Sosyoloji Tarihi

advertisement
Sosyoloji Tarihi
Klasik Sosyoloji Tarihi
• Bu bölümde klasik dönem sosyolojinin, etkileri
günümüze kadar gelen, en önemli üç büyük
düşünürü olan Karl Marx, Emile Durkheim ve
Max Weber’in yaklaşımları kısaca ele
alınacaktır.
• Kuşkusuz bu dönemde sosyolojinin gelişimine
katkıda bulunan birçok başka düşünür de
bulunmaktadır.
Ancak Sosyolojinin bu üç büyük düşünürünün her
biri günümüzde kendi adları ile anılan ekollerin
oluşmasına yol açan son derece zengin bir
sosyolojik düşünce sistemini miras olarak
bırakmışlardır.
Bu açıdan sosyolojinin bu üç büyük düşünürünün
düşünce sistemlerinin birçok önemli açıdan
günümüz toplumlarını analiz etmeye yönelik
sosyolojik teori ve araştırmaları şekillendirmeye
devam ettikleri söylenebilir.
Karl Marx (1818-1883)
• Pozitivizm ve evrimcilik dışında sosyolojide on
dokuzuncu yüzyılda Karl Marx tarafından
geliştirilen ve tarihsel materyalizm olarak
bilinen teorinin önemli bir etkisi olmuştur.
• Marx, görüneni değil görünenin ardında yatan
toplumsal dinamikleri açığa çıkarmayı
amaçlayan eleştirel bilim yaklaşımına yakın
bir bilim anlayışına sahiptir.
• Marx’ın ünlü Alman filozof Hegel’in idealist
felsefe geleneği içinde yetiştiği ancak
kendisinin daha sonra bu felsefeyi materyalist
bir tarih felsefesine çevirdiği savunulur.
• Marx’ın materyalist tarih felsefesine göre
insanların varlıklarını bilinçleri belirlemez
aksine toplumsal varlıkları bilinçlerini belirler.
• Her ne kadar Marx materyalist bir tarih anlayışına
sahipse de katı materyalistlerden ayrılan önemli
bir özelliği bulunmaktadır.
• Ona göre insan yaşayabilmek için öncelikle
yiyecek, giyecek, barınacak yer ve benzeri
materyal şeyler üretmek zorundadır.
• Ancak Marx’a göre insan bunu ancak toplumsal
emek aracılığı ile yapabilen ve bu sayede hem
kendini hem de toplumu üretebilen sosyal bir
varlıktır.
• Bu nedenle tarihsel gelişme sürecinin
anlaşılabilmesi için insanı yalnızca materyalist
açıdan değil toplumsal gerçekliğin ürünü ve
üreticisi olarak tarihsel materyalist açıdan ele
almayı gerekli görmüştür.
• Marx’ın tarihsel materyalist yaklaşımının
diyalektik olarak adlandırılan ve Hegel
tarafından geliştirilen bir düşünceye dayandığı
iddia edilir.
• Ancak Marx’ın diyalektiği Hegel gibi tarihi,
idealist açıdan kavramak için değil materyalist
açıdan kavramak için kullandığı savunulur.
• Bu diyalektik materyalist kavrayışta Marx
özellikle üretim üzerinde yoğunlaşır.
• Buna göre tarihsel süreç içerisinde toplumsal
yaşamlarını üretmek amacıyla üretim sürecine
katılan insanlar arasında Marx’ın, adına üretim
ilişkileri (mülkiyet ilişkileri) dediği bazı
toplumsal ilişkiler gelişir.
• Üretim ilişkileri oldukça önemli olup üretim
araçlarına sahip olanlar ve olmayanlar
şeklinde, iki temel ve karşıt çıkarlara sahip,
toplumsal sınıf ilişkileri şeklinde belirginleşir.
• Başka bir ifadeyle üretim sürecine katılan
sosyal gruplar arasında üretim ilişkilerinden
kaynaklanan çıkar farklılıkları ve çıkar
çatışmaları oluşur.
• Bu bakımdan Marx için tarihsel süreç içerisinde
ilkel komünal olarak adlandırdığı toplum hariç
bütün toplumlar üretim araçlarına sahip olan ve
olmayan iki temel sınıfa bölünmüş sınıfları
toplumlardır.
• Üretim araçlarına sahip olan sınıf bu durumun
sağladığı avantajla siyasal ve benzeri güç
çeşitlerini de tekelleştirerek toplumda gerçek
yönetici sınıfa dönüşür ve güç sahibi olmayan
diğer sınıf üzerinde egemenliğini oluşturur.
• Bu nedenle Marx temel toplumsal sınıflar
olarak tanımladığı bu iki sınıf arasındaki
ilişkileri sömürüye dayalı ve çelişkili ilişkiler
olarak tanımlar ve sınıf çatışmasını
toplumdaki diyalektik değişmenin temeli
olarak görür.
• Marx toplum analizinde aynı zamanda alt yapı ve
üst yapı şeklinde bir ayırıma da gider.
• Bu ayırımda alt yapı ekonomik yapıdan oluşur.
• Üst yapı ise hukuk, siyaset, din, aile ve
ideolojilerden oluşur.
• Ona göre bir toplumu oluşturan ekonomik alt
yapı ile üst yapı arasında karşılıklı etkileşime
dayalı ilişkiler vardır.
• Bununla birlikte ekonomik alt yapının üst yapı
üzerinde belirleyici bir etkisi söz konusudur.
• Sınıf ilişkileri açısından bakıldığında alt yapıda
üretim araçlarına sahip olan egemen sınıf üst
yapı içerisinde yer alan siyasal, ideolojik, dinsel
ve benzeri nitelikteki yapıları ve düşünceleri de
kontrol eder.
• Egemen sınıf üst yapıları kendi gücünü
meşrulaştırmak ve hükmettiği sınıfı bu konuda
ikna etmek için (örneğin, fakiri de zengini de
tanrı yarattı şeklinde) kullanır.
• Marx bu nedenle toplumsal yaşamda
bireylerin gerçekliğin asıl doğası hakkında
yanlış bilince veya çarpıtılmış bir bilince sahip
olduklarını düşünüyordu.
• Marx’ta toplumsal değişme kendi ifadesiyle
farklı üretim biçimleriyle karakterize edilen
diyalektik bir süreç izler.
• Bu diyalektik değişme sürecine göre toplumsal
tarih çelişkiler taşıyan bir süreçtir ve bu
bakımdan her üretim biçimi kendi içinde
taşıdığı çelişkiler tarafından başka bir üretim
biçimine dönüşür.
• Marx tarihsel gelişme sürecinde ortaya çıkan
son çelişkili üretim biçimi olarak tanımladığı
burjuva (veya kapitalist) üretim biçimine özel
bir önem atfeder.
• Öyle ki en ünlü başyapıtı olarak bilinen Kapital
adından da anlaşıldığı gibi kapitalizmin analizi
ile ilişkili bir çalışmadır.
• Onun için kapitalizm emek gücünün de (ücretli
emek şeklinde) bir meta olarak alınıp-satıldığı
metalaşmış ve yabancılaşmış toplumsal
ilişkilere dayalıdır.
• Tüm sınıflı toplumlarda olduğu gibi
kapitalizmde de üretim araçlarına sahip olan
bir egemen sınıf (burjuvazi veya kapitalist
sınıf) ile üretim araçlarından yoksun olan bir
sınıf (proleterya veya işçi sınıfı) bulunmaktadır.
• Üretim araçlarından yoksun olan işçi sınıfı
emek gücünü satmak zorundadır. Ancak
Marx’a göre kapitalizmde işçiler bütün
zenginliklerin üreticileri oldukları halde emek
güçlerinin karşılığını tam alamamakta
kapitalist sınıf ise bunun karşılığında kârına kâr
katmaktadır. Bu nedenle Marx kapitalizmde
çelişkilerin daha da artması sonucunda sınıfsız
bir toplum aşaması olan sosyalizmin
geleceğine inanıyordu.
• Marx’ın tarihi farklı üretim biçimlerinin ve
üretim ilişkilerinin gelişim tarihi olarak ele alan
tarihsel materyalist yaklaşımı sosyoloji
biliminin gelişimine son derece önemli bir
katkı sağlamıştır.
• Ancak bazı çevrelerde Marx tarihin materyalist
açıdan kavranışında ekonomik faktörlere aşırı
derecede önem atfettiği gerekçesi ile yoğun
eleştirilere maruz kalmıştır.
• Öte yandan çelişkilerle dolu son sınıflı toplum
aşaması olarak nitelediği kapitalizmin sonunun
bir türlü gelmemesinin de konuyla ilgili
günümüze kadar ulaşan tartışmaların
oluşmasına yol açtığı öne sürülmektedir.
Download