2. TEMA - Okul Evrak

advertisement
2. TEMA
DEMOKRASİ
KÜLTÜRÜ
A-DEMOKRASİ NEDİR?
Yunanca ‘‘demos’’ (halk) ‘‘kratos’’ (iktidaregemenlik)anlamında kullanılır. İlk ortaya çıktığı ülke eski
Atina’dır.
Demokrasinin bir tek tanımı olmayabilir, ancak
demokrasiyi demokrasi yapan temel özellikler vardır. Bu
özelliklerden hareketle bir uygulamanın veya yönetimin
demokratik olup olmadığına karar verebiliriz.
Demokrasinin hukuk devleti, insan haklarına saygılı,
özgürlükçü, eşitlikçi, katılımcı, sosyal, adaletçi, uzlaşmacı
olma vb. özellikleri vardır. Bu özellikler farklı kişilik ve
kültürel özelliklere sahip bireylerin, grupların,
toplulukların birlikte yaşamalarına ortam hazırlar.
Demokrasinin Temel İlkeleri
a.Milli Egemenlik: Yönetme yetkisinin
millete ait olması demektir.
Demokraside egemenlik halka aittir.
Halkın iradesi ve egemenliği,
belirledikleri temsilciler aracılığıyla
gerçekleşir. Halk temsilcilerini seçer;
temsilciler de halk adına yasalar yapar.
Ülke bu yasalara göre yönetilir.
b. Seçme Seçilme Hakkı: Seçme ve
seçilme hakkı, demokrasinin
sağladığı temel haklardan biridir.
Temsilciler seçimle belirlenir. Halk,
temsilcilerine kendisi adına yönetme
yetkisini belirli bir süre için verir.
Demokrasilerde serbest seçim, açık
sayım ilkesi geçerlidir.
c. Katılım: Demokrasiler etkin ve
aktif yurttaşlara gereksinim duyar.
Yurttaşlar seçme ve seçilme
haklarıyla yönetime iradesini
yansıtır; bunun yanında sivil toplum
kuruluşlarındaki etkinliğiyle hakların
takipçisi olur.
d. Özgürlük: Özgürlük, bireyin, başkalarının
haklarına zarar vermeden istediğini
yapabilmesidir. Demokrasinin olmadığı yerde
özgürlük ve insan hakları, özgürlük ve insan
haklarının olmadığı yerde de demokrasi olmaz.
e. Eşitlik: Eşitlik, hakların kullanılmasında
ayrım yapılmamasıdır. Demokraside eşitlik,
yasalar önünde eşitliktir. Yasalar herkese aynı
biçimde uygulanır; herhangi bir kişiye, aileye,
zümreye ayrıcalık tanınmaz.
f. Çoğulculuk: Demokraside her görüşe, anlayışa,
inanışa saygı gösterilir. Bu görüş ve anlayışların
siyasi partilerle temsil edilmesine fırsat verilir.
Seçimlere birden fazla siyasi parti katılır. Böylece
farklı görüş
ve düşünceler yönetimde kendini ifade olanağı
bulur.
g. Çoğunluk: Demokraside çoğunluk ilkesi aranır.
Seçimlerde Çoğunluğu elde eden parti iktidar olur.
Diğer
Partilerde muhalefeti oluşturur. Demokraside
çoğunluğun yanında azınlığında hakları korunur.
h.Hukuk Devleti: Hukuk Devleti, yurttaşlarına
hukuk güvenliği sağlayan, yöneticilerinde
hukuka bağlı olduğu devlettir. Hukuk
Devletinde Yasalar anayasaya uygundur; yargı
bağımsızdır. Devletin yaptığı bütün işler yargı
denetimine açıktır. Tüm vatandaşlar kanun
önünde eşittir. Demokrasilerde hukukun
üstünlüğü ilkesi benimsenir. İktidar hiçbir
kimse ya da grubun tekelinde değildir.
ı.Hoşgörü: Demokrasi hoşgörü rejimidir.
Farklılıklar ve farklı unsurlar demokraside
birbirlerine tahammül etmeyi, birbirleriyle
uzlaşmayı öğrenirler.
i.Kuvvetler Ayrılığı: Demokrasilerde
kuvvetler ayrılığı ilkesi uygulanır. Kuvvetler
ayrılığı ilkesi (yasama. yürütme, yargının ayrı
organlarda temsil edilmesi) iktidar tekelini
kıran bir uygulamalıdır.
B-İNSAN İRADESİNE VERDİĞİ ÖNEM
BAKIMINDAN DEMOKRASİ
Demokrasinin İnsana ve İnsan İradesine Verdiği
Önem
Demokrasilerde insana değer verilir, insana değer
kazandıran özellik ise onurdur. Onur, hem insanın
kendisine duyduğu özsaygıyı hem de insana
başkalarının gösterdiği değeri, saygıyı ifade eder.
İnsan, sahip olduğu değeri doğuştan kazanır; sahip
olduğu doğal yetileri sayesinde bu değeri hak eder.
.İnsanın özgürlüğünün ulusal ve uluslararası
belgelerle güvence altına alınmasında
demokrasinin benimsenmesi ve insana en
yüksek değerin verilmesi yatar.
.Demokrasinin insanı temel alması, insan hak
ve özgürlüklerine, iradesine değer vermesi sırf
insan olmasından dolayıdır. Demokrasilerde,
yönetilenlerin iradesini yansıtan bir meclis
vardır.
CUMHURİYET ve DEMOKRASİ
.Cumhuriyet; devlet başkanı da dahil olmak üzere,
devletteki bütün organların seçimle iş başına gelen
kişilerden oluştuğu ya da seçimle iş başına gelen
kişilerce atandığı yönetim şeklidir.
.Demokrasinin temel özelliği, seçim ve temsil
ilkelerine dayanmasıdır. Yani halkın seçtiği temsilciler
eliyle siyasi iktidarı kullanmasıdır. Demokratik
cumhuriyetlerde, meclisi ve ülkenin başkanını belli
aralıklarla halkın seçmesi temeldir.
.Demokrasilerde düşüncelerin içeriği ne olursa
olsun, saygı gösterilmelidir.
Anayasamızın 25.maddesi: Herkes düşünce ve
kanaat hürriyet özgürlüğüne sahiptir.
Demokrasinin anlamına uygun bir biçimde
yaşatılması ancak yaşam biçimine
dönüştürülmesiyle mümkündür. Demokrasinin
yaşam biçimine dönüştürüldüğü toplumlarda
yaşam; huzur, güven ve barış içinde
sürmektedir
.
ATATÜRK’ÜN MİLLİ EGEMENLİGE VERDİĞİ
ÖNEM
Atatürk: ‘‘Toplumda en yüksek özgürlüğün,
en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde
sağlanması ve korunması ancak tam
anlamıyla milli egemenliğin kurulmuş
olmasına bağlıdır. Bu nedenle Özgürlüğün de
eşitliğin de adaletinde dayanak noktası milli
egemenliktir.
C-YAŞAM BİÇİMİ OLARAK DEMOKRASİ
Demokrasi insan doğasına en uygun
yönetim biçimi olarak görülmektedir. Bunun
nedeni, insanın doğuştan sahip olduğu
özgürlük, eşitlik vb. haklarının en iyi
gerçekleştirdiği ortamın demokrasi ile
sağlanabilmesidir. İnsanlar ancak
demokratik düzen de doğuştan sahip
oldukları olanakları değerlendirebilir ve
geliştirebilirler.
•Demokrasi toplumun tüm bireylerinin
gelişimini sağlayacak bir yönetim biçimidir.
Demokrasilerde her bireyin ayrı bir değer
olduğu kabul edilir ve değerin korunup
geliştirilmesi amaçlanır.
•Demokrasi sadece bir yönetim biçimi olarak
anlaşılmamalıdır; o bir yaşam biçimidir.
Demokrasi yaşanılarak öğrenilebilecek
özelliklere sahiptir. Yaşanılırsa yaşatılmış
olacaktır.
•Demokratik tutum ve tavırlar çok kimlikli, değişik
inançlı ve çeşitli kültürlerin bir mozaik oluşturacak
şekilde bir arada yaşamasına olanak verir.
•Demokrasinin yaşam biçimine dönüşmesi,
demokrasinin ilkelerinin ailede, okulda, toplumda
yani hayatın her alanın da yaşanılır hale
getirilmesiyle mümkündür. Okulda, evde toplumda
yaşanmadığında demokrasinin varlığından da söz
edilmez.
Okulda demokratik kuralların işlendiği bir ortamla
karşılaşan çocuk, evde demokratik kuralların
işlenmediği bir ortamla karşılaştığında demokratik
yaşantıyı içselleştirmekte zorlanacaktır.
•Demokrasi bütün kurum ve kurallarıyla
uygulanıyor olmalı. Yani ülkede seçimle
belirlenmiş meclis, sivil toplum kuruluşları,
siyası partiler, basın özgürlüğü, hukukun
üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, seçme-seçilme
hakkı vb. olmalı.
•Demokrasiyi yaşam biçimine getirmiş kişiler
aile içinde tatil yerini belirlerken tüm aile
üyelerinin fikirlerini alırlar. Çocukları arasında
ayrım gözetmezler
BİLGİ: Demokrasiyi bir yaşam
biçimine dönüştürecek hak ve
özgürlüklerini kullanabilecek
bireyler ancak eğitim yoluyla
yetişebilir. Demokratik bir eğitim
de demokratik bir ortamda
gerçekleşebilir.
Demokrasiyi içselleştirmek yaşam
biçimine dönüştürmek için;
•Demokrasinin ilkelerine sahip çıkılmalı
•Haklarını sorumluluklarını bilen bireyler
olmalı. Sorumluluklarının farkında olmalı
•Hiçbir zorlama ve müdahale olmadan
çağdaş demokrasi hayatın her alanın da
uygulanmalı ve bireyler bu uygulamaları
gönüllülük temelinde kullanıyor olmalı.
•Bireyler çevresinde ki problemlere
yapıcı, şiddetten uzak, katılımcı ve
barış içersinde çözüm üretmeli.
Demokrasinin yaşam biçimi haline
gelmesinin de kitle iletişim
araçlarının ve sivil toplum
kuruluşlarının önemli rolü vardır.
D-FARKLILIKLARIMIZ
ZENGİNLİĞİMİZDİR
Toplumda ki bireyler farklılıklarıyla toplumun birlik ve
beraberliğine katkı yaparlar. Farklılıklar doğaldır ve
yaşamı anlamlı kılar ve zenginleştirir. Bireylerin
beslenme, barınma, sevgi, saygı duyma gibi ortak
ihtiyaçları vardır. Farklılıklar toplumun bir parçasıdır.
Toplum bireylerle bir bütün olarak anlam kazanır.
Bireysel farklılıklar bireyleri eşsiz ve özel kılar. Çünkü
her birey sahip olduğu farklılıklarıyla toplumu
geliştiren bir unsurdur.
Bir toplumu, karşılaştığı güçlükler karşısında dirençli
ve üstün kılan, o toplumu oluşturan bireyler
arasındaki dayanışma ve birlik ruhudur. Bu dayanışma
ve birlik ruhunu hayata geçirmenin en önemli adımı
ise, toplum içerisinde var olan her fikrin, her
kesimden insanın hoşgörüyle birbirine saygı
duymasıdır. İnsani değerlerin yol gösterdiği bir
dünyanın inşası için bütün dünya toplumlarının
dayanışma içinde olması gerekir. Farklılıklar
çatışmanın zemini olmamalıdır.
Farklılıklara Saygı: Farklılıklarımız, birbirimizi
tamamlayan zenginliklerimizdir. Bu nedenle
saygı duyulmalıdır. Bu saygı kişiye, farklı
inançlara, görüşlere, yaşayış biçimine saygıdır.
Herkesin hayat tarzına, düşüncesine, inancına,
farklılığına ve varlığına saygı göstererek insanlık
onuru yüceltmek, korumak ve kollamak
zorunludur. Demokrasinin temel şartlarından
biri, farklılıklara saygı göstermektir.
Siyah bir insanın arkadaşlığını kabul etmeme,
kadınlara iş vermeme, farklı mezhepten
olanlara ev kiralama gibi uygulamalar bazı
insanların temel hak özgürlüklerden
faydalanmasına engel olur.
Herkesin, hoşgörüyle birbirine saygı duyması
toplumda birlikte yaşamın ortamının ve birlik
ruhunun tam gerektiği şekilde sağlanması ve
devamlılığı için de herkese sorumluluk
düşmektedir.
Ortak Paydalarda Birleşmek
Farklı fikirlere, düşüncelere demokratik
özgürlükler çerçevesinde saygı duyulmalıdır;
farklılıklar bir gerginlik ve ayrıştırma sebebi
değil, bir kültür zenginliği ve karşılıklı
yardımlaşma, bir ilerleme aracı olarak
algılanmalıdır. Toplumun kutuplaşması
toplumun birlik ve beraberliğine zarar verir.
Farklılıkları ahenkli hale getirmek ise birlik,
beraberlik ve dayanışmaya katkı yapar.
Toplumlar çok farklı kültürel
değerlere,farklı görüş,düşünce,inanç ve
anlayışa sahiptir.Farklılıklar yaşamı
tekdüze olmaktan çıkarır ve
zenginleştirir. Farklılıklara gösterilen saygı
hem toplumun birlik ve
beraberliğine,hem de dünya barışına
katkıda bulunacaktır.Farklılıklara saygının
önündeki en büyük engel ön yargıdır.
E-EŞİTLİĞE DOĞRU
Kadın Hakları, Cinsiyet Eşitliği
Cinsiyet eşitliği, her iki cinsiyetin de tüm
kamusal ve özel yaşam alanlarında eşit
seviyede yetki sahibi olması, bu alanlarda
eşit seviyede görünür olmasına anlamına
gelir.
Kadın-erkek eşitliği kadınların ve erkeklerin
aynı hak ve yükümlülüklerine sahip olması
ve herkesin toplum içinde aynı fırsatlara
sahip olması demektir.
Kadın –erkek eşitliği aynı zamanda, gerek aile
gerekse toplum içinde adaleti ve sorumluluk
paylaşımını ifade eder. Eğer cinsiyet bireyin
güçlü ve zayıf yönlerimizi görmemizi engel
olursa, bu durum birey için ayrımcılığa ve
fırsatların sınırlandırılmasına yol açabilir.
Gerçek hayatta bir kız ya da bir erkek olarak
dünyaya gelmek hatırı sayılır bir fark
yaratıyor.. Kalıplaşmış roller insanların
yaşamlarını sınırlıyor ve eşitsizliklere neden
oluyor. Kız çocuklarının okula gönderilmemesi
buna bir örnektir.
Bu bakımından, insan haklarında olduğu gibi
cinsiyet eşitliği için de sürekli mücadele verilmesi,
eşitliğin korunması ve özendirilmesine gerekir.
Günümüz sanayi toplumunda ise kadın ve erkek
çoğu alanda benzer roller oynayabilmektedirler.
Kadın ve erkeğin cinsiyetle ilgili rolleri daha çok
annelik ve babalık rolü etrafında sınırlanmıştır.
Toplumsal cinsiyet rollerinde toplumların
kalıplaşmış yargıları vardır. Örneğin, bayanların
hemşire olması yadırganmaz da, erkeklerin hemşire
olması yadırganır. Kadınların çocuk bakıcısı olması
yadırganmaz, erkeklerin çocuk bakıcısı olması
yadırganır.
Çözüm Eğitim
Eğitim, toplum normlarının
geliştirilmesinde rol oynadığı için,
cinsiyet eşitliği anlayışının
geliştirilmesinde temel amaçtır. Cinsiyet
temelli şiddetle mücadele edilmesi ve
cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi, eğitime
ve toplumun her katmanından insanın
aktif ilgisine ihtiyaç duyar.
Kadına yönelik şiddetin en sık rastlanan şekli
aile içi şiddettir. Aile içi şiddet kadının fiziksel
ve psikolojik sağlına karşı bir saldırı ve kadının
insan haklarının ihlalidir
Sorunun çözümü için insan hakları konusunda
duyarlı olunmalı, kadınların ihtiyaçları bu
ihtiyaçların karşılanması arasındaki farklara
saygı gösterilmelidir. Bu duyarlılık olmadan
insan hakları eğitimi kadınlar üzerinde baskı
kurmanın ya da kadınları kontrol etmenin
başak bir şekline dönüşebilir.
Atatürk Ve Kadın Hakları
Atatürk, kadın ve erkeğin toplumun her alanında
eşit yer almasını istemiştir. 1926’da Türk Medeni
Kanunu ile kadınlar eşitlik, tek eşlilik gibi medeni
haklarını elde etmişlerdir. Kadınların ve erkeklerin
ancak birlikte toplumun ilerlemesine ve
güçlenmesine katkı sağlaması gerektiği inancı ile
1934 yılında Atatürk’ün öncülüğünde kadınlara
seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Kadınların
eğitim imkânları artırılarak avukat, doktor,
mühendis, arkeolog, pilot vb. farklı meslek
alanlarında görev yapmaları yolu açılmıştır.
F-HERKES FARKLI HERKES EŞİT
Ayrımcılık Nedir?
Ayrımcılık, bir devletin ya da toplumun
bazı üyelerinin, ötekilerine sağlanan
belli hak ve ayrıcalıklardan yoksun
bırakılmasıdır.Reddetme, kısıtlama,
dışlama ayrımcılık olarak
nitelendirilecek eylemlerdir
Ayrımcılık, insanların din, dil, cinsiyet, ırk, siyasi
düşünce, felsefi inanç, bedensel farklılık, sosyal sınıf
vb. nedenlerle diğer insanlar tarafından olumsuz
muamele görmesi, aşağılanması şeklinde ortaya
çıkmaktadır.
•Siyahlara yönelik ayrımcı uygulamalar yapılması,
•Tüm şartları uygun olmasına rağmen engelli olduğu
için bir kişinin işe alınmaması,
•Göçmen olduğu için bir kişinin ev kiralayamaması,
•Kadın olduğu için bir insanın eğitim hakkından
mahrum olması gibi uygulamalar ayrımcılık
örnekleridir.
Ayrımcılık Türleri
1.Irk Ayrımcılığı
İnsan hak ve özgürlüklerinin eşit ölçüde
kullanılmasını engellemeye yönelik ırk, renk, soy ya
da ulusal veya etnik kökene dayanarak ayrıma,
dışlama, kısıtlamadır. Bir ırkın diğer bir ırktan üstün
olduğu kabulüne dayanır.
2. Cinsiyet Ayrımcılığı:
Kadınların siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel,
kişisel veya diğer alanlardaki kadın ve erkek
eşitliğine dayanan hak ve özgürlüklerinin
kullanmalarını engellemeye yönelik cinsiyete dayalı
ayrımcılıktır.
3. Engelli Ayrımcılığı:
Engelli kişilerin topluluk yaşamına diğerleriyle
eşit düzeyde katılım için gerekli fırsatları
sınırlıdır. Zaman içindeki olumlu düzenlemelere
rağmen, engelliler içindeki olumlu
düzenlemelere rağmen, engelliler eşit fırsatlara
erişim ve toplumsal yaşama katılımda sosyal
dışlanma, hoşgörüsüzlük, şiddet, kötü muamele,
düşük gelir gibi, engellerle karşılaşabilmektedir.
4.Yabancı Düşmanlığı
Bilinmeyen kişilere ya da yabancılara hissedilen
tiksinti ya da nefret duygusudur.
5. Din Ayrımcılığı
Din ayrımcılığı, insanın inançlarından dolayı
dışlanması, hak ve özgürlüklerinin kısıtlamaya
uğramasıdır. Oysa inanç ve vicdan özgürlüğü
insanın temel hak ve özgürlüklerindendir.
sağlanması öngörülmektedir.
3. T.C. Anayasası
Anayasa’nın kanunun önünde eşitliği
düzenleyen 10. Maddesi, herkesin dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç,
din, mezhep, vb. sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu
belirtmektedir
Ayrımcılığa Karşı ve Duyarlı Olalım
Ayrımcılığın temel sebebi ön yargılarımızdır. Ön
yargılarımız kimi zaman gerçeklerin, hak ve özgürlüklerin
önüne geçer. Bu da ayrımcı davranışlar sergilememize
sebep olur.
Ayrımcılığın önlenmesi yasalardan önce bizim
davranışlarımızla sağlanabilinir. Her birimize bu konuda
sorumluluklar düşmektedir. Her tür ayrımcılığın ortadan
kaldırılması için tüm insanların her şeyden önce “insan”
olduğu ve “eşit” olduğu anlayışını benimsememiz
gerekmektedir. Bu anlayışla toplumun bir üyesi olarak
evde, okulda, mahallede, her yerde ayrımcılık içeren
davranışlardan kaçınmalı, ayrımcılık yapanlara mücadele
etmeliyiz.
G-ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASIYIM
Çözüm Demokrasi
Karşılaşılan sorunların birden fazla sebebi ve sonucu
olabilmektedir. Çünkü olaylarda çok boyutluluk
özelliği vardır. Bu özellik, sorunların çözümünde
alternatif seçenekleri olanaklı yapmaktadır.
Demokratik bir toplumda sorunların çözümü
hukukun üstünlüğü ilkesine göre gerçekleştirilir.
Toplumda yaşayan her birey sorun çözümünde hak,
özgürlük ve sorumluluk temelinde davranışlar
göstermelidir.
Herkes haklarını ve özgürlüklerini bilmelidir. Kuvvet,
şiddet ve her türlü hukuk dışı yolla sorunları
çözmeye çalışmak hem toplumun bir arada yaşama
isteğine aykırıdır hem de yeni sorunların doğmasına
neden olur
-Şiddet ve hukuk dışı yolları sorunlar için uygun bir
çözüm yolu değildir. Çünkü sorunları şiddet ve hukuk
dışı yöntemlerle çözmeye çalışmak yeni sorunların
ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Gömleğin ilk
düğmesini yanlış ilikleyince diğerleri de yanlış
iliklenmiş olacaktır. Çözüm süreçlerinde kuvvete ve
şiddete başvurmadan demokratik yolları kullanmak
önemlidir.
-Bir sorunla karşılaşınca, öncelikle ilgili tarafların
ihtiyaçları, istekleri belirlenir. Sorunun çözümü
düşünülürken tarafların bu ihtiyaç ve beklentileri
dikkate alınır. Tüm taraflar düşünülerek çözüm
yolları belirlenir.
-Amaç, mümkün olduğunca alternatif çözüm yolları
değerlendirmek, çok çözüm yolu üretebilmektir.
Çözüm yolları belirlenirken kişisel çıkar ve
beklentilere odaklanılması çözümü güçleştirir.
-Belirlenen çözüm yolu önerilerinin nedenleri,
uygulanabilirliği, alternatifleri değerlendirilir. En
uygun çözüm yolu belirlenir. Çözümün nasıl ve ne
zaman olacağı karara bağlanır.
Ğ-ETKİLİ İLETİŞİM İÇİN
BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜ
*Farklı kültürel kimlikleri olan değişik grupların bir topluluk
içinde varlıklarını sürdürülebilmeleri gerekir. Her kültür,
kendi içinde diğerleriyle eşit ölçüde değerlidir. Bu nedenle
herkes birbirini hiçbir sınır koymaksızın karşılıklı kabul edip
tanımalıdır.
*Herkesin fikirlerini ifade etmesine olanak sağlamak birlikte
yaşamak için temeldir. Ailede, okulda, mahallede, arkadaşlar
arsında ve toplumda birlikte yaşama açısından farklılıklara
saygı, başkalarının fikirlerini ifade etmelerine fırsat
tanıma, diyalog veetkili iletişimin önemli rolü vardır. Eğitim
de karşılıklı ön yargıların törpülenmesine katkı yapar.
*İnsanlar kendilerini ifade edemedikleri sürece
birlikte yaşam çabalarının sağlıklı bir şekilde
oluşturulması mümkün olmaz. Birlikte yaşamanın
olanaklı kılınması için kültürel alanda kişilerin kendi
dilleri, dinleri, kendi kültürleri ile toplumda var
olmalarının önündeki çok yönlü engellerin
kaldırılması, her alanda ayrımcılığa son verilmesi
gerekir.
*Birlikte yaşamayı kolaylaştıran, mümkün kılan
öğelerin başında, ortak fikirler, ortak hedefler,
idealler ve kültür uyum gelir. Bu öğelerdeki
farklılıklar çoğaldıkça birlikte yaşama kurallarına
daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.
Kurallar sayesinde farklılıkların meydana getirdiği çatışmalar
en aza indirgenebilmekte, farklılıklar içinde ortak öğeler ve
benzeşmeler yakalanabilmekte, birlikte yaşamanın uyum
içinde olması sağlanabilmektedir.
*Birlikte yaşamın geliştirebilmesi için birlikte yaşam
alanlarının çoğaltılması gerekir. Bu alanlar sınırlı kaldığında
birlikte yaşam alanı da sınırlanmış olur. Bu alanlar siyasi
partiler, sendikalar, işveren örgütleri, kültür dernekleri ve
kültürel faaliyetlerdir. Bu faaliyet alanları insanların iletişim
kurmalarına ortam hazırlar.
*İnsanlar, karşısındakinin kendine yabancı gelen unsurlarını
diğerleriyle arasına sınır koymak için kullanmamalıdır;
farklılıkların doğal olduğunu kabullenmelidir. Bu kabul,
birlikte sosyal yaşamın anahtarı olabilecektir.
H-EL ELE BERABERCE
YARDIM İÇİN İŞBİRLİĞİ
İnsanların hayatları boyunca tek başına
gerçekleştiremeyeceği işler vardır. Bu nedenle
işbirliği ve iş bölümü önemlidir.
Sadece insanların değil, toplumların da
birbirine ihtiyacı vardır. Yaşadığımız
toplumdaki insanlarla değil, diğer ülkelerde
yaşayan insanlarla da yardımlaşma ve
dayanışma içerisinde bulunabiliriz.
TOPLUMSAL DAYANIŞMA NEDİR?
Dayanışma; topluluğu oluşturan bireylerin bir
konuda, duygu, düşünce ve karşılıklı işbirliği içinde
olmalarıdır.
İyi yaşamamıza yardımcı olacak unsurlardan birisi
dayanışmadır. Dayanışma sayesinde insanlar daha
çabuk ve daha çok iş yapabilir. Atalarımız bu konuda
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var” diyerek birlik,
beraberlik ve dayanışmanın önemini
vurgulamışlardır.
Yaşamak, zorlukları yenmek, başarı yolunda mesafe
kazanabilmek için insanların birbirlerinin güçlerine,
fikir ve düşüncelerine ihtiyaçları vardır.
Download