osmanlı vakıfları hakkındaki tartışmalar

advertisement
*Yard. Doç. Dr. M. Esat SARICAOĞLU
OSMANLI VAKIFLARI HAKKINDAKİ TARTIŞMALAR
OSMANLI VAKIFLARI HAKKINDAKİ TARTIŞMALAR
O
rtaya çılcışı oldukça eskiye dayanan ve
millî ve dinî terbiyemize göre, herkes başkasına
İslamiyet'le de geniş uygulama
yardım etmekle yükümlüdür. Fakat hiç kimse
bulan
vakıf
kurumu
alanı
gerçekleştirdiği
hizmetlerin yanı sıra sosyal, siyasal ve
ekonomik
alanlarda
oldukça
önemli
etkiler
yapmıştır. İşte bu etkilerin tartışılmasında
tenkidinde
vakfın
lehinde
ve
ve
başkasından
yardım
beklemez.
Bu gerçeği
unutmazsak ve hatta durumu müsait olanların
sadaka
kabul
düşünürsek
söz
etmesinin
yasak
konusu
itirazların
olduğunu
yerinde
aleyhinde
olmadığı görülecektir^ Bu konuda verilen bir
beyanlarda bulunulmuş; vakfın vazgeçilmez bir
başka cevap ise şöyledir: Bu düşüncede olanlar
kurum olduğunu söyleyenlerin yanı sıra, onun
vakıfların ne demek olduğunu bilmeyen ızdırap
gereksizliğini savunanlar da olmuştur.
ve ihtiyaçlarla dolu beşer hayatından haberdar
olmayan,
tembeller
ve
mahrumiyet
acısı
ise. Vakıfların
geniş
çekmeyen insanlardır^
1 - V a k f ı n a h l a k î tenkiti
Vakfın
yoksulluk
sınıfını
Bir
çoğalttığı
başka
görüş
söylenmektedir. "Çok geniş bir şekilde amme
kapsamlı
hizmetlerini üzerlerine alsalar bile, devirlerine
olursa, artık vakıf kurumunun lüzumsuzluğunu
göre
düşündürücü
çok
ileri
gösterseler
mensuplarına
belirli
bir
içtimaî
yardım
bile, tekkelere ve
yapılan
vakıfların
devre ve bölgelerde
anlayışı
belirli
tarikat
hiç
nassı gibidir
bakış
bulunamayacağı
önününde
tutulacak
açılarında
ortadadır.
isabet
Vakıf
kurumu
değilse
gereksiz olsa idi tesis adı ile İsviçre ve diğer
teşvik
Avrupa ve Amerika ülkelerinde kabul edilmez ve
tembelliği
ettiğini ve genel olarak vakıflarda (vâkıfın şartı,
şerî'atın
amaçları göz
bu ülkeler vakıf şebekesi haline gelmezdi*.
(vakfı kuranın
koymuş
olduğu şartlar dini hükümler gibidir)
kuralını
Vakfın belirli bir zümreye geçici bir süre
kabul etmek değişen şart ve ihtiyaçlar karşısında
sadaka ve yardımda bulunmasının; günümüzde
bu
bu
kurumları
getirdiğini
iddiada
zamanla
söylemek
elverişsiz
bir
mümkündür"'
bulunulurken
bir
hale
gibi
planlama
bir
fikri
işi yapan
başka
kuruluşların
bulunması
dolayısıyla bir anlam ifade etmediği, ve bu
yüzden
de
vakfa
ihtiyaç
servetin
verilmektedir: "Oysa özel hukuk alanında sosyal
yapıldığına
da
işaret
ise şöyle
ileri
olmadan; daha az ihtiyaç duyulan alana millî
tahsisinin
Bu iddiaya
kalmadığı
sürülmektedir.
cevap
İstanbul
adaleti sağlayan kurumların başında vakıflar yer
imaretlerinden günlük yararlananların sayısının
alır. Kısacası vakıf, özel mülkiyete konu olan bir
3 5 . 0 0 0 kişiye ulaştığı tesbit olunmuştur". Böyle
hakkın,
olunca
halkın
paraların arzu ve irade ile, çoğu kez toplum
olmasaydı
halkın
yorarına devamlı olarak tahsis
ileri sürülmektedir. Ayrıca
vakıflar
edilmektedir.
da
XIII.
imaretlerin
çalışmadığı,
çalışacağı
dinî
bir
varlığını
imaretler
fonksiyon
bazılarının
sosyal
diğerlerinin
siyasi
hizmet
yüzyılda
eden
icra
bilen
etmekten daha
prestijini
artırmaya
propagandasını
du'âgûlann
çok
ve
Muamelesi,
'
sağlamıştı r^
Bu eleştirilere cevap şöyle
verilmektedir:
lokma-ekmek midir? Karın doyurmak çalışmanın
tek sebebi olarak kabul edilemez. Durum böyle
olunca da bu itiraz gücünü kaybeder. Zira bizim
ve
taşınmaz
mallarla
edilmesinden
Hüseyin Hatemi, Önceki ve Bu Günkü Açıdan Vakıf Kurma
istanbul 1 9 6 9 , s. 1 4 1 .
Hasan Güneri, Türk Medenî
Kurma Muamelesi,
Acaba insanı çalışmak için teşvik eden sadece
taşınır
* Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakijltesi Tarih Bölümij
Öğretim Üyesi.
yapmaya
desteklenmesini
yani
Kanunu
Açısından
Vakıf
Ankara 1 9 7 6 , s. 12.
• Bahaeddin Yediyildız, "Vakıf Müessesesinin 18. Asır Türk
Toplumundaki Rolü", Vakıflar Dergisi, S.XIV, s. 13.
"
Ahmet Akgündüz, İslam hlukukunda
ve
Osmanlı
Tatbikatında Vakıf Müessesesi, Ankara 1988, s. 2 5 .
' A. Himmet Berkî , "Hukukî ve içtimaî Bakımdan Vakıflar",
Vakıflar Dergisi, S.5, s. 12.
• Şakir Berki, "Vakfın Lüzumu, Faydaları ve Vakfın Teşviki",
Vakıflar Dergisi, S. 5, s. 19.
Yard. Doç. Dr. M. Esat SARICAOĞLU
ibarettir. Bu nedenledir ki, sosyal adaletin yüz
tarafından
yıllar önce ülkemizin her yerinde ecdadımız
vaziyeti karşısında sathî bir müşahit için bundan
tarafından
bu kurumlarla
başka bir hükme varmak imkansızdı. Burada
görmenin
her
zaman
abideleştirildiğini
olanaklı
olduğu
söylenebilir. Vakıf müessesesinin insanlar arası
eşitsizliği ortadan kaldırmağa yardım eden bir
kurum olarak da meydona çıktığı görülür^.
Bu tartışmaya
sonuç olarak
ileri
sürülmüştür.
XIX.
asırdaki
yapılan en büyük hata ictimâî bir müessesenin
yalnız muayyen bir devri için doğru olan bir
hükmün onun bütün hayatına ve
mahiyetine
teşmil edilmesidir. Tarihî inkişâfını kâbil olduğu
kadar yakından tetkik ettikten sonra, çok açık
şu cevap
olarak görürüz ki İslam âleminin iktisadî ve
verilebilir: Sosyal hayatta insanlar yetenek ve
ahlakî gerileyişinde vakıf asla esaslı bir âmil
fizik olarak eşit değildir. Bu durumu göz önüne
olmamıştır; bilakis türlü-türlü haricî ve
almoksızın
amiller tesiriyle İslam âlemi inhitâta uğradıktan
insanlar
arasında
bir
ayırım
yapmadan, herkesi aynı şartlar altında çalışıp
sonra,
kazanmaya
müesseseler gibi inhitâta uğramış, soysuzlaşmış
mecbur
tutmak
haksız
ve
dayanılmaz bir tekliftir. Bu görüşü benimseyen
bir medeniyet içersinde "oceze-i ebnâ-i beşer
toplumun güçsüzleri" bir takım sosyal sıkıntılarla
yüz yüze kalıp, toplumu anarşiyle karşı karşıya
bırakacaklarından bu konudaki itiraz sahipleri
ilerleme değil tahripten başka bir şey düşünmez
olurlar^
hakikî
vakıf
müessesesi
hüvviyetini
de
dahilî
sair
kaybetmiştir.
İslamî
Eğer
vakıf
müessesesi iktisadî ve ahlâkî bakımdan İslam
âlemi üzerinde geriletici bir âmil olsaydı bu
te'siri daha ilk asırlardan itibaren göstermesi
icap ederdi. Halbuki, İslam medeniyetinin ileri
devirlerinde, sair İslam müesseseleri gibi işlemiş,
ictimâî yardım, nâfia ve maârif işlerinde -o
zamanki
Garp
âleminde
tasavvuru
bile
imkansız- büyük terakkîler temin etmiştir"'".
2- V a k ı f l a r y o l u y l a ülkenin
harap
olması
itirazına
Vakfın manevî ve ekonomik hayata etkileri
olduğu
bilinmektedir.
gayrimenkûller
zamanla
Vakıflar yüzünden ülkenin harap
harap
yangınlar
olunca,
Ancak
birçok
neticesinde
bu
gelir
veya
getiren
hukukî
verilebilmektedir.
olarak
da
olduğu
red
Çünkü ihtiyaç
cevabı
gerektirdiği
zaman, hakimin kararıyla vakıf şortlarına aykırı
hareket edilebilir. Bu kurala göre ihmal
harâbiyetin
ortadan
kaldırılmasına
ve
imkân
kuruluşlar kuru arsa haline gelmiştir. Bunları
tanınmakta, hatta vakıf mallarının istibdâli kuralı
tekrar imar ve ihya edecek sermaye bulun­
ile de vakıflara
madığı gibi bunların bir kısmını satarak elde
mümkün bulunmaktadır".
edilecek sermaye ile diğerlerini imar ve ihya
etmek imkânı da yoktur. Bu yüzden de vakıflar
Ömer
ait malların
Lütfi Barkan'ın
değiştirilmesi
ifadesiyle:
"İslam
memleketlerinde son asırda görülen ekonomik
ülkenin harap olmasına' ve ülkenin sefalete
geriliğin ve sefâletin bir sebebi olarak
düşmesine sebep olmuştur, şeklindeki iddialara
memleketlerdeki
Fuod Köprülü şöyle cevap vermektedir:
sürenlerin tamamen haklı olduğu söylenemez'^
"Bu meseleyi İslam cemiyetlerinin
tarihi
tekâmülü çerçevesi içinde tetkik ettiğimiz zaman,
bu iddianın ne dereceye kadar doğru ve yanlış
olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Her şeyden evvel
şunu düşünmek lazımdır ki bu iddia ilk defa XİX.
yüzyılda yani İslam âleminin her bakımdan
gerileme manzarası gösterdiği ve sair İslam
müesseseleri gibi vokhn do birçok cihetlerden
soysuzlaşmış bulunduğu bir devirde Garplılar
vakıfların
çokluğunu
bu
ileri
' H.Güneri, age., s. 10.
" Nazif Oztürk, Menşe-i ve Tarihi
VakıHar, Ankara 1983, s. 142.
' Sıddık Sami Onar, idare
1952, s. 550.
Gelişimi
Hukul(unun
Esasları,
Açısından
istanbul
'°Fuad Köprülü, "Vakıf Müessesesinin Hukukî Mahiyeti ve
Tarihî Tekamülü", Vakıflar Dergisi, S.II, s.30-31.
"A.Akgündüz, age., s.290-304.
''Ö.Lütfi Barkan, "Şerî Mîras Hukuku ve Evlatlık Vakıflar", İÜ
iktisat Fakültesi Mecmuası, C. VI, s.l 6 0 .
OSMANLI VAKIFLARI HAKKINDAKİ TARTIŞMA! AR
3-
Vakıflar
yüzünden
malların
dolaşımının engellenmesi
S.
Sami
Onar
"Irâd
tahsis
bulunan
edilmiş
Bu iddia önemli ve köklü tartışmalara neden
bu
yaklaşmaktadır:
devlet gelirlerinin düşmesini ortaya çıkarmıştır.
konuya
getirmek
üzere
malların
şöyle
olmuştur. Bu hâl aynı zamanda tarihî bir durumu
vakfa
da
da
mülk
ortaya
koymaktadır.
müsadereden
Sıddık Sami
korunma, mîrasın
Onar,
bölünmesini
mülk
rejiminden
önleme ve benzeri etkenlerin yanı sıra, küçük bir
iktisadî
bakımdan
hayır cihetine büyük gelirlerin tahsis edilişini
büyük bir mahzur telakki edilmektedir. Ve bu
tenkit etmekte ve vakfın gayeleri orasında vâkıfın
mahzur bizim tarihimizde de kuvvet ve şiddetle
çocuklarına, torunlarına ve diğer yakınlarına
hissedilmiştir'"".
kalıcı bir mîras temin etmenin bulunduğunu ifade
mahiyetini
çıkarak
kaybetmesi
ve
tedavül etmemesi
gösterişten
Müellif
ibaret
vakfı
ayrıca,
kabul etmekte ve
bir
İstanbul
etmektedir'^
topraklarının bu yüzden tedavülden kalktığını
ifade etmektedir'-.
Bu
görüşe
Temlik, yani devlete ait miri arazinin özel
mülkiyete verilmesi, kamu yorarını ihlâl etmemek
şöyle
cevap
verilmektedir:
şartıyla ücret karşılığı satılmasıdır.
"Vakıfların .çoğalmasının ve bunların
tedâvül
edememesinin
ve
kurumunun istisismarında en büyük etken de bu
reaksiyonları
görülmüş
bu
yüzden ortaya (Vakıflar Kanunun 2 6 . ve devamı
maddeleriyle tasfiyeye tabi tutulmuş) iki kira
geliri bulunan (çift kiralı) demek olan icâreteynli
vakıflarla, yer kirasına bağlı anlamını taşıyan
mukâtaalı vakıflar çıkmıştır. Bununla
beraber
vakfın toplumsal yararı bu sakıncalarının çok
üstünde
görülerek
hemen
her
yerde
vakıf
müessesesi kabul edilmiştir"'".
temlikler
Karşılıksız
yapılan
ise geçerli değildir". Vakıf
haksız temliklerdir. Eski Osmanlı padişahları çok
sıkı
fakat,
daha
sonraları aynı titizlik gösterilmemiştir.
ve
dikkatli
davranmışlar
Böyle
haksız temliklerle
kurulan vakıfların
çarpmaya
başladı.
Devletin
bu nâmütenâhî vakıflar, çok defo hakikaten dinî
çok defalar da zahirî bir hayır perdesi altında
mallar için söylenseydi belki doğru olabilirdi.
sırf şahsî menfaatleri gözeten
Ancak
mâhiyetinde
konusu
vâridât
menba'larından bir kısmını tamâmiyle kurutan
ve hoyrî bir gaye ile tesis edilmekle beraber bir
Bu husustaki zarar iddiası sadece menkul
vakfın esas
bolluğu
konusunda Köprülü: " 1 7 . asırda ciddiyetle göze
gayrimenkûldür.
idiler.
Timor
aile
vakıfları
erbâbının,
yani
Onda ise tedavül asıl değildir. Onlar ancak
devletin en sağlam süvâri kuvvetlerinin ve yalnız
işletilerek gelir elde edilir. Vakıflar ise bu gelirin
askerî değil ziraî hayatının da temelini teşkil
sağlanmasını şart koşarak teşvik eder. Ayrıca
eden toprakların, saray adamlarına,
vakıf mallar üzerinde devletin kontrol hakkının
ricâle vakıflar tesisi için verilmesi memleket için
bulunması,
büyük bir zayıflama sebebi olmuştur"^".
zaruret
halinde vakıf
şortlarına
uyulmaması imkânını verir
Bu
Ayrıca vakıf, para ve malların işletilmesi
gibi çağdaş ekonomi ve ticaretin gereği, hatta
hususa
yaklaşmaktadır:
bölümünü
Prof.
"Vakıf
hayır
Dr.
büyük
Yediyildız
şöyle
kurarak gelirinin
cihetine tahsis ile
bir
kalanını
temeli bulunan önemli bir esası sözden eyleme
geçirir. Servetlerin durgun ve verimsiz kalmasına
= S.S.Onar, age., s.520.
izin vermez''.
"S.S.Onar, age., s.520.
'H.Güneri, oge.,s.22.
'A.Akgündüz, oge., s.26; Öztürk, oge., s. 1 4 1 .
4- Vakıflar y o l u y l a devlet arazileri­
"Sokir Berki, "Vakfın M a h i y e t i " , Vakıflar Dergisi, S.VIII, s.23.
nin m ü l k l e ş m e s i
= S.S. Onar, age., s.520.
Vakıflar
temlik
suretiyle
mirî
mülkleşmesine ve kılıç ashabının
arazinin
azalmasıyla
'A.Akgündüz, oge., s.448-450.
"F.Köprülü, ogm., s.26.
Yard. Doc Dr. M. Esat SARICAOĞLU
ailesine bırakan vâkıflar, oluşturdukları bu yarı
değinerek
ailevî
de
devlete ait masrafların karşılığı olan ve ancak
yakınlarına büyük imkânlar sağlıyorlardı. Her
devletin elinde olması lazım gelen bir takım
şeyden önce mirî arazileri mülk edinme vasıtası
vâridât menba'larının
olarak kullananlar bu vakıflar sayesinde hayır
elinden çıkması ile bu nevi malî bakımdan devlet
amaçlı ve sosyal kuruluşlar için gelir kaynakları
müdâhalesine kapalı sahaların bir memlekette
bulmak gayesiyle sultana başvuruyorlar
mütemadiyen
vakıfla
hem
kendilerine
hem
ve
şöyle
söylemektedir:
dolayısıyla
siyasî
mülkiyetini
Memleketin
hayât-ı
kendisine
vermesini
talep
ebedî olarak
çoğalması,
ondan mirî arazilerden bir parçasının çıplak
"Filhakîkc
devletin
devletin
iktidarını
malî
hiçe
ve
indirir.
umumiyesinde
devletin
ediyorlardı. Gerçi mirî sahaya ait bir takım
nâzım bir rol oynamasına mâni olur, diyenler
toprak
belki haklıdır.
parçalarının
mülkiyetini
üzerine
geçirenlerin hepsi de niyetlerine uygun olarak
bu toprakları kurmuş oldukları muhtelif tesislere
düzenli
gelir
sağlamak
gayesiyle
vakfediyorlardı. Ama vakıfların kurucularından
birçoğu vakfiyelerine
söz konusu
gelirlerin
büyük bir kısmının aileleri veya yakınları lehine
dönecek
şekilde
hükümler
koyuyordu"^'.
Osmanlı aydınlarından Koçi Bey, IV. Murat'a
sunduğu lâyihada bu konu üzerinde
ısrarla
durmuş ve zararlarını anlatmıştır".
Bu sebeble geniş ve
memleket menbalarına
zengin
ihtiyâcı olan
muâsır
devletlerde bu nevi teşkilât iyi gözle görülmez.
Ma'amafîh
fikrimizce bu hususta do
vermekte isti'câl
etmemelidir,
hüküm
Çünki
eğer
mevzû-i bahs olan mesele, devlet vâridâtından
bir kısmının devlet tarafından umumî hayır ve
hizmet müesseselerine tahsîsi ise muayyen bir
dereceyi aşmamaları ve bidâyette
Osmanlı
İmparatorluğun'nda olduğu gibi sıkı bir teftişe
tabi tutulmuş olmaları şartıyla, bu gibi tesislerin
mutlaka muzırr olacağını iddia etmek doğru
Netaicü'l-Vukûât müellifi Mustafa Nuri Paşa
değildir".
ise bu hususta şöyle söylemektedir: "İstanbul,
Edirne ve Bursa şehirlerindeki cami yapımında
ihtiyaç ve lüzum ölçüsü göz önünde tutulmamış
ve toprak ve vergiler vakfetmek gibi ashab-ı
5-
Müsadereye v e mîras t a k s i m i n e
k a r ş ı bir tedbir o l a r a k v a k ı f k u r u l m a s ı
seyfin yani kılıç sahiplerinin azalmasına yol
Bu konu vakıfların en çok eleştirildiği ve
açacak şeylere gidilmiştir. Gerçekten devletin
üzerinde en fazla durulduğu konudur. Vakıflarla
kurulmasında emekleri geçen Türk komutanlar,
ilgilenen hemen herkes, bu noktadaki görüşlerini
kılıçlarının gücü ile ele geçirdikleri
yerlerde
ifade etme ihtiyacı duymuşlardır. O. Lütfi Barkan
verilerek
evlatlık vakıfları tetkîk ederken, vakhn gelirinin
kendilerine
birer
parça
vakfettikleri
olmuştur.
toprak
Bunlara
bir
olmadığı açık ise de sonradan
diyecek
gelenlerden
uzak bir istikbâlde, ekseriya vakfı
soyunun sona ermesi durumunda
hayır
bazıları gelir (akar) ve han, hamam gibi şeyler
maksada
yaptırmağa pek önem vermiyerek zeâmet, timar
eleştirenlerin ve memleketimizdeki camileri ve
gibi mirî mukâtaalarla ilgili olan toprakları hatta
hayır kurumlarını söz konu vakıflar
keyyâliye, kantâriye ve bazar bacı gibi vergileri
sigorta şirketine benzeten yazarların görüşlerine
bile, ya vergiyi önceden alarak veya muaccele
hak vererek "filhakika mülkün gelirinin ufak bir
verip bağışlamak yolu ile kendilerine temlik
kısmının ve hatta evlat münkariz olduktan sonra
ettirerek vakfeder olmuşlardır. Bu tür vakıflar
gerçek
vakıf
kanunnamelerinde
olmadıklarından
tohsîsât
Osmanlı
kabilinden
olan
vakıflar adı ile geçer ve yazılırlardı"".
Barkan ise devletin zayıflatılması durumuno
bağışlanması
yapanın
bir
uygulamasını
için
" B.Yediyildız, "Val<ıf" maddesi, İslam Ansiklopedisi,
s. 2 7 .
bir
C.XIII,
"F.Köprülü, ogm., s.27; Öztürk, age., s. 143-144.
" M u s t a f a Nuri Paşa, Netaicü'l-Vukuat
N.Çağatay), Ankara 1987, C. 1 -2, s.312.
" Ö . l . Barkan, agm., s. 170.
(Sadelesfiren
OSMANLI VAKIFU^RI HAKKINDAKİ TARTIŞMAİ AR
olmak şartıyla bir camiye vakfedilmiş olması, bu
ekonomik
gibi
damgasının
ölçüşecek, toprağa bağlı bir asiller sınıfı yoktur.
vurulmasını mûcib olmaktadır. Bu damga, bu
Bunun için de imparatorluğu böyle bir amaçtan
gibi mülkleri her türlü tecâvüzden ve hacizden
uzak tutmaktadır^'.
mülkler
üzerine
vakıf
ve bu meyonda tecâvüzlerin en büyüğü olan
müsâdereden kurtarmıştır"" demektedir.
büyük
reaksiyonu,
korumak,
"malları
müsadereden
mîros sistemini değiştirmek,
meşru kazançlara
Buna
değişip
S.Sami Onar da vakfa karşı duyulan en
gayrı
meşruiyet kazandırmak ve
faaliyet
zaman
bakımından
karşılık
harpler
devletle
Barkan, ticaret
yollarının
kayıp edilmeğe
memlekette toprak
boy
başlandığı
geliriyle
yetinmek
gerektiğinden devletin malî kudretinin ve buna
bağlı
olarak
ortaya
da siyasî nüfûzunun
çıkmış
ve
ziraî-ekonomik
dönülmesiyle
yapılmış, bu vakıflarda küçük bir hayır cihetine
şevketinin
büyük
köylerdeki toprak beylerinin devlet karşısında
tahsis"
olarak
belirtmiştir^*.
imparatorluğun
sisteme
halka hoş görünmek maksadıyla bir çok vakıflar
iratlar
de
azalması
söndüğünü
rakip
hem
kendi
itibâr
vakıf haline getirilmesinin müsâdereden daha
sağladığını belirtmektedir. Buna da örnek olarak
çok vakfedenlerin mülklerini arzu ettikleri şekilde
her türlü ihtiyaçları devlet tarafından karşılanan
tasarruf
yeniçerilerin
düşünmektedir.
hem
yararına
göstermektedir.
vakıfları
de
kendilerine
gelenlere
ve
hürmet
ve
vakıfların
kurulmasını
Bu uygulamayı, söz
kuran
sultan
ve
konusu
sadrazamların
etme
arzusundan
do
sıraya
dâhil
vasıtası
imkanına
ulaştığını
şeklinde değerlendirmektedir^".
takdirde,
hayırsız
çekme
Fuad Köprülü ise meseleyi tarihî
olarak
nitelerken Arap sosyal hayatında İslamiyet'ten
evvel kadınların ve kız çocuklarının ictimâî ve
mîros
olmayanları
olarak ve otoritelerini sağlama alma istekleri
yanlarına
kaynaklandığını
Bu şekilde
veya
kendi
sonucuna
hukukunun
sırasını ve kapsamını değiştirebildiğini, bazen
zararına
yeniçerileri
gelebildiği
ve
varmaktadır^". Fakat o da, mülklerin evlatlık
hukukî
vaziyete
sürmekte
ve
Yediyildız da bu görüşe katılmakta ve bunun,
soylarından
bir
ileri
kudret
özellikle
dâhil
mîroso
ifade
olanlar
kavuşturma
etmektedir^'.
evlat elinde
Aksi
tesadüflere,
siyasal ve ekonomik buhranlara bırakılan bir
aile
mülkünün
çok
kısa
zamanda
elden
çıkarılması mümkündür^^
olduğunu
Bu durumda, evlatlık vakıfları kurucuların
belirtmekte, İslam dininin, kadının bu vaziyetini
mallarının geleceğini ölümlerinden sonrası için
yükselterek
de düzenleme ve mîrasçıları arasında
hukukî
vaziyetlerinin
onun
da
çok
aşağı
verasete
ehil
olduğu
isteklerine
beri devam eden bu töreye karşı İslam dininin
arzularını tatmin etmek ve müsadere olaylarına
ortaya koymuş olduğu kesin tavır,
karşı bir sigorta sağlama imkânı veren, kanuna
doğrudan
olmasa da
Arapları
kaçamaklı yoldan
bir
tepkiye sevk etti. Bu yöntem sayesinde bir aile
reisi, evlatlık vakıf kurmak suretiyle kızlarından
mîrasını
kaçırmayı
başordı^^
Buna
göre
Osmanlılar da aynı amaç için bu uygulamayı
sürdürmüşlerdir.
Yine
Köprülü, bu
durumun
İslam'ın verâset hukukuna karşı vakfı kuranın
psikolojik
eğilimlerinden
doğan
bir
tepki
olduğunu düşünmekte ve buna karşılık müsâdere
göre
bir
tercih
•-Ö.L. Barkan agm., s. 1 6 0 - 1 6 1 .
•-S.S.Onar, age.,
s.520.
" B . Y e d i y i l d ı z , "Vakıf Mijessesesinin 18. Asır Türk
Toplumundaki Rolü", Vakıflar Dergisi, S.XIV, s. 1 1, 1 3 ve
dipnot 9 8 .
' ' F . Köprülü, agm., s. 5.
^'F.Köprülü,
S.463.
Vakıflar
Dergisi,
" Ö.L.Barkon, agm s. 1 6 1 .
etmektedir.
" H . Halemi, oge., s.131-132.
siyaset ve
S.II, Bibliyografya
==Ö.L.Barkan, agm., s. 1 5 7 , 1 5 8 .
" Ö . L . B a r k a n , agm s. 165.
iç
beşerî
karşı bir hile olarak tanımlamak mümkündür^^
korkusunun vakıf için geçerli olmadığını ifade
Çünkü Türkiye'de
yaparak
kendi
hükmünü koyduğunu söylemektedir. Asırlardan
Bölümü,
57
Yard. Doc Dr. M. Esat SARICAOĞLU
Mustafa Nuri Paşa da müsadere korkusunu
anlatırken,
sanıldığı
gibi
malı
müsadere
edilenlerin mallarının alınıp çoluk çocuğunun
mîrasçılarını mîrastan mahrum etmek ise bu çeşit
vakıflar zaten kabul edilebilir olmayacaktır"^'.
Bütün bu tartışmalara
rağmen
devletin
sokağa atılmadığını ifade etmekte ve bununla
vakıflara müdahalesi görülmüştür.
ilgili örnekler vermektedir. Ayrıca, geride nesli
birlikte padişah ve benzeri gibiler tarafından
olmayıp da vakıf kuranların amacının, ne
yapılan
müsadere
taksim
bağlandığı, vakıf arazilerin senelik geliri 4 4 bin
düşüncesi olduğunun söylenebileceğini
ifade
kese (22.000.000) lira olarak hesaplanıp, bu
etmektedir.
hayır
yekûn aylara bölünerek Maliye Nezoreti'nden
hizmetlerinin büyüklüğünün yanında bunun bir
Evkaf Nezoreti'ne verildiği, Fuat Paşa'nın bu
öneminin olmadığını belirtmektedir".
parayı yardım kabul ederek genel bütçede açık
endişesi
ne de
Öyle olsa
Konuyu
millî
mîrasını
bile; yapılan
duygular
açısından
değerlendiren Osman Nuri Ergin ise: "Bazıları
müsadereden kurtulmak korkusu taşısa da büyük
çoğunluğunun, Türk'ün büyük hassalarından biri
olan
ferâgat-ı
nefsden
ve
hürmetsizlik olur"" ifadelerini kullanmakta ve
orta yolu tercih etmektedir.
Nasuhi
zaptedilerek
görüldükçe dörtte birinden aşağı düşürdüğü,
böylece geliri vakıf arazilerden gelen camiler ve
diğer
hayır
kurumlarının
harap
olduğu
görülmektedir^'.
6- G e r i l e m e d ö n e m i n d e
ise
müsadere
vakıfların
kültür v e bilime v e r d i k l e r i z a r a r l a r
Vakıfların eğitim ve kültür
Bilmen
öşre
diger-endîlihen
doğdukları zarureti tahakkuk eder. Aksini iddia
Ömer
aile vakıflarının
Tanzimatlc
hizmetlerinde
katkıları bilinen bir gerçektir. Ancak her konuda
endişesiyle vakıf kurulması fikrine şöyle cevap
olduğu gibi gerileme devrindeki
vermektedir:
servetini
kurumlarında yapılan yanlış uygulamalar bazı
beşeriyetin gözünden akan ihtiyaç yaşlarıyla
zararları da beraberinde getirmiştir. Vakıfların,
artıran ve yüzlerce yoksul, bedbaht insanı ihya
müderrislik ve şeyhlik gibi
edecek
gecelik
ailelere maddi çıkarlar veya toplumsal nüfûz
eğlencesi uğruna feda etmekten çekinmeyen
sağlayan ve babadan oğula geçen meslekler
nice kimseler görülüp dururken artık varlarını
haline getirmesi; kurdukları eğitim ve öğretim
yoklarını
kurumlarının
"Zamanımızda
miktardaki
bir
kendi
parayı
bütün cemiyetin saha-i
bir
istifadesine
bazı
hizmetleri
kendi görüşlerine
göre
belirli ders ve kitaplarla
sınırlamakla
yanlış
gelişim
gibi
hükümlerde
bulunmak
elbette muvafık görülmez^'.
Akgündüz ise, bu konuda şöyle söylemektedir:
mîrasçılarının zikredilmesi, malî bir
ibadet olan vakfın gayesine her zaman ters
düşmez. Zira insanın yakınlarına yaptığı sadaka
cidden de diğerlerinden daha hayırlıdır. Ancak
her şey gibi vakıf muamelesi de
suiistimal
edilebilir. Fakat bu istisnaları hükme esas almak
mümkün değildir. O halde bu konuda vâkıf,
yaptığı
zürrî
vakıflarla
tıkaması
yakın
hısımlarının
ihtiyaçlarını temin etmeyi amaçlıyor ve neticede
vakfı fakirlere tahsis ediyorsa, bu çeşit vakıfların
geçerliliği tartışılmaz. Ancak vâkıfın amacı bazı
ilmin
hususlar
türdendir^'. Çünkü vakıf kurumu bir
Doktora tezi vakıfla alâkalı olan Prof. Dr.
"vâkıfın
yolunu
bazı
tespiti,
tahsis etmiş olan zatlar hakkında beyhude yere
kuruntularda
vakıf
bu
taraftan
babadan oğula geçen eğitici öğretici
küçük
grupların oluşmasını, ayrıca tarikat şeyhleriyle
âlimler arasındaki daha önceden mevcut zıtlığın
artarak sürmesini doğurmuş; diğer taraftan da
eğitim programlarının belirlenerek sınırlanması,
^"M.Nuri Paşa, age., C.2, s. 308-313.
'^Osman Nuri Ergin, Türk imar Tarihinde
Belediyeler, Patrikhaneler, istanbul 1944, s.43.
'"Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu,
1969, C.4, S . 3 0 3 .
Val^ıflor,
İstanbul
^'A.Akgündüz, age., s.202-203.
^'Mustafa Nuri Paşa, oge,, C.IV, s.287.
''B.Yediyildız, "Vakıf" maddesi, Isfam Ansiklopedisi,
s. 169.
C.XI1I,
OSMANLI VAKİFLARİ HAKKINDAKİ TARTIŞMALAR
kültürel gelişmenin durmasına neden olmuştur.
zikredilmiş
Bunun dışında yöneticiler,
katılıyorsa
vakıfları
politik
gayeleri
kurdukları
için
de
bu tür
kullanmak
istemişlerdir"".
mahiyetine
7- F a r k l ı b i r y a k l a ş ı m : S e r v e t teşhiri
tarihin
başından
beri
sahip
oldukları servetlerini teşhire çalışmışlar ve bunun
için de
değişik
yollar
denemişlerdir.
İnsan
psikolojisinde olan bu yönü yadırgamamalıyız.
Acaba
lüks
ve
israfa
kaçan
gereksiz
harcamalara sebep olan bu durum, vakıf yoluyla
faydalanılabilen bir hale getirilemez mi? İnsanın
sahip olduğu serveti sergileme zaafını sosyal
amaçlara
tartışılmış
"içtimaî
konulara
müesseselerin
nüfûz etmeden ve
hakikî
müesseseleri
fonksiyonları bakımından tetkik ve mukâyese
etmeden
İnsanlar
ve yukarda
da
yönelik
bir
şekilde
yönlendirmek
suretiyle bu arzuyu, çok masum, toplum ihtiyacı
için faydalı bir hale getirmek mümkündür. Her
sathî
yabancıların
görüşler
ve
daha
ziyade
tetkikiyle hüküm verenler
koca
Osmanlı İmparatorluğu'nda sadece siyasî bir
faaliyetin cereyan ettiğini ve bir amme hizmeti
fonksiyonu
olmadığını
zannederler.
İmparatorluğu (renaissance]
Osmanlı
devrine kadar diğer
devletlerden çok ilerde amme hizmeti mefhumu
Avrupa'da idrak edilmeden bizde mükemmel bir
surette
karşılandığı
maatteessüf
eserlerini
taşlarla
bile
muhakkaktır.
tecessüm
kemirecek
Fakat
etmiş
maddî
derecede
kendi
varlığımıza karşı bir lâkaydî ve hatta düşmanlık
gibi
bir
felakete
uğramış
bulunuyoruz.
Bu
devirde mevcut olan ve kaldırılamayan bu zaaf,
lâkaydîlik bir müddet daha devam ederse, bir
mesela kişinin sağlığında veya öldükten sonra
mâzideki
hayırla
delillerinin büyük bir kısmını ve medeniyet âlemi
yâd
edilmesini
isteme
şekline
dönüştürülebilirse bundan daha tabii ve faydalı
de
bir şey olamaz. Bu gerçekleştirildiğinde, söz
olacaktır""
konusu duygu ile servet sahibi kişiler varlıklarını
Ancak
cemiyet
için
faydalı
yöneltiyorsa,
karşılanmış
hem
hem
de
en
varlığımızın
yüksek
sanat
ve
medeniyetimizin
eserlerini
diye okuyucularını
dikkat çekilmiş olmalıdır
kaybetmiş
uyarmaktadır.
ki
yukarda
hizmetlere
adamaya
saydığımız eleştirilere aktif olarak katılan kişi de
toplumsal
ihtiyaçlar
yine kendisidir.
kendilerinin
tatmini
sağlanmış oiur^'.
Fuad Köprülü ise bu tartışmalara şu şekilde
katılmaktadır:
"Yalnız dinî-ahlâkî değil
aynı
zamanda hukukî-iktisadî bir karakteri haiz olan
8- Z i y a G ö k a l p ' ı n v a k ı f
kurumuna
y ö n e l i k b a z ı eleştirileri
İttihat
ve
ilk inkişafından
beri
İslam medeniyetinin içtimaî tekâmülü üzerinde
Vakfa karışı çıkan bazı aydınların başında,
görüşleri
vakıf müessesesi, daha
Terakki
mensuplarıyla
nasıl rol oynamıştır? İşte tetkîk edilmesi gereken
başlıca mesele budur. Yoksa onun dinî-hayrî
Cumhuriyet döneminde etkili olan Ziya Gökalp
gayesine
gelir. Bir şiirinde muhtemelen Batıda ve özellikle
getirdiği en hayırlı müessese saymak ve bunda
Fransa'da ileri sürülen görüşlerin etkisiyle vakıf
İslam dininin
kavramını eleştiri konusu yapmıştır"^
delilini görmek tamamıyla sübjektif ve dogmatik
Vakıflar
bakarak, vakfı
vücûda
başka dinlere fâikiyyetinin
bir
eleştiriyi ele almaktadır. Bir başka şiirinde ise
müessesesini XIX. asırdaki perişan vaziyetine
ayrı
bir
hazineye
sahip
olmasını
eleştirerek Evkaf Nezareti'nin kaldırılmasını ve
bunun yanı
sıra vakıfların
amme
hizmetine
karışmaması gerektiğini savunmuştur"\
mahsulü
olduğu
"•B.Yediyildız, "Vakıf Müessesesinin
18. Asır
Toplumundaki Rolü", Valaflar Dergisi , S.XIV, s. 13.
- ibrahim Erol Kozak, Bir Sosyal Siyaset Müessesesi
Val(if, istanbul 1985, s.66-67.
"-N.Öztürk, age., s. 147.
Sıddık Sami Onar
ise idare
l-iukukunun
Esasları adlı eserinde her ne kadar bu şiirde
gibi,
bir
hakkındaki bu şiirinde yukarda sıralanan birçok
vakıfların
telakkî
beşeriyetin
'"'N.Öztürk, age., s. 147, 148, 4 8 7 .
" S . S . O n a r , age., s.517, 1 nolu dipnot.
vakıf
Türk
Olaral<
Yard. Doc Dr. M. Esat SARICAOĞLU
bakarak
bu müesseseyi mahkum etmek de
yüzünden bazen de değişik amaçlarla
bundan
daha
şahıslara temlik etmeleri, genelde her zaman
az
sübjektif
ve
dogmatik
sayılmaz'"'^
özel
oma özellikle XIX. yüzyılda kamu giderlerinin
Sanırız ki vakfa sadece dinî ve hayrî bir
bakış bu tür haksız değerlendirmelere sebep
olmaktadır. Oysa belli bir olayın veya kurumun
ortaya çıkışına ve yaygın bir işlev kazanmasına
finansmanında ciddî sorunları ortaya çıkarmıştır.
Ancak
dünya
üzerinde
sosyal
yaşamı
düzenleyen, ihtiyaç sahiplerine din, dil ve ırk
etki eden dinî, sosyal, siyasî, iktisadî, psikolojik
farkı gözetmeksizin yardım ve destek sağlamayı
ve sair faktörlerin bir arada ele alınması ve
gönüllü olarak
değerlendirilmesi icop eder^'.
gerekliliğini savunmak, sadece hamasetle izah
edilecek
Devletinin
incelendiğinde,
merkezî
gider
bütçeleri
kalemlerini
saray
harcamaları, asker maaşları ve beklenmeyen
giderlerin oluşturduğu görülür. Oysa bir ülkede
bunların dışında sayısız ihtiyaçlar ve harcama
alanları vardır. Sağlık, eğitim, bayındırlık ve
benzerleri bunlardan birkaçıdır. İşte bütün bu
giderlerin finansmanını sivil toplum kuruluşlarının
en
önemlisi
Özellikle,
olduğuna
olan
vakıflar
inançlarına
inanan
davranış
bir
olamaz.
kurumun
Vakıfları,
yaratandan dolayı bütün yaratılmışları sevmek
Sonuç o l a r a k
Osmanlı
bir
üstlenmiş olan
göre
ve bu sevgiyi ileriki kuşaklara aktarmak
yapılması gereken akıllı bir
yatırım
için
olarak
görmek gerekir.
Mevcudiyeti her geçen gün artarak devam
eden vakıf kurumu, yaşadığımız
çağda
ihtiyaçların karşılanmasını sağlayan bir
olarak
kuşkusuz
gereklidir.
Bu
da
aroç
gereklilik
sağlamaktadır.
atalarının izinden gidenler büyük bir gayretle
faizin
yaşatılmaya çalışılmaktadır. Ancak
azınlıkların
serbest
bankerlik
dönemi vakıflarını eleştirirken
Osmanlı
söylenenlerin
kurumlarına alternatif olarak geliştirilen para
yanında bu gün, mevcut olan vakıf kurumlarının
vakıfları toplumun sosyal ve ekonomik hayatını
da (eğer arayacak olursak) birçok eksiklikleri
destekleyen belki de çok önemli bir uygulama
ortaya çıkacaktır. Söz gelimi küçük bir
olanını oluşturur.
kaynak
Karşılıksız hizmet ve destek
sağlamayı
ile hayata
geçirilen
bazı
ana
vakıflar,
amaçlarına yönelik hizmet edebilmeleri
için
temel şart olarak kabul etmiş olan vakıfların,
toplumdan
hem tarihsel süreçte ve hem de günümüzde ne
kalmaktadır. Bu durum, bazen yardım etmesi
kadar
yüzü
güldürdüğü
herkesin
bilgisi
dâhilindedir. Gönüller yapma fikri bir hayat
felsefesi halini ancak bu şekilde alabilir.
Tesis edilme esası Allah rızası olan vakıf
kurumu, miras kurallarının değiştirilme gayreti,
müsadereden malların korunabilme telaşı ve
benzer birçok düşünce yüzünden zamanla şahsî
çıkar aracı haline gelmiş olabilir. Hatta zaman
istenen
yardım
kişilerin
de
araç olarak kullanmaktadır. Yani şöyle dersek
acaba yanlış olur mu: Eleştirilecek bir şeyler her
zaman bulunmaktadır.
«I.E.Kozak, age., s. 4 9 .
duyguları
rızalarını
kuruluşlar vakıfları şahsî amaçlarına ulaşmada
"F.Köprülü, agm., s.25.
takdir
gönül
zorunda
sivil toplum kuruluşu hüviyetini kullanan kişi veya
gereken
bazen
kendi
etmek
zorlayacak noktalara varmaktadır. Bazen
zaman sultanların, devlet hazinesine girmesi
gelirleri
talep
Download