2. KÜFLER Küflerin Mikroskopta Görünüşlerine (Morfoloji

advertisement
23.10.2015
küfleri sıklıkla gözlemleyebiliriz.
2. KÜFLER
GENEL ÖZELLİKLERİ
 Büyüklükleri, değişik görünüşleri, gerçek hücre çekirdeğine
Küfler ökaryotik mikroorganizmalardandır. Genelde küçük
pamuk
parçacıklarını
andıran,
dallı
budaklı
filamentlere
benzer.
 Saprofit (çürükçül) veya parazit olarak yaşayan çok hücreli
sahip olmaları ve değişik şekilde üremeleriyle bakterilerden
ayrılırlar.
 Küfler bazı gıdalarda renk ve aroma için istenirken diğer
yönüyle de ürünlerde istenmeyen renk, lezzet ve bozulmalara
organizmalardır.
 Küfler doğada hava, toprak, su ve organik maddeler
neden olur.
üzerinde
 Düşük pH, su aktivitesi ve ısı değerlerinde de yaşamlarını
yaygın
olarak
bulunur.
Çok
süratli
yayılma
gösterirler. 2-3 günde 5-10 cm² lik alanı kaplayabilirler.
sürdürme özellikleri vardır.
Özellikle bozulmuş ekmek, limon vb. gibi gıdaların üzerinde
 Gıdalarda küflerin patojen ve toksik etkileri yok denecek
kadar az olmasına rağmen bazı küf türleri mikotoksin
yapmaları ve patojen olmaları nedeniyle önem taşır. Küflerin
oluşturduğu, gelişmiş canlılarda zehir etkisi yapan maddelere
“mikotoksin” denilmektedir.
Hücre yapısı dıştan içe doğru; hücre duvarı, stoplazma zarı,
stoplazma ve çekirdekten oluşur.
Hücre bölümleri ve yapısı mayalara benzese de küflerin hücre
duvarı, kitinsi yani sert bir yapı gösterir.
Hücreler çok çekirdeklidir. Diğer hücre içi organellerin yapı,
sayı ve görevleri mayalara benzer. Hücre duvarının içinde yarı
geçirgen stoplazma zarı, bunun içinde de protoplazma bulunur.
Protoplazmada etrafı zarla çevrili bir veya birkaç çekirdek,
çeşitli granüller, endoplazmik retikulum, mitokondri ve golgi
cisimcikleri bulunur.
Küf hücre yapısı
Küflerin Mikroskopta Görünüşlerine (Morfoloji) Göre
Sınıflandırılmaları
Küfler mikroskopta incelendiğinde ipliksi bir yapı gösterirler.
 Birçok hücrenin yan yana gelmesiyle oluşturdukları bu ipliksi
yapıya “hif”,
 Hiflerin dallanmalar yaparak oluşturdukları karmaşık hif
topluluklarına da “miselyum” denilmektedir.
Küfler, miselyum oluşturan çok hücreli funguslar olarak
tanımlanır. Hif olarak isimlendirilen ipliksi yapıdaki oluşumlar
çıplak gözle de kolayca görülür.
1
23.10.2015
Hifler gelişme şekline göre ikiye ayrılır:
Gıda maddesi yüzeyinde gelişip yayılan ve içine nüfuz ederek
küflerin ortama tutunmalarını ve gelişmeleri için gerekli besin
maddelerinin
alınmasını
sağlayan
hiflere
vejatatif
hif
(beslenme hifi) denir.
 Havaya doğru uzayan ve küflerin çoğalmasını sağlayan
sporları taşıyan hiflere de förtil hif (hava hifi) denir.
Hif çeşitleri
Mikroskopta incelemede hifler, septalı(bölmeli) veya septasız
(bölmesiz), dallanmış veya dallanmamış olabilir. Bu durum cins,
tür veya çevre etkisi ile değişim gösterir.
Küflerin
mikroskobik
özelliklerinden
Hiflerin ucunda spor kesesi içinde sporlar bulunur. Küfler bu
sporları ile gıdalara bulaşır. Gıda üzerine düşen bir tek spor orada
çoğalarak yeni bir küf kolonisi oluşturur.
tür
ve
cinslerinin
tanımlanmasında yararlanılır. Küf hücresinde yer alan yapıların
görülmesi özel boyama yöntemleriyle mümkün olmaktadır.
Küflerin Gelişimine Etki Eden Faktörler
Bunlar su aktivitesi, sıcaklık, pH, oksijen ve ışık olarak
belirtilebilir.
1) Su aktivitesi: Bakteriler mayalardan, mayalar ise küflerden
daha yüksek su aktivitesine gereksinim duyarlar. Ancak bazı
küflerin minimum su aktivitesi değeri bazı mayaların minimum
Küflerin İsimlendirilmeleri
Küflerin
isimlendirilmesinde
her
organizma
iki
isimle
tanımlanır. Cins ismi büyük harfle yazılır, tür ismi küçük
harfle yazılır. Örnek: Aspergillus niger, Rhizopus nigricans,
su aktivitesi değerinden daha yüksek olabilir.
 Bozulma etmeni küflerin gelişebildiği minimum su aktivitesi
0,80’dir.
 Küfler nem oranının % 10-13’ün altına düştüğü ortamlarda
Penicillium camemberti
üreyemez.
2) Sıcaklık
3) pH
 Küfler,
bakterilere
kıyasla
daha
geniş
sıcaklık
aralıklarında gelişebilmektedir.
 En düşük gelişme sıcaklığı 8ºC olarak verilse de 0ºC
pH değerleri çok geniştir. Örneğin 1,3 – 9,6 pH’lar arasında faaliyet
gösterebilir. Optimum gelişme pH’ları 5- 6 olan hafif asitli
ortamlarda daha iyi gelişir.
4) Oksijen
gelişen küfler özellikle buzdolabında saklanan yumurta,
Küfler aerop mikroorganizmalardır. Bu nedenle daha çok yüzeyde
et, meyve ve sebze gibi gıdalarda gelişerek bozulmalara
gelişme gösterir. Küflenmeyi engelleyebilmek için gıda maddelerinin
neden olabilmektedir.
 Optimum sıcaklık derecesi 25-30ºC arasındadır. Bunun
için gıdalar oda sıcaklığında saklanmamalıdır.
hava ile temas etmeyecek şekilde (vakumla) ambalajlanması gerekir.
5) Işık
Küflerle yapılan çalışmalarda, bazı cinsler belirli dönemlerin dışında
gelişmelerini karanlıkta sürdürür.
2
23.10.2015
Küflerde asıl çoğalma şekli sporla olan eşeysiz çoğalmadır. Sporlar
Küflerin Çoğalması
Küfler de mayalarda olduğu gibi eşeyli ve eşeysiz olarak çoğalabilen
cins
ve
türlere
sahiptir.
Üreme
hücresi
spordur.
Küflerin
tanımlanması ve ayrımında genellikle eşeysiz sporlar ve bunlarla ilgili
yapılardan
yararlanılmaktadır.
Eşeyli
sporlardan
ise
küflerin
sınıflandırılmasında yararlanılmaktadır.
bir kese içinde (endospor) veya açıkta (ekzospor) oluşur ve buna
göre sporangiospor adını alır.
 Sporangiumlar normal hiflerden daha kalın hifler oluşur ve uç
kısmında sporlanmayı gerçekleştirir.
Bu hiflere sporangiofor denir.
Eşeysiz çoğalma: Küflerde, maya veya bakterilerde sözü edilen
Sporangioforların ucunda bir
tomurcuklanma ve bölünme şeklinde doğrudan sayısal artışı sağlayan
şişlik meydana gelir. Bu şişliğe
çoğalmaya rastlanmaz. Ancak hifler bitki sürgünü gibi uç kısımdan
spor kesesi denir. Sporangiosporlar
uzayarak gelişmesini sürdürür.
olgunlaşınca kese patlar ve sporlar
çevreye yayılır.
 Ekzosporla sporlar oluşurken diğer hiflerden daha kalın, koyu
renkte ve gelişme düzlemine dik konidiforlar meydana gelir. Bazı
cins ve türlerde konidiforun uç kısmı şişkinleşerek cins ve türe göre
şekil ve büyüklüğü değişen oluşumlar (spor) meydana gelir. Bunlara
konidi denir. Arka arkaya konidi zincirleri oluşur. Olgunlaşan konidiler
Zigosporlar çok çekirdekli, dış yüzeyleri pürüzlü ve koyu
renklidir.
Askospor çoğalma Aspergillus cinsinde görülür. Askosporlar
gamet ve hiflerin kaynaşmaları ile meydana gelir.
türe özgü renk, şekil, ve büyüklüktedir. Bu özellikler türün tanısında
kullanılır. Erginleşen konidiler dış etkiler ile dağılarak çevreye bulaşır.
Mantarlarda zigospor ve askospor şekil ve büyüklüğü de türe
göre değişir ve küflerin tanısında kullanılır.
Eşeyli çoğalma: Küf mantarlarında eşeyli çoğalma, mayalarda olduğu
gibi iki farklı mantar hücresi zigospor ve askospor olmak üzere iki ayrı
çoğalma tipi görülür.
Zigosporla çoğalma en tipik şekilde Mucor cinsinde görülür.
Virüsler, bakterilerden daha basit bir yapıya sahiptirler.
Önemli Küfler
Alternaria
Aspergillus
Aureobasidium
Botrytis
Byssochlamys
Xeromyces
 Genetik bilgileri RNA ya da DNA olmak üzere tek tip
Cladosporium
Colletotrichum
Fusarium
Geotricum
Monilia
Mucor
Penicillium
Rhizopus
Trichothecium
Wallemia
nükleik asitte saklanır.
 Çoğalmaları bölünme ile değil, ayrı ayrı sentezlenen
yapısal elemanların bir araya gelmesi ile olur.
 Zorunlu hücre içi parazitleridir. Çoğalabilmeleri için konak
hücreye
gereksinim
duyar
ve
onun
yapı
taşları
ile
sistemlerini kullanırlar.
3
23.10.2015
Bir virüsün yapısı sadece dışta bir protein kılıf ve içerisinde
Yani ya sadece DNA ya da sadece RNA bulundururlar. Aynı
nükleik asitten meydana gelir. Herhangi bir organeli ve
zamanda çok da spesifiktirler. Sadece belirli hücrelere
enzimleri olmadığı için normal bir hücre gibi yaşamlarını
girerler. Bir kuduz virüsü sadece beyin hücrelerine, uçuk
sürdürmeleri
faaliyet
virüsü sadece ağız etrafındaki epitel doku hücrelerine bir
gösterebilmek için (üreme gibi) mutlaka canlı bir hücreye
bakteriyofaj sadece belirli bakteri türlerine, AIDS virüsü
girmeleri gerekir. Hücre dışında ise kristal halde bulunurlar.
sadece akyuvar hücrelerine gibi.
olanaksızdır.
Yaşamsal
bir
Bu yüzden bilim adamları tarafından cansızlık ile canlılık
arasında geçiş formu olarak kabul edilir.
Virüsler
küre,
çubuk
ve
elips
şeklinde
olabilirler.
Bulundukları nükleik asit tek çeşittir.
Boyutları 18-26 nm ile 300 nm arasında değişir. Elektron
mikroskobunda görülebilirler. Picorna ve Papova virüsler en
Bakteri Hücresi ve Çeşitli Virüslerin
Şematik Görünümleri
küçük virüsler, Pox ve Paramyxo virüsler ise en büyük
virüsler
örneği
olarak
verilebilir.
Pox
virüsler,
ışık
mikroskobunda da görülebilirler.
VİRÜSLERİ BAKTERİLERDEN VE DİĞER
MİKROORGANİZMALARDAN AYIRAN
ÖZELLİKLER











Büyüklük
Genomik yapı
Metabolik aktivite
Çoğalma
Üreme ortamı
Filtrelerden geçme
Hücre organelleri
Antibiyotiklere duyarlılık
İnterferona duyarlılık
Antijenik özellik
Mikroskobik özellik
Büyüklük
 Virüsler bakterilerden ve diğer mikroorganizmalardan
daha küçüktürler.
 Bakteriler ve diğer mikroorganizmalar mikrometre





(µm) ile ölçülürken, virüsler nanometre (nm) ile
ölçülürler.
Virüslerin büyüklüğü yaklaşık 20 - 400 nm arasında
değişirken, bakteriler ortalama 1000 nm, yani 1 mikron
büyüklüğündedir.
Virüslerin en büyüğü dahi, en küçük bakteriden daha
küçük veya aynı boyuttadır.
1 mm=1000 mikron, 1 mikron =1000 nanometredir.
Yani 1 nm , 1 mm'nin milyonda biri büyüklüktedir.
En küçük bakteri olarak 300 nm büyüklüğündeki
klamidya elemanter cisimciği, en büyük virüs olan
poksvirus boyutundadır.
4
23.10.2015
Genomik Yapı
Metabolik Aktivite
 Virüslerde tek bir nükleik asit bulunmakta olup, ya
DNA ya da RNA'dan oluşur.
 Bakterilerde ve diğer mikroorganizmalarda ise
hem DNA, hem de RNA birlikte bulunmaktadır.
 Virüsler





Çoğalma
metabolik
aktivite
bakımından
inert
partiküllerdir.
Yani tek başlarına metabolik aktivitelerini sürdürecek
enzimleri bulunmamaktadır.
Bu yüzden yaşamlarını sürdürebilmeleri için mutlaka
canlı bir hücreye ihtiyaçları bulunur.
Hayatlarını devam ettirebilmeleri için canlı hücrelerin
metabolik sistemlerinden faydalanırlar.
Bakterilerin ve diğer mikroorganizmaların ise
metabolik faaliyetlerini sürdürebilecekleri enzimleri
bulunur.
Bu yüzden bakteriler ve diğer mikroorganizmalar
hücre dışında da canlı kalabilmektedirler.
Üreme Ortamı
 Virüsler yalnızca canlı hücreler içerisinde
replikasyon denilen, nükleik asidin kopyasının
çıkarılması
şeklinde, yani
eşleşme yoluyla
çoğalırlar.
 Diğer mikroorganizmalar ise ikiye bölünerek, ya da
mitoz ve mayoz yoluyla çoğalırlar.
 Virüsler yalnızca canlı hücrelerin bulunduğu hücre
kültürlerinde ya da embriyonlu yumurtada
üreyebilirler.
 Buna karşılık bakteri ve diğer mikroorganizmaların
büyük çoğunluğu cansız besleyici maddelerden
hazırlanan yapay besiyerlerinde kolaylıkla üreyebilirler.
Filtrelerden Geçme
Hücre Organelleri
 Virüsler bakteriyolojide kullanılan filtrelerden
küçük olmaları nedeniyle geçebilirler.
 Bakteriler ve diğer mikroorganizmalar ise, büyük
olmaları nedeniyle bu filtrelerden geçemezler.
ve
diğer
mikroorganizmalarda
 Bakterilerde
ribozom, endoplazmik retikulum, mitokondri, golgi
aygıtı gibi hücre organelleri bulunmasına karşılık,
virüslerde bu organellerden hiçbirisi bulunmaz.
5
23.10.2015
Antibiyotiklere Duyarlılık
İnterferona Duyarlılık
 Antibiyotikler bakteriler üzerine etkili olup,
üremelerini durdurmakta ya da ölümüne yol
açmaktadır.
 Virüsler ise antibiyotiklerin varlığından hiç
etkilenmezler.
genellikle
interferonun
olumsuz
 Bakteriler
etkisinden etkilenmemesine rağmen, virüsler
interferon varlığında üremelerini sürdüremezler.
 Yani antibiyotik varlığında yaşamlarını sürdürürler.
Antijenik Özellik
Mikroskobik Özellik
 Virüsler daha iyi antijenik özellik göstermekte
olup, organizmada daha kuvvetli ve daha kalıcı bir
antikor yanıtı oluştururlar.
 Bakteriler ise daha zayıf antijenik özellik
göstermekte olup, daha kısa süreli antikor yanıtı
meydana getirirler.
 Virüsler çok küçük olmaları nedeniyle ışık
Virüsler;
mikroskobunda görülmeleri mümkün değildir.
 Ancak en büyük virüsler hücreler içerisinde
noktacıklar şeklinde farkedilebilirler.
 Bu yüzden virüslerin incelenmesinde büyütme
gücü daha fazla olan elektron mikroskobu
kullanılır.
 Bakteriler ve diğer mikroorganizmalar ise ışık
mikroskobu ile görülebilirler.
Tam bir virüs partikülüne virion adı verilmekte olup şu
kısımlardan oluşmaktadır
 Enerji eldesi
 Proteinlerin sentezi
 Genom eşlenmesi

için konak hücreye gereksinim duyarlar. Çünkü virüsler kendi

kendilerine enerji üretemezler. Ribozomları olmadığı için protein

Genomik Yapı
Kapsid
Zarf
de sentezleyemezler. Genom eşlenmesi için gerekli enzimleri
bulunmasına rağmen, gerekli malzemeler olmadığı için bu işlemde
de konak hücreye ihtiyaç duyarlar.
Her virüste genom ve kapsit yapısı bulunur. Bu ikisi birlikte
nükleokapsit
adını
alırlar.
Zarf
yapısı
ise
her
virüste
bulunmayabilir.
6
23.10.2015
Genomik Yapı
Genomik Yapı
 Virüsün en iç kısmında yani virüsün özünde bulunan,
virüse ait genetik bilgiyi taşıyan nükleik asit kısmıdır.
 Virüsün yapısal ve yapısal olmayan proteinleri için
 Viral nükleik asitlerin genom büyüklükleri de virionlar

 Hepatit B virüsünün genomu en küçük DNA genomu





gerekli genetik şifreyi taşır.
Küçük virüslerde viral genom 3-4 gen taşırken, büyük
virüslerde bu sayı 200-300'e ulaşır.
Nükleik asit virüsün cinsine göre ya DNA, ya da
RNA'dan oluşmaktadır.
Nükleik asitler ya tek iplikcikli ya da birbiri üzerine
katlanmış çift iplikcikli yapıda olabilir.
Nükleik asitler tek molekül halinde olabileceği gibi,
parçacıklar halinde de bulunabilirler.
Görünüm olarak düz ya da çembersel şekilde kıvrılmış
olabilirler.
Tüm bu özellikler virüsün cinsine ve türüne göre
değişmektedir.
Genomik Yapı
 Bir çok virüs nükleik asidi virion içerisinde tek molekül halinde









arasında oldukça farklılık gösterir.





olmasına karşılık, herpes ve poks virüslerin genomları
en büyük genomlar arasında yer alır.
Nükleik asitler tek ya da çift iplikçikli olabilir.
Çift iplikçikli nükleik asit yapısı DNA virüslerinde
yaygındır.
Parvovirus hariç bütün DNA virüsleri çift iplikçiklidir.
Tek iplikçikli nükleik asit yapısı ise RNA virüslerinde
yaygındır.
Reovirus hariç bütün RNA virüsleri tek iplikçiklidir.
Çeşitli tipteki nükleik asitlerin şematik
görünümleri
bulunmaktadır.
Bazı virüslerde ise genom parçacıklı olarak görülür.
DNA virüslerinde parçacıklı genom görülmez.
Parçacıklı nükleik asit yalnızca bazı RNA virüslerinde vardır.
Parçacıklı genom içeriği bu virüslerde yüksek sıklıkta
rekombinasyon oluşmasına neden olur.
Buna bağlı olarak da yeni yeni antijenik tipler ortaya çıkmaktadır.
Virüslerde nükleik asit yapıları düzlemsel (linear) ya da çembersel
yapıda olabilir.
Bütün RNA virüslerinin nükleik asitleri linear yapı gösterir.
DNA virüslerinde ise hem linear hem de çembersel nükleik asit
yapısı görülür.
DNA virüslerinden Papovavirus ve Hepadnavirus grubu çembersel
DNA yapısı içerir.
Kapsit,
virüsü dış etkilerden
Yüzeyinde
bulunan
viral
koruyan bir protein kılıftır.
protein/glikoproteinler
VAP
(Viral
Tutunma Proteinleri) olarak adlandırılırlar. Virüs VAP’lar ile
Kapsit
kendisine uygun konak hücresini seçer ve o hücreye tutunur.
Virüs kapsiti, kapsomer adı verilen
VAP’lar çıplak virüslerde kapsit üzerinde yer alırlarken, zarflı
alt birimlerden oluşur. Kapsomerlerin
virüslerde ise zarf üzerinde bulunurlar.
dizilişi, kapsitin yani virüsün şeklini belirler.
Kapsit, nükleik asiti paketler. Onu dış etkilerden korur. Kapsit
kübik
kuruluk, asitler ve deterjan etkilerine karşı dayanıklıdır. Kapsitin
olabilirlerken ayrıca kompleks bir şekilde de dizilim
bu etkisinden dolayı; zarfı olmayan virüsler, zarflı virüslere göre
gösterebilirler.
dış ortam koşullarına, asitlere ve kuruluğa daha dayanıklıdırlar.
Kapsomerler
simetrik
dizilip,
helikal
ya
da
7
23.10.2015
Zarf
 Bazı virüslerde nukleokapsidin çevresini lipit yapısında
bir zarf çevreler.
 Bu tür virüslere zarflı virüsler adı verilir. Bu virüsler
içinde üredikleri hücreden tomurcuklanma ile ayrılırlar.
tomurcuklanma
sırasında
hücre
membranından ya da nukleus membranından alırlar.
 Zarflı virüsler lipit içermeleri nedeniyle eter ve
kloroform gibi lipit eriticilere duyarlıdırlar.
 Viral zarf konak hücre membranından köken aldığı için,
viral zarfta da hücre membranında olduğu gibi bir lipit
tabaka ve virüse özgül fonksiyonları olan proteinler
bulunur.
 Zarflarını
Kapsitin bir diğer görevi de nükleik asitin hücrelere
taşınmasını sağlamaktır.
Zarf, konak hücre kökenli lipid membran ile virüse ait
Zarf ile kapsit arasında kalan bölgeye tegüment (matriks) adı
yüzey
ortam
verilir. Bazı büyük virüslerde zarf ile kapsit arasındaki bu
koşullarına, kuruluk, asitler, deterjanlar ve etere karşı
bölgede, konak hücreden aldığı ve virüsün çoğalması için gerekli
duyarlıdır. Bu duyarlılığın sebebi, zarfın lipid membran
olan bazı maddeler (enzim ve bazı proteinler) depo edilir.
içermesinden meydana gelir.
Virusların Klasifikasyonu Ve İsimlendirilmesi
Zarflı virüsler –> Kuruluğa, asitlere
Doğada bulunan bütün organizmaların kendine özgü bir veya
protein/glikoproteinlerinden
oluşur.
Dış
birkaç
duyarlıdır. Nemli ortamlarda dayanabilir.
virüsle
infekte
olabileceği
görüşü
eskiden
beri
bilinmektedir. Bunlar arasında insan, hayvan ve bitkilerde
Kan ve salgılarla bulaşma
hastalıklara yol açan değişik karakterde ve çeşitli özellikte
Çıplak virüsler –> Mide ve safra asitleri
virüsler saptanmış ve her geçen 5-10 yıl içinde de yeni virüsler
ne dayanıklıdır. Su ve gıdalarla bulaşırlar.
ortaya çıkmaktadır.
Konakçı affinitesine göre virüsler aşağıdaki tarzda klasifiye
edilmektedir.
Bugün, virüslerin varlığını ortaya koyabilecek, izole ve
identifiye
edebilecek,
geliştirilmiştir.
üretebilecek
Elektron
bir
mikroskopları
çok
teknik
virüsleri
görüntülemede ve morfolojilerini belirlemede çok yararlı
olmaktadırlar.
Virüslerin ilk saptanması, bakterilerden sonra olmuştur.
Bu
gecikmede, virüslerin boylarının bakterilerden çok küçük olmaları
nedeniyle normal ışık mikroskoplarıyla görülememesi, cansız sıvı ve
katı besi yerlerinde ürememesi ve filtreleri geçmesi esas nedeni
oluşturmuştur.
8
23.10.2015
VİRÜSLERİN ÇEŞİTLERİ
Virüsler
DNA
taşıdıkları
Virüsleri:
Hayvanlarda
nükleik
Yönetici
yaşayan
aside
molekülü
virüslerin
göre
DNA
çoğunluğu
adlandırılırlar.
olan
virüslerdir.
DNA
virüsleridir.
Örneğin çiçek virüsü, uçuk virüsü, suçiçeği virüsü DNA virüsüdür.
Bakteride yaşayan ve çoğalan virüslere bakteri yiyen anlamında
bakteriyofaj denir.
VİRÜSLERİN FİZİKSEL VE KİMYASAL
ETKENLERE KARŞI DUYARLILIKLARI
1 - Fiziksel Etkenlere Duyarlılıkları



Sıcaklık
İyonik çevre ve pH
Radyasyon
2 – Kimyasal Etkenlere Duyarlılıkları

RNA Virüsleri: Yönetici molekülü RNA olan virüslerdir. Bazı hayvan

virüsleriyle birlikte yaşayan virüsler RNA virüsleridir. Örneğin

Lipit eritici maddeler
Antiseptik ve dezenfektanlar
Deterjanlar
tütün mozaik virüsü, grip, çocuk felci, kızamık, kuduz, kabakulak,
sarı hummaya yol açan virüsler, RNA virüsleridir.
Sıcaklık
 Virüsler genellikle yüksek sıcaklığa karşı
İyonik Çevre ve pH

 Virüslerin çoğu nötr pH'da, izotonik bir




dayanıksızdırlar.
Virüslerin biçoğu 55 - 60 0C de birkaç dakika içinde
inaktive olurlar.
Yüksek sıcaklığın etkisi ile kapsid proteinlerinin yapısı
bozularak, virüsün konak hücreye bağlanma yeteneği
kaybolur.
Zarflı virüsler yüzeyindeki lipit yapı nedeniyle,
sıcaklığa daha dayanıksızdırlar. Daha düşük
sıcaklıklarda bile, kısa sürede inaktive olurlar.
Virüsler soğuğa karşı ise oldukça dayanıklıdırlar. Bu
yüzden sıfırın altındaki düşük ısılarda
dondurulduklarında uzun süre canlılıklarını korurlar.
En iyi saklama ısısı -70 ile -1960C arasındaki ısılardır.
Bu ısı dereceleri arasında dondurulan virüsler, yıllarca
canlılıklarını korurlar.
Radyasyon
 Ultraviyole, X ve gama ışınları virüsleri kısa sürede
inaktive ederler.
 Bu ışınların öldürücü dozları tüm virüsler için
farklılıklar göstermektedir.
 Etkileri daha çok nukleik asitler üzerine
olmaktadır. Genellikle nukleik asitlerin yapılarını
bozmaktadırlar.
çevreyi tercih ederler.
 Normal koşullarda çoğu virüsler, 5 - 9
arasındaki pH'da canlılıklarını sürdürürler.
 Bunun dışındaki pH'larda ise genellikle inaktive
olurlar.
 Virüslerin hemen hemen tamamı alkali
ortamlarda kısa sürede inaktive olmalarına
karşılık, bazı virüsler asit ortama dirençlilik
gösterebilmektedirler.
Lipit Eritici Maddeler
 Zarf üzerinde bol miktarda lipit bulunması
nedeniyle zarflı virüsler eter, kloroform veya
sodyum deoxycholate gibi lipit eritici
maddelere karşı oldukça duyarlıdırlar.
 Bu maddeler tarafından lipit zarfın
eritilmesiyle kısa sürede enfektivitesini
kaybederler.
 Zarflı virüsler aynı zamanda sindirim kanalında
safra ile temasa gelmekle de harap olurlar.
9
23.10.2015
Antiseptik ve Dezenfektanlar
 Bakteriler üzerine etkili olan süblime, lizol gibi antiseptik
ve dezenfektanların çoğunluğunun virüsler üzerine etkisi
sınırlı olmaktadır.
 Bunun yanında formaldehit, hidroklorik asit, sodyum
hipoklorit virüsler üzerine etkili maddelerdir.
 Viral enfeksiyonlara karşı içme sularının klorlanmasında,
klor oranının bakteriyel kontaminasyonlardakine oranla
daha yüksek tutulması gerekir.
 Formaldehidin etkisi viral nükleik asidi bozması ile olur. Bu
etki sonucu viral enfektivitenin ortadan kalkmasına
karşılık viral proteinler herhangi bir zarar görmemekte,
dolayısıyla virüsün antijenik özelliği aynen devam
etmektedir. Bu özelliğinden dolayı formaldehit inaktive
aşı yapımında çok kullanılan bir maddedir.
Deterjanlar
 Alkil sülfatlar, yüzeye etkili deterjanlar
virüsidal özelliğe sahiptirler.
 Nonidet ve triton gibi noniyonik deterjanlar
viral membranın lipit yapısını bozarlar. Bu
durumda zarftaki viral proteinler serbest hale
gelirler.
 Sodyum dodecil sülfat gibi aniyonik
deterjanlar da viral zarfı eritirler. Buna
ilaveten kapsidi polipeptitlerine ayrıştırarak
parçalarlar.
Bir hücreye, canlı ya da yüksek sıcaktan öldürülmüş bir virüs
VİRÜSLERİN İNSAN SAĞLIĞI İÇİN ÖNEMİ:
bulaştırıldığında hücre interferon denilen bir madde salgılar.
Virüsler, bakterilerde, bitkilerde, böceklerde, hayvan ve insan
İnterferon bazı hastalıklar için hücrelerde bağışıklık sağlar.
hücrelerinde yaşar ve çeşitli hastalıklara neden olur. Arı,
Virüslerin bu özelliklerine dayanarak bazı virüs hastalıklarına
sinek, kelebek gibi bir çok böcek türünde yaşayan virüsler
karşı aşılar geliştirilmiştir. Çiçek, kuduz, sarı humma, çocuk felci
vardır. Bu virüsler, özellikle böcek lârvalarında hastalıklara
aşıları virütik aşılardandır. Aşılarla oluşturulan bağışıklık yaşam
neden olur. Böceklerde hastalık yapan virüsler, zararlı böceği
boyu sürebildiği gibi, daha kısa süreli de olabilir. Her hastalığa
ortadan
de
karşı yapılan aşılar iyi sonuç vermeyebilir. Bunun nedeni ise bazı
hastalıklar
virüslerin sık ve kolay mutasyona uğrayarak yeni özellikler
kaldırmak
kullanılmaktadır.
için
Virüslerin
biyolojik
neden
mücadelede
olduğu
antibiyotik ile tedavi edilmez. Çünkü virüsler, hücre içinde
kazanmasıdır. Grip virüsü, buna örnek verilebilir.
yaşadıklarından antibiyotiklerden etkilenmez.
Virüsler bir canlıdan başka bir canlıya kolaylıkla taşınabilirler.
Bitki
virüsleri;
böceklerle,
yaprakların
ve
köklerin
birbirlerine dokunmasıyla, tohumla, çiçekle ve aşıyla bir
bitkiden başka bir bitkiye taşınabilirler.
Hayvan virüsleri; öksürme, konuşma, öpüşme, cinsel temas,
aynı eşyaları kullanma, kanla, böceklerle bir başka canlıya
taşınabilirler.
Virüsler hücrelerin içinde çoğalır.
BAKTERİYOFAJIN ÇOĞALMASI
Bir bakteriyofaj sekiz safhada çoğalır. Bu safhalar sırasıyla
şunlardır :
Bakteriyofajlar bakteriyi sarar.
Bakteriyofaj bakteriye tutunur.
DNA bakteriye girer.
Bakteriyofaj kılıfı dışarıda kalır.
Yeni bakteriyofaj DNAları meydana gelir.
Bir bakteriyofajın çoğalması, virüslerin çoğalmasına örnek
Protein kılıflar meydana gelir.
olarak gösterilebilir. Bakteriyofaj, bakteri yiyen virüs
Parçalar birleşerek bakteriyofajları oluşturur.
anlamına gelir ve bir DNA virüsüdür.
Bakteri patlar ve bakteriyofajlar serbest kalır.
Bu işlem böylelikle sürer gider.
10
Download