kamu reformunun arka planı - İnşaat Mühendisleri Odası

advertisement
15 Aralık 2003
5
NUN ARKA PLANI
KAMU REFORMU
ÜZERİNE
Prof. Dr. Zafer Üskül
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, merkezi yönetimin, yer bakımından
yerinden yönetim ve hizmet bakımından
yerinden yönetim kuruluşlarının görevleri, yetkileri, örgütlenmeleri ile ilgili temel
hükümleri içeren bir tasarıdır.
Tasarı, kamu yönetimine ilişkin temel
hükümlere, ilkelere yer vermekte, merkezi ve yerel yönetimlerle ilgili bir dizi
yasanın çıkartılmasını ya da temel yasaya
uyumlu kılınmasını gerekli kılmaktadır. Bu
bakımdan, temel yasa tasarısının öbür
yasa tasarılarıyla birlikte değerlendirilebilmesi daha sağlıklı olurdu. Ancak, öbür
tasarılar hazır olmadığından, şu anda bu
olanaklı değil. Tasarıyı ele almadan önce,
kamu yönetiminin bir reforma mutlak
surette ihtiyacı olduğunu, hatta reformun
çok geciktiğini belirtmek gerekir.
“Alt Anayasa”
Merkezi yönetimin ve yerinden yönetim
kuruluşlarının kurulması, örgütlenmesi,
görev ve yetkileri ile ilgili temel hükümler Anayasada yer almaktadır. Bugünkü
uygulamada, merkezi yönetim, mahalli
idareler ve hizmet yerinden yönetim
idareleri, Anayasada yer alan hükümler
doğrultusunda, kendi yasalarıyla düzenlenmiş bulunmaktadır.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu tasarısı,
bu haliyle, Anayasa ile her bir idari birimin kuruluş yasası arasında, bu idareler
için, uyulması zorunlu bir tür “alt anayasa” oluşturmaktadır. Bu tasarı yasalaşırsa, örneğin belediyeler yasası önce
Anayasaya sonra da belediyeler için alt
anayasa oluşturan Kamu Yönetimi Temel
Kanununa uygun olarak hazırlanacaktır.
1982 Anayasası, bu tür “alt anayasa”
oluşturacak temel kanun anlayışına yer
vermemektedir. Anayasada, kanunlar
arasında bir hiyerarşinin temeli bulunmamaktadır. İdarelerin yasaları çıkartılırken, bunların temel yasaya uygunluğunu
sağlayacak bir anayasal hüküm yoktur.
Temel yasaya böyle bir hüküm konulmasının ise anayasal dayanağı yoktur.
Bu durumda, uygulamada, belediyeler
yasası ile Kamu Yönetimi Temel Yasası
arasında bir çatışma olması halinde
uygulanması gereken hüküm, özel yasa
olan ve aynı zamanda doğası gereği
sonradan çıkan yasa olan belediyeler
yasası hükmü olacaktır. Bu durumda,
kamu yönetimi Temel yasasının yürürlüğe konulmuş olmasının anlamı ne olacaktır? Kamu Yönetimi Temel Kanunu
çıkartılacaksa, önce bunun anayasal
dayanağının yaratılması gerekecektir.
KAMU YÖNETİMİ TEMEL KANUN TASARISI VE ÇEVRE YÖNETİMİ
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Kamu yönetimi reformu olarak tanımlanan bir dizi yasal düzenleme ve bu düzenlemeler çerçevesinde devlet örgütlenmesinin
yeniden şekillendirilmesi yaklaşık üç yıldır gündemde olan neoliberal bir programdır.
“Kanun Tasarısı”nın ruhunu “yönetişim” olarak adlandırılan yaklaşım tanımlamaktadır. Dünya Bankası platformlarında ortaya
atılan bu kavram / yaklaşım, sonrasında OECD, AB ve süreç
içerisinde BM toplantı ve dökümanlarına yansımış, politikalar bu
yaklaşım üzerine temellendirilmiştir. Çevre alanına dair uluslararası toplantılarda yönetişim kavramına ve tamamlayıcısı olarak
sürdürülebilir kalkınma yaklaşımına hemen hemen her ortamda
rastlamak mümkündür. Yönetişim, demokratik yönetim, daha iyi
ve etkin kamu yönetimi adına tüm iktidarın sermayeye devrinden
başka bir şey değildir.
Öngörülen devlet örgütlenmesi modeli şöyledir: Daraltılmış kamusal hizmetler için yine devlet bürokrasisi / örgütlenmesi olacak,
birçok kamusal hizmet ticarileştirilerek toplumun “en dinamik”
kesimi olarak tanımlanan sermaye gruplarına devredilecek, iş
ve işlemler ise, katılımcılık adına “Sivil Toplum Kuruluşları” ile de
paylaşılmasıdır. Bu üçlü bileşim, dokümanlarda da ifade edildiği
üzere “ortak”tır. Tam da ticari ilişkilerde olduğu gibi...
sermayeye devri olarak ortaya çıkmaktadır.
Tasarıda, çevresel hizmetlerin, çevre koruma faaliyetlerinin il özel
idareleri ve belediyeler eliyle yapılacağı ifade edilmekle birlikte,
küresel - bölgesel ve ulusal düzeyde çevre alanına dair politika
ve strateji belirleme konusu açıkta kalmaktadır. Çevre politikası
alanında da; ulusal, bölgesel ve küresel ölçekte Türkiye’nin politika ve stratejileri, uluslararası sermaye tarafından belirlenecektir...
Tüm bunlar, devlette reform adı altında kamu yönetiminin parçalanmasından ve değişik alanlarda bütünleyici yönetim anlayışından uzaklaşmaktan başka bir şey değildir. Orman alanlarının,
kıyıların, doğal ve kültürel zenginliklerin yönetimi, korunması ve
geliştirilmesi hangi merkezi politikaların yansıması olacaktır? Bu
alanlarda, yerel iktidar odakları veya rant çevreleri dilediklerini
yapabilecekler midir? Sonuç olarak, gündemde olan kanun
tasarısı ya da devlette reform girişimi, kamu iktidarını halka kapatan ve iktidarı hem siyasal hem yönetsel düzlemde tamamıyla
sermayeye devreden bir yaklaşımdır.
Kamu Yönetimi Reformu’nun önemli bir ayağı da yerel yönetimler reformudur. Yerel yönetim reformunun dayanağı özelleştirme
olarak öne çıkmaktadır. AB ortamında ise uniter devlet örgütlenmesi yerine federalizm vurgusu yerel yönetim reformu için dayanak oluşturmaktadır. Yerelleşme, ticarileşme ve yabancılaşma
olarak ifade edilebilecek olan hizmetlerin yerel ölçekte hayata
geçirilmesi olayı kamu yararı taşımayan / taşımayacak olan bir
politikadır. Su - kanalizasyon projelerinin / inşaat ve işletme hizmetlerinin yabancı şirketlere devredilmesi ya da çöp toplama,
taşıma işlerinin yabancılar eliyle yapılması “yerelleşme” olarak
görülmektedir.
Tasarıda ifadesini bulan neo - liberal yaklaşım, ilerleyen bölümlerinde çevre - sağlık hizmetleri adı altında kamusal tüm görevlerin
KÖŞE YAZARLARI VE “KAMU YÖNETİMİ REFORMU
Oktay Ekşi: Bir olumlu adım...
Ülke yönetimini çok önemli şekilde değiştirecek olan Kamu Yönetimi Temel Kanun
AKP iktidarı demokratikleşmemiz ve
hukukun üstünlüğünü sağlama yönünde
önemli adımlar atıyor. (...) Artık bir hastanenin kaloriferlerini tamir ettirmek için,
sonucu üç ayda alınabilen yazışmalar
dönemi kapanıyor. (...) Tasarı iyi. Ama bizi
çok tedirgin eden tarafları da var. Örneğin, teftiş kurullarını kaldırıyor. Bu görevi
Sayıştay’a veriyor. Gerekçe, ‘’çok sayıda
teftiş kurulu var’’mış ‘’ama yolsuzluklar
önlenemiyor’’muş. (...) Teftiş Kurullarının
kaldırılmasını -hani son modamız Avrupa
Birliği’ne uymak ya- eğer AB’ye uyum için
öneriyorlarsa bilsinler ki, AB’nin bizden
böyle bir isteği yok. Kaldı ki Almanya’da,
Fransa’da güçlü teftiş mekanizmaları olduğunu uzmanlar açıkça vurguluyorlar...
Yalçın Doğan: ‘Menfaat çeteleri’nin
önleri açık!..
Açıklanan Kamu Yönetimi Temel Kanun
Tasarısı yıllardır altı çizilen, yerel kararların Ankara’ya gitmeden alınması, bürokrasinin azaltılması konusunda ciddi adım
atıyor. Yönetim yapısı ve üslubu değişiyor. Yerel yönetimler güçleniyor. Ancak,
öngörülen bir başka değişiklik, hükümet programında yer alan yolsuzluklarla
mücadele iddiasıyla, taban tabana çelişiyor. Çünkü, tasarı denetim elemanlarını
kaldırıyor!. Kaldırmakla kalmıyor, siyasal
iktidara bağlı denetim elemanları getiriyor. Adı üstünde, denetim!.. Kim bunlar?..
Bakanlıkların teftiş kurulları, maliye müfettişleri, hesap uzmanları, değişik kontrolörler. Neyi denetliyorlar?.. Yolsuzluk var mı,
yok mu?.. Siyasal iktidarlar halkın parasını
nasıl kullanıyor?.. İşlemler, ihaleler yasal
mı, değil mi?.. Yolsuzluk yapanlar, hırsızlar,
hortumcular, bu denetim elemanları sayesinde ortaya çıkıyor.
Taha Akyol: Yeni ‘devrim’ süreci
‘Devrim’ niteliğinde bir yasa tasarısı daha
Meclis’e geliyor: Tanzimat’la başlayıp
Cumhuriyet’te zirvesine ulaşan “merkeziyetçilik”ten artık çıkıyoruz; “merkez”in pek
çok yetkisi, “taşra”ya, mahalli idarelere
devredilecek! (...) Ekonomimiz ‘zenaat’
üretiminden sanayi ve hizmet üretimine
geçmiştir. Türkiye “piyasa ekonomisi”
sayesinde uluslararası rekabet dinamizmine sahip bir “girişimci orta sınıf toplumu”na dönüşüyor. Ona göre de demokrasi
talepleri artıyor.
Güneri Civaoğlu: Devletin fethi
iktidar düştüğünde, müsteşarların, genel
müdürlerin ve seçimle gelmemiş olan
başkanların görevleri kendiliğinden sona
ermiş bulunacak.” Böylece, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana geçerli olan
“devlet memuru” yerini artık “hükümet
memuruna” bırakıyor. Müsteşar, genel
müdür, başkan, iktidarların “adamımız”
diye baktıkları memurları olacak. Onlar da,
hükümetleri, artık “patronları” olarak görecekler. Devlet parasıyla, halkın vergisiyle
“siyasetçilerin patronlaşması” tehlikeli
bir süreç başlatır. Bu çok duyarlı konuda
“iyi hizmet için takım oluşturmak” ile “bir
siyasi partinin değil, tüm ulusu kucaklayan
devletin memuru olmak” arasında sağlam
bir dengenin formülü bulunmalıdır.
Ali Sirmen: Globalleşmenin Yasası
Yerel Yönetim Masalı
Hükümet üyeleri tarafından imzalanıp
Meclis’e sunulan Yerel Yönetim Temel
Yasası Taslağı, kabul edildiği takdirde,
Cumhuriyet tarihinin en önemli değişikliğini oluşturacak, ulusal devletin yapısını
değiştirip onu bir çerçeve devlet haline
getirecektir. (...) Bu yasa aslında Türkiye’nin küreselleşmeye eklemlenmesini amaçlayan, DTÖ, DB, IMF’nin etkisi
ve damgasıyla gündeme gelmiştir. (...)
Tarihte yerel yönetimler demokrasinin
beşiği değildir. Tam tersine demokrasi
merkezi yönetimler sayesinde gelişmiştir. Türkiye gibi, kentlilik bilincinin yerleşmediği, ekonomisi üretime değil, talana
ve avantaya dayanan ülkelerde de, yerel
yönetimler uygulamada hizmeti yerine
ve halka yaklaştıran, yeni bir demokrasi
odağı olmaktan çok yeni bir rant paylaşım odağı oluşturmaktadır. Bu durumda
kimi yetkilerin yerel yönetimlere devredilmesi, istenen sonucu vermeyebilip, kamu
çıkarının merkezi bir yönetimle olduğundan fazla zedelenmesine yol açabilecektir. Küreselleşmenin yasasını incelerken
özellikle yerel yönetim masalının gerçek
yüzünü göz ardı etmemek daha sağlıklı
sonuçlara varmamızı sağlayacaktır.
Download