Felsefeyi Anlamak

advertisement
Felsefeyi
Anlamak
Mel Thompson
Çeviren: Nevra Yaraç
İ
1
ISBN 978-605-4538-75-1
© Mel Thompson, 2012
Orijinal adı ve yayıncısı: Understand Philosophy, Hodder Teach Yourself
Optimist Yay›nlar›
Telefon : 0216 481 29 17-18
Faks
: 0216 521 10 64
e-posta: [email protected]
www.optimistkitap.com
facebook.com/optimistkitap
twitter.com/optimistkitap
Optimist yay›n no.
Konu
Yay›na haz›rlayan
2
:323
:Kişisel Gelişim
:Zeynep Hale Akman
Bas›m
:Şubat 2013, ‹stanbul
Düzelti
:Pelin Duru
Düzenleme
:Nermin Uçar Vatan
Bask› ve cilt
:Tor Ofset San. Tic. Ltd. Şti.
Hadımköy Yolu Akçaburgaz Mah.
4. Bölge 9. Cadde 116. Sokak. No: 2
Esenyurt - ‹STANBUL
Tel: 0212 886 34 74
3
İçindekiler
Yazarla tanışalım
Sadece bir dakikanız mı var?
Sadece beş dakikanız mı var?
Sadece on dakikanız mı var?
vıı
vııı
x
xıı
Giriş
xvıı
1
Bilgi teorisi
Ampirizm ve rasyonalizm
Bilgi ve gerekçelendirme: Emin misiniz?
Dış dünya: Görünüm ve gerçeklik
Sezgisel bilgi
Şüphecilik
Yaşayan bilir…
Bazı sonuçlar
1
2
4
9
28
30
32
33
2
Bilim felsefesi
Tarihsel bakış
Kanıttan teoriye: Bilimsel yöntem
Deneyler ve nesnellik
Doğru, yanlış ya da ne?
Sosyal bilimler
Ne bilim sayılır?
Bilim ve otorite
37
39
49
56
57
61
65
66
3
Dil ve Mantık
Dil ve kesinlik
Dil ve algı
Bilgi ve dil
Dilbilimsel felsefe
Genel mantık
75
76
83
85
87
89
4
5
Zihin Felsefesi
97
Antik zihinler: Platon ve Aristoteles
99
“Düşünüyorum, öyleyse varım”
101
Zihin ve beden arasındaki ilişki
102
Beka?112
Zihin kavramı
115
Zihnin bir “yer”i var mı?
119
Nöronlar ve bilgisayarlar
122
Kendimi bilmek, seni bilmek
130
Bilişsel bilim
144
“Kişisel” bir ek
148
Din Felsefesi
İman, akıl ve inanç
Din dili
Dini deneyim
Tanrı var mıdır?
Evrenin kökeni ve tasarımı: Din mi bilim mi?
Mucizeler
Kötülük problemi
Ölümden sonra telafi?
Dinin psikolojik ve sosyolojik açıklamaları
Bazı genel tespitler
151
152
156
160
163
185
188
192
194
195
197
6
Etik
Olgular, değerler ve tercihler
Özgürlük ve determinizm
Etik dilin türleri
Etiğin üç temeli
Mutlak ya da göreli ahlak?
Erdem etiği
Toplumsal sözleşme
Uygulamalı etik
201
201
204
208
213
224
231
232
234
7
Siyaset Felsefesi
Sadece bireyler mi?
Toplumsal sözleşme
239
240
242
8
9
1
7
9
1
2
2
5
9
2
0
4
8
1
2
6
0
3
5
8
2
4
5
7
1
1
4
8
3
4
1
2
4
9
0
2
Genel irade
245
Marx ve materyalizm
248
Adalet
251
Özgürlük ve hukuk
257
Feminizm261
Bazı sonuçlar
263
8
Kıta Avrupası Felsefesi
Fenomenoloji
Varoluşçuluk
Yapısalcılık
Postmodernizm
267
269
271
275
278
9
Felsefenin diğer dalları
Estetik
Tarih felsefesi
Eğitim felsefesi
283
284
290
292
10 Felsefenin bugünkü kapsamı
297
Sözlük
Kaynaklar
301
307
Yazarla tanışalım
Felsefeyi Anlamak kitabına hoşgeldiniz!
Hepimiz birer filozofuz. Zorlu bir tercih yapma durumunda;
doğum, aşk ya da ölüm gibi olgularla karşı karşıya geldiğimizde
veya sadece hayatta ne yapmak istediğimizi, neye tutunacağımızı
düşünürken hepimiz temel soruları sormak ve içinde
bulunduğumuz durumu anlamlı kılmak için aklımızı kullanırız. İş
hayatı da bundan nasibini alır; ister işle ilgili bir kararı sorgulamak,
ister bilimsel verilerin geçerliliğini süzgeçten geçirmek ya da bir
e-postada kendimizi en açık şekilde ifade etmek olsun, hepimiz
felsefe kaslarımızı çalıştırırız. Benim için felsefe, kendiliğinden
olana uyum göstermek ama bunu titiz ve sistemli bir yolla
yapmaktır; zihinsel ilerleme zorlaştığında vazgeçmek değil. Felsefe,
zihni aydınlatmak için harika bir disiplin; başka hiçbir şeye
benzemeyen bir beceridir. Aynı zamanda fikirler tarihine açılan
bir kapıdır, gelecekle ilgili kararlarımızda bize yardımcı olacak
geçmişin bilgeliğini dikkatle incelemektir.
40 yıl önce üniversiteye gitmeyi beklediğim ama felsefeye dair
hiçbir şey bilmediğim sıralarda, Bertrand Russell’ın yeni aldığım
Batı Felsefesi Tarihi1 kitabıyla evimin yakınlarındaki nehrin
kenarında bir banka oturdum ve satırlar arasında gezinmeye
başladım. Gördüm ki düşüncelerim ve sorularım benden önce
başkaları tarafından çok daha net ve kesin olarak dile getirilmiş.
İşte bu, gözlerimi bir daha asla kapatmamak üzere açan bir
deneyim oldu.
Mel Thompson, 2010
1 Kitapta adı geçen Türkçeye çevrilmiş eserlere ait yayın bilgilerini kitabın
sonunda hazırladığımız bölümde görebilirsiniz. (y.n.)
VII
Sadece bir dakikanız mı var?
fe
Concise Chambers Sözlüğü’ne göre felsefe:
b
d
y
1 Derin düşünme, akıl yürütme ve argüman yolunu
d
izleyerek evrene, insan varlığına, algılama ve
d
davranışa dair doğruyu ve bilgiyi aramak. 2 bunun
y
sonucunda tesis edilen belli bir sistem ya da inançlar
k
dizisi. 3 yargıda bulunmaya ve karar almaya dayanak
teşkil edecek bir prensipler dizisi.
F
d
Felsefe bir faaliyettir; hayatın çeşitli yönlerinin ardında
d
yatan genel prensipleri ve fikirleri ve bunları iletmek
h
için kullandığımız dili anlama girişimidir. Örneğin
siyaset felsefesi, adalet ve eşitliğe ya da bir devletin nasıl
örgütlenmesi gerektiğine dair soruları sorar.
Bir disiplin olarak felsefe “fikirler tarihi”ni, yani
düşünürlerin yüzyıllardır temel sorular hakkında
söylediklerini incelemeyi de kapsar. Belli bir dönemin
felsefesini mercek altına alabilirsiniz; örneğin Batı
düşüncesini ve kültürünü anlamak için Antik Yunan
VIII
felsefesi bilhassa önemlidir. Her biri, tarihin belli bir
döneminden doğan ve onu şekillendiren fikirlere ilişkin
bir kavrayış sunan Avrupa Aydınlanmasını ya da 20.
yüzyıl felsefelerini inceleyebilirsiniz. Ancak felsefeye en
dolambaçsız yaklaşım baktığı alanlardan geçer: zihin,
dil, din, bilim, siyaset felsefesi; bilgi teorisi gibi. Son
yaklaşım en erişilebilir olandır ve dolayısıyla elinizdeki
kitapta da bu yaklaşım benimsenecektir.
k
Felsefe her şeyden önce düşüncelere, kavramlara ve
dile açıklık getirmeyi amaçlar. Felsefe yapmak açık ve
doğru düşünmektir. Felsefe hem akademik bir disiplin
hem de asli bir hayat becerisidir.
ıl
Sadece bir dakikanız mı var?
IX
Giriş
Felsefeden zevk almak için onun hem bir faaliyet hem de bilgi
kaynağı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Bir faaliyet olarak felsefe sorular sormak, varsayımlara meydan
okumak, gelenekselleşmiş fikirleri gözden geçirmek, kelimelerin
anlamını ortaya çıkarmak, kanıtın değerini ölçüp biçmek ve
argümanların mantığını incelemektir. Bazen zahmetsiz bir
entelektüel hayat isteyenleri çileden çıkarsa da, soruşturan
ve eleştiren bir zihin yaratır. Felsefe aynı zamanda kendi
düşüncenizi açıklığa kavuşturma aracıdır da. Düşünceniz ne
kadar açık olursa kendinizi o kadar iyi ifade edebilirsiniz;
argümanları inceleme ve karar verme yolunuz da daha doğru
olur.
Bilgi kaynağı olarak felsefe, büyük düşünürlerin birikmiş
bilgeliğidir. Temel soruları keşfetme ve tarihin farklı
dönemlerinde yaşamış düşünürlerin yanıtlarını görme fırsatı
sunar. Bu başlı başına değerlidir zira sizi etrafınızdaki
sorgulanmamış varsayımlarla sınırlı kalmaktan kurtarır.
Konuları temel ilkelerinden başlayarak düşünmek, filozofların
çalışmalarında ilerlediği yolu gözden geçirmenin doğal
bir sonucudur. Dolayısıyla felsefenin bu ikinci yanı, ilkini
güçlendirir.
Felsefe anlamsızı ortaya çıkarma ve fikirleri mümkün
olan en açık şekilde ifade etme aracıdır. Örneğin
“analitik” ile “sentetik” önermeler arasında bir ayrım yapar.
Analitik önerme, terimlerinin tanımları anlaşıldığında doğru
kabul edilir. 2+2=4 bu tür bir önermedir. Bunu doğrulamak
için iki öğeden oluşan iki seriyi toplayıp saymak zorunda
XVII
değilsiniz. Zafer kazandığınızı ve kuralın aksini ispat eden
tek bir durum bulduğunuzu ilan edemezsiniz; toplamı beş
eden iki tane iki olduğunu örneğin! Analitik önermelerin
ispatı, araştırmayla ya da deneysel yoldan test edilmeyi
gerektirmez. Diğer taraftan, bir kişinin evde olduğunu
söylemem aynı şekilde doğru olmayabilir; bu, kanıta dayalı
sentetik bir önermedir. Doğru olup olmadığını anlamak için
o kişiye telefon etmek ya da evine gitmek gerekir. Önermenin
yanlışlığı kolaylıkla kanıtlanabilir ve elbette tüm zamanlar için
doğru olmayabilir.
h
a
Ancak biri “Tanrı vardır” dediğinde, bu önerme analitik midir
yoksa sentetik mi? “Tanrı”nın varlığını tanımlayabilir misiniz?
Yapabiliyorsanız, tanımınız ispata elverişli midir? Şunu öne
sürebilirsiniz:
•
• Tanrı varolan her şeydir.
• Varolan her şey, vardır.
• O halde Tanrı vardır.
Sağlam bir argümandır ancak “Tanrı” ve “varolan her
şey”in birbirinin yerine geçebilir ibareler olduğu anlamına
gelir. Bu panteizm’dir (Tanrı ile dünyanın özdeş olduğu
fikri) ve gayet mantıklıdır. Peki ama çoğu insanın “Tanrı”
sözcüğüyle kastettiği bu mudur? Ve bunun “varolan her
şey” şeklindeki görme biçimimizdeki yansımaları nelerdir?
Dünyadaki her şeyin değişime eğilimli olduğunu gözlemleriz.
Şu anda varolan şeylerin kalmayacağı bir zaman gelecektir.
Bu, panteist anlamda bir tanrının da sürekli değiştiği anlamına
mı gelir? Atfettiği anlam değişirken bir sözcüğün aynı kalması
mümkün müdür? Binalarının yeri değişen, personelinin
başka görevlere getirildiği ve öğrencilerinin her yıl yerlerine
başkalarını bırakarak ayrıldığı bir okul aynı okul olur muydu?
Vücudumdaki hücrelerin çoğu değişirken ve düşüncelerim
XVIII
B
te
•
•
•
B
iy
v
“
k
F
il
e
F
F
d
h
o
ç
E
g
e
hareket halindeyken ben aynı ben miyim? Hayatım boyunca
aynı kalan “Ben” nedir?
Bu sorularla felsefenin merkezinde yer alan bazı problemlere
temas etmiş olduk:
• metafizik: gerçekliğin, fiilen varolanın araştırılması
• epistemoloji: neleri bilebileceğimiz ve onları nasıl
bilebileceğimize dair sorular
• din felsefesi: dini fikirler ve din dilinin ardında yatan
konular
• zihin felsefesi: benliğin doğasının araştırılması
Bu durum felsefenin diğer bir özelliğini ve onu incelemek için
iyi bir nedeni ortaya çıkarır: Herhangi bir soruyla başlayabilir
ve kendinizi başka bir dolu soruya kafa yorarken bulabilirsiniz.
“Benlik” ile yola çıktığınızda, metafizik ya da dinle ilgili
konuların da düşünce girdabınızın içine çekildiğini görürsünüz.
Felsefenin becerilerini kullanarak fikirlerinizi bütünleştirme,
ilişkilendirme ve geniş bir konu yelpazesi içinde sınama aracı
edinirsiniz.
Farklı argüman biçimleri
Felsefe farklı şekillerde sunulabilir. Örneğin Platon daha ziyade
diyalog formunu tercih etmiştir ve Devlet’teki siyaset felsefesi,
her biri farklı bir bakış açısı sunan ve savunan karakterlerden
oluşur. Diğer filozoflar da teorilerinin çıkarımlarını daha
çizgisel biçimde ortaya koyar.
Elbette bazıları da analitik yaklaşımı benimsemiş; kabul
görmüş fikirleri en basit ve kesin öğelerine ayırmış, ardından
en başından başlayarak neyin kesin olarak bilinebileceğini
XIX
açıklamaya girişmiştir. Bunun dışında, gündelik dili açıklığa
kavuşturmak ve mantığını ortaya koymak için yapay diller
kullanan saf mantık da vardır.
Felsefe çoğu zaman dil ile ilgilenir. Hatta bazı filozoflar tüm
işlerini dilbilim olarak görür. Bu açıdan “konu dili” ve “üst
dil” ayrımı önemlidir. Birkaç örnek:
Konu dili: “A, B’ye neden olmuştur.”
Üst dil:
“A, B’ye neden olmuştur demek ne anlama gelir?”
Konu dili: “Bunu yapmak doğru mudur?”
Üst dil:
“Bir şeyin ‘doğru’ olduğunu söylemek ne anlama
gelir?”
Konu dili: “Tanrı yoktur.”
Üst dil:
“Din dili nedir ve dini iddialar nasıl
doğrulanabilir?”
Üst dil, konu dilini açıklığa kavuşturur. Bunu yaparak dilin
ardında yatan düşünceyi de netleştirir. Felsefe ağırlıklı olarak
üst dil ile meşgul olur, dolayısıyla bir şeyin doğru ya da yanlış
olduğunu söyleyemese de alacağınız kararların dayanaklarına
açıklık getirir.
Felsefe tarihinde bazı düşünürlerin felsefenin tek görevinin
kelimelerin anlamlarını açıklığa kavuşturmak olduğunu iddia
ettiği—20. yüzyılın başlarında başlayan—bir dönem vardı.
Bu düşünürler, dilbilimsel problemler çözüldükten sonra
kalan her şeyin de bunu izleyeceğini varsaydılar. Bugünse bu
yaklaşım yerini daha geniş bir perspektife bırakıyor. Felsefe
gerçekten de dille ilgilidir ve kullandığınız dili anlamak birincil
öneme sahiptir. Ancak ifade ettiği temel fikir ve kavramları
açıklamak için dilin üstesinden gelmek, ardından da dünyanın
XX
c
ö
F
e
p
fi
fi
y
d
d
e
ç
so
H
ö
fi
y
o
d
fe
z
ciddi bir düşünme ve analiz süreci olmadan aydınlanamayacak
özelliklerini incelemeye yönelmek de önemlidir.
Filozoflar felsefenin nasıl yapılacağına veya değerine dair
elbette her zaman aynı fikirde olmamışlardır. “Mantıksal
pozitivizm” üzerine çalışmasıyla tanınan Oxfordlu merhum
filozof A.J. Ayer, 1980’de bu konuda verdiği mülakatta, başka
filozofların çalışmalarıyla ilgili her zamanki dobralığıyla bir
yorum yapmış, Alman varoluşçu filozof Heidegger’in “Hiç”e
dair fikrinin kendisi için “sadece çöp” olduğunu ve hayrete
düşmekten hoşlandıkları için insanların zaman zaman bundan
etkilenebileceğini söylemiştir. 8. Bölümde Heidegger’in
çalışmasına kısaca değineceğiz. Bu bölümü okuduktan
sonra Ayer ile aynı fikri paylaşma eğiliminde olabilir ya da
Heidegger’in, Ayer’in daha analitik olan yaklaşımından daha
önemli bir şeyi tarif ettiğini düşünebilirsiniz. Bu aşamada
filozofların felsefesini yapacakları konular, izleyecekleri
yol ya da ulaşılan sonuçlar üzerinde bütünüyle hemfikir
olmadıklarının farkında olmak önemlidir. Felsefe yekpare
değildir. Yerleşik ve tartışmasız çalışmalar bütünü yoktur;
felsefe devam eden bir faaliyettir ve genellikle yanıtlardan
ziyade soruları gündeme getirir.
Doğulu yaklaşımlar
Felsefe herhangi bir kültür ya da kıtayla sınırlı değildir.
Elinizdeki kitapta tanıtılan, Avrupa ve ABD’deki
üniversitelerin çoğunun felsefe bölümlerinde öğretilen Batı
felsefesidir ancak bu, çok daha geniş bir geleneğin sadece bir
parçasıdır.
Doğu felsefesi genelikle Hindistan (Budist ve Caynacı felsefe
ile birlikte genel olarak Hinduizm olarak bilinen çeşitli
XXI
gelenekler) ve Uzakdoğu’nun, Konfüçyüsçü ya da Taocu
düşünce ve Budizmin son gelişmelerini de içeren temel dini
ve felsefi sistemlerini kapsayacak şekilde ele alınır.
Genellikle, Doğu ve Batı felsefesi arasındaki en büyük farkın,
ilkinin dini ve bilgiyle olduğu kadar kurtuluşla da ilgilendiği,
ikincisinin ise laik ve birçokları tarafından hemen hemen
dine bir alternatif olarak görülmesi olduğu söylenir. Bu
tamamıyla doğru değildir. Batı’da Hıristiyanlık, Yahudilik
ve Müslümanlık dinlerinin felsefi düşüncede derin etkileri
olmuştur. Ayrıca din felsefesi de felsefenin önemli bir
boyutunu oluşturmaya devam eder. Doğu’da, felsefe her ne
kadar uygulamaya yönelik ve ruhani önemde görülse de,
akıl yürütme süreci herhangi bir dini çağrışımın tamamıyla
dışında, başlı başına incelenebilir. Din ve felsefe arasında bir
ayrım yapmaya çalışmak Doğu düşüncesini çarpıtabilir de:
Örneğin Budizm, acı çekmenin üstesinden gelme yolunun,
hayata dair temel doğruların anlaşılmasından geçtiğini
savunur. Bu ne dini doktrinlerin ne de laik düşüncenin
meselesidir; aslında çok da uygun olmayan Batılı bir
ayrımdır.
Bu kitapta Batı düşüncesinin ana alanlarını tanıtmak için
yeterli yer olmadığı gibi, Doğu felsefesini açıklamaya dair bir
girişimde de bulunulmamıştır.
Bugün felsefe, geçmişi en az 2500 yıl, Doğu düşüncesini de
katarsanız çok daha eskilere uzanan düşünce hareketleriyle
—bir dalganın üzerindeki köpük gibi—ilerilere taşınmıştır.
Elinizdeki kitabın yapmaya çalıştığı (kapsam ve derinlik
sınırlarının farkında olarak) bu dalganın gerçekliğini ve
içindeki suyun genel yönünü göstermektir. Felsefesiz bir toplum
köklerinden kopuk olacaktır; değerlerini tasnif etmek ve kendi
kendini anlamak için tekrar tekrar başa dönmesi gerekecektir.
Felsefeyle, söz konusu tasnif işlemi tarihsel ve mantıksal
XXII
p
iy
ü
b
B
B
M
ç
d
g
so
m
g
k
ö
o
h
d
iç
ö
d
a
is
S
d
v
S
e
re
m
perspektiflerinde gösterilir. Felsefeyle, Batı kültürünün en
iyi düşünürlerinin birikmiş bilgeliklerini bilmenin getirdiği
üstünlükle her problemi gözden geçirmeye bir adım önde
başlarsınız.
Baldıran zehrine değer mi?
Batı felsefesi tarihinin en dramatik anlarından biri Sokrates’in
MÖ 399’daki ölümüdür. Olay, felsefesinin büyük bölümünü
çok saygı duyduğu hocası Sokrates’in başrolde olduğu
diyaloglardan oluşturan Platon tarafından kayıtlara
geçirilmiştir. Tanrı’ya saygısızlıkla itham edilen Sokrates,
sorgulaması ve öğretilerinin gençliği (beylik inançlar ve fikirlere
meydan okumasıyla popüler olduğu kitleyi) yoldan çıkardığı
gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırılmıştır. Platon, Sokrates’i
kabul edilebilir bir alternatif ceza önermeyi reddederek
ölümü kabul etmeye hazır (bir fincan baldıran zehriyle)
olarak resmeder. Platon’a göre akıl ve bireyin onunla uyum
halinde yaşamak için sahip olduğu özgürlüğü, sosyal ve siyasi
düzenin önüne geçmiştir. Sokrates, yıkıcı görünse ve devlet
için bir tehlike oluştursa bile hakikatin izinden gitmek için
özgürlüğünden taviz vermeyecektir. Gerçekten de Platon’un
daha sonra Devlet’te belirttiği üzere adalet ve devlet kurumları
akla dayanmalı, yöneticiler de nesnellikle akla başvurmayı
isteyen ve bunu yapabilen filozoflar olmalıydı.
Sokrates için filozofun görevi hayatın çevresinde değil tam
da merkezindeydi. Kabul görmüş kavramları sorgulamaya
ve onlara meydan okumaya son vermek düşünülemezdi;
Sokrates Atina’yı terk etmektense ölümü kabullenmeyi tercih
eder. Sakin, rasyonel ve mutlak dürüstlük timsali biri olarak
resmedilir.
XXIII
Felsefe moral bozucu bir disiplin olabilir. Bazen kuru
ve hayattan kopuk görünür. Bazen de insan bilgisinin
toplamına bir katkı sunmadan diğer disiplinlerin kullandığı
terimlere açıklık getiren bir dilbilim hizmetçisi rolünü
üstlenir. Filozoflarsa zaman zaman düşüncelerini açıklık
getirmekten ziyade anlaşılmayı güçleştiren tarzda ortaya
koymakta ısrarcıdır. Birileri şu soruyu sorabilir: “Buna değer
mi? Yüzeysel olsalar dahi, yerleşik düşünce ve değerlere
neden razı olmayalım? Bu daimi sorgulamayla hayatı neden
zorlaştıralım?” ya da Sokrates’in durumunda “Baldıran zehrine
değer mi?”
Kararı sizlere bırakıyorum.
B
B
•
•
•
F
a
N
B
e
so
il
n
y
so
b
A
o
XXIV
Download