Darwin, İnsanlara Hem Atasını Hem İmanını

advertisement
Darwin, İnsanlara Hem Atasını Hem İmanını
Kaybettirdi
By:
Mar 19, 2011
Dr. Furkan Aydıner, Darwin’in izinden giden milyonlarca kişinin, Darwin gibi, atasını
kaybetmekle kalmadıklarını, imanlarını da kaybettiklerini söylüyor. Aydıner’e göre bir zamanlar
Haçlı Savaşları yapan “Hıristiyan Avrupalılar”, büyük çoğunluk itibariyle “Ateist Avrupalılar”a
dönüştü.
Nihayet “Darwin Yılı”mız da oldu! Bu yıl münasebetiyle gerek ülkemiz sınırları dâhilinde gerek
dünya genelinde programlar düzenleniyor, kitaplar yayımlanıyor, makaleler ve akademik
araştırmalar okurlarla paylaşılıyor.
Darwin’in evrim teorisi, modern Batı düşüncesinin neredeyse her alanını etkiledi. Sosyologlar,
sosyal Darwinizm’i geliştirdi. Kozmologlar, kâinatın evrimle nasıl oluştuğuna ilişkin kuramlar
kurdu. Psikologlar, insan davranışlarını evrimsel kalıntılarla izah etmeye çalıştı. Tıpçılar,
Darwinci prensiplerle hastalıkları açıklama yoluna gitti.
Nesil Yayınları tarafından yayımlanan, Florida State Üniversitesi Nöro-İktisat ve Mutluluk
Araştırmaları Merkezi Direktörü Dr. Furkan Aydıner imzalı ''Atasını Kaybeden Ateist'' isimli
kitapta Darwin ve meşhur evrim teorisine dair önemli açıklamalara yer veriliyor.
Dr. Aydıner’e göre, “Darwin’in izinden giden milyonlarca kişi, Darwin gibi, atasını kaybetmekle
kalmadılar, imanlarını da kaybettiler.” Öyle ki, bir zamanlar Haçlı Savaşları yapan “Hıristiyan
Avrupalılar”, büyük çoğunluk itibariyle “Ateist Avrupalılar”a dönüştü.
Dr. Aydıner’in “Atasını Kaybeden Ateist” isimli kitabındaki başaktör aslında Darwin’in bizzat
kendisi değil. Onun açtığı yolda gidip, tıpkı onun gibi hem atasını hem de imanını kaybeden bir
akademisyen: Dr. Thomas Carmel.
Kitabın ana kurgusu ise Dr. Thomas Carmel ile yazar Aydıner’in Darwin ve onun meşhur evrim
teorisi üzerindeki entelektüel seviyede gerçekleştirdikleri uzun soluklu görüşme, tartışma ve
değerlendirmelerle şekilleniyor.
Dr. Furkan Aydıner’le bu kitabı hakkında konuştuk.
Thomas’la tanışmanız nasıl oldu?
Teslis inancını kabul etmeyen bir kilisede tanıştım Dr. Thomas Carmel’le. “Özgür Düşünürler”
namıyla kurdukları bir grubun başını çekiyordu. Grup üyeleri her hafta perşembe akşamı bir
araya gelip dinî, bilimsel ve felsefî konularda düşünce egzersizleri yapıyorlardı. İnsanları
düşünmekten alıkoymak için her türlü oyuncaklar icat eden bir diyarda, halen düşünenlerin
olduğunu öğrenmem beni sevindirmişti. Çok geçmeden, “Özgür Düşünürler”in haftalık
toplantılarına katılmaya başladım.
“Özgür Düşünürler”i, Kur’an’ın yüksek hakikatleri üzerine düşünmeye davet ettiğimde büyük
tepkiler aldım. Katıldığım ilk toplantıda grubun lideri olan Thomas’la Allah’ın varlığı
konusunda, çok heyecanlı bir tartışma yapmıştık. Önce kuşkuyla yaklaştılar bana. Sonra kuşku,
yerini meraka bıraktı. Bitmeyen sorular geldi ardı sıra. Umumi istek üzerine, Allah’ın varlığının
delilleriyle ilgili bir sunum yaptım grup üyelerine. Her şey ondan sonra başladı.
Thomas kimdir? Özgeçmişi hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Thomas, kendi tabiriyle, “bir hakikat arayışçısı”. Ancak, gözüne perde inmiş, kulağı tıkanmış bir
arayışçı. Kâinatın nasıl var olduğunu merak eden, sorgulayan, sürekli okuyan biri. Erken yaşta
emekli olmuş ve ömrünün geri kalan kısmını beş sorunun cevabını aramaya adamıştı. Bu
soruların birincisi Allah’ın varlığı, ikincisi ise ahiretin varlığıyla ilgiliydi. Thomas’a göre, akıllı
bir insan için bu iki sorudan daha önemli hiçbir şey olamazdı. Kısacası, Thomas “Ben nereden
geldim?” ve “Öldükten sonra nereye gideceğim?” sorularına cevap arıyor. Açıkçası Rabb’ini
arıyor.
Ateist düşünce ve görüşler, Thomas aynasından nasıl bir insan tipi ortaya koyuyor?
Thomas, bu asırdaki inkâr fikrinin tam bir prototipi. Üniversite yıllarına kadar inanan biri.
Seküler bilim ve dinsiz felsefenin öğretileriyle imanını kaybetmiş. Ancak, halen ümidini
kaybetmemiş, dürüst bir entelektüel. İnkâr fikrinin mahiyetini düşünüp, sonuçlarıyla
yüzleşmekten kaçınmayan biri. Eğer bir yaratıcı varsa, O’nu bulup, O’na kulluk etmenin insan
yaşamının en önemli gayesi olduğunu kabullenen biri. Bunun içindir ki, para peşinde koşmak
yerine, erken emekliye ayrılıp, hakikat peşinde koşturmaya karar vermiş. Ancak, seküler bilim ve
dinsiz felsefe gözünü katmerli bezlerle bağlayıp kör ettiği, kulağını bin bir şeyle tıkadığı için
etraftaki hadsiz Rabbanî ayetleri göremiyor, her şeyden yükselen tesbih ve tehlil seslerini
işitemiyor.
Thomas’ın ateizme dair iddiaları sizce yeni miydi? İlk defa muhatap olduğunuz görüşler
var mıydı?
Büyük çoğunluğu itibariyle bildiğim iddialar. Hatta diyebilirim ki, ilk ateistten günümüze kadar
bütün ateistlerin söyledikleri arasında pek fazla fark yok. Hepsi aynı şeyi farklı şekilde söylüyor.
Çünkü hepsinin üstadı birdir. Neticede, şeytandan aldığı telkinlerle inkâra gidiyorlar. Doğrusu,
Kur’an inkâr fikrini ve inkârcıların halet-i ruhiyelerini çok iyi tahlil ediyor. Ateistleri iyi anlamak
için Kur’an’ın onlarla ilgili ayetlerini iyi anlamak gerekir. Hatta diyebilirim ki, ateistler iddiaları
ve yaşamlarıyla aslında bilmeden Kur’an’ı teyit ediyorlar. Yani, Kur’an’ın onlar hakkındaki
hükümlerinin doğru olduğunu gösteriyorlar.
Ateizmle Darwinizm arasında ne gibi bağlantılar söz konusu?
Bu bağlantıyı anlamak için öncelikle Darwin’in evrim teorisinin evrim sürecini anlamak gerekir.
Darwin, Hıristiyan bir ailede dünyaya gelir. Atasının “Âdem” olduğu kendisine anlatılır. Ancak
o bundan kuşku duyar. 1831 yılında atasını arama yolculuğuna çıkar. Diyar diyar dolaşıp fosil
toplar. Beş sene sonra binlerce hayvan fosiliyle geri döner. Yirmi sene boyunca getirdiği fosilleri
incelemeye koyulur. Fosiller arasında benzerlikler bulur. Farklı canlı türlerinin pek de farklı
olmadığını fark eder.
1859 yılında bastığı Türlerin Kökeni (The Origin of Species) kitabında bütün canlı türlerinin
birbirinden türediğini iddia eder. Gerçi söz konusu kitapta insanın atasından aleni bir şekilde
bahsetmekten çekinir. Ancak, 1871 yılında bastığı İnsanın Atası (The Descent of Man) isimli
kitabında insanın maymundan geldiğini açıkça söyler. Darwin, atasının kemiklerini bulmak için
çıktığı yolculuktan binlerce fosille geri dönmüş; ancak gerçek atasını kaybetmiştir. Sadece
atasını değil, imanını da kaybetmiştir.
Thomas gibi, Darwin’in açtığı yolda binlerce bilim adamı yürüdü ve yürümeye devam ediyor.
Onun evrim teorisi, modern Batı düşüncesinin her alanını etkiledi. Sosyologlar, sosyal
Darwinizm’i geliştirdi. Kozmologlar, kâinatın evrimle nasıl oluştuğuna ilişkin kuramlar kurdu.
Psikologlar, insan davranışlarını evrimsel kalıntılarla izah etmeye çalıştı. Tıpçılar, Darwinci
prensiplerle hastalıkları açıklama yoluna gitti. Hâsılı, Darwinci dünya görüşünden nasibini
almayan hiçbir bilim dalı kalmadı. Aradan geçen bir buçuk asırlık süre zarfında Darwin’in izinde
giden milyonlarca kişi, Darwin gibi, atasını kaybetmekle kalmadılar, imanlarını da kaybettiler.
Öyle ki, bir zamanlar Haçlı Savaşları yapan “Hıristiyan Avrupalılar”, büyük çoğunluk itibariyle
“Ateist Avrupalılar”a dönüştü. Oysa 16. ve 17. yüzyılda, Avrupa’da birine “ateist” demek büyük
bir hakaret olarak algılanırdı.
Darwin neyi ispatlamaya çalışıyor? Ve teorisine neleri delil gösteriyor?
Darwin hayatın nasıl ortaya çıktığını; hayat veren, ilim ve kudret sahibi bir Yaratıcı’yı işin içine
sokmadan açıklamaya çalışıyor. Milyonlarca canlı türünün basit bir hücreden nasıl evrildiğini
anlatıyor. Ancak, bilimsel hakikat demek yerine, efsanevi bir masal demek daha yerinde olur.
Ne diyor Darwin evrim masalında? Bir varmış bir yokmuş. Daha doğrusu, kum varmış, kuş
yokmuş; toprak varmış, yaprak yokmuş; taş varmış, tavşan yokmuş; su varmış, sincap yokmuş.
Derken aniden küçücük bir şey belirmiş. Dört molekülden oluşan basit bir şey. Adına "hücre"
demişler. Gel zaman git zaman, hücre evrile, devrile dere tepe düz gitmiş. Ben diyeyim birkaç
milyar, sen de birkaç milyon yıl, bir güz geçmiş.
Basit hücreler kazara karmaşık hayvanlara dönüşmüş. Kimisi, kazara denizde balık olup yüzmüş.
Kimisi kazara karaya kaçıp sürünmüş. Kimisi kazara havaya çıkıp uçmuş. Her birisi, kazara
bulunduğu ortama ayak uyduracak kabiliyetler edinmiş. Hem de öyle kabiliyetler ki, seyredenleri
hayretler içinde bırakıyormuş. Mahiyetlerini tam olarak saymaya vakit yetmiyormuş. Bütün
bilgeler toplanıp binlerce sene uğraştıkları halde sırlarına tam akıl erdirememişler. Bütün bu
gariplikler olurken, ne hiçbir insan gözü görmüş. Ne hiçbir insan kulağı duymuş. Ne de
kameralar çekmiş. Peki insanlar nasıl muttali olmuş bütün bunlara? İki yüz sene önce dünyaya
gelen Darwin Dede'den duymuşlar.
Neden Darwin’in evrim teorisi insanları ateist yapıyor?
Bunun birçok nedeni sayılabilir. Birincisi: Evrim Teorisi, Allah’ın en muhteşem eserleri olan
canlıları sebeplere, tabiata ve tesadüfe veriyor. Başka bir deyişle, en parlak ilahî ayetlerin üstünü
kalın bir perdeyle örtüyor. Aynı düşünceden etkilenen başka bilim adamları ise diğer ilahî eserler
için benzer şeyi yapıyor. Ve sonuçta yaratıcıya ihtiyaç olmadan her şey izah ediliyor. Tabir
yerindeyse, Allah’a verecek hiçbir şey kalmıyor.
İkincisi: Evrim Teorisi, insanın atasının Hz. Âdem (a.s.) olduğunu söyleyen İbrahimî dinlerin
öğretisiyle çelişiyor. Okullarda seküler bilim adamlarının evrim teorisini hakikat gibi sunması
inananlara şüphe verip, neticede bazılarını inkâra kadar götürüyor. Çünkü insanın gerçek atasının
kim olduğu konusunda ya Darwin’in teorisi doğrudur veya İbrahimî dinlerin öğretileri. İkisi
birden doğru olamaz. Evrim Teorisi’nin doğruluğuna inanan, İbrahimî dinleri kabullenmekte
zorlanır.
Üçüncüsü: Evrim Teorisi “hayat mücadeledir” varsayımına dayanıyor. Evrime göre, evren güçlü
olanın zayıf olanı yok ettiği “kurtlar sofrası”na benzer. Sofradan bir şeyler kapan hayatta
kalırken, kapamayan kaybolup gidiyor. Oysa İbrahimî dinler “hayat yardımlaşmadır” tezine
dayanır. Sonsuz rahmet sahibi Yaratıcı, bin bir şeyi hayat sahiplerinin yardımına koşturup hayatı
idame eder. Evrim Teorisi’nin “hayat mücadeledir” tezini kabul eden, İbrahimî dinlerin “hayat
yardımlaşmadır” tezinin yanlış olduğunu düşünerek sonuçta inkâra gidebilir.
Evrim Teorisi bundan 150 yıl önce ortaya atıldı. Ve bugün yine teori olmaktan öteye
geçemedi. Hatta çok defa çürütüldüğü halde nasıl oldu da bugüne kadar gündemde
kalmayı başarabildi? UNESCO’nun 2009 yılını Darwin Yılı ilan etmesinde bir kasıt var
mıdır sizce?
Bunu gayet normal karşılamak gerekir. Darwin seküler Batı düşüncesinin çağdaş
peygamberlerinden sayılır. Biz nasıl Peygamberimizin doğum gününü kutluyorsak, onlar da
kendi peygamberlerini anmak istiyorlar. Bu kadar basit.
Evrim Teorisi, aslında teslis inancını saçma bulan bilim adamları için biricik sığınak olduğu için
ayakta kaldı. Batılı bir bilim adamı ya teslise veya evrime inanacak. Teslise inanmaktansa evrimi
kabullenmek daha makul geliyor. Kaldı ki, asırlarca kiliseden gördükleri acıyla, kutsala tam
savaş açmışlar. Dini bütünüyle reddetmek istiyor. Onun için “evrim sığınağı ve tapınağı” dışında
başka bir seçenek yok gibi.
Türkiye’de TÜBİTAK’ın bir yayını dolayısıyla Darwin konusu hayli tartışıldı. Siz bu
tartışmaları nasıl buluyorsunuz?
Türkiye'de Darwinizm’i savunanlar bilimsellik zırhına bürünüp, karşıtlarını "gericilik"le itham
ediyor. Bazı Darwinizm karşıtları da, "saçmalık"lara tahammül olamaz gerekçesiyle evrimcileri
susturmayı kendilerine vazife biliyorlar. Oysa, evrimi savunanları susturmak gericilik olduğu
gibi evrimi tenkit edenleri susturmak da gericiliktir. Çünkü birincisi saçmalama özgürlüğü ise
ikincisi saçmalığa saçma demek özgürlüğüdür. Kanaatimce, Darwinizm’i savunanları susturmak
saçmadır. Onların düşünce özgürlüklerine müdahaledir. İradelerine bir nevi ipotek koymadır.
Aynı şekilde, Darwinizm’e karşı çıkanları susturmak da saçmadır. Farklı düşüncelere
tahammülsüzlüktür. Bu bağlamda, saçmalığa saçma demek hakkımı kullanarak derim ki,
Darwinizm insanlık tarihinin en büyük saçmalığıdır. Bilim dünyasının en büyük dogmasıdır.
İnsanlığın yüzkarasıdır.
Thomas’la görüşmeleriniz devam ediyor mu? Kitabınızın devamı gelecek mi?
Artan heyecanla devam ediyor. Şu anda serinin dördüncü kitabı üzerinde çalışıyorum. Doğrusu,
nerede ve nasıl biteceğini ben de çok merak ediyorum.
Moral Dünyası.com
Download