َﳞَﺎ ا ِ ﻦَ ٓﻣَ ُﻮا اﺗﻘُﻮا ا َ وَﻛُﻮﻧُﻮا اﺳ ﺘﻌﻴﺬ : ﻣَﻊَ اﻟﺼ

advertisement
Allâh’ın sevdiklerini sevmek,
7 Zilkâde 1434 (13 Eylül 2013)
‫ َ" !ﳞَﺎ ا ِ َﻦ ٓ َﻣ ُﻮا اﺗ ُﻘﻮا ا َ َو ُﻛﻮﻧُﻮا‬:
‫اﺳ ﺘﻌﻴﺬ‬
‫َﻣ َﻊ اﻟﺼﺎ ِد ِﻗ َﲔ‬
‫ َاﳌ َ ْﺮ ُء َﻣ َﻊ َﻣ ْﻦ َا َﺣﺐ‬: {‫وﻗﺎل رﺳﻮل ﷲ }ﺻﻠﻌﻢ‬
Muhterem Mü’minler
Hutbemiz ALLAH-Ü TEÂLÂ’NIN SEVDİKLERİNİ
SEVMEK hakkındadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Dini Celil-i İslam’ı
tebliğ etmeye başladığında, başta kendi amcası Ebu
Leheb ve bazı nüfuz sahibi kimseler olmak üzere
Mekke müşrikleri, Peygamber Efendimiz’in kırk
yaşına kadarki hayatını, ahlakını, emîn oluşunu çok iyi
bilmelerine rağmen onu yalanlamışlar, bununla da
kalmayıp akla hayale gelmedik sıkıntılar vererek
vazgeçirmeye çalışmışlardı. Ancak Rasül-i Zişan
Efendimiz bu sıkıntılara katlandığı gibi, onların îmân
etmeleri için çok gayret göstermiş, Tâif’te olduğu
gibi, asla onların helakini arzu etmemişti.
Bununla birlikte Cenab-ı Hak, başta
muhtereme Hz. Hadice validemiz, Hz. Ebu Bekir, Hz.
Ali, Hz. Bilal (radiyallâhü anhüm ecmeîn) gibi mümtaz
sahâbiler olmak üzere, nasibi olanların gönlünü
İslam’a açıyor, imân şerefini ihsan ediyordu. Bu arada
nâzil olan âyet-i kerîmelerle, saldırı ve sıkıntılarını
gün be gün arttıran müşriklere karşı da Habîb-i
Edibini teselli ediyor; sabretmesini, yeri geldiği
zaman onlarla mücadele etmsini emir buyuruyor ve
İslam’ın bir gün mutlak zaferle galib geleceğini
müjdeliyordu.
Ve
neticede
nice
zorlu
mücadelelerden sonra Mekke on bin kişilik bir İslam
Ordusu ile fethedilmiş, mü’minler mutlak surette
zafer elde etmiş ve kısa bir zaman sonra da Rasül-i
Ekrem (s.a.v.) irtihal buyurmuşlardı.
Kısaca özetlemeye çalıştığımız yirmi üç senelik
bu saadet asrında, daha sonra kıyamete kadar
yapılacak olan İslamî Hizmetlerin temelleri atılmıştır.
Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz Allâh Azze ve Celle’nin
izn-ü inâyeti ile yetiştirdiği âlim sahabileri vasıtasıyla
İlim Yolu’nun; Eshab-ı Suffe vasıtasıyla da Maneviyat
Yolu’nun temellerini atmış, böylece İslamî İlimler ve
Nur-i İlâhî günümüze kadar nasîbi olan insanlara
ulaşmıştır. Bütün bu zaman zarfında ulemâmız ve
Allah Dostları, birçok sıkıntılara maruz kalmalarına
rağmen,
Peygamber
Efendimiz’in
sünnet-i
seniyyesine sımsıkı yapışmaları sebebiyle İslam’a
hizmetten hiç geri durmamışlar ve onlar da adeta
gecelerini gündüzlerine katarak çok büyük gayretler
göstermişlerdir.
Tüm mü’minlere düşen vazife, İslamî İlimlerin
ve Nur-i İlâhî’nin nesillerden nesillere aktarılmasını
temin eden ulemâmızı ve Allah dostlarını sevmek,
onları hayırla yâd etmek, hürmet etmek, muhabbet
beslemek, onlarla kalben rûhen mânen beraber
olmaya gayret göstermektir. Bu iş o kadar kıymetli
bir iştir ki Rasül-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şu hadis-i
şerifleriyle bu muhabbetin neticesini çok veciz bir
şekilde ifade buyurmuşlardır: “Kişi sevdiği ile
beraberdir”. Kim kimi severse, kime tabi olursa
onunla beraber olacaktır. İsrâ Suresi’nde bu hususla
alakalı olarak şöyle buyruluyor: “Biz günün birinde
her sınıf insanı tâbi oldukları imamları-önderleriyle
çağıracağız”1
İşte bunun için Cenab-ı Hak kimlerle beraber
olunması icab ettiğini birçok Âyet-i Kerîme ile îzah
buyurmuştur.
Tevbe Suresi’nde meâlen şöyle buyruluyor.
“Ey iman edenler, Allah’tan korkup ittika ediniz ve
sadıklarla beraber olunuz”2 Bu Ayet-i Kerime’nin
tefsirinde şu ifadelere yer veriliyor:
“İmanlarınızda ve ahidlerinizde veya Din-i
Hakk’da gerek niyet gerek söz ve gerek fiilce ve hatta
her hususta sadık olanların maiyyetinde bulununuz,
sadıkların velâyet ve refâkatlerinden ayrılmayınız.
Onlar gibi özü doğru, sözü doğru, işi doğru olunuz.
Onlara uyunuz.”
Muhterem Mü’minler,
İmam-ı Rabbani (k.s.) Hazretleri Mektubat-ı
Şerife’de birçok kez Allah Dostlarına muhabbetten ve
neticesinden bahseder. Bir evladının yazdığı mektuba
cevaben kaleme aldıkları 203. Mektupta şöyle dua
ederek ifadelerine başlıyorlar.“Cenab-ı Hak sizin bu
mübarek tâifeye olan muhabbetinizi gün be gün
ziyadeleştirsin, onlara karşı olan tevazu ve ilticanızı
ömür sermayeniz kılsın. Çünkü “kişi sevdiği ile
beraberdir” Hadis-i Şerifi hükmünce onlara
muhabbet eden onlarla beraberdir, onlarla birlikte
olanlar şekavetten mahfuzdur.”
1
2
İsra Suresi, 71
Tevbe Suresi, 119
Download