iskenderun ve mersin körfezlerinin çevresindeki dağlık arazide

advertisement
Hava Kirliliği ve Kontrolü Ulusal Sempozyumu‐2008, 22‐25 Ekim 2008, HATAY
İSKENDERUN VE MERSİN KÖRFEZLERİNİN ÇEVRESİNDEKİ
DAĞLIK ARAZİDE EKOLOJİK İLİŞKİLER İLE
HAVA KİRLİLİĞİNİN YAYILMASI VE ETKİLERİ
ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
M. Doğan KANTARCI(*)
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı
Bahçeköy/İstanbul
ÖZET
İskenderun ve Mersin köfezleri ile Çukurova; Bolkar Dağları, Aladağlar, Alaylı Dağları,
Dibek Dağları, Amanos Dağları arasındaki büyük çöküntü havzasını oluşturmaktadırlar. Bu
çöküntü havzasını at nalı gibi çevreleyen dağlık arazi, körfezler ile Çukurova üzerinden esen
yüzey rüzgârlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Batı Akdeniz’den doğu Akdeniz’e doğru
gelen hava kütleleri, dağlık arazi önünde yığılmakta, dağ yamaçlarında yükselmekte,
yükseldikçe soğumakta, içerdikleri nem yoğuşmakta ve yağışlara dönüşmektedir. Anadolu
Yaylasından derin vadiler yolu ile Akdeniz’e akan soğuk ve kuru hava da dikkat çekici etkiler
yapmaktadır. Ayrıca, kuzeyden yüksek atmosferden gelen soğuk hava kütleleri ile Akdeniz
üzerindeki sıcak hava kütlelerinin karşılaşmasından oluşan sıcak çekirdekli siklonlar şiddetli,
gök gürültülü sağanak yağışlara sebep olmaktadırlar. İklim değişikliği sürecinde artan yüzey
sıcaklıkları bu tip siklonların daha sık oluşmasına ve şiddetli sağanak yağışların daha sık
tekerrürüne sebep olacak gibi görünmektedir. Bu tip yağış sularının yüzeysel akışa geçip
sellere dönüşmemesi için dağlık arazideki ormanların korunması, ağaçlandırılması ve
yaygınlaştırılması gerekmektedir.
İskenderun ve Mersin körfezlerinin çevresindeki arazide gelişmiş yerleşim alanları, sanayi
tesisleri, enerji üretim tesisleri ve motorlu araçlar önemli miktarlarda havayı kirletici gazlar
(özellikle NOx ile SO2) ile buzlu cam (sera) etkisi yapıcı gazları (CO2 ve CH4) ve ince toz
boyutundaki kimyasal bileşikleri atmosfere salmaktadırlar. Gece Körfez üzerinde ve
çevresinde durgunlaşan nemli havada yoğunlaşan bu kirleticiler fotokimyasal pus (smog)
oluşturmaktadırlar. Bu fotokimyasal pus soğuk dağ meltemlerinin aşağı inmesi ile tipik bir
“soğuk hava çökelmesi” (inversion) olayına dönüşmektedir. Çökelen soğuk hava alçak
arazideki tarım alanlarına ve meyva ağaçlarına zarar vermektedir. Gündüz hava ısınıp
yükselmeğe başlayana kadar bu kirli ve nemli hava tabakası buzlu cam etkisi yaparak yüzey
sıcaklığının artmasına sebep olmaktadır. Aynı zamanda güneş ışınları ile fotosenteze başlayan
bitki yapraklarındaki klorofilin de tahrip olmasına sebep olmaktadır. Isınıp yükselen kirli hava
Deniz melteminin de etkisi ile dağ yamaçlarında yukarı doğru (veya Çukurova’da kuzeye
doğru) hareket etmektedir. Bu defa kirli hava orman ağaçlarının ibre ve yapraklarını,
çiçeklerini etkilemektedir. Hava kirliliğinin etkisi özellikle alt ve orta kızılçam kuşağında
belirgindir. Orta sedir kuşağına doğru hava kirliliği seyrelmekle beraber, 1700-1800 m
yükseltilerdeki karaçamların ibrelerini de etkilemektedir.
*
[email protected] 395
Körfezlerin çevresindeki dağlarda 1.13 milyon ha orman vardır. Bu ormanlar bölgenin %
41’ini kaplamaktadırlar. Hava kirliliğinin bu dik yamaçlardaki ormanlar üzerinde yok edici
etkileri, selleri ve taşkınların da daha çok ve zararlı olmasına yol açacaktır. İklim değişikliği
sürecinde ısınma ve kuraklaşma olayı havayı kirletici gazların orman ağaçları üzerindeki
etkisini daha da arttırmaktadır. Ayrıca bu ormanların, kireç taşından oluşmuş sığ ve taşlı
topraklarda yetişmiş olduklarını da gözden uzak tutmamak gerekir. Kurak dönemler sığ ve
taşlı topraklardaki ormanları daha fazla etkilemektedirler.
Sonuç olarak; İskenderun ve Mersin körfezlerinin çevresindeki dağlık arazi bölgedeki
ekolojik olayları önemle etkilemektedir. Sanayileşmedeki plansızlık ve aşırılık dağlık
arazideki orman alanlarını daha yoğun etkilerse, oluşacak seller ve taşkınların önüne geçmek,
yapacakları zararları karşılamak mümkün olamayacaktır.
ABSTRACT
İskenderun and Mersin Gulfs and Çukurova make up a large sedimentary basin among Bolkar
Mountains, Aladağlar, Alaylı Mountains, Dibek Mountains and Amanos Mountains. The
highland surrounding this sedimentary basin in the form of a horseshoe has a considerable
impact on the surface winds of the Gulfs and Çukurova. Air masses moving from West
Mediterranean to the East pile up in the mountainous terrain, ascend over the slopes, and get
colder while rising. As a result, the contaminated humidity condenses and saturates into liquid
forms. Cold and dry air moving toward the Mediterranean through the deep valleys from
Anatolian plateau also has remarkable effects. In addition, warm-core cyclones which are
formed by the confrontation and interaction of cold air masses rising from the atmosphere at
northern high latitudes and warm air masses above the Mediterranean cause heavy thundery
showers. It seems possible that increasing surface temperatures within the climate change
period will result in the formation of such cyclones and heavy thundery showers which will
be experienced more frequently. In order to prevent the occurrence of floods owing to the
runoff of such rainfalls; preservation, afforestation and extension of the forests on the
mountainous terrain should be considered as the required steps.
Developed settlement areas, industrial plants, power plants and motor vehicles abundant on
the land around the Gulfs of İskenderun and Mersin have significant amounts of emissions
released in the form of air pollutants (especially NOx and SO2), greenhouse gases (CO2 and
CH2) and chemical compounds as tiny dust particles. Those pollutants getting condensed in
still and damp air around the gulf at night create photochemical smog. This smog turns into a
typical inversion phenomenon on account of descended cold mountain breezes. Precipitated
cold air destroys agricultural areas and fruit trees located in the shallow land. The dirty and
humid air stratum causes an increase in the surface temperature by creating a ground glass
effect until the air gets warmer during the day. Meanwhile, it results in blasted chlorophyll in
plant leaves which have already started to photosynthesize under sunlight. Warm ascending
dirty air moves above the mountain slopes (or to the north on Çukurova) under the effect of
sea breeze. At this stage, polluted air damages the needles, leaves, and blossoms of forest
trees. The effect of air pollution is especially observable in calabrian pine zone at lower and
mid elevations. Although air pollution gets thinner at mid cedar zones, it still has an impact
upon black pine needles at 1700-1800 m altitudes.
There are 1.13 million hectares of forests on the mountains around the gulfs. The cover of
forests is about 41 % of the land in the region. The devastating effects of air pollution on the
396
forests of steep slopes will lead to occurrence of more destructive and more frequent floods
and overflows. Warming and drought terms a part of climate change period stimulate the
harms of air pollutants on the forests. Moreover, it needs to be taken into consideration that
these forests have grown up in shallow and stony soil formed from limestone. Forests grown
out of shallow and stony soil are also significantly affected during dry periods.
In conclusion, the mountainous terrain around the gulfs of İskenderun and Mersin has a
considerable effect on the ecological conditions of the region. It seems to be impossible to
prevent the occurrence of floods and overflows and to compensate for the cost of their
damages if the unplanned and excessive industrialization persists in affecting the forests on
the highlands.
ANAHTAR SÖZCÜKLER
İskenderun Körfezi, Meltemler, Hava Kirliliği, Ormanlar
GİRİŞ
İskenderun ve Mersin körfezleri çevresinde giderek yoğunlaşan sanayi tesisleri, enerji
tesisleri, yerleşim alanları ve motorlu araç kullanımı havanın kirlenmesine, buzlu cam (sera)
etkisi yapan gazların artmasına sebep olmuşlardır. Konunun bir boyutu havanın kirlenmesi,
öteki boyutları ise, kirliliğin yayılması (yayılma alanı, mesafesi, yayılmayı sağlayan olaylar
ile hava kirliliğinin ve sera gazlarının yetişme/yaşama ortamına, özellikle bitkilere etkisidir.
Hava kirliliğinin körfezler çevresinde etkili olduğu alanlar; (1) atmosferdeki kuzeyden veya
Akdeniz üzerinden gelen hava kütlelerinin hareket yönüne, (2) dağlık arazinin bu hava
kütlelerini yönlendirmesine, (3) durgunlaşan hava kütlelerinin nem ve kirleticilerle
yüklenmesine, sonra da ısınarak yavaş yükselmesine bağlıdır. İskenderun ve Mersin
körfezlerinin çevresindeki yüksek dağlık yapı ve dağların arasındaki derin vadiler, bu
vadilerden akan Anadolu Yaylasının soğuk havası, Çukurova ile deniz arasındaki hava
hareketleri ve deniz / dağ meltemleri yüzeyde kararlı bir hava tabakasının bulunuşuna sebep
olmaktadırlar.
Bölgede geç sonbahar-kış-ilkbahar aylarında alçak arazide (Çukurova) ve yalı arazisinde
soğuk hava çökelmesi (don oluşum süresi), soğuk ve nemli havanın kirletici gazlar ve
kimyasal bileşiklerce zenginleşmesi, tarım alanları ile meyva bahçelerini etkilemesi dikkat
çekmektedir. Soğuk hava çökelmesinin başlıca sebebi gece dağlardan aşağı inen soğumuş
havadır (Dağ meltemi). Deniz yüzeyindeki nemli ve ılık hava, dağdan inen nemli fakat soğuk
ve daha ağır havanın yalı arazisinde durgunlaşıp kalmasını sağlamaktadır. Gündüz ısınarak
yükselen ve deniz melteminin başlaması ile yamaç yukarı sürülen kirli hava orman ağaçlarını
etkilemektedir.Hava kirliliğinin yayılması ve etki alanlarının belirlenmesi için körfezlerin ve
çevresinin ekolojik yapısının bu açıdan incelenmesi, değerlendirilmesi gerekmektedir.
İSKENDERUN VE MERSİN KÖRFEZLERİ ÇEVRESİNDEKİ ARAZİNİN YETİŞME
ORTAMI ÖZELLİKLERİ
Arazinin Yapısı
İskenderun ve Mersin körfezlerini çevreleyen arazi “Orta Toroslar Bölümü”’nün dağlık
397
Arazisi ile Çukurova’dır. Kuzeyde Bolkar Dağları (Dümbelek Düzü 2474 m), Kırkpınar Dağı
3488 m, Medetsiz Tepe 3585 m, Aladağlar’da: Akdağ 2471 m, Karanfil Dağı 3095 m,
Aladağ 3734 m, Demirkazık 3726 m (3900 m), Alaylı Dağ 2463 m, Ergeç Dağı 1602 m,
Toklu Dağ 2300 m, ve doğuda Amanos Dağları ( Mıgır Dağı 2262 m, Akra Dağı 1739 m)
1000 m’yi aşan yükseltileri ile körfezleri ve Çukurova’yı çevrelemektedirler.
Dağlık arazinin arazi yetenek sınıfları üzerindeki etkisi tablo 1’de görülmektedir. Arazinin %
20.5’inin I+II+III. sınıf düz ve hafif eğimli arazi olmasına karşılık, % 68.5’i dik eğimli olan
VI+VII. sınıf arazidir. VIII. Sınıf arazinin payı % 4.5 olup, bunun % 82.1’i sarp, kayalık
arazidir (Tablo 1).
İklim Özellikleri
Dağlık arazinin konumuna bağlı olarak rüzgâr yönleri ve yağışlara etkisi:Körfez
çevresindeki dağlık arazinin Batı Akdeniz’den Doğu Akdeniz’e doğru esen ve Nemli ve ılık
rüzgârlara karşı konumu yağışların miktarını etkilemektedir.
Bolkar Dağları’nın
Güneybatıdan kuzeydoğuya uzanan ekseni Akdeniz rüzgârlarına karşı değildir. Amanos
Dağları kuzeyden güneye uzanan ekseni ile Akdeniz rüzgârlarını cepheden almaktadır. Bu iki
Farklı konumdan dolayı yağış, Bolkar Dağları’nın yamaçlarında ve eteklerinde daha az,
Amanos Dağları’nın yamaçlarında ve eteklerinde daha fazladır (Tablo 2, 3, 4, 5 ve şekil 1).
Yağışın yükseltiye bağlı olarak değişimi:Kıyı kuşağından itibaren yükseldikçe yağışlar önce
artmakta, daha yukarılarda (yüksek dağlık arazide) azalmaktadır. Bu artma ve azalmanın
sebebi; kıyıdan itibaren yükselen nemli ve ılık (veya sıcak) hava kütlesinin soğuyup, içerdiği
nemi yağış olarak bıraktıktan sonra yükselmeğe devam etmesidir. Daha yukarı yükselen
nispeten kuru, ama bu yükselti şartlarına göre ılık olan hava tekrar soğumakta fakat daha az
yağış bırakmaktadır. Şekil 2’de yıllık yağış miktarlarındaki değişimin yükselti artışı/sıcaklık
azalmasına bağlı olarak geliştiği görülmektedir.
Akarsu vadilerinden kuzeybatı-güneydoğu yönünde olanlar Akdeniz üzerinden gelen nemli
rüzgârlara kapalıdırlar. Bu vadiler daha az yağış almaktadırlar (Şekil 1, Ermenek, Göksu, Mut
yörelerinin yağışları).
Körfezlerin çevresindeki arazinin özelliklerine bağlı olarak “yükselti/iklim kuşakları”
oluşmuştur. Yükselti/iklim kuşaklarındaki ortalama sıcaklık değerleri ile yağış miktarları
Tablo 2’de verilmiştir.
Sıcaklık ve yağış değerleri ile iklimdeki değişimler:İskenderun ve Mersin körfezlerinin
çevresindeki meteoroloji istasyonlarının sıcaklık değerleri karşılaştırıldığında ilginç bir
dönemsel azalma ve artma eğilimleri fark edilmektedir (Şekil 2.1., 2.2., 2.3., 2.4., 2.5.).
Sıcaklık ölçmeleri 1930-1970, 1970-1993, 1994-2006 dönemlerinde incelendiğinde :
(1) Mersin’de 1929-1970 dönemine göre 1994-2006 döneminde yıllık ortalama sıcaklığın
1.5 C⁰ , ocak ayındaki ortalama sıcaklığın 1.6 C⁰, temmuz ayındaki ortalama sıcaklığın 0.9 C⁰
arttığı görülmektedir.
(2) Aynı dönemlerde; yıllık ortalama sıcaklık, Adana’da 0.5 C⁰, Yumurtalık’ta 0,4 C⁰,
İskenderun’da 0.2 C⁰, Karaisalı’da 0.3 C⁰, ocak ayındaki ortalama sıcaklık 0.3 – 0.6 C⁰,
temmuz ayındaki ortalama sıcaklık 0.3 – 0.9 C⁰ artmıştır (Şekil 2.1., 2.2.,2.3.,2.4., 2.5.)
(3) Mersin’deki sıcaklık artışı çok dikkat çekicidir. Benzer sıcaklık artışlarına başka
yerlerde de Lüleburgaz’da Konya Ereğlisi’nde ve başka yerlerde de rastlanmıştır (Kantarcı,
M. D. 2006 ve 2007). Mersin’deki sıcaklık artışı 1970 – 2006 arasında doğrusal bir fonksiyon
398
çizmektedir. (Şekil 2.1.). Adana’da da sıcaklığın artışı Mersin’e benzemektedir (Şekil 2.2.).
Ancak Yumurtalık’ta, İskenderun’da ve Karaisalı’da yıllık ortalama sıcaklık değerleri 1982
döneminde azalmakta, 1994-2006 döneminde artmaktadır (Şekil 2.3., 2.4., 2.5.). Diğer
istasyonlarda da buna benzer durum görülmektedir (Üç istasyon örnek olarak verilmiştir.).
İskenderun ve Mersin körfezlerinin çevresindeki üç meteoroloji istasyonunun yağışları örnek
olarak tablo 3, 4, ve 5’te incelenmiştir. Yağışlardaki değişim de ilginçtir:
(1)Bölgede en az yağış alan kıyı istasyonlarından biri olan Mersin’de yıllık ortalama
yağış 1970-1981 döneminde bir miktar artış eğilimi göstermiştir. Yağış miktarlarının 19821993 döneminde doğrusal bir fonksiyon çizdiği, 1994-2006 döneminde ise azalma eğilimi
gösterdiği görülmektedir (Tablo 3’teki şekil).
(2) Mersin’deki aylık yağışlar incelendiğinde; 1994-2006 döneminde IV., XI. ve XII.
Aylarda yağışların arttığı görülmektedir. Bu aylar (özellikle XI. ve XII. aylar) Seyhan
Havzasında sel ve taşkın olaylarının yaşandığı aylardır (Tablo 7 ile karşılaştırınız). Diğer
bir deyimle sağanak yağışlar 1994-2006 döneminde artış göstermiştir (Silifke Irmağı taşkını
2004, tablo 7).
(3) Bölgede alçak arazide olup ta en fazla yağış alan yerlerden biri de Dörtyol’dur (28 m).
Dörtyol’da 1929-1970 döneminde ortalama yağış miktarı 1021.8 mm/yıl iken, 1970-1992
döneminde 918.0 mm/yıl, 1993-2006 döneminde 949.2 mm/yıl miktarlarına gerilemiştir
(Tablo 4).
(4) Konumundan dolayı daha az yağış alan İskenderun’da da benzer bir durum vardır
(Tablo 5).
Sıcaklık değerleri ile yağış miktarlarının ilişkisi ve değişimi belirli bir ölçüde ısınmaya ve
Yağış azalmasına bağlı bir kuraklaşmayı işaret etmektedir. Deniz üzerinden nemli rüzgârları
alan bir arazide daha fazla ısınma ve kuraklaşma beklemek için vakit henüz erkendir. Isınma
Farklı meteoroloji istasyonlarının ölçmelerine göre 0.3-0.5 C⁰ arasında hesaplanmaktadır.
Ancak Mersin’de hesapladığımız 1.5 C⁰/yıl değerindeki ısınma sadece iklim değişikliğinin
etkisi olarak yorumlanamaz. Mersin’de belirgin bir soğuk hava çökelmesine bağlı
“fotokimyasal pus” oluşumu, ve bu sisli/puslu hava tabakasının buzlu cam (sera) etkisi yaptığı
göz önüne alınmalıdır. Sıcaklık artışları bu sisli/puslu hava tabakasının yaptığı buzlu cam
etkisine bağlıdır (Şekil 3).
Deniz ve dağ / kara meltemleri:İskenderun Körfezi ile Çukurova arasında belirgin bir deniz
meltemi (gündüz) ile kara meltemi (gece) hareketi vardır. Deniz meltemleri Çukurova
kuzeyindeki araziye kadar ulaşmakta ve etki yapmaktadırlar (Tablo 2 ve şekil 1 Çukurova
Kuzeyi Yöresi 1.2.3.4. yağış/ sıcaklık ilişkileri).
Deniz ile dağlık arazi arasındaki meltem hareketi kendine özgü bir sis kuşağı oluşumunu da
sağlamaktadır. Gündüz ısınıp yükselen ve deniz meltemi etkisi ile dağ yamaçlarında yukarı
doğru hareket eden hava kütleleri (meltem esintisi sürecinde hızla yükselmez ve çabuk soğumaz)
belirli bir yükseltide serinledikleri için içerdikleri nem yoğuşmakta ve sise dönüşmektedir. Sis
kuşağı, “Orta Kızılçam Kuşağı’nda mevsimine göre 600-800 m yükseltiler arasındadır. Sis
kuşağına kadar yükselip, orada tekrar yoğunlaşan kirletici gazlar ve özellikle SO2 kızılçam
ağaçlarının ibrelerinde belirgin ve yoğun sarı yanık lekeleri oluşturmaktadır.
Dağ meltemleri ise; yüksek dağ yamaçlarında gece ile birlikte soğuyan ve içerdiği nem
yoğuştuğu için ağırlaşan havanın yalı arazisine inmesine ve burada “soğuk hava çökelmesi”’ne
399
(inversion) sebep olmaktadırlar. Durgun havanın oluştuğu Mersin-Tarsus kıyı kuşağında dağ
meltemlerinin etkisi ile oluşan soğuk hava çökelmesi dikkat çekici ve etkileyici bir örnektir
(Şekil 3 ve 4). Mersin Meteoroloji istasyonunun ortalama düşük sıcaklıklar ölçmeleri de bu
soğuk hava çökelmesini işaret etmektedir. Şekil 4’te; Mersin, Adana, Ceyhan, Dörtyol ve
Antakya’da erken ve geç donların kasım ayının ortalarından, mart ayının sonuna kadar oluşması
da dağ meltemlerinin etkisini göstermektedir.
Yükselti/iklim kuşakları ve yetişme ortamı yöreleri:Yetişme ortamı bölgesel ve yöresel
sınıflandırmasında yükselti/iklim kuşaklarının ayırt edilmesi çok önemlidir. Doğu Akdeniz
Yetişme Ortamı Bölgesi’nde ayırt edilmiş olan yükselti/iklim kuşakları ve bunların içinde ayırt
edilmiş olan yetişme ortamı yöreleri ile alt yöreleri tablo 1 ile şekil 1’de verilmiştir (Fazla bilgi
için bkz. Kantarcı, M. D. 1984/90 ve 2005/1).
Yükselti/iklim kuşaklarında ve yetişme ortamı yörelerindeki iklim özellikleri ağaç ve çalı
türlerinin yayılışını, dolayısı ile ormanların tür bileşimini ve artımını da etkilemektedirler. Bu
sebeple sınıflandırmada ağaç ve çalı türleri de kullanılmaktadır. Kirli havanın yayılması,
durgunlaşması ve ormanlar ile meyva bahçelerine, tarım alanlarına zarar verecek ölçüde etki
yapması yükselti/iklim kuşakları ile yetişme ortamı yörelerindeki iklim özellikleri ile yakından
ilişkilidir (Tablo 1 ve şekil 1’deki iklim özellikleri bu yönde değerlendirilebilir).
Yetişme ortamı yörelerinin toprak özellikleri de toprağın su kapasitesini etkilemekte ve bitkilerin
kullanabileceği toprak suyunun miktarını belirlemektedir. Bölgede yaygın olan kireç taşlarından
oluşmuş topraklar sığ veya orta derin ve taşlı topraklardır. Bu toprakların su kapasiteleri de
düşüktür (Kuru yetişme ortamları). Toprağın su tutma kapasitesinin düşük olması, buna karşılık
yağışın fazla olması, yağış sularının yüzeysel akışa geçen bölümünün armasına sebep olur. Ama
yetişme ortamını kuru niteliğini değiştirmez. Bu sebeple yetişme ortamı yörelerindeki iklim
özellikleri değerlendirilirken, toprak özelliklerinin ve su kapasitesinin de göz önüne alınması
gerekmektedir (Kirleticilerin etkilemesi bakımından da durum böyledir).
HAVA KİRLETİCİ GAZLAR İLE BUZLU CAM (SERA) ETKİSİ YAPAN GAZLARIN
DAĞILIMI VE ETKİLERİ
İskenderun Körfezi ile Mersin Körfezi yoğunlaşan sanayi kuruluşları vd. tesisler önemli
miktarda SO2, NH4, NOx vd. hava kirletici gazlar ile ince toz çapındaki kimyasal bileşikleri
(kurum dahil) ve CO2 ile CH4’ü havaya salmaktadırlar. Ayrıca kış aylarında ısınmak için evlerde
ve seralarda, soğuk hava çökelmelerinde don olayını önlemek için meyva bahçelerinde yakılan
kömür, lastik, saman vd. maddeler de önemli hava kirliliği yapmakta ve CO2 salmaktadırlar.
Artan motorlu araç kullanımı da hava kirliliğine küçümsenmeyecek bir katkı yapmaktadır. Bütün
bunların sayılıp sınıflandırılması başka bir konudur. Burada dikkat çekilmek istenen konu,
bölgenin, yetişme ortamı birimleri olarak sınıflandırılmış olan doğal yapısının hava kirliliğinin
kümelenmesine ve yayılmasına olan etkisidir. Çünkü çökelen veya yayılan kirli hava ile sera
gazları, alçak arazideki tarım alanları ile meyva bahçelerine, dağlık arazide ise ormanlara zararlı
etkiler yapmaktadır (Tablo 6 ile şekil 3, 4 ve 5’i değerlendiriniz.).
BÖLGEDEKİ ORMAN VARLIĞI VE HAVA KİRLİLİĞİNİN ORMANLARA ETKİSİ
Bölgedeki Orman Varlığı
“Doğu Akdeniz Yetişme Ortamı Bölgesi” Doğu Akdeniz (coğrafya) bölümünün deniz etkisine
açık olan arazisini kapsamaktadır. “Doğu Akdeniz Yetişme Ortamı Bölgesi”nin alanı 2 756 224
400
ha olup, bu alanın % 40.9’u (1 127 821 ha) orman alanıdır (Tablo 6). Tablo 1’deki arazi
envanterinde verilen orman alanı (1 510 982 ha) ile çalılaşmış orman alanı (439 724 ha) toplamı
1 901 938 ha’dır. Bu orman alanı bölgedeki üç il’in (İçel, Adana, Hatay) alanındaki miktar
olup,denz etkisini almayan “Akdeniz ardı” arazideki orman alanını da kapsamaktadır (Üç il’in
toplam alanı 3 826 5032 ha’dır. Tablo 1). Ayrıca Toprak Su Gnl.Md’lüğünün arazi envanteri
yapımında orman ve çalılaştırılmış orman alanları ayırımı ile Orman Gnl. Md’lüğünün orman
sınıflandırmaları farklı değerlendirmelere göre yapılmıştır.
İskenderun ve Mersin körfezlerini çevreleyen dağlık arazideki ormanların sık ve verimli olan
bölümü, kapalılığı % 41-70 ve >% 70 arasında olanlardır. Bu verimli ormanlar, İskenderun
Körfezine göre; batı bölümünde (5 orman işletmesi) % 15.5 (%5.5 + % 10), kuzey bölümünde
(5 orman işletmesi) % 28.5 (% 11.9 + % 16.6), doğu bölümünde (3 orman işletmesi) % 31.0
(% 12.9 + % 8.1) oranındadır (Tablo 6). Toplam orman alanı içinde verimli orman alanı % 22.9
(% 9.1 + % 13.8) oranında olup toplam alanı 259 125 ha’dır. Buna karşılık ağaçlandırılması
gereken çok bozuk orman alanının toplamı 476 529 ha (% 42.3), gençleştirilmesi veya
kapalılığının arttırılması gereken orman alanı 252 110 ha (% 22.4), gençleştirilmek için
tıraşlanmış orman alanı 8 440 ha (% 0.7) kadardır (Tablo 6).
Ormanların Sel Ve Taşkın Olaylarını Önlemesi
Doğu Akdeniz Yetişme Ortamı Bölgesindeki orman alanları eğimi fazla olan dağlık arazide yer
almaktadırlar. Yağış sularının (özellikle sağanak yağışların) yüzeysel akışa geçip sellere
dönüşmelerinin önlenmesi, suyun toprağa sızdırılması gerekmektedir. Ormanın sıklığı, kapalılığı
ve orman altındaki ölü örtünün varlığı, kalınlığı yağış sularının toprağa sızdırılması için önemli
özelliklerdir.
Seyhan Havzası’ndaki sel ve taşkın olaylarını konu edinen bir çalışmanın özeti, son önemli
taşkın olayları da eklenerek Tablo 7’de derlenmiştir. Çok mal ve can kaybına sebep olan sel ve
taşkın olaylarının Seyhan Barajı yapıldıktan sonra bir süre önlendiği Tablo 7’nin
incelenmesinden anlaşılmaktadır. Ancak Seyhan Barajı daha sonraki sel ve taşkınları önlemekte
yetersiz kalmıştır.
Son olaylarda barajın patlamasını önlemek için kapaklar açımlı ve Adana şehri ile çevresi
defalarca sel altında kalmıştır (Tablo 7). Çünkü, siyasal baskılarla yaptırılan tıraşlama kesimler,
tahripler, 2-B uygulamaları, yangınlar sonucunda sıklığı ve kapalılığı bozulan orman alanlarında
yağış suları sellere dönüşmüştür. Bu olumsuz gelişmenin tipik örneği Çakıt Deresi Havzası’dır.
Çakıt Havzasında 1982 ilkbaharında gelen selden sonra yapılan havza islâhı ve ağaçlandırma
çalışmaları sel oluşumunu önlemiştir.
Bölgede termal siklonlar (aşırı ısınıp hızla yükselen hava kütlelerini), ve sıcak çekirdekli
siklonlar (kuzeyden gelen soğuk hava ile yüzeydeki sıcak havanın karşılaşması sonucunda
oluşan) şiddetli sağanaklara ve sellere sebep olmaktadırlar. Tablo 7’de; “Fırtına merkezi Adana
ile Feke arasındadır.” İfadesi bu siklonları işaret etmektedir. Siklonların oluşma sıklığı ve
sağanak yağışlarla bırakacakları su miktarı iklim değişikliği (ısınma) sürecinde daha da artacak
gibi görünmektedir. Sağanak yağışlarla gelen suyun sellere dönüşmesinin tek önleyicisi sık ve
kapalı orman ile orman altındaki ölü örtü tabakasıdır.
Orman Ağaçlarının Hava Kirliliğinden Etkilenmeleri Ve Sonuçları
Deniz meltemleri oldukça yavaş yükselen hava kütlelerinden oluşmaktadır. Deniz meltemleri ile
yükselen hava mevsimine göre 600-800 m arasında serinlemekte, içerdiği nem yoğuşarak sis
401
oluşturmaktadır. Yalı arazisinde ve Çukurova’da soğuk hava çökelmesi ile oluşan gece sisi hava
kirleticilerle yoğun olarak yüklenmektedir (fotokimyasal pus=smog oluşumu). Bu kirli ve nemli
hava kütlesinin gündüz ısınıp yükselmesi ormanların da kirli hava etkisinde kalmalarına sebep
olmaktadır. Arazi incelemelerimizde; “Alt Kızılçam Kuşağı” ile “Orta Kızılçam Kuşağı”ndaki
kızılçam ağaçlarının ibrelerinde belirgin ve yoğun sarı renkli SO₂ yanıkları görülmüştür. SO₂
etkisi 1700-1800 m’ye kadar ulaşmakta ve sedir kuşağında özellikle karaçam ağaçlarının
ibrelerinde sarı yanık lekeleri ile belirlenmektedir (Tablo 1 ile şekil 3 ve 5’i değerlendiriniz.).
Hava kirliliğinin ormanlara yaptığı zararları iki başlık altında özetleyebiliriz:
(1)Yoğunluğu nispeten düşük olan SO2 ve NOx etkisi altında kalan orman ağaçlarının
ibrelerinde veya yapraklarındaki klorofilin bir bölümü tahrip edilmektedir. Klorofil kaybı CO2
özümlemesini ve karbonhidrat sentezini azaltmaktadır. Dolayısı ile ağacın artımı (odun verimi)
de azalmaktadır (Daha dar yıllık halka geliştirmek). Ayrıca tohum verimi de azalmaktadır.
(2) Havada SO2 ve NOx’in fazlalığı ve ozon (O3) oluşumu ile birlikte etki, ağaçların ibre ve
yapraklarındaki klorofilin önemli bölümünün veya tamamının tahribine sebep olmaktadır. Bu
durumda solunumu için dahi yeterli karbonhidrat üretimi yapamayan ağaç kurumaktadır.
Bölgede toprakların sığ veya orta derin ve taşlı oluşları da hava kirliliğinin düşük yoğunluklarda
dahi ağaçlara zarar verebilmesinin diğer bir sebebidir. Sığ ve taşlı toprakların su tutma
kapasiteleri düşük olduğu için, bunlar kuru yetişme ortamlarıdır. İklim değişikliğindeki ısınma
süreci kuru yetişme ortamlarının daha da kuraklaşmasına yol açmaktadır. Bu gelişme hava
kirliliğinin de ormanlar üzerindeki etkisini arttıracaktır.
SONUÇ
İskenderun ve Mersin körfezleri ile Çukurova’nı çevresindeki dağlık arazi bölgeye özgü
rüzgârlar ile hava hareketlerine sebep olmaktadır. Hava kirliliğine sebep olan gazlar ile buzlu
cam (sera) etkisi yapan gazların geceleri yalı arazisinde ve diğer alçak alanlarda çökelen soğuk
hava tabakasında yoğunlaşmaları, gündüzleri de ısınıp, dağ yamaçlarında yukarı doğru
yükselmeleri, Çukurova’da ise kuzeye doğru hareketleri bölgedeki tarım alanlarına, meyva
bahçelerine ve ormanlara olumsuz etkiler yapmaktadır. Sanayileşmenin doğal ekosistemler
üzerine şüphesiz bazı olumsuz etkileri olacaktır. Ancak bu olumsuz etkilerin doğal ekosistemler
ile insan ekosistemlerinin dengelerini bozacak, bunlarda yaşayan canlılara zarar verecek sınırları
aşmaması gerekmektedir. Meyva bahçelerinde ve ormanlarda meyvaya veya tohuma dönüşecek
olan dişi çiçeğin yumurtalık girişinin SO2 gazı etkisi ile kuruması döllenmeyi engeller ve
tohum/meyva verimini azaltır. Ağaçların yapraklarında veya ibrelerindeki klorofilin kısmen de
olsa tahribi, ormanların artımını ve odun verimini azaltır. Sanayileşmede yapılan planlamaların
bu tür ekolojik maliyetleri de hesaba dahil etmeleri gerekmektedir. Hava kirliliğinin ormanların
kurumasına veya seyrelmesine sebep olması, sellerin ve taşkın olaylarının artması anlamına
gelmektedir. İskenderun ve Mersin körfezleri ile Çukurova’da kısa süreli bir sanayileşme geliri,
çevredeki dağlık arazide ormanların tahribi ile oluşacak uzun süreli ve çok kapsamlı zararları
karşılayamaz
402
403
404
405
406
407
408
409
410
411
412
413
414
KAYNAKLAR
Aydın,S. Seyhan Havzası taşkınları ve ekonomisi, 1.Ulusal Meteoroloji Kongresi Cilt 2, 584620, İstanbul Teknik Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi, 1981.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Ortalama ve ekstrem kıymetler meteoroloji
bülten,T.B.nu.448 Başbakanlık Basımevi, 1974.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Ortalama ve ekstrem kıymetler meteoroloji
verileri(CD) , 2006.
Kantarcı,M.D. Akdeniz Bölgesinin Yetişme Ortamı Bölgesel Sınıflandırması, Orman Genel
Müdürlüğü, 668, 64 (VIII+150+12 harita) OGM Basımevi-Ankara, (TÜBİTAK-Tarım ve
Ormancılık Araştırma Grubu, Proje nu. TOAG-516 (VIII+142) 1984-Ankara), 1990.
Kantarcı, M.D. Türkiye’nin yetişme ortamı bölgesel sınıflandırması ve bu birimlerdeki orman
varlığı ile devamlılığının önemi, İstanbul Üniversitesi, 4558, Orman Fakültesi yay.nu.484,ISBN
nu. 975-404-752-9(XXXII+321), İstanbul Üniversitesi Basım ve Yayınevi Müdürlüğü-İstanbul,
2005/1.
Kantarcı,M.D. Orman Ekosistemleri Bilgisi İst.Üni.yay.nu.4594, Orman Fakültesi yay.nu.
488,ISBN nu. 975-404-756-1 (XXXVI+379),İstanbul Üniversitesi Basım ve Yayınevi Md.’lüğüİstanbul, 2005/2
Kantarcı,M.D. Effects of Climate Change and Aridity on Ergene River Basin Water
Productivity, International Conference on Climate Change and the Middle East,Present and
Future 20-23.11.2006 İstanbul Technical University Department of Meteorological Engineering
– Turkey Edit.: Y.Ünal, C.Kâhya, D. Demirhan Barı PROCEEDINGS (246-258), 2006
Kantarcı,M.D. İklim değişikliği sürecinde Çatalca ve Kocaeli yarımadalarındaki sıcaklık
artışının İzmit İşletmesi ormanlarında çam kese böceği zararları ile ilişkisi üzerine
araştırmalar,(Researches on the relation of the Harms of the Thaumotopea pityocampa in the
Forests of İzmit enterprise and the Increase of the Temperature in Çatalca and Kocaeli Peninsula
in the Climate Change Process), 2007.
Türkiye İklim Değişikliği Kongresi-TİKDEK-2007, 11-13.4.2007 İTÜ Maslak-İst. (CD olarak
yayınlanmıştır.)
Toprak Su Gnl.Md’lüğü 1978, Türkiye’nin Arazi Varlığı Toprak Etüdleri ve Haritalama Dairesi
Başkanlığı – Ankara.
415
Download