biyoteknoloji ders notu

advertisement
MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM DALI
BİYOTEKNOLOJİ DERS NOTLARI
Biyoteknoloji,
genetik
materyallerde
moleküler
düzeyde
yapılan
manipülasyonlarla yeni ve istenilen fenotipte organizmalar ve faydalı ürünler elde
etmektir.
Biyoteknolojinin
kullanım
alanları
her
gün
biraz
daha
önem
kazanmaktadır. Kendi içinde sınıflandırılacak olursa mikrobik biyoteknoloji,
tarımsal
biyoteknoloji,
hayvan
biyoteknolojisi,
adli
biyoteknoloji
ve
tıbbi
biyoteknoloji gibi birçok alanda biyoteknoloji kullanılmaktadır.
Biyoteknolojinin gelişiminde en önemi adımlar restriksiyon enzimlerinin
saptanması ile atılmaya başlanmıştır. Restriksiyon endonukleazlar;
dışarıdan
hücrelere giren yabancı DNA dizilimlerinin*, bakterideki özel gen ya da markerlar
taşıyan genetik materyalleri ayrıştırarak, mutasyonlar meydana getirmesini
engelleyen, böylece türlerin genetik karakterlerinin stabilitesini korumakla görevli
enzimlerdir. Bu enzimler, dışarıdan gelecek olan genetik materyalleri ayrıştırma
işlemlerini rastgele yapmamakta, kısa DNA dizilerini özgül olarak tanıyıp, bu
dizilimlere yakın bölgelerden veya bu dizilimler içindeki spesifik bölgelerden
DNA’yı kesim işlemini gerçekleştirmektedirler. Bakterilerin büyük bir bölümü, bir
ya da birkaç türde restriksiyon enzimi sentezleyebilmektedirler ve her enzimin
keseceği bölge de bilinmektedir. İşte bu spesifik olarak kesme yetenekleri
sayesinde bilim insanları birçok genetik materyal üzerinde işlem yapma, onları
istedikleri
yerden
kesip
yerine
başka
özellikler
yerleştirm
hareketliliğine
kavuşmuşlardır.
Nukleik asit (DNA/RNA) çoğaltma yöntemleri
Biyoteknoloji
tanımlanmasında
alanındaki
da
hız,
gelişmeler
spesifite
gibi
sayesinde
birçok
infeksiyöz
avantaja
sahip
ajanların
yöntemler
geliştirilmeye başlanmıştır. Böylece klasik yöntemlerle tanısında sorunlarla
karşılaşılan hastalıkların tanısında hızlı ve spesifik sonuçlar almak mümkün
olmaya başlanmıştır. Buna bağlı olarak infeksiyöz hastalıklardan korunma ve
kontrolde daha etkili sonuçlar almak ve aynı zamanda ulusal kapsamda
epidemiyolojik analizlerde de bulunmak mümkün olmuştur. Nükleik asit
çoğaltma
ve
saptama
yöntemleri
temelde
iki
farklı
prensip
üzerinde
1
oluşturulmuştur; nükleik asit prob hibridizasyon yöntemleri ve nükleik asit
amplifikasyon yöntemleri.
POLYMERASE CHAIN REACTION
(POLİMERAZ ZİNCİR REAKSİYONU-PCR)
PCR ilk kez 1983 yılında uygulamaya konulmuş bir test olmasına rağmen
günümüze
kadar
oldukça
geliştirilmiş
olup,
araştırmaların
yanı
sıra
infeksiyonların tanısından genetik hastalıkların tanısı ve adli tıbba, ekolojiden
gıda kontrolüne kadar uzanan bir yelpazede rutin amaçlarla da kullanılmaktadır.
Özellikle
çok
zor
ya
da
uzun
sürede
üreyen
ve
kültürü
yapılamayan
mikroorganizmaların tanısında tercih edilen bir yöntemdir.
PCR istenilen DNA gen bölgelerinin (hedef-target) in-vitro olarak bir tüp
içinde çoğaltılması ve elde edilen bu ürünlerin gözle görülebilir hale getirilerek
saptanmasıdır.
Bu
sayede
çok
az
miktardaki
hedef
DNA
çoğaltılarak
saptanabilmektedir.
Çalışma presibi: Hedef genetik materyallerin (DNA/RNA*) spesifik kısa
zincirli oligonukleotid primerler yardımı ile enzimatik olarak sayısal çoğaltılması
prensibi ile çalışan PCR üç aşama bulunmaktadır. Bunlar; denatürasyon,
bağlanma/hibridizasyon (annealing) ve sentez (uzama)’dır ve bu üç basamak
bir döngüyü/siklusu oluşturur.
Denatürasyon: DNA’ nın iki polinükleotid iplikçiğini bir arada tutan
hidrojen bağlarının, yüksek ısı kullanarak, eriterek tek iplikçikli moleküller
oluşturulduğu aşamadır.
uygulanarak
Bu reaksiyon 30 saniye süreyle 90-96º C ısı
gerçekleştirilir.
Ayrıca
birçok
PCR
çalışmasında,
özellikle
denatürasyonu zor olan kalıp DNA’lar için 94-96 C’ de 3-5 dakika süre ile bir ön
denatürasyon işlemi uygulanması önerilmektedir.
Bağlanma/hibridizasyon:
Primer
adı
verilen
tek
iplikçi
kısa
oligonükotidlerin uygun ısı (30-60 C) ve uygun sürede kalıp DNA üzerindeki hedef
bölgelere bağlandığı aşamadır. Primer sekansları 5’ ve 3’ olmak üzere iki uca
sahip olup, bağlanma her zaman DNA polimeraz enziminin çalışma prensibine
uygun olarak 5’ den 3’ yönüne doğru gerçekleşmektedir. Bu basamak için gerekli
olan ısı genellikle primerlerin erime ısısına göre ayarlanmaktadır.
2
Sentez: Polimeraz enzimi yardımı ile tek iplikçikli DNA kalıplarına
bağlanan primerlerin 5’—3’ yönde uzatıldığı aşamadır. Sentez işlemi 65-72º C de
1-2 dakika sürede gerçekleştirilmektedir.
Yukarıda açıklanan üç basamaktan oluşan bir siklus sonunda örnekteki
mevcut DNA miktarı iki katuna çıkmış olacaktır ve bu döngü yaklaşık 30 defa
tekrarlandığında hedef DNA nın milyarlarca kopyası elde edilebilmiş olacaktır.
PCR reaksiyon karışımı: İdeal bir amplifikasyon için gerekenler şu
şekildedir;
Hedef DNA sekansları
İki tür spesifik oligonukleotid primerleri
Termostabil DNA polimeraz
Nükleotidler (Dört tür dNTP)
Tampon çözelti, Magnezyum
Primerler: Amplifiye edilmek istenen bölgeyi belirleyen oligonükleotidlerdir.
İstenilen
bölgeye
spesifik
olarak
dizayn
edilmelidirler.
Genellikle
18-30
nükleotidten oluşmuşlardır.
Nükleotidler (dNTPler): Reaksiyon karışımındaki konsantrasyonları 20200 µM olmalıdır ve çoğunlukla her dört nükleotit de eşit oranda katılmalıdır.
Hedef DNA: Varlığı aranan, çoğaltılmak istenen hedef DNA sekansları, kan,
serum, plazma, gaita, doku parçaları, idrar, sperm saç teli ve hatta mumya gibi
inceleme örneklerinden ayrıştırılarak ve saflaştırılarak karışıma eklenirler.
DNA polimeraz: 5 u/µl enzim ilavesi genellikle tavsiye edilir.
Tampon çözelti: Primerlerin bağlanması ve reaksiyonların gerçekleşmesi
için tavsiye edilen tampon çözeltide 10-50 mM Tris-HCl ve 50mM KCl
gerekir. Ayrıca, jelatin, sığır albumini ve tween
olması
20 gibi deterjanlar da DNA
polimeraz enziminin stabilitesi için katılabilir.
MgCl2: Reaksiyon karışımında 0.5-2.5 mM MgCl2 olması istenir. Enzim
aktivitesine, primerlerin bağlanmasına ve DNA nın erime ısılarına etki ederler.
PCR sonuçlarının belirlenmesi: Bu yöntemler arasında en basit ve yaygın
olanı elektroforez yöntemidir. Çoğaltılan PCR ürünleri (amplikon) agaroz ya da
poli-akrilamid jele, bilinen işaret DNA lar (DNA marker; DNA ladder) ve kontrol
3
PCR ürünleri ile birlikte yüklenerek elektrik akımına tabi tutulurlar. Oluşan DNA
bantları ethidium bromür ile boyanarak ve U.V. ışığı kullanılarak incelenir.
Farklı PCR çeşitleri:
Nested PCR: Bu yöntemle birbirini takip eden iki PCR yapılır. İlk PCR
sonucunda elde edilen ürünler, ikinci PCR’da hedef DNA olarak kullanılır.
Reverse-Transcriptase PCR (Geri Transkripsiyon PCR/ RT-PCR): Hedef
molekül DNA değil RNA ise; bu iki aşamalı PCR yöntemi uygulanır. İlk basamakta
RNA’ dan cDNA sentezinin (geri transkripsiyon) gerçekleşir. İkinci basamakta da
bu komlementer DNA nın satandart PCR yoluyla çoğaltılması gerçekleşir.
Multiplex (Çoklu) PCR: Bir PCR ile birden fazla DNA segmentinin (hedefin),
birden
fazla
primer
çifti
kullanarak
aynı
amplifikasyon
reaksiyonunda
çoğaltılmasını sağlayan PCR çeşididir.
Real Time PCR: Elektroforez aşaması yoktur, amplifikasyon ürünleri
kullanılan problar sayesinde eş zamanlı olarak bilgisayar ekranında gözlemlenir.
Yukarıda açıklananların dışında tek iplikçikli DNA nın amplifikasyonunu
mümkün kılan Asimetrik PCR; çok düşük miktardaki hedef DNA nın amplifiye
edilmesini sağlayan Booster PCR; rastgele DNA dizilerinden teşekkül eden
primerlerin kullanılmasına dayalı RAPD-PCR; lam üzerindeki doku parçalarından
hedef DNA’ nın PCR ile çoğaltılmasını sağlayan in- situ PCR gibi farklı PCR
çeşitleri de kullanılmaktadır.
PCR’ın avantajları ve dezavantajları
Avantajları: Hızlı, seçilen primerlere bağlı olarak spesifik bir yöntemdir.
Etkenin vücutta çok az sayıda bulunduğu durumlarda da duyarlı sonuçlar
alınabilen PCR protokolleri geliştirilmiştir. Kültürü zor ve uzun olan bakteriyel
infeksiyonların tanısında kolaylık ve hız sağlamaktadır. Özellikle bakteriyel
infeksiyonlarda
incelenen
materyalin
eski
ya
da
kontamine
olması
durumlarından daha az etkilenmektedir (viral hastalıklarda virusların daha hızlı
denatüre
oldukları
unutulmamalı).
Personel
hatalarını
ve
insan
gücünü
minimuma indirger.
Dezavantajları: İlk kurulumu açısından pahalıdır, ancak temel ekipmanları
tamamlandıktan sonra günümüzde firmalar arası rekabat sayesinde sarf
malzemeler açısında maliyetin çok fazla olması sorunu fazla kalmamıştır. Çalışma
4
esnasında en küçük DNA kontaminasyonu, yanlış sonuçların oluşmasına neden
olabilir. Sonuçların yorumlanmasında deneyimli personele gereksinim vardır.
MOLEKÜLER TİPLENDİRME YÖNTEMLERİ
Benzer klinik bulgulara neden olan infeksiyöz etkenlerin, antijeniteleri ve
patojeniteleri
farklı
alt
tipleri
görülebilmektedir
ve
bu
durum
özellikle
hastalıklardan korunma ve tedavisinde önemli olmaktadır. Aynı şekilde ulusal ve
uluslar arası bazda epidemiyolojik verilerin oluşturulmasında da önemlidir. Bu
alt tipleri saptamak için birçok yöntem vardır; serotiplendirme, biyotiplendirme,
faj ile tiplendirme, morfolojik, fizyolojik özelliklerine göre tiplendirme ve moleküler
tiplendirme.
Epidemiyolojik açıdan tiplendirme yöntemlerinin başlıca kullanım amaçları
aşağıdaki gibi sıralanabilir;
• Salgınların kaynağı ve yayılma yolları hakkındaki hipotezlerin test
edilmesi,
• Hastalıkların epidemiyolojik olarak birbirleri ile ilişkisinin belirlenmesi,
• Re-aktivasyon ile yeni infeksiyonların birbirinden ayırt edilmesi,
• Hastane
infeksiyonları
ile
toplumsal
kaynaklı
infeksiyonların
belirlenmesi,
• Laboratuvar kontaminasyonlarının saptanması,
• Populasyondaki epidemi klonlarının belirlenmesi, buna göre kontrol
yöntemlerinin değerlendirilmesi.
Tiplendirme yöntemlerinin yaygın kullanılabilmesi için sahip olması
gereken
bazı
özellikler
vardır.
Hiçbir
test
bu
özelliklerin
hepsini
kapsamamaktadır ancak bir yöntem seçilirken araştırmanın amacına uygun
olan ve aşağıdaki kriterlerden olabildiğince çoğuna sahip olan testlerin
seçimine özen gösterilir. Bu özellikle şu şekildedir;
• Tiplendirebilirlik özelliğine sahip olmalı,
• Ayrım gücünün yüksek olması,
• Tekrarlanabilir ve her seferinde aynı sonuçları verecek şekilde stabiliteye
sahip olmalı,
• Kullanım kolaylığı, maliyeti, testin süresi uygun olmalı
5
• Kullanım spektrumu geniş olmalı
• Sonuçların kolayca yorumlanabilir olması
• Sonuçların laboratuvarlar arasında paylaşılabilir olması
Moleküler tiplendirmede kullanılan bazı önemli terimler
Klon:
Ortak bir atadan gelen, genetik olarak aynı bir ya da daha fazla
organizmadır.
Epidemiyolojik olarak ilişkili izolatlar:
Belli bir bölgeden ya da belli bir zaman diliminde hastalardan toplanan
örneklerden izole edilen ve ortak bir kaynaktan geldikleri düşünülen izolatlardır.
Genetik olarak ilişkili izolatlar (klonlar):
Genetik tiplendirme yöntemleri ile birbirinden ayırt edilemeyen ya da ortak
bir atadan köken aldıklarını düşündürecek kadar yakın olan izolatlardır.
Salgın suşu:
Aynı türün hem epidemiyolojik (zaman, yer, ortak kaynak) hem de genetik
olarak ilişkili, aynı genetik profile sahip izolatlarıdır.
Endemik suş:
Belli bir popülasyonda, infekte bireylerden sıklıkla izole edilen, tiplendirme
yöntemleri ile birbirinden ayırt edilemeyen ya da yakın ilişkili bulunan ancak
direkt epidemiyolojik bir bağlantı gösterilemeyen izolatlardır.
Yakın ilişkili izolatlar:
Salgın suşundan yalnızca bir genetik olay bakımından farklı olan
izolatlardır.
Olası ilişkili izolatlar:
Salgın suşundan iki genetik olay bakımından farklı olan izolatlardır. Bu
izolatlar salgın suşu ile aynı genetik soydan olabilir ancak genetik olarak yakın
ilişkili değildir.
İlişkisiz izolatlar:
Salgın suşundan üç genetik olay bakımından farklı olan izolatlar
6
PULSED-FIELD GEL ELECTROPHORESIS
(PFGE)
Moleküler tiplendirme yöntemleri içerisinde en eski yöntemlerden biridir ve
günümüzde bazı bakteriler için hala altın standart olarak görlmektedir.
Düz elektroforez yöntemlerinde 30-50 kb’dan daha büyük DNA moleküller,i
büyüklükleri fark etmeksizin aynı hızla aynı miktarda hareket ederler, jel
içerisinde göç ederler. Bu da jel üzerinde tek bir bant olarak gözlemlenir. Eğer
DNA elektoforez işlemi sırasında yön değiştirmeye zorlanırsa, birbirlerinden
ayrımı yapılabilecek şekilde farklı bantlar oluşur. Bu da tiplendirmeyi olanaklı
hale getirir. PFGE yöntemi de bu prensipte çalışan bir tekniktir.
Sıvı ya da katı besiyerinde üretilen bakteriler düşük erime ısılı agarozda
karıştırılıp kalıplara dökülürler. Lizis işlemleri bu agar blokları içerisinde yapılır.
Lizis aşamasında DNA nın parçalanmaması gerekir. Lizis aşaması sonucunda
agar bloklarının içerisinde bulunan çıplak DNA molekülleri, uygun restriksiyon
enzimleri aracılığı ile kesilir, özel elektroforez işlemi başlatılır. Oluşan bantlar
bilgisayar programları aracılığı değerlendirilir.
Yöntemin ayrım gücü çok yüksektir ancak zaman alıcı (yaklaşık 4-5 gün) ve
kompleks bir yöntemdir ve laboratuvarlar arasında standardizasyon problemi de
bulunmaktadır.
Nükleik Asit Blotlama ve Hibridizasyon Yöntemleri
Blotlama yöntemlerinin prensibi, elektriksel ortamda jel üzerinde göç
ettirilen ve fraksiyonlarına ayrılan proteinlerin veya nükleik asitlerin bir destek
tabakaya aktarıldıktan sonra özgül olarak belirlenmesidir.
Southern Blotlama
E.M. Southern adlı bilim adamı tarafından 1975 yılında geliştirilmiştir.
Herhangi bir kaynaktan elde edilen DNA’ nın analizi için kullanılan membran
blotlama ve görüntüleme tekniğidir. Kısaca aşamaları sırasıyla aşağıdaki
şekildedir:
1- DNA izolasyonu: Genomik ya da plazmid DNA’sı değişik yöntemlerle
ekstrakte edilir.
7
2- Restriksiyon endonükleazlar (RE) ile kesim: Bir önceki aşamada saf
olarak elde edilen DNA süspansiyonu ve RE’ lar birlikte inkube edilir. Bu süre
içerisinde RE’lar DNA üzerinde spesifik bölgeleri keser ve böylece farklı
büyüklüklerde DNA segmentleri oluşur.
3- Elektroforez:
Fragmentlere ayrılmış DNA’lar, büyüklüklerine göre
elektriksel bir ortamda, jel içerisinde büyükten küçüğe doğru bir sıralama ile
bantlar oluştururlar.
4- Membrana transfer:Jel üzerindeki DNA’ların, nitrosellüloz ya da naylon
membranlara aktarılma aşamasıdır.
5- Denatürasyon ve Fikzasyon: Membran üzerine transfer edilen DNA
bantları
0.5 N NaOH ile muamele edilerek denatüre edilir; çift iplikçikli DNA,
bazlar arası bağlar koparak, tek iplikçikli hale gelir. Bunu takiben naylon
membran 80º C ye ısıtılarak iplikçiklerin membran üzerine fikze edilmesi
(yapışması) sağlanır.
6- Hibridizasyon: Üç temel adımda gerçekleşir;
a- prehibiridizasyon:
özgül
olmayan
bağlanmaları
en
aza
indirmek
için,
blotlanması tamamlanan membranın bloklandığı aşama;
b- hibridizasyon: hedef DNA ile probun birleştiği aşama
c- hibridize olmayan probların yıkanması ve görüntülenme aşaması.
7-Sonuçların
gözle
görülmesi:
Kullanılan
probun
özelliğine
göre
otoradiografi, ya da özel boyama yöntemleri ile oluşan hibrib bantlar gözle
görülür hale getirilir.
Northern Blotlama
J.Alwine ve G. Stark tarafından 1979 yılında, herhangi bir kaynaktan elde
edilen RNA’ nın analizi amacıla geliştirilmiş bir yöntemdir. Aşamaları;
1-RNA nın izolasyonu,
2-Elektroforez,
3-Membrana aktarma,
4-Blotting,
5-RNA’ nın saptanmasıdır.
Bu teknikten, genlerin transkripsiyon düzeyinde iken analizlerini yapmada,
doku veya organlardaki mRNA seviyesini belirlemede ve viral RNA’ ları saptamada
yararlanılır.
8
Dot/Slot Blotlama
DNA/RNA’nın elektroforez yapılmadan membrana damlatılması ve bu
membranda sabitlendikten sonra özgül dizilimlerinin belirlenmesi prensibi ile
geliştirilen bir blotlama yöntemidir. Aşamaları şu şekildedir:
1-Klinik materyalden DNA izolasyonu,
2- İki ya da beş katlı seri dilüsyon yapılması ve her dilüsyondan naylon
membran üzerine damlatma,
3-Denatürasyon ve fikzasyon,
4-Hibridizasyon,
5-Otoradiografi ile görüntüleme.
Çalışılan örnekteki DNA miktarı önemlidir, genellikle fazla miktarda DNA ile
çalışılması gerekmektedir.
In situ Hibridizasyon
Yöntemin prensibi, doku, organ ve hücrelerdeki özgül nükleik asitlerin
belirlenmesidir. Hücre ve doku içindeki hedef nükleik asidin lokalizasyonunu
belirleme imkanı sağlar.
5 temel adımda gerçekleşir;
1-Dokuların işlenmesi (fikze edilme ve kesilme),
2-Spesifik olmayan bağlanmaların engellenmesi,
3-Hibridizasyon,
4-Yıkama,
5-Görüntüleme.
9
Download