TOPLUMSAL CİNSİYET Gizem Derin CİNSİYET KAVRAMINI HERKES BİLDİĞİ GİBİ SANAR.CİNSİYET TEKİL DEĞİLDİR,DOĞUMSAL DEĞİLDİR, YA HEP YA HİÇ DEĞİLDİR,SADECE ORGANA BAĞLI DEĞİLDİR. CİNSİYET ÇEİŞİTLİDİR,GEÇİŞKENDİR,RENKLİDİR.AYNI BİR KURABİYE TARİFİ GİBİ.HER EVİN KURABİYESİ LEZZETLİDİR;ANCAK HEPSİNİN YAPTIĞI AYNI MIDIR? Cinsellik: Doğum öncesi başlayıp ömür boyu devam eden, insanların değerleri, inanışları, duyguları, kişilikleri, sevdikleri ve sevmedikleri şeyler, tutumları, davranışları, fiziksel görünümleri ve içinde yaşadıkları toplumlara göre şekillenen bir kavramdır. Yalnızca cinsel organları değil, tüm bedeni ve aklı içerir. Cinsel Davranış: Bir kişinin cinselliğiyle ilgili faaliyetleridir (dokunmak, öpmek ve vücudun diğer şekillerde uyarılması gibi). Cinselliğin ifadesi olarak sürekli yapılan faaliyetlere ya da alışkanlıklara cinsel deneyimler ya da cinsel davranışlar denmektedir. Cinsel davranışlar ve deneyimler insanların cinsel olarak kendileriyle ve başka insanlarla ‘ne yaptıklarıdır’. Cinsiyet (Bedensel/Biyolojik Cinsiyet): Kadın ve erkeği tanımlayan biyolojik ve fizyolojik özelliklerdir. Kişinin doğduğu anda tanımlanan, cinsel organlara bakılarak ona verilen kadın ve erkek kimliğidir. Genellikle bir insanın penis, testisler, vajina, rahim, hormonlar, sperm ya da ovum (yumurta) üretebilme, doğurganlık yetisi ve benzeri biyolojik/anatomik özellikleri üzerinden tanımlanır. Çok kolay bir şekilde belirlenebilecek bir kavram olarak görülmesine rağmen aslında kesin sınırları daha karmaşıktır. Cinsiyet Kimliği: Bir bireyin kendini özdeşleştirdiği ve ait hissettiği cinsiyettir. Toplumun beklentisi bedensel/biyolojik cinsiyet ve cinsiyet kimliğinin birbiri ile uyum içinde ve aynı olmasıdır. Fakat bu her zaman olmayabilir. Yani birey kendini bedensel cinsiyetine ait bir kimlikte algılamıyor olabilir. Bedensel cinsiyeti kadın olan biri kendini erkek (trans erkek), bedensel cinsiyeti erkek olan biri kendini kadın (trans kadın) olarak algılayabilir. Ayrıca birey bedensel cinsiyet kimliğine kendini ait hissetmediği gibi kadın veya erkek olarak da algılamayabilir. Tümden bu kadın ve erkek kimliklerini kullanmadan kendini tanımlamaya çalışabilir. Trans Kadın: Doğum sırasındaki bedensel cinsiyetine göre erkek olarak tanımlanmış ama gelişim süreci içerisinde kendisini kadın olarak gören ve tanımlayan kişi. Trans Erkek: Doğum sırasındaki bedensel cinsiyetine göre kadın olarak tanımlanmış ama kendisini erkek olarak gören ve tanımlayan kişi Cinsel Yönelim: Belli bir cinsiyetteki bireye karşı süregelen duygusal, romantik ve cinsel çekimi, arzuyu, yönelişi ifade eder. Cinsel yönelim kavramı kadın/erkek ikili sistemi üzerinden tanımlanmış olduğu için günümüzde farklı tartışmalar da yaratmaktadır Heteroseksüellik: Kişinin karşı cinsiyetten birine duygusal/romantik ve/veya cinsel ilgi duyması ve çekim yaşaması. Eşcinsellik: Kişinin kendi cinsiyetinden/hemcinslerinden birine duygusal/romantik ve/veya cinsel ilgi duyması ve çekim yaşaması Biseksüellik: Kişinin her iki cinsiyetten olan kişilere duygusal/romantik ve/veya cinsel ilgi duyması ve çekim yaşaması Heteroseksizm: Heteroseksüelliğin yegâne cinsel yönelim olduğunu ileri süren, diğer cinsel yönelimleri yok sayan, baskılayan ya da aşağılayan ideolojidir. Sizce "normal" nedir? Hangi davranışları "normal" olarak tanımlarız? Hangi bedenleri "normal" olarak tanımlıyoruz? Heteronormativite: Heteroseksüelliğin normal, tek, doğal ve meşru cinsel yönelim olarak görüldüğü toplumsal değerlerin, kültürün, kuralların, kurumların ve yaşam biçimlerinin herkes heteroseksüelmiş gibi kabul edildiği, heteroseksüellik dışında kalan cinselliklerin marjinalleştirildiği, sapkın kategorisine sokulduğu, görmezden gelindiği, baskı ve şiddete maruz bırakıldığı yahut uysallaştırılarak hizaya sokulduğu bir iktidar sistemini ifade etmektedir. Homofobi: Eşcinsellere yönelik korku, nefret, önyargı ve kalıpyargıları, bu anlamda eşcinsellere yönelik olumsuz duygu, tutum ve davranışları ifade eder. Eşcinseller veya eşcinselliğie atfedilen davranışlarla ilgili korkunun yanı sıra tiksinme, nefret hissi, aşağılayıcı, yargılayıcı, suçlayıcı, yasaklayıcı tutumları da tanımlar. Bifobi:Biseksüellere yönelik korku, nefret, önyargı ve kalıpyargıları, bu anlamda biseksüellere yönelik olumsuz duygu, tutum ve davranışları ifade eder. Transfobi: Translara yönelik korku, nefret, önyargı ve kalıpyargıları, bu anlamda translara yönelik olumsuz duygu, tutum ve davranışları ifade eder. Toplumsal Cinsiyet:Farklı kültürlerde, farklı coğrafyalarda ve farklı tarihsel zamanlarda toplumsal olarak inşa edilmiş ve kadınlar ile erkeklere yüklenmiş roller, nitelikler, davranışlar, aktiviteler ve sorumluluklar bütününü ifade eder. Her iki cinse ait bu tür özellikler ve davranış örüntüleri; aile, arkadaş çevresi, din, gelenek, eğitim, ordu, medya, çalışma hayatı, piyasa gibi toplumsal ve kültürel kurumlar ekseninde şekillenmektedir. Toplumsal cinsiyet kavramı, kadın ve erkeğin toplum içindeki farklı rollerini, sosyal konumlarını, ekonomik ve politik güçlerini yansıtır ve aynı zamanda tüm bunları etkiler. Toplumsal Cinsiyet Rolü: Toplumsal ve kültürel kurumların oluşturduğu kadınlık/kadınsılık ve erkeklik/erkeksilik normları çerçevesinde bireylerden beklenen öğrenilmiş rolleri tanımlar.Bu bağlamda oğlan çocuk/erkek veya kız çocuk/kadın tanımıyla bağdaşan eylemler ile ifade ve söylemler toplumsal cinsiyet rollerini oluşturur.Kadına ve erkeğe yüklenen toplumsal cinsiyet rolleri ve sorumlulukları bireyler arasında eşitsizlik ve ayrımcılığa sebep olmaktadır. Hamile olduğunu bildiğimiz bir kadın ile karşılaştığımızda ilk sorumuz her zaman “kız mı, oğlan mı?” sorusu olur. Bunu bilerek, dünyaya gelecek olan bireye hazırlanmak isteriz. Ona göre isim belirler, oyuncak ve giysiler alırız. Cinsiyet genellikle biyolojik bir gerçeklik olarak ele alınır. Çocuklar birçok topluma göre sadece iki cinsiyette doğabilir: kadın ve erkek. Toplumsal cinsiyet ise bir bakıma bireyin doğduktan sonra nasıl kadın ve nasıl erkek olunuru öğrenme süreçleridir. Daha doğum öncesinde kız bebeklerin eşyaları için pembe, oğlan eşyaları için mavi rengin tercih edilmesiyle başlayan süreç, erkeklerin ve kadınların yapabileceği işler konusunda da yapay ayrımlar üretir. Bu çerçevede erkek ile kadın arasında toplumsal yaşama katılma düzeyi açısından farklılıklar oluşur. İki cinsin toplumsal alanda temsiliyetleri farklılaşır. Kadınlar daha çok ev gibi özel alandan kalırken, erkekler dışarıda her türlü kamusal alanda kendini ifade eder. Çalışma yaşamından siyasete, sivil toplum örgütlenmesinden eğitime kadar her türlü kamusal alanda iki cinsiyet temelindeki bu görünüm toplumsal cinsiyet eşitsizliğini oluşturur. Doğduğumuz gün belirlenen cinsiyet kimliklerimizi, bedenimizde değişen her şeye rağmen asla değişmezmiş gibi algılarız. Erkek olarak doğduğu varsayılan bedenlerin her zaman erkek, kadın olarak doğduğu varsayılan bedenlerin de her zaman kadın bedeni ile sınırlı olacağına inanırız. Fakat uzun süredir cinsiyetin sadece biyolojik bir gerçeklik olduğu iddiası ve cinsiyet rollerininbu gerçekliğe uygun olması zorunluluğu tartışma konusu haline gelmiştir. Cinsiyet kimliklerimiz zaman içerisinde değişebileceği gibi bir birey biyolojik temelde kadın ve erkek olarak sınıflandırılamayabilir. Toplumsal cinsiyet rolleri toplumun kadınlardan ve erkeklerden beklediği birtakım nitelikleri ve davranışları tanımlar. Bunlar doğuştan gelen pratikler değil, öğrenilmiştir. Daha anne karnındayken rollerimizi öğrenmeye başlarız. Bu roller hem tarihsel olarak içinde bulunduğumuz topluma ve kültüre göre değişiklik gösterebilir Kız ve oğlan çocuklarının hangi oyuncaklarla oynayacakları, nasıl giyinecekleri, konuşacakları, düşünecekleri doğdukları günden itibaren öğretilir. Kız çocukları/kadınlar pembe, oğlan çocukları/erkekler mavi renkli odalara doğarlar. Kız çocukları/kadınlar bebek gibi oyuncaklarla oynarlar ve ev işleri temalı oyunlara yönlendirilir. Oğlan çocuklarına/erkeklere ise araba, kamyon ve savaş temalı oyuncaklar alınır. Çocuklara sistematik bir şekilde nasıl "gerçek" kadın ve erkek olacakları öğretilir ve bu ev içindeki "örnek" davranışlarla pekiştirilir Çocukken aşağıdakilerden herhangi birinin size veya başka çocuklara söylendiğini duydunuz mu? Başka örnekler verebilir misiniz? "Kızım düzgün otur, bacaklarını kapat." "Oğlum hadi pipini amcalara göster." "Erkek adam ağlamaz." "Kızını dövmeyen dizini döver." "Kız beşikte, çeyiz sandıkta." "Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün." Kadınlık ve erkekliğin farkları üzerine oluşturduğumuz varsayımlar bunların doğal olduğu inancı üzerinden inşa edilir. Toplumsal cinsiyetin doğal görünmesinin sebebi günlük hayatta normalleştirilmiş ve pekiştirilmiş olmasıdır. Bazı davranış biçimleri zaman içerisinde diğerlerine göre daha kabul edilmiş ve ayrıcalıklı duruma geçer. Bedenimizi nasıl kullandığımızdan hangi meslekte çalışacağımıza kadar içselleştirilmiş değerler vardır. Yakın tarihe kadar bazı mesleklere sadece kadınların veya sadece erkeklerin kabul edilmesi buna bir örnek olarak verilebilir Toplumsal cinsiyet herkesi ilgilendirir. Toplumsal cinsiyet yalnızca kadınlarla ilgili bir konuymuş gibi yaygın-yanlış bir kanı vardır. Oysa toplumsal cinsiyetin diğer yüzünü erkekler ve erkeklik oluşturur. Bu anlamda toplumsal cinsiyet, kadın ve erkek olarak adlandırdığımız ve anlamlandırdığımız farklılıkların birbiri ile olan ilişkilenmesidir. Kadınlık ve erkeklik birbirini inşa eder ve pekiştirir. Son zamanlarda artan çalışmalarda erkekliğin de tek tip olmadığını, hiyerarşik biçimde farklı erkeklik deneyimlerinin yaşandığını görebiliyoruz. Tek bir kadınlık halinden söz edemeyeceğimiz gibi tek bir erkeklik hali de mümkün değildir. Aynı zamanda farkında olmamız gereken başka bir konu da kadın ve erkek arasında toplumsal olarak kurguladığımız güç ilişkilerinin taşıdığımız başka kimliklerle ilişkili olduğudur. İçinde yaşadığımız toplumda erkeklerin kadınlara göre daha fazla hak sahibi olduğu görülür. Ama gündelik deneyimlere bakıldığında eşcinselliğini açık olarak yaşayan bir erkek, heteroseksüel bir kadına göre toplumda daha çok dışlanıyor olabilir. Cinsel yönelim, etnik kimlikler, din ve inanç, sınıf, yaş, bedensel engellilik vb. kimliğimizi oluşturan diğer kategorilerin kadın ve erkek olarak toplumdaki yerimizi etkilediğini görebiliriz. Bu nedenle aslında bütün kimlikleri daha karmaşık ve iç içe geçmiş bir şekilde algılamamız gerekmektedir. Kadın ve erkekler arasındaki eşitsizlik toplumsal yapıyı belirleyen en önemli ayrımlardan biridir. Fakat toplumun dinamikleri ve güç ilişkileri çok daha karmaşıktır. Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitsizliği diğer kimliklerden ayrı düşünülmemelidir Eşcinsellerin Kurtuluşu Heteroseksüelleri de Özgürleştirecektir