VIII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’10 1-5 Aralık 2010, BURSA MİKROALGLERDEN BİYOKÜTLE ENERJİSİ ÜRETİMİ VE TÜRKİYE Ayşe Neslihan SAY, Ülker Diler KERİŞ, Ünal ŞEN, Mirat D. GÜROL Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Çevre Mühendisliği Bölümü 41400 KOCAELİ [email protected] ; [email protected] ; [email protected] ; [email protected] Özet Son yıllarda dünya nüfusunun giderek artması ve bu nüfusun enerji ihtiyacını karşılamak için aşırı derecede kullanılan fosil bazlı yakıtların yaydığı CO2 gazının atmosferde birikimi sonucu karşı karşıya kalınan küresel iklim değişikliği yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimi kaçınılmaz kılmaktadır. Bu açıdan yenilenebilir enerji kaynakları arasında yer alan mikroalgal biyokütleden biyodizel üretimi yüksek potansiyeli olan bir yöntemdir. Ancak yapılan araştırmalar mikroalgal biyokütleden biyodizel üretiminin ancak fosil yakıt bazlı baca gazı içindeki karbondioksiti, atık su içindeki besin maddeleri ve doğal ışık kaynağı olan güneş enerjisi kullanılarak ekonomik hale getirilebileceğini ortaya çıkarmıştır. Yıllık olarak bölgelere göre 1200-2000 kWh/m2 güneş enerjisi alan Türkiye’de de bu enerjiden faydalanılarak mikroalgal fotosentez ile biyokütle üretimi, yalnızca yeşil enerji kullanımı ile çevreye verilen zararı azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda proses sırasında algler tarafından hammadde olarak kullanılan CO2 sayesinde ülkemizin karbon ayak izini de büyük oranda küçültecektir. Anahtar Kelimeler: Mikroalg, biyokütle enerjisi, biyodizel, mikroalgal biyokütle, Türkiye. Abstract The production of biodiesel, a renewable energy, from microalgae has the potential of simulateneously addressing the growing global energy need and partially mitigating the global warming by capturing carbon dioxide from the atmosphere through photosynthesis. Hence, biodiesel is also referred to as a “Carbon neutral” fuel. Currently, many laboratory and pilot scale studies are being conducted on the process of obtaining biodiesel from microalgae. Yet, the process is estimated to be cost-prohibitive by using the currently applied approach and the technologies. Major research efforts need to be directed towards reduction of the cost of the process. This can be achieved by utilizing the CO2 in stack gas from fosil fuel based power plants, nutrients from waste water effluents, and solar energy. Turkey has a relatively high annual solar power reception of 1200-2000 kWh/m2, varying regionally, and therefore a potential of economically growing of microalgae for biofuel, where at the same time the opportunity for reduction of the country’s carbon footprint. Key Words: Microalgae, biomass energy, biodiesel, microalgal biomass, Turkey. 263 VIII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’10 1-5 Aralık 2010, BURSA 1. GİRİŞ Her yıl hızla artan küresel enerji ihtiyacı ile gün geçtikçe etkileri daha da fazla hissedilmeye başlanan küresel iklim değişikliği sorunu arasında sıkışıp kalan küresel ve yerel aktörler (ulusal hükümetler, sanayi kuruluşları ve örgütleri, tarım birlikleri vb.), günümüzde artan çevre duyarlılığıyla birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına daha fazla öncelik vermeye başlamıştır. Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) 2009 yılında yayınladığı küresel enerji raporunda 2007 yılında küresel elektrik enerjisi üretimi içerisindeki %18’lik payını 2030’da %22’ye çıkaracağı öngörülen yenilenebilir enerji kaynakları, çevre dostu, yerel ve küresel karbon dengesini koruyan özellikleri sayesinde geleneksel enerji türlerine karşı birer alternatif enerji kaynağı olarak görülmekte ve teşvik edilmektedirler [1]. 2008 yılında toplam birincil enerji tüketimi 106,3 milyon ton petrol eşdeğeri (tep), üretimi ise 29,2 milyon tep olarak gerçekleşen Türkiye’nin enerji arzında %91,4'lük büyük bir pay ile doğalgaz, petrol ve kömür gibi fosil yakıtlar yer alırken, sadece %8,6'lık bir kısım, hidrolik dahil olmak üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanmıştır [2]. Birleşmiş Milletlere sunulan Sera Gazı Envanteri Raporları’na göre Türkiye’nin sera gazı emisyonu, 1990 ile 2007 yılları arasında %118,8 oranında artmıştır [3]. 1997 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında imzalanan ve 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolüne 2009 yılı Ağustos ayında taraf olan Türkiye, bu hızlı artış oranı sebebiyle, protokolde 2012 yılı sonrası için öngörülecek yükümlülükleri karşılayamama ve bunun sonucunda da ağır yaptırımlara maruz kalma riski taşımaktadır [4]. Gelecek yıllarda sera gazı azaltımı yönünde taahhütte bulunacak olan ülkemiz tüm enerji politikalarını bu çerçevede şekillendirmek durumundadır. Bu açıdan enerji üretimi alanında dışa bağımlılığı %73 seviyesinde olan Türkiye’nin hem arz güvenliğini arttırıcı hem de daha çevreci bir enerji türü olan yenilebilir enerjiye yönelmesi kaçınılmazdır. 2. BİYOKÜTLE ENERJİSİ Küresel iklim değişikliğine büyük ölçüde neden olan fosil yakıtların atmosfere yaydıkları aşırı karbonu yeniden kaynağına, yani biyokütleye hapsederek küresel karbon dengesini yeniden kurma olanağı sağlayan biyokütle enerjisi, diğer yenilenebilir enerji 264 VIII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’10 1-5 Aralık 2010, BURSA kaynaklara göre daha çevreci bir seçenek oluşturmakta ve bu sebeple her geçen yıl gelişim göstermektedir. Biyokütle enerjine olan artan ilgiyi 2009 yılında yenilenebilir enerji kaynakları konusunda yayınlanan 9.724 adet çalışmanın %50’ye yakınının (4.911 adedi) sadece biyokütle enerjisi üzerine olması açıkça göstermektedir [5]. Şeker kamışı, kanola, soya ve ayçiçeği gibi enerji bitkilerden biyodizel ve etanol üreterek geleneksel fosil yakıtlara alternatif bir yakıt oluşturacağı düşünülen birinci nesil biyokütle enerji kaynaklarının yakın geçmişte gıda piyasaları ve içme suyu kaynakları üzerinde bazı yan etkileri görülmeye başlanmış ve daha çevreci biyokütle kaynakları üzerinde çalışmalar yoğunlaşmıştır [6]. Öte yandan selülozik biyokütleden ethanol üretimine dayanan ve halen teknolojik ve ekonomik açıdan yeterli düzeye gelmesi için yoğun araştırma ve geliştirmeye ihtiyaç duyan ikinci nesil biyokütle enerji kaynakları, kullanımdaki diğer enerji türlerine alternatif olmaya uzaktır [6]. Teorik olarak 2050 yılındaki küresel enerji ihtiyacını (1000 EJ) karşılayabilecek potansiyeli sahip olan biyokütle enerjisinin, aşırı miktarlarda tarımsal alanın kullanılması sonucu küresel gıda kaynaklarını ve uzun vadede tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini etkileyerek, kıtlığa, gıda ürünlerinde fiyat artışına, erozyona, biyolojik çeşitlilik kaybına ve aşırı gübre ve ilaç kullanımından dolayı yer üstü ve yer altı sularının kirlenmesine neden olacağı tahmin edilmektedir [5, 7-8]. Bu tahminler doğrultusunda araştırmacılar tarım alanları ve su kaynakları üzerinde daha az baskı yaratan, daha verimli ve daha gelişime açık bir yöntem olan mikroalgler üzerine yoğunlaşmaya başlamıştır. Bu konuda her yıl uluslararası çapta yayınlanan çalışma sayısı hızla artmaktadır. 3. DÜNYA’DAKİ MİKROALGAL ENERJİ ÇALIŞMALARI Alternatif bir enerji kaynağı olarak gündeme gelmesinden çok daha önce mikroalglerin enerji kaynağı olarak kullanılması birçok araştırmacı tarafından yıllardır önerilmektedir [9]. Uzun yıllar hayvan yetiştiriciliğinde besin katkısı olarak üretilen mikroalgler son yıllarda artan petrol fiyatlarının da etkisiyle hızlanan biyokütle enerjisi araştırmaları sonucu umut vadeden bir enerji kaynağı olarak görülmeye başlanmıştır. Üçüncü nesil biyoyakıt teknolojisi olarak da adlandırılan ve doğada yer alan birçok mikroalg türünü birer enerji kaynağı olarak kullanmayı hedefleyen çalışmalar genelde prosesten kaynaklanan zorluklardan dolayı 265 VIII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’10 1-5 Aralık 2010, BURSA teknolojik olarak fazla gelişememiş, ancak laboratuvar araştırmaları, pilot ve küçük ölçekli denemelerle sınırlı kalmıştır. Karasal bitkilere kıyasla yüksek yağ biriktirme kabiliyetine ve fotosentetik verime sahip olmaları mikroalgleri biyodizel üretimi için ilgi çekici kılmaktadır. Bir tür yenilenebilir enerji kaynağı olan biyodizelin mikroalglerden üretilmesi, artan küresel enerji ihtiyacına cevap verilebilme ve kısmen de olsa atmosferdeki gereğinden fazla karbondioksiti fotosentez yoluyla tutarak küresel ısınmanın önlenmesine katkıda bulunma potansiyeline sahiptir. Ayrıca üretimi sırasında içme suyu kaynakları üzerinde karasal enerji bitkileri gibi büyük bir tehlike oluşturmayan mikroalgler, doğadaki azot ve fosfor gibi kirleticileri atık su arıtımı yoluyla giderme avantajı da sağlamaktadır. Biyodizel üretiminde kullanılan karasal bitkilerle kıyaslandığında, tüm yıla yayılabilen bir üretim olanağına sahip olan mikroalglerin çeşitli avantajları gözlemlenmiştir. Örneğin karasal alan gereksinimi açısından, kuru ağırlıklarının %20-%50’lik kısımını yağ olarak biriktirebildikleri için en yüksek biyodizel üretim verimine sahip olan kolza bitkisinin 1.190 L/ha’lık biyodizel üretim kapasitesine karşı 12.000 L/ha’lık bir kapasiteye ulaşabilmektedirler [6]. Ayrıca mikroalglerin logaritmik üreme fazındaki ikiye katlanma süreleri 3,5 saate kadar kısalabilmektedir. Karasal bitkilerin ikiye katlanma süresi bu süreden çok daha uzundur [10]. Mikroalglerin biyodizel üretimi için kullanılmasının diğer bir avantajı da birçok alg türünün yüksek CO2 konsantrasyonlarında hızlı büyüme kabiliyetine sahip olması ve bu sayede etkin bir şekilde atık baca gazlarından CO2 özümsemesine olanak sağlamasıdır (1 kg kuru mikroalg kütlesinin üretimi sırasında 1,83 kg CO2 havadan özümsenir) [6]. Öte yandan bu tip uygulamalarda alg türlerinin değişik seviyelerdeki CO2 ve termik santral baca gazlarında sıkça bulunan NOx ve SOx türlerine ve değişik sıcaklık değerlerine olan toleransının incelenmesi de gereklidir. Algler karbon kaynağının yanı sıra azot, fosfor, kükürt gibi temel elementlere de ihtiyaç duyduğundan, bir maliyet problemi daha ortaya çıkmaktadır. Bu sorunla ilgili kentsel atık sular ve bazı gıda işleme sanayi atık sularında bulunan besin elementlerinin algler tarafından kullanımları çeşitli çalışmalarda incelenmiştir. Ancak çeşitli ağır metallerin ve sentetik organik kirleticilerin alglerin üreme hızına ve yağ yapısına olan olası etkilerinin incelenmesi gereklidir. Akademik literatürde bu konu hakkında yayınlanan çoğu araştırma, 266 VIII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’10 1-5 Aralık 2010, BURSA sadece besinlerin belirli oranda karıştırılarak hazırlandığı saf kültürlerin kullanıldığı temel ve laboratuvar ölçekli düzeneklere dayanmaktadır. Şimdiye kadar biyodizel üretmek amacıyla mikroalg yetiştirilmesi sürecinde biyolojik olarak arıtılmış atık su kullanılması metoduna sadece sayılı çalışmada başvurulmuştur [11]. Su, CO2 ve besin elementlerinin yanı sıra alg üretiminde en önemli etmen, alglerin inorganik maddelerden organik madde sentezi için kullandığı ışık enerjisidir. Literatürde çeşitli amaçlar için alglerin yetiştirilmesiyle ilgili uygulamalardaki sorunları aza indirmek amacıyla doğal ya da yapay ışığın kullanıldığı çeşitli sistem tasarımları mevcuttur. Açık sistemler olan çeşitli havuzlar ve çeşitli kapalı sistem fotobiyoreaktör tasarımları üzerine çok sayıda çalışma bulunmaktadır [12-14]. Açık havuzlu sistemlerin düşük maliyetleri nedeniyle daha çok ilgi çekmesine karşın kapalı sistemlerin yavaş büyüyen alglerin sistemi kontamine etmelerini önleyerek daha iyi bir kontrol sağladığı ayrıca daha iyi kütle transferi ve düşük su gereksinimi ile çok daha yüksek yoğunluklu biyokütle elde edildiği bildirilmiştir. Ancak laboratuar ölçeğinde başarılı olmuş birkaç tasarıma rağmen pilot düzeyde sınırlı sayıda uygulama mevcuttur. Sürecin başarısı için alg kütlesinin sudan başarılı ve düşük maliyetli bir yöntemle ayrılması yani hasat işlemi oldukça önemlidir. Hiçbir yaygın endüstriyel yaklaşım (filtrasyon, sentrifüj, microstraining, vb.) büyük ölçekli mikroalg ayırımı için ekonomik ve uygun bir yöntem olamamıştır. Geleneksel topaklaştırma ve çöktürme (gravity separation) yöntemi küçük ve çabuk büyüyen algler için uygun değildir; ayrıca pahalı çöktürücülerin (coagulants) kullanılmasını gerektirir; ki bu alg kütlesinin kirlenmesine neden olarak bir sonraki yağdan ayrıştırma basamağını oldukça zorlaştırır. Belli koşullar altında algler tarafından üretilen polimerli enzimler alglerin kendiliğinden kümeleşmesini (self-aggregation) sağlar, fakat bu endüstriyel ölçekte kullanılamayacak bir metottur [15]. Alglerden yağ ayırma işlemi öncesi gerçekleştirilen biyokütlenin kurutulması işlemi belki de en fazla enerji gerektiren ve bu yüzden en pahalı olan işlemdir. Sadece kurutma işlemi biyodizel üretimi için gerekli olan toplam enerjinin %84’üne tekabül eder. Örneğin belt kurutucular (belt dryer) bile, ki bu kurutma yöntemleri içinde en az ihtiyaç duyulan yöntemlerden biridir, kurutma işlemi sırasında %90 katı oranına ulaşabilmek için her bir kilo katı madde başına 13,8 MJ ısı enerjisine ihtiyaç duyar [16]. Güneş ışığıyla kurutma ise devamlı olarak önerilmesine rağmen uygulanabilirliği tam olarak kanıtlanamamış bir 267 VIII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’10 1-5 Aralık 2010, BURSA yöntemdir. Bunun yanı sıra güneş ışığı ile kurutma sırasında yağ yapısının kararlılığının korunup korunmadığı halen şüphelidir [16]. Mikroalglerden biyodizel üretimininin ekonomik olabilmesi için öncelikle kurutmadan kaynaklanan bu maliyetin düşürülmesi gerekmektedir. Mikroalglerden biyodizel üretim sürecinin son basamağı transesterifikasyon (biyodizele dönüştürme) işlemidir ve bu işlem, akademik literatürdeki tanımına göre, kurutulmuş alg kütlesinden hegzan veya benzeri bir çözücü aracılığıyla yağın ayrıştırılmasını takip eder. Literatürde, genellikle çözücü ve alg kütlesi arasında 1:1 hacimsel oran olduğu ve ayrıştırma verimliliğinin %70’e kadar vardığı bildirilmektedir [16]. Yağ geri kazanma işlemi (alglerin sudan ayrıştırılması, kurutma ve son olarak yağın ayrıştırılması) tüm proses için gereken toplam enerjini %90’a varan kısmına ihtiyaç duyduğu için, yeni yapılacak çalışmaların bu işlemden kaynaklanan maliyeti azaltmaya yönelik olması önerilmektedir [16]. Prosesle ilgili zorluklar büyük oranda sürecin toplam maliyetinin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle çoğu araştırmacı tarafından petrol bazlı dizelle ekonomik olarak rekabet edebilmek için biyodizel için mikroalg üretim maliyetinin ciddi şekilde düşürülmesinin gerekliliğine dikkat çekilmektedir [10, 17]. 4. TÜRKİYE’DE BİYOKÜTLE ENERJİ Biyokütle enerjisi, Türkiye'de klasik yönteme (ağaç kesiminden elde edilen odun ve hayvan atıklarından oluşan tezeğin yakılması) dayanılarak, daha çok ticari olmayan yakıt biçiminde kullanılmakta ve Türkiye'nin ekonomik biyokütle enerji potansiyelinin teorik olarak 25 Mtep/yıl olduğu tahmin edilmektedir [18]. Bunun yanı sıra orman artıklarından pelet yapımı ve katı yakıt olarak fındık kabuğunun kullanılması yaygın olmamakla beraber uygulanmaktadır. Enerji ormancılığı ve enerji bitkileri tarımına dayanan modern biyokütle enerjisine geçilmesi ülke ekonomisi ve çevre kirliliği açısından önem taşımaktadır [18]. Ancak Türkiye’de bitkisel yağ sanayine hammadde teşkil eden yağlı tohumların üretimi yeterli olmadığından yağ açığı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği’nin 2009 yılı için yaptığı açıklamaya göre ülke ihtiyacının %70’ini yağlı tohum ve ham yağ olarak ithal eden Türkiye’nin karasal bitki kaynaklı biyodizel üretmesi ekonomik açıdan uygulanabilir görülmemektedir [19]. 268 VIII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’10 1-5 Aralık 2010, BURSA Türkiye’nin ilk ticari motor biyoyakıtı uygulaması 2005 yılında başlamış ve yerli kaynaklardan üretilen biyoetanol kurşunsuz benzine %2 oranında katılarak piyasaya sunulmuştur [20]. Günümüzde 22 milyon ton akaryakıt tüketimi olan ülkemizde sadece 160 bin ton biyoetanol kurulu kapasitesi bulunmaktadır [20]. Bunun başlıca sebebi 2003 yılında getirilen ÖTV muafiyetinin, 2006 yılında getirilen sadece normal dizelle en fazla %2 oranında harmanlanması şartıyla kısıtlanması sonucu biyodizel üretiminin ekonomik cazibesini yitirmesidir. Türkiye’deki biyoyakıt kullanımının önündeki bu engelin aşılabilmesi için normal dizelle fiyat rekabeti edebilecek ve daha çevreci biyoyakıt teknolojilerinin geliştirilmesi gereklidir. Bu açıdan mikroalg kaynaklı biyoyakıt teknolojilerinin geliştirilmesi ve ülkemizde kullanılabilir hale gelmesi ülkemizin uzun dönemli enerji politikalarının önceliklerinden biri haline gelmelidir. 5. TÜRKİYE’DEKİ MİKROALGAL ENERJİ ÇALIŞMALARI Türkiye’de mikroalglerle ilgili bilimsel çalışmalar büyük oranda, su ürünleri fakültelerinde ve çoğunlukla larva yemi üretimi ve deniz ve yüzey sularındaki ötrofikasyonu izlenmesi alanlarında gerçekleşmektedir. Ayrıca Ege Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü tarafından gıda ve etken madde üretimine yönelik fotobiyoreaktör tasarımı çalışmaları da mevcuttur. Başta Ege Üniversitesi olmak üzere bazı üniversitelerimizin çalışmaları sonucu Türkiye'de mikroalgal biyokütle üretimi başlamış durumdadır; ancak enerji üretimine odaklanmış yeterli sayıda çalışma bulunmamaktadır. Kısıtlı sayıdaki çalışmalardan birisi de Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünde Nisan 2010 itibariyle başladığımız TÜBİTAK destekli “Mikroalgal Biyokütle Üretiminde Yenilikçi (Innovative) Yaklaşımlar” isimli projedir. Bu projede algal biyodizel üretiminde karşılaşılan maliyet sorunlarının çözümü ile birlikte küresel ısınmanın en büyük sorumlusu olarak gösterilen CO2 emisyonunun algler tarafından kullanılarak azaltılması ve biyolojik arıtım deşarj suyu kullanılarak alg üretimiyle azot, fosfor giderimi sayesinde deşarj suyunun verildiği alıcı ortamlarda ötrofikasyon riskinin düşürülmesi amaçlanmaktadır. Ömerli Evsel Atık su Arıtma Tesisi’nden belirli aralıklarla alınan deşarj suyu kullanılarak çeşitli doğal ortamlardan toplanan alg numuneleri kültüre edilerek besi maddesi kullanım hızları, CO2 özümleme kapasiteleri ile birlikte biyokütle ve yağ üretimlerini gözlemlemek amaçlı denemeler yapılmaktadır. Proje sonucunda getirilen yeniliklerin mikroalglerden biyodizel üretiminin maliyetini önemli derecede azaltması beklenmektedir. 269 VIII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’10 1-5 Aralık 2010, BURSA 6. SONUÇ Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de enerji açığı yaşam standartlarının artması ve artan sanayileşme neticesinde giderek büyümektedir. Ayrıca hızlı bir şekilde atmosferde artmakta olan karbondioksitin yarattığı küresel ısınma gelecekte çevre ve insan sağlığı açılarından korkulacak durumların ortaya çıkmasına sebep olacak boyuttadır. Bu yüzden fotosentezle elde edilebilecek bir enerji kaynağı, karbon-nötr ve yenilenebilir olması dolayısı ile, fevkalade dikkat çekicidir. Alglerden geniş çapta enerji üretimi ancak bu prosesin ekonomik açıdan petrol bazlı dizel ile rekabet edebilecek seviyeye getirilmesiyle mümkün olacaktır. Bu sebeple mikroalglerin evsel atıksu ve baca gazı kullanılarak üretilmesiyle ilgili yapılacak bilimsel çalışmaların artmasının proses maliyetlerinin en aza indirgenmesi konusunda çözüm olacağı ve ancak entegre üretim tesisleriyle algal biyodizel üretiminin mümkün kılınacağı öngörülmektedir. Ülkelerin enerji kaynakları konusundaki politikalarını yönlendiren başlıca olgu teknoloji maliyetleri olduğundan bu teknolojileri satın almaktan ziyade üretimi ile ilgilenmek akılcı bir yaklaşım olacaktır. Türkiye’de yıllık toplam güneşlenme süresinin 2.640 saat, bir başka deyişle elde edilebilecek ortalama enerjinin 3,6 kWh/m2·gün olduğu EİE Genel Müdürlüğü tarafından bildirilmiştir. Bu durumda mikroalg üretimi için gerekli enerji olan güneş enerjisi açısından son derece zengin olan ülkemiz için bu alanda yapılacak bilimsel çalışmalar üretime geçiş yolunda ışık tutacaktır. 7. KAYNAKLAR 1. International Energy Ag `ency (2009). “World Energy Outlook 2009 Fact Sheet”. 6 p. Website: http://www.worldenergyoutlook.org/docs/weo2009/fact_sheets_WE O_2009.pdf (Access date: 05.10.2010) 2. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi (2010). “Enerji”. İnternet sitesi: http://www.enerji.gov.tr/index.php?dil=tr&sf=webpages&b=enerji&bn=215&hn=12&nm =384&id=384 (Erişim tarihi: 06.10.2010) 3. Turkish Statistical Institute (2010). “Turkey Greenhouse Gas Inventory, 1998 to 2008”. Ankara: TÜİK. 117 p. Website: http://www.iklim.cob.gov.tr/iklim/Files/Raporlar/NIR(20 08).rar (Access date: 06.10.2010) 4. Petrol Platformu Derneği (2009). “Kyoto Protokolü Bilgi Notu”. 7 s. İnternet sitesi: http:// www.petform.org.tr/images/yayinlar/ozel_raporlar/petform_kyoto_protokolu_bilgi_notu.p df (Erişim tarihi: 06.10.2010) 270 VIII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’10 1-5 Aralık 2010, BURSA 5. Ladanai, S. and Vinterback, J. (2009). “Global Potential of Sustainable Biomass for Energy”. Uppsala: Swedish University of Agricultural Sciences. p32. 6. Brennan, L. and Owende, P. (2010). “Biofuels from microalgae – A review of Technologies for production, processing, and extractions of biofuels and co-products”. Renewabşe and Sustainable Energy Reviews. 14(2): 557-577. 7. Keeney, D. (2009). “Ethanol USA” Environmental Science and Technology. 43(1): 8–11. 8. WWF (2002). “Oil palm plantations and deforestation in Indonesia. What role do Europe and Germany play?”. Website: http://assets.panda.org/downloads/oilpalmindonesia.pdf (Access date: 10.10.2010) 9. Thomsen, L. (2010). “How ‘green’ are algae farms for biofuel production”. Biofuels. 1(4): 515-517 10. Chisti, Y. (2007). “Biodiesel from microalgae”. Biotechnology Advances. 25: 294-306. 11. Pittman, J. K., Dean, A. P. and Osunkedo, O. (2011). “The potential of sustainable algal biofuel production using wastewater resources”. Bioresource Technology. 102(1): 17-25. 12. Lee, Y.K. (2001). “Microalgal mass culture systems and methods: their limitation and potential”. Journal of Applied Phycolgy. 13(4): 307-315. 13. Pulz, O. (2001). “Photobioreactors: Production systems for photographic microorganisms”. Applied Microbial Biotechnology. 57(3): 287-293. 14. Ugwu, C.U., Aoyagi, H. and Uchiyama, H. (2008). “Photobioreactors for mass cultivation of algae”. Bioresource Technology . 99(10): 4021-4028. 15. Garcia, J., Hernandez-Marine, M. and Mujeriego, R. (2000) “Influence of phytoplankton composition on biomass removal from high rate oxidation lagoons by means of sedimentation and spontaneous flocculation”. Water Environental Resources 72(2): 230237. 16. Lardon, L, Helias, B. Steyer, J., and Bernard, O. (2009). “Life-cycle assessment of biodiesel production from microalagae”. Environmental Science and Technology. 43(17): 6475–6481. 17. Li, Y. et. al. (2008). “Biofuels from microalgae”. Biotechnology Progress. 24(4): 815– 820. 18. Topal, M. ve Arslan, E. I. (2008). “Biyokütle Enerjisi ve Türkiye”. VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu. 17-19 Aralık 2008, İstanbul. ss.241-247. 19. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Resmi İnternet Sitesi (2009). “2009-2010 Sezonu'nda Yağlı Tohumlar ve Hamyağ Piyasalarına Bakış Toplantısı, 04.09.2009”. İnternet sitesi: http://www.bysd.org.tr/index.php?p=news&newsid=104 (Erişim tarihi: 10.10.2010) 20. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi (2010). “Biyoyakıt”. İnternet sitesi: http://www.enerji.gov.tr/index.php?dil=tr&sf=webpages&b=biyoyakit&bn=235& hn=&nm=384&id=40698 (Erişim tarihi: 06.10.2010) 271