BİYOLOJİK ARAŞTIRMALAR, TEKNOLOJİYE AKTARIMI ve

advertisement
BİYOLOJİK
ARAŞTIRMALAR,
TEKNOLOJİYE
AKTARIMI ve
ÖNCELİKLERİMİZ

Biyoloji eski Yunanca’da bio,
“hayat"; ve logos, “kavrama",
“Hayatı kavrama“anlamına
gelmektedir.

Doğal Bilimlerin bir bölümü olup,
canlı organizmalar, onların çevre
ile ilişkileri, sınıflandırılması,
yapı, işlev, büyüme, köken,
evolüsyon ve dağılımlarını
araştırır.

Hücre teorisi, genetik ve
homeostasis ile ilgilenir.

Ayrı bir bilim dalı olarak
19.yüzyılda tanımlanmıştır.

Biyoloji bugün en
popüler bilim dalları
arasında belki de ilk
sırayı alır.

Çünkü canlılık insanın
her zaman ilgisini
çeken bir husus
olmuştur.

Biyoloji, bilgiye ulaşmak için bilimsel metodu
kullanır. Bilimsel teoriler, bilimsel gözlemlere
dayanır ve bu teoriler, yeni araştırmalarla bazen
geliştirilirler.

Bilimsel teoriler aynı zamanda, daha
gözlenmemiş bir fenomenin tahmin edilebilmesi
için de kullanılabilirler.

Biyolojik sistemler, bazen sistematik olarak
modellenirler; ancak yine de - diğer bilim
dallarında da olduğu gibi - teoriler sadece
matematik kullanarak açıklanmazlar.

Evrensellik, evrim,
çeşitlilik, devamlılık,
genetik,
biyoteknoloji,
biyokimya,
moleküler biyoloji,
homeostasis ve
etkileşimler.

Aristo’dan bu yana biyoloji alanında bir çok
gelişmeler olmuştur. Ama 20. yüzyılda
biyoloji alnında yapılan gelişmeler
bunlardan binlerce kez daha fazladır.

Özellikle elektron mikroskobunun
keşfinden sonra canlılık mikro-aleme
kayarak hücre ve içeriği incelenmiş, bir
müddet sonra bu da yeterli olmayıp gen
yapısına kadar inilmiştir.

Canlılar arası benzerlikten tutunda
tedavisine kadar hemen hemen bütün
biyolojik olaylarda artık gen yapıları
incelenerek neticelere varılmaktadır.

Özellikle 21. yüzyılda biyolojinin önemi
daha da artacaktır. Çünkü insanoğlu bugün
birçok hastalıkla mücadele etmektedir.
Bunları da çözecek yine biyoloji olacaktır.

Bugün artık, biyoloji bilimi daha geniş bir alanda hizmet
vermektedir. Birçok konuyu içine kapsamaktadır.
Bundan dolayı alt dallara ayrılarak genişletilmiştir.
Botanik, zooloji,
mikrobiyoloji,
biyokimya,
moleküler biyoloji,
hücre biyolojisi,
fizyoloji, ekoloji
gibi alanları
bunlardan sadece
birkaçıdır.

Temel bir bilim olan biyoloji, canlı ve doğa ile ilgili
her konuyu kapsar. Bu nedenle araştıran,
düşünen insana sınırsız sayıda çalışma olanağı
sağlar. Burada başarılı olmanın en önemli sırrı,
düşünerek doğayı izlemektir.

Özellikle son 50 yılda elektronik ortamın
yaşamımızı etkilemesi ve bilgiye ulaşmanın
kolaylığı ile biyolojik ve biyoteknolojik
araştırmaların çeşitliliği artmış ve bilimde çok
ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir

Bu nedenle; biyoloji araştırmalarının gelişmesi
teknolojik gelişmelerle yakından ilgilidir.

Biyoteknoloji; biyolojik
sistemlerin, canlı
organizmaların,
ürünlerinin ve
aktivitelerinin özgün
kullanımlar için belli
amaçlar doğrultusunda
rekombinant DNA
teknolojisi kullanılarak
değiştirilmesindeki
işlem ve süreçtir.

Biyoteknolojide amaç; genetik ve moleküler
DNA teknikleriyle, canlıların genetik
haritalarını çıkartmak, çoğaltmak, ıslah
etmek, değiştirmek, geliştirmek, yeni ve az
bulunan ürünleri yine canlılara (organizma,
hücre ve dokulara) ürettirmek veya bunları
daha fazla elde etmektir.

Biyoteknolojinin en özgün tarifi "Biyolojik
organizmaların, biyolojik sistemlerin veya
biyolojik proseslerin üretim ve hizmet
endüstrilerine uygulanmasıdır.

Biyoteknoloji, bir bilim
dalı olmayıp,
mikrobiyoloji, moleküler
biyoloji, fizyoloji, hücre
biyolojisi, gen
mühendisliği, kimya
mühendisliği gibi bilim
dallarının kendi aralarında
etkileşmelerinden
kaynaklanan ara
disiplinlerden oluşan bir
birim ve uygulama dalları
topluluğudur.

Biyoteknoloji geleneksel ürünlerden yüksek teknoloji
ürünlerine kadar çok geniş bir yelpazeyi içine almakta
iken, son günlerde ''Biyoteknoloji'' denince pekçok
kişinin aklına, ne yazık ki sadece Genleri Değiştirilmiş
Organizmalar (GDO) gelmeye başladı. Değiştirilmiş
genlerin doğal çevrede ne tür etkileri olacağı da henüz
yeterince bilinemediği için, kamuoyunda haklı olarak bir
şüphe oluşmuştur.

Bu şüphelerin ortadan kaldırılabilmesi öncelikle
biyoteknolojik uygulamaların yakından takip edilmesi,
ikinci olarak Modern biyoteknolojinin ülkemizde
gelişmesi ve toplumsal refaha katkı sağlamasıyla olur.
Bu da moleküler biyolojide araştırma gücünün gelişmesi
ve sanayiye uygulanabilir sonuçların elde edilmesiyle
mümkündür.

Biyoteknoloji şüphesiz geleceğin çehresini
çizen unsurlardan biri olacak ve özellikle
tarım, gıda, sağlık ve bilgisayar
endüstrilerinde büyük atılımların
gerçekleşmesine imkan sağlayacaktır.

Artan dünya nüfusunun temel ihtiyaçlarının
karşılanmasında yaşanılan zorluklar, insanlara
ulaşan gıda zincirindeki olumsuzluklar çağımız
bilim adamlarını arayışlara itmiştir.

Gün geçtikçe azalan doğal kaynakların en iyi
şekilde değerlendirilmesi mümkün olsa bile,
dünya nüfusunun artış hızı karşısında yetersiz
kalmaktadır.

Bu durumda mevcut potansiyelin rasyonel kullanımı
yanında yeterli ve dengeli beslenme için uygun gıda
maddelerinin sağlanması insanlığın geleceği için
vazgeçilmez bir şart olmuştur.

Günümüzde pek çok ülkede çok daha acı bir şekilde
hissedilse bile gıda maddelerinin sağlanması insanların
temel sorunlarından biri olmaya devam etmektedir.

Yirmi birinci asrın başlarında 6.5 milyarı geçen dünya
nüfusunu beslemek için, gıda üretiminin eskiye nazaran
1.7 kat artırılması gerekmektedir.

Tarım alanında basit biyoteknolojik uygulamalarla
sağlanan önemli üretim artışlarının, çağımızdaki
teknolojiye uygun metotlarla daha da artırılabileceği
tahmin edilmektedir.

Biyoteknoloji alanındaki
uygulamaların tarım
alanındaki artışları
insanların açlık sorununa
kalıcı çözümler
getirecektir.

İnsan gıdalarının çoğu
yaklaşık 30 çeşit tarımsal
üründen sağlanmakta,
bunları da tahıllar, şekerli
bitkiler, baklagiller, yağlı
tohumlar, meyve ve
sebzeler oluşturmaktadır.

Bütün bunlar göz önüne alındığında, insanların
temel gıdalarını oluşturan, tarımsal ürünlerin
üretiminde olduğu kadar, ürünlerin işlenmesi ve
istenilen özellikte gıdalar elde edilmesi gibi bir
çok sahada uygulama imkanı bulan"Uygulamalı
Hayat Bilimleri" olarak da tarif edilen
"Biyoteknoloji" ye başta gıda ve sağlık olmak
üzere birçok meseleyi çözebileceği ümidiyle
bakılmaktadır.

Bu da biyoteknolojiye teorik olarak sınırsız
uygulama alanı oluşturmakta ve önemini
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Biyoteknolojik uygulamalar J.WatsonF.Crick adlı araştırıcıların canlılardaki
karakterlerin dölden döle aktarılmasında
rol oynayan DNA (Deoksiribonükleikasit)
molekülünün yapısını belirlemeleriyle
hayata geçmiştir.

Bu molekülün yapısındaki değişmelerle
canlılardaki karakterlerin farklılaştığının
anlaşılması bu tür uygulamalarla istenilen
özellikte bitki ve hayvan elde etmeyi
planlayan Gen Mühendisliği bilim dalının
doğmasını sağlamıştır.

İnsan soyu, bugünkü teknolojik ve bilimsel
olgunluğa erişinceye kadar geçen sürede,
kendi yaşamını iyileştirmek için pek çok
araştırma ve çalışmalar yapmıştır.
İlk yıllarda;
 Bir rastlantı sonucu bulunan kimera ile iyi
meyve veren bitkiden alınan bir kromozomun
yada bir parçanın, ayrı bir bitkiye aktarımı
sayesinde daha verimli türler elde edilmiştir.

Önceleri, kalıtsal materyalin
rastgele değişimlerinin arasında
amaca uygun olanlar deneme
yanılma yoluyla seçiliyordu. Ancak
1950’li ve daha sonraki yıllarda
DNA ve işlevi aydınlanınca
biyoteknolojik uygulamalar,
planlanmış ve bir amaca yönelik
olarak yapılmaya başlanmıştır.

1980’li yıllarda, kalıtsal dizilimin
üzerinde ayrıntılı inceleme
yapmak, DNA’daki baz sırasının bir
kısmını değiştirmek bir kısım
bazları çıkarmak yada DNA’ya yeni
bir baz dizilişleri eklemek olanağı,
yeni geliştirilen teknikler sayesinde
mümkün olmuştur.

İlk defa Mısır ve Meksika’da
yapılan yapay tozlaşma ve
hayvan çaprazlamaları gen
teknolojisinin ilk aşaması olup,
günümüzde yeni teknikler
sayesinde halâ güncelliğini
korumaktadır.

Önceleri birkaç araştırmayla
başlayan biyoteknoloji,
şimdilerde bir sektör haline
gelmiştir.

Çeşitli antibiyotikler, aşı,
interferon, pestisidlerin
üretimi, insandaki zararlı
genlerin ayıklanması gibi pek
çok alanda biyoteknolojik
yöntemlerden
yararlanılmaktadır.

Dünyamızın kaynakları, sürekli çoğalan ve
çoğaldıkça da tüketimi artan insan
topluluklarına yeterli olmayacak duruma
gelmiştir. Denizler, iç sular, atmosfer ve
toprak yapısı yer yer yenilenemeyecek
biçimde bozulmuştur.

Tüm dünya yaşam tehlikesine doğru
sürüklenmektedir. Çözüm yolu, bazı
önlemlerle birlikte biyoloji bilimine
dayanmaktadır.

İnsan topluluklarında kalıtsal hastalıklara neden olan
genler, döllenme sırasında sağlamlarıyla
değiştirilerek kanser, yüksek ve düşük tansiyon,
şeker hastalığı, cücelik gibi hastalıklar
önlenebilecektir.

Canlıların ömür uzunluğunu kalıtsal olarak
denetleyen genler kontrol altına alınarak ya da
değiştirilerek, uzun bir yaşam sağlanabilecektir.

Bir canlıda önemli bir özelliği ortaya çıkaran gen ya
da genler, diğer canlıların kalıtsal yapısına eklenerek
bazı eksiklikler bu yolla giderilebildiği gibi fazladan
bazı özelliklerin kazanılması da sağlanacaktır.

Bitki ve hayvanların ıslahında olağanüstü atılımlar
gerçekleşecek, verim artırılacak, birçok maddenin
sentezi özellikle büyük miktarda mikroorganizmalara
yaptırılabilecektir.

Genlerdeki değişiklikler sonucu yeni hayvan ve bitki
türlerinin ortaya çıkması sağlanacaktır.

Yenilenme mekanizması aydınlatılacağından yitirilmiş
kısmi doku ve organlar yerine konulabilecektir.

Canlılardaki genlerin tümü kataloglanabilecek, bunlarla
ilgili bankalar kurulacak, ilaç sanayi biyoteknolojik
yöntemleri geniş oranda kullanacağı için bir çok ilacın
etkili ve ucuz yoldan üretilmesi sağlanacaktır

Ülkelerin gelişmişlik düzeyinin
değerlendirilmesinde kullanılan en önemli
ölçütlerden birisi, o ülkedeki bilimsel
araştırmaların evrensel ölçekte bilim ve
teknolojideki gelişmelere katkı düzeyi olarak
söylenebilir.

Biyoteknolojik buluşların daha çok gelişmiş
ülkelerde uygulanmasına karşın; Türkiye gibi
daha yolun başında, gelişmekte olan ülkelerin
hızlı fakat sistemli bir şekilde biyoteknoloji
alanına adım atması ve gelişen, modern
biyoteknolojiye ayak uydurması gerekmektedir.

Son yirmi yılda, dünyadaki uygulama ve araştırma
konularına göz atıldığında, biyoteknolojinin özellikle
sağlık, tarım, gıda sektörleri ile kimyasalların çevreye
verdiği zararın giderilmesi için kullanıldığı
görülmektedir. 2000 yılı itibariyle, 150 milyar ABD
Doları civarında bir pazar büyüklüğü olduğu kabul
edilen biyoteknoloji ürünlerinden, tarım ve gıda
sektörlerine dönük ürünlerin aldıkları pay yaklaşık %
23’tür.

Her ne kadar sağlık sektöründe biyoteknolojik olarak
önemli adımlar atılmış olsa da günümüzde
biyoteknolojik araştırmaların daha çok tarım alanına
yönlendiği kaçınılmaz bir gerçektir.

ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi
gelişmiş ülkeler sermayelerinin büyük
bir çoğunluğunu tarım alanındaki
biyoteknolojik araştırmalara ayırarak
dünya piyasasında önemli bir yere sahip
olmuşlardır.

Bunun yanı sıra İsrail ve Japonya gibi
ülkeler ise her geçen gün kendilerini bu
alanda geliştirmekte ve dünya
piyasasında büyük bir pay elde etmeye
başlamışlardır.

Biyolojik kaynaklar bakımından oldukça zengin
bir ülke olarak, biyoteknolojinin ulusal
kalkınmamızda büyük bir potansiyel taşıdığı
gerçeğinden hareketle, ülkemizde ilk kez 1980'li
yılların başlarında, TÜBİTAK bünyesinde, Enzim
Teknolojisi İhtisas Komisyonu (1982) ve daha
sonra, Biyoteknolojide Türkiye'nin Önceliklerini
Saptamaya Yönelik İhtisas Komisyonu (1984)
oluşturulmuş; bu komisyonlar biyoteknoloji
alanına yönelik araştırma politikalarının
belirlenebilmesi için çekirdek niteliği taşıyan ön
çalışmalar yapmışlardır.

Sonraki yıllarda özel sektörde ve bir çok birim
bünyesinde biyoteknoloji alanında
ilerlemeler kaydedilmiştir. Yurtdışındaki
üniversiteler ve araştırma merkezleriyle ortak
yürütülen projelerin sayısı artmış, uluslararası
fonlardan daha çok yararlanılmaya
başlanmıştır.

Kaydedilen bu gelişmelere karşın, ülkemizde
endüstriyel biyoteknolojinin yerleşmiş
olduğunu, ekonomik güçlenmede
kaynaklarımızı bu yönde
değerlendirebildiğimizi söylemek güçtür.

Para kaynaklarinin azligi;

Üniversitelerde üretilen bilginin
ticarileşmemesi;

Araştırmacılar, müşteriler ve tedarikciler ile
güçlü işbirlikleri kurulamaması;
olarak sıralayabiliriz.

Türkiye biyoteknoloji konusunda, yetişmiş
eleman, laboratuar altyapısı ve araştırma
olanaklarındaki yetersizlikler nedeniyle oldukça
geride kalmıştır. Üniversitelerde son birkaç yıldır
moleküler biyoloji ve genetik konusunda lisans
eğitimi verilmeye başlamıştır.

Araştırma-geliştirme için ayrılan fonlar yetersiz
olmakla birlikte son yıllarda bir gelişme olduğu
belirtilmektedir. Araştırma sayısının ve
niteliğinin artmasını engelleyen bir neden de
çalışmalarda kullanılan maddelerin çok maliyetli
olmasıdır.












Alkollü içkiler
Süt ürünleri
Ekmek, sirke, limon tuzu, alkol ve aseton gibi
mayaların ürünleri
Penisilin ve türevleri
Virüs aşıları
Aerobik su arıtımı
Deterjanlar için leke çıkarıcı olan enzimler
Anaerobik su arıtımı (Biyogaz üretimi)
Hayvan aşıları
İnsan insülini
Büyüme hormonları
İnterferon

Biyoteknoloji ve Gen Teknolojileri Stratejileri,
beş ana sektöre odaklanmıştır. Bunlar
sırasıyla, sağlık,tarım, hayvancılık, gıda ve
endüstriyel biyoteknoloji sektörleridir

Hastalıkların erken tanımında, tedavi
yöntemlerinin geliştirilmesinde

DNA, sentetik peptid, rekombinant aşı
endüstrisinin geliştirilmesinde

Biyoteknoloji ile üretilen ilaçların
geliştirilmesinde

Tedavi amaçlı yapay hücre, doku, organların
klonlama yöntemi ile yapılıp saklanmasında

Genetik hastalıkların önlenmesi ve
azaltılması için kök hücrelerin
saklanmasında

Kanserlerde gen tedavisi uygulamalarının
geliştirilmesinde

Hastalıkların erken tanımında, tedavi
yöntemlerinin geliştirilmesinde önemli
katkıları vardır.

Teknoloji son 50 yılda inanılmaz
hızla gelişti. Bu her alana
olduğu gibi sağlık alanına da
yansıdı. Bu teknolojinin
gelişmesi her türlü tanı ve teşhis
yöntemini hızlandırdığı gibi
daha kesin sonuçlar almamızı da
sağladı.

Kullandığımız her teknoloji bizi
tanı ve tedavide daha ileriye
götürüyor. Daha doğru teşhisler
konulmaya başlanıyor veya
daha önce teşhis konulamayan
durumlarda daha ayrıntılı
sonuçlara ulaşıldığı için teşhis ve
tedavi imkanı oluyor. Böylece
daha fazla kişiye, daha hızlı tanı
ve tedavi imkanı doğuyor.

Ülkemizde Biyoteknolojik
ilaçların tümü ithalatla
karşılanmaktadır. Yerli ilaç
sanayimiz, ülkedeki ilaç
tüccarları (ithalatçılar) ile
rekabet edememektedir.
Yerli ilaç sanayimiz yeni ilaç
geliştirecek mali kapasite ve
teknik donanıma sahip değil.

Bu alanda gerekli yasal
düzenlemeler yapılarak ve
imkanlar iyileştirilerek
biyoteknolojik ilerlemeler
hızlandırılabilecektir.

Hastalıkların moleküler patolojileri aydınlanıp, hastalıkların
gelişmesinde rol oynayan genler belirlendikçe bu
alanlardaki tedavi uygulamalarının artması kaçınılmazdır.

Öte yandan farmakogenetik (hastaların ilaçlara verdiği
cevapların oluşmasında temel bir rol oynayan genetik
faktörleri inceleyen bilim dalı) alanındaki gelişmeler
sayesinde hastalıkların heterojenitesi ve bireylerin ilaçlara
verdikleri yanıtlar moleküler düzeyde
sınıflandırılabilmektedir.

Hastalık sebebi olacak genlerin yerine hatalı
olmayanların yerleştirilmesi amaçlanan
tedavi yöntemleri arasındadır.

Sağlık alanına biyoteknolojinin önemli bir
katkısı da rekombinant DNA teknolojisi
uygulamasıyla elde edilen ve canlı
tarafından sentez edilemeyen ya da yetersiz
üretilen protein ve enzimlerin yerine
geçebilecek yapay ürünlerle tedavinin
kolaylaşmasıdır. Örneğin bu yolla insülün
hormonu ve bazı aşılar elde edilmektedir.
İnsan
Hücresi
Hormon
DNAsı
Rekombinant
Plazmid DNAsı
Rekombinant
Bakteri Hücresi
Hormon
Bakteri
Hücresi
Plazmid
DNAsı
Rekombinant
Hayvan Hücresi
Rekombinant
Hormon

Hastalıkların moleküler genetik mekanizmalarının
ve kalıtım şekillerinin anlaşılması sonucu
doğuştan metabolizma bozuklukları, kanser gibi
hastalıkların, klinik belirti vermeden taramalar
yardımıyla yatkın bireylerin belirlenmesine ve
önlem alınmasına olanak sağlamaktadır

Yakın bir gelecekte bireyin bir ilaca vereceği
cevabı önceden belirleyen genetik profil belirleme
testleri yaygın olarak kullanılabilecektir.

Farmakogenetik alanında meydana gelen
gelişmeler sayesinde ilaçla tedaviye hakim olan
ampirik yaklaşımların yerini bireye özgü tedavi
yaklaşımlarına bırakacağını göstermektedir.

Biyojeneriklerin yerli üretiminin önü açılmalı,

Üretim izni ve ruhsatlandırma koşullarını apaçık belirleyen yasal
düzenlemeler yapılmalı,

İlaç geliştirme, üretim ve ruhsatlandırılmasını kendi olanakları ile
denetleyip onay verebilen donanımlı ve yetişmiş insan gücüne sahip
bir “ilaç kurumu” kurulmalı,

“Rekombinant İlaç ve Aşılar” konusunda ulusal Ar-Ge programı
başlatılmalı,

Doğal ve sentetik kaynaklı ve hedefe özgün yeni ilaç adaylarının
bulunup patentlenmesi,

Bütün bu uygulamar için de “Moleküler Biyololoji ve Genetik
Bilimleri”nin ülkede geliştirilmesi ve ileriye dönük bilgi birikiminin
artması sağlanmalıdır.

KORUMA, TANI ve TEDAVİDE GENOMBİLİM:
Hastalıkların Genetik Bileşenlerinin Belirlenerek Koruma, Tanı ve Tedavide
Kullanımının Yaygınlaştırılması

HÜCRE TEDAVİLERİ:
Kaybedilmiş olan herhangi bir yaşamsal fonksiyonu geri kazandırmak
ve/veya vücuda terapötik molekülleri sağlamak

İLAÇ KEŞFİ:
İlaç Tarama ve Tasarım Teknolojilerinde Yetkinleşme

TERAPÖTİK PROTEİN İLAÇLAR:
Patent-Sonrası Rekombinant Proteinler Başta Olmak Üzere Terapötik
Proteinlerin Üretimi

BİYOİNFORMATİK ARAÇ VE ÜRÜNLER:
Genetik hastalıklardan sorumlu olabilecek genlerin bulunması ve tanı
mekanizmalarının oluşturulması, Hastalıklı ve normal hücrelerdeki genlerin
ifade düzeyleri karşılaştırılarak hastalığa neden olan genler grubunun
biyoinformatik yöntemlerle tespit edilebilmesi

Tarım ürünlerinde verimi etkileyen biyolojik
ajanlara karşı(bakteri,virüs,mantar,) dayanıklı
bitki türleri geliştirme çalışmaları
yapılmaktadır. Bu çalışmalarda çevreye zarar
veren kimyasal ilaçlar kullanılmadan bitkiler
daha elverişli hale getirilmektedir.

Bitkilerde faydalı maddeler (buğdayda lisin,
baklada metiyonin gibi) zenginleştirilerek
daha kaliteli ürünler elde edilmektedir.
Özellikle buğday, pamuk, yağ bitkileri,
domates gibi stratejik önemi olan bitkilerin
melezleme yöntemi ile yeni çeşitleri elde
edilmekte yapay tohum olanakları
araştırılmaktadır.
Verici
Organizma
Hücresi
Protein
DNAsı
Rekombinant
Plazmid DNAsı
Rekombinant
Bakteri Hücreleri
Protein
Bakteri
Hücresi
Plazmid
DNAsı
Rekombinant
Protein

Bitkilerde Stres Toleransı ve
İşlevsel Gıda Üretimi

Bitki Hastalıklarının Tanısı ve
Biyolojik Mücadele

Nitelikli Tohum, Fide ve Fidan
Materyali Üretimi

Gen Kaynaklarının Korunması
ve Hedef Genlerce
Karakterizasyonu

GDO Biyogüvenlik
Sistemlerinin Geliştirilmesi
Moleküler Markör Teknolojileri /
Haritalama, Transformasyon Teknolojileri,
İşlevsel Genomik ve Proteomik, Yüksek
Ölçekli Analiz Teknolojileri, Rekombinant
DNA Teknolojileri, Biyoinformatik, Bitki
Hücre ve Doku Kültürü, Moleküler Stress ve
Verim Fizyoloji, Moleküler Tanı ve Teşhis
gibi teknoloji alanlarından etkin biçimde
yararlanılması gerekmektedir.

Türkiye için özgün olan hayvan ırklarının
genomları belirlenerek devamlılığı
sağlanmaktadır.(Ankara keçisi gibi)

Hayvanların daha verimli, daha sağlıklı, daha
kaliteli üremelerini sağlamak için modern
tekniklerle çalışmalar yapılmaktadır.

Hayvanların daha sağlıklı olması için aşılar
üretilmektedir.

Hayvan Islahında Moleküler Biyoloji ve
Biyoteknolojik Yöntemlerin Kullanılması ile
Ekonomik Değeri Yüksek Hayvanların
Geliştirilmesi

Yaban ve Evcil Hayvan Gen Kaynaklarımızın
Korunması ve Genetik Olarak Tanımlanması

Biyoteknoloji ve Gen Teknolojilerine Dayalı
Moleküler Tanı, Hayvansal İlaç ve Aşıların
Geliştirilerek Kullanıma Sunulması

Transgen Teknolojisi ile İlaç Üretimi

Sağlığa zararlı gıda üretiminin
tespiti, önlenmesi, gıdada
zararlı maddelerin tespitine
yarayan tekniklerin
geliştirilmesine çalışılmaktadır.

Genleri ile oynanmış gıdaların
dünya standartlarına uygun
olması, insan ve çevreye zarar
vermemesi bunlar için yasal
denetimlerinin yapılması
gereklidir.

Tohumda, tarımsal ilaç ve kimyasal gübre
hammaddelerinde dışa bağımlı tarımsal bir ekonomi
izlenmektedir. Tarım biyoteknolojisinde geri kalmış
durumdayız.

Gıdada denetim eksikliğine bağlı olarak kamu kurumlarına
güvensizlik durumları söz konusudur.

Mevcut sistemin ayakta kalma kaygıları gün geçtikçe
artmaktadır.

Bilime dayalı modern tarımı geliştirmek

GDO’ lar konusunda duygu sömürüsünden
uzak, ancak tüketicinin kaygılarına yanıt
verebilecek bir seçim yapmak

Uzun vadeli gıda güvenliği açısından
transgenik bitki teknolojisine şimdiden
yatırım yapmak

Üstün çeşitlerin seleksiyonu

Fermente gıda üretiminde kullanılan
bakteri ve maya özelliklerinin iyileştirilmesi

Verim ve besleyicilik kalitesinin
zenginleştirilmesi

Daha iyi renkte doku ve gıda üretimi

Rekombinant teknikler ile protein ve antikor
üretimi,aşıların geliştirilmesi, hormon üretimi

Kriminal çalışmada DNA analizi

Tarım alanında çeşitli zor şartlara uygun bitki
türlerinin geliştirilmesi

Yeni ilaç moleküllerinin geliştirilmesi

Hızlı tanı yöntemleri için spesifik genler,
nükleotidler, peptidler kullanılarak hasta başı
tanı kitleri geliştirme çalışmaları
yapılmaktadır.

Beklide biyoteknolojinin en
geniş uygulanabilir alanı olan
endüstriyel üretim bir çok
yönden diğer alanlarıda
kapsamaktadır. Dünyada bu
alanda çok hızlı gelişmeler
olmakta ve gün geçtikçe bu
alana olan ilgi artmaktadır.

Son yıllarda artan enerji talebi
ve bu talebin karşılanamaması
sonucu , rekombinant DNA
teknolojisi kullanılarak özellikle
ekonomik değeri yüksek ve
tükenebilir enerji kaynaklarının
üretimi sağlanmakta ve gün
geçtikçe seri üretim miktarları
ciddi seviyelere ulaşmaktadır.
Biyomoleküllerden
proteinlere bir çok molekül
rekombinant DNA
teknolojisi kullanılarak
üretilmektedir.

British Columbia
Üniversitesindeki
araştırmacılar Caulobacter
crescentus bakterisini bir
protein üretim fabrikasına
dönüştürdüler.

Aşılar ve ilaçlarda
kullanılabilecek yararlı bir
proteini rekombinant
DNA teknolojisi
kullanarak bu bakteriye
ürettirdiler.

Caulobacter crescentus yüzeyinde tek
bir protein tabakası içeren zararsız bir
bakteridir. Bilimadamları bakteri
yüzeyinde S tabakası denilen bir yapı
içerisinde kendi başına biriken bu
proteini salgılayan sistem üzerinde
çalıştılar. Amaç aşılar ve çeşitli tedaviler
için yararlı olan proteinlerin
salgılanmasını sağlamaktı.

Bu S tabakası sistemi proteinlerin
üretiminde ve salgılanmasında çok
verimlidir. Son çalışmalarla S tabakasını
bozmadan ve içerisine genetik olarak
yeni şeyler ekleyerek bu yararlı
proteinleri hücre yüzeyinde yoğun bir
şekilde üretmeye başladılar.

Sonraki amaçları ise tedavi
uygulamalarında tamamiyle bu
bakteriyi kullanmak. Eğer bakteri
proteini hücre içinde biriktirmek
yerine salgılarsa, saflaştırma
fiyatları daha düşük oluyor, bu
sayede seri üretim
gerçekleştirilebiliyor.

Araştırmacılar bu teknolojiye
dayalı ticari olarak mevcut bir kit
geliştirdiler. Bu özellikle gelişen
ülkelerde az uzmanlık bilgisiyle ve
çok ucuz fiyata HIV engelleyen
ajanlar üretmek için kullanılabilir.
Şu anda bakteri yaygın olarak
biyoteknolojide faydalı
proteinlerin üretiminde
kullanılmakta.

Biz bu bakteriyi hücrede
salgılanan tüm proteinlerin
yarısını istediğimiz S tabakası
proteinleri yapabilen bir
protein pompası haline
getirebiliriz.

S tabakası uygulamaları
gösteriyor ki, biz anti kanser
aşılarından HIV enfeksiyonu
engelleyicilerine, kolitis’ ten
tetanoz tedavisine ,beslenme
yetersizliği olan toplumlardaki
diyareye kadar bir çok alanda
bu uygulamayı geliştirebiliriz.

E.Coli bakterisi şiddetli bir
yiyecek zehirlenmesine sebep
olabilen Gram (-) bir
bakteridir. Fakat az bir genetik
mühendisliği müdahelesiyle
plastik üreten bir fabrika
haline gelebilir.

Bilim adamları E. Coli’ ye
genetik mühendisliği
kullanarak araba
tamponlarından spandexlere
kadar herşeyi yapmak için
kullanılan kimyasal bir bileşik
olan BDO( butanediol) yu
ürettirebilirler.
Böylece doğal gaz ve petrol
bağımlılığı azalması ve bu ürünlerde
daha zararsız bir madde
kullanılması sağlanabilir.

Temel mekanizma olarak,
E. Coli rekombinant hale
getirilerek, büyüyebilmesi
için bu ürünü üretmek
zorunda bırakılmıştır.

Yani BDO’ yu ne kadar
fazla üretirse o kadar fazla
büyüyecektir, bu sayede
birim alandan alınan ürün
miktarı çok fazla
olacaktır.

Normalde, BDO E. Coli için
oldukça düşük seviyelerde
bile toksiktir fakat
istediğimiz belli bir
konsantrasyonda bunu
tolere etmesini
sağlayabiliriz, bunuda ilgili
genlerdeki değişikliklerle
yapabiliriz.

Bu üretimi endüstriyel
seviyede ürüne
dönüştürmek istediğimizde,
laboratuar aşamalarından
sonra biyoreaktörler
kullanılarak üretim miktarı
artırılabilir.
Genetik olarak değiştirilmiş E. Coli plastik üretebilir ve böylece fosil
yakıtlara bağımlılık ortadan kalkacaktır.

Basit olarak izah edilirse; E coli İlk önce
BDO yu üretmesi için uygun büyüme
koşullarında şeker ve suda büyütülür, belli
bir büyüme döngüsünden sonra ürün hasat
edilir, üretimin devamı için gerekli besiyeri
maddeleri ortama ilave edilir ve bakterinin
büyütülmesine devam edilir.

Ürünün ayrılması ve saflaştırılması büyüme
ortamından ayrı olarak yapılır. Bu sayede
ürün yüksek miktarda elde edilmiş olur.

Etanol genel olarak bitkilerden elde
edilir. En çok kullanılan bitki mısırdır.
Gerek çevresel gerekse ekonomik
nedenlerden dolayı alternatif üretim
kaynaklarına yönelmek zorunludur.

Bundan yirmi yıl önce kazara bulunan bir
bakteri suşunun yengeç kabuğundan ,
gazeteye ve algea kadar her şeyi
ayrıştırdığı görülüyor ve bu bakteriyle
daha ucuz yakıt üretebileceği
düşünülüyor.

Bu bakterinin daha ucuz, verimli etanol
üretiminde ve atıkların
dönüştürülmesinde kullanılabileceği
ortaya çıkıyor.
Saccarophagus degradans

Saccarophagus degradans
suşu diğer adıyla şeker
yiyen bakteri doğada
doğada çok zor bulunuyor
ama laboratuar ortamında
kolaylıkla üretilebiliyor. Bu
bakteri ayrıştırdığı her şeyi
etanole dönüştürüyor.

Bunuda ihtiva ettiği bir çok
enzimle yapıyor. Enzimler
için en iyi subsratlar kitin
ve selüloz gibi
karbonhidratlar olarak ön
plana çıkıyor.

Genel mekanizmaya
bakacak olursak, bitkiler
bir ön uygulamayla
yumuşatılıyor, sonraki
aşamada selüloz şekere
dönüştürülüyor ve
fermentasyonla şeker
alkole dönüştürülüyor ve
bu süreç çok hızlı ve
verimli olacak şekilde
devam ediyor.

Bakteriye uygulanan
rekombinant tekniklerle
seri üretime geçiliyor ve
birim alandan alınan
verim artıyor.

Evlerde kullanılan deterjanlar olarak
biyoürünler,

Kozmetik için güvenli olan doğaya dost
biyoürünler ,

Kağıt ve kağıt hamuru için biyoürünler,

Tekstil ve deri sanayinde temiz ve güvenli
biyoürünler ,

Pahalı alet ve cihazlar için yüzey temizleyicileri
üretilebilir.

Sağlık ve tıp alanda yeni ve güvenli
materyallerin temini,

Doğada kendilinden ayrışabilen sentetik
polimerler ve biyoplastikler,

Ektrem koşullara dayanıklı özel biyomaddeler,

Atıkların geri kazanımı, gübrelerden
biyopolimer ve yararlı bileşikler üretimi ,

Bu alanlarda yapılacak çalışmalar
çeşitlendirilerek hem ekonomik anlamda
büyük bir ilerleme kaydedilecek hemde
doğal gen kaynaklarımızın biyoteknolojik
amaçlarla kullanılması sağlanacaktır.

Biyoteknolojik ürünlerin kullanım payının ve
üretiminin artması ülkesel gelişim
çalışmalarında önceliklerimiz arasında yer
almak zorundadır.
Download