1 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma

advertisement
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI
Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
1. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği
Klinik Şef V.: Uzm. Dr. Yasemin Akın
YENİDOĞAN YOĞUN BAKIM ÜNİTESİNDE KONJENİTAL KALP
HASTALIĞI TANISI ALAN OLGULARIN İNCELENMESİ
(UZMANLIK TEZİ)
DR. ESRA ÇETİNKAYA POLATOĞLU
İSTANBUL-2009
1
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ……………………………………………………………………………...
3
KISALTMALAR……………………………………………………………………
4
ŞEKİLLER DİZİNİ………………………………………………………………….
6
TABLOLAR DİZİNİ………………………………………………………………..
8
GİRİŞ VE AMAÇ…………………………………………………………………..
9
GENEL BİLGİLER………………………………………………………………… 10
1. Normal kalp embriyolojisi
2. Fetal ve neonatal dolaşım
3. Epidemiyoloji
4. Etyoloji
5. Konjenital kalp hastalıkları sınıflaması
5.1. Asiyanotik kalp hastalıkları
5.2. Siyanotik kalp hastalıkları
6. Konjenital kalp hastalıklarının tanısal araştırmaları
1.6.1. Radyolojik değerlendirme
1.6.2. Elektrokardiyografi
1.6.3. Ekokardiyografi
1.6.4. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans
1.6.5. Kateterizasyon ve anjiografi
MATERYAL VE METOD…………………………………………………………. 67
BULGULAR………………………………………………………………………... 69
TARTIŞMA…………………………………………………………………………. 97
ÖZET……………………………………………………………………………...... 102
KAYNAKLAR……………………………………………………………………… 104
2
ÖNSÖZ
Hastanemiz başhekimi Sn. Prof. Dr. Yusuf Özertürk’ e,
Asistanlığımın uzun bir döneminde her konuda koşulsuz desteğini
gördüğüm, bilgi ve deneyimlerinden çok şey öğrendiğim,
kendime örnek
aldığım saygıdeğer hocam Prof. Dr. Ayça Vitrinel’ e,
Sevgi ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen 1. Çocuk Kliniği Şef Vekili
Uzm. Dr. Yasemin Akın’ a ve 2. Çocuk Kliniği Şefi Doç. Dr. Gülnur Tokuç’ a,
Kısa süreli de olsa birlikte çalışma imkanı bulduğum Biokimya Bölüm
Şefi Dr. Asuman Orçun’ a, 1.Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Şefi Doç.
Dr. Orhan Ünal’ a, 2. Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Şefi Doç. Dr. Cem
Turan’ a ve Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Şefi Dr. Serdar Özer’ e,
Uzmanlık eğitimim boyunca her konuda yardımını esirgemeyen ve
eğitimimde büyük katkısı olan sevgili ağabeyim Uzm. Dr.Turgut Ağzıkuru’ ya,
1. ve 2. Çocuk Kliniği uzmanları; Dr. Gülay Çiler Erdağ’ a, Dr. Semiramis
Sadıkoğlu’na, Dr. Berrin Telatar’ a, Dr. Arife Lale Ger’ e, Dr. Kamil Esmer’e,
Dr. Şehmir Şimsek’ e, Dr. Esin Uğuzbalaban’ a, Dr. Perran Boran’ a, Dr.
Engin Tutar’ a, asistanlık eğitimimde katkıları olan Dr. Serdar Cömert’ e, Dr.
Sedat Öktem’ e, Dr. Nadir Girit’ e, Dr. Fatma Kaya Narter’ e,
Bes yıl boyunca acı, tatlı pek çok anı paylastığım dostlarım Dr. Burcu
Pişgin Volkan’ a, Dr. Ruken Kocalar’ a, Dr. Dilek Büyükkalfa’ ya, Dr. Emine
Hekim Yılmaz’ a, Dr. Pelin Demirci’ ye ve sıcak bir çalışma ortamını
paylaştığım diğer asistan arkadaşlarıma,
İyi ve kötü günümde daima yanımda olan, sabır ve sevgiyle bana destek
olan sevgili eşim Vedat Polatoğlu’ na; beni yetiştiren, yoluma ışık tutan sevgili
annem Raziye Çetinkaya, babam Remzi Çetinkaya’ ya, canım ablam Tuba
Uludağ’ a, kardeşim Ömer Çetinkaya’ ya ve tüm aileme,
TEŞEKKÜR EDERİM…
3
KISALTMALAR
VSD:
Ventriküler septal defekt
ANP:
Atriyal natriüretik peptid
MLC:
Myozin hafif zinciri
ASD:
Atriyal septal defekt
KKH:
Konjenital kalp hastalığı
PDA:
Patent duktus arteriyosus
BAT:
Büyük arter transpozisyonu
EKG:
Elektrokardiyografi
PVR:
Pulmoner vasküler rezistans
PFO:
Patent foramen ovale
AV:
Atriyoventriküler
TAPVD: Total anormal pulmoner venöz dönüş
AVSD:
Atriyoventriküler septal defekt
MY:
Mitral yetersizliği
TY:
Triküspit yetersizliği
PD:
Pulmoner darlık
AD:
Aort darlığı
AK:
Aort koarktasyonu
ÇÇSV:
Çift çıkışlı sağ ventrikül
FT:
Fallot tetralojisi
Qp:
Pulmoner kan akımı
Q s:
Sistemik kan akımı
ASYE:
Alt solunum yolu enfeksiyonu
OD:
Otozomal dominant
PH:
Pulmoner hipertansiyon
MR:
Manyetik rezonans
MAPCA: Major aortapulmoner kollateral arter
PGE1:
Prostaglandin E1
PO2:
Parsiyel oksijen basıncı
PS:
Pulmoner stenoz
KTO:
Kardiyotorasik indeks
4
O2:
Oksijen
EKO:
Ekokardiyografi
5
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1
Kardiyak Gelişim……………………………………………………… 11
Şekil 2
Fetal dolaşım………………………………………………................ 17
Şekil 3
Perimembranöz ve muskuler VSD………………………................ 23
Şekil 4
Perimembranöz ve muskuler VSD………………………................ 23
Şekil 5
Küçük ve büyük VSD………………………………………………… 24
Şekil 6
Telekardiyografi (VSD)………………………………………………. 25
Şekil 7
ASD tipleri……………………………………………………………... 28
Şekil 8
Sekundum ASD……………………………………………..………... 28
Şekil 9
İnkomplet sağ dal bloğu…………………………………….……….. 29
Şekil 10
Komplet AV kanal defekti…………………………………..………... 30
Şekil 11
Patent duktus arteriosus……………………………………………... 32
Şekil 12
PDA üfürümü………………………………………………...………... 33
Şekil 13
Pulmoner darlık……………………………………………...……….. 36
Şekil 14
Aort darlığı…………………………………………………………….. 38
Şekil 15
Fallot tetralojisi………………………………………………………... 41
Şekil 16
Telekardiyografi (Fallot tetralojisi)………………………….……….. 43
Şekil 17
Düzeltici şant (Fallot tetralojisi)…………………………….……….. 44
Şekil 18
Triküspit atrezisi……………………………………………..………... 45
Şekil 19
Pulmoner atrezi……………………………………………...……….. 47
Şekil 20
Ebstein anomalisi…………………………………………………….. 49
Şekil 21
Büyük arter transpozisyonu………………………………..………... 51
Şekil 22
Hipoplastik sol kalp sendromu……………………………..……….. 54
Şekil 23
Trunkus arteriosus…………………………………………..……….. 56
Şekil 24
Total anormal pulmoner venöz dönüş…………………….………... 57
Şekil 25
Telekardiyografi (Total anormal pulmoner venöz dönüş).……….. 58
Şekil 26
Çift çıkışlı sağ ventrikül……………………………………..………... 60
Şekil 27
Tek ventrikül…………………………………………………………... 61
Şekil 28
Radyolojik değerlendirme…………………………………..……….. 62
Şekil 29
Kardiyotorasik indeks……………………………………….………... 63
Şekil 30
Olguların gestasyonel yaş ve kilolara göre dağılımı…….………... 71
Şekil 31
Olguların yatış nedenlerine göre dağılımı………………...……….. 73
6
Şekil 32
Olguların kardiyoloji konsültasyon nedenlerine göre
dağılımı……………………………………...………...………............ 74
Şekil 33
Kalp hastalığına göre dağılım……………………………..……….. 76
Şekil 34
Risk faktörlerinin dağılımı…………………………………..………... 79
Şekil 35
Olguların sonuçlara göre dağılımı………………………...……….. 79
Şekil 36
Grupların yatış sürelerine göre dağılımı………………….……….. 80
Şekil 37
Grupların hiperkarbi bulgusuna göre dağılımı…………..………... 86
Şekil 38
Grupların risk faktörü durumuna göre dağılımı…………..………... 88
Şekil 39
Doğum kilosu ile yatış süresi ilişkisi……………………….……….. 89
Şekil 40
Şekil 41
Gestasyonel hafta ile yatış süresi ilişkisi………………………….. 90
Nörolojik nedenle yatan olguların yatış süreleri
değerlendirmesi……………………………………………...………... 92
Şekil 42
Asidoz bulgusu olanların exitus durumuna göre dağılımı………... 95
Şekil 43
Metabolik nedenle yatan diyabetik anne bebek dağılımı. ……….. 96
Şekil 44
Şekil 45
Hematolojik sebeple yatan diyabetik anne bebek oranı...
97
EKO bulgusu septum hipertrofisi olanların diyabetik anne bebeği
oranları……………………………………….………...………………. 99
7
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo I
Konjenital kalp hastalıklarının sıklığı……………………………… 18
Tablo II
Konjenital kalp hastalıkları sınıflaması……………………………
Tablo III
Olgularımızın demografik özellikleri………………………………. 69
Tablo IV
Olgularımızın diğer demografik özellikleri………………………... 70
Tablo V
Olgularımızın yıllara göre dağılımı………………………………... 70
Tablo VI
Olgularımızın gestasyonel haftaya göre sınıflaması…………….
71
Tablo VII
Olgularımızın yatış nedenleri………………………………………
72
Tablo VIII
Kardiyoloji konsültasyon nedenleri………………………………..
74
Tablo IX
Olguların EKO bulgularına göre dağılımı…………………………
75
Tablo X
Hastane bulgularına göre dağılım…………………………………
77
Tablo XI
Tablo XII
Risk faktörleri ve sonuç dağılımı………………………………….
Term ve preterm’ e göre anne yaşı, doğum kilosu gestasyonel
hafta, yatış süresi ve tanı alma süresi değerlendirmesi…………
Term ve preterm’ e göre anne yaşı, doğum kilosu, gestasyonel
hafta, yatış süresi ve tanı alma süresi değerlendirmesi…………
Term ve preterm’ e göre EKO bulgularının
değerlendirilmesi………………………………………………….....
Term ve preterm’ e göre hastane bulgularının
değerlendirilmesi…………………………………………………….
Term ve preterm’ e göre risk faktörleri ve sonuç
değerlendirmesi……………………………………………………...
78
Tablo XIII
Tablo XIV
Tablo XV
Tablo XVI
20
80
82
83
85
87
Tablo XVII
Yatış süresi ile doğum kilosu ve gestasyonel hafta ilişkisi……... 89
Tablo XVIII
Yatış nedenlerine göre yatış süresi değerlendirilmesi…………..
Tablo XIX
Risk faktörlerine göre yatış süresi değerlendirilmesi……………. 91
Tablo XX
Exitus olan hastaların risk faktörleri değerlendirmesi…………… 92
TabloXXI
Exitus varlığına göre hastane bulgularının değerlendirilmesi….. 93
Tablo XXII
Tablo XXIII
Exitus varlığına göre yatış nedeni değerlendirilmesi…………….
Konjenital kalp hastalığı tanısı alan diyabetik anne
bebeklerinde yatış nedeni değerlendirilmesi……………………..
Diyabetik anne bebeklerinin EKO bulgularının
değerlendirilmesi…………………………………………………….
Akrabalık varlığına göre EKO bulgularının
değerlendirilmesi….....................................................................
TabloXXIV
Tablo XXV
8
90
94
96
98
99
GİRİŞ VE AMAÇ
Konjenital kalp hastalıklarının insidansı 1000 canlı doğumda yaklaşık
8-10 civarındadır. KKH olan bebeklerin %40-50’si ilk bir haftada, %50-60’ı ilk
bir ayda tanı almaktadır. Farklı prognozlara sahip olmalarına karşın konjenital
kalp hastalıklı çocukların yarısı bir yaşına girmeden kaybedilmektedir. Bu
nedenle tanının erken konularak tedavi planının yapılması KKH’ lı çocukların
morbidite ve mortalitelerini azaltabilme adına önemlidir. Ekokardiyografi
konjenital kalp hastalıklarının değerlendirilmesinde tanısal anlamda ilk
seçenektir.
Yenidoğan döneminde hemodinamik değişikliklerin tamamlanmamış
olması nedeniyle fizik muayene ve yardımcı inceleme yöntemleriyle KKH
tanısı koymak zordur. Bu nedenle konjenital kalp hastalığından şüphe edilen
vakalar mutlaka pediatrik kardiyoloji ile konsülte edilmeli ve ekokardiyografi
yapılmalıdır.
Konjenital kalp hastalıklarının çoğunun etyolojisi bilinmemekle birlikte
multifaktöryel olduğu, genetik yatkınlığın birlikteliğiyle çevresel faktörlerin
etkileşiminin konjenital kalp hastalıklarını geliştirdiği düşünülmektedir. Birinci
dereceden akrabalarında KKH olanlarda riskin artması genetik faktörlerin
rolünü kanıtlamaktadır. Bu nedenle konjenital kalp hastalığı bulunan bir
çocuğa sahip olan ebeveynler, sonraki çocuklarda olası bir kardiyak
malformasyon nedeniyle genetik danışmanlık hizmeti almalıdır.
Biz bu çalışmada Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim Araştırma Hastanesi
yenidoğan yoğun bakım ünitesinde 0cak 2005-Ağustos 2008 tarihleri
arasında yatarak izlenen ve KKH tanısı alan hastalarımızın tanısal ve
demografik özelliklerini incelemeyi, KKH sıklığını ve bu sıklığı etkileyen
faktörleri tespit etmeyi amaçladık.
9
GENEL BİLGİLER
1. NORMAL KALP EMBRİYOLOJİSİ
1.1. Erken Kardiyak Morfogenezis
Kalp, gelişim sırasında oluşan ve işlev gösteren ilk organdır. İnsan
embriyosunun damar sistemi 3. haftanın ortasında belirir. Bu zamana dek
beslenme yalnızca difüzyon ile sağlanır. İlk saptanabilen öncü kalp hücreleri
embriyonun santral aksının her iki yanına yerleşmiş anjiogenetik hücre
kümeleridir 1. Bu hücre grupları gebeliğin 18. gününde bir çift kardiyak tüpü
ve 22. gününde de kardiyak tüpler birleşerek primitif kalp tüpünü meydana
getirirler 2. Primitif kalp tüpü içerisinde kraniyal bölgeler ventrikülleri, kaudal
bölgeler de atriyumları oluştururlar. Bu arada epikardiyal hücreler ve nöral
krestten köken alan premiyokardiyal hücreler, kalp tüpünün olduğu bölgeye
doğru göçlerine devam ederler. Embriyonik kalp, 20-22. günlerde gelişmiş
kalptekine benzer şekilde kasılmaya başlar. Primitif kalp tüpünde bulunan
sinus venosus ve atriyum, primitif ventrikül, bulbus kordis ve trunkus
arteriyozus matür kalpte sırasıyla sağ ve sol atrium, sol ventrikül, sağ
ventrikül, aorta ve pulmoner artere denk gelmektedir. 4. ile 7. haftalar
arasında kalp dört boşluklu yapısına kavuşur 1.
Gelişmekte olan kalbin pozisyonunu belirleyici bilgiler, kardiyak
mezoderme retinoidler tarafından taşınmaktadır. A vitamini izoformu olan
retinoidlerin nükleer reseptöre bağlanarak gen transkripsiyonunu düzenleyici
etkileri bilinmektedir
2
. Kalp tüpüne doğru epitel hücrelerinin göçü
fibronektinler ve integrinler gibi yüzey proteinleri ile kontrol edilirler. Klinik
olarak ligandinlerin önemi teratojenik etkili retinoid benzeri ilaçların kardiyak
gelişim üzerindeki etkilerinin anlaşılmasında yardımcı olmasıdır 1.
Chamber spesifik transkripsiyon faktörleri sağ ve sol ventrikülün
gelişiminde, helix-loop-helix transkripsiyon faktör d HAND sağ ventrikül
gelişiminde ve transkripsiyon faktör e HAND sol ventrikül gelişiminde oldukça
önemli bir etkiye sahiptir 2.
10
1.2. Kardiyak looping (Kardiyak kıvrılma)
Ortalama 22-24. günlerde kardiyak tüp bilinmeyen biyomekanik etkiler
nedeniyle ventrale ve sağa doğru hareket etmeye başlar 1 (Şekil 1). Looping
gelecekte sol ventrikül devamlılığını sinus venosus (ileride sol ve sağ
atriyum) yardımı ile sağlarken sağ ventrikül sağa doğru yer değiştirir ve daha
sonra aorta ve pulmoner arterin geliştiği trunkus arteriozus ile devam eder.
Bu gelişim evreleri çift çıkışlı sağ ventrikül, çift girişli sol ventrikül, çift çıkışlı
sol ventrikül ve çift girişli sağ ventrikül oluşumunu açıklayabilmektedir 2.
Kardiyak looping embriyoda sağ-sol asimetrisinin görüldüğü ilk bulgudur. Bu
dönemdeki defektler ciddi kardiak malformasyonlara neden olmaktadır.
Şekil 1. Kardiyak gelişim
11
1.3. Kardiyak septasyon (Kardiyak bölünme)
Looping tamamlandığında kalbin dış görünümü tek bir tüp halinde ve
matür kalbe benzer sekildedir. Ortak atriyum primitif ventriküle (sol ventrikül)
atriyoventriküler kanal yolu ile; primitif ventrikül ise bulbus kordise (sağ
ventrikül) bulboventriküler foramen yolu ile bağlanır. Bulbus kordisin distal
parçası trunkus arteriyozusa çıkım segmenti (konus) sayesinde bağlanır.
Kardiyak septasyon 26. günde endokardiyal yastık, atriyovenriküler ve
konotrunkal bileşkeler tarafından oluşturulur 1. Kardiyak jel tomurcuklanması
ile oluşan yastıkçıklar aynı zamanda primitif kalp kapaklarının fonksiyonları
üzerinde de etkilidir. Atriyoventriküler kanalın tam septasyonu endokardiyal
yastığın füzyonu ile meydana gelir. Atriyoventriküler kapak dokusunun çoğu
ventriküler miyokardiyumdan oluşur. Bu oluşum asimetrik olduğundan
triküspit kapak anulusu mitral kapak anulusuna göre daha apikal yerleşimlidir.
Bu iki kapağın fiziksel olarak bölünmesi atriyoventriküler septumu oluşturur.
Septasyonun
hiç
oluşmaması
atriyoventriküler
kapak
defektlerinin
oluşmasına neden olur 3. Septasyonun kısmen olması ise kapaklardan birinin
ventriküler
miyokardiyumdan
tam
ayrılamamasına
ve
olası
Ebstein
2
anomalisinin gözlenmesine neden olur .
Atriyum bölünmesi 30. günde septum primumun endokardiyal yastığa
doğru büyümesi ile olur. Kalan deliğe ostium primum denir. Endokardiyal
yastıklar daha sonra birleşirler ve septum primumu oluştururlar. Bu da
atriyoventriküler kanalın sağ ve sol segmente ayrılmasını sağlar. Septum
primumun posterior bölgesi açılarak ostium sekundum oluşur. Böylece fetal
venöz dönüş önce sağ atriuma oradan da sol atriuma geçer. Septum primum
üzerine flap çevrilir ve foramen ovale oluşur. Bunun sonucu olarak vena kava
inferior akımının foramen ovale yoluyla sol ventriküle doğru yönlendirilmesi
sağlanmış olur 2.
12
Ventrikül bölünmesi yaklaşık 25. günde endokardiyumun primitif
ventrikül ve bulbus kordise doğru tomurcuklanması ile oluşur. Ventriküler
septal defekt (VSD), gelişmekte olan interventriküler septumun herhangi bir
bölgesinde oluşabilir 1,2.
Konotrunkal septum çıkış bölgesi atriyoventriküler yastıklarınkine
benzer şekilde kardiyak jelden oluşmuştur. Kardiyak jel füzyona uğrayarak
spiral septum oluşur. Bu sayede ileride pulmoner arter ön taraftan sağ
ventriküle, aorta ise sol ve arkadan sol ventriküle bağlanır. Bu gelişim
sırasındaki bozukluklardan dolayı konotrunkal ve aort arkı anomalileri
(trunkus arteriyozus, fallot tetralojisi, pulmoner atrezi, çift çıkışlı sağ ventrikül
ve kesintili arkus aorta) oluşur 2.
1.4. Arkus Aorta Gelişimi
Aortik ark, baş ve boyun damarları, proksimal pulmoner arterler ve
duktus arteriyozus; aortik kese, arteriyel arklar ve dorsal aortadan gelişirler.
Kalp tüpü oluştuğunda distal çıkış bölgesi sağ ve sol birinci aortik ark olarak
ikiye bölünür ve çift dorsal aorta ile birleşir. Dorsal aorta daha sonra
desenden aortayı oluşturmak için füzyona uğrar. Proksimal aorta aortik
kapaktan sol karotid artere kadar aortik keseden oluşur. Bir ve ikinci arklar
22. günde büyük oranda geriler. Üçüncü ark innominate arter, ana ve internal
karotid arterlerin oluşumunda yer alır. Dördüncü sağ aortik ark innominate ve
sağ subklaviyan arteri oluştururken sol dördüncü aortik ark sol karotid arter
ve duktus arteriosus arasındaki aortik arkın oluşmasını sağlar. Beşinci ark,
tamamlanmış dolaşımda majör yapılar içinde bulunmaz. Altıncı sağ aortik ark
daha çok distal pulmoner artere bağlanarak proksimal sağ pulmoner arteri
oluşturur. Altıncı sol aortik ark, duktus arteriozusu oluşturur. Aortik akın
oluşumu sırasında sağ aortik ark, çift çıkışlı sağ ventrikül ve vasküler halka
gibi anomaliler meydana gelebilir 1,2.
13
1.5. Kardiyak diferansiyasyon (Kardiyak farklılaşma)
Erken embriyonun totipotansiyel hücrelerinin spesifik hücre dizilerine
bağlı duruma geldiği olay diferansiyasyon olarak adlandırılır. Prekardiyak
mezodermal hücreler, kalbe spesifik kontraktil elemanların, düzenleyici
proteinlerin, reseptörlerin ve iyon kanallarının katkısı ile matür kardiyak kas
hücrelerine farklılaşırlar. Kontraktil protein myozinin ekpresyonu bilateral kalp
primordialarının
kaynaşmasından
önce,
kardiyak
gelişimin
erken
bir
evresinde meydana gelir. İndüksiyon olarak bilinen erken mezodermal
hücrelerdeki
diferansiyasyon,
anterior
endodermden
gelen
sinyaller
aracılığıyla düzenlenir. Varsayılan çeşitli erken sinyal molekülleri fibroblast
büyüme faktörü, aktivin ve insülindir. Sinyal molekülleri hücre düzeyindeki
reseptörler ile etkileşir; bu reseptörler kardiyak diferansiyasyonu düzenlemek
için spesifik gen reseptörlerinin ekspresyonunu uyaran, GATA-4, MEF-2,
Nkx, bHLH ve retinoik asit reseptör ailesi gibi spesifik nükleer transkripsiyon
faktörlerini aktive eden ikincil habercileri sırayla aktifler. Primer kalp kası
bozuklukları olan kardiyomiyopatilerden bazıları bu sinyal moleküllerindeki
defektlere bağlı olabilir.
Gelişimsel olaylar odacığa spesifiktir. Gelişimin erken safhasında,
ventriküler myositler atriyal natriüretik peptid (ANP) ve myozin hafif zinciri
(MLC) gibi çeşitli proteinlerin hem ventriküler, hem de atriyal izoformlarını
eksprese ederler. Kalp yetersizliği ve volüm yükü matür myositlerin fetal
proteinleri re-eksprese ettiği fetal hücre fenotiplerinin rekapitülasyonu ile
ilişkili olabilir 2.
14
2. FETAL VE NEONATAL DOLASIM
Akciğerler, fetal yaşam süresince fonksiyon yapmadıklarından ve
karaciğer sadece kısmen fonksiyonel olduğundan fetus kalbinin akciğerlere
ve karaciğere fazla kan pompalamasına gerek yoktur. Toplam fetal kardiak
output (sağ ve sol ventrikül birlikte) yaklaşık 450 ml/kg/dk’ dır. Bunun yaklaşık
%65’i inen aorta ile plasentaya döner; kalan %35’i ise fetal organ ve dokulara
dağılır 2. Bu nedenle fetal dolaşım özgül bir anatomik sistemle erişkinden
oldukça farklı bir şekilde çalışır.
Plasentadan umblikal venle dönen kanın bir bölümü hepatik venlere ve
karaciğerin portal sistemine yönelirken, yarıdan fazlası duktus venosus
aracılığıyla vena kava inferiora açılarak vücudun alt tarafından gelen venöz
dolaşımla birleşir 4. Sağ atriyuma giren kanın yaklaşık %40’ ı sağ atriyum
içerisinde krista dividensin yönlendirmesi ile foramen ovale’ den geçerek sol
atriyuma girer. Bu nedenle, plasentadan gelen iyi oksijenlenmiş kan kalbin
sağ tarafına değil, sol tarafına geçerek sol ventrikülden özellikle baş ve üst
ekstremitelerin damarlarına pompalanır. Vena kava inferior kanının %60’lık
diğer kısmı ise sağ atriyumda, vena kava superior ve koroner sinüs kanı ile
birleşerek triküspit kapaktan sağ ventriküle girer. Sağ ventrikülden pulmoner
arterlere pompalanır.
Alveollerin sıvı ile
dolu
olması ve
pulmoner
arteriollerdeki konstriksiyon nedeniyle bu kanın ancak %10 kadarı akciğeri
kanlandırır. Geri kalan %90 ise duktus arteriosus yoluyla inen aortaya ve iki
umblikal arterle plasentaya yönelir 5,6 (Şekil 2).
Fetal yaşamda oksijenlenme organı plasentadır. Fetal kan dolaşımı
erişkindekinin aksine paralel olup, plasentanın her iki ventrikülden kan
almasını ve immatür akciğerlerin kanlanmasını engelleyen ekstrakardiyak ve
intrakardiyak şantlar içermektedir. Doğumdan sonra yaşamla bağdaşmayan
kalp anomalilerinde dahi fetüsün miada kadar yaşaması ancak bu şantlarla
mümkündür 5.
Postnatal dönemde yaşamla bağdaşmayan total anormal pulmoner
venöz dönüş anomalisinde, intrauterin dönemde pulmoner anormal dolaşım
büyük oranda devre dışı kaldığı için fetüsün gelişimi etkilenmemektedir.
Triküspit atrezisi veya darlığı, pulmoner atrezi veya darlığı ile seyreden kalp
15
hastalıklarında ise sağ atriyum debisi foramen ovaleden sol kalbe yönelerek
fetüsün etkilenmemesini sağlar. Mitral kapak atrezisi veya darlığı, aort kapak
atrezisi veya darlığı ve hipoplastik sol kalp sendromunda ise dolaşım
sisteminin yükünü sağ ventrikül yüklenir ve beynin, miyokardın beslenmesi
duktus arteriosustan retrograd yolla olur. Büyük arterlerin transpozisyonunda
ise durum biraz farklıdır. Sol kalbe yönlendirilmiş oksijenden nispeten zengin
kan pulmoner arter ve ductus arteriosus yoluyla inen aortaya giderken,
myokard ve beyine daha düşük oksijen içerikli kan gitmektedir. Ancak
içerisinde bir miktar vena umblikalisten gelen kan bulunması nedeniyle fetüs
gelişimi önemli ölçüde etkilenmez 5.
Doğumu izleyen ilk değişiklik, plasentada kan akımının kesilmesidir. Bu
da doğumla sistemik dolaşımda direncin iki katına çıkmasına, aorta, sol
ventrikül ve sol atriyum basıncının artmasına neden olur. İkinci olarak,
akciğerlerin genişlemesi sonucu, pulmoner vasküler direnç çok azalır.
Pulmoner vasküler direncin yüksek düzeyden, düşük erişkin düzeyine inmesi
ilk 2-3 gün içerisinde olur 8. Solunumun başlaması ile hipoksi ortadan kalkar
ve vazodilatasyon gelişir. Bu da pulmoner arter basıncını, sağ ventrikül ve
sağ atriyum basıncını azaltır. Sol atriyumdaki basınç artışı, sağ atriyumdaki
basınç azalması sonucunda kan fetal hayattakinin zıt yönünde sol
atriyumdan sağ atriyuma akar. Bunun sonucu olarak foramen ovalenin
üzerine flep tarzındaki kapakçık kapanır ve buradan geçiş engellenmiş olur.
Normal bir bebekte doğumdan sonra birkaç saat ile birkaç gün arasında
değişen bir sürede duktus arteriosus açık kalır. Genelde 10-15. saatte
fizyolojik kapanma, 1-8. günlerde fonksiyonel kapanma, 1-4 ay içinde
anatomik kapanma gerçekleşir
6
. Bu kapanmanın mekanizmaları tam
bilinmese de doğumdan sonra oksijen basıncındaki yükselmenin doğrudan
sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Duktus arteriosusun kapanmasında etkin olan bir diğer faktör de
doğumla birlikte prostaglandin E , prostasiklin gibi vazodilatatör etkili
2
maddelerin dolaşımdan çekilmesidir. Plasenta önemli bir prostaglandin yapım
organıdır; devre dışı kalması ile üretimi önemli ölçüde azalır.
16
Şekil 2. Fetal dolaşım
Sobotta J. “Sobotta-İnsan anatomisi atlası 1.cilt’’ İstanbul, 1994, s.17 (7)
17
Bunun yanı sıra prostaglandin metabolizmasında çok önemli bir organ
olan akciğerlerin dolaşıma katılması ile dolaşımdan temizlenmeleri hızlanır 5.
3. EPİDEMİYOLOJİ
Konjenital kalp hastalıklarının (KKH) prevalansı %0,5-0,8 canlı doğum
olarak bilinmektedir
5,8,9
. İnsidansı ölü doğumlarda %3-4, abortusda %10-25,
prematürelerde %2 oranındadır
10,11
(bu rakamlara prematürelerde patent
duktus arteriyosus, mitral kapak prolapsusu, biküspit aort kapağı dahil
edilmemiştir).
Konjenital kalp hastalığı sıklığı tablo I’ de belirtilmiştir.
Tablo I. Konjenital kalp hastalıklarının sıklığı
10
LEZYON TİPİ
%
VSD
25-30
ASD (SEKUNDUM)
6-8
PDA
6-8
AORT KOARKTASYONU
5-7
FALLOT TETRALOJİSİ
5-7
PULMONER KAPAK STENOZU
5-7
AORT KAPAK STENOZU
4-7
D-BAT
3-5
HİPOPLASTİK SOL KALP
1-3
TOTAL ANORMAL PULMONER VENOZ DÖNÜŞ
1-2
TRUNKUS ARTERİOSUS
1-2
TRİKÜSPİT ATREZİSİ
1-2
TEK VENTRİKÜL
1-2
ÇİFT ÇIKIŞLI SAĞ VENTRİKÜL
1-2
DİĞERLERİ
5-10
18
Konjenital
kalp
hastalıklarının
sıklığı
ırka
bağlı
değişiklik
göstermemektedir. Cinsiyet ile bazı hastalık tipleri arasında ilişki olduğu
bildirilmiştir. Büyük damar transpozisyonu, aort stenozu ve triküspit
atrezisinin erkeklerde; Down sendromlu çocuklarda görülen AV kanal
defektleri ile ASD ve VSD’ lerin ise kızlarda fazla olduğu görülmüştür 9.
4. ETYOLOJİ
Konjenital kalp hastalıklarının çoğunun etyolojisi bilinmemekle birlikte
multifaktöryel olduğu düşünülmektedir. Ancak genetik alanındaki hızlı
ilerlemeler
bu
konuyu
gelecekte
aydınlatacaktır.
Genetik
yatkınlığın
birlikteliğiyle çevresel faktörlerin etkileşiminin konjenital kalp hastalıklarını
geliştirdiği düşünülmektedir. Birinci dereceden akrabalarında KKH olanlarda
riskin artması, asya ırkında ventriküler septal defektin, beyaz ırkta büyük
arter
transpozisyonu
daha
çok
olması
genetik
faktörlerin
rolünü
kanıtlamaktadır. Bunun yanı sıra KKH’lı hastaların %3’ ünde tanımlanmış tek
gen defektleri (Marfan ve Noonan sendromları, Di George sendromu gibi)
bulunmaktadır
Turner
10
. Trizomi 18’li hastaların %90, trizomi 21’li hastaların %50,
sendromlu
hastaların
%
40’
ında
konjenital
kalp
hastalığı
görülmektedir 11.
Annede
diyabet,
fenilketonüri,
sistemik
lupus
eritematosis
gibi
hastalıkların olması, gebelikte kızamıkçık geçirmesi, ilaç kullanması (lityum,
etanol, varfarin, talidomid, antimetabolitler, antikonvülzanlar) ise KKH’nın %24’ünden sorumludur 8,10.
Toplumda % 0.4-0.8 olan KKH riski, izole sendromik olmayan tiplerde,
hasta bir çocuğa sahip ailenin ikinci çocuğunda % 2-6’ ya kadar çıkmaktadır.
Bu risk ilk çocuktaki lezyonun tipine göre değişmektedir. Total anormal
pulmoner venöz dönüş anomalisi ve sol kalp obstruktif lezyonlarında çok
daha yüksek tekrarlama riski söz konusudur. Eğer birinci derece akrabaların
ikisinde KKH varsa, risk %20-30’ a çıkmaktadır 9. Bu nedenle konjenital kalp
hastalığı bulunan bir çocuğa sahip olan ebeveynler, sonraki çocuklarda olası
bir kardiyak malformasyon nedeniyle genetik danışmanlık hizmeti almalıdır 10.
19
5. KONJENİTAL KALP HASTALIKLARI SINIFLAMASI
Konjenital
kalp
hastalıklarının
sınıflaması
öncelikle
hastanın
oksijenizasyonuna göre asiyanotik-siyanotik olarak iki ana gruba ayrılır. Daha
sonra kalp boşluklarının, kalp kapakların ve büyük damarların anatomik
yerleşimlerine ve bu yerleşimden dolayı gözlenen hemodinamik değişikliklere
göre sınıflandırılır 12. Bunlar göz önünde bulundurulurak tablo II’ de konjenital
kalp hastalıkları sınıflaması verilmiştir.
Tablo II. Konjenital kalp hastalıkları sınıflaması
A- ASİYANOTİK KONJENİTAL KALP HASTALIKLARI
1- ARTMIŞ VOLUM YÜKÜNE YOL AÇANLAR
a- Soldan sağa şant lezyonları
Ventriküler Septal Defek (VSD)
Atrial Septal Defekt (ASD)
Atriyoventriküler Septal Defekt (AVSD)
Patent Duktus Arteriyosus (PDA)
Aortikopulmoner pencere
b- Regürjitan lezyonlar
Konjenital Mitral Yetersizliği (MY)
Konjenital Triküspit Yetersizliği (TY)
2- ARTMIŞ BASINÇ YÜKÜNE YOL AÇANLAR-obstrüktif lezyonlar
Pulmoner Darlık ( PD)
Aort Darlığı (AD)
Aort Koarktasyonu (AK)
Mitral Darlık
B- SİYANOTİK KONJENİTAL KALP HASTALIKLARI
1- PULMONER KAN AKIMI AZALMIŞ
Fallot tetralojisi
Triküspit atrezisi
Pulmoner atrezi
Pulmoner darlıklı BAT (Büyük arter transpozisyonu), tek
ventrikül, trunkus arteriosus
ÇÇSV (Çift çıkışlı sağ ventrikül)
Ebstein anomalisi
Kritik pulmoner darlık
2- PULMONER KAN AKIMI ARTMIŞ
Büyük arter transpozisyonu
Hipoplastik sol kalp sendromu
Trunkus arteriosus
Tek ventrikül
Total anormal pulmoner venöz dönüş
Çift çıkışlı sağ ventrikül
20
5.1. ASİYANOTİK KALP HASTALIKLARI
Asiyanotik konjenital kalp lezyonları kalpte sahip oldukları baskın
fizyolojik yüke göre sınıflandırılabilirler. Birçok konjenital kalp lezyonu birden
fazla fizyolojik bozukluğu uyarmasına rağmen, sınıflandırma amaçları için
primer yük anomalisine odaklanmak yardımcı olur. En yaygın lezyonlar hacim
yükü oluşturanlardır ve bunların en yaygın olanları soldan sağa şant
lezyonlarıdır.
5.1.1. ARTMIŞ VOLÜM YÜKÜNE YOL AÇANLAR
Bu grupta soldan sağa şanta neden olan Ventriküler Septal Defekt
(VSD), Atrial Septal Defekt (ASD), Atriyoventriküler Septal Defekt (AVSD),
Patent Duktus Arteriyozus (PDA) gibi lezyonların yanı sıra nadir görülen
Konjenital Mitral Yetersizliği (MY), Triküspit Yetersizliği(TY) gibi regürjitan
lezyonlar da yer almaktadır 13.
Soldan sağa şantlı grupta ortak patofizyolojik özellik sistemik ve
pulmoner dolaşımlar arasında bir geçişin olması ve akciğerlerden kalbe
dönen oksijenlenmiş kanın bu yolla akciğere geri pompalanmasıdır. Şantın
miktarı kantitatif olarak pulmoner kan akımının (Q ) ve sistemik kan akımının
P
(Q ) oranı ile değerlendirilir. Normalde soldan sağa şant olmaması
S
gerektiğinden pulmoner kan akımı sistemik kan akımına eşit olmalıdır. Ancak
soldan sağa şant lezyonlarında pulmoner kan akımı sistemik kan akımından
büyük olur. Şantın yönü ve miktarı defektin büyüklüğüne, lokalizasyonuna,
pulmoner-sistemik basınçların ve rezistansların oranına bağlıdır. Bu faktörler
dinamiktir, yaş ile de değişir 14.
21
5.1.1.1 Soldan sağa şant lezyonları
VENTRİKÜLER SEPTAL DEFEKT (VSD)
Konjenital kalp hastalıklarının %25’ ini oluşturan ventriküler septal defekt
(VSD) en sık görülen konjenital kalp hastalığıdır. Prevalansı 1000 canlı
doğumda 2,5 olarak bildirilmiştir 15.
Ventriküler
septumun
herhangi
bir
lokalizasyonunda
görülebilir.
Nonplanar kompleks bir yapı olan interventriküler septum morfolojik olarak 4
bölüme ayrılarak incelenebilir. Bunlar müsküler yapıdaki inlet (ventrikül giriş
yolu), trabeküler, outlet (ventrikül çıkış yolu) bölümleri ve fibröz yapıdaki
membranöz septumdur. Buna göre VSD’ler iki grupta incelenir 12,14(Şekil 3,4);
1. Perimembranöz VSD’ ler: En sık görülen tipidir (%80). İnlet (AV
kapak tipi VSD), trabeküler(basit VSD) ve outlet (subpulmonik VSD)
uzanımlı olabilir. Trabeküler septumda olan VSD’ lerin birden fazla
olması İsviçre peyniri tipi VSD olarak adlandırılır.
2. Musküler VSD’ ler: Kenarları tamamen septumun müsküler kesimi
içinde kalan defektlerdir. Santral, apikal, marjinal, İsviçre peyniri gibi
tipleri de bulunmaktadır.
22
Şekil 3,4. Perimembranöz ve muskuler VSD
Ventriküler septal defektin soldan sağa şantın miktarını, defektin
büyüklüğü ve pulmoner vasküler direnç belirler. Defekt alanı küçükse
(<0,5 cm) ‘restriktif VSD’ olarak adlandırılır, şantı sınırlar, sağ ventrikül ve
pulmoner arter basınçları normaldir. Defekt şantı sınırlandıramıyacak kadar
geniş (genellikle >1cm) olduğunda ‘non restriktif VSD’ olarak adlandırılır, şant
miktarını pulmoner ve sistemik vasküler rezistansların oranı belirler 12. Önce
soldan sağa şant fazladır, sol atrium ve sol ventrikül volüm yüklenmesi
nedeniyle genişler. Zamanla pulmoner vasküler rezistans ve sağ ventrikül
basıncı arttıkça soldan sağa şant miktarı azalır ve biventriküler dilatasyonhipertrofi görülür. Artmış kan akımı ve basınca maruz kalan pulmoner
vasküler yatakta rezistansı geri dönüşümsüz olarak arttıran pulmoner
vasküler obstrüktif hastalık gelişince şant sağdan sola döner, siyanoz ve sağ
ventrikül hipertrofisi görülür, buna Eisenmenger Sendromu denir 16.
Patofizyoloji:
VSD’nin
fiziksel
büyüklüğü,
soldan
sağa
şantın
büyüklüğünün tek başına değil, fakat başlıca belirleyicisidir.
23
Küçük VSD: VSD çapı 0.5 cm’ den küçüktür. Soldan sağa şant azdır.
Bu yüzden kalpte hipertrofi ve dilatasyon yoktur. Pulmoner damar yatağı
normaldir. Pulmoner hipertansiyon görülmez. Küçük VSD’li çocuklar erken
dönemde
semptom
göstermezler.
Tek
klinik
bulgusu
üfürümdür.
Telekardiyografi ve EKG genellikle normaldir 16 (Şekil 5).
Orta VSD: VSD çapı 0.5-1 cm arasındadır. Soldan sağa şant fazla
olduğu için sol ventrikül yüklenmesi, sol ventrikül hipertrofisi gelişir. Hastada
klinik bulgular mevcuttur. Çarpıntı, terleme, çabuk yorulma, sık ASYE öyküsü
ve kalp yetersizliği bulguları bulunabilir. Muayenede küçük VSD’ deki
üfürüme ek olarak middiastolik rulman da duyulur. Telekardiyografide
kardiyomegali, akciğer damarlanmasında artış ve pulmoner konusta
belirginleşme görülebilir. EKG’ de ise sol aks sapması ve sol ventrikül
hipertrofisi saptanır 16 (Şekil 6).
Şekil 5. Küçük ve büyük VSD
24
Büyük VSD: VSD çapı 1 cm’ den büyüktür. Soldan sağa şant çok
fazladır. Pulmoner arter, sol atriyum ve sol ventrikül genişlemiş, pulmoner
basınç artmıştır. Pulmoner hipertansiyon gelişerek Eisenmenger sendromu
gelişebilir 16 (Şekil 5).
Şekil 6. Telekardiyografi
Çocuklarda VSD tanısı genellikle rutin fizik incelemede üfürüm
saptanması ile konur. VSD gibi soldan sağa şantlı hastalarda defekt büyük
olsa
bile
yenidoğan
döneminde
yapılan
fizik
muayanede
üfürüm
saptanmayabilir. Çünkü yenidoğanda fetal hayattaki gibi pulmoner vasküler
direnç ve pulmoner basınç yüksek, dolayısı ile sağ ventrikül basıncı da
yüksektir. Bu nedenle soldan sağa şant azdır. Geniş defektli hastalarda
pulmoner basınç ancak 4-6 hafta içinde normale döner. Bu yüzden klinik
bulguların ortaya çıkışı 4- 6 hafta sonra olur. Oskültasyonda sternumun sol
kenarında 3-4. interkostal aralıkta, 3-4/6 pansistolik üfürüm duyulur.
Prematürelerde erken dönemde kalp yetersizliği gelişirken miad yenidoğanlar
pulmoner vasküler rezistans (PVR) yüksekliği nedeniyle soldan sağa şant az
25
olduğundan asemptomatiktirler. Geniş defekti olanlarda PVR’nin düşmesiyle
beslenme güçlüğü, takipne, retraksiyon, pulmoner ödem, hepatomegali, galo
ritmi gibi kap yetmezliği bulguları saptanır 16,17.
Ekokardiyografi tanıyı kesinleştirir. VSD’nin yeri, büyüklüğü, şantın yönü
ve miktarı, pulmoner-sistemik akımlar oranı, ventriküller arası basınç farkı,
sağ ventrikül ve pulmoner arter basıncı değerlendirilir 16.
Kalp kateterizasyonu ve anjiografi ancak klinik bulgular arasında
uyumsuzluk olduğu nadir durumlarda veya preoperatif olarak şantın miktarı
ve PVR’yi belirlemek amacıyla yapılır
18
.
Küçük VSD’lerin %30-50’ si spontan olarak, sıklıkla ilk 2 yıl içinde
kapanır. Bu kapanma olasılığı müsküler olanlarda daha fazladır
16
. Bu
nedenle küçük VSD’ lerin tedaviye gereksinimleri yoktur, takip edilmeleri
gerekir. Büyük VSD’de kalp yetmezliği varsa inotropik, diüretik ve afterload
azaltıcı ilaçlar verilir. Yaşamın ilk 6 ayında tıbbi tedavi ile kontrol edilemeyen
kalp yetersizliği, tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, büyüme geriliği veya
pulmoner hipertansiyon olması ameliyat endikasyonlarıdır. 6 ay-2 yaş
arasında kalp yetersizliği bulguları kontrol altına girse de şantın fazla olması
19
(Q /Q >2) ve PH olması ameliyat endikasyonudur
P
tek
S
aşamada
kapatılır.
Yenidoğan
. Cerrahi tedavide VSD
döneminden
itibaren
ameliyat
yapılabilmekte, yaş ve ağırlık sınırı gözetilmemektedir. Pulmoner vasküler
obstrüktif
hastalık
gelişen
VSD’lerin
kapatılması
hastalarda tedavi kalp-akciğer transplantasyonudur
16
kontrendikedir.
Bu
.
ATRİAL SEPTAL DEFEKT (ASD)
Atrial septal defekt (ASD) doğumsal kalp hastalıklarının % 8-9’unu
oluşturmaktadır. Prevalansı 1000 canlı doğumda 0,5’ tir; kızlarda 3 kat daha
sıktır 15. ASD’ ler çoğunlukla sporadik görülmekle birlikte otozomal dominant
(OD) kalıtım gösteren ailesel ASD tipleri de vardır (Holt-Oram sendromu).
Embriyogenezis
anomalisinin
yerine
göre
değişen
anatomik
lokalizasyonlarda yerleşen ASD tipleri sekundum, ostium primum, sinüs
venozus ve koroner sinüs defektleridir 20 (Şekil 7).
26
Sekundum ASD (fossa ovalis defektleri): Fossa ovaliste bulunan bu
defektte
atriyoventriküler
kapaklar
normaldir.
Fossa
ovalisin
septum
primumundan kaynaklanan flap valvinin yokluğu, eksikliği veya perforasyonu
sonucu oluşur. En sık karşılaşılan tipidir. Genellikle asemptomatiktir ve rutin
muayene sırasında saptanır. Nadiren büyük ASD’ de kalp yetmezliği olabilir
(Şekil 8).
Primum ASD: Atrioventriküler septal defektler kompleksinin bir
parçasıdır
21
. ASD atriyal septumun inferioruna lokalizedir, alt kenarını AV
kapakçıklar oluşturur.
Sinüs venozus defektleri: Vena kavalar ile sağ pulmoner venleri
ayıran atriyum duvarının gelişim bozukluğu sonucu oluşur; sıklıkla superior
vena kava, nadiren inferior vena kava ağzında yer alır. Hemen daima sağ
pulmoner venlerin dönüş anomalisi ile birlikte görülür.
Koroner sinüs defekti: Koroner sinüsün sağ atriyuma açıldığı orifisin
olması gereken yere lokalizedir.
Şekil 7. ASD tipleri
Şekil 8. Sekundum ASD
27
Atrial septal defektten geçen şantın miktarı ve yönü öncelikle sağ ve
sol ventriküllerin kompliyansı, ikincil olarak da defektin çapı ile ilişkilidir. Süt
çocukluğu ve erken çocukluk döneminde ASD’ ler genellikle asemptomatik
seyrederler. ASD’de sternum sol kenarının üst orta kısmında duyulan 2-3/6
sistolik üfürüm, pulmoner kapaktan geçen fazla kana bağlı olarak rölatif
pulmoner kapak darlığı nedeniyle ortaya çıkar. Triküspit kapaktan fazla kanın
geçmesine bağlı olarak da sternum alt kısmında diyastolik üfürüm işitilebilir.
İkinci kalp sesi sağ ventrikül depolarizasyon gecikmesine bağlı geniş, sabit
ve çifttir 20.
Telekardiyografide sağ atrium ve sağ ventrikül dilatasyonu nedeniyle
kardiyomegali ve perifere dek uzanan pulmoner vaskülarite artışı görülür, ana
pulmoner arter ve dallarının proksimal kesimleri dilatedir 20.
o
EKG’de sağ aks deviasyonu (95 ile170 arasında) beklenir, primum
o
tipinde sol veya kuzeybatı aks (0-120 ), sinüs venozus tipinde sol aks (30 ile
90
o
arasında) deviasyonu görülür. Hemen daima V ’ de inkomplet sağ dal
1
bloğu paterni izlenir 17 (Şekil 9).
Şekil 9. İnkomplet sağ dal bloğu
28
Ekokardiyografi ile ASD tanısı konur, defektin lokalizasyonu ve
büyüklüğü yanı sıra kalp üzerine olan hemodinamik etkisi değerlendirilir 20.
Kalp kateterizasyonu ve anjiografi nadiren pulmoner vasküler obstrüktif
hastalıktan şüpheleniliyor ise veya eşlik eden diğer kalp anomalileri için
yapılır18,20.
Sekundum ASD’ler kendiliğinden kapanabilirler, ancak diğer tipler için
bu söz konusu değildir. Q /Q >1,5, sağ ventrikül volüm yüklenmesi bulguları
P
S
olan, istirahat veya egzersizle pulmoner hipertansiyon (PH) olan ASD’ ler
asemptomatik olsalar bile 3-5 yaşında kapatılmalıdır 20.
Sekundum tipi için transkateter ile kapatılma imkanı varken diğer tipleri
cerrahi olarak kapatılmalıdır.
ATRİYOVENTRİKÜLER SEPTAL DEFEKT (AVSD)
Endokardiyal yastık defekti olarak da bilinen Atriyoventriküler Septal
Defekt (AVSD) prevalansı 1000 canlı doğumda 0,20-0,25’ dir. KKH’nın %45’ini oluşturur
21
. Down sendromu olan çocukların yaklaşık 1/3’ünde AVSD
anomalisinin olduğu bilinmektedir
15
. AVSD olguların arasında Down
sendromlu olguların oranı çeşitli yayınlarda değişmekle birlikte %25 ile %50
arasındadır 22.
Atriyoventriküler Septal Defekt (AVSD), atriyoventriküler septumda
özellikle atriyal septumun primum septum tarafından oluşturulan inferior
kısmında, atriyoventriküler kapaklarda ve ventriküler septumun da inlet
septum kısmında değişik düzeylerde inkomplet gelişimin yol açtığı çeşitli
doğumsal kardiyak hastalıklar grubudur 23.
Dört ana komponenti bulunur; primum ASD, inlet VSD, tek AV kapak
(mitral ve triküspit kapağın yerine tek bir kapak) ve AV kapaklarda kleft
(yarık). Bunların hepsi bir arada bulunursa komplet AV kanal defekti
(Şekil 10), bir veya bir kaçı bulunursa parsiyel AV kanal defekti olarak
adlandırılır.
29
Şekil 10. Komplet AV kanal defekti
Komplet AVSD’ lerde atriyal ve ventriküler düzeyde soldan sağa şant
sonucu pulmoner kan akımı artar, pulmoner hipertansiyon gelişir. İlk 1 yıl
içinde pulmoner vasküler obstrüktif hastalık gelişme riski yüksektir. Pulmoner
vasküler obstrüktif hastalık gelişince şant sağdan sola döner, Eisenmenger
sendromu gelişir 20.
Semptomlar erken süt çocukluğu döneminde başlar, 1 yaşından önce
tüm hastalarda semptom görülmeye başlar. Kalp yetersizliği, tekrarlayan
akciğer enfeksiyonu, büyüme geriliği olur. Fizik muayenede S normal veya
1
sert, S fizyolojik çifttir, sol alt sternal bölgede ve apekste AV yetersizliğine
2
bağlı pansistolik üfürüm duyulur 18.
Telekardiyografide kardiyomegali, sağ atriyal ve sol atriyal dilatasyon
görülür. Pulmoner arter segmenti belirgin, pulmoner damarlanma artmıştır 21.
Elektrokardiyografide sinüs ritmi, PR uzaması, kuzeybatı aks, biatriyal
dilatasyon, sağ ventrikül hipertrofisi gözlenebilir 17.
Ekokardiyografi AV kapak yapısının aydınlatılmasında, anatomik
5
sınıflamanın yapılmasında ayrıntılı bilgi verir . Sağ ventrikül, pulmoner arter
basınçları ve AV kapak yetersizliği değerlendirilir
21
.
30
Kalp kateterizasyonu ve anjiografi PVR’ ın hesaplanması gerekiyorsa
veya eşlik eden lezyonların tanımlanması amacıyla yapılır. Sol ventrikül
anjiyogramında aortanın mitral ve triküspit kapaklar arasındaki klasik
konumunu kaybetmiş ve yukarı yerleşmiş olması nedeniyle sol ventrikül çıkış
yolu uzun ve ince görünür, buna ‘kaz boynu deformitesi’ denir
23
.
Komplet AVSD tedavisinde 6-12 ay gibi erken dönemde görülen
pulmoner hastalık riski nedeniyle erken cerrahi önerilir. Pulmoner banding ile
palyasyon veya tam düzeltme yapılabilir. Atriyal ve ventriküler defektlere
yama konur ve AV kapaklar rekonstrükte edilir. Parsiyel ve komplet AVSD’ li
hastalarda postoperatif 15-20 yıl içinde AV kapak yetersizliği veya subaortik
stenoz gelişimi nedeniyle reoperasyon riski yüksektir 21,23.
31
PATENT DUKTUS ARTERİYOSUS (PDA)
İntrauterin hayatta sol pulmoner arter ve inen aorta arasındaki duktus
arteriyozusun doğumdan sonra da açık kalmasıdır
15
. Prematüre bebeklerde
ductus yapısındaki immatürite sebebiyle daha sık rastlanmaktadır
24
. Kız
erkek oranı 2:1’ dir. Patent duktus arteriyozus, diğer KKH’nın %10’ unda
görülür
25
, maternal rubella enfeksiyonu ile ilişkilidir. Duktusun açık kalması
durumunda şantın yönü ve miktarındaki önemli faktörler; duktusun çapı ve
uzunluğu, aort ile pulmoner arter arasındaki basınç farkı, sistemik ve
pulmoner vasküler rezistanslardır 24 (Şekil 11).
Şekil 11. Patent duktus arteriosus
Duktus küçükse hastalar asemptomatiktir. Patent duktus arteriosusu
olan hastalarda periferik nabız sıçrayıcıdır. Sol klavikula altında devamlı
26
üfürüm duyulur . Üfürüm sistol sonuna doğru giderek şiddetlenir, diyastol
sonuna doğru ise giderek azalır (Şekil 12).
32
Şekil 12. PDA üfürümü
Büyük şantı olanlarda akciğer enfeksiyonları ve konjestif kalp yetmezliği
vardır. Büyük PDA’lar kapatılmazsa pulmoner vasküler obstrüktif hastalık
oluşturur ve şant iki yönlü hal alır, zamanla sadece sağdan sola başlar ve
siyanoz sadece vücudun alt yarısında görülür (diferansiyel siyanoz)
25
. Bu
durumda şant miktarı azaldığı için kalp küçülür. Dinlemekle devamlı üfürüm
kaybolur, S2 sertleşir.
Telekardiyografide büyük PDA’ larda kardiyomegali ve vaskülerite artışı
saptanır fakat pulmoner vasküler obstrüktif hastalık gelişmişse kalp boyutu
normale geriler 27.
EKG’ de sol aks sapması ve sol ventrikül hipertrofisi saptanır. Büyük
PDA’larda kombine ventrikül hipertrofisi olur. Eğer pulmoner vasküler
obstrüktif hastalık gelişmişse sadece sağ ventrikül hipertrofisi vardır 17.
Preterm bebeklerde ciddi morbidite nedeni olduğu için semptomatik
PDA’nın erken tedavisi önerilmektedir. Soldan sağa şantlı PDA’lar kalp
yetmezliğinin yanı sıra nekrotizan entrerokolit, germinal matrikste kanama ve
respiratuar distresli hastalarda bronkopulmoner displazi riskini artırır.
Prematür hastalara indometazin tedavisi verilir
27,28
. Küçük duktuslar infant
döneminde kapanabilirler. Asemptomatik bile olsalar 1 yaşından önce kateter
sırasında ‘coil’ ile veya buna uygun değilse ligasyon yapılarak kapatılması
gerekir 15,27.
33
5.1.1.2 Regürjitan lezyonlar
KONJENİTAL MİTRAL YETERSİZLİĞİ (MY)
Konjenital mitral yetmezlik izole olabilir ancak sıklıkla diğer konjenital
kalp hastalıklarıyla birlikte görülür. İzole mitral yetersizlikte mitral kapak
anülüsü dilatedir, anormal olarak yerleşmiş olabilir ve kapak deformedir.
Mitral yetersizlik şiddetli ise sol atriyum ve sol ventrikül hipertrofisi görülür.
Pulmoner venöz basınç artar, pulmoner hipertansiyon ve sağ ventrikül
hipertrofisi gelişebilir. Hafif yetersizlik durumunda semptom bulunmayabilir.
Hastalarda sadece muayene sırasında üfürüm saptanır. Üfürüm apikal ve
holosistoliktir. Pulmoner hipertansiyon gelişmiş ise S2 sertleşir.
EKG’ de sol ventrikül hipertrofisi, PH gelişmişse sağ ventrikül
hipertrofisi saptanır.
Telekardiyografide sol kalp hipertrofisi saptanır. Pulmoner damarlanma
normal veya artmıştır.
Ekokardiyografi ile sol atrium ve sol ventrikülde büyüme saptanır.
Kardiyak kateterizasyon artmış sol atriyal basıncı gösterir. Değişen
derecelerde PH saptanabilir.
Mitral valvuloplasti, semptomlarda gerilemeye neden olur, kalp boyutları
normale
gelebilir.
Bazı
hastalarda
prostetik
mekanik
mitral
kapak
gerekebilir 15.
KONJENİTAL TRİKÜSPİT YETMEZLİĞİ (TY)
İzole TY genellikle triküspit kapağın Ebstein anomalisi ile ilişkilidir.
Ebstein anomalisi TY’ nin şiddetine ve atriyal seviyedeki bir bağlantının
(patent foramen ovale veya atrial septal defekt) varlığına bağlı olmak üzere,
siyanozsuz veya değişen derecelerde siyanoz ile birlikte ortaya çıkabilir.
Diğer çocuklar asiyanotik olma eğiliminde iken, yenidoğan döneminde
saptandığı takdirde Ebstein anomalisi sıklıkla siyanoz ile ilişkilidir.
TY sıklıkla sağ ventrikül disfonksiyonuna eşlik eder. Sağ ventrikül
aşırı hacim yükü veya intrensek myokardiyal hastalık, ya da her ikisinden
dolayı dilate olduğunda, triküspit anülüsü büyüyerek kapak yetmezliğine
34
neden olur. Sağ ventrikül dilatasyonu düzeltildiğinde TY düzelebilir ya da
kapak anülüsünün cerrahi plikasyonu gerekebilir 15.
5.1.2 ARTMIŞ BASINÇ YÜKÜNE YOL AÇANLAR- obstrüktif
lezyonlar
Bu lezyonların ortak özelliği kan akımına karşı belli bir düzeyde
obstrüksiyon olmasıdır. En sık görülenleri ventrikül çıkış yolu darlıklarından
valvüler pulmoner darlık, valvüler aort darlığı ve aort koarktasyonudur.
Ventrikül giriş yolu obstrüksiyonları (mitral darlık, triküspid darlığı, cor
triatriyatum) ise daha az görülür 12,15,19.
PULMONER DARLIK (PD)
Pulmoner darlık (PD) izole veya diğer doğumsal kalp hastalıkları ile
birlikte olmak üzere KKH’ larının %25-30’ unda, izole pulmoner darlık ise
KKH’ larının
% 5-6’ sında görülür 8,19. Prevalansı 1000 canlı doğumda 0,36’
dır 15.
PD valvüler, supravalvüler, infundibuler olabilir 29 (Şekil 13).
Şekil 13. Pulmoner darlık
Pulmoner stenozun derecesi sağ ventrikül ile pulmoner arter
arasındaki basınç farkına (gradient) bağlıdır.
35
Hafif (gradient < 50 mm Hg) ve orta (50-80 mm Hg) dereceli PD olan
hastalar genellikle asemptomatiktir, büyüme gelişme etkilenmez. Sıklıkla fizik
muayenede üfürüm duyulması ile fark edilirler. İkinci sesin pulmoner
komponenti geciktiği için S2 çifttir. Ağır dereceli PD (gradient >80 mm Hg)
olan hastalarda sağ kalp yetmezliği olabilir, hepatomegali, periferik ödem,
egzersiz intoleransı bulguları ve siyanoz görülebilir. S2’ nin pulmoner
komponenti duyulmaz. En iyi pulmoner odakta duyulan sistolik üfürüm
darlığın derecesi arttıkça daha da şiddetlenir. Kritik PD olan hastalarda sağ
ventrikül basıncı sistemik basınca eşit veya bu basınçtan daha üst
seviyededir, atriyal düzeyde sağdan sola şant nedeniyle siyanoz görülür.
Telekardiyografide kalp büyüklüğü normaldir. Apeks yuvarlak, sağ
atriyum ve ana pulmoner arter segmenti belirgindir. Ağır PD’ da
kardiyomegali olabilir, akciğer damarlanması azalmıştır 30.
EKG’ de sağ aks deviasyonu ve sağ ventrikül hipertrofisi beklenen
bulgulardır. Sağ aks deviasyonu görülmüyor ve sol ventrikül hakimiyeti varsa
sağ ventrikül hipoplazisinden şüphelenilir
17
.
Ekokardiyografi ile tanı kesinleştirilir. Obstrüksiyonun yeri ve tipi
gösterilir, darlığın proksimali ile distali arasındaki basınç farkı ölçülür.
Gradient 40 mmHg’ya kadar hafif, gradient 40-70 mmHg arası orta ve
gradient >70mmHg olması ise ciddi darlık anlamına gelir. Doppler
ekokardiyografi ile ölçüm kardiak kateterizasyona yakın bir sonuç verir
29
.
Tanısal kalp kateterizasyonu ve anjiografi valvüler PD için gerekli
değildir, ekokardiyografide çift odacıklı sağ ventrikül veya periferik pulmoner
stenoz tanısı/şüphesi olan hastalara uygulanır 29.
Pulmoner darlıklı hastalar semptomatik ise obstrüksiyon hemen
giderilmelidir. Balon valvuloplasti kardiak kateterizasyon sırasında tercih
edilebilen düşük riskli bir girişim olmasına rağmen ağır darlıklarda cerrahi
tercih edilir
28
. Yenidoğan döneminde siyanoz ve sağ kalp yetersizliği
semptomları gösteren kritik PD’li olgularda prostaglandin E
1
infüzyonu
yapılarak
balon
valvuloplasti
veya
cerrahi
(PGE1)
valvulotomi
uygulanır 29,30.
36
AORT DARLIĞI (AD)
Aort darlığı (AD) doğumsal kardiyak anomalilerin %5’ ini oluşturur
15
.
Darlık valvüler, subvalvüler, supravalvüler olabilir (Şekil 14). En sık valvüler
tip görülür. Valvüler darlıkların %70’ inde kapak biküspittir. Supravalvüler aort
darlığının Williams sendromu ile birlikteliği sıktır. Subvalvuler aort darlığının
bir şekli ise ventriküler septum hipertrofisine bağlı gelişen idiyopatik hiperofik
subaortik darlıktır 31.
Şekil 14. Aort darlığı
Darlığın derecesi arttıkça semptomlar da artar. Ağır darlıkta sol kalp
yetmezliği bulguları, kalp büyümesi, pulmoner ödem saptanabilir. Çabuk
yorulma, göğüs ağrısı, senkop ve ani ölüm görülebilir. Tüm ekstremitelerde
nabızlar zayıflamıştır. Hafif ve orta şiddetteki AD ise genellikle muayenelerde
üfürüm saptanmasıyla tanı alır. Sistolik üfürüm valvüler AD’ da sternumun
sağ üst kenarında, subvalvüler AD’de ise sol 3-4. interkostal aralıkta daha iyi
duyulur. Biküspit aortik kapağı olanlarda ise aort yetmezliğine bağlı olarak
erken diyastolik üfürüm alınabilir 29.
Telekardiyografide kalp büyüklüğü genellikle normal bulunur. Çıkan
aortada darlık sonrası genişleme (poststenotik dilatasyon) AD’ nın tipine göre
37
bulunabilir. Ağır AD’ nın ileri döneminde sol ventrikül hipertrofisi, sol atrium
genişlemesi ve pulmoner konjesyon görülebilir 29.
Aort darlığında EKG sıklıkla normaldir. Sol ventrikül hipertrofi ve
yüklenme bulguları varsa genellikle darlık ağırdır 29.
Ekokardiyografide aort kapak yapısı, anulus, çıkan aorta değerlendirilir,
interventriküler septum ve sol ventrikül duvar kalınlığı, sol ventrikül kitlesi
ölçülür,
sol
ventrikül
fonksiyonları
değerlendirilir.
Sistolik
basınç
31
gradientlerinin ölçümü ile darlık şiddeti kantitatif olarak değerlendirilir .
Aort darlığında tanısal kalp kateterizasyonu ve anjiografiye gerek yoktur,
tedavi amacıyla balon aortik valvüloplasti uygulanır 29.
Valvüler AD’li hasta semptomatik ise obstrüksiyon hemen giderilmelidir.
Balon valvüloplasti veya cerrahi valvülotomi uygulanır. Subaortik ve
supravalvüler darlıklarda balon valvüloplastinin yeri yoktur 31.
Yenidoğanda ciddi AD varsa, kalp yetmezliği ve şok gelişmişse
hastalara acil olarak valvuloplasti veya cerrahi girişim yapılmalıdır 31,32.
AORT KOARKTASYONU (AK)
Aort koarktasyonu (AK) konjenital kalp hastalıklarının %5-8’ ini
oluşturur, prevalansı 1000 canlı doğumda 0,33’ dür. Erkeklerde daha sık
görülür (E/K:1,5/1)
15
.Turner sendromlu hastaların %35’ inde AK vardır
33
.
Klasik olarak AK, sol subklaviyan arter distalinde bulunur. Aort koarktasyonu
yenidoğanda duktusun kapanmasıyla birlikte kalp yetmezliği yapan en sık
asiyanotik KKH’dır
33
. Aort koarktasyonu ile birlikte görülebilen lezyonlar;
PDA, VSD, mitral darlık, AD, biküspit aort kapağıdır.
Aort koarktasyonu genellikle asemptomatiktir; çocukluk veya adölesan
döneminde saptanan hipertansiyon veya üfürüm ile tanı alabilirler. Fizik
muayenede femoral nabızlar zayıf veya hiç alınamayabilir, sistolik kan
basıncı üst ekstremitede alta göre daha yüksektir. Hipertansiyon sadece
mekanik daralmaya değil, renal kanlanmanın azalmasına bağlı reninangiotensin sisteminin devreye girmesine bağlıdır. Sol üst sternum kenarında
ve sırtta sol interskapüler alanda koarktasyon bölgesinden kaynaklanan kısa
ejeksiyon üfürümü duyulabilir 33.
38
Kritik AK’li yenidoğanlarda ise kalp yetmezliği, duktus kapanınca asidoz,
şok, çoklu organ yetmezliği, nekrotizan enterokolit, akut böbrek yetmezliği
gözlenebilir.
Telekardiyografide
bulgular
pulmoner
hipertansiyonun
etkileri,
koarktasyonun distalindeki akım azlığını kompanse etmek içi meydana gelen
kollateral varlığı ve yaşa göre değişmektedir. Kollateralin geliştiği hastalarda
kostalarda çentiklenme görülür 29.
EKG infantlarda normal bulunurken, çocuklarda sol ventrikül hipertrofisi
gözlenir 33.
Ekokardiyografide inen aortada diskret veya diffüz segmental darlık
görüntülenir,
arkus
Görüntülenmesi
aorta
güçlük
veya
olan
isthmus
olgularda
hipoplazisi
manyetik
varsa
görülür.
rezonans
(MR)
görüntülemesi yapılmalıdır. Özellikle cerrahi ve anjioplasti sonrasında
izlemde rekoarktasyon veya anevrizma formasyonunun saptanmasında MR
incelemesi çok değerlidir 29,33.
Kalp
kateterizasyonu
(diskret/segmental
darlık,
ve
anjiografide
transvera
arkus
koarktasyonun
aorta/isthmus
anotomisi
hipoplazisi,
brakiosefalik arterler), koarktasyonun proksimali ve distalinde aort basınçları
ve basınç farkı, kollateral dolaşımın durumu, pulmoner arter basıncı,
pulmoner vasküler rezistans, duktus ve şantının yönü değerlendirilir. Diskret
koarktasyonda tedavi amacıyla balon anjioplasti uygulanır 33.
Uzun yıllar asemptomatik seyredebilir, ancak tanı alan hastalar
koarktasyon bölgesinde basınç farkı > 20 mmHg ise tedavi edilmelidirler
29
Kritik AK tanısı konulan yenidoğana duktus açık tutmak için prostaglandin E
.
1
infüzyonu, inotropik destek, diüretik tedavisi başlanarak acil transkateter veya
cerrahi yolla koarktasyon giderilme planı yapılmalıdır 29,34.
39
5.2 SİYANOTİK KONJENİTAL KALP HASTALIKLARI
1.5.2.1 PULMONER KAN AKIMI AZALMIŞ HASTALIKLAR
FALLOT TETRALOJİSİ
Fallot Tetrolojisi (FT)’ nin konjenital kalp hastalıkları arasında görülme
oranı %8-10, insidansı 1000 canlı doğumda 0,25-0,45’dir
hastalıkları
içinde
en
sık
görülenidir.
Fallot
35
. Siyanotik kalp
Tetrolojisi
(FT)’
nin
tanımlanmasında dört anatomik bozukluk vardır; VSD, sağ ventrikül çıkış
yolu darlığı, sağ ventrikül hipertrofisi ve aortanın dekstropozisyonu (Şekil 15).
Şekil 15. Fallot tetralojisi
VSD geniş ve genellikle perimembranöz, subaortik yerleşimlidir. Sağ
ventrikül çıkış yolu darlığı hastaların %50’ sinde infundibuler, % 30’ unda
infundibuler ve valvuler, %10’ unda valvülerdir. Hastaların %10’ unda ise
pulmoner kapak atreziktir. Sağ ventrikül çıkımındaki farklı düzeylerdeki bu
obstrüksiyonun ağır olduğunu vakalarda pulmoner kan akımı PDA veya
40
aortada çıkan “major aortapulmoner kollateral arterler” (MAPCA) yoluyla
sağlanabilir. Hastanın kliniğini ve prognozunu en fazla etkileyen pulmoner
darlığın derecesidir. Sağ ventrikül hipertrofisi, artmış sağ ventrikül basıncı
nedeniyle
gelişen
ikincil
bir
bulgudur.
Aort
değişen
derecelerde
dekstropozisyon gösterebilir. Aortanın %50’ den fazla dekstropoze olması
durumunda hastalık FT ile aynı patofizyolojiyi göteren “çift çıkışlı sağ
ventrikül” olarak adlandırılır. FT’de %20 olguda sağ arkus aorta görülebilir.
Olguların %5’ inde koroner arter anomalileri görülür 35,36.
Ventriküler septal defektten olan şantın yönü ve miktarı sağ ventrikül
çıkış yolundaki darlığın derecesine bağlıdır. Darlığın derecesi az ise şantın
yönü soldan sağa doğrudur ve klinik bulgular VSD’ye benzer, bu hastalar
asiyanotik oldukları için “Pink Fallot Tetrolojisi” olarak adlandırılır. Pulmoner
darlığın önemli olduğu hastalarda VSD’nin şantı sağdan sola doğrudur, ileri
derece siyanoz vardır. Tetralojiye ek olarak ASD de varsa “Fallot Pentalojisi”
olarak isimlendirilir 36.
Hastalarda doğumdan sonra değişik derecelerde siyanoz ve hafif
takipne vardır. Hipoksi şiddetliyse hasta hipotoniktir. Fallot tetralojili
hastalarda kalp yetmezliği, kalbin hiçbir odacığının volüm yükü altında
olmaması nedeniyle görülmez. Fizik muayenede S tektir, pulmoner stenoza
2
bağlı olarak sol sternum kenarında sistolik üfürüm vardır. Pulmoner atrezi
varlığında sistolik üfürüm alınmaz, bu durumda PDA veya kollaterallere bağlı
üfürümler işitilir. Hastalarda polisitemi ve tedavisiz ağır vakalarda büyüme
gelişme geriliği görülür. Parmaklarda çomaklaşma 6. aydan sonra başlar.
Daha büyük çocuklarda kirli mavi cilt rengi, gri sklera, damarlarda dolgunluk,
el ve ayak parmaklarında belirgin çomaklaşma gözlenir. Eforla çabuk yorulan
çocuk çömelir, bu postür femoral damarların kompresyonu sonucu sistemik
vasküler direncin artmasına yol açarak arteriyel O saturasyonunu artırır 35.
2
41
FT’ li hastalarda infindibulum bazı durumlarda spazma uğrayabilir.
Genellikle sabahları hiperpne, siyanozda artma, dalgınlık ile kendini gösteren
hipersiyanotik atak (hipoksik spell) görülür. Nöbetler birkaç dakikadan birkaç
saate kadar sürebilir Ağır ataklarda şuur kaybı, konvulzyon, hemiparezi
görülebilir. Tedavide hastaya diz-dirsek pozisyonu verilerek, oksijen tedavisi
yapılarak varsa asidoz düzeltilir. Subkutan morfin sulfat hem hastayı sedatize
etmek, hem de infundibuler spazmı azaltmak amacıyla kullanılır. Beta-bloker
(propranalol) atak sırasında IV, atak geçtikten sonra da oral olarak profilaktik
amaçlı verilir. Beta-bloker tedavisine yanıt vermeyen hastalar acil ameliyat
endikasyonu vardır 15.
Telekardiyografide
kardiyomegali
yoktur,
pulmoner
damarlanma
azalmıştır. Pulmoner konüs çökük ve apeks yukarı doğru kalkmıştır, bu
görünümde tahta pabuç (coeur en sabot) benzetmesi yapılmıştır 35 (Şekil 16).
Şekil 16. Telekardiyografi
Elektrokardiografide sağ aks ve sağ ventrikül hipertrofisi bulguları
vardır 17.
Ekokardiyografi ile tanı doğrulanır ve aortanın septuma ‘overriding’ i,
sağ ventrikül çıkım yolu obstrüksiyonunun yeri ve derecesi, proksimal
42
pulmoner arter dallarının çapları, arkus aortanın konumu, varsa PDA ve
koroner arterlerin çıkış anomalileri gösterilir 36.
Kardiyak kateterizasyon ve anjiografi de pulmoner arter yatağını ve
koroner arter anomalilerini görüntülemekte kullanır 35.
Düzeltme öncesi hastalarda serebral tromboz, beyin absesi, bakteriyel
endokardit gibi ciddi komplikasyonlar görülebilir.
Modifiye Blalock-Taussig şantı günümüzde en yaygın olarak kullanılan
aortapulmoner şant prosedürüdür ve subklavian arterden pulmoner arterin
homolateral dalına yan yana anastomoz edilen bir kanaldan oluşur. Çocuk
büyüdükçe daha fazla pulmoner kan akımına ihtiyaç duyulur ve şant sonunda
yetersiz hale gelir.
Artan siyanoz geliştiğinde eğer anatomi uygun ise düzeltici bir
operasyon uygulanmalıdır 15 (Şekil 17).
Şekil 17. Düzeltici şant
Tam düzeltme ameliyatı çeşitli düzeylerdeki sağ ventrikül çıkış yolu
darlıklarının giderilmesi ve VSD’ nin yama ile kapatılmasından oluşur 35,36.
43
TRİKÜSPİT ATREZİSİ
Triküspit atrezisi sıklıkla sağ atriyum ve sağ ventrikül miyokardları
arasında devamlılık olmaması (sağ AV bağlantı yokluğu) veya nadir olarak
triküspit kapağın imperfore olması ile karakterizedir. Prevalansı 1000 canlı
doğumda 0,05’ tir 37.
Triküspit kapak olmadığı için sağ atriumdaki sistemik venöz kan
foramen ovale ile ve ya bir atriyal septal defekt ile sol atriuma geçer. Sol
ventrikül kanı sağ tarafa genellikle VSD aracılığı ile geçer. Pulmoner kan
akımı ve dolayısıyla siyanozun derecesi VSD’ nin ve pulmoner stenozun
varlığı ve şiddetiyle ilişkilidir. Eğer ventriküler septum sağlamsa sağ ventrikül
tamamen hipoplaziktir ve pulmoner atrezi mevcuttur. Sistemik ve pulmoner
venöz kanlar ASD ve/veya PDA yolu ile karışır. Büyük damar ilişkileri normal
veya transpoze olabilir 15 (Şekil 18).
Şekil 18. Triküspit atrezisi
Hastalar doğumdan sonra oluşan siyanoz ile tanınırlar ve ciddi
obstruksiyonu olanlarda hipoksik nöbetler gelişir. Daha az sıklıkla görülmekle
birlikte sağ ventrikül çıkış yolu obstrüksiyonu olmadığı durumlarda, büyük bir
VSD yüksek pulmoner akıma sebep olabilir. Hastalarda hafif bir siyanoz ve
44
kalp yetmezliği görülebilir. Çoğu zaman sol sternum kenarında VSD ve
infundibuler darlığa bağlı sistolik üfürüm duyulur. Fizik muayenede S tektir 38.
2
Telekardiyografide kalp normalden hafif genişlemiş veya büyük
görünümdedir. Akciğer damarlanması azalmıştır. Pulmoner kan akımı artmış
hastalarda değişen derecede kardiyomegali ve pulmoner damarlanma artışı
izlenir 35.
Elektrokardiografide sol aks sapması ve sol ventrikül hipertrofisi
bulguları saptanır. Bu triküspit atreziyi diğer siyanotik kalp hastalıklarından
ayırır 20,28.
Ekokardiyografide
triküspit
kapağın
yerinde
olan
fibromüsküler
membran, sağ ventrikül boyutu, VSD, valvuler-subvalvuler pulmoner darlık,
ana pulmoner arter ve proksimal dalları ve diğer olası ek anomaliler incelenir.
Tanı ekokardiyografi ile konur 37.
Kardiyak
kateterizasyon
restriktif
interatriyal
bağlantısı
olan
yenidoğanlara balon atriyal septostomi uygulama amacıyla yapılır. Kardiyak
kateterizasyon ve anjiografi ise daha çok palyatif ameliyat sonrası, Fontan
modifikasyonu öncesi hazırlıklar için uygulanır 37.
Tedavisi cerrahidir. Doğal seyrinde sağ kalım %10’dur. Yalnızca
aortopulmoner şant operasyonu ile 15 yıllık sağ kalım %50, modifiye Fontan
operasyonu ile %73’ dür. Pulmoner kan akımının ciddi biçimde azaldığı
yenidoğanlarda PGE infüzyonunu takiben vakalara Blalock-Taussing Şantı
1
uygulanır. Foramen ovale yetersiz ise kateter ile atriyal septostomi yapılır.
Pulmoner kan akımının arttığı olgularda pulmoner arter, bant ile daraltılır 34,37.
45
PULMONER ATREZİ
VSD ile ya da VSD olmaksızın pulmoner atrezi görülebilir.
Ventriküler septal defekt olmaksızın pulmoner atrezi: Prevalansı
1000 canlı doğumda 0,06-0,08’ dir.
38
Pulmoner kapak atrezisi, değişik
derecede sağ ventrikül hipoplazisi ile birliktedir. Pulmoner arterler genellikle
konfluendir. VSD olmadığı için sağ kalbe dönen kan sağ ventrikülden
pulmoner arterlere pompalanamayınca sağ atriyumdan PFO veya ASD ile
zorunlu sağdan sola şant olur. Kan sol ventriküle oradan da aortaya
pompalanır. Pulmoner kan akımı PDA ve ya nadiren aortapulmoner
kollateraller yoluyla sağlanır. Triküspit kapak nadiren normaldir; sıklıkla
displazik, stenotik veya regürjitandır (Şekil 19). Bu hastalarda sağ ventrikül
duvarı içerisinde koroner arteriyel dolaşım ile doğrudan bağlantısı olan
koroner sinüzoidal kanallar bulunabilir. Yüksek sağ ventriküler basınç
desatüre kanın retrograd olarak kollateraller aracılığıyla koroner arterlere ve
aortaya akmasına neden olur. Bu sinüzoidlere sahip olan hastalarda prognoz
daha iyidir 15.
Şekil 19. Pulmoner atrezi
46
Doğum sonrası duktusun kapanması ile canlı doğan hastalarda saatler
içinde ağır hipoksi ve siyanoz gözlenir. Kalp yetersizliği mevcuttur. Hastalar
tedavi edilmedikleri takdirde yaşamın ilk haftası içinde kaybedilirler. S tektir,
2
sıklıkla üfürüm duyulmaz. PDA’nın sürekli üfürümü duyulabilir.
Telekardiyografide kalp büyümüştür, akciğer damarlanması azalmıştır39.
Ekokardiyografi ve kateterizasyon ile tanı konulur 35.
Tanı alır almaz PGE infüzyonu başlanır, aortopulmoner şant ameliyatı
1
yapılır. Sağ ventrikül boşluğu yeterli ise pulmoner valvulotomi yapılabilir 34,39.
Ventriküler septal defekt ile birlikte pulmoner atrezi: Prevalansı
1000 canlı doğumda 0,07’dir
38
. Fallot tetralojisinin ileri bir formu olarak
nitelendirilebilir. VSD’nin konumu, aortanın dekstropozisyonu, sağ ventrikül
hipertrofisi bulguları FT ile aynı olmakla birlikte sağ ventrikül çıkış yolu
tamamen kapalıdır. Sağ arkus aorta fallot tetralojisinden daha sık görülür.
Pulmoner kan akımı tamamen sistemik arteriyel dolaşımla PDA veya
sistemik-pulmoner kollateral arterler ile sağlanır. En sık, inen torasik aortadan
çıkan major aortikopulmoner kollateral arterler (MAPCA) görülür 40.
Hipoksi ve siyanoz doğumu izleyen günlerde görülür. Fizik muayenede
S2 tektir, duktus ve kollaterallere ait devamlı üfürüm duyulabilir
40
. Bazı
hastalarda MAPCA’ lar aracılığıyla artmış kan akımına bağlı kalp yetmezliği
görülebilir 15.
Telekardiyografide sağ ventrikül hipertrofisi nedeniyle apeks yukarı
kalkmıştır, ana pulmoner arter segmenti çöküktür 40.
Ekokardiyografide pulmoner atrezinin düzeyi, sağ ventrikülden pulmoner
artere ileri akım olup olmadığı, VSD’nin özellikleri, arkus aortanın konumu
izlenir 40.
Kardiyak kateterizasyon ve anjiografide santral ve periferik pulmoner
arterlerin çapları, dağılımı ve kollaterallerin dağılımı incelenir
40
. Tedavisi
cerrahidir 38,40.
47
EBSTEİN ANOMALİSİ
Triküspit kapağın anatomik olarak sağ ventrikül içine doğru yer
değiştirmesidir (Şekil 20). Sağ atriyum büyük, sol ventrikül küçük ve triküspit
kapak yetersizdir. Sağ ventriküler fonksiyon bozukluğu sonucu fonksiyonel
pulmoner atrezi gelişir. Artmış sağ atriyal kan hacmi foramen ovale yoluyla
sol atriuma şant yapar ve siyanoz oluşur 15.
Şekil 20. Ebstein anomalisi
Semptomların şiddeti ve siyanozun derecesi değişkendir, triküspit
kapağın yer değiştirme ölçüsüne ve sağ ventrikül dış
akım yolu
obstrüksiyonuna göre değişir. Hastaların çoğunda semptomlar hafiftir, genç
erişkin yaşa kadar ortaya çıkmaz. Başlangıçta kardiyak disritmilerin
(ekstrasistol, supraventriküler taşikardi) sonucunda çarpıntı ve yorgunluk
görülebilir. Siyanoz ve polisitemi gelişebilir. Galo ritmi, sol alt sternumda klik
ve üfürüm duyulur 15.
Elektrokardiyogramda sağ dal bloğu, normal ve ya geniş p dalgası ve
PR aralığı, Wolf-Parkinson-White sendromu bulguları görülebilir 42.
Telekardiyografide kalp gölgesi normal ya da artmıştır 15.
48
Ekokardiyografi triküspit kapak yaprakçıklarının yer değiştirme derecesini,
sağ atriyum genişlemesini ve sağ ventrikül dış akım yolu obstrüksiyonunu
gösterir.
Kateterizasyon gerekli durumlarda tanıyı doğrulamak amacıyla yapılır.
Cerrahi girişim sıklıkla erişkin yaşlarda gereklidir. Aritmiler kontrol altına
alınır. Cerrahi tedavi gerekenlerde varsa ASD kapatılır, triküspit kapak
onarımı veya değişimi yapılır 15.
5.2.2 PULMONER KAN AKIMI ARTMIŞ HASTALIKLAR
BÜYÜK ARTERLERİN TRANSPOZİSYONU
Büyük arterlerin transpozisyonunun prevalansı 1000 canlı doğumda
0,3’dür. Konjenital kalp hastalıklarının %5’ini oluşturur. Siyanotik kalp
hastalıkları içinde Fallot Tetralojisi’ nden sonra ikinci sıklıkta görülür. Diabetik
anne bebeklerinde ve erkek çocuklarda sıklığı artmıştır 15,41.
Sık görülen bu konjenital malformasyonda sistemik venler normal olarak
sağ atriyuma ve pulmoner venlerde sol artriyuma döner. Atriyum ve ventrikül
bağlantıları (atrioventriküler konkordans) normaldir. Ancak aorta sağ
ventrikülden, pulmoner arter de sol ventrikülden çıkar (Şekil 21). Bu bağlantı
ile sistemik dolaşım ile pulmoner dolaşım paralel sistem oluşturmuş olurlar.
Normal kalp yapısında aorta, pulmoner arterin posteriorda ve sağında yer
alır. d-transpozisyonda aorta pulmoner arterin anterior ve sağındadır 42.
49
Şekil 21. Büyük arter transpozisyonu
Büyük arter transpozisyonu (BAT) ile yenidoğanların yaşam süreleri
foramen ovale ve duktus arteriozus açıklığına bağlıdır. Olguların %50’ sinde
VSD görülür. Dolayısıyla hastaların sağ kalımları klinik ve eşlik eden
anomalilere bağlıdır. Cerrahi düzeltme yapılmayan hastalarda mortalite
%90’ dır 35.
Basit büyük arter transpozisyonu (izole BAT, intakt ventriküler
septumlu BAT)
Doğumdan önce fetüsün oksijenizasyonu normale yakınken doğumdan
sonra duktusun ve foramen ovalenin kapanması ile ağır hipoksiye girer.
Siyanoz, takipne doğumun ilk birkac saatinde ortaya çıkar ve giderek artar,
müdahale edilmezse yaşamla bağdaşmaz 41.
Fizik muayenede genellikle üfürüm yoktur, S tektir. Oksijen satürasyonu
2
düşüktür.
Elektrokardiyografi normaldir.
Telekardiyografi erken dönemde genellikle normaldir.
50
Tanı ekokardiyografi ile konur.
Kateterizasyon tanı ve atriyal septostomi amacıyla yapılır.
Anormal koroner damarlar %10-15 hastada gösterilmiştir 41.
Tedavisi acil olarak mevcut hipoksiyi azaltmak için atriyal septostomi
yapmaktır. Başarılı bir septostomi PO ’ yi 35-50 mmHg yükseltir. Atriyal
2
septostomi yapılana kadar prostaglandin infüzyonu yapılarak duktus
arteriozus açık tutulmaya çalışılır. Hipotermi, hipoksemiden kaynaklanan
asidozu ağırlaştıracağı için hastanın sıcak tutulması gerekir 35,43.
Ventriküler septal defekt ile birlikte d-BAT
Eğer BAT ile ilişkili VSD küçükse klinik belirtiler ve tedavi intakt VSD ile
birlikte olan transpozisyona benzer. VSD geniş ve ventriküler ejeksiyonu
engellemiyorsa önemli miktarda oksijene ve deoksijenize kan birbirine karışır.
Klinik bulgular kalp yetmezliği semptomları şeklinde kendini belli eder.
Siyanoz hafiftir ve ilk aylardan itibaren ortaya çıkar. Üfürüm pansistoliktir ve
genellikle izole VSD’nin üfürümünden ayırt edilemez. Kardiyomegali
belirgindir 41.
Telekardiyografide kardiyomegali, dar bir mediastinal girinti ve pulmoner
vaskülarite artışı görülür.
Tanı ekokardiyografi ile konur 15.
Kateterizasyonda sistolik basınçlar, her iki ventrikül, aorta ve pulmoner
arterde birbirine eşit olması ile tanı doğrulanır.
Cerrahi öncesi büyük arterlerin birbiri ile ilişkileri, VSD’ nin pozisyonu,
pulmoner/subpulmoner valvuler darlık varlığı ve mitral-aortik ya da mitral
pulmoner kapak devamlılığının bilinmesi önemlidir. Postnatal ikinci haftaya
kadar sol ventrikül basınç ve kas kitlesi değişiklikleri gelişmeden, kalp
yetersizliği ve büyüme geriliğinin kontrol altına alınması zor olduğundan ve
hızla pulmoner vasküler hastalık gelişme riskinden dolayı aorta ve pulmoner
arterin kalpten çıktıkları bölgeden kesilip yerlerinin değiştirilmesi ameliyatı
uygulanmalıdır (arteriyal switch, Jatene)
35,41
. Gecikmiş olgularda pulmoner
hipertansiyonu önlemek için pulmoner banding uygulanır.
51
Tedavisiz prognoz kötüdür. Hastalar kalp yetersizliği, hipoksemi ve
pulmoner hipertansiyon nedeniyle yaşamım ilk yılında kaybedilirler.
Düzeltilmiş büyük arter transpozisyonu (L-BAT)
Düzeltilmiş transpozisyonda atriyoventriküler ilişki bozulmuştur. Sağ
atriyum anatomik sol ventriküle, sol atriyum anatomik sağ ventriküle
(ventriküler inversiyon) bağlanmıştır. Büyük arterler de aynı zamanda
transpozedir. Pulmoner arter anatomik sol ventrikülden çıkarken aorta
anatomik sağ ventrikülden çıkmaktadır ve aorta pulmoner arterin solundadır,
önünde de yer alabilir.
Oksijenden fakir sistemik venöz kan sağ atriyuma geçer, sağ atriyum,
mitral kapak, anatomik sol ventrikül ve pulmoner artere, oradan da
akciğerlere gelir. Oksijenden zengin pulmoner venöz kan sol atriyum, triküspit
atriyoventriküler kapak, anatomik sağ ventrikül, aorta ve oradan da sistemik
dolaşıma gönderilmektedir. Bu şekildeki çift inversiyon, oksijenden fakir sağ
atriyal kanın akciğerlere ulaşarak oksijene olmasını sağlamaktadır. Dolaşım
fizyolojik olarak düzeltilmiştir 38,41.
Ek kardiyak defekt yoksa hemodinami normaldir. Ancak çoğu olgu VSD,
Ebstein-benzeri
anomali,
pulmoner
valvüler,
subvalvüler
darlık
ve
atriyoventriküler ileti bozuklukları ile birlikte bulunmaktadır 42.
Semptomlar ve bulgular oldukca değişken ve eşlik eden malformasyona
bağlıdır. Başka defekt yok ise bulgular izole VSD’ yi andırır. Beraberinde
VSD ve PS var ise kliniği Fallot tetralojisine benzer.
Telekardiyografide inen aorta kalbin sol üst kısmında silüet şeklindedir.
Elektrokardiyografide, V ’ da Q dalgasının yokluğu ve anormal P
6
dalgası, III, aVR, aVF ve V ’ de Q dalgası görülür 35.
1
Kalp kateterizasyonu eşlik eden anomali varlığına göre yapılabilir.
Tedavide klasik yaklaşım altta yatan lezyonun düzeltilmesidir. Ameliyat
sırasında his demetini koruyacak şekilde davranılmalıdır 41.
52
HİPOPLASTİK SOL KALP SENDROMU
Sol ventrikül ve çıkan aortanın ileri derece hipoplazisi, aorta ve mitral
kapakların atrezileri ile karakterize, letal nadir görülen bir anomalidir
(Şekil 22). Sistemik dolaşım duktus arteriosus aracılığı ile pulmoner arterden
sağlanır. Duktusun kapanmasıyla sistemik hipoperfüzyon sonucu şok ve
asidoz gelişir. Siyanoz 48. saatten sonra belirgin hale gelir 42.
Şekil 22. Hipoplastik sol kalp sendromu
Dinlemekle S tek ve serttir, S ve sistolik ejeksiyon kliği duyulur. Üfürüm
2
3
genellikle yoktur.
Telekardiyografide kardiyomegali ve pulmoner vaskülarite artışı vardır.
Elektrokardiyografide sağ ventrikül hakimiyeti ve hipertrofisi mevcuttur.
Tanı ekokardiyografi ile konur.
Tedavide öncelikle duktusu açık tutmak için PGE infüzyonu yapılır.
1
Kalp yetmezliği, şok ve asidoz tedavi edilir. Prognoz çok kötüdür ve hastalar
53
genellikle kaybedilir. Cerrahi tedavisi oldukça zordur. Alternatif bir tedavi
seçeneği de kalp transplantasyonudur 35,42.
TRUNKUS ARTERİOSUS
Trunkus arteriosus’un prevalansı 1000 canlı doğumda 0,07’dir. Tüm
konjenital kalp hastalıklarının %1,2’ sini oluşturur. Olguların %35’ inde 22q11
delesyonu saptanmıştır 42.
Tek bir arteriyal kök (trunkus arteriosus) kalpten çıkar ve sistemik,
pulmoner ve koroner dolaşım bu arteriyal kökten beslenir. Ventriküler septal
defekt mutlaka vardır. Trunkus bu defektin üzerinden geçer, hem sağ hem
sol ventrikülden kan alır. Trunkal kapağın yaprakçık sayısı 2-5 arasında
değişebilir 42 (Şekil 23).
Şekil 23. Trunkus arteriosus
Tip I trunkus arteriosusda ana pulmoner arter trunkal kapağın
yukarısından, trunkusun sol posterolateralinden çıkar ve daha sonra sağ ve
sol pulmoner arter dallarına ayrılır. Tip II’ de ana pulmoner arter olmaksızın
sağ ve sol pulmoner arter dalları tip I ile aynı yerden ancak ayrı ayrı cıkar. Tip
54
III’ de ise çıkış yeri daha yukarıda ve lateralden ayrı ayrı olur. Koroner arter
anomalileri sıktır. Sağ arkus aorta 1/3 vakada görülür 42.
Klinik bulgular yaşa ve pulmoner vasküler direncin seviyesine göre
değişir. Geniş pulmoner kan hacmi nedeniyle siyanoz minimaldir. Sternum
sol kenarı boyunca sistolik üfürüm duyulabilir. S2 tektir. Hasta infantlarda
ilerleyen dönemlerde genellikle kalp yetmezliği görülür. Lezyon tedavi
edilmezse Eisenmenger sendromu gelişebilir.
Telekardiyografide kalp büyümüştür.
Elektrokardiografide sıklıkla biventriküler hipertrofi bulguları görülür 35.
Ekokardiyografide geniş VSD üzerine oturmuş büyük trunkal damar ve
pulmoner arterlerin dalları görülür 35.
Kateterizasyonda sistolik basınçlar her iki ventrikül ve trunkus içinde,
aort ve pulmoner arterlerde eşittir.
Tedavisi cerrahi olarak tam düzeltme yapılmasıdır. Cerrahinin 4-8
haftadan fazla gecikmesi pulmoner vasküler hastalık olasılığını arttırır 35.
TOTAL ANORMAL PULMONER VENÖZ DÖNÜŞ
Total anormal pulmoner venöz dönüş (TAPVD) pulmoner venlerin
gelişim anomalisidir. Sistemik ve pulmoner venöz dönüşün kalp içinde
tamamen karışımı sonucunda siyanoza yol açan bir konjenital anomalidir.
Prevalansı 1000 canlı doğumda 0,05’ tir. Konjenital kalp hastalıklarının
%8’ ini oluşturur
44
.
Ortak pulmoner ven gelişmez veya gelişiminin erken bir döneminde
atreziye uğrarsa, pulmoner venlerin sol atriyum ile birleşmesi mümkün olmaz,
pulmoner venöz drenaj splanknik pleksus ile kardinal umblikovitellin ven
sistemleri arasındaki primitif kanallar yoluyla sağlanır 44 (Şekil 24).
55
Şekil 24. Total anormal pulmoner venöz dönüş
Pulmoner
venöz
dönüş
anomalisi
suprakardiyak,
kardiyak
ve
infrakardiyak olabilir. Pulmoner ven suprakardiyak tipte vena cava superiora,
kardiyak tipte koroner sinüse, infrakardiyak tipte ise vena cava inferiora açılır.
Klinik, yerleşimi ile ilişkili olarak gözlenen damar tıkanıklığına bağlı
değişkenlik göstermektedir. Siyanoz ve takipne en sık belirtilerdir, üfürüm
bulunmayabilir.
Elektrokardiyografide sağ ventrikül hipertrofisi saptanır.
Telekardiyografide kardiyomegali ve pulmoner vaskülarite artışı vardır,
eğer anormal pulmoner venler, innominate vene ve sol superior vena cavaya
giriyorsa daha büyük çocuklarda patognomonik kardan adam veya 8
görünümü mevcuttur (Şekil 25).
56
Şekil 25. Telekardiyografi
Ekokardiyografide anormal dönüşün yeri, kateterizasyon ile atriumlar,
her iki ventrikül ve aortada oksijen saturasyonlarının benzerliği gösterilir. Bu
da total karışım lezyonunun göstergesidir 35.
İnfant dönemde düzeltici ameliyat yapılır. Cerrahi öncesi prostaglandin
infüzyonu gereklidir 44.
ÇİFT ÇIKIŞLI SAĞ VENTRİKÜL
Büyük damarların (aort ve pulmoner arter) her ikisinin de aynı
venrikülden çıkmasıdır. Prevalansı 1000 canlı doğumda 0,09’ dur 42.
Klinik tablo VSD’ nin yeri, büyük damarların ilişkileri ve pulmoner
stenozun mevcudiyetine bağlıdır. Buna göre VSD, Fallot tetralojisi veya
Büyük arter transpozisyonu benzeri klinik gösterebilir.
Telekardiyografide kalp büyümüştür.
Elektrokardiografide sağ aks ve sağ ventrikül hipertrofi bulguları
mevcuttur 42.
Ekokardiyografi ile tanı konulur, birlikte olan anomaliler tespit edilir.
Kateterizasyon özellikle kompleks vakalarda tamamlayıcı bilgiler verir 35.
57
Çift çıkışlı sağ ventrikül+pulmoner darlık: Klinik seyri fallot
tetrolojisine benzer, pulmoner darlık derecesine bağlı olarak semptom verme
yaşı değişir. Yenidoğan ve süt çocukluğu döneminden itibaren hipoksi,
siyanoz, büyüme geriliği görülür. İlk bir yıl içinde düzeltme ameliyatı
yapılmalıdır 42 (Şekil 26).
Çift çıkışlı sağ ventrikül+büyük arter transpozisyonu: ToussingBing anomalisi olarak bilinir. Erken infant döneminde kalp yetmezliği gelişir.
Geçici çözüm olarak pulmoner banding yapılarak geç çocukluk dönemde tam
düzeltme ameliyatı yapılır 42 (Şekil 26).
Şekil 26. Çift çıkışlı sağ ventrikül
TEK VENTRİKÜL
Ventrikül septumu gelişmemiş olup aort ve pulmoner arter tek
ventrikülden çıkar. Bu ventrikül, sağ veya sol ventrikül yapısında ya da
ikisinin arasında bir yapıda olabilir (Şekil 27).
Pulmoner
darlığın
olmadığı
olgularda
siyanoz
hafiftir,
hatta
gözlenmeyebilir. Erken dönemde kalp yetmezliği bulguları gelişir. İkinci kalp
58
sesi sert ve çifttir. Ayrıca S ve kısa diyastolik üfürüm duyulabilir. Röntgende
3
pulmoner
damarlanma
artışı
ve
kardiyomegali
tespit
edilir.
Elektrokardiyografide tüm prekordiyumda eşit fazlı yada negatif QRS
dalgalarının gözlenmesi tek ventrikülü düşündürür. Ventriküllerin birinin daha
ön planda olabildiği biventriküler hipertrofi bulguları da görülebilir 35.
Pulmoner darlıklı olgularda siyanoz belirgindir. Klinik bulgular Fallot
Tetralojisine benzer. İkinci kalp sesi tek ve serttir. Sistolik ejeksiyon üfürümü
güçlü olarak işitilir. Röntgende pulmoner vaskülarite azalmış, kalp normal
veya hafif büyümüştür.
Şekil 27. Tek ventrikül
Öncelikle kalp yetmezliği tedavi edilir. Pulmoner kan akımının arttığı
vakalarda pulmoner bant, azaldığı vakalarda ise aortopulmoner şant yapılır.
Daha ileri yaşlarda modifiye Fontan ameliyatı gercekleştirilir 42.
59
6.
KONJENİTAL
KALP
HASTALIKLARININ
TANISAL
ARAŞTIRMALARI
Konjenital kalp hastalığı düşünülen hastada öncelikle siyanotik–
asiyanotik ayrımı fizik muayene ve pulse oksimetri değeri ile kabaca
yapılmalı,
göğüs
filmi
elektrokardiyografisi
çekilerek
incelenerek
akciğer
sağ,
sol
damarlanması
ve
biventriküler
incelenmeli,
yüklenme
bulgularının varlığına bakılmalıdır 45.
Fizik muayanede kalp sesleri ve üfürüm varlığı, var ise karakteri, yeri,
yayılımı, derecesi ayırıcı tanıya yardımcı olmaktadır.
Kesin
tanı
için
ekokardiyografi
ve/veya
kalp
kateterizasyonu
yapılmalıdır.
Pek çok konjenital bozukluk fetus tarafından fetal dolaşım nedeniyle iyi
tolere edilmektedir. Doğum sonrası % 40-50 hasta ilk 1 haftada, % 50-60
hasta ilk 1 ayda tanı almaktadır.
6.1. RADYOLOJİK DEĞERLENDİRME
Röntgen tüpü göğüse 180 cm uzaklıkta iken postero-anterior çekilen
göğüs filmlerine telekardiyografi denir (Şekil 28).
Şekil 28. Radyolojik değerlendirme
60
Telekardiyografi; kalbin boyutu ve şekli, pulmoner vaskülarite, pulmoner
ödem,
akciğer
ilişkili
problemler
ve
torasik
anomaliler
açısından
değerlendirme için önemlidir 46.
Kalp boyutu inspiryumda çekilen posterioanterior göğüs filminde kalp
gölgesinin genişliği ölçülerek değerlendirilir. Kalbin transvers genişliğinin
gögüs genişliğine oranı kardiyotorasik oran olarak ifade edilir (Şekil 29),
infantlarda 0,60’ ın üzerinde olması kardiyomegali olarak değerlendirilir.
Şekil 29. Kardiyotorasik indeks
Tele mesafesinden çekilmeyen akciğer filmlerinde ve yatarak ve/veya
ekspiriyumda çekilen filmlerde KTO normalden büyük çıkar. Ayrıca süt
çocuklarında timus hiperplazik olabilir ve kalbin önünü kapattığı için kalp
büyükmüş izlenimi verebilir. Kardiyak büyüklük sadece film, hasta dik bir
pozisyonda iken inspiryum sırasında çekildiği zaman değerlendirilmeli, sertlik
uygun olmalı, çekim simetrik olmalıdır 45,46 .
Şekil açısından değerlendirildiğinde Fallot tetralojisinde tahta pabuç,
büyük arter transpozisyonunda yatık yumurta, total anormal pulmoner venöz
dönüş’de kardan adam veya ‘8’ görünümü mevcuttur 47.
Pulmoner darlığın derecesi ve duktusun genişliğinden etkilenen
pulmoner vaskülarite de kardiyak malformasyonu tahmin etmede önemlidir.
Fallot tetralojisi, pulmoner atrezi, kritik pulmoner darlık, triküspit atrezisi,
61
ebstein anomalisinde pulmoner vaskülarite azalmış iken büyük arter
transpozisyonu, trunkus arteriozus, tek ventrikül, hipoplastik sol kalp
sendromunda artmıştır. Total anormal pulmoner venöz dönüşte ise pulmoner
ödeme işaret eden buzlu cam görünümü vardır 45.
İskelet displazisi, kaburgaların eksik veya fazla olması gibi konjenital
sendromlarla birlikte olabilecek torasik anomaliler röntgen filimlerinde
gözlenebilir 47.
6.2. ELEKTROKARDİYOGRAFİ
Elektrokardiyografi (EKG), kalp kasının ve sinirsel iletim sisteminin
çalışmasını incelemek üzere kalpte meydana gelen elektrik faaliyetinin
kaydedilmesidir. Bu kayıt ile elde edilen grafiğe Elektrokardiyogram,
kullanılan alete de Elektrokardiyograf denir. Bir akım yükseltici (amplifikatör)
tarafından yükseltilen gerilimler genellikle ısıya duyarlı kağıt üzerine
kaydedilir.
Defektlerin yerlerine göre bulgular gösterebilir, günümüzde tanısal
olmaktan çok yardımcı bir yöntemdir. Aritmi tanı ve tedavisinde yeri
önemlidir 17.
6.3. EKOKARDİYOGRAFİ
Kalp hastalıklarının değerlendirilmesinde ve tanı almasında standart bir
yöntemdir
48
. Ultrasonografik dalgaların kalpte akustik impedansı farklı olan
yüzeylerden yansıması ile çoklu bölgelerden (subkostal, apikal, parasternal,
suprasternal planlar) kardiyak yapılar görüntülenir. En büyük avantajı
noninvaziv bir yöntem olmasıdır 49.
M-mode ve iki boyutlu ekokardiyografi kardiyak çapların ve kardiyak
fonksiyonların
değerlendirilmesi
amacıyla
kullanılır.
Kalp
boşlukları,
atriyoventriküler ve semilunar kapaklar, sol ventrikül duvar kalınlığı, duvar
hareket bozuklukları, sol ventrikül sistolik fonksiyonları, intrakardiyak kitle ve
trombüs, perikard hastalıkları değerlendirilebilir 49,50.
62
Doppler ekokardiyografi ses dalgalarının kalp boşlukları içerisindeki
eritrositlere gidip gelişi ile oluşan frekans farkına dayanarak elde edilir.
Basınçlar ve basınç farklılıkları bu teknikle hesaplanır 51.
Renkli doppler ekokardiyografi ise kanın hareketinin renklendirilmesi
esasına dayanır. Uluslararası standartlara göre proba doğru gelen akım
kırmızı ile, probdan uzaklaşan akım ise mavi ile gösterilir. Kapaklardaki darlık
ve yetmezliklerin derecesi, intrakardiyak şantların tipi, yönleri ve sayıları
renkli doppler ekokardiyografi ile değerlendirilir 49.
Transözefageal
ekokardiyografi
zor
cerrahi
işlemler
sırasında
hastalarda ventriküler fonksiyonu monitörize etmek amacıyla kullanılır ve
konjenital kalp hastalıklarının cerrahi onarımının sonuçlarının hemen
değerlendirilmesini sağlar 47.
Fetal ekokardiyografi ise kardiyak yapıların veya ritm bozukluklarının
gebelikte değerlendirilmesinde kullanılır. Genellikle obstetrik ultrason ile
şüphelenildiğinde 18-22. haftalarda fetal ekokardiyografi istemi yapılır 47.
6.4. KOMPÜTERİZE TOMOGRAFİ VE MAGNETİK REZONANS
Konjenital kalp hastalıklarının tanısında kontrast madde gereksinimi,
çok
planlı
görüntü
alınamaması
ve
pahalı
olmaları
nedeniyle
sık
kullanılmamaktadır. Ancak kitle, perikardiyal hastalıklar, torasik aorta ve diğer
damar anomalilerinde kullanılmaktadır 47.
6.5. KATETERİZASYON VE ANJİOGRAFİ
Konjenital kalp hastalıklarının tanısında kardiak kateterizasyonun rolü
son 30 yılda özellikle de son 10-15 yılda belirgin değişikliklere uğramıştır.
Günümüzde yüksek çözünürlüklü iki boyutlu ekokardiyografi ve doppler ile
%95 hastanın kardiak anatomisi belirlenerek tanı konulabilmektedir51.
Ameliyat sırasında transözefageal ekokardiyografi yapılması ile de ameliyat
sonrası kardiyak kateterizasyon ihtiyacı azaltılmıştır. Ancak soldan sağa
şantlı hastaların preoperatif değerlendirilmesi, şant miktarını, pulmoner arter
basınç ve rezistansı ile pulmoner hipertansif hastaların pulmoner arter
63
reaktivitesini belirlemek için kardiyak kateterizasyona ihtiyaç duyulmaktadır.
Siyanotik konjenital kalp hastalıklarında ise pulmoner arterleri, kollateralleri
ve operatif mortaliteyi etkileyecek ek anomali varlığını belirlemek için
kateterizasyon gerekmektedir
52
. Ayrıca ekokardiyografi ile izlenemeyen,
kardiyak anatominin tam olarak belirlenemediği kompleks anomalilerde,
ameliyat öncesi ve sonrası kardiak kateterizasyondan yararlanılmaktadır 53,54.
64
MATERYAL VE METOD
Ocak 2005-Ağustos 2008 tarihleri arasında Dr. Lütfi Kırdar Kartal
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’ ne
yatırılarak izlenen 2720 yenidoğan arasında, pediatrik kardiyolog tarafından
yapılan ekokardiyografi ile doğumsal kalp hastalığı tanısı alan 73 olgu
retrospektif olarak değerlendirildi. Kalpte normal olmadığı düşünülen üfürüm,
kardiyak kökenli olduğu düşünülen santral siyanoz, akciğer hastalığı ile
açıklanamayan solunum sıkıntısı ve aritmisi olan hastalar ekokardiyografi ile
değerlendirildi. Ayrıca multipl anomalisi olan, Down sendromu tanısı alan
bebeklerden ve diyabetik anne bebeklerinden fizik muayene ve yardımcı
incelemelerle kalp hastalığından şüphe edilenlere de ekokardiyografik
inceleme yapıldı. Ekokardiyografik inceleme yapılmayan bebekler takibe
alındı.
Ekokardiyografik değerlendirme Vivid 3 cihazı ile yapıldı. İzole patent
foramen ovale tanısı alan bebekler normal olarak değerlendirildi. İlk günlerde
izole patent duktus arteriosus saptanan hastalara üçüncü günün sonunda
tekrar ekokardiyografik inceleme yapıldı, PDA’ sı kapanan bebekler normal
grubuna alındı ve çalışmaya dahil edilmedi.
Yenidoğan yoğun bakım ünitesine yatırılarak izlenen, ekokardiyografi
ile
konjenital
kalp
hastalığı
tanısı
alan
olgularda;
konjenital
kalp
hastalıklarının oranı, siyanotik ve asiyanotik kalp hastalığı dağılımı,
hastaneye yatış ve kardiyoloji konsültasyon nedenleri, yatış süresi, hastane
bulguları, eşlik eden risk faktörleri incelendi. Hastaneye yatış nedenleri
enfeksiyon, solunumsal nedenler (respiratuar distres sendromu, yenidoğanın
geçici taşipnesi, pnömoni, mekonyum aspirasyon sendromu), metabolik
nedenler (hipoglisemi, hiperbilirubinemi), hematolojik nedenler (anemi,
polisitemi), kardiyolojik nedenler, nörolojik nedenler (konvülsiyon, asfiksi,
intraventriküler
kanama),
genetik
nedenler,
renal
nedenler
(böbrek
yetmezliği, renal agenezi, vezikoüreteral reflü) ve prematürite; kardiyoloji
konsültasyon nedenleri üfürüm, siyanoz, solunum sıkıntısı ve aritmi; hastane
bulguları pulmoner problemler, fototerapi, asidoz, alkaloz, hipoksemi,
hiperkarbi, trombositopeni, aritmi, konvülsiyon, sepsis, nekrotizan enterokolit
şüphesi,
kreatinin
yüksekliği,
intraventriküler
kanama
ve
karaciğer
65
disfonksiyonu idi. Eşlik eden risk faktörleri diyabetik anne bebeği, Down
sendromu ve multipl anomali olarak belirlendi. İzlenen bebeklerin cinsiyeti,
anne yaşı, doğum kilosu ve gestasyonel haftası, anne baba arası akrabalık
varlığı kaydedildi.
Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler
için NCSS 2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA) programı
kullanıldı.
Çalışma
verileri
değerlendirilirken
tanımlayıcı
istatistiksel
metodların (Ortalama, Standart sapma, frekans) yanısıra niceliksel verilerin
karşılaştırılmasında normal dağılım gösteren parametrelerin gruplar arası
karşılaştırmalarında
Student
t
testi;
normal
dağılım
göstermeyen
parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında Mann Whitney U test
kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi ve Fisher’s
Exact
Ki-Kare
testi
kullanıldı.
Parametreler
arasındaki
ilişkilerin
incelenmesinde Spearman’s rho test kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven
aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.
66
BULGULAR
Çalışmamız Ocak 2005-Ağustos 2008 tarihleri arasında Dr. Lütfi
Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’ ne
yatırılarak izlenen, 63 (%86.3) term ve 10 (%13.7) preterm olmak üzere
toplam 73 bebek üzerinde yapılmıştır. Bu dönem içerisinde ünitemize toplam
2720 yenidoğan yatırılmış, bunlar arasından 139 yenidoğana ekokardiyografi
yapılmış ve 73 hastada (% 2.6) konjenital kalp hastalığı saptanmıştır.
Tablo III: Olgularımızın demografik özellikleri
Dağılım aralığı
Ortalama ± SD
18-42
29,35±6,39
Doğum kilosu (gr)
1300-5850
3199,59±920,69
Gestasyonel hafta
32-38
37,44±1,53
Yatış süresi (gün)
1-47
13,72±11,06
Tanı alma süresi (gün)
1-35
5,90±5,77
Anne yaşı (yıl)
Annelerin ortalama yaşı 29.35±6.39 olup, dağılım aralığı 18 ile 42 yaş
arasında değişmektedir.
Bebeklerin ortalama kilosu 3199.59±920.69 gram olup, dağılım aralığı
1300 gr ile 5850 gr arasında değişmektedir.
Bebeklerin ortalama gestasyonel haftası 37.44±1.53’ tür, dağılım
aralığı 32 ile 38 hafta arasındadır.
Ortalama yatış süresi 13.72±11.06 gündür, dağılım aralığı 1 gün ile 47
gün arasında değişmektedir.
Ortalama tanı konulma günü 5.90±5.77 gün olup, dağılım aralığı 1 gün
ile 35 gün arasında değişmektedir (Tablo III).
67
Tablo IV: Olgularımızın diğer demografik özellikleri
Akrabalık
Cinsiyet
n
%
(+)
8
11,0
(-)
65
89,0
Kız
28
38,4
Erkek
45
61,6
Sekiz olgumuzda (% 11) anne baba arasında akrabalık vardır.
Olguların 28’ i (%38.4) kız, 45’ i (%61.6) erkektir. (Tablo IV)
Tablo V: Olgularımızın yıllara göre dağılımı
Doğum Tarihi
n
%
2005
9
12,3
2006
17
23,3
2007
23
31,5
2008
24
32,9
Dokuz olgu (%12.3) 2005 yılında, 17 olgu (%23.3) 2006 yılında, 23
olgu (%31.5) 2007 yılında ve 24 olgu (%32.9) 2008 yılında interne edilmiştir
(Tablo V).
68
Tablo VI: Olgularımızın gestasyonel haftaya göre sınıflaması
Gestasyonel hafta
n
%
Term AGA
42
57,5
Term SGA
1
1,4
Term LGA
20
27,4
Preterm AGA
10
13,7
Olguların 42’ si (%57.5) term AGA, 20’ si (%27.4) term LGA, 10’ u
(%13.7) preterm AGA iken, sadece bir olgu (% 1.4) term SGA’ dır (TabloVI).
Preterm AGA
13,7%
Term LGA
27,4%
Term AGA
57,5%
Term SGA
1,4%
Şekil 30: Olguların gestasyonel yaş ve kilolara göre dağılımı
69
Tablo VII: Olgularımızın yatış nedenleri
Yatış nedeni
n
%
Solunum sistemi bulguları
53
72,6
Metabolik nedenler
25
34,2
Kardiyolojik nedenler
5
6,8
Enfeksiyon
5
6,8
Hematolojik nedenler
4
5,5
Nörolojik nedenler
4
5,5
Prematürite
4
5,5
Renal nedenler
4
5,5
Genetik nedenler
1
1,4
Olguların 53’ ü (%72.6) solunum sistemi bulgularıyla, 25 ‘ i (%34.2)
metabolik, 5’ i (%6.8) kardiyolojik nedenlerle, 5’ i (%6.8) enfeksiyon
nedeniyle, 4’ ü (%5.5) nörolojik, 4’ ü (%5.5) renal, 4’ ü (%5.5) hematolojik
nedenlerle, biri (%1.4) genetik nedenle ve 4’ ü (%5.5) prematürite nedeniyle
interne edilmiştir (Tablo VII).
Yatış nedeni
Prematürite
Nörolojik
3,8%
3,8%
Genetik
1,0%
Renal
3,8%
Enfeksiyon
4,8%
Kardiyolojik
4,8%
Hematolojik
3,8%
Metabolik
23,8%
Solunum
50,5%
Şekil 31: Olguların yatış nedenlerine göre dağılımı
70
Tablo VIII: Kardiyoloji konsültasyon nedenleri
Kardiyolojik semptomlar
n
%
Üfürüm
37
50,7
Solunum sıkıntısı
32
43,8
Siyanoz
16
21,9
Aritmi
5
6,8
Kardiyolojik semptomların dağılımına bakıldığında, olguların 37’ sinde
(%50.7) üfürüm, 32’ sinde (%43.8) solunum sıkıntısı, 16’ sında (%21.9)
siyanoz ve 5’ inde (%6.8) aritmi görülmüştür (Tablo VIII).
Kardiyolojik Semptomlar
Aritmi
5,6%
Üfürüm
41,1%
Solunum sıkıntısı
35,6%
Siyanoz
17,8%
Şekil 32: Olguların kardiyoloji konsültasyon nedenlerine göre dağılımı
71
Tablo IX: Olguların EKO bulgularına göre dağılımı
n
%
Ventriküler Septal Defekt
24
32,9
Atriyal Septal Defekt
22
30,1
Pulmoner Hipertansiyon
13
17,8
Aort Koarktasyonu
9
12,3
Septum Hipertrofisi
8
11,0
Fallot Tetralojisi
6
8,2
Hipoplastik Sol Kalp
6
8,2
Büyük Arter Transpozisyonu
5
6,8
Anevrizma
4
5,5
Atriyoventriküler Septal Defekt
4
5,5
Pulmoner Valvuler Darlık
4
5,5
Patent Duktus Arteriyosus
3
4,1
Ventriküler Hipertrofi
3
4,1
Mitral Yetmezlik
2
2,7
Sitüs İnversus Totalis
2
2,7
Sağ Ventrikül Hipoplazisi
2
2,7
Triküspit Yetmezlik
2
2,7
Pulmoner Atrezi
2
2,7
Sağ Arcus Aorta
2
2,7
Hipoplastik Sağ Kalp
1
1,4
Triküspit Atrezisi
1
1,4
Aort Stenozu
1
1,4
Ebstein Anomalisi
1
1,4
Pulmoner Arter Hipoplazisi
1
1,4
Aort Hipoplazisi
1
1,4
Common Atrium
1
1,4
Perikard Tamponadi
1
1,4
Mitral Atrezi
1
1,4
Total Anormal Pulmoner Venöz Dönüş
1
1,4
Major Aorta Pulmoner Kollateral Arter
1
1,4
72
Olguların 24’ ünde (%32.9) ventriküler septal defekt, 22’ sinde
(%30.1) atriyal septal defekt, 13’ ünde (%17.8) pulmoner hipertansiyon, 9’
unda (%12.3) aort koarktasyonu, 8’ inde (%11) septum hipertrofisi, 6’ sında
(%8.2) hipoplastik sol kalp, 6’ sında (%8.2) fallot tetralojisi, 5’ inde (%6.8)
büyük arter transpozisyonu, 4’ ünde (%5.5) anevrizma, 4’ünde (%5.5)
atriyoventriküler septal defekt, 4’ ünde (%5.5) pulmoner valvuler darlık,
üçünde (%4.1) patent duktus arteriyosus, üçünde (%4.1) ventriküler
hipertrofi, ikişer (%2.7) olguda mitral yetmezlik, sitüs inversus totalis, sağ
ventrikül hipoplazisi, triküspit yetmezlik, pulmoner atrezi, sağ arcus aorta,
birer (%1.4) olguda total anormal pulmoner venöz dönüş, hipoplastik sağ
kalp, triküspit atrezisi, aort stenozu, ebstein anomalisi, aort hipoplazisi,
common atrium, perikard tamponadı, mitral atrezi, major aorta pulmoner
kollateral arter saptandı (Tablo IX).
Siyanotik kalp
hastalığı
34.2%
Asiyanotik kalp
hastalığı
65,8%
Şekil 33: Siyanoz varlığına göre kalp hastalığı dağılımı
Olguların 48’inde (% 65,8) asiyanotik kalp hastalığı; 25’inde (%34,2)
siyanotik kalp hastalığı görülmüştür (Şekil 33).
73
Tablo X: Hastane bulgularına göre dağılım
Hastane bulguları
n
%
Pulmoner problemler
43
58,9
Fototerapi
31
42,5
Hipoksemi
16
21,9
Hiperkarbi
16
21,9
Asidoz
16
21,9
Trombositopeni
13
17,8
Aritmi
11
15,1
Sepsis
10
13,7
Konvülsiyon
10
13,7
Nekrotizan enterekolit (NEK) şüphesi
8
11,0
Kreatinin >1.5 mg/dl
4
5,5
Karaciğer disfonksiyonu
3
4,1
Alkaloz
1
1,4
İntraventriküler kanama (IVK)
1
1,4
Olguların 43’ ünde (%58.9) pulmoner problemler, 31’ inde (%42.5)
fototerapi uygulaması, 16’ sında (%21.9) asidoz, 16’ sında (%21.9)
hipoksemi, 16’ sında (%21.9) hiperkarbi, 13’ ünde (%17.8) trombositopeni,
11’ inde (%15.1) aritmi, 10’ unda (%13.7) konvülsiyon, 10’ unda (%13.7)
sepsis, 8’ inde (%11) NEK şüphesi, 4’ ünde (%5.5) kreatinin yüksekliği,
üçünde (%4.1) karaciğer disfonksiyonu ve birer (%1.4) olguda IVK ve alkaloz
saptandı (Tablo X).
74
Tablo XI: Risk faktörleri ve sonuç dağılımı
Risk Faktörleri
Sonuç
n
%
Diyabetik anne bebeği
16
21,9
Down sendromu
3
4,1
Multipl anomali
2
2,7
Yok
52
71,2
Exitus
11
15,1
Sevk
15
20,5
Takip
47
64,4
Olguların 16’ sı (%21.9) diyabetik anne bebeği, üçü (%4.1) down
sendromu iken ikisinde (%2.7) multipl anomali görüldü; 52’ sinde (%71.2)
risk faktörü yoktu.
Olguların 11’ i (%15.1) exitus olurken, 15’ i (%20.5) operasyon
amacıyla cerrahi bir merkeze sevk edilmiştir. 47’ si (%64.4) halen
takip
edilmektedir (Tablo XI).
Risk Faktörleri
Diyabetik anne bebeği
21,9%
Down sendromu
4,1%
Yok
71,2%
Multipl anomali
2,7%
Şekil 34: Risk faktörlerinin dağılımı
75
Sonuç
Exitus
15,1%
Sevk
20,5%
Takip
64,4%
Şekil 35: Olguların sonuçlara göre dağılımı
Tablo XII: Term ve preterm’ e göre anne yaşı, doğum kilosu, gestasyonel
hafta, yatış süresi ve tanı alma süresi değerlendirmesi
+
Anne yaşı (yıl)
+
Doğum kilosu (gr)
+
Gestasyonel hafta
Term
Preterm
Ort±SD
Ort±SD
29,46±6,27
28,70±7,41
p
0,729
3397,70±815,88 1951,50±436,07 0,001**
38,00±0,00
33,90±1,59
0,001**
++
Yatış süresi (gün)
12,01±9,86
24,50±12,61
0,007**
++
Tanı alma süresi (gün)
5,46±5,74
8,70±5,39
0,060
+
Student t test
++
Mann Whitney U Test
** p<0.01
Term bebekler ile preterm bebeklerin annelerinin yaş ortalamaları
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05).
Preterm bebeklerin yatış süreleri, term bebeklerden istatistiksel olarak
ileri düzeyde anlamlı yüksektir (p<0.01) (Tablo XII).
76
30
25
20
15
10
5
0
Term
Preterm
Yatış süresi (gün)
Şekil 36: Grupların yatış sürelerine göre dağılımı
Preterm bebeklerin tanı alma süresi, term bebeklerden daha uzun
olmakla birlikte bu farklılık anlamlılığa yakın ancak istatistiksel olarak anlamlı
bulunmamıştır (p>0.05) (Tablo XII).
77
Tablo XIII: Term ve preterm’ e göre EKO bulgularının değerlendirilmesi
Term
Preterm
n (%)
n (%)
+
20 (%31,7)
4 (%40,0)
0,606
+
18 (%28,6)
4 (%40,0)
0,464
+
13 (%20,6)
0 (%0)
0,113
+
8 (%12,7)
0 (%0)
0,232
+
8 (%12,7)
1 (%10,0)
0,809
+
6 (%9,5)
0 (%0)
0,308
+
Ventriküler Septal Defekt
Atriyal Septal Defekt
Pulmoner Hipertansiyon
Septum Hipertrofisi
Aort Koarktasyonu
Fallot Tetralojisi
p
6 (%9,5)
0 (%0)
0,308
++
5 (%7,9)
0 (%0)
1,000
++
3 (%4,8)
1 (%10,0)
0,453
++
3 (%4,8)
1 (%10,0)
0,453
++
3 (%4,8)
0 (%0)
1,000
++
2 (%3,2)
1 (%10,0)
0,362
++
2 (%3,2)
0 (%0)
1,000
++
2 (%3,2)
0 (%0)
1,000
++
2 (%3,2)
0 (%0)
1,000
++
2 (%3,2)
2 (%20,0)
0,088
++
2 (%3,2)
0 (%0)
1,000
++
2 (%3,2)
0 (%0)
1,000
++
2 (%3,2)
0 (%0)
1,000
++
1 (%1,6)
0 (%0)
1,000
++
1 (%1,6)
0 (%0)
1,000
++
1 (%1,6)
0 (%0)
1,000
++
1 (%1,6)
0 (%0)
1,000
++
1 (%1,6)
0 (%0)
1,000
++
1 (%1,6)
0 (%0)
1,000
++
1 (%1,6)
0 (%0)
1,000
++
1 (%1,6)
0 (%0)
1,000
++
0 (%0)
1 (%10,0)
0,137
++
0 (%0)
1 (%10,0)
0,137
0 (%0)
1 (%10,0)
0,137
Hipoplastik Sol Kalp
Büyük Arter Transpozisyonu
Atriyoventriküler Septal Defekt
Anevrizma
Ventriküler Hipertrofi
Patent Duktus Arteriyosus
Mitral Yetmezlik
Sitüs İnversus Totalis
Sağ Ventrikül Hipoplazisi
Pulmoner Valvuler Darlık
Triküspit Yetmezlik
Pulmoner Atrezi
Sağ Arcus Aorta
Hipoplastik Sağ Kalp
Aort Stenozu
Ebstein Anomalisi
Pulmoner Arter Hipoplazisi
Aort Hipoplazisi
Common Atrium
Mitral Atrezi
Major Aorta Pulmoner Kollateral Arter
Total Anormal Pulmoner Venöz Dönüş
Triküspit Atrezisi
++
Perikard Tamponadi
+
Ki-kare test
++
Fisher’s Exact Test
78
Bebeklerin
term/preterm
olmaları
ile
EKO
bulguları
arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo XIII).
Tablo XIV: Term ve preterm’ e göre hastane bulgularının değerlendirilmesi
Hastane Bulgusu
++
Pulmoner problemler
Term
Preterm
n (%)
n (%)
37 (%58,7)
6 (%60,0)
1,000
p
+
Fototerapi
25 (%39,7)
6 (%60,0)
0,307
+
Hipoksemi
15 (%23,8)
1 (%10,0)
0,327
++
Asidoz
13 (%20,6)
3 (%30,0)
0,681
++
Hiperkarbi
11 (%17,5)
5 (%50,0)
0,035*
11 (%17,5)
0 (%0)
0,152
10 (%15,9)
3 (%30,0)
0,369
9 (%14,3)
1 (%10,0)
0,714
+
Aritmi
++
+
Trombositopeni
Konvülsiyon
++
Sepsis
7 (%11,1)
3 (%30,0)
0,133
++
NEK şüphesi
6 (%9,5)
2 (%20,0)
0,300
++
Kreatin>1.5 mg/dl
4 (%6,3)
0 (%0)
1,000
++
Karaciğer disfonksiyonu
3 (%4,8)
0 (%0)
1,000
++
IVK
1 (%1,6)
0 (%0)
1,000
++
Alkaloz
1 (%1,6)
0 (%0)
1,000
+
Ki-kare test
++
Fisher’s Exact Test
* p<0.05
Preterm bebeklerde hiperkarbi görülme oranı (%50), term bebeklerden
(%17.5) anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05) (Tablo XIV).
79
Hastane Bulgusu
%
50
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
Term
Preterm
Hiperkarbi
Şekil 37: Grupların hiperkarbi bulgusuna göre dağılımı
Bebeklerin term/preterm olmaları ile diğer hastane bulgularının
görülme
oranları
arasında
istatistiksel
olarak
anlamlı
bir
ilişki
bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo XIV).
80
Tablo XV: Term ve preterm’ e göre risk faktörleri ve sonuç değerlendirmesi
+
Risk
Faktörü
(+)
(-)
+
Risk
Faktörleri
+
+
Sonuç
Term
Preterm
n (%)
n (%)
21 (%33,3)
0 (%0)
42 (%66,7)
Diyabetik anne bebeği
10
p
0,031*
(%100)
16 (%25,4)
0 (%0)
0,071
++
Down sendromu
3 (%4,8)
0 (%0)
1,000
++
Multipl anomali
2 (%3,2)
0 (%0)
1,000
Exitus
9 (%14,3)
2 (%20,0)
Sevk
13 (%20,6)
2 (%20,0)
Takip
41 (%65,1)
6 (%60,0)
++
Ki-kare test
0,894
Fisher’s Exact Test
* p<0.05
Term bebeklerde risk faktörü görülme oranı (%33.3), preterm
bebeklerden (%0) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05)
(Tablo XV).
100%
90%
80%
70%
60%
50%
40%
30%
20%
10%
0%
Term
Risk Faktörü
Preterm
(+)
(-)
Şekil 38: Grupların risk faktörü durumuna göre dağılımı
81
Term bebeklerin diyabetik anne bebeği olma oranı (%25.4), preterm
bebeklerden (%0) daha yüksek olmakla birlikte bu farklılık anlamlılığa yakın
ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05).
Bebeklerin term/preterm olmaları ile Down sendromu ve multipl
anomali görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır (p>0.05).
Bebeklerin term/preterm olmaları ile sonuç arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo XV).
82
Tablo XVI: Yatış süresi ile doğum kilosu ve gestasyonel hafta ilişkisi
Yatış Süresi
r
p
Doğum kilosu (gr)
-0,240
0,041*
Gestasyonel hafta
-0,315
0,004**
Spearman’s Rho test
* p<0.05
** p<0.01
Yatış süresi ile doğum kilosu arasında negatif yönde, %24 düzeyinde
ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.05) (Tablo XVI).
6000
DOGUM AGIRLIGI
5000
4000
3000
2000
1000
0
10
20
30
40
50
YATIS SURESI
Şekil 39: Doğum kilosu ile yatış süresi ilişkisi
83
Yatış süresi ile gestasyonel hafta arasında negatif yönde, %31.5
düzeyinde ve istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır
(p<0.01) (Tablo XVI).
38
GESTASYON HAFTASI
37
36
35
34
33
32
0
10
20
30
40
50
YATIS SURESI
Şekil 40: Gestasyonel hafta ile yatış süresi ilişkisi
84
Tablo XVII: Yatış nedenlerine göre yatış süresi değerlendirilmesi
Yatış Süresi
Yatış nedeni
Enfeksiyon
Solunumsal nedenler
Metabolik nedenler
Hematolojik nedenler
Kardiyolojik nedenler
Nörolojik nedenler
Prematürite
Renal nedenler
Mann Whitney U Test kullanıldı
Ort±SD
Medyan
(+)
18,40±17,08
11
(-)
13,38±10,59
10
(+)
13,41±10,79
10
(-)
14,55±11,99
11
(+)
11,48±8,85
8
(-)
14,89±11,97
11
(+)
20,50±11,03
18
(-)
13,33±11,01
9
(+)
9,00±7,31
7
(-)
14,07±11,25
10
(+)
33,75±17,95
40
(-)
12,56±9,50
10
(+)
26,00±17,62
27
(-)
13,01±10,32
10
(+)
22,25±19,31
18,5
(-)
13,23±10,42
10
p
0,525
0,887
0,263
0,114
0,319
0,022*
0,141
0,356
* p<0.05
Nörolojik nedenle yatan bebeklerin yatış süreleri istatistiksel olarak
anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05) (Tablo XVII).
85
Yatış nedeni
40
35
30
25
20
15
10
5
0
(-)
(+)
Nörolojik
Yatış Süresi
Şekil 41: Nörolojik nedenle yatan olguların yatış süreleri değerlendirmesi
Diğer yatış nedenlerine göre bebeklerin yatış süreleri arasında
istatistiksel
olarak
anlamlı
bir
farklılık
bulunmamaktadır
(p>0.05)
(Tablo XVII).
86
Tablo XVIII: Risk faktörlerine göre yatış süresi değerlendirilmesi
Yatış Süresi
Risk Faktörleri
Diyabetik anne bebeği
Down Sendromu
Multipl Anomali
Ort±SD
Medyan
(+)
11,75±11,66
7,5
(-)
14,28±10,93
11
(+)
18,00±5,57
19
(-)
13,54±11,22
9,5
(+)
27,50±27,58
27,50
(-)
13,34±10,46
10
p
0,152
0,176
0,343
Mann Whitney U Test kullanıldı
Diyabetik anne bebekleri ile yatış süreleri arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo XVIII).
Down sendromu varlığına göre bebeklerin yatış süreleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05).
Multipl anomali varlığına göre bebeklerin yatış süreleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05)(Tablo XVIII).
Tablo XIX: Exitus olan hastaların risk faktörleri değerlendirmesi
Exİtus
Risk Faktörleri
+
+
Diyabetik anne bebeği
(+)
(-)
n (%)
n (%)
4 (%36,4)
12 (%19,4)
0,209
p
++
Down sendromu
0 (%0)
3 (%4,8)
1,000
++
Multipl anomali
0 (%0)
2 (%3,2)
1,000
Ki-kare test
++
Fisher’s Exact Test
Risk faktörleri ile exitus arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo XIX).
87
Tablo XX: Exitus varlığına göre hastane bulgularının değerlendirilmesi
Exitus
Hastane Bulgusu
(+)
(-)
n (%)
n (%)
p
+
Asidoz
8 (%72,7)
8 (%12,9)
0,001**
+
Pulmoner problemler
5 (%45,5)
38 (%61,3)
0,325
+
Fototerapi
5 (%45,5)
26 (%41,9)
0,828
4 (%36,4)
9 (%14,5)
0,081
++
Trombositopeni
+
Hiperkarbi
4 (%36,4)
12 (%19,4)
0,209
+
Aritmi
3 (%27,3)
8 (%12,9)
0,220
+
Hipoksemi
3 (%27,3)
13 (%21,0)
0,641
+
Konvülsiyon
2 (%18,2)
8 (%12,9)
0,639
+
NEK şüphesi
2 (%18,2)
6 (%9,7)
0,405
+
Sepsis
1 (%9,1)
9 (%14,5)
0,630
+
Ki-kare test
** p<0.01
Exitus olan olgularda asidoz görülme oranı (%72.7), yaşayan
olgulardaki asidoz görülme oranından (%12.9) istatistiksel olarak ileri
düzeyde anlamlı yüksektir (p<0.05) (TabloXX).
88
Hastane Bulgusu
%
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
0
(-)
(+)
Exitus
Asidoz
Şekil 42: Asidoz bulgusu olanların exitus durumuna göre dağılımı
Diğer hastane bulguları ile exitus oranları arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05) (TabloXX).
Tablo XXI: Exitus varlığına göre yatış nedeni değerlendirilmesi
Exitus
Yatış nedeni
+
(+)
(-)
n (%)
n (%)
p
+
Solunumsal nedenler
9 (%81,8)
44 (%71,0)
0,457
+
Metabolik nedenler
1 (%9,1)
24 (%38,7)
0,060
++
Hematolojik nedenler
1 (%9,1)
3 (%4,8)
0,487
++
Kardiyolojik nedenler
1 (%9,1)
4 (%6,5)
0,569
++
Prematürite
1 (%9,1)
3 (%4,8)
0,487
++
Enfeksiyon
0 (%0)
5 (%8,1)
1,000
++
Nörolojik nedenler
0 (%0)
4 (%6,5)
1,000
++
Renal nedenler
0 (%0)
4 (%6,5)
1,000
Ki-kare test
++
Fisher’s Exact Test
Yatış nedenleri ile exitus oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05) (TabloXXI).
89
Tablo XXII: Konjenital kalp hastalığı tanısı alan diyabetik anne bebeklerinde
yatış nedeni değerlendirilmesi
Diyabetik anne bebeği
Yatış nedeni
+
(+)
(-)
n (%)
n (%)
p
+
Solunumsal nedenler
13 (%81,3)
40 (%70,2)
0,380
+
Metabolik nedenler
9 (%56,3)
16 (%28,1)
0,036*
++
Hematolojik nedenler
3 (%18,8)
1 (%1,8)
0,031*
++
Nörolojik nedenler
1 (%6,3)
3 (%5,3)
1,000
++
Enfeksiyon
0 (%0)
5 (%8,8)
0,579
++
Kardiyolojik nedenler
0 (%0)
5 (%8,8)
0,579
++
Prematürite
0 (%0)
4 (%7,0)
0,570
++
Renal nedenler
0 (%0)
4 (%7,0)
0,570
++
Ki-kare test
Fisher’s Exact Test
* p<0.05
Diyabetik anne bebeklerinin metabolik nedenle hastaneye yatış oranı
istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05) (TabloXXII).
Yatış nedeni
%
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
0
(-)
(+)
Diyabetik anne bebeği
Metabolik
Şekil 43: Metabolik nedenle yatan diyabetik anne bebek dağılımı
90
Diyabetik anne bebeklerinin hematolojik
nedenle hastaneye yatış
oranı istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05) (TabloXXII).
Yatış nedeni
%
50
40
30
20
10
0
(-)
(+)
Diyabetik anne bebeği
Hematolojik
Şekil 44: Hematolojik sebeple yatan diyabetik anne bebek oranı
Diyabetik anne bebekleri ile diğer yatış tanıları arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05) (TabloXXII).
91
Tablo XXIII: Diyabetik anne bebeklerinin EKO bulgularının değerlendirilmesi
Diyabetik anne bebeği
EKO Bulguları
(+)
(-)
n (%)
n (%)
+
5 (%31,3)
19 (%33,3)
0,875
+
5 (%31,3)
3 (%5,3)
0,003**
+
4 (%25,0)
18 (%31,6)
0,612
++
2 (%12,5)
1 (%1,8)
0,119
++
2 (%12,5)
4 (%7,0)
0,606
+
1 (%6,3)
12 (%21,1)
0,171
++
1 (%6,3)
5 (%8,8)
1,000
++
0 (%0)
3 (%5,3)
1,000
++
0 (%0)
4 (%7,0)
0,570
+
0 (%0)
9 (%15,8)
0,090
++
0 (%0)
5 (%8,8)
0,579
++
0 (%0)
4 (%7,0)
0,570
0 (%0)
4 (%7,0)
0,570
Atriyal Septal Defekt
Septum Hipertrofisi
Ventriküler Septal Defekt
Ventriküler Hipertrofi
Hipoplastik Sol Kalp
Pulmoner Hipertansiyon
Fallot Tetralojisi
Patent Duktus Arteriyosus
Anevrizma
Aort Koarktasyonu
Büyük Arter Transpozisyonu
Atriyoventriküler Septal Defekt
++
Pulmoner Valvuler Darlık
+
++
Ki-kare test
Fisher’s Exact Test
p
** p<0.01
Diyabetik anne bebeklerinde septum hipertrofisi (%31.3) görülme oranı
istatistiksel
olarak
ileri
düzeyde
anlamlı
yüksektir
(p<0.01)
(Tablo XXIII).
92
EKO Bulgusu
%
50
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
(-)
(+)
Diabet
Septum Hipertrofisi
Şekil 45: EKO bulgusu septum hipertrofisi olanların diyabetik anne bebeği
oranları
Diyabetik anne bebekleri ile diğer EKO bulguları arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo XXIII).
93
Tablo XXIV: Akrabalık varlığına göre EKO bulgularının değerlendirilmesi
Akrabalık
(+)
(-)
n (%)
n (%)
+
4 (%50,0)
18 (%27,7)
0,194
+
2 (%25,0)
22 (%33,8)
0,615
+
1 (%12,5)
5 (%7,7)
0,640
+
1 (%12,5)
12 (%18,5)
0,677
+
1 (%12,5)
7 (%10,8)
0,882
++
1 (%12,5)
3 (%4,6)
0,378
++
0 (%0)
3 (%4,6)
1,000
++
0 (%0)
4 (%6,2)
1,000
+
0 (%0)
9 (%13,8)
0,261
++
0 (%0)
3 (%4,6)
1,000
++
0 (%0)
5 (%7,7)
1,000
+
0 (%0)
6 (%9,2)
0,370
0 (%0)
4 (%6,2)
1,000
Ventriküler Septal Defekt
Atriyal Septal Defekt
Fallot Tetralojisi
Pulmoner Hipertansiyon
Septum Hipertrofisi
Pulmoner Valvuler Darlık
Patent Duktus Arteriyosus
Anevrizma
Aort Koarktasyonu
Ventriküler Hipertrofi
Büyük Arter Transpozisyonu
Hipoplastik Sol Kalp
++
Atriyoventriküler Septal Defekt
+
Ki-kare test
++
p
Fisher’s Exact Test
Akrabalık ile EKO bulguları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır (p>0.05) (Tablo XXIV).
94
Tablo XXV: Exitus olan hastalarda EKO bulgularının değerlendirilmesi
Exitus
(+)
(-)
n (%)
n (%)
+
5 (%45,5)
17 (%27,4)
0,230
+
4 (%36,4)
5 (%8,1)
0,009**
+
3 (%27,3)
3 (%4,8)
0,013*
+
2 (%18,2)
22 (%35,5)
0,260
+
2 (%18,2)
11 (%17,7)
0,972
+
Ventriküler Septal Defekt
Aort Koarktasyonu
Hipoplastik Sol Kalp
Atriyal Septal Defekt
Pulmoner Hipertansiyon
p
2 (%18,2)
6 (%9,7)
0,405
++
2 (%18,2)
2 (%3,2)
0,105
++
1 (%9,1)
4 (%6,5)
0,569
++
1 (%9,1)
0 (%0,0)
0,151
++
1 (%9,1)
1 (%1,6)
0,280
++
1 (%9,1)
0 (%0,0)
0,151
++
1 (%9,1)
0 (%0,0)
0,151
++
1 (%9,1)
3 (%4,8)
0,487
++
1 (%9,1)
1 (%1,6)
0,280
+
Septum Hipertrofisi
Atriyoventriküler Septal Defekt
Büyük Arter Transpozisyonu
Hipoplastik Sağ Kalp
Mitral Yetmezlik
Common Atrium
Perikard Tamponadi
Pulmoner Valvuler Darlık
Triküspit Yetmezlik
0 (%0,0)
3 (%4,8)
1,000
++
0 (%0,0)
6 (%9,7)
0,281
++
0 (%0,0)
4 (%6,5)
1,000
++
0 (%0,0)
1 (%1,6)
1,000
++
0 (%0,0)
3 (%4,8)
1,000
++
0 (%0,0)
1 (%1,6)
1,000
++
0 (%0,0)
1 (%1,6)
1,000
++
0 (%0,0)
2 (%3,2)
1,000
++
0 (%0,0)
2 (%3,2)
1,000
++
0 (%0,0)
1 (%1,6)
1,000
++
0 (%0,0)
1 (%1,6)
1,000
++
0 (%0,0)
1 (%1,6)
1,000
++
0 (%0,0)
1 (%1,6)
1,000
++
0 (%0,0)
2 (%3,2)
1,000
++
0 (%0,0)
1 (%1,6)
1,000
0 (%0,0)
2 (%3,2)
1,000
Fallot Tetralojisi
Patent Duktus Arteriyosus
Anevrizma
Total Anormal Pulmoner Venöz Dönüş
Ventriküler Hipertrofi
Triküspit Atrezisi
Aort Stenozu
Sitüs İnversus Totalis
Sağ Ventrikül Hipoplazisi
Ebstein Anomalisi
Pulmoner Arter Hipoplazisi
Aort Hipoplazisi
Mitral Atrezi
Pulmoner Atrezi
Major Aorta Pulmoner Kollateral Arter
++
Sağ Arcus Aorta
+
Ki-kare test
*p<0,05
++
Fisher’s Exact Test
**p<0,01
95
Aort koarktasyonu, exitus olan olgularda anlamlı düzeyde yüksek
oranda saptanmıştır (p<0,01). Hipoplastik sol kalp görülme oranları da exitus
olan olgularda anlamlı düzeyde yüksektir (p<0,05). Diğer EKO parametreleri
mortalite durumuna göre anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0,05)
(Tablo XXV).
96
TARTIŞMA
Konjenital kalp hastalıkları yenidoğan döneminde en sık görülen, acil
tedavi gerektiren en önemli majör anomalilerdir. Son 20 yılda gerek palyatif,
gerekse düzeltici cerrahideki ilerlemelere rağmen konjenital kalp hastalıkları,
özellikle konjenital malformasyonlu çocuklarda önde gelen ölüm nedeni
olmaya devam etmektedir 9.
Canlı doğan 1000 bebekten 4-8’inde görülen konjenital kalp hastalığı,
ölü doğumlarda %3-4, abortuslarda %10-25, prematürelerde %2 oranında
görülmektedir 9. Son zamanlarda yapılan çeşitli çalışmalarda konjenital kalp
hastalığı insidansının tüm canlı doğumlarda %0.3 ile %1.7 arasında değiştiği
bildirilmektedir
55-60
. Hastanemizde de insidans %0.5 saptanmıştır. Hasta
yenidoğan populasyonunda ise konjenital kalp hastalığı sıklığı merkezlerin
yoğunluğuna, hekimlerin klinik bilgi ve tecrübelerine göre %0,6 ile %6.6
arasında değişmektedir
60,61,62
. Bizim çalışmamızda bu oran %2.6 olarak
bulunmuştur. Bu oranda en önemli faktör pediatrik kardiyolog kadar
yenidoğan yoğun bakım ünitesinde çalışan hekimlerin klinik deneyimleridir.
Konjenital
kalp
hastalıklarının
sıklığı
ırka
bağlı
değişiklik
göstermemektedir. Cinsiyet ile bazı hastalık tipleri arasında ilişki olduğu
bildirilmiştir. Büyük damar transpozisyonu, aort stenozu ve triküspit
atrezisinin erkeklerde; Down sendromlu çocuklarda görülen AV kanal
defektleri ile ASD ve VSD’ lerin ise kızlarda fazla olduğu görülmüştür 9. Bizim
çalışmamızda büyük arter transpozisyonu tanısı alan 5 hastanın 4’ ü erkekti.
Diğer kalp hastalıkları ile cinsiyet arasında ilişki saptanmadı. Kadivar ve
arkadaşlarının 60 İran’da yaptıkları 241 hastayı içeren çalışmada gestasyonel
yaş ortalaması 38 hafta, ortalama ağırlık 2812 gr olarak bulunmuştur, 41
hasta (%16.9) prematüredir. Dorfman ve arkadaşlarının
63
189 hasta ile
yaptığı çalışmada olguların 103’ ü erkek (%54,2), 86’ sı kız (%45.3)’ dır.
Ortalama gestasyonel haftaları 38,7 hafta, ortalama kiloları 3,1 kg
saptanmıştır. Aydoğdu ve arkadaşlarının 64 yaptığı çalışmada olguların %54’
ü kız, %46’ sı erkektir. Doğum ağırlıkları 2961 gr olup olguların %18’ i
prematüredir.
Bizim çalışmamızda ise olguların 28’ i (%38.4) kız, 45’ i
(%61.6) erkekti; erkek/kız oranı 1.6/1 idi. Ortalama gestasyonel haftaları 37.4
97
(32-38) hafta, ortalama doğum kiloları 3199 (1300-5850) gramdı. On olgu
(%13.7) prematüre idi.
Konjenital kalp hastalıklarının çoğunun etyolojisi bilinmemekle birlikte
multifaktöryel olduğu, genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin etkileşiminin
konjenital kalp hastalıklarını geliştirdiği düşünülmektedir. Bunun yanı sıra
KKH’ lı hastaların %3’ ünde tanımlanmış tek gen defektleri (Marfan ve
Noonan sendromları, Di George sendromu gibi) bulunmaktadır
10
. Trizomi
18’li hastaların %90, trizomi 21’li hastaların %50, Turner sendromlu
hastaların % 40’ ında konjenital kalp hastalığı görülmektedir 11. Reinhold ve
arkadaşları
65
814 konjenital kalp hastalığı olgusunu içeren bir çalışmada
%5.6 hastada genetik sendrom saptamıştır. Bunların da %1.4’ ü Down
sendromudur. Bizim çalışmamızda da konjenital kalp hastalığı tanısı alan
hastaların %4.1’ i Down sendromudur. Meberg ve arkadaşları
çalışmada %2.1, Dorfman ve arkadaşları
64
66
yaptıkları
yaptıkları çalışmada %0.5
Edwards sendromu saptamıştır. Ancak bizim çalışmamızda bu sendroma
rastlanmamıştır.
Doğumsal kalp hastalıkları siyanotik ve asiyanotik olmak üzere iki
başlık altında değerlendirilir. Shah ve arkadaşlarının
62
yaptığı çalışmada
siyanotik kalp hastalığı oranı %31, Aydoğdu ve arkadaşlarının
64
yaptığı
çalışmada ise bu oran %30.4 saptanmıştır. Güven ve arkadaşlarının
61
yaptığı çalışmada siyanotik kalp hastalığı oranı % 20 bulunmuştur.
Yenidoğan yoğun bakım ünitemizde siyanotik kalp hastalığı %34.2 (n=25),
asiyanotik kalp hastalığı %65.8 (n=48) oranında saptanmıştır. Konjenital kalp
hastalıklarından en sık gözleneni değişik çalışmalarda farklı yüzdelere sahip
67
olmakla birlikte asiyanotik grupta %25-30 oranı ile VSD’dir . Siyanotik KKH
68
grubunda ise %5-7 oranı ile fallot tetralojisidir . Bizim çalışmamızda en sık
görülen asiyanotik kalp hastalığı VSD (%32.9), en sık görülen siyanotik kalp
hastalığı fallot tetralojisi (%8.2) ve hipoplastik sol kalp sendromu (%8.2) olup
literatür ile uyumlu bulunmuştur.
Konjenital kalp hastalığı olan yenidoğanlar özellikle yaşamın ilk
günlerinde asemptomatik olabileceğinden kalp damar sistemi dışı nedenlerle
hastaneye yatırılabilir. Güven ve arkadaşlarının
61
yaptığı çalışmada en sık
hastaneye yatış nedeni solunumsal nedenler, daha sonra da prematürite ve
98
sepsis olarak bulunmuştur. Bizim çalışmamızda konjenital kalp hastalığı
saptanan olguların 53’ ü (%72.6) solunumsal nedenlerle hastaneye
yatırılmıştı, ikinci sırada metabolik nedenler (%34.2) yer alıyordu. Diyabetik
anne bebeklerinin metabolik ve hematolojik nedenle hastaneye yatış oranı
yüksek saptandı.
Yenidoğan döneminde fizik muayenede üfürüm saptanması konjenital
kalp hastalığını işaret eden en önemli bulgudur. Yapılan çalışmalarda en sık
kardiyoloji konsültasyon nedeni üfürümdür
60-63
. Bizim çalışmamızda da en
sık kardiyoloji konsültasyon nedeni %50.7 ile üfürüm olarak saptanmıştır.
İkinci sırada ise solunum sıkıntısı (%43.8) yer almaktadır.
Yenidoğan döneminde hemodinamik değişikliklerinin tamamlanmamış
olması nedeniyle fizik muayene ve yardımcı incelemelerle tanı koymak
zordur. Özellikle multipl anomali varlığında fizik muayene normalde olsa
konjenital kalp hastalığı şüphesi yüksek olmalı, bu hastalara ekokardiyografi
yapılmalıdır
69,70
. Dorfman ve arkadaşlarının
63
yaptığı çalışmada multipl
anomali görülme oranı %22.6, Güven ve arkadaşlarının 61 yaptığı çalışmada
%13 olarak bulunmuştur. Bizim çalışmamızda ise sadece iki hastada (%2.7)
multipl anomali görülmüştür.
Anne baba arasında yakın akraba evliliği bulunması konjenital kalp
hastalığı riskini arttırmaktadır
71
. Güven ve arkadaşlarının
61
yaptığı
çalışmada anne baba arasında akrabalık görülme oranı %15, Aydoğdu ve
arkadaşlarının 64 yaptığı çalışmada %10.7 bulunmuştur. Bizim çalışmamızda
sekiz (%11) olguda anne baba arasında akrabalık vardı ancak akraba evliliği
ve konjenital kalp hastalığı arasında anlamlı ilişki saptanmadı.
Anne yaşının 35’ in üzerinde olması kromozom anomalisi görülme
riskini, dolayısıyla konjenital kalp hastalığı riskini arttırmaktadır 71. Güven ve
arkadaşlarının
61
yaptığı çalışmada olguların anne yaşı ortalaması 27 yıl
saptanmıştır. Aydoğdu ve arkadaşlarının
64
yaptığı çalışmada anne yaşı
ortalaması 28 yıldır. Bizim çalışmamızda da ortalama anne yaşı 29.3 (18-42)
yıl saptanmıştır ancak anne yaşı ile konjenital kalp hastalığı arasında
istatistiksel ilişki saptanmamıştır.
99
Annede
diyabet
9,71
arttırmaktadır
olması
konjenital
. Kadivar ve arkadaşlarının
anne bebeği oranı %9,
60
kalp
hastalığı
sıklığını
yaptığı çalışmada diyabetik
Aydoğdu ve arkadaşlarının
64
yaptığı çalışmada
%14.3 saptanmıştır. Bizim çalışmamızda KKH tanısı alan hastaların %16’ sı
diyabetik anne bebeğidir. Diyabetik anne çocuklarında en sık görülen
anomaliler kardiyak anomalilerdir. Asimetrik septal hipertrofi vakaların %2530’unda görülür
72
. Abu-Sulaiman ve arkadaşlarının
73
yaptığı çalışmada
diyabetik anne bebeklerinde septum hipertrofisi görülme oranı %38
saptanmıştır. Bizim çalışmamızda bu bebeklerde septum hipertrofisi görülme
oranı %31.3 ile anlamlı yüksek saptanmıştır.
Konjenital kalp hastalığı olan bebeklerin %40-50’ si ilk bir haftada, %5060’ı ilk bir ayda tanı almaktadır. KKH nedeniyle ölen çocukların yarısı ilk bir
yaş içinde kaybedilmektedir. Bu nedenle tanının erken konularak tedavi
planının yapılması KKH’ lı çocukların morbidite ve mortaliteleri açısından
önemlidir
53
. Kadivar ve arkadaşlarının
60
yaptığı çalışmada ortalama tanı
alma süresi 11 (1-45) gün saptanmıştır. Bizim çalışmamızda hastalarımızın
ortalama tanı alma süresi 5.9 (1-35) gündür. Pretermlerin tanı alma süresi
termlerden
daha
uzun
bulunmuştur.
Bunun
nedeni
kliniğimizde
ekokardiyografi cihazı bulunmamasıdır. Hastalarımız ekokardiyografi çekimi
için dış merkeze götürülmekte, nakil öncesi preterm hastalarımızın kliniği
düzelene, durumu stabilleşene kadar beklenmektedir.
Hastalarımızın ortalama yatış süresi 13,7 gün olup literatür ile
uyumludur
63,74,75
. Yatış süresi ile doğum kilosu ve gestasyonel hafta
arasında negatif yönde anlamlı ilişki saptanmıştır. Nörolojik nedenle yatan
hastaların yatış süreleri anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Dorfman ve
arkadaşlarının
66
yaptığı çalışmada konjenital kalp hastalığı tanısı alan
olgularda yatışı süresince en sık görülen hastane bulgusu sepsis (%43.2) ve
tedavi
gereksinimi
gösteren
hiperbilirubinemi
(%22.7)’
dir.
Bizim
çalışmamızda en sık görülen hastane bulgusu pulmoner problemler (%58,9)
ve tedavi gerektiren hiperbilirubinemi (%42.5) idi. Pretermlerde hiperkarbi
görülme oranı termlerden anlamlı düzeyde yüksek olarak bulundu. Bu durum
pretermlerin doğumda hiperkarbiye daha kolay girmeleri ile açıklanabilir.
100
Konjenital kalp hastalığı tanısı alan hastaların büyük bir kısmı medikal
tedavi uygulanarak takibe alınmakta, daha az bir kısmı erken dönemde opere
edilmekte ya da exitus olmaktadır. Kadivar ve arkadaşlarının
60
yaptığı
çalışmada hastaların % 7’ si opere edilmiş olup, %37 hasta takip
edilmektedir. Bizim olgularımızın 15’ i (%20.5) opere edilmek üzere cerrahi
merkeze sevk edilmiştir; 47’ si (%64.4) halen takip edilmektedir.
Dorfman ve arkadaşlarının 63 yaptığı çalışmada konjenital kalp hastalığı
tanısı alan hastaların mortalitesi % 7.4 olarak bulunmuştur. Shah ve
arkadaşlarının 62 yaptığı bir çalışmada ise mortalite %20 olarak bildirilmiştir.
Bizim çalışmamızda ise olguların 11’ i (%15.1) exitus olmuştur. Exitus olan
hastalarda aort koarktasyonu ve hipoplastik sol kalp sendromu görülme oranı
yüksek bulunmuştur. Çalışmamızda mortalite Dorfman’ a göre yüksek
bulunmuştur. Bunun nedeni; yakın bölgedeki tam teşekküllü en büyük eğitim
ve araştırma hastanesi ve referans hastane olmamız nedeniyle dış
merkezlerde yüksek riskli gebelere yapılan fetal USG sonucu KKH tanısı alan
fetusların doğum amacıyla tarafımıza yönlendirilmesidir.
101
ÖZET
Konjenital kalp hastalıkları, konjenital majör anomaliler arasında en sık
görülen hastalıklardır. Tedavi yöntemlerinde pek çok ilerlemeler olmasına
rağmen
kardiyak
defektler
bebek
ölüm
nedenlerinin
malformasyonlara bağlı ölümlerin yarısını oluşturmaktadır.
%10’
unu,
Bu yönleriyle
KKH’ nın sıklığı, bu sıklığı etkileyen ya da bu hastalıkların ortaya çıkmasına
neden olabilecek faktörler ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır.
Biz de hastanemizde yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatarak
izlenen ve KKH tanısı alan hastalarımızın tanısal ve demografik özelliklerini
incelemeyi, KKH sıklığını ve bu sıklığı etkileyen faktörleri tespit etmeyi
amaçladık.
Bu çalışma Ocak 2005-Ağustos 2008 tarihleri arasında Dr. Lütfi Kırdar
Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’ ne
yatırılarak izlenen ve KKH tanısı alan 73 yenidoğan üzerinde yapıldı.
Ekokardiyografi ile KKH tanısı alan 73 olgunun 63’ü (%86.3) term
ve 10’ u (%13.7) pretermdi. Olguların 28’ i (%38.4) kız, 45’ i (%61.6) erkekti.
Olguların ortalama kiloları 3199.59±920.69 gr, ortalama gestasyonel yaşları
37.44±1.53 haftaydı. Olguların ortalama anne yaşı 2935±6.39 yıldı. Sekiz
olgumuzda (% 11) anne baba arasında akrabalık vardı.
Olgularımız hastaneye yatış nedenlerinin başında solunumsal nedenler
(%72.6), ikinci sırada ise metabolik nedenler (%34.2) yer alıyordu.
KKH’ dan şüphe edilen olgularda en sık kardiyoloji konsültasyon
nedeni %50.7 ile üfürüm olarak saptandı. İkinci sırada ise solunum sıkıntısı
(%43.8) yer alıyordu.
Olgularımızın 48’inde (% 65,8) asiyanotik kalp hastalığı; 25’inde
(%34,2) siyanotik kalp hastalığı görüldü. En sık görülen asiyanotik kalp
hastalığı VSD (%32.9), en sık görülen siyanotik kalp hastalığı fallot tetralojisi
(%8.2) ve hipoplastik sol kalp sendromu (%8.2) idi.
102
Hastaların yatışı süresince en sık görülen hastane bulgusu pulmoner
problemler (%58.9) ve tedavi gerektiren hiperbilirubinemi (%42.5) idi. Preterm
bebeklerde hiperkarbi görülme oranı term bebeklere göre anlamlı derecede
yüksek saptandı.
Olgularımızın % 52’ sinde eşlik eden risk faktörü yoktu, % 48 hastada
risk faktörü saptandı. Term bebeklerde risk faktörü görülme oranı (%33.3),
preterm bebeklerden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu.
Risk faktörleri incelendiğinde %21.9 olgu diabetik anne bebeği, %4.1 olgu
Down sendromu idi. Sadece iki olguda (%2.7) multipl anomali saptandı.
Diabetik anne bebeklerinin tamamı termdi. Diyabetik anne bebeklerinde
septum hipertrofisi (%31.3) görülme oranı istatistiksel olarak ileri düzeyde
anlamlı yüksek saptandı. Diyabetik anne bebeklerinin metabolik ve
hematolojik nedenle hastaneye yatış
oranı istatistiksel olarak anlamlı
düzeyde yüksek bulundu.
Hastaların
ortalama yatış süresi 13.72±11.06
konulma günü 5.90±5.77
gün, ortalama tanı
gündü. Preterm bebeklerin yatış ve tanı alma
süreleri term bebeklerden uzun saptandı. Yatış süresi ile doğum kilosu ve
gestasyonel hafta arasında negatif yönde ileri düzeyde anlamlı bir ilişki
saptandı. Nörolojik nedenle yatan bebeklerin yatış süreleri istatistiksel olarak
anlamlı düzeyde yüksek bulundu.
KKH tanısı alan olguların 11’ i (%15.1) exitus olurken, 15’ i (%20.5)
operasyon amacıyla cerrahi bir merkeze sevk edildi. Exitus olan olgularda
asidoz görülme oranı (%72.7), yaşayan olgulardaki asidoz görülme
oranından (%12.9) istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı yüksek saptandı.
Exitus olan hastalarda aort koarktasyonu ve hipoplastik sol kalp sendromu
görülme oranı anlamlı derecede yüksek saptandı.
Olguların 47’ si (%64.4) ise halen takip edilmektedir.
103
KAYNAKLAR
1. Sadler TW. Kardiyovasküler sistem. Langman’s medical embryology (Ed.
Sadler TW), 6. baskı, Williams& Wilkins, USA , 1990, 171-215.
2. Bernstein D. Devolopmental biology of the cardiovascular system. Nelson
Texbook of Pediatrics (Ed. Berhman RE, Kliegman RM, Jenson HB),
16.baskı, W.B. Saunders Company, Philadephia, 2000, 1475-1481.
3. Hoffman JIE. Incidence of congenital heart disease: I. Postnatal
incidence. Pediatric Cardiology 1995;16: 103-113.
4. Arıncı K, Elhan A, Fetal dolaşım. Uygulamalı Anatomi (Ed. Arıncı K,
Elhan A) Türkiye Klinkleri Yayınevi, Ankara, 1994, 22-25
5. Aydoğan Ü. Fetal ve neonatal dolaşım. Neonataloji (Ed. Dadaloğlu T)
Nobel tıp kitapevleri, Ankara, 2000, 387-390.
6. Guyton AC, Hall JE. Fetal ve neonatal fizyoloji. Tıbbi Fizyoloji (Ed.
Guyton AC, Hall JE. Çeviri Ed. Çavuşoğlu H), 19. baskı (Türkçe), Nobel
Kitapevi, İstanbul, 1047-1056.
7. Sobotta J. Sobotta-İnsan anatomisi atlası 1.cilt. (Ed. Arıncı K), Türkçe 4.
baskı, Beta basım yayım dağıtım A.Ş., İstanbul, 1994, 17
8. Hoffman JIE. Congenital heart disease: Incidence and inheritance. The
pediatric clinics of North America- congenital heart disease (Ed. Gilette PC),
W.B. Saunders Company, Philadelphia,1990; 37, 25-43.
9. Gürakan B. Konjenital kalp hastalıklarının değerlendirilmesi. Neonataloji
(Ed. Yurdakök M, Erdem G) Ankara 2004:63; 503-512
10. Bernstein D. Epidemiology and genetic basis of congenital heart
disease. Nelson Texbook of Pediatrics (Ed. Berhman RE, Kliegman RM
,Jenson HB), 16.baskı, W.B. saunders Company, Philadephia 2000, 14991502.
11. Brennan P, Young ID. Congenital heart malformations: Etiology and
associations. 2001; 6: 17-25.
104
12. Edwards W D. Classification and terminology of cardiovascular
anomalies. Moss & Adams Heart Disease in İnfants, Children, and
Adolescent including the Fetus and Young Adult (Ed.Allen HD, Gutgesell HP,
Clark EB, Driscoll DJ), 6.baskı, Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia
2001, 118-137.
13. Gary D, Webb J F, Smallhorn Jith Therrien Andrew N. Redington
Congenital Heart Disease. Braunwald's Heart Disease: A Textbook of
Cardiovascular Medicine, 7.baskı, Saunders Company,Philadephia, 2005,
1489-1547.
14. Park MK. Pathophysiology of left-to-right shunt lesions. Pediatric
cardiology for practitioners (Ed. Park MK, Troxler RG), 4. baskı, Mosby, USA
2002, 98-105.
15. Bernstein D. Congenital heart disease. Nelson Texbook of Pediatrics
(Ed. Berhman RE, Kliegman RM ,Jenson HB) 16.baskı, W.B. Saunders
Company, Philadelphia 2000, 1499-1554.
16. McDaniel LN, Gutgesell HP. Ventricular septal defects. Moss & Adams
Heart Disease in İnfants, Children, and Adolescent including the Fetus and
Young Adult (Ed. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ) 6. baskı,
Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia 2001, 636-650.
17. Deal BJ, Johnsrude CL, Buck SH. Congenital heart disease. Pediatric
ECG interpretation: An illustrative guide (Ed. Deal BJ, Johnsrude CL, Buck
SH),1. baskı, Blackwell Publishing, USA 2004, 88-121
18. Park MK. Left-to-right shunt lesions. Pediatric cardiology for practitioners
(Ed. Park MK, Troxler RG), 4.baskı, Mosby, USA 2002, 129-154.
19. Graham TP. When to operate the child with congenital heart disease.
The pediatric clinics of North america-symposium on pediatric cardiology,
W.B. Saunders Company, Philadelphia 1984, 1275-1290.
20. Porter JC, Feldt RH, Edwards WD, Seward JB, Schaff HV. Atrial septal
defects. Moss & Adams Heart Disease in İnfants, Children, and Adolescent
including the Fetus and Young Adult (Ed. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB,
105
Driscoll DJ) 6. baskı, Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia 2001, 603616.
21. Feldt RH, Edwards WD, Porter JC, Seward JB, Puga FJ, Dearan JA.
Atrioventricular septal defects. Moss & Adams Heart Disease in İnfants,
Children, and Adolescent including the Fetus and Young Adult ( Ed. Allen
HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ) 6. baskı, Lippincott Williams and
Wilkins, Philadelphia 2001, 617-635.
22. Spicer RL. Cardiovascular disease in Down syndrome. The pediatric
clinics of North America-Symposium on Pediatric Cardiology, W.B. Saunders
Company, Philadelphia, 1984, 1331-1342.
23. Açıkel Ü, Yürekli İ. Atriyoventriküler septal defektler. Kalp damar
cerrahisi Cilt I (Ed. Duran E), Çapa tıp kitapevi, İstanbul, 2004, 369-375
24. Ömeroğlı RE. Yenidoğanda duktus arteriosus açıklığı. Neonatoloji
(Ed.Dağoğlu T), Nobel Tıp Kitapevleri. 2000, 405-408.
25. Sarıoğlu A, Batmaz G. Konjenital kalp hastalıkları. Kardiyoloji (Ed.
Öztürk E, Hatemi H) İstanbul, Yüce Yayım, 1998, 385-436
26. Ertuğrul T. Doğumsal kalp hastalıkları. Neonatoloji (Ed.Dağoğlu T),
Nobel Tıp Kitapevleri. 2000, 395-404.
27. Moore P, Brook MM, Heymann MA. Patent ductus arteriosus. Moss &
Adams Heart Disease in İnfants, Children, and Adolescent including the
Fetus and Young Adult ( Ed. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ)’
da 6. baskı, Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia 2001, 652-667.
28. Dooley KJ. Management of the premature infant with a patent ductus
arteriosus. The pediatric clinics of North america-symposium on pediatric
cardiology. W.B.Saunders Company, Philadelphia 1984, 1159-1172.
29. Park MK. Obstructive lesions. Pediatric cardiology for practitioners. (Ed.
Park MK, Troxler RG), 4.baskı, Mosby, USA 2002, 155-173.
106
30. Latson LA, Prieto LR. Pulmonary Stenosıs. Moss & Adams Heart
Disease in İnfants, Children, and Adolescent including the Fetus and Young
Adult (Ed. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ) 6. baskı, Lippincott
Williams and Wilkins, Philadelphia 2001, 820-842.
31. Freed MD. Aortic stenosis. Moss & Adams Heart Disease in İnfants,
Children, and Adolescent including the Fetus and Young Adult (Ed. Allen HD,
Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ) 6. baskı, Lippincott Williams and
Wilkins, Philadelphia 2001, 972-986
32. Singh GK. Aortic stenosis. Indian J Pediatr 2002; 69 s. 351-358.
33. Beekmann RH. Coarctation of the aorta. Moss & Adams Heart Disease
in İnfants, Children, and Adolescent including the Fetus and Young Adult (Ed.
Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ) 6. baskı, Lippincott Williams
and Wilkins, Philadelphia 2001, 988-1008
34. Scheider DJ, Levi DS, Serwacki MJ, Moore SD, Moore JW. Overview
of interventional pediatric cardiolgy in 2004. Minerva Pediatr 2004; 56: 1-28.
35. Park MK. Cyanotic congenital heart defects. Pediatric cardiology for
practitioners (Ed. Park MK, Troxler RG), 4. baskı, Mosby, USA 2002, 17-240.
36. Siwik ES, Patel CR, Zahka KG, Goldmentz E. Tetralogy of Fallot. Moss
& Adams Heart Disease in İnfants, Children, and Adolescent including the
Fetus and Young Adult (Ed. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ) 6.
baskı, Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia 2001, 881-900.
37. Epstein ML. Tricuspid Atresia. Moss & Adams Heart Disease in İnfants,
Children, and Adolescent including the Fetus and Young Adult (Ed. Allen HD,
Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ ) 6.baskı, Lippincott Williams and
Wilkins, Philadelphia 2001; 799-808.
38. Bernstein D. Cyanotic congenital heart lesions: lesions associated with
decrease pulmonary blood flow. Nelson Texbook of Pediatrics (Ed. Berhman
RE, Kliegman RM ,Jenson HB) 16.baskı, W.B. Saunders Company,
Philadelphia 2000, 1524-1534.
107
39. Freedom RM, Mykanen DG. Pulmonary atresia and intact ventricular
septum. Moss & Adams Heart Disease in İnfants, Children, and Adolescent
including the Fetus and Young Adult (Ed. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB,
Driscoll DJ) 6. baskı, Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia 2001, 845863.
40. O’Leary PW, Mair DD, Edwards WD, Puga FJ, Goldmuntz E.
Pulmonary atresıa and ventrıcular septal defect. Moss & Adams Heart
Disease in İnfants, Children, and Adolescent including the Fetus and Young
Adult (E. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ ) 6. baskı, Lippincott
Williams and Wilkins, Philadelphia 2001, 864-877.
41. Fredom RM, Wernovsky G, Hagler DJ. Abnormalities of the origin of the
great arteries. Moss & Adams Heart Disease in İnfants, Children, and
Adolescent including the Fetus and Young Adult (Ed. Allen HD, Gutgesell
HP, Clark EB, Driscoll DJ) 6. baskı, Lippincott Williams and Wilkins,
Philadelphia 2001, 1027-1127.
42. Bernstein D. Cyanotic congenital heart lesions: lesions associated with
decrease pulmonary blood flow. Nelson Texbook of Pediatrics (Ed. Berhman
RE, Kliegman RM,Jenson HB) 16.baskı, W.B. Saunders Company,
Philadelphia 2000, 1534-1544.
43. Satomi G, Yasukochi S,Imai T ve ark. Interventional treatment for fetus
and newborn infant with congenital heart disease. Pediatrics International
2001; 43: 553-557.
44. Proagh VS, Geva T. Anomalies Of The Pulmonary Veins. Moss &
Adams Heart Disease in İnfants, Children, and Adolescent including the
Fetus and Young Adult (Ed. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ )
6. baskı, Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia 2001, 736-771.
45. Higgins CB. The circulatory system ,Diagnostic tools. In : Rudolph CD,
Rudolph AM, Hostetter MK, Lister G, Sıegel NJ, eds. Rudolph’s Pediatrics.
USA: The McGraw-Hill Companies. 2002, 1753-1780
108
46. Hulett RL, Ovitt TW. The chest roetgenogram. Moss & Adams Heart
Disease in İnfants, Children, and Adolescent including the Fetus and Young
Adult (Ed. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ ) 6. baskı, Lippincott
Williams and Wilkins, Philadelphia 2001, 162-170
47. Bernstein D. Evaluation of cardiovasculer system. Nelson Texbook of
Pediatrics (Ed. Berhman RE, Kliegman RM,Jenson HB) 16.baskı, W.B.
Saunders Company, Philadelphia 2000, 1481-1499.
48. Wiles HB. Imaging congenital heart disease. The pediatric clinics of
North America- congenital heart disease (Ed. Gilette PC), W.B.Saunders
Company, Philadelphia, 1990; 37, 115-136.
49. Kimball TR, Meyer RA. Echocardıography. Moss & Adams Heart
Disease in İnfants, Children, and Adolescent including the Fetus and Young
Adult (Ed. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ ) 6. baskı, Lippincott
Williams and Wilkins, Philadelphia 2001, 204-232.
50. Gutgesell HP, Huhta JC, Latson LA. Accuracy of 2-diamentional
echocardigraphy in the diagnosis of congenital heart disease. Am J Cardiol
1985; 55, 514-518.
51. Snider AR. Use and abuse of the echocardiogram. The pediatric clinics
of North america-symposium on pediatric cardiology. W.B.Saunders
Company, Philadelphia 1984, 1345-1364.
52. Bristow JD. Incidance and recurrence. Rudolph’s Pediatrics (Ed.
Rudolph CD, Rudolph AM, Hostetter MK, Lister G, Siegel NJ) 21.baskı,
McGraw-Hill Companies, USA, 2002 , 1780-1782.
53. Hoffman JIE, Kaplan S. The incidence of congenital heart disease. J Am
Coll Cardiol 2002; 39: 1890-1900.
54. Rome JJ, Kreutzer J. Pediatric interventional catheterization: reasonable
expectations and outcomes. The Pediatric Clinics of North America (Ed.
Gilette PC), W.B. Saunders Company, Philadelphia, 2004; 51, 1589-1610.
55. Ferencz C, Rubin JD, McCarter RJ, et al. Congenital heart disease:
prevalence at livebirth. The Baltimore- Washington Infant Study. Am J
Epidemiol 1985; 121: 31-36.
109
56. Flanagan MF, Yeager SB, Weindling SN. Cardiac disease. In: Avery
GB, Fletcher MA, Mac Donald MG (eds). Neonatology Pathophysiology &
Management
of
the
Newborn
(5th
ed).
Philadelphia:
Lippincott,
Williams&Wilkins, 1999: 577-596.
57. Manetti A., Pollini I., Cecchi F., et al. The epidemiology of
cardiovascular malformations. III. The prevalence and follow-up of 46.895
live births at the Careggi Maternity Hospital, Florence, in 1975-1984, G Ital
Cardiol. 1993 Feb; 23 (2): 145-52
58. Bitar FF, Baltaji N., Dbaibo G., et al. Congenital heart disease at a
tertiary care center in Lebanon, Middle East J Anesthesiol. 1999 Jun; 15 (2):
159-64
59. Stephensen SS, Sigfusson G, Eiriksson H, et al. Congenital heart
defects in Iceland 19990-1999, Laeknabladid. 2002 Apr; 88 (4): 281-287
60.
Kadivar M, Kaini A, Kocharian A, et al. Echocardiography and
management of sick neonates in the intensive care unit, Congenit Heart Dis.
2008 Sep; 3 (5): 325-9
61. Güven H, Bakiler A.R, Kozan M, Aydınlıoğlu H, Helvacı M, Dorak C,
Yenidoğan servislerinde konjenital kalp hastalıkları. Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları dergisi 2006; 49: 8-11
62. Shah GS, Singh MK, Pandey TR, et al. Incidence of congenital heart
disease in tertiary care hospital, Kathmandu Univ Med J (KUMJ), 2008 JanMar; 6 (1): 33-6
63. Dorfman AT, Marino BS, Wernovsky G, et al. Critical heart disease in
the neonate: presentation and outcome at a tertiary care center, Pediatric
Critical Care Medicine, 2008 Mar; 9(2): 193-202
64. Aydoğdu S.A, Türkmen M, Özkan P, Adnan Menderes Üniversitesi
yenidoğan yoğun bakım ünitesinde izlenen bebeklerde doğumsal kalp
hastalığı sıklığı, Journal of Adnan Menderes Unıversity Medical Faculty,
2008; 9: 5-8
110
65. Reinhold-Richter L, Fischer A, Schneider-Obermeyer J. Congenital
heart defects. Frequency at autopsy. ZentralblAllg Pathol 1987; 133: 253-61.
66. Meberg A, Otterstad JE, Froland G, Sorland S. Children with
congenital heart defects in Vestfold 1982-88. Increase in the incidence
resulting from improved diagnostics methods. Tidsskr Nor Laegeforen 1990;
110: 354-7.
67. Glen S, Burns J, Bloomfield P. Prevalence and development of
additional cariac abnormalities in 1448 patients with congenital ventricular
septal defects. Heart 2004;90, 1321-1325.
68. Bristow JD. Incidance and recurrence. Rudolph’s Pediatrics (Ed.
Rudolph CD, Rudolph AM, Hostetter MK, Lister G, Siegel NJ)’de 21.baskı,
McGraw-Hill Companies, USA, 2002, 1780-1782
69. Goldmuntz E. The epidemiology and genetics of congenital heart
disease. Clin Perinatol 2001; 28: 1-9.
70. Park MY, Troxler RG. Pediatric Cardiology for Practitioners (4th ed). St
Louis: Mosby, 2002: 372- 379
71. Cantez T. Doğumsal kalp hastalıkları. Neonataloji (Ed. Dadaloğlu T)
Nobel tıp kitapevleri, Ankara, 2000, 391-394.
72. Dağoğlu T. Diyabetik anne çocuğu Neonataloji (Ed. Dadaloğlu T) Nobel
tıp kitapevleri, Ankara, 2000, 651-656.
73. Abu-Sulaiman RM, Subaih B. Congenital heart disease in infants of
diabetic mothers: echocardiographic study, Pediatr Cardiol. 2004 Mar-Apr; 25
(2): 137-40
74. Parkman SE, Woods SL. Infants who have gone under surgery: What
we can learn about lenght of stay in the hospital and presence of
complications? Pediatr nurs 2005; 20: 430-440
75. Newburger JW, Wypij D, Bellinger DC, et al. Lenght of stay after infant
surgery is related to cognitive outcome at age 8 years. J Pediatr 2003; 143:
67-73
111
112
Download