İLAHİYAT FAKÜLTESi DERGİSİ

advertisement
DİCLE ÜNİVERSİTESİ
İLAHİYAT FAKÜLTESi
DERGİSİ
Hakemli Dergi
CİLT:III
Sayı:
1
DİYARBAKIR-2001
FAKÜLTE YAYIN KURULU
Dicle Üniversitesi
ilahiyat Fakültesi Adına Sahibi:
Dekan Prof.Dr. Abdulbaki TURAN
Yayın Komisyonu:
Doç Dr. Muhammet ÇELİK (Başkan)
Y.Doç.Dr. İbrahim COŞKUN
Y.Doç.Dr. Abdurrahman ACAR
Bilgisayar Dizgi ve Mizanpaj: Y.Doç.Dr.İbrahim COŞKUN
Son Okuma: Y.Doç.Dr.Mesut ERDAL
Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 5
ISSN 1303-5231
Ofset Hazırlık, Baskı ve Cilt: Güneydoğu MEDYA A.Ş. Ergani Yolu
12.Km. Diyarbakır Tel. 0412 224 87 00
Baskı
Tarihi: 15/06/2001 DiYARBAKlR
c
'ı3
~ ',1
_)),t-\e l\
i' ç
.o
2_ <!!OJ\
"D İNİN KEMALE ERDİRİLMESİ" BAGLAMINDA KUR'AN'IN
EN SON İNEN AYETLERİ ÜZERİNE BİR TETKİK
Yrd.Doç.Dr. Mesut ERDAL*
Kur'an'ın ni.izul tarihi ile alakalı "en son inen ayet/ayetler" meselesini ve
bunun dinin ikmali ile olan bağlantısını inceleme konusu yapmamızlll iki
nedeni bulunmaktadır: Birincisi, Kur'an'ın/İslam Dini'nin her yönüyle
tamamlanmış olduğu düşüncesinden hareketle, ihtiyaçların zorlamasıyla
gerekli olan yeni bir kısım ictihatlara ihtiyaç olmadığını öngören
yaklaşımdır. İkincisi de, 'kelale' 1 , 'riba' 2 ve 'deyn' 3 ayetlerinin, "bugün
sizin için dininizi taınamladım .. ilh." 4 ayetinden sonra indiğine dair
rivayetleri ınesned edinip, Kur'an'ın öngördüğü fiirOatın tarihsel olduğunu
ve çağımızın şartlarına göre şeriatın yeniden yapılandırılınasını öneren
tarihselci görüştür. Bu iki yaklaşım hakkında yapacağımız değerlendirmeleri,
son inen ayetler konusunda bilgi verdikten sonra, çalışmanın ileriki
satırlarında ele alacağız.
A- Kuı·'an'ın En Son inen Ayeti Haldundaki Bilgiler:
Dlnin kemale erdirifdiğini belirten S.Maide/3. ayetinin en son inen ayet
gelen birçok rivayet arasında yer almış olup, islam alimleri bu ayetin
muhtevasını ve bu ayetten sonra indiği rivayet edilen haberler arasında çıkan
ihtilaflı durumu izaha çalışmışlardır. Kur'an'ın en son inen ayetinin tesbitine
ilişkin olarak, Tefsir Usulü ve Tefsir eserlerinde farklı görüşlere rastlıyoruz.
Kimi rivayete göre en son inen ayet, Veda Haccı sırasında gelen
5.Maide/3.ayeti, kimine göre ribayı kesin olarak yasaklayan 2.Bakara/278.
ayet, kimilerine göre ise 2.Bakara/28 I. ayet olmalıdır. Bizim burada ele
almak istediğimiz husus, S.Maide/3. ayette beliı1ilen ~.) pSJ Glo5i p~l
~.) pll......ı).JI pSJ ~.ı.9 ~ ~ G...o..o.Ji.9 " İşte bugün size dininizi
kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi taınamladıın. Sizin için din olarak
islam'ı beğendim" ınealindeki ayetin en son inen ayet olduğu kon~ısunda
oluşan kanaat ile diğer bir kısım aliınierin benimsediideri kanaatler arasında
olduğu,
*
1
2
3
4
Dicle Üniv. ilahiyat Fak. Tefsir Anabilim Dalı Öğ. Üyesi.
4. Nisilll76.
2. Bakara/278.
2. Bakara/282.
5. Maide/3.
-
.
··-·---·-·-·~·-·-·-·----------~---~-
varsayılan çelişkiyi
izah etmeye çalışarak, bu ayette geçen Allalı'ın 'dini
kemale erdirmesi' ve 'nimeti tamamlaması'nın ne anlama geldiğini
irdelemek olacaktır. İlk adımda, Kur'an'ın en son inen ayet/ayetleri ile ilgili
farklı rivayetleri kaydetmekte fayda mülahaza ediyoruz:
Tefsir Usuli.i kaynakları içinde kaynak kabul edilen el-İtkan fl ulumi'lKur'an adlı eserde bu konuda şu bilgilere şahit olmaktayız:
"Bu konu ihtilaflıdır. Nitekim Buhari ve MUslim'in eserlerinde, Bera ibn
Azib'den gelen rivayete göre, 'son inen ayet, kelale ile alakalı ..!!i9 ·;o·; "'.!
Ct.J\.ISJI ~ ~ cilll J9 ayeti 5, sure olarak da en son inen sure Berae'dir'
denilmektedir.
Buhari, İbn Abbas'tan gelen rivayetinde ise, son inen ayetin riba ayeti
olduğunu kaydetmiştir.
Beyhaki de aynı rivayeti Hz.Ömer tarikiyle nakletmiştir. Bu rivayete
göre riba ayetinden maksat, "Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten
sakının ve eğer mümin iseniz geri kalan faizi terkedin." 6 ay~tidir.
·.
Ahmed ibn Hanbel ve İbn Mace'nin eserlerinde de Hz. Ömer aracılığıyla
gelen mezkur rivayet esas alınmış, yani son inen ayetin riba ayeti olduğu
kaydedilmiştir.
İbn Merdeveyh'deki kayıtlarda ise Ebu Sald-i Hudrl'den gelen şu
ifadeler mevcuttur: Hz. Ömer bize hitaben şöyle dedi: ':J.9j.i ul~l _p-1 u-o uj
y)l Ct.!,I"Kur'an 'ın nüzul
ayet id ir."
bakımından
en son inen ayetlerinden biri riba
Nesa!, İkrime- İbn-i Abbas tarikiyle gelen şu rivayeti kaydetmiştir:
"Kur'an'dan en son inen, cilll uJI '49 u~_;i l.o.91. l,9-ii.JI.9 'Öyle bir günde
rUsvaylıktan sakının ki, o gün Allah'ın huzuruna çıkarılacaksınız .. .' 7 ayetidir.
İpn Merdeveyh'te de bu rivayetin benzeri, Said ibn Cübeyr tarikiyle ve" pl
ı.::Jj.i Ct.!,l" (inen son ayet) şeklinde gelmiştir. İbn Cerlr et-Taberl de bu
rivayeti Avfı- Dahhak- İbn Abbas tarikiyle eserine kaydetmiştir.
el-Firyabl, tefsirinde şöyle demiştir: Siifyan bize, Kelbl- Ebu Salih-İbn
Abbas yoluyla şöyle rivayet etti:" Son inen ayet, uJI '49 u~;; l.o.91. l,9-ii.JI.9
cilll ayetidir. Bu ayetin inişi ile Neb'i (asv)'ın vefatı arasında seksen bir giin
·vardır. Bu bağlamda İbn Ebi Hatim ise Said ibn Cübeyr'den rivayetle şunu
kaydetmiştir: "Kur' an' ın en son inen ayeti, cilll uJI 'Y,-9 u~;; l.o.91. l_9.ii.JI.9
ayeti~ir. Bu ayetin inmesinden itibaren Hz. Peygamber (as) dokuz gece
yaşadı ve sonra Rabluievvei'den iki gece sonra pazartesi gecesi vefat etti.
5
6
7
4. Nisd/176.
2. Bakara/278.
2. Bakara/281.
62
İbn
İbn
Cerlr, bunun aynısını İbn Cübeyr- İbn Cüreyc yoluyla nakletmiştir .. Yine
Cerlr-i Taberi'deki', İbn Şihab- Said ibn el-Müseyyib tarikiyle gelen bir
rivayete göre, son inen ayet 'deyn ayeti'dir. .
Süylıtl
tüm bu rivayetleri sonuna kadar aktardıktan sonra şöyle der:
bana göre bu rivayet lerde, yani son ii1en ayetin riba ayeti veya
clül uJI ~ u~_>l l.o.91. l9-iiJI.9 ya da 'deyn ayeti' olmasında hiçbir tezat
yoktur. Zira söz konusu ayetlerin zahirinden, bunların Mushaftaki teıiibinde
olduğu gibi defaten indiği anlaşılıyor. Çünkü aynı konu içerisinde
bulunuyorlar. Buna göre yukarıdaki 'en son inen ayet şudur' tarzında farklı
varyantlarla gelen tüm rivayetler sahihtir. ' 8
'Aslında
Son tahlilele Suyuti'nin uzlaştırmacı yorumu, yani riba ayetleri (2/278280), akabinde gelen (2/281) ve deyn ayetinin her birinin, - aralarındaki
siyak-sibak münasebeti ve konu birliği sebebiyle- son inen ayet kapsaınında
değerlendiren izahı, bir yönüyle problemi çözmüş görünüyor. Ancak, bu
durumda Suylıti'nin, kelale ayetini son ayet kabul eden görüşii nasıl izah
ettiğine değinmemiz gerekmektedir. Suylıtl, İbn Hacer'den iktibas ederek bu
hususu şöyle izah ediyor: "Nisa'nın sonundaki kelale ayeti, Bakara'daki
ayetlerin hilafına, miras konusunda inen en son ayet tarzında anlaşılabilir.
Ama bunun aksi de muhtemeldir. Benim tercihim ise vahyin hitama ereliğine
işaret eden 2.Bakara, 28!. ayetidir." 9 Görüldiiğü gibi İbn Hacer'in serelettiği
görüş de, kesinlik ifade etmemektedir.
Diğer
taraftan, 5. Maide/3. ayetindiğer son inen ayetlerle olan çelişkisini
sadece farzların ve alıkamın tamamlandığını ileri süren
yonım 10 da meseleye tam bir açıklık kazandırınamaktadır. Çünkü din terimi,
hem ahlaki olarak emredici kanunların muhtevasını ve hem de onlara uygun
davranınayı ifade eder; ve sonuçta terimin en geniş anlam çerçevesini
yansıtır. Yani içerdiği alddevi prensipleri ve bu prensipierin ahlaki
yansımalarını olduğu kadar, insanııı ibadet ettiği objeye karşı yaklaşıınını,
dolayısıyla "i'tikacl" kavraınıııı da içine alır. Bunun "din", "inanç", "dini
müeyyideler" yahut "ahlak sistemi" olarak çevrilmesi, terimin hangi
izah
amacıyla
bağlamda kullanılelığına bağlıclır. 11
Müfessir Beydavl ise ayeti daha geniş değerlendirmeye tabi tutarak
der: "Size elininizi eliğer dinlerin hepsine üstün ve muzaffer kılarak
tamamladım. Veya akaidi kesin olarak bildirmek, şeriatın usullerine ve
ictihad kanuniarına vakıf kılmakla sizin içindininizi kemale ulaştırdım. Sizi
şöyle
8
Süyfıtl, el-itkan f1 ulümi'I- Kur'aıı, 1/35-38; Krş. Taberi, Vl/80; Menahilü'l- İrfan, 1/74;
el-BUrhan fi uluıııi'l- Kur' an, I/2 1O.
·
ei-İtl<an, 1/36 vd.
Taberi, Vl/80.
Esed, Kur'an Mesajı, l/78.
Zerkcşi,
9
10
11
63
cahiliyyeye galip getirmek ve Mekke'nin fethinde muvaffak kılmak suretiyle
de size olan nimetimi taınaınladıın." 12 Beydavi bu tefsiriyle son inen
ayetleri n· tayini hususunda daha esnek bir tutum sergiler; çünkü o, 'din in
taınarrilanınası'nı usfıl, akaid ve ictihad kanunlarının ikmali tarzında
anlamaktadır ki, bizim kanaatİmiz de bu yöndedir.
Şimdi Kur'an'ın en son inen ayetinin hangisi olduğu hususunda,
makalemizin başında kısaca bir ctlmleyle işaret ettiğimiz çeşitli tevcih ve
görüşleri daha detaylı olarak zikretmek istiyoruz.
En Son indiği Rivayet Edilen Ayetterin Tefsirleri:
I- 5. Miiide: 3. ayet: .9 ~ ~ L.ı.o...oJi .9 ~.) p.$J 0..lo$j p~l
.G.:P p~\)1 ~J
Bazı aliıniere göre mutlak anlamda en son inen , bazılarınca da,
kendisinden sonra helal ve harama ilişkin ayet inınemiştir 14 kaydı ile
13
tanıtılan
ayetin
bu ayeti baştan sona bütün olarak zikretmek gerekmektedir; çünkü
bizim için ufuk açıcı olacaktır:
bağlaını
"Size
şunlar
haram
kılındı: kendiliğinden
Allalı'tan başkasının adına
uygun
kesilen, henüz
bir şey vurularak
yahut canavar tarafından
olup da ölen hayvanların etleri, putlara ait sunaklarda kesilen
etleri ve zar atarak lnıınar oynayarak elde edilen etler. Bütün
tarzda kestikleriniz
ınüstesna;
ölen hayvan, kan, domuz eti,
canı çıkmadan yetişip şartına
boğulmuş,
öldüriilmiiş, yukarıdan yuvarlanmış, boynuzianmış
parçalanmış
hayvanların
bunlar itaat dışına
çıkıştır.
Artık bugün kafirler dininizi söndiirmekten ümitlerini kesti/er. Öyleyse
onlardan korkmayın, benden çekinin. İşte bugün sizin dininizi kemale
erdirdiln üzerinizdeki nimetimi tamamladı m. Sizin için din olarak İslam 'ı
beğendim. 15
ız
Beydavi, 111294.
ıJ Gazziill, Cevfihiru'l- Kur'an, 11161.
ı 4 SUyfiti, ed-Dürrü'I-Mensfir, 111/16; el-Yiihidi, ei-Yeciz, 1/308.
ıs Bu ayet, görünürde zikredildiği pasaj içerisinde muhteva açısından ilk anda uyumsuzluk
intibaını vermektedir. Oysa ki, biraz dikkat edildiğinde ilahi Icelamdaki incelik rahatlıkla
görülecektir. Şiiri', helal ve haramları zilerettiği bir yerde istidriidi bir cümleyle helal ve
haramın tayin ve tesbitinde söz hakkının Kendisine ait olduğunu ve bu lıelal- haram
meselesinin böylece tamamlandığını belirtmiş olmaktadır. Çünkü etleri haram kılınan
hayvan ttirlerinden balısederken birden bire gelen " ... dininizi tamamladım ... " ifadesi,
ardından önceki konuya devaıli edilmesi açık bir şekilde bizi bu kanaate sevketmektedir.
Bundan olsa gerektir ki bazı alimler "bu ayetten sonra helal ve harama dair ayet
inmemiştir" görUşllne varmışlardır. Gerçekten de ayetin bu kısmının Arafe gUnU yani
kurbandan önce iri işi, helal ve haram etleri beyan eden muhtevada yer alması ayetlerin
64
Kim günaha meyletmeksizin açlıktan bunalıp çaresiz kalırsa haram olan
etlerden yiyebilir. Çünkü Allah ÖafCırdur, Rahimdir: Affı ve merhameti
boldur."
Ayetininişyeri ve zamanı konusunda bilinen ve kuvvetli olan görüş, Hz; ·
Ömer ile bir kısım Yahudiler arasında cereyan eden şu muhaveredir:
"Yahudiler, Hz. Ömer'e: Siz bir ayet okuyorsunuz. Eğer bu ayet bize
indirilmiş olsaydı, o ayetin indiği günü bayram yapardık, dediler. Hz. Ömer:
'Ben o ayetin indiği yeri, zamanı, ve ayet inerken Rasulullah'ın nerede
bulunduğunu kesirflikle biliyorum. Bu ayet, Arefe günii ve Rasulullah vakfe
halinde iken nazil olmuştur." 16 Hatta bazı rivayetlerde bu ayet inerken
Rasulullah' ın devesine binmiş vaziyette bulunduğu, vahyin ağırlığı
karşısında devenin dayanamayıp çökti.iğü ifade edilmiştir.ı 7 Taberi bu
hususta farklı rivayetlerin de olduğunu fakat, senedi en sahih rivayetin Hz.
Ömer aracılığıyla gelen mezkfır rivayet olduğunu kaydeder. ıs Ayrıca Taberi,
tefsirinde, Hz. Peygamber ile Hz. Ömer arasında yaşanan şu diyaloğu da
aktarır: Hacc-ı ekberde ayetin in işi Uzerine Hz. Ömer ağladı. Hz.Peygamber:
Seni ağiatan nedir, ey Ömer? diye sorunca Ömer şu cevabı verdi: Beni
ağiatan şudur: Biz dinimizden ziyadesiyle memnun idik. Din kemale erdi
ancak; bir şey kemale ererse, noksanlıktan da kuı1ulamaz. (Yani 'her
kemalin bir inişi vardır.')" Taberi ve Kuı1ubl tefsirlerinde "buna mukabil
Rasulullah'ın (as), ona, "doğru söyledin" 19 ilavesi vardır. İbn Keslr bu
anlamı "İslam garip olarak başladı, yine başladığı bu haline dönecektir.
Müjdeler olsun gariplere!." sahih hadisinin teyid ettiğini belirtir. 20
Bazı
tefsirlerde bu diyalogtın Hz.Ebfi Bekir ile Hz.Peygamber (as)
belirtilir. Mesela, Elmalı'lı Hamdi Yazır tefsirinde şu
açıklamaya yer verir: "Bu ayet okununca Aslıab-ı Kiram çok ferahlanmışlar
ama, buna karşılık Ebfı Bekir ağlamış idi. Ağlamasının nedeni sorulduğunda
"bp ayet Rasu ltıilah' m vefatın ın yaklaştığın ı gösteriyor" demiş ve bundan
risalet vazifesinin bitama erdiğini anlaınıştı. Ve yine rivayet olunduğuna
göre bu ınanayı Hz.Ömer de iclrak etmiş idi." 21
arasmda
geçtiği
Milfessir Allısi, bu ayetin tefsirine dair şunları kaydeder: "Başarı ve
üstüniiikle sizin için dlninizi kemale erdirdiın. Çiinkii artık miimiııler, dlııin
ahkaınını herhangi bir engel bulunmadan uygularlar, o tamam olmuştur.
16
17
18
19
20
21
tertibinin tevkifiliğini gösterir niteliktedir. (Ayrıca bu kısım, Mekke'de nazil olduğu
halde -hicret esas alınarak- Medeni ayetlerden sayı lmaktadır. Bkz. Zerkeşi, el-Bii rhan,
lll 95.)
Taberi, Vl/82. krş. Ed-Dürrii'l- Mensilr, 111/18.
Zerkeşi, ei-Bürhan, 1/95; krş. SüyCıti, el-İtldin, 1/60.
Ta!Jeri, Vl/8 1, 84. Ayrıca bkz. Sıııı'fini, 1/84.
Taberi, Vl/80; krş. Kurtııbi, Vl/61.
İbn K esir, lll 14.
Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, 111/1569.
65
Mesela, korktuğun şeylerden emin olunca 'diinyalar benim oldu' dersin.
Zecdic da bu fikri ifade etmiştir. İbn Abbas ve Süddl'den gelen rivayette
ayete şu anlam verilmiştir: "Bugün size hadlerinıi, farzlarımı, helal ve
haranıları, indirıııiş olduğum ayetler ve beyanlarımla kemale erdirdim. Artık
bunda herhangi bir ziyade ve nesh yoluyla noksanlık söz konusu olamaz."
Ayetin indiği gi.in, Veda haccı yılındaki arafe günüdür. Cübbal ve Belhi de
bu göriiştedirler. Hatta bu alimler, bu ayetten sonra farzlardan hiçbir şey
inmediğini savunmuşlar ve Hz. Peygamber (asv)'in bu ayetin niizOiünden
sonra -ruhum ona feda olsun- sadece seksen bir gün yaşayıp Refik-i A' ıa;ya
kavuştuğUilli ifade etınişlerdir." 22 Alfısi, bu ayetin "sizin dininiz konusunda
muhtac olduğunuz helal ve harama dair ti.im ahkamı tamamladını, kemale
erdirdim." şeklinde de anlaşılabileceğini beliıtmektedir. 23
Bu ayete Kurtubl'nin tefsirinde ise, İbn Ömer' e isnad edilen şu ifadelerle
getirilmeye çalıŞilır: "Nasr suresi Veda haccında Mina'danazil oldu.
Sonra ~.) p.s:J wl..oS'i .P~I ayeti indi. Bu ayetten sonra Allah Rasulü
seksen glin yaşadı. Sonra ketale ayeti indi. Elli gün daha yaşadıktan sonra
.. tJI .PS.. ... a ;j u...o J,9-u1J p$ ı:~ ili ayeti 24 indi. Bu ayetten sonra otuz beş
gün yaşadı. Sonra cilll uJI ~ U,9Z':'_,J Lo.9-!. l,9li.JI,9 (2/281) ayeti indi.
Bundan sonra da yirmi bir gün (Mukatil'deki rivayete göre yedi gün)
açiklık
yaşadı."
.
~
Zerkani ise "dlnin taıiıamlandığını bildiren bu ayet neden en son inen
ayet olmasın? Zira, bu ayetle Allah hicretin onuncu senesinde ve arefe günü,
dinini kemale erdirdiğini bildirmiştir. Zahiri olarak dinin ikmali, ancak
Kur'an nüzulünün tamamlanınası ve biitün hükümlerin indirilmiş olmasıyla
mümkündür."tarzındaki kuşkuyu şöyle cevaplar: Bu ayet indikten itibaren
iki aydan fazla bir süre zarfında başka ayetler inmiştir. Genel kabule göre en
son inen ayetin cilll uJI ~ S'.9Z':',.,J lo.9-1. l_9.ii:il.9 (2.Bakara: 281) ayeti
olduğunu göz ardı etmemelisin. Bu ayetten sonra Nebi (as) sadece dokuz
gece yaşamıştır. Bu Maide suresinde zikredilen 'dlnin kemale
erdirilınesi'nin, Kur'an niizulüniin sona erdirilmesi tarzında anlaşılınasına
engel teşkil eden bir karinedir. 'Dinin kemale erdirilmesi ayetini, "dinin o ·
giin yani Veda haccı esnasında kemale erdirilmesi, diğer tiim diniere kafırler istemeseler de- galip gelınesidir" şeklinde anlamak doğruya en yakın
26
görüştUr ."
İbn Kesir ayeti daha genel manada tefsir ederek şöyle der: "Bu ayetin
muhtevası, Allah'ın
22
23
24
25
26
bu ümmete olan en büyiik
ninıetidir.
Aıusi, Ruhu'!- meani, Vl/60.
Alfisi, JI/262.
9. Tevbe/1 28: "Muhakkak ki size içinizden bir peygamber gelmiştir ... "
Kurtubi, XX/233.
Zerl<ani, l/74.
66
Çiinkii Allah
onların
dinini kemale erclirıniş, artık ne başka bir eline, ne ele başka bir
peygambere muhtaç değillerdir. Bu nedenle Allah, onu, "hatemi.i'nnebiyyln" sıfatı ile tavsif buyurmuştur. Onu insan ve cinlere göndermiştir.
O'nun helal kıldığından başka helal, haram kıldığından başka haram yoktur.
Onun getirdiği hak cilnden başka hak elin de yoktur. ( .. )Onlar için elini ikmal
edip, nimeti de tanıanılayınca, şöyle buyurdu: ..~::ı pS.J L:.J..oSi p..9.JI Yani
bu dinden siz razı olunuz. Çünkü bu elin, Allah'ın sevip razı olduğu bir
dindir. Değerli peygamberlerin en üıziletli olanıyla onu gönderdi, en .şerefli
27
kitabını da ona inzal etti."
Sliyfıti, ~::ı pS.J L:.J..oSi p..9.JI ayetinin Veda haccı esnasında inmiş
daha sonra mezkfır ayetlerin inmiş olması arasında meydana gelen
zahircleki tezadı şöyle çözüııılemeye çalışır: "Aslında bu ayetin zahiri, bu
ayet inmezelen evvel, ti.im farzların ve alıkamın tamamlanmış buluncli.ığunu
ifade eder. Nitekim SUcldl'nin de aralarında bulunduğu bir gunıp alim
konuyu şu şekilde açıklamışlardır: "Bu ayetten sonra riba, borç ve kelale
ayetlerinin ineliğine dair haberler gelmiş olmakla birlikte, bu ayetten sonra
helal ve harama dair bir hi.iklinı inmenıiştir." İbn Cerlr de bu problemin
içinden şöyle çıkınaya çalışır: "Bu meselenin yani "elinin tamanı olduğunu
bildiren ayetten sonra bir kısım ahkam ayeti inmesinin en uygun tevili,
'müslümanların
Mekke'ye (el-beledU'I- haram) yerleştirilmesi ve
nıi.işriklerin, müslümanlar hac yaparken orada birlikte bulunmamaları içjn
Mekke'den sUrUlnıeleri suretiyle, Allah'ın müslümanların dinlerini kemale
erdirmesi' tarzında olmalıdır. İbn Cerir bu tevilini İbn Ebi Talha- İbn Abbas
tarikiyle gelen şu rivayetle teyit etmek istemiştir: Müşrikler ve nıüsli.imanlar,
Kabe'de birlikte hac yapıyorlardı. Berae suresi nazil olduktan sonra
mi.işrikler Kabe'den uzaklaştırıldılar ve nıüslümanlar, nıüşriklerden uzak bir
şekilde hac ibadetlerini yaptılar. İşte ninıetin tamamlanması budur. 28 ·
olmasıyla
Ayet hakkında sereledilen tüm yorumları tek bir cümleyle özetlemek
gerekirse; kanaatinıizce, doğrusu cilnin ikmali ile kasteclilen, helal, haranı ve
farzlarla birlikte, Hz. Peygamber' in kendisine inanan sahabesiyle ve
yakınlarıyla giriştiği mi.icadele ve mi.icahedenin başarıyla noktalanması,
bunun ilanı ve -Beydavl'nin ifade ettiği gibi- elinin· usfıl yöni.iyle
tamamlandığını deldare etmektir. Ancak bazı kaynaklarda bu ayet, cilnin tüm
ayrıntılarıyla tamamlandığı tarzında bir anlayışla ele alınarak ictihat
kunıımınu
işlevsiz hale getirici yorumlamalara rastlanmaktadır ki,
kanaatimizce böyle bir yakyaştın isabetli değildir.
27
28
İbn Kesir, Tefsir, ll/13.
SüyGli, el-İtkfin, 1/35 vd.
67
B- 5. Maide/3. Ayetin Fıldıl Yorumlamalarda İctilıadı Engelleyici
Fonl{s(yonu:
Dlnin ve nimetin
tamamlanmış olmasını
ifade eden söz konusu ayetin,
bir kısım yeni problemierin
çözülmesi ya da çözümsüz hale getirilmesinde delil olarak kullanılelığına ve
dolayısıyla yeni ictihatların söz konusu olamayacağı tarzında yaklaşımiara
dayanak yapılelığına çalışmamızın ilk cümlelerinde işaret etnıiştik. Şimdi
bunu Kurtubl tefsirinde 6. En 'am: 141. ayet 29 ınünasebetiyle kaydedi fen
"yerin bitirdiği ürünlerin zekatı" örneğini vererek açmak istiyoruz:
bazılarınca
mi.isli.iınanların
karşılaştıkları
"İnsanlar
yerden çıkan tüm ürünlerden veya bazısından zekat verilip
konusunda ihtilaf etmişlerdir.. Aslında zekat, yeşil olarak
yeni fen (hadn'ivat) türünde deği I, pişiri Ierek yenen bitki lerele söz konusudur.
Nitekim Taif'te nar, erik ve turunçgiller vardı ama, Rastılullah (as) ve onun
halifeleri bunlarla ne karşılaştı, ne de söz konusu ettiler. Bana göre, doğru
olan yeşil olarak tüketilen bitkilerelen alınan ürünlerde zekat olamaz. Ancak
bu (6.En'am: 141.) ayetin tefsirinde ihtilaf edilmiştir: Bu ayet, ınuhkeın
m.idir, menslıh ımıdur yoksa mendupluğa ını haınledilmelidir? gibi sorular
sorulımıştur. Bu ihtimallerden hiçbirini beyan eden kesin bir delil yoktur.
Kesin olarak bilinen, İbn Bukeyr'in Ahkam'ında zikrettiği şu açıklamadır:
verilmeyeceği
"Hz. Peygamber'in vefatını müteakip Küfe fethedilip İslam abkaını
Medine'de istikrara kavuştuktan sonra, hicret yurdunda ve vahyin indiği
yerlerde ve hatta Ebu Bekir'in hilafetinde uygulanınayan (muattal) bir
hükınün (şeria) bulunabileceğini az buçuk bir basiı·ete sahip birisinin
vehmetınesi mUnıkiln ve diiz midir ki, KCıfe'lilerde bu hükme göre amel
etme hakkı olabilsin? Bu düşünce, böyle düşünen ve bunu dile getirenler
açısından gerçekten bir felakettir!." Kurtubl, bu fikri yani İbn BUkeyr'i
desteklemek amacıyla sözüne şöyle devanı eder:
" Ey Peygamber! Rabbinelen sana inciirifen buyrukları tebliğ et. Eğer
bunu yapmazsan risalet vazifesini yapmamış olursun" 30 ayetinin anlamı bu
görüşü destekler niteliktedir. Hiç O Peygamber tebliğ veya beyan etmekle
memur bulunduğu herhangi bir şeyi gizler, mi? Haşa! Allah, Teala, p~l
LY..) .P \Lu.ı\! 1 ~,; .9 ~ ~ G..o...o.J l.9 ...o..5. .•-:P p..5J c.J..o.SI buyurmuştur.
Bu elinin yeşil yani çiğ olarak yenen ürünlerelen (haclravat) bir şey alınaması
onun keınali ciiınlesindendir." 31
29
30
31
"Çardaklı ve çardaksız üzüm bağları, üri'ınleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine
benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O'dur. Her biri meyve verdiği
zaman meyvesinden yeyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını verin, fakat israf
etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez''
5. Milide/67.
Kurtubi, Vll/102.
68
Kurtubl'yi kendi içerisinde tutarlı kabul etmek mümkündür. Çünkü
göre ayet haccia nazil olması hasebiyle, namaz, hac ve zekat gibi
32
farzların ikmali anlamına gelir, MezkGr ayet zekat ile ilgili olduğu için
artık bu konuya yeni bir hüküm ilave edilmiş sayılmaz. İbn Bükeyr'in, Küfe
alimlerine yaptığı itirazını ise, ictihat konusunda katı bir tutum içinde
olmakla değerlendirebiliriz. 33
Kuıtubl'ye
Esas olarak bizim için önemli olan buradaki bakış açısına dikkat
çekmektir: Bu perspektife sahip aliınler, S.Maide/3. ayette zikredilen 'elinin
kemale erdirilmesi'ni, Kur'an'ın usfıl ile birlikte fiirfıa dair hüki.imleri de
kıyametekadar yaşayacak insanlara kafi miktarda getirdiği, bunların dışında
ictihat yapılamayacağı sonucuna ulaştırabilecek bir tavır sergilemişlerdir ki,
bu tavırlarının neticesi olarak mensupları rey ekolü diye beliı1tikleri Ebfı
Hanife ve tabileriyle hep münakaşa halinde bulunmuşlardır.
II- 'KeUHe' haldundaki ayet ve 'en son inen ayet'
olduğu göriişü:
Arap dilinde 'babası ve çocuğu olmayan adam' 34 anlamına gelen bu
kavrama Kur'an miras hukukuyla alakalı olarak genişçe yer vermiştir.
Ku,r'an'da şöyle buyunılur:
"Senden fetva isterler. De ki, kelalenin yani
babası
ve
çocuğu
olmayan
kişinin mira.sı hakkındaki hükmünü Allah şöyle bildiriyor: Çocuğu olmayıp
olarak ölen bir adamın terikesinin yarısı kız kareleşine aittir.
çocuk bırakmaksızın ölürse tek varis olan erkek kardeş onun
terikesinin tamamını alır. İki kız kardeş kalırsa onlar erkek kardeşlerin
terikesinin üçte ikisini alırlar. Eğer varisler erkek ve kız kardeşlerden
oluşursa erkek, kadın hissesinin iki mislini alır. Allah şaşırınamanız için size
bunları açık ;;ıçık bildiriyor. Allah herşeyi hakkıyla bilir." 35
bir
kız kardeşi
Eğer kız kareleş
Kelale
kavramı, kısmen
de olsa,
aynı
surenin 12.ayeti içerisinde de
zikredilmiştir. Ayetin i.islubundan anladığımıza göre, 12. ayette ayrıntıya
girilmeden anlatılan kelale 36 konusunda, Hacc-ı Ekber'den sonra sorular
sorulımış
32
33
3
~
35
36
ve bu uzun ayet ayet, miras hükümlerinin
ağırlıklı
olarak yer aldığı
Kurtııbi, Vl/61.
Yerin biıirdiği ürünlerin zekalı/öşrii konusunda geniş ınaluınal için bkz. Zuhayl1, Velıbe,
ei-Fıldııı'l- İsliimi ve edilletııh, 11/805-808.
İbn Manzur, XI/592; Mııhtiirıı'- sıhiih, s. 240; Kurtubi, V/76.
4. N isfi/ 176.
Eğer bir erkek veya kadının, ana babası ve çocukları bulunmadığı halde (kclale
şeklinde) malı mirasçılam kalırsa, ve bir erkek yahut kız kardeşi varsa, her birine allıda
bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar.( ... )
"( ... )
69
bu surenin sonuna tevklfı olarak: del·cedilnıiştir. 37 Beydavl bu 4.Nisa/J 76.
ayetin ahldm ifade eden en son ayet olduğunu kaydeder. 38 .
Bu ayetin son nazil olan ayet
olduğuna
ilişkin
rivayetler konuyu
tartışmalı hale getirmektedir. Nitekim Kurtubl tefsirincle, Ebfı İshak- Bera
kanalıyla
gelen rivayet nakleel iId ikten sonra,
Ebfı
Bekr ibn
Ayyaş' ııı şöyle
dediği aktarılır: "Ebfı İshak hata etmiştir. Zira, Muhammed ibn es-Saib bize
Ebu' s-Sa ib- İbn Abbas tarikiyle "Kur' an' dan en son nazi 1 olan ayet in l_9.iül.9
cilll ._sJI u~_,; l.o.9-1. (2/281) olduğunu rivayet etıniştir." 39 Zerkeşi-ise ElBUrhan adlı eserinele EbCı İshak'a yöneltilen bu eleştiriyi İbnu'l- Eııbarl'ııiıı
ifadeleriyle naklecler. 40
Kelale ile alakalı olarak, Taberi tefsiriııcle Hz. Önıer'e isııacl eelilen şu iki
rivayet, konumuz açısıııclaıı önem arzeder:
İbn Velö''- Cerlr- Şeybaııl- Aınr ibn Mürre- Said ibn Müseyyeb- Ömer
ibn el-Hattab tarikiyle gelen birinci rivayet şöyledir: "Ömer ibn ei-Hattab,
Rasulullah'a kelale hakkında sordu. Rasulullah, "Allah bunu beyan etmemiş
miydi? buyurdu. Hz.Öıner, "bunun üzerine ~ ~ cilll J9 ..!L,9•tı·; "'.!
cu\KJI ayeti nazil oldu." cledi."41
İbn Vekl'- Vekl- Süfyan- Amr ibn Mürre- Mürre el-Hemeclanl tarikiyle
gelen ikinci rivayette ise Hz. Ömer şöyle dedi: "Üç konuyu Rasulullah'ın
bize açıklamış olması bana dünya ve içindekilerden daha hayırlıclır: kelale,
hilafet ve ribanııı kısımları." 42 Aynı üslupla Hz Ömer, başka bir varyantta
37
38
39
40
41
42
Bu ayetin I-Iz. Peygamber tarafından yerleştirildiğine dair bkz. Ateş, Süleyman, Yüce '
Kur'an 'ın Çağdaş Tefsiri, 11/427. Ateş şu tesbille bulunur:" ... Bu ayet son inen
ayetlerdendir. Herhalde Nisii suresinin inişinden sonra bu ayet inmiştir ki, miraslan söz
eden yukarıdaki ayetler arasına konması gerekirken, sure daha önce yazılmış ve ayetleri
sıraya konmuş olduğu için mirastan söz etmesine rağmen bu ayet, surenin sonuna
konmuştur. Bu da Kur 'an-ı Kerim 'in Hz. Peygamber tarafından srraya lwnduğımu,
yazdırıldığım gösterir." Bu konuda ayrıca bkz. Çetin, Abdurrahman, Kur'an ilimleri ve
Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 59 vd.,; Akdemir, Salih, Cumhuriyet Dönemi Kur'an
Tercümeleri, s. 12 vd.
Bkz. Beydavi, ll/286.
Kurtubi, 1160.
Zerkeşi, el-Bürhan, 11209.
Ta beri, VI/4 1.
Taberi, Vl/43, 44. Bu rivayeti şöyle değerlendirebiliriz: Bu ri vayeli sahih olarak telakki
edersek, I-Iz. Ömer'in bu sözünü, kclale ayetinden önce ve sahih lıadislerle bildirilen faiz
çeşitlerine ilişkin bilgilerden önce ifade ettiği ya da bunlardan habersiz olduğu bir anda
söylediği düşünülebilir. I-I ilafet konusuna gelince, Rasulullah'ın bu konuda açık, net ve
sahih bir talimatı olup olmadığı alimler arasıııda tartışılan bir nıeseledir. Bu konudaki
tartışmalar için M.Said.I-Iatiboğlu'nun "Hillifetin Kureyşfliği" adlı eserine bakılabilir.
70
sadece keHileyi zikrederek şöyle ifade etmiştir: "Kelaleyi
Rum saraylarından alınan cizyeden daha hayırlıdır." 43
bilmiş
olmam bana
Bu konuda yine Hz. Ömer'e isnad edilen bir diğer rivayet de vardıı~ ki,
bu rivayette, Hz Öıner'e, -insanlara hitapta bulunduğu ya da hutbe verdiği
sırada- ketale hakkında soru yöneltilir. Hz.Öıner de şöyle karşılık verir:.
"Kelale, kelale kelfıle! Dedi, kendi sakatını tuttu ve sonra şöyle dedi: "Benim
kelaleyi bilmem yer ve üzerinde bulunan şeylerden daha seviınlidir.
Rasulullah'a sorduğumda, bana üç kere, "sen yazın inen 44 ayeti işitınedin
mi? dedi." Yazın ineıi ayet, bunu takib eden diğer ı:ivayetlerde 'Nisa
suresinin sonundaki ayet' şeklinde açıklanmıştır. 45 Bu rivayetten anlaşılan
Hz. Ömer, bu ifadelerini, blıylik ihtimalle, kelfıle hakkında bilgilendikten
sonra sarfetmiş olmasıdır.
Beğavl
ise tefsirinde kelale ayetinin Veda Haccı yolundanazil olduğunu,
bu nedenle bu ayete "ayetü's- sayf" (yazın inen ayet) denildiğini, 5.Maide: 3.
ayetin ise Arafat'ta vakfede iken indiğini, seksen bir gün yaşadıktan da sonra
riba ayetlerinin geldiğini, ve bundan sonra yirmi bir gün yaşadığını
kaydeder. 46
III- Riba Ayeti:
Maide, 3. ayetteki dlnin ikmal edildiğini bildiren pasajdan sonra
rivayet edilen son ayetlerden biri de, peşpeşe gelen şu iki ayettir:
indiği
"Ey iman edenler! Allah 'a karşı gelmekten sakmzn ve eğer mümin iseniz
geri kalanfaizi terkedin Eğer böyle yapmazsamz, Allah 'a ve Rasıdüne savaş
açtığmızı bilin. Eğer faizcilikten tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir.
Böylece ne haksızlık eder, ne de hak.!nzlığa uğrarsmız."47
Ayetin nüzul sebebi kaynaklarda şöyle belirtilir: "İbn Cüreyc tarikiyle
gelen rivayete göre Saldf kabilesi Rastılullah ile şöyle bir anlaşma yapmıştı:
"B izim insanlarda alacaklı bulunduğumuz faiz veri lecek, onların bizden
alacaklı bulundukları faizleri ise silinecek." Mekke fethedildi, buraya (mali
işlerden sorumlu) amil olarak Hz. Peygamber (as) Attfıb ibn Esld'i tayin etti.
Eskiden beri Benlı Amr ibn Uıneyr ibn Avf, Benlı Muğlre'den faiz alırlardı.
Yani Muğlreoğulları kabilesi onlara Cahiliyye döneminde faiz ödiiyorlardı.
İslamiyet geldiğinde, Benlı Amr, Benlı Muğlre'den faiz alacakları old.uğunu
43
44
45
46
47
Taberi, Vl/43.
Yazın inen ayet, Taberi'nin kaydeltiği diğer bir rivayclte'Nisıl süresi sonundaki ayet'
şeklinde açıklanmıştır. Taberi. Vl/44.
Taberi, Vl/44.
Beğavl, Mealimü't-Tenzil, 11504
2. Bakara/279-280.
71
söyleyerek onlara geldiler. Benlı Muğlre ise İslamiyet zamanında borç
faizlerini vermek istemediler. Konuyu Attab ibn Esld'e ilettiler, o da
Rasulullalı'a mektup yazarak clunıımı bilelirciL Bu soru üzerine Rasulullalı'a
mezkGr ayetler, yani 2.Bakara, 279-289. ayetler nazil olclu. 48 Bu mesajı alan
Benlı Amr "Allah 'a tevbe ediyor ve kalan faizi almıyoruz" diyerek itaat le
49
ımıkabelede bulundular. Bu İbn Abbas'ın kavlidir. Bunun dışında iki görüş
daha vardır ki onlar da aynı muhtavayı ifade ederler. 50
bir problem ortaya çıkmaktadır: Veda Haccı esnasında
"Gerçekten bundan böyle Cahiliye Devrinde uygulanan riba
kaldırılmıştır; şu kadarı var ki, borç olarak verdiğiniz sermayeleriniz
sizindir. Bu suretle ne zulmedecek, ne de zulme uğrayacaksınız. Allah
bundan böyle ribanm olmayacağma hükme tti. Kaldıracağmı ilk riba, amcam
Abbas ibn Abdulmuttalib 'in ribasıdır." 51 sözleri ile, Veda Haccı'ndan sonra
indiği
zikredilen yukarıda zikrettiğiıniz iki ayetin muhtevasını
karşılaştırdığımızda ayniyete yakın bir benzerlik görüyoruz. Bu benzerliğin
doğurduğu problemi iki şekilde izah iınkanımız vardır: Birisi, mezkGr
2.Bakara: 279-280. ayetlerin Veda Haccı'ndan önce nazil olduğudur. Ancak
bunu destekleyen güçlü bir delile sahip değiliz. Ne var ki şunu söylememiz
mümkün: Veda Haccı ile Mekke'nin fethi arasında takriben iki yıl vardır.
Muhtemelen, Mekke'de am il olarak görev yapan cAttab ibn Esid' in sorusuna
cevaben indiği söylenen mezkGr riba ayetleri daha önce nazil alımış ve bunu
rivayet eden salıabi de o anda nazi 1 olduğu ellişiincesine kapılmış olabilir.
Yani, riba ayetlerinin sonradan Attab'ın sorusu Uzerine nazil olduğu kanaatİ
oluşmuş olabilir. İkinci izah tarzı ise, Hz. Peygamber'in (as) Veda
Haccı'ndaki söz konusu açıklamalarının, riba ile alakalı daha önce inen
ayetlerelen hareketle ve faizi kökünden kaldırmak maksadına yönelik
olduğudur ki, daha sonra çeşitli sebeplerle indiği rivayet edilen ınezkur
ayetler (2/279-280) bu hususu teyid eder mahiyettedir.
Burada
şöyle
RasGlullah'ın,
IV- Deyn (bor·ç) Ayeti:
Kur'an'ın
en uzun ayeti olan 2.Bakara: 282. ayetinin en son inen ayet
dair Said ibn el-Müseyyeb' den gelen şu rivayet kaydedilmektedir:
0:!..01 ~J J:u~4 uJ~I 0..1.::>-l "Semadan inen en yeni ayet borç ayetidir." 52
Tabiatıyla Bu rivayet de diğer ahad rivayetler gibi gibi zan ifade etmektedir.
olduğuna
El-cllcfib, fı beyan!'!- esbfib, !, 639; krş. T:ıbc:-l', 111/107.
Bkz. İbn K esir, 1/33 1.
so Bkz. İbııu'l- Cevii, Zfidii'l- Mesir, 1/332.
sı Sarıçaın, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 353.
52
Taberi, 111/1 15; ei-İtl•fin, 1/1 19; Kıırtııbi, 111/377; İbn Kesir, I/335;
Şevkani, Fcthıı'l- Kadir, 1/305.
48
49
72
Netice itibariyle söz konusu ettiğimiz rivayetler arasında tercih
miimkiin olmamaktadır. Ancak bir yorum yapmak gerekirse,
SuyOtl'nin şu uzlaştırıcı izahı meseleye belirli ölçüde ışık tutabilir
kanaatincleyiz
yapmamız
'Aslında
bana göre bu rivayetlercle, yani son inen ayetin riba ayeti veya
cilll uJI <=4-9 u~_;i Lo~ l_9-iül.9 (2/281) ya da 'cleyn ayet i' (2/282)
olmasında hiçbir tezat yoktur. Zira söz konusu ayetleri n zalıirinclen, bunların
Mushaf'taki tertibinde olduğu gibi birlikte indiği anlaşılıyor. Çünkü ay'nı
konu içerisinde bulunuyorlar. Buna göre yukarıdaki 'en son inen ayet şudur'
53
tarzında farklı varyantlarla gelen tUm rivayetler sahihtir. '
Kur'an'm furuata ait hükümlerine tarihselci yaklaşım:
Araştırmamızın ilk satırlarında işaret ettiğimiz ikinci perspektifhakkında
da kısa bir değerlendirme yapmamız gerekmektedir: Yeniden hatırlayacak
olursak bu bakış açısının savunucuları Kur'an'ın akaid dışında getirdiği şer'i
hi.ikiimlerin tarihselliğini ve bunların ebedi olamayacağını; ebedl ve evrensel
54
olanın, sadece yasama ruhu ve genel ilkeler olduğunu ileri sürmektedirler.
Örneğin, bu fikir akınıının çağımızclaki tanınmış temsilcilerinden Fazlur
Rahman, 'İslam' adlı kitabında, kölelik ve köleliğin kaldırılması konusunda,
Kur'an'da tatbik edilen tedrlci metoddan hareketle şöyle demektedir:
"Böylece bu örnekler ele açıkça gösteriyor ki, Kur' an' daki yasama ruhu,
hürriyet ve sorumluluk gibi esaslı beşeri değerlerin her zaman yeni bir
yasama biçimine bürünmesi şeklinele açık bir yön çizdiğini sergilediği halde,
Kur'an'daki fiili yasama o sırada mevcut olan toplumu, başvurulacak bir
örnek olarak kısmen kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu açıkça demektir ki,
Kur'an'daki fiil'i yasamanın, bizzat Kur'an tarafından lafz'i anlamda ezeli
olduğu kastedilmiş olamaz." 55 Ona göre "Kur'an herşeyden önce bir dini ve
ahlaki ilke ve uyarılar kitabıdır. Hukuki bir belge değildir." 56 Aslında
getirmiş olduğu sosyal düzenlemeleriyle Kur'an'ı 15 asır önceki realiteye ve
hayat şartlarına hapsetmeyi ima eder görünen bu türden yaklaşımlar,
ülkemizdeki ilim adamları ve akademisyenler arasında hala tartışılmaktadır.
Mesela, bu tarihselci düşünce tarzına karşı bir eleştiri kabilinden olmak
üzere Yasin Aktay bir sempozyum te bl iği miizakeresinde şöyle demektedir:
"Tarihin, tarihsellik
19.
taıtışmalarına
yüzyılda kavuşmuş olması
konu olan kavramsal yapısına ancak
bir yana, bir söylem olarak bile Müslümanca
53
ei-İtldin, 1/36 vd.
54
Bkz. Çiftçi, Adil," Fazlur Ralıman'ın Dinamik Şeriat Anlayışı", İslam iyat, s. 171-202.
Fazlur Rahman, islam, s. 54.
İslam, s.52.
55
56
73
kurulma çabası hiç denenıniyor. Başkalarının miidahil olduğu İlerlemeci bir
tarih çizgisi üzerinde reva göriildUğiimUz nokta baz alınarak Kur'an'ın bize
nasıl
uyacağmın
arayışı . yapılıyor
gibidir. Bu yaklaşım kendini
temellendirmek için başvurduğu tarihsel referansların ise, (Hz. Ömer'in
icraatları, ilk müsliiınanların esneklikleri vs.) müslümanların kendi
hayatiarına müdahil oldukları bir ortaında cereyan ettiği çoğu kez gözden
kaçıyor. Tabiri caizse orada Müslümanların bilfiil öznel varlıklarından söz
edilebilmektedir. Tüm fıkhl teknik ve stratejilerin de zaten Müslümanların
bir inisiyatif olarak var olmaya başladığı anda devreye girdiğini biliyoruz...
Oysa
şimdi,
Kur'an'm
böyle
bir
uygulanabilirlik
imkanını
sorunsallaştırabilınek için Müslümanları zorlayan bir pratiğin mevcut
olduğunu zannetmiyorum. Sorun tamamen akademik- entelektüel bir
toplulukça İcra edilen ve belli yerel veya küresel hegeınonyalara tabi olan
söylemler içinde kunılınaktadır. Ve bu kurgulada bu söylemlerin ideolojik
ihtiyaçları karşılanınaktadır. Bu konuda batılı ınodernizıne yönelik batılı
eleştirilerin İslam ınodernizmi taraftarlarınca çokça ihmal edildiğini bu
vesileyle belirtmek istiyorum. Kur'an'la bir diyaloğa girildiği andan itibaren
onun da bu diyalog içinde aktif bir belirleyici olduğunu biliyoruz. Onun
etkinliği bizim varlığımıza katılmasıyla başlar. Bundan sonra ona,
yaşadığımız herhangi bir hayatı besleyen teorik bir malzeme yığını gözüyle
,57
bac~ınayız
ı
...
, Hayreddin Karaınan ise Fazlurralıınan'ın
ve düşüncesini şöyle özetleıııiştir:
modernİst
projesi konusunda
endişe
"Gerek onun ileri sürdüğü metod ile anlama ve yorumlama ve gerekse
çağın ihtiyaçlarına uygun çözümler üretme aşaınalarında, kendisinin de
işaret ettiği öznelliğe düşme, İslaın'a ve Kur'an'a kendi kafamızda ve
hevamızdakini
söyletme, etkin tarihin etkisiyle, İslam'ın özünü
kaybetme/değiştirme tehlikesiyle ilgili endişeler taşıyonım." 58
Evet, din, Beydavl'nin dediği şekilde, tamamlandıktan sonra da ayetler
devam etmiştir. Riba, kelale gibi hususlarda inen ayetler bunu ifade
eder. Bu konuda problem yoktur. Ama bundan hareketle, I 5 asır önce tatbik
edilen ~(ur'an abkamını bir kalemde tarihsel saymak ve evrensel olanın
sadece ·nassm nılnı olduğunu söylemek, fıkıh usfıli.i alanında çağları aşan
eserler veren Ebfı İshak eş-Şatıbl gibi alimleri ya görmezden gelmek ya da
inıne)'e
57
58
Aktay, Yasin, 1. Kur'an Haftası Kur'an Sempozyuınu, s. 23i Ayrıca daha geniş bilgi için
Fazlumılıınan'ııı fikirlerini tenkid eden Ebfı Bekir Sifıl'in "Modern İslam Düşüncesinin
Tenkidi ll adlı eserinin 28-36. sayfalarına bakılabilir.
Karaman, Hayreddin, Modernisi Proje ve İctihad, Fazlur Ralıman Tecriibesi
Sempozyunıu, s. 164. Ayrıca Fazlurralıınan' ın fikirlerinin metodik açıdan eleştirisi için
aynı eser içinde yer alan, Prof. Dr. Mehmet Bayraktar'ın "islam ve Modernizm
Bağlaınında Fazlur Ralıman" adlı ınakale~ine bakılmalıclır.
74
kendi fikri istikametinde kullanınaktır. 59 Yapılınası gereken, Şatıbl'nin
dediği gibi, ciiz'llerin ki.illl olan Imidelere vurulmasıdır ... Külll esası göz ardı
ederek cüz'iye yapışan kimse hata ettiği gibi, ci.iz'iye aldırmaksızın Idiili
prensipten hareketle hükme ulaşmak isteyen kişi de hata etmiş olacaktır. 60
Ancak Fazlurrahman, cüz'iler bir tarafa, sosyal düzeniemelerin ve ahlaki
ilkelerin bile çağıınıza uygun hale getirilmesini öneren bir metod tavsiye
etmektedir. "Bugün Peygamber sonrası yaşayan insanlar da, Kur'an'ın
mesajını içselleştirip, onunla bir ufuk birieşimine girerek, ters bir hareket ile
Kur'an'daki tekil ifadelerden veya 'hukuki uygulamalar·' dan 'ldill'ileri' veya
'ahlaki buyruğu' çıkaracak ve kendi durumuna tatbik edecektir. Yeni bir
kelam, yeni bir ahlak sistemi ve yeni bir hukuk ortaya koyman ın, yani Fazlur
61
Rabınan'ın kastettiği 'ınodernleşıne'nin esas mantığı da bu olsa gerek ...
Şatıbi
ise Idilll (tümel) ile ci.iz'i (tikel) arasında bir denge Inırmaya
çalışır. Peki bu bize ne gibi fayda sağlar? Bu dini doğru anlamada, nasları
değerlendirmede usul verir. Küll'ilik esas olunca her şeyi kendi bütiinlüğii
içinde değerlendirme gereğini verir. Sonra, lci.ill'i esaslarla yetinilınez,
bunların ışığında cüz'inin de değerlendirilmesi gereği vurgulandığı için bu
noktada da nasdan hareket etmiş oluyoruz. Kendi aklımızdan değil, yine
vahiy olan, ama usul (küll'iler) kadar kat'! olmayan bu delillerle hareket
etmiş oluyoruz. Külll esas da tek başına yeterli değildir. Örneğin: Kur'an'da
yer alan "bal şifadır" 62 ifadesi bir lci.illldir. Şimdi balın şifa olduğuna dair
ki.illi kaide, tüm insanlar için söz konusu değildir. Safrası olan insan için bal,
şifa değil zarardır. 63 ( ... )
Netice olarak denilebilir ki, bir kısım fürGat, taınamiyle toplumların
ve gelişimine açık olan ve buna göre ictihat kuruımı vasıtasıyla
şekillenebilen hükümlerden teşekkül eder. Nitekim sosyal şaıtların
değişmesiyle Hz.Peygamber zamanındaki bazı tatbikatın, Hz .. Ömer'in
hi.ikmün menatındaki ill ete dayanarak yaptığı ictihatlarla yeni bir
değerlendirmeye tabi tutmasına bu açıdan bakabiliriz. 64 Yine mi.ictehit
imamlar döneminde yapılan ictihatlar da bir lcısım toplumsal ve yerel
şartların zorlamasıyla gerçekleştirilmiştir. Fakat onlar, Kur'an'a bir anayasa
değişim
Bkz. Erdoğan, Mehmet, "Kur'an'da Ahl<aın Ayetleriyle İlgili Küllilil< Cüz'ilil( Dengesi
(Şfitıbi Örneği)," Islam DüşOneesinde Yeni Arayışlar I, s. 15-16.
·
60
Bkz., Aynı eser, s. 17.
6
ı Çiftçi, Adil, Fazlurrahnıan ile İslfiın'ı Yeniden Düşünme!<, s. 88
62
16. Nahl/69.
·
59
~
64
Erdoğan,&22.vd.
Mesetı:i milellefe-i kulüba)·lz. Ömer'in lıilafetinde, o zaman için zekat fonundan pay
verilmemesi islam'ın artık belirli bir gllce ulaşması, suistimaller gibi bir takım
gerekçelerle masiahat olmuştur ama; başka zamanlarda söz konusu zümre için zekat
fonu yine işletilebilir. Kur'an'ın getirdiği bu hüküm biikldir; ancak uygulaması zamana
ve şartlara bağlıdır.
75
nazarıyla
bakıp,
görüşlerinin Kur'an ve sahih Sünnet'e uygun olup
'gözeterek ictihadda bulunnıuşlardır. Bugün birilerinin dediği
gibi"şu ayet tarihseldir" türünden Kur'an abkaınının evrenselliğine ters ve
ona bakış açısını zedeleyici söyleıniere asla girmemişlerdir.
olmadığını
Burada dinin değişıneye kabil olan ve olmayan fiirfıatı konusunda
alimler arasmda farklı görüşlerin bulunduğuna sadece işaretle iktifa etmek
dunımundayız. Mesela namaz, oruç ve hac gibi ibadetlerde değişim katiyyen
söz konusu olamaz. ÇünkU namaz ve hac gibi ibadetler, Şah Veliyyullah'ın
deyişiyle şeair-i dlniyyedendir. 65 Bir başka tabirle bu alanlar, dinin sembolik
yönünü teşkil eder. 66 Son olarak, bu hususta yani alıkamın değişınesi
konus~mda, Mehmet Erdoğan' ın "İslam Hukuku 'nda Ahkiimm Değişmesi"
adlı eserini referans verebiliriz. Bu çalışınada değişmenin sahası, değişmeye
kabil olan ve olmayan alanlar, dinamikleri ve boyutları detaylı bir şekilde ele
alınmıştır.
67
Sonuç
İslam alimlerinin en son inen Kur'an ayetinin tesbiti konusunda ilgili
bütün rivayetlerini ve bu rivayetlerle alakah en küçük bir ayrıntıyı bile
gözden kaçırmadıklarını ınüşahede etmekteyiz. Ancak bu konuda, senedi
Rasulullah 'a ulaşan· merffı bir haber bulunmadığından kesin bir tesbitte
bulunmanın zorluğu ortadadır.
İkinci olarak, 5.Maide/3.ayetinde ifade edilen dlnin kemale erdirilmesi
hususunu, helal, haram, akaid, ibadetler, usul ve ictihat kaidelerinin
tamamlanması tarzında anlarsak, riba ve kelale gibi bu ayetten daha sonra
indiği rivayet edilen alıkama dair ayetleri anlamakta zorlanmayız. Ancak
burada bazı çağdaş yazarların "dinin kemale erdirildiğini ilan eden ayetten
sonra bir kısım ayetlerin inmeye devam etmesi dinin tam olarak tatbik
edilmediğini veya edilmeyeceğini gösterir" anlamındaki ifadeleri 68 gerçeği
yansıtmamaktadır. Zira bu şekilde birkaç ayetin bulunması dinin kemaline
veya tam olarak tatbikine engel teşkil etmez.
65
66
67
.
68
Dehlevl'ye göre şefiir dörttür ve bunlar: "Kur' an, Kabe, Hz. Muhammed (as) ve Naıııaz"dır.
Dehlevi bunlar üzerinde daha ayrıntılı olarak dunır. Bkz. Dehlevi, Şah Veliyyullah,
Huccetullahi'l- baliğa, 1/134-135.
Kılıç, Sadık, isiımı'da Sembolik Dil, s. 217 vd.
Bkz. Erdoğan, Mehmet, İslam Hukukunda Alıkamın Değişmesi, i FA V yay., istanbul,
1990.
Bkz. EI-Cabiri, M. Abid, Çağdaş Dünyada Şeriatın Tatbil<i Problemi, islaıııiyat, (Şeriat
Dosyası) Cilt: 1, Sayı: 4, s. 50. Ayrıca buna yakın düşünceler için bkz., I-latiboğlu,
Mehmet, Din- Şeriat Fa rlu Üzerine (Editör' den), İslamiyat (Şeriat Dosyası), s. 12- 13.
76
D'ln Allah tarafından kemale erdirilmiş ve aıiık bu elinde, insanların
(kamu yararı) düşünülerek yeni ictihatlara ihtiyaç olmadığı
sonucuna götüren bir yaklaşımın isabetli olmadığı kanaatindeyiz. Tabiatıyla
bu yargıya ilk varan biz değiliz; özellikle sistematik anlamda Ebu Hanife ile
başlayan süreçte yüzlerce alim, yaşadıkları toplumların yararını mülahaza
ederek ciltler dolusu ictihatlarda bulunımışlardır.
·
maslahatları
Bu bağlaında denebilir ki; "Zamanla değişınesi veya yeni hadis~'ıer
gereken ictihadlara müslümanların fert ve cemiyet' olarak
ihtiyaçları hayatldir. Bu ihtiyaç, beşer hayatı devam ettiği müddetçe devam
edecektir."69 Ancak Fazlurrahınan hermenatiği ve vahiy anlayışı 70 ile hareket
ederek Kur'an'ın ti.iınellerini/ küllllerini ve ahlak ilkelerini bile yeniden inşa
etmek, -Fazlur Rabınan'ın iyi niyetli olduğuna hüsn-ü zan etsek bileçağı m ızda küresel gi.ici.i elinde bulunduranların İslam' ı Seki.ilarizm (İlahi
yönünü göz ardı edip dünyevlleştirme) ile taınaı11en özdeşleştirınelerine yol
açan bir çabadan öte bir eleğer ifade etmeyecektir.
karşısında izharı
69
70
Karaman, 1-layreddin, islam Hukukunda ictihad, s. 33. .
Onun vahiy anlayışını şu cOmlesi özetler niteliktedir: "Kur'
tarihsel bir oı·lama,
'Peygamber' in zihni vasıtasıyla Allah'ın mukabelesi'dir." Fazlur Rahnıan, islam ve
an,
Çağdaşlıl<,
s. 67.
77
Kaynaldaı:
ı.
ABDULBAid, M.Fuad, el-Mu'cemu'l- Miifehres li Elfazi'IKur 'ani 'l-Kerfm, Çağrı Yay., İstanbul, 1996.
2. AKDEMİR, Salih, Cumhuriyet Dönemi Kur 'an Tercüme/eri, Ak id
Yay., Ankara, 1988.
3.
AKTAY, Yasin,, l Kur'anHaftasıKur'anSempozyumu,
"Müzakere/er", Ankara, 1995.
4.
ALÜSI, Rılhu'l-meani, Daru ihyai't- türasi'l- arabi, Beyrut, Ts.
5.
ATEŞ,
Süleyman, Yüce
Kur'an'ın Çağdaş
Tefsiri, Yeni Ufuklar
Neşr., İstanbul, ı989.
6.
BEGAVI, Mealimu't- tenzil, Daru' 1- ınarife, Beyrut, 1987.
7.
BEY DA Vİ, Envaru 't- tenzfl ve esraru 't- te 'vf!, Daru' 1- fıkr, Beynıt,
1996.
8.
cABiRi, M. Abid, Çağdaş Dünyada Şeriatın Tatbiki Problemi,
İslaıniyat, (Şeriat Dosyası) Cilt: I, Sayı: 4.
9.
ÇETİN, Abdurrahman, Kur'an İliınieri ve Kur'an-ı Keriin Tarihi,
Dergah Yay., İst., 1982.
ı O. ÇİFTÇİ, Adil, Fazlurrahman ile İslam 'ı Yeniden Düşünmek,
Kitabiyat, Ankara, 2000.
ll. ÇİFTÇİ, Adil, "Fazlur Rahman 'zn Dinamik Şeriat Anlayışı",
İslaıniyat, c.I,sayı: 4.
12. GAZALI, Ebu Hamid, Cevahiru'l- Kur'an, Daru ihyai'l- ulfıın,
Beyrut, 1985.
78
ı3. DEHLEVl, Şah Veliyyullah, Huccetullahi'l- bdliğa, Daru'lki.itiibi'l- ilmiyye, Beyrut, ı 995.
ı 4. ERDOGAN, Mehmet, "Kur 'an 'da Ahkanı Ayetleriyle İlgili Küllflik
Cüz 'flik Dengesi (.)atıbf Örneği), "İslam Düşüncesinde Yeni
Arayışlar I, Der: İlyas Çelebi, Rağbet yay., İstanbul, ı 998.
ı 5. ERDOGAN, Mehmet, İslam Hukukunda Alıkamın Değişmesi, İFA V
yay., İstanbul, ı 990.
16: ESED, Muhammed, Kur 'an Mesajı, (meal~tejsb~, çev: C.Koytak- A.
Ertürk, İst., ı 999.
ı 7. SÜYÜTI, Celalüddln, el-İtkôn fi ulümi '1- Kur 'an, Kahraman neşr., ·
İstanbul, ı 978.
ı 8. FAZLUR RAI-IMAN, İslam, Çeviri: Mehmet Dağ- Mehmet Aydın,
Selçuk yay., Ankara, 1992.
ı 9. FAZLUR R.AHMAN, İslam ve Çağdaş lık, Çeviri:A. Açıkgenç- M.
H.
Kırbaşoğlu,
Ankara Okulu Yay., Ankara,
ı996.
·
20. İBN KES IR, Tejsiru '!-Kur 'ani'!- azfm, Danı'l- fıkr, Beyrut, ı40 1.
21. İBN MANZÜR, Lisanu '!- arab, Daru Sad ır, Beynıt, Ts.
, 22. İBNU'L- CEVZI, Abdurrahman ibn Ali, Zadü '1-Mesir fi i!ini 'ttejs·fr, el-Mektebü' 1- islami, Beyrut, ı 404.
23. KARAMAN, Hayreddln, İslam Hukukunda İctihad, D.İ.B. yay.,
Ankara, 1985.
24. KARAMAN, Hayrecldin, Modernisi Proje ve İctihad, İslam ve
Modernizm &Fazlur Ralıman Tecri.ibesi Sempozyumu,
Büyükşehir B. B. Kültür Dairesi Y., İst., I 997.
İst.
25. KILIÇ, Sadık, İslam'da Sembolik Dil, İnsan yay., İstanbul, 1995.
26. KURTUBI, Ebu Abdillah, el-Camiu li ahkdmi'l- Kur'an, Danı'ş­
şa'b,
Kahire, ı 372.
27. ·RAZI, Ebu Bekr, Muhtaru '- sıhôh, Mektebetü Lübnan, Beynıt,
ı995.
28. SAN' ANI, Abdurrezzak ibn Hemmam, Tejsfru '!-Kur 'an,
Mektebetii Rüşd, Riyacl, 140 ı.
29. SARfÇAM, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Ankara,
2001.
79
30. SiFiL, Ebu Bekir, Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi II, Kayıhan
yay., İstanbul 1998.
31. SÜYÜTI, ed-Dürrü '1-mensürjl 't- tefsiri bi'!- me 'sur, Danı'l- Fikr,
Beynıt, 1993.
32.
Şevkan i,
Muhammed ibn Ali,
Fetlıu '!-
Kadfr,
Daru'l-fıkr,
Beyrut,
Ts.
33. şiHABUDDIN, Ebu'l- Fadl, el-Ucab,fi beyani'l- esbab, Daru
İbni'l- Cevzl, ed-Demam, 1997.
34. TABERI, Camiu'l- beyan an tefi·fri ayi'l- Kur'an, Daru'l- fıkr,
Beynıt, I 405
35. EL-V AHiDI, el-Vecfz.fi tejsfri '!-Kitabi'/- Aziz, Danı'l- KalemDaru'ş- Şamiyye, Dınıaşk-Beyrut, 1415.
36. Yazır, Elınalı'lı M. Haındi, Hak Dini Kur'an Dili, Eser neşr., İst.,
1979.
37. ZERKANl, Menahiiii '!- İlfanj'i ulumi '1- Kur'an, Daru'l- Fikr,
Beynıt, 1996.
38. ZERKEŞi, el-Bürhanj'i u/ı/mi'!- Kur 'an, Danı'l- marife, Beyrut,
1391.
39. ZUHAYLi, Vehbe, ei-Fıkhu'l- İslami ve edilletuh, Daru'l- fıkr,
Beyrut, 1989.
80
Download