‘MIJOTIS’ (Oturan Taş) Açıklama: 306 senelik Çerkes-Rus savaşları sonrası yaşanan büyük sürgünde vatanlarını terketmek zorunda bırakılan Çerkeslerin Abzekh koluna bağlı halkın bir kısmının diasporada yerleştikleri köyün adıdır Panlı. Kategori: BÜYÜKLERİMİZ Eklenme Tarihi: 18/Ekim/2015 Geçerli Tarih: 19/Temmuz/2017, 04:44 Site: Dzıbe Ailesi Kültür ve Dayanışma Derneği URL: http://www.dzibe.com/haber_detay.asp?haberID=604 306 senelik Çerkes-Rus savaşları sonrası yaşanan büyük sürgünde vatanlarını terketmek zorunda bırakılan Çerkeslerin Abzekh koluna bağlı halkın bir kısmının diasporada yerleştikleri köyün adıdır Panlı. Kayseri iline 80 km uzaklıkta olan bu köy Pınarbaşı ilçesine bağlıdır. Uzunyayla mıntıkasındaki 2 Abzekh köyünden biridir (Çukuryurt, Panlı). Köy yamacında Eski Roma Döneminden kalan, köy halkının ‘Vunej’ yani ‘yaşlı ev’ dedikleri bir yapıt bulunur. Köyün adının da burdan geldiği düşünülmektedir. Köy halkı yakın zamana kadar geçiminin büyük bir kısmını at yetiştiriciliğinden sağlamaktaydı. Günümüzde at yetiştiriciliği yerini büyükbaş hayvancılık ve tarıma bırakmış olsa da, köyde Gazi Koşusunda birincilik getiren Panriver isimli atın çıktığı bir çiftlikte bulunmaktadır. Yazdığım olayların bu köyde yaşanmış olmasından dolayı köyle ilgili bu ön bilgiyi elzem buldum ve bahsetmeden geçemedim. Hikayemiz, bir güz akşam üstü Panlı’ya soylu bir Çerkes atının üzerinde yan oturmuş, lakant tabancasını gösterircesine ceketinin düğmesi açık, atının sağ yanındaki kılıfında filintası altın işlemeli heybesiyle ve seyredilmekten hoşlanan tavırlarıyla uzun boylu iri yapılı bir gencin köye girmesiyle başlar. Atlı genç doğruca Dzıbe Hacı Muhammed’in evine gider ve durur. O sırada evinin avlusundaki Hacı Muhammet gence yaklaşır ve ‘Hoş geldin yabancı der’. Genç tok ve kendini beğenmiş bir sesle ‘Dzıbe Hacı Muhammed sen misin?’ diye sorar. Hacı Muhammed genci dikkatle süzer; genç soylu bir Çerkes atının üzerindedir fakat gerek giyim kuşamına, gerekse hal ve hareketlerine bakarak Hacı Muhammed gencin Çerkes olmadığını hemen anlar. Dzıbe Muhammed, eğer genç Çerkes olsaydı en azından benle konuşurken atından inerdi diye içinden geçirir. Genç o tok sesiyle konuşmasını sürdürür ve ‘Ben Kozan’lı Veli ağanın oğluyum, adım Ahmet’ der. Kozanlı Veli ağa o dönemde Adana bölgesinin sayılan ve varlıklı ağalarından biridir. Dzıbe Hacı Muhammed genci evine davet eder bunun üzerine genç atından iner. Hacı Muhammet gür bir sesle içeri seslenir ve atın içeri alınıp bakımının yapılmasını ister. Hacı Muhammed’in en büyük oğlu Bekir koşarak gelir ve atı alır. Bekir’de, 30 yaşlarındaki bu yabancı misafir genci aratmayacak şekilde uzun boylu, kemikli ve babayiğit bir Çerkes delikanlısıdır. Hacı Muhammed’in 3 oğlu vardır. Bekir 19 yaşında, onun küçüğü Ali 14 yaşında ve en küçükleri Eyüp ise henüz 11 yaşındadır. Akşam misafire Çerkes misafirperverliğiyle izzeti ikram yapılır. Bekir’de ayakta çerkes geleneklerine uygun olarak hizmet eder. Yemekten sonra misafir geliş nedenini anlatır. 30 yaşlarındaki bu misafir genç bir at tüccarıdır ve bindiği soylu Çerkes atını da önceki sene ‘Uzunyayla’ mıntıkasından topladığı atlardan seçmiştir. Bunun üzerine Hacı Muhammed köylüyü evine davet eder. Bekir semaverde çayları ikram eder, misafirin tabakasından tütünler sarılır ve genç tüm tütünleri altın işlemeli çakmağıyla yakar. Bekir misafirin bu gösteriş meraklısı tavırlarından hiç hoşlanmamıştır. Gece geç vakitlere kadar çaylar içilir sohbetler edilir. Köylü evlerine dağıldıktan sonra misafire yatacağı yer gösterilir ve bir ihtiyacı olup olmadığı sorulur. Misafir kendiği beğenmiş bir tavırla bir ihtiyacı olmadığını çok yorulduğunu ve artık uyumak istediğini söyler. Sabahleyin yılkılar avluya doldurulur ve sıkı pazarlıklar eşliğinde seçilen atlar alınır. Sıra para ödemeye gelince misafir altın işlemeli heybesini açar içindeki paraları gösterircesine aldığı atların ücretini ödemeye başlar. Dzıbe Hacı Muhammed bundan rahatsız olur, misafire yaklaşır ve sessizce ödemeleri sokak ortasında yapmaması gerektiğini, içeride daha uygun olacağını söyler. Genç bu sözlere oldukça sinirlenir ve yüksek bir sesle topluluğa hitaben ‘İhtiyar sen bana akıl mı veriyorsun? Beni tüm Çukurova tanır. Beni soyacaklarından mı korkuyorsun? O cesareti gösterecek insanı tanımıyorum. Ben gördüğün bu silahlarıda süs olsun diye taşımıyorum.’ der. Bu durum başta Bekir olmak üzere tüm ailenin çok zoruna gider. Fakat Çerkes adetlerinde misafir her şeyin üstünde olduğundan aileden kimse gence cevap veremez. Hacı Muhammet’in oğulları bu olaya ne kadar içerleseler de soğukkanlılıkla davranmak zorundadırlar. Çünkü utanılacak bir şey yapmaktan çekinirler. Çünkü onların herhangi bir eylemi sadece kendilerini değil tüm bir sülaleyi ilgilendirmektedir. Onların herhangi bir hareketinin tüm sülaleyi gururlandırabileceği gibi utandırabileceğini de bilirler. Dzibe Bekir’de bu ‘Adige Xabze’ (Çerkes Gelenekleri) bilinciyle serinkanlılığını korumaktadır. Panlı Çörümşek boğazının ilk Çerkes köyüdür. Panlı’dan sonra sırasıyla Akören, Devederesi, Kuşçu, Aygörmez, Demirciören, Söğütlü, Cinören, İnören, Tersakan ve diğer Çerkes köyleri gelir. Panlı ile Akören’in arası 7 km’dir. Ve iki köyün ortasında kocaman bir kaya kütlesi vardır. Buna Çerkesler ‘mıjotıs’ (oturan taş) derler. Bu taş iki köyün sınırı kabul edilir. Tartışmadan sonra kuşanıp atına binen genç Panlı’dan sonraki ilk köy olan Akören’e doğru yavaş yavaş yola koyulur. Ağaoğlu genç ‘mıjotıs’ sınırını geçtikten sonra karşıdan bir atlının hızla kendine doğru geldiğini farkeder ve kendide hızlanır. Birbirlerinin yanında dururlar olağanüstü bakımlı soylu bu atın üzerindeki siyah yamçısı ve beyaz ‘sharkon’u ile Dzıbe Bekir’den başkası değildir. Fakat başı hafif öne eğik ve kafasında ‘sharkon’u olmasından dolayı Ahmet Bekir’i tanıyamaz. Bekir Ahmet’e ‘çibritin var mı?’ diye sorar. Ahmet hemen altın işlemeli çakmağını çıkarır ve atlının sigarasını yakmak ister. Bunun üzerine Bekir hızlı bir hamleyle Ahmet’i bileğinden kavrar, attan indirir ve yüzüstü yatırdığı Ahmet’in sırtına oturur. Bekir sırasıyla Ahmet’in tabancasını ve kamasını tarlaya fırlatır. ‘Peki şimdi bu silahlar mı seni kurtaracak’ der. Bunun üzerine Ahmet can havliyle ‘Paralar heybede hepsini alabilirsin. Benim canımı iki çocuğum adına bağışla’ der. Bekir ise ‘sharkon’unu çıkarır ve paralarını istemediğini söyler. Ahmet şaşkınlıkla üstündeki yüzü açılan atlının Dzıbe Hacı Muhammed’in oğlu Bekir olduğunu farkeder. Bekir konuşmasını sürdürür ‘Sen tüm köyün önünde büyüklere saygısızlık ettin ama biz sesimizi çıkarmadık. Bunun sebebi ne belindeki lakant tabancan ne de uzun boyundu. Biz geleneklerimiz gereği sükunetimizi koruduk fakat şuan köy sınırlarının dışındasın ve sana ne istersem yapmakta özgürüm’ der. Bunun üzerine Ahmet yaptığı eylemin çok yanlış olduğunu ve kendisinin de pişman olduğunu söyler ve merhamet diler. Bekir’de iki çocuğunun hatırına bu seferlik canını bağışlıyorum der ve atına atlayıp köyüne döner. NOT: Bu hikayenin bize ulaşması Ahmet’in oğlunun Kozan’da yaşayan Panlı’lı Guash Cemal Yıldar’a olayı anlatmasıyla mümkün olmuştur. Cemal Yıldar hikayeyi kendisine anlatan Ahmet’in gazeteci oğluna ‘O bahsettiğin aile Adana’da Müteahhitlik yapıyor. İstersen sizi tanıştırabilirim’ der. Bunun üzerine 1991 yılında Cemal Yıldar ve Ahmet Ağa’nın gazeteci oğlu Adana’daki Dzıbe Yaşar’ı ziyaret ederler ve böylelikle hikayeyi Dzıbe aileside öğrenmiş olur. Bu olayı Dzıbe Bekir kimseye anlatmamıştır. Yazılanların tümü olayı yaşayan Ahmet Ağa’nın oğlundan öğrenilmiştir. Hikaye Ahmet’in oğlu tarafından Kozan yerel gazetesinde de basılmıştır. Ahmet Ağa’nın oğlu babasının senelerce her ortamda bu hikayeyi anlattığını, gazetede yayınlanmasını kendisinin istediğini ve sürekli Çerkesler’den çok şey öğrendiğini söylediğini dile getirir.