Basında Dış Ticaret ve Büyüme

advertisement
Kaynak: Ege Cansen, (03.03.2010), “Akıllı Dış Borçlanma”, Hürriyet,
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13986985.asp?yazarid=260, [04.03.2010].
Akıllı dış borçlanma
ÜLKEMİZDE abonesi en bol iktisadi safsata, hızlı kalkınmak için Türkiye’nin dışarıdan
borçlanması gerektiğidir.
İktisat uleması buna bir de sözde bilimsel açıklama getirir. “Efendim, milletimizin tasarruf oranı
düşüktür. Tasarruf açığını kapamak için ‘tasarruf’ ithal edilmelidir. Yani, dış borç alınmalıdır” der. Bu
önerme sadece iktisaden yanlış değil, aynı zamanda siyaseten de zararlıdır. Dışarıdan para gelmezse
hızlı büyüyemez hatta aç kalırız diye şartlanmış bir zihniyet, ülkemizin, büyük devletlerin veya parası
olan şeyhlerin, mesela petrol zengini Arapların bâziçesi haline gelmesinde hiç beis görmez. Üstelik
ülke, hem onun bunun oyuncağı olur, hem de hızlı kalkınamaz. Ben bu tezi anlatıp duruyorum.
Yazdıklarımı anlamak istemeyenler “ne yani, içimize mi kapanalım ?” diye sözde beni köşeye
sıkıştırıyorlar.
***
Hayır! İçimize kapanmayalım. Tam aksine iyice dışa açılalım. Yani yelken basıp, uzak denizlere sefer
yapalım. İhracatımızı, ithalatımızın üstüne çıkartalım. Japonya, Tayvan, Kore ve Çin bunu nasıl
başardıysa biz de öyle yapalım. Dışarıdan borç alacaksak, bu yapısal dönüşümü gerçekleştirmek ve
sürdürmek için alalım. İç tüketimi şişirmek için değil. Daha az ithalat yapmayalım, daha fazla ihracat
yapalım. Kısaca ithalattan fazla ihracat yapalım. Dengeyi küçülmede değil, büyümede tesis edelim.
İşte bu sonuca yarayan dış borçlanmaya ben “akıllı” diyorum. Biraz daha ayrıntıya girelim.
***
1. Milli gelir hesabında, ihracat artı, ithalat eksi olarak yer alır. Milli harcamalar toplamında ise,
ihracat eksi, ithalat artıdır. Milli gelir, ihracatla büyür.
2. Harcamalar toplamı (tüketim artı yatırım) eğer milli gelirden büyükse, dış açık var demektir.
Yabancı para hangi yolla ve ne nam altında girerse girsin, dış açık kadar ülkenin dış yükümlülükleri
artar.
3. Bir ülkenin dış yükümlülükleri toplamı, sadece finansal borçlardan oluşmaz. Bu toplama “Doğrudan
Yabancı Sermaye Yatırımı” için gelen paralar da dâhildir.
4. Bir ülkenin hem dış yükümlülükleri hem de dış varlıkları vardır. Önemli olan bu ikisinin farkıdır.
Bu aşamada hedef, dış yükümlülükten fazla dış varlık yaratmaktır. Küresel hesapta, net farklar toplamı
sıfırdır.
5. Dış borçla yapılan yatırımın getirisi, alınan borcun faiz ve anapara taksitlerini geri ödeyecek kadar
“net katma değer ihracatı” sağlamalıdır. Bu akıllı bir borçlanmadır.
6. Borç geri ödemesi, gayrimenkul değer artışı yani “rant avcığı” ile değil, yaratılan katma değerle
olmalıdır.
7. Dış borçla yapılan yatırım yarattığı ulusal katma değer, ithalatı ikame diyorsa, ayrıca ihracat şartı
aranmaz. Bu da akıllı borçlanmadır.
Son Söz: Cari fazla varsa, alınan her dış borç, akılı olur.
Kaynak: Ercan Kumcu, (03.03.2010), “Büyüme İçin İç Talep Gerekli”, HaberTürk,
http://www.yazarx.com/FEkonomi/ercan-kumcu/03-03-2010/buyume-icin-ic-talepgerekli/202087.aspx, [04.03.2010].
Büyüme İçin İç Talep Gerekli
Türkiye ekonomisinin iç talep büyümesine endekslidir. Türkiye ekonomisi için “ihracata
dayalı büyüme” modeli çok konuşulur, ama ekonomik büyümenin itici gücü Türkiye’de her zaman iç
talep büyümesi olmuştur. Önümüzdeki dönemde iç talep gelişmeleri ekonomik büyüme açısından
çok daha önemli olacaktır.
İhraç mallarımızın yarısına yakınını alan Avrupa ekonomileri bocalıyorlar. Belki de Avrupa
ekonomileri sürdürülebilir büyümeye en geç girebilecek. Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatı giderek gelir
elastikiyeti yüksek (gelirler arttıkça talebi artan) mallara kaydı. İhraç mallarımızın neredeyse yarısı ara
malları. Dolayısıyla, Avrupa ekonomilerinin bocalaması Türkiye’nin ihracat performansını
olumsuz etkileyecek.
ARTAN DIŞ AÇIKLAR DÖNEMİ
Bu yılın ilk ayına yönelik dış ticaret verileri geçen yılın aynı dönemine göre ihracatımızın yerinde
saydığını gösteriyor. Ocak ayında ihracatımız bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.3 düştü.
Yalnızca ocak ayı verilerine bakarak heyecanlanmaya gerek yok. Çünkü, geçen yılın ocak ayında altın
ihracatı yüksekti. Ama, önümüzdeki dönemde ithalat artışlarının ihracat artışlarından oldukça
yüksek olacağını tahmin etmek çok zor değil.
Ocak ayında toplan ithalat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24 arttı. İthalattaki artış mal grupları
itibariyle oldukça yeknesak görünüyor. Yatırım malları ithalatındaki artış yüzde 28 olurken, ara
malları ithalatındaki artış yüzde 24 oldu. Bu dönemde tüketim malları ithalatı yüzde 25.5 arttı.
Ocak ayında dış ticaret açığı 3.6 milyar dolar oldu. Geçen yılın aynı ayında dış ticaret açığı 1.4 milyar
dolardı. Türkiye’de iç talep toparlanıp ihracat yaptığımız ülkelerin ekonomileri toparlanmakta
geciktikçe, dış ticaret açığındaki artış oldukça hızlı olabilecektir. Özellikle yılın ilk yarısında dış
ticaret açığının hızlanması hiç sürpriz olmaz.
Yılın ikinci yarısında gerçekleşecek dış ticaret açığının boyutu büyük ölçüde iç talep gelişmelerine
bağlı olacak. İthalat artışı, kriz öncesinde olduğu gibi ihracat artışından tetiklenmeyebilecek, iç
talebe yönelik üretim artışlarından kaynaklanabilecek.
KISITLAR
İç talep artışıyla ekonomik büyüme yeniden yüzde 5’in üzerine tırmanabilir mi? Para ve maliye
politikalarının duruşu iç talep artışını teşvik edecek konumda. Ama, ekonomi politikalarının gevşekliği
yetmez. İç talep artışını tatmin edecek üretim artışının da gerçekleşmesi gerekiyor. Yani, üretim
artışını destekleyecek ara mallar ve yatırım malları ithalatının yapılabilmesi lazım. Dış borçlanma
olanakları bu alanda en büyük kısıt gibi görünüyor. Dolayısıyla, para ve maliye politikalarının
ekonomik büyümeyi teşvik edici duruşu büyümenin yüzde 5’in altında gerçekleşip enflasyonun
tırmanmasına neden olabilir.
Enflasyonu düşük düzeylerde tutarak gerçekleştirilebilecek ekonomik büyüme uluslararası
finans piyasalarının bugünkü halinden çok daha iyi duruma gelmesiyle mümkün olabilir. Kısa
dönemde böyle bir olasılık oldukça düşük görünüyor. Aksine, Yunanistan ekonomisine yönelik
gelişmeler ve Avrupa’da ve özellikle Euro Bölgesi’nde rahatsızlıkların yayılması ihracat
performansınızı da, ithalatı finanse edebilme kabiliyetimizi olumsuz etkileyebilecektir.
Kaynak: Ercan Kumcu, (12.12.2003), “Büyüme ve İthalat İlişkisi”, Hürriyet,
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=189161&yazarid=7, [04.03.2010].
Büyüme ve İthalat İlişkisi
EKONOMİK büyüme yeni bir rekora koşuyor. Ekim ayı aylık sanayi endeksine göre, son on iki aylık
imalat sanayi üretimindeki büyüme ortalama bazda yüzde 10 oldu.
Sanayide bu düzeydeki bir büyümeyi 2000 yılında dahi görmemiştik.
Yakın tarihimizde, ortalama bazda imalat sanayi üretimi yüzde 10'un üzerinde en son 1996 yılında
artmıştı. Daha önce de yazdığım gibi, milli gelir geçen yıl olduğundan fazla tahmin edilmişti. Bu yıl
da olduğundan küçük tahmin ediliyor.
Türkiye ekonomisinde imalat sanayi üretimi büyük ölçüde ithalata bağlıdır. Hatta, Türkiye'nin ihracatı
da büyük ölçüde ithalata bağlıdır. Bu yıl gözlenen üretim artışı da ithalatı artıran en büyük neden oldu.
Eldeki son verilere göre, bu yılın eylül ayı itibarıyla toplam ithalat on iki aylık bazda 62.3 milyar dolar
oldu. Geçen yılın aynı dönemine göre, ithalat dolar olarak yüzde 34 arttı. Miktar endeksi de aynı bazda
temmuz ayı itibarıyla yüzde 28.1 arttı.
EĞİLİMLER
Ekonomik büyümenin neden olduğu ithalat gereksinimini tahmin etmek için biraz daha uzun dönemli
ortalamalara bakmak daha faydalıdır. Avrupa Birliği ile yaptığımız gümrük birliğini bir dönüm noktası
alırsak, şu eğilimleri gözlemek mümkün oluyor:
Türkiye ekonomisi 1989-1994 yılları arasında 1987 fiyatlarıyla yıllık ortalama yüzde 3.5 büyüyor.
Dolar olarak bu dönemdeki büyüme ise yüzde 4.2 olmuş. Aynı dönemdeki dolar olarak toplam ithalat
artışı yıllık ortalama yüzde 8.1 olarak gerçekleşmiş. Yani, dolar olarak her yüzde 1 milli gelir artışı
için 1989-1994 döneminde ithalatımızı dolar olarak yüzde 3.7 kadar büyütmemiz gerekmiş.
1995-2002 yılları arasında 1987 fiyatlarıyla yıllık ortalama yüzde 3 büyümüşüz. Aynı dönemdeki
dolar olarak yıllık milli gelir artışı yüzde 3.9 olmuş. Dolar olarak ithalatımızdaki artış ise yıllık
ortalama yüzde 10.2 olarak gerçekleşmiş.
Bu döneme ait dış ticarette miktar ve fiyat endeksleri de biliniyor. İthalattaki miktar endeksinin artışı
da yıllık ortalama yüzde 10.1 olmuş. Yani, ithalatın dolar artışıyla miktar artışı arasında ciddi bir fark
yok.
1994-2002 yılları arasında milli gelirimizin dolar olarak her yüzde 1'lik artışı için gerekli ithalat artışı
yüzde 6.1 olmuş. Bir başka ifadeyle, her yüzde 1'lik ekonomik büyüme için gerekli ithalat artışı yüzde
olarak 1995-2002 döneminde 1989-1994 dönemine göre neredeyse iki kat artmış.
KISITLAR
Ekonomik büyüme çok iyi bir şeydir. Tüm iktisat politikalarının da son amacı ekonomik büyüme
yoluyla toplumun refahını azamiye çıkarmaktır. Ama, ekonomik büyümeyi gerçekleştirirken
oluşabilecek sürdürülemez dengeler de ekonomik büyümenin en büyük kısıdını oluştururlar.
Bu çeşit kısıtları göz ardı eden bir büyüme stratejisi sonunda hüsranla bitmek durumundadır. Türkiye
ekonomisinin büyümesi önündeki kısa dönemdeki en büyük kısıt, ithalatın gelişimine paralel seyreden
cari işlemler açığıdır.
Yakın geçmişte irili ufaklı yaşadığımız krizlerin tümünün ithalat artışının azamiye çıktığı dönemlerde
olması hiç tesadüf değildir.
Ekonomik büyüme sürdürülebildiği ölçüde iyi bir şeydir.
Download