HAREKET SİSTEMİ A.Gürsel-2003 HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 1 ANATOMİ Vücudun yapısını ve bu yapıyı oluşturan organların şekil, özellik ve birbiriyle olan ilişki ve komşuluklarını inceleyen bilim dalıdır. Görevleri bakımından birbirleriyle ilişkili organları bir sistem olarak ayırıp vücudu bu şekilde inceleyen anatomiye SİSTEMATİK ANATOMİ denir. Vücuttaki başlıca sistemler şunlardır: - Hareket sistemi = kas-iskelet sistemi - Dolaşım sistemi = kalp-damar sistemi - Solunum sistemi - Sindirim sistemi - Üro-genital sistem - Sinir sistemi - Duyu organları - Endokrin sistem HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 2 FİZYOLOJİ Vücudun normal çalışma olaylarını araştıran bilim dalıdır. Hücrelerde meydana gelen tüm reaksiyonları, birbiriyle ilişkilerini, vücuttaki tüm fonksiyonları açıklamaya çalışır. İnsan fizyolojisi, insan vücudunun canlılığını sağlayan özellikleri ve mekanizmaları açıklamaya çalışır. Gerçekten insanın canlı kalması tamamen kendi konrtrolü dışındadır. Bir bütün olarak vücudun yaklaşık % 56'sı sıvıdır. Bu sıvının büyük kısmı hücrelerin içinde (intraselüler sıvı) bulunur. Hücrelerin dışındaki alanlarda bulunan sıvıya da ekstrasellüler sıvı adı verilir. Ekstrasellür sıvı vücutta sürekli hareket halindedir. Bu sıvıda hücre yaşamının devamını sağlayan besin maddeleri ve iyonlar bulunur. Böylece tüm hücreler temelde aynı ortamda yaşar. Bu nedenle ekstrasellüler sıvıya vücudun "iç ortamı" adı da verilir. Ekstrasellüler sıvı büyük oranda sodyum, klor ve bikarbonat iyonları, hücreler için oksijen, glikoz ve amino asitler gibi besin maddelerini içerir. Aynı zamanda, dışarı atılmak üzere hücrelerden akciğerlere karbondioksidi ve böbreklere de metabolizma artıklarını taşır. İntrasellüler sıvı da yüksek oranda potasyum, magnezyum ve fosfat iyonları bulunur. Kısacası hücre içinde potasyum (K+), magnezyum (Mg++) ve fosfat (PO4); hücre dışında sodyum (Na+), Klor (Cl-2) ve bikarbonat (H2CO) iyonları yüksek orandadır. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 3 Şekil 1: HÜCRE İÇİ HÜCRE DIŞI Potasyum Sodyum Magnezyum Klor Fosfat Bikarbonat O2 Glikoz Aminoasitler Karbondioksit Metabolizma artıkları HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 4 HOMEOSTAZİS İç ortamda sabit ve uygun koşulların devamlılığına "homeostazis" denilir. Temelde vücuttaki tüm organ ve dokular homeostazisi, yani bu sabit koşulların devamını sağlamaya yönelik çalışırlar. Örneğin; Kalp ve damarlar, yani dolaşım sistemi, ekstrasellüler sıvının taşınmasını ve burada madde alışverişini sağlar. Solunum sistemi kanı karbondioksitten temizlerken, yaşam için gerekli oksijeni de sağlar. Sindirim sistemi yaşam için gerekli besini sağlar. Karaciğer çeşitli sentezlerin yapıldığı metabolik bir organdır. Kas ve iskelet sistemi, hareketi sağlayarak besin maddelerine ulaşmayı ve zararlı uyarılardan kaçmayı sağlar. Böbrekler metabolik artıkların dışarı atıldığı ve fazla su kaybının önlendiği organlardır. Vücut fonksiyonlarını düzenleyen ve homeostazisi sağlayan iki önemli mekanizma vardır. - Birincisi ve herşeyden sorumlu olan sinir sistemidir. İstemli ve istemsiz tüm kas hareketlerinden ve salgılanmalardan sorumludur. - İkincisi hormonlardır. Vücuttaki bazı bezlerden salınıp doğrudan kana karışan bu maddeler, büyüme, üreme, farklılaşma olayları ile, çeşitli doku ve sistemlerin metabolik aktivitelerini kontrol ederler. Hormonların salınımı da sinir sisteminin kontrolü altındadır. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 5 Şekil 2: HOMEOSTAZA YARDIMCI OLAN SİSTEMLER - Kalp-damar sistemi - Solunum sistemi - Sindirim sistemi - Kas iskelet sistemi - Endokrin sistem - Sinir sistemi -Üro-genital sistem HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 6 HAREKET SİSTEMİ (LOKOMOTOR SİSTEM) Anatomik olarak, insan vücudunu; -Baş ve boyun -Gövde (göğüs ve karın boşluğu) -Ekstremiteler (kollar ve bacaklar) olarak üç kısımda inceleyebiliriz. Hareket sistemi, insan vücudunu oluşturan kemik ve kıkırdaklardan oluşan iskelet ve kaslardan oluşur. İskelet sistemi, vücut ve içindeki organları destekleyen ve koruyan çatıyı oluşturur. Dik durmamızı sağlar ve vücudun temel şeklini verir. Aynı zamanda kendisine bağlanan kasların kasılması ile hareketi de sağlar. Hareketin pasif organıdır. İskelet sistemi, beyaz, sert ve dayanıklı yapılar olan kemiklerden ve kıkırdaklardan oluşmuştur. Kemiklerin birbirlerine birleştikleri bölgelere EKLEM adı verilir. Erişkin bir insanda 206 adet kemik vardır. Şekillerine göre kemikler üç tiptir: 1) Uzun kemikler 2) Kısa kemikler 3) Yassı kemikler. İskelet altı bölümde incelenir: 1) Omurga (vertebral kolon) 2) Baş 3) Göğüs (toraks) 4) Üst ekstremiteler 5) Pelvis 6) Alt ekstremiteler HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 7 VERTEBRAL KOLON Omurga insan vücudunun eksenidir. Üstüste dizilmiş, birbirine benzer kemik yapılardan (omur) oluşur. Araları esnek disklerle birbirine bağlanır. Yerleşimlerine göre omurların sayıları aşağıdaki gibidir: 7 adet servikal (boyun) 12 adet torasik (gövde) 5 adet lumbar (bel) 5 adet sakral 3-6 adet koksigeal (kuyruk sokumu) Sakrum ve koksiks omurları birbirlerine sıkıca yapışıktır. Vertebral kolonun ortasındaki boşluktan OMURİLİK (medulla spinalis) geçer. Vertebraların üzerindeki küçük deliklerden medulla spinalisten ayrılan sinirler vücuda dağılır. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 8 BAŞ ( KRANYUM ) İçinde beyni barındıran kemik yapıdır. Alt kısmından vertabral kolona birleşir. Kafatası yassı kemiklerden oluşmuştur. Bunların sayıları aşağıdaki gibidir: 1 alın kemiği (frontal kemik) 2 paryetal kemik 1 oksipital kemik 2 temporal kemik 2 maksiller kemik (üst çene kemiği) 1 mandibular kemik (alt çene kemiği) Mandibula haricindeki diğer kemikler birbirine sıkıca bitişik, oynamaz eklemlerle birleşmiştir. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 9 GÖĞÜS (TORAKS) Toraksın kemik kısmı 12 çift kaburga kemiği (kosta), sternum (iman tahtası) ve torasik vertebralardan oluşmuş ters bir huni şeklindedir. İçinde akciğerler, kalp ve yemek borusunun (özofagus) bir kısmını barındırır. ÜST EKSTREMİTELER Skapula (kürek kemiği), klavikula (köprücük kemiği) ve humerus (üst kol kemiği), omuz dediğimiz oynar eklemle gövdeye bağlanır. Humerus alt kısmında ön kol kemikleri ile (radius ve ulna) birleşerek, dirsek eklemini yapar. Radius ve ulna, alt kısımda bilek kemikleri ile eklem oluşturur. El ve parmaklar çok sayıda ufak kemiğin birleşmesi ile oluşmuştur. ( Karpal ve metakarpal kemikler ) KALÇA = PELVİS İleum ve koksiks kemiklerinin oluşturduğu iki coksa kemiğinin önde birbirleri ile arkada sakrumla birleşerek oluşturdukları boşluktur. Ön ekleminde pubis simfizi yer alır. İçinde üreme organları ve mesane (idrar kesesi) yer alır. ALT EKSTREMİTELER Femur denilen üst bacak kemiği kalça ile eklem yapar. Boyun kısmı vücudun tüm ağırlığını taşıdığı için özellikle yaşlılarda kırılması kolaydır. Femur altta patella denilen diz kemiği ile ve tibia ve fibula denilen baldır kemikleri ile diz eklemini yapar. Tibia ve fibula altta topuk ve bilek kemikleri ile eklem yapar. Ayaklar da eller gibi pek çok küçük kemiğin bir araya gelmesinden oluşur. (Tarsal ve metatarsal kemikler) HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 10 EKLEMLER İskelet sistemini oluşturan kemikler birbirlerine eklemlerle birleşirler. Üç çeşit eklem vardır: 1 - Oynamaz eklemler 2 - Yarı-oynar eklemler 3 - Oynar eklemler 1) Oynamaz eklemler = Sinartroz Çok az harekete izin veren veya harekete hiç izin vermeyen eklemlerdir. Sindesmozom ve sinositoz gibi tipleri vardır: Sindezmozomlar: iki kemik yüzeyin birbirlerine bir ligaman veya bağ dokusuyla birleþtiği fibröz eklemlerdir. Buna örnek kafatası kemiklerini birleştiren suturalardır. Sinositozlar: Kemikler birbirlerine kemik dokusu ile bağlanmıştır. Bu tip ekleme örnek sakrum eklemidir. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 11 2) Yarı oynar eklemler : Kartilajinöz eklemlerdir. Kemikler birbirlerine bir kıkırdak aracılığı ile tutunmuşlardır. Kısıtlı şekilde harekete izin verirler. Bu ekleme örnek omurlar arasındaki intervertebral eklemlerdir. 3) Oynar eklemler : Sinoviyal eklemlerdir. İki eklemin yüzeyi hiyalin kıkırdakla örtülüdür ve arasında eklem sıvısı ile dolu dar bir boşluk vardır. Bu yapılar eklem kapsülü ile çevrelenir: Eklem kapsülünün dış tabakası sert bir bağ dokusuyla kemik periostuna bağlanır. İç yüzü sinoviyal membran olarak bilinen ince tabakadır. Sinovya adı verilen sıvıyı salgılar. Eklem kapsülünün dış yüzü ligamanları oluşturarak eklemi bir yandan korur, bir yandan hareketine imkan verir. Ligamanlar eklemi yerinde tutan sert bağlardır. İç tabaka ( sinoval membran ), kan damarları ve sinirlerden çok zengindir. Sinoval sıvı denilen mayiyi salgılar. Sinoviyal sıvı eklem yüzeylerinin kayganlığını sağlayarak kıkırdakların hasarlanmasını önler. Oynar eklemler geniş hareketlere izin verir. Diz, dirsek, kalça ve omuz eklemleri bu tür eklemlere örnektir. Çizgili kaslar eklemlerin öncesindaki ve sonrasındaki tutunurlar. Kasıldıkları zaman kemikleri hareket ettirirler. Fleksiyon Ekstansiyon Abduksiyon Addüksiyon Supinasyon Rotasyon hareketlerine imkan tanırlar. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT kemiklere 12 İSKELET SİSTEMİNİN DOKULARI İskelet sistemini oluşturan 3 ana doku tabakası mevcuttur. Bunlar: 1) Kemik doku 2) Kıkırdak doku. 3) Çizgili kas dokusu. Gerek kıkırdak, gerek kemik, gerekse kas dokusu bağ dokusunun elemanlarıdır. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 13 KEMİK DOKU Kemiğin diğer bağ dokusu elemanlarından farklı olarak ekstraselüler kısmı kalsifiyedir. Bu da kemiğin sert olmasını sağlar. Kasların ve tendonların yapıştığı vücudun çatısı olan iskeleti oluşturur. Hareket edebilmemizi sağlar. Bunun yanı sıra göğüs boşluğundaki, kafa boşluğundaki ve pelvis içindeki organları dış ortamdan korur. Kemik iliğinde kanın şekilli elemanları gelişerek kana salınır. Ayrıca vücutta kalsiyum deposu olarak metabolik rol oynar. Sert ve kuvvetli bir madde olan kemik doku, metabolik, besinsel ve hormonal etkilere açık, yaşayan bir maddedir. Kullanılmamaya bağlı olarak kemiklerde incelme yani “ATROFİ” gelişir. Çok kullanılmaya bağlı olarak kemik kütlesi artar. Bu durumda “HİPERTROFİ” adı verilir. Gözle bakıldığında kemik doku iki kısma ayrılır: - SÜNGERSİ (SPONGİOZ) KEMİK - KOMPAKT KEMİK (TIKIZ KEMİK) SPONGİOZ kemik trabekül denilen kemik ağı ve içini dolduran kemik iliğinden oluşur. KOMPAKT kemik sert, devamlı bir kitledir. Femur ya da epifiz gibi uzun kemiklerin, “diafiz” denilen silindir biçimli bir gövdesi vardır. Bu gövdenin içinde medüller boşluk denilen kısımda kemik iliği vardır. Büyümekte olan canlılarda uzun kemiklerin uçları “epifiz” olarak adlandırılır ve epifiz plağı ile uzun gövdeden ayrılır. Epifizle diyafiz arasýnda “metafiz” olarak adlandırılan bir geçiş bölgesi vardır. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 14 Kompakt Kemik (Tıkız Kemik) Dokusu: Kemiklerin çevresinde tıkız ve dayanıklı bir tabaka yapar. Toplam kemik kütlesinin 3/4’ünü oluşturur. Uzun kemiklerin diyafiz bölümünde yoğundur. - Kan damarlarının geçtiği “Harvers kanalları” çevresinde kollajen liflerin birbirine paralel dizilmesinden oluşan “lameller“ halkasal olarak yerleşir ve OSTEON adı verilen birimleri oluşturur. - Osteonlar arasında kalan bölümler, ara lamel sistemlerini içerir. - Havers kanalları çevresindeki lameller arasında yer alan “LAKUNA” larda kemik hücreleri yer alır. Gerek Havers kanalları, gerekse lakunalar ve kanalcıklar sistemi, kemik dokusunun dolaşımdan en iyi yararlanmasını sağlar. Kıkırdağın aksine kemik çok iyi kanlanan bir dokudur. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 15 Süngersi Kemik (Trabeküler kemik, Spongioz kemik): Süngersi kemik, dallanmış ve birbiri ile bir ağ gibi bağlanmış kemik trabeküllerinden meydana gelir. Süngersi dokuda Havers kanalları yoktur. Trabeküllerin arasını kan damarları, bağ dokusu ve kemik iliği doldurur. Uzun kemiklerin epifizlerinde, omurlarda ve yassı kemiklerde baskın olarak bulunur. Bu trabeküler yapı sayesinde oldukça hafif ve çok sağlam bir iskelet yapısı ortaya çıkar. Kemik hücreleri kapillerle yakın ilişki kurar. Trabekülleri döşeyen osteoblastlar ve gereken yerlerde osteoklastlar sayesinde sürekli bir kemik yapılım / yıkılım dengesi sağlanabilir. Periost : Bütün kemiklerde kemik yüzeyini örten, hücrelerden zengin bir çeşit zar niteliği taşıyan dokudur. İster uzun, ister kısa ister yassı olsun kemiklerde ortak olarak bulunan yapılar şunlardır: Damar ve sinir yapıları Kemik iliği Periost Sünger dolu Eklem yüzeyini örten kıkırdak KEMİK DOKUSUNUN BİLEŞİMİ : Vücuttaki bütün kemik dokularının temel olarak iki bileşeni vardır : Kemik dokusu hücreleri Kemik ara maddesi Kemik ara maddesi, içerdiği glikoproteinler içinde gömülü duran kollajen liflerden ve mineral tuzlarından oluşur. Kollajen lifler lameller oluşturacak şekilde, birbirine paralel ve helezon şeklinde biraraya gelmiştir. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 16 Kalsiyum tuzlarının büyük bir kısmı, hidroksiapatit kristalleri şeklinde kollajen lifler üzerinde veya arasında bağlanmış durumdadır. Ayrıca kalsiyum fosfat ve magnezyum tuzları, sitrat, karbonat, sodyum fosfor ve flor mineralleri de kemik ara maddesinde yer alır. Ara madde, kemiğin sertlik ve sağlamlığından sorumludur. Kemik dokusu hücreleri üç tiptir: osteoblastlar, osteositler, osteoklastlar. Bu hücreler kemiğin sürekli yenilenmesinden sorumludur. Kemik Dokusu Ara madde - Kollajen lifleri - Glikoprotein yapılı maddeler - Mineral tuzlar (Ca ++, Mg++, PO4- ) Kemik hücreleri - Osteoblastlar - Osteoklastlar - Osteositler Kemiğin sağlamlığının sağlanması Kemik yenilenmesi KEMİK DOKUSUNUN HÜCRELERİ VE İŞLEVLERİ Kemik dokusu, sürekli değişim içinde olan dinamik bir dokudur. Kemik sürekli olarak yapıma ve yıkıma uğrar: - Gelişme döneminde kemik yapımı baskındır; - Erişkinlerde yapım ve yıkım olayları bir denge içindedir; - Yaşlılıkta ise kemik yıkımı baskın hale geçer ve kemik dokusu fizyolojik bir azalma sürecine girer. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 17 Kemik hücreleri, işte bu yapım ve yıkım süreçlerinden sorumludur. OSTEOBLASTLAR : Osteoblastlar, kemik yapıcı hücrelerdir. Kemik ara maddesinin ilk oluşan organik kısmını (osteoid) sentezlerler. Tek nükleuslu hücrelerdir. Osteoblastlar osteoid maddeyi salgıladıkça, bu madde ile kuşatılırlar, bunların yerine yeni osteoblastlar yüzeyde aktif osteoid yapımına başlarlar. Osteoid doku içinde hapsolan osteoblastlar uzantılı hücreler haline dönüşür ve lakunalara yerleşerek “osteosit” adını alırlar. Osteoblastı çevreleyen osteoid madde, mineral tuzların bağlanmasıyla (özellikle kalsiyum fosfat) 8-10 gün içinde kireçlenir. OSTEOSİTLER : Osteositler, lakunalarda yer alırlar. Yapı bakımından osteoblastlara benzemekle beraber, sentez işlevleri osteoblastlara göre çok daha azdır. Osteositler uzantıları sayesinde birbirleriyle ilişki kurarlar. Osteositlerin etraflarını saran kemik dokusu ile metabolik ilişkileri de vardır ve parathormon etkisiyle kalsiyum iyonunun kemikten kana geçişinde aktif rol oynarlar. OSTEOKLASTLAR : Osteoklastların yardımıyla kemik sürekli olarak yıkılıma uğrar. Osteoklastlar çok nükleuslu, büyük ve hareketli hücrelerdir. Normal olarak kemik yüzeyinin %1’inden az bir bölümünde aktivite gösterirler. Osteoklastlar kemik yapımının istenmediği bölgelere yerleşip, kemik rezorpsiyonunu gerçekleştirirler. Rezerpsiyon bölgesinde çukurlaşan erime bölgelerine “Howship lakunası” adı verilir. Osteoklastlar parathormon ve kalsitonin etkisinde serum kalsiyum düzeyini düzenlemeye de katkıda bulunurlar KEMİK YENİLENME FİZYOLOJİSİ HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 18 Büyümekte olan kemikler dışında, normal olarak kemiğin yapım ve yıkım hızı birbirine eşit olduğu için, total kemik kitlesi sabit kalır. Kemiğin sürekli yapım ve yıkım halinde olmasının birçok önemli fizyolojik işlevi vardır : Kemiğin, uğradığı stresle orantılı olarak, gücü artar (ağır yüke maruz kalan kemik kalınlaşır). Kemiğin şekli, uygun mekanik gücü desteklemek için bu yapım/yıkım ile düzenlenir. Kemik yaşlandıkça zayıflayıp, kolay kırılabilir hale gelir. Yıkım ve yeniden yapım ile, sürekli olarak, dayanıklı, genç kemik dokusunun yapılması sağlanır. Kemik kırıldığı zaman, çok sayıda yeni osteoblast oluşarak, kırık onarılır. Yaşam boyu süren bu yenilenme işlevi şu şekilde özetlenebilir : Osteoklastların kemik yüzeyinde yerleştiği bölgede kemik yapımı durur. Bu hücreler enzimatik olaylarla kemik ara maddesini parçalarlar; bu parçalama/eritme işlemine “rezorpsiyon” adı verilir. Osteoklastlar rezorpsiyonu gerçekleştirirken, açtıkları çukurcuğun iki yanında osteoblastlar kemik yapımını sürdürür. Bunu izleyen evrede, osteoklastlar rezorpsiyon ile oluşan çukurdan ayrılarak, yerlerine gelen osteoblastlar kemik yapımını üstlenir. Osteoblastlar kollajen ve osteoid madde sentezleyerek rezorpsiyon bölgesini doldururlar. Daha sonra osteoid madde ile kuşatılan osteoblastlar osteosite dönüşür ve osteoid madde mineral tuzların bağlanmasıyla kireçleşir. Böylece rezorpsiyon bölgesinde yeni bir osteon yerleşir. Her rezorpsiyon fazını, bir kemik formasyonu fazı izler. Bu siklus 3 aylık dönemler halinde yinelenir. Bu dönemde yaklaşık 20 günlük rezorpsiyonun ardından, 70 günlük bir yeni kemik yapımı ve daha sonra da kemiğin o bölgesinde morfolojik bir inaktivasyonun olduğu bir ara fazı yer alır. YAŞA BAĞLI KEMİK YENİLENMESİ Kemik, değişim göstermeyen bir yapı olarak düşünülse de, daha önce de açıklandığı gibi, sürekli bir aktivite halindedir. Kemiklere hergün önemli miktarda kalsiyum giriş-çıkışı olur (bu miktar 900 mg’a ulaşabilir). HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 19 Her yıl, kemiklerdeki süngersi dokunun %20’si yenilenir. Kemik yenilenmesi tüm iskelete dağılmış durumda olan sayısız BMU (basic multicellular units = bazal çok hücreli üniteler) düzeyinde gerçekleştirilir. (BMU, osteoklastların rezorpsiyonunu takiben osteoblastların yeni kemik oluşturduğu kemik dokusu ünitelerini ifade eder). Erişkinde kemik rezorpsiyonu, yeni kemik oluşumuyla tam olarak dengelenebilir. Çocuklukta yeni kemik oluşumu baskındır; yaşlılıkta ise rezorpsiyon baskın hale geçer. Yaşlanma sürecinde, her BMU düzeyinde yenilenen kemik dokusu miktarı azalır. Buna bağlı olarak süngersi kemiğin sıklığı azalır, kompakt kemik ise incelir. Y R ERİŞKİNLİK Y=R HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 20 Y ÇOCUKLUK-ERGENLİK R Y>R R Y YAŞLILIK Y<R (Y: Yenilenme; R: Rezorpsiyon) HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 21 KEMİK GELİŞİMİNİ VE YENİLENMESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER 1- Beslenme Faktörleri : Kemiğin normal olarak gelişip, yenilenebilmesi için yeterli ve dengeli beslenme şarttır. Beslenmenin özellikle yeterli kalsiyum fosfor A, C ve D vitamini sağlaması önem taşır. Kalsiyum ve fosfor eksikliği kolay kırılmalara, erişkin dönemde osteomalaziye, çocukluk döneminde raşitizme neden olur. Kalsiyum ve fosfor yeterli olsa da, D vitamini eksikse bu maddelerin barsaklardan emiliminde bozukluklar ortaya çıkacağından, çocuklarda raşitizm, erişkinde ise osteomalazi görülür. A vitamini eksikliği iskeletin gelişimini yavaşlatır (A vitamini kemik hücrelerinin dağılımını, işlevlerini ve aralarında koordinasyonu kontrol eder). C vitamini eksikliğinde skorbüt hastalığı ortaya çıkar ve büyüme yavaşlar. 2- Endokrin Faktörler : Hormonal faktörler kemik gelişimi ve yenilenmesi üzerinde düzenleyici rol oynar : Parathormon (Paratiroid hormonu, PTH) Parathormon, paratiroid bezinden salgılanan ve osteoklastları uyararak, kemik rezorpsiyonunu sağlayan bir hormondur. Kan kalsiyum düzeyi düştüğünde parathormon aracılığıyla kemik rezorpsiyonu uyarılır ve kan kalsiyumunu artırılır. Kalsitonin (CT) Tiroid bezinden salgılanan kalsitonin, osteoklastların etkinliğini inhibe ederek, kemik rezorpsiyonunu durdurur ve kan kalsiyum düzeyini düşürür. Östrojenler Gonadlardan salgılanan östrojenler, kemik rezorpsiyonunu baskılar. Menopoza bağlı olarak östrojen hormonlarının azalması, menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda kemik rezorpsiyonunun hızlanmasına ve osteoporoz gelişimine neden olur. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 22 KIKIRDAK DOKU Jelsi bir matriksin içine gömülmüş “KONDROSİT” adı verilen hücrelerden oluşur. Diğer bağ dokularının aksine kıkırdak dokuda sinir veya kan damarı bulunmaz. Matriksin kolloidal yapısı hücrelerin beslenmesini sağlar. Embriyon da sonradan kemikleşen iskelet yapısı, önceleri kıkırdak dokudan oluşur. Uzun kemiklerin büyümesinde ve eklem yüzlerinin korunmasında önemli rol oynar. Sinovial sıvının bulunduğu yüzeyler dışında, kıkırdak doku PERİKONDRİYUM denilen sıkı-fibröz bağ dokusu ile çevrilidir. Kıkırdak dokunun üç tipi vardır: 1) Hiyalin kıkırdak doku 2) Elastik kıkırdak doku 3) Fibrokartilaj doku 1) HİYALİN KIKIRDAK Erişkinlerde kaburgaların ön uçlarında, trakea denilen soluk borusunun halkalarında ve larinksde bulunur. Elastik, yarı şeffaf görünümdedir. 2) ELASTİK KIKIRDAK Dış kulak kepçesi, ve östaki kanalının dış duvarında bulunur. Epiglot ve birkaç küçük kıkırdağın yapısında bulunur. Sarı renkli, opak, esnek ve elastiktir. 3) FİBROKARTİLAJ DOKU Omurga disklerinin arasında, symfisis pubis ekleminde ve bazı tendonların kemikle birleştikleri bölgelerde bulunur. Kıkırdak doku ile sıkı bağ dokusu arasında bir geçiş şeklidir. KIKIRDAĞIN REJENERASYONU HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 23 Basınç, sürtünme gibi hasarlanmaya yol açabilir. dış mekanik etkiler kıkırdak yüzeyde Hasarlı dokunun perikondriyumundan ya da fasyasından gelişen yeni bağ dokusu hasarlı yeri doldurur. Eğer hücre zedelenmesi yoksa matriks oluşumu çok hızlıdır. KIKIRDAĞIN REGRESİF DEĞİŞİKLİKLERİ KALSİFİKASYON en önemlisidir. Kıkırdağın dokusunda gelişen kemikleşmedir. Bazen hastalık olarak gelişebildiği gibi, bazen de yaşla birlikte doğal olarak oluşur. KAS DOKUSU HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 24 Kas dokusu hareketten sorumludur. Vücudun kasılabilir elemanları olan kas liflerinden oluşur. Kaslar iki gruba ayrılır: - Düz kaslar - Çizgili kaslar Çizgili kaslar da kendi içinde iskelet kası ve kalp kası olarak ikiye ayrılır. KAS DOKUSU Düz kaslar Çizgili Kaslar Kalp kası HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT İskelet kasları 25 KASLAR Lokomotor sistemin aktif hareketi sağlayan kısmı kaslardır. İskelet kasları çizgili kaslardır. Sarkolema adı verilen elastik bir membranları vardır. Çizgili kaslar tüm vücut dokularının %40 ını oluşturur. İnsan vücudunda 300 çiftten fazla çizgili kas vardır. Bunların toplam ağırlığı, tüm vücut ağırlığının yarısından fazladır. Normal koşullarda çizgili kaslar merkezi sinir sisteminden emir alır ve bu uyarılar, motor son plaktan asetil kolin salınımı ile kasın kasılmasına yol açar. İstirahat durumunda bile kasın belli bir kasılma durumu, belli bir gerginliği vardır. Buna kas tonusu denir. Kasın normal tonusu kas iğcikleri denilen proprioseptif reseptörler tarafından sağlanır. Kas tonüsü, vücudun normal postürünü (şeklini) sağlar. Çizgili kasları iki kategoride incelemek mümkündür: 1) Gövde kasları : Toraks (göğüs kafesi), abdomen (karın), sırt, baş ve boyun kasları. 2) Ekstremite kasları : Kol ve bacak kasları. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 26 Kasılma işlemi ile kaslar iskelet kemiklerini birbirine yakın veya uzak hale getirirler. Her kasın kemiğe tutunduğu iki noktası vardır. Üst kemikteki ilk başlangıç noktasına ORİGO, alt kemikteki son bağlantı noktasına İNSERSİYO adı verilir. Pek çok kas, iskeletle, kemik dokuda devam eden sert bağ dokuları ile birleşir. Bunlara tendon adı verilir. Bir eklemi aynı yöne doğru hareket ettiren kaslara sinerjistik kaslar, farklı yöne çeken kaslara antagonist kaslar denir. Eklem yerlerinde içi sinoviyal sıvı ile dolu küçük kapalı boşluklar vardır. Basıncı azaltma görevini yüklenen bu boşluklara “bursa” denir. Kas veya tendonların kemikler üzerinde çaprazlaştığı yerlerde de bursalar bulunur. Tendonların yapışma yerlerinde de kaygan sıvıyla dolu sinoviyal kılıflar vardır. Çizgili kaslar hareketin yanısıra kemiklerin ve iç organların korunmasında, kişisel ifadede, postürde, jest, mimik konuşma gibi kişisel karakteristiklerin oluşturulmasında rol oynarlar. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 27 İSKELET KASI HİSTOLOJİSİ İskelet kası hücresi, uzun, silindirik, çok çekirdekli liflerdir. Paralel şekilde fasiküller halinde toplanır. Fazla kullanılan kaslar gelişir ve hipertrofik hale gelir. Kullanılmamaya bağlı olarak kasda incelme ve gerileme, yani atrofi gelişir. Kas hücresini saran zara “SARKOLEMMA” denir. Çizgili kas, çapraz olarak çizgili miyofibriller içerir. Bunlar birbirine paraleldir. Kas hücrelerinde oksijeni bağlayan “miyoglobin” adı verilen bir protein vardır. İstirahat halinde bu proteine bağlı bulunan oksijen, ihtiyaç halinde açığa çıkar. Çizgili kaslar mikroskop altında koyu ve açık bantlar halinde görülür. Koyu boyananlar A bandı, açık boyananlar I bandı olarak adlandırılır. Transvers olarak uzanan Z çizgisi de vardır. Kas liflerinin her birinde kalın ve ince filamentler vardır. Bunlarda aktin ve miyozin bulunmaktadır. Ayrıca troponin (calmodulin) adı verilen protein de burada bulunur. Kas hücrelerinin kasılması aktif enerji gerektiren bir olaydır ve aktin ve miyozinin çapraz köprüler oluşturarak birbirinin içinden kayması ile oluşur. Bir eklemi aynı yöne doğru hareket ettiren kaslara sinerjistik kaslar, farklı yönde hareket ettiren kaslara antagonist kaslar denir. Çizgili kaslar, kemiklerin hareketinden, kemik ve iç organların örtülüp korunmasından, son şeklimizin oluşmasından, postür ve duruşumuzdan, kişsel ifademizden, mimik ve jestlerimizden sorumlu olan kaslarımızdır. MİYONÖRAL BİLEŞKE Motor sinirin, isteket kası lifine birleştiği kısma “motor son plak” adı verilir. Motor son plak da “asetilkolin” adlı nörotransmitter madde toplanır. Sinir hücresi uyarıldığında motor son plaktan asetilkolin salınır. Kas hücresindeki reseptörlerle birleşerek sarkolemmayı iyonlara daha fazla geçirgen kılar. Bu olay kas lifinde depolarizasyon oluşturur. Serbestleşen kalsiyum iyonları troponindeki bağlanma bölgeleri ile birleşir. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 28 Troponin ayrılınca miyozin ve aktin proteinleri köprüler kurarak birbirleri içinden geçerler ve kas kasılması gerçekleşir. İskelet kasları istemli olarak hareket eden çizgili kaslardır. DÜZ KAS DOKUSU Sindirim sistemini oluşturan kanalda özofagusun ortalarından, anüsün iç sfinkterine kadar olan kısımda bulunur. Ayrıca bezlerin kanal duvarlarında, solunum yolunun duvarlarında, üriner ve genital kanallarda da vardır. Arter, ven ve geniş lenf damarlarının duvarları düz kas içerir. Kıl diplerinde, meme başı çevresinde ve skrotumda düz kaslar mevcuttur. Yine gözde iris ve silier cismin kasları düzdür. Düz kas lifleri, otonomik sinir sistemi tarafından yönlendirilir ve istemsiz hareketler yapar. Düz kas lifleri, uzun iğ şekilli hücrelerdir. Uzunlukları bulundukları organa göre çok değişir. Genelde tek çekirdeği vardır. Kas hücrelerinin sitoplazmasına SARKOPLAZMA MİYOFİBRİL adı verilen kasılabilir materyel vardır. denir. İçinde Kas tabakasının dışındaki bağ dokusu, hücreler arası boşluklarda devam ederek onları demetler halinde bağlar. Düz kas hücrelerindeki miyofilamentler çok ince ve daha düzensizdir. Elektron mikroskobunda biri daha kalın, biri daha ince olmak üzere iki tür filament saptanır. Kalın filamentler sadece uyarılmış düz kas hücrelerinde görülebilmektedir. İnce liflerin kalın liflere oranı yaklaşık 12:1 dir. Kimyasal çalışmalar düz kasta iki fibröz protein olduğunu göstermiştir: 1) Aktin 2) Miyozin. Aktin ve miyozin ATP varlığında birleşerek “AKTİNOMİYOZİN”i oluşturur ve kasılırlar. Düz kasta aktin ve miyozinin filamentlerde yerleştiğine dair bir kanıt kesin olarak gösterilememiştir. Düz kasların kasılması, çizgili kaslardan daha yavaştır. Düz kaslar çok az enerji harcayarak daha uzun süre kasılı durabilirler. Kasılma, sinirsel, hormonal veya kasın gerilmesi sonucunda uyarılabilir. Kasların, gevşeme hallerinde bile belli bir gerginlikleri vardır. Buna KAS TONUSU adı verilir. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 29 KALP KASI Çizgili kas yapısında olmakla birlikte istemsiz olarak hareket eder. İskelet kasından daha çok mitokondri içerir. Çekirdek daha merkezi yerleşmiştir. MİYOKARD adı verilen kalp kası : - Kendi kendine uyarı çıkarabilme, - Uyarıyı iletebilme, - Kasılabilme yeteneklerini kendinde toplamış çok özel bir kastır. Kalpte iletimi sağlayan özelleşmiş hücreler kardiyak iletim sistemini oluşturur. Kalp kasının ritmik olarak çıkardığı uyarı otonom sinir sisteminden etkilenir. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 30 KAS FİZYOLOJİSİ Elektron mikroskobunda, bir kas hücresi sarkoplazma içinde birbirine paralel çok sayıda yapı içerir. Bu yapılara miyofibril denir. Miyofibriller birbirine paralel fakat çapları değişik miyfilomentler içerir. Miyofilamentler ince ve kalın olmak üzere iki tiptir. Her kalın filamenti 6 ince filament, her ince filamenti 3 kalın filament sarar. Işık mikroskobunda bir miyofibril incelendiğinde koyu ve açık renkte bantlar görülür. Koyu bölgelere A bandı, açık bölgelere I bandı denir. A bandýnýn merkezindeki açýk renk çizgiye H bandý denir. I bantlarının orta yerinde, zikzaklı bir yapı gösteren Z çizgileri diski vardır. Kalın filament miyozinden yapılmıştır. Miyozin molekülünü saran halkalar, miyozin moleküllerini düzenli olarak bir arada tutar. Buna C proteini denilir. Bir de hacimsel düzenden sorumlu M proteini bulunur. İnce filamentin başlıca aktin denilen proteinden yapıldığı sanılmaktadır. G- Aktin (globüler aktin) ve F-aktin (fibröz aktin) olmak üzere iki tipi vardır. İki fibröz aktin kolu birbirlerine dolanarak bir sarmal oluşturur. Çift sarmal yapının ortasında tropomiyozin bulunur. Tropomiyozinin iki ucunda troponin molekülleri bulunur. Troponin aktin filamentine baðlanıp kası gevşek tutan proteindir. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 31 KAS KASILMASI Normal şartlarda çizgili kaslar, istemli olarak kasılır ve santral sinir sisteminden uyarılar alır. Bu uyarılar motor son plakta asetil kolinin oluşmasına ve kasın kasılmasına neden olur. Kas tonüsü, kas iğciği denilen yapı sayesinde sağlanır. İskelet kasına gönderilen istemli hareket emirleri motor nöron lifleri aracılığı ile kaslara iletilir. Sinir lifi ucuyla, kas lifi arasýıda ufak bir boşluk vardır (sinaps). İletim, "transmiter" adı verilen kimyasal iletim maddesinin sinaps adı verilen bu boşluğa dökülüp, kas hücresi zarındaki reseptör ile temasa geçmesiyle sağlanır. Bir kas hücresinin dışında pozitif yüklü iyonlar (özelikle sodyum) fazladır. İçi ise özellikle potasyumdan zengindir. Hücre zarının içi ile dışı arasında -80 mV’luk bir elektrik yükü farkı vardır. Bu farka "istirahat zar potansiyeli" adı verilir. Kimyasal transmiterler (kas hücresi için bu transmiter asetil kolindir), kas hücresinin zarı (sarkolemma) ile temas ettiğinde, zarda geçirgenlik değişimleri yaratır. Hücre içinde sodyum iyonu akışı artar. Böylece hücre içinin pozitif iyonlarının miktarı artar ve zardaki potansiyel değişimi -20 mV’a yaklaşır. Sonra zar geçirgenliği hızla ilk duruma döner. Bu potansiyel farkı değişimi "aksiyon potansiyeli" olarak adlandırılır. Aksiyon potansiyeli kas lifinin zarı boyunca yayıldığında, büyük miktarda kalsiyum iyonunun serbestleşmesine neden olur. Kalsiyum iyonları troponindeki kalsiyum bağlanma bağlanınca, troponin aktinden ayrılmak zorunda kalır. bölgelerine Serbest kalan aktin filamentleri, miyozin filamentleri ile birleşerek çapraz köprüler oluşturur. Bu köprüler miyozin filamentleri üzerinde kayarak, aktin moleküllerini ortaya doğru çekerler, böylece kas lifi kasılmış olur. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 32 Vücudun hareketi, aynı yönde ve aksi yönde çalışan pek çok kasın koordine şekilde kasılıp gevşemesi ile oluşur. Kas kasılması enerji gerektiren aktif bir olaydır. İki tip kas kasılması mevcuttur: 1) İzotonik kasılma: Kas kasılarak bir iş yapar, daha fazla oksijen kullanır. Kas kasılırken boyca kısalır, kuvvet sabit kalır. Kontraksiyon (kasılma) zamanı daha uzundur. 2) İzometrik kasılma: Kas kasılırken boyu kısalmaz, kuvveti değişir. Daha az oksijen kullanır. Dışta boyca bir kısalma olmaz, ama filamentler birbirleri arasından kayar. Yapılan fiziksel bir iş yoktur. Normalde vücut kasları her iki kasılmayı birlikde gerçekleştirir. Başlangıçta bir izometrik dönem vardır. Sonra izotonik dönem gelişir. İzotonik kasılan bir kasın antagonisti, izometrik kasılır. Eğer kas çok sık aralarla defalarca uyarılırsa, kas kasılması zayıflar. Laktik asit birikimi ile kas yorgunluğu meydana gelir. Hareketle oluşan şiddetli ağrı, sıcak banyo ve masajla bölgedeki kan akımını ve lenf dolaşımını hızlandırarak, laktik asidin daha hızlı uzaklaşmasını sağayabilir. Halk arasında bu olaya kas tutulması adı verilir. Ölümden sonra çok yüksek miktarlarda laktik asidin kaslarda birikmesi 10 dakika-10 saat arasında ortaya çıkan ölüm sertliğinin nedenidir. Rigor mortis (ölüm sertliği) bir süre sonra ortadan kalkar. Çalıştırılan kaslar gelişir. Buna hipertrofi denilir. Çalıştırılmayan kaslar dümura uğrar. Buna atrofi denilir. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 33 Dinlenme halinde dahi kaslarda bir gerilim hali vardır. Bu olaya kas tonusu adı verilir. Bu tonus kısmen beyinden medulla spinalis motor nöronlarına gelen uyarılar, kısmen de kasın kendisinden yerleşmiş kas iğciklerin denilen proprioseptif reseptörlerden kaynaklanan uyarılarla kontrol edilir. Kas iğcikleri, bütün iskelet kaslarında bulunan ve kas kasılma derecesini medulla spinalise bildirerek, motor nöronları hakete geçiren uyarıları sağlayan duysal reseptörlerdir. Kas tonüsü bir refleks reaksiyonudur. REFLEKS: Organizmanın içten veya çevresel ortamdan gelen uyarılara karşı verdiği istemsiz yanıtlardır. Refleks reaksiyonu, REFLEKS ARKI (Refleks Kavsi) adını alan 5 eleman üzerinden gerçekleşir. 1- Duyarlı reseptör 2- Duyarlı getirici lif 3- Medulla spinalis arka boynuz 4- Medulla spinalis ön boynuz 5- Götürücü lif Kas tonusunu ayarlayan kasılma- gevşeme refleksine MİYOTATİK REFLEKS adı verilir. Bu refleksle kas tonüsü yani kasın dinlenme halinde bile belli bir gerginliğiniin olması sağlanır. Kas tonüsü, hareket edebilmemizden, kas gücümüzden, postür ve dik duruşumuzdan sorumludur. Periferik düzeyde kas tonüsü, motor nöronların yoğun uyarımı ile oluşabilecek aşırı kasılmayı engelleyen GABA ve GLİSİN gibi inhibitör (baskılayıcı) nörotransmitter maddeler salgılayan inhibitör liflerle, asetil kolin salgılayan eksitatör lifler arasındaki denge sonucunda sağlanır. SPAZM : Bazen iskelet kaslarının normal tonusu bozulur ve daha kasılmış bir durumda kalırlar. Bu olaya "kas spazmı" adı verilir. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 34 Kas spazmı çeştli durumlarda ortaya çıkar: - Kas ve iskelet hastalıklarında, buralardan gelen uyarı kalıbının bozulması halinde, - Bazı nörolojik hastalıklarda omurilik seviyesinde uyarıcı ve inhibitör emirler arasındaki dengenin bozulması halinde, - Kas, eklem, bursa ve kemiklerde travma, iltihap, artroz, tümör, beslenme bozukluğu vb. faktörler tarafından oluşan bozukluklarda, - Periferik sinirlerin bası ya da irritasyonu sonucu. Spazm, şiddetli ağrı oluşturur. Ağrı da spazmı kuvvetlendirir. Böylece kısır bir döngü oluşmaktadır. - Kas spazmı sonucu kasların arasından geçen kan damarları sıkışır. - Lokal kan akımı azalır veya kesilir. - Kas kasılmasına bağlı olarak kasın metabolizma hızı artar KAS SPAZMI İSKEMİK AĞRI OLUŞTURUR. TORTİKOLİZ: Sternokleidomastoid kasın ve / veya trapez kasının tek taraflı ve şiddetli kasılması sonucunda gelişen boyun tutulmasıdır. Spazm sonucunda baş bir tarafa deviye olur. Geçici veya ömür boyu kalıcı hareket kısıtlılığına yol açar. Gerek normal boyun tutulması, gerekse tortikoliz tedavisinde miyorölaksan adı verilen kas gevşetici ilaçlar kullanılır. SPASTİSİTE: Santral sinir siistemi hastalıkları nedeni ile motor kontrolün kaybolduğu hastalıktır. Birlikte, artmış kas tonüsü, abartılı germe refleksleri, istemli hareketlerin bozulması, kas zayıflığı, yürüme bozukluğu ve anormal postür spazmları (kontraktürler) görülebilir. Tedavisinde kas gevşeticilerden ziyade antispastik ilaçlar kullanılır. İNFLAMASYON: Kas spazmı ve ağrıya neden olan faktörlerden biri olan inflamasyon, iç veya dıştan kaynaklanan zararlı uyaranlara karşı dokunun verdiği bir savunma yanıtıdır. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 35 Toksik ya da kimyasal etkenler, aşırı sıcak, soğuk, güneş ışınları, travma (darbe), radyasyon gibi fiziksel etmenler, mikroorganizmalar ve bunların metabolik ürünleri, aşırı duyarlılık reaksiyonları, immün kompleksler veya otoimmün reaksiyonlar gibi olaylar inflamatuar yanıt oluştururlar. Doku tahrişi, lokal prostoglandin sentezinde artış ve bunun sonucunda bölgeye nötrofillerin toplanması ve dokuya nötrofil göçüne neden olur. Prostoglandin sentezindeki artış nedeni ile gelişen inflamasyon, ağrıya neden olur. AĞRI: Mevcut veya potansiyel doku hasarı varlığında yaşanan, hoş olmayan duysal ve duygusal deneyimdir. Süresine göre ağrı akut veya kronik olarak isimlendirilir. Cilt ve ciltaltı dokularından kaynaklanan ağrılar yüzeyel ağrı, kas, tendon,eklem ve kemiklerden kaynaklanan ağrılar derin somatik ağrı, iç organlardan kaynaklanan ağrılar ise visseral ağrı olarak adlandırılır. Kanser ağrıları ve romatizma ağrıları kronik ağrılara en güzel örnektir. ORTOPEDİK ROMATİZMAL PATOLOJİLER, ister osteo artiküler hastalıklardan kaynaklansın, isterse nörmiyopatik hastalıklardan kaynaklansın, karakteristik bulguları ağrı, spazm, eklem sertliği ve fonksiyon kısıtlaması bulgularını verir. Osteo artiküler hastalıklar kemik veya eklemlerden kaynaklanabilir. Kemik kökenli patolojilerin başında osteoporoz, osteomalazi, raşitizm ve travma gelir. Eklem hastalıklarının yaygın görülenleri dejeneratif eklem hastalığı olan artroz (kireçlenme) ve enfeksiyon veya inflamasyona bağlı artritlerdir. Nöromiyopatik hastalıklar tortikoliz veya fibromiyalji gibi nedenlerle kaslardan kaynaklanabilir veya sıklıkla sinir lifi, periferik sinir kökü basısı sonucu gelişen patolojilerden kaynaklanır. En sık görüleni omurlar arasındaki disklerin fıtıklaşması sonucu görülen herni diskal sonucu meydan gelen lumbalji, siyatalji, lumbosiyatalji, servikalji gibi patolojilerdir. HAREKET.DOC - 7/22/2017 - MEDİKAL DEPT 36