına kapılırlar.
Eleştirilere tahammülleri yoktur ve öfke hissederler.
Diğerlerine empati göstermekten yoksundurlar.
Benlik saygıları düşüktür, ilişkilerinde kırılgandırlar ve depresyona
yatkındırlar.
Kendilerini değerli hissetmek için sürekli bir şeyler başarmaları
gerekmektedir.
Toplumda görülme sıklığı %2-6 arasındadır
C Kümesi Kişilik Bozuklukları



Çekingen kişilik bozukluğu, olan kişilerin en temel özelliği yetersizlik ve
reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık hissetme ve bu nedenle sosyal ketlenme
içinde olmadır.
Bu yapıdaki kişiler topluluk içinde konuşmaktan ve kendilerini göstermekten
kaçınırlar.
Sıcak ve arkadaşça olmalarına karşın eleştiri ve aşağılanmaya karşı aşırı
duyarlılıkları nedeniyle utangaçtır, fobik kaçınmaları vardır ve sınırlı
işlevsellik gösterirler.





Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu, duygusal katılık, düzenlilik, ısrarcılık,
inatçılık ve kararsızlıkla karakterize bir yapı gösterir.
Mizaçları genellikle ciddidir ve mizah duyarlılıkları sınırlıdır.
Mükemmeliyetçi yapı nedeniyle yöntem ve düzen gerektiren işlerde başarılı
olabilir.
Ancak katı kuralları ve düzenleri bozulduğunda buna tolerans gösteremezler
ve anksiyeteleri artar.
Kendilerinin ve birlikte yaşadıkları kişilerin davranışları üzerinde kontrol
sağlama eğilimindedirler





Bağımlı kişilik bozukluğu ,olan kişiler başkalarının gereksinimlerini
kendilerinin önüne koyarlar.
Kendilerine güvenleri yoktur ve yalnız kaldıklarında rahatsızlık duyarlar.
Başkalarından güvence ve destek almadıkça karar vermekte güçlük çekerler.
Karamsarlık, pasiflik, itaat etme ve sorumluluk almaktan kaçma nedeniyle
başkalarına bağımlıdırlar.
Kötüye kullanılmaya açık bir yapı gösterirler
Ağır Kişilik Bozuklukları
Kernberg, kaçıngan özelliklerin, histerik, obsesif-kompulsif, depresif ve daha iyi
örgütlenmiş mazoşistik kişiliklerin dışında kalan, karmaşık ve dürtünün egemen olduğu
sınırda ya da narsisistik patolojiler gösteren yapıları ciddi olgular olarak tanımlamaktadır.
Akhtar ise, birçok açıdan birbirinden farklı olmakla beraber, klinik belirtiler, dinamikler,
ruhsal-yapısal örgütlenmeler ve gelişimsel öyküler açısından benzerlik gösteren sekiz tip
ağır kişilik bozukluğu tanımlamıştır. Bunlar narsisistik, sınır, şizoid, paranoid, hipomanik,
antisosoyal, histiriyonik ve şizotipal kişilik bozukluklarıdır. Kişilik bozukluklarının çeşitli
tiplerinde ortak gelişimsel zeminin olması sıklıkla birden çok kişilik patolojisinin bir arada
görülmesine yol açabilmektedir.
Düzeyi ne belirliyor?





Üstbenlik patolojisi, antisosyal davranışlar, kötü huylu narsisizm, nesne ilişkilerinin
kalitesindeki yetersizlik, madde kullanımı gibi özellikler kişilik bozukluğunun
patolojisini şiddetlendiren etmenler olarak görülmektedir.
Buna karşın, yüceltme yetisinin olması,
Nesne ilişkilerinde bölmenin sürekli kullanılmaması,
Anlamlı bir ilişki ve iş bağlantısını sürdürebilme,
Ahlaki değerleri koruma ve sorumluluk alabilme yetisine sahip hastaların daha olumlu
bir gelişme gösterdiği belirtilmektedir
Ağır Kişilik Bozukluklarına Yaklaşım
Yapılan birçok çalışmada, hemşirelerin ve diğer sağlık çalışanlarının ağır
kişilik bozukluğu gösteren hastaları hoşa gitmeyen, ekipte bölünmeler
yaratan, zor ve yönetimi güç hastalar olarak tanımladığı ve bu zorluğun en
çok paranoid, borderline, narsisistik ve antisosyal hastalarla yaşandığı
bildirilmektedir.
Beş grupta toplanan bu zorluklar;
1. Kişilik bozukluğu gösteren hastaların diğer hastalardan
daha güçsüz ve emek gerektiren hastalar olarak
algılanması,
2. Hemşirelerin ve sağlık çalışanlarının bu hastalara yönelik
eğitimlerinin yetersiz olması,
3. Kişilik bozukluğu gösteren hastalarla çalışanların çatışmalı
bir role sahip olması,
4. Bu hastalarla çalışmanın travmatize edici yönü,
5. Bu hastalara yönelik daha özel beceri ve niteliklere sahip
olmanın gerekliliği olarak görülmektedir
Table 2.
The patient groups which mental health workers experience the greatest
difficulty with and the causes of difficulties
(n=322)
f
%
Psychotic disorders
45
13.6
Mood disorders
9
2.7
Psychoneurosis
57
17.2
Personality disorders
208
62.7
Alcohol-substance addiction
97
29.2
Dissociative disorders
31
9.3
Difficulty with establishing a relationship, understanding the patient and
forming cooperation
Being overcome with negative emotions like anger, fury and hatred
145
43.7
105
31.6
Difficulty with maintaining the occupational frame/role
76
22.9
Feeling inadequacy about occupational information and ability
45
13.6
Being overcome by feelings of closeness, love and protection
38
11.4
Experience of fear, anxiety and panic
52
15.7
Inability to maintain personal boundaries
44
13.3
Disagreement with the treatment team regarding the treatment of the patient
51
15.4
Other
19
5.7
The patient groups with which greatest difficulty is experienced
Areas of experienced difficulties
Table 3.
Sub-groups of personality disorders that mental health workers
experience the greatest difficulty with.
Personality Disorders
Sub Groups
Rank of experienced
difficulty
Borderline Personality Disorder
2.02
1
Antisocial Personality Disorder
1.97
2
Narcissistic Personality Disorder
1.21
3
Paranoid Personality Disorder
1.17
4
Histrionic Personality Disorder
1.15
5
Obsessive Compulsive Personality Disorder
1.05
6
Dependent Personlity Disorder
.92
7
Schizotypal Personality Disorder
.71
8
Schizoid Personality Disorder
.70
9
Avoidant Personality Disorder
.55
10
The first three sub groups with which greatest difficulty is experienced are Borderline,
Antisocial and Narcissistic PD.
Table 4- The most frequent emotional reactions experienced by mental health workers while
working with patients with personality disorders.
Which emotions do you most frequently have for
patients with PD?
A little
Moderate
A lot
None
Rank of
experienced
difficulty
%
%
%
%
Boredom/discontent
19,3
26,8
28,6
25,3
1.59
1
Anger/rage
18,1
32,2
15,7
34,0
1.30
2
Fear/anxiety
31,9
17,5
9,0
41,6
.94
3
Closeness/compassion
21,7
17,8
8,4
52,1
.83
4
Self confidence/success
17,2
22,0
5,1
55,7
.76
5
Guilt/pity
15,4
20,5
3,9
60,2
.68
6
Admiration/liking
28,9
1,5
1,2
68,4
.36
7
At the first rank “boredom/discontent” stands, followed by “anger/fury”, “fear/anxiety”,
“closeness/compassion”, “self confidence/success” and “guilt/pity”. On the other hand, being
overcome with feelings of “admiration/liking” is ranked lowest.
KB Hastalarıyla Çalışırken Bilinmesi Gereken Temel Psikodinamikler
Benlik (ego) Zayıflığı:

Benlik zayıflığı, dış gerçekliğin istekleri, içgüdüsel dürtüler ve
üstbenliğin kuralları arasında uzlaşma sağlama yetisinde bozukluk
olarak tanımlanabilir.

Ego zayıflığı olan kişiler endişe hissine dayanamaz, bu hisler çabucak
yayılır ve büyür. Dürtü kontrolünde zayıflık vardır, hemen onu tatmin
etmeye yönelmek ister, süblimasyon kanalları yoktur ya da azdır.
Benlik(ego) zayıflığının belirtileri ikiye ayrılır:
Alt düzey kişilik örgütlenmesine özgü olanlar;
1) Benlik sınırlarının bulanıklaşması ve
2) İlkel savunmaların egemenliği .
Özgül olmayan özellikler;
1) Anksiyeteye katlanamama,
2) Dürtü denetiminde yetersizlik,
3) Bozuk yüceltme yetisi.
Bu kişiler duygu, düşünce ve dürtülerinin içten mi dıştan mı geldiğini
ayırmada güçlük yaşar.
Örneğin: Kendisini değersiz gören birisi bu duygunun kendisinden
geldiğini ayırt edemez ve sürekli insanların onu aşağıladığı yönünde
ipuçları arar. Başkalarının davranışlarını kendine yönelik algılar ve bu
durum ilişkilerinde sorunlara yol açabilir.
İlkel Savunmalar






Gelişimin erken dönemlerinde, derin anksiyetelerle başa çıkmak için
kullanılan;
Benliğin ve nesnelerin bölünmesi,
İçselleştirme,
Yansıtma,
Yansıtmalı özdeşim,
Yadsıma,
Ülküleştirme ve tümgüçlülük gibi ilkel savunmalar kişilik
bozukluklarında erişkin yaşa kadar uzamıştır
Bölme (splitting):

Kendilik imgesinin ve dışarıdaki nesnelere yönelik tasarımların tümden iyi ve
tümden kötü olarak ikiye ayrılmasıdır. Belli bir kişi ile ilgili duygu ve
düşünceler birdenbire ve tamamen öncekinin zıddına dönüşebilir, kendini
algılamasında ani değişimler olabilir.

Bu mekanizma endişe ve kaygının artmasına engel olmakta ve kişiyi
dağılmaktan (dezorganize) korumaktadır.

Bu zıt durumlarla yüzleştirildiğinde hastanın kaygısında artış görülür.

Bu savunmayı kullanan kişiler ikircikliği (ambivalans) yaşayamaz, özsaygıda
gelgitler oluşur, öfke, korku, coşku gibi duygular çok yoğun biçimde ortaya
çıkar, karar verme yetisi bozulmuştur
Yadsıma (denial):

Bilincin iki bağımsız duygusal alanının yadsınmasıdır. Bölme savunmasını
güçlendiren bir düzenektir.

Kişi belli bir zamanda kendisi ve diğerleri ile ilgili algılama, duygulanım ve
düşüncelerinin başka bir zamanda tamamen zıddını yaşayabilir, bu durumun
farkında olabilir ancak duygulanımsal olarak uyumlu değildir .

Ör: Bir kişiye çok yoğun sevgi ve hayranlık duyguları ifade ederken, başka
bir anda ondan nefret ettiğini söyleyebilir, sevgi ve hayranlık o sırada inkar
edilmiştir. Hasta bunu hatırlayabilir ancak duyguyu hissetmez.
Yansıtmalı özdeşleşme (projective identification):

Hem ruhsal alanı hem de insan ilişkileri alanını içeren özellikler taşıyan
karma bir savunmadır. Yarım kalan bir savunma gibidir.

Ağır kişilik bozuklukları bu savunma yoluyla ret edilen, korkulan,
istenmeyen kendilik parçalarını dışsal bir nesneye yansıtarak, bu kişiyi
kendisine yüklenen şeyle gerçek ilişkide yaşayacak biçimde bilinçdışı
yönlendirir ve dışarıda kontrolü sağlar.

Olumsuz nitelikler olduğu kadar olumlu niteliklerin de bu yolla dışarıdaki
nesnede tutulması sağlanır.

Ör: Yansıtma mekanizmasında bir kişiden nefret ediliyorsa, o benden nefret
ediyor şekline dönüşür, halbuki yansıtmalı özdeşleşmede nefret tamamen
yansıtılmaz ve biraz da kişide kalır ve karşıdaki kişinin nefreti kontrol
edilmeye çalışılarak ilişki manipüle edilir.
İlkel yüceltme ve değersizleştirme
(primitive idealization ve develüasyon):

Yapay ve patolojik olarak dış nesnelerin iyi ve kötü nitelikleri abartılmıştır.
Gerçekçi olmayan, ülküsel, tümgüçlü ve adeta tanrısal nitelikler atfedilen kişi
ile tümden kötüye karşı korunmak için yaratılan kurtarıcı ile bir işbirliği
girişimidir.

Ör: En sıklıkla hastalar başlangıçta“siz bir meleksiniz, beni sizden başka
anlayan yok” diyerek terapistini yüceltir. Ancak unutulmamalıdır ki, iyi
olarak algılanan ilişkiyi korumak üzere yapılan her yüceltmenin arkasından
değersizleştirme dönemi gelmektedir
Üstbenlik (süperogo) Yetersizliği:
Üstbenlik, bir kişinin yaşamını ahlaki değerlere göre düzenleme,
başkalarını sömürme, kendi çıkarları için kullanma ve başkalarına kötü
davranmadan sakınma düzeyini gösteren, dışsal denetim olmadığı
zamanlarda bile dürüstlüğü ve ahlaki bütünlüğü sağlayan bir ruhsal
yapıdır.
Bu hastalar kendilerini ve diğerlerini sürekli biçimde değişken algılar.
Farklı nitelikte kişilerle ilişkiler kurarlar.
Bir gün son derece frapan giyinen ve kendisini seksi hisseden bir
hasta başka bir zaman son derece ahlakçı olabilir ve ona uygun
giyinebilir.
Ör: Borderline kb gösteren bir kadın hasta, büyük bir çoşku ve istekle
üst kolunun tamamını kaplayan “kırmızı gül ve kılıç deseni içeren”
bir dövme yaptırmış, bir hafta sonra büyük bir utançla dövmeyi
saklamaya ve sildirmek için yollar aramaya başlamıştır.
Bu kişi kimdir? Hanım hanımcık bir kız mı, aile ve içinde yaşadığı
çevreye meydan okuyan bir isyankar mı?
Ağır kişilik bozukluğu gösteren hastalarda ciddi üstbenlik kusurları
görülmektedir.
• En ağır üstbenlik yetersizliği antisosyal KB görülür.
• Narsisistik yapılarda da kişiler kendi çıkarları söz konusu olduğunda
hemen değişebilir,
• Sınır kişilik sorunu olan bireyler ise çok çeşitli ahlaki ölçütlü bir yapı
gösterirler. Sömürme, yalan söyleme, çalma, asalak gibi davranma,
dürtüsel suça yönelik davranışlarda bulunma sık görülür. Bu hastalar
eleştirildiklerinde davranışlarının kötü olduğunu değil kendilerinin kötü
olduğunu hissederler ve kendi değerlerini arttırmaya çalışırlar.
• Histriyonik kişilerde, edilgin suça yatkınlık, sömürme ve rastgele cinsel
davranışlar,
• Şizoid kişilerde, yardımseverlik ile ahlaksızca davranışlar arasında
gelgitler,
• Paranoid kişilerde ise, yalan söyleme ve arkadan vurma önemli üstbenlik
kusurları olarak görülür
Kimlik Dağılması:

Kimlik dağılması değişik derecelerde olmak üzere tüm ağır kişilik
bozukluklarında görülür. Kimlik dağılmasının temel belirtileri; çelişen
karakter özellikleri, zamansal kopukluk, içtenlik yoksunluğu, derin
beden imgesi bozuklukları, boşluk duyguları, cinsiyetinden
hoşnutsuzluk, aşırı etnik ve ahlaki tutarsızlıklarla kendini gösterir.
Kimlik dağılması ağır bir psikopatolojiye işaret etmektedir.

Kernberg, kimlik dağılmasını, başarısız bir ayrılma-bireyleşme sürecinin,
çözümlenmemiş ödipal karmaşanın ve ergenlik döneminde, önceki
özdeşimlerini, birleşmiş, kalıcı ve tutarlı bir kendilik tasarımları şeklinde
bütünleştirmeyi başaramamanın bir sonucu olarak görür.
Haset:

Ağır kişilik bozukluklarının psikopatolojisinde hasetin önemli bir rolü
vardır. Melani Klein’a göre, sevgi nesnesine sahip olmak için rakibi
ortadan kaldırmaya yönelik olan kıskançlıktan farklı olarak hasette hedef
bizzat sevgi nesnesini ve onun iyi özelliklerini elde etme arzusudur.

Hasetin kökeni anneyle yaşanan hoşnutluk deneyimlerinin azlığı ile
ilişkilidir. Bu hastalar hasete karşı değersizleştirme, kontrol etme ve
narsisistik içe kapanma gibi savunmalar geliştirirler.

Aynı zamanda başkalarında haset uyandırma korkusu da bu hastaların
işlevselliklerini sınırlayan önemli nedenlerdendir. Yakın ilişkilere ve
tedavi ekibine yönelebilen haset duyguları bu hastalarla istikrarlı bir
ilişki sürdürmeyi oldukça güçleştirir.
Saldırganlık, öfke ve şiddet:

Psikiyatri hastanelerinde özellikle de yataklı servislerde ekibi en
zorlayan durumlar saldırganlık, öfke ve şiddet gösteren hastalarla
yaşanır. Bu tür hastaların başında gelen kişilik bozuklukları içinde
saldırganlık ve şiddet eğilimi en sıklıkla antisosyal, paranoid, borderline
ve narsisistik kişilik bozukluğu olan hastalarda görülür.

Saldırganlık, iç ya da dış dünyaya yöneltilen zarar verme, yıkıcılıkhırpalayıcılık ve tahrip edici nitelik taşıyan davranışlardır.

Öfke ve kızgınlık saldırganlığın etkinleştiğini haber veren temel
duygulardır. Şiddette ise yok etme ve yıkıcılık ön plandadır

Birçok ruh sağlığı çalışanı, tehlikeli ve ciddi kişilik bozukluğuna sahip
kişilerin tedavi edilemez olduğunu, dolayısıyla, psikiyatrik tedaviye
alınmaması gerektiğini düşünmekte ve bu hastaların rahatsızlıktan
ziyade kötü olduklarını öne sürmektedir.

Oysaki bu hastalarda saldırgan eylemlerin ortaya çıkmasında önemli bir
hazırlayıcı olarak- entelektüel açıdan yeterli olmalarına rağmen
davranışların doğası ve kalitesini, duygusal ve ahlaki yönlerini tam
olarak kavrayamamaları, sevgi, pişmanlık ve başkalarına duyarlılık
göstermede yetersiz olmaları- ilişkilerde ciddi mantıksal bağlantı hataları
görülür

Bu hastalarda, saldırganlık, öfke, haset, nefret, sinirlilik gibi duygularla
kendini belli eden agresif dürtülerin varlığı ve bu dürtüleri bastırabilecek
yada kabul edilebilir bir biçime dönüştürecek ego gücünün ve yeterince
bütünleşmiş bir süperegonun eksikliği, şiddetin oluşmasına zemin
hazırlayan veya bunu tetikleyen; aşırı yada yetersiz uyaran, güvenli
olmayan bir çevre ve gereksinimlerin doyurulmadığı bir ortam
oluştuğunda, şiddet eylemi ortaya çıkar.

Bu eylemlere karşı bir direnç gösterilmez, uygun sınırlandırma ve
engellemeler yapılmazsa şiddet eyleminin dozu artar ve kişi bu yolla
isteklerini elde etmeyi öğrenir ve sürdürür.
Manipülasyon:
Manipülatif davranış bir kişide tipik olarak korku, utanç, öfke, hayal
kırıklığı, suçluluk gibi güçlü duygular uyandırmak amacı ile bilinçdışı veya
kognitif çarpıtmaların sonucu olarak ortaya çıkar.



Bazı kişilik bozukluğu gösteren hastalarda manipülasyon yansıtmalı
özdeşleşme mekanizması yoluyla sürekli ve sık görülür.
Bu tutum onların kişiler arası tarzlarının ayrılmaz bir parçası gibidir.
Eğer manipülasyon başarılıysa ve diğer çalışanlar tarafından da
duyulduysa, yoğun sosyal utanma duygusu oluşabilir.
Bu durum, manipüle olan kişi tarafından fark edilmeksizin, diğer
gözlemciler tarafından dedikodu malzemesi haline de gelebilir
İntihar:
Kişilik bozukluğu gösteren hastalarda intihar düşüncesi ve girişimleri sık
görülmekte ve en çok hastaneye yatış sebebini oluşturmaktadır.
Bu kişileri intihara yönelten en önemli nedenler arasında ümitsizlik, öfke
duyguları ve suçluluk vardır.
Menninger bu duyguları; ölme isteği, kendine dönmüş öldürme isteği ve
öldürülme isteği ile ilişkilendirmiştir.



Umutsuzluğun yol açtığı intiharlar daha çok şizoid gerilemeye giden ağır
kişilik bozukluklarında,
Öfke, intikam ve çevreyi kontrol etmeye yönelik girişimler daha çok sınır ve
histriyonik kişilerde,
Suçlulukla seyreden öldürülme isteği ise daha çok depresif nevrotik kişilerde
ve terapide ilerlemiş narsisistik kişilerde görülebilir
Kendine Zarar Verme (self-mutilasyon):
Ağır kişilik bozukluklarından özellikle borderline kişilik bozukluğu
gösteren hastaların psikopatolojisinde kendine zarar verme temel
özelliklerden biridir ve onlara yardım etmek isteyen kişilerde tedirginlik
yaratır.
Bu konuda yapılan çok sayıda araştırma bileklerini kesme, vücudunun
herhangi bir yerini kesici/delici bir aletle yaralama, vücudunda sigara
söndürme, aşırı dozda ilaç alma, manipülatif intihar girişimleri gibi çeşitli
davranışların görüldüğünü belirtmektedir
Neden kendine zarar veriyor?

Bu hastalarda bütünleşmiş bir üstbenlik gelişimi olmadığı için suçluluk
yaşama kapasiteleri yetersizdir. Yaşadıkları kaygı verici durumları
depresyon hissetmeden, impulsif biçimde giderme davranışları
gösterirler.

Bazı borderline hastalarda kötü oldukları düşüncesi benliğinde ve
bedeninde sürekli biçimde hissedilir ve bundan kurtulmak üzere zarar
vericilik hastanın kendine döner.

Geçmişlerinde çok sıklıkla travma öyküsü vardır. Bu eylemlerin nedeni,
kan akıtarak içindeki kötü, zehirli kanı boşaltmak isteği şeklinde ifade
edilmektedir.

Aynı zamanda içe alınan ve nefret edilen ebeveyn imajını cezalandırma,
kendi kötülüğünün cezasını ödeme ya da ilişkide olduğu kişilerde
suçluluk yaratarak kontrol etme gibi çeşitli amaçlar da dış dünyaya
yönelik öfke ve saldırganlığın kendine dönmesine neden olur
Eyleme vurma (acting-out):

Kavram ilk kez Freud tarafından, daha çok aktarım ve direnç ile ilintili
olarak kullanılmış ve hastanın anılarını anımsamak yerine yaptığı
davranışları eyleme vurma olarak tanımlamıştır.

Yıllar içerisinde kavram aktarım ilişkisi dışında kalan davranışları
anlatmak için de kullanılmaya başlanmıştır.

Özellikle erken örseleyici yaşantıların, gelişme döneminde aşırı
uyarılmanın ve dürtü denetimindeki zayıflığın, yineleyici eyleme vuruk
davranışların ortaya çıkmasında etkili olduğu belirtilmektedir.
Ağır kişilik bozukluklarında eyleme vurma sık görülür ve kişiler bu
davranışları ile nedenleri arasındaki bağlantıyı kuramazlar.
Eyleme vurma davranışları, rastgele cinsel ilişkiler, hızlı ve riskli araç
kullanma, unutmalar, zarar verici davranışlar vb. şekillerde
görülebilir
Ör: Sevgilisinin kendisini aldattığını öğrenen kişinin hemen hiç
tanımadığı birisi ile rastgele ilişkiye girmesi, kişi böyle bir durumda
yaşanması beklenen üzüntü, acı ve aldatıldığı için öfke duyma yerine,
eylemle bu duygulardan uzaklaşır.
Psikotik Gerileme (regresyon):
Ağır kişilik bozukluklarında, özellikle borderline yapılarda, akut psikotik
tepkiler, depersonalizasyon, derealizasyon, görsel, işitsel ve algısal
bozukluklar, paranoid inançlar ve patolojik narsisizmi olan hastaların
aktarımında ortaya çıkan paranoid gerileme gibi geçici psikotik yaşantılar
görülebilir.
Bu yaşantıların primer nesne kaybı, bedensel stres ve çevreden gelen
dayanılmaz etkilere karşı bir savunma olarak ortaya çıktığı öne
sürülmektedir

Ör: Borderline KB gösteren bir kadın hasta, duygusal olarak bağımlı
olduğu, ancak cinsel arzu duymadığı eşinden ayrılma sürecinde,
internette bir web sitesine edebiyat/psikoloji konularında yazılar
yazmaya ve sitedekilerle yazılar üzerinden iletişim kurmaya başlamıştır.

Bu dönemde site yöneticisi olarak kendini tanıtan bir kişiye aşk ve cinsel
arzu hissetmeye başlayan hasta, bu dönemde takip edildiğini, hatta
bilgisayarına girilerek fare (maus) üzerinden her hareketinin izlendiğini
ve kendisine bazı mesajlar gönderildiğini düşünmeye başlamıştır.

Kendilik nesnesi işlevi gören eşinden ayrılma sürecinde yas tutma
kapasitesi olmayan hastanın, dağılma/parçalanma korkularına karşı
akut psikotik-paranoid reaksiyonlar geliştirdiği görülmüştür.
Kişilik Bozukluklarının Tedavisi
Kişilik bozukluklarının tedavisi uzun sürelidir ve;



Psikoterapi esas olmak üzere,
İlaç tedavisi,
Hastane tedavisi (gerektiğinde-krizlerde) kombine sürdürülmelidir.
İlaç Tedavisi



Terapilerin yanı sıra bu hastalarda ortaya çıkan duygusal dalgalanmalar,
depresif dönemler, yoğun anksiyete krizleri veya kısa süreli psikotik ataklar
için ilaç tedavisi kullanılmaktadır.
İlaç Tedavisinde;
 Antidepresanlar, anksiyolitikler, antipsikotikler ve duygudurum
düzenleyicileri kullanılır.
Bu hastalarda ilaç tedavisi, ilacın farmakolojik etkisinin yanı sıra, tedavi
ekibinin (hekim/hemşire/psikoterapist) olumlu ya da olumsuz bir uzantısı
olarak çeşitli anlamlar içermekte, bu anlamlar nedeniyle çoğu zaman düzenli
kullanım ve yararlılık etkilenmektedir.
Acil Tedavi Ve Hastaneye Yatış


Kişilik bozukluklarının tedavisinde acil müdahalenin ve hastaneye
yatırarak tedavinin krize müdahalede önemi büyüktür.
Bu kişilerin “içerideki yapıyı” ancak “dışarıdaki bir nesne” ile
sürdürebildikleri “dayanıksız denge” bozulduğunda, krizler ortaya
çıkmakta ve sıklıkla bu dönemde psikiyatrik yardım gereksinimi
artmaktadır.
Acil tedavi ve kısa süreli hastaneye yatış (1 hafta, 1 ay) en sıklıkla;

İntihar düşünceleri ya da yakın bir intihar girişimi ile ilgili disfori,

Dezorganizasyon, disosiasyon ya da psikoz benzeri belirtilerle ortaya çıkan
anksiyete,

Hastayı riske sokan impuls kontrol bozukluğu ya da yargıda zayıflama ile
oluşan zarar verici davranışlar,

Saldırganlık,

Kendine veya diğerlerine yönelik şiddet eğilimlerine yol açan emosyonel
labilite durumlarında görülmektedir
Kişilik bozukluklarının hastaneye yatırılmasındaki temel amaç;

Belirtilerin yatışması ve hastanın durumsal krizi atlatmasına destek
sağlamaktır.

Ancak hastane tedavisi ile ayaktan sürdürülen tedavi süreci bağlantılı
olmazsa tekrarlayan manipülatif yatışlar görülebilir.

Kişilik bozukluğu gösteren bir hastanın hastane tedavisini özellikle farklı bir
tedavi ekibi yürütüyor ise -çoğu zaman böyledir- önemli zorluklar
yaşanabilir.

Tekrarlayan yatışlar bazen servis ekibinde hoşnutsuzluklar yaratabilir.
Uzun Süreli Hastaneye Yatış (6 Ay-1 Yıl);

Özellikle ağır kişilik bozukluğu gösteren hastalarda hastane tedavisi, sadece krize
müdahale amaçlı ve kısa süreli olmayıp, uzun süreli kısmi yatış uygulamaları da vardır.

Bateman ve Fonagy, “psikoanalitik oryantasyonlu kısmi hastane tedavisi” sonuçlarında,
sadece kliniğe ve belirtilere yönelik bir iyileşme sağlanmadığını aynı zamanda yapısal
bir gelişme de sağladığını belirtmektedir.
Yataklı Servislerde Kişilik Bozukluklarıyla Çalışan Ekibin
Dikkat Etmesi Gereken Temel İlkeler

Yatış anından taburculuğa kadar her aşamada ortaya çıkan servis kuralları ve
tedavi ilkeleri ile ilgili çarpık algılamalar ve çatışmalar yaratabilirler,

Derhal doyurulmayı bekleyen yoğun ilgi gereksinimleri vardır,

Diğerlerine, çevreye ve kendilerine zarar verici, katı, sınırları zorlayan, manipülatif
davranışlar sergilerler,

Aktarım ve karşı-aktarım sorunları yaratırlar,

Ayaktan tedavi ekibi ile hastane ekibi arasında, hastane ekibinin kendi arasında,
hemşireler ile hekimler arasında veya diğer personel arasında, ekip ile yönetim
arasında, bölünmeler (spliting) yaratarak çatışmalara neden olurlar,

Koğuştaki diğer hastalarla ilgili, karmaşa, gruplaşma, aşırı yakınlık gibi sınır
sorunları yaratarak tedavi düzenini bozucu davranışlar gösterirler,

Etik ve adli sorunlara neden olan suça yönelik davranışlarda bulunma eğilimleri
vardır.
Psikoterapi

Psikoterapi, farklı ekollere göre, kişilik yapısına yönelik değişimi
hedefleyen psikodinamik ve psikoanalitik yaklaşımlardan, kognitif
davranışçı, diyalektik ve kişilerarası yaklaşımlara kadar birçok
yöntemi içermektedir.

Bireysel terapiler başta olmak üzere grup psikoterapisi ve ortam
terapisi de yararlıdır. Ayrıca sanat psikoterapileri de
kullanılmaktadır.

Psikoterapide ana hedef, terapötik bir ilişki/ortam içinde, kişilik
yapısındaki bozukluğu düzeltmektir.

Terapiste ve tedavi ortamına aktarılan bu durumun şimdi ve burada
olanlara odaklı çalışılması psikoterapiyi olanaklı kılmaktadır.

Kişilik bozukluklarının psikoterapisi, hastanın tedaviye olan direncini
azaltacak, yoğun duygusal dalgalanmalara dayanmayı sağlayacak, tedavide
kalmasını ve yıllar sürecek bir bağlanmayı -tedavi çerçevesini koruyarak
sürdürebilmesini- sağlayacak yöntemleri içermelidir.
Psikoterapide Yaşanan Zorluklar




Kişilik bozukluklarındaki patoloji en yoğun biçimde kendini
ilişkilerde gösterdiğinden, bu durum tedavi, bakım ve psikoterapi
ilişkisine aktarılmaktadır.
Ancak hastaların, ilişkide oldukları her şeyi patolojik örüntünün
içine çekme eğilimleri, tedavi ve psikoterapi ilişkisini zorlaştırmakta,
tedavi ekibinin bu hastalara karşı çeşitli güçlükler yaşamalarına yol
açmaktadır.
Hastayı anlamak ve ilişkiyi sürdürebilmek, ilişki örüntülerine
(pattern) patolojik biçimde uyum sağlayan, ikincil kazançların
olduğu, katı, kaotik bir yapı nedeniyle zordur.
Bu hastalar değişime karşı dirençlidir ve adeta “beni değiştirme”
demektedir.
Sınır Kişilik Bozukluğu
En belirgin özellikleri değişken bir kimlik, düşünce ve duygulanımda zıtlık,
yüceltme ile değersizleştirme arasında dalgalanan insan ilişkileridir. Genellikle
kendilerini bir uçta, arızalı, yetersiz ve mazlum hissederler, diğer uçta ise,
istediklerini yapan, kibirli ve tümgüçlü davranırlar. Bu hastalar duygusal
olarak olgunlaşmamış (immature), istikrarsız ve kararsız bir yapı gösterir.
Hemşirelerin ve servis çalışanlarının bu hastalar hakkında zaman zaman ikiye
bölündüğü görülür.
Değerlendirilen Sorunlar














Kimlikte belirsizlik (kariyer seçimi, cinsiyet, dış görünüm vs.)
İmpulsif davranışlar (zarar verici eylemler, kontrolsüzce yeme, kumar oynama,
rastgele cinsel ilişkiler vb.)
Manipülatif davranışlar
Öfke kontrolünde zorluk, kişilere ve eşyalara karşı saldırganlık
Zıtlıklar içeren tutarsız davranışlar
Uzun süreli, derin ve anlamlı ilişkiler kuramama, sürdürememe, yüzeysellik
Kronik boşluk ve sıkıntı duygusu
Yalnız kalmaya tahammül edememe
Sürekli terk edilme korkuları ve ilişki arayışı içinde olma
İntihar düşüncesi ve manipülatif girişimler
Duygularını sözel olarak ifade etmede yetersizlik, tepkisel davranma
Sınırlandırılma karşısında tahammülsüzlük ve ajitasyon, otoriteye tepki
Günlük yaşamı sürdürmede yetersizlik
Sosyal yalıtılmışlık
Ulaşılmak İstenen Amaçlar









Duygularını uygun biçimde ifade etmesi için alternatif çözümler
oluşturmak,
Tepkisel davranışlarda bulunmasına neden olan koşullardan uzak
tutmak,
Kendine zarar verici davranışlara (self-mutilasyon, intihar vb.) karşı
hastanın güvenliğini sağlamak ve bu davranışları durdurmak,
İmpuls kontrolünü sağlamaya yardım etmek,
Hastaneye yatırılmayı gerektiren krizlerin oluşmasını engellemek,
Hastane dışında onu destekleyecek bir sosyal gruba katılmasını
desteklemek,
Hayatında daha kalıcı aktiviteler ve ilişkiler sürdürmesine yardımcı
olmak,
Bağımlılık ihtiyacını olgun ilişkiler kurarak karşılamaya çalışmasını
desteklemek,
Kendisi ve diğerleri ile ilgili zıtlıklar içeren algılamalarını
bütünleştirmesine yardımcı olmak.
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Temelinde abartılı özsevi vardır. Bu kişiler üstün, özel, eşi bulunmaz kişiler
olduklarına inanıp başkalarının da öyle görmesini beklerler. Büyüklenme, yoğun
hırs ve doymak bilmez bir arzu içindedirler. İlişkiye girdikleri kişilere
yükledikleri, yüceleştirdikleri değerler yoluyla kendi benlik saygılarını
güçlendirirler. Aslında derinde benlik saygıları çok kırılgandır, utangaç ve
eleştiriye çok duyarlıdırlar. Hayal kırıklığı ve isteklerine ulaşamama durumunda
depresif belirtiler, hatta psikotik savunmalar görülebilir. Hemşirelere
değersizleştirici davranabilir ya da yüceltebilirler.
Değerlendirilen Sorunlar
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Benlik saygısında yetersizlik
Gerçekçi olmayan beklentiler
İlişki sorunları, yakınlık kuramama, duygusal sığlık, donukluk
Değişken değerlilik, değersizlik duyguları
Güvensizlik, kuşkuculuk
Anlamsızlık, boşluk hissi ve can sıkıntısı
Mükemmeliyetçilik ve sürekli önde olma arzusu
Haset ve diğerlerine yönelik değersizleştirici, eleştirici tutum
Engellenmeye dayanamama, kızgınlık ve öfke patlamaları
Başkalarına karşı umursamaz tutum, bencillik
Sınır sorunları
Diğerlerinden övgü almaya aşırı gereksinim duyma
Eleştiriye tahammülsüzlük
Sorumluluk almada isteksizlik, çıkarcılık
Psikotik, paranoid, tepkiler
Ulaşılmak İstenen Amaçlar
•
•
•
•
•
•
•
•
Kendisi hakkında gerçekçi değerlendirme yapabilmesi sağlanmalı,
Davranışlarının etkilerini fark etmesi ve sonuçlarını
değerlendirebilmesi sağlanmalı,
Çıkara dayanmayan duygusal ilişkiler kurabilmesi sağlanmalı,
Davranışlarının sorumluluğunu üstlenebilmesi, pişmanlık ve üzüntü
duyabilmesi sağlanmalı,
Başkalarından sürekli övgü alma ihtiyacının azalması sağlanmalı,
Hastanın yetersizlik duygularını paylaşması ve olumlu özelliklerini
değerlendirebilmesi sağlanmalı,
Öfke ve haset duygularının azalması sağlanmalı,
Yaşamı ile ilgili gerçekçi hedefler oluşturabilmesi sağlanmalıdır.
Histriyonik Kişilik Bozukluğu
Histriyonik davranışlar genelde uygunsuz ve dramatiktir. Bu hastalar organik bir
temeli olmayan fiziksel belirtiler gösterirler. Manipülatif intihar girişimleri olabilir.
Bu tip davranışlar genelde hastanın etrafında insanlar varken ya da hastanın bir
isteği yerine gelmediğinde, hasta tatsız bir olayla karsılaştığında görülür. Seksi
görünümlerini ilgi çekmek için kullandıklarının çoğu zaman farkında değil
gibidirler. Bu hastalar sanki çok az sorunları varmış, hatta bazen de hiç sorunları
yokmuş gibi görünebilir ve davranabilirler. Hemşirelerle ilişkide sürekli ilgi
çekmek, sevilmek ve var olduklarını hissetmek için uğraşırlar.
Değerlendirilen Sorunlar
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Düşük öz güven
Stresle ya da krizlerle baş etme yetersizliği
Abartılı duygu ifadesi ve dramatizasyon
Engellenmeye karşı tahammülsüzlük
Organik alt yapısı olmayan fiziksel yakınmalar
Ayartıcı, seksi davranışlar
Dikkat çekmeye yönelik davranışlar ya da manipüle edici
tutumlar
Kişilerarası ilişkilerde yüzeysellik
İntihar tehdidi ve manipülatif intihar girişimleri
Abartılı giyim ve makyaj
İçgörü yoksunluğu
Ulaşılmak İstenen Amaçlar
•
•
•
•
•
•
•
•
Hastanın sürekli dikkat çekme isteğinden, manipülatif ve seksi
davranışlarından kurtulması,
Bulunduğu ortama uygun giyinebilmesi,
Sosyal olarak kabul edilebilecek davranışlar sergilemesi,
Eyleme vuruk davranışların (acting out) azalması,
Hastanın değersizlik duygularını fark etmesinin sağlanması,
Hayal kırıklığı (frusturasyon) ile baş edebilme gücünün artması,
Duygularını yıkıcı olmayan bir şekilde ifade etme becerisi
kazanması,
Duygularını abartmadan ifade edebilmesinin sağlanması.
Anti-Sosyal Kişilik Bozukluğu
Antisosyal davranışları olan kişilerin temel özelliği, içtenlikle suçluluk duygusu
yaşayamama ve insanlara kayıtsızlıktır. Bu kişiler sürekli biçimde toplumun sosyal,
ahlaki ve yasal kurallarıyla ilgili sorunlar yaşarlar. İlişkilerinde ciddi sınır sorunları
vardır, başkalarına ait olan şeylere saygı duymazlar. Bu kişiler aslında gizliden
gizliye değersizlik duyguları ile dolu, insanları küçük gören, sevemeyen, çocuksu
çaresizlik ile üstünlük duyguları arasında gidip gelen kişilerdir. Ancak sıklıkla
hasta olduklarına ve tedaviye gereksinimleri olduğuna inanmazlar. Bu fikirlerini
hemşirelere ve servisteki diğer kişilere de yansıtarak onları kendi gereksinimleri
için manipüle edebilirler. Hatta bazen son derece mantıklı görünürler ve
deneyimsiz bir hemşireyi, sorunlarının hastaneye yatırılmış olmaktan
kaynaklandığına ikna edebilirler. Bu hastaların duygu, düşünce ve davranışlarının
değişmesi için yapılandırılmış ve tutarlı bir çalışmaya ve uzun yıllara ihtiyaç
vardır.
Değerlendirilen Sorunlar















İnsanlarla yakın ilişki kuramama, güvensizlik
Engellenmelere tahammül edememe
İmpulsif davranma
Saldırganlık
Yaşanacak olan hazzı erteleyememe ve anlık keyif alma
Gelecekle ilgili plan yapamama
Yargılama güçlüğü
Manipülatif davranışlar
Alkol ve madde kullanımı ya da bağımlılığı
Otorite ile çatışma
Kuralları takip etmede ya da kanunlara uymada zorluk
Suçluluk hissetmede eksiklik
Geçmiş deneyimlerinden sonuçlar çıkaramama
Sosyal açıdan kabul edilmeyecek davranışlarda bulunma
Sorumluluk alma ve sorumlulukla baş etmede yetersizlik
Ulaşılmak İstenen Amaçlar







Hastanın güvensizliği ve şüpheciliği azaltılmalı,
Hastanın kendini gerçekçi biçimde değerlendirmesi,
davranışlarının sonuçlarını görmesi ve sorumluluk alması
sağlanmalı,
Hastanın, korkularını, kayıp ve güçsüzlük duygularını, problem
davranışlarını tanımlayabilmesi sağlanmalı ve olumlu rol modeli
oluşturmalı,
İmpuls kontrolündeki zayıflık dikkate alınarak, sınırlara ve
engellenmeye karşı tahammülünün arttırılması
sağlanmalı,
Korkuları ile yüzleşmesi ve baş etmesi için alternatif yollar
gösterilmeli,
Kendini değerli hissedeceği olumlu davranışlar geliştirmesi
sağlanmalı,
Hastanın kişilerarası ilişkilerinin gelişmesi sağlanmalıdır.
Paranoid Kişilik Bozukluğu
Paranoid davranışın temelinde güven eksikliği, şüphe, büyüklenmecilik
(grandiözite), düşmanlık duygusu vardır. Hasta savunma mekanizması olarak
yansıtmayı (projeksiyon) kullanır. Bu hastaların kendine olan güveni oldukça
düşük olabilir, büyüklenmeciliğe bağlı olarak delizyonları, halüsinasyonları
olabilir, etrafında yaşanılan şeyleri hep kendi üstünden algılarlar (haber spikeri
ona mesaj veriyordur). Psikotik depresyon, paranoid şizofreni, organik mental
rahatsızlıklar, yoksunluk sendromu, uyku yoksunluğu ve madde kullanımı
paranoyayı tetikleyebilir. Kafein, özellikle paranoid hastalarda kuşku,
huzursuzluk ve kaygıyı arttırır. Hemşireler için tedavi işbirliği kurmada zorluklar
yaratan hastalardır.
Değerlendirilen Sorunlar

















Güven eksikliği
Benlik saygısının düşük olması
Dış dünyayı tehlikeli algılama, şüphe ve korku,
Güçsüzlük duygusu
Yemek yemeyi reddetmek
Düşmanlık, öfke ve öldürme fikirleri
Olayları gerçekliğinden farklı ve çarpık algılama
Delüzyon, grandiözite, perseküsyon
Referans düşünceleri
Aşırı ayrıntıcı düşünme
Halüsinasyon ve illüzyon (özellikle ses olarak)
Tedavi gereksinimini reddetme
İntihar eğilimi
Sorumluluk alamama, günlük aktivitelere katılamama
Sosyal izolasyon
İletişim kuramama
Suçluluk duygularını diğerlerine yansıtma
Ulaşılmak İstenen Amaç










Kendine zarar vermesini engelleme,
Diğerlerine zarar vermesini engelleme,
Şüpheci davranışları azaltmaya çalışma,
Tedavi ekibine karşı güven duyabilmesini sağlama,
Referans fikirlerinin, halisünasyonlarının, delüzyonlarının ve
diğer psikotik semptomlarının azalması,
Değersizlik duygusunu sözel bir şekilde dile getirebilmesini
sağlama,
Yeterli beslenmesini sağlama,
Tedavi programına katılabilme, işbirliği kurmasını sağlama,
Stresle, değersizlik duygusuyla, acıyla ve kayıpla baş
edebilmesi için alternatif yollar kazanabilmesini sağlama.
İnsanlarla iletişim kurabilmesini sağlama
Ağır kişilik bozukluğu gösteren kişilerin yaşadığı sorunlar bazen içe dönük
İzolasyon), bazen de dışa dönük (saldırgan) tepkilere dönüşebilir.
İçe Çekilme
İçe çekilmiş bir kişinin ilişkileri ciddi biçimde aksamıştır. Hasta kendisine,
başkalarına ve çevresine karşı kayıtsızdır. Bu aksama hafiften, çok şiddetliye doğru
değişebilir. Hasta dış dünyadan iyice kopar, içine çekilir ve kendini gözlemlemeye
yönelir. Guntrip, kaçıngan narsisistik ve şizoid yapılarda sık görülen bu tutumun,
incinmekten korunmak veya yetersizlik duyguları ile başa çıkmak için geliştirilmiş
bir savunma işlevi gördüğünü belirtmektedir. Travma sonrasında bir savunma
mekanizması olarak içe çekilme davranışı görülebilir. Bu çeşit içe çekilme "sağlıklı"
olarak adlandırılabilir. Ancak içe çekilme hastanın beslenme, hijyen vb. tüm
fonksiyonlarını etkileyen çok ciddi bir sorun haline de gelebilir, hatta katatonik bir
hal alabilir. Böyle bir durumda hasta tedavi edilmezse bu durum ölüm ya da
komayla sonuçlanabilir.
Değerlendirilen Sorunlar













Kendiliğinden davranamama (spontanlık kaybı)
Dış görünüşe, kişisel hijyene önem vermeme
Sözel iletişimin olmaması ya da azalması
İzolasyon (çevrede olup bitenlerin farkında olmama)
Dışkı ve idrar tutma (hareket etmeme ve bulunduğu pozisyonu uzun süre
koruma amaçlı)
Yetersiz beslenme ve yetersiz sıvı alımı
Motor aktivitenin azalması
Enerji yoksunluğu
Özgüvenin düşmesi
Korku, panik
Vücut şeklinin değişmesi
Halüsinasyon, delüzyon
Sessiz ve hareketsiz kalma, (fetal pozisyon alma)
Ulaşılmak İstenen Amaç







Yeterli miktarda yemek yemesini ve sıvı almasını
sağlama,
Hastanın fiziksel olarak güvende olmasını sağlama,
Duygularını sözel ve davranışsal olarak
açıklayabilmesini sağlama,
Çevreyle ve diğer insanlarla iletişim kurmasını
sağlama,
Gerçeklikle bağlantı kurmasını sağlama,
Stresle baş etmek için alternatif yollar üretmesini
sağlama,
Hastanın işlevselliğini en uygun seviyeye getirmesini
sağlama.
Öfke ve Saldırganlık
Sözel istismar, tehdit edici ya da şiddet içeren davranışlardan oluşturur. Hasta
duygularını yansıtır (projeksiyon). Genelde hasta öfkesini uygun bir şekilde
açıklamaktan korkar, kontrolünü kaybedeceğinden korkar. Gerilimli bir suskunluk
içinde de kalabilir. Düşmanlık ve kızgınlık birbirinden şu noktada ayrılır;
düşmanlık yıkıcıdır, kızgınlık yapıcıdır. Psikiyatri hastanelerinde özellikle de
yataklı servislerde ekibi en zorlayan durumların başında saldırganlık, öfke ve
şiddet gösteren hastalar gelmektedir. Bu hastaların en sıklıkla, psikotik,
bozukluklar özellikle paranoid şizofreni, duygulanım bozuklukları, antisosyal,
paranoid, borderline ve narsisistik kişilik bozukluğu gösteren hastalar, zihinsel
gerilikler, delirium ve demans gibi bilişsel bozukluklar gösteren hastalar olduğu
görülmektedir. Amaç hastayı sürekli kontrol etmek değil, hastayı ve diğerlerini
herhangi bir zarardan korumak ve hastaya kendini sağlıklı bir şekilde ifade
edebilme yetisini kazandırmaktır. Yeterli donanıma sahip olmayan bir serviste bu
hastalarla çalışmak hemşirelerde korku ve güvensizlik yaratır.
Değerlendirilen Sorunlar














Kızgınlık ve düşmanlık duyguları
Sözel saldırı
Kendine, diğerlerine ya da etrafındaki eşyalara zarar verme
Ses tonunu kontrol etmede zorluk
İçgörü eksikliği
Ajitasyon
Düşük benlik algısı
Yansıtma
İntihar fikirleri
İmpuls kontrol zorluğu
İnkar
Delüzyon
Suçluluk duygusu
Kabul edilmeme korkusu
Ulaşılmak İstenen Amaç





Hastanın ajitasyon, sözel ve davranışsal agresyon ve psikotik
semptomlarını azaltma,
Tedavi programına katılmasını sağlama,
Zarar verici olmayan bir şekilde duygularını açıklamayı
öğrenmesini destekleme,
Kendilik değerini arttırma,
Başkalarına ya da eşyalara zarar vermeden iletişime girme
becerisi geliştirmesini teşvik etme.
Kişilik Bozukluklarının Tedavi ve Psikoterapisi
İle İlgili Ortak Görüşler








Tedavi çerçevesinin istikrarlı olması ve tedavi ekibinin birbiriyle
tutarlı davranması,
Tedavi ekibinin daha aktif bir tutum içinde olması,
Hastadan gelen olumsuz aktarım tepkilerine tahammülü olma,
Şimdi ve burada sürecinde hastanın eylemleriyle duyguları
arasındaki bağı kurmasına yardım etme,
Kendine zarar vermeye yönelik davranışları ödüllendirmeme,
Eyleme koyma türündeki davranışları engelleme,
Aydınlatma ve yorumlama çalışmasında şimdi ve burada sürecine
odaklanma,
Çalışanların kendi karşı aktarım duygularını denetlemesi ve her
durumda profesyonel tutum göstermeyi sürdürebilmesi gereklidir.
Sabrınız için teşekkürler..
Download