kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi

advertisement
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM YÖNETİMİ TEFTİŞİ PLANLAMASI VE EKONOMİSİ
ANABİLİM DALI
(EĞİTİM YÖNETİMİ VE PLANLAMASI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI)
DÜNYADA KADIN KONFERASLARI VE YANSIMALARI
EĞİTİMDE REFORM
Yrd. Doç. Dr. Hasan Hüseyin AKSOY
Filiz Şahin
ANKARA
OCAK, 2003
İÇİNDEKİLER
Sayfa
İçindekiler...................................................................................................
i
Giriş ............................................................................................................
iv
Dünya Kadınlarının Eşit Haklar ve Olanaklar Elde Etme Mücadelesinin
Tarihsel Oluşumu .......................................................................................
6
Birleşmiş Milletler Birinci Kadın Konferansı.........................................
6
Birleşmiş Milletler İkinci Kadın Konferansı
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan
Kaldırılması Sözleşmesi ve İhtiyari Protokol .....................................
6
Birleşmiş Milletler Üçüncü Kadın Konferansı.........................................
9
Birleşmiş Milletler Dördüncü Kadın Konferansı.....................................
10
Pekin Deklarasyonu .......................................................................
11
Pekin Eylem Platformu ...................................................................
15
Pekin+5 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Özel Oturumu.......................
26
Siyasi Deklarasyon ........................................................................
26
Sonuç Belgesi ................................................................................
27
Sonuç Belgesinin İkinci Bölümü (12 Kritik Soru Alanı) ..................
27
Kadın ve Eğitim ...................................................................
27
Kadın ve Yoksulluk ...............................................................
28
Kadın ve Sağlık ...................................................................
29
Kadın ve Şiddet ...................................................................
29
Kadın ve Silahlı Çatışmalar ................................................
30
2
Kadın ve Ekonomi ...............................................................
30
Karar alma mekanizmalarında kadın ...................................
31
Ulusal mekanizmalar ............................................................
31
Kadının insan hakları ...........................................................
31
Kadın ve medya ...................................................................
32
Kadın ve çevre .....................................................................
33
Kız çocukları ........................................................................
33
Sonuç Belgesinin Üçüncü Bölümü ...............................................
34
Sonuç Belgesinin Dördüncü Bölümü ...........................................
35
Sonuç Belgesinde Pekin Eylem Platformunun İlerisinde Bulunan
Düzenlemeler ...............................................................................
37
Şiddet ..................................................................................
37
Siyasi katılım ve güçlenme .................................................
37
Sağlık ..................................................................................
37
Küreselleşme ......................................................................
38
Ekonomi ..............................................................................
38
İnsan hakları ........................................................................
38
Pekin+5 Oturum Hazırlık Çalışmaları ve Özel Oturuma
Türkiye’nin Katılımı .......................................................................
38
Türkiye Tarafından Teklif Edilip Kabul Edilerek Sonuç Belgesinde
Yer Alan Öneriler ..........................................................................
40
Pekin Eylem Platformu’nun Dünyadaki Yansımaları ................................
42
Pekin Eylem Platformu’nun Türkiye’deki Yansımaları ................................
51
Pekin Eylem Platformu Gereğince Türkiyede Yapılan Düzenlemeler
Anayasa ................................................................................................
61
Medeni Kanun .......................................................................................
62
3
Kimlik Belgelerindeki Değişiklik .............................................................
64
Ailenin Korunması Hakkında Kanun .....................................................
64
Ceza Kanunu .........................................................................................
65
Vergi Kanunları ......................................................................................
66
İş ve Sosyal Güvenlik Kanunları ............................................................
66
Sonuç .......................................................................................................
67
Kaynakça ...................................................................................................
68
4
GİRİŞ
Dünya, tüm canlıların yaşanası bir ortamı kullanımları için vardır. İnsanlar,
hayvanlar ve bitkiler bu ortamı, kendi yaşam özelliklerinin gerektirdiği biçimde
kullanım hakkına sahiptir. Canlılar içinde insanlar olarak, evrensel değerlerimizin
önemsendiği, korunduğu ve geliştirildiği
kavramları ele alındığında insan olarak
haklarımızın olduğu ve bu haklarımızın zaman zaman sekteye uğrayabildiği gerçeği
ile karşılaşıyoruz. Bu sebeple tarih boyunca bu tür hakların bazı etkinliklerle
uygulanabilir hale gelmesi için çalışıldığını görüyoruz.
İnsan hakları konusunda. kilometretaşı sayılabilecek etkinliklerin listesi Ek-1’de
verilmiştir.
Dünyanın varoluşu ile birlikte kadın ve erkeğin yaşamsal aktiviteleri de
başlamıştır. Ancak; kadının hep mağdur olduğu,
doğal haklarını kullanamadığı
gerçeği ile hep yüzyüze kalmaktayız.
Tüm bu sebeplerle; yaşadığımız yüzyıl, tüm dünyada kadınların yasal, siyasal,
ekonomik ve kültürel hak ve özgürlüklerini elde etme ve kullanma çabasında oldukları
bir dönemdir. Kadınların, insan haklarının da gerektirdiği çerçeve içinde, kültür, din,
gelenek ve göreneklerden kaynaklanan farklılıklar sebebi ile bazı haklarından
yararlanmaları konusunda engeller oluşmaktadır.
Dünyada ve ülkemizde bu engellerin ortadan kaldırılabilmesi adına başta
eğitim
ve
sağlık
olmak
üzere
reform
niteliğini
taşıyan
organizasyonlar
geliştirilmektedir. Bu organizasyonlar; başlangıçtaki yapılış amaçları gereğince,
sonuçlarının uygulanması safhasında uluslararası düzeyde ve ülkemizde birçok
gelişme ve değişme ortamlarının yaratılmasına neden olmaktadır. Demokratik, laik
bir hukuk düzeninde yaşıyor olmanın verdiği güven duygusu ile kadınların insanlar
arasındaki hakların eşitliği mücadelesinde daha bilinçli bireyler olarak hareket
etmelerini sağlamaktadır. İşte bu mücadele gücü, uluslararası birçok konferans ve
sonuç bildirgelerinden ve imza koyan ülkelerin yaptırımları uygulama gereğinden
elde edilmektedir.
Birleşmiş Milletler, örgüt çatısı altında oluşturulan ve dünyada kadın hakları
konusunda birçok olumlu gelişmeye yol açan bu çalışmalar, ülkemizde de özellikle
eğitim, sağlık, istihdam ve siyasal yaşama katılım gibi temel göstergelerde istenilen
konuma gelinebilmesi konusunda etkili olmaktadır.
5
Bu araştırma ödevinde, asıl olarak Birleşmiş Milletler Dördüncü Dünya
Kadın Konferansı (Pekin, 1995) alınmakla birlikte, öncesindeki çalışmalar (Birinci,
İkinci,
Üçüncü
Kadın
Konferansları),
destek
veren
çalışma
olarak
nitelendirebileceğimiz Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW, 1985)
ve İhtiyari Protokol
sonrasında da Birleşmiş Milletler Genel Kurul 23’üncü Özel Oturumu Pekin+5
(Kadın 2000: 21. Yüzyıl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış)
(New York, 2000) incelenmeye çalışılmış ve sonuçlarının dünyada ve Türkiye’de
yansımaları ele alınmıştır.
6
Dünya Kadınlarının Eşit Haklar Ve Olanaklar
Elde Etme Mücadelesinin Tarihsel Oluşumu
Kadınların statüsünü yükseltmek üzere sürdürülen mücadeleler, Birleşmiş
Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey çatısı altında 1946 yılında oluşturulan Kadının
Statüsü Komisyonu’nun öncülüğünde farklı bir önem ve resmiyet kazanmıştır.
Kadının Statüsü Komisyonu, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1948 yılında
ülkelerin onayına sunulan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin cinsiyet ayrımı
gözetmeksizin kaleme alınmasına da önemli katkıda bulunmuştur.
Kadının yaşamda yeri, önemi ve kadın adına oluşturulabilecek yenileşme ve
değişme uygulamaları tarihsel sırası dikkate alınarak verilmiştir.
Birleşmiş Milletler Birinci Dünya Kadın
Konferansı
Birleşmiş Milletler tarafından 1975 yılında, Mexico City’de Birinci Dünya Kadın
Konferansı düzenlenmiş, bunu takiben Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından
1975-1985 yılları arasındaki dönem Kadın On Yılı olarak ilan edilmiştir. “Eşitlik,
Kalkınma ve Barış” hedeflerine ulaşmayı amaçlayan Kadın On Yılının ana teması
“İstihdam, Sağlık ve Eğitim” olarak belirlenmiştir.
Meksika Konferansı ve Kadın On Yılı bağlamında yapılan uluslararası ve
ulusal çalışmalar sonucunda 127 ülkede eşitlik mekanizmaları kurulmuş Birleşmiş
Milletler bünyesinde de Kadının İlerlemesi İçin Araştırma ve Eğitim Enstitüsü
(INSTRAW) BM Kadın İçin Kalkınma Fonu (UNIFEM) oluşturulmuştur.
Kadın konusunda da yaklaşım değişikliği yine bu çalışmalar sonucunda
gerçekleşmiş, kadın artık destek ve yardımın nesnesi değil, kalkınmanın temel ve eşit
öznesi olarak algılanmaya başlamıştır.
Birleşmiş Milletler İkinci Dünya Kadın Konferansı
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi Ve
İhtiyari Protokol
On yıllık dönemin ilk yarısındaki gelişmeleri gözden geçirmek için 1980 yılında
Kopenhag’da İkinci Dünya Kadın Konferansı düzenlenmiştir. Burada kadınların
durumunun iyileştirilmesi için alınacak önlemleri belirleyen “Hareket Planı” kabul
edilmiştir.
7
İkinci Dünya Kadın Konferansının ardından 1979 yılında Birleşmiş Milletler
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (Convention
on the Elimination of all Forms of Discrimination against Women - CEDAW) Genel
Kurul tarafından kabul edilmiş ve 1980 yılında üye ülkelerin imzasına açılmıştır.
CEDAW Sözleşmesi, BM sisteminde Çocuk Hakları Sözleşmesinden sonra en geniş
katılımlı sözleşme olma özelliğini taşımaktadır ve aralarında Türkiye’nin de
bulunduğu yaklaşık 165 ülke tarafından imzalanmıştır.
Birleşmiş Milletler sisteminin özünü “İnsan hakları ve temel özgürlüklere
cinsiyet temelli ayrımcılık dahil hiçbir ayrımcılığa yer vermeksizin saygı gösterilmesi,
temel haklar ve özgürlüklerin korunup, güçlendirilmesi için uluslararası işbirliğinin
sağlanması” prensibi oluşturmaktadır.
Birleşmiş Milletler
Sözleşme ve Bildirgileri kadının insan haklarının da
korunup, geliştirilmesini öngörüyorsa da sözkonusu düzenlemelerin kadının insan
haklarının tam olarak hayata geçirilmesine yetmediği görülmektedir.
Birleşmiş Milletler bünyesinde, 1946 yılında kurulan Kadının Statüsü
Komisyonu’ndan sonra, Birleşmiş Milletler belgelerindeki genel “ayrımcılık yapmama
ve ayrımcılığa uğramama ilkelerini” yeniden tanımlama ve geliştirmeyi temel
görevlerinden biri olarak belirlemiş ve kadının insan haklarının korunması ve
geliştirilmesi doğrultusunda çalışmalar yapmıştır.
Kadının Statüsü Komisyonu 1949-1959 yılları arasında Kadınların Siyasi
Hakları Sözleşmesi, Evli Kadınların Vatandaşlığı Sözleşmesi konularında çalışmalar
yapmıştır.
1962 yılında Evlilikte Rıza ve Asgari Evlilik Yaşı ve Evliliklerin Kayıt Altına
Alınması konusundaki sözleşme komisyonun çabaları ile kabul edilmiştir.
1963-1974 yılları arasında Birleşmiş Milletler’ce sürdürülen kadının insan
hakları konusundaki çalışmaların yanısıra, Kadının Statüsü Komisyonu çalışmalarını
kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı önleyecek yasal ve bağlayıcı bir dokümanın
hazırlıkları üzerinde yoğunlaşmıştır. 1976 yılında çalışmalar tamamlanmış ve 1979
yılında Birleşmiş Milletler
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi Genel Kurul tarafından kabul edilmiştir. Sözleşme 1980 yılında imzaya
açılmış ve 1981 yılında 20 ülkenin Sözleşmeyi onaylamasından sonra 3 Eylül
1981’de yürürlüğe girmiştir.
Kadın erkek eşitliği alanında uluslar arası planda tek yasal bağlayıcı doküman
olan bu sözleşmeye Mart 2001 tarihi itibariyle 167 ülke taraf olmuştur.
8
Türkiye 1985 yılında taraf olmuş ve Sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girmiştir.
Bu sözleşmeyi bir de İhtiyari Protokol izlemiştir. İhtiyari protokoller genelde ya
sözleşmelerin nasıl uygulanacağını, ya da sözleşmelerin içeriğini açıklarlar. Bu
protokollerin imzalanması ve taraf olunması sözleşmelerde izlenen yol ile aynıdır.
CEDAW İhtiyari Protokol’un hazırlanması ilk kez 1991 yılında “Kadınlara Karşı
Şiddet” başlıklı toplantıda gündeme gelmiş, Birleşmiş Milletler CEDAW komitesi
tarafından 1992 yılında ele alınmış ve 1993 yılında yapılacak Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Konferansı’nda ele alınması ve diğer insan hakları sözleşmeleri gibi
CEDAW’ın da bir protokolle güçlendirilmesine karar verilmiştir.
Protokol 1999 yılında Komite toplantısında kabul edilmiştir. 10 aralık 1999
tarihinde imzaya açılmış ve 23 ülke tarafından imzalanmıştır. 10 Nisan 2001 tarihi
itibariyle 66 ülke Protokolü imzalamış, 19 ülke taraf olmuştur.
Türkiye, 8 Eylül 2000’de Protokolü imzalamıştır. Protokol, TBMM Genel
Kurulu’nda 30 Temmuz 2002 tarihinde onaylanmıştır.
Protokol, Birleşmiş Milletler Andlaşması, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmelerinde yer alan “eşitlik”
ve “ayrımcılık yapmama” ilkelerine atıfta bulunarak Protokole taraf devletlerin bu
hedeflerin gerçekleştirilmesine ilişkin yükümlülüğünü teyit etmektedir.
Protokol ayrıca, CEDAW Sözleşmesinin ihlal edildiği iddiasıyla yapılacak
başvurulara ilişkin olarak CEDAW komitesini taraf devletler nezninde yetkili
kılmaktadır. Bu konuda, birey ya da bireylerden oluşan gruplara başvuru hakkı
tanınmaktadır.
CEDAW Komitesi Taraf Devletleri, Sözleşme hükümlerinin ihlali konusunda
aydınlatıcı bilgi sunmaya, açıklama yapmaya ve aldığı düzeltici önlemleri Komiteye
bildirmeye davet edebilir. Ciddi bir ihlal durumunda CEDAW komitesinin ilgili ülkede
inceleme yapmayı isteme yetkisi vardır.
İhtiyari Protokul’ün yaptırımları bu şekilde özetlenebilir.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ‘nin orjinal
metni Ek-2’de, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ‘nin
İhtiyari Protokol’unun orjinal metni ise Ek-3’de verilmiştir.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nde Bölüm 1
ve madde 1’de
“kadınlara karşı ayrım” deyimi kadınların, medeni durumlarına
bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal,
kültürel, medeni ve diğer sahalardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin
9
tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan
kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım,
mahrumiyet veya kısıtlama anlamında kullanılacağı belirtilmektedir.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi ‘nin üçüncü
bölümünde, kadın erkek eşitliği gereğinden yola çıkılarak, eğitimde kadınların eşit
haklara ulaşabilmelerini kolaylaştıcı önlemler düzenlenmiştir.
 Kırsal ve kentsel alanlarda ki eğitimde eşitlik ,
 Eğitim kurumlarına girişte ve diploma almada eşitlik,
 Okul öncesi, teknik, mesleki ve yüksek teknik eğitimde eşitlik
ele alınmakta ve
 Kadın erkek aynı ders programlarından,
 Aynı sınav hakkından,
 Aynı düzeyde niteliklere sahip eğitim görevlilerine sahip olma
hakkından,
 Okul, bina, araç ve gereçlerin eşit kullanım hakkından söz edilmektedir.
Erkek ve kadın arasında oluşan eğitim açığının bir an önce kapatılmasının ve
okuldan ayrılma oranlarının azaltılmasına, ayrılması engellenemeyenler için de eğitim
programları hazırlanması gereği vurgulanarak burs ve eğitim yardımlarından eşit
kullanımın sağlanması yolunda tedbirler alınması üzerinde durulmaktadır.
Kadın için özel bilgilendirici süreçlerin oluşturulması kavramı üzerinde
durulmaktadır. Kadın ve erkeğin kalıplaşmış rollerinin eğitimi hiçbir şekilde
etkilememesi yolunda çalışmalar yapılması vurgulanmaktadır.
Eğitim dışındaki alanlar olarak bu sözleşmede kadının ekonomik yapı içindeki
yeri, istihdam olanakları, kırsal ve kent ayrımı içindeki yerleri konuları da ele
alınmaktadır. Medeni haklar ve evlilik de irdelenen konular arasında yer almaktadır.
Bu sözleşmeye imza koyan devletlerin yerine getirmesi gereken yükümlülükler
anlatılmaktadır. Yaptırımların nasıl uygulanacağı konusunda bilgi verilmektedir.
Birleşmiş Milletler Üçüncü Dünya Kadın Konferansı
15-26 Temmuz 1985 tarihlerinde Nairobi’de Kadın İçin Eşitlik, Kalkınma ve
Barış konularında Birleşmiş Milletler Kadın On Yılının Başarılarının Gözden
Geçirilmesi
ve
Değerlendirilmesi
konusunda
Üçüncü
Dünya
Konferansı
gerçekleştirilmiş ve 157 ülkenin resmen temsil edildiği, pek çok hükümetlerarası
10
organizasyon ve kuruluşun katıldığı Konferansta “Kadının İlerlemesi İçin Nairobi
İleriye Yönelik Stratejileri” kabul edilmiştir. Üçüncü Dünya Kadın Konferansı kararları
bağlamında alınacak önlemler üç kategoride toplanmıştır; kurucu ve yasal adımlar,
sosyal katılımda eşitlik, siyasi katılım ve kara almada eşitlik.
1993 yılında ise Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konferansında benimsenen,
kadın haklarının; evrensel insan haklarının ayrılamaz, bölünemez, devredilemez bir
parçası olduğunun resmi kabulü Nairobi sonrasındaki dönemin en önemli
gelişmelerinden biri olmuştur.
Birleşmiş Milletler Dördüncü Dünya Kadın Konferansı
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’in kararıyla 4-15 Eylül 1995
tarihlerinde Pekin’de bir ‘taahhütler konferansı’ olarak planlanan Dördüncü Dünya
Kadın
Konferansı
gerçekleştirilmiştir.
189
ülke
temsilcilerinin
katılımıyla
gerçekleştirilen Konferansın sonucunda Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu
isimli iki belge kabul edilmiştir. Türkiye, her iki belgeyi de hiçbir çekince koymadan
kabul etmiştir.
Pekin Deklarasyonu, hükümetleri kadının güçlenmesi ve ilerlemesi, kadınerkek eşitliğinin geliştirilmesi ve toplumsal cinsiyet perspektifinin ana politika ve
programlara yerleştirilmesi konularında yükümlü kılmakta ve Eylem Platformunun
hayata geçirilmesini öngörmektedir.
Eylem
Platformu
ise,
kadının
güçlendirilmesinin
gündemi
olarak
tanımlanmaktadır. Eylem Platformu kadının özel ve kamusal alana tam ve eşit
katılımı önündeki engellerin kadınların ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi karar alma
pozisyonlarında ve mekanizmalarında yer almaları yoluyla ortadan kaldırılabileceğini
ifade etmektedir.
Eylem Platformunun uygulanması ve izlenmesinde temel görev hükümetlere
verilmiştir ve Platform uyarınca bu görev Birleşmiş Milletler kuruluşları, bölgesel ve
uluslararası kuruluşlar, gönüllü kuruluşlar ile sivil toplumun tüm katılımcılarının
işbirliği ile yerine getirileceği kararlaştırılmıştır.
Dördüncü Dünya Kadın Konferansında, Türkiye’nin 2000 yılına kadar çözüm
bulmayı taahhüt ettiği dört temel sorun alanı;
 CEDAW Sözleşmesine konulan temel çekincelerin kaldırılması,
 Zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması,
 2000 yılına kadar kadın okumaz yazmazlığının ortadan kaldırılması,
11
 Anne ve çocuk ölüm oranının %50 oranında azaltılması
olarak belirlenmiştir.
4-5 Eylül 1995 tarihinde Pekin’ de yapılan konferans ana hatları İle
özetlenmiştir.
Pekin Deklarasyonu
Pekin Deklarasyonu 38 madde olarak 15 Eylül 1995 yılında yayımlanmıştır
(2001, KSSGM) .
1.Biz, Dördüncü Dünya Kadın Konferansına katılan Hükümetler,
2.Birleşmiş Milletlerin kuruluşunun 50. yıldönümü olan Eylül 1995 tarihinde
Pekin’de toplanarak,
3.Bütün insanlığın yararı için her yerdeki bütün kadınlar adına eşitlik, kalkınma
ve barış hedeflerini ileri götürmeye kararlı olarak,
4.Her yerdeki bütün kadınların sesine kulak veren ve kadınların, rollerinin ve
koşullarının farklılığını dikkate alan, dünya gençliğinde varolan umuttan güç alan ve
bu yolu açan kadınları saygıyla anarak,
5.Son on yılda kadınların statüsünde bazı önemli konularda ilerleme
kaydedildiğini ama gelişmenin eşit olmadığını, kadınla erkek arasındaki eşitsizliğin
devam ettiğini ve bütün insanların iyiliği için ciddi sonuçlar doğurabilecek başlıca
engellerin varlığını sürdürdüğünü kabul ederek,
6.Dünyadaki insanların çoğunluğunun özellikle de kadın ve çocukların hayatını
etkileyen, kökeni hem ulusal hem de uluslararası alanlarda bulunan, artan
yoksulluğun bu durumu şiddetlendirdiğini de kabul ederek,
7.Kendimizi koşulsuz olarak bu sınırlama ve engelleri kaldırmaya ve böylece
bütün dünyadaki kadınların ilerlemesini ve güçlendirilmesini artırmaya adadık ve
bunun, şimdi ve bizi gelecek yüzyıla taşıması için, kararlılık, ümit, işbirliği ve
dayanışma ruhuyla acil eylem gerektirdiğini kabul ederek,
Aşağıdaki taahhütlerimizi yineliyoruz :
8.Kadın ve erkeklerin eşit haklarına ve doğuştan değerli olduklarına ve
Birleşmiş Milletler Kuruluş Yasası’nda kabul edilen diğer karar ve ilkelere, İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi’ne ve diğer uluslararası İnsan Hakları Belgeleri’ne,
özellikle Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne ve Çocuk
Hakları Sözleşmesi’ne, Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Deklarasyonu
ve Kalkınma Hakkı Bildirgesi’ne bağlılığımızı;
12
9.Bütün insan haklarının ve temel özgürlüklerin vazgeçilemez, ayrılamaz ve
bölünemez bir parçası olarak kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının tam
uygulanmasını güvence altına almayı;
10.Eşitlik, kalkınma ve barışa ulaşmak amacıyla düzenlenen daha önceki
Birleşmiş Milletler konferans ve zirvelerinde –1985’de Nairobi’de kadın konusunda,
1990’da New York’ta çocuklar konusunda, 1992’de Rio de Janeiro’da çevre ve
kalkınma konusunda, 1993’de Viyana’da insan hakları konusunda, 1994’te Kahire’de
nüfus ve kalkınma konusunda ve 1995’te Kopenhag’da sosyal kalkınma konusunda–
elde edilen görüş birliği ve ilerlemeyi temel almayı;
11.Kadının İlerlemesi için Nairobi İleriye Yönelik Stratejilerinin tam ve etkili bir
şekilde uygulanmasını başarmayı;
12.Düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlüğü dahil kadınların güçlendirilmesi ve
ilerlemesini ve böylece bireysel olarak ya da toplumda diğerleriyle birlikte kadın ve
erkeklerin manevi, ahlaki, ruhsal ve zihinsel ihtiyaçlarına katkıda bulunmayı ve bu
yolla onlara toplumdaki tüm potansiyellerinin farkına varmaları ve kendi hayatlarını,
kendi arzularına göre biçimlendirmeleri fırsatını garanti etmeyi taahhüt ediyoruz.
İnanıyoruz ki :
13.Kadınların güçlendirilmesi ve karar vermeyle yetkiye ulaşma sürecine
katılmaları dahil, eşitlik anlayışıyla toplumun bütün alanlarına tam katılmaları eşitlik,
kalkınma ve barışın sağlanması için temel koşuldur;
14.Kadın hakları, insan haklarıdır;
15.Eşit haklar, fırsatlar ve kaynaklara eşit ulaşım, aile sorumluluklarının kadın
ve erkek tarafından eşit paylaşılması ve aralarında uyumlu bir ortaklık bulunması,
kendilerinin ve ailelerinin iyiliği kadar demokrasinin sağlamlaşması için de çok
önemlidir.
16.Sürekli ekonomik büyüme, sosyal kalkınma, çevresel koruma ve sosyal
adalete dayalı olarak yoksulluğun yok edilmesi, kadınların ekonomik ve sosyal
kalkınmaya dahil edilmesini, eşit fırsatları, insan merkezli sürdürülebilir kalkınmanın
gerçekleştiricileri ve yararlanıcıları olarak kadınların ve erkeklerin tam ve eşit
katılımını gerektirmektedir;
17.Kadınların, sağlıklarının bütün yönlerini, özellikle doğurganlıklarını kontrol
etme haklarının açıkça tanınması ve onaylanması kadınların güçlendirilmesinin
temelidir;
13
18.Yerel, ulusal, bölgesel ve küresel barış, ulaşılabilir bir durumdur, ve
liderlikte, anlaşmazlıkların çözümünde ve bütün düzeylerde uzun ömürlü barışın
yaygınlaşmasında temel güç olan kadınların ilerleyişiyle ayrılmaz bir biçimde
bağlantılıdır;
19.Kadınların güçlenmesini ve ilerlemesini her düzeyde sağlayacak kalkınma
politika ve programlarının dahil olduğu, etkili, verimli ve karşılıklı takviye edici,
toplumsal cinsiyete duyarlı politika ve programları kadınların tam katılımıyla
düzenlemek, uygulamak ve izlemek çok önemlidir;
20.Sivil toplumun bütün üyelerinin, özellikle kadın gruplarının, ağlarının ve
diğer hükümet dışı kuruluşların ve toplumsal aktörlerin özerkliklerini koruyarak ve
Hükümetlerle işbirliği yaparak katılım ve katkıda bulunmaları, Eylem Platformu’nun
etkili uygulanması ve takibi için önem taşımaktadır;
21.Eylem Platformu’nun uygulanması, Hükümetlerin ve uluslararası topluluğun
kesin kararlılığını gerektirmektedir. Hükümetler ve uluslararası topluluk Eylem için
Konferansta karar verilenler dahil ulusal ve uluslararası taahhütlerde bulunarak,
kadınların güçlendirilmesi ve ilerlemesi için bir an önce harekete geçmek gerektiğini
kabul etmişlerdir.
Şu konularda kararlıyız :
22.Kadının ilerlemesi için Nairobi İleriye Yönelik Stratejilerinin hedeflerini, bu
yüzyılın sonuna kadar gerçekleştirmek için çaba ve eylemleri yoğunlaştırmaya;
23.Kadınların ve kız çocuklarının bütün insan haklarını temel özgürlükleri tam
olarak kullanmalarını sağlamaya ve bu hak ve özgürlüklerin ihlaline karşı etkili
önlemler almaya;
24.Kadınlara ve kız çocuklarına karşı her tür ayrımcılığı ortadan kaldırmak için
bütün gerekli önlemleri almaya ve toplumsal cinsiyet eşitliğiyle kadınların ilerlemesi
ve güçlendirilmesi önündeki bütün engelleri ortadan kaldırmaya;
25.Erkekleri, eşitliğe yönelik bütün faaliyetlere tam katılımda bulunmaya teşvik
etmeye;
26.İstihdam dahil kadınların ekonomik bağımsızlığını yaygınlaştırmaya ve
ekonomik yapıda değişiklikler yapma ve kalkınmanın vazgeçilmez elemanı olan kırsal
bölgedekiler dahil bütün kadınların üretim kaynaklarına, fırsatlara ve toplumsal
hizmetlere eşit ulaşmasını sağlama yoluyla yoksulluğun yapısal nedenlerine inerek
kadınların üzerindeki devamlı ve artan yoksulluk yükünü yok etmeye;
14
27.Temel eğitimin, ömür boyu eğitimin, okur yazarlığın ve öğretimin ve kızlarla
kadınlar için birinci basamak sağlık hizmetlerinin sağlanması yoluyla sürekli
ekonomik büyümenin dahil olduğu, insanı merkez alan sürdürülebilir kalkınmayı
yaygınlaştırmaya;
28.Kadınların ilerlemesi için barışı güvence altına alacak olumlu adımlar
atmaya ve kadınların barış hareketinde oynadığı öncü rolü bilerek, kesin ve etkili
uluslararası kontrolü kullanarak genel ve tam bir silahsızlanma için etkin bir şekilde
çalışmaya ve gecikmeden, nükleer silahsızlanma ile bütün nükleer silahların
çoğalmasını önlemeye katkıda bulunacak, evrensel, çok taraflı, etkin bir şekilde
gerçekleştirilecek ve kapsamlı bir nükleer denemeleri yasaklama antlaşmasıyla
sonuçlanacak görüşmeleri desteklemeye;
29.Kadınlara ve kız
çocuklarına
yönelik her türden şiddeti önlemeye ve
ortadan kaldırmaya;
30.Eğitimde ve sağlık hizmetlerinde kadınlarla erkeklere eşit davranılmasını ve
bunlara eşit ulaşmalarını güvence altına almaya ve eğitim kadar kadının cinsel
sağlığını ve üreme sağlığını artırmaya;
31.Kadınların ve kız çocuklarının
insan haklarını yaygınlaştırmaya ve
korumaya;
32.Irk, yaş, dil, etnik köken, kültür, din veya özürlü olmak gibi nedenlerle veya
yerli halktan oldukları için güçlenme ve ilerlemede çeşitli engellerle karşılaşan bütün
kadınların ve kız çocuklarının
bütün insan haklarını ve temel özgürlükleri eşit
kullanmalarını sağlayacak çabaları artırmaya;
33.Özellikle kadınları ve kız çocuklarını korumak için insani hukukun dahil
olduğu, uluslararası hukuka saygıyı temin etmeye;
34.Her yaştaki kadınların ve kız çocuklarının tam potansiyelini geliştirmeye ve
herkes için daha iyi bir dünya oluşturmaya tam ve eşit katılımlarını sağlamaya ve
kalkınma sürecindeki rollerini zenginleştirmeye;
35.Kadınların ve kız çocuklarının ilerlemesini ve güçlendirilmesini artıracak bir
araç olarak, kadınların, toprak, kredi, bilim ve teknoloji, mesleki eğitim, bilgi, iletişim
ve pazarlar dahil ekonomik kaynaklara eşit ulaşmalarını sağlayacak ve uluslararası
işbirliği yoluyla bu kaynaklara eşit ulaşmanın yararlarını kullanacak şekilde
kapasitelerini geliştirmeye kararlıyız.
36.Hükümetlerin, uluslararası örgütlerin ve her düzeyden kurumların kesin
kararlığını gerektirecek olan Eylem Platformu’nun başarıya ulaşmasını sağlayacağız.
15
Ekonomik kalkınma, sosyal kalkınma ve çevrenin korunmasının, bütün
insanların
hayat
standardını
yükseltme
çabalarımızın
çerçevesini
oluşturan
sürdürülebilir kalkınma kavramının birbirine bağlı ve karşılıklı olarak birbirini
destekleyen
unsurları
olduğuna
derinden
inanıyoruz.
Çevresel
kaynakların
sürdürülebilir kullanımı için yoksulların, özellikle yoksullukla içiçe yaşayan kadınların
güçlendirilmesine yönelik hakkaniyetli bir sosyal kalkınma, sürdürülebilir kalkınma için
gerekli bir dayanaktır.
Ayrıca sürdürülebilir kalkınma bağlamındaki geniş tabanlı ve sürekli ekonomik
büyümenin, sosyal kalkınma ve sosyal adaleti sürekli kılmak için gerekli olduğunu
kabul ediyoruz. Eylem Platformu’nun başarısı, bütün bunlara ek olarak bütün uygun
mali mekanizmalardan gelişmekte olan ülkelere kadınların ilerlemesine yönelik çok
taraflı, iki taraflı ve özel kaynaklar dahil, yeni ve ek kaynakların sağlanması kadar,
ulusal ve uluslararası düzeylerde kaynakların yeterli ölçüde harekete geçirilmesini;
ulusal, alt bölgesel, bölgesel ve uluslararası kuruluşların kapasitesini güçlendirmek
için mali kaynakları; eşit haklara, eşit sorumluluklara, eşit fırsatlara bağlılığı ve bütün
ulusal, bölgesel ve uluslararası oluşumlara ve politika oluşturma süreçlerine
kadınların ve erkeklerin eşit katılımını taahhüt etmeyi; her düzeydeki mekanizmaları
dünya
kadınlarının
da
sorumluluğunu
üstlenecek şekilde
oluşturmayı
veya
güçlendirmeyi gerektirecektir.
37.Eylem Platformu’nun ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkelerde de başarılı
olması için uluslararası işbirliği ve yardımın sürekli olması sağlanmalıdır.
38.Biz, Hükümetler olarak cinsiyete dayalı bir bakış açısının bütün politika ve
programlarımızda yansıtılacağını garanti ederek bu Eylem Platformunu uygulamayı
kabul ve taahhüt ediyoruz. Birleşmiş Milletler sistemini, bölgesel ve uluslararası mali
kuruluşları, diğer ilgili bölgesel ve uluslararası kuruluşları ve bütün kadınları ve
erkekleri, hükümet dışı kuruluşları, özerkliklerine tamamıyla saygı duyarak, ve sivil
toplumun bütün sektörlerini, Hükümetlerle işbirliği yaparak kendilerini tamamen bu
Eylem Platformu’nun uygulanmasına adamaya ve katkıda bulunmaya davet ediyoruz.
Pekin Eylem Platformu
Uluslararası düzeyde kadın sorunlarına dikkat çekilen, çözüm önerileri getirilen
bölüm, 361 maddeden oluşan Pekin Eylem Platformu’dur. Bu bölüm:
1. Görevin Tanımlanması (Madde1-5)
2. Küresel Çerçeve (Madde 6-40)
16
3. Kritik Alanlar (Madde 41-44)
4. Stratejik Hedefler ve Eylemler (Madde 45-46)
A. Kadın ve Yoksulluk (Madde47-57)
Burada A1, A2, A3 ve A4 olarak dört ana stratejik hedef ve yapılacak
eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 58-68 arasındadır)
B. Kadınların Eğitimi Ve Öğrenimi (Madde 69-79)
Burada B1-B6 olarak altı ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 80-88 arasındadır)
C. Kadın ve Sağlık (Madde 89-105)
Burada C1-C5 olarak beş ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 106-111 arasındadır)
D. Kadına Yönelik Şiddet (Madde 112-123)
Burada D1-D3 olarak üç ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 124-130 arasındadır)
E. Kadın ve Silahlı Çatışma (Madde 131-141)
Burada E1-E6 olarak altı ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 142-149 arasındadır)
F. Kadın ve Ekonomi (Madde 150-164)
Burada F1-F6 olarak altı ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 165-180 arasındadır)
G. Yetki ve Karar Alma Sürecinde Kadın (Madde 181-189)
Burada G1-G2 olarak iki ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 190-195 arasındadır)
H. Kadının İlerlemesinde Kurumsal Mekanizmalar (Madde 196-202)
Burada H1-H3 olarak üç ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 203-209 arasındadır)
I. Kadının İnsan Hakları (Madde 210-229)
Burada I1-I3 olarak üç ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 230-233 arasındadır)
J. Kadın ve Medya (Madde 234-238)
Burada J1—J2 olarak iki ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 239-245 arasındadır)
K. Kadın ve Çevre (Madde 246-252)
17
Burada K1-K3 olarak üç ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 253-258 arasındadır)
L. Kız Çocuk (Madde 259-273)
Burada L1-L9 olarak dokuz ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler
belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 274-285 arasındadır)
5. Kurumsal Düzenlemeler (Madde 286-292)
A. Ulusal Düzey (Madde 293-300)
B. Altbölgesel / Bölgesel Düzey ( Madde 301-305)
C. Uluslararası Düzey
1. Birleşmiş Milletler (Madde 306-311)
*Genel Kurul (Madde 312)
*Ekonomik ve Sosyal Konsey (Madde 313-316)
*Kadının Statüsü Komisyonu (Madde 317-320)
*Diğer İşlevsel Komisyonlar (Madde321)
*Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi ve
Diğer Antlaşma Organları (Madde 322-325)
*Birleşmiş Milletler Sekretaryası
Genel Sekreterlik (Madde 326)
*Kadının İlerlemesi Bölümü (Madde 327-328)
*Birleşmiş Milletler Sekreteryasının Diğer Birimleri (Madde
329-333)
*Kadının İlerlemesi İçin Uluslar arası Araştırma ve Eğitim
Enstitüsü (Madde 334)
*Birleşmiş Milletler Kadınlar İçin Kalkınma Fonu (Madde
335)
*Birleşmiş Milletler Sisteminin Uzman Örgütleri ve Diğer
Örgütleri (Madde 336-341)
2. Diğer Uluslararası Kurumlar ve Örgütler (Madde 342-344)
6. Mali Düzenlemeler (Madde 345)
A. Ulusal Düzey (Madde 346-350)
B. Bölgesel Düzey ( Madde 351-352)
C. Uluslararası Düzey ( Madde 353-361)
başlıklarından oluşmaktadır.
18
Bu çerçevedeki başlıklar tamamiyle birbirini destekler durumda olduğu açıktır.
Ancak Eğitim Reformu olarak değerlendirmelere öncülük eden Kadınların Eğitimi ve
Öğrenimi bölümü aşağıda özetlenmiştir:
Bu bölümde eğitimin bir hak olduğu ifadesi anlatılmakta ve bu hakkın cinsler
arasında kullanımında
eşitlik sağlanır ise eşit ilişkileri de beraberinde getireceği
beklentisi vurgulanmaktadır.
Kadının okur yazar olması, aile içinde sağlık, beslenme ve eğitimi
geliştirmenin, ve kadınları, toplumdaki karar alma süreçlerine katılmaları için
güçlendirmenin en önemli anahtarıdır. Sürdürülebilir kalkınmanın en önemli yolu
eğitimdir.
Kız çocukların ve kadınların, yüksek öğrenim dahil eğitimin bütün düzeylerine
ve bütün akademik alanlara ulaşabilmesi ve tutunabilmesi, mesleki faaliyetlerde
sürekli gelişmelerini sağlamanın koşullarından biridir. Kadınlar, hala sınırlı sayıdaki
çalışma alanında yoğunlaşmıştır. Kız Çocuklar ve kadınlar için eğitime ayrılan
kaynaklar hayli kıttır.
Eğitim fırsatlarının yetersizliğini ve eşit olmayan ulaşılabilirliğini ele alırken,
Hükümetler ve diğer aktörler, bütün politika ve programlara cinsiyete dayalı bakış
açısını ana görüş olarak yerleştirmek amacıyla faal ve görünür bir politika
izlemelidirler. Böylece kararlar alınmadan önce, bu kararların kadınları ve erkekleri
nasıl etkileyeceğine ilişkin bir inceleme yapabilme imkanı doğacaktır.
Bu bölümde başlıca stratejik hedefler ve yapılacak eylemler olarak :
1. Eğitime Eşit Ulaşılabilirlik Sağlamak .
Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler:
 Eğitimin bütün düzeylerinde, cinsiyet, ırk, dil, din, ulusal köken, yaş
veya özürlü olmaya dayanan ayrımcılığı veya ayrımcılığın herhangi bir
başka biçimini ortadan kaldıracak önlemler alarak eğitime eşit
ulaşılabilirlik hedefini gerçekleştirmek ve uygun durumlarda, şikayete
neden olan durumları ele alacak işlemleri başlatmayı düşünmek;
 2000 yılına kadar, temel eğitime evrensel düzeyde ulaşılabilirliği
sağlamak ve ilkokul çağındaki çocukların en az % 80'inin ilköğretimi
tamamlamasını güvence altına almak; 2005 yılına kadar ilk ve orta
öğretimdeki cinsler arası farkı kapatmak; 2015 yılından önce evrensel
ilköğretimi bütün ülkelerde gerçekleştirmek;
19
 Kadınların kariyer geliştirme, mesleki eğitim, burslar ve araştırma
fonlarına eşit ulaşabilirliğini sağlayarak ve gerektiğinde olumlu
ayrımcılığı benimseyerek, üçüncü basamak eğitimin bütün alanlarına
ulaşabilirlikte toplumsal cinsiyet farklılıklarını ortadan kaldırmak;
 Eşit eğitim ve öğrenim fırsatlarını sağlamak ve kadınların eğitime ilişkin
idare, politika ve karar alma süreçlerine tam ve eşit katılımını güvence
altına almak amacıyla toplumsal cinsiyete duyarlı bir eğitim sistemi
oluşturmak;
 Ebeveynler, gençlik örgütleri dahil hükümet dışı kuruluşlar, topluluklar
ve özel sektörle işbirliği yaparak genç kadınlara, onları topluma tam
olarak katılmaya hazırlayacak akademik ve teknik eğitim, kariyer
planlama, liderlik, sosyal beceriler ve çalışma tecrübesi kazandırmak;
 Uygun bütçe kaynaklarını tahsis ederek, ebeveynlerin ve toplumun
desteğini
alarak,
kampanyalar,
esnek
okul
programları,
teşvik
düzenlemeleri, burslar ve kız çocukların eğitiminin aileye maliyetini en
aza indirecek ve ailenin kız çocuk için eğitim seçmesini kolaylaştıracak
diğer araçları kullanarak ve din, ırk veya kültüre dayalı ayrımcı yasa ve
tüzükleri iptal etme yoluyla eğitim kurumlarında kadın ve kız çocukların
vicdan ve din özgürlüğü hakkına saygı gösterilmesini sağlayarak,
kızların okula kayıt ve okulu bitirme oranlarını artırmak;
 Hamile ergenlerin ve genç annelerin okula gitmesini önleyen bütün
engelleri ortadan kaldıran bir eğitim ortamı oluşturmak, ve uygun
durumlarda, okul yılları boyunca çocuklarının ya da bebeklerinin
bakımından sorumlu olanların okula dönmesini, veya devam etmesini
ve okulu tamamlamasını teşvik etmek için uygun maliyetli ve kolaylıkla
ulaşılabilen çocuk bakım merkezleri kurmak ve ebeveyn eğitimi
vermek;
 Her yaştan kadının sosyal, ekonomik ve politik kalkınma sürecini
gerçekleştirmek ve bu sürece eşit koşullar altında tam olarak katılmak
için gereken bilgi, kapasite, yetenek, beceri ve ahlaki değerleri
kazanabilmesi amacıyla eğitimin kalitesini artırmak ve kadınlarla
erkekler için ulaşılabilirlik açısından eşit fırsatlar geliştirmek;
 Gelecekteki kariyer fırsatlarını genişletecek akademik ve teknik
müfredatı izlemeleri için kız çocukları teşvik edecek ayrımcı olmayan
20
ve toplumsal cinsiyete duyarlı okul danışmanlığını ve mesleki eğitim
programlarını kullanışlı hale getirmek;
 Henüz onaylanmamış yerlerde Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin onaylanmasını teşvik etmek
olarak belirlenmiştir.
2. Kadınlar Arasında Cehaleti Yok Etmek.
Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler:
 Kırsal kesim kadınlarına, göçmen, mülteci ve ülke içinde yerinden edilmiş
kadınlara ve özürlü kadınlara özel bir önem vererek kadınların okuma yazma
bilmeme oranını 1990 yılındaki düzeyin en az yarısına indirmek;
 2000 yılına kadar kız çocuklar için ilköğretime evrensel ulaşabilirliği sağlamak
ve ilköğretimin tamamlanmasında cinsiyet eşitliğini sağlamaya çalışmak;
 Herkes İçin Eğitim Dünya Deklarasyonunda (Jomtien) tavsiye edildiği gibi,
temel ve fonksiyonel okur yazarlıkta toplumsal cinsiyet farkını kapatmak;
 Gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki farklılıkları azaltmak;
 Herkes için okur yazarlığın yaygınlaştırılmasına yetişkinlerin ve ailelerin
katılımını teşvik etmek;
 Okur yazarlıkla birlikte yaşam için gerekli becerileri, bilimsel ve teknolojik
bilgiyi yaygınlaştırmak ve günümüze ait hedeflerle referans noktalarını dikkate
alarak okur yazarlık tanımının genişletilmesine yönelik çalışmalar yapmak
olarak belirlenmiştir.
3. Kadının mesleki eğitime, bilim ve teknolojiye ulaşabilirliğini ve eğitim
sürdürmesini geliştirmek.
Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler:
 İstihdam
imkanlarını
geliştirmek
ve
değişen
sosyo-ekonomik
ortamın
taleplerini karşılayacak becerileri kazanmalarını sağlamak için, başta genç
kadınlar ve çalışma hayatına yeni giren kadınlar olmak üzere, kadınlara
yönelik eğitim, öğretim ve yeniden öğretim politikaları geliştirmek ve
uygulamak;
 Kız çocuklar ve kadınlara yönelik resmi olmayan eğitim imkanlarının, eğitim
sistemi tarafından tanınmasını sağlamak;
21
 Kız çocuklar ve kadınlara, mesleki eğitimin, bilim ve teknolojiyle ilgili eğitim
programlarının ve eğitimi sürdürme programlarının mevcudiyeti ve yararlarına
ilişkin bilgi vermek;
 İşsiz kadınlara, serbest çalışma ve girişime yönelik becerilerinin geliştirilmesi
dahil, istihdam imkanlarını geliştirecek ve zenginleştirecek yeni bilgi ve
becerileri kazandırmak için, eğitim ve mesleki eğitim programları düzenlemek;
 Mesleki ve teknik eğitimin çeşitlerini artırmak, kız çocukların ve kadınların,
bilim, matematik, mühendislik, çevre bilimleri ve teknolojisi, bilgi teknolojisi ve
yüksek teknoloji ve iş idaresi gibi alanlarda eğitim ve mesleki eğitime
ulaşabilirliğini ve eğitimi tamamlamasını sağlamak;
 Gıda ve tarım araştırmalarında, genişleme ve eğitim programlarında kadının
merkezi rolünü yaygınlaştırmak;
 Müfredat ve eğitim malzemelerinin uygunluğunu ve destekleyici bir eğitim
ortamını teşvik etmek ve fen bilimleriyle matematik öğretmenlerini, bilim ve
teknolojinin kadınların yaşamıyla yakından ilişkisine duyarlı kılmak amacıyla,
birkaç bilim dalına birden yer veren kurslar açmak dahil, kadınlar ve erkekler
için geleneksel olmayan çeşitli meslek seçimlerine de olanak tanıyan eğitim
programlarının yaygınlaştırılması için olumlu adımlar atmak;
 Kadınların teknik ve bilimsel alanlara, özellikle temsil edilmedikleri veya
yeterince temsil edilmedikleri alanlara daha iyi ulaşabilirliğini ve katılımını
sağlayacak olumlu önlemler almak ve uygulamak, müfredat ve eğitim
malzemeleri geliştirmek;
 Kadınların bütün çıraklık programlarına katılmasını teşvik etmek için politikalar
ve programlar geliştirmek;
 Gelir getiren imkanları artırmak amacıyla tarım, balıkçılık, endüstri ve ticaret, el
işleri gibi alanlarda çalışan kadınlar için teknik, idari, tarımsal genişlemeye
yönelik eğitimi ve pazarlama alanlarını artırmak, özellikle taban örgütleri
düzeyindeki kadın örgütleri aracılığıyla ve kadınların üretim, pazarlama,
ticaret, bilim ve teknolojiye yaptıkları katkılar yoluyla ekonomik karar verme
sürecine katılımlarını artırmak;
 Çok az veya hiç eğitim görmemiş yetişkin kadınların, özürlü kadınların, belgeli
göçmen, mülteci ve yerinden edilmiş kadınların, istihdam imkanlarını
geliştirecek
bütün
uygun
düzeylerdeki
ulaşabilirliklerini sağlamak
22
kaliteli
eğitim
ve
öğrenime
olarak belirlenmiştir.
4. Ayrımcı olmayan eğitim ve öğrenimi geliştirmek.
Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler :
 Bütün ilgili derneklerle (yayıncılar, öğretmenler, kamu yetkilileri ve aile
birlikleri) birlikte çalışarak, öğretmenlerin eğitimi dahil, eğitimin bütün düzeyleri
için cinsiyete dayalı klişelerden bağımsız öğretim malzemeleri, ders kitapları
ve müfredat geliştirmek ve ayrıntılı öneriler hazırlamak;
 Öğretmenler ve eğitimciler için, kadınla erkeğin, ailedeki ve toplumdaki
yukarıdaki paragraf 29’da tanımlanan statüsünü, rolünü ve katkısını daha iyi
anlamalarını sağlayacak eğitim programları ve malzemeleri geliştirmek; bu
bağlamda kız çocuklarla erkek çocuklar arasında eşitlik, işbirliği, karşılıklı
saygı ve sorumlulukların paylaşılmasını okul öncesi düzeyden başlayarak
yerleştirmek ve özellikle erkek çocukların kendi ev içi ihtiyaçlarını karşılamak
ve hane halkıyla bakıma muhtaç aile üyelerinin sorumluluğunu paylaşmak için
gereken becerilere sahip olduklarını vurgulayacak eğitim modelleri geliştirmek;
 Öğretmenler ve eğitimciler için, eğitim sürecindeki rollerinin daha iyi farkına
varmalarını sağlamak ve onları cinsiyete duyarlı öğretme yöntemleri
konusunda etkili stratejilerle donatmak amacıyla eğitim programları ve
malzemeleri geliştirmek;
 Her düzeyde kadın öğretmenler bulunmasının kız çocuklarını okula çekmek ve
okulda tutabilmek açısından önemini bilerek, kadın öğretmen ve öğretim
görevlilerinin, erkek öğretmen ve öğretim görevlileriyle aynı imkanlara ve eşit
statüye sahip olmasını sağlayacak faaliyetlerde bulunmak;
 Çatışmaları barışçı yolla çözme eğitimini tanıtmak ve yaygınlaştırmak;
 Eğitime yönelik politikalara ve karar alma süreçlerine ulaşabilmiş kadınların,
eğitimin her düzeyindeki, özellikle bilimsel ve teknolojik alanlar gibi geleneksel
olarak
erkeklerin
çoğunlukta
olduğu
akademik
disiplinlerdeki
kadın
öğretmenlerin oranını artıracak olumlu önlemler almak;
 Eğitimin her düzeyinde, özellikle akademik kurumların lisansüstü düzeyinde
cinsiyete ilişkin araştırma ve çalışmaları geliştirmek ve desteklemek, ve
üniversite müfredatı dahil, müfredatın, ders kitaplarının, eğitim malzemelerinin
ve öğretmen eğitiminin geliştirilmesinde bunlardan yararlanmak;
23
 Bütün kadınların, hem yetişkin hem de öğrenci olarak, sivil toplumda liderlik
rolünü üstlenmelerini teşvik etmek için, liderlik eğitimini ve imkanlarını
geliştirmek;
 Kamuoyunu, özellikle ebeveynleri, çocuklar için ayrımcı olmayan eğitimin
önemi ve aile sorumluluklarının kız ve erkek çocuklar tarafından eşit paylaşımı
konusunda aydınlatan kitle iletişim araçlarıyla birlikte, birden fazla dil
kullanımını da göz önüne alarak, uygun eğitim ve bilgilendirme programları
hazırlamak;
 Özellikle lisans ve lisansüstü hukuk, sosyal ve politik bilimler müfredatının,
kadınların insan haklarını Birleşmiş Milletler anlaşmalarındaki şekliyle
kapsaması için başta yüksek öğrenim kurumlarını teşvik ederek, eğitimin her
düzeyinde toplumsal cinsiyet boyutunu da içine alacak, insan hakları konulu
eğitim programları geliştirmek;
 Uygun olan yerlerde, cinsel sağlık ve üreme sağlığı eğitiminin, kadınların
sağlık konularını dikkate alan resmi eğitim programı içinde yer almasını
önleyen yasal, idari ve sosyal engelleri kaldırmak;
 Ebeveynlerin rehberliği ve desteğiyle, ayrıca eğitim personeli ve kurumlarıyla
işbirliği yaparak, kız ve erkek çocukların sorumluluklarının farkına varmalarını
sağlayacak ve bu sorumlulukları benimsemelerine yardımcı olacak eğitim
programlarıyla, bütünleyici hizmetleri oluşturmayı teşvik etmek ve böyle bir
eğitimin yanı sıra kişisel gelişimle öz saygının gelişmesine yönelik hizmetlerin
önemini,
istenmeyen
gebeliklerden,
cinsel
yolla
geçen
hastalıkların
yayılmasından özellikle HIV/AIDS'ten, cinsel taciz ve şiddet gibi olaylardan
kaçınmaya yönelik acil ihtiyacı göz önüne almak;
 Ulaşılabilir eğlenme-dinlenme ve spor tesisleri kurmak, kız çocuklar ve her
yaştan kadınlar için eğitimde cinsiyete duyarlı programlar ve kamu kuruluşları
oluşturmak ve güçlendirmek, antrenörlük, eğitmenlik ve yöneticilik dahil
atletizm ve fiziksel aktivitelerin her alanında ve ulusal, bölgesel ve uluslararası
düzeylerde katılımcılar olarak, kadınların ilerlemesini desteklemek;
 Yerli halktan kadınların ve kız çocukların eğitim hakkını kabul etmek ve
desteklemek, yerli halkın kullandığı dillerin imkan tanıdığı kadar, uygun eğitim
programları, müfredat ve ders araçları geliştirmek ve yerli kadınların bu
süreçlere katılımını sağlamak dahil, onların ihtiyaçlarına, isteklerine ve
24
kültürlerine
duyarlı,
birkaç
kültürü
birden
içeren
eğitim
yaklaşımını
yaygınlaştırmak;
 Yerli kadınların sanatsal, ruhsal ve kültürel faaliyetlerini bilmek ve saygı
göstermek;
 Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve kültürel, dini ve diğer farklılıkların eğitim
kurumlarında saygıyla karşılanmasını sağlamak;
 Uygun maliyetli ve elverişli teknolojileri ve kitle iletişim araçlarını, örneğin
radyo programlarını, kasetler ve gezici birimleri kullanarak kırsal kesimde
yaşayan ve çiftçilikle uğraşan kadınlar için uygun eğitim, mesleki eğitim ve
bilgilendirme programlarını yaygınlaştırmak;
 Özellikle kırsal kesim kadınları için, sağlık, küçük girişimcilik, tarım ve yasal
haklarıyla ilgili olarak potansiyellerinin farkına varmalarını sağlayacak resmi
olmayan eğitim imkanları oluşturmak;
 Hamile ergenler ve genç annelerin resmi eğitime ulaşabilirliğindeki bütün
engelleri kaldırmak ve gerekli yerlerde çocuk bakımı ve diğer destek
hizmetlerinin kurulmasını desteklemek
olarak belirlenmiştir.
5. Eğitime yönelik reformların uygulanmasını izlemek ve bunlar için yeterli
kaynak tahsis etmek .
Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler :
 Eğitim sektörü için gereken bütçe kaynaklarını sağlamak ve eğitim sektörü
içinde,
temel
eğitim
fonlarının
uygun
şekilde
artmasını
sağlayacak
düzenlemeler yapmak;
 Eğitime yönelik reformların ve ilgili bakanlıklardaki önlemlerin uygulanmasını,
uygun
düzeylerde
izlemek
için
bir
mekanizma
kurmak,
ve
izleme
çalışmalarının gündeme getirdiği konuları ele almak için, uygun yerlerde
teknik yardım programları oluşturmak;
 Kalkınma yardımı programlarında bir öncelik olarak kız çocuk ve kadınların
eğitim ve öğrenim ihtiyaçları için fonları artırmayı düşünmek;
 Kadınlar için eğitim fonunun, yapısal uyum ve borç verme ile istikrar dahil
ekonomik iyileşme programlarının kapsamına alınmasını ya da artırılmasını
güvence altına almak için alıcı hükümetlerle birlikte çalışmayı düşünmek;
25
 Ulusal, bölgesel ve uluslararası organlar tarafından oluşturulmuş eğitime
yönelik
göstergeleri
kullanarak,
şimdiye
dek
elde
edilmiş
başarının
değerlendirilmesine katkıda bulunmak ve hükümetleri, eğitim ve öğrenimdeki
imkanlar ve bütün alanlarda, özellikle ilköğretim ve okuma yazma öğrenme
programlarında başarılan düzey açısından, kadınlarla erkekler, kız çocuklarla
erkek çocuklar arasındaki farklılıkları ortadan kaldıracak tedbirler uygulamaya
zorlamak;
 Gelişmekte olan ülkelere, isteğe bağlı olarak, eğitim, öğrenim ve araştırma
imkanları açısından ve bütün alanlardaki, özellikle temel eğitim ve okuma
yazma bilmemenin yok edilmesindeki başarı düzeyi açısından kadınlarla
erkekler arasındaki farkın kapatılmasına ilişkin gelişmeleri izleme kapasitesini
güçlendirecek teknik yardım sağlamak;
 Kız çocukların ve kadınların eğitim hakkını yaygınlaştıracak uluslararası bir
kampanya yürütmek;
 Kaynaklarının önemli bir oranını kadın ve kız çocukların temel eğitimine tahsis
etmek;
 Gerekli olduğunda, kız çocukların ve kadınların olduğu kadar eşitlik temeline
göre erkek çocukların ve erkeklerin de eğitimlerini tamamlamaları için,
hizmetlerden yeterince yararlanamayan gruplara özel bir önem vererek, özel
kuruluşlar, kamu kurum ve kuruluşları, araştırma enstitüleri ve hükümet dışı
kuruluşlardan sağlanacak ek kaynakları harekete geçirmek;
 Bütün kız çocuklar ve kadınlar için imkanları genişletmek amacıyla matematik,
bilim ve bilgisayar teknolojisi gibi alanları içeren özel programlara fon
sağlamak olarak belirlenmiştir.
6. Kız çocuklar ve kadınlar için hayat boyu eğitim ve öğrenim sağlamak.
Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler :
 Kız çocukların ve kadınların, kendi toplumları ve ulusları içinde yaşayabilmek,
onlara katkıda bulunabilmek ve onlardan yararlanabilmek için gereken bilgi ve
becerileri sürekli kazanmalarını sağlayacak çok çeşitli eğitim ve öğretim
programlarının hazır bulunmasını güvence altına almak;
 Annelerin okula devam edebilmesi için çocuk bakımı ve diğer hizmetlere
destek vermek;
26
 Kadınların bütün faaliyetlerinin, hayatlarındaki aşamalara göre değişmesini
kolaylaştıran hayat boyu öğrenme için esnek eğitim, öğrenim ve yeniden
eğitim programları oluşturmak
olarak belirlenmiştir.
Pekin+5 Birleşmiş Milletler Genel Kurul Özel Oturumu
Dördüncü Dünya Kadın Konferansından bu yana meydana gelen gelişmeleri
değerlendirmek ve yeni eylem ve girişimleri belirlemek amacıyla Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu tarafından bir Özel Oturum yapılması kararlaştırılmıştır. Bu çerçevede,
5-9 Haziran 2000 tarihleri arasında NewYork’ta “Kadın 2000: 21.Yüzyıl İçin
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış” konulu Birleşmiş Milletler Genel Kurul
Özel Oturumu gerçekleştirilmiştir. Özel Oturum sonucunda Siyasi Deklarasyon ve
Sonuç Belgesi kabul edilmiştir.
Siyasi deklarasyonda, hükümetler 1976-1985 yıllarının bir özeti niteliğinde olan
Nairobi İleriye Dönüt Stratejiler ile 1995 Pekin Deklarasyonu ve Pekin Eylem Planına
konulan hedefler ve bu hedeflere bağlılıklarını, ayrıca Pekin Eylem Platformunda yer
alan 12 kritik alanda verdikleri taahhütleri teyit etmişlerdir.
Sonuç belgesinde ise Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı’nın tam olarak ve
hızlı bir biçimde hayata geçirilmesini sağlayacak eylem ve girişimler yer almaktadır.
Siyasi Deklarasyon
Hükümetler, 10 maddeden oluşan Siyasi Deklarasyonla, 1976-1985 yıllarının
bir özeti niteliğinde olan Nairobi İleriye Dönük Stratejiler ile 1995 Pekin Deklarasyonu
ve Pekin Eylem Planına konulan hedefler ve bu hedeflere bağlılıklarını, ayrıca Pekin
Eylem Platformunda yer alan 12 kritik alanda verdikleri taahhütleri teyit etmişlerdir.
Siyasi Deklarasyonla:
 Gelişmiş ülkelerin gayri safi milli hasılalarının % 0.7’sini resmi kalkınma
yardımlarına (ODA) ayırmaları konusunda daha önce uluslararası
platformalarda kabul edilmiş karar yinelenmiş,
 Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşılmasında
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan
Kaldırılması Sözleşmesi’nin tartışılmaz önemi,
 Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşılmasında
sivil toplum kuruluşlarının vazgeçilemez rolü,
27
 Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşılmasında
erkeğin rolü ve katkısının gerekliliği,
 Toplumsal cinsiyet bakış açısının temel politika plan ve programlarına
yerleştirilmesinin önemi,
vurgulanmıştır.
Ayrıca, kadının insan haklarının tanınması, korunması, geliştirilmesi için uygun
ulusal ve uluslararası planda ortamın oluşturulması gereği vurgulanarak; toplumsal
cinsiyet eşitliğinin ancak, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinin ana plan, politikalara
yerleştirilmesi ile mümkün kılınacağı hususlarının altı çizilmiş; 2005 yılında yeniden
bir değerlendirilmenin yapılması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için
kalkınma ve barış temel hedefinin önümüzde durduğu ifade edilmiştir.
Sonuç Belgesinde ise; Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planının tam olarak ve
hızlı bir biçimde hayata geçirilmesini sağlayacak eylem ve girişimler yer almaktadır.
NewYork’ta kabul edilen bu belgeler Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planının
yerini alacak yeni belgeler olmayıp, Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planının hızla
hayata geçirilmesini sağlayacak rehber belgeler niteliğindedir.
Sonuç Belgesi
Sonuç Belgesi dört ana bölümden oluşmaktadır;
Birinci bölümde temel kavramlar,
İkinci bölümde 1995 den bu yana 12 kritik sorun alanında elde edilen kazanım
ve karşılaşılan engeller,
Üçüncü bölümde 1995 yılından bu yana dünyada meydana gelen değişimlerin
kadının yaşamına etkileri,
Dördüncü bölümde geleceğe yönelik eylem ve girişimler
yer almaktadır.
Ana hatları ile belge, özel alan, kamusal alan ile ulusal ve uluslararası
düzeyde kadının hayatını etkileyen siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmelerin
değerlendirilip, karşılaşılan sorunları ortadan kaldıracak eylem ve girişimlerin tespiti
ve çözüm önerilerini kapsamaktadır.
Sonuç Belgesinin İkinci Bölümü (12 Kritik Sorun Alanı)
Sonuç Belgesinde 12 kritik alana ilişkin değerlendirmeler, kazanımlar ve
karşılaşılan engeller bazında özetle şöyledir;
Kadın ve eğitim. Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için kadının eğitilmesi gerekliliği
konusundaki artan bilinçlenme ve buna bağlı kazanımlar, özel olarak korunmaya
28
muhtaç kadın gruplarına yönelik alternatif eğitim ve formasyon programlarındaki
artışa rağmen, eğitim ve formasyon alanında güçlü bir siyasi iradenin var olmaması
ve/veya eksikliği, kaynak yetersizliği, altyapı sorunları gibi nedenlerle hedeflere
ulaşılması henüz başarılamamıştır.
Diğer taraftan ders kitaplarındaki ayrımcı kalıplar, olumsuz kadın klişeleri,
çocuk bakımının erkekler ve devletle bölüşülememesi ve bazı geleneksel tutum ve
davranışlar hala kadının eğitimi ve formasyon kazanımı önünde engel teşkil
etmektedir.
Bazı ülkelerde yapısal uyum politikalarının doğru formule edilememesi ve/veya
uygulamasındaki aksaklıklar eğitim sektörü üzerine olumsuz sonuçlar yaratmıştır.
Ayrıca, kadının yüksek öğrenim kurumlarına devam edebilmesi ile istihdam
piyasası dinamikleri arasındaki yakın ilişkinin yeterince iyi anlaşılamaması da konuya
daha çok önem verilmesi önünde engel oluşturmaya devam etmektedir.
Kadın ve yoksulluk. Bu sorun alanında, yoksulluğun toplumsal cinsiyet boyutu
olduğu gerçeğinin yetkili makamlarca giderek artan bir şekilde kabulü, yoksulluğun
ortadan kaldırılmasının temel şartlarından birinin kadın erkek eşitliğinin sağlanması
olduğuna ilişkin görüşün giderek daha çok taraftar toplaması, küçük girişimcilik
projelerinin yaygınlaştırılması, politika tasarımlarında reisi kadın olan hanelerin özel
ihtiyaçlarının göz önüne alınmaya başlanması gibi kazanımlar sağlanmıştır.
Dahası, yoksulluğun ortadan kaldırılmasında, ikili bir yaklaşım giderek artan bir
şekilde benimsenmiştir. Bu yaklaşım istihdam artırıcı ve gelir getirici faaliyetlerin
geliştirilmesi yanında kadına eğitim ve sağlık gibi temel sosyal hizmetlere erişim
olanağının daha fazla tanınmasına ilişkin önlemleri öngörmektedir.
Buna rağmen yoksulluk, ülkeler arasında ve ülkeler içinde gelir uçurumlarının
artması, gelişmekte olan ülkelerin yüksek dış borçları ve yüksek askeri harcamaları,
gelişmiş ülkelerin gayri-safi milli hasılalarından ayırmayı taahhüt ettikleri (yüzde 0.7)
bölümleri resmi kalkınma yardımlarına tahsis etme konusundaki isteksizlikleri,
ekonomik kararların alınmasında kadın ve erkekler arasındaki yetki paylaşımında
eşitsizlik, ücretlendirilmeyen çalışma biçimlerinin cinsler arasında eşitsiz dağılımı,
kadın girişimcilere yeterli teknolojik ve mali destekler verilememesi, toprak, kredi ve
istihdam başta gelmek üzere sermayeye ulaşımı ve onun üzerindeki kontrol
konusunda kadınlar ile erkekler arasında eşitsizliğin sürüyor oluşu, bazı zararlı
gelenek ve görenekler yüzünden kadının ekonomik kapasitesini gerçekleştirememesi
29
gibi sorunlar yoksulluğun ortadan kaldırılamamasına ve hatta derinleşmesine neden
olmaya devam etmektedir.
Kadın ve sağlık. Bu sorun alanında, kadın sağlığına tüm boyutları ile ve kadının
hayatının tüm safhaları kapsamak üzere özel önem verilmesi gerektiğine ilişkin görüş
politika yapıcılar ve planlamacılar tarafından giderek daha çok kabul görmeye
başlamıştır.
Kadının yaşam süresi bir çok ülkede artmış, aile planlaması ve korunma
araçlarının kullanımı konusunda erkeğin sorumluğunun da bulunduğu kabul eden
bakış açısı giderek daha çok taraftar toplamış, cinsel yolla bulaşan hastalıklar
konusundaki bilinçlenme artmış olmasına rağmen, istenmeyen gebeliklerden
kurtulma kürtajın sağlıklı ve ulaşılabilir olmasını yasaklayan yasal düzenlemelerin
ayıklanması, kadının farklı ihtiyaçlarına cevap verecek bir sağlık sisteminin
oluşturulması, bazı zararlı gelenek ve göreneklerin (kadın sünneti ve benzeri
uygulamalar) ortadan kaldırılması temel sorun alanları olarak kalmıştır.
Sağlığın kadının yaşamının tüm evrelerini kapsayacak şekilde geliştirilmesinin
gerekliliği, cinsel sağlık ve üreme sağlığı dahil olmak üzere fiziksel ve zihinsel
sağlığın, yetersiz kaynak, yasal olmayan kürtaj, kürtaj sonrası sağlık hizmetlerinin
yokluğu, cinsel sağlık ve üreme sağlığının sadece kadının sorumluluğu olduğunun
düşünülmesinin önüne geçilmesi gibi konularda gerekli önlemlerin alınması, koruyucu
sağlık hizmetinin ihmal edilmemesi ve bu kapsamda üreme haklarının tam olarak
gerçekleştirilmesi, sağlıklı şartlarda kürtaj için gerekli önlemlerin alınması metinde yer
alan konulardır.
Kadın ve şiddet. Kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet ister kamusal alanda ister
özel alanda gerçekleşsin kadının insan hakları ihlali olarak kabul görmektedir.
Kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddetin devlet tarafından veya herhangi bir resmi
kurum ve kuruluşu tarafından uygulanması durumu da kadınların ve kız çocuklarının
insan hakları ihlali olarak kabul görmektedir. Dolayısıyla, şiddet ister özel alanda ister
kamusal alanda gerçekleşsin bunu ortadan kaldırmaya yönelik pek çok yasal ve idari
önlem alınmaktadır.
Bu sorunu çözmek üzere, bazı ülkeler koruyucu yasal düzenlemeler
geliştirmişlerdir. Şiddeti ortadan kaldırmak üzere çok disiplinli, kapsamlı programlar
da geliştirilmiş bulunmaktadır.
Tüm bunlara rağmen, kadın ve kız çocukları şiddete kurbanı olmaya devam
etmektedirler. Şiddet uygulayanlara yönelik rehabilite programlarının eksikliği ve
30
şiddet konusunda veri eksikliği, sosyo-kültürel değerler nedeniyle aile içindeki her tür
şiddetin görünmez halde kalmaya devam etmesi, kadının fiziksel, psikolojik, cinsel
şiddete maruz bırakmaktadır.
Evlilik içi tecavüz, kız çocuklarının cinsel istismarı, başlık parasına bağlı
ölümler, kız çocuklarının sünneti bu şiddet türü içinde sayılabilir.
Ayrıca, küreselleşme ve yeni teknolojiler kadın ve kız çocuğu ticaretini
artırmıştır.
Kadın ve silahlı çatışmalar. Son zamanlarda, silahlı çatışmaların kadın ve çocuklar
üzerindeki yıkıcı etkisi konusunda uluslararası planda anlayış birliği sağlanmıştır.
Silahlı çatışmalar ve diğer çatışmaların, işgallerin, terörizmin kadının ilerlemesi
önündeki ana engellerden birisi olduğu kabul görmektedir.
Silahlı çatışmalar reisi kadın olan hane halkı sayısını ve genelde yoksulluğu
özelde kadın yoksulluğunu artırmaktadır. Buna karşın, tecavüz, cinsel kölelik, zorla
fahişelik yaptırma, zorla hamileliği sürdürme ve kısırlaştırma artık savaş suçu diğer
bir deyişle insanlığa karşı suç sayılmaktadır.
Ayrıca, silahlı çatışmaların çözümünde kadınların tam ve eşit olarak yer
almasının önemi vurgulanmakta, ayrıca göçmen kadın sorunu yeni bir sorun alanı
olarak kabul edilmekte ve insani yardımlarda kadının durumunun farklılığının göz
önüne alınarak kadına özel insani yardımların öneminin altı çizilmektedir.
Kadın ve ekonomi. Son zamanlarda özellikle bazı ülkelerde kadın istihdamında
önemli artışlar kaydedilmiş, kadınlara aile ve iş yaşamını uyumlaştırabilmeleri için
çeşitli olanaklar sunulmuş, çocuk bakımı olanakları artırılmış olmasına rağmen,
makro-ekonomik politikalarda toplumsal cinsiyet bakış açısı eksikliği giderilememiş,
eşit değerdeki işe eşit ücret hedefine ulaşılamamış, işe alma ve yükselmede kadının
hamileliği vb. faktörler ayrımcı uygulamalara dayanak teşkil etmeye devam etmiş,
kadınların işyerinde cinsel taciz nesnesi olarak görülmesi sıklıkla karşılaşılan bir
durum olmaktan çıkarılamamıştır.
Kadınların, miras ve mülkiyet hakkı bir çok ülkede ulusal yasalarda yer
almamaktadır. Kadınların makro-ekonomik politikaların belirlenmesinde söz sahibi
olamamaları bir sorun alanı olarak kalmış, sosyal güvenlikten yoksun kadınların
sosyal güvenlik kapsamına alınması ve aile sorumluluklarının devlet ve erkeklerle
paylaşımında önemli bir gelişme kaydedilememiştir.
Kadının sosyal rolleri sonucunda ürettiği ücretsiz emeğinin ücretlendirilmesi de
henüz başarılamamış hedefler arasında yer almaktadır.
31
Karar alma mekanizmalarında kadın. Ulusal ve uluslararası düzeylerde kadının
temsil oranının düşük olması, yasalarla uygulamaların farklılığı, geleneksel roller
nedeniyle kadınların karar alma mekanizmalarında eşit bir şekilde yer alamaması
sorun alanları olmaya devam etmekte buna karşın, bir çok ülkede kurulan ulusal
mekanizmalar ve karar alıcı pozisyonlardaki kadınların arasında gelişen işbirlikleri
sürdürülmektedir.
Kota uygulamaları ve diğer araçlarla olumlu ayrımcılık politikalarının
geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesi sonucunda bu alanda önemli aşamalar kaydedildiği
belirtilmektedir.
Karar alma mekanizmalarında yer alan kadınların sayısını artırmaya yönelik
uluslararası, ulusal işbirlikleri ve sivil toplum örgütlerinin yadsınamaz katkıları ile
kadınların karar alma mekanizmalarına tam ve eşit katılımı konusunda oldukça
önemli bir mesafe kaydedilmiş olmasına rağmen, kadınların özellikle aile içindeki
geleneksel rolleri, mali açıdan güçsüzlükleri karar alma mekanizmalarında yer
almalarını engellemektedir.
Ulusal mekanizmalar. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın bir aracı olarak
kurulan ulusal mekanizmalar son zamanlarda giderek artan bir şekilde devlet
örgütlenmesi içinde meşruiyet kazanmaktadır. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitliği
perspektifinin tüm plan ve politikalara yerleştirilmesi giderek daha çok kabul görmekte
ve daha geniş uygulama alanı bulmaktadır.
Bu mekanizmaların mali açıdan güçsüzlüklerine rağmen insan kaynaklarının
geliştirilmesine ve cinsiyet ayrımlı veri toplanmasına katkıları yadsınamaz. Buna
karşın, pek çok ülkede siyasi iradenin tam olarak tecelli edememesi ve insangücü ve
mali kaynakların yetersizliği ulusal mekanizmaların güçlenmesi önünde temel
engelleri oluşturmaya devam etmektedir.
Bunun yanı sıra, bir çok ülkede, ulusal öncelikler arasında toplumsal cinsiyet
eşitliğinin ilk sıraları alamaması, devlet yapılanmasında eşitlik konusunun hala
marjinal bir konu olarak algılanması, otorite zafiyeti, ve sivil toplum örgütleri ile güçlü
bağların kurulamaması ulusal mekanizmaların güçlenmesini engelleyen faktörler
olarak varlığını sürdürmektedir.
Kadının insan hakları. Son yıllarda evlilik, aile ilişkileri, her türlü şiddet, mülkiyet ve
miras hakları, siyasi haklar ve çalışma haklarını düzenleyen yasalar başta gelmek
üzere; medeni yasalarda, ceza yasalarında, ve diğer yasalarda ayrımcılık içeren
maddelerin ayıklanması doğrultusunda pek çok ülkede yasal reformların yapılması,
32
ayrımcılık içeren yasa çıkarma yasağı, kadının insan haklarının tam olarak
gerçekleştirmesini sağlayacak uygun ortamın yaratılması amacıyla oluşturulan
politikalar, yine kadının insan haklarının tam olarak gerçekleştirmesini sağlayacak
uygulama ve izleme mekanizmalarının kurulması veya varolanların güçlendirilmesi,
yasal
okuryazarlık
kampanyaları
ve
bilinç
yükseltme
çalışmaları,
CEDAW
Sözleşmesine taraf olan ülkelerin sayısının 165’e ulaşması ve bu sözleşmeye ek
İhtiyari Protokol’un ülkelerin imza ve onayına açılması, Gönüllü Kadın Kuruluşları’nın
kadınların insan haklarının tanınması korunması ve geliştirilmesi doğrultusunda
gösterdikleri çabalar, Uluslararası Ceza Mahkemesine temel teşkil eden Roma
Anlaşmasının toplumsal cinsiyet perspektifi ile hazırlanması ve Birleşmiş Milletler
bünyesinde İnsan Hakları Komitesi ve İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin yaptığı
çalışmalar kadın ve kız çocuklarının insan hakları konusunda elde edilen
kazanımların başlıcalarını oluşturmaktadır.
Buna karşın ırkçılık , ırk ayrımcılığı, ve benzeri faktörler başta gelmek üzere
her tür ayrımcılık kadının insan haklarını tam olarak kullanması önünde engel teşkil
etmeye devam etmektedir.
CEDAW
Sözleşmesinin
tüm
ülkeler
tarafından
onaylanması
hedefine
ulaşılamamıştır. CEDAW Sözleşmesine ek Protokol’un tüm ülkeler tarafından kabulü
ve onaylanmasının sağlanması gerekmektedir. Yasalar ve uygulamalar arasındaki
farklılık hala eşitlik önündeki temel engellerden biridir.
Yasal okur yazarlık oranı pek çok ülkede son derece düşüktür.
Kadın ve kız çocuklarının üreme hakları hala tam olarak tanınmamaktadır.
Çok sayıda kadın, ırk, dil, din, etnik köken, kültür, cinsel tercih, özürlülük,
sosyo-ekonomik sınıf, göçmenlik, yerinden edilmiş ve sığınmacı statüleri nedeniyle
ayrımcılığa uğramaktadır.
Kadın ve medya. Yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde kadın iletişim ağlarının
kurulmuş olması, iletişim ve bilişim teknolojilerinin gelişiminin kadınların bilişim ve
iletişim olanaklarını artırması, kadınlar tarafından çok sayıda medya organı kurulmuş
ve işletilmekte olması ve bu kuruluşların medyada pozitif kadın imajı yaratılmasına
katkıda bulunmaları, bu çerçevede rehberlerin ve gönüllü moral kodlarının
benimsenmesine rağmen, kadının medyada negatif ve onur kırıcı tanıtımı tam olarak
engellenememektedir.
Kadını aşağılayan ve şiddet unsurları içeren pornografik materyal hala sıkça
kullanılmaktadır.
33
Yoksulluk, olanaksızlık, bilgisayar eğitiminden yoksunluk ve diğer nedenlerle
kadınların internete ulaşımları sınırlı kalmaktadır.
Kadın ve çevre. Bazı ulusal çevre politikaları ve programlarına toplumsal cinsiyet
eşitliği bakış açısının yerleştirilebilmiş olması, toplumsal cinsiyet eşitliği, yoksulluğun
ortadan kaldırılması, sürdürülebilir kalkınma ve çevrenin korunması arasındaki yakın
bağlantının resmi düzeyde kabul görmesi, ve çevre konusunda kadınların geleneksel
olarak sahip oldukları bilgilerin bir çok çevre koruma ve geliştirme projesine entegre
edilmesine rağmen, kadınların karşılaştıkları çevresel riskler, konusunda hala belli bir
bilinç düzeyine ulaşılabilmiş değildir.
Çevre konusundaki kararlara kadınlar hala tam ve eşit bir şekilde
katılamamaktadır, çevre sorunlarının kadın ve erkek üzerindeki farklı etkilerini
saptayacak sınırlı sayıda araştırma vardır ve çevre politikaları hala toplumsal cinsiyet
eşitliği perspektifinden uzak hazırlanmaktadır.
Kız çocukları. Toplumsal cinsiyet duyarlı okul ortamının yaratılmasında bir ölçüye
kadar başarılı çalışmalar yapılmıştır.
Altyapının güçlendirilmesi, okullaşma oranlarının artışı ve eğitim sisteminde
kalma sürelerinin uzaması, ergen hamileliği ve ergen yaşta anne olanlara destek
hizmetlerinin sağlanması, yaygın eğitim olanaklarının artırılması kız çocuklarının
eğitimi alanındaki temel kazanımlardan bazılarıdır.
Kız çocuklarının genel sağlığına ve cinsel ve üreme sağlığına daha çok önem
verilmeye başlanmıştır.
Son yıllarda, kız çocuklarının cinsel hakları ve üreme hakları daha çok ülke
tarafından tanınmaya başlamıştır. Kız çocuklarının sünneti ile kadın ve kız çocuk
ticaretinin yasaklanmasına doğru bir yönelim vardır. Bu konudaki son gelişme, silahlı
çatışmalar katılan çocuklar, çocuk satışı,çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisi
konularındaki Çocuk Hakları Sözleşmesine ek Protokollerin kabulüdür.
Yoksulluk ve kalıp değer yargıları nedeniyle kız çocuklarının daha özensiz
beslenmesi, sağlık hizmetlerine ulaşamamaları, onlara ağır ev sorumlukları verilmesi,
okula göndermede tercihin erkek çocuklar lehine kullanılması gibi nedenler kız
çocuklarının, bağımsız kendine yeterli bireyler olarak yetişmelerini engellemektedir.
Kız çocuklarının eğitimine, sağlığına yeterli kaynağın ayrılamaması da bir
diğer sorun alanıdır. Yine, yoksulluk, aileden destek görememek, cinsel istismara ve
şiddete maruz kalmak, kız çocuklarının çoğu kez istenmeyen hamileliği, HIV/AIDS’e
34
gibi bulaşıcı hastalıklarla sonuçlanmaktadır. Kız çocuklarının cinsel sağlık ve üreme
sağlığı konusunda bilgilendirilmelerinde hala büyük eksiklikler vardır.
Ayrıca, kız çocuklarının ticaretinin artmaya devam etmesi tespit edilen
sorunlardandır.
Sonuç Belgesinin Üçüncü Bölümü
Bu bölümde son beş yılda dünyada meydana gelen değişiklerin kadın yaşamı
üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Bu bölümde özetle:
 Küreselleşmenin kadınlar için yeni iş ve bilgi kaynaklarına erişimde
kolaylık gibi olanaklar sağlaması yanında yeni sorunlar yarattığı;
serbest ticaret, mali fonların akışkanlığının artması ve özelleştirme
politikalarının benimsenmesinin kamu harcamalarında kısıtlamalara
neden olduğu, bunların da kadınların hayatını olumsuz yönde etkilediği
ve gelir eşitsizliklerini artırdığı; küreselleşmenin bir sonucu olan kayıt
dışı ekonominin kadınların az ücretle ve sosyal güvenceden yoksun
işlerde yığılmalarına neden olduğu,
 Uluslararası bağımlılığın artması ile dışsal faktörlerden, örneğin
yaşanan mali krizlerden tüm ülkelerin ekonomik istikrarının ve kalkınma
beklentilerinin etkilendiği, dolayısıyla kadınların yüklerinin son derece
arttığı, bu durumun ayrıca sosyal güvenlik ve diğer sosyal refah
harcamalarının devletlerden hane halklarına kaymasına neden olduğu,
öte yandan anılan durumun mevcut kaynakların etkin ve verimli
kullanılması yönünde yaratıcılığı da geliştirdiği,
 Küreselleşme ve yapısal uyum politikalarının yoksulluğun kadınlaşması
olgusunu beraberinde getirdiği,
 Artan dış borç yükünün insan merkezli kalkınmanın başarılması ve
yoksulluğun
ortadan
kaldırılmasına
yönelik
çalışmaları
sekteye
uğrattığı,
 Ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkelerde kadın işsizliğinin arttığı,
 Küreselleşmenin bilgi temelli toplumların yapılanmasını hızlandırdığı,
bilgi toplumunda yer alabilen kadınlar için yeni olanaklar yarattığı,
ancak bir çok kadının bilgiye ve yeni teknolojilere erişiminde sorunların
olduğu,
 Küreselleşme sonucunda işgücünün dolaşımının değiştiği ve bunun
kadınların ve kız çocuklarının ekonomik istismara açık hale getirdiği,
35
eğlence sektöründe kadın ve kız çocuklarının cinsel istismarını
arttırdığı,
 Sivil toplum örgütlerinin güçlendiği ve söz konusu örgütlerin toplumsal
cinsiyet
eşitliğinin
sağlanmasında
oynadıkları
rolün
öneminin
kavrandığı,
 Kadınların yaşam sürelerindeki artış nedeniyle dul kadınların sayısının
arttığı ve onların ihtiyaçlarına cevap verecek mekanizmaların yokluğu,
 Özellikle gelişmekte olan ülkelerde HIV/AIDS’in hızla yayılmasının
kadınların hayatını mahvettiği,
 Kadınlar arasında madde bağımlılığının arttığı, tütün kullanımında
önemli artışlar gözlendiği,
 Doğal felaketlerden kadınların ve çocukların daha da olumsuz
etkilendiği ve bunları gidermek için duyarlı programların geliştirilmesi
gerektiği,
 Kadın emeğinin ekonomik açıdan görünür hale getirilmesi gerektiği
tespitleri yapılmıştır.
Sonuç Belgesinin Dördüncü Bölümü
Sonuç Belgesinin son bölümünde, yukarıdaki bölümlerde yapılan saptamalar
doğrultusunda ulusal ve uluslar arası düzeyde yapılacak eylem ve girişimler
sıralanmaktadır. Bu bölümde hemen hemen tüm konulara ve sorun alanlarına
değinilmiştir.
Sonuç Belgesinin Dördüncü bölümünün ilk kısmı 42-55 maddelerden
oluşmaktadır. Bu paragraflarda özetle;
 Hükümetlerin geleceğe yönelik eylem ve girişimler konusundaki
taahhütleri,
 Pekin Eylem Platformunu tam ve hızlı bir şekilde hayata geçirmek için,
tüm insan haklarının–kalkınma, medeni, kültürel, ekonomik, siyasi ve
sosyal haklar dahil- tam olarak tanınması, korunması ve geliştirilmesinin
gereği, bunun toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine
ulaşmada temel unsur olması, ve bu hakların evrensel bölünemez bir
bütün olarak anlaşılması,
 Pekin Eylem Platformunu tam olarak ve hızlı bir şekilde hayata
geçirmek için hükümetler tarafından gösterilen çabalara, BM kuruluşları,
ulusal, uluslararası kurum ve kuruluşlar –sivil toplum örgütleri dahil36
tarafından destek verilmesi ve uygun durumlarda sözü edilen kuruluşlar
tarafından
tamamlayıcı
programlar
hazırlanması
için
çağrıda
bulunulması,
 Hükümetler ve hükümetlerarası kuruluşlar tarafından, sivil toplum
örgütlerinin Pekin Eylem Platformunun tam olarak ve hızlı bir şekilde
hayata geçirilmesindeki katkıları ve tamamlayıcı rollerinin tanınması ve
bunlar arasında işbirliğinin güçlendirilmesi,
 Toplumsal cinsiyet eşitliğinin tüm tarafların ilişkilerini yeniden gözden
geçirmesi ve kurgulamasına bağlı olduğu, bunun da ancak kadının
eşitlik temelinde sosyal hayatın tüm alanlarında yer alması ile mümkün
olabileceği,
 Kadınların ve erkeklerin, kız çocuklarının ve erkek çocuklarının eşit
haklar, sorumluklar, fırsat ve olanaklarla donatılması gereği,
 Ortak kalkınma gündeminin kurucu unsurunun toplumsal cinsiyet eşitliği
ve kadının güçlenmesi olmasının gerekliliği,
 Kadınların ve kız çocuklarının eğitim hakkını ve mümkün olan en üst
seviyede fiziksel ve zihinsel sağlık standartlarına ulaşabilmelerini
garanti altına almak için eğitime, sağlık ve sosyal hizmetlere eşit erişimi
sağlayacak çabaların artırılması gereği,
 Çevrenin korunmasında temel gıdaların üreticisi ve doğal kaynakların
kullanıcısı olarak kadının geleneksel bilgi birikiminin tanınması ve
önceliklerine yer verilmesi,
 Medeniyetler arasında ve içinde farklılıklara ve diyaloglara saygı
temelini güçlendirecek önlemlerin alınması,
 Tüm düzeylerde siyasi iradenin tecellisi ve kararlılığın, eylem yönelimli
politikalara toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısını yerleştirmek
bakımından ön koşul olması,
 Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşmanın
önündeki en önemli engelin -dayak ve diğer ev içi şiddet türleri,cinsel
istismar, cinsel kölelik, kadın ve çocuk ticareti, zorla fahişelik yaptırma,
cinsel taciz; ırkçılık, ırk ayrımcılığı, etnik temizlik, silahlı çatışmalar,
işgal,dini ve din karşıtı aşırılıklar ve terörizm gibi kültürel önyargılardan
kaynaklanan şiddet türleri dahil olmak üzere-kadınlara karşı şiddet
olduğu,
37
 Kadının ailedeki rolünün önemi, farklı sistemlerde farklı aile yapılarının
olabileceği, bu ailelerin üyelerinin hak, ödev ve sorumluklarına saygı
duyulması gereği,
 Ulusal mekanizmaların kurulabilmesi ve var olanların güçlendirilebilmesi
için siyasi iradenin, insan ve mali kaynakların var olması gereği,
 Kadının kapasitesini tam olarak gerçekleştirmesini sağlayacak destek
programların geleneksel eşitlik politikaları unsurları yanında, toplumsal
cinsiyet eşitliği perspektifini ana alanlara yerleştirmeye yönelik unsurları
da barındıracak şekilde tasarımı,
 Özürlü kadın ve kız çocuklarının ihtiyaçlarına cevap verecek çözümlerin
aranması gereği,
 Toplumsal cinsiyet ayırımlı verilerin toplanması, araştırmaların sayısının
artırılması,
 Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşmak
amacıyla eşitlik alanına yeterli beşeri ve mali kaynak ayrılması,
bütçelerin tasarımı, uygulaması ve denetiminde bu konuya özel önem
ve öncelik verilmesi,
 Yoksulluğun kadın üzerinde artarak devam eden olumsuz etkilerini
gidermek amacıyla bütünlüklü makro-ekonomik ve sosyal programların
hazırlanması için var olan programların toplumsal cinsiyet bakış açısı ile
gözden geçirilmesi, yeni programların tasarımına toplumsal cinsiyet
bakış açısının yerleştirilmesi gibi hususlar yer almaktadır.

Sonuç Belgesinde Pekin Eylem Platformunun İlerisinde Bulunan
Düzenlemeler
Şiddet. Erken ve zorla evlendirme ile namus cinayetleri, başlık parasının
ödeyememekten kaynaklanan şiddet ve evlilik içi tecavüzün kadınlara karşı şiddet
kapsamında yer alması ve bunları ortadan kaldıracak kapsamlı önlemler paketinin
belgede yer alması.
Siyasi katılım ve güçlenme. Kota uygulamaları ve diğer araçlarla olumlu ayrımcılık
politikalarının tasarımı, geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesine yönelik irade beyanın
belgede yer alması.
38
Sağlık. Ana ölümlerinin sağlık sektörünü öncelikleri arasına konulması, erkeklerin
güvenli cinsellik yaşayabilmelerine yönelik eğitim programlarının gerekliliği, sıtma ve
benzeri hastalıkların toplumsal cinsiyet boyutunun tanınması, kadının sağlık
hizmetine ulaşımı üzerindeki etkileri de ölçebilecek bir sağlık reformu gereği gibi
hususların sonuç belgesinde yer alması.
Küreselleşme. Küreselleşmenin kadın üzerindeki olumsuz etkilerinin tanınması ve
sosyal güvenlik sistemine kadının eşit girişinin sağlanmasına yönelik önlemlerin
sonuç belgesinde yer alması ve kadınların makro-ekonomik karar mekanizmalarında
yer almasının öngörülmesi.
Ekonomi. Miras edinme hakkı, mülkiyet hakkı, sağlıklı ve güvenli konut sistemine
tam ve eşit erişimi, toplumsal cinsiyet duyarlı bütçeleme, istihdam alanında İLO
Sözleşmelerini imzalanıp hayata geçirilmesine yönelik önlemlerin sonuç belgesinde
yer alması.
İnsan hakları. İhtiyari Protokol’un imzalanıp onaylanmasına yönelik tavsiyelerin,
sığınmacılara yönelik tutumlarda cinsiyet bazında ayrımcılık yapılmaması ve kadın ve
çocuk sığınmacıların özel ihtiyaçlarına cevap verecek programların geliştirilmesi
gereği, göçmen kadınlar ve erkekler arasında ayrım yapmama prensibi, yerli
kadınların özel ihtiyaçları olabileceğinin tanınması gibi hususların sonuç belgesinde
yer alması kararlarına varılmıştır.
Pekin+5 Oturum Hazırlık Çalışmaları Ve Özel OturumaTürkiye’nin Katılımı
Türkiye Özel Oturum hazırlık çalışmalarının tüm aşamalarında aktif bir biçimde
yer almış, Özel Oturuma da geniş bir heyetle katılarak, toplumsal cinsiyet eşitliği,
kalkınma ve barış konularındaki görüşlerini ve tezlerini başarılı bir şekilde sunmuş ve
savunmuştur. Pekin+ 5’in, ülkemizdeki yansımalarını sağlayacak olan bu çalışmalar
şöyle özetlenebilir:
Özel Oturum hazırlık çalışmaları, 1998 yılında başlatılmıştır. 1998 yılı
sonlarında, tüm ülkelerden Sonuç Belgesine temel teşkil edecek görüşlerini Birleşmiş
Milletler Kadının İlerlemesi Bölümü tarafından hazırlanan soru formu formatına uygun
olarak hazırlayıp göndermeleri istenmiş ve Mayıs 1999’a kadar ülkelere süre
verilmiştir. Türkiye bu kapsamda soru formuna yanıtını Mayıs 1999’da BM Kadının
İlerlemesi Bölümüne göndermiş, BM ilgilerinden alınan bilgiye göre gönderilen metin
örnek metin olarak seçilmiştir.
Türkiye, yine Özel Oturum hazırlıkları kapsamında BM Kadının Statüsü
Komisyonu 43. Dönem çalışmalarına Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdür
39
Vekili Şenay Eser, Bakan Danışmanı Dr. Selma Acuner, Genel Müdür Yardımcısı
Vekili Nevin Şenol, Prof. Dr. Ayşe Akın’dan oluşan bir heyetle katılmış, bu
çalışmaların Özel Oturum hazırlıklarına ayrılan üçüncü haftasında da görüşmelere
aktif bir şekilde yer almış, 1995 yılından sonra kurulan NGO’ların (Sivil Toplum
Örgütleri) Özel Oturuma katılabilmesinin teminini ısrarla talep etmiştir. O tarihte kabul
görmeyen bu önerimiz daha sonra kabul görmüş ve bilindiği üzere, örnek teşkil
etmemek kaydıyla, Pekin Konferansı sonrasında kurulan tüm NGO lara Özel oturuma
katılabilme olanağı verilmiştir.
Bu anlamda, Türkiye
yeni bir uygulamanın
başlatılmasına da vesile olmuştur.
19-21 Ocak tarihleri arasında Sonuç Belgesine bölgesel girdi sağlamayı
amaçlayan BM Avrupa Ekonomik Komisyonu Bölgesel Hazırlık toplantısına
Türkiye’den geniş bir heyet katılmıştır. Ayrıca, NGO’ların aktif katılımın sağlamak
üzere NGO temsilcisine mali destek sağlanmıştır.
Şubat 2000 tarihinde BM Kadının Statüsü Komisyonu tüm üye ülkelere Sonuç
Belgesinin ilk taslağını göndermiş ve görüş ve önerilerin talep etmiştir. Bu çerçevede
hazırlanan öneriler BM ilgili birimine gönderilmiştir.
Son iki haftasının Özel Oturumun hazırlıklarına ayıran BM Kadının Statüsü
Komisyonunun 44. Dönem toplantılarına da Türkiye Kadının Statüsü ve Sorunları
Genel Müdür Vekili Şenay Eser, Genel Müdür Yardımcısı Vekili Nevin Şenol, Dr.
Pınar İlkkaracan, Dr. Nalan Hodoğlugil katılmıştır. Toplantı süresinde Türkiye daha
önce gönderdiği ve bir bölümü metne alınan önerilerini ve Sonuç Belgesinin DAW
tarafından yeniden yazılan 4. bölümüne ilişkin önerilerini orada hazırlayıp sunmuş ve
savunmuştur.
Daha sonra hazırlık çalışmalarının 8-11 Mayıs 2000 tarihleri arasındaki
bölümüne Genel Müdür Yardımcısı Vekili Nevin Şenol katılmış çalışma takviminin
dağınıklığı nedeniyle- ki bu bir çok ülkenin şiddetli karşı çıkışlarına neden olmuştur,
hazırlık çalışmalarının geri kalan bölümleri BM Nezdindeki Daimim Temsilciliğimiz
Müsteşarlarında Levent Bilman tarafından takip edilmiştir.
5-9 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen Özel Oturuma ise daha geniş bir
heyetle katılınmıştır. Resmi heyette, NGO’ların kendi aralarından seçtikleri 4 temsilci
de bulunmaktadır. Ayrıca, yine üniversite kadın araştırmaları merkezlerinin ve
NGO’ların katılımını desteklemek amacıyla, Ankara Üniversitesi Kadın Araştırmaları
ve Uygulama Merkezi, Mor Çatı, KA-DER, Anakültür, Marmara Grubu, Türk
Üniversiteli Kadınlar Derneği ve İstanbul Soroptimistler, Kadın dayanışma Vakfı,
40
Uçan Süpürge Kongre, Turizm ve Org. Ltd.Şirk. temsilcilerinin toplantıya katılımları
için mali destek sağlanmıştır.
Türkiye Tarafından Teklif Edilip Kabul Edilerek Sonuç Belgesinde Yer Alan
Öneriler
Türkiye, Özel Oturum hazırlıkları süresince ve Özel Oturum sırasında kendi
tezlerini savunmuştur. Türkiye’nin belgeye ilişkin önerilerini ve katkıları hazırlar ve
savunurken temel aldığı kriterler, belgenin Pekin Eylem Platformunun gerisinde bir
metin olmamasını sağlamak ve mümkün olduğu ölçüde belgeyi Pekin Eylem
Platformunun ilerisine taşımak olmuştur. Bu konuda başarılı olunduğunun göstergesi,
NGO’lar tarafından hazırlanan Pekin’in ilerisindeki düzenlemelere ilişkin listede yer
alan konulardan en az üçünün Türkiye’nin önerisi olmasıdır. Türkiye tüm
çalışmalarda ulusal ve uluslararası düzlemde sivil toplum örgütlerinin katkı ve
katılımlarına açık bir tutum sergilemiş ve son olarak da NGO’ların kendi aralarından
seçtikleri dört temsilcinin Resmi Heyette yer almaları ve Türkiye adına görüşmelerde
başarılı ve aktif bir tutum sergilemeleri ile devlet sivil toplum işbirliğinin güzel bir
örneğini sergilemiştir.
Sonuç belgesinde yer alan önerilerimiz ;
 Toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek üzere kısa ve uzun vadeli,
zaman sınırlı hedeflerin konulması.
 Siyasi
iradenin
tam
olarak
gerçekleştirilebilmesinin
sağlanması,
toplumsal cinsiyet eşitliği konularına yeterli insangücü ve mali kaynağın
tahsisi .
 Ulusal mekanizmalardaki sorunların çözümüne ilişkin önlemlerin
alınması, bu mekanizmalar yeterli ödenek ve insan kaynağı tahsisi,
ulusal
mekanizmaların
gerçekleştirilmesinde
toplumsal
katalizör
rolü,
cinsiyet
toplumsal
eşitliğinin
cinsiyet
eşitliği
konusunda kurumsal kapasitenin oluşturulması .
 Kadın erkek eşitliği bakış açısının tüm ana plan, program ve politikalar
yerleştirilmesi .
 Kadınların
karar
alma
mekanizmalarında
eşit
bir
şekilde
yer
alamamasının önündeki engellerin kaldırılması, devletin sorumlu olması
kadınların mikro ve makro-ekonomik kararlara tam ve eşit katılımı ve bu
politikaların toplumsal cinsiyet bakış açısı ile tasarımı gözden
geçirilmesi .
41
 Kota uygulamaları ve diğer araçlarla olumlu ayrımcılık politikalarının
geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesi girişimleri .
 Kadınların tam ve eşit olarak kaynaklara erişimi ve kaynakları kontrol
edebilmeleri için gerekli önlemlerin alınması .
 Kadının
sosyal
rolleri
sonucunda
yarattığı
ücretsiz
emeğinin
ücretlendirilmesi konusunda gerekli önlemlerin alınması .
 Kayıt dışı ekonomide ve tarımda çalışan kadınların iş koşullarının
düzeltilmesi
ve
sosyal
güvenceye
kavuşturulması,
yoksulluğun
önlenmesi yönünde gerekli önlemlerin alınması .
 Kadın eğitimi ve yetişkin kadın eğitimi (yasal okur yazarlık dahil) .
 Erken ve zorla evlendirme ile namus cinayetlerinin kadına karşı şiddet
kapsamında yer alması.
 Evlilik içi tecavüzün kadınlara yönelik şiddet türleri arasında yer alması,
kadınlara
karşı
şiddetin
önlenmesi
konusuna
yeterli
kaynak
ayrılmaması, kadınlara karşı şiddeti engellemek amacıyla eğitim
programları dahil gerekli önlemlerin alınması, şiddet uygulayanların
yasal
kovuşturmaya
uğramasına
yönelik
koruyucu
önlemlerin
geliştirilmesi, kadına yönelik şiddet konusunda eğitim .
 Kapsamlı bir sağlık
sınırlandırılmaksızın
reformu,
koruyucu
sağlık sisteminin
hizmetleri
de
tedavi bakımla
kapsaması,
sağlık
çalışanlarının eğitimi istenmeyen gebeliklerin uygun şartlarda sağlıklı
koşullarda sonlandırılması (kürtaj) ve sağlıksız kürtajın önlenmesine
dair gerekli önlemlerin alınması .
 Sivil Toplum Örgütlerinin (gönüllü kadın kuruluşlarının) kadının insan
haklarının tanınması korunması ve geliştirilmesi ve diğer alanlarındaki
önemli rolleri ve bunların sayısal ve mali açıdan güçlendirilmeleri gereği
 Bazı zararlı gelenek ve göreneklerin toplumsal cinsiyet eşitliğini
gerçekleştirme doğrultusunda yapılan çalışmalarda olumsuz bir unsur
olması nedeniyle etkinliğinin kırılması.
Türkiye Özel Oturuma; Kadın, Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Devlet
Bakanı Hasan GEMİCİ’nin başkanlığında, Parlamento’da grubu bulunan siyasi
partilerden 5 kadın parlamenter, Parlamentolararası Birlik (PAB) toplantılarına
katılmak üzere New York’ta bulunan 5 parlamenter, bürokratlar, akademisyenler,
gönüllü kadın kuruluşlarının kendi aralarından seçtikleri 4 temsilci, Birleşmiş Milletler
42
Nezninde Türkiye Daimi Temsilcisi ve Daimi Temsilcilik yetkililerinden oluşan 23
kişilik bir Resmi Heyetle katılmıştır. Resmi Heyetin yanı sıra, Özel Oturum
kapsamında gerçekleştirilen sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına gönüllü kadın
kuruluşlarından 16 temsilci katılmıştır. 6 Haziran 2000 tarihli oturumda Devlet Bakanı
Hasan GEMİCİ heyet başkanı olarak Türkiye adına bir konuşma yapmıştır.
İlk verilere göre, Birleşmiş Milletler Genel Kurul Özel Oturumu’na 188 ülke ve
bu ülkelerden toplam 1500 sivil toplum kuruluşundan 3000 temsilcinin katıldığı
bildirilmiştir. Özel Oturuma resmi delegasyonlar ve sivil toplum örgütlerinden toplam
10000 kişi katılmıştır. Birleşmiş Milletler Özel Oturumu süresince, BM kuruluşları ve
bazı sivil toplum örgütleri BM binasında 70 adet panel, seminer, sempozyum ve
benzeri ve BM binası dışında ise çok sayıda etkinlik düzenlemişlerdir.
Pekin Eylem Platformu'nun Dünyadaki
Yansımaları
Günümüzde, kadınlara ilişkin her tartışmada doğrudan veya dolaylı biçimde,
onların dünya üzerindeki kaynaklardan ne kadar az yararlandığı gündeme getirilmiş
olsa da, yoksulluğun kadının konumunu derinden etkileyen bir sorun olduğu vurgusu
90'lı yıllarda yapılmaya başlanmıştır. Yoksulluk hem 1995 de Kopenhag'da yapılan
Dünya Kalkınma Zirvesi'nin, hem de yine aynı sene Pekin'de toplanan 4. Dünya
Kadın Konferansı'nın ana teması olmuştur. Birleşmiş Milletlerin bu iki büyük
zirvesinde de kadınlar, yoksulluğun yapısal sorunlarına dikkat çekmişlerdir.
Özellikle, uluslararası finans kuruluşlarının politikalarını ve piyasa temelli
ekonomilerin barındırdıkları sorunları da içeren bir makro ekonomik çerçeve bu
sayede
sorgulanmıştır. Kopenhag'da zirvenin üç temel konusundan biri olan
yoksulluk, mutlaka giderilmesi gereken ve bu yönde hükümetlerin katılımlarını
gerektiren bir sorun olarak belirlenmiştir. Zirvenin sonuç bildirgesinde kadınların
yoksullukla erkeklerden daha çok karşılaştıklarına işaret edilse de, yoksulluğu
toplumsal cinsiyet bağlamında ölçme ve hesaplama gereğine vurgu yapılmadığı
dikkat çekmektedir.
Pekin toplantısı, kadın ve erkeklere fırsat eşitliği tanınmasının kilometre
taşlarından biridir. Dünyada kadın hakları ve bu hakların hayata geçirilmesi
konusunda büyük bir reform niteliği taşımaktadır.
43
1995 yılında Dördüncü Dünya Kadın Konferansı'nda benimsenen bu küresel
eylem platformu, kararlar alınmadan önce bu kararların sırasıyla kadınlar ve erkekler
üzerindeki etkilerinin tahlil edilmesini sağlamak amacıyla, hükümetlerden ve diğer
aktörlerden tüm politika ve programlarda cinsiyet perspektifini dikkate almalarını talep
etmektedir. Konferans'ta ayrıca, eğitim, istihdam ve karar alma alanlarındaki
önlemlerin vurgulandığı, ortak bir AB (Avrupa Birliği) eşitlik gündeminin ortaya çıktığı
da teyid edilmiştir.
1997 yılında imzalanan Amsterdam Antlaşması, kadın ve erkek eşitliğini
Topluluğun temel görevlerinden biri olarak belirlemiştir. 119 uncu madde (yeniden
141 olarak numaralanan madde), sonuçta Topluluğa kadın ve erkek eşitliği alanında
eylem için kendi hukuki dayanağını verecek şekilde değiştirilmiştir. Bu husus,
istihdam dışındaki alanlarda cinsiyete dayalı ayrımcılıkla mücadele için önlem
alınmasını sağlayan 13 üncü madde ile de desteklenmiştir. O tarihten itibaren, tüm
AB kurumları cinsiyet eşitliği sorununun istihdam, eğitim, öğretim, gençlik, vb. gibi
tüm politika alanlarında ve ister Avrupa düzeyinde isterse ulusal veya yerel düzeyde
olsun, her faaliyet düzeyinde dikkate alınmasını sağlamayı amaçlamaktadırlar. Bu
yaklaşım cinsiyette anayol yaklaşımı olarak bilinmektedir. Bu yaklaşımla fırsat eşitliği
herkesin önceliği haline gelmektedir.
Antlaşma uygulanırken, fırsat eşitliği, AB emek piyasaları reform sürecinin
odak noktası olmuştur. Aralık 1998'de düzenlenen Viyana Zirvesi'nde, "kadın ve
erkeklere fırsat eşitliği sağlamanın bir bütün olarak istihdam stratejisinin yaşamsal
unsuru olduğu" belirtilmiştir. Bu taahhütle, genellikle "Lüksemburg Süreci" olarak
anılan Avrupa İstihdam Stratejisi, kadınlara emek piyasasında rekabetçi olabilmeleri
için yeni olanaklar sağlamaktadır. Gerçekten herkese açık bir emek piyasasını,
gerçek erişim eşitliğini yaratmak, Avrupa Birliği'nde istihdam ve sosyal politika
alanında çalışanların ortak iradesidir.
Avrupa Birliği fırsat eşitliğini ve istihdamı birbirine bağlamıştır. Kadınlara,
yeterince iş olanağı yaratmayan bir Avrupa'da iş bulmaları zor olabilir. İstihdam
oranının %75'e yakın olduğu ABD ve Japonya ile karşılaştırıldığında, AB'de istihdam
oranı %61'dir (1998). Kadınlar dikkate alındığında bu fark daha abartılıdır: 1998
yılında %51'le, aynı oranın %67 olduğu ABD'den hemen hemen dörtte bir daha
düşüktür. İstihdamı teşvik etmek için, Ekonomik ve Parasal Birlik yakında ekonomi
44
politikalarda eşgüdümü sağlayacak somut bir çerçeve oluşturacaktır; Üye Devletlerin
Avrupa'da rekabetçi bir emek piyasası oluşturmalarını desteklemek için bir Avrupa
İstihdam Stratejisi belirlenmiştir.
İstihdam bugünlerde, kadın ve erkekler için fırsat eşitliğinin teşvik edildiği ve
cinsiyette anayol yaklaşımının uygulandığı bir çekirdektir. Amsterdam Antlaşması ile,
AB'de işsizliğin üstesinden gelmeyi amaçlayan, yeniden tanımlanmış Avrupa
İstihdam Stratejisi için yeni bir çerçeve oluşturulmuştur. Antlaşma ile, yeni bir
İstihdam Başlığı belirlenmiş ve 15 Üye Devlet istihdamı "ortak kaygı konusu" olarak
dikkate almayı taahhüt etmişlerdir. Üye Devletler, istihdam büyümesini artırmak
amacıyla, istihdam politikalarında Topluluk düzeyinde eşgüdümü sağlamayı taahhüt
etmişlerdir. Bu fikrin derhal uygulanması için Avrupa Konseyi tarafından Kasım
1997'de birinci AB İş Zirvesi düzenlenmiştir. Bu Zirve sonucunda, fırsat eşitliğinin
güçlendirilmesi esasına dayanan Avrupa İstihdam Stratejisi'nin başlangıcı olarak,
Üye Devletler için birinci İstihdam Politikası Kuralları benimsenmiştir.
Benimsenen İstihdam Kuralları ile, AB Üyesi Devletler, Avrupa ekonomisinin
ve Avrupa işyerlerinin, kadınların yaratıcılık, kabiliyet ve becerilerinden tam olarak
yararlanmalarını
ve
kadınlarla
erkeklerin
iş
ve
aile
yaşamlarını
daha
iyi
dengelemelerine olanak tanımalarını sağlayacak koşulları yaratmak için çabalarını
birleştirmişlerdir.
2000 yılı İstihdam Kuralları, Avrupa Konseyi tarafından Aralık 1999'da Helsinki
Zirvesi'nde kabul edilmiştir. Devletler, kadın ve erkekler arasında fırsat eşitliğini
özellikle dikkate alma iradelerini bir kez daha açıkça belirtmişlerdir. Sınırlı sayıda
ayarlama yapılmıştır:
 İnternete
erişimin
ve
okullarda
bilişim
teknolojileri
becerileri
kazanılmasının teşvik edilmesi,
 Sosyal ortakların iş organizasyonu modernizasyonuna katılması
gereğinin vurgulanması,
 Kamu istihdam servislerinin yerel düzeyde iş olanağı yaratmaktaki
rolünün vurgulanması.
Bu ayarlamalara göre:
45
Cinsiyetler arasındaki farkla mücadele adına, Devletler kadınlarla erkeklerin
istihdam oranları arasındaki farkı azaltmaya çalışacaklar ve kadınların belirli
ekonomik sektörlerde yeterince temsil edilmemesini ve diğer bazı sektörlerde
gereğinden fazla temsil edilmelerini tersine çevirmek için girişimde bulunacaklardır.
Devletler, eşit değerdeki işler için eşit ücret ödenmesini teşvik eden ve kadınların
ilerlemesini sağlayacak önlemleri dikkate alan olumlu adımlar atacaklardır.
Çalışma ve aile yaşamının uzlaştırılması adına, kariyer izni, annelik izni ve
yarım gün çalışma ile ilgili politikalar kadın ve erkekler için özel bir önem
taşımaktadır. Üye Devletler, kadın ve erkeklerin işgücü piyasasına girmesini ve
katılımlarını sürdürmelerini desteklemek için, çocuklar ve çalışanların bakmakla
yükümlü oldukları diğer kişiler için yeterli ve kaliteli bakım hizmeti sağlamalıdırlar.
Bakım hizmetlerine erişim, kadınların işgücü piyasasıyla bütünleşmesinde
anahtar sorundur.
İşgücü piyasası ile yeniden bütünleşmenin kolaylaştırılması adına da, üye
Devletler, kadın ve erkeklerin ücretli işgücüne geri dönebilmeleri için engellerin
kaldırılmasına özel önem vereceklerdir.
1998 yılında İspanya, kadın girişimcilere özel bir finansal yardım yapılmasını
ve iş kurma konusunda kadınlara bilgi temin edilmesini önermiştir. Bu öneri,
kadınların yeterince temsil edilmedikleri alanlarda, kadınları istihdam eden şirketlere
vergi indirimi yapılmasını sağlayan önlemleri de içermiştir. İspanya'da kadınların
işsizlik oranı yaklaşık yüzde 28.4 olduğu için, İspanya, kadınlara eğitim verilmesi için
8.7 milyon Euro tutarında bir bütçe taahhüdünde bulunmuştur.
Viyana
Zirvesi'nde,
fırsat
eşitliği
politikasının
güçlendirilmesinin
artık
"soyutlanmış" bir yaklaşım olarak düşünülmemesi gerektiği kabul edilmiştir. Cinsiyet
boyutu, yeni istihdam stratejisinin dört boyutu ile bütünleştirilmelidir. Bu ise, istihdam
edilebilirliği, girişimciliği ve ticari işletmelerle çalışanlarının uyum yeteneklerini teşvik
etmek amacıyla alınan tüm önlemlerde cinsiyet yaklaşımının dikkate alınacağı
anlamına gelmektedir.
Amsterdam Antlaşması'nın amacı, fırsat eşitliğinin tüm politikalara dahil
edilmesini sağlamaktır. Topluluğun eğitim, öğretim veya gençlikle ilgili tüm
46
girişimlerinde
kadın
ve
erkekler
arasında
fırsat
eşitliğinin
teşvik
edilmesi
vurgulanmaktadır. Özellikle, Socrates, Leonardo da Vinci ve Avrupa Gençliği (Youth
for Europe) gibi yeni kuşak Topluluk programları, uygulamada cinsiyet yaklaşımını
içereceklerdir.
Mart 2000 yılındaki Lizbon Zirvesi de AB’nin 2000 yılında yeni bir Sosyal
Politika Gündemi’ni kabul etme fikrini desteklemektedir. Eşit imkanlar ve ayrımcılığa
karşı olma gibi konuları da içeren bu çerçeve kararı, Sosyal Eylem Raporu’nun yerini
alacaktır.
Kadınların
yeterince
temsil edilmedikleri araştırmalar özellikle
dikkate
alınmaktadır. Araştırma ve Geliştirmeye ilişkin Beşinci Çerçeve Program'a bir cinsiyet
perspektifi aktarılmıştır. Kadınlara yönelik şiddetle mücadele, kadın mültecilerin
güvenliği ve toplumla bütünleşmesi, insan kaçakçılığı ile mücadele ve bu kaçakçılığın
kurbanı olanların toplumla yeniden bütünleştirilmeleri konularında da gelişme
sağlanabilir.
Leonardo Programı'nda Kadınlar için bir El Kitabı düzenlenmektedir.
Artemis; eğitim, öğretim ve istihdam alanlarında fırsat eşitliğini teşvik etmek
amacıyla, Leonardo Da Vinci programı çerçevesinde geliştirilen bir el kitabıdır. El
kitabı Atina, İngiltere ve Almanya'da değişik üniversitelerden ortakların katıldığı
transnasyonal bir proje sonucunda düzenlenmiştir. El kitabı ile, kadınları, kadınların
yeterince temsil edilmediği meslekleri seçmeye teşvik etmek amaçlanmaktadır.
Kadınların sorumluluk gerektiren görevlerde ve siyasi organlarda karar alma
düzeyinde temsil edilmeleri, fırsat eşitliği konusunda önemli bir sorundur. Kadın ve
erkeklerin karar alma sürecine dengeli katılımı sağlanmadan Avrupa demokrasisi ve
sosyal adalet ilkesi tam olarak gerçekleşmiş sayılamaz.
Bununla birlikte, siyasi karar alma sürecindeki denge son yıllarda kademeli
biçimde iyileşmekte olup, Sivil Toplum Kuruluşları, hükümetler, siyasi partiler ve AB
kurumları durumu değiştirmenin gerekliliğini kabul etmektedirler. Örneğin, 1999 yılı
Avrupa Parlamentosu seçimlerinin hazırlık sürecinde, Avrupa Kadın Lobisi ve EUDIF
gibi ağlar, tüm Üye Devletlerdeki siyasi partileri kadın/erkek değişimi sisteminin
47
kullanıldığı aday listeleri hazırlamanın gerekliliğine ikna edecek kampanyalar
düzenlemişlerdir.
AB içinde kadınların parlamento ve hükümete katılımı incelenirse, kadınların
karar alma sürecine en yüksek düzeyde katılımı bölgesel düzeyde gerçekleşmektedir
(1998 yılında bölgesel hükümetlerde %24.5 ve bölgesel parlamentolarda %27.8).
Kadınların ulusal parlamentolara katılım oranı 1998 yılında ortalama olarak yüzde
17.5 düzeyindedir. Hükümet düzeyinde, devlet görevlerinde çalışan kadınların
oranında bir artış gözlenmekte olup, bu oran yüzde 21.9 düzeyindedir. Tüm bu
rakamlar kadınların katılımının düşük olduğunu göstermektedir.
Avrupa Birliği, toplumsal gelişme ve adaleti sağlamak için, tüm vatandaşların
demokratik temsili esası üzerine inşa edilmiştir. Hükümet Dışı Örgütler, Avrupa
Kurumları ile AB vatandaşları arasındaki sivil diyalogda anahtar rol oynarlar. Bu
Örgütlerden birisi de Avrupa Kadın Lobisi'dir (AKL). 1990 yılında kurulmuş olan Lobi,
AB'de 2700'ün üzerinde üye örgütü temsil etmektedir. Avrupa Topluluğu tarafından
da desteklenen AKL Avrupa'daki kadın örgütleriyle fırsat eşitliği ile ilgili AB kurumları
arasında temas noktası olarak hizmet vermektedir. Amacı, Avrupa düzeyinde kadın
görüş açısını temsil etmek ve üye devletlerdeki kadınları Avrupa sorunları konusunda
bilgilendirmek ve bilinçlendirmektir.
AB, vatandaşlarına eşit haklar tanıyan mevzuatların yürürlüğe girmesi için
çabalarını yoğunlaştırmıştır. İstihdam açısından, tüm AB vatandaşlarına tanınan ilk
haklardan biri, AB'de herhangi bir ülkede çalışma özgürlüğü hakkıdır. Ayrıca, bireyler
hangi ülkede çalışmaya karar verirlerse versinler, Topluluk mevzuatı, işyerinde
cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılmamasını hükme bağlamıştır. Bu ise, cinsiyeti ne
olursa olsun, AB vatandaşlarının eşit muameleye tabi tutulacağı ve kendilerine aynı
hak ve olanakların tanınacağı anlamına gelmektedir. Topluluk hukuku, kadın ve
erkeklere eşit fırsatlar tanınmasını ve eşit muameleye tabi tutulmalarını sağlamayı
amaçlamaktadır.
Her ikisinin de aynı işveren için çalışması koşuluyla, kadının, aynı işi yapan
erkekle aynı ücreti alması gerekmektedir. Eşit İşe Eşit Ücret, Topluluk mevzuatında
fırsat eşitliği çerçevesinde korunan haklardan biridir. Örneğin, aynı şirkette çalışan
48
bayan hostesle, erkek kabin görevlisi aynı niteliklere sahip olup, aynı işi yaparlar. Her
ikisine de eşit ücret ödenmesi gerekir.
Ancak, kadın ve erkek aynı işveren için farklı işler yaptıklarında ayrımcılık söz
konusu olabilmektedir. Topluluk hukuku bu durumda, Eşit değerde iş için Eşit ücret
alma hakkını tanımaktadır. Bu ise, bir kadın (veya erkek) diğer cinsle aynı zorlukta bir
iş yaptığında, işleri farklı olsa bile, kadına (veya erkeğe) aynı ücret ve ek yardımların
verilmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Örneğin, bayan sekreterin yaptığı iş, aynı
şirkette çalışan erkek üretim hattı işçisi ile karşılaştırıldığında, eksik değerlendirilebilir.
Çalışanlarca yapılan işin eşit değerde olup olmadığını belirlemek için bazı Üye
Devletlerde, yapılan işi beceri, gayret, sorumluluk, vb. açısından karşılaştıran bir
merci bulunmaktadır. İşveren ücret farkını yalnızca, cinsiyete dayalı ayrımcılık
dışındaki gerekçelere dayandırarak haklı gösterebilir.
Avrupa Komisyonu, cinsiyetleri farklı olan çalışanların eşit değerdeki işler için
eşit ücret alıp almadıklarının değerlendirilmesine yardımcı olmak için, "kadın ve
erkeklere eşit değerdeki iş için eşit ücret uygulanmasına ilişkin uygulama kuralları"nı
düzenlemiştir. Bağlayıcı olmayan bu kurallarda, işverenler ve toplu pazarlık ortakları
için öneriler sunulmaktadır.
Hamilelik ve lohusalık kadınların sağlık açısından özellikle duyarlı oldukları bir
dönemdir. Bu durumun işyerinde ayrımcılık gerekçesi olarak kullanılmasını
engellemek amacıyla, AB mevzuatında kadınlara doğum öncesinde ve sonrasında
bazı haklar tanınmaktadır.
İşyerinde belli bir sağlık ve emniyet düzeyi, gebelik, lohusalık veya emzirme
dönemlerinde, tüm çalışan kadınların hakkıdır. Kadınların emniyet veya sağlıkları için
tehlike oluşturabilecek herhangi bir risk söz konusu olduğunda, işverenin kadınların
çalışma saatlerinde veya çalışma koşullarında ayarlama yapması veya kadınları riski
engelleyecek bir başka işte görevlendirmesi gerekmektedir. Bir başka işte
görevlendirilmek uygun olmadığında, kadınlar sağlık ve emniyetlerinin korunması için
gerekli tüm süre boyunca izin alma hakkına sahiptirler.
Kadınlar
gebelik
veya
lohusalık
dönemlerinde
gece
saatlerinde
çalıştırılamazlar. Kadınlar bu haklarını kullanmak istediklerinde, gündüz saatlerinde
49
çalışılan
işlerde
görevlendirilmelidirler.
Böyle
bir
görevlendirme
mümkün
olmadığında, kendilerine izin verilmeli veya doğum izinleri uzatılmalıdır.
AB'de bebek bekleyen çalışan kadınlar en az 14 hafta kesintisiz doğum izni
kullanma hakkına sahiptirler. Bu süre, doğum öncesinde ve sonrasındaki ikişer
haftayı kapsamalıdır. Doğum iznine ayrılan kadınlar, bu izinden önce veya izin
sırasında verilen ücret artışlarından yararlanma hakkına sahip olmakla birlikte, bu izin
sırasında kendilerine tam ücretlerinin ödenmesi şart değildir.
Doğum öncesi muayenelerin yalnızca çalışma saatleri içinde yapılması
durumunda, gebe kadınlar bu muayeneler için ücretli izin alma hakkına sahiptirler.
Kadınlar hamilelik gerekçesiyle işten çıkartılamazlar.
AB'de çalışan anne babalar yeni doğan veya evlat edinilen bebeğe bakmak
için anne babalık izni alma hakkına sahiptirler. İster anne isterse baba olsun,
kendilerine izin hakkı tanınmakta olup, iznin hangisine verileceği konusunda ayrım
yapılmaması gerekmektedir. Anne ve baba üçer ay izin hakkına sahip olmakla
birlikte, biri izin hakkını diğerine devredememektedir. Aile bireylerinden birinin
hastalanması veya kaza geçirmesi nedeniyle anne veya babanın derhal hazır
bulunması gerektiğinde de işten izin alınmasına olanak tanınmaktadır.
Anne babalık izni ve ailevi nedenlerle acil izin gibi önlemler, kadın ve erkeğin
çalışma ve aile yaşamlarından doğan yükümlülükleri uzlaştırmalarına yardımcı
olduğu için önem taşımaktadır. Topluluk mevzuatı bu konuda, sosyal ortaklar olan
UNICE (Avrupa Sanayi ve İşveren Konfederasyonları Birliği), CEEP (Avrupa Kamu
Teşebbüsleri Merkezi) ve ETUC (Avrupa Sendikalar Birliği Konfederasyonu) arasında
imzalanan "Sosyal Politika Anlaşması"nı uygulamaktadır. Anlaşma, genellikle
kadınlardan oluşan yarım gün çalışanlara karşı her türlü ayrımcılığı engellemektedir.
Her AB vatandaşı, eşit ücret, eşit muamele görme, eşit sosyal güvenlik yardımı
haklarının veya çalışan anne baba olarak sahip olduğu hakların işveren tarafından
ihlal edildiğini iddia edebilir. Ulusal, bölgesel veya yerel makamlar, Topluluk hukuku
kapsamındaki hakları yanlış yorumlamış olabilirler veya kendileri cinsiyete dayalı
ayrımcılık yapmış olabilir. Bu durumlarda çalışan kişi haklarını savunabilir.
50
Bazı durumlarda meslek birliklerinden veya sendikalardan yardım ve hukuki
görüş alınabilir. Karşılıklı bir mutabakata varılamaması veya ilgili idarenin hakların
ihlal edildiğini teyid etmemesi durumunda, kadın ve erkek için eşit hak ve fırsatların
uygulanmasını sağlayacak başka yollar mevcuttur.
Her Üye Devlette bu sorunların ele alındığı özel adli organlar ve mahkemeler
vardır. Ulusal usuller kapsamında, hak ihlali nedeniyle tazminat ödenmesini öngören
çeşitli olanaklar mevcuttur. Ulusal mahkemelerin Topluluk hukukuna dayanan haklara
uyulmasını sağlamaları ve gerektiğinde, Topluluk hukukunu ihlal eden ulusal
önlemleri iptal etmeleri gerekmektedir. Ulusal mahkeme emin olmadığı durumlarda,
karar vermeden önce, davayı Lüksemburg'da bulunan Avrupa Adalet Divanı'na
havale edebilir. Ulusal hukuk çerçevesinde haksızlık yeterli düzeyde telafi
edilemediğinde, doğrudan Topluluk hukukunun uygulanması mümkün olabilir.
Ayrıca,
konuyu
Topluluk
düzeyinde
gündeme
getirme
imkanları
da
bulunmaktadır. Eşit hakları ulusal makamlarca ihlal edilmiş olan kişi, Avrupa
Komisyonu'na şikayette bulunabilir. Avrupa Komisyonu da ulusal makamlarla temasa
geçerek bir açıklama isteyebilir. Komisyon, ulusal makamlardan aldığı yanıtı tatmin
edici bulmadığı taktirde konuyu Lüksemburg'daki Avrupa Adalet Divanı'na havale
edebilir. Adalet Divanı, kadınlar ve erkekler arasında eşit muamele yapılması
konusunda çok fazla sayıda önemli kararlar vermiştir. Bu kadar çok sayıda mahkeme
kararı olması kuşkusuz ücret, iş bulma, çalışma şartları veya sosyal güvenlik hakları
açısından kendilerine karşı ayrımcılık uygulandığını düşünen kadın işçilerin hakları
konusundaki bilinç düzeylerinin yükseldiğini göstermektedir.
Eşit hakların ihlali konusunda şikayette bulunmak için kullanılabilecek öteki
yollar arasında Avrupa Parlamentosu'na bir dilekçe verilmesi, şikayetin Komisyon'da
veya Konsey'de soru önergesi verebilecek Avrupa Parlamentosu'nun bir Üyesine
götürülmesi veya şikayetin topluluk kuruluşlarından birinin (örneğin Avrupa
Parlamentosu, Avrupa Komisyonu Konseyi) veya Topluluğun herhangi bir ademi
merkeziyetçi organının (örneğin Avrupa Eğitim Vakfı) kötü idaresine ilişkin olması
halinde Avrupa Ombudsmanına sunulması bulunmaktadır.
51
AB, bir dizi karar ve tavsiyenin kabul edilmesi yoluyla eşit fırsatların teşvik
edilmesi arzusunu teyid etmiştir. Bunların en sonuncularından biri eşit fırsatların
Yapısal Fonlarla bütünleştirilmesine ilişkindir.
Yapısal Fonlar, Topluluğun AB'deki farklı bölgeler arasında toplumsal uyum ve
sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması amacıyla kullandığı temel araçtır. Yapısal
Fonların yeni yönetmelikleri , birleştirme ilkesinin pratik olarak uygulanmasına yönelik
önemli bir adım oluşturmaktadır. Kadınlar ve erkekler arasında eşitliğin teşvik
edilmesi, Fonların genel amaçlarından biridir.
Bu, genel Yapısal Fonları oluşturan fonlardan her birinin, eşitliğin teşvik
edilmesi konusunda belirli önlemleri içereceği anlamını taşımaktadır. Örneğin, Avrupa
Sosyal Fonu (ESF), işgücü piyasasına daha fazla kadının yönlendirilmesi üzerinde
odaklaşacak, Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (ERDF) kadınların işyeri açması gibi
önlemleri destekleyecek, Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu (EAGGF)
ise kırsal bölgelerdeki kadınların gelişimini teşvik edecektir.
Bu fonların amacı ve kullanımını özetlemek adına Yapısal Fonlar Yönetmeliği madde1 aşağıda verilmiştir.
“Topluluk, Fonlar aracılığı ile eşitsizliklerin ortadan kaldırılması ve kadınlar ve
erkekler arasında eşitliğin teşvik edilmesi amacını güdecektir.”
Yapısal fonlar arasındaki en önemli mali araç, NOW (Kadınlar İçin Yeni
Fırsatlar) adlı Topluluk girişimi kapsamında 1990'dan bu yana özellikle kadınların
mesleki eğitimine ilişkin çok sayıdaki spesifik projeyi finanse eden Avrupa Sosyal
Fonu'dur.
NOW,
kadınların
işgücü
piyasasındaki
konumlarını
güçlendirmeyi
amaçlamaktadır. Fonun toplam bütçesi 900 milyon Euro'nun üzerinde olmuştur (496
milyon Euro'su AB'den). Bu, uygulamada yerel makamlar, resmi istihdam kuruluşları,
kadınların kurduğu sivil toplum kuruluşları ve toplumsal ortaklar arasında gelişen
ortaklıklara yolaçmıştır. NOW, ülkeler arasında uygulanan 1700 yenilikçi projeyi
finanse edecektir. Bu nedenle, kadınlara ilişkin en büyük AB programıdır.
DAPHNE programı, sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirmektedir ve
kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle mücadele edilmesini amaçlamaktadır. Ayrıca,
EQUAL INITIATIVE, Avrupa istihdam stratejisi ve Ulusal Eylem Planlarının
52
uygulanması çerçevesinde işgücü piyasasındaki her türlü mahrum bırakma,
ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadelede yeni yöntemlerin teşvik edilmesi amacıyla Üye
Devletler ve Komisyon arasında işbirliğini amaçlayan yeni Topluluk Girişimidir. Bu
girişim, 2000-2006 dönemi için geliştirilecektir ve "gelişme ortaklığı" kavramı üzerinde
inşa edilmiştir. Kamu ve özel organlar ve kuruluşlardan ortakları bir araya getiren bu
ortaklık, Üye Devletlerin sözkonusu istihdam stratejisi için gerçek bir araç işlevi
görecektir. Girişimin bütçesi 2.847 milyon Euro'dur.
Avrupa Birliği, yasalara dayanan bir birliktir. Bütün Üye Devletler için geçerli
olan ortak haklar ve yükümlülüklere "topluluk müktesebatı" adı verilmektedir. AB'ye
üyeliğin ilk koşulu, aday ülkelerin sözkonusu müktesebatı kabul etmeleri, kendi
mevzuatlarını buna uyarlamaları ve daha sonra da benimsenmiş olan yasaları
uygulamalarıdır. Onüç AB adayı ülke arasında bulunan Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti,
Slovakya, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovenya, Litvanya, Estonya, Latvia,
Kıbrıs, Malta ve Türkiye'nin AB'ye girmek için bir koşul olarak eşit fırsatlar alanındaki
müktesebatı benimsemeleri gerekmektedir. Bu, eşit ücret, eşit iş ve terfi imkanı,
sosyal güvenlik ve serbest meslek alanında eşit muamele, serbest meslek
mensuplarının korunması, çalışan annelerin korunması, doğum izni ve cinsiyete
dayalı
ayrımcılık
davalarında
kanıtlama
yükümlülüğü
alanındaki
mevzuatı
içermektedir.
Pekin Eylem Platformu'nun Türkiye’deki
Yansımaları
Türkiye'de kadınlar ve erkekler için eşit fırsatların kabul edilmesi, Türkiye
Cumhuriyeti'nin 1923'te kurulmasından sonra gerçekleşen genel sosyal değişime
kadar uzanmaktadır. Atatürk'ün liderliği altında kadınların vatandaş olarak haklarının
kabul edilmesi Türk toplumunun köklü bir şekilde yeniden yapılandırılması anlamını
taşımaktaydı. Atatürk tarafından gerçekleştirilen reformlar arasında kadınlar ve
erkekler arasında eğitim alanında eşitlik de bulunmaktaydı. Bunun yanısıra, 1926
yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu, kadınların toplumsal statüsünü değiştirdi
ve onlara, aile içinde ve toplumun bireyleri olarak erkeklerin haklarına eşit haklar
verdi. Avrupa, henüz kadınlar ve erkeklere eşit politik haklar tanımazken Türkiye'de
kadınlar, 1934 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne seçme ve seçilme hakkına
53
sahip oldular. Kılık Kıyafet Kanunu kabul edildiğinde de Türk kadınları modern
giysileri de giyme fırsatını elde ettiler.
Türkiye'de kadınlar ve erkekler arasında eşit fırsatlar konusunda genel bir
yasa bulunmamasına karşın günümüzde Türk mevzuatında büyük iyileşmeler
gerçekleştirilmiştir. Türk anayasası, kadın veya erkek herkesin çalışma hayatında eşit
fırsatlara sahip olmasını ve hiç bir ayrım yapılmamasını öngörmektedir. Ayrıca,
kadınlara ve erkeklere ödenen ücretlerde eşitlik olmasını şart koşmaktadır. Bunlar,
Türk mevzuatının kadınların yaşam koşullarının daha iyi hale getirilmesini amaçlayan
hükümlerinden sadece bir kaçıdır.
Türkiye, uluslararası alanda da kadınlar ve erkekler için eşit fırsatlar ve
hakların gerçekleştirilmesi arzusunu ortaya koymuştur. Örneğin, Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesine (1986) ve Her Türlü Irksal
Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması ve Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi kadınlarla dolaylı
olarak ilgili öteki sözleşmelere taraf olmuştur.
Türk mevzuatı, kadınlar ve erkekler için eşit fırsatlar konusunda temel
hükümleri içermektedir. Ancak, bunların etkin bir şekilde uygulanmasının önündeki en
önemli engel, kadınları çalışma yaşamına katılmaktan alıkoyan kültürel ve eğitime
ilişkin geleneklerdir.
Eşit hakların etkin bir şekilde kullanılması, büyük ölçüde kadınların ev işleri ile
ilgilenmeleri konusundaki israrın devam etmesine Türk mevzuatı, kadınlar ve erkekler
için eşit fırsatlar konusunda temel hükümleri içermektedir. Ancak, bunların etkin bir
şekilde uygulanmasının önündeki en önemli engel, kadınları çalışma yaşamına
katılmaktan alıkoyan kültürel ve eğitime ilişkin geleneklerdir. Eşit hakların etkin bir
şekilde kullanılması, büyük ölçüde kadınların ev işleri ile ilgilenmeleri konusundaki
israrın devam etmesine bağlıdır.
Türkiye'de, Pekin Konferansı'ndan bu yana kadınların güçlenmesine yönelik
atılan en önemli adımlardan birisi, 1997 tarihli 8 yıllık Zorunlu Temel Eğitim
Kanunu'nun yürürlüğe girmesidir. Ülkede, kadınların eğitimi söz konusu olduğunda,
kız çocukların orta öğretime devam oranlarındaki düşüklük hep sorun olmuştur. Bu
durum, zorunlu temel eğitimin ardından, kız çocukların okula devam etmelerini
54
engelleyen ekonomik ve kültürel etkenlere bağlanmıştır. Zorunlu temel eğitimin 5
yıldan 8 yıla çıkmasının kız çocukların okula devam oranında bir artışa yol açması
beklenmektedir. Bu yeni kanun sayesinde, kız çocukların eğitim sistemi içerisinde
geçirecekleri süre uzayacak, bu da çocuğa kendi bireyselliğinin farkına varma olanağı
verecektir. 5 yılın ardından, tutucu anababa ve çevreler tarafından dini eğitim de dahil
olmak üzere, farklı mesleki eğitim alanlarına yönlendirilen kız çocuklar, böylece orta,
lise ve mesleki eğitim alanlarında kendi seçimlerini yapma olanağına ve özgürlüğüne
sahip olacaklardır. 8 yıllık zorunlu temel eğitimin, kız çocukların eğitim sisteminin
içerisinde daha uzun süre kalmalarını sağlayarak, evlilik ve annelik yaşlarında da bir
yükselmeye neden olması beklenmektedir.
Kadın sağlığının iyileştirilmesine yönelik Ulusal Strateji ve Eylem Planı, Kahire
ve Pekin Konferanslarının ardından oluşturulmuştur. Sektörler arası işbirliğinin
artması, aile planlaması ile ilgili yasalar ve fiziksel altyapı ve insan kaynaklarının
eğitimine verilen önem, 1998 Türk Demografi ve Sağlık Araştırması sonuçlarına
yansımıştır. Bu Araştırma'nın ilk sonuçları, 1980-85 döneminde yüzde 4.1 olan
doğurganlık oranının 1995-98 döneminde yüzde 2.6'ya düştüğünü göstermiştir. Son
yirmi-otuz yılda, bebek ölüm oranlarında da hızlı bir düşüş kaydedilmiştir. 1994'te her
bin canlı doğumda 53 olduğu tahmin edilen bu oran, şu anda 43'tür. Anne ölüm
oranlarında da bir azalma gözlenmiştir.
Bir diğer önemli gelişme, 17 Ocak 1998 tarihinde Aile'nin Korunması
Yasa'sının kabulu olmuştur. Bu yasa sayesinde, aile içi şiddet Türkiye'de ilk kez
gündeme gelmiştir. Bu yasa, üçüncü kişilere, aile içi şiddet konusunda ihbarda
bulunma hakkı vermekte ve hakimlerin, ailede şiddet kullanan kişiyi aileden uzakta
tutacak
önlemler
almasına
imkan
tanımaktadır.
Böylece
suçlu,
kurbanlara
yaklaşamamaktadır.
Mayıs 1997'de, Türk Medeni Kanunu'nun 153. Maddesi'ne bir ek yapılmış ve
kadınların
evlendikten
sonra,
arzu
ettikleri
takdirde
kızlık
soyadlarını
da
kullanabilmeleri sağlanmıştır.
1998 yılında, Gelir Vergisi Kanunu'na eklenen bir madde ile, evli kadınların
eşlerinden bağımsız olarak gelir beyan etmeleri ve vergi ödemeleri mümkün hale
gelmiştir.
1996'da, Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu'nun Zina (erkek eş) ile ilgili
441. Maddesini, yasalar karşısında eşitlik ilkesini bozduğu gerekçesi ile iptal etmiştir.
Çünkü, aynı Kanun'un 440. maddesi kadının zinasına farklı yaklaşmaktaydı. 441. ve
55
440. maddelerin kadının ve erkeğin zinasını farklı şekilde ele alması, Kadınlara Karşı
Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
hükümlerine de aykırıydı. Bunun
ardından, 1998'de, Anayasa Mahkemesi, aynı gerekçelerle 440. maddeyi de iptal etti.
Bu durumda, Ceza Kanunu'na göre, zina suç sayılmamakta, sadece her iki eşe de,
boşanma
talebinde
bulunmak
için
yasal
dayanak
teşkil
etmektedir.
Nüfus cüzdanlarında, evli/bekar/dul/boşanmış ibarelerinin yazıldığı medeni hal
hanesi de 1997'den itibaren sadece evli ya da bekar yazılacak şekilde değiştirilmiştir.
Bunun, özellikle
bekar kadınları,
dul ya
da boşanmış olmak nedeni ile
küçümsenmekten ya da dışlanmaktan koruyacağı düşünülmüştür.
1998'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşundan bu yana ilk kez,
cinsiyet ayrımcılığını araştırmak üzere özel bir meclis komisyonu oluşturulmuştur. Bu
komisyon, Temmuz 1998'de yayımladığı ilk raporunda, Türkiye'nin CEDAW'a
koyduğu çekinceleri kaldırmasını, kadın-erkek eşitliği yaklaşımının bütün politikalara
yansıtılmasını ve eşitliği sağlamak için eğitim, iş ve siyaset alanlarında geçici özel
önlemler alınmasını tavsiye etmiştir. Aynı komisyon, Cinsiyet Eşitliği ile ilgili sürekli
görev yapacak bir meclis komisyonu kurulmasını da önermiştir.
Pekin Eylem Planı'nda tanımlanan on iki önemli konunun sekizi, hem ulusal
şartlar ve önceliklerle, hem de Türkiye'nin 4. Dünya Kadın Konferansı'nda kabul ettiği
hükümlerle uyumlu olarak, Ulusal Eylem Planı'nda öncelikli konu olarak yer almıştır.
Bu sekiz konu şunlardır:
 Kadının Eğitimi
 Kız Çocuklar
 Kadın ve Sağlık
 Kadına karşı şiddet
 Kadın ve Ekonomi
 Karar Verme Sürecinde Kadın
 Kadının İlerlemesi için Kurumsal Mekanizma
 Kadın ve Kitle iletişim araçları
56
Daha hala yapılacak çok şey olmasına rağmen, tüm politika, plan ve
programlarda
kadın-erkek
eşitliği
yaklaşımı
Türkiye'de
uzun
bir
süredir
uygulanmaktadır. Kurumları bu konuda daha duyarlı ve katılımcı hale getirmek için,
ulusal yaklaşıma da duyarlı, evrensel bir anlayış ile yaklaşım ve stratejiler
belirlenmesine çalışılmaktadır.
Kadının Statüsü, Aile ve Çocukların Korunmasından Sorumlu Devlet
Bakanlığı, ilgili tüm bakanlıklarla diyalog başlatmıştır ve benimsenen yaklaşımları
somut politikalara dönüştürmeye çalışmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalardan
elde edilen önemli bir sonuç, daha az merkeziyetçi bir yapı oluşturulması
bağlamında, valilikler bünyesinde eşitlik odaklı bürolar kurularak çabaları olmuştur.
Bakanlığın yerel örgütlenmesinin bulunmadığı 12 ilde bu bürolar kurulmuş ve
bilgilendirme ve hizmet sunma çalışmalarına başlanmıştır.
Kadın-Erkek Eşitliği konusunda Sürekli Meclis Komisyonu kurma çabaları da,
yasal kanallar aracılığı ile cinsiyet eşitliği sağlamaya yönelik olduğu için, kadın-erkek
eşitliğini sağlama stratejisinin bir parçası sayılabilir. Devlet Planlama Teşkilatı da, beş
yıllık kalkınma planları ve yıllık programları ile bu amaca hizmet etmektedir.
Toplumun cinsiyet eşitliği nosyonunun içeriğini ve önemini algılayışı
1980'lerden günümüze değin sistemli ve hızlı bir şekilde değişimini sürdürmektedir.
1990'larda, siyasi partilerin ve medyanın konuya ve kadının sosyal statüsüne daha
eşitlikçi ve daha az ayrımcı bir açıdan yaklaştığı gözlenmektedir.
1980'li yılların aktif kadın hareketlerini izleyen siyasi partiler, cinsiyet eşitliği
politikalarını parti programlarına dahil etmenin toplumun ilgi ve desteğini sağlamak
için etkili olabileceğini anladılar. Çoğu parti programı, cinsiyet eşitliği konusunu
sadece sözel olarak irdelese de, partiler bu konunun söylemlerinin önemli bir parçası
olması gerektiğinin ayırdına vardılar. Bu bağlamda, önde gelen partiler de dahil
olmak üzere, birçok siyasi parti 1990'larda kadınlara kontenjan ayırmışlardır. Bu
kontenjanların çoğu parti içi politikalarla sınırlı olsa ve meclisteki kadın temsilci
sayılarına yansımasa da, bu yönde atılmış öncü ve olumlu adımlardır.
Son zamanlarda, kadınların mecliste giderek artan temsili konusu özellikle
bazı köşe yazarları aracılığı ile, ulusal basın tarafından gündemde tutulmaktadır. Bu,
57
kadının hem mecliste hem de diğer devlet kuruluşlarında daha fazla yer almasını
amaçlayan bir sivil örgüt olan Kadın Adaylara Destek ve Eğitim Derneği (KADER)'nin
kurulması ve faaliyete geçmesi sayesinde olmuştur.
Kadına karşı şiddet de, ulusal kuruluşlar ve sivil örgütler sayesinde, medyanın
duyarlı olduğu konular arasına girmiştir.
Ülkemizde, 1990'ların ortalarından itibaren, akademik kurumlardaki Kadın
Araştırmaları Programları ve Araştırma Merkezleri'nin sayısı artmaya başlamıştır.
Ulusal
kuruluşlar,
bu
faaliyetlere
maddi
destek
sağlayarak
kilit
rol
oynamaktadırlar. Bu araştırma merkezleri, cinsiyet eşitliği konusunda gerekli insan
kaynaklarını geliştirmekte ve yasa uygulayıcıları ve sendikalar gibi kamu görevlilerinin
kısa eğitim programları ile duyarlılıklarını artırmakta başarılı olmuşlardır. Akademik
kurumlar arasındaki yakın işbirliği ve kadınlarla ilgili ulusal kuruluşlar sayesinde,
ulusal gündeme feminist bir bakış açısı yerleştirilmiştir.
Türkiye, benzer durumdaki çoğu ülke gibi, küreselleşmenin siyasi, sosyal ve
ekonomik sonuçlarından etkilenmektedir. 1970'lerin ikinci yarısından itibaren,
Türkiye, borç krizini, bütçe açığını ve yüksek enflasyon oranlarını aşmak için ithalatı
azaltma amaçlı sanayi politikalarını terk ederek, ihracata yönelik büyüme politikalarını
benimsemiştir.
1980'de,
ilk
Yapısal
Uyum
Politikaları
(YUP)
uygulamaya
konulmuştur. Benzeri tüm programlarda olduğu gibi, Türkiye'deki uyum programları
da iki önemli unsurdan oluşuyordu: istikrar sağlama ve yapısal uyum.
Yapısal uyum, para politikaları ve para piyasasında düzenlemelerle başladı ve
kamu sektörü, zirai sektör ve kamu iktisadi teşebbüslerine ilişkin düzenlemelerle
sürdü. Para, iş, mal ve hizmet piyasalarında ve ücretlerdeki serbesti, dolaylı olarak
kadının ekonomik ve sosyal hayata eşit katılımı ile sonuçlandı. Güney Asya ve
Güney Afrika'daki YUP deneyimlerinde görülen, serbest ticaret kadın işgücünün
bölgelerindeki çok uluslu şirketlerde kadın iş gücü yoğunlaşması Türkiye'de
gerçekleşmedi. Bunun yerine, kayıt dışı ekonomide yoğunlaştığı görüldü. Bu, kadın iş
gücünde saptanan önemli ve düzenli düşüşle de doğrulanmaktadır. 1990'da
kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 34 iken, 1998'de yüzde 27.9'a düşmüştür.
58
Öte yandan, hizmet sektöründeki, özellikle finans sektöründeki kalifiye iş gücü
talebi, erkekleri 1980'lerin başından itibaren, ücretlerin geleneksel olarak özel sektöre
oranla düşük olduğu kamu sektöründen ayrılmaya itmiştir. Boşalan bu işleri ise
kadınlar devir almıştır. Kadın iş gücü, kamuda, hemşirelik ve öğretmenlik gibi
geleneksel iş alanlarında yoğunlaşmıştır. Gene de, orta ve üst orta düzey yönetici
kadrolarının yüzde 27.5'uğu kadınların elindedir. Kamu sektörü giderek küçülse de,
kadınlar için bazı olanaklar sağlamaya devam etmektedir.
Son yirmi yılda, genel olarak işsizlik ve özellikle, özelde de kadınlar arasında
işsizlik önemli ölçüde artmıştır. Kadınlar arasındaki işsizlik erkeklerden her zaman
fazla olmuştur. Resmi istatistiklere göre, şehirlerde yaşayan kadınların yüzde 19'u
işsizdir. Yakın zamanlarda yapılan araştırmalar dört önemli şehirde ( İstanbul,
Ankara, Adana, İzmir) bu oranın yüzde 35 civarında olduğunu göstermiştir. İşsizlik
oranı en çok orta okul düzeyinde eğitim almış genç kadınlar arasında görülmektedir.
İşsizliği tamamen YUP'lara bağlamak mümkün olmasa bile, hükümet programlarının
enflasyonu düşürmeye öncelik tanımasının işssizliğin nedeni olduğu bir gerçektir.
İhracata yönelik büyüme, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde (KOBİ) bir
artışa yol açmıştır. Bunların YUP'ların olumsuz sosyal etkilerini giderdiğine
inanılmaktadır. Ayrıca, kadın müteşebbislerin sayısında da bir artışa yol açmışlardır.
Kadın müteşebbislere krediler açılmış ve onların finansal bilgi düzeylerini artırmak
için eğitim programları düzenlenmeye başlanmıştır. Bu açıdan, Kadının Statüsü ve
Sorunları Genel Müdürlüğü ile Halk Bankası (KOBİ kredisi veren ulusal banka)
arasındaki işbirliği, kadınlar için bir kazanç sayılabilir. Söz konusu Genel Müdürlük,
bu işbirliği çerçevesini kurumsallaştırmaya çalışmaktadır. 1998'den itibaren, kendi
işini kuran kadınların oranı yüzde 8.8 olmuştur.
Yakın zamanlarda yapılan çalışmalar, hala bir ölçüde devam eden YUP'ların,
gelir dağılımına da olumsuz etkileri olduğunu göstermiştir. Devlet İstatistik
Enstitüsü'nün 1994'te yaptığı gelir dağılımı araştırmasına göre, gelir dağılımında
uçurumlar oluşmaktadır.
En büyük gelir dağılım farkı, kadın ve erkek aile reisleri arasında
görülmektedir. En düşük yüzde 20'lik grupta, kadınların reis olduğu ailelerde, gelir
ortalaması 1.484 ABD dolarıdır. En üst yüzde 20'lik grupta ise, ortalama gelir kadın
59
reisler için 11.198 dolar, erkek reisler için ise 27.720 dolardır. Farklar, şehirlerde daha
çarpıcı olmaktadır. Buralarda, kadın reislerin aileleri için ortalama gelir 4.854 dolar,
erkek reislerin aileleri için ise 10,472 dolardır.
Gelir dağılımındaki fark en çok kadın ve çocukları etkilemektedir. Gelir
düzeyindeki ve hayat standardındaki düşüş, kadını ek işler yapmaya zorlamaktadır.
Bu kadınlar aynı zamanda birçok ihtiyacını evde kendisi üretmekte ve hesaplı
alışveriş yapabilmek için çarşıda çok zaman harcamaktadır. Çeşitli çalışmalar, ev içi
üretim ile gelir düzeyi arasında negatif bir bağın varlığına işaret etmektedir. Yüksek
enflasyona bağlı gelir düzeyi düşüklüğü, fakir kadının evdeki iş yükünü artırmaktadır.
Özel bir araştırma konusu olmamış olsa bile, alım gücü düşük kadınların, diğer aile
bireylerinin, özellikle çocuklarının daha iyi beslenmesi için kendi gıdalarından
fedakarlık ettikleri söylenmektedir.
Tarihsel olarak, kadın-erkek eşitliği ve kadının ilerlemesinin ulusal bütçede
yeterli ölçüde yer alan konular olduğu söylenemez. Kadının Statüsü ve Sorunları
Genel Müdürlüğü bütçeden ödenek alan eşitlik sağlama ile ilgili tek kuruluştur.
Bununla birlikte, Sağlık ve Eğitim Bakanlıkları ödeneklerinin bazı kısımları cinsiyet
eşitliğine yönelik amaçlar için kullanılmaktadır ( kız meslek okulları ve Sağlık
Bakanlığı Ana ve Çocuk Sağlığı Departmanına sağlanan ödenekler gibi). Bütçede
yeri olmadığı için, cinsiyetle ilgili konulara verilen ödeneklerle ilgili yaklaşık rakamlar
verilmesi dahi mümkün değildir. Ayrıca, sivil kadın örgütleri ve kadın bürokratlar bütçe
konusunda çok bilgi sahibi olmadıkları için, hükümetlere konuya duyarlı hale
gelmeleri yönünde baskı yapıldığını söyleyemeyiz. Kadının Statüsü ve Sorunları
Genel Müdürü, bütçe politikalarının cinsiyet konusuna duyarlı hale gelmesini sağlama
amacı ile bazı bilgilendirme programları yapılmasını planlamaktadır.
Yapısal Uyum Politikaları, bütçe açıklarını kapatmak için kemerleri sıkma
politikaları önermişlerdir. Yapılan kesintiler, kadınlarla ilgili kuruluşları da (Kadının
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü) etkilemiştir. Bu kuruluşa ayrılan ödenek,
konsolide bütçenin yüzde 0.0001'inin altına inmiştir. Bu kuruluş ayrıca personel
sıkıntısı da çekmektedir.
Ayrıca, Türkiye, uluslararası teknik işbirliği programlarına hem katkıda bulunan
hem de onlardan katkı alan bir ülke olması nedeni ile, bu programlardan sürekli
60
olarak pay alamamaktadır. Bu durum, Türkiye'nin cinsiyet eşitliği projeleri için
uluslararası fonlardan destek alınmasını güçleştirmektedir. Gene de, 1997-98
arasında, UNDP, Büyük Japonya Fonu ve Dünya Bankası gibi uluslararası teknik
işbirliği kuruluşlarından, 2,750,000 ABD doları tutarında kaynak kullanılmıştır.
Özellikle UNDP, Müdürlüğün yürüttüğü çeşitli programlara 1990'ların başından
itibaren kaynak sağlamaktadır.
Kadını Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM), kadın ve kadın
sorunlarını giderme çalışmalarında koordine edicilik görevini sürdürmüş ve yine tüm
değişim ve gelişim çalışmalarının hayata geçirilmesi konusunda büyük bir rol
üstlenmiştir.
Kadın
Konferansı’nın
yansımaları
düşünüldüğünde
KSSGM’nin
katkılarının büyük olduğu görülebilmektedir.
KSSGM, 4. Dünya Kadın Konferansı hazırlıklarını da koordine etmiştir.
Konferansın hemen ardından bir beyin fırtınası toplantısı düzenleyerek, konferansla
ilgili uygulamaları gerçekleştirmek için yapılması gerekenleri belirlemiştir. İlk
aşamada, tüm ilgili kişileri kapsayan bir Üst Düzey Danışma Komitesi kurulması
uygun görülmüştür. Bu komitenin yapılacak işleri hem koordine etmesi hem de
denetlemesi
düşünülmüştür.
Kadın-erkek
eşitliği
kavramını
yerleştirmeyi
kolaylaştırmak amacı ile bu komiteye sivil örgütlerden ve devlet kuruluşlarından üst
düzey temsilcilerin katılması planlanmıştır. Ancak, hükümetlerin çok sık değişmesi
nedeni ile, bu Komite bir türlü toplanamamıştır. KSSGM de, Eylem Platformu'nda
sözü geçen 12 önemli konuya ilişkin gelişmeleri takip etmek amacı ile küçük ölçekli
birkaç toplantı düzenlemiştir. Kadın ve Aile'den Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın
faaliyetlerini, sivil kadın örgütleri ile sıkı işbirliği içerisinde gerçekleştirilmiş izleme
çalışmaları olarak düşünebiliriz.
1996'da, Genel Müdürlük, akademisyenleri, sivil toplum örgütlerini ve ilgili
devlet kuruluşlarının temsilcilerini bir araya getiren büyük ölçekli bir toplantı
düzenlemiştir. Bu toplantının amacı, Eylem Planı'nın uygulanması için bir ulusal
program oluşturulması idi. Genel Müdürlük, bu toplantının ardından, Eylem Planı'nı
tanıtma ve yaygınlaştırma işini üstlenmiştir.
Üniversiteler bünyesinde kurulan Kadın Araştırmaları Programları ve Araştırma
Merkezleri (şu anda 13 program ve merkez bulunmaktadır) de, Pekin Konferansı'na
61
ilişkin seminerler ve faaliyetler düzenlemenin yanısıra ve makale ve belgeler
yayımlayarak bu işe katkıda bulunmaktadır.
KSSGM'nün koordinasyonu ile 1997 yılında, sağlık, eğitim, İş ve hukuk
konularında özel komisyonlar kurulmuştur. Bu komisyonlar ilgili sivil örgütleri bir araya
getirmiş ve ulusal programın uygulanması için danışma hizmeti vermişlerdir.
Hükümetlerin cinsiyet konusundaki icraatlarını değerlendirmek amacı ile
cinsiyete ilişkin veriler derlenmiş ve ilgili kişi ve kuruluşlara iletilmiştir.
Konferans kararlarının uygulanmasını, görev alanı söz konusu konferansla
ilgili konuları kapsayan devlet kuruluşları koordine eder. Kurumlararası eşgüdüm
mekanizmaları
sayesinde,
sayıca
çok
olmalarına
rağmen,
farklı
konferans
kararlarının uygulanmasından sorumlu kuruluşlar görevlerini sorunsuzca yerine
getirebilmişlerdir. Koordinasyon komiteleri, ilgili bakanlıkların, kamu kuruluşlarının ve
sivil örgütlerin görüşlerini olduğu kadar isteklerini de dile getirmelerini mümkün
kılmıştır. Bu bağlamda, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) ilgili
kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon yapmak için özel bir çaba göstermiştir. KSSGM
koordinasyon toplantıları düzenleyerek, tarafların uluslararası konferanslarla ilgili
görüş alışverişi yapmalarını ve ortak politika ve stratejiler belirlemelerini sağlamıştır.
Bu toplantıların ve çalışmaların ana hedefi, kadın-erkek eşitliğini sağlamak
amacı ile ortaklıklar ve ittifaklar kurmak olmuştur.
Burada, özellikle Viyana İnsan Hakları Konferans kararlarının uygulanmasına
yönelik çalışmalardan söz etmek istiyoruz. İlk çalışmalar, İnsan Haklarından Sorumlu
Devlet Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Denetleme Kurulu tarafından yapılmıştır. Bu
Kurul,ilgili hükümet gruplarının ve sivil örgütlerin temsilcilerini ve uzmanları bir araya
getirmiştir. Bu kurulun görevini daha sonra oluşturulan İnsan Hakları Yüksek
Koordinasyon Kurulu Sekreterliği devir almıştır. Bu Sekreterliğin görevi, insan
haklarına ilişkin konuların hükümet plan ve politikaları kapsamına alınmasını
sağlamaktır. Kurulmasından hemen sonra, Sekreterlik Uluslararası İnsan Hakları
Eğitimi Onaylı'nın başlayışını açıklamıştır. Bu bağlamda sağlanan en önemli gelişme,
insan ve kadın haklarının ilk ve orta okul müfredatlarına 1995 yılında dahil edilmesi
olmuştur.
62
Kahire'de gerçekleşen BM Nüfüs ve Gelişme Konferansı'na ilişkin çalışmalar
Devlet Planlama Teşkilatı'nın denetiminde sürmektedir. İlgili devlet kuruluşlarının
temsilcilerinin katılımı ile bir koordinasyon heyeti oluşturulmuştur. Sağlık Bakanlığı
ICDP ve FWCW kararlarının uygulanmasının sağlanması görevini üstlenmiştir. Bu
bağlamda elde edilen sonuçlar şöyle özetlenebilir:
Geleneksel anne ve çocuk sağlığı ve aile planlaması (AÇS/AP) yaklaşımının
yerini kadın sağlığı ve kapsamlı bir doğurganlık sağlığı (DS) almıştır. Böylece,
gençlerin ve doğurganlık çağında, menopoz döneminde ve daha ileri yaşlarda olan
kadınların RH sorunları gündeme gelmiştir.
Nüfus ve RH hedef ve stratejileri 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yer almıştır.
ICPD'nin ardından, "Nüfus Planlama Danışma Kurulu", " Kadın Sağlığı ve Aile
Planlama Danışma Kurulu" olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu Kurul, devlet
kuruluşları ve sivil örgüt temsilcilerinden oluşmaktadır. Kadın Sağlığı ve Aile
Planlaması Stratejik Planı ilgili tüm taraflarla koordineli bir biçimde çalışılarak
oluşturulmuştur. Plan, hizmet sunumu, kadının güçlendirilmesi, kamu sağlığı eğitimi
ve sağlık personelinin kadın-erkek eşitliğine hassas hale getirilmesi eğitimi gibi
alanları kapsamaktadır
1997'de, 17 sivil toplum örgütü ilk kez bir araya gelerek, KASAKOM adında bir
kadın sağlığı komisyonu oluşturmuştur. KASAKOM, az gelişmiş bölgelerde yaşayan
kadınların DS düzeylerini artırmak amacı ile bir proje geliştirmiş ve uygulamaya
başlamıştır. KASAKOM Projesi, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün
yönetiminde yürümekte ve UNDP tarafından desteklenmektedir.
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, sivil toplum örgütlerinin
katılımının sağlanması ile hükümetin bölgesel, ulusal ve uluslararası yükümlülüklerini
yerine getirirken desteklenmesi konularına özel bir önem vermektedir. KSSGM, sivil
toplumu önemli bir destek kaynağı ve yasal dayanağın temeli olarak görmekte ve
düzenli görüş alışverişi yolu ile sivil toplumla kurulan ilişkileri güçlendirmeye devam
etmektedir. KSSGM, uluslararası teknik işbirliği programlar, özellikle UNDP ile birlikte
yürüttüğü proje ve programlarda sivil toplum örgütleri ile ortak çalışmalar
63
yapmaktadır. Pekin Konferansı'nın ardından kurulan; KSSGM'nin çalışmalarına ortak
olmaktadır.
Sivil toplum örgütleri, kadın-erkek eşitliği konularının gündeme getirilmesini
desteklemekte ve kadınların çıkarlarını savunmaktadır. Adı geçen komisyonlar,
Eylem Platformu kararlarının uygulanmasını sağlamasının yanısıra, bu kararların
denetlenmesini amaçlamaktadır.
Pekin Eylem Platformu Gereğince Türkiye’de
Yapılan Hukuki Düzenlemeler
Anayasa
Halen yürürlükte bulunan 1982 Anayasası kadın ve erkek arasında tam bir
eşitlik içermektedir. Özel bir kaç madde dışında "herkes, herkim, hiç kimse" gibi
ayrımcılık içermeyen kavramlar kullanılmıştır. Anayasanın genelindeki bu eşitlikçi
yaklaşıma ek olarak eşitlik ilkesi 10. maddeyle ayrıca güvence altına alınmıştır. Bu
madde; "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" şeklindedir.
Son yıllarda Medeni Kanun ve Ceza Kanununun bazı maddeleri hakkında
kadınlara karşı ayrımcılık içerdiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine çeşitli başvurular
yapılmıştır. Mahkeme bu başvurulardan bir kısmını Anayasanın eşitliği düzenleyen
10. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir.
Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesinde yer alan cinsiyet kriteri bazı
maddelerde tekrar edilerek vurgulanmakta, bazı maddelerde de kadınları koruyucu
hükümler yer almaktadır. Örneğin 41. madde "Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler
arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve
çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için
gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar" şeklindedir.
64
Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevini düzenleyen 42. maddede ilköğretimin kız
ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu olduğu belirtilerek cinsiyet eşitliği kriteri
tekrarlanmaktadır. Çalışma ile ilgili hükümler içerisinde bulunan ve çalışma şartları ve
dinlenme hakkını düzenleyen 50. maddede kimsenin yaşına, cinsiyetine ve gücüne
uymayan işlerde çalıştırılamayacağı belirtilerek cinsiyet eşitliği vurgulanmakla birlikte
aynı maddede küçükler ve kadınların çalışma şartları bakımından özel olarak
korunacakları ifadesi yer almaktadır.
Anayasa değişiklikleri çerçevesinde kadın-erkek eşitliği açısından atılan
önemli adımlar söz konusudur. Bunlardan ilki 41. maddeye "aile toplumun
temelidir"ibaresinden
dayanır"ibaresinin
sonra
eklenmiş
gelmek
üzere
olmasıdır.
Diğer
"ve
eşler
değişiklik
ise
arasında
esitliğe
Anayasanın
66.
maddesinin ikinci fıkrasının"yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun
vatandaşlığı kanunla düzenlenir."şeklindeki ikinci cümlesinin madde metninden
çıkarılmasıdır. Bu değişiklikler 17.Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinde (CEDAW)
ve Pekin'de yapılan IV. Dünya Kadın Konferansında da "pozitif ayrımcılık" veya
"geçici özel önlemler" olarak adlandırılan yeni bir eşitlik anlayışı gündeme gelmiştir.
Anayasada kadın erkek eşitliği teminat altında olmasına rağmen, kadınların
erkeklerle normatif hukuk karşısında eşit olmasının her zaman reel olarak eşitlik
getirmediği şeklinde görüşler mevcuttur. Bu yaklaşım doğrultusunda Kadının Statüsü
ve Sorunları Genel Müdürlüğü Anayasanın 10. Maddesinde değişiklik yapacak bir
kanun taslağı üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir. Bu değişiklikle Anayasa' da
"geçici özel önlemler" ifadesine yer verilerek buna uygun olarak yapılacak müteakip
Yasal değişikliklere anayasal dayanak sağlanmış olacaktır.10. maddenin olumlu
ayrımcılığı öngören bir ifadeyi kapsaması ile özellikle siyasete katılımda kota
ygulaması için gerekli yasal değişikliklerin gerçekleşmesi kolaylaşacaktır.
Medeni Kanun
Cumhuriyetin kurulmasından sonra yürütülen devrimler yasal alanda köklü
değişiklikler getirmiştir. Bunlardan biri bilhassa kadınlar açısından önemli haklar
getiren "Türk Medeni Kanunudur". 17 Şubat 1926 tarihinde İsviçre Medeni
65
Kanunundan örnek alınarak bir medeni kanun çıkarılmıştır. Bu kanun, kadın erkek
eşitliği hususunda radikal değişiklikler getirmiş ve kadınların önünü açarak modern
standartlara yaklaşmalarına hizmet etmiştir. Ancak, zaman içinde yeni gelişmeler
doğrultusunda ciddi bir reformasyon görmeyen Medeni Kanun bugün bazı hususlarda
yetersiz kalmış ve l935 lerden beri süren reform çalışmaları 1.Ocak 2002 de
yürürlüğe giren Yeni Türk Medeni Kanununu şekillendirmiştir. Yeni Medeni Yasa ile;
 Eski kanunda aile reisliği kurumu vardı ve aile reisi kocadır. Yeni Medeni
Yasada aile reisliği kaldırılmış ve eşlerin evlilik birliğini beraberce yönetecekleri
düzenlenmiştir.
 Eski kanunda evlilik birliğini temsil yetkisi (bazı hususlarda karının da temsil
yetkisi vardır) kocaya aittir. Yeni Yasada temsil yetkisi eşlerin her ikisine
birlikte verilmiştir.
 Evin seçimini kocanın yapacağı hükmü değiştirilerek, eşlerin oturacakları evi
birlikte seçecekleri hükmü getirilmiştir.
 Kadına, "önceki" soyadını kocasının soyadından önce gelmek üzere
kullanabilme hakkı veren ve daha önceden yapılmış olan (1997 yılında)
değişiklik yeni yasada aynen benimsenmiştir.
 Eski Medeni Kanuna göre eşlerin velayeti birlikte kullanacağı, anlaşmazlık
halinde ise babanın reyinin üstün olacağı hükmü değiştirilerek eşlerin velayeti
birlikte kullanacakları düzenlenmiştir. Anlaşmazlık halinde ise hakim karar
verecektir.
 Yeni Medeni Yasada eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini
almak
zorunda
olmadığı
hükmü
getirilmiştir.
Bu
düzenlemeyle
eşler
mesleklerini diğer eşten izin almadan sürdürebilecektir. (Zaten , Eski Medeni
Kanunun 159. maddesinde yer alan kadının meslek ve iş yapabilmesi için
kocasının iznini alacağı şeklindeki hüküm 1990 yılında Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir.)
 Eski Medeni Kanuna göre diğer rejimlerden biri seçilmemişse geçerli olan
kanuni mal rejimi "mal ayrılığı" iken Yeni Yasada "edinilmiş mallara katılma"
rejimi getirilmiştir. Her eşin kendi adına kayıtlı olan mallara sahip olmaya
devam etmesi denilen mal ayrılığı yerine, yeni rejime göre yine eşler
evlenirken başka bir rejim seçmemişlerse evlilik birliğinin kurulmasından sonra
her eşin karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri (edinilmiş mallar)
66
evliliğin sona ermesiyle eşit olarak paylaşılır. Kişisel mallar ise sahiplerinde
kalır.
 Eski Medeni Kanuna göre evin ve çocukların geçimi kocaya ait iken Yeni
Medeni Yasada, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve
malvarlıklarıyla katılırlar şeklinde düzenleme yapılmıştır.
 Yeni Yasa ile evlenme yaşı kadın ve erkek için eşitlenerek yükseltilmiştir. Aile
izni ile evlenme halinde 17 yaşını doldurmak, mahkeme kararıyla evlenme
durumunda 16 yaşını doldurmak şartı getirilmiştir. (Eski Kanuna göre; aile
izniyle evlenmede erkek 17, kadın ise 15 yaşını doldurmuş olmalı, mahkeme
kararıyla evlenmede erkek 15, kadın ise 14 yaşını doldurmuş olmalıdır.)
 Daha önce evlenmek için müracat yeri, erkeğin oturduğu yer evlendirme
memurluğu iken Yeni Yasada kadın veya erkeğin oturduğu yer evlendirme
memurluğu olarak düzenlenmiştir.
 Genel hükümlere göre boşanmadan sonra nafaka davalarının açılma yeri
davalının ikametgahı yer mahkemesidir. Yeni Yasada ise davacının
ikametgahı yer mahkemesi yetkili kılınmıştır.
 Yeni Medeni Kanunda evlat edinme konularında da önemli yenilikler
getirilmiştir. 30 yaşını dolduranlar evlat edinebilirler, evlat edineceklerin
çocuğunun olmaması şartı kaldırılmıştır.
Yeni Medeni Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte Aile Mahkemeleri Kurulması
konusu kaçınılmaz hale gelmiş ve bu konuda hazırlanan yeni yasa tasarısı TBMM"ye
sunulmuştur.
Kimlik Belgelerindeki Değişiklik
Kimlik belgelerinde yer alan "boşanmış, dul, evliliği fes edildi" gibi ifadelerin
toplumsal önyargılar sebebiyle kadınlar açısından rahatsızlıklar yarattığı görülmüştür.
Bunun üzerine yapılan çalışmalar sonucunda kimlik belgelerindeki "medeni hal"
bölümüne sadece "evli" veya "bekâr" ifadesinin yazılması sağlanmıştır. Bu değişiklik
ile "boşanmış, dul, evliliği feshedildi" gibi ibarelerin kadınlar açısından yarattığı
rahatsızlığa son verilmiştir. Resmî kurumlar tarafından verilen her türlü kimlik
belgelerinin
(ehliyet,
kurum
kimliği,
diploma
düzenlenmesi çalışmaları tamamlanmıştır.
67
gibi)
aynı
ilke
doğrultusunda
Ailenin Korunması Hakkında Kanun
Kadınlara yönelik şiddet tüm dünyada yüksek oranlardadır. Türkiye'de de
kadınlara yönelik şiddetin neredeyse tamamına yakını aile içinde uygulanmaktadır.
Bu konuda özel bir kanun çıkarılmadan önce aile içinde uygulanan şiddet ceza
kanunlarındaki genel hükümler doğrultusunda değerlendirilmekteydi. Bu durum ise
birçok sıkıntıya sebep olmaktaydı. Aile yaşamı özel bir alan kabul edildiği için bu
alanda uygulanan şiddetin gereken kısa sürede tespiti ve cezalandırılmasında
güçlükler yaşanmaktaydı. Genel şiddet hükümlerinin aile içi şiddet olaylarına da
aynen uygulanmaya çalışılması bu şiddetin geriletilmesi ve ortadan kaldırılması
konusunda yetersiz kalmaktaydı. Bu konuya has bir düzenleme yapılması ihtiyacı
üzerine 17 Ocak 1998 yılında Ailenin Korunması Hakkında Kanun çıkarılmıştır.
Söz konusu kanun, aile üyelerine ailenin diğer bir üyesi tarafından şiddet
uygulanması halinde bir takım özel tedbirler alınmasını içermektedir. Bunlar arasında;
şiddet uygulayan aile üyesini birlikte oturulan mekandan uzaklaştırma, şiddeti
uygulayan kişinin şiddet ve tehdit aracı olarak kullanabileceği düşüncesiyle sahip
olduğu silahları yetkililere teslim etmesi, şiddet uygulayan kişinin ailenin diğer
bireylerinin geçimi için "tedbir nafakası" vermesi, aile üyelerini iletişim vasıtalarıyla
rahatsız etmemesi, aile üyelerinin eşyalarına zarar vermemesi gibi tedbirler
mevcuttur. Bu tedbirlere uyulmaması halinde 3 aydan 6 aya kadar hapis cezası
öngörülmüştür. Şiddet mağdurları bizzat şikayette bulunabilecekleri gibi, bu şiddete
tanık olan veya şiddetten haberi olan kişilerin başvuruları üzerine veya polisin
doğrudan harekete geçmesi üzerine de bu kanun uygulanabilmektedir. Bu kanuna
göre verilecek tedbirler 6 ayı geçemez.
Ceza Kanunu
Ceza Kanunu 1926 yılında yürürlüğe girmiştir. Ceza Kanununun tamamında
bir değişiklik yapılmasına ilişkin kanun taslağı üzerinde çalışmalar devam etmektedir.
Ceza Kanunu genel olarak bir ayrımcılık taşımamakla birlikte kadınları ilgilendiren ve
kadınlara yönelik cinsel suçlara ilişkin hükümler konusunda kamuoyu tarafından
eleştirilmektedir. Ceza Kanununda bu tür suçları içeren bölüm "Adab-ı Umumîye ve
Nizam-ı Aile Aleyhine Cürümler" (genel ahlâk ve aile düzenine karşı suçlar) başlığını
68
taşımaktadır. Söz konusu başlığın, kadına yönelik şiddet suçlarına kadınların en
temel insan hakları ihlallerinin engellenmesi değil genel ahlâk ve aile düzeninin
korunması yaklaşımının bir ifadesi olduğu iddia edilmektedir. Başlıkta kendini
gösteren anlayış maddelerin içeriğine de hakimdir. Maddelerin lafzı ve esası
kadınların haklarını korumak yerine genel ahlâk ve kadınların yakınlarının namusunu
korumak amacına dayanmaktadır. Bu eleştirilerin Ceza Kanunu Taslağında dikkate
alınması hedeflenmektedir.
Türk Ceza Kanununda zinaya ilişkin maddelerde kadın ve erkek açısından
suçun unsurları, aranan şartlar ve öngörülen cezada farklılıklar mevcuttu.
Kamuoyunda rahatsızlık yaratan bu durum üzerine yürümekte olan bir dava
nedeniyle yapılan başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi kadın ve erkeğin
zina suçunu düzenleyen maddeleri iptal etmiştir. Bu iptaller neticesinde zina ceza
kanununa göre suç teşkil etmemekte ve sadece boşanma sebebi olarak kabul
edilmektedir. Zinanın yasada yeniden suç olarak düzenlenmesi doğrultusunda yaygın
bir görüş mevcut değildir.
Kamuoyunun
gündeminde
bulunan
bir
diğer
önemli
konu
ise
"töre
cinayetleri”dir. Bilhassa kadınların kocaları, babaları, erkek kardeşleri veya diğer
yakın akrabaları tarafından namus sebebiyle öldürülmeleri töre cinayetleri olarak
adlandırılmaktadır. Ceza Kanunundaki bir madde, bu tür cinayetler ve şahsa yönelik
diğer şiddet suçları için verilen genel cezalarda büyük boyutlarda indirime imkân
tanımaktadır. Bu tür fıillerde namus kavramının zedelenmiş olması genel hafıfletici
sebeplere ilaveten daha ağır bir tahrik olarak kabul edilerek suçun normalde karşılığı
olan cezadan çok daha düşük bir cezanın verilebilmesi mümkün kılınmıştır. Yoğun
eleştiri alan bu maddenin kaldırılması için Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü Adalet Bakanlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunmuştur. Nitekim, Ceza
Kanunu Taslağında bu madde kaldırılmıştır.
Ayrıca Ceza yasasında tanımlanan Evlenme vaadiyle kızlık bozma suçuda
Ceza Yasa Tasarısından çıkarılmış ve işkence suç olarak tanımlanarak,ebeveyn ve
eş tarafından yapılan işkence ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiştir.
Vergi Kanunları
69
Vergi kanunlarında kadın ve erkekler açısından bir ayrımcılık mevcut değildir.
Evli kadınlar açısından ayrımcılık yaratan bir uygulama 1998 yılında kaldırılmıştır.
Gelir Vergisi Kanununda "aile beyannamesi" düzenlemesi mevcuttu ve bu
beyanname aile reisliği kavramına dayanarak koca tarafından verilmekte idi. Bu
hüküm 29.07.1998 tarihinde yürürlüğe giren bir kanun ile değiştirilmiştir. Evli
kadınların da kocalarından ayrı olarak beyanname düzenleyip gelir vergisi ödemesi
yöntemi getirilmiştir.
İş ve Sosyal Güvenlik Kanunları
Türkiye'de kadın istihdamı arzu edilen düzeyde değildir. Erkeklerin % 69.5'i
işgücüne katılırken, kadınların % 27.9'u işgücüne katılmaktadır. Kadın istihdamının
yasal bir engel olmamasına rağmen düşük olmasının çeşitli sosyo-kültürel nedenleri
vardır.
Devlet Memurları Kanununa göre istihdam edilen kadın memurların, doğum
öncesi 3 hafta, doğum sonrası 6 hafta ücretli izin ve 1 yıl ücretsiz izin hakları vardır.
1475 sayılı İş Kanununa göre çalışan kadınların ise, doğum öncesi 6 hafta doğum
sonrası 6 hafta ücretli ve 6 ay ücretsiz izin hakları vardır.
Her iki Kanuna göre (Özel sektörde çalışanların tabi olduğu Sosyal Sigortalar
Kanunu ve kamu sektöründe çalışanların tabi olduğu Emekli sandığı Kanunu) çalışan
kadınlar arasında doğum izinleri hususunda var olan farklılığın giderilmesi amacıyla
çalışmalar sürdürülmektedir. Ayrıca ücretli doğum izinlerinin ebeveyn iznine
dönüştürülerek çocukların bakımı ve yetiştirilmesinde babaların da aktif olarak rol
almalarının sağlanması için mevcut sosyal güvenlik sistemine ilişkin yasal düzenleme
çalışmalarında gerekli değişikliklerin yapılması Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü tarafından İş Yasası ve Devlet memurları yasasının aynı statü hukuku
çerçevesinde (Uluslararası normlara uygun olarak)değiştirilmesi talep edilmiş ancak
henüz çalışmalar devam etmektedir.
Hamile ve doğum yapan kadınlar "analık sigortası" kapsamında sağlık yardımı
almaktadır. Ancak, iki ayrı sigorta kanununa göre çalışan kadınlar arasında bu
yardımdan yararlanma konusunda farklılıklar mevcuttur. Bu farkların giderilmesi ve
verilen hizmetlerin kalitesinin artırılması amacıyla çalışmalar devam etmektedir.
70
Sonuç
Kadın Konferansları, birincisinden itibaren kadın hakları ve bu hakların
kullanılması ile ilgili gelişmeleri yaratmak adına düzenlenmiştir. Amaç, kadın-erkek
arasındaki farklı uygulamaları ve bunların nedenlerini ortadan kaldırmak olmuştur.
Ancak, kadın haklarının henüz tam belirlenemediği bir ortamda kadın-erkek
arasında eşitliği sağlayıcı ilişkileri geliştirmek çok zor olmaktadır.
Türkiye’de
Kadın
Konferansları
yaptırımları
gerçekleştirilirken,
kadının
güçlenmesi için vazgeçilmez olan destek alanlarını üzerinde durulmuştur. Bunlar
eğitim, sağlık, ekonomi ve kız çocukları olarak belirlenmiştir. Kadının ilerlemesi için,
Türkiye'nin tarihsel deneyimine de uygun olarak, devletin etkin ve öncü desteğinin
alınmasını şart olmuştur. Kadınlara karşı ayrımcılığı ve cinsiyet eşitsizliğini besleyen
din, gelenek ve görenekle, değişime yol açacak uygulama alanlarının başlıcaları
olarak belirlenmiştir .
Tüm bu alanlardaki çalışmalar, toplum içinde yenileşme sürecini başlatarak,
bu sürecin gelişimine katkıda bulunmaktadır.
Ülkemizde, bu sürece direnç gösteren alanlar; gelenek ve göreneklerimizin
yoğun, değişmez ve geliştirilemez kabul edildiği ortamlar olarak belirlenebilir. Ayrıca,
ülkemizde kır-kent ayrımının yoğun yaşandığı, bölgesel farklılıkların düzeyinin çok
yüksek olduğu yerlerde bu yenileşme çabaları çok zor gerçekleşebilmektedir.
1990 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre kadınların % 72.0’si, erkeklerin ise %
88.8’i okuma-yazma bilmektedir (Ozgen ve Ufuk, 2002). 12 ve daha yukarı yaştaki
nüfusun öğrenim durumları 1998 yılı itibariyle Türkiye geneli dikkate alınarak Çizelge
1’de verilmiştir.
1998 verileri incelendiğinde ise, okuma-yazma bilen kadınların toplam nüfus
içindeki oranının % 77.7’ye, erkeklerin oranının ise % 94.0’e yükseldiği, ancak
kadınların %22.3’ünün, erkeklerin ise % 6.0’sının halen okur-yazar olmadığı
görülmektedir. Diplomasız okur-yazar kadınların oranı % 4.8’dir. Kadınların %
50.4’ünün ilkokul, % 19.4’ünün orta dereceli okul ve yalnızca % 3.1’inin yüksekokul
veya fakülte mezunu olduğu belirlenmiştir (Ozgen ve Ufuk, 2002).
71
Çizelge 1. Cinsiyete Göre 12 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun
Öğrenim Durumu
KADIN
Sayı
Okuryazar
olmayan
Okuryazar
İlkokul
Ortaokul
Ortadengi
meslek
Lise
Lisedengi
meslek
Yüksekokul
TOPLAM
ERKEK
%
Sayı
TOPLAM
%
Sayı
(Bin)
(Satır)
(Sütun)
(Bin)
(Satır)
(Sütun)
5.428
1.163
12.245
2.080
79.0
47.9
49.1
37.5
22.3
4.8
50.4
8.6
1.443
1.264
12.675
3.462
21.0
52.1
50.9
62.5
6.0
5.3
53.0
14.5
%
(Bin) (Sütun)
6.871
2.427
24.920
5.542
14.2
5.1
51.7
11.6
110
51.2
0.5
106
48.8
0.4
215
0.4
2.019
42.9
8.3
2.692
57.1
11.2
4.711
9.7
488
35.4
2.0
892
64.6
3.7
1.380
2.8
767
24.300
35.4
50.4
3.1
100.0
1.400
23.933
64.6
49.6
5.9
100.0
2.167
4.5
48.232 100.0
Türkiye’de “eğitimde fırsat ve olanak eşitsizliği” sorunu sadece erkek ve kadın
nüfus
arasındaki
eşitsizlik
ve
okullaşma
oranlarının
düşük
olmasından
kaynaklanmamakta, erkek ve kadın nüfus gruplarının var olan fırsat ve olanak-lardan
yararlanmada kendi içlerinde de belirgin farklar bulunmakta; bu farklar özellikle kırkent ayrımında kendini göstermektedir (Bülbül, 1992). 12 ve daha yukarı yaştaki
nüfusun yerleşim yerlerine göre öğrenim durumları 1998 yılı itibariyle Çizelge 2’de
verilmiştir.
1998 verilerine göre kırsal kesimde yaşayan kadınların % 28.6’sının okur-yazar
olmadığı belirlenmiştir. Kırsal kesimdeki diplomasız okur-yazar kadınların oranı %
4.8, ilkokul mezunu kadınların oranı % 55.9, orta dereceli okul mezunu kadınların
oranı % 10.1’dir. Bu kesimde yüksekokul veya fakülte mezunu kadın ise yok denecek
kadar (% 0.6) azdır (Ozgen ve Ufuk, 2002).
Çizelge 2. Cinsiyet ve Yerleşim Yerine Göre 12 ve Daha Yukarı
Yaştaki Nüfusun Öğrenim Durumu (%)
KADIN
Okuryazar
olmayan
Okuryazar
İlkokul
Ortaokul
ERKEK
TOPLAM
Kır
Kent
Kır
Kent
Kır
Kent
28.6
17.5
8.9
3.9
18.9
10.7
4.8
55.9
5.6
4.8
46.1
10.8
7.1
60.8
11.4
3.9
47.1
16.8
5.9
58.3
8.4
4.4
46.6
13.8
72
Ortadengi
meslek
Lise
Lisedengi
meslek
Yüksek
okul
TOPLAM
0.3
0.6
0.3
0.6
0.3
0.6
3.5
12.1
7.3
14.1
5.4
13.1
0.7
3.0
2.2
4.9
1.5
3.9
0.6
5.1
2.0
8.7
1.3
6.9
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
Kız çocukların başlıca okula gitmeme nedenleri;
 okula ilgi duymama (% 24.7),
 okul masraflarının yüksek olması (%17.2),
 ailenin izin vermemesi (%14.0),
 ev işlerinde aileye yardım etmek zorunda olma (%11.3),
 hanehalkının ekonomik faaliyetlerine yardım etmek zorunda olma (% 7.5),
 uygun okulun olmaması (% 4.0),
 sakatlanma veya hastalanma (% 3.5),
 ücretli çalışmak zorunda olma (% 2.0),
 öğretmenler ile iyi geçinmeme (% 0.1) olarak sıralanmaktadır.
Özellikle kırsal kesimde kız çocukların işgücünden daha fazla yararlanılması,
erken evlilikler, okula geç başlama, kızların eğitimine ilişkin güdülenme eksikliği,
eğitim maliyetinin yüksekliği, ataerkil değer yargıları ve bunlara bağlı olarak eğitimin
geleceğe yönelik bir katkısının olmayacağı düşüncesi kız çocukların eğitimini
olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir (Ozgen ve Ufuk, 2002).
Türkiye’de kırsal kesimde yaşayan kadınlara götürülecek eğitim hizmetleri
öncelikle ele alınmak durumundadır.Kadınların verimliliklerinin artırılması,sosyoekonomik konumlarının iyileştirilmesi ve kararlara daha üst düzeyde katılmalarını
öngören eğitim politikalarının etkinleştirilmesi ile değişime uyum sağlanması mümkün
olabilir. Eğitim düzeyinin yetersiz, sağlık hizmetlerinin sınırlı olduğu kırsal yörelerdeki
küçük yerleşim birimlerinde yaşayan kadınların beceri geliştirme projeleri kapsamına
alınarak, beceri ve gelirlerinin artırılması, yöresel kalkınma ve işsizlik sorunlarının
çözümüne de katkıda bulunacaktır (Bircan, 1992).
Hala kızlık soyadını kullanmakta zorluk çeken kadınlarımız, hala “kaç çocuğun
var?” sorusuna kız çocuklarının sayısını ilave etmeden cevap veren babalarımız, hala
şahit olduğunda kadını kabullenmekte zorlanan hakimlerimiz ve de hala kadını ikinci
sınıf vatandaş olarak değerlendirmeye yatkın zihniyetteki erkeklerimiz hiç de
değildir.
73
az
Tüm bunların yanısıra, Cumhuriyet’imizin kurulması ile birlikte başlayan
sonrasında da Kadın Konferansları’na imza koyarak yaptırımlarının ülkemizde
uygulanır olmasını kapsayan çalışmalar toplumumuzda kadının yeri ve hakları
konusunda önemli reform uygulamaları olarak görülebilmektedir.
Ülkemizde kadının işgücüne katılım oranı % 27.9 olarak tespit edilmiştir. Aynı
oran erkekler için, % 69.5’tur. İşgücüne dahil edilmeyen ev hanımı oranı % 51’dir. Bu
oranın % 69’u kentlerde yaşamaktadır. Tarım sektöründe çalışan kadınaların % 88’i
ücretsiz aile işçisidir.
Tüm bu veriler, kadınların ülkemizde sadece işgücü olarak ne kadar çok
istismara uğradığının bir göstergesidir.
Siyasi istikrarın bir türlü sağlanamadığı, iktidarların çok sık değiştiği ülkemizde,
sıkça değişen ve ait olduğu siyasi görüşün özelliklerine göre şekillenebilen politikalar
zaman
kaybını
getirmekte
ve
evrensel
olsa
da
bir
çok
alanda
objektif
olunamamaktadır. Cinsiyet eşitliğinin ve kadının ilerlemesinin Türkiye'de, kamu
politikalarında öncelikli amaçlar olarak yer aldıkları söylenemez. Bu konudaki en
büyük engel, bürokrasinin, kendi yapısal örgüsünü tehdit eden konuları gündem
maddesi yapmama eğilimidir. Bu husus Türkiye bakımından da geçerlidir. Gene de,
Türkiye'de, kadınla ilgili ulusal kuruluşlar, kadınlarla ilgili kurumların oluşturulması ve
değişim sağlanması için çok yönlü ittifaklar kurulmasına yönelik stratejiler
geliştirmekte ve kadınların desteğini almaya çalışmaktadır
Birçok olumsuzluğun yaşanıyor olmasına karşın, demokratik ve laik bir devlet
olmanın
kadın
hakları
ve
bu
hakların
uygulanması
konusunda
avantajlar
sağlamaktadır. Türkiye’de Kadın Hakları’nın gelişimi konusunda bir kronoloji Ek-4’de
verilmiştir.
Avrupa Birliği’ne girişi hedeflediğimiz şu günlerde Türkiye, öteki aday ülkeler
gibi her alandaki mevzuatını AB'ye uyumlu hale getirmek için gerekli reformları
desteklemek için bir üyelik öncesi stratejiden yararlanacaktır. Bu amaçla, Avrupa
Birliği'nin kendi müktesebatını açıkladığı ve Türkiye'nin kanunlarını incelediği bir
değerlendirme süreci gerçekleştirilecektir. Topluluk müktesebatının benimsenmesi
konusundaki öncelikler belirlendiğinde Türkiye ve Avrupa Birliği arasında bir Üyelik
74
Ortaklığı hazırlanacak ve Türkiye, Müktesebatın Benimsenmesi için bir Ulusal
Program
(NPAA)
hazırlayacaktır.
Türkiye,
ayrıca
üyelik
öncesi
Topluluk
programlarına, kuruluşlarına ve mali yardıma hak kazanacaktır. Örneğin, 20012006
dönemi için ayrımcılıkla mücadeleye yönelik Topluluk Eylem Planına ilişkin
Komisyon önerisi, Türkiye'yi bir katılımcı ülke olarak içermektedir. Bu program,
ayrımcılığın uygulandığı her alanda eşit muamele ve eşit fırsatların artırılmasını
amaçlamaktadır.
Kadın Hakları konusunda, yüzyıllarboyu adeta kemikleşerek günümüze gelen
anlayış, tutum, davranış kalıplarının ve rollerin sorgulanarak değiştirilmesi kapsamlı
ve etkin eylem programlarının geliştirilip uygulanmalarına, tarafların da konuya sahip
çıkmalarına bağlıdır. İşte bu noktada, eğitim kadın erkek tüm bireyler için öğretici,
güdüleyici ve gelişmeyi sağlayıcı rol üstlenecektir. Kadın Konferansları ve
yaptırımları da eğitim reformu niteliğinde çalışmalar olarak değerlendirilerek uluslar
arası düzeyde ve ülkemizde itici bir güç olacaktır.
Eğitim; kalkınmanın, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmanın tek yolu olacağı
gerçeği kabul edildiğinde ve politikalarda ilk öncelikli madde olarak ele alındığında
toplum olarak birçok sorunumuzda ortadan kalkabilecektir. Kadın hakları ve
uygulanabilirliği konusu; ancak toplumumuzun nitelikli bir eğitim almış bireylerden
oluşması ile gerçek hayatta uygulanabilir olacaktır. Zaten, kadın konferanslarında da
önemle irdelenen konu eğitim başlığı ile verilmektedir.
Her zaman eğitim, toplumdaki değişme ve yenileşme hareketlerinin odak
noktası olacaktır. Eğitim sürecine, nitelik olarak artırıcı etkisi olan reformlar sayesinde
bu konuda gelişme sürecini kabullenebilen bireyler yetişecektir.
Eğitim sayesinde kadın evin içindeki geleneksel rollerinin dışına çıkabilecek
çeşitli alanlarda yeteneklerini sergileyebilecektir. Tüm bu gelişmeler, sadece kadının
statüsünü artırmakla kalmayıp toplum içi dinamiği de artırabilecektir.
Toplum içinde önemli olan, yaptırım gücü kabul edilmiş çeşitli örgütlenmeleri
kurabilmektir. Siyasi partiler bağlamında bir örgütlenme dışında, toplumun önemli
sorunlarında sesini duyurmasını bilen, ilkelerin yoldan saptırılması halinde bilinçle
başkaldıran, bilimsel gerçeklerle hareket eden, barışçı, bilinçli, özverili örgütlenmeler
ile tüm bu sorunların üstesinden gelinebilir.
75
İfade
edebildikleri
gerçek
kimliklerini
sergileyebilen,
özgür
düşünen,
yaratıcılıklarını ve bilgilerini kullanabilen kadın, ülkemizin çağdaş uygarlık düzeyini
yakalamasında etkili rol oynayabilecektir.
Toplumda anne olma rolleri sürdüğü müddetçe, kadın haklarına saygılı,
cinsiyetler arası eşitlikten yana, eşit ilişkiler kurmayı becerebilen, evrensel değerlere
saygılı çağdaş erkek çocuklarını yetiştirecek olan kadınlarımız değilmidir ?
Özgürlükçü, katılımcı, demokratik ve insan haklarına dayalı toplum düzenine
erişmenin kadınları dışlamadan gerçekleşebileceği
gerçeği, bir an önce kabul
edilmelidir.
KAYNAKÇA
Bircan, İ. (1992). Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Kadınların Beceri ve Gelir
Düzeylerinin Yükseltilmesi. Unicef, Türkiye.
Bursalıoğlu Z., (2000). Eğitimde Yönetimi Anlamak Sistemi Çözümlemek.
Ankara: Pegem Yayınları.
Bülbül, A.S. (1992). Türkiye’de Kadın Nüfusunun Eğitim Durumu. T.C. Milli
Eğitim Bakanlığı Türkiye’de Kadın Eğitimi Birinci Uluslararası Konseyi
Bildiriler, 23-26 Haziran 1992, İmece Yayıncılık Ltd., Ankara.
Süral N., (2002). Avrupa Topluluğunun Çalışma Yaşamında Kadın-Erkek
Eşitliğine Dair Düzenlemeleri ve Türkiye . Ankara: KSSGM Yayınları.
T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM), (1998).
Ulusal Eylem Planı. Ankara: KSSGM Yayınları.
76
T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM), (2001).
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve İhtiyari
Protokol. Ankara: KSSGM Yayınları.
T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) , (2001).
Pekin+5 Siyasi Deklarasyonu ve Sonuç Belgesi Pekin Deklarasyonu ve
Eylem Platformu. Ankara: KSSGM Yayınları.
T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü(KSSGM), (2000).
Kadın İstihdamı İçin Yeni Perspektifler ve Kadın İşgücüne Muhtemel Talep.
Ankara: KSSGM Yayınları.
Özgen Ö., Ufuk H. ;(2002). Kırsal Kesimde Kadın Eğitimi.
http://www.tmmobzmo.org.tr/docs/46.doc
Web: http://www.toplumsalbellek.org/pekin_deklarasyonu.1995.htm
Web: http://www.geocities.com/hablemitoglu/21yy_da_turkiye.htm
Web: http://www.die.gov.tr/tkba/pekin+5.doc
Web: http://www.kssgm.gov.tr/pekin-5.html
Web: http://www.un.org.tr/who/EU/6bultenavbir%20kadin.HTM
Web: http://www.basbakanlik.gov.tr/yayinlar/insanhak3.htm
Web: http://www.ucansupurge.org/newhtml/kazan/kota.php
Web: http://www.thb.hacettepe.edu.tr/2000/20004.shtml
Web: http://www.die.gov.tr/CIN/CIN-tr/beijing.html
77
Ek-1
20. YÜZYILDA YAYINLANAN BAŞLICA
İNSAN HAKLARI BİLDİRGELERİ
(Kronolojik Sırayla)
Cebri Çalıştırma Hakkında 29 Sayılı ILO Sözleşmesi, (28 Haziran
1930)
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Amaçları Hakkında Bildirge, (Başlangıç
Bölümü), (1944)
78
Uluslararası Çalışma
Deklarasyon), (1944)
Örgütü’nün
Amaçları
Hakkında
Bildirge
(Ek
Birleşmiş Milletler Anlaşması (Başlangıç Bölümü), (26 Haziran 1945)
Amerikan İnsan Hakları ve Ödevleri Bildirisi, (2 Mayıs 1948) <![endif]>
Uluslararası Çalışma Örgütü, Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme
Hakkının Korunmasına İlişkin 87 Sayılı Sözleşme, (9 Temmuz 1948)
Birleşmiş Milletler, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması
Sözleşmesi ( 9 Aralık 1948)
Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, (10 Aralık 1948)
Uluslararası Çalışma Örgütü, Teşkilatlanma ve Kollektif Müzakere Hakkı
Prensiplerinin Uygulanmasına Müteallik 98 Sayılı Sözleşme, (1 Temmuz
1949)
İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme
(= İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi), (4 Kasım 1950)
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesinin I Bölümü İçerisinde Yer Almayan Bazı Hak Ve Özgülüklerin
Uygulanmasına İlişkin 1 No’lu Protokol) (20 Mart 1952)
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( İnsan Hakları Divanına
İstişari Mütalaa Vermek Yetkisi Tanıyan 2 No’lu Protokol) (6 Mayıs 1963)
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( Ek 1’nolu Protokolde
Yeralan Haklardan Başka, Bazı Hakları Ve Özgürlükleri Güvence Altına Alan 4
No’lu Protokol) (16 Eylül 1963)
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol (Ölüm Cezasının
Kaldırılmasına İlişkin 6 No’lu Protokol) (1 Mart 1985)
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( Çeşitli Konulara İlişkin 7
No’lu Protokol (1 Kasım 1988)
Uluslararası Çalışma Örgütü, Eşit Değerde İş İçin Erkek ve Kadın İşçiler
Arasında Ücret Eşitliği Hakkında 100 Sayılı Sözleşme, (29 Haziran 1951)
Birleşmiş Milletler, Sığınanların Statüsüne İlişkin Sözleşme (28 Temmuz
1951)
79
Birleşmiş Milletler, Kadınların Siyasal Haklarına İlişkin Sözleşme (20
Aralık 1952)
Birleşmiş Milletler,Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kurallar (30
Ağustos 1955)
Uluslararası Çalışma Örgütü, Cebri Çalıştırmanın İlgasına Dair 105 Sayılı
Sözleşme (25 Haziran 1957)
Uluslararası Çalışma Örgütü, İş ve Meslek Yönünden Ayrım Hakkında 111
Sayılı Sözleşme, (25 Haziran 1958)
Birleşmiş Milletler, Çocuk Hakları Bildirgesi, (20 Kasım 1959)
Birleşmiş Milletler, Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Uluslararası Sözleşme (14
Aralık 1960)
Avrupa Sosyal Şartı (=Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi) (18 Ekim 1961)
Birleşmiş Milletler, Her Çeşit Irk Ayrımcılığının Kaldırılmasına İlişkin
Uluslararası Sözleşme, (21 Aralık 1965)
Birleşmiş Milletler, Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası
Sözleşmesi (16 Aralık 1966)
Birleşmiş Milletler, Kişisel ve Siyasal Haklar İlişkin Uluslararası Sözleşme,
(16 Aralık 1966)
Birleşmiş Milletler, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesine
Seçmeli Protokol (16 Aralık 1966)
Birleşmiş Milletler, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası
Sözleşmesine, Ölüm Cezasının Kaldırılmasını Amaçlayan
İkinci Seçmeli Protokol (15 Aralık 1989)
Birleşmiş Milletler, Toplumsal Gelişme ve Kalkınma Bildirgesi (11 Aralık
1969)
Uluslararası Çalışma Örgütü, İşletmelerde İşçi Temsilcilerinin Korunması
ve Onlara Sağlanacak Kolaylıklar Hakkında 135 Sayılı ILO Sözleşmesi (2
Haziran 1971)
Birleşmiş Milletler, İnsan Çevresi Konferansı (Stockholm Deklarasyonu)
(1972)
Uluslararası Çalışma Örgütü, İstihdama Kabulde Asgari Yaşa İlişkin 138
Sayılı Sözleşme, (6 Haziran 1973
80
Birleşmiş Milletler, Olağanüstü ve Silahlı Çatışma Hallerinde Kadınların ve
Çocukların Korunmasına Dair Bildiri (14 Aralık 1974)
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Sonuç Bildirgesi (Helsinki
Belgesi) (1 Ağustos 1975)
Birleşmiş Milletler, Özürlü Kişilerin Haklarına Dair Bildiri (9 Aralık 1975)
Uluslararası Çalışma Örgütü, Kamu Hizmetlerinde Örgütlenme Hakkının
Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin
151 Sayılı Sözleşme, (7 Haziran 1978)
Birleşmiş Milletler, Kitle İletişim Araçlarının Barışın ve Uluslararası
Anlayışın Güçlendirilmesine, İnsan Haklarının Geliştirilmesine ve Irkçılık,
Apartheid ve Savaş Kışkırtıcılığı ile Mücadele Edilmesine Katkıda
Bulunması ile İlgili Temel Prensipler Bildirgesi (22 Kasım 1978)
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Çeşit Ayrımcılığın Önlenmesi
Uluslararası Sözleşmesi, (18 Aralık 1979)
Afrika İnsan ve Halklarının Hakları Şartı,(26 Haziran 1981)
Birleşmiş Milletler, Din ve İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlük ve
Ayrımcılığın Kaldırılması Bildirisi (25 Kasım 1981)
Uluslararası Çalışma Örgütü, Hizmet İlişkisine İşveren Tarafından Son
Verilmesi Hakkında 158 Sayılı Sözleşme (2 Haziran 1982)
Birleşmiş Milletler, Ölüm Cezası İle Karşılaşanların Haklarının
Korunmasını Güvence Altına AlacakTedbirler Bildirgesi (25 Mayıs 1984)
Birleşmiş Milletler, İşkence ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı veya Onur
Kırıcı Davranış veya Cezalandırmalara Karşı Sözleşme, (10 Aralık 1984)
Birleşmiş
Milletler,Yargı
Bağımsızlığına
Dair
Temel
Prensipler(29 Kasım 1985)
Birleşmiş Milletler, Suçtan ve Yetki İstismarından Mağdur Olanlara Adalet
Sağlanmasına Dair Temel Prensipler Bildirisi(29 Kasım 1985)
İşkencenin ve İnsanlık Dışı ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin
Önlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi (26 Haziran 1987)
Birleşmiş Milletler, Herhangi Bir Biçimde Tutuklanan veya Hapsedilen
Kişilerin Korunmasına İlişkin Prensipler Bütünü (9 Aralık 1988)
Birleşmiş Milletler Hukuk Dışı ve Keyfi İnfazların Etkin Biçimde
Önlenmesi ve Soruşturulmasına İlişkin Prensipler(24 Mayıs 1989)
81
Birleşmiş Milletler, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, (20 Kasım 1989)
Birleşmiş Milletler, Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi (7
Eylül 1990)
Birleşmiş Milletler, Savcıların Rolüne Dair Yönerge, (7 Eylül 1990)
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartı
(21 Kasım 1990)
Birleşmiş Milletler, Mahpuslara Karşı Davranışlara Dair Temel Prensipler
(14 Aralık 1990)
Birleşmiş
Milletler,
Özgürlüğünden
Yoksun
Bırakılmış
Küçüklerin Korunması İçin Kurallar (14 Aralık 1990)
Birleşmiş Milletler, Çevre ve Kalkınma Rio Deklarasyonu, (1992)
Birleşmiş Milletler, Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup
Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildiri (20 Aralık 1993)
Birleşmiş Milletler, Kadınlara Karşı Şiddetin Tasfiye Edilmesine Dair
Bildiri, (20 Aralık 1993)<![endif]>
Birleşmiş Milletler, Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Planı, (5-13 Eylül
1994)
Avrupa Konseyi, Ulusal Azınlıkların Korunması İçin Çerçeve Sözleşme, (1
Şubat 1995)
Birleşmiş Milletler, Kopenhag Toplumsal Kalkınma Deklarasyonu, (6-12
Mart 1995)
Birleşmiş Milletler, Pekin Deklarasyonu, (15 Eylül 1995)
Birleşmiş Milletler, İnsan Yerleşimleri Konferansı Habitat II,
İstanbul Deklarasyonu, (3-14 Haziran 1996)
Avrupa Konseyi, İnsan Hakları Ve Biyotıp Sözleşmesi (Kasım1996)
Uluslararası Çalışma Örgütü, Çalışmaya İlişkin Temel Hak ve İlkeler
Deklarasyonu,(19 Haziran 1998)
Uluslararası Çalışma Örgütü, Çok Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin
Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin 182 Sayılı Acil Eylem
Sözleşmesi, (17 Haziran 1999)
82
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Güvenlik Şartı, (19 Kasım
1999)
Ek-2
KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ
SÖZLEŞMESİ
(CONVENTİON on the Elimination of all Forms of
Discrimination against Women)
(CEDAW)
Bu sözleşmeye taraf olan Devletler,
Birleşmiş Milletler Yasasının temel insan haklarına, insan itibar ve kıymetine
ve erkeklerle kadınların eşit haklara sahip olmaları gerektiğine inancı tekrar teyid
ettiğini kaydederek,
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin, insanlara karşı ayrımcılığın kabul
edilemezliği prensibini teyid ettiğini ve tüm insanların özgür doğduğunu ve eşit itibar
ve haklara sahip olduklarını ve bu Beyannamede böylece öne sürülen tüm haklar ve
hürriyetlerin cinsiyete dayalı olanlar dahil hiçbir ayırıma tabi kılınmaksızın herkes
tarafından kullanılabileceğini beyan ettiğini kaydederek,
İnsan Hakları Sözleşmelerine Taraf Devletlerin, kadınlar ile erkeklerin tüm ekonomik,
sosyal, kültürel, medeni ve siyasi haklardan eşit olarak yararlanmalarını temin
mükellefiyeti bulunduğunu kaydederek,
83
Birleşmiş Milletler ve ona bağlı ihtisas kuruluşları nezaretinde kabul edilmiş ve
erkeklerle kadınların eşitliğini sağlamaya çalışan uluslararası sözleşmeleri göz
önünde tutarak;
Ayrıca Birleşmiş Milletler ve ona bağlı ihtisas teşekküllerinin kabul ettiği erkek
ve kadınların haklarının eşitliğini sağlamayı amaçlayan kararları, beyanları ve
tavsiyeleri de dikkate alarak;
Ancak, bu çeşitli belgelere rağmen kadınlara karşı ayrımcılığın hala devam
etmekte oluşundan endişe duyarak,
Kadınlara karşı ayrımcılığın, hak eşitliği ve insan şeref ve haysiyetine saygı
ilkelerini ihlal ettiğini, kadınların erkeklerle eşit olarak ülkelerin siyasi, sosyal,
ekonomik ve kültürel hayatlarına katılmalarını engellediğini, toplumun ve ailenin
refahının artmasına engel teşkil ettiğini ve kadınların ülkeleri ve insanlık hizmetinde
kullanabilecekleri olanaklarını geliştirmelerini zorlaştıracağını kaydederek,
Yoksulluk hallerinde kadınların yiyecek, sağlık, eğitim, öğretim ve iş bulma ve
sair ihtiyaçlarının karşılanması bakımından en az imkana sahip olduklarından endişe
duyarak;
Hakkaniyet ve adalete dayalı yeni uluslararası ekonomik düzenin
kurulmasının,
kadınlarla erkekler arasındaki eşitliği sağlamak için önemli bir aşama teşkil edeceğine
inanarak;
Apartheid’in, ırkçılığın her şeklinin, ırk ayırımının, sömürgeciliğin, yeni
sömürgeciliğin, saldırganlığın, yabancı devlet işgal ve hakimiyetinin ve ülkelerin iç
işlerine müdahale etmenin ortadan kaldırılmasının, erkekler ile kadınların eşit
haklardan yararlanmaları için gerekli olduğunu önemle belirterek;
Uluslararası barış ve güvenliğin güçlendirilmesinin, uluslararası gerilimin
azaltılmasının, sosyal ve ekonomik sistemlerine bakılmaksızın bütün ülkeler arasında
karşılıklı işbirliğinin, genel ve tam silahsızlanmanın ve özellikle sıkı ve etkili bir
uluslararası denetim altında nükleer silahsızlanmanın, ülkeler arasındaki ilişkilerde,
adalet, eşitlik ve karşılıklı menfaat ilkelerinin teyidinin ve yabancı ve sömürge
yönetimi veya yabancı işgali altında bulunan yerlerdeki halkların kendi kaderlerini
tayin ve bağımsızlık elde etme hakları kadar ulusal hükümranlık ve toprak
bütünlüklerine saygının gerçekleşmesinin, sosyal gelişme ve kalkınmaya ve bunun
bir sonucu olarak da, erkeklerle kadınlar arasında tam bir eşitliğin elde edilmesini
katkıda bulunacağını teyid ederek,
Bir ülkenin tam ve eksiksiz kalkınmasının, dünyada refahın ve barışın elde
edilmesinin, kadınların erkeklerle eşit şartlarda her alanda azami katkılarının
gerektirdiğine inanarak,
Kadınların ailenin refahına ve toplumun kalkınmasına yaptıkları büyük katkının
henüz tam olarak algılanmadığını, analığın sosyal önemi ve ana ve babanın aile
içinde ve çocukların büyütülmesindeki rollerini göz önünde bulundurarak ve
kadınların nesillerin üremesindeki önemli rolünün aile içinde ayırıma neden olmaması
gerektiğini, nitekim çocukların yetiştirilmelerinin kadın ve erkek ile toplumun
tamamının sorumluluk paylaşmalarını gerektirdiğini vakıf olarak,
Erkeklerle kadınlar arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için kadınlar ile
erkeklerin toplumdaki geleneksel rollerinde bir değişiklik ihtiyacı bulunduğunu vakıf
olarak,
Kadınlara Karşı Ayırımcılığın Ortadan Kaldırılması Beyannamesinde yer alan
ilkeleri uygulamaya ve bu maksatla bu nevi ayırımcılığın her şekli ve tezahürünün
ortadan kaldırılması için gerekli tedbirleri almaya kararlı olarak,
Aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır:
84
BÖLÜM I
Madde 1İşbu Sözleşmeye göre, “kadınlara karşı ayırım” deyimi kadınların, medeni
durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik,
ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer sahalardaki insan hakları ve temel
özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen
veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan
herhangi bir ayırım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamına gelecektir.
Madde 2Taraf Devletler, kadınlara karşı her türlü ayrımı kınar, tüm uygun yollardan
yararlanarak ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldırıcı bir politika
izlemeyi kabul eder ve bu amaçla aşağıdaki hususları taahhüt ederler:
a) Kadın ile erkek eşitliği ilkesini kendi ulusal anayasalarına ve diğer ilgili
yasalara, henüz girmemişse dahil etmeyi ve yasalar ile ve diğer uygun yollarla bu
ilkenin uygulanmasını sağlamayı,
b) Kadınlara karşı her türlü ayırımı yasaklayan ve gerekli yerlerde müeyyideler
de ihtiva eden yasal ve diğer uygun önlemleri kabul etmeyi,
c) Kadın haklarının erkeklerle eşit olarak yasal himayesini tesis etmeyi ve
yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kamu kuruluşları aracılığıyla kadınların her türlü
ayırıma karşı etkin himayesini sağlamayı,
d) Kadınlara karşı herhangi bir ayırımcı hareket yapılmasından veya
uygulanmasından kaçınmayı ve kamu yetkilileri ile kuruluşlarının bu yükümlülüğe
uyumlu olarak hareket etmelerini sağlamayı,
e) Herhangi bir kişi, kuruluş veya teşebbüsün kadınlara karşı ayırım yapmasını
önlemek için bütün uygun önlemleri almayı,
f) Kadınlara karşı ayırımcılık teşkil eden mevcut yasa, yönetmelik, adet ve
uygulamaları, tadil veya feshetmek için yasal düzenlemeler de dahil gerekli bütün
uygun önlemleri almayı,
g) Kadınlara karşı ayırımcılık teşkil eden bütün ulusal cezai hükümleri ilga
etmeyi.
Madde 3Taraf Devletler özellikle politik, sosyal, ekonomik ve kültürel sahalarda olmak
üzere bütün alanlarda, erkeklerle eşit olarak insan hakları ve temel özgürlüklerinden
yararlanmalarını ve bu hakları kullanmalarını garanti etmek amacıyla, kadının tam
gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak için yasal düzenleme dahil bütün uygun
önlemleri alacaklardır.
Madde 41. Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için taraf devletlerce alınacak geçici ve
özel önlemler, iş bu sözleşmede belirtilen cinsten bir ayırım olarak mütalâa
edilmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların muhafazası sonucunu
doğurmayacaktır. Fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı zaman bu
tedbirlere son verilecektir.
2. Anneliğin himayesi maksadıyla işbu Sözleşmede belirtilenler dahil, Taraf
Devletlerce alınacak özel önlemler, ayırımcı olarak nitelendirilmeyecektir.
Madde 5-
85
Taraf Devletler aşağıdaki bütün uygun önlemleri alacaklardır:
a- Her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin
kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamaların
ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve kültürel
davranış kalıplarını değiştirmek,
b- Anneliğin sosyal bir görev olarak anlaşılmasını ve çocukların yetiştirilmesi
ve gelişiminde kadın ve erkeğin ortak sorumluluğunun tanınmasını öngören ve her
halükarda çocukların menfaatlerini her şeyden önce gözeten anlayışa dayanan bir
aile eğitimini sağlamak,
Madde 6Taraf Devletler, kadın ticareti ve fahişeliğin istismarının her şekliyle önlenmesi için
yasama
dahil
gerekli
bütün
önlemleri
alacaklardır.
BÖLÜM II
Madde 7Taraf Devletler, ülkenin politika ve kamu hayatında, kadınlara karşı ayırımı önlemek
için tüm tedbirleri alacaklar ve özellikle kadınlara erkeklerle eşit şartlarla aşağıdaki
hakları sağlayacaklardır:
a- Bütün seçimlerde ve halka oylamalarında oy kullanmak ve halka tarafından
seçilen organlara seçilebilmek,
b- Hükümet politikasının hazırlanmasına ve uygulanmasına katılmak, kamu
görevinde bulunabilmek ve hükümetin her kademesinde kamu görevleri ifa etmek,
c- Ülkenin kamu ve politik hayatı ile ilgili hükümet dışı kuruluşlara ve
derneklere iştirak etmek.
Madde 8Taraf Devletler, kadınlara, erkeklerle eşit şartlarda ve hiçbir ayırım
gözetmeksizin, hükümetlerini uluslararası düzeyde temsil etmek ve uluslararası
kuruluşların faaliyetlerine katılmak fırsatını sağlamak için gerekli bütün tedbirleri
alacaklardır.
Madde 91. Taraf Devletler, tabiiyetin kazanılmasında, değiştirilmesinde veya
muhafazasında kadınlara erkekler ile eşit haklar tanıyacaklar ve özellikle bir
yabancıyla evlenmenin veya evlilik sırasında kocanın tabiiyetini değiştirmesinin,
kadının da otomatik olarak tabiiyet değiştirmesine, tabiiyetsiz kalmasına veya
kocanın tabiiyetini zorla almasına yol açmasını temin edeceklerdir.
2. Taraf Devletler, çocukların tabiiyeti konusunda kadınlara erkeklerle eşit
haklar sağlayacaklardır.
BÖLÜM III
Madde 10Taraf Devletler, özellikle aşağıdaki konularda kadın erkek eşitliği esasına
dayanarak eğitimde erkeklerle eşit hakka sahip olmalarını sağlamak için kadınlara
karşı ayırımı önleyen bütün uygun tedbirleri alacaklardır:
a- Meslek ve sanat yönlendirilmesinde kırsal ve kentsel alanlarda bütün
dallardaki eğitim kurumlarına girişte ve diploma almada okul öncesi, genel, teknik,
86
mesleki ve yüksek teknik eğitimde ve her çeşit mesleki eğitimde eşit şartların
sağlanması,
b- Kadınların erkeklerle aynı ders programlarından yararlanmaları, aynı
sınavlara katılmaları, aynı seviyedeki niteliklere sahip eğitim görevlilerine, okul bina
ve malzemesine sahip olmaları,
c- Kadın ve erkeğin rolleriyle ile ilgili kalıplaşmış kavramların eğitimin her
şeklinde ve kademesinden kaldırılması ve bu amaca ulaşılması için eğitim birliğinin
ve diğer eğitim şekillerinin teşvik edilmesi, özellikle ders kitaplarının ve okul
programlarının yeniden gözden geçirilmesi ve eğitim ve metotlarının bu amaca göre
düzenlenmesi,
d- Burs ve diğer eğitimin yardımlarından faydalanmaları için kadınlara
erkeklerle eşit fırsatların tanınması,
e- Özellikle kadın ve erkekler arasında mevcut eğitim açığını en kısa zamanda
kapatmaya yönelik yetişkin ve görevsel okuma-yazma öğretim programları dahil,
sürekli eğitim programlarına katılabilmeleri için erkeklerle eşit fırsatların verilmesi,
f- Kız öğrencilerin okuldan ayrılma oranlarının düşürülmesi ve okuldan erken
ayrılan kız ve kadınlar için eğitim programları düzenlenmesi,
g- Spor ve beden eğitimi faaliyetlerine faal olarak katılmaları için erkeklerle eşit
fırsatlar tanınması,
h- Kadınların ailelerin sağlık ve refahını sağlamaya yardım edecek, aile
planlaması bilgisi dahil özel eğitici bilgiyi temin etmeleri.
Madde 111. Taraf Devletler, istihdam alanında kadınlara karşı ayırımı önlemek ve kadın
erkek eşitliği esasına dayanarak eşit haklar sağlamak için özellikle aşağıda belirtilen
konularda bütün uygun önlemleri alacaklardır:
a- Bütün insanların vazgeçilmez hakkı olan çalışma hakkı,
b- İstihdam konularında eşit seçim kıstasları uygulanması da dahil,
erkeklerle eşit istihdam imkanlarına sahip olma hakkı,
c- Serbest olarak meslek ve iş seçme hakkı, terfi, iş güvenliği, hizmetin
tüm şartları ve avantajlarından faydalanma hakkı, çıraklık, ileri mesleki
eğitim ve bilgi yenileme eğitimi dahil mesleki eğitim ve mükerrer eğitim
görme hakkı,
d- Sosyal yardımlar dahil eşit ücret hakkı, eşdeğerdeki işte eşit
muamele ve işin cinsinin değerlendirilmesinde eşit muamele görme
hakkı,
e- Ücretli izinle birlikte, özellikle emeklilik, işsizlik, hastalık, sakatlık ve
yaşlılık ve diğer çalışamama hallerinde sosyal güvenlik hakkı,
f- Emniyetli şartlar içinde çalışma hakkı ve sağlığın ve bu meyanda
doğurganlığın korunması hakkı.
2. Evlilik ve analık sebebiyle kadınlara karşı ayırımı önlemek ve etkin çalışma
hakkını sağlamak amacıyla, taraf devletler uygun önlemleri alacaklardır.
a- Hamilelik ve analık izni sebebiyle veya evliliğe bağlı olarak işten
çıkarma ayırımını yasaklamak, bu ayırımı yapanları cezalandırmak,
b- Önceki iş, kıdem ve sosyal haklar kaybedilmeksizin, ücretli olarak
analık izni veya benzeri sosyal içerikli tazminatlar vermek,
c- Özellikle çocuk bakımevleri ağının tesisi ve geliştirilmesi yoluyla anne
ve babanın aile yükümlülüklerini, görev sorumlulukları ve kamu
hayatına katılma ile birleştirmeyi mümkün kılan destekleyici sosyal
hizmetlerin sağlanmasını teşvik etmek,
87
d- Hamilelik süresince zararlı olduğu kanıtlanan işlerde kadınlara özel
koruma sağlamak,
3. Bu maddede yer alan konulara ilişkin koruyucu yasalar bilimsel ve teknik
bilgi ışığı altında devrevi olarak yeniden gözden geçirilecek ve gerekirse tadil, ilga
veya temdid edilecektir.
Madde 121. Taraf Devletler, aile planlaması dahil sağlık bakım hizmetlerinden kadın ve
erkeğin eşit olarak yararlanması için, sağlık bakımında kadınlara karşı ayırımı
ortadan kaldıran bütün önlemleri alacaklardır.
2. Bu maddenin 1. paragrafında öngörülen hükümler saklı kalmak kaydıyla
taraf devletler kadına hamilelik, lohusalık ve doğum sonrası dönemde gerekli
hizmetleri sağlayacaklar, hamilelik ve emzirme sırasında yeterli beslenme ile birlikte,
gerektiğinde bedava hizmet vereceklerdir.
Madde 13Taraf Devletler, kadınlara karşı ekonomik ve sosyal hayatın diğer dallarında
erkeklerle kadınların eşit olarak haklardan yararlanabilmelerini sağlayarak kadınlara
karşı ayırımcılığın önlenmesi için gerekli tedbirleri ve özellikle aşağıdaki tedbirleri
alacaklardır:
a- Aile zammı hakkı,
b- Banka kredisi, ipotek ve diğer mali krediler elde etme hakları,
c- Eğlence, spor ve kültürel hayatın tüm yönlerine katılma hakları.
Madde 141. Taraf Devletler, kırsal kesim kadınlarının, karşılaştıkları özel sorunları ve
ekonominin parasal olmayan sektöründeki çalışmaları dahil ailelerinin ekonomik
bakımdan ayakta kalması için oynadıkları belirgin rolü göz önünde tutacak ve işbu
Sözleşme hükümlerinin kırsal kesimdeki kadınlara uygulanmasını sağlamak için
gerekli bütün tedbirleri alacaklardır.
2. Taraf Devletler, kadın ve erkeklerin eşitliği prensibine dayanarak, kırsal
kalkınmaya katılmalarını ve bundan yararlanmalarını sağlamak için kırsal kesimdeki
kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldıran tüm uygun tedbirleri alacaklar ve özellikle
kırsal kesim kadınlarına aşağıdaki hakları sağlayacaklardır:
a- Her seviyedeki kalkınma planlarının müzakere ve uygulanmasına katılmak,
b- Aile planlaması konusunda bilgi, danışma ve hizmetler de dahil olmak üzere
yeterli sağlık hizmetlerinden faydalanmak,
c- Sosyal güvenlik programlarından doğrudan yararlanmak,
d- Teknik kabiliyetlerini geliştirmek amacıyla tüm toplumsal ve yaygın hizmetler
ile birlikte görevsel okuryazarlık dahil resmi ve gayri resmi eğitim ve öğretimin
her türünden yararlanmak,
e- Ekonomik fırsatlardan kendi işinde çalışma veya tam istihdam yoluyla eşit
olarak yararlanmak amacıyla kendi kendine yardım grupları ve kooperatifler
oluşturmak,
f- Bütün toplumsal faaliyetlere katılmak,
g- Toprak ve tarım reformunda ve bunun yanısıra yeniden iskân projelerinde
eşit muamele ve tarımsal kredi ve borçlanma, pazarlama kolaylıkları ile uygun
teknolojiden yararlanmak,
h- Özellikle konut sağlık, elektrik ve su temini, ulaştırma ve haberleşme
konularında yeterli yaşam standartlarından yararlanma haklarını sağlamak.
88
BÖLÜM IV
Madde 151. Taraf Devletler, kadınlara, kanun önünde erkeklerle eşit haklar
tanıyacaklardır.
2. Taraf Devletler, medeni haklar bakımından kadınlara erkeklerinkine benzer
hukuki ehliyet ve bu ehliyeti kullanmak için eşit fırsatlar tanıyacaklardır. Özellikle,
kadınlara akit yapmada ve mülk idaresinde eşit haklar verecekler ve mahkemelerde
davaların her safhasında eşit muamele edeceklerdir.
3. Taraf Devletler, kadınların hukuki ehliyetlerini kısıtlamaya yönelik hukuki
sonuç doğuran her çeşit sözleşmenin vs. özel muamelelerin tamamının geçersiz
olduğunu kabul ederler.
4. Taraf Devletler, kadın ve erkeğe hukuki olarak ikametgâh seçme ve
nakletmede eşit yasal hak tanıyacaklardır.
Madde 161. Taraf Devletler, kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayırımı
önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın erkek eşitliği ilkesine
dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır:
a- Evlenmede erkeklerle eşit hak,
b- Özgür olarak eş seçme ve serbest ve tam rıza ile evlenme hakkı,
c- Evlilik süresince ve evliliğin son bulmasında aynı hak ve
sorumluluklar,
d- Medeni durumlarına bakılmaksızın, çocuklarla ilgili konularda ana ve
babanın eşit hak ve sorumlulukları tanınacak, ancak her durumda
çocukların menfaatleri en ön planda gözetilecektir.
e- Çocuk sayısına ve çocukların ne zaman dünyaya geleceklerine
serbestçe ve sorumlulukla karar vermede ve bu hakları kullanabilmeleri
için bilgi, eğitim ve diğer vasıtalardan yararlanmada eşit haklar,
f- Her durumda çocukların çıkarı en üst düzeyde tutularak ulusal
yasalarda mevcut veli, vasi, kayyum olma ve evlat edinme veya benzeri
müesseselerde eşit hak ve sorumluluklar,
g- Aile adı, meslek ve iş seçimi dahil karı ve koca için eşit kişisel haklar,
h- Ücret karşılığı olmaksızın veya bir bedel mukabilinde malın mülkiyeti,
iktisabı, işletmesi, idaresi, yararlanılması ve elden çıkarılmasında eşlere
de eşit haklar,
2. Çocuğun erken yaşta nişanlanması veya evlenmesinin hiçbir kanuni etkisi
olmayacak ve evlenme asgari yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmi sicile
kaydının mecburi olması için yasama dahil gerekli tüm önlemler alınacaktır.
BÖLÜM V
Madde 171. İşbu Sözleşmenin uygulanmasındaki gelişmeleri gözden geçirmek
amacıyla, Sözleşme yürürlüğe girdiği zaman 18, Sözleşmeye taraf 35 devletin onayı
veya katılmasını müteakip, işbu Sözleşmenin kapsadığı konularda yüksek itibar ve
89
ehliyete sahip 23 uzmandan oluşan, Kadınlara Karşı Ayrımın Ortadan Kaldırılması
Komitesi(bundan böyle komite diye anılacaktır) kurulacaktır. Uzmanlar, Taraf
Devletlerce kendi vatandaşları arasından seçilecek ve kendi şahısları namına hareket
edecekler, seçimlerde dengeli coğrafi dağılım ve belli başlı hukuki sistemlerle birlikte
farklı uygarlıkların temsili de gözönüne alınacaktır.
2. Komite üyeleri Taraf Devletlerin aday listesinden gizli oy ile seçilecektir. Her
Taraf Devlet kendi vatandaşlarından bir kişiyi aday gösterebilecektir.
3. İlk seçim işbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden altı ay sonra yapılacaktır.
BM Genel Sekreteri seçimlerden en az üç ay önce Taraf Devletlere adayların iki ay
içinde bildirmelerini isteyen bir mektup gönderecektir. Genel Sekreter, aday gösteren
Taraf Devletleri de belirtmek suretiyle, adayların listesini alfabetik sıraya göre
hazırlayacak ve Taraf Devletlere gönderecektir.
4. Komite üyelerinin seçimi, BM Genel Merkezinde, Genel Sekreter tarafından
çağırılmış Taraf Devletler toplantısında yapılacaktır. Taraf Devletlerin üçte ikisinin
(nisab)yetersayı oluşturacağı toplantıda, en fazla oy alanlar ile toplantıda hazır
bulunan ve oy veren Taraf Devletler temsilcilerinin salt çoğunluğunun oylarını alan
adaylar Komiteye seçileceklerdir.
5. Komite üyeleri 4 yıllık bir dönem için seçileceklerdir. Bununla beraber, ilk
seçimde seçilen dokuz üyenin süresi ikinci senenin sonunda bitecek, dokuz üyenin
isimleri ilk seçimden hemen sonra Komite Başkanı tarafından kura ile tesbit
edilecektir.
6. Komitenin 5 ilave üyesinin seçimi, 35. onay veya katılmayı müteakip bu
maddenin 2, 3 ve 4. paragrafları hükümlerine göre yapılacaktır. Bu şekilde seçilen iki
yedek üyenin görev süresi iki sene sonunda sona erecek ve bu iki üyenin ismi Komite
Başkanı tarafından kura ile tesbit edilecektir.
7. Çeşitli nedenlerle boşalan yerlerin doldurulması için, uzmanın Komite’deki
görev süresi sona eren Taraf Devlet kendi vatandaşları arasından, Komitenin
onayına bağlı olmak üzere, başka bir uzmanı atar.
8. Komite üyeleri, BM Genel Kurulunun onayı ile ve Genel Kurulun, Komitenin
sorumluluğunun önemini gözönünde tutarak kararlaştıracağı şartlar ve hükümlerle,
Birleşmiş Milletlerden ücret alacaklardır.
9. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, işbu Sözleşme uyarınca Komitenin
görevlerini etken bir şekilde yerine getirebilmesi için, gerekli personel ve kolaylıkları
sağlayacaktır.
Madde 181. Taraf Devletler işbu Sözleşme hükümlerine etkinlik kazandırmak ve
kaydedilen ilerlemeleri belirtmek amacıyla aldıkları yasal, adli, idari ve diğer önlemler
hakkındaki bir raporu,
a- Sözleşmenin, ilgili devlet bakımından yürürlüğe girmesini takiben bir
yıl içinde,
b- Bilahare, her dört yılda bir ve ileride de Komitenin talep ettiği
zamanlarda, Komite tarafından incelenmek üzere, BM Genel
Sekreterine sunmayı taahhüt ederler.
2. Raporlarda, işbu Sözleşme yükümlülüklerinin gerçekleştirilmesini etkileyen
unsurlar ve güçlükler belirtilebilir.
Madde 191. Komite kendi usul kurallarını saptayacaktır.
2. Komite, görevlilerini iki yıllık bir süre için seçecektir.
90
Madde 201. Komite işbu Sözleşmenin 18. maddesi uyarınca sunulan raporları incelemek
üzere normal olarak senede bir kere ve azami iki hafta süre için toplanacaktır.
2. Komite toplantıları Birleşmiş Milletler Merkezinde veya Komite tarafından
uygun bulunan herhangi bir yerde yapılacaktır.
Madde 211. Komite, Ekonomik ve Sosyal Konsey aracılığıyla faaliyetleri hakkında BM
Genel Kuruluna yıllık raporlar sunacak ve Taraf Devletlerden sağlanan bilgiler ve
raporların incelenmesine dayanarak tekliflerde ve genel tavsiyelerde bulunabilecektir.
Bu teklif ve genel tavsiyeler, Taraf Devletlerin olabilecek yorumlarıyla birlikte Komite
raporuna dahil edilecektir.
2. Genel Sekreter Komite raporlarını Kadınların Statüsü Komisyonunun
bilgisine sunacaktır.
Madde 22İhtisas kuruluşları, faaliyet alanlarına giren işbu Sözleşme hükümlerinin
uygulanmasının görüşülmesi sırasında temsil edilme hakkına sahip olacaklardır.
Komite, ihtisas kuruluşlarını, Sözleşmenin uygulanması hususunda, faaliyet
alanlarına
giren
konularda
raporlar
sunmaya
davet
edebilir.
BÖLÜM VI
Madde 23İşbu Sözleşmedeki hiçbir husus kadın ve erkek eşitliğinin gerçekleşmesinde
daha etkin olan
a- Taraf Devlerin yasasındaki; veya
b- O devlet için yürürlükte olan herhangi bir Uluslararası Sözleşme, antlaşma
veya anlaşmadaki hükümleri etkilemeyecektir.
Madde 24Taraf Devletler işbu Sözleşme ile tanınan hakların tam olarak gerçekleştirilmesi için
ulusal seviyede gerekli bütün önlemleri almayı taahhüt ederler.
Madde 251. İşbu Sözleşme bütün Devletlerin imzasına açık olacaktır.
2. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri işbu Sözleşmenin depozitörü olarak tayin
edilmiştir.
3. İşbu Sözleşme onaya bağlıdır. Onay belgeleri BM Genel Sekreterine tevdi
edilecektir.
4. İşbu Sözleşme bütün Devletlerin katılmasına açıktır. Katılma belgesinin BM
Genel Sekreterine tevdi edilmesiyle katılma gerçekleşecektir.
Madde 261. İşbu Sözleşmenin tadili teklifi Taraf Devletlerin biri tarafından herhangi bir
zamanda Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine hitaben yazılı bir başvuru ile
yapılabilir.
2. BM Genel Kurulu gerekli gördüğü takdirde böyle bir teklifle ilgili olarak
yapılacak işlem hakkında karar verecektir.
91
Madde 271. İşbu Sözleşme 20. onaylama veya katılma belgesinin Birleşmiş Milletler
Genel Sekreterine tevdi edilmesini takip eden 30. gün yürürlüğe girecektir.
2. 20. onay veya katılma belgesinin tevdiinden sonra, işbu Sözleşmeyi
onaylayan veya katılan her devlet için Sözleşme, kendi onay veya katılma belgesinin
tevdiinden sonraki 30. gün yürürlüğe girecektir.
Madde 281. BM Genel Sekreteri, onaylama veya katılma sırasında yapılan çekincelerin
metinlerini alacak ve bütün Taraf Devletlere dağıtacaktır.
2. İşbu Sözleşmenin hedef ve amacına uymayan hiçbir çekinceye müsaade
edilmeyecektir.
3. Çekinceler, BM Genel Sekreterine hitaben herhangi bir zamanda yapılacak
ihbar ile geri alınabilir. Genel Sekreter bu ihbardan bütün Devletleri haberdar
edecektir. Böyle bir ihbar, alındığı tarihte geçerli olacaktır.
Madde 291. İki veya daha fazla Taraf Devlet arasında işbu Sözleşmenin yorum veya
uygulamasından doğan ve müzakere ile çözümlenemeyen herhangi bir uyuşmazlık,
birinin talebi ile hakem kuruluna götürülecektir. Taraflar tahkimname talebinden
itibaren 6 ay içinde hakem kurulunun teşekkül tarzında anlaşmazlarsa, taraflardan
herhangi biri uyuşmazlığı Uluslararası Adalet Divanına, Divan Statüsü uyarınca
götürebilir.
2. Taraf Devletlerden her biri işbu Sözleşmenin imzalanması veya onayı
sırasında veya katılma sırasında, kendisini bu maddenin birinci paragrafı ile bağlı
saymadığını beyan edebilir. Diğer Taraf Devletler, böyle bir çekince koymuş olan
Taraf Devlet karşısında aynı paragrafla bağlı olmayacaktır.
3. Bu maddenin 2. paragrafına göre çekince koyan her Taraf Devlet, BM
Genel Sekreterine ihbarda bulunarak her zaman çekincesini geri alabilir.
Madde 30Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinlerinin eşit
derecede geçerli olduğu işbu sözleşme Birleşmiş Milletler Genel Sekreterince
muhafaza edilecektir.
Yukarıdaki hususları tasdiken, imzaları aşağıda bulunan yetkili temsilciler işbu
sözleşmeyi imzalamışlardır.
92
Ek-3
KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ
SÖZLEŞMESİNE
DAİR
İHTİYARİ PROTOKOL
İş bu Protokol’e taraf Devletler,
Birleşmiş Milletler Şartı Andlaşması'nın temel insan haklarına, insanlık onuru
ve insan değeri ile erkeklerin ve kadınların haklar bakımından eşitliğine olan inancını
yeniden teyit ettiğini kaydederek,
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin bütün insanların onur ve hakları
bakımından özgür ve eşit doğduklarını ve herkesin bu Bildirge'de yer alan tüm hak ve
özgürlüklere, cinsiyete dayalı ayrım dahil olmak üzere, hiçbir ayrıma tabi
tutulmaksızın sahip olduğunu ilan ettiğini kayederek,
Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmeleri ve insan haklarına ilişkin diğer
uluslararası belgelerin cinsiyete dayalı ayrımcılığı yasakladığını hatırlayarak,
Taraf Devletlerin kadınlara karşı ayrımcılığın her biçimini kınadıkları ve uygun
olan tüm yollarla ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayrımcılığın önlenmesi politikası
izlemeyi kabul ettikleri Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi’ni de anımsayarak,
Kadınların tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam ve eşit olarak
yararlanmaları ve bu hak ve özgürlüklerin ihlalini önlemek için etkili önlemler alınması
yolundaki kararlılıklarını yeniden teyit ederek, aşağıdaki hususlar üzerinde mutabık
kalmışlardır.
93
Madde.1
İşbu Protokol'e Taraf bir Devlet ("Taraf Devlet") Kadınlara Karşı Ayrımcılığın
Önlenmesi Komitesi'nin ("Komite") 2. maddeye göre yapılacak başvuruları kabul ve
inceleme yetkisini tanır.
Madde.2
Başvurular, Taraf Devletin yargılama yetkisi altında bulunan bireyler veya bireylerden
oluşan gruplar tarafından ya da onlar adına, Sözleşme'de yer alan haklardan
herhangi birinin Taraf Devlet tarafından ihlali sonucu mağdur kalındığı iddiası ile
yapılabilir. Bireyler veya bireylerden oluşan gruplar adına başvuru yapılan hallerde
başvuruyu yapan, onların rızası olmadan harekete geçmesinin haklı nedenlerini
ortaya
koymadıkça,
başvuru,
ilgililerin
rızasıyla
yapılacaktır.
Madde.3
Başvurular yazılı olarak ve başvuranın kimliği meçhul kalmayacak biçimde
yapılacaktır. Başvuru Sözleşme'ye taraf olup da işbu Protokol'e taraf olmayan bir
devleti
ilgilendirdiği
takdirde,
Komite
tarafından
kabul
edilmeyecektir.
Madde.4
1) Komite, iç hukuk yollarının işletilmesinin makul olmayan şekilde uzadığı
veya etkili sonuç verme ihtimalinin zayıf olduğu durumlar dışında, mevcut tüm iç
hukuk yollarının tüketildiği hususunu açıklığa kavuşturmadıkça, yapılan bir başvuruyu
değerlendirmeyecektir.
2) Komite aşağıdaki
bildirecektir:
hallerde
başvurunun
kabul
edilemez
olduğunu
a.Aynı başvurunun, daha önce Komite tarafından veya başka bir
uluslararası soruşturma veya çözüm çerçevesinde incelenmiş veya
incelenmekte
olması;
b.Başvurunun
Sözleşme
hükümlerine
aykırı
olması;
c.Başvurunun açıkça temelsiz veya yeterli dayanaktan yoksun olması;
d.Başvuruda
bulunma
hakkının
kötüye
kullanılması;
e.Bu Protokol'ün ilgili Taraf Devlet açısından ' yürürlüğe giriş tarihinden
sonra da devam eden olgular hariç, başvuru konusu olan olguların
Protokol'ün ilgili Taraf Devlet açısından yürürlüğe girmesinden önce
gerçekleştirilmiş olması;
Madde.5
1) Başvurunun alınmasından sonraki herhangi bir zamanda ve esasa ilişkin bir karar
verilmeden önce Komite, iddiaya konu olan ihlalin mağdur ya da mağdurlarını
görmesi muhtemel telafisi imkansız zararları önlemek için gerekli olabilecek geçici
önlemleri almayı acilen değerlendirmesini Taraf Devletten talep edebilecektir.
2) Bu maddenin 1. fıkrasındaki takdir yetkisinin Komite tarafından kullanılması
başvurunun kabul edilebilirliğine ya da esasına ilişkin karar verildiği anlamına
gelmeyecektir.
Madde.6
1) Başvurunun ilgili Taraf Devlete atıf yapılmaksızın Komite tarafından kabul
edilemez bulunması hali dışında ve birey ya da bireylerin kimliklerinin söz konusu
94
Taraf Devlete açıklanmasına rıza göstermeleri koşuluyla, Komite işbu Protokol
çerçevesinde kendisine yapılmış her başvuruyu ilgili Taraf Devletin dikkatine gizli
olarak
sunacaktır.
2) Taraf Devlet kendisine tebliğ edilen başvuru hakkında aydınlatıcı açıklamaları veya
beyanları ve varsa, almış olduğu düzeltici önlemleri altı ay içinde yazılı olarak
Komite’ye bildirecektir.
Madde.7
1) Komite, işbu Protokol çerçevesinde yapılan ' başvuruları, konuya ilişkin bilgilerin
ilgili taraflara ulaştırılması koşuluyla, ilgili Taraf Devlet tarafından ve bireyler veya
bireylerden oluşan gruplar tarafından veya onlar adına kendisine sunulan tüm bilgiler
ışığında
inceleyecektir.
2) Komite işbu Protokol uyarınca yapılan , başvuruları incelerken kapalı oturumlar
düzenleyecektir.
3) Başvurunun incelenmesinden sonra, Komite başvuruya ilişkin görüşlerini, varsa
tavsiyeleri
ile
birlikte,
ilgili
taraflara
iletecektir.
4) Taraf Devlet Komite'nin görüşlerini ve varsa tavsiyelerini gereği gibi
değerlendirecek ve Komite'nin görüş ve tavsiyeleri ışığında yapmış olduğu işlemlerle
ilgili bilgiler dahil olmak üzere, Komite'ye altı ay içinde yazılı bir cevap sunacaktır.
5) Komite uygun görürse Taraf Devleti, görüş ve varsa tavsiyeleri üzerine almış
olabileceği önlemler hakkında, Sözleşme'nin 18. maddesi uyarınca Taraf Devletçe
hazırlanan müteakip raporlardaki bilgiler de dahil olmak üzere, ilave bilgi sunmaya
davet edebilir.
Madde.8
1) Komite Taraf Devletin Sözleşme'de yer alan hakları ciddi ve sistematik biçimde
ihlal ettiği yönünde güvenilir bir bilgi aldığı takdirde, Taraf Devleti bu bilgiye ilişkin
incelemede işbirliği yapmaya ve bu amaçla bu bilgi ile ilgili gözlemlerini sunmaya
davet edecektir.
2) Komite, ilgili Taraf Devletçe sunulabilecek her türlü gözlemi ve ekinde bulunan
diğer güvenilir bilgileri göz önüne alarak, üyelerinden birini ya da birden fazlasını
araştırma yapmakla ve sonuçlarını kendisine acilen bildirmekle görevlendirebilir.
Araştırma, gerekli ise ve Taraf Devletin rızası varsa, Taraf Devletin ülkesine bir
ziyareti de içerebilir.
3) Bu tür bir araştırmanın bulgularının incelendikten sonra Komite, bu bulguları her
türlü görüş ve tavsiyeleri ile birlikte ilgili Taraf Devlete iletecektir.
4) İlgili Taraf Devlet, Komite tarafından iletilen bulguların, yorumların ve tavsiyelerin
alınmasından itibaren altı ay içinde kendi gözlemlerini Komite'ye sunacaktır.
5) Bu tür bir araştırma gizlilik içinde yürütülecek ve işlemlerin her aşamasında Taraf
Devletin İşbirliği aranacaktır.
Madde.9
1) Komite, ilgili Taraf Devleti işbu Protokol'ün 8. maddesi uyarınca yürütülen
araştırma üzerine almış olduğu önlemlerin ayrıntılarını Sözleşme'nin18. maddesi
çerçevesinde
hazırladığı
rapora
eklemeye
davet
edebilir.
2) Komite gerektiğinde, 8. maddenin 4. fıkrasında bahsedilen altı aylık sürenin
bitiminde, ilgili Taraf Devleti böyle bir araştırma üzerine aldığı önlemler hakkında bilgi
vermeye davet edebilir.
Madde.10
1) Her Taraf Devlet işbu Protokol'ün imzalanması veya onaylanması ya da Protokol'e
katılma aşamalarında Komite'nin 8. ve 9. maddelerde düzenlenen yetkisini
95
tanımadığını
beyan
edebilir.
2) İşbu maddenin 1. fıkrası uyarınca beyanda bulunmuş olan herhangi bir Taraf
Devlet bu beyanını Genel Sekreter'e bildirimde bulunmak suretiyle her zaman geri
çekebilir.
Madde.11
Bir Taraf Devlet, yetkisi altında bulunan bireylerin işbu Protokol uyarınca yaptıkları
'başvurulardan ötürü kötü muameleye veya yıldırmaya maruz kalmamalarını
sağlamak
için
uygun
olan
tüm
önlemleri
alacaktır.
Madde.12
Komite, işbu Protokol uyarınca gerçekleştirdiği faaliyetlerin bir özetini Sözleşme'nin
21.
maddesi
çerçevesinde
hazırlayacağı
yıllık
rapora
ekleyecektir.
Madde.13
Her Taraf Devlet Sözleşme'nin ve işbu Protokol'ün geniş biçimde bilinmesini ve
tanınmasını sağlamayı ve Komite'nin özellikle o Taraf Devleti ilgilendiren konularda
oluşturduğu görüş ve tavsiyeleri hakkındaki bilgilere erişimi kolaylaştırmayı taahhüt
eder.
Madde.14
Komite, işbu Protokol ile kendisine verilen işlevleri yerine getirirken izleyeceği usul
Kurallarını kendisi geliştirecektir.
Madde.15
1) İşbu Protokol Sözleşme'yi imzalamış, onaylamış veya Sözleşme'ye katılmış
bulunan
herhangi
bir
Devletin
imzasına
açıktır.
2) İşbu Protokol Sözleşme'yi onaylamış veya Sözleşme'ye katılmış bulunan herhangi
bir Devletin onayına tabidir. Onay belgeleri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nce
saklanacaktır.
3) İşbu Protokol Sözleşme'yi onaylamış veya Sözleşme'ye katılmış herhangi bir
Devletin katılımına açıktır.
4) Katılım, katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne verilmesiyle
yürürlüğe girecektir.
Madde.16
1) İşbu Protokol onaylama veya katılıma ilişkin onuncu belgenin Birleşmiş Milletler
Genel Sekreterine verildiği tarihten üç ay sonra yürürlüğe girecektir.
2) Yürürlüğe girmesinden sonra işbu Protokol'ü onaylayan veya katılan her bir Devlet
için, işbu Protokol, söz konusu Devletin onay veya katılım belgesinin veriliş tarihinden
üç ay sonra yürürlüğe girecektir.
Madde.17
İşbu Protokol'e çekince konulamayacaktır.
Madde.18
1) Herhangi bir Taraf Devlet işbu Protokol'e değişiklik ve bunu Birleşmiş Milletler
Genel Sekreteri'ne iletebilir. Bunun üzerine Genel Sekreter, değişiklik önerilerini bu
Protokole taraf diğer Devletlere ileterek bu önerilerin incelenmesini ve oylanması
96
amacıyla bir konferans düzenlenmesini destekleyip desteklemediklerini bildirmelerini
talep eder. Taraf Devletlerden en az üçte birinin böyle bir konferansı uygun görmeleri
halinde, Genel Sekreter Birleşmiş Milletler himayesinde bir konferans toplayacaktır.
Konferansa katılan ve oylamada hazır bulunan Taraf Devletlerin oy çokluğuyla kabul
edilen herhangi bir değişiklik, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun onayına
sunulacaktır.
2) Değişiklikler, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından onaylandıktan ve işbu
Protokol'e Taraf Devletlerin üçte ikisi tarafından kendi anayasal usullerine uygun
olarak
kabul
edildikten
sonra
yürürlüğe
girer.
3) Protokol'de yapılan değişiklikler yürür girdiğinde, onları kabul eden Taraf Devle
bağlar, diğer Taraf Devletler işbu Protokol değişiklikten önceki hükümleriyle ve daha
iyi
kabul
ettikleri
değişikliklerle
bağlı
kalmaya
de
ederler.
Madde.19
1) Herhangi bir Taraf Devlet Birleşmiş Milli Genel Sekreteri'ne yapacağı yazılı bir
bildiri işbu Protokol'den her zaman çekilebilir. Çekil bildirimin Genel Sekreter
tarafından
alınması
altı
ay
sonra
yürürlüğe
girecektir.
2) Çekilme, yürürlüğe girmesinden önce madde çerçevesinde yapılmış başvurulara vı
madde uyarınca başlatılmış herhangi araştırmaya işbu Protokolün hükümler
uygulanmasının
devamına
halel
getirmeyecektir.
Madde.20
Birleşmiş Milletler
bilgilendirecektir.
a.Protokol
Genel
uyarınca
Sekreteri
aşağıdaki
gerçekleştirilen
hususlarda
imzalar,
onaylar
tüm
ve
devletleri
katılmalar,
b.İşbu Protokol'ün ve 18. madde uyarınca yapılan herhangi bir değişikliğin
yürürlüğe girme tarihi,
c. 19. madde uyarınca yapılan herhangi bir çekilme işlemi,
Madde.21
1) İşbu Protokol'ün eşit derece geçerli olan Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca,
Rusça ve İspanyolca metinleri Birleşmiş Milletler arşivlerinde saklanacaktır.
2) Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri işbu Protokol'ün onaylı örneklerini Sözleşme'nin
25. maddesinde bahsedilen tüm Devletlere iletecektir.
97
Ek-4
TÜRKİYE'DE KADIN HAKLARI
1843 Tıbbiye mektebi bünyesinde kadınlar ebelik eğitimi
almaya başladı.
1847 Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan
İrade-i Seniye yayımlandı.
1856 Köle ve cariye alınıp satılması yasaklandı.
1858 Arazi Kanunnamesinde mirasın kız ve erkekler
arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer aldı.
Böylece kadınlar ilk kez miras yoluyla mülkiyet hakkını
kazandı.
1858 Kız Rüştiyeleri açıldı.
1869 Kadınlar için ilk sürekli yayın olarak nitelenen
(haftalık) Terakk-i Muhadderat dergisi yayımlandı.
1869 Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren
Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı.
1870 Kız öğretmen okulu Dar-ül Muallimat açıldı.
1871 Mecelle'nin (Osmanlı Medeni Kanunu)
uygulanması için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile;
98
evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması,
evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması,
zorla evlendirmelerin geçersiz sayılması düzenlendi.
1876 Kanun-i Esasi (ilk Anayasa) kabul edilerek temel
haklar düzenlendi. Kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu
hale getirildi.
1897 Kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladı.
1913 Kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya
başladı.
1914 Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başladı.
1914 İnas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yüksek
öğretim kurumu açıldı.
1921 Darülfünunda karma öğretime geçildi.
1922 Yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak
eğitime başladı.
Haziran 1923 Nezihe Muhittin'in başkanlığında ilk kadın
partisi olan Kadınlar Halk Fırkası'nın kurulması
girişiminde bulunuldu, kadınlara oy hakkı tanımayan
1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin
kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi.
29 Ekim 1923 Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin
ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini
sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı.
3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği)
çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim
kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. Kız ve
erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanunu'nu kabul edildi.
Kanun ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına
ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlara boşanma hakkı,
velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı.
4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kanun
4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi.
1930 Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara
belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1930 Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk
düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı.
1930 Doğum izni düzenlendi.
10 Haziran 1933 Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek
amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.
26 Ekim 1933 Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak
99
kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine
seçilme hakları verildi.
5 Aralık 1934 Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve
seçilme hakkı tanındı.
8 Şubat 1935 Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem
seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili ilk kez meclise
girdi, ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı.
8 Haziran 1936 İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların
çalışma hayatına düzenleme getirildi.
1937 Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde
çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi ile
yasaklandı.
1945 Analık sigortası (doğum yardımı) 4772 sayılı yasa
ile düzenlendi.
1949 Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit
esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile
sağlandı.
1950 İlk kadın belediye başkanı (Müfide İlhan)
Mersin'den seçildi.
1952 Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı
hizmetleri verilmeye başladı.
1965 Gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının
serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj
hakkı tanınmasını düzenleyen Nüfus Planlaması
Hakkında Kanun çıkarıldı.
22 Aralık 1966 Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler
arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı
ILO sözleşmesi onaylandı.
26.03.1971 İlk kadın bakan (Türkan Akyol) atandı.
1975 Birleşmiş Milletler tarafından Mexico City'de Birinci
Dünya Kadın Konferansı düzenlendi ve bunu takiben
1975-85 yılları arasındaki dönem "Kadın On Yılı" olarak
ilan edildi.
27 Mayıs 1983 10 haftaya kadar olan gebeliklerin
kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon
yöntemlerine izin verilmesi Nüfus Planlaması Hakkında
Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı. Kürtaj için evli
kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi.
1985 Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW)
imzaladı ve sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girdi.
1985 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu ilk
100
kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar
belirlendi.
1987 Devlet Planlama Teşkilatı'nda Kadına Yönelik
Politikalar Danışma Kurulu kuruldu.
1989 İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Sorunları
Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruldu. Bugün
üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı
yurt çapında 13'e ulaştı.
24 Ocak 1989 İçişleri Bakanlığı kaymakamlık sınavlarına
kadınların da alınacağını açıkladı.
29 Kasım 1990 Kadının çalışmasını kocanın iznine
bağlayan Medeni Kanun'un 159. maddesi Anayasa
Mahkemesi'nce iptal edildi. İptal kararı 2 Temmuz 1992
tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.
1990 Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde
cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun
438. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
yürürlükten kaldırıldı.
14 Nisan 1990 Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi
Merkezi Vakfı, ilk kadın kütüphanesi ve bilgi merkezini
açtı.
1990 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara
ve çocuklara destek hizmeti vermek üzere ilk kadın
konukevleri açılmaya başlandı. 2000 yılı itibariyle bu sayı
yediye yükselirken kapasiteleri 170'e ulaştı.
1990 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Kadının statüsü ve Sorunları Başkanlığı kuruldu.
25.10.1990 tarihinde kadın sorunları konusunda ulusal
mekanizma olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü (KSSGM) 3670 sayılı kanunla Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kuruldu ve
24.06.1991 tarihinde de Başbakanlığa bağlandı.
Eylül 1990 Yerel yönetimler kadın konusunda özellikle
şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye
başladı. Türkiye'deki ilk kadın sığınma evi Bakırköy
Belediyesi tarafından açıldı.
1991 48. Hükümet döneminde ilk kadın vali (Lale
Aytaman) Muğla iline atandı.
17-20 Şubat 1992 Birleşmiş Milletler Uluslararası
Kadının İlerlemesi İçin Araştırma ve Eğitim Merkezinin
(INSTRAW) toplantısında, Kadının Statüsü ve Sorunları
Genel Müdürlüğü Türkiye'de kadın konusunda odak
101
noktası olarak kabul edildi.
1993 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı işbirliği ile "Kadının
kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal programı
Projesi" uygulamaya başlandı. Kadının Statüsü ve
Sorunları genel Müdürlüğü'nün yürüttüğü proje
kapsamında; eğitim programları, araştırma projeleri, pilot
projeler ve istatistik/yayın faaliyetleri yürütüldü. 16
araştırma projesinin yanı sıra pek çok eğitim programı ve
pilot proje desteklendi, araştırma projelerinin bir kısmı ve
toplumsal cinsiyet temelinde farklı konularda oluşturulan
özet göstergeler kitap haline getirildi.
Ayrıca cinsiyete dayalı veri tabanı oluşturulması
amacıyla Devlet İstatistik Enstitüsü'nde Toplumsal Yapı
ve Kadın İstatistikleri Şubesi kuruldu.
1993 İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları
Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye
başladı. Bugün Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı açarak
Yüksek Lisans Programı veren üniversite sayısı dörde
ulaştı.
1993 Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin
desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma
evini açtı.
25 Haziran 1993 Türkiye'nin ilk kadın başbakanı (Tansu
Çiller) hükümeti kurdu.
5-8 Aralık 1993 Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı
ve Ankara Üniversitesi. Kadın Sorunları Araştırma ve
Uygulama Merkezi işbirliği ile "Kadın Kimliği Kongresi"
düzenlendi. Kongre gündemini; kadın emeğinin biçimleri,
siyasette kadın kimlikleri, kadın bedeninin tanınması,
kadın imgesinin üretimi ve dolaşımı, sanatın içinden
kadın ve kadın örgütlenme biçimleri başlıklı konular
oluşturdu.
1993 Halk Bankası'nca kadınları girişimciliğe özendirmek
amacıyla kadınlara özel, düşük faizli kredi uygulaması
başlatıldı.
1994 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü
bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara hukuki ve
psikolojik danışmanlık, girişimcilik ve el emeğinin
değerlendirilmesi konularında hizmet vermek amacıyla
Bilgi Başvuru Bankası (3B) kuruldu.
5 Nisan 1994 Dünya Bankası ve Türkiye Cumhuriyeti
.Hükümeti arasında imzalanan İkraz Anlaşması
gereğince başlayan İstihdam ve Eğitim Projesi'nin alt
bileşenlerinden Kadın İstihdamının Geliştirilmesi Projesi
(KİG) Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce
102
yürütülmeye başlandı. Proje kapsamında on altı
araştırma projesi gerçekleştirildi, on üç tanesi kitap
haline getirildi.
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nde
kitap, makale, tez, seminer, konferans dokümanları ve
gazete kesiklerinin derlendiği ve Ankara'nın tek kadın
kütüphanesi olarak da nitelendirilebilecek bir
Dokümantasyon Merkezi kuruldu. 1000 saydamdan ve
web sayfasından oluşan "Kadınlara Görsel Tanıklık" adlı
kadın fotoğrafları arşivi oluşturuldu. Kadınların çalışma
yaşamlarına dair "Kadın Çalıştıkça" adlı bir
belgesel/tanıtım filmi yaptırıldı.
Toplumsal cinsiyet yaklaşımını ana plan ve programlara
yerleştirmek için resmi, özel ve sivil toplum kuruluşları
çalışanlarına yönelik olarak kullanılması planlanan ve
modüler bir eğitim materyali olan Toplumsal Cinsiyet
Eğitim paketi hazırlandı ve pilot uygulamaları yapıldı.
Haziran 2000 tarihinde proje sonuçlandı.
1994 Türkiye Kahire'de yapılan Birleşmiş Milletler Nüfus
ve Kalkınma Konferansına katıldı. Konferans'da kadının
statüsü ve sağlık ilişkisini vurgulayan "üreme sağlığı"
kavramı üzerinde duruldu ve kadın sağlığında "bütüncül"
bir yaklaşım benimsendi. Bu yaklaşım doğrultusunda
Sağlık Bakanlığı koordinatörlüğünde ilgili kesimlerden
sağlanan katılımla "Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması
Ulusal Eylem Planı" hazırlandı. 1998 yılında kamuoyuna
sunulan Eylem Planı 6 ana çalışma grubu tarafından
oluşturuldu. Kadının Statüsü grubunun koordinasyonunu
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü üstlendi.
1995 Kurulduğundan bu yana, açtığı kadın danışma
merkezi ile şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık
hizmeti veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, kadın
sığınağını açtı.
1995 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce
Dünya Bankası Japon Hibe Fonundan 1993 yılında elde
edilen finansman ile ülkemizde kadın girişimcilere
sağlanan finans ve finans dışı hizmetlerin neler olduğunu
ve kadın girişimcilerin bu hizmetlere ulaşımlarını ortaya
koymak üzere bir araştırma projesi olan Küçük
Girişimcilik Projesi gerçekleştirildi. Proje kapsamında
belli illerde alan çalışmaları yapıldı ve elde edilen bilgiler
kitap haline getirildi.
Şubat 1995 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü'nce gönüllü kadın kuruluşları arasındaki
iletişim ve dayanışmayı güçlendirmek, bilgiyi
yaygınlaştırmak için aylık "Kadın Bülteni" çıkarılmaya
başlandı. 11 sayı yayımlandı.
08-11Haziran 1995 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü'nce Sinop'ta sivil toplum kuruluşları ve kamu
kurumları temsilcileri, parlamenterler, gazeteciler ve
akademisyenlerin katıldığı, "Türkiye'de Kadına Yönelik
103
Politikaların Oluşturulması" konulu dört gün süren bir
toplantı düzenlendi. 4. Dünya Kadın konferansı öncesi
yapılan bu toplantıda, kurumsallaşma, siyasal alan,
çalışma yaşamı, kadın sağlığı ve eğitim konularında
kadına yönelik politikalar belirlendi.
17-19 Temmuz 1995 Avrasya ülkeleri kadınları
arasındaki işbirliğini geliştirmek, Pekin Konferansında
Türkiye ile birlikte hareket edebilmelerine yardımcı olmak
amacıyla KSSGM ve Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı
Başkanlığı (TİKA) işbirliği ile "Pekin'e Giderken; Avrasya
Ülkeleri Kadınları İşbirliği Kongresi" başlıklı bir toplantı
gerçekleştirildi. Kongrenin sonuç bildirgesinde bir işbirliği
grubu oluşturulması tavsiye edildi. Bu doğrultuda 27-29
Mart 1996 tarihleri arasında Ankara'da "Avrasya Ülkeleri
Kadınları işbirliği Grubu Birinci Toplantısı"
gerçekleştirildi. Toplantıda bu işbirliğinin
kurumsallaşması için bir protokol hazırlandı, protokolün
yürürlüğe girmesi için yedi katılımcı ülkenin imzasının
tamamlanması gerekmektedir.
30 Ağustos 8 Eylül 1995 Türkiye Pekin'de yapılan ve
189 ülkenin katıldığı 4. Dünya Kadın Konferansı'na
katılarak taahhütleri çekincesiz olarak kabul etti.
Kasım 1995 Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından bölgedeki
kadınların durumunun iyileştirilmesi ve kalkınma
sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan Çok
Amaçlı Toplum Merkezlerinin (ÇATOM) ilki Urfa'da
açıldı. 2000 yılı itibariyle bölgedeki sayısı 21'e ulaştı.
1996 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü'nce, 4. Dünya Kadın Konferansı'nda kabul
edilen eylem planı ve taahhütler çerçevesinde kamu
kurum ve kuruluşları, üniversiteler, gönüllü kadın
kuruluşları, siyasal partiler, sendikalar, meslek örgütleri
ve basının katılımı sağlanarak ulusal eylem planı
hazırlandı.
1996 Kadın Çalışmaları alanında ilk yüksek lisans
diploması İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Ana
Bilim Dalı tarafından verildi.
1996 4. Dünya Kadın Konferansında verilen taahhütler
gereğince Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü koordinasyonunda gönüllü kadın
kuruluşlarının katılımıyla kadın sorunlarının yoğunlaştığı
dört alanda; eğitim, sağlık, hukuk ve istihdam
komisyonları oluşturuldu.
29 Haziran 1996 Anayasa Mahkemesi Türk Ceza
Kanunu'nun erkeğin zinasını suç olarak düzenleyen 441.
maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı
gerekçesiyle iptal etti. 27.12.1996 tarih ve 228600 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan kararda verilen bir yıllık
104
süre içinde yasal düzenleme yapılmaması nedeniyle
erkeğin zinası 27.12.1997 tarihinden itibaren suç
olmaktan çıktı.
1996 Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde "Kırsal
Kalkınmada Kadın Daire Başkanlığı" kuruldu.
1997 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü
koordinasyonunda 13 il valiliği bünyesinde "Kadının
Statüsü Birimleri" kuruldu.
22 Mayıs 1997 Kadının evlendikten sonra kocasının
soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da
kullanabilmesi Medeni Kanun'un 153. maddesinde
yapılan değişiklikle sağlandı.
19.11.1997 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü'nün önerisi üzerine İçişleri Bakanlığı'nca
nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında "evli/ bekar/
dul/ boşanmış" gibi ifadelerin yerine sadece "evli" veya
"bekar" ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge
yayımlandı.
18 Ağustos 1997 Zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz
yıla çıkaran 4306 sayılı kanun yürürlüğe girdi.
13-14 Kasım 1997 Türkiye Cumhuriyeti, amacı uzman
bakanların çalışma alanları ile ilgili konularda Avrupa
Konseyi faaliyetlerine etkin bir şekilde katılmalarını teşvik
etmek olan Kadın-Erkek Eşitliğinden Sorumlu Avrupa
Bakanlar Konferansı'nın dördüncüsüne ev sahipliği yaptı.
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce
İstanbul'da gerçekleştirilen konferansa Avrupa
Konseyine üye 40 ülkeden 38'i katıldı. 176 kişinin
katıldığı konferans sonucunda üye ülkelerin eşitlik
politikalarına yön verecek bir deklarasyon hazırlandı.
23 Haziran 1998 Anayasa Mahkemesi kadının zinasını
suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 440.
maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı
gerekçesiyle iptal etti. Gerekçeli karar 13.03.1999 tarih
ve 23638 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı.
17 Şubat 1998 743 sayılı Türk Medeni Kanun'un yerini
almak üzere Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Türk
Medeni Kanunu Tasarısı Adalet Bakanlığı ve Kadının
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün ortaklaşa
yaptığı bir toplantı ile kamuoyunun bilgisine sunuldu.
21 Ekim 1998 Adalet Bakanlığı, Kadının Statüsü ve
Sorunları Genel Müdürlüğü, ve kadın kuruluşlarının
oluşturduğu gündem sonucunda bekaret kontrolünün,
ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası
alınarak, ırza geçme gibi re'sen takip edilen suçlarda
ancak hakim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan
hallerde ise Cumhuriyet savcısının yazılı izni ile
105
yapılabileceğini düzenleyen bir genelge yayınladı.
1998 İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında yapılan
düzenlemeye paralel olarak Emekli Sandığı Genel
Müdürlüğü'nce verilen dul ve yetim tanıtım kartlarındaki
"Emekliye Yakınlığı" bölümünde yer alan "dul kadın vb."
ifadelerin yerine sadece "eşi, kızı, oğlu, annesi, babası"
gibi ifadelerin kullanılması sağlandı.
1998 Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, Kadınlara Karşı
Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin ana
hedefleri çerçevesinde Türkiye'de kadının durumunu
değerlendirmek amacıyla bir Araştırma Komisyonu
kuruldu ve hazırlanan rapor kitap olarak Kadının Statüsü
ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce yayımlandı.
17 Ocak 1998 Aile içi şiddete uğrayan kişilerin
korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen
4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe
girdi.
1998 Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle
aile reisinin beyanname vermesi esası kaldırılarak
kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi
sağlandı.
1998 Ankara Barosu Kadın Hukuku Komisyonu
tarafından Ankara Adliyesi içinde şiddete uğrayan
kadınlara hukuki danışmanlık ve psikolojik destek
hizmetleri vermek üzere Kadın Danışma Merkezi
kuruldu.
1999 İstanbul Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Kadın
Hakları Uygulama Merkezi'ni kurdu.
20 Mart 1999 Barolar bünyesindeki Kadın
Hakları/Hukuku Komisyonları arasında koordinasyonu
sağlamak amacıyla "Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları
Komisyonları Ağı (TÜBAKKOM)" kuruldu. Giderek artan
komisyonların sayısı 2001 yılı itibariyle kırk civarındadır..
TÜBAKKOM bünyesindeki Kadın Danışma Merkezlerinin
kurumsallaşmış olarak sayısı iki olmakla birlikte pek çok
komisyon danışma hizmetleri de vermektedir.
Eylül 1999 Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi'ni onaylarken koyduğu
aile hukukunu ilgilendiren 15 ve 16. maddelerine ilişkin
çekinceleri kaldırdı.
1999 Kadın erkek eşitliği açısından önemli değişiklikler
içeren Medeni Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi'ne sunuldu.
16 Aralık 1999 Kadınların yaşadığı ayrımcı
uygulamaların giderilmesine yönelik kurumsal
mekanizmaların oluşturulması çalışmaları çerçevesinde
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve
Norveç Büyükelçiliği işbirliği ile "Eşitlik Ombudu Ne
106
Kadar İşlevsel? Norveç Deneyimi" konulu bir konferans
düzenlendi.
14 Mayıs - 14 Haziran 2000 Kadın sorunlarını gündeme
getirmek, tartışmalara her yöredeki kadınların katılımını
sağlamak amacıyla Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü, valilikler, barolar, üniversiteler ve gönüllü
kadın kuruluşlarının işbirliği ile ülke genelinde "2000 Yılı
Kadın Toplantıları" adı altında panel, konferans, şenlik,
sergi vb. yaklaşık 200 etkinlik gerçekleştirildi.
01 Mart 2000 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü'nce yapılan çalışma çerçevesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi bünyesinde "Kadın Erkek Eşitliği
Daimi Komisyonu" kurulmasına dair hazırlanan teklif,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonunda
görüşülerek, anılan Komisyon yerine "Kadın Erkek
Eşitliğini İzleme Kurulu" kurulması yönünde karara
varıldı. Kurulun oluşturulması TBMM içtüzüğünde
değişiklik yapılmasına dair çalışmaların tamamlanmasını
beklemektedir.
16 Mayıs 2000 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu
işbirliği ile Avrupa Birliğine uyum sürecinde toplumsal
cinsiyet eşitliği açısından Anayasanın değerlendirildiği
"Avrupa Birliğine Giriş sürecinde Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası ve Kadın Erkek Eşitliği Politikaları" konulu
panel düzenlendi.
5-9 Haziran 2000 Türkiye, Pekin Deklarasyonu ve
Eylem Platformunun sonuçlarının değerlendirilmesi, tam
olarak uygulanmasının sağlanması, yeni eylem ve
girişimlerin belirlenmesi amacıyla New York'ta yapılan
"Kadın 2000:21.Yüzyıl İçin toplumsal Cinsiyet Eşitliği,
Kalkınma ve Barış" konulu Birleşmiş Milletler Genel
Kurul Özel Oturumuna katıldı. Türkiye tarafından teklif
edilen, kadın erkek eşitliği bakış açısının ana plan ve
politikalara yerleştirilmesi, kota uygulamaları ve diğer
araçlarla olumlu ayrımcılık politikalarının geliştirilmesi,
erken ve zorla evlendirme ile namus cinayetlerinin
kadınlara yönelik şiddet türleri arasında yer almasının
yanısıra diğer temel konulardaki önerilerin Sonuç
Belgesinde yer alması sağlandı.
8 Eylül 2000 Ek İhtiyari Protokol Türkiye tarafından
imzalandı. Onay aşaması için Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine alındı. Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin daha etkin bir
şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla Birleşmiş
Milletler tarafından hazırlanan Ek İhtiyari Protokol ile
107
Sözleşmenin taraf devletler tarafından ihlali durumunda
kişilere ve kişilerden oluşan gruplara başvuru hakkı
tanınmakta ayrıca uygulamaları denetlemek üzere
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
(CEDAW) Komitesine yapılacak şikayetleri kabul etme
ve inceleme yetkisi tanınmaktadır.
26 Ekim 2000 Kadına yönelik uluslararası sözleşme ve
konferanslarda, eşitlikçi bir toplumsal yaşamın gereği
olarak vurgulanan ders kitapları ve müfredatın eğitimin
ilk basamağından başlayarak cinsiyetçi öğelerden
ayıklanması hedefi doğrultusunda Kadının Statüsü ve
Sorunları Genel Müdürlüğü'nce "Eğitim Materyallerinde
Cinsiyetçi Ögeler" konulu panel ile "Ders Kitaplarında
Cinsiyetçilik 1928'den Günümüze" konulu fotoğraf sergisi
düzenlendi. Toplantıya ilişkin dokümanların derlendiği
"Eğitim Materyallerinde Cinsiyetçi Öğeler" adlı kitap ile
ayrıca "Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik" adlı bir araştırma
kitap olarak yayımlandı.
24 Kasım 2000 Ülkemizde giderek artmakta olan töre
cinayetlerine karşı kamuoyu oluşturmak üzere "25 Kasım
Kadınlara Karşı Şiddete Hayır Günü" nedeniyle Kadının
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve Şanlıurfa
Valiliği işbirliği ile "Kadına Yönelik Şiddet" konulu bir
panel düzenlendi. Panel resmi düzeyde töre
cinayetlerine karşı duruşun zeminini oluşturdu.
17 Şubat 2001 Türk Medeni Kanunu'nun yıldönümü
nedeniyle TBMM Adalet Komisyonunda görüşülmekte
olan Medeni Kanun Tasarısının eşitlikçi özünün
korunarak yasalaşması için Kadının Statüsü ve Sorunları
Genel Müdürlüğü ve kadın kuruluşları tarafından
kamuoyu oluşturma faaliyetlerinde bulunuldu. Kadının
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce "Türk Medeni
Kanunun'un Kabulünün 75. Yıldönümü 2001
Gündemimiz: Tasarının Yasalaşması" konulu, tasarı ile
öngörülen değişikliklerin değerlendirildiği bir panel
gerçekleştirildi.
Kadın dernekleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarının
katılımıyla "Medeni Yasa Tasarısı İçin Hep Birlikte"
yürüyüşü gerçekleştirildi.
Nisan 2001 Kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı
ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün
katkılarıyla Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine
İlişkin Türkiye Ulusal Raporu'nda, eşitlik politikaları için
bir alt yapı oluşturulması, hazırlanan tüm plan ve
politikaların bu madde ile uyumlu olması gerekliliğinin
sağlanması, aynı zamanda devletin eşitliği sağlamak için
olumlu ayrımcılık dahil her türlü tedbiri almasının yolunu
açmak üzere Anayasanın eşitlik ilkesini düzenleyen 10.
108
maddesine bir fıkra eklenmesi önerisi; ulusal mekanizma
olan Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü
teşkilat yasasının çıkarılması; farklı statü hukukuna bağlı
olarak çalışanların doğum izinlerine ilişkin farklı
düzenlemelere son verecek ve ebeveyn izni
müessesesini tesis edecek kanun tasarısının
yasalaşmasının yanısıra ilgili her konuda işbirliğine
gidilmesini öngören kısa ve uzun vadeli hedeflerin yer
alması sağlandı.
16 Mayıs 2001 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü'nce, Kadın-Erkek Eşitliğini Ana Plan ve
Politikalara Yerleştirme Stratejisini benimseyen ülke
örnekleri konusunda bilgilenmeyi sağlamak üzere
Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı Devlet
Sekreteri'nin deneyimlerini aktardığı "Kadın-Erkek
Eşitliğini Ana Plan ve Politikalara Yerleştirme: Hollanda
Deneyimi" başlıklı bir konferans düzenlendi.
21 Haziran 2001 TBMM Adalet Komisyonunca kabul
edilen Türk Medeni Kanunu Tasarısı Genel Kurula sevk
edildi.
27-29 Haziran 2001 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü'nce, Norveç Büyükelçiliğinin katkılarıyla
Ankara'da "Türkiye'de Kadın Politikaları ve
Kurumsallaşma" konulu bir toplantı gerçekleştirildi.
Toplantıya ilgili kamu kuruluşları, üniversitelerin Kadın
Araştırma ve Uygulama Merkezleri ile gönüllü kadın
kuruluşları temsilcileri katıldı. Toplantıda, hukuk, eğitim,
çalışma yaşamı ve şiddet başlıkları altında çalışma
grupları oluşturularak önümüzdeki dönem için hedefler
belirlendi.
22 Kasım 2001 Yeni Türk Medeni Kanununun TBMM
tarafından kabulü
1 Ocak 2002 Yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe
girmesi
30 Temmuz 2002 CEDAW Ek İhtiyari Protokolünün
onaylanması
109
110
Download