AZERBAYCAN TARİHİ İÇİN KAYNAK BİR ESER: ŞECAATNAME VE

advertisement
 AZERBAYCAN TARİHİ İÇİN KAYNAK BİR ESER: ŞECAATNAME VE XVI. ASIRDA BAKÜ Mehmet RIHTIM Qafqaz Üniversitesi, Kafkasya Araştırmaları Enstitüsü Bakü / AZERBAYCAN [email protected]
ÖZET XVI. yüzyıl sonlarında başlayan Osmanlı‐Safevi savaşları onbir yıl devam etmiştir. Bu mücadeleler neticesinde Şirvan, Özdemiroğlu Osman Paşa tarafından Osmanlı devletine bağlanmıştır. Ancak Safevilerin devam eden mücadeleleri sonucunda Osmanlı devleti bu coğrafyada fazla tutunamayarak tekrar eski sınır‐
larına çekilmiştir. Tarihçi Asafi Dal Mehmet Çelebi bu sefer esnasında gördüğü ve yaşadığı hadiseleri nazmen kaleme almıştır. Şecaatname diye adlandırdığı bu eserini Sultan III. Murad’a takdim etmiştir. Osmanlı ve Azerbaycan tarihi için önemli bir kaynak olan Şecaatname’de, Şirvan’ın bu asırdaki vaziyeti, şehirleri, insan‐
ları, coğrafi, içtimai, iktisadi ve tabii özellikleri hakkında geniş bilgiler vardır. Özellikle Bakü hakkında çok ilginç ve değerli bilgiler yer almaktadır. Anahtar Kelimeler: Şirvan, Özdemiroğlu Osman Paşa, Bakü, Asafi, Şecaatname XVI CENTURY SOCIAL AND ECONOMIC LIFE OF BAKU ACCORDING TO “SHECAATNAME” THE CREDIBLE SOURCE FOR AZERBAIJANI HISTORY ABSTRACT Ottoman‐Safevi wars continued for 11 years which started in late 16th century. As a result of these wars, Shirvan became a part of Ottoman Empire by Ozdemiroghlu Osman Pasha. However, Ottomans could not endure in this geography and receded to previous broads because of continuous Safevi struggles. Historian Asafi Dal Mehmet Chelebi poetically wrote his experiences and events during this visit. He offered this work to Sultan III Murad which he called Shecaatname. In Shecaatname, there is wide information about situations, cities, people, geography, social, economical and natural features of Shirvan. Especially, the information about Baku is both interesting and important. Key words: Shirvan, Ozdemiroghlu Osman Pasha, Baku, Asafi, Secaatname. Giriş Osmanlı tarih yazıcılığında XV. asırda or‐
taya çıkan ve genellikle manzum ve mes‐
nevi tarzında yazılmış olan, Gazaname veya Gazavatname türündeki edebi eser‐
lerde, belli bir şahsın veya ordunun sa‐
vaşları, kahramanlıkları ve zaferleri anla‐
34 tılır.1 Bu eserler özellikle gazanın kahra‐
manı ve konu edindiği savaşa ait verdik‐
leri malumat ile o şahıs ve savaş hakkında araştırma yapmak isteyenlere teferruatlı bilgiler verir. Yavuz Sultan Selim’in sa‐
vaşlarını konu alan Selimname; Kanuni Köprülü M.Fuad, Türk Edebiyatı Tarihi, s.401, Akçağ, Yay. Ankara, 2003. 1
Journal of Qafqaz University
Azerbaycan Tarihi İçin Kaynak Bir Aser: Şecaatname ve XVI. Asırda Bakü Sultan Süleyman’ın bazı savaşlarının an‐
latıldığı Süleymanname bu türün örnekle‐
rindendir.2 Bizim konumuz olan Gazavat‐
name XVI. asrın sonlarında yazılmış ve Özdemiroğlu Osman Paşa’nın 1578‐1585 tarihlerinde şarktaki askeri ve siyasi faali‐
yetlerini konu alan “Asafi” mahlaslı Dal Mehmet Çelebi’nin yazdığı “Şecaatname” adlı eserdir.3 Yemen ve Habeşistan Fatihi Dağıstanlı Özdemir Paşa’nın oğlu Osman Paşa Sadrazam Lala Mustafa Paşa’nın maiye‐
tinde katıldığı Çıldır muharebesinin kaza‐
nılmasında üstün gayret göstermiştir. Şirvan’ın zaptının ve muhafazasının zor‐
luğu yüzünden beylerbeyliği vazifesini hiçbir paşa kabul etmemiş, ancak Özde‐
miroğlu Osman Paşa gönüllü olarak bu vazifeye talip olmuştur. Bunun üzerine Şirvan eyaletine beylerbeyi tayin edilmiş‐
tir.4 Ona asıl şöhret kazandıran 1578‐83 tarihleri arasında Şirvan ve Dağıstan’daki faaliyetleri olmuştur. Özdemiroğlu Osman Paşa bu bölgedeki savaşları yanında, al‐
dığı tedbirler sayesinde büyük bir devlet adamı olduğunu göstermiştir.5 Hazar de‐
nizinde kurduğu donanma, Şirvan şehir‐
lerinin imarı ve Safeviler ile yaptığı savaş‐
larda elde ettiği başarılarla adını duyur‐
muştur. Onun en meşhur savaşı 8‐11 Mayıs 1583’te vuku bulan, kesif sis altın‐
da, tarafların birbirini görmek için gün‐
düz bile meşaleler yakarak yaptıkları sa‐
vaştır. Bu hadise tarihe “Meşaleler Savaşı” diye geçmiş ve müstakil eserlere konu Levent A.Sırrı, “Gazavatname”, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, c.III, s. 296‐297. 3 Şecaatname, Asafi Mehmet Paşa, İstanbul Üni‐
versitesi Kütüphanesi, TY. 6043. 4 Kırzıoğlu F. Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi, s.303, TTK, Ank, 1998. 5 Rahimizade, Tarih‐i Osman Paşa, s.6. (terc. Y. Zeyrek), Kültür Bakanlığı, Ankara, 2001. olmuştur.6 Osman Paşa, bu bölgede gös‐
terdiği üstün başarılardan dolayı Sultan III. Murad’ın iltifatlarına mazhar olmuş ve 1584 yılında Vezir‐i azamlığa getirilmiştir.7 A. Asafi Dal Mehmet Paşa Mehmet Çelebi, uzun boylu olması sebebi ile Dal veya Koca sıfatları ile kendisinin ve ailesinin mesleklerinden ötürü de Okçuzade ve Defterdar lakaplarıyla anı‐
lır. Asıl meşhur olduğu Asafi mahlasını Şecaatname adlı eserinde sıkça kullanır.8 985/1577 yılı sonlarında Safevilere savaş ilan edilmesi üzerine, Lala Mustafa Paşa’nın (ö.1580) himayesinde, sefer katibi olarak hizmete girmiştir. Kafkasya’nın fethinden sonra, 1578 tarihinde Şirvan serdarı tayin edilen Özdemiroğlu Osman Paşa’nın (ö. 1585) tezkereciliğine getirilmiş ve yeni kurulan Şirvan eyaletinin tahrir işlemle‐
rini yapmıştır (1578). 1579 yılı sonunda Kafkasya’da Osmanlı idaresine yönelik Safevi baskısının artması üzerine, Osmanlı birliklerinin Demirkapu’ya (Derbend) çekilmesinde önemli görevler üstlenmiş‐
tir. Bundan sonraki üç yıl boyunca bir Osmanlı askeri olarak Osman Paşa’nın emri altında çalışan Mehmet Çelebi, Şirvan’ı ele geçirme çabaları çerçevesinde Şamahı kuşatmasına ve Kırım kuvvet‐
leriyle beraber de Gence seferine (987/ 1580) katılmıştır. 1581‐82 kışında ise yine Osman Paşa tarafından bir miktar askerle Gebele kalesinin zaptı ve tahkimi ile gö‐
revlendirilmiş ancak, kalenin Safeviler’in eline geçmesi üzerine esir düşmüştür.9 2
Number 20, 2007 Şecaatname, Tıpkı Basım, s.XII. Çamlıca yay. İstanbul, 2006; Gelibolulu M. Âli, Künhu’l‐
Ahbar, (çev. F.Çerçi), c.I, s.195. Kayseri, 2000. 7 Bilge M.Sadık, Osmanlı Devleti ve Kafkasya, s. 64, Eren yay. İst. 2005. 8 Şecaatname, 300, 302, 303, 482, 489 vd sayfalar. 9 Şecaatname, 293. 6
35
Mehmet Rıhtım Mehmet Çelebi, Tebriz’de ve Isfahan’da geçirdiği esirlik hayatı süresince kendisi‐
ne saygı gösterilmiş, ancak Osmanlılar ile ilgili sorulara istenen cevapları vermeme‐
si üzerine Alamut kalesine gönderilerek hapsedilmiştir. Yaklaşık iki yıl Alamut’ta bir kuyuda hapis kalan Asafi 985‐989/ 1577‐81 yılları arasında gerçekleştirilen Şirvan seferlerine katılan eski dostu ve kader arkadaşı Gazi Giray’ın (ö.1016 / 1607) yardımı ile kale hapsinden kurtula‐
rak 1584 senesinde Isfahan’a gönderilmiş‐
tir. Bir süre burada kalan Asafi, Safavi devletinin dâhili karışıklıklarından fayda‐
lanarak kaçmıştır. Önce Şiraz’a, oradan deniz yolu ile Basra’ya gitmiş, nihayet Bağdad ve Diyarbakır yoluyla Erzurum’a gelerek, bu esnada Tebriz seferine çıkmak üzere olan Özdemiroğlu Osman Paşa’ya iltihak etmiştir.10 1585’te Osman Paşa’nın Tebriz seferine katılarak sefer müverrihi olarak hizmet etmiştir. Tebriz’in fethinden sonra Özde‐
miroğlu Osman Paşa’nın himmeti ile Kefe (Theodosia) beylerbeyliğine getirilen Asafi, bu görevine başlayamadan aynı yıl Haleb beylerbeyliğine atanmıştır. Bu görevden alındıktan kısa bir süre sonra da, 1587 yılında vefat etmiştir.11 B. Şecaatname Asafi bu manzum tarihinde, Ekim 1585 ta‐
rihinde Tebriz seferi esnasında vefat eden, Serdar Özdemiroğlu Osman Paşa’nın 933‐
993/1527‐85 seneleri arasındaki hayatını menkıbevi bir şekilde anlatmıştır. Müellif eserinin giriş kısmında, Osman Paşa’nın savaşlardaki cesaretini anlatan otuz kırk cüzden oluşan bir eseri, Firdevsi’nin (ö. Şecaatname, 552. Şecaatname Tıpkı Basım, s. XXIX. 411/1020) Şehname’si tarzında yazmayı amaçladığını ifade eder. Otuz cüzden oluşan eserin her cüzü farklı bir konuyu ele alır. Eserini III. Murad’ın (982‐1003 /1574‐95) teşvikiyle manzum olarak yazan müellif, giriş kısmını nesir, geri kalanı‐ nı mesnevi tarzında kaleme almıştır. Hatimede 994/1586 olarak verilen yazılış tarihinin giriş kısmında 995/1587 olarak nazım halinde düşülmesi dibace bölü‐
münün bir yıl sonra yazıldığını gösterir.12 Müellif, eserini sanatlı bir üslupla yazdı‐
ğını ifade ederse de benzeri eserlerden daha sade bir Türkçe ile yazmıştır. Eser‐
de anlatılan olayların çoğu yazarın kişisel gözlemlerine dayanır. Eser, Osman Paşa’nın hayatının 986/ 1578 senesine kadarki kıs‐
mına dair, genel tezkere kitaplarında bu‐
lunmayan bilgileri içerir ve doğu seferle‐
rini detaylarıyla anlatır.13 Eserin muhtevası şu şekildedir: Giriş kıs‐
mında, Allah’a hamd ve Peygambere sa‐
lavattan sonra, III Murad’a övgüler yer alır. Daha sonra, Çıldır ile Koyun Geçidi muharebeleri ve ordunun Şirvan’a ulaş‐
ması. Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordunun Erzurum’a dönmesi ve Osman Paşa’nın Şirvan’da vezaret ünvanı ile kal‐
ması. Osman Paşa’nın aslı ve nesli, bey‐
lerbeyi olarak Habeşistan, Yemen, Basra, Bağdad ve Diyarbakır’daki hizmetleri. Ereş şehrinin özellikleri. Osman Paşa’nın Demirkapu’yu fethetmek için gayretleri. Şirvan’da Eres Han kumandasındaki Safevi kuvvetleri ile mücadeleleri. Şah oğlu ile Şamahı’daki çarpışmalar ve çe‐
kilen sıkıntılar. Osmanlı kuvvetlerinin Demirkapu’ya çekilmesi ve burayı üs haline getirmeleri. Osman Paşa’nın Kırım 10
12
11
13
36 Mustafa Eravcı, www.ottomanhistorians.com Aynı yer. Journal of Qafqaz University Azerbaycan Tarihi İçin Kaynak Bir Aser: Şecaatname ve XVI. Asırda Bakü kuvvetleri ile beraber Şirvan’ı tekrar ele geçirmesi. Bakü’ye asker gönderilmesi ve imar edilmesi. Gazi Giray ve Mehmet Çelebi’nin Safeviler’e esir düşmeleri. İmam Kulı muharebesi. Osman Paşa’nın Kefe’ye dönmesi ve bu esnada vuku bulan mu‐
harebeler. Ruslarla savaş. Kırım Hanı Mehmed Giray’ın tahttan indirilmesi. İstanbul’a dönüş ve vezir‐i azamlık ma‐
kamına geçiş. Tebriz seferinden önce vu‐
ku bulan hadiseler ve Tebriz seferi. Mehmet Çelebi’nin İran’dan kaçışı. Tebriz’in fethi esnasında beylerbeylerin mücadeleleri, Osman Paşa’nın vefatı ve Hatime. Şecaatname’nin günümüze kadar iki nüs‐
hası intikal etmiştir. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunanı nüsha tezhipli ve minyatürlü olup Ali b. Yusuf tarafın‐
dan güzel bir nesih hat ile yazılmıştır. Bu nüshada bulunan 79 adet minyatür XV. yüzyıl Osmanlı minyatür sanatının güzel örneklerindendir. Bu minyatürlerden Şa‐
mahı, Gabele, Derbent ve Bakü’nün tasvir edildiği bölümler Azerbaycan şehirlerinin en eski resimler olup, büyük değere sahiptir. Kitap 1586’da III. Murad için yazılmış ve ona takdim edilmiştir. Kitabın sultana arz edilişini gösteren bir minyatür bütün bir sayfaya yerleştirilmiştir. Bu nüshanın ilk sayfasında bulunan üç mühürden ilki ne‐
sihle yazılmış Selim b. Mustafa Han tuğ‐
rası, ikincisi ise talik hatla yazılmış olan “Selim b. Mustafa Han” ibaresidir. Üçün‐
cü mühür yine III. Selim’e (1202‐1222 /1789‐1807) aittir. III. Murad’a sunulmak‐
la beraber Şecaatname’nin bu nüshasının II. Abdülhamid döneminde (1876‐1909) Yıldız Sarayı’na taşındığı, daha sonra İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ne devredildiği anlaşılmaktadır. Topkapı Sarayı, Revan Köşkü Kütüphane‐
sinde bulunan nüsha ise 1587 tarihinde Number 20, 2007 yine Ali b. Yusuf tarafından istinsah edil‐
miş olup minyatürler bulunmamaktadır. C. XVI. Asır Sonlarında Bakü Şecaatname XVI. Asır Azerbaycan tarihi‐
ne dair birçok hakikatin bizzat şahidin‐
den öğrenilmesine imkan verdiği için çok önemli bir kaynak durumundadır. Osmanlı Azerbaycan ilişkileri yanında özel‐
likle Azerbaycan şehirleri; Ereş, Şamahı, Gabele, ve Bakü hakkında gözleme dayalı, detaylı bilgileri ihtiva eder. Bakü’ den bahseden kısımlar kitabın 240‐246 yaprakları arasındadır. 264. sayfada Bakü’ ye ait bir de minyatür bulunmaktadır. Bu bölümde, Bakü şehrinin fiziki yapı‐
sından, insanlarının karakterlerinden, pet‐
rolden, Hazar denizinden bahsedilir. Bakü’nün harap halde iken, Osmanlı or‐
dusu tarafından yeniden imar edilmesi ve Safevilerin Bakü’yü almak uğrunda cehd‐
leri tafsilatlı olarak verilir. Müellif, “Şehr‐i Badkuye tarifidir” diye isimlendirdiği bu bölümde; “Dinle tarif edeyim ol şehri ben, Bülbül dil mehdine açsun dehen” diyerek, Bakü’nün Hazar denizinin kıyı‐
sında, etrafı surlarla çevrili, eşsiz güzel‐
likte bir yer olduğunu şu sözlerle anlatır: Var bağı içre bülbüller hezar, Fasl‐ı gülde kalmaz âdemde karar. Şöyle vermiş Bahr‐i Kulzum şehre fer, Görmedi mislin gezenler bahr ü ber. Nev cevan gibi meyanına meğer, Bağlamışlar surdan simin kemer. Payine emvac‐i Kulzum bendevar, Yüz sürer bin aczile leyl ü nehar. Aşiyanı şahbaz imiş ezel, Ana benzer şehir az imiş ezel.14 14
Şecaatname, 241 37
Mehmet Rıhtım Bakü şehrini ve ahalisini anlatırken; şehir‐
de çok güzel, süslü evlerin bulunduğunu, güller, laleler ve çemenlerle müzeyyen olduğunu, yaz mevsiminde halkın şehri bırakıp bağlara gittiğini anlatır. Çoktur ol şehr içre huld asa mekan, Hasılı her bağı cennettir heman. Lale vü sünbüldürür sahnı çemen, Cümle sahra lale vü gül yasemen. Ehl‐i bezmi cümleten medhuş idi. Her tarafdan bân ki nuşa nuş idi. Bağda gül vakti eylerler karar, Varimez şehre biri san yağı var. Deşti ü sahra hem şükufedir tamam, Her müzellef dilberi destinde cam.15 Bakü ehlinin zevke ve eğlenceye düşkün ehl‐i keyf insanlar olduğunu, musiki mec‐
lislerinde ney ve muhtelif musiki aletleri çalıp, gazel okuduklarını şöyle anlatır: Ehli işrettir o şehrin ademi, Naydır meclislerinde hemdemi. Çengler bezme gelüb baş eğdiler, Kalbine sazendeler çok değdiler. Kari hep sazendeden efgan idi, Ellerinden muttasıl nalan idi. Derdin uşşaka şikayet etmede, Meclis ehlinden hikayet etmede.16 Eserin 240. sayfasında yer alan “Badkuye nam şehrin kal’asın tamir etdirdikleri” bölümünde 1501 yılında Bakü’nün Safevi‐
ler tarafından zaptı esnasında, 1539’da Şirvanşahlar devletinin lağvedilmesinde ve daha sonraları meydana gelen hadise‐
lerde tahrip olan Bakü şehri, taş ve toprak yığınlarından oluşan harabezara dönmüş, kaleden eser kalmamış, adeta bir örümcek ağına dönmüştür. Bu durumda olan şehir sık sık yağmacıların hücumlarına maruz kalır. Bundan bizar olan ahali de şehri terk eder.17 Kal’asın yıkmışlar itmişler harab, Harkı hod memlu idi seng u turab. Kal’asından yok idi illa eser, Her tarafdan eyler idi har güzar. Kal’ası gitmiş veli kalmış büyut, Tar‐u mar olmuş ke beyti Ankebut.18 1579 senesinde Safeviler Şirvan’a hücum etmezler. Bunu fırsat bilen Osman Paşa harap haldeki Bakü şehrinin ve kalesinin imarına başlar. Kalenin her bir bedenine bir grup işçi tayin eder ve başlarına da bir mesul koyarak nasıl bina edileceğini tarif eder. Gerekli para ve eşyayı etraftan top‐
lar. Asker ve sivil kimini maaş ile kimini ise zor ile çalıştırarak dört beş ay gibi kısa bir müddet içinde kale ve şehrin tamirini tamamlamaya muvaffak olur. Bakü yeniden âbad olur. Gelip gezenler şehrin yeni haline çok şaşırırlar. Bunun üzerine şehri terk etmiş olan halk geri dö‐
ner. Bakü yeniden canlanır ve kalabalık‐
laşır. Bu dönemde birçok nakışlı mükem‐
mel kasırlar inşa edilir ve ejderler gibi yelkenli gemiler yapılır. Yaptılar anda münakkaş çok kusur, Yoğidi hergiz kusurunda kusur. Keştiler var idi ejderler gibi Yelkeni var idi serverler gibi.19 Tüccarlar ve sanatkarlar yeniden işlerinin başına geçerler. Şehir kısa zamanda ikti‐
sadi açıdan gelişir. Asafi Bakü halkının ticaret ve sanat ehli, zevk sahibi olduğu‐
nu, evlerinin nakışlarla müzeyyen, mah‐
zenlerinin neft ile dolu olduğunu söyler. A.g.e. s.240 A.g.e. s. 241 19 A.g.e. s.242 17
Şecaatname, s.244. 16 Aynı yer. 15
38 18
Journal of Qafqaz University Azerbaycan Tarihi İçin Kaynak Bir Aser: Şecaatname ve XVI. Asırda Bakü Maldar idi şehirlü ademi Zevk ü şevk ile geçerdi her demi. Cümleten bezzaz ü erbab‐ı hiref Her biri ehl‐i heva destinde def. Dilkeş ü pürnak idi meskenleri Neft ile memlu idi mahzenleri Cahları var idi içi neft dolu Came‐i ashabı hep zer be idi.20 Asafi Bakü neftinden de uzun uzadıya bahseder. Neft kuyu ve ambarlarından, neftin kullanıldığı yerler ile ticaretinden söz eder. Neftin hâsılatının günlük bin yük olduğunu bunun da on yük akçe ge‐
lir getirdiğini anlatır. Ayrıca su gibi yer‐
den kaynayan beyaz neftten bahseder. Nece bin yük neft olur hasılları Nakd on yük akçe var hasılları Ağ neftin madeni var anda hem Abveş çah içre kaynar dem bedem.21 Bu devirde çoğu kapanmış olan ve kalan‐
ları da şahıslar eline geçerek zaptedilen neft kuyuları yeniden açılır ve halkın isti‐
fadesine verilir. Neft çukurlarından kay‐
nayan ziftin kullanıldığı yerlerden birisi de Bakü hamamlarıdır. Hamamlarda su‐
yun ve hamamın ısıtılmasında zift palçık‐
larından istifade edilir. Feth olucak çahlar miri içün, Zabt olundu kalmadı biri içün. Külhan u hamamlarda bittemam, Hime veş balçık yanar ey niknam. Zifte hod hergiz virilmez bir baha, Müft zifti kaynardı anda ca be ca.22 Asafi, yanardağdan da bahseder. Yağ‐
murda ve karda sönmeden devamlı su‐
rette yanan bu ateş, onu şaşırtmışa ben‐
zemektedir. Aynı yer. A.g.e. s.243 22 Aynı yer. Hem o sahralarda çok müddet ile, Sönmeyip odlar yanar kudret ile. Üstüne kar ile yağmurlar yağar, Yine dinlenmez o sahralar yanar.23 Bakü’de tuz ihtihsalatı da yapılmakta ve ticari olarak değerlendirilmektedir. Yıllık üretimi üç bin mahzen miktarınca olan bu tuzun günlük haracı on bin akça imiş. Es‐
kiden beri uygulanan bu vergi sisteminin Osmanlı hakimiyeti zamanı da aynen devam ettirildiği anlaşılmaktadır. Var dahi yanında bir duz madeni, Doldurur her yıl otuz yüz mahzeni. Bendi mahi var dahi şil namıdur, Sim ü zer mahilerinin damıdur. Günde on bin akçadur ana harac, Böyle bağlanmış ezelden ana bac.24 Petrol ticaretinde Geylan önemli bir ihra‐
cat limanıdır. Gemilerle yapılan petrol sevkinde karşılık olarak kumaşla takas edilir. Bu ithalat işinde her maldan yirmi beşte bir tamga (gümrük) vergisi alınır. Keştiler memlu gelur her dem kumaş, Neft ile tebdil edüp eyler maaş. Keşti Geylan kesilmez muttasıl, Hocalar sevdadan olmaz munfasıl. Her metaından yirmi beşte bir, Alınur tamga deyu ey bi nazir.25 Asafi’nin “Badkuye kurbunda medfune olan Seyyidü’n‐nisa Bibi Heybet nam azi‐
ze vasfıdır.” Başlığı altında İmam Rıza’‐
nın kızı Bibi Heybet’ in faziletinden ve makamından da bahseder. Bakü yakınla‐
rında kabri olan ve halk arasında bugün de “Bibi Heybet” olarak tanınan bu kabir günümüzde de halkın büyük teveccüh gösterdiği önemli bir ziyaret makamıdır. Aynı yer. Aynı yer. 25 Aynı yer. 20
23
21
24
Number 20, 2007 39
Mehmet Rıhtım Asafi’nin dört asır önceki sözleri adeta günümüze aitmiş hissini vermektedir. Bir Osmanlı müverrihinin Şiilerce kutsal ka‐
bul edilen bu makam hakkındaki takdir‐
kar sözleri Osmanlıların bütün dini ma‐
kamlar ve şahsiyetlere hoşgörü ve saygı ile baktıklarını göstermesi açısından dik‐
kat çekicidir. Yine ol şehrin yakınında meğer, Var idi medfune zenlerden bir er. Bibi Heybet derler idi adıyle, Ol azize yar idi evtadıyle. Sahili Kulzumda medfundu ol, Dür gibi ol yerde mahzun idi ol. Gerçi dür idi veli dürr‐i yetim, Oldu sanduk u sadef içre mukim. Yoğ idi anın keramatına had, Hiç hesab olmaz muhibbi la yuad. Cay‐ı hub ve dilkeş idi ol makam, Zari olmuş gelür idi has u am. Ol velayet bahrine cümle cihan, Cuylar gibi akardı her zaman. Duhter‐i Pakize gevher‐i senc idi, Başı örtülü heman bir genc idi. Ol idi Zeyni’l‐ibadın duhteri, Hem keramet asumanı ahteri. Nice ahter şems‐i taban idi ol, Arşda mah‐ı dırahşan idi ol. Mürg‐i kuds idi o buldu payesin, Dime kabridir o rahmet sayesin. Badkuye halkı sıdk ile tamam, Mutekıd olmuşlar idi vesselam.26 Mehmet Paşa, burada zamanın geçmesi ile bugün unutulmuş olan çok ilginç ve ibretli bir hadise anlatır. Safevilerin Şirvan Beylerbeyi Selman han, Bakü önlerine ge‐
lerek kırk gün müddetle şehri kuşatarak şiddetli hücumlarda bulunur. Kalede bulunan az sayıdaki Osmanlı askeri bu kuşatmaya metanetle direnir. Ancak tü‐
kenme noktasına gelindiği bir sırada, Selman hanın gördüğü rüya, kuşatmanın sona ermesine sebep olur. 261. sayfada yer alan rüya hadisesi kısaca şöyledir: Selman Han rüyasında görür ki, bir su kenarındadır ve orada Bibi Heybet elleri çamur içinde durmaktadır. Hemen ayağı‐
na yüz sürer ve elindeki çamurun hikme‐
tini bilmek ister. “bu su ile abdest aldı‐
ğınız halde ellerinizin çamur içinde olma‐
sı nedendir.” diye sual eder. Bibi Heybet hışımla ona dönerek şöyle cevap verir: Döndü hışmile verdi ana cevab Gerçi destim kildir, ettim çok savab, Siz yıkarsız Badkuye kalasın, Ben yaparım emr ile her kullesin Hak teala bunları hıfz eyledi, Müjdeler edip resule söyledi. Çar‐i yar ile resulun emridir. Hayderi zevci’l‐betulun emridir. Yıktığın sencileyin zalimlerin Yapmışam darın bu dem alimlerin. Zatınızda Hak’tan etmek yok hicab Yanınızda her taassub bir savab Zulmünüzden yumağa değmez elim Taşlar komadan ağırdı belim.27 Bunun üzerine uykusundan uyanan Selman han’ın Bibi Heybet’e olan inancı kuvvetlenir ve aynı zamanda yaptığı işe pişman olur. Tevbe edip, kurbanlar kese‐
rek nezirler verir. Bibi Heybetin kabrine yüz sürerek gözyaşı döker ve kuşatmayı kaldırır. Yüklerini ve askerlerini toplaya‐
rak buradan ayrılıp gider. Şehir ahalisi bunun üzerine büyük sevinç gösterisinde bulunurlar. Borular ziller çalınır, insan‐
ların sevinç çığlıkları yükselir. Selman han ise buradan gittikten sonra Şabran şehrinde can verir.28 27
A.g.e. 244‐245. 26
40 28
Şecaatname, s.261. A.g.e. s.260‐263 Journal of Qafqaz University Azerbaycan Tarihi İçin Kaynak Bir Aser: Şecaatname ve XVI. Asırda Bakü Netice XVI‐XVII. asırlarda Osmanlılar ve Safevi‐
ler arasında cereyan eden harpler her iki devletin de yararına olmamıştır. İki asır devam eden muharebeler, hem Osmanlı hem de Safevi devletine ekonomik ve si‐
yasi açıdan büyük zararlar vermiştir. Ay‐
nı kök ve dine mensup Osmanlı ve Azer‐
baycan Türkleri bu savaşlar sebebi ile bir‐
birlerinden uzun müddet uzak kalmış‐
lardır. Gerek Safevi gerekse Osmanlı tarihçileri bu dönem tarihine dair önemli eserler yazmışlardır. Osmanlı ‐ İran ilişkilerinin anlatıldığı bu eserlerde daha çok Osmanlı ‐ Safevi savaşlarının sebepleri, cereyan şe‐
killeri ve sonuçları yer almaktadır. Ancak bu tarihi kaynaklar daha ayrıntılı incelen‐
diğinde bu seferlerin sadece bir savaştan ibaret olmadığı, aynı zamanda bir kültür etkileşimi olduğu görülecektir. Şecaatna‐
me’de yer alan bilgiler bu hususu açıkça göstermektedir. Şecaatname muharebeler‐
den daha çok bu devir Şirvan ve çevre‐
sindeki tarihi, coğrafi, içtimai, mimari ve kültürel unsurlardan ve hadiselerden bahseder, birçok değerli bilgiler verir. Devrimizde yazılan tarih kitaplarında bu gibi eserler kaynak olarak kullanılırken, sadece savaşlar hakkındaki bilgilerin ele alınıp değerlendirilmesi büyük bir eksik‐
lik ve yanlışlıktır. Bilindiği gibi tarihi hadiseler içinde bu‐
lundukları zaman ve şartlara göre değer‐
lendirilir. Osmanlı ve Safevi devletleri arasında cereyan eden hadiseler her iki devletin kendi şartları ve gerçekleri göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Bu hadiseler maalesef tarihçiler tarafından içinde bulundukları hakim ideoloji ve zihniyete göre yanlış ve taraflı bir şekilde Number 20, 2007 yazılmış, günümüze kadar da böyle gel‐
miştir. Bu devirle ilgili tarihi kaynakların henüz tam olarak ortaya çıkarılıp ince‐
lenmediği de bir gerçektir. Yeni devirde bu kaynaklar Türkiyeli ve Azerbaycanlı ilim adamı tarihçiler tarafından karşılaş‐
tırmalı olarak birlikte incelenmeli, hadise‐
ler serinkanlı, objektif ve ilmi olarak de‐
ğerlendirilerek yeniden yazılmalıdır. Azerbaycan ve Türkiye ilişkilerinin daha sağlam temellere oturması ve istikrarlı bi‐
çimde inkişaf etmesi için aklın, mantığın yanında ilmin ve gerçeklerin yol gösteri‐
ciliğine ihtiyaç vardır. Bu çerçevede XVI. asır Azerbaycan’ı hak‐
kında birçok faydalı bilgiler veren Şecaat‐
name, Osmanlı ve Azerbaycan tarihi için tartışmasız değerli bir tarihi kaynaktır. O günün şehirleri, halkın yaşayış şekilleri, siyasi hadiseleri, savaşları, önemli şahsi‐
yetleri ve daha birçok konuda hiçbir yer‐
de olmayan değerli bilgiler verir. Eserin sadeleştirilerek Azerbaycan’da neşredil‐
mesinin faydalı olacağı kanaatindeyiz. BİBLİYOGRAFYA 1.
Abdurrahman Şeref. “Özdemiroglı Osman Paşa.” Ta’rih‐i Osmani Encümeni Mecmuası, IV/24, 1332/1914. 2.
Bekir Kütükoğlu. Osmanlı‐İran Münasebetleri, İstanbul, 1993, 161. 3.
Bilge M.Sadık, Osmanlı Devleti ve Kafkasya, s. 64, Eren yay. İst. 2005. 4.
Cornell H. Fleisher. Tarihçi Mustafa Ali Bir Osmanlı Aydın ve Bürokratı. Çev. Ayla Ortaç, İstanbul, 1996. 5.
F.E. Karatay. Topkapı Sarayı Müzesi Türkçe Yazmalar Kataloğu c. 1, 145 Istanbul, 1961. 6.
Fahrettin Kırzıoğlu, Kafkas Ellerinin Fethi, Ankara, 1993, 283. 7.
Franz Babinger. Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. Çev. C. Üçok, Ankara, 1982. 8.
İ.H. Danişmend. İzahlı Osmanlı Tarihi Krono‐
lojisi, Ankara, 1961, c. 3, 60‐90. Siyasi 41
Mehmet Rıhtım 9.
İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY 6043. 10. İstanbul, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan 1301. 11. Joseph v. Hammer‐Purgstall. Osmanlı Devleti Tarihi. Çev. M. Ata, İstanbul, 1985, c. 7, 1827‐35. 12. Kınalızade Hasan Çelebi. Tezkiretü’ş‐Şuara. Haz. İbrahim Kutluk Ankara, 1989, c. I, 165. 13. Köprülü M.Fuad, Türk Edebiyatı Tarihi, s.401, Akçağ, Yay. Ankara, 2003.1 14. Levent A.Sırrı, “Gazavatname”, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, c.III, s. 296‐297. 15. Mehmed Süreyya. Sicill‐i Osmani, İstanbul, 1997. 16. Rahimizade, Tarih‐i Osman Paşa, s.6. (terc. Y.Zeyrek), Kültür Bakanlığı, Ankara, 2001. 17. Şecaatname, Tıpkı Basım, hazırlayan A. Özcan, Çamlıca Basım, İstanbul, 2006. 18. Gelibolulu M. Âli, Künhu’l‐Ahbar, (çev. F.Çerçi), c.I, s.195. Kayseri, 2000. 19. Selaniki Mustafa Efendi. Ta’rih‐i Selaniki. Haz. Mehmed İpşirli, İstanbul, 1989, c. I, 181. 20. Mustafa Eravcı, ttp://www.ottomanhistorians.com//database/ht
ml/dalmehmed.html 21. Yücel Öztürk. Osmanlı Hakimiyetinde Kefe, 1475‐1600, Ankara, 2000. 42 Journal of Qafqaz University 
Download