Meteoroloji, atmosferde meydana gelen hava olaylarının oluşumunu

advertisement
Seyfullah Çelik
Telekomünikasyon Şube Müdürlüğü
Ankara
Eylül 2008
Meteoroloji
Meteoroloji, atmosferde meydana gelen hava olaylarının oluşumunu, gelişimini
ve değişimini nedenleri ile inceleyen ve bu hava olaylarının canlılar ve dünya
açısından doğuracağı sonuçları araştıran bir bilim dalıdır. Dünyada Meteoroloji
biliminin tarihçesi oldukça eskiye dayanır. Meteoroloji biliminde yapılan keşiflerin tarih
sıralaması bu konudaki gelişmeleri ayrıntılı olarak ortaya koymaktadır.
Tablo-1 Meteorolojinin Bilimindeki Keşiflerin Tarihi Gelişimi
1500 lü
yıllar
1643
1650
Galileo
Evangelista
Toriçelli
Blaise Pascal
Rene
Descartes
Su termometresi icadı
Civalı barometrenin keşfi
Basıncın yükseklikle değişiminin tespiti
1667
Robert Hooks
Rüzgar yönünü ölçen Anemometreyi İcat etti
1719
Gabriel
Fahrenheit
Sıcaklık ıskalasını geliştirdi
1742
Anders Celsius
Santigrad ıskalasını geliştirdi
1780
Horace de
Saussure
Saç telinden nemölçeri, higrometreyi icat etti
1787
Jacques
Charles
Havanın hacmi ve sıcaklık ilişkisini geliştirdi.
1835
Gaspard
Coriolis
Dünyanın dönüşünün atmosferik hareketlere olan etkisini (koriyolus
kuvvet) gösterdi
1840 lı
yıllar
Rüzgar ve fırtına kısmen anlaşıldı
1843
Telgrafın icat edildi
1848
Lord Kelvin
Kelvin ıskalasını geliştirdi
1869
Eş basınçları birleştiren izobar eğrisinin keşfi
1920 li
yıllar
Hava kütlesi cephe kavramı keşfedildi
1940 lı
yıllar
Yüksek atmosfer balonu ile sıcaklı, basınç ve nem ölçüldü. Askeri
uçaklar jet akımlarını keşfetti
1950 li
yıllar
Atmosferin davranışları Yüksek hızlı bilgisayarlarla, matematik
formüller yoluyla tanımlanmaya başladı
1960
İlk meteoroloji uydusu Tiros uzaya yerleştirildi
Hava tahmininde Sayısal modeller kullanılmaya başlandı
1990 lı
yıllar
Konvensiyonel radarların yerini Doppler radarlar alarak fırtına
bulutlarının ayrıntısı keşfedildi
Özellikle son yüz yılda gerçekleşen uydu ve bilgisayar teknolojilerindeki hızlı
gelişmeye bağlı olarak atmosferin bütün özellikleri keşfedilmiş, hemen hemen
bilinmeyen bir özelliği kalmamıştır. Bundan sonra bilim adamlarının üzerinde
çalışacağı konular ayrıntılar ve daha iyisini hesaplamak ve keşfetmek olacaktır.
Atmosfer
Meteoroloji biliminin daha iyi anlaşılması için atmosferin fiziksel ve kimyasal
özellikleri ile bunların hava, su ve toprakla olan ilişkilerinin çok iyi bilinmesi
gerekmektedir.
Atmosferin bileşimi
Atmosferde bulunan ve canlıların yaşamasını sağlayan en önemli gazlar;
Nitrojen, Oksijen, Su buharı, Karbondioksit, Metan, Diazot monoksit ve Ozondur.
Tablo-2’den görüldüğü gibi Nitrojen ve Oksijen bu gazların %99’unu teşkil etmektedir.
Her iki gazda canlılar için çok önemli ve yaşamsaldır.
Tablo-2 Yerden 25 km’ye kadar Atmosferin
ortalama bileşimi
Gaz adı
Kimyasal
Yüzde değeri
formül
Nitrojen (Nitrogen)
N2
78.08 %
Oksijen (Oxygen)
O2
20.95 %
Su (Water) (*)
H2O
0 to 4 %
Argon(Argon)
Ar
0.93 %
Karbondioksit
CO2
(Carbon Dioxide) (*)
0.0350 %
Neon (Neon)
Ne
0.0018 %
Helyum (Helium)
He
0.0005 %
Metan (Methane) (*) CH4
0.00017 %
Hidrojen(Hydrogen) H2
0.00005 %
Diazotmonoksit
(Nitrous Oxide) (*)
N2O
0.00003 %
Ozon (Ozone) (*)
O3
0.000004 %
(*)
Değişebilir gazlar
Şekil-1 Atmosferde bulunan gazların dağılımı
(%)
Atmosferin tabakaları
Atmosferin tabakaları birçok özelliğe göre sınıflandırılır. Sıcaklığa göre olanı
şekil-2’deki gibidir. Atmosferin sıcaklığa göre sınıflandırılmasında dört tabaka vardır.
Sırasıyla, Troposfer. Stratosfer, Mezosfer ve Termosferdir.
Troposfer yeryüzüne en yakın içinde yaşadığımız tabakadır, kalınlığı 6-20 km
dolayındadır. Kutuplarda daha ince ekvatorda kalın olan troposferde, şiddetli hava
olayları tropiklere yakın alanlarda gerçekleşmektedir.
Şekil-2 Atmosferin Tabakaları
Troposfer tabakası içerisinde yükseklikle sıcaklık her 100 metrede 0.65 drece
azalır ve tabakanın sonunda -56.5 dereceye kadar düşer.
Stratosfer tabakası ise 11-50 km arasında yer alır. Atmosferdeki gazların
yüzde 19 ile çok az miktarda su buharı bu tabakada bulunmaktadır. 20 ila 50’nci
km’ler arasında bizleri güneşin zararlı etkilerinden koruyan ozon gazı tabakası
bulunur.
Mezosfer tabakası ise atmosferin en soğuk katmanıdır. Sıcaklık -120 dereceye
kadar düşer. Tabakanın üst sınırı ise 85 km’ye ulaşmaktadır. Bu tabakadaki gazların
kalınlığı uzaydan gelen meteorları yavaşlatıp yakacak kadar kalındır.
Atmosferin son tabakası ise termosferdir, yüksekliği yaklaşık 690 km ye kadar
ulaşmaktadır burada sıcaklık yaklaşık 1200 derecedir. Bu tabakadaki gazların
kalınlığı mezosferden daha incedir,yüksek sıcaklığa rağmen cildimizi ısıtacak enerji
bulunmamaktadır.
Atmosferin fiziksel davranışı ve gaz kanunları
Atmosferde bulunan gazların birbiriyle olan ilişkilerinde ve tanımlamalarda;
sıcaklık, basınç, yoğunluk ve hacim önemlidir.
1- Eğer sıcaklık sabit ise, gazın yoğunluğu basınçla doğru orantılıdır, hacim
ise basınçla ters orantılıdır. Bundan dolayı basınç yükseldikçe yoğunluk artar ve
hacim azalır.
2- Eğer hacim sabit olursa, gazın birim kütlesindeki basınç sıcaklıkla doğru
orantılıdır. Sıcaklık artarsa hacim sabit olduğu için basınçta artacaktır.
3- Eğer basınç sabit ise; gazın sıcaklığı hacimle doğru orantılı yoğunlukla ters
orantılı olacaktır. Birim hacimdeki gazın sıcaklığı yükseltilirse hacim artar,yoğunluk
azalır.
Yukarıdaki tanımlamalar İdeal Gaz Kanunlarıdır ve aşağıdaki formüllerle izah
edilir.
BASINÇ x HACİM =SABİTE x SICAKLIK
BASINÇ=YOĞUNLUK x SABİTE x SICAKLIK
Atmosferik basınç
Yerçekimi bütün atmosferik işlemlere etki etmektedir. Havanın ağırlını
oluşturan basınç ortalama deniz seviyesinde 1013 milibardır. Şekil-3’de görüldüğü
gibi basınç ve yoğunluk yükseklikle azalmaktadır.
Şekil-3 Yükseklikle Hava Basıncı ve yoğunluğunun azalması
Atmosferik basınç ölçümü
Hava basıncını ölçen alete barometre denir. İlk ölçüm Evangelista toricelli
tarafından Şekil-4’dekine benzer sistemle 1643 yılında yapılmıştır.
Şekil-4 Torriçelli Barometresi
Yeryüzündeki basınç merkezleri
Dünyanın birçok bölgesinde büyük ölçekli basınç merkezleri vardır. Bunlar
genellikle geniş deniz ve kara parçaları üzerinde oluşur. Ülkemizi yazın sıcak
karakterli Basra alçak basınç merkezi ile Azor yüksek basınç merkezi etkiler. Kışın
ise soğuk karakterli Sibirya yüksek basınç merkezi ile İzlanda alçak basınç merkezi
etkiler.
Basınç merkezleri dünyanın her bölgesi üzerinde etkisini mevsimlere göre
sürdürmektedir. Mevsim değişimi ile basınç merkezlerinin de konumu değişmektedir.
Yaz mevsiminde batı Avrupa üzerinde bulunan Azor (Bermuda) yüksek basınç
merkezi, kış mevsiminde daha fazla yağışlara neden olan İzlanda alçak basınç
merkezine yol açmak için daha aşağı enlemlere kayar (Şekil-5).
Yaz mevsiminde sıcak ve kuru özelliğe sahip termal karakterli Basra alçak
basınç merkezi Türkiye genelinde etkili olmaktadır, kış mevsimi geldiğinde ise daha
güney enlemlere çekilir ve yerini daha soğuk karakterli Sibirya yüksek basıncına
bırakır (Şekil-6).
Şekil-5 Kış mevsimi basınç merkezlerinin dağılımı
Şekil-6 Yaz mevsimi basınç merkezlerinin dağılımı
Isı enerjisi transferi
Bizim yaşadığımız gezegenin ısı kaynağı güneştir. Güneşten gelen enerji uzay
ve atmosferi geçerek yeryüzüne ulaşır. Yeryüzüne ulaşan enerji, yeryüzünü ve
atmosferi ısıtır. Atmosferin ısınması üç şekilde olur. Radrasyon, kondüksiyon ve
konveksiyon. Başka bir deyişle ısı iletimi üç yolla gerçekleşir.
Elektromağnetik radyasyonun çoğu güneşten yeryüzüne görünür ışık (visible)
olarak ulaşır. Işık değişik frekanslara sahip dalga boylarından oluşmuştur. Bizim
beynimiz farklı frekansları renk olarak algılar. Ancak tüm renkler aynı anda
görüldüğünde beyaz ışık olarak tanımlanır. Güneşten gelen ve bizim göremediğimiz
dalgalar kızılötesidir (infrared).
Şekil-7 Elektromanyetik dalga boyları
Kondüksiyon
Isı enerjisinin bir maddeden diğer maddeye transferidir. Metal bir kaşığın sıcak
bir çorba içinde ısınması kondüksiyon yoluyla ısı transferidir. Özellikle metallerde ısı
transferinde oldukça etkin bir yoldur.
Şekil-8 Isı iletim çeşitleri
Konveksiyon
Konveksiyon ısı enersisinin sıvı içerisindeki transferidir. En iyi örnek mutfakta
kaynayan bir su gösterilebilir. Hava atmosfer içerisinde hareket eden bir sıvıdır.
Güneş ışınlarının yeryüzünü ısıtmasıyla yeryüzünden buharlaşma meydana
gelir, bu konveksiyon yoluyla lokal bulutların oluşum şeklidir.
Radyasyon
Eğer kamp ateşinin yanında duruyorsanız vücudunuzun ateşe dönük olan
tarafı diğer taraftan daha fazla ısınacaktır, işte sizin hissettiğiniz ısınma radyasyon
yoluyla ısı transferidir.Radyasyon olarak ısı enerjisi transferi uzayda elektromağnetik
radyasyon yoluyla gerçekleşmektedir.
Şekil-9 Radyasyon kaybı nedeniyle yeryüzündeki sıcaklık değişimi
Suyun fiziksel özellikleri
Su yaşamın ana kaynağıdır. Yaşadığımız gezegenin yüzde 70 i suyla kaplıdır.
Su fiziksel olarak üç halde bulunur, katı, sıvı ve gaz hali. Molekül yapısı aşağıdaki
gibidir, iki hidrojen ve bir oksijen atomundan meydana gelmiştir (Şekil-10). Katı halde
düzenli, gaz halinde düzensiz molekül dizilişleri görülmektedir (Şekil-11).
Şekil-10 Su molekülünün yapısı
Şekil-11 Su moleküllerinin gaz, sıvı ve katı haldeki dizilişleri
Suyun aşağıdaki özellikleri de çok önemli ve benzersizdir.
a) Su spesifik ısıya sahiptir. Bu ısı maddenin sıcaklığını değiştirmek için
gerekli olan enerji miktarıdır. Su ısınıp soğurken büyük miktarda enerji depolar ve
verir, böylece yeryüzü iklimini ayarlamada önemli görevler yapar.
Şekil-12 Suyun hal değişimi ve enerji transferi
b)Su saf haldedir,asidik ve bazik özelliği yoktur.Yağmur sularının pH değeri
5,6 dır.
c)Su civa hariç, ısıyı temas yoluyla en iyi ileten sıvı özelliğine sahiptir,bu da göl
ve okyanuslardaki suyun düzenli bir dikey sıcaklık profiline sahip olmasını
sağlamaktadır..
d)Su molekülleri 0-100 derece gibi geniş bir aralıkta sıvı halde bulunmaktadır,
buda suyun yeryüzünün birçok alanında bulunmasına neden olmaktadır.
e)Su çok iyi bir çözücüdür. Yüzey akışı, sızma ve yeraltı suyu akışının
sağlanmasında bu özellik çok önemlidir.
f)Su molekülleri yeryüzünde üç halde bulunur, katı, sıvı ve gaz hali. Hal
değişimleri ısı değişimlerini de gerektirir. Atmosferdeki bu hal değişimleri ısı
dengelemesinde önemli bir rol oynar.
g)Temiz su en yüksek yoğunluğa +4 derecede ulaşır.
Tablo-3 Su moleküllerinin değişik sıcaklıklardaki yoğunlukları
Sıcaklık
(°C)
Yoğunluk
(gr/cm3)
0 (Katı)
0.9150
0 (Sıvı)
0.9999
4
1.0000
20
0.9982
40
0.9922
60
0.9832
80
0.9718
100 (Gaz)
0.0006
Hidrolojik döngü
Hidrolojik döngü; suyun yeryüzü-atmosfer sisteminde depolanmasını ve
hareketini gösteren bir sistemdir. Su atmosfer, okyanuslar, göller, nehirler, toprak,
buzullar, karla kaplı alanlar, yeraltı suları gibi alanlarda tutulmaktadır.
Şekil-13 Hidrolojik döngü
Tablo-4 Yeryüzündeki Suyun Dağılımı
Depolama
Alanı
Hacim
(km3 x
1,000,000)
Yüzde
Okyanuslar
1370
97.25
Buzullar
29
2.05
Yer altı Suyu
9.5
0.68
Göller
0.125
0.01
Toprak Nemi
0.065
0.005
Atmosfer
0.013
0.001
Nehirler
0.0017
0.0001
Biyosfer
0.0006
0.00004
Atmosferik nem
Nem atmosferdeki su buharı miktarıdır. Havadaki nem miktarı yoğunlaşma ve
buharlaşma faktörüne göre azalır ya da artar. En çok bilinen nem miktarı nisbi nemdir
ve şu andaki havanın doymuş haldeki havaya oranının yüzdesi olarak tanımlanır.
Nisbi nem higrometre ya da hiğrograf denilen aletlerle ölçülür.
Şekil-14 Nisbi nemin sıcaklığa göre değişimi
Bulutlar
Bulut nemli ve sıcak havanın atmosferde yükselerek soğumasından oluşan
küçük su damlacıklarından meydana gelir. Eğer bulut iyice soğumuşsa içerisinde buz
kristalleri oluşur.
Bulutların sınıflandırılması
Bulutlar Luke Howard tarafından 1803 yılında aşağıdaki Latince kelimeler
kullanılarak ayrılmıştır
-sirrüs (Cirrus)-püskül
-Kümülüs (Cumulus)-yığın, küme
-Stratüs (Stratus)-tabaka
-Nimbus (Nimbus)-yağmur getiren
On adet bulut ismi vardır ve bunların bazıları ortak kelimelerden oluşmuştur.
Alto kelimesi orta anlamına gelmektedir. Bulutlar yerden olan yüksekliklerine göre üç
gruba ayrılmaktadır.
Alçak bulutlar
Orta bulutlar
2000 metrenin altında
genellikle su
damlacıklarından oluşan
bulutlardır.
• Stratocumulus
• Stratus
• Cumulus
• Cumulonimbus (Dikine
gelişimi en fazla olan
bulut)
Genellikle 2000-7000
metre yükseklikte su
damlacıklarından oluşan
bulutlardır.
• Altocumulus
• Altostratus
• Nimbostratus
Yüksek bulutlar
Buz kristallerinden
oluşmuştur, yükseklikleri
5500-14000 metre
arasındadır.
• Cirrus
• Cirrostratus
• Cirrocumulus
Şekil-15 Kümülüform (küme) tipi bulutlar
Şekil-16 Stratiform (tabaka) tipi bulutlar
Şekil-16 Bulutların genel sınıflandırılması
Yağış
Yağış oluşabilmesi için yer ve yağışın oluştuğu seviye arasında belirli bir
sıcaklık farkının olması ve yeterli nemin bulunması gerekir. Yer seviyesi sıcak yukarı
seviyelerde sıcak ise burada yağış yoktur ve yaz durumudur. Keza yer soğuk,
yukarıda soğuk ise bu ayaz kış durumudur. Yağışın olduğu durumlar yer sıcak yukarı
seviyelerde de yeterli soğuk havanın bulunması gerekir. Elbette yoğunlaşmanın
oluşabilmesi için ya yerden ısınarak yükselme, ya dağ ya da tepelere çarparak
oroğrafik yükselme, yada bir alçak basınç merkezine bağlı dinamik yükselmeyle
yoğunlaşmanın sağlanması gereklidir. Bu yağış türleri; konvektif, oroğrafik ve
cephesel olarak tanımlanır.
Şekil-17 Yağış Oluşumu
Şekil-18 Dikey sıcaklığa göre yağış oluşumu
Şekil-19 Hava tahmincileri gökyüzüne her zaman farklı bir gözle bakarlar,
havanın durumu onlar için çok şey ifade eder.
Güneşten gelen ışınlara atmosferin etkisi
Güneşten gelen solar radyasyonun yüzde 51 i yeryüzüne direk ulaşır, bu enerji
yeri ve yere yakın atmosferi ısıtır. Buharlaşmayı sağlar, bitkilerin fotosentez olayını
gerçekleştirir. Geriye kalan yüzde 49 un, yüzde 4 ü yer yüzeyinden yansır, yüzde 26
sı bulutlar ve atmosfer tarafından yansıtılır, Yüzde 19 ise atmosferik gazlar,
partiküller ve bulutlar tarafından emilir.
Şekil-20 Güneşten gelen ışınların dağılımı
Sera etkisi
Sera etkisi yeryüzünün ve atmosferin ısınması sonucu doğal olarak oluşan bir
işlemdir. Karbondioksit, Metan ve Su buharının yeryüzünden gelen uzun dalga
radyasyonu tutması sonucu gerçekleşmektedir. Özellikle karbondioksit oranındaki
değişim bu süreci hızlandırmıştır.
Şekil-21 Küresel ısınmaya neden olan sera gazları
Tablo-5 Küresel ısınmaya neden olan sera gazlarının değişimleri ve kaynakları
Sera Gazları
Yoğunluk Yoğunluk
1750
2003
Değişim %
Doğal ve Suni Kaynaklar
Karbon
dioksit
280 ppm
376 ppm
34%
Organik çürüme, orman yangınları,
volkanlar, fosil yakıtların yanması,
ormanların tahrip edilmesi, yanlış toprak
kullanımı.
Metan
0.71 ppm
1.79 ppm
152%
Islak alanlar, organik çürüme, termitler,
doğal gaz ve petrol çıkartılması, pirinç
üretimi.
Diazot
monoksit
270 ppb
319 ppb
18%
Ormanlar, yeşil alanlar, okyanuslar,
toprak işleme, gübreleme, fosil
yakıtların yanması.
Kloroflora
karbon
(CFCs)
0
880 ppt
-
-
Atmosferde
enlemlere ve
yükseltiye bağlı
olarak
değişmektedir.
Ozon
Soğutucular, spreyler, kimyasal
çözücüler
stratosfer
tabakasında
Güneş ışınlarının direkt olarak oksijen
azalmakta,
molekülleri üzerine olan etkisi ile doğal
yeryüzüne
olarak gerçekleşmektedir.
yakın alanlarda
artmaktadır.
Küresel ısı dengesi
Yıllık yeryüzüne ulaşan kısa ve uzun dalga radyasyon değerlinden görüldüğü
gibi ekvatordan 35 nci kuzey ve güney enlemlere kadar olan alanlarda ısı enerjisi
fazlalığı, kutuplara yakın alanlarda ise ısı enerjisi azlığı söz konusudur. Enerji
fazlalığı olan ekvator alanlarından, azlık olan kutuplara doğru bir enerji transferi
vardır buna boylamsal transfer denir. Bu enerji transferi atmosferik ve okyanus
sirkülasyonunu oluşturur.
Şekil-22 Ekvatordan kutuplara ısı transferi
Okyanuslar
Yeryüzünün yüzde 71 okyanuslarla kaplı, yeryüzündeki suyun ise yüzde 97’si
okyanuslarda bulunmaktadır. Dünya nüfusunun yarısından fazlası sahillere 100 km
mesafede yaşamaktadır. Dolayısıyla okyanusun etkilerini ve hava ile olan ilişkilerini
çok iyi bilmeliyiz. Okyanusun yüzey sıcaklıklarındaki değişme el nino ve la nina gibi
büyük ölçekli iklim olaylarına sebep olmaktadır. Ayrıca büyük oranda okyanuslardaki
sıcaklık değişim kaynaklı harekeyn, tayfun, seller, kuraklık oluşumu sebze ve tahıl
üretimini ve fiyatlarını da doğrudan etkilemektedir.
Şekil-23 Okyanus alanları
Şekil-24 Okyanus yüzey akıntıları
Okyanus
Pasifik
Atlantik
Hint
Güney
Arktik
Yüzey Alanı
Yüzde
km2
166,000,000 45.0%
82,000,000 22.2%
73,600,000 20.0%
35,000,000 9.5%
12,173,000 3.3%
Şekil-25 Okyanus alanlarının büyüklüğü ve okyanus suyu akıntıları
Sıcaklık kavramı
Sıcaklık ve ısı
Sıcaklık ve ısı kavramları aynı değildir. Sıcaklık yoğunluğun ölçüsü ya da bir
cismin sıcaklık derecesidir. Teknik olarak ise cismin moleküllerinin ortalama hızının
tanımlanmasıdır. Isı ise bir cismin sahip olduğu ısı enerjisi miktarının ölçüsüdür.
Sıcaklığın uzaydaki dağımı cisimlerdeki ısı akışını belirler. Isı daima sıcak alandan
soğuk alana doğru akar. Isı kalori gibi enerji birimi ile, sıcaklık ise derece ile ifade
edilir.
Sıcaklık ıskalası
Günümüzde sıcaklığı ölçmek için değişik ıskalalar kullanılmaktadır. Bunlardan
en önemlisi, Derece, Fahrenhayt ve Kelvindir.
Tablo-6 Sıcaklık ıskalası
Ölçüm Iskalası
Kaynama
Noktası
Donma
Noktası
Mutlak Sıfır
Fahrenheit
212
32
-460
Celsius
100
0
-273
Kelvin
373
273
0
Sıcaklık ölçülmesi
Sıcaklık ölçülmesi Dünya Meteoroloji Teşkilatının öngördüğü standartlara göre
yerden 1,5 metre yükseklikte, gölgede ve hava akımı alan bir yerden ölçülür, bunun
için hazırlanan rasat siperleri dünyanın her yerinde aynı standarttadır. Meteoroloji
termometrelerinin içinde genellikle civa ve alkol bulunmaktadır. Donma derecesi
daha düşük(-112 derece) olan alanlarda termometre içine alkol konulmaktadır.
Yeryüzünün Farklı Isınması
Güneş ve Yeryüzü arasındaki ilişki
Yeryüzünün kutuptan kutuba farklı ısınması birçok sonuca neden olur. Burada
temel ilke güneşin açısının enlemlere ve mevsimlere göre değişimidir. Dünya güneş
etrafındaki dönüşünü 365 günde, kendi ekseni etrafındaki dönüşü ise 24 saatte
tamamlar.
Dünya 23 derecelik eğik bir eksen üzerinde dönmektedir. Eğer bu eğim
olmasaydı mevsimlerde olmayacaktı ve kutuplar dışında birçok alanda yıl boyu 12
saat günışığı olacaktı.
Güneşten gelen ışınlar farklı enlemleri farklı ısıtır. Aynı enerji kuplara yakın
alanları daha az (B), ekvatora yakın alanları daha yoğun ısıtır (A). Çünkü aynı enerji
miktarı kutuplara yakın bölgede daha geniş alanı, ekvatorda ise daha dar bir alanı
ısıtmaktadır.
Şekil-26 Güneşten gelen enerjinin ekvatora ve kutuplara etkisi
Güneşten gelen radrasyonun kullanımı
Güneşten gelen radyasyon miktarının hava ve iklime olan etkisi belirleyen
yardımcı faktör yeryüzünün ısıyı emme(absorbe) oranıdır. Yeryüzünden olan
yansıma miktarı albedo olarak tanımlanır. Yeryüzündeki albedosu düşük olan alanlar,
daha fazla enerji absorbe eden alanlardır. Kutuplarda bulunan buz kütleleri güneşten
gelen kısa dalga radyasyonu etkin olarak yansıtmakta ve sıcaklığın yükselmesi için
çok az ısınmaktadır. Çöller ise güneşten gelen radyasyonun sadece yüzde 25
yansıtmaktadır, bu yüksek emme oranı nedeniyle çöller fazla ısınmaktadır.
Tablo-7 Albedo oranları (cisimlerin güneş enerjisini yansıtma oranı)
ALBEDO TİPLERİ (%)
Albedo
Su (Güneş Açısı 90°)
3
Su (Güneş Açısı 30°)
7
Su (Güneş Açısı 10°)
24
Deniz Buzu
30-40
Taze Kar
75-95
Eski Kar
55
Ormanlar
5-10
Kuru Kum
20-30
Koyu Toprak
5-15
Çim
15-20
İnce Bulut
35-50
Kalın Bulut
70-90
Hava sıcaklığının günlük değişimi
Dünyanın kutup ekseni üzerinde 23 derecelik bir açıyla 24 saatte
dönmesinden dolayı güneşten gelen ışınların miktarı hem güneşlenme süresi hem de
net radyasyon olarak farklılıklar göstermektedir. Şekil-27 ve 28 45’nci enlem üzerinde
bulunan bir istasyona ait en uzun ve en kısa günlerle, gündönümündeki günlere ait
bilgiler verilmektedir.
Şekil-27 Günlük güneşlenme şiddeti
Şekil-28 Günlük net radyasyon değişimi
Hava sıcaklığının mevsimsel değişimi
Dünyanın güneş etrafında dönmesinden dolayı mevsimler meydana
gelmektedir. 20-21 mart ilkbahar noktası gün eşitliğini 22-23 eylül ise sonbahar
noktası gün eşitliğini göstermektedir.21-22 haziran ve 21-22 aralık ise yaz ve kış
gündönümünü göstermektedir Şekil29.
Şekil-29 Mevsimlerin oluşumu ile gece ve gündüz sürelerinin değişimi
Global sıcaklık dağılımı
Eğer dünya homejen bir yapıya sahip olsaydı yani karalar ve denizler
olmasaydı, kutuba yakın alanlar soğuk, ekvatora yakın alanlar sıcak olurdu, başka bir
deyişle enlemsel bir sıcaklık dağılımı olurdu.
Ancak yeryüzü karalar ve denizlerden oluşan karmaşık bir yapıya sahiptir.
Karaların denizlerin farklı ısınıp soğuması enlem ve yükselti faktörleri yeryüzünün her
noktasının farklı ısınmasına neden olmaktadır. Ocak ve temmuz ayı ile ortalama
global sıcaklık dağılımları Şekil 30-31’de görülmektedir.
Şekil-30 Ocak ayı küresel sıcaklık dağılımı
Şekil-30 Ocak ayı küresel sıcaklık dağılımı
Rüzgar oluşumu
Rüzgar en basit anlatımla yatay hava hareketidir. Şekil 31 de görüldüğü gibi
yüksek basınçtan alçak basınca doğru olan hava akımıdır.
Şekil-31 Rüzgar oluşumu
Rüzgâr hızı anemometre ile ölçülür, ancak artık meteorolojik ölçümlerin çoğu
sensörler yoluyla otomatik meteoroloji istasyonları tarafından yapılmaktadır.
Şekil-32 Otomatik meteoroloji istasyonu
Rüzgâr, doğu, batı, kuzey (yıldız) ve güney (kıble) olmak üzere dört ana,
kuzeydoğu (poyraz), kuzeybatı (karayel), güneydoğu (keşişleme) ve güneybatı
(lodos) ara yönleri ile tanımlanmaktadır. Meteorolojik ölçümlerde ise daha da hassas
ara yönler kullanılmaktadır.
Şekil-33 Rüzgar yönleri
Rüzgâr yüksek basınçtan alçak basınca doğru akar. Basıncın etrafına göre
yüksek olduğu merkezler, yer seviyesinde yüksek basınç merkezini gösterir. Yüksek
basınç basınç merkezi kuzey yarıkürede saat istikametinde bir dönüş yapar. Alçak
basınç merkezi ise kuzey yarıkürede saat istikametinin tersine bir dönüş yapar.
Güney yarıkürede ise dönüşler kuzey yarıkürenin tersinedir.
Şekil-34 Basınç merkezlerinin dönüşü
Eş basınç (izobar) değerleri birleştirilerek, yeryüzüne ait en önemli bilgileri
veren yer haritaları elde edilir. Bu haritalar tüm dünyayı gösterdiği gibi yalnız ülkelere
ve bölgelere ait hazırlanabilir. Bu haritalar üzerinde alçak ve yüksek basınç alanları
soğuk ve sıcak cepheler (Şekil-36 37) yağışlı ve sisli bölgeler gibi birçok ayrıntılar
yanında bu haritanın daha sonra nasıl olacağına dair ipuçları vardır. Meteorolojistler
tüm bu ayrıntıları hassas bir şekilde değerlendirerek tahmin yapar. Eğer izobarlar
birbirine yakınsa bu noktada rüzgar hızı daha fazladır Şekil-38.
Şekil-35 11.09.2008 00 UTC Yer haritası
Şekil-36 Cephenin yatay kesiti
Şekil-37 Cephenin dikey kesiti
Şekil-38 İzobarlar arasındaki mesafe rüzgar hızı hakkında fikir verir
Atmosferin yukarı seviyelerini anlamak için dünya üzerinde 1000 den fazla
istasyonda 12 sattte bir(bazı özel istasyonlarda saatlik, üçer ve altışar saatlik) balonla
ölçüm yapılmaktadır. Yaklaşık 40 km ye kadar ulaşan derinlikte olan sıcaklık, nem,
yükseklik. ve rüzgar bilgileri elde edilmektedir. Elde edilen bilgiler yoluyla atmosferin
standart seviyelerine (1000, 850, 700, 500, 300, 250, 200, 100 hPa) ait haritalar elde
edilmektedir. Bu haritalardan en önemlisi 500 hpa haritasıdır, yaklaşık yerden 5500
metre yukarıdaki sıcaklık, nem rüzgâr dağılımı ile bu seviyedeki havanın kalınlığını
(yüksekliği) göstermektedir. Bu haritaların çiziminde eş yükseltileri birleştiren kontur
ve eş sıcaklıkları birleştiren izotermler kullanılmaktadır (Şekil–39). Haritalar
üzerindeki sıcaklık değerleri mevsime göre, atmosferin yukarı seviyelerindeki sıcak
yada soğuk havayı belirlemektedir. Ayrıca konturların bükülüşü ve rüzgâr yön ve
şiddeti de hava tahmincileri için önemli ipuçları sağlamaktadır. Alçak ya da yüksek
merkezlerin hareketi birçok faktöre bağlı olarak değişir. Bunlardan en önemlileri;
basınç gradyan kuvveti, merkezkaç kuvveti ve koriolis kuvvetidir (Şekil-40).
Şekil-39 11.09.2008 tarihli 500 hPa 00 UTC haritası
Şekil-40 Basınç merkezlerini etkileyen kuvvetler
Lokal ve bölgesel rüzgar sistemleri
Yeryüzünün farklı ısınmasından dolayı yatay ve dikey rüzgâr akımları
oluşmaktadır.
Şekil-41 Lokal rüzgar oluşumu
Karaların ve denizlerin farklı ısınıp farklı soğumasından kıyı meltemleri oluşur
(Şekil-41). Karalar denizlere göre daha çabuk ısındığından, ısınan hava yükselir ve
yerinde alçak basınç merkezi oluşur, deniz üzeri henüz ısınma olmadığı için buradaki
basınç karaya göre daha fazladır yani yüksek basınçtır. Gündüzleri denizden karaya,
(Şekil-42) geceleri ise karadan denizlere Şekil - 43 doğru olan kıyı rüzgârları
dünyanın değişik noktalarında değişik isimlerle adlandırılır. Ayrıca soğuk havanın
hafif olup yükselme, sıcak havanın ağır olup çökme özelliklerine göre dağ, yamaç ve
vadilerde de gece gündüz sıcaklık farkından dolayı rüzgar akışları vardır
(Şekil-44,45). Aslında kartalları ve planörleri enerji kullanmadan yüksek sevilere
çıkaran sıcak havanın yükselmesidir. Kıyı meltemleri sakin havalarda görülür,
bunlardan daha kuvvetli alçak ya da yüksek basınç etkisi görülen alanlarda basınç
merkezlerinin akışı hâkimdir. Musonlarda çok büyük ölçekli kıyı meltemidir, yazın
okyanustan yağışlı hava, kışın Himalayalardan soğuk ve kuru hava kıyıları etkiler
Şekil-46.
Şekil-42 Gündüz meltemi
Şekil-43 Gece meltemi
Şekil-44 Vadideki gündüz rüzgar akışı
Şekil-45 Vadideki gece rüzgar akışı
Şekil-46 Yaz ve Kış musonları
Enverziyon
Dikey olan yükselen havanın sıcaklığı her 100 metrede 0,65 derece
azalır(normal lapse-rate).Eğer sıcaklık yükseklikle azalmıyor artıyorsa bu duruma
(negatif lapse rate) enverziyon denir. Enverziyon genellikle kış mevsiminde, büyük
şehirlerde çok belirgin olarak görülür ve hava kirliliğine neden olur. Özellikle kış
mevsiminde, yüksek basıncın hakim olduğu sakin gecelerde yeryüzü radyasyon
kaybı nedeniyle havadan daha çabuk soğur ve yere yakın seviyelerde soğuk, yerin
biraz üstünde ise sıcak hava bulunur. Bu durumda yerdeki soğuk hava hapsolur ve
yükselemez, ne zaman yer sıcaklığı ısınarak yukarı seviyelerden yüksek hale gelir o
zaman oluşan radyasyon sisi ve enverziyon ortadan kalkar Şekil-47 .
Şekil-47 Yükseklikle sıcaklık değişimi ve enverziyon
Sis
Sis stratus bulutunun yere inmiş halidir. Başka bir deyişle görüş mesafesi 1000
metrenin altında ise sis vardır. Sisli havalarda genellikle yüksek basınç nedeniyle
sakin bir hava vardır.
Radyasyon sisi; Genellikle kıs mevsiminde yerin havadan daha hızlı soğuması
nedeniyle oluşur.
Adveksiyon sisi: Soğuk bir yüzey üzerine sıcak havanın gelmesiyle oluşur.
Yamaç ve Vadi sisi: Oroğrafik yükselme ve çökme nedeniyle oluşur.
Yağış sisi: Yağış esnasında görüş mesafesinin altına düşmesiyle oluşur, zaten
bu durumda hava doymuş hale yakındır.
Buhar sisi ; Sıcak su yüzeyine soğuk havanın gelmesiyle oluşur.
Şekil-48 Sis çeşitleri
Şimşek Ve Gökgürültüsü
Bir bulut içerisinde hidrometeorlar olarak adlandırılan parçacıklar gelişir ve
etkileşime girer, çarpışma sayesinde de yüklenir. Daha büyük parçacıkların daha
fazla negatif yük kazanma, daha küçük parçacıkların ise daha fazla pozitif yük
kazanma eğilimde oldukları düşünülmektedir. Bu parçacıklar, bulutun yukarı
bölümünün tamamen pozitif yük kazanması ve bulutun aşağı kesimlerinin negatif
olarak yüklenmesine kadar, dikey hareketler ve yer çekiminin etkisiyle ayrılma
eğilimindedir. Bu yük ayrılması, hem bulut içerisinde hem de bulut ile yer arasında
çok büyük bir elektrik potansiyeli oluşturur (Şekil-49). Bu potansiyel milyon voltlar
seviyesinde olabilir ve sonunda havadaki elektriksel direnç bozulur ve parlama
(şimşek çakması) başlar. Yani şimşek orajın negatif ve pozitif bölgelerindeki
elektriksel boşalmadır.
Gök gürültüsü, elektriksel boşalma ile 20.000 °C (Güneş yüzey sıcaklığının üç
katı) ye varan sıcaklık ile atmosferin ısıtılması sonucu ışık (parlama) kanalları
boyunca oluşmaktadır. Bu bir şok dalgası üreten çevredeki açık havayı sıkıştırır,
ardından da şimşek kanallarından dışarı doğru yayılırken akustik dalgaya dönüşür.
Aslında şimşek (parlama) ile gök gürültüsü aynı zamanda oluşmasına rağmen,
ışık 186.000 mil/sn hızla ulaşır ki bu ses hızının hemen hemen bir milyon katıdır.
Böylece parlama, eğer bulut tarafından gizlenmemişse işitilen gök gürültüsünden
önce görülür. Şimşeğin görülmesi ile gök gürültüsünün duyulması arasında geçen
sürenin (sn.) 5’e bölünmesi ile şimşek çakmasının olduğu yere olan uzaklık (deniz
mili) tahmin edilebilir.
Şekil-49 Şimşek oluşumu
Gökkuşağı
Güneş ışık yayar ve biz o ışığı beyaz ışık olarak tanımlarız. Gerçekte beyaz
ışık birçok değişik dalga boyuna sahip renklerden oluşmaktadır. Ana renkler, kırmızı,
turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mordur. Dalga boyu en büyük olan kırmızı en
küçük olan mor(menekşe)dur.
Gökkuşağı yağmur sonrası güneşin ışınlarının prizma özelliği gösteren,
yağmur damlacıklarından geçmesiyle oluşur.
Şekil-50 Gökkuşağı renklerinin oluşumu
Aynı şekilde gökyüzünün renginin de mavi olması, atmosferdeki gaz
moleküllerinin kısa dalga radyasyonunu tutması ve mavi ışığın değişik yönlere daha
fazla dağılması sonucu oluşmaktadır.
Şekil-51 Gökyüzü renginin oluşumu
Şekil-52 Çift gökkuşağı
Küresel rüzgar sistemleri
Konunun daha iyi anlaşılması için dünyanın dönmediği ve yer yüzeyinin
homejen olduğu var sayılarak küresel yeryüzü ve yukarı seviyeler akışı incelenir
Şekil-53 Tek hücreli rüzgar akışı
Buradaki durum ekvator sıcak ve alçak basınç kuşağı, kutuplar ise soğuk ve
yüksek basınç bulunduruyor. Hava akımı yada rüzgarlar yüksek basınçtan alçak
basınca doğru akıyor (Şekil-53).
Ancak dünyanın dönmesiyle birlikte oluşan basınç merkezleri nedeniyle
küresel rüzgar akışları aşağıdaki yapıdadır (Şekil-54). Ekvatorda Termik (sıcaktan
dolayı) bir alçak basınç kuşağı, Kutuplarda ise termik (soğuktan dolayı) yüksek
basınç merkezleri bulunmaktadır.60ncı enlemlerde dinamik (dünyanın dönüşü ile
ilgili) alçak basınç merkezleri, 30’ncu enlemlerde ise dinamik yüksek basınç kuşağı
bulunmaktadır. Dünyanın dönmesi ve yeryüzünün farklı ısınması bu merkezlerin
günlük ve mevsimlik konumlarını değiştirmektedir.
Ekinoks durumunda her iki yarıküredeki sistemler birbirine simetrik durumda
iken, yazın ekvator kuşağı ve buna bağlı sistemlerin kuzey yarıküreye doğru
kaydığını yani kuzey yarıkürede yaz mevsiminin özellikleri gösterdiğini, kışın ise
ekvator ekseninin güney yarıküreye kaydığını görüyoruz. Ekvatorda görülen bu
eksen değişikliği tüm alçak ve yüksek basın ile jet rüzgârlarının da konumunu enleme
bağlı olarak değiştirmektedir.
Şekil-54 Atmosferin genel sirkülasyonu
Şekil-55 Atmosferin genel sirkülasyonunun mevsimlere göre dikey görünümü
Yüksek seviye rüzgârları ve jet akımları
Atmosferin yukarı seviyelerinde bulunan kuvvetli rüzgâr akımları (jet stream)
birçok meteorolojik olay ve parametreleri etkileyen önemli bir etkendir.
Şekil-56 Atmosferin yukarı seviyelerindeki rüzgar akışı
Şekil-57 Atmosferin yukarı seviyelerindeki jet akışı
Hava kütleleri ve geçiş alanları
Hava kütleri binlerce kilometrekarelik büyük kara ve deniz parçaları üzerinde
aynı nem ve sıcaklığa sahip alanlar üzerinde oluşur. Oluştuğu kaynağa göre;
Ekvatoral, Tropikal, Polar ve Arktik olarak tanımlanır. Hava kütlesi neme göre de
karasal ve denizsel olarak tanımlanır. Örneğin Türkiye yi yazın Sıcak ve karasal hava
kütleleri(continental tropical cT,),kışın ise çok soğuk havalarda cP, çok soğuk ve
karasal hava kütleleri(continental artic cA) etkiler. Bu hava kütlelerinin birbiriyle
karşılaştıkları alanlar ise cephe zonları olarak kabul edilir. Soğuk ve sıcak cepheler
bu alanlarda oluşur ve basınç sistemlerine göre hareket ederek yağış, rüzgar gibi en
önemli meteorolojik hadiselere neden olurlar.
Orta enlem siklonları ve kasırgalar
Orta enlem siklonları oluştukları anlardan sonra 2000 km ye kadar geniş
olanlar üzerinde etkili olurlar. Dünyadaki genel siklon akış yollarından görüldüğü gibi
dünyanın batıdan doğuya doğru dönmesiyle sistemlerde genellikle batılı
istikametlerde olmaktadır. Siklonlarla birlikte soğuk ve sıcak cephelerde gittiği
bölgeler üzerine yağış, rüzgar sıcak ve soğuk havalar taşımaktadır (Şekil-58).
Tropikal hava
Ekvatora yakın sıcak karakterli alçak basınç kuşağı (ITCZ-iki dönence
arasında yer alan yükselme zonu) ve subtropikal yüksek basınç kuşağındaki rüzgâr
akışı nedeniyle ekvatora yakın okyanuslar üzerinde kasırgalar oluşmaktadır.
Kasırgalar ekvatora yakın okyanuslar üzerinde büyük ölçekte oluşup geçtiği
bölgelerde çok büyük can ve mal kayıplarına neden olmaktadır (Şekil-58).
Şekil-58 Orta enlem siklonları ve kasırgaların yönleri
Şekil-59 Gelişmiş bir kasırga
Şekil-60 Kasırganın uzaydan görünümü
Şekil-61 Kasırga sonrası afet durumu
Oraj bulutları ve fırtınalar
Gökgürültülü sağanak yağışlara neden olan kumülonimbus bulutları, yer
yüzeyinin farklı ısınması, oroğrafik yükselme ve cephesel sistemlerde dinamik olarak
yükselmeyle meydana gelir. Elbette bu bulutların oluşması için yer ve yukarı
seviyelerde gerekli soğuk hava ile neme gereksinim vardır. Bu bulutlar yerden 20km
yüksekliğe kadar ulaşabilir, dolu, kuvvetli rüzgar, gök gürültüsü,şimşek,kuvvetli yağış
ve hortumlara neden olur.Hortumlarda dönen havanın hızı saatte 500 km ye kadar
ulaşabilir.Gök gürültüsüne neden olan bu bulutlar orta enlemde yazın,tropiklerde ise
yıl boyunca görülür.Orta enlem siklonlarında bulunan soğuk cephe üzeri ve onun 100
ila 300 km ilerisi (dry line) bu bulutların oluşum alanlarıdır.
Şekil-62 Gelişmiş bir oraj bulutu, kümülonimbus
Şekil-63 Oraj bulutunun dikey yapısı
Hortum olayı ülkemizde nadir de olsa görülmekte büyük hasarlara neden
olmaktadır.19 haziran 2004 tarihinde Ankara’nın Çubuk ilçesinin Sünlü köyünde
meydana gelen hortumda 4 kişi hayatını kaybetmiştir.
Şekil-64 19 Haziran 2004 tarihinde Ankara-Çubuk’ta meydana gelen hortum sonrası
Çubuk-Ankara karayolu üzerinde, ilçeye 3 kilometre mesafede, anayoldan 1
kilometre kadar içeride bulunan Sünlü Köyü’nde, saat 13.00 sıralarında hortum
meydana geldi. Köyün belirli bir bölgesinden geçen ve yaklaşık 25 dakika kadar
süren hortum, bütün evlerde ağır hasara yol açtı.
Kutupsal yörüngeli NOAA-16 uydusundan alınan görüntülerde, Türkiye’nin
kuzey kesimlerinde ısınmaya ve atmosferin yukarı sevilerinde bulunan soğuk hava
bağlı olarak kuvvetli dikey faaliyetler sonucunda konvektif bulutlar oluşmuştur.Ankara
civarında iyi gelişmiş Kümülonimbus bulut kümeleri görülmektedir.
Şekil-65 Çubuk’ta meydana gelen hortumun uydu görüntüsü
Dünyadaki iklim bölgeleri ve iklim sınıfları
Köppen iklim sınıflama sistemi dünyada en çok kullanılan yöntemdir.Bu
yöntemde iklimin iki ana parametresi sıcaklık ve yağış kullanılmaktadır.Yıllık ve aylık
ortalamalara göre sınıflamada,Tropikal nemli iklim-yıl boyu sıcaklık 18 derecenin
üzerinde,Kuru iklim-yıl boyu yağış yetersiz,Nemli orta enlem iklimi- kışları
ılıman,Nemli orta enlem iklimi- kışları soğuk,Polar iklimi- yaz ve kış çok
soğuk.Haritada gösterilen sınıflama ise A,B,C,D,E,F,H yağış ve sıcaklığa göre temel
bölümleri göstermektedir.
İkinci harfler
f:Yıl boyu nemli
s:Kuru yaz mevsimi
w:Kuru kış mevsimi
m:Muson
Üçüncü harfler ise
a:Çok sıcak yaz
b:Sıcak yaz
c:Serin yaz
d:Çok soğuk kış ı göstermektedir. Haritada Türkiye Csa olarak yani; Akdeniz
iklim kuşağında yazları sıcak ve ılıman iklim özelliklerini taşımaktadır.
Şekil-66 İklim sınıflandırması
Yeryüzü iklimi
Yeryüzü iklimi, karalar, okyanuslar ve atmosfer arasındaki etkileşime bağlı
olarak oluşmaktadır. Bulunduğunuz enlem ve buna bağlı güneş açısının gelişi,
yükselti ve denize olan mesafe iklimi belirleyen temel faktörlerdir.
Yeryüzü iklimine etki eden ana bileşenler Şekil-67’de görülmektedir.
Şekil-67 İklime etki eden faktörler
Hava ve iklim
İklim uzun dönem kayıtları (yaklaşık 30 yıl), ortalamaları ve değerleri gösterir,
hava ise günlük tecrübelerdir.İklim ve havayı daha açık ve net tanımlayıcı tanımlarda
mevcuttur. Bunlar;
‘İklim sizin umduğunuz, hava ise bulduğunuzdur’
‘İklim hangi elbiseyi alacağınızı, hava ise hangi elbiseyi giyeceğinizi söyler’
‘Hava saat ise, iklim takvimdir’
Küresel ısınmanın etkileri ve iklim değişikliği
Hava sıcaklıklarının artışı, karbondioksit oranının yükselmesi, buzulların
erimesi, fırtınaların artması, kuraklık ve çölleşmenin artışı artık herkesin
kabulleneceği netlikte iklim değişikliği gerçeğini ortaya çıkarmıştır (Şekil-68, 69,70).
Bilim adamları özellikle son 100 yılda sanayi devriminin tamamlanması, fosil
yakıtlarının artması ve atmosfere salınan karbondioksit başta olmak üzere diğer sera
gazların artışı nedeniyle sıcaklıkların artışını buzulların erimesini ve birçok
meteorolojik ve hidrolojik anomalileri tespit etmiştir. Yapılması gereken bilim
adamlarının hazırladığı en kötü senaryolara Şekil-71’e göre tedbirleri almak ve
bunları desteklemektir. Bu olaylarının hızını arttıran en büyük faktör enerji üretimidir,
dolayısıyla dünyaya ve çevreye yapılacak kişisel en güzel yardım enerji tasarrufudur.
Şekil-68 Küresel ortalama sıcaklık artışı
Şekil-69 Karbondioksit artışı
Şekil-70 Buzulların erimesi
Şekil-70’de Kuzey kutbundaki buzul örtüsünün 2005 ve 2007 yıllarına ait
görüntüleri yer almaktadır. Sınır çizgileri ise 1979 -2000 yıllarına ait ortalama alanları
göstermektedir.
Şekil-71 Gelecekteki iklim senaryoları
Hava tahmini
Hava tahmini yapılması için gözlem, analiz ve tahmin aşamalarının
değerlendirilmesi gerekir.
Şekil-72 Küresel Gözlem Sistemi
Gözlem şebekesinden elde edilen bilgi ve datalar modern tahmin yöntemleri
kullanılarak değerlendirilir.
Şekil-73 Modern hava tahmini
Sonuçta elde edilen bilgiler ve tecrübeler ilgili birimlere ve kullanıcılara
ulaştırılır.
Şekil-74 Meteorolojik bilgilerin dağıtımı
Kaynaklar
http://www.dmi.gov.tr/
http://www.srh.noaa.gov/srh/jetstream/
http://geog-www.sbs.ohio-state.edu/courses/
http://geog-www.sbs.ohio-state.edu/courses/
http://www.ucar.edu/learn/
http://www.clas.wayne.edu/
Download