Fransa İnsan Hakları Raporu

advertisement
FRANSA’DAKİ MÜSLÜMAN
VE
TÜRK TOPLULUKLARIN
HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİN
ANALİZİ
editörler
Nuri TINAZ
Meltem ÇELİK DİRSEHAN
Ahmet UYSAL
2016
Marmara Üniversitesi Yayınları: No. 841
FRANSA’DAKİ MÜSLÜMAN VE TÜRK TOPLULUKLARIN
HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİN ANALİZİ
Editörler: Nuri TINAZ, Meltem ÇELİK DİRSEHAN, Ahmet UYSAL
Emeği Geçenler: Semra MERAL, Taşkın DİRSEHAN, Zehra ÇİMEN ARSLAN,
Tuğçe ERSOY, Ayşe MERAL
Kapak Tasarımı: Müstecabi
Her hakkı saklıdır © Marmara Üniversitesi Yayınevi, 2016
ISBN: 978-975-400-400-7
1. Basım 1000 Adet
Aralık, 2016
Göztepe Kampüsü, Kadıköy 34722 İstanbul
Tel: +90 216 348 43 79 Fax: +90 216 348 43 79
E-Posta: [email protected]
Baskı: Şenyıldız Matbaacılık
Sertifika No: 11964
Fransa’daki müslüman ve Türk toplulukların hak ve özgürlüklerinin analizi / ed. Nuri Tınaz,
Meltem Çelik Dirsehan, Ahmet Uysal ; yay.haz. Nuri Tınaz ... [ve öte.]. __İstanbul:
Marmara Üniversitesi, 2016.
Bibliyografya ve indeks.
978-975-400-400-7
1. France -- Emigration and immigration -- Government policy 2. Fransa -- Göç ve göçmenlik
– Devlet politikası 3. France -- Emigration and immigration -- History -- 20th century
4. Fransa -- Göç ve göçmenlik Tarih – 20. yy. 5. Immigrants -- France -- Social conditions
6. Göçmenler – Fransa – Sosyal durum 7. France -- Ethnic relations 8. Fransa – Etnik ilişkiler
JV 7925.2
325.44/09
Fransa’daki Müslüman
ve Türk Toplulukların
Hak ve Özgürlüklerinin
Analizi
İstanbul, 2016
Önsöz
Dünya toplumları büyük bir değişim sürecinden geçmektedir. Artan iletişim ve ulaşım imkânları sayesinde dünyanın
herhangi bir yerinde ortaya çıkan gelişmeler diğer toplumları
da etkilemektedir. Küreselleşme diye adlandırılan bu olgu hem
olumlu hem de olumsuz gelişmeleri beraberinde getirmektedir.
Doğu-Batı arasında bilgi akışının kolaylaşması kadar, Batı kaynaklı ortaya çıkan ekonomik krizin dünyaya yayılması Batı-dışı
toplumlarda gelişen iç savaşlar, karışıklıklar, çatışma ve terör
küreselleşmenin etkisiyle özellikle ekonomisi gelişmekte olan
ve gelişmemiş ülkeleri etkisi altına almaktadır. Söz konusu
çatışmalar ve ekonomik krizler İslam Dünyası’nı da olumsuz etkilemekte ve ciddi oranda Müslüman nüfusu doğup-büyüdükleri
ülke ve bölgeleri terk ederek endüstrileşmiş Batılı ülkelere göç
etmek zorunda bırakmaktadır. Ancak bu Müslüman topluluklar
gittikleri ülkelerde bir takım dönüştürücü etkilere maruz kalmakta ve ayrımcılığın, yabancı düşmanlığının yahut İslamofobinin hedefi olmaktadır.
Bir bilgi üretme ve paylaşma kurumu olarak üniversiteler
sadece kendi toplumlarındaki konu ve sorunları değil, küresel
dünyadaki gelişmeleri ve dinamikleri de yakından takip etmelidir. Üniversiteler ulusal ve uluslararası sosyal ve siyasal politikaların oluşturulmasına ışık tutacak çalışmalara da katkı sağlamak durumundadır. Köklü tarih, tecrübe ve geleneğe sahip olan
Marmara Üniversitesi eğitim, öğretim ve araştırmanın yanında
ülkemizin ve uluslararası toplumun karşılaştığı sosyal, siyasal,
kültürel ve güncel problemleri yakından takip ederek politika
yapıcılara kılavuzluk edecek sosyal ve insan bilimlerindeki
6 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
araştırmaları, incelemeleri ve projeleri desteklemektedir. Gelişmiş Batılı ülkelerdeki yüksek öğretim kurumlarında olduğu
gibi, üniversitemiz üniversite-endüstri, üniversite-fen-teknoloji
alanlarındaki iş birliğine, üniversite- sosyal bilimler ve politikalar işbirliği boyutunu da ekleyerek yüksek standartlara erişme
hedefini gerçekleştirmeye doğru ilerlemektedir.
Marmara Üniversitesi bu çalışmasıyla önemli Batı ülkelerinden Fransa’daki Türk ve Müslüman göçmenlerin temel hak
ve özgürlüklerinin değerlendirilmesine dair kapsamlı bir incelemeyle ülkemizin bu alandaki politikalarına katkı sağlamayı ve
bu konuda farkındalık yaratmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda,
üniversitemizin sadece kendi ülkemiz üzerine değil, başka ülkeler üzerine de bilimsel raporlar ortaya koyması, bu çalışmaların ülkemizin dış politika ve diplomasisine katkı sağlamasına
yönelik bir geleneğin oluşturulmasına katkı sağlamaktadır. Bu
çalışma üniversitemiz için özgün bir gelişmedir.
Elinizdeki bu eser Fransa’daki Müslüman ve Türk göçmen toplulukların ve azınlıkların durumunu hak ve özgülükler
açısından incelemekte, tarihsel arka planı, güncel durumları
ve 2014 yılı içerisinde hak ve özgürlükler konusunda yaşanan
sorunları yansıtan vakalara odaklanmaktadır. Diğer sömürge
ülkelerinden gelen göçmenler ve azınlıklardan farklı olarak
Türkler özel anlaşmayla geçici işçiler olarak Fransa’ya gitmişlerse de aile birleşmeleri aracılığıyla nüfusları hızla artmış ve
vatandaşlık hakkı edinerek kalıcı hale gelmiştir. Ancak Türkler
ve diğer Müslüman azınlıklar bugün karşılaştıkları olumsuz
şartlar yüzünden Fransa’da hayatlarını normal olarak sürdürmekte zorluklar yaşamaktadır.
Dışlayıcı politikalar yoğunlaştıkça azınlık gruplarda yerel
kimlik pekişmesi artmış ve özellikle ikinci – üçüncü kuşak göçmenlerde Müslüman kültürel kimlik ve aidiyet daha görünür
hale gelmiştir. Tarihsel olarak Fransa’nın kendine özgü laiklik
ve Cumhuriyet değerlerine dayalı entegrasyon modeli, farklılıkları kamusal alanın dışına itmesi gibi bazı yönleriyle Müslümanlara zor durumlar yaşatmaktadır. Günümüzde hem aşırı ve
Önsöz
merkez sağ partilerdeki Müslüman karşıtı söylemler hem de sol
kesimlerin yoğun laiklik vurgusuyla genel olarak dine ve özelde
İslam’a soğuk bakmaları dolayısıyla Müslümanların Fransız
vatandaşı olsalar dahi kendilerini evlerinde hissetmesini zorlaştırmaktadır. Bu sorunların önce iyi anlaşılması ve sonra çözüm
aranması açısından bu tür bilimsel çalışmalar ve değerlendirmeler çok önemlidir. Bu araştırmanın konuya ışık tutacağı, bilgi ve
uygulama açısından faydalı olacağı inancıyla bu bilimsel araştırmaya katkılarından dolayı üniversitemiz öğretim üyelerinden
Prof. Dr. Nuri Tınaz’ın koordinatörlüğünde, Doç. Dr. Ahmet
Uysal, Yard. Doç. Dr., Taşkın Dirsehan, Arş. Gör. Meltem Çelik- Dirsehan, Arş. Gör. Tuğçe Ersoy ve çalışmaya eğitimlerine
yurt dışında devam eden Semra Meral (Paris I-La Sorbonne
Üniversitesi), Zehra Çimen Arslan (Lumière University Lyon II)
ve çevirmen Ayşe Meral’i tebrik eder ve başarılarının devamını
dilerim.
Prof. Dr. M. Emin Arat
Marmara Üniversitesi Rektörü
7
İçindekiler
Önsöz ........................................................................................... 5
Kısaltmalar ............................................................................... 11
I. KISIM: GENEL ÇERÇEVE
1. Giriş: Fransa’da Güncel Gelişmeler ve
Hak İhlalleri Analiz Çalışması
(Nuri Tınaz – Meltem Çelik Dirsehan) ........................... 17
2. Fransa’nın Tarihsel ve Sosyal Genel Görünümü
(Nuri Tınaz – Ahmet Uysal) ............................................. 35
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa:
Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü
ve Göç Politikaları
(Meltem Çelik Dirsehan – Nuri Tınaz) ........................... 45
II. KISIM: FRANSA’DA HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN
TARİHSEL, KURAMSAL, ANAYASAL VE GÜNDELİK
HAYATTAKİ DURUMU
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler:
Türk ve Müslüman Toplulukların Sosyo-Kültürel Durumu
(Meltem Çelik Dirsehan) .................................................. 85
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler:
Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
(Semra Meral – Nuri Tınaz) .......................................... 149
10 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri:
Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
(Semra Meral) ................................................................ 179
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri:
Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
(Taşkın Dirsehan) .......................................................... 209
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler:
Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
(Tuğçe Ersoy) .................................................................. 235
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri:
Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
(Zehra Çimen Arslan) .................................................... 257
10. Fransa’da Gazetelerde Müslümanlar
ve İslam Algısı
(Semra Meral – Ahmet Uysal) ..................................... 281
III. KISIM:
SONUÇ, GENEL DEĞERLENDİRME
VE ÖNERİLER
11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler
(Nuri Tınaz – Ahmet Uysal – Meltem Çelik Dirsehan) .. 305
12. Rakamlarla Fransa
(Meltem Çelik Dirsehan) ............................................ 317
13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi ......... 325
Kısaltmalar
AB Avrupa Birliği
ACSE Sosyal Bütünlük ve Fırsat Eşitliği için Ulusal
Ajans
ACTIT Türkiye Kökenli Göçmen İşçileri Kültürel
Derneği
ADTT Türkiye Kökenli İşçiler Demokratik Derneği
AİHS Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
ASE Çocuklara Sosyal Yardım / Çocuk Esirgeme
Kurumu
ASTT Türk İşçileri Dayanışma Derneği
ATTF Fransa Türk İşçileri Derneği
ATTM Moselle Türk İşçileri Derneği
ATTVF Vallée de la Frensche Türk İşçileri Derneği
BM Birleşmiş Milletler
CCIF Fransa’da İslamofobi Karşıtları Kolektifi
CESEDA Yabancıların ve Sığınmacıların Giriş ve
İkameti Yasası
CEVIPOF Siyasal Bilimler Araştırma Merkezi
CFAIT Türkiye Kökenli Göçmen Dernekleri Fransız
Konseyi
CFCM Fransa İslam Konseyi
CFDT Fransa Demokratik İşçi Sendikaları
Konfederasyonu
CGT Genel İşçi Konfederasyonu
CIMADE Sürgün edilmişlerin Eylemlerine Yardım
Komitesi
12 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
CNIL Ulusal Enformasyon ve Özgürlük Komisyonu
CNRS Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi
CODAC Vatandaşlık Kazanım Yerel Komisyonları
COPEC Fırsat Eşitliği Teşvik Komisyonları
ÇSGB Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
DAİŞ Irak Şam İslam Devleti
DDD Hakların Korunması Kurumu
DİTİB Diyanet İşleri Türk İslam Birliği
EHESS Sosyal Bilimler Yüksek Etüt Okulu
ELCO Köken Dili ve Kültürü Öğretimi
FAS İşçiler ve Aileleri için Sosyal Eylem Fonu
FASILD Entegrasyona Destek ve Eylem ve Ayrımcılıkla
Mücadele Fonu
FFAİACA Afrika, Komor ve Antil adaları Müslümanları
Fransa Dernekleri Federasyonu
FIS İslami Selamet Cephesi
FLN Ulusal Kurtuluş Cephesi
FMEB Fransız Milli Eğitim Bakanlığı
FMM Fransız Millet Meclisi
FN Ulusal Cephe
FNEM Özel Müslüman Okul Federasyonu
FNMF Fransa Müslümanları Milli Federasyonu
FO İşçi Gücü
GELD Ayrımcılıklarla Mücadele ve Araştırma Grubu
GIA Silahlı İslam Grubu
HALDE Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlikler
Yüksek Şur’ası
HCI Entegrasyon Yüksek Şurası
IFOP Fransız Kamu Oyu Enstitüsü
IISMM İslam ve Müslüman Dünyası Araştırma
Merkezi
Kısaltmalar
INED Ulusal Nüfus Çalışmaları Enstitüsü
INSEE Ulusal İstatistik ve Ekonomi Çalışmaları
Enstitüsü
IOM Uluslararası Göç Örgütü
İGMG İslam Toplumu Milli Görüş
İHEB İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
LICRA Irkçılık ve Anti-semitizme karşı Uluslararası
Teşkilat
MCTI Horizons Turcs Türkiyeli Göçmenler Kültür
Evi
MFJT Türk Kökenli Kadın ve Gençlik Evi
MRAP Irkçılığa Karşı ve Halklar arası Kardeşlik
Hareketi
OFPRA Fransa Mülteci ve Vatansızların Korunması
Ofisi
OFRE İş Yaşamında Dini Olayların Gözlemcisi
ORIW Irkçıık ve İslamofobi Gözlem Örgütü
PCF Fransız Komünist Partisi
PDM Müslüman Demokrat Parti
PJJ Gençlik Koruma Mahkemesi
PMF Fransa Müslümanları Partisi
PS Sosyalist Parti
RPR Cumhuriyet Birliği
SNCF Fransız Ulusal Demiryolu Şirketi
SOS Racisme Irkçılığa Karşı İmdat
SUD Demokratik Dayanışma Birliği
UDF Fransız Demokrasi Birliği
UDI Demokratlar ve Bağımsızlar Birliği
UDMF Fransa Demokrat Müslümanlar Birliği
UMP Halk Hareketi
UNEF Fransa Ulusal Öğrenci Birliği
UNL Ulusal Liseliler Birliği
UOIF Fransa Müslüman Örgütleri Birliği
13
I. KISIM
GENEL ÇERÇEVE
1.
G İRİ Ş
FRANSA’DA
GÜNCEL GELİŞMELER
VE HAK İHLALLERİ
ANALİZ ÇALIŞMASI
Nuri TINAZ 1
Meltem ÇELİK DİRSEHAN 2
Fransız İhtilali’nden sonra 200 yılı aşkın bir süredir dünya
tarihinde hak ve özgürlüklerin savunucusu, eşitlik ve demokrasi
gibi değerlerin temsilcisi olarak öne çıkan Fransa, ulus-devlet biçimi, ulusçuluk, demokrasi ve insan hakları açısından Türkiye ve
pek çok Batı-dışı ülke için model alınan bir ülke olmuştur. Fransa
bu toplumsal ve siyasal değerlerdeki öncülüğüyle birlikte kapitalist üretim biçimine ve sömürgecilik faaliyetlerine başlamakta
gecikmemesi ve dolayısıyla ham madde, üretim, ucuz emek gücü
ve pazar hacmiyle ileri bir sanayi ülkesi haline gelmiştir. Fransa
öncü olduğu devlet ve yönetim sistemi, devlet-toplum arasındaki
ilişki biçimleri, insan hakları ve gelişmiş ekonomisiyle sosyoekonomik refahını ve gelişmişlik düzeyini arttırmıştır. Elbette
tarihsel izlekte ekonomik gelişmeler ve sosyal hareketlilikler de
dikkate alındığında Fransa’nın sahip olduğu ekonomik ve sosyal
1
Prof. Dr. Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü,
[email protected]
2
Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected]
18 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
refah, sömürge ülkeleri yanı sıra ekonomisi gelişmekte olan ve
gelişmemiş diğer ülkelerdeki farklı kültürlere sahip toplumlar
için de Fransa’yı cazibe merkezi haline getirmektedir.
Gerek devrim tarihi, sembolize ettiği eşitlik, özgürlük,
demokrasi gibi değerler, gerekse refah ülkesi olmasıyla göçmen
çekim noktası olan Fransa, Avrupa-dışı topluluklara yönelik
sömürge ve şiddet eylemleri tarihiyle ve ülke içinde göçmen
ve göçmen kökenli vatandaşlara yönelik hakları kısıtlayıcı ayrımcı uygulamalarıyla çelişkili bir tablo ortaya sermektedir.
Son dönemlerde gelişen terör vakalarında Fransız vatandaşı
Müslümanların yer alması, ülke içinde Müslümanların kültürel
farklılıklarından ötürü maruz kaldığı 11 Eylül akabinde artan
İslamofobik yaklaşımları besler nitelikte olmuştur. Ancak Fransa, ayrımcılıklarla mücadele etme ve farklı kültürleri asimile
etme politikasına sahip bir ülkedir. Fransız entegrasyon politikaları, laiklik ve eşitlik prensiplerini dayanak gösteren çeşitli
yasaklamalar, özellikle 11 Eylül sonrası kamuoyunda vurgulanır hale gelmekte, tek tipleştirme ve asimilasyonun sağlanması
hedefinden ötürü de hak ve özgürlüklerin ihlaline neden olmaktadır. Elbette Fransa’da ayrımcılığa karşı entegrasyon politikalarını destekleyen ve yaygınlaştıran, hakların korunmasına
yönelik kurumların çoğu özellikle Avrupa Birliği çerçevesinde
oluşturulan ve yasal düzenlemelerle (1995 Déclaration Florence
ve 1997 Traité d’Amsterdam) uygulamaya konulmuştur.
Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamak için, Fransa devletinin göçmenler ve ayrımcılık konusunda çoğu 2000’li
yılların başlarında ortaya çıkan bu kuruluşlardan en önemlisi
2011 yılında kurulan Hakların Korunması Kurumu’dur (Défenseur Des Droits). Bu şemsiye kurum bünyesinde bir kaç kurumu
toplamıştır. Bunlar: Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlikler
Yüksek Şur’ası (Haute autorité de lutte contre les dicriminations
et pour l’égalité, 2004); Cumhuriyet Aracılık Kurumu (Médiateur
de la République, 1973); Çocukları Savunma Kurumu (Défenseur des enfants 2000); Güvenlik Deontolojik Ulusal Komisyonu
(Commission nationale de déontologie de la sécurité, 2000). Buna
ilave, Fransa’da ayrımcılıkla mücadele bağlamında daha çok
Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) tarafından kurulan belli başlı
kuruluşlar da şunlardır: Fransa İslamofobi Karşıtları Kolektifi
(Collectif contre l’islamophobie en France); Irkçılığa Karşı ve
Halklar arası Dostluk Hareketi (Mouvement contre le racisme et
pour l’amitié entre les peuples, 1949).
Günümüzde azınlık ve göçmen haklarının yeterince gözetilmemesi, ihmal ve ihlaller, hukuk dışı keyfi uygulamalar sadece gelişmemiş ve gelişmekte olan toplumlarla özdeşleşmiş kronik problemler olmaktan çıkmıştır. Gelişmiş ülkeler bir yandan
insan hakları savunucusu, demokrasi sağlayıcısı ve dağıtıcısı
rolündeyken, öte yandan artan göçmen nüfusu, farklı kültürleri
kendi egemen kültürleri içinde sindirememe ve özümseyememe
problemine karşı temel hak ve özgürlüklerin ihmali ve ihlaline
yol açacak politika ve uygulamalara neden olmaktadır. Göçmen
nüfusun maruz kaldığı yoksulluk ve eşitsizlikler, vatandaş olsa
dahi kültürel farklılıklarından ötürü Müslümanların ayrımcılık
mağduru olması, terör vakaları ile sertleşen siyasi söylem ve
göçmen politikaları, toplumsal cenahta artan İslamofobik vakalar, bu ülkelerin sembol haline geldiği değerlerle çelişir bir
politik ve toplumsal görünüm ortaya koymaktadır.
Göçmen nüfusunun artması ve (Suriyeli mülteci krizi gibi)
herhangi bir göçmen artış potansiyelinin ufukta görünmesi bile
Batılı gelişmiş ülkeleri kendi kurucu değerlerine tezat düşecek
refleksif iç ve dış politikalara itmektedir. Üstelik son yıllardaki
rakamsal veriler ışığında genelde göçmenlere, özelde hem Müslümanların bireysel hayatlarına yönelik, hem de sosyal, kültürel
ve siyasi kurumlar ve ticari işletmelere yönelik saldırıların ve
hem sözlü hem de fiili tacizlerde gözle görülür bir artış olduğu
görülmektedir. Bu minvalde Fransa’nın öncülük ettiği pek çok
gelişmiş ülke, kendi ulusal çıkarlarını ve ulus-devletin kuruluş
değerlerini korumak amacıyla göçmen politikalarında insan hak
ve özgürlüklerini çiğneyen ve göz ardı eden bir takım yasalar
çıkarmaya devam etmekte ve çokkültürlülüğe gerekli duyarlılığı göstermemektedir. Müslümanlara yönelik kategorize edici
ve genellemeci yaklaşımların artmakta olması dolayısıyla Türk
19
20 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
ve Müslüman toplulukların farklılıkları, Fransız kurumsal ve
toplumsal değerlerinin ilişki içerisinde olduğu Cumhuriyetin temel nosyon ve kavramlarına karşı tehdit olarak algılamaktadır.
Avrupa’da Müslümanlara yönelik derin bir tarihselliği bulunan
söylemler zincirine dayalı olan ayrımcılık, güncel terör vakalarından beslenmekte ve insan hak ve özgürlüklerini ihlal edecek
biçimde canlılığını korumaktadır.
Bu giriş bölümünde öncelikle Fransa’nın toplumsal hassasiyetlerinin temeli olan tartışmalara ilişkin genel bir çerçeve
sunulmakta ve Müslüman göçmenlere karşı gelişen söylemlerin
arka planına özetle değinilmektedir. Daha sonra kitaptaki her
çalışmada izlenen ortak yaklaşım ve metodoloji ortaya konularak farklı temalar altında ele alınan hak ve özgürlükler açısından Müslümanların durumlarına dair analizlerin yer aldığı
bölümlerin özetlerine yer verilmektedir.
Fransa’da Müslüman Göçmenlerin
Genel Durumu
Günümüzde Türk ve Müslüman göçmenlerin yaşadıkları
işsizlik, kültürel ve toplumsal dışlanma çerçevesinde ortaya
çıkan banliyölerdeki ayaklanmalar, başörtüsü yasağı ve helal
et gibi tartışmalar, artan İslamofobik eğilim ve buna bağlı
olaylar gelişmiştir. Müslümanlara yapılan hak ihlallerinin
yanı sıra Müslümanların marjinalleşmiş kesiminden bireysel
ve grup olarak angaje olduğu saldırılar Fransa’yı sık sık dünya gündemine getirmektedir. Fransa’da Türk ve Müslüman
nüfusa ve ülkede gelişmekte olan İslamofobik yaklaşımın
tarihsel gelişimine ve güncel gelişmelere değinmek gerekmektedir. Müslüman Dünyası ile Endülüs Emevi Devleti ve Haçlı
Seferleri sayesinde tanışmış olan Fransa, dünyayı etkileyen
Fransız İhtilali’nden ve sanayileşmeyle kazandığı ekonomik
ve askeri gücüyle Afrika’yı ve Müslüman coğrafyayı sömürge
altına almıştır. Afrika’yı ve bu kıtadaki İslam topraklarının büyük bir kısmını sömürgecilik ve manda sistemiyle uzun yıllar
Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması
yöneten Fransa kültürel yayılmacılık faaliyetleri aracılığıyla
da Fransızca konuşan ciddi bir nüfus yaratmıştır. Bu bağlamda öncelikle Fransa’daki en geniş Müslüman nüfus olan Kuzey
Afrikalıların ortaya koyduğu gerilimden söz edilebilir. Örneğin
Fransız sömürgeciliğinin ve dolayısıyla göç deneyiminin en
sıkıntılı olduğu ülkelerden birisi Cezayir olmuştur. 1830’da
Osmanlı toprağı olan Cezayir’i ilhak etmek üzere yola koyulan
Fransa, diğer sömürgelerinden daha yoğun ve sert bir sömürge
politikasıyla Cezayir’i Fransızlaştırmaya çalışmıştır. Bu işgal
devamında vuku bulan çeşitli çatışmalar yerli halkın Fransızlara yönelik hafızasında elbette ciddi oranda bir menfi algıya
yol açmıştır. Hem ekonomik hem de sosyo-kültürel etkileşimler
sonucu Cezayir bağımsızlığı sonrasında da Cezayirliler Fransa’ya göç etmeye devam etmiştir. Cezayirlilerin yaralı tarihsel
ve kültürel bilinci, doğrudan Fransız asimilasyon politikalarına daha uzun yıllardır maruz kalmaları gibi sebepler onları
Fransa’daki diğer Müslüman göçmenlerden farklılaştırmaktadır. Dolayısıyla Cezayir’e benzer şekilde sömürge ülkelerden
Fransa’ya göç hareketleri devam ederken, Fransa II. Dünya
Savaşı sonrasında ortaya çıkan iş gücü açığı sebebiyle diğer endüstrileşmemiş Avrupa ülkeleri ve eski sömürge ülkelerinden
olmak üzere emek ve beyin gücü göçünü kendisine çekmiştir.
Bu süreçte Müslüman ülkelerden işçi göçünün planlanmasıyla
geçici işçi sıfatıyla Fransa’ya 1965 ‘te yapılan anaşmayla Türkiye ’den de göç hareketleri başlamıştır.
Özellikle, uluslararası konjonktürde vuku bulan olayların
etkisiyle siyasal İslamın yükselişi, İran İslam Devrimi, Salman Rushdie olayı, 1990’lı yılların ortalarında Cezayir Sivil
Savaşı ve Fransa üzerine etkisi, 1995 Paris Metro saldırıları
(Kelkal Olayı), ABD’deki 11 Eylül 2001 terör vakalarının yanı
sıra çoğunluğu Fransız banliyölerinde yaşayan yoksul Müslümanların ortaya koyduğu protesto olaylarının sonucu olarak
Fransa’da Müslümanlara karşı reaksiyon gelişmiştir. Ağırlıklı
olarak ekonomik sebeplerle Müslüman nüfusu çeken sosyal ve
ekonomik refah ülkesi Fransa’da, tarihsel gelişmeler içerisinde özellikle 11 Eylül 2001 terör saldırıları, kritik bir dönüm
21
22 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
noktası olarak kabul edilebilir. 11 Eylül saldırısı, birçok Batılı
ülkede olduğu gibi Fransa’da da teröre karşı önlem alma ve
güvenlik politikalarına yönelik uygulamalar için tetikleyici olmuştur. 11 Eylül terör olaylarından itibaren 2000’lerde Batı’da
artan İslam-karşıtı atmosfer içinde Fransa özelinde de Müslümanlara karşı olumsuz tavırların ve İslamofobik vakaların
artışı gözlenmiştir. Küresel etkiye sahip olan bu saldırıdan
sonra gelişmiş Batılı ülkeler sosyal refah devleti politikaları
nedeniyle her geçen gün gelişmemiş ve gelişmekte olan ülke
insanları ve göçmenleri çekerken ülkede gerek siyasi arenada gerekse kamusal alanda etnik -kültürel-dini farklılıklara
yönelik yaygın olumsuz bir reaksiyon gelişmektedir. Çeşitli
istatistiki verilerde ortaya konulduğu üzere (Bkz. 12. Bölüm)
Mağrip kökenliler bu İslamofobik saldırılara daha yoğun olarak maruz kalmaktadır. Tarihsel temelleri güçlü olan İslamofobik ve göçmen karşıtı yaklaşımlar siyasi arenada 2000’lerin
başında Cumhurbaşkanı Sarkozy döneminde politikalara net
olarak yansımaktadır.
Sadece göçmenler ve yabancılar değil, vatandaşlık hakkına sahip insanlar dahi kültürel ve dini farklılıkları nedeniyle
göçmen kökenliler de ev sahibi toplumun bütünlüğünü ve güvenliğini tehdit edici unsurlar olarak algılanmaktadır. Üstelik
Avrupa ’nın en geniş Müslüman nüfusuna (5-6 milyon civarında, ülke nüfusunun %7,5-%10) sahip Fransa’da, Fransız vatandaşı olmuş göçmen kökenli Müslümanların, çıkarılan yasaların
keyfi yorumlanması ve dolayısıyla ayrımcı uygulamalarda
bulunulması sonucunda bir takım hak ve özgürlüklerinden
mahrum kalması Fransa’da Müslümanlar nezdinde eşitlik ve
özgürlük ilkelerinin ihlal edilmesi sorununa işaret etmektedir.
Örneğin banliyö isyanları gibi temel sorunlar özellikle Müslüman göçmen gençliğini, Fransız toplumuna entegrasyonda
büyük problem oluşturan uyumsuz ve tehditkâr gruplar olarak
damgalamaktadır. Dolayısıyla pek çok ayrımcılık ve hak ihlallerinin temel kaynağı kültürel farklılıklara dayandırılmakta
ve bu durum Müslüman gençlerin ötekileştirilmesine neden
olmaktadır.
Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması
Küresel çapta panik havasının yaşandığı 11 Eylül sonrasında Fransa’da Müslüman nüfusla ilgili problemlere yönelik
yaklaşımların İslamofobik boyuta çekildiği vurgulanması gereken bir durumdur. Ancak Müslümanların en yoğun yaşadığı Avrupa ülkesi olan Fransa’nın dünya çapında temsil ettiği eşitlik,
özgürlük, laiklik gibi Fransız Cumhuriyetçilik değerleri ile bu
süreçte sertleşen politikalar ve uygulamalar arasında bir takım
dengesizliklerin ve çelişkilerin ortaya çıktığı söylenebilir.
Pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Fransa’da da aşırı
sağ ve milliyetçi parti ve oluşumlar program ve politikalarında
göçmen karşıtı algıları kendi politik program ve propagandalarına malzeme etmiş ve medya aracılığıyla kamuoyunu şekillendirmiştir. Banliyö Protestoları, 1995 Paris metro patlamaları, 2012
Muhammed Merah Olayı, 2015 Ocak Charlie Hebdo saldırısı,
2015 Kasım Paris saldırıları ve 2016 Temmuz Nice’de Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında kalabalıkların üzerine TIR ve silahlarla saldırılması ve yine 2016 Temmuz’da Saint Etienne du
Rouvray’de, kilisede bir rahibin katledilmesi Fransız vatandaşı
olmuş Müslüman gençlerin müdahil olması, Müslümanların
topyekün “İslamcı”, “Terörist”, “Cihadist” olarak nitelendirilmesine ve potansiyel tehdit unsuru olarak algılanmasına neden
olacak kitlesel bir İslamofobik etki ortaya koyduğu açıktır. Bu
çerçevede yapılan politika ve uygulamalar küresel gelişmelere
bağlı olarak ayrımcılıklara karşı mücadele, entegrasyon, ve
güvenlik paradigmaları arasında sarkaç gibi gidip gelmiştir.
Tarihsel süreç boyunca bu ses getiren terör vakalarını malzeme
eden merkez siyasi partiler özellikle aşırı sağcı ve milliyetçi partilerin İslam ve Müslümanlar hakkında tek tipleştirici kanaatleri, Müslüman azınlıkların farklı iç dinamiklerini ve unsurlarını
gözetmeksizin topyekûn bir kategorizasyona yönelmiştir. Nitekim bu artan karşıtlık, 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde
aşırı sağcı-milliyetçi göçmen karşıtı partilerin bütün Avrupa
genelinde yükselişte olmasıyla da kanıtlanmıştır. Bunun sonucunda göçmenler ve Müslümanlar hedef gösterilmiş, yabancı
karşıtlığı (Zenofobya), ayrımcılık ve İslamofobinin yükselmesine
neden olmuştur.
23
24 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Güvenlik ve iç politika merkezli tartışmalar neticesinde
1980’li ve 1990’lı yıllarda geliştirilip faklı etnik, kültürel ve dini
azınlıkları temsil etmeye yönelik çokkültürlü toplum politikaları terk edilmiştir.1980-2000 yılları arasında artan milliyetçiliğin radikalleşmesi, Ulusal Cephe’nin (FN: Front National)
yükselişi, sosyo-ekonomik krizin giderek artması, eşitsizliğin
derinleşmesi ve entegrasyon sorunu topyekün göçmen sorununa
ve etnik-kültürel farklılıklara bağlanmıştır. Fransa siyasetinde
başta aşırı sağ parti Ulusal Cephe olmak üzere genel olarak sağ
partiler gerek söylem ve program, gerekse de eylemler ve önerdikleri politikalarla giderek artan sosyo-ekonomik krize karşı
göçmen ve özellikle Müslüman toplulukları günah keçisi olarak
ilan etmektedir. 2000’li yılların başlarında gerek Ulusal Cephe,
gerekse Halk Hareketi Birliği (UMP: Union Pour un Movement
Populaire) özellikle başörtüsü yasağında olduğu gibi laikliğin
katı bir anlayış ve uygulayışını temsil etmiştir. Söz konusu partiler ortaya koydukları söylem ve programlarda bu topluluklara
ilişkin olumsuz bir algı inşasına yönelmiştir.
Kültürel farklılıklar meselesine yapılan olumsuz vurgular,
zamanla etnik ve dini biçimlere yönelmiştir. Üstelik Göçmen
ve yabancılara karşı daha liberal bir politika yürüten Sosyalist
Parti (PS-Parti Socialiste) dahi, laiklik ilkesine bağlı olması nedeniyle İslam ve Müslümanlar söz konusu olunca daha mesafeli
bir duruş sergilemiştir. Ülkede artan İslamofobik atmosfer, aşırı
sağ parti Ulusal Cephe’nin de güçlenmesine, kamuoyunda ve
parlamentoda daha fazla temsil edilmesine yol açmıştır. Fransa
diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak çokkültürlülük yerine
Fransız İhtilali çerçevesinde şekillenen laik ulusal Fransız kültürü etrafında bütünleşmeyi, bir başka ifade ile asimilasyona dayalı birliği öncelemiş bir ülkedir. Laik Fransız Cumhuriyeti ideali,
vatandaşlar arasında özel aidiyet ve kimliklerin yok edilmesi ve
görünmez kılınmasıyla bireylerin Fransız kimliğine bürüneceği
varsayımına dayanmaktadır. Bu çalışmada, Fransa’da Türk ve
Müslüman toplulukların karşılaştığı kültürel, dini, ekonomik, siyasi ve örgütlenme gibi farklı boyutlarda hak ve özgürlüklerinin
tarihsel gelişimine yer verilmektedir. Çalışmada Müslüman ve
Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması
Türklerin temel hak ve özgürlüklerinin çeşitli yasalar ve uygulamalar aracılığıyla ihlal edildiğini belgeleyen bir takım vakalar
haber kaynaklarına dayandırılarak incelenmektedir. Buna göre
temel Fransız değerleri ve ortaya çıkan hak ihlalleri arasındaki
dengesizlik ve çelişki ortaya konulmaktadır. Hak ve özgürlüklerin ihlali ile sonuçlanan politika ve uygulamalar ayrımcılık ve
entegrasyon çerçevesinde ele alınmış ve bu tartışma göç tarihi
ve dinamikleriyle ilişkilendirilmiştir.
Çalışmanın yaklaşımı, metodolojisi
ve bölümleri
Dünya tarihinde hak ve özgürlüklerin savunucusu, eşitlik
ve demokrasi gibi değerlerin temsilcisi olarak öne çıkan Fransa’da 2015 yılında gerçekleşen vahim saldırılar sonrasındaki
uygulamaya konan OHAL politikaları ve şartları insan hak ve
özgürlükleri açısından dikkat çekmektedir. Bu süreçte Müslümanlara yönelik katı, dışlayıcı ve ayrımcı politika ve uygulamalar insan hakları izleme raporlarında ortaya konulmakta ve
eleştirilmektedir. Son yıllarda genelde Avrupa özelde Fransa’da
ortaya çıkan ve yaygınlaşan İslamofobi, Zenofobi ve ayrımcılığın
varlığı elbette salt OHAL politika ve uygulamalarından kaynaklanmamaktadır. Fransa’ya yönelik göçün tarihsel serüveni
içinde, göç ve asimilasyon politikaları, toplumsal değişmeler,
tepkiler ve yükselen ayrımcılık ve ırkçılık vakaları dikkate
alındığında İslamofobi, Zenofobi ve ayrımcılığın Fransa’da tarihsel bir olgu olduğu anlaşılmaktadır. Fransa’da yoksulluk ve
eşitsizlik gibi durumlardan beslenen sömürgecilik geçmişinin
getirdiği husumetler, İslam’ın barış öğretisinden saparak İslam
dışı konumlanan bazı aşırı ve Cihadist grupların Fransa’da
etkinlik ve nüfuzlarının artmasına yol açmıştır. Bu aşırı grupların dahil olduğu terör eylemlerine referans veren Fransa’da
göçmen grupların hak ve özgürlüklerine yönelik bir takım sınırlama ve ihlaller gündeme gelmekte, panik, karşıt tepkiler ve
İslamofobi artmakta, Müslümanlar yaftalanmaktadır. Kültürel
farklılıkları kaynak edinen göçmen karşıtı politikalar, söylem
25
26 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
ve davranışlar böylesi gergin bir toplumsal ortamda çatışma ve
dışlama gibi eylemleri arttırıcı etkide bulunmaktadır. Bu durumlar Müslümanlar üzerinde kışkırtıcı etkide bulunmakta ve
aşırı grupların genişlemesine katkı sunarak terör eylemlerinde
artışa mahal vermektedir.
Bu çalışmada, Fransa’nın bir göç ülkesi olarak inşasından,
göç ve göçmenlik politikalarına, bu politikalarla eş güdümlü gelişen İslamofobik ve ayrımcı konjonktüre ve ayrıca güncel saldırıların hemen bir yıl öncesinde, 2014’te kaydedilen ayrımcılık, hak ve
özgürlük ihlalleri vakalarına yoğunluk verilerek geniş ve derinlemesine bir analiz sunulmaktadır. Çalışmada, Türk ve Müslüman
toplulukların maruz kaldığı ayrımcılık vakaları Sosyo-Kültürel
Yapı, Din, Eğitim, Ekonomi, Siyasal Katılım, Örgütlenme ve
Medya temaları bağlamında, göç ve göçmenlik politikaları, banliyö trajedisi, başörtüsü krizi, eğitim ve istihdam sorunları gibi kamusal alanda vuku bulan çeşitli ayrımcılık vakaları tarihsel gelişimleri dikkate alınarak ayrıntılı olarak incelenmiştir. Buna göre
çalışmada Fransız entegrasyon sisteminden kaynaklanan eşitsiz
ve ayrımcı uygulamaların tarihi, siyasi ve sosyolojik arka planına
yer verilmekte ve Cumhuriyetin kurucu değerlerini korumak adına gelişen insan hakları sorunları 2014 ayrımcılık vakaları ve uygulamalarına dair güncel veriler ışığında incelenmektedir. Bir referans eser olarak planlanan bu analiz çalışması Fransa’da 2015
sonrasında Türk ve Müslüman topluluklara yönelik yükselişte
olan İslamofobik vaka ve yasaların temel dinamiklerini ortaya
koyması açısından önem arz etmektedir. Bu literatür taraması,
vaka analizi ve genel değerlendirme çalışmasında, ötekileştirme
ve ayrımcılıkların artmasına yol açan ve artışı körükleyen nosyon, söylem ve politikalardaki ayrımcılık ve İslamofobik eğilime
karşı eleştirel bir yaklaşım izlenmektedir. Bu eleştirel yaklaşım
ayrıca anti-Oryantalist bir yaklaşımı beraberinde getirmektedir.
Buna göre çalışmada Batı-dışı toplumları kendisinin gerisinde
konumlandırarak tanımlayan, Müslüman ve Avrupa-dışı kökene
sahip bireyleri aşağılık, geri kalmış, suçlu, saldırgan, barbar, terörist vs. şekilde damgalayan ve bu toplumlara dair olumsuz algı
ve imajların üretimi/yayılmasında görev alan güncel Oryantalist
Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması
tutum ve gelişmeleri güncel verilerle incelemektedir. Bu minvalde
bu çalışma Fransa’nın insan hak ve özgürlükleri açısından kendi
iç muhasebesinin yapılması gerekliliğine işaret etmektedir. Buna
göre bu çalışmanın Fransa’nın temsil ettiği ve öncüsü olduğunu
iddia ettiği ideal insancıl değerlerle bizzat çelişen bir pozisyona
düştüğüne dair literatüre önemli bir katkı söylenebilir.
Çalışma kapsamı ve çerçevesi Fransa’da yaşayan genelde Müslüman komuniteler ve özelde Türklerin karşılaştıkları
kültürel, dini, eğitimsel, ekonomik, siyasal ve örgütsel hak ve
özgürlük ihlalleridir. Bu kapsam altında Türk ve Müslümanların
Fransa’ya göçü ve göç politikalarına dair tarihsel bir analiz ortaya
konulmaktadır. Çalışmada bu kapsamda dönemsel olarak 2014
yılı içinde cereyan eden vakalara yoğunlaşılmakta metodolojik
olarak vaka incelemeleri için kullanılan kaynaklar bu yıl ile sınırlandırılmaktadır. Ancak bu vakaların ortaya çıkışının tarihsel
basamaklarına ve daha önceki yıllarda vuku bulmuş hak ihlallerine ilişkin özellikle Fransa’da en fazla okunan üç ana gazetede
yer alan güncel kamuoyu tartışmalarının ve bir takım vakaların
yer aldığı haberler gelişmelerin analizlerine de yer verilmiştir.
Çalışmanın genel metodolojisi bütüncül bir yaklaşımla
tarihsel gelişmeler ve güncel vakalar ile kanıtlamacı ve sistem
ve toplum incelemesiyle mevcut çelişkileri ortaya koyan eleştirel
bir incelemeye dayanmaktadır. Buna göre incelemelerde kuram,
kavram ve literatür incelemelerinin yanı sıra nicel metodlarla
elde edilen raporların taranması ve nitel verilerin yansıtıldığı
vakaların çok yönlü değerlendirmesi ve analizi yer almaktadır.
Bu tarama ve analiz çalışmasında kuram ve kavramsal literatür taraması ve değerlendirilmesi sonrasında, yasa ve anlaşma
metinleri incelemesi yapılmıştır. Son olarak da gazeteleri temel
kaynak edinerek yapılan yoğun bir ayrımcılık vakaları taraması
ve seçilen vakaların ayrıntılı çözümlemesi ortaya konulmuştur.
Araştırma, literatür taraması, yasa tarama çalışması, vaka
tarama ve vaka analizi, dokümantasyon gibi tekniklere dayanmaktadır. Bunun yanı sıra yazarlarımızın Fransa’da Türk
ve Müslüman olarak uzun yıllar yaşama deneyimleri yapılan
27
28 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
mülakatlarda irdelenmiş ve değerlendirilmiştir. Ayrıca çalışma
sürecinde iki araştırmacımız tarafından Fransa’da kamusal
alanda gözlem yapılmış, Fransa Ulusal Kütüphanesi’nde (Bibliothèque nationale de France) gerekli ve ilgili kaynakların taraması yapılmıştır. Akabinde Ulusal Göç Tarihi Müzesi’nde ve
müze kütüphanesinde (Musée national de l’histoire de l’immigration) gözlem ve literatür araştırması tamamlanmıştır.
Bunlara ilave olarak ülkede ana siyasi akımların temsilcisi
olan Le Monde, Le Figaro ve Liberation gazetelerinin manşetlerini, kamuoyu tartışmalarını, vaka haberlerini ve baş yazarların
tartışmalarını incelemek için elektronik abonelikler oluşturulmuş ve gazetelerin gerekli arşivlerine ulaşılarak vakalar tespit
edilmiştir. Konunun ele alınmasında metodolojik örgü farklı
temalar ve belirli bir inceleme şablonu üzerinden oturtulmaya
çalışılmıştır. Ayrıntılı olarak temel hak ve özgürlüklerin ve ihlal
vakalarının incelendiği temalar Kültür, Din, Eğitim, Ekonomi,
Siyasi ve Örgütlenmedir. Bu temalar dışında son analiz kısmı
Medyada öncü konumda olup farklı siyasi görüşleri temsil eden
üç gazetenin (Le Monde, Le Figaro ve Liberation) Müslümanlara
yönelik gelişen ayrımcılık ve hak ihlali temelli vakaların temel
dinamikleri hem farklılaşan hem de birleşen tutumlarıyla ayrıntılı bir şekilde analiz edilmektedir.
Her bir ayrı tema altında Fransa’daki temel hak ve özgürlüklere dair ihlallerin tarihsel arka planı, yasal temelleri ve vakalar oluşturulan şablona göre çalışmaya katkı yapan akademisyenlerimizce göz önünde bulundurulmuştur. Yine her bir temayı
tarihsel, kuramsal, siyaset ve ayrımcılık vakaları merkezli inceleyen dikkate alınan tartışmaların ana şablonu aşağıdaki gibidir:
A. Temel Hak ve Özgürlüklerin Kavram, Kuram ve
Tarihsel Dayanakları
B. Temel Hak ve Özgürlüklerin Anayasa, Uluslararası
Bağlayıcı Yasalardaki Durumu
C. Temel Hak ve Özgürlüklerin Gündelik Hayattaki
Yansımaları
Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması
Bu genel çalışma şablonuna göre A. başlığında, her ana
temanın sembolize ettiği hak ve özgürlüklerin tanımları yapılmış, bu hakların kavramsal ve kuramsal arka planlarına
yer verilmiştir. Bu başlık altında yapılan literatür taraması
çalışmasında ana temaya dair genel ve Fransa bağlamında özel
olarak hak ve özgürlüklere dair temel tartışmalar ortaya konularak Türk ve Müslüman göçmenler açısından değerlendirmesi
yapılmıştır. Bu şekilde ele alınan temaya dâhil olan temel hak
ve özgürlüklerin tarihsel-kuramsal analizi sonrasında B. Başlığı
altında ele alınan tartışma, Fransız anayasası, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Sözleşmeleri çerçevesinde yasal koşullar
taraması bölüm temalarına dair hak ve özgürlükler açısından
taranmış ve Fransa’yı bağlayan temel yasal çerçeve ortaya konulmuştur. Daha sonra C. Başlığında ise bu değerlendirmelerin
devamında her bölümde 2014 yılı odaklı olmak üzere Türk ve
Müslüman toplulukların farklı alanlarda gündelik hayatlarına
yansıyan ayrımcılık ve İslamofobik vakalar incelenmektedir.
Buna göre bu bölümdeki yaklaşım ve metodoloji, gazete haber
metinlerine yansıyan vakaların tespiti ve bu vakaların arka
planları verilerek Türk ve Müslüman göçmenlerin tecrübe ettiği
ayrımcılık vakalarının Fransız kurumlarında ve kamusal alanda
konumlandırması yapılmıştır. Bu son kısımda gündelik hayatta
ortaya çıkan temel meselelerin kimi zaman 2014 öncesinde vuku
bulmasına ve gelişim sürecine değinilmiş ve 2014 yılı içerisinde
yaşanan vakalara etkisi detaylı olarak incelenmiştir. Bu vakaların tespiti için taranan gazeteler yukarıda da belirtildiği gibi
özellikle üç farklı siyasi bakışın temsilcisi olan gazetelerden,
merkez-orta Le Monde, sağ Le Figaro ve sol, sosyal demokrat
Liberation, seçilmiştir. Bu gazetelerin Türk ve Müslümanlara
yönelik tutumlarındaki değişmelere dair ayrıntılı analizlerin yer
aldığı Medya kısmı dışındaki diğer temalara dair yapılan hak ve
özgürlük ihlallerinin haberlere yansımasında bu üç gazetede yer
almadığı durumlarda Fransız basınındaki diğer alternatif medya
kaynaklarına başvurularak belgelenmiştir. Bunun dışında genelde Fransız basınının görmezden geldiği bazı ayrımcılık vakaları
Türk medyası kaynaklarından yararlanılarak analiz edilmiştir.
29
30 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Çalışmanın Bölümlerinin Temaları
Çalışma üç ayrı ana kısımdan oluşmaktadır. Bu giriş bölümünde sonraki 2. bölümde Fransa’nın genel görünümü ve
akabinde 3. Bölümde göç tarihi ve göçmen nüfus yapısına dair
değerlendirmeler ele alınmaktadır. Üçüncü Bölüm’de özellikle
Fransa’daki göç hareketlerinin tarihsel gelişimine yer verilmiştir. Bunun sebebi, demokrasi ve temel hak ve özgürlülere dair
ihlaller politika ve medya söylemi etkisiyle gelişimsel bir süreç
içinde toplumsal ve kurumsal alana yansımasıdır. Bu bölümde
Fransa’nın kuruluş değerleri, ulus-devlet yapısı, ulusçuluk anlayışı ve gerek kurumsal gerekse toplumsal alanlarda hassasiyet
geliştirilmesine yol açan ulusçuluk anlayışları irdelenmektedir.
Diğer tüm bölümlerde de standart şekilde A. başlığı altında tarihsel gelişimin sunulmasının temel amacı, Türk ve Müslümanların temel hak ve özgürlüklerinin ihlaline yol açan ve toplumsal
dışlanmaya maruz kalmasına neden olan bir tarihsel sürecin
incelenmesidir. Dolayısıyla bu yaklaşımla son yıllarda gelişen
ayrımcılık vakalarının takip, tespit ve değerlendirme çalışmalarının alt yapısı ortaya konulmuştur.
Bu değerlendirmeler takiben ikinci kısım olan “Fransa’da
Hak ve Özgürlüklerin Tarihsel, Kuramsal, Anayasal Durumları
ve Gündelik Hayattaki İhlallere Dair Vakalar” kısmında da
çeşitli temalar altında incelenmek üzere ‘temel hak ve özgürlükler’, arka planı, anayasal koşulları ve ortaya çıkan hak ihlallerine dair vakalar ele alınmaktadır.
Bu ikinci kısımda yer alan 4. Bölümün inceleme teması
kültürel hak ve özgürlüklerdir. Kültür teması geniş içeriğiyle tüm diğer konuların üzerinde konumlanmaktadır. Bunun
sebebi ayrımcılık politikalarının çoğunun kültürel farklılıklar
referansı üzerinden gelişmesidir. Bu bölümde Fransız kültür
politikaları ortaya koyulurken kültür temasının içerdiği (din ve
eğitim) ya da taban tabana ilişki (ekonomi ve siyaset) halinde
olduğu diğer bölümlerde ele alınan temaların da temelini ortaya
koymaktadır. Bu anlamda etnik-ırki ve ülke orijininin doğurduğu kültürel farklılıklar Fransa’da ortaya çıkan İslamofobi ve
Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması
Zenofobinin zemininde yer almaktadır. Fransız devlet ve toplum
kurumsal yapısının temel bileşenleri olan değerler, vatandaşlık,
ulus bilinci, Fransızlık, entegrasyon modeli olarak asimilasyon
ele alınmaktadır. Buna ilave olarak bölümde kültürel haklar
bağlamında ulusüstü kuruluşlar ve çokkültürlülük literatürünce ortaya konulan tanımlara ve bu konudaki tartışmalara yer
verilmektedir. Fransa’da uygulanan asimilasyoncu entegrasyon
modeli çokkültürlü literatürdeki kuram ve tartışmalara ters
düşmektedir. Farklılıkların gündelik yaşamda eşitsizliklere
temel olduğu yasal şartlar ve hakların yasal sınırlamaları, banliyö ve gettolaşma, fırsat eşitsizlikleri, kimlik meselesi ve bu
bağlamda Müslümanların temel kültürel haklarının ihlallerini
belgeleyen vakalar ele alınmaktadır.
5. Bölümde ele alınan din temasında doğrudan dini inanç,
ibadetler ve uygulamalarını kapsayan dini hak ve özgürlükler
ile ihlal vakaları incelenmektedir. Bu bölümde Fransa’da laiklik
ilkesi temelinde garanti altına alınan dini hak ve özgürlüklere
odaklanılmakta ve dini azınlıkların Fransız toplumuna eşitlik
ve tarafsızlık gibi kurucu değerler sayesinde entegre olacağı
anlayışı incelenmektedir. Buna göre bu bölümde laikleşme sürecinin tarihsel gelişimi ve Fransız toplumunun laiklik mücadelesi
ile ülkedeki göçmen Müslümanların dini ihtiyaçlarının ortaya
çıkmasının yarattığı sistemsel bir krizin var olduğuna dikkat
çekilmektedir. Müslümanlar için ortaya konulan yasal düzenlemeler ile bu yasaların gündelik hayattaki uygulamalarındaki
sorunlar incelenmektedir. Bu bağlamda cami inşaası, mezarlık
yapımı, Müslümanların defin sorunu, başörtüsü veya helal et
gibi alanlarda görülen ayrımcılıklarlara ilişkin vakalar incelenmektedir. Bu vakalar Fransa’da din ve ibadet özgürlüğünü
amaçlayan laiklik ilkesinin uygulamalarındaki boşlukları ve
yetersizlikleri ortaya koyması açısından mühimdir.
6. Bölümde yine kültürel haklar çerçevesinde bulunan
eğitim temasına ilişkin temel hak ve özgürlükler, farklı kültürlerin yaşatılması yerine tek tipleştirmeye yönelik eğitim politikaları üzerinden ele alınmaktadır. Bu bölümde Fransız eğitim
31
32 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
sisteminin temel prensipleri, eğitim alanı incelenmekte ve bu
okullarda ortaya çıkan etnik ayrımcılıklar ve yönlendirilmelerle ilgili vakalar irdelenmektedir. Buna ilave olarak bölümde
Müslümanların özel okul, yemekhanelerde alternatif menü, başörtüsü ve uzun etek sorununa ilişkin vakalar incelenmektedir.
İleri sanayileşmiş bir bilgi toplumunda eğitimle bağlantılı olarak
mobilite imkânlarının var olması, eğitimdeki aksaklıkların ve
ayrımcılıkların nasıl ekonomi alanındaki sosyal statüleri etkileyeceğine işaret etmektedir.
Temel kaynağı kültürel farklılıklar olan eğitim alanındaki
engeller göçmen ve göçmen kökenlilerin istihdam piyasasındaki
konumlanmasını doğrudan etkilemektedir. Bu çerçevede 7. Bölümde ekonomi ve istihdam teması ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu bölümde ele alınan emek piyasasında ortaya konulan
hak ve özgürlük ihlalleri ve ayrımcılık vakalarıdır. Başlangıçta
Fransa’da işçi hakları, devletin ekonomideki rolü, işçi göçünün
tarihsel gelişimi ortaya konulmuş ve sonrasında ekonomik alanda karşılaşılan ayrımcılık vakaları incelenmiştir. Bu vakalar
arasında iş başvurularında Müslüman adayların durumu ve
kültürel-dini aidiyetler temelinde ayrımcılıkları engellemeye
yönelik yasaların yetersizliğine değinilmektedir. Fransa’ya göç
eden Türkler, iki-üç nesil önce vasıfsız işçilerken, günümüzde
girişimciler haline gelerek, ayrımcılığa karşı bir alternatif fırsat
alanları sunabilecek konuma getirmiştir.
Bu temalardaki temel hak ve özgürlüklerin incelemesinden
sonra, 8. Bölümde siyaset temasında Türk ve Müslümanların
Fransa’daki karar alma mekanizmalarındaki şartları, hangi partilere destek verdikleri ve siyasal eğilimleri ele alınmıştır. Buna
göre Fransa’daki Müslümanların vatandaş olmalarına rağmen
seçimlere katılması pek çok faktörden etkilenmektedir. Bu bölümde eşit siyasete katılma hak ve özgürlükleri ihlal eden kimi siyasi
partiler ve siyasi aktörlerin, Müslümanlara yönelik özellikle ırkçı
ve ayrımcı söylemler ortaya koymakta olduğu tartışılmaktadır.
Ayrıca nefret söylemiyle öne çıkan partilerin yanında Müslümanların Fransa’da seçimlerde hangi partiye oy vermeye eğilimli
Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması
olduğuna, Parti milletvekillerinin Müslüman karşıtı yaklaşım ve
demeçlerine yer verilmektedir. Göçmen toplulukların siyasi temel
hak ve özgürlüklerinin ihlali olarak ele alınan vakalar, oy kullanma hakkı ve siyasette temsil güçlerinin kısıtlı olması ile ilişkilidir.
Buna göre Fransa dışında doğanların oy hakkının olmaması siyasi
alanda temsil edilmeme gibi bir takım sorunlara yol açmaktadır.
Toplumsal dayanışmayı, alt kimlik pekiştirmelerini güçlendirdikleri, ortak çıkarlarını kurumsal düzeyde dile getirmeyi
mümkün kılan örgütlenme faaliyetlerine yönelik hak ve özgürlükler ise 9. Bölümde ele alınmaktadır. Bu bölümde Fransa’da
dernekleşmeye ilişkin tarihsel ve yasal çerçeve sunulmakta,
Müslüman göçmenlerin kurduğu sosyal ve kültürel temelli sivil
toplum kuruluşları ve özelde Türk dernekleri incelenmektedir.
Örgütlenme hak ve özgürlüklerinin ihlali, derneklerin durumu,
derneklere yapılan İslamofobik ve ırkçı saldırı vakaları ile belgelenmektedir. Fransa’nın dernekleri teşvik edici tutumunun Müslüman dernekler söz konusu olunca değişmesi ve yine diğer dini,
etnik veya kültürel temelli kurulan derneklere gösterilen sempati ve anlayışın Müslüman derneklerine yansıtılmaması başlı
başına önemli bir ayrımcılık ve İslamofobi vakası olarak dikkati
çekmektedir. Bu yaklaşımlar, Fransa’da medya eliyle biçimlendirilen Müslüman düşmanlığından kaynaklanmakta ve farklı
alanlarda hizmet eden derneklere yönelik şüphelerin artmasına
yol açmaktadır. Böylece Müslüman ve Türk dernekleri diğer
etnik ve kültürel komunitelerin kurdukları derneklerin yararlandıkları maddi destek fırsatlarından mahsun bırakılmaktadır.
10. Bölümde ele alınan Medya incelemesinde üç farklı
görüşün temsilcisi olan gazetelerde başyazarların İslam ve Müslümanlar ile ilgili ele aldıkları yazıların incelemeleri yer almaktadır. Bu bölümde öncelikle Fransız medyasının İslam algısına
olan etkisi ele alınmış, sonrasında Müslümanları ilgilendiren üç
ayrı meseleye dair sırasıyla Le Figaro, Liberation ve Le Monde
gazetelerinde çıkan başyazarların yazıları ve bu yazıların meseleye yaklaşımı incelenmiş, yazılarda İslam ve Müslümanlarla
ilgili konuların nasıl yorumlandığı deşifre edilmiştir. İnceleme
33
34 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
üç vaka etrafında yoğunlaşmaktadır: Fransız Müslümanların
DAİŞ’e katılması, Hervé Gourdel’in İnfazı ve Antisemitizm ve
Müslümanlar meselesidir.
Üçüncü kısım olan Sonuç, Genel Değerlendirme ve
Öneriler kısmında ise çalışmada farklı açılardan hak ve özgürlük ihlalleri ile ilgili analizler, makalelerin bulguları, sonuçları,
değerlendirmeleri ve getirilen öneriler ele alınmıştır. Ayrıca
bu son kısımda çalışmadaki tüm makalelerde sunulan rakamsal verilerin derlenmesiyle oluşturulan Fransa’daki Türk ve
Müslüman göçmenlere, Fransa’daki göç tarihine ve ayrımcılık
Rakamlarla Fransa tablosu yer almaktadır. Son olarak kitabın
ele aldığı 2014 ayrımcılık vakalarının tarihsel olarak sıralandığı
2014 Fransa’da ayrımcılık vakaları kronolojisi final kısmında
yer almaktadır.
2.
FRANSA’NIN TARİHSEL VE
SOSYAL GENEL GÖRÜNÜMÜ
Nuri TINAZ
1
Ahmet UYSAL
2
Fransız Cumhuriyeti Kısa Tarihi
ve Kuruluş Değerleri
2.1.
Gerek modern ve demokratik toplumların inşasındaki rolüyle gerek dünyadaki ekonomik ve jeopolitik yeriyle Fransa
önemli Batı ülkelerinden biridir. Fransa’nın anakara toprakları
Batı Avrupa’da bulunmakla birlikte, Amerika Kıtası, Hint ve Pasifik Okyanusu’na dâhil olan birçok denizaşırı topraklara sahiptir. Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Çalışmalar Kurumu
(INSEE)’nun 2014 verilerine göre, Fransa nüfusu son beş yılda
1,7 milyon artarak 66,3 milyona ulaşmıştır. Sosyal yapı özellikleri açısından bakıldığında Fransa’da toplumun büyük bir kesimi
(% 79) şehirlerde yaşamaktadır (Dünya Bankası, 2015). Nüfusun
dağılımına bakıldığında ise, Paris banliyölerle birlikte 12 milyon
nüfusla başı çekmektedir. Peşinden Marsilya, Lyon ve Toulouse
gibi şehirler gelmektedir. Yine INSEE’nin 2014 yılı sonu itibariyle yaptığı “nüfusun yaşlara göre dağılımına bakıldığında;
1
Prof. Dr., Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü,
[email protected]
2
Doç. Dr., Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi &
Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected]
36 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
16.4 milyon kişinin 20 yaş altında,37.8 milyon kişinin 20 ile 64
yaş aralığında, 12.2 milyon kişinin ise 65 yaş ve üzerinde olduğu
gözlemlenmektedir” (INSEE, 2015). Bu nüfus dağılımına bakıldığında, yaşlı nüfus oranının 21. Yüzyılla birlikte değişen yaş
piramidinin önemli bir bölümünü oluşturduğu söylenebilir. Bu
durum, yaşam süresinin dünya genelinde olduğu gibi Fransa’da
da artmasına bağlanabilir ve 2050 yılında 65 yaş ve üzeri toplumun nüfusun üçte birine tekabül edeceği beklenmektedir. AB’nin
kurucu üyelerinden olan bu ülkenin dünyadaki en büyük 10 ekonomi arasındadır. Sanayi, enerji, tarım ve turizm sektörlerinde
dünyada önemli bir yere sahiptir (Taras, 2012).
Resmi adıyla “Fransız Cumhuriyeti”, yarı-başkanlık sisteminin uygulandığı üniter laik bir cumhuriyettir. 1789 Fransız
İhtilali’nin simgelerinden biri olan “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik”
ilkeleri ülkeyi tanıtan temel kavramlar arasındadır. Fransa’da
bugün geçerli olan 4 Ekim 1958 tarihli Anayasa’nın girişinde 1789
tarihli İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesi’ne ve 1946
tarihli Anayasa’nın önsözüne atıfta bulunularak tarihsel mirası
sahiplenmektedir. Fransızlar ve ülkede yaşayan azınlıklar açısından 1789 İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesi tarihsel bir
önem taşımaktadır. Çünkü Fransız Devrimi’nin özgürlük, cumhuriyet ve eşitlik fikirlerine vurgu yaparak ülkedeki vatandaşların
devlet ve toplumla ilişkilerini tanımlar. Latince kökenli “Res Publica”dan alınan Cumhuriyet (La République) kavramı 18. yüzyıl
Avrupa’sında ve özellikle Fransa için 1789 Fransız İhtilali’nden
sonra monarşi rejimiyle yönetilmeyen ülkeleri tanımlamak için
kullanılmıştır; çünkü yönetimin meşruiyetini halka dayandırır.
1958 Anayasası’na göre Fransa “cumhuriyet” yönetim biçimine
sahiptir ve cumhuriyet, vatandaşlık (citoyenneté) çerçevesinde
Fransız halkı ile ilişkilendirilerek şu şekilde özetle tanımlanmaktadır: “Halkın yönetimi, halk tarafından ve halk için yönetimdir.”
Vatandaşlık kavramı ise eşitlik ilkesi, laiklik ve milliyetçilik ile ilişkilendirilmiştir. Eşitlik kavramı, 18. yüzyıl Aydınlanma düşüncesiyle birlikte ortaya çıkmış ve Fransız Devrimi’nde
simgeleşmiştir. “Hiç kimse kanunların üzerinde değildir” fikrine
2. Fransa’nın Tarihsel ve Sosyal Genel Görünümü
dayanarak aydınlanma düşünürleri eşitlik prensibinin hukuk
düzeninde saklı olduğuna işaret etmişlerdir. Aile, sosyal, ekonomik şartları ne olursa olsun her vatandaşın aynı hak ve
yükümlülüklere sahip olduğu belirtilir. “Toplum Sözleşmesi”
adlı eserinde Jean-Jacques Rousseau’nun eşitliğin özgürlükle
doğrudan ilişkili olduğu fikrinden hareket ederek Fransız Cumhuriyeti’nin temel kuruluş prensibi olan “Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik” ilkelerinde eşitliğin özgürlük için olmazsa olmaz bir şart
olduğunu da görülür. Fransız evrenselciliği, benzerliği eşitliğin
temeli sayar ve bu fikir farklılıkları göz ardı eden asimilasyon
anlayışını da destekler (Scott 2007).
Eşitlik kavramıyla doğrudan alakalı olan özgürlük kavramı başkalarına zarar vermeksizin kendi isteklerini gerçekleştirmeyi öngörür. Bu bağlamda eşitlik ve özgürlük kavramları
arasındaki ilişki çok açıktır: Her bireyin aynı özgürlüklere sahip
olabilmesi için her birinin yine aynı kanunlara tabi olmaları gerekmektedir. Bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne
(AİHS) göre herkes yasa önünde eşit sayılmaktadır. Sözleşme’ye
ilişkin Protokol no.12’nin 1. Maddesine göre, bireyler “Hukuken temin edilmiş olan tüm haklardan yararlanma, cinsiyet,
ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer kanaatler, ulusal ve sosyal
köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, servet, doğum veya
herhangi bir diğer statü bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır.” Sözleşmeye taraf devletler eşit olarak koruma
sağlamakla mükelleftir ve kamu makamlarında hiç kimse bu
maddede açıklandığı şeklinde ayrımcılığa tabi tutulamaz.
Eşitlik ve özgürlük kavramlarıyla bağlantılı olarak Fransız
İhtilali’nin getirdiği önemli kavramlardan bir tanesi ulusçuluktur. Ulusçuluk fikri derebeylik düzenine ve kiliseye bağlılıktan
vazgeçip, yabancı güçlerle yapılan savaşta galip gelinerek elde
edilen bir netice olarak ortaya çıkmış ve millete (ve devlete)
yeni bir bağlılık referansı oluşturmuştur. Böylelikle 1689 İngiliz
Restorasyonu’nu, 1776 Amerikan Devrimi’ni ve 1789 Fransız
İhtilali’ni takip eden süreçte ortaya çıkan “ulus-devlet” kavramı, artık aynı topraklarda yaşayan ve aynı yönetime tabi olan
37
38 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
vatandaşları kapsamaktadır. Bu görüş daha sonra dünyanın
her yerini etkilemiş ve İmparatorlukların yıkılıp ulus-devletlerin kurulmasında etkili olmuştur. Günümüz siyasi hayatında da “ulus-devlet” kavramı yönetim şekilleri nezdinde temel
alınan bir yaklaşım olmuştur. Çalışmamız açısından en kritik
kavramların başında Fransa’daki laiklik anlayışı gelmektedir.
Fransa’da uzun süren Katolik-Protestan mezhep savaşları yanında kilise ve laik gruplar arasında kıyasıya bir mücadele
yaşanmıştır. Bu yüzden Fransa’daki laiklik (laicité) Anglosakson geleneğindeki laiklikten (secularism) daha katıdır ve yasal
metinlerde daha geç dönemde (1905 tarihli kanun) yer almasına
rağmen Fransız geleneğinde güçlü bir yere sahiptir (Bowen,
2006). Fransız laikliği kanunda dini özgürlüklerin yaşanmasını
garanti ederken uygulamada kamusal alanda dinin görülmesine
karşı çıkarak onu özel alanda kalmaya zorlamaktadır.
Fransız cumhuriyet anlayışının (laiklik ve milliyetçilik ile
birlikte) entegrasyon idealini asimilasyonla gerçekleştirmeye çalıştığı söylenebilir. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) entegrasyon
kavramını hem ev sahibi toplumun hem de göçmenlerin kişi ve
grup olarak karşılıklı adaptasyon süreci olarak tanımlamıştır.
Entegrasyon iki tarafın haklarını gözeterek, özellikle istihdam,
sağlık ve sosyal hizmetler ve eğitime erişim imkânlarını dikkate
alır. Ancak Fransa’nın göçmenleri entegre etmekten daha çok
asimile etmeye çalıştığı görülmektedir (IOM, 2015a). Asimilasyon kavramı ise bir etnik grubun diğerine adaptasyonu olarak
diğerinin dil, gelenek, değer yargıları ve davranışlarını, hatta
çıkarlarını benimsetmeyi öngörür. Diğer grubun ana gruptan
ayrılmaz hale gelmesiyle sonuçlanan asimilasyon kültürlenmenin en aşırı biçimidir (IOM, 2015b).
2.2. Fransa’nın Göçmen Nüfusu,
Sosyal ve Etnik Yapısı
Fransa, günümüz Avrupa Kıtası’nda göçmen sorunlarıyla kendinden en çok bahsettiren ülke olmuştur. Bu noktada
2. Fransa’nın Tarihsel ve Sosyal Genel Görünümü
Fransa’nın “etnik” yapısına ve etnik gruplara değinmek yerinde
olacaktır. 6 Ocak 1978 tarihli “Bilişim ve Özgürlükler” yasasına
göre “etnik köken”, “din”, “ırk”ı açıkça veya dolaylı bir şekilde
ima eden ilgili verileri toplamak ve kaydetmek yasaktır. Bu yasayla, Fransa’da etnik köken ve ırk ile ilgili herhangi bir bilgi ne
sorgulanabilir ne de istatistiklerde gösterilir. Ancak bu yasağa
rağmen “belirli koşullar ve izinler alındığı takdirde” Fransa Ulusal Enformasyon ve Özgürlük Komisyonu (CNIL) bir takım etnik grup istatistikleri yapılmasına izin vermektedir. Bu yüzden
Fransa nüfus istatistikleri din, ırk ve etnik grubu sormadığı için
azınlık grupların rakamları bilimsel tahminlere dayanmaktadır.
Ulusal Nüfus Çalışmaları Enstitüsü araştırmacılarından Patrick Simon’a göre bu husus tamamen politiktir ve bu konunun
bahsedilmesinin nedeni göçmenlerin haklarını korumaktan çok
onların görünürlüğünü azaltmaktır. (Simon, 2015).
Fransa Avrupa’da en yoğun Müslüman nüfusuna sahip ülkedir ve toplumun yüzde 6-8’ini oluşturur (Beaman 2015). Göçmenlerin dağılımına bakıldığında dörtte birinin Magrib kökenli
(Cezayir, Fas, Tunus) kökenli oldukları bilinmektedir. Türklerin
nüfusun yüzde 4 gibi bir bölümünü oluşturduğu da konumuz
açısından önemlidir. 2012 yılında Fransız İstatistik Kurumu
INSEE tarafından Fransa’da yaşayan yabancıların uyruklarına
göre bir istatistiksel veritabanı hazırlanmıştır. Buna göre İspanyol, İtalyan, Portekiz, İngiliz ve diğer Avrupa ülkeleri uyruklarına mensupların yüzdesi %35 iken, Cezayir, Fas, Tunus ve
diğer Afrika ülkeleri uyruğuna sahip olanların yüzdesi %40’tır.
Türkiyelik (%5,5), Kamboçya, Vietnam ve diğer Asya ülkelerinin
uyruğuna sahip vatandaşların oranı ise %13,9’dur. Fransa’da
eski Müslümanlar olarak adlandırılan birinci kuşak göçmenler
ve onların çocukları ikinci nesil Müslümanlar arasında fark görülmektedir. Eski Müslümanlar daha radikal olup kendilerini
Fransız toplumundan uzak tutmaktadırlar, yeni Müslümanlar
ise Fransız laikliği ile İslam arasında bir köprü oluşturmaktadır
(Mandaville, 2002). Fransa’da azınlık nüfus oranının artmasının
en önemli sebeplerinden biri doğum oranlarının yanı sıra her yıl
ülkeye giriş yapan Müslüman göçün 150.000 göçmenlerdir. Söz
39
40 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
konusu göçmenlerin büyük bir çoğunluğu Fransız vatandaşlığına geçmektedir.
Müslümanların Fransa’ya gelişi büyük ölçüde Fransa’nın
Kuzey Afrika (Mağrib) ülkelerini işgalinden sonra başlar. I
Dünya Savaşı’nda Fransa ordusunda savaştırılan Mağripliler,
özellikle Cezayirliler, savaştan sonra çalışmak için Fransa’ya
yerleşmeye başlamıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra da bu
halkların bağımsızlık mücadelesi artmış ve 1956’da Tunus ve
Fas, 1962’de ise Cezayir Fransa’dan bağımsızlığını kazanmıştır. Dolayısıyla, Fransa’nın Müslümanlarla ilişkisi sömürgeci
ve sömürülen ilişkisi biçiminde gelişmiştir. Diğer örneklerde
gördüğümüz gibi sömürünün meşrulaştırılması için de yerel
unsurlara üstün olduğu fikri Fransa’nın hem içeride yaşayan
Müslüman azınlıklara hem de dışarıdakilere yaklaşımlarında
kendisini göstermiştir.
2.3. Fransa’da Müslüman Göçmenler Bağlamında
Ortaya Çıkan Temel Problemler
Fransız laik cumhuriyetinin temel prensiplerine dayanan
Fransız entegrasyon modeli günümüzde birtakım sorunlarla
karşılaşmaktadır. Fransa 2000’lerin son döneminde ekonomisi
küresel ekonomik krizden etkilenerek resesyona girmiştir. Son
50 yıla bakıldığında Fransa’da sanayi sektöründe, çalışan maaşlı işçilerin ciddi anlamda artış gösterdiği belirtilmektedir. Bu
da tarım sektöründe, zanaatta ve küçük esnaf grubundaki talep
artışına, hizmet sektörünün genişlemesine ve yetkinliklerin
artmasına bağlanmaktadır (Taras, 2012). 2014 yılında ülkedeki
işsizlik yüzde 10.4 ile son 16 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır (Bird, 2015).
Sosyal sınıflar çerçevesinde göçmenler genelinde Müslümanlar ve Türklerin durumuna baktığımızda karşımıza ilginç
istatistiksel sonuçlar çıkmaktadır. Sosyal yapıda göçmenlerin
varlığı hiç kuşkusuz işgücü ihtiyacı ve buna bağlı olarak ağır
sanayi mesleklerinde yetersiz işçi sayısıyla ilişkilendirilebilir.
2. Fransa’nın Tarihsel ve Sosyal Genel Görünümü
Bu bağlamda Müslüman ve Türk nüfusunun iş hayatındaki konumlarına bakıldığında erkeklerin çoğunlukla otomobil üreten
fabrikalarda, ağır sanayide, kadınların ise daha çok tarım işçisi
olarak tarlalarda veya hasta bakıcılığı gibi özel sektörde çalıştıkları görülmektedir. Müslüman göçmenlerde ise yoğun olarak
görülen işsizlik hala yüksek oranlardadır. Yabancı işsizliği
bir yandan ikinci nesil göçmenlerin artan eğitim seviyeleriyle
ebeveynlerinin çalıştığı zor işlere razı olmaması, diğer yandan
da yaşadıkları ayrımcılık ve küreselleşme dolayısıyla bir kısım
sanayi bölgesinin iş gücünün Uzak Doğu’ya kaymasıyla ilgilidir.
İş piyasasında Müslümanlar arasından genel olarak Arap
erkeklerin ve yine Müslüman kadınların ayrımcılık görme ihtimali daha yüksek olmaktadır. Bu noktada Montaigne Enstitüsü’nün sosyal ve etnik yapılara göre iş görüşmesine çağrılma ve
işe alınma konularında yapmış oldukları bir araştırmaya göre
Fransa’da iş görüşmesine çağrılma oranlarında Müslümanlar %
10,4, Yahudiler %15,8 ve Hıristiyanlar (Katolikler) %20,8’lik bir
paya sahiptir. Bu oranlar oldukça açıklayıcıdır zira bu araştırmacılara göre çalışma sahasında Müslüman olarak iş dünyasında var olmanın Katoliklere ve Yahudilere nazaran çok daha güç
olduğu görülmektedir (L’Express, 2015).
Fransa’da Müslüman ve diğer azınlık gruplar genelde çokkültürlülük bağlamında tartışılmaktadır. Farklı etnik ve dini
grupların bir arada sorunsuz yaşama prensibini iki tarafın, özellikle ev sahibi toplumun benimsemesi anlamında kullanılmaktadır. Çokkültürlülük milliyetçiliği ve homojen ulus tasarımını
aştığı için Fransa’da pek destek bulmamaktadır. Fransa modeli
daha çok asimilasyoncu model olarak karşımıza çıkmaktadır.
Buna göre Fransız kültürü yabancılara dil, laiklik, vatandaşlık
ve modernizm gibi kavramlar vurgulanarak aktarılmaya çalışılmaktadır. Müslümanların Fransız toplumunda fazlalaşmasıyla
Fransızlardan ihtida edenler çoğulculuk tartışmasını da gündeme getirmektedir (Cesari, 2002). Fransa’da Müslümanların varlığı esas olarak laiklik, cumhuriyet ve entegrasyon anlayışları
çerçevesinde tartışılmaktadır.
41
42 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
ABD Dışişleri Bakanlığı raporuna göre Anayasa ve kanunlar din özgürlüğünü korusa ve hükümet bunları genel olarak hayata geçirse bile bazı kanun ve uygulamaların kamusal
alanda dini ifadeleri sınırladığına, çarşaf ve peçe yasaklarına
ve artan Müslüman karşıtı ve anti-semitik saldırılara dikkat
çekilmektedir (ABD, 2015). 2004 yılında ‘okullarda dini aidiyeti
temsil eden simgelerin taşınmamasına’ yönelik yasayla getirilen
başörtüsü yasağı, öğrencilere helal yemek tartışması ve birçok
konu laiklikle bağlantılı olarak tartışılmaktadır. Örgünlükçü laiklikten baskıcı laikliğe geçildiği yönünde tartışmalar yapılmaktadır (Göle, 2015: 39). Fransa’da başörtülü genç kızların Fransız toplumuna nasıl bir tehdit oluşturduğu konusuna da pek
değinilmediği gibi başörtüsü yasağının daha geniş entegrasyon
sorununu nasıl çözeceği konusunda ciddi şüpheler bulunmakta
(Bowen, 2008).
Hıristiyanlık ile devlet ilişkisi çerçevesinde şekillenmiş
olan Fransız geleneği, İslam ile karşılaşınca ciddi sorun yaşamış ve İslam’ı Fransız Cumhuriyet kimliğine bir tehdit olarak
görmüştür (Beaman 2015). Çünkü Fransa’da Müslümanlar
“etnik-ırksal yabancılar” olarak görülmektedir (Bleich 2006).
Ayrıca Fransa hem keskin Kilise ve aydınlar mücadelesine
hem de Protestan-Katolik mezhep savaşlarına şahit olmuştur.
Aydınlanma Felsefesi’nden doğan keskin laiklik anlayışı, din
olgusunu yalnızca özel alanda ve kilisede görmek istemektedir.
Hıristiyanlık ve Yahudiliğin bu çerçeveye uyduğu düşünülmesine rağmen İslam’ın laik olup olamayacağı şüpheli görülmektedir
(Beaman, 2015). “2000’li ve 2010’lu yılların Fransa’sında hukuki, felsefi bir kavram olan laiklik ilkesi her daim İslam’a atıfla
ele alınır” olmuştur (Göle, 2015:40).
2. Fransa’nın Tarihsel ve Sosyal Genel Görünümü
Kaynaklar
Beaman, J. (2015), “As French as Anyone Else: Islam and the North
African Second Generation in France.” International Migration Review. doi: 10.1111/imre.12184.
http://onlinelibrary.
wiley.com/doi/10.1111/imre.12184/full#imre12184-bib-0053.
Bird, Mike. (2015). “French unemployment just soared to a record
high.” Business Insider. http://www.businessinsider.com/france-unemployment-record-high-q4-2014-2015-3.
Bleich, E. (2006). “Constructing Muslims as Ethno-Racial Outsiders
in Western Europe.” Council for European Studies Newsletter
36 (1):3–7.
Bowen, John R. (2006). “Why the French Don’t Like Headscarves:
Islam, the State, and Public Space, Princeton: Princeton University Press. http://press.princeton.edu/chapters/s8260.pdf.
Cesari, J. (2002) “Islam in France: The Shaping of a Religious Minority”, in Yazbeck Haddad Y. (eds) Muslims in the West. From
Sojourness to Citizens, Oxford: Oxford University Press, p.49.
Göle, Nilüfer. (2015). Gündelik Yaşamda Avrupalı Müslümanlar.
İstanbul: Metis.
INSEE (Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Çalışmalar Kurumu). 2015. 2014 sonu yıllık verileri (www.insee.fr).
IOM. (2015b). Key Migration Terms. https://www.iom.int/key-migration-terms.
IOM. (2015a). “IOM and Migrant Integration”. https://www.iom.
int/files/live/sites/iom/files/What-We-Do/docs/IOM-DMM-Factsheet-LHD-Migrant-Integration.pdf.
L’Express. 08/10/2015. Sur le marché du travail, mieux vaut paraître catholique, que musulman ou juifhttp://www.lexpress.
fr/emploi/mohammed-le-musulman-a-quatre-fois-moins-de-chances-d-etre-recrute-que-michel-le-catholique_1723903.
html.
Mandaville P. P. (2002) ‚ “Muslim Youth in Europe”, in Shireen T.
Hunter (ed.) Islam, Europe’s Second Religion. The New Social,
Cultural and Political. Praeger.
43
44 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Scott, J. W. (2007). The Politics of the Veil. Princeton, NJ: Princeton
University Press. http://press.princeton.edu/chapters/i8497.
pdf.
Simon, Patrick. (2005). “L’Ordre Discriminatoire De Voile” Multitudes. c. 4, no.23.
Taras, R. (2012). Xenophobia and Islamophobia in Europe. Edinburgh University Press.
3.
BİR GÖÇ ÜLKESİ OLARAK FRANSA:
TÜRK VE MÜSLÜMANLARIN
FRANSA’YA GÖÇÜ ve
GÖÇ POLİTİKALARI
Meltem ÇELİK DİRSEHAN 1
Nuri TINAZ 2
Yaklaşık 150 yıldır göç ülkesi olan Fransa, çoğunluğu
Kuzey Afrika ülkelerinden olmak üzere Avrupa’nın en geniş
Müslüman göçmen nüfusuna sahiptir. Diğer Avrupa ülkelerine
göre Fransa’da daha katı laik ve milliyetçi anlayışın bulunması
dolayısıyla asimilasyoncu yaklaşımın ağırlığı birçok sorunu da
beraberinde getirmiştir. Fransa’da göç, 1974’teki ekonomik durağanlık sonrasında toplumsal bağlar, vatandaşlık ve ulusal entegrasyon alanlarında sorunsallaşmaya başlamıştır (Peignard,
2006:1-3). Müslüman göçmen ve azınlıkların hemen her ülkeye
dağıldığı Avrupa’da ise İslamofobi 11 Eylül 2001 saldırıları
sonrası icat edildiği (Peace, 2012: 140) savunulsa da, Fransa’da
İslamofobinin başlangıcı esasen 1995 Paris metro patlamalarına
dayanmaktadır (Cesari, 2005). Hem dışlayıcı hem de asimilasyoncu politikalar, tepkisel olarak göçmenlerin Fransız kimliğini
benimsemesini zorlaştırmakta, köken ülkeye bağlı kimlikleri
1
Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected]
2
Prof. Dr., Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, nuri.
[email protected]
46 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
çözmekte yetersiz kalmakta ve aşırı kimliklerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Müslüman toplulukları hedef alan ayrımcı ve
İslamofobik söylemler, ayrımcı yasal uygulamalar ve kamusal
alandaki yabancı karşıtı tavır ve saldırılar dikkate alındığında
Türkleri de içeren Fransa’daki Müslüman topluluğu Türkiye’yi
de yakından ilgilendirmektedir.
Özellikle Türk ve Müslüman göçmenlerin Fransa’daki
entegrasyonu bağlamında ön plana çıkan ulus-devlet, ırkçılık,
ulusçuluk, kimlik ve insan hakları gibi temel tartışmalar II.
Bölümde kültür, din, eğitim, ekonomi, siyaset ve örgütlenme alt
başlıklarıyla ele alınmaktadır. Bu bölümde kısaca Fransa’nın
göç tarihine, Fransa’ya Türkiye’den ve İslam ülkelerinden göç
hareketlerinin kolonyal, bağımsızlık mücadelesi ve post-kolonyal süreçteki devinimine değinilmektedir. Ayrıca, Türk ve Müslüman toplulukların Fransa’ya göç süreci sonrasında yerleşimi,
entegrasyon meseleleri ve göç bağlamında Fransa ile göçmenlerin köken ülkeleri arasında tarihsel ilişkiye dair bir arka plan
sunulmaktadır. Sonrasında Türklerin Fransa’ya göçü, Fransa’da göçmenlere dair vatandaşlık politikaları, Fransa’daki Türk
ve Müslüman nüfus dinamikleri ile sosyo-politik özelliklerine
ilişkin veriler ve Türklerin Fransa’daki entegrasyon koşulları
değerlendirilmektedir.
3.1. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Sömürgecilik,
Asimilasyonculuk ve Göç Hareketleri İlişkisi
Fransa’nın evrenselllik iddiası, Fransız ulusçuluğu ve
Cumhuriyetçi anlayış ile meşrulaştırdığı asimilasyon modelinde farklı kültürleri Fransız kültürel ve yasal sistemi içerisinde
eritmeyi hedeflemektedir. Bu yaklaşımıyla Fransa, hem kendi
sınır topraklarında yaşayan, farklı dil ve lehçelere sahip kendi
köylü topluluklarının, hem de sömürge topraklarda yaşayan
toplumların ana dillerini, dinlerini ve sosyo-kültürel anlayışlarını dönüştüren kolonyal bir güçtür (Silverstein, 2004: 58-63).
Oryantalizmin en temel eserleri, yoğun bir tarihsel,düşünsel ve
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
yazınsal birikim ile kolonyal süreç içinde Fransa’nın hümanizm,
eşitlik, özgürlük gibi Aydınlanmacı ve Cumhuriyetçi değerlerin
kaynağı olduğu ve Batı-dışı toplumlarda bu değerlerin yer almadığı paradigması üretilmiş ve güçlendirilmiştir. Avrupa-dışı
toplumları özgürleştirme iddiasındaki Fransız geleneği, sömürge politikalarını bu Oryantalist birikim ve söylemlerle meşrulaştırmış ve Fransız kültürünü yayma misyonu edinmiştir.
Fransa’da ulus bilincinin tarihsel ve sosyo-kültürel arka
planında özgürleştirici üstün ulus miti yer almaktadır. Evrensel
özgürlük bağlamında Fransızların kendi kaderini tayin ilkesi
savunusu, kolonilerde yaşayan farklı kültürel toplulukların
Fransız olma arzusu duyacaklarına dair Oryantalist anlayışla
ilintilidir. Batı üstünlüğüne dair tüm Oryantalist söylemler
küreselleşme araçlarıyla yayılmış ve kolonyalizmin ekonomik,
siyasi ve kültürel boyutlara etkileriyle Batı-dışı birçok toplum
tarafından kabullenilmiştir. Batılı kimliğe sahip olmayanların
yetersiz, aşağı ve ezilmiş bir etnik-kültürel kimlik bilincine
sahip olması kolonyalizm ve sosyo-ekonomik hiyerarşinin yayılması bakımından küreselleşmenin muhtemel bir sonucudur (Said, 1995). Avrupa-dışı toplumlara ilişkin betimlemeler,
Avrupalı kimliğinin üstünlüğüne işaret etmektedir. Bu kendi
kimliğini ötekini tanımlayarak üretme süreçlerinin bir örneği
olan Fransız kimliği inşası, evrenselci, özgürleştirici ve modern
nitelikleriyle Batı-dışı Müslüman toplumlara göre üstün olarak
konumlanmaktadır. Bu konumlandırma ve üstünlük söylemlerinin dikkat çeken yanı ise Fransız sömürgeciliği ve Oryantalizmin meşrulaşarak dünyaya ve sömürgeleştirdiği toplumlara
Fransız ve Avrupa üstünlüğünü empoze etmedeki başarıdır.
Nitekim bu başarı reel olarak teknolojik, ekonomik, kültürel,
askeri gelişmişlik ve üstünlük ile pekiştirilen toplumlar arası
bir hiyerarşiyi ortaya koymaktadır. Kolonilerdeki toplumların
kaderlerini tayin etmesi de kendi ulusunu seçerek üstün Fransız kültürüne asimile olmaları anlamına gelmektedir. Nitekim
üstün kimlik olarak betimlenen Fransızlık (Bkz. 4. Bölüm),
Oryantalist söylemlerin temel bulduğu kültürel üstünlük tartışması ile ilişkilidir.
47
48 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Fransız ulus bilincinin gelişimi konusunda R. Brubaker,
‘vatan tehlikede’ doktrininin etkili olduğunu, ulus bilincinin
özgürleştirme ve medenileştirme misyonu ile emperyalist, saldırgan ve dışlayıcı bir karaktere büründüğünü belirtmektedir.
Buna göre Brubaker ulusların kendilerini algılama biçimlerinin
göç ve vatandaşlık tanımlarına kaynaklık ettiğini ortaya koymaktadır (Brubaker, 1990;1992). Fransa bu üstünlük algısıyla
göç ve vatandaşlık politikalarında daha sıkı bir tutum sergileyebilmektedir. Hal böyleyken Batı toplumları ve Fransa’nın
hemen her alandaki konumsal üstünlüğü diğer toplumların da
kendi etnik ve kültürel kimliklerini oluşturma sürecini olumsuz
olarak etkilemektedir. Bu olumsuz kendilik algısı bu ülkelerin
toplumlarını ya Batılı gelişmiş ülke hayranı, ya da anti-Batıcı
hale getirmektedir (Said, 1995: 6–7; Nader, 1989; Sayyid, 2000,
52-58). Fransız kimliğinin başka toplumlar için arzulanabilir bir
kimlik olarak öne sürülmesi, modernleşme ekonomik, teknolojik
gelişmişlik, daha iyi yaşam standartları sunması, düşük değerde
bir kimlik algısına sahip sömürge topluluklarının Fransa’ya göçü
için çekici faktörler olarak işlev görmektedir. Üçüncü Dünya, gelişmemiş vs. etiketlerle ötekileştirilen, aşağı ve zayıf konumlandırılan ülkelerin insanları, kendini üstün konumlayan Fransa’ya
henüz varmadan önce zaten ötekileştirilmiş bir kimlik ile göç etmektedir. Dolayısıyla etkileşimsel olarak hem göçmen hem de ev
sahibi toplumun kimlik algılarındaki hiyerarşiye göre göçmenler
henüz varış öncesinde gidilen ülkenin üstünlüğü karşısında
‘öteki’ konumundadır. Böylesi bir hiyerarşi, düşük kimlik değeri
algısına sahip olanla ve üstün konumlanan toplum ile arasına
kat edilmesi hayli zor bir mesafe koyulmasına yol açmaktadır.
Kolonyal Dönemde Fransa’ya Göçler
Küresel hiyerarşide aşağı konumlanan sosyo-ekonomik ve
askeri açıdan Batı’nın gerisindeki ülkelerden Fransa’ya göçün
sebeplerinin başında sanayileşme ve kolonileştirme faaliyetleri gelmektedir. Sanayi devrimiyle sömürgecilik faaliyetlerini
yoğunlaştıran Fransa, kırılgan ve zayıf siyasi yönetimlerin
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
altındaki dağılmış imparatorlukların halkları ve kabilevi bir
toplumsal düzen içerisinde yaşayan toplulukları sömürgeleştirmiştir (Abadan-Unat, 2007: 47-50; Weiner, 1995: 39). Fransa,
sömürgecilik ve vahşi kapitalizmin egemen olduğu 19. yüzyıldan
itibaren Fransız emek piyasasındaki açığı kapatmak için farklı
coğrafyalardan farklı kültürel özelliklere sahip milyonlarca insanı işçi olarak Fransa’ya göç ettirmiş ve bir göç ülkesi haline
gelmiştir. Fransa’nın ihtiyaç duyduğu emek-yoğun sektördeki
ağır işlerde tarım, maden ve çelik sanayisinde vasıfsız yabancı
emeği kullanılmıştır. Sanayileşme süreci boyunca doğurganlık
oranları düşerken, Fransa modern sanayi ve işçi sınıfının oluşumu dışında askeri amaçlı olarak da göçmenlere ihtiyaç duymuştur (Castles & Miller, 1998; 61).
Fransa’nın Afrika ve denizaşırı sömürge toprakları oldukça geniş olduğu için bu süreçte dünyanın her yerinden göç
almıştır. Hindiçin (Laos, Kamboçya, Vietnam), Yeni Kaledonya,
Fransız Polonezyası gibi sömürgelere, Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminde Kuzey Afrika topraklarından Cezayir’i de işgal etmiştir (1830). Fransa’nın Orta ve Batı Afrika’da yayılması
da 19. yüzyıl içerisinde gerçekleşmiş, Gabon (1839), Moritanya
(1854), Senegal (1854), Gine (1855), Fildişi Sahili (1855), Kongo
(1859), Mali (1883), Madagaskar (1896), Benin (1899), Burkina
Faso (1896), Togo (1918), Çad (1900) ve Nijer (1900) gibi ülkeler
Fransa’nın yönetimi altına girmiştir. Doğrudan sömürgeleştirilen bu ülkeler dışında manda rejimi uygulayarak kontrol
edilen Tunus (1881), Fas (1912), Laos (1893), Kamboçya (1863)
ve Vietnam (1862) gibi ülkeler de Fransız dili ve kültürünün
yayıldığı ülkeler olarak ele alınmaktadır (Uygur & Uygur, 2013:
275). Günümüzde açlık ve hastalık tehlikesiyle boğuşan Afrika
ülkeleri, Fransa tarafından post kolonyal süreçte hala kolonyal
vergiye tabi tutulmaktadır. Fransa’ya vergi ödeyen Afrika ülkeleri Benin, Burkina Faso, Gine, Fildişi Sahilleri, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo,
Ekvator Ginesi ve Gabon olmak üzere toplam on dört ülkedir
(Heilbrunn, 2014; 51-54).
49
50 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Bu sömürgeleştirme dolayısıyla oluşan göç hareketleri,
Fransa’da 1851 yılında 381 bin olan yabancı nüfusu 1881’de 1
milyona, 1911’de ise nüfusun %3’üne tekabül edecek şekilde 1,2
milyona ulaşmıştır (Weil, 1991). Fransa ilk İşgücü Anlaşması’nı
1924’te Polonya ve Çekoslovakya ile imzalamış; ancak 1929 Büyük Buhran sonrasında yabancı sorunu tartışılırken ilk yabancı
gözetim kampları inşa edilmiştir. Bu süreçte savaş ve devrimlerle Fransa’daki yabancı nüfusu 1931’de 3 milyona ulaşmıştır.
Ancak II. Dünya Savaşı’nın yarattığı tahribat yüzünden ülkedeki toplam göçmen nüfusun sadece %59’u Fransa’da kalmıştır.
Bu göçmen azalması, Fransa’nın savaş sırasındaki alt yapı tahribatı ve ekonomiyi yeniden yapılandırma sürecinde emek göçü
ihtiyacını doğurmuştur (Seidlova, 2008; 62-63).
Fransa’da 1945’te Ulusal Göç Ofisi’nden tüm göçmenlerin
bir kimlik kartı edinmesi ve vize alması şart koşulmuştur. I.
Dünya Savaşı’nda dağılan imparatorlukların toprakları üzerinde kurduğu ekonomik, politik, militer ve sosyo-kültürel kontrol
ile ticari kolonilerini resmileştiren Fransa, II. Dünya Savaşı
sürecinde bu bölgelerdeki zayıflamış, kontrolünü kaybetmiş ve
kolonilerden çekilmek zorunda kalmıştır. Fransa’nın bu dönemde en yoğun göçmen nüfusu Cezayir’den gelen göçmenlerden
oluşmaktadır. Günümüzde de Fransa’daki en geniş Müslüman
nüfusu (747.544) yine Cezayirlerden oluşmaktadır (INSEE,
2012). Bu nedenle Cezayir ile Fransa arasındaki II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan çatışma ve gelişmeler, bu geniş kitlenin göçünün ve günümüzdeki kimlik bunalımının arka planını
anlamak açısından önem arz etmektedir.
1945-1965 arası Cezayir Bağımsızlık
Mücadelesi ve Fransa’ya Mağripli Göçü
Fransa, Kuzey Afrika’yı kontrol altına almak üzere işgal
hareketlerine 19. yüzyılda başlamış ve bölgede yaklaşık bir
buçuk asır kalmıştır. Cezayir’den Fransa’ya göçler ise yoğunluklu olarak 1904-1914 yılları arasında işçi göçleri olarak
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
gerçekleşmiştir. 1874 yılı baskıcı Ulusal Anayasa’daki seyahat
izni alınması mecburiyetinin ve asker göçünün kolaylaştırılması için 1914’te iptal edilmesiyle Cezayirlilerin Fransa’ya
göçü hızlanmıştır. 1914-1919 yılları arasında 300 bin Cezayirlinin 172 bini asker, 119 bini ise işçi olarak Fransa’da
bulunmuştur (Simon, 2000: 43). Fransa’daki Cezayirli nüfusu
1931-1933 yılları arasında 86 bin iken, 1946’da 22 bine düşmüştür (Talha 1973: 18). Cezayir Fransa’nın parçası sayılmış
ve Cezayirliler de askere alınarak I. ve II. Dünya Savaşlarında
Fransız ordusunda savaşmıştır. Ancak 1930’larda Cezayir’de
hız kazanan bağımsızlık yanlısı örgütlenmeler, II. Dünya
savaşı akabinde daha da artmıştır. Fransız asimilasyonunun
başarılı olamadığı İslami kırsal bölgeler ve işçi kesimler ile
Batılı tarzda modernleşmeci, milliyetçi entelektüel gruplar
birleşerek Fransa karşısında güçlü bir bağımsızlık hareketine
dönüşmüştür. Cezayir’de bağımsızlık eylemlerinin ortaya çıktığı bu dönemde, muhafazakâr ve entelektüel iki grup, Cezayir’den Fransa’ya bağımsızlık sonrasında ortaya çıkan göçün
belirleyicisi olmuştur.
Fransa II. Dünya Savaşı süresince Avrupa’daki cephe
savaşlarının yanı sıra Cezayir’deki ayaklanmaları bastırmak
için de mücadele etmiş ve bu sıkışık dönemde etkili olabilmek
için Cezayir halkına yönelik ağır katliamlara imza atmıştır.
Cezayir’de Fransa karşıtı halk hareketlerini bastırma amacıyla
Mayıs 1945’te Fransa müdahaleleriyle Setif ve Guelma katliamlarında yaklaşık 45 bin Cezayirli can vermiştir (Stora, 2004:
22; Sartre, 1968: 14). Bu katliamlar, Cezayir’deki ulusçu ve İslamcı hareketleri alevlendirmiş, çevre Ortadoğu halklarının da
bu silahlı direnişe destek vermesiyle 1954’te Ulusal Kurtuluş
Cephesi FLN (Front de Liberation National) öncülüğünde Cezayir Bağımsızlık Savaşı başlamıştır. Çalkantılı iç politikası ve
sömürgelerde patlak veren sayısız ayaklanmalar sonrası Fransa’da, 1958 yılında ciddi tartışmalar çıkmış ve ordu, yönetimi
Cezayir meselesine önem ve destek vermemekle suçlamıştır.
Bu iç karışıklıklar akabinde sivil savaş çıkmasından korkarak
Cezayir’de tahrip edilen sivil yönetimi yeniden kurma iddiasıyla
51
52 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
II. Dünya Savaşı kahramanlarından ve Fransızlar için kült bir
isim haline gelen Charles De Gaulle görevlendirilmiştir. Bu dönem Fransız solunun Cezayir özgürlüğünü savunduğu ve uluslararası düzeyde bu baskının bitmesi yönünde taleplerin arttığı
1960 yılında de Gaulle, FLN ile müzakere sürecini başlatmak
zorunda kalmıştır. Aynı yıllarda çeşitli ayaklanmalar çıkmış,
Fransız Gizli Ordu Örgütü’nün Cezayir’de çok geniş bir tahribat
yapmasına rağmen bastırılamamıştır. Fransa’da 1962’de yapılan referandum sonucunda ezici çoğunlukla toplamda 1,5 milyon
kişinin hayatını kaybettiği Bağımsızlık Mücadelesi sonrasında
Cezayir Fransa’dan ayrılmıştır (Bankston, 2003: 65-66; Hourani, 2007:428-432; Martinez, 2004).
Fransa’nın Müslüman topraklarda ortaya koyduğu katliamlar dünyada, Ortadoğu’da ve hatta Fransız halkında tepki
toplamıştır (Sheapard, 2008). Cezayir Savaşı’nda Fransa’yı
destekleyen Cezayirliler (harka) ve sömürge döneminde Cezayir’e yerleşen Fransızlar, Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasından sonra Fransa’ya göç etmiştir. Cezayir’den Fransa’ya
göç, ülkedeki baskı, yoksulluk ve iç çatışmalar sebebiyle devam
etmiştir. Ancak 1973 Petrol Kriziyle Fransa göç politikalarında geri adım atarken, Cezayir, petrol gelirlerinin artması, işçi
ihtiyacının çoğalmasıyla 1973’te yurtdışına göçü yasaklamıştır
(Taras, 2012: 147). Fransız ulus-devlet modelinin uygulandığı
Cezayir’de Fransız modeli etkisinde yetişen ve yönetimi devralan laik milliyetçi elitlerin desteği ile ordu 1991’de İslami
Selamet Cephesi’nin (FIS: Front Islamique du Salut) seçim
başarısını engellemek için darbe yapmıştır. Daha sonra gerginlikler kanlı bir iç savaşa dönüşmüş ve bu dönemde (1990’lar)
Fransa’ya Cezayir İç Savaşı’ndan zarar gören sivillerin ve
İslamcıların Fransa’ya göçü devam etmiştir. Daha sonraki
dönemde de Kuzey Afrika’dan Fransa’ya göçler devam etmiştir
(Silverstein, 2004).
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
3.2. 1960’lardan itibaren Fransa’da
Göç Politikaları
1965-1974 Türkiye ’den Fransa’ya Emek Göçü
ve Diğer Hareketler
Fransa, II. Dünya Savaşı sonrasında tahrip edilen altyapı
ve sarsılan ekonominin yeniden toparlanması için ihtiyaç duyduğu işçileri öncelikle ekonomik fırsatları, iş alanları ve piyasaları
daha az gelişmiş olan Akdeniz, Güney ve Doğu Avrupa ülkelerinden almaya istekli olmuştur. Ayrıca, önceki dönemlerde başlayıp ve özellikle 1960 sonrasında nüfusu artan göçmen işçiler
yanı sıra eski sömürge ülkelerinden eğitim amaçlı gelenler de
Fransa’da kalıcı olarak yerleşerek ailelerini de Fransa’ya getirmiştir (Castles & Miller, 1998). Soğuk Savaş döneminde sosyal
refah devleti paradigmasına uygun politikalar izleyen Fransa
1960’lardan itibaren C. De Gaulle’ün politikalarıyla öncelikle
endüstriyel gelişimini ve yeniden yapılanmasını gerçekleştirmek ve tüm sektörlere emek takviyesi yapmak amacıyla işçi
göçünü başlatmıştır (Taras, 2012: 141; Silverman, 2003). Ancak,
Cezayir’in yukarıda bahsedilen durumu ve Kuzey Afrika’dan
Fransa’ya gerçekleşen kitlesel göçün yanı sıra Avrupa’dan gelen
göçmenler dolayısıyla ülkede ikili emek piyasası3 genişlemiştir.
İkili emek piyasasının gelişmesi ve Fransız vatandaşlarının
çalışmayı tercih etmediği vasıfsız işlerde çalıştırılmak üzere işçi
göçlerinin devam etmesi olumlu karşılanmıştır (Abadan-Unat,
2007: 26-30). Ancak, ikili emek piyasasını bu göçlerle doyuramayan Fransa, Türkiye ile de İşgücü Anlaşması imzalamıştır
(Abadan-Unat, 2007: 58).
Türkiye ile 1965’te, Charles de Gaulle Cumhurbaşkanlığı
döneminde imzalanan bu anlaşmada Türklerin Fransa’da belirli
bir iş eğitiminden sonra Türkiye’ye sanayi sektöründe eğitimli
3
İkili emek piyasası: İşgücü piyasasının iki sektörden oluşmaktadır. Birinci
sektör yerli nüfus tarafından tercih edilen vasıflı işçi ihtiyacının olduğu sermaye-yoğun işleri, ikinci sektör ise yerli nüfusun kaçındığı ve göçmenlerin
yerleştirildiği vasıfsız ve emek-yoğun işleri kapsamaktadır (Piore, 1979).
53
54 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
olarak geri dönüş yapması planlanmıştır. Ancak, rotasyon sistemiyle göçmenlerin yerleşmelerinin önüne geçilmek istenmesine rağmen 1974 yılında anlaşmanın feshine kadar bu süreç
sonunda pek çok Türk ailesi Fransa’ya göç edip yerleşik hayata
geçmiştir (Abadan-Unat, 2007). Bu dönemde Fransa’da kayıtlı
Türklerin nüfusu 46 bindir (Silverman, 2003: 47). Bu anlaşmanın feshinin sebeplerinin başında Fransa’nın 1973 Petrol Krizi
akabinde karşılaştığı ekonomik sorunlar ve işsizlik problemi
gelmektedir. Bu kriz sonrasında işçi göçmenler işsizliğin günah
keçisi olarak görülmüş ve toplumsal kanatta da olumsuz algılanmaya başlanmıştır (Elver, 2012: 112).
4. Bölüm’de ayrıntılandırılan banliyölerde Mağripli ve Türk
göçmenlerin toplanması Fransa’nın göçmenlerle olan ilişkilerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Bu dönemde Fransızların bu
bölgelerdeki evleri terk etmesi sonucunda banliyölerde gelişen
Batı-dışı toplumlardan göç edenlerin gettolaşması dolayısıyla
öne çıkan mekansal ve dolayısıyla fiziksel ayrışma durumu
Fransa’daki ayrımcılık, sosyal dışlanma ve eşitsizlik tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Zira bu bölgelerde işsizlik ve suç
oranlarındaki artış göçmen karışıtı olumsuz algıları pekişmiştir.
1974-2002 arasında Fransa Göç Politikaları
Bu dönem aralığında ilk olarak 1974-1981 döneminde görev
yapan Cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaning’tir. II. Dünya
Savaşı ile Petrol Krizi arasındaki 30 yıl boyunca sosyal refah
devleti paradigmasının yaygın olduğu dünya konjonktüründe
(Çelik-Dirsehan, 2014: 59) ve Fransa’da sosyal yardımlarla göçmen işçiler asimile edilmeye çalışılmıştır. Elbette Fransa diğer
Avrupa ülkeleri baz alındığında Avrupa’da göçmenlere en fazla
vatandaşlık hakkı veren ülkelerden biridir (Brubaker, 1990:
386). Zira evrenselci iddiayı sürdüren, ırkçılıkla mücadele etmek
amacıyla bireyler arasında fark gözetmediği iddiasındaki Fransız Cumhuriyetçi değerleri 1889 Fransız Ulusal Anayasası’nda
yer alan toprak temelli (jus soli) bir anlayışa dayanmaktadır
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
(Weiner, 1995:100). Fransa’nın bu kurucu eşitlik, özgürlük ve
dayanışma gibi kurucu değerlerinin gerçekleştirilmesi olarak ortaya koyduğu asimilasyon politikası, tekil bir Fransız ulusunun
varlığı mitine dayanmaktadır. Bu durum azınlıkların Fransız
ulus mitini, ulusal değerlerini doğrudan kabul ederek bir ulus
kimliği oluşturmalarını, böylelikle Fransa toplumu ve siyasal
sistemine entegre olabilecekleri varsayımını içermektedir (Taras, 2012: 50-60). Ancak, bu entegrasyon politikasının göç eden
ilk nesil nüfusuna nüfuz edememesi, ikinci ve üçüncü nesillerin
aile ve toplum arasında ortaya çıkan ikili kültür arasında kültürlenmesi sonucunda sahip olduğu melez kimliklerin de Fransız
toplumu ve entelektüelleri tarafından Fransız olarak kabul edilmemesi (Bkz. 4. Bölüm) ayrımcılık vakalarını doğurmaktadır.
Fransa’nın takviye işçi göçü politikası dolayısıyla 1970’lerde de 1 milyon işçi Fransa’ya göç etmiştir. Fransa, II. Dünya
Savaşı’ndan 1974’e kadar vasıfsız işçi göçü almaya devam etmiş,
bu tarihten sonra ise aile birleştirme programı çerçevesinde on
yıl boyunca geçerli olan oturum izni vermiştir. Bu sürenin sonunda, kalıcı oturum hakkı ancak göçmenin naturalizasyon süreci gerekleri olan dilsel ve kültürel asimilasyonu sağlanmışsa
mümkün olmaktadır (Rallu, 2011;42-43). 1974 sonrası 1980’lerin başına kadar yeni göçmen akınlarını durdurma anlayışı,
ülkedeki göçmenlerin asimilasyon yoluyla tam entegrasyonu
yahut ülkelerine geri dönmeye razı edilmeleriyle ilgili politikaların ağırlık kazandığı bir dönemdir. Ancak bu göçmenlerin ülkede kalıcı olduğunun anlaşılmasıyla diğer Avrupa ülkelerinin
tersine Fransa bu nüfusu entegre etmeyi, Fransa’nın gelenek ve
ahlak içerisinde asimile olup Fransızca konuşma becerisi kazanan göçmenlere ve onların ülkede doğan çocuklara vatandaşlık
hakkı tanıma politikasını tercih etmiştir.
Adaptasyonu sağlama amaçlı olan aile bütünleştirme yasası
aileleriyle birlikte yerleşik hayata geçen göçmen nüfusun hayli
artmasına yol açmış, üstelik Fransa’da doğan göçmenlerin ikinci
kuşağı jus soli ilkesi gereğince doğal vatandaşlık hakkı kazanmıştır. Ancak, 1986’da Ulusal Cephe’nin (FN - Front National) lideri
55
56 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Jean-Marie Le Pen jus soli ilkesinin kaldırılmasını isteyerek yasa
tasarısı sunmuşsa da, dönemin solcu partileri ile dini gruplar, öğrenci ve insan hakları örgütlerinin muhalefet koalisyonu sonucu
vatandaşlık hakkının kaldırılması tasarısı geri çekilmiştir. Ancak, Fransa’da doğan çocukların vatandaşlık haklarının 18 yaşından sonra beyana dayandırılmasına ilişkin vatandaşlık (naturalization) yasası 1986’da kabul edilmiştir (Weiner, 1995:100-101).
Banliyö ve gettolaşma kaynaklı olarak ortaya çıkan adaletsizliklerin belirginleştiği dönemde, 1981’de Sosyalist Parti
(PS-Parti Socialiste) lideri François Mitterand Cumhurbaşkanı
olmuş ve ilk olarak idam cezasını kaldırmıştır. Ancak, adaletin
temini gibi seçim vaatleri karşısında bu gibi icraatlar yetersiz
kalmıştır. Mitterand dönemi olan 1981-1995 arasında göçmenlerin banliyölerde sıkıştırılmışlığının yarattığı öfke patlamaları
ve banliyö isyanları nedeniyle eşitlik merkezli resmi söyleme
rağmen, göçmen poitikaları katılaşmıştır. 1983’te muhafazakâr
partilerin seçimlerden güçlenerek çıkması vatandaşlık kazanımı
ve göçmen karşıtı politikalara olan halkın desteğinin açık ifadesi
olarak görülebilir. Elbette göç politikalarındaki katılaşmanın
sebepleri çok boyutlu ve hem ulusal hem de uluslararası kökenlidir. Ancak Fransa’da göçmenlerin dışlanmasının zincirleme
haldeki kaynakları Fransızlık anlayışı, asimilasyon politikalarının başarısızlığı ve banliyölerin gettolaşmasıdır (Bkz. 4. Bölüm).
Göçmen problemleri arasında 1980’lerin en popüler tartışma konusu olan göç ve entegrasyon, Sosyalist Parti (PS)
tarafından herhangi bir çözüm sürecine sokulamamıştır. F.
Mitterand’ın 1989’da Fransa’nın göç alımında tolerans sınırını
(seuil de tolerance) geçtiğini ve ülkedeki göçmen sayısının aşıldığını beyan etmesi Fransız toplumunda göçmenlere karşı önyargı
artışının ve Sosyalist Parti’de dahi göçmen karşıtı konumlanmasının bir işareti olarak görülebilir. Bu dönem içsel balkanlaştırma adı verilen bir parçalanma yahut çok adalı hale gelme
dönemidir (Taras, 2012: 147; Silverman, 2003). Bunu takiben
sıfır göç politikasıyla 1993’te İçişleri Bakanı olan sağ merkez ve
liberal muhafazakârlardan Charles Pasqua’nın Fransa’nın daha
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
fazla bir göç ülkesi olarak devam etmek istemediğine yönelik
göçmen karşıtı açık beyanları mevcuttur (Wayne ve diğ., 2004;
Hollifield, 1994; Silverman, 2003).
Göç politikalarında ortaya çıkan sıfır tolerans söylemi,
Cezayir’deki iç savaş sırasında ve sonrasında beklenen göç akınıyla derinden etkilenmiştir (Silverstein, 2004). Bu dönemde,
1993 naturalizasyon yasası değiştirilmiştir. Bu değişikliğe göre
Fransa’da doğmuş olan çocuklar eğer ebeveynlerinden en az biri
Fransa’da yahut bağımsızlık kazanmadan önce bir Fransız kolonisinde doğmuş ise otomatik olarak Fransız vatandaşı olmaktadır (Weiner, 1995: 99). Bu dönemde göçmenlere yönelik uygulamalar katılaşmış, yeni yasalarda polislerin yetkileri arttırılmış,
polisler herhangi bir nesnel sebep olmaksızın kamusal alanda
kontrol yapma yetkisiyle donatılmıştır (Seidlova, 2008: 64).
Bu süreçte Cezayir İç Savaşı gibi Fransa’nın göç politikalarını sıkılaştırmasının sebeplerinden biri de Sırpların Balkanlar’daki katliamları sonrasında ülkeye beklenen muhtemel Müslüman göç akınıdır. Bu göç akını, FN dışında yeni bir göçmen
karşıtı partinin doğmasına yol amıştır. 1994 yılında Philippe de
Villiers tarafından kurulan Fransa Hareketi (MPF - Mouvement
pour la France) göçmen düşmanlığı retoriğini devam ettirmesine karşın Le Pen’den ayrışmak için etnik değil dini farklılıkları
vurgulamış ve Fransa’nın İslamlaşması ile terörizm meselelerini ilintilendirerek Müslüman göçmenlere karşı şüphe ve tehlike
algısını arttırmıştır (Marthaler, 2008; 385).
Bu göç akını ve ortaya çıkan göçmen ve İslam karşıtlığı
bağlamında Cezayir İç Savaşı sonrası 1995’te Paris Metrosu
patlamalarını Silahlı İslam Grubu (GIA - Groupe Islamique
Armé) tarafından gerçekleştirmesi Müslümanlara karşı olumsuz
algının, İslamofobi’nin ve göçmen karşıtı söylemlerin körüklenmesini sağlamıştır (Marthaler, 2008: 386). 1995’te geniş kitlelerce protesto edilen Debré Yasası ile yeniden sıkılaştırılan göç
politikaları, büyük protestolarla karşılanmıştır. 1997’de Cumhuriyet Birliği (RPR - Rassemblement pour la République) ve
Fransız Demokrasi Birliği’nin (UDF - Union Pour la Démocratie
57
58 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Française) ortak muhalefetinde ‘Cumhuriyetçi değerler olan
hoşgörüye, kardeşliğe, sorumluluğa ve vatanseverliğe yönelik
bağlılığa’ ilişkin bir manifesto ortaya koyulmuştur. 1997’de göçmenlerin haklarının onarılacağı vaadiyle Sosyalist hükümetin
iktidara gelmesi sonrasında göçmen politikaları yeniden gözden
geçirilmiştir (Castles & Miller, 1998: 227; Marthaler, 2008; 385386). Karma etnik yapıya rağmen tolerans ortamını ve ulus
bilincini güçlendiren olaylardan biri olan 1998 Futbol Dünya
Kupası’dır. Fransa’da çoklu etnik yapıda siyahîlerin, beurlerin
(Beur: 1980’lerde Fransa’da doğan Arap-Fransızlar için kullanılır. Bkz, 4. Bölüm) ve beyazların olduğu Fransız milli takımının
ülke adına şampiyonluk kazanması Fransa’da etnik çoğulcu bir
dayanışma ruhu yaratmıştır. Üstelik aynı yıl Ulusal Cephe’nin
yabancı düşmanı hareketi de kendi içinde bölünme yaşamış ve
zayıflamıştır (Marthaler, 2008; 386).
2002-2012 Sarkozy Dönemi Göç Politikaları
Etnik çatışmaların arttığı 11 Eylül Saldırıları sonrasında
Fransa-Cezayir milli maçında gergin olaylar yaşanmış, Cezayir
göçmenleri ve Fransızlar arasındaki dayanışmanın bozulması
üzerine 2002 seçimlerindeki siyasi programlarda göçmenlerin
entegrasyonu vurgusu gündeme gelmiştir (Marthaler, 2008;
386). 2002-2007 arasındaki süreçte İçişleri Bakanı olan sağ
merkez Halk Hareketi Partisi (UMP - Union por un Mouvement
Populaire) lideri Nicolas Sarkozy göç meselesiyle yakından
ilgili bir siyasetçi olarak 2000’li yıllarda Fransa’da göç politikalarındaki sertleşme ve kontrolün en önemli aktörü olmuştur.
2003’ten itibaren Sarkozy I Yasası olarak anılan düzenlemelerde
göç kontrolü ve yabancıların ikameti ile ilgili katı sınırlamalar
yer almaktadır. Bu göç yasasındaki düzenlemelere göre, naturalizasyon sürecindeki göçmenler Fransa’nın tarihi ve Fransız
vatandaşının haklar ve görevlerine dair bilgi birikimini ortaya
koyabilmesi şart koşulmaktadır (Rallu, 2011;43-44). Ayrıca,
yasada göçmenlerin düzenli gelir kaynağı ve Fransa’da oturan aile bireylerinin mesleklerini kanıtlamaları zorunluluğu
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
getirilmiştir. Daha önce vatandaşlığa geçişte bir göçmenin
Fransız vatandaşıyla evlilik süresinin iki yıldan fazla olması
şartı yanında bu evlilikten çocuk olması durumunda iki yıllık
süre de dikkate alınmıyorken, Sarkozy I yasasıyla bu durum
değişmiş ve çocuk olması durumunda da evlilik süresine dikkat edilmesine karar verilmiştir. Naturalizasyon döneminde
göçmenin herhangi bir suç olayına karışmaması, iyi Fransızca
konuşma becerisini kazanmış olması ve entegrasyonu sağlaması
beklenmektedir (Rallu, 2011;43-44). Bu düzenlemelerin sonunda
Fransa’da 2005’ten itibaren seçici göç politikası (selective immigration policy) uygulanmaya başlamış ve böylelikle vasıfsız
göçmenlerin kabulü zorlaştırılmıştır (Rallu, 2011: 43-45).
Sakozy II Yasası diye bilinen diğer bir göç yasası ise
2006’da ortaya konulan Göç ve Entegrasyon Yasası’dır (Loi du
24 Juillet 2006 Relative à l’Immigration et à l’Intégration) (Marthaler, 2008: 390-391). Bu yasa sonrasında Fransa’yı dışarıya
karşı korumayı amaçlayan Yabancıların ve Sığınmacıların Giriş
ve İkameti Yasası (CESEDA - Code de l’entrée et du séjour des étrangers et du droit d’asile) onaylanmıştır (Marthaler, 2008: 382387; Taras, 2012:143). Bu yasada geçici oturum iznine dair yeni
zorunluluklar ve göçmenlerin geri dünüşünü arttıran uygulamalar getiririlmiştir. Bu nedenle Sarkozy II yasası sivil örgütlerce
‘göçmenleri buruşturup çöpe atma yasası’ (immigration jetable)
olarak adlandırılan bir yasadır. Göçmen işçilerin emeklerinin
sömürülmesi ve aile birleşiminde zorlukların çıkarılması, geri
dönüşlerinin arttırılması, göçmenlerin bu tarihten sonra sınır
dışına zorlanması gibi insanların yaşayacakları yeri seçme ve
hareketlilik özgürlüğü ve hakkının önüne geçmektedir. Bu şekilde insan haklarına aykırı içeriğe sahip olmasının yanı sıra
bu yasalar göçmenlere şüphe ile yaklaşmakta ve onları blöfçü,
suçlu ve entegre olması mümkün olmayan insanlar olarak lanse
etmektedir (Seidlova, 2008: 65). 2007 seçim kampanyalarında
Sarkozy bu seçici göç politikasını derinleştireceğini ve istenmeyen göçten çok seçilmiş göçü (immigration choisie) destekleyip
teşvik edeceklerini beyan etmiştir (Carvalho, 2015: 1; Marthaler, 2008: 390).
59
60 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
2007 seçim döneminden önce 2002’deki seçimlerde Sarkozy aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin göçe dair seçim gündemine
gayri resmi şekilde bir ortaklık etmiştir. 2007 seçimlerinde
Sarkozy’nin kazanması göç politikalarında 1980’lerden beri zenofobik bir söyleme sahip Ulusal Cephe Jean-Marie Le Pen’in
2002 programındaki “kitlesel göçün bizim kimliğimizi tehdit
etmesini istemiyoruz” (Marthaler, 2008: 384) gibi söylemlerin
olumlandığı bir döneme işaret etmektedir. Ancak Sarkozy göçü
ulusal kimlik kriziyle ilişkilendirerek, bu kimlik ve entegrasyon
kriziyle mücadele etmek için 2010’da kapatılacak olan Göç, Entegrasyon, Ulusal Kimlik ve Dayanışma Bakanlığı’nı kurmuştur.
Bu dönemde Fransa’nın temel tartışmalarından biri serbest ticaret, insan hakları sistemi gibi durumlara karşı ulus-devletin
dış sınırlarını kontrol etme becerisidir (Carvalho, 2015: 2). Buna
göre 2007 Aile Birleşmesi Yasası’nda aile bireylerinin DNA testi
sonuçlarının zorunlu tutulması, belgesiz göçmenlerin doğrudan
sınırdışı edilmesi gibi insan haklarına aykırı uygulamalar söz
konusu olmuştur (Taras, 2012: 143, Marthaler, 2008: 391-392).
2007 Ocak ayından itibaren ise ülkeye giriş yapan göçmenler
Entegrasyon Sözleşmesi’ni (Contrat d’Accueil et d’integration)
imzalamak zorundadır. Şayet yasadışı olarak ikamet eden
göçmen ve yabancıların tespit edilmesi durumunda, kişinin 32
gün gözetim merkezinde hapsi öngörülmektedir. Bu dönemde
kurulan Göç Merkezi ve Müzesi, ulusal kimlik kavramının daha
sık ifade edilmesi, muhalefet ve halk protestoları CESEDA’nın
değiştirilmesini ve etnik istatistik uygulamasını bir süreliğine
sağlamışsa da DNA testi uygulaması Anayasa Konseyi tarafından Fransız Anayasası’na aykırı olduğu bildirilerek reddilmesine rağmen yürürlükte kalmaya devam etmiştir (Seidlova, 2008:
65-66).
Görüldüğü gibi ortaya çıkan bu katı politikalarda göçmenlerin Fransa topraklarında yerleşik hale gelmesi ve vatandaşlık statüsü kazanması, Fransa’nın vatandaşlık ve ulus bilinci
ilişkisinin gerçekleştiğini garantilememektedir. Fransa’da vatandaşlığın, ulusçuluk ve Fransız kültürü ile özdeşleşmesi nedeniyle farklı etnik ve kültürel grupların köken ülkeleri ile olan
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
bağlarının canlılığı toplumsal uyumu bozan bir tehdit olarak
algılanmaktadır. Göçmenlerin gelecek beklentilerinde köken
ülkenin manevi ve fiziksel olarak mevcut olması ve göçmenlerin
köken ülke kültüründen kopmaması ve köken ülke kültürüne
bağlılığın sürmesi, Fransız toplumunda asimilasyon politikalarının başarısız olduğunun bir işaretidir. Göçmen nüfusunun
tümünün asimile edilememesi, her geçen gün ülkedeki göçmenlerle bağlantısı olan akrabaların ve tanıdıkların köken ülkeden
Fransa’ya evlilik ve iş sebebiyle göç etmesi, Fransa’da sürekli
bir entegrasyon probleminin olageleceğini ve sürekli naturalizasyon sürecine giren yeni göçmenler olacağını göstermektedir.
Bu sürecin sonunda toplumsal normları, dili ve ülke tarihini öğrenmelerinin asimilasyona yeterli olmaması da tartışılmakta bu
sebepler ışığında Sarkozy II yasaları yeni göçlerin önünü almak
ve naturalizasyon süreciyle asgari şartları yerine getiremeyenleri sınır dışı etmek gibi uygulamaların sağlayıcısı olmuştur.
Göçmen karşıtı bu yasalarda göçmen ve yabancılara yönelik tanımlamalar onların Fransız toplumuna entegre olamayacağı varsayımını dikkate almaktadır. Ancak olumsuz tanımlamalar ve etiketler göçmenlerin sadece siyasal alanda değil
ekonomik ve toplumsal boyutlarda da eşitsizlik ve ayrımcılıklarla karşılaşmalarına ve müzmin yoksulluğa bağlı mağduriyet
yaşamalarına yol açmaktadır (Bkz. 4. Bölüm). Sarkozy döneminin vaatlerinden biri olan göçmenlerin zorla sınırdışı edilmesi
bu dönem içerisinde oldukça yüksek oranlarda uygulanmış,
Sarkozy ve ekibinin bu konuda görev verdiği Brice Hortefeux,
ilk 2008 sürecinde yaklaşık 29,796 kişiyi sınır dışı ettiğini
açıklamıştır. Bu icraatler, 2011’de yaklaşık 32,912 göçmenin
sınır dışı edilmesiyle devam etmiştir. Hortefeux 2012 yılı için
35 bin göçmenin sınırdışı edilmesini vaat ederken yılsonunda
zorla sınırdışı edilen göçmen nüfusu 39,822 kişiyi bulmuştur. Bu
katı politikalar elbette toplumsal algıyı etkilemekte, gündelik
hayattaki etkileşimler esnasında göçmenlere yönelik toplumsal tepkiyi ve ayrımcı davranışları pekiştirmektedir. Bu gibi
durumlar ülkedeki göçmen karşıtı dışlayıcı retoriği göstermesi
bakımından önemlidir (Carvalho, 2015: 9).
61
62 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
2012-2014 Hollande Dönemi Göç Politikaları
Fransa’da 1980’den günümüze değin göç politikaları uluslararası etkilere ve iç dinamiklere bağlı olarak değişmiş ve siyaset
ile medya işbirliğiyle göçmenlere yönelik olumsuz bir kamusal
söylem inşa edilmiştir. 1980’lerden 1995’e kadarki Mitterand
başkanlığında Sosyalist Parti döneminde sertleşmeye başayan
göç politikaları, 1995 sonrasında Jacques Chirac yönetiminde de
problem haline gelmiş ve güvenlikleştirme tartışmalarıyla göç
politikları iç içe ele alınmıştır. Sarkozy liderliğinde Cumhuriyetçi
Halk Hareketi Partisi UMP oldukça göçmen karşıtı bir konum
alarak çıkardığı yasalar, göçmenlerin asimilasyona müsait olmadığı anlayışı ile Fransa sınırlarını yeni gelecek olan göçmenlere
ve yabancılara karşı kapatma çabası olarak yorumlanmaktadır.
Bu süreçte göçmenlerin köken ülkeye zorla geri gönderilmesi,
ortaya konulan sert yasalar 2008’de seri protestolarla eleştirilmişse de hükümetin bu geri gönderme direktifi Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanmıştır (Seidlova, 2008: 66).
2012’de seçimlerinde Fransız ulusal kimliğinin temsilcisi
Cumhuriyetçilerin yenilgisi ve Sarkozy’ye karşı galip gelen
Sosyalist Parti lideri François Hollande, göçmenlerin oylarını
hedeflediği için ortaya koyduğu seçim programında işsizlik sorunu, aile hakları, göçmenlere yapılan yardımlar, belgesiz göçmenlerin durumları ve banliyölerin durumu gibi pek çok hassas
meseleye gönderme yapmıştır. Hollande’ın programında yer
alan diğer meseleler aile birleşimi, güvenlik sorunuyla ilişkili
olarak polis baskısı ve yargı meselesi, terörizmin yeniden alevlenmesine dair problemler olarak yer almaktadır (d’Apollonia,
2015: 181-182). Hollande da kendisini Sarkozy gibi ulusun koruyucusu olarak tanımlamaktadır. Ancak göçmen ve Fransa Müslüman nüfusu konusunda komünitaryen ve farklı etnik-kültürel
kimliklerin tanınmasından yana bir tavır koyarak, genişleyen
Müslüman göçmenlerin desteğini almıştır. Hollande’ın galibiyeti
Jean-Marie Le Pen’in kızı Marine Le Pen tarafından devralınan
Ulusal Cephe’nin göçmen karşıtı söylemlerine doğan tepkiyi ve
etno-kültürel azınlıkların artık Fransa’da bir ağırlık sahibi olduğunu göstermiştir (d’Apollonia, 2015:182).
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
Hollande, 2014 yılında yabancı karşıtı pek çok eleştiriyle
mücadele etmek zorunda kalmıştır. bu yılın sonunda göç konusunda ilk başkanlık konuşmasını da 2014’de Ulusal Göç Tarihi
Müzesi’nde yapmıştır. Ancak bundan önceki göç konusunda Hollande’ın göçmenlere karşı saldırgan söylemlerini eleştirdiği aşırı
sağ Ulusal Cephe lideri Le Pen, Cezayir halkı ve Fransa arasında
gelecekte tamir edilemeyecek bir kopukluk yarattığını ve insanlık-dışı uygulamalardan Fransa’nın sorumlu olacağını belirten
bir konuşma yapmıştır (Le Figaro, 10/12/2012). Ancak bu 2012
konuşmasının dışında Fransız medyasında ilk göçmenlik konuşması olarak lanse edilen 15 Aralık 2014 konuşmasında “Başarılı
bir entegrasyon ulusun kaderini belirleyecek” şeklinde konuşan
Hollande, Fransa’nın eski bir göç ülkesi olduğunu ve ülke tarihinin, hali hazırda göç tarihi anlamına geldiğini belirtmiştir (Liberation, 15/12/2014). Sağ eğilimli Le Figaro’nun Hollande için
attığı başlıkların çoğu, onun göç ve göçmenlerin de Fransa’nın
parçası olduğu söylemine karşıt ve bu söylemi ve Hollande’ı hafife alan söylemlerdir. Bunlardan birisi Hollande’ın ‘solcuları pohpohlamak için’ göçü kullandığına (Immigration: Hollande flatte
sa gauche) dair haberdir (Le Figaro, 15/12/2014).
Habere göre 2014’te Halk Hareketi Partisi ve Ulusal Cephe’ye karşı göç meselesi üzerinden siyasi eleştiri yapan Hollande,
Eric Zemmour Fransız’ın İntiharı isimli çok satan kitabında da
savunulduğu gibi Fransa’nın artık yeterince Fransa olmadığına
dair eleştirilerin kriz çözmeye değil karmaşaya yol açacağını
belirtmiştir. Sarkozy’nin göçlerin ve göçmenlerin Fransız yaşam
tarzını tehdit ettiğine yönelik söylemleri karşısında Hollande,
tam tersi konumlanarak göçün ülkeye zararlarının değil katkılarının dikkate alınması gerektiğini söylemektedir (Le Figaro,
14/12/2014). Hollande, immigration choisie (seçici göç) politikası
yerine, her yıl bir kurul toplanmasını ve Fransa’nın ihtiyacı olan
işçi sayısının belirlemesi dâhilinde işçi alımlarının yapılmasını
desteklemiştir (d’Apollonia, 2015: 189). İcraatleri arasında projesi 1990’lara uzanan ve Chirac ve Sarkozy döneminde yapımına
başlanan Ulusal Göç Tarihi Müzesi’nin[1] nihayet kamuya açılışı gelmektedir (Lemonde, 15/12/2014).
63
64 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Hollande’ın göç müzesinde 2014 yılında yaptığı bu toplantıda, Fransa’da bir insan hakkı olan göç hakkına verilen önemin
küçümsendiğini, oysa Fransa’nın genel olarak yılda 200 bin göçmeni karşıladığını vurgulamıştır. Hollande 1970’lerde 5 milyon
olan ve toplam nüfusa oranı %8,5 olan göçmenlerin, Fransa’nın
Ulusal İstatistik ve Ekonomi Çalışmaları Enstitüsü INSEE’nin
(Institut national de la statistique et des études économiques) verilerine göre 2011’de 5,5 milyona (vatandaşlığa geçenler dışındaki göçmen sayısı) ulaştığını açıklamıştır. Ayrıca Hollande nüfus
içerisinden artık vatandaş olan göçmen kökenlilerin, kökleri nedeniyle kendilerini yabancı olarak gördüğünün ve evden uzakta
hissettiğinin altını çizmiştir (Le Figaro, 18/12/2014) Bu toplantıdan sonra Hollande’ın Suriye meselesi ve mülteci akınıyla ilgili
olarak iltica hukuku yasa tasarısı sunulacağı beklenmektedir
(L’express, 09/12/2014).
3.3.
Fransa’da Müslüman Nüfusu
Farklı dinlerden ve etnisitelerden insanların yüzyılı aşkın
zamandır yaşadığı Fransa’da 1872 yılında çıkan yasaya göre vatandaşlar arasında ırksal ve dini ayrım yapmak yasaklanmıştır.
Başkan F. Hollande ise son olarak düzenlemesinin Anayasal
eşitliğe aykırı olduğu düşüncesiyle anayasadan “ırk” kelimesini çıkartmıştır (Fredette, 2014). Buna göre Fransa’da etnik
ve dini verileri toplama ve kullanma yasağından dolayı, nüfus
içinde etnisiteye dair resmi kayıtlarda bir araştırma yapılması
da eşitlik ilkesini ihlal etmesi dolayısıyla yasaklanmıştır. Veri
elde edilmesi mümkün olan tek ayrım vatandaş olmayan ve yerli
Fransız olmayan nüfusla ilgili ayrımdır. Buna göre naturalizasyon süreciyle bağlantılı olarak yerli Fransız veya vatandaş
olmayan nüfus göçmenler ve yabancılar olmak üzere iki ayrı
kategoride değerlendirilmektedir. Fransa’da doğmuş olsa bile
Fransız vatandaşı olmayan, yaşamını Fransa’da sürdürmeyecek
olan, başka bir uyruğa sahip yahut vatansız nüfus, yabancı kategorisine dâhil edilmektedir [2]. Göçmenler ise Fransa dışında
doğmuş olsa da hayatının geri kalanını Fransa’da sürdürmek
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
için Fransa’ya yerleşmiş olan ve vatandaşlık kazanabilecek olan
nüfusa gönderme yapmaktadır [3].
Fransız Demografik Çalışmalar Enstitüsü INED’in (The
Institut National d’études Démographiques) resmi sitesinde
2013 verilerinde göçmen nüfusu 7.439.100 olarak açıklanmakta
ve bu rakamın toplam nüfusa oranını % 11,6’sı kadar olduğu belirtilmektedir [4]. Fransa’daki Türk ve Müslüman nüfusu, ikinci
ve üçüncü nesil göçmenler reşit olduktan sonra vatandaşlığa
geçenler göçmen nüfus toplamına dâhil edilmemektedir. Bu durumda göçmenler ve göçmen kökenlilerin toplam nüfusu devlet
kurumları tarafından net olarak açıklanmamaktadır. Bu açıdan
düşünüldüğünde Müslüman melez kimliklere sahip Fransız
vatandaşlarıyla birlikte göçmen kökenli nüfus açıklanandan
çok daha fazladır. Devlet-dışı bir takım araştırmalarda, sosyal
bilimler literatüründe ve medyada verilen tahmini rakamlara
göre Fransa’da genel olarak 4-7 milyon arası Arap, 3-5 milyon
siyahî, 1,5 milyon Asyalıların olduğu ortaya konulmaktadır. Örneğin, Fransa’ya göç veren Müslüman ülkelerin verilerine göre
ise Fransa’daki Müslümanların 6 milyondan daha fazla olduğu
ortaya konulmaktadır. PEW Araştırma Merkezi’nin yaptığı bu
tip araştırmalara göre ise 2010’da 62,790 milyon olarak belirtilen Fransız nüfusu içerisindeki Müslüman nüfusun tahmini
oranı %7,5 olarak belirtilmektedir[6].
Tablo 1: Fransa toplam nüfus, yabancı ve göçmen nüfusu
1990
2000
2014
Yabancı ve
göçmen nüfusu
1990
1999
2011
1 Ocak’tan
itibaren nüfus
(bin)
57.996
60.508
66.021
Yabancılar (bin)
3.597
3.259
3.889
Doğum (bin)
793.807
820.534
541.556
Yabancıların
nüfusa oranı (%)
6,3
5,6
6,0
Doğum hızı (‰)
13,6
13,3
12,4
Göçmenler (bin)
4.166
4.306
5.605
Toplam
doğurganlık
177,8
189,3
200,8
Göçmenlerin
nüfusa oranı (%)
7,4
7,4
8,6
Fransız Nüfus
Kaynak: Tavernier & Diğerleri (2015).
65
66 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Fransa’nın Ulusal İstatistik ve Ekonomi Çalışmaları Enstitüsü’nün (INSEE - Institut National de la Statistique et des
Etudes Economiques) sunduğu toplam nüfus artışı ve Fransa’daki yabancı ve göçmen nüfusu ile toplam nüfusa oranları
Tablo 1’deki gibidir[5]. Fransa nüfusu Ocak 2014’te 63. 920 milyon iken yaklaşık olarak bu sene içinde kayıtlı olarak 279 bin
kişi artmış ve Ocak 2015’te 64.199 milyona yükselmiştir[7]. Bu
yükselişin arkasındaki sebepler kolonyalist geçmişte kurulan
Frankofon bağlar, işçi göç anlaşmaları, göçmenlerin köken ülke
vatandaşlarıyla yaptığı evlilikler ve aile birleşimi, emek piyasası
ve ticaret gibi bağlantılarının canlı olması, hayat standartları,
ekonomisi, ülkenin imajı ve vatandaşlığa geçiş oranının diğer
Avrupa ülkelerine göre daha fazla olması vs. şeklinde sıralanabilir.
2012 INSEE verilerinde naturalizasyon sürecini tamamlamamış ve sürecin dışında kalan Türk göçmenlerin sayısı
248.135, Cezayirli 747.544, Faslı 692.338, Tunuslu 251.015
ve Afrika’nın diğer bölgelerinden gelen 763.414 kadar göçmen
Fransa’da yaşamaktadır [8]. Bu nüfusa dair veriler dışında nüfusun %7,5 ile %10 oranında olan Müslüman nüfusa rağmen,
Fransa’daki hapishanelerdeki hükümlülerin % 60’ının Müslüman olması (Kern, 2014) ayrımcılık ve banliyö meselesine dikkat çekmektedir.
Göçmen nüfusun kimlik tanımlarıyla ilgili yapılan araştırmalar etnisiteye dair ortaya konulan yasaklar ve ırk kelimesinin
anayasadan çıkarılması gibi sebeplerle fazla yaygın değildir.
Ancak, Sarkozy döneminde etnisite araştırmalarının hız kazanması, göçmenlerle ilgili kayıtların sıkılaştırılması, Fransız nüfus
ve istatistik kurumlarının Fransa’daki nüfus çeşitliliği üzerine
2008’de bir araştırma yapabilmesini sağlamıştır. INED’in sunduğu bu rapor Öngörüler ve Kökenler: Fransa’daki Nüfus Çeşitliliği Araştırması (Trajectoires et origines: Enquête sur la diversité
des populations en France) ismiyle ortaya konulan araştırmada
entegrasyon ve kimliğe dair veriler Tablo 2’deki gibidir (Beauchemin, Hamel & Simon, 2008). Bu tabloda görüldüğü üzere
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
araştırma sonuçlarına göre beyazlar ve Avrupalıların ırkçılık
deneyimi %23 ve ayrımcılığa maruz kalma oranı %12 olarak
saptanmıştır. En yoğun ırkçılık ve ayrımcılık vakalarına maruz
kalan grup olan Afrikalılar, Romanlar ve Siyahîler ise fiziksel
görünüşleri itibariyle ayırt edilebilecek farklılığa sahip olmaları
ırkçılığı pekiştirmektedir.
Tablo 2: Etno-ırksal Grupların Reddetme ve
Ötekileştirmeleri
Irkçılık deneyimi
Ayrımcılık
deneyimi
*Fransızlığın reddi
Avrupalılar/Beyazlar
23
12
10
Afrikalılar/Romanlar/
Siyahîler
49
39
41
Mağripler/Araplar
42
34
43
Asyalılar
33
22
44
Türkler
29
26
43
Diğerleri
33
26
24
Kaynak: INED-INSEE, TeO Araştırması, 2008.
Tablo 2’deki verilere göre Fransız vatandaşı olan göçmen
kökenliler arasında en fazla ayrımcılık ve ırkçılık vakasına maruz kalanların kimlik ve aidiyet açısından 2-3 puan daha fazla
oranda asimile edilmiş olması dikkat çekicidir. Irkçılık ve ayrımcılığın hangi gruplar üzerine yoğunlaştığı aynı zamanda bu grupların o ülkenin siyasetinde ve karar mekanizmalarında yer alma
düzeyine de atıfta bulunmaktadır.Göçmen kökenlilerin siyasal
alandaki görünürlükleri ve eğitim yoluyla devletin karar mekanizmalarında yönetici konumuna kadar yükselmelerine pek çok
örnek mevcuttur. Fransa’da doğmamış olsa dahi ileri yaşlarında
Fransız vatandaşlığına geçmiş olan kökleri ve kültürleri farklı
ülkelerde olan Avrupalılar Fransa’da farklı kültürel fiziki özelliklere sahip olan Kuzey Afrikalı ve Asyalılar kadar ayrımcılığa
67
68 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
maruz kalmamaktadır. Avrupa kökenlilik, ayrımcılığa maruz
kalma riskini azaltmaktadır. Örneğin, 2014 yılında başbakan
olan Manuell Walls ve Paris belediye başkanı olan Anne Hidalgo İspanya doğumludur ve ileri yaşlarında Fransa vatandaşı
olmuştur. Görüldüğü gibi göçmen olmaları Fransa’da iktidarda
karar mekanizmasına ulaşmalarının önünde engel olmamıştır.
Ancak özellikle ebeveynleri dahi Fransa’da doğmuş olan Kuzey
Afrikalı ve Asyalılar, gündelik yaşamda da siyasi arenada da
daha fazla ayrımcı sorular ve tavırlarla karşılaşmaktadır [9]. Bu
noktada sorgulanması gereken Fransız meclisinde ve üst düzey
karar mekanizmalarında görünür, yetki sahibi olan Müslümanların oranının sorgulanması gerekmektedir.
2014 yılında yapılan IPSOS’un Algılar ve Gerçekler: Göçmenlere Yönelik Tutumlar (Perceptions and Reality: Public
Attitudes to Immigration) isimli küresel anketinde edinilen
sonuçlara göre Fransızların %50’si göçmenlerin bir problem
olduğunu düşünmektedir. Göçmenlerin ekonomi için bir katkı
olduğu fikrine %45’i katılmazken, %30’u bu fikre katılmaktadır.
Göçmenlerin hangi tür işlerde istihdam edilmesi gerektiğine
dair soruya ise Fransızların cevaplarının %19’u çok kötü işlerde, %41’i kötü işlerde olmak üzere %60’ı göçmenlerin ikili emek
piyasasında mobiliteye karşı oldukları anlaşılmaktadır (Duffy &
Frere-Smith, 2014). Fransa’da İslam’ın artışta olduğu algısına
dair bir makalede, IPSOS’un başka bir araştırmasının verilerine
göre ise Fransızların %66’sı Fransa’da çok fazla yabancı oduğunu, %59’u göçmenlerin uyum sağlayamadığını ve %63 oranında
ise Müslümanların entegrasyon için herhangi bir çabalarının
olmadığı yönünde fikir beyan etmiştir (Kern, 2014).
3.4.
Fransa’daki Türkiye Göçmenlerinin Durumu
Türkiye’den Fransa’ya göç akını özellikle 1970’lerde işçi
göçü Türkiye kırsal nüfusunun emek göçü anlaşmaları ile
artmış, 1974’te anlaşmanın iptal edilmesi sonrasında da aile
birleşimi ve zincirleme göçlerle göç eden işçilerin akrabalarının
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
da zincirleme göçü başlamıştır (de Tapia, 2012). Türkiye’den
Fransa’ya ekonomik nedenli göçlerin kalıcılığı ve aile birleşimi
göçleriyle banliyölerde modern evlere yerleşen Türkler çoğunlukla bu evleri satın almıştır. Türkiye’den Fransa’ya aile birleşimleri ve zincirleme emek göçleri dışında 1980’lere gelindiğinde, göçmen nüfusun karakteri, etnik yapısı ve amacı değişmiş,
Türkiye’deki 1980 darbesi dönemindeki olaylar akabinde bazı
Türkiye Kürtleri siyasi mülteci olarak Fransa’ya göç etmiştir
(Elver, 2012: 112). Türkiye’den iltica edip başvuranların sayısı
Kürt meselesinin ülkelerarası bir konu haline getirmiştir. İltica
sebebiyle Fransa Mülteci ve Vatansızların Korunması Ofisi’ne
(OFPRA: L’Office français de protection des réfugiés et apatrides) Türkiye’den Fransa’ya yapılan başvuruların %80’inin etnik
köken problemine dayandırıldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu 2009 Fransa Raporu’nda
beyan edilmiştir. Raporda bu başvurular arasında PKK ile ilişkilere dayalı olarak kamplardan kaçıp Fransa’ya sığındığını beyan edenlerin Fransa’da mülteci statüsü kazanmasının yüksek
ihtimal olduğu açıklanmaktadır (TBMM, 2009: 13).
Türk vatandaşlarının, Fransız vatandaşlık kazanımlarını
konsolosluğa bildirmemelerinden ötürü Fransız vatandaşlığına
geçen sayı bilinmese de çifte vatandaşlık için yapılan kayıtlamalarda Fransız vatandaşlığını kazanmış çifte vatandaş olan Türk
vatandaşlarımızın yaklaşık 84 bin olduğu ortaya konulmaktadır
(TBMM, 2009: 3). INSEE verilerinde naturalizasyon sürecini
tamamlayarak vatandaşlık alamayan Türk göçmenlerin nüfusu
net olarak verilmektedir. Buna göre Türk nüfusunun 248 bin
kadar olmasının sebebi bu rakamda naturalizasyon süreciyle
vatandaşlık edinmiş Türklerin yer almamasıdır. Başkonsolosluğun Aralık 2013 resmi kayıtlarında ise Türkiye’den Fransa’ya
göç eden nüfus vatandaşlık ve çifte vatandaşlık sahipleri dâhil
olmak üzere 611,515 olarak belirtilmektedir (ÇSGB, 2013: 107).
Türk vatandaşlarının Fransız vatandaşlığına geçişlerinde 1991
– 2013 yılları arasında 167.798 olarak kayıtlarda yer almaktadır (ÇSGB, 2013: 147) ancak bu sayının her geçen yıl düşüşte
olduğu ifade edilmektedir. Örneğin, 2008’de 10.202 kişi Fransız
69
70 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
vatandaşlığı kazanırken bu sayı 2012’de 4.804’e düşmüştür
(ÇSGB, 2013: 16). Buna göre genel bir hesaplama yapıldığında
279 bin civarında Türkiye göçmeninin naturalizasyon sürecini
tamamlayarak Fransız vatandaşlığını tercih ettiği sonucuna
ulaşılabilmektedir. Toplam Türk nüfusun işsizlik oranı ise
2001’de %30 kadar belirtilirken (Abadan-Unat, 2007: 416),
2009’da %17’ye kadar düşmüştür (TBMM, 2009: 4).
Fransa’daki Türk nüfus özelliklerinin diğer bir boyutu
yeni evlilikler ve doğumlardır. Fransa’daki Türk nüfusu köken
ülke vatandaşlarıyla yapılan evlilikler ve doğum oranının yerli
Fransızlardan yüksek olması sayesinde artıştadır. Bu nüfus aile
birleşimleriyle artmakla beraber, Fransız vatandaşı olmasına
rağmen Türk kökenli göçmenlerin evliliklerinin % 70’inin köken
ülke vatandaşları ile yapılmaktadır (Monshipouri, 2010: 52).
Konsolosluk’taki daha güncel net verilere göre 2013 yılındaki
Türklerin yaptığı 1.864 evlilikten 680 kadarının yabancılarla
olduğu, evliliklerin net olarak % 63,5 oranında eş olarak Türklerin seçildiği not edilmiştir. Nüfusa dair verilen diğer özelliklere göre Türk nüfusunun %40 kadarı 16 yaşından küçüktür
(TBMM, 2009: 3). Türkiye’den göç eden nüfusun Fransa’da
karşılaştığı sorunlar bu nüfus yoğunluğuna, yapısına, artış kaynağına, yoğunlaşan yaş gruplarına, kısaca nüfus dinamiklerine
bağlı olarak da değişiklik göstermektedir. Türk genç nüfusunun
eğitim sorunları, aile birleşimi, göç politikalarına bağlı sorunlar
ve entegrasyon meselesi olarak ön plana çıkmaktadır. Her ne
kadar aile birleşimi ve naturalizasyon süreci zorlaştırılmışsa
da görüldüğü gibi Türk nüfusu gerek doğum gerekse evlilikler
aracılığıyla artmakta, köken ülkenin örf ve adetleri, kültürel
canlılığı bu sayede Fransa’ya taşınmaktadır. İslam’ın Fransız
değerlerine tezat olduğu söylemi ışığında Fransızların doğurganlık oranlarındaki düşüş karşısında Türk ve Müslüman nüfus
yapısının köken ülkeden beslenmesi ve sürekli artışı, göçmen
nüfusun entegrasyonunun tamamlanmayacağını, daima uyum
sağlama problemi yaşayan bireylerin Fransa’da var olacağına
işaret etmesi açısından da yerli Fransızlar için endişe yaratmaktadır.
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
Türklerin Kimlik ve Entegrasyonu
Fransa’daki ırkçılık ve ayrımcılık vakalarının başlangıçta
Siyahilere ve Afrikalılara yönelmesi, fiziksel görünüşün bu davranışların birincil pekiştireçi olduğuna işaret etmektedir. Türkler bu açıdan ayrımcılığa maruz kalma oranlarına bakıldığında
beyaz ve Avrupalılardan sonra gelmektedir. Bunun nedeni fiziksel görünüşü olmakla beraber, aynı zamanda giyim kodlarıdır.
Örneğin, Selefi İslam anlayışına sahip olmayan Türkiye’den göç
eden Türklerin cellabe, peçeli-çarşaf ve burka gibi günümüzde
Fransa tarafından yasal yaptırımlarla engellenmeye çalışılan
ve toplumsal olarak rencide edilen dini-kültürel anlam taşıyan
kıyafet problemlerinin olmaması ayrımcılık vakaları azaltan
bir faktör olarak değerlendirilebilir. Ancak, Türk kadınlarının
başörtüsü kullanmaları durumunda, İslamofobik davranışların
açık hedefi haline gelmesi, Türk olmalarıyla değil Müslüman
oluşlarıyla daha çok ilişkilidir (Bkz. 4.Bölüm).
Kimlik ve entegrasyon konusu Fransa’nın naturalizasyon
sürecinde talep ettiği düzeyde gerçekleşse dahi problemli olarak
kabul edilmektedir. Fransız vatandaşı olan Türklerin ortaya
koyduğu melez kimlik, köken ülkenin kültüründen beslenme
fakat Fransız değerleri, yaşam biçimi, toplumsal normlarına
uyum sağlama durumu Fransız kültürü açısından tanımsızdır.
Fransız kimliği, devleti ve topluma uyum meselesi Fransa için
ancak asimilasyon ile mümkündür. Bu anlamda melez kimliklere sahip Türklerin asimilasyona olan dirençleri Türklerin
entegrasyonda en sorunlu azınlık grup olduğu paradigmasını
kuvvetlendirmektedir.
Fransa’daki asimilasyon politikası entegrasyon politikası
olarak yapılandırılmış ve uygulanmaktadır. Michéle Tribalat’ın
çokça referans verilen 1995’te yaptığı bir araştırmada da asimilasyon ve entegrasyon kelimeleri birbirinin alternatifi olarak
kullanılmakta, Fransız anlayışına göre entegrasyon için yegane ve alternatifsiz yöntem asimilasyon olarak belirmektedir.
Bu anlamda Tribalat’ın araştırmasında göçmen azınlıkların
Fransa’ya entegrasyon problemleri, Fransız asimilasyonunun
71
72 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
başarısızlığını ortaya koyması açısından önemlidir. Tribalat’ın
çalışmasında etnisite, evililik, tutum ve davranışlar, köken ülke,
vatan anlayışı, dil ve geleneksel kültürleri, ikametgâhları, nesiller arasındaki sosyal mobilite değişimi, emek piyasasındaki konumları, kültürel uyum, siyasi katılık ve örgütlenme faaliyetleri
gibi pek çok konu Fransız vatandaşı olan göçmenler üzerinde
ayrıntılandırılmaya çalışılmıştır (Tribalat, 1995: Aktaran Safi,
2006).
Türkiye’den Fransa’ya göç eden insanların köken konusundaki çeşitliliği araştırmalardaki kimlik ve köken tanımlamaları
Türk kimliğini hassas bir konuma itmektedir. Türkiye’den
Fransa’ya göç edenler arasında Türk kökenlilik ve Türkiye
kökenlilik şeklinde iki ayrı kimlik tanımlamasının var olduğu
Türkler üzerine yapılan bazı araştırmalarda saptanabilmektedir (Ersanilli & Koopmans, 2013; 23). Bu ikilik etnik köken
olarak Türk kimliği ile uyruk olarak Türk kimliği konusunda
ortak tanımlamaların gerek siyasi kültürde gerekse vatandaşlık
anlayışının toplumsal düzeyde henüz yapılandırılamaması sebebiyle sorunsal haline gelmiştir. Türkler (Türk vatandaşı olarak
Fransa’ya göç edenler) bu çok çeşitliliğin getirisi olarak Fransa’da çoğunlukla köy, bölge, etnik alt-kimlik üzerinden birbirleriyle ilişki ağları kurmaktadır. Bu ilişki ağları, hemşehricilik
R. Kastoryano’nun Türkler üzerine yaptığı araştırmalarında da
ortaya konulan önemli bulgulardan biridir (Kastoryano, 2002).
Türklerin Fransız toplumsal normlarına uyum ve toplumsallaşma konusunda en az Fransızlaşan grup olarak ön plana
çıkması (Tribalat 1995) özellikle I. ve II. nesil göçmenlerin göçün
ilk 30 yılı içerisindeki asimile edilme durumunu ortaya koymaktadır. Ancak, Kastoryano’ya göre Türklerin göçü, hali hazırda
ulus-devlet ve uluslaşma sürecinden sonra başlamış, Türkler
ulus-devlet olarak birleşmiş ulusal ve siyasi tek kimliğe sahiptir
(Kastoryano, 2002:3). Göç eden ilk nesil Türkler, maddi koşullarını iyileştirmeye çabaladığı için 1960-70 arasında dış dünya
ile araçsal bir ilişki kurmuş ve kolektif kimlik olarak hemşehrilik üzerinden sosyal ilişkilerini geliştirmiştir (Kastoryano,
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
1991). Bu noktada Kastoryano Türklerin köken ülkeleriyle
olan ilişkilerinin dinamik bir şekilde devam etmesi, Fransa’da
da örgütlülük düzeylerinin kökene dayalı olarak güçlü olması,
dernekleşme faaliyetleriyle kurumsal olarak Fransız toplumuna
katılımları onların Fransa’daki kurumsal ve toplumsal yapıya
entegrasyonuna pozitif etki yapmaktadır. Ancak, bu pozitif
örgütlenme etkisine dair saptamaların yanı sıra Türkiye’den
göç eden nüfusun Fransa ortamındaki birliği karmaşık şekilde
seyretmektedir. Zira göçmenler Fransa’daki bağlamdan ziyade
Türkiye’den taşıdıkları siyasi görüş yahut ideolojiler hususunda
ayrışmakta ve örgütlenmelerini din ve etnisite üzerine daha
kuvvetli oluşturacakları yerde daha alt gruplara ayrışmaktadır.
Bu durum Fransa’ya Türkiye’den göç edenler arasındaki birlik
ve örgütlenmenin önüne geçen diğer bir faktör olarak tartışılmaktadır (Subaşı, 2008).
Pek çok araştırma sonuçlarında Mağripliler kendilerini
Fransız olarak tanımlamaya daha fazla eğilimli olarak görülmektedir. Başka bir araştırmada da İspanyol kökenlilerin entegrasyonunun Türklerden %97,7 daha fazla olduğu saptanmış,
Türk göçmenlerin vatandaşlığa geçmek için naturalizasyon
sürecine girme talebinin çok daha düşük olduğu belirtilmiştir.
Araştırmada, Türk göçmenlerin köken ülkeye dönme eğilimi ve
öldüklerinde köken ülke topraklarında gömülmeyi tercih edenlerin en fazla olduğu göçmen grubu olduğu belirtilmektedir.
Bu araştırmada Türk göçmenlerin sosyo-ekonomik ve sosyal
göstergelerinin bileşkesinde Fas ve Cezayirlilerden daha iyi
durumda olduğunu, Sahara-altı Afrikalıların ise en kötü durumdaki grup olduğunu ortaya koymaktadır (Safi, 2006). Ulusal
aidiyet konusunda TEO 2008 araştırmasında (Bkz. Tablo 2) ise
Avrupa kökenlilerden sonra en az ayrımcılığa uğrayan göçmen
grup olan Türklerin aidiyet duygusuna bakıldığında kendilerini %50 evlerinde hissettiklerini belirtmektedir. Buna göre,
%40’ının kendini Türk olarak tanımlaması, özel olarak II. nesil
Türk göçmenlerin %44’ünün etnik olarak kendini Türk kimliğiyle özdeşleştirmesi Türklerin diğer göçmen gruplar içerisinde
Türkiye’ye ve Türk kimliğine bağlılığı en yüksek göçmen grubu
73
74 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
olduğu ifade edilmektedir (Simon, 2012; 7). Örneğin, başka bir
araştırmada, Kuzey Afrikalıların Fransız kimliği ile kendilerini
tanımlama eğilimi Sahra-altı Afrikalı Müslümanlara göre daha
yüksek iken, Türklerin kendilerini Fransız kimliğiyle tanımlama oranı en düşük grup olduğu saptanmıştır (Maxwell & Bleich,
2014; 165).
Kastoryano, Türklerin kolonyal geçmişlerinin olmamasının
Türkler için Weberyan tabirle - etnik gurur - kaynağı olduğunu
belirtmektedir (Kastoryano, 2002;89). Bu noktada asimilasyoncu Fransız kimliği ve Cumhuriyetçi değerleri savunan Fransız
milliyetçilerinin entegrasyon meselesine tek çözüm olarak gördükleri kültürel asimilasyon ve köken ülke ile bağlantıların
kesilmesi Türk göçmenler açısından gerçekçi bir ideal değildir.
Bu nedenle ikinci ve üçüncü nesil Türklerin de Fransa’daki devlet yapısı, toplumsal ve kurumsal değerler, kamusal alandaki
düzen gibi pek çok boyuta uyum sağlamasına rağmen köken
ülkeye olan kimlik bağlarının yüksek olması Fransız Cumhuriyetçilerinin asimilasyon idealine açıkça ters düşmektedir.
Bu durum Türklerin köken ülkeyle bağlantılı kimliğini diğer
gruplara göre koruması ve sonraki nesillere aktarabilmesi etnisiteden öte, vatan anlayışıyla ilişkili olabilir. Bu bağlılık ırksal
bir ifadenin ürünü olmaktan ziyade kolonyalizm deneyimine
sahip olmayan vatan toprağı üzerinde bağımsız, güvenecekleri,
istediklerinde geri dönebilecekleri güçlü bir devletin var olması,
vatanla ailesel ve duygusal bağlarının devam etmesi ile ilişkili
olması muhtemeldir. Kastoryano’nun altını çizdiği diğer bir nokta, Türklerin entegrasyonda en düşük eğilimli grup olduğuna
dair saptamaların tersine yüksek örgütlenme durumlarının entegrasyon kaynağı olduğudur. Kastoryano, Kuzey Afrikalıların
içine düştüğü kopukluk durumundan Türkleri kurtaran şeyin
hemşehricilik ile kurulan sosyal iletişim ağları olduğunu ve bu
örgütlenme düzeyinin Fransa’ya entegrasyonlarını arttıran bir
strateji olduğunu açıklamaktadır (Kastoryano, 2002).
TBMM 2009 raporunda Türk göçmenlerin ortaya koyulan problemlerinin başında eğitim ve vize sorunu gelmektedir.
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
Ancak, Türk göçmenlerin yukarıda ele alınan kimlik meselesi
dışındaki diğer tüm problemlerin başında banliyölerde konsantre edilmeleri ve bu bölgelerde artan sosyal dışlanma durumudur. Banliyö meselesi, Fransa’da göçmenlere dair tartışılan en
mühim problemlerin üreticisi konumundadır (Bkz. 4. Bölüm).
Üstelik araştırmalara göre banliyö nüfusu içerisinde en fazla
Türk göçmen nüfusu yer almaktadır (Fougére ve diğ., 2011; 16).
Eğitim, istihdam ve suç oranının artması gibi diğer problemler de zincir olarak bu meselenin etrafında kümelenmektedir.
Banliyölerde yaşayan Türklerin genç nüfusa rağmen okullaşma
oranının düşük olması, çocukların meslek okullarına yönlendirilmesiyle yüksek öğrenim fırsatlarından mahrum bırakılması,
çocukların akademik başarılarının diğer göçmen çocuklarının
gerisinde kalması, kültür derslerinin okul saatleri dışına itilmesi gibi pek çok eğitimsel sorunlar mevcuttur (Bkz 6. Bölüm).
Diğer bir problem ise Fransa’da göç, iltica ve vize sorunu ise
2007 Sarkozy II yasasıyla ortaya konulan DNA testi şartı, dil,
tarih ve değerler bilgisi yeterlik sınavına tabi tutulma, yeterlik
problemi sonucunda sınırdışı edilme gibi katı politikalardan
kaynaklanmaktadır (TBMM, 2009).
Sonuç itibarıyla bu kısımda incelenen literatür kaynaklarında ve raporlardaki verilerde dikkati çeken noktalardan
biri Türkiye kökenli göçmenlerin yerleşim ve uyum sürecindeki
deneyimlerinin Fransa’yla ilişkilerinin, kolonyal bir geçmişe
dayanmaması ve Türkiye ile devam eden yakın ilişkileri dolayısıyla farklılaştığı sonucudur. Bu anlamda Türklerin Fransa’da
uyumsuz olduğuna dair söylemlerden ziyade dikkat edilmesi
gereken nokta Fransa’daki normlara, toplumsal değerlere karşı
Türklerin karşıt duruşlarının olmadığı, ancak siyasal koşullara
bağlı olarak toplumsal ayrımcılıklara maruz kaldıkları söylenebilir. Örneğin Türk göçmenler milliyetleri, dinleri, etnik köken,
ana vatanları ve tarihi vakalardan ötürü Ermeni soykırımı
iddiaları gibi gündeme getirilen meselelerde hedef gösterilmektedir.Bu duruma bağlı olarak bir sonraki 4. Bölüm’de ele alınan
vicdan, ifade ve düşünce hak ve özgürlüklerine mani olunmasına dair sorunlar hedef gösterilme, onurlu yaşam hakkı ve
75
76 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
onurlu bir kimlik sahibi olma haklarının ihlaline yol açmakta
ve hayati tehlikeler sunabilmektedir. Fransa’daki Türklerin
büyük çoğunluğunun Müslüman olması, onları daha geniş bir
ayrımcılık şemsiyesi altına dahil etmektedir. Bu ayrımcılıklar
kamusal alanda başörtüsü yasağı olmamasına rağmen başörtülü Türklerin çeşitli İslamofobik saldırıların hedefi olmasına
neden olmaktadır. Diğer problemler ise dini haklar konusunda
ortaya çıkmaktadır. Bu bölümde ele alındığı gibi Türkler Müslüman oluşlarından ötürü doğal ibadet hakları konusunda türlü
sınırlamalara ve toplumsal saldırılara maruz kalmaktadır. Bu
hak ihlallerine rağmen Türkler diğer Müslüman gruplardan
daha farklı bir entegrasyon biçimi ortaya koymakta ve köken ülkeye olan bağlılıklarını koruyarak Fransa’da varolma ve hayata
uyum sağlamaya örnek teşkil etmektedir.
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
Kaynaklar
Abadan-Unat, Nermin. (2007). Bitmeyen Göç: Konuk İşçilikten
Ulus-Ötesi Yurttaşlığa, Bilgi Üniv. Yayınları: İstanbul.
Aissaoui, R.(2008). Algerian Migration to France from the early
twentieth century to the Interwar Period. Netzwerk Migration
in Europa, Migration Education.
Bankston, C. L (2003). III. World Conflicts: Asia and the Middle
East, Salem Press: Pasadena CA.
Beauchemin, C., Hamel, C. & Simon, P. (2008). Trajectoires et origines: Enquête sur la diversité des populations en France. INED
Editions. (Rapor)
Brubaker, R. W. (1992). Citizenship and Nationhood in France and Germany. Cambridge: Harvard University Press.
Carvalho, J. M. D. (2015). The Effectiveness of French Immigration
Policy Under President Nicolas Sarkozy. Parliamentary Affairs, Oxford University Press. s. 1–20.
Castles, S.&Miller M. J., (1998). The Age of Migration: International Population Movements in the Modern World. MacMillan
Press: London.
Cesari, J. (2005). Ethnicity Islam and les banlieues: Confusing the
Issues. Social Science Research Council, 30.
ÇSGB, Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü.
(2013). 2013 Yılı Raporu: Yurt Dışındaki Vatandaşlarımıza
İlişkin Gelişmeler ve Sayısal Bilgiler. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı.
http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/ShowDoc/WLP+Repository/diyih/
doc/2013_yillikrapor
Danış, Didem.& İrtiş, V. (ed.). (2008).
Entegrasyonun Ötesinde:
Türkiye’den Fransa’ya Göç ve Göçmenlik Halleri. Bilgi Üniv.
Yayınları: İstanbul.
d’Apollonia, A. C. (2015). Immigration and the 2012 Elections in
France. (der. G. Goodliffe, R. Brizz). France After 2012. Berghahn Books, s. 181-194.
77
78 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
de Tapia S. (2012). Dimensions Transnationales et Culturelles des
Migrations Turques en Europe. Multitudes, 2/2012 (n° 49),
s. 62-75. (URL : www.cairn.info/revue-multitudes-2012-2-page-62.htm. )
Duffy, B. & Frere-Smith, T. (2014). Perceptions and Reality: Public
Attitudes to Immigration. IPSOS. (Rapor).
https://www.ipsos-mori.com/DownloadPublication/1634_sri-perceptions-and-reality-immigration-report-2013.pdf
Duffy, B. & Frere-Smith, T. (2014). Perceptions are not reality:
Things the world gets wrong. IPSOS. (Rapor)
https://www.ipsos-mori.com/researchpublications/researcharchive/3466/Perceptions-are-not-reality-10-things-the-world-getswrong.aspx
Elver, H. (2012). The Headscarf Controversy: Secularism and Fredoom of Religion. Oxford University. Press: New York.
Ersanilli, E., Koopmans, R. (2013). The Six Country Immigrant
Integration Comparative Survey (SCIICS): Technical report,
WZB Discussion Paper, No. SP VI 2013-102
Fougère, D. Kramarz, F.; Rathelot, R.; Safi, M. (2011). Social housing and location choices of immigrants in France. Discussion
paper series // Forschungsinstitut zur Zukunft der Arbeit,
No. 5557
Hollifield, J. F. (1994). Immigration and republicanism in France:
The hidden consensus. (der. W. A. Cornelius, P. L. Martin, J.
F. Hollifield) Controlling Immigration: A Global Perspective,
Stanford Univ. Press: Valifornia. s. 143-175.
Hourani, A. (2007). Arap Halkları Tarihi. İletişim Yayınları: İstanbul.
Kastoryano, R. (1991). Integration and collective identities of immigrants in France and Germany. The Journal of Ethnic
Studies, 19(3).
Kastoryano, R. (2000). Settlement, transnational communities and
citizenship. International Social Science Journal, 52(165),
307-312.
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
Kastoryano, R. (2002). Negotiating identities: States and immigrants in France and Germany. Princeton University Press.
Kern, S. (2014). The Islamization of France in 2014. Gatestone
Institute. 23/12/2014. http://www.gatestoneinstitute.org/4978/
france-islamization
Marthaler, S. (2008) Nicolas Sarkozy and the politics of French
immigration policy, Journal of European Public Policy, 15:3,
382-397.
Martinez, L. (2004). Why the violence in Algeria?. The Journal of
North African Studies, 9(2), 14-27.
Maxwell, R. & Bleich, E.. (2014). Muslims National Identification
in France What Makes Muslims Feel French?. Social Forces,
Volume 93, Number 1, s. 155-179.
Nader. L. (1989). Orientalism, Occidentalism and the Control of
Women. Cultural Dynamics, No.2. 323-355.
Peace, T. (2012). The French Anti-racist Movement and the ‘Muslim Question’. (der. C.Flood ve diğ.) Political and Cultural
Representations of Muslims: Islam in the Plural. Brill: Leiden,
131-146.
Peignard, E. (2006). Immigration in France. (der. J. B. Lync). France in Focus: Immigration Policies, Foreign Policy and U.S.
Relations. Novinka: NewYork.
Piore, M. (1979). Birds of Passage: Migrant Labor in Industrial
Societies. Cambridge Univ Press NewYork
Rallu, J. L. (2011). Naturalization policies in France and the USA
and their impact on migrants’ characteristics and strategies.
Population Review Volume 50, No: 1,40-61.
Said, E. (1995). Orientalism. Penguin Books: London.
Safi, M. (2006). Le processus d’intégration des immigrés en France : inégalités et segmentation . Revue Française de Sociologie 1/2006 (Vol. 47), s. 3-48 (İngilizce versiyonu için URL:
http://www.cairn-int.info/article-E_RFS_471_0003--the-immigrant-integration-process-in.htm#anchor_citation)
Sartre, J. P. (1968). On Genocide. Beacon Press: Boston.
79
80 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Sayyid, B. S. (2000). Fundamentalizm Korkusu: Avrupamerkezcilik
ve İslamcılığın Doğuşu. Vadi Yay.:Ankara.
Seidlová, M. (2008). The French Immigration Policy: What do we
learn?. GeoScape 1, Vol. 3, 60-67.
Shepard, Todd. (2008). The invention of decolonization: the Algerian
War and the remaking of France. Cornell University Press.
Silverman, M. (2003) Deconstructing the Nation, Immigration, Racism and Citizenship in Modern France. Routledge: New York.
Silverstein, Paul A. (2004). Algeria in France: Transpolitics, race,
and nation. Indiana University Press.
Simon, J. (2000). L’immigration algérienne en France des origines à
l’indépendance Editions Paris-Méditerranée: Paris. (Aktaran:
Aissaoui, 2008)
Simon, P. (2012). French National Identity And Integration: Who
Belongs to the National Community?. Institut national d’études démographiques, INED. (Rapor)
Subaşı, N. (2008). Fransa’da Türkler: Din Eksenli Kimlik ve Bütünleşme Sorunları. (der. D. Danış ve V. İrtiş), Entegrasyonun
Ötesinde Türkiye’den Fransa’ya Göç ve Göçmenlik Halleri.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları: İstanbul:. s. 121-154.
Taras, R. (2012). Xenophobia and Islamophobia in Europe. Edinburgh University Press.
TBMM, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu. (2009). 2009 Fransa
Raporu. Türkiye Büyük Millet Meclisi. (Rapor):
https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/fransa_raporu.pdf
Tribalat, M. (1995). Faire France: une enquête sur les immigrés et
leurs enfants. Paris: La découverte.
Tribalat, M. ve diğ. (1996). De l’immigration à l’assimilation: une
enquête sur la population étrangère en France. Paris: INED
(Rapor)
Wayne, C., Martin, P. L.,& Hollifield, J. F. (2004). Controlling immigration: a Global Perspective. Stanford: Stanford University
Press
3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları
Weiner, M. (1995). The Global Migration Crisis: Challenge to States
and to Human Rights. Harpercollins college Publishers: NY
Weil, P. (1991). La France et ses Etrangers. Calmann-Levy: Paris.
(Akt: Castles &Miller,1998)
Claire L. Adida, David D. Laitin, Marie-Anne Valfort. (2014).
Muslims in France: identifying a discriminatory equilibrium.
Journal of Population Economics, Springer Verlag (Germany),
27 (4), s.1039-1086.
Uygur, E., & Uygur, F. (2013). Fransız Sömürgecilik Tarihi Üzerine
Bir Araştırma. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, yıl: 17
no: 3, Aralık 2013,s. 273-286.
Talha, L. (1973). L’évolution du mouvement migratoire entre le Maghreb et la France, Machrek Etudes et documents: Maghreb,
No. 61, s. 17-34. (Aktaran: Aissaoui, 2008)
Tavernier.J.-L. & diğ. (2015). La France en Bref, France in Figures:
Edition 2015, INSEE (Rapor)
Gazeteler
L’express.fr: 09/12/2014: http://www.lexpress.fr/actualite/politique/
ps/infographie-droit-d-asile-et-immigration-enfin-au-menu-de-la-majorite_1629189.html
Le Figaro, 10/12/2012: http://www.lefigaro.fr/politique/2012/
12/20/01002-20121220ARTFIG00623-le-discours-d-hollande-recoit-un-accueil-mitige-en-france.php
Le
Figaro,
14/12/2014:
http://www.lefigaro.fr/international/
2014/12/14/01003-20141214ARTFIG00173-avec-l-immigration-hollande-est-tente-de-renouer-avec-les-valeurs-symboliques-de-la-gauche.php
Le Figaro, 15/12/2014: http://www.lefigaro.fr/politique/2014/12/15/
01002-20141215ARTFIG00413-immigration-hollande-flatte-sa-gauche.php
Le Figaro,18/12/2014: http://www.lefigaro.fr/vox/societe/2014/12/
18/3100320141218ARTFIG00131-hollande-le-ps-et-l-immigration-le-decryptage-de-michele-tribalat.php
81
82 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Lemonde, 15/12/2014: http://www.lemonde.fr/politique/video/
2014/12/15/la-cite-de-l-immigration-enfin-inauguree_
4541027_823448.html
Liberation, 15/12/2014: http://www.liberation.fr/france/2014/12/15/
suivez-en-direct-le-discours-de-hollande-sur-l-immigration_1164098
Milliyet, 19/01/2012: http://www.milliyet.com.tr/turk-gencleri-cokdislandi-tepkilerinden-korkuyoruz/dunya/dunyadetay/
19.01.2012/1490859/default.htm
Notlar
[1] http://www.histoire-immigration.fr/la-cite/historique-du-projet
[2] http://www.insee.fr/fr/methodes/default.asp?page=definitions/
etranger.htm
[3] http://archives.hci.gouv.fr/-Mots-de-l-integration-.html
[4] http://www.ined.fr/en/everything_about_population/graphs-maps/international-migration/
[5] http://www.insee.fr/fr/pdf/france-en-bref-2015.pdf
[6] http://www.pewforum.org/interactives/muslim-population-graphic/#/United%20States
[7] http://content.time.com/time/world/article/0,8599,1887106,00.
html
[8] http://www.insee.fr/fr/bases-de-donnees/bsweb/serie.asp?idbank=000436387
[9] http://www.ined.fr/en/everything_about_population/data/france/immigrants-foreigners/countries-birth-immigrants
[10] http://www.newyorker.com/news/news-desk/can-the-frenchtalk-about-race
II. KISIM
FRANSA’DA
HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN
TARİHSEL, KURAMSAL, ANAYASAL
VE GÜNDELİK HAYATTAKİ DURUMU
4.
FRANSA’DA
KÜLTÜREL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER:
TÜRK VE MÜSLÜMAN TOPLULUKLARIN
SOSYO-KÜLTÜREL DURUMU
Meltem ÇELİK DİRSEHAN 1
Küreselleşmenin ortaya koyduğu hareketlilik, ulaşım, teknoloji ve enformasyonun demokratikleşmesi (Friedman, 2000:
44-72), gelişmiş iletişim ve ticaret ağları, sınırların belirsizleşmesi, uluslararası bağlayıcı yasalar vs. aracılığıyla ulus-devletler pek çok açıdan zayıflamışsa da halen entegrasyon odaklı
vatandaşlık ve göçmen politikalarında toplumsal gerginliklerin
üreticisi olabilmektedir. Kökleri sanayileşme ve kolonyalizme
dayanan göç tarihiyle dünyanın pek çok bölgesinden göç alan
ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında en fazla Müslüman
göçmen nüfusun yaşadığı ülke olan Fransa ulus-devleti, kültürel homojenleştirme politikaları dikkate alındığında kültürel
hak ve özgürlükler açısından oldukça kritik bir konumdadır.
Fransa, farklı kültür coğrafyalarıyla organik ve kültürel bağları
olan vatandaşları ve göçmenleri eğitim, ordu, iş piyasası gibi bir
takım dönüştürücü kurumlarıyla yeniden kültürlemede (sosyalleştirmekte) artık fazla başarılı olamamaktadır (Touraine,
2007). Böylelikle öncül bir yapı içerisine göç eden özneler, A.
Touraine’in belirttiği gibi kendilerini ne yaptıklarıyla değil, ne
1
Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected]
86 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
olduklarıyla tanımlanmayı hedeflemekte ve kendi kültürel kimliklerine geri dönmektedir.
Etnik-ırki ve köken ülkenin coğrafi farklılıklarının doğurduğu kültürel farklılıklar Fransa’da ortaya çıkan İslamofobi ve
Zenofobinin zemininde yer almaktadır. Bir varoluş biçimi ve/
veya stratejisi haline gelen dini ve kültürel öğeler de laik Fransız toplumsal ve kurumsal yapısına farklılık teşkil etmekte ve bu
durum bütünsel bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu çalışmanın ilk inceleme teması olan kültürel hak ve özgürlükler, din ve
eğitim gibi temaları içermekte ve ekonomi, siyaset, örgütlenme
temalarıyla derin ilişki halindedir. Kültür temasının doğrudan
içeriği olarak tanımlanabilecek din ve eğitim temaları, özel tartışma alanlarına sahip olmalarından dolayı ayrı bölümlerde ele
alınmaktadır. Bu bölümde din alanına dair temel problemlerden
ziyade kültür ile dinin bileşkesi olan gündelik yaşam deneyimleri, gerek kamu görevlilerince, gerekse toplumun bireylerince
İslam’dan kaynaklanan kültürel farklılıklara dayalı kamusal
alandaki ayrımcılık sorunlarını yansıtan vakalar dikkate alınmaktadır. Din temalı 5. Bölüm’de din, ibadet hakları ve ihlalleri
ayrıntılı olarak incelenmektedir. Eğitim temalı 6. Bölüm’de ise
müfredat, okul ve ayrımcılıklar meselesi incelenmekteyken din
ve eğitim temalarını da içeren bu kısımda kültürel ayrımcılık
zinciri ele alınmaktadır. Bu anlamda kültürel farklılıklardan
ortaya çıkan eğitim sorunları, eşit fırsatlara sahip olamama ve
sosyal dışlanma durumlarının somut üreticisi olan banliyölerde
gettolaşma meselesi üzerinden değerlendirilmektedir.
Bu bölümde kültürel çeşitliliğe sahip bir ülke olarak Fransa’da Türk ve Müslüman azınlıkların temel hak ve özgürlüklerinin ihlali ayrımcılıkla ilişkili olarak gelişen üç ayrı boyutu ile ele
alınmaktadır. Bu boyutlardan birincisi, ilk kısımda ele alınan, söylemsel ve literatür boyuttur. Bu boyut, Fransa’nın ulus bilincinin
dayandığı devrim ve buna bağlı olarak gelişen mitler, Fransızlık
olgusu ve Fransa’daki diğer toplumları hakir görme geleneğinin
arka planı olan ulus miti ve kimlik inşası ile vurgulanan ötekileştirici paradigmalara dair kuram ve kavramsal tartışmaları
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
kapsamaktadır. İkinci boyut, eşitlik ve özgürlük gibi Fransa’nın
kuruluş değerlerini garanti altına almaya yönelik örneğin 1905
Laiklik Yasası’na (Robert, 1998; Doytcheyeva, 2013) benzer yasaları, vatandaşlık yasaları ve göçmen politikalarını kapsayan
yasal ve siyasi boyuttur. Bu boyutta, yasal vaziyet ve yasa-temelli
araştırma sonuçları ele alınmaktadır. Buna göre Fransa’da yasal
çerçevede garanti altına alınan azınlıkların kültürel hak ve özgürlükleri siyasi söylem ve göçmen karşıtı politikalarla ihlal edilmektedir. Bu iç politikalara bağlı olarak türlü mağduriyetlerin ortaya
çıkması Fransa’da eşitlik ve özgürlüklerin kim için korunduğu sorusu bir değerler karmaşasının varlığına dikkat çekmektedir. Son
kısımda ele alınan üçüncü ayrımcılık boyutu ise, diğer iki boyutun
sonuç ve yansımaları olarak değerlendirilebilecek egemen toplum
ile azınlıkta kalan farklı kültür gruplarının etkileşim ve iletişiminin vuku bulduğu ‘gündelik yaşam boyutu’dur. Bu son kısımda
uluslararası yasal garantilere rağmen kamusal realitede ortaya
çıkan ve gündelik hayatın hemen her alanına yayılmış kültürel
farklılıklardan temellenen ayrımcılık vakaları için dört ayrı grubu
oluşturulmuştur. Bu gruplara ilişkin 2014’te gerçekleşen kültürel
haklara dair vaka taraması için Fransız basınında üç ayrı siyasi
söylemin temsilcisi gazeteler (Le Monde, Le Figaro ve Liberation)
öncelikli olarak taranmıştır. Ancak bu gazetelerde yer verilmeyen
haberler için diğer Fransız gazeteleri ve Türklerin hak ihlallerine
dair Türk gazetelerinin haberleri de kaynak olarak dikkate alınmıştır. Türk ve Müslümanların 2014 yılında maruz kaldığı ve pek
çok gazete haberine yansıyan vakaların toplandığı 4 genel vaka
grubunun içeriği şöyle özetlenebilir:
Vaka 1: Banliyölerdeki eşitsizlik ve ayrımcılık, manevi
boşluk vs. kaynaklı kimlik bunalımı sonucunda ortaya çıkan
cihatçı kimliğindeki artışa gönderme yapan kamuoyu haberleri
ve vakalar
Vaka 2: Kültürel-etnik kimliğin onurunun medya, siyaset
ve toplum içinde lekelenmesi ve kimliğin olumsuzlanmasına
dair kültür derneğine saldırı ve gündem tartışmaları ile bu
olayla bağlantılı olarak ifade özgürlüğüne karşıt şekilde gelişen
İnkâr Yasası vakaları
87
88 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Vaka 3: Giyim kodlarından ötürü Müslümanların kamusal
alanda rencide edilmeleri, saldırıya uğramaları ve para cezasına
çarptırılmalarını salık veren peçeli çarşaf ve burka yasakları
ile ortaya çıkan hak ihlalleri, başörtülü kadınlara herhangi bir
kamusal alan yasağı olmamasına rağmen kamu görevlilerinin
ve toplumun rencide edici ve aşağılayıcı davranışlarına dair
başörtüsü vakaları
Vaka 4: Asimilasyon politikasının bir boyutu olarak Türk
çocuklarının devlet tarafından zorla koruyucu aileye verilmesi ile
göçmen çocuklarının kültürlerinden koparılması, kültürel mirasın yok edilmesi, kültürel varoluşun silinmesi yanı sıra Çocuklara Yardım Kurumu’nda (ASE: Aide sociale à l’enfance - Fransız
Çocuk Esirgeme Kurumu) Türk çocuklarının maruz kaldığı alıkoyulma, kültürel asimilasyon, şiddet ve istismar vakaları
4.1. Fransa’da Kültürel Temel Haklar
ve Özgürlükler: Kavram, Kuram ve Tarihsel
Dayanaklar
Kültürel haklar söz konusu edildiğinde kültür insanın
maddi ve manevi dünyasının temeli olması açısından işlevselliğe ve sembolik güce sahip dil, din, inanış, algı, kimlik, etnisite,
değerler, kutsallar, adetler, rutinler, kodlar ve normlar gibi bileşenlerin dikkate alınması gerekmektedir. Materyal kültür giyim-kuşam, yiyecek, mimari, alet-edavatlar gibi pratik koşulları
yansıtmaktadır. Manevi (öznel) kültür ise anlamlar, inançlar,
tavırlar, normlar, roller, görevler ve değerler, materyal kültürü
üreten pratik nedenler, toplumsal çevreyi algılama biçimleri,
düşünsel tarihsel kodlar, ortak inanç kalıpları, yaklaşım, norm
ve rol algıları gibi değerler, düşünce ve anlam bilgisini taşımaktadır (Triandis, 2002). Kültür, kimlik oluşumunda etkili olan
semboller ve anlamlar sistemi olarak (Geertz, 1993); azınlık ve
göçmenler için ise kolektif bir iktidar alanı oluşturmayı sağlayan çok çeşitli sermaye ve toplumsal pratiklerin bütünü olarak anlaşılabilir (Bourdieu,1986). Dolayısıyla, kültür toplumu
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
oluşturan ve varoluşuna anlam katan en önemli unsur olduğu
için kültürel hakların tanınması bireylerin kolektif yaşantısı ve
geniş toplumda varoluş gösterebilmesi önem taşımaktadır.
Kültürel haklar
Kültürel haklar genel manada diğer insan haklarıyla sıkı
ilişki içerisindeki temel haklardan ifade özgürlüğü, din ve inanç
özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve eğitim hakları ile birlikte
anlatılmaktadır (Eide, 2001: 292). Bu çalışmanın diğer bölümlerinde ele alınan din, eğitim, örgütlenme hakları ve özgürlükleri,
kültürel hakların şemsiyesi altında bulunmaktadır. Kültürel
farklılıkların tüm alanlarda ayrımcılığa kaynaklık ettiği kültürel haklar, ekonomik ve siyasi hakların bileşeni ve öncülü olarak
da ele alınabilir. Egemen kültür ve resmi söylemin normatif kalıpları dışında konumlanan kültürlerin varlığı siyasi ve toplumsal olarak tanınması entegrasyona katkı anlamına gelmektedir.
İnsan haklarının bölünmezlik ve tamamlayıcılık ilkesine göre
kültürel, sosyal ve ekonomik haklar, siyasi ve medeni haklar ile
birbirini tamamlayan ve bütünleşik haklar olarak değerlendirilmektedir (Eide, Krause & Rosas, 2001: 61; Stavenhagen, 2001:
85). Uluslararası anlaşma ve bildirgelerde sınıflandırmasına
göre birinci nesil haklar grubu olan siyasi ve medeni haklardan
sonra kültürel, sosyal ve ekonomik haklar ikinci nesil haklar
grubu olarak ele alınmaktadır (Eide, Krause & Rosas, 2001:
4-5). Bir grup haklar yerine getirilirken, diğer grup hakların
ihlali söz konusu olabileceği için hakların ardışıklığı ve bir aradalığı oldukça hassas konumdadır. Kültürel farklılıklara sahip
göçmen grupların evvela siyasi ve sivil haklarının garantiye
alınmadığı ülkelerde kültürel hakların talep edilmesi güçtür.
Kültür kavramının farklı tanımları ve hakların tamamlayıcılığı dikkate alındığında bu hakların kolektif haklar olduğu ve
grup çıkarını yansıttığı anlaşılmaktadır. Buna göre çoğunlukla
kültürel hakların birey haklarına tekabül ettiği yaygın bir kanı
olmasına rağmen, kültürel haklar da kolektif haklar olarak değerlendirilmelidir (Reidel, 2010).
89
90 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Kültürel haklar, kendine münhasır içeriğiyle toplum içinde
hassas konumda olan azınlık gruplarına dâhil bireylerin kültürel çıkarlarını korumaya yönelmesinden ötürü azınlık hakları
özelliği de taşımaktadır (Barth, 2008). Kültürel haklar için genel
temalar muafiyet önlemleri, dini pratikler, dile ve özel eğitime
ilişkin olarak belirmektedir. Fransa’da haklar ve özgürlükler
idealiyle bazı düzenlemelerin çatışması bazı muafiyet önlemleri
ile engellenebilir. Örneğin kurumlarda başörtüsü gibi kültürel-dini ayırt edici giysilerin giyilmesine olanak tanınması gibi
çokkültürcü bir politika ortaya konulabilir (Doytcheyeva, 2013:
84-85). Kırılgan toplumsal konumlara sahip göçmen gruplar
için tanımlanan bireyin farklı kültüre sahip olma, kültürünü
geliştirme ve ana dili kullanma ve öğrenme hakkı gibi kültürel
haklar, temel insan hakkı olarak ön plana çıkmaktadır. Uluslararası yasa koyucular tarafından kültürel hakları etnik kimlik
hakkı ve ana dili kullanım hakkının kesişim alanı olarak ele
alınmaktadır (Soysal, 2000). Avrupa Konseyi 2011 yılında yayınladığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kültürel
haklar yasasında [1] şu kapsamlar ele alınmıştır:
* Kültürel kimlik hakkı
* Eğitim hakkı
* Akademik özgürlük hakkı
* Dilsel haklar
* Kültüre erişim hakkı
* Tarihsel gerçeği arama hakkı
* Sanatsal ifade hakkı
* İfade özgürlüğü
* Kültürel & doğal miras hakkı
Çokkültürcülük/Çokkültürlülük:
Doğru Tanınma ve Toplumsal Adalet Talebi
İnsanın aynı kültürel gruptan olanlarla manevi ve kültürel
etkileşimi ve yardımlaşmasını içeren kültürel hakları, egemen
toplum ve ulus-devlet için güvenlik tehdidi olarak algılanabilmektedir. Çokkültürlülük hakları, egemen toplum için güvenlik
tehdidi arzeden ve azınlıkları sembolik tehdit unsuru olarak
dışlayan egemen kültüre içkin tavırlar tarafından olumsuzlanmaktadır (Ariely, 2011: 215). Müslüman azınlık ve göçmenlerin
kültürel haklarından doğan özgürlükleri, çoğunluk için sembolik
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
tehdit unsuru olarak algılanmaktadır. Ancak, okullarda çift dilli
eğitim ve etnik ve/veya dini-kültürel çalışmalar için kamusal
yardımlar, dinsel pratik özgürlüğü, etnik kimliğini onurla taşıyabilme ve ifade edebilme önemli haklardır. Etnik-dini farklılıklarından ötürü egemen toplum içerisinde ekonomik ve siyasal kurumlardaki mobilitelerinin engellenmemesi gibi kültürel
haklar, tehditten çok tam tersi azınlıkların egemen toplumla
bütünleşmesini arttıran haklardır (Kymlicka ve Norman, 1994:
372-373). Buna istinaden tanınma politikası olarak ele alınan
çokkültürcülük, doğru tanınma, insan onuruna uygun şekilde
gereken saygı ve adalet talebi hem bireysel hem de kamusal
düzeyde işlev gören bir savunudur (Taylor, 1994: 25-26; Taylor,
2012). Farklı kültürel özelliklere sahip insanların göç ettiği çokkültürlü toplumlarda, bu farklı kültürlerin varlığının kabulü
aynı zamanda o ülkenin çokkültürlülüğün yasal ve toplumsal
kabulünü getirir. Elbette bu kabulün çokkültürcü yaklaşımlar
ve politikalar ile desteklenmesi elzemdir. Zira göçmenler ve
göçmen kökenliler ancak ötekileştirilmeyen, resmi ve toplumsal
söylemde tanınan ve saygı duyulan kimliğiyle toplumun bir
üyesi olarak zemin bulabilir, onurlu bir yaşam sürdüğü devlet
ve toplum sisteme aidiyet ve dayanışma geliştirebilir.
Fransa’da etnik ve dini azınlık teşkil eden Türkiyeli ve Müslüman göçmenler için ortaya konulacak toplumsal entegrasyon
modelinde bir tanınma politikasının güdülmesi gerekmektedir.
Bu politikanın ön koşuluysa, elbette bu dini veya etnik olarak resmi söylem tarafından görmezden gelinen kolektif kimlik kaynaklarının devletle temasa geçecek temsilci bir kuruma kavuşması,
örneğin İslam’ın kapsamlı kültürel özelliği ile kurumsallaşması
gerekmektedir (Kastoryano, 2007: 287-289). Zira entegrasyon
modelleri arasında birbirine karşıt konumlanan bir çokkültürcülük ve asimilasyonculuk dikotomisi dikkat çekmektedir. Birincisi
kültürel haklara bağlı bir model olarak gelişirken, diğeri bu
haklardan bağımsız ve hakları görmezden gelen ideolojik ve sabit
bir entegrasyon modelidir. Örneğin çokkültürcü toplum entegrasyon modelinde, İngiliz otoriteleri göçmenlerden topluma entegre olmasını beklemeyen ve kendi uluslarına ait ortak kültürel
91
92 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
değerleri teşvik etmekten çok, farklı kimlikleri yüreklendiren
bir uygulama ortaya koymaktadır. Ancak sonuç itibariyle her iki
model birbirinden farklı uygulamalara sahip olmasına rağmen
göçmenlerin pratiklerinin genel toplumsal pratiklerle etkileşimine dair eleştirel bir yaklaşımla yapılan değerlendirmede, her iki
modelin de birbirine benzer şekilde göçmen grupların izolasyonunu sağladığı ve her ikisinin de kusurlu entegrasyon modelleri
olduğu tartışılmaktadır (Taras, 2012: 45-52).
Fransız Entegrasyon Modeli:
Vatandaşlık , Ulus Kimliği ve Kültürel
Farklılıklar
Bu model, Türk ve Müslümanların kültürel hak ve özgürlüklerinin ihlallerinin arka planını yansıtmakta ve ayrımcılığın
söylemsel ve yazınsal boyutunu içermektedir. Çokkültürcülüğün
bu olumlu yanına rağmen 2011’de dönemin Fransız Cumhurbaşkanı N. Sarkozy, çokkültürcüğün tam bir entegrasyon hatası
olduğunu ve asimilasyonist Fransız elitlerinin ötekinin reddi ile
ulusal kimlik pekiştirme yönteminin çokkültürcülükten daha
başarılı bir entegrasyon sağladığını belirtmektedir (Fredette,
2014:151). Müslüman kamusal kimliğinin, kültürel gereksinim ve
biçimlerinin Fransız olmayan ve Fransız evrenselciliğinin özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi kurucu değerleriyle uyumsuz olarak
betimlenmesi, bir Fransız İslam’ı oluşturmak gibi Müslümanların
devlet denetimi altına alınması Fransa’da yükselen tartışmalar
haline gelmiştir (Davidson, 2012: 86-132). Fransa’nın kolonyal ve
asimilasyoncu faaliyetlerinin arka planında Aydınlanmaya dayanan eşitlikçi ve evrensel bir insanoğlu, insan ırkının birliği gibi
nosyonları yatmaktadır (Young, 2005: 151). Fransız Cumhuriyetçi idealine uygun normatif entegrasyon modeli olan asimilasyonculuk, hayali bir cemaat olarak tekil bir Fransız ulusu kurgusunu
temel almaktadır (Anderson, 2004; Taras, 2012). Fransa’da göçmenlikle ilgili çıkan tüm problemlerin, Türk ve Müslümanların
yaşadığı hemen hemen tüm hak ihlalleri ve mağduriyetlerin
temelinde Cumhuriyetçilik, seküler değerlerle olan sıkı tarihsel
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
ve kültürel bağlılık, evrenselcilik misyonu ve toplumda egemen
kültürün ulus-bilincini şekillendiren bir Fransızlık anlayışı yatmaktadır (Peace, 2012: 131; Fredette, 2014:151-174).
Fransızlık
Fransa’da kamusal alanın hemen her yerinde göçmen toplulukların farklı kültürel kimlikleri ve pratikleri, Fransız vatandaşlık ve ulus bilinci ile kurgulanan Fransız kimliğinin ve Fransız
değer ve pratiklerinin egemenliği altında kalmaktadır. Bu kimlik
öteki olanın kültürünü yok etmeyi ve ötekini egemen kültür
içinde hazmetmeyi salık vermektedir (Taras, 2012). Fransız evrenselciliğiyle ilişkilendirilen vatandaşlık anlayışı, hâlihazırda
kültürel birliği sağlamak üzere rasyonalite merkezli modern
ulus-devletin tektipleştirme iradesini aşırı bürokratikleşen kurumlarıyla meşrulaştırmaktadır. Böylelikle Fransa, kökleri ulusçuluğa dayanan, ortak bir ruh, resmi tarih, belli yaşam biçimi,
pratikler, suni kültürel ürünlerle pekişen dilsel ve kültürel bir
ideolojik kaynaşmayı öngören kültürel asimilasyon, etnik grupları ulus bilinci ile eşitlenen vatandaşlığa dâhil etmek için doğal bir
politika olarak benimsemektedir (Bauman, 1995: 15-161; House,
1996: 224). Asimilasyon politikalarına ve vatandaşlık statülerine
rağmen Fransız olmak ve öteki olmak arasındaki önemli ve göze
çarpan ayrımı Charles de Gaulle yapmıştır. De Gaulle ‘Fransız
olmanın’ ‘Avrupalı olmak’ demek olduğu, bu kültürün de ‘Yunan,
Latin kültürü ve Hıristiyan dini’ ile donanmış olduğunu söylemiştir. Buna ilave olarak türban ve cellebe giyen Müslümanların
Fransız olmadığını belirtirken, yağ ve sirke örneği üzerinden
entegrasyon savunucularının ‘saçmaladığını’ anlatmıştır: “Yağ ve
sirkeyi karıştırmayı deneyin. Şişeyi sallayın. Biraz sonra yeniden
ayrıştıklarını göreceksiniz. Araplar Arap, Fransızlar Fransız’dır.”
Bu açıklama, ulusal Fransızlık bilincini yansıtması açısından
oldukça özetleyicidir (Fredette, 2014: 151-53).
Kastoryano’ya göre ulusal benliğin uç noktalarını temsil eden siyasi liderler ve entelektüel kesim, göçmenlere ulus
93
94 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
devletin kurucu değerleri ve toplumsal kaynaşmanın temeli
olan laikliğe dikkat edecekleri davranış kurallarına uymak zorunda olduğunu hatırlatmaktadır. Ancak bunu yaparlarken bu
liderler ve entelektüeller aynı zamanda Fransız vatandaşlarını
da Cumhuriyetin temel ilkeleri konusunda uyarmaktadır (Kastoryano, 2007:288). Buna ilişkin Fransızların göçmenlerle ilgili
düşüncelerine dair 2014 yılında yapılan IPSOS araştırmasının
sonuçlarında ülkedeki yabancılar %10’un altında olmasına rağmen çok fazla olduğuna dair algı oranı %66 kadardır. Bu araştırmada Fransızların %63’ü Müslümanların entegrasyon için
çaba göstermediği ve zaten İslam’ın Fransız değerleriyle uyumlu
olmadığı görüşü desteklenmektedir (Kern, 2014).
Bu anlamda görüldüğü gibi Fransız toplumuna göre göçmenlerin rahatsızlık veriyor olması ve onların uyumsuz olarak
nitelenmesi, Fransa’daki göçmen ve azınlıklara karşı genel
tutumu ortaya koyması açısından mühimdir. Bu minvalde
Cumhuriyetçi değerlerin siyaset ve medya aracılığıyla Fransız
toplumuna verdiği mesajlarda öteki ve yabancı olarak yaftalanan grupları fazlasıyla vurguladıkları, göçmenlerin varlığının
Fransız değerlerine tehdit unsuru olduğu ve uyum sağlamalarının mümkün olmadığı yönündedir. Elbette bu söylemler, siyasetçilerin göçmen politikalarını sertleştirmeleri ve göçmenlerin
kültürel haklarının kısıtlanmasına yönelik yaptırımları toplum
kanadında meşrulaştırmaktadır. Ancak N. Sarkozy Fransa’daki
Nisan 2012 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Fransız kimliğinin
temsilcisi sağ merkez Cumhuriyetçi kanadın değil de Sosyalist
Parti PS (Parti Socialiste) ile François Hollande’ın birinci çıkmasını ulusal kimlik söyleminin ve Fransız kimliğinin ölümü
olarak telakki edilmiştir (d’Apollonia, 2015: 181-182). Bunun
nedeni Hollande’ın söyleminin göçmenlerin hakları ve özgürlüklerinin tanınması gerekliliği yönünde olmasıdır (Bkz. 3. Bölüm).
Fransız Vatandaşlığı ve Ulus Bilinci
Fransa evrensel mahiyetteki toprak temelli hak (jus soli)
anlayışına dayanan bir vatandaşlık politikası sunduğunu iddia
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
etmesine rağmen entegrasyon ve naturalizasyon sürecinde ortak
kültürü şart koşmaktadır. Oysa jus soli ilkesi, ABD ve Kanada
gibi ulusların oluşumunda ortak kültürden çok siyasal birliğe
gönderme yapmaktadır. Fransız vatandaşlığının tarihsel geçmişinde, toprak temelli vatandaşlıktan ziyade kültürel temelli bir
alt metin mevcuttur. Zira Fransız toprağı olarak kabul edilen
Cezayir ve Kuzey Afrikalı Katolik ve Yahudilerin vatandaşlığa
kabul edilmesine rağmen Müslümanların vatandaşlığın dışında
tutulması Fransız sistemindeki Müslümanlara karşı ayrımcılığın tarihsel doğrulamasıdır (Giry, 2005: 90). Bu duruma rağmen
Fransa’da etnisite vatandaşlıkta diğer Avrupa ülkelerine göre
daha az rol oynamış (Weiner, 1995: 99) ve Almanya baz alındığında dört kat daha fazla vatandaşlığa geçiş gerçekleşmiştir
(Brubaker, 1990: 386). Ancak de Gaulle’ün ‘yağ-sirke’ ayrımı
ifadesinde görüldüğü gibi belli ırklara ait kültürü ve dini vurgulayan Fransızlık kurgusu, Fransız vatandaşlığının jus soli temelinde olduğu ve asimilasyoncu politikalar akabinde entegrasyonun sağlanabileceği, farklı kültürlerin de Fransız olarak eşit
ve özgür yaşayabileceği şeklindeki evrenselci ve Cumhuriyetçi
iddiayı çürütmektedir.
Fransa’da Cumhuriyetçi değerlerin evrenselcilik iddiasıyla
fark gözetmediği söylemi, Fransız vatandaşlık ve göçmen politikaları üzerinden yanlışlanabilir. Hâlbuki Fransız ulusçuluğuna
içkin olan kültürel asimilasyoncu idealde kültürel vurgunun
yanı sıra, topraklar dışında doğan Fransız ebeveynlerin çocukları kan temelli hak (jus sanguinis) üzerinden vatandaşlığa
kabulüyle etnik vurgu da söz konusudur. Müslüman entegrasyonuna dair anlayış, Fransız kültürünü ortak tarih, dil, miras
ve benzer umut ve beklentiler, konuşma tarzı, giyim kodları
ve belli bir beslenme stili olarak açıklayan Fransız vatandaşlığının kültürel modelidir. Üstelik bu modelde vatandaşlık için
kültürel adaptasyonun zarureti, dilsel yeterliğe, ülkenin ahlak
kodlarına, geleneklerine asimilasyonu şart koşmaktadır. Dinsel
farklılıkların özel alana sıkıştırılması, sosyo-kültürel yaşantıda
farklı yeme ve giyinme kodlarının yasaklara maruz kalması
gibi durumlarla karşılaşılması Fransız vatandaşlık ve kültür
95
96 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
politikalarının ‘koşullu bir jus soli’ye dayandığını ifşa etmektedir (Brubaker, 1992). Ancak yapılan bir araştırmada bu kültürel
faktörleri sağlayan, Fransızca’yı kusursuz konuşan, Fransız
tarihiyle yakından ilgilenen, üniversite mezunu Müslümanların
umut ve beklentilerinin ortalama bir Fransız’dan farklılıklar
ifade ettiği saptanmıştır (Fredette, 2014:153-154).
4.2. Kültürel Temel Hak ve Özgürlüklerin
Anayasa ve Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki
Durumu
Bu kısımda uluslararası boyutta insan haklarının ikinci
nesil haklar grubu olarak tartışılan, sivil ve siyasi haklardan
ayrışarak, uluslararası bildirelerde daha çok sosyal ve ekonomik haklarla birlikte gruplanan kültürel hak ve özgürlüklerin
bağlayıcı yasalardaki vaziyetlerine değinilmiştir. Bu minvalde
bu alt bölümde Fransız Anayasası, 2005’te Fransa’da yapılan
referandum sonucu %55 ‘hayır’ oyuyla reddedilen AB Anayasası akabinde Lizbon Anlaşması’yla 2008’de kabul edilen yasal
çerçeveler ve BM tarafından sunulan sözleşmeler üzerinden bir
değerlendirme yapılmaktadır.
Fransız Anayasası’nda Kültürel Haklar
Fransa’da çeşitli prensipleri korumak ve kamusal alanda
nötr bir duruşu ve eşitliği sağlamak maksadıyla 1905 Laiklik
Yasasına (Robert, 1998:53-63) dayandırılan bir takım yasal düzenlemeler, maalesef kültürel hakların ihlaliyle sonuçlanmış ve
bu durum da kültürel farklılıklara sahip toplulukların yasal ötekileştirilmesi anlamına gelmiştir.Dolayısıyla Fransa’daki Türk
ve Müslümanlar kültürel haklarının engellenmesiyle sonuçlanan yasal çerçeve içerisinde pek çok sosyal, ekonomik ve siyasi
sorunlar yaşamakta, engellerle karşılaşmaktadır. Fransa, Türk
ve Müslüman vatandaşlarına yasal düzenlemeler ve önleyici yasaklarla toplu halde kılınan Cuma namazı, başörtüsü, kesim yeri
sıkıntısından dolayı helal et talebi ve cami inşası gibi kültüre
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
içkin dini pratiklerden doğan ihtiyaçlarla ilgili mağduriyetler
yaşatmaktadır (Ayrıntı için bkz. %. Bölüm). Fransız devletinin
kuruluş değerleri, laiklik ve eşitlik prensiplerini dayanak göstererek farklı kültürleri kamusal alandan özel alana sınırlamak
amacıyla göçmenlere ve kültürel haklara karşı yasaların çıkarılması demokrasi, özgürlükler ve eşitlik ilkelerinde hakiki bir
dengenin sağlanamadığını göstermektedir. Bu noktada dikkat
edilecek önemli denge tüm alanlarda fırsat eşitliği, eğitim, dil,
din ve vicdan özgürlüğü hakkına saygı göstermek ile kamusal
alandaki kültüre içkin tüm dinsel sembolleri engelleyen yasalarla ihlal edilen kültürel hak ve özgürlükler arasındaki dengedir.
Fransa’da Charles de Gaulle’ün V. Cumhuriyet ile ortaya koymuş olduğu ve halen geçerli olan 1958 Anayasası’nda kültürel
farklılıkların varlığına ilişkin kabulü 2013 yılına kadar Madde 1
üzerinden görmek mümkündü:
Madde 1: Fransa, bölünmez, laik, demokratik sosyal bir Cumhuriyettir. Köken, ırk veya din ayrımı yapmaksızın, tüm vatandaşların yasa önünde eşitliğini garanti eder. Her inanca saygılıdır…
Ancak Başkan F. Hollande 2012’de “ırk yoksa ırkçılık da
olamaz” düşüncesiyle Madde 1’deki “köken, ırk ve din” ifadesinde Fransa’da ‘ötekiliğin temsili’ olarak tartışılan ırk kelimesinin
(Kastoryano, 2010: 83-84) Anayasa’dan çıkarılmasını savunmuştur (Fredette, 2014:154). Buradaki tartışma ırk ve kültürel
farklılık ilişkisiyle bağlantılıdır. Esasen farklı ırklardan bahsederek Fransızlık konseptinin dışında farklı kültürlerin de var
olduğunun kabulü anlamına gelmektedir. Fakat görüldüğü gibi
farklı ırkların, Fransa’da yaşamakta olduğu gerçeğini ifade eden
bir kelimenin yasadan kaldırılmasıyla toplumsal bir sorunun
yok edileceği inancının gerçek dışılığı siyasal kanatta çeşitli
belirsizlik ve çözümsüzlüklere zemin hazırlayabilir.
Fransız Anayasası’nda kültürel farklılıklarla ilgili diğer
konu, insan haklarının kültürel boyutlarının ihlalinine yol
açan Fransız asimilasyon politikalarının sembolüdür. Fransız
97
98 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Anayasası’nda göçmen ve azınlıklarla ilgili net yasalar yer almamakta, ancak hiçbir ayrım gözetmeksizin herkesin yasa önünde
eşit olduğu belirtilmektedir. Hükümetler de göçmen karşıtı politikaları ortaya koymuş (Bkz. 3. Bölüm), bu eşitlik, özgürlük
ve haklara ilişkin dengede bir takım sorunlar ortaya çıkmıştır.
Anayasa’da Madde 75-1’te, evrenselcilik ereğinin Fransa topraklarında farklı lehçe ve dilleri konuşan köylülerin vatandaşa
çevirilmesi için yerel dillerin yok edilmesi girişimini görmek
mümkündür (Weber, 1976). Madde 87 ise koloni ülkelerde
asimilasyon politikası sonucunda Fransızca konuşanlara değinmektedir. Elbette bu maddeler bu gibi haklara uygulanan asimilasyon politikalarının tahribatını onarmaya yönelik sayılabilir.
Bu maddeler:
Madde 75/1: Bölgesel diller Fransa mirasının bir parçasıdır.
Madde 87: Devlet, müşterek dili Fransızca olan devletler ve
halklarıyla dayanışmayı ve işbirliğini geliştirmeye dönük çabalarda yer alır.
Fransız asimilasyonculuğunun çokkültürcülük ile dikotomik durumu, kültürel temel hak ve özgürlükleri güçlendirme
hedefindeki küresel ve bölgesel iş birliği kuruluşlarının İnsan
Hakları’na yönelik sözleşmelere karşı da Fransa’yı samimi olmayan bir konuma çekmektedir. Fransa’nın imzaladığı Uluslararası Anlaşmalar, BM sözleşme ve bildirgelerinde, kültürel hak
ve özgürlükler insan hakları olarak tanımlanmakta ve bu hakların taraf devletlerce garanti altına alınması salık verilmektedir.
Birleşmiş Milletler ’deki Yasal Çerçeve
● (1948) BM Genel Meclisi, İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi (İHEB) [2]
Özellikle ikinci nesil haklar grubuna dair içerik bu bildirgede mevcuttur. Kültürel hak ve özgürlüklerin herkes için
tanımlı olduğu ve kültürel hakların kullanımının garanti altına
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
alındığı Madde 22’de “kültürel hakların gerçekleştirilmesi hakkı” şeklinde ifade edilmektedir. Ayrımcılık karşıtı olaran bu
çerçeve şöyle başlamaktadır:
Madde 1: Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit
doğarlar.
Madde 2: Herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka
bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bütün haklardan ve bütün
özgürlüklerden yararlanabilir.
Bu maddelerin yanı sıra kültürün devamlılığı için ırk,
yurttaşlık veya din bakımlarından herhangi bir kısıtlamaya
uğramaksızın evlenme ve aile kurma hakkı (Madde 16) belirtilmektedir. Dini düşünce ve ibadet hakları ise şu şekilde beyan
edilmiştir:
Madde 18: Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı
vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde
öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğü…
Fiziksel şartların kültürle bağlantısı, materyal kültürle
ilişkili giyinme, konut ve sağlık hakkı (Madde 25) içerisinde bildirilmektedir. Eğitim hakkı ve çocuğun eğitiminde ebeveynlerin
seçim hakkı (Madde 26), eğitim ve bilimsel geliştirmeyi de kapsayan kültürel yaşantıya özgür katılım ve kültürel yaşama entegre olma hakkı da (Madde 27) bildirgede taahhüt edilmektedir.
● (1966) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Uluslararası Sözleşmesi[3]
1976 yılında yürütmeye konmuş ve Fransa tarafından
da 1980 yılında imzalanarak kamuya beyan edilmiştir. İkinci
nesil haklar grubuna dair bu sözleşme, kültürel temel hakların
ele alındığı ve kültürel farklılıklara daha geniş alan tanıyan
99
100 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
uluslararası bağlayıcı bir yasadır. Sözleşmede kültürel hakların
söz konusu olduğu ve ayrımcılığın temel kaynak noktaları olan
kültürel özelliklerin özgürlüğü Madde 2’de belirtilmektedir:
Madde 2/2: … hakların ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya
diğer bir fikir, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum gibi
her hangi bir statüye göre ayrımcılık yapılmaksızın kullanılmasını güvence altına almayı taahhüt ederler...
Madde2/3: Nesep veya diğer şartlar bakımından hiç bir ayrımcılık yapılmaksızın, bütün çocuklar ve gençler için özel koruma ve
yardım tedbirleri alınır…
Sözleşme içeriğinde kültürlerarası birbirinden farklılaşan toplumsal cinsiyet eşitliği (Madde 3), sosyal ve ekonomik
haklardan ‘çalışma hakkı’, ‘adil ve uygun işte çalışma şartları’,
‘sendikal haklar’ ve ‘sosyal güvenlik hakkı’ (Madde 6-9) garanti
altına alınmaktadır. Buna ilave olarak ‘yaşama’ ve ‘sağlık standardı hakkı’ da Madde 11 ve 12’de belirtilirken ilk sosyalleşme
ortamı olan ailenin, anneliğin, çocukların ve gençlerin korunmasını Madde 10 garanti altına almaktadır. Kültürün temel
bileşeni eğitim meselesine ilişkin eğitimin kişilik onurunu geliştirecek şekilde ve eşit sunulması (Madde 13/1), çocuklarının
eğitimine ebeveynlerin karar vermesi ile özel veya dinsel eğitim
hakkı (Madde 13/3) sözleşmede yer almaktadır.
Sözleşme, kültürel yaşama katılma hakkı, bilimsel gelişmelerin nimetlerinden ve sonuçlarından, bilimsel, edebi, sanatsal ürünlerden maddi ve manevi yararlanma, bilim ve kültürün
korunması, gelişmesi ve yayılması için gerekli tedbirleri ve
bilimsel araştırma ile yaratıcı faaliyetler için özgürlüğe saygı
göstermeyi Madde 15’te taahhüt etmektedir.
● (1969) Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine
Dair Uluslararası Sözleşme[4]
Fransa’da 1971 tarihinde imzalanan bu sözleşmede her
türlü ayrımcılığa karşı alınacak tedbirler, ırkçı politika ve
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
propagandaların yasaklanmasının yanı sıra ırk, etnisite, din
ayrımcılığının tasfiye edilmesi için tanınan haklar din ve vicdan
özgürlüğünü kapsayacak şekilde Madde 5’te belirtilmektedir.
Özellikle bu maddenin (e) fıkrasında “Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Haklar” yer almaktadır. Buna göre sözleşmede ‘konut
hakkı’, ‘eğitim ve öğrenim hakkı’ ve ‘kültürel faaliyetlere eşit
olarak katılma hakkı’ taahhüt edilmektedir.
● (1981) Din veya İnanca Dayanan Her Türlü
Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine
Dair Bildiri (BM) [5]
Bildiride (1948) İHEB’in Madde 18 hükümleri ayrıntılı ve
vurgulu bir şekilde yer almaktadır.
● (1992) Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara
Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildiri (BM) [6]
Hemen hemen tüm maddeleri azınlık hakları olarak tartışılan kültürel haklara gönderme yapmaktadır. Buna göre Madde
1’de “devletler, azınlıkların varlığını ve ulusal veya etnik, dinsel
veya dilsel kimliklerini korur ve bu kimlikleri geliştirmeleri için
gerekli şartların oluşmasını teşvik eder.” İfadesiyle yer almaktadır. Bu ifadesiyle taraf devletlerin genel yükümlülükleri dile getirilmiştir. Azınlıklara dair haklar Madde 2’de yer almaktadır:
Madde 2/1 : …ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara
mensup kişiler, özel veya kamusal yaşamda hiç bir müdahaleye
veya hiç bir ayrımcılığa maruz kalmadan ve serbestçe kendi kültürlerini yaşama, kendi dinlerinde ibadet etme ve uygulamada
bulunma ve kendi dillerini kullanma hakkına sahiptir.
Buna göre göçmen ve azınlık gruplarının “kültürel, dinsel,
sosyal, ekonomik ve kamusal yaşama etkili bir biçimde katılma
hakkı” (Madde 2/2), örgütlenme hakkı (Madde 2/3) garanti
altına alınmaktadır. Azınlıkların ayrımcılığa maruz kalmadan
diğer uluslar, etnisiteler dini ve dinsel liderlerle iletişim kurabilme özgürlüğü de Madde 2/5’te açıklanmaktadır.
101
102 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
● (2005) Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve
Geliştirilmesi Sözleşmesi [7]
Bu sözleşmenin maddeleri arasında insanlık mirası olan
‘kültürel çeşitlilik’, ‘kültürel ifadelerin korunması’, ‘kültür politikaları’ ve ‘kültürlerarasılık’ gibi temalara yer vermektedir.
Bu hususta Fransa’da kültürel çeşitliliği teşvik etme ve koruma
yükümlülüğü altındadır.
Avrupa Birliği ve Avrupalı Kimliği
Avrupa Konseyi farklı kültürlerin dikkate alınması ve kültürel özelliklerin korunması gereğiyle (2000) Kültürel Çeşitlilik
Deklarasyonu[8] yayınlamıştır. Buna göre kültürlerarası iletişim ve kültürel çeşitliliğin korunmasına dair AB’nin anlaşmalarda yer alan nosyonlarının temeli Konsey kararlarıdır. Avrupa
Konseyi Mayıs 2005 AB Anayasası’nın Fransa ve Hollanda’da
reddedilmesinden sonra Avrupa’da ortak bir anayasa yerine
anlaşmalar yoluyla yasal birlik sağlama yoluna gitmiştir. AB
Anayasası’nın Fransa’da referandumla reddedilmesinin temel
sebepleri savaş, hukuk, şiddet, ölüm, birey ve azınlıkların durumu olmakla birlikte sosyal ve ekonomik güvenlik, ucuz emek
girişinin ücretleri değiştirebileceği ve ulusal egemenliğin zedelenmesi gibi genel korkuları karşımıza çıkmaktadır (Franck,
2005). Bu noktadaki toplumsal korkular aynı zamanda ulusçuluk anlayışının ürettiği yabancı karşıtlığını da yansıtmaktadır.
Fransa’nın ve Fransız ulusal değerlerinin BM’nin insan haklarının kültürel haklar çerçevesine karşıt konumlandığına daha
önce değinilmişti. Ancak Fransız kimliği anlayışıyla AB’nin
‘çokçeşitlilik’ savunusu arasında ince bir örtüşmeden söz etmek
mümkündür. Fransa’nın daraltılmasını talep ettiği 2005 AB
Anayasası, Lizbon Anlaşması’nda değiştirilerek sunulmuş ve
Fransa Ulusal Meclis tarafından 2008’de kabul edilmiştir.
● (2007) Lizbon Anlaşması’nda (AB) [9] Madde 1’de
belirtildiğine göre Anlaşmanın ruhu şu şekilde
belirtilmiştir:
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Madde 1: İnsanoğlunun ihlal edilemez ve devredilemez hakları
olan özgürlük, demokrasi, eşitlik ve hukukun üstünlüğüne dair
evrensel değerleri geliştiren Avrupa’nın kültürel, dini ve insancıl
mirasından ilham alınarak…
Bu ifade Avrupalı kimliğini ön plana çıkaran ve Avrupalı
kültürleri ve Avrupa dinini vurgulayan bir çerçevedir. Esas itibariyle Avrupalı kimliği, 1997 Maastricht Anlaşması sonrasında
ortaya koyulan ekonomik, sosyal ve kültürel haklara dair rehber
sonrasında ortaya çıkmış, bu mitin yaratımı ve benimsenmesi
zor olmamıştır (Silverstein, 2004: 20). Zira Avrupa ülkeleri,
Avrupa kökenli olmayan ülkelerle kültürel bağları olan ve dini
olarak Avrupa dini sayılmayan İslama mensup göçmen ve azınlıklara karşı ayrımcı bir söylemin gelişmesine fırsat vermiştir.
Avrupalı kimliği de (örneğin Fransa’nın) ulus-devletlerin ortaya
koyduğu Andersoncu ‘hayali cemaat’ gibi, ulusa benzer bir mit
olarak yükselmektedir (Passerini, 2003). AB yasal çerçevesinde
köken olarak Avrupalı olmaya yapılan atıf ve Türk ve Müslüman
yerleşimcileri dışlayıcı bir kimlik mitinin yaratılması, AB’nin de
kültürel temel hak ve özgürlüklerin yasal çerçevede destekleri
yer almasına rağmen Fransa ile benzer bir demokrasi ve eşitlik
çelişkisi içerisinde olduğunu göstermektedir. Fransızlık anlayışını pekiştiren AB’nin Avrupalı kültür ve dinlere dayanan
Avrupalı kimliği tanımının dışında kalan Müslüman göçmenler
ve azınlıklar, Avrupa-dışı etnik ve dini kimlikleri ile kamusal
alanda tanınma, onur ve güvenlik sağlama mücadelesi içindedir.
Lizbon Anlaşması’nda Madde 1/a kapsamında AB’nin
“insan onuru, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlık
hakları dâhil insan haklarına saygı değerlerinin üzerine kurulduğu” belirtilmektedir. Bu noktada korunacak değerler şu şekilde açıklanmaktadır: “çoğulculuk, ayrım gözetmeme ilkesi, hoşgörü, adalet, dayanışma ve kadın-erkek eşitliği ilkeleri”. Madde
2/3’te ise “zengin kültürel ve dilsel çeşitliliğe saygı ve Avrupa’nın
kültürel mirasının korunması” amacı içerisinde yine hâlihazırda
Müslüman azınlık kitlesini oluşturan göçmen kökenli Avrupa
ülkeleri vatandaşlarının dahi kültür ve dil çeşitliğinin ‘Avrupalı
103
104 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
kültürel ve dilsel zenginlik’ içinde dâhil olup olmadığı, bir önceki Avrupalı kültürleri ve Avrupa dinini vurgulayan maddeler
dikkate alındığında oldukça açıktır. Ayrıca, dini ibadethaneler
arasında Kiliselere öncelik verildiğini belirten ve dini mabedler
arasında aleni şekilde ayrımcılık yapan Madde 16/c’de “Kiliseler veya cemaatlerin hukuk altındaki statülerine saygı gösterir
ve halel getirmez” ifadesinde görüldüğü gibi Müslümanlar ve
Camiler tanım dışı bırakılmıştır. Ayrıca “düşünce kuruluşlarının ve dini olmayan kuruluşların ulusal hukuk altında statülerine eşit saygı” ifadesi de dikkate alındığında kapsama dair
tanım muğlâktır.
Lizbon Anlaşması’nda AB “Kiliseler ve kuruluşlar ile
kimliklerini ve özel katkılarını tanıyarak açık, şeffaf ve düzenli
diyalog” kurduğunu belirtirken yine benzer muğlâklık içerisindedir. Türk ve Müslüman göçmenleri ilgilendiren olumlu
ifadelerden biri Madde 5/a’da belirtilen “sosyal dışlanma ile
mücadele, yüksek düzeyde öğretim, eğitim ve insan sağlığının
korunması”nı garantileyen maddedir. Diğer Avrupa-dışı topluluklar için olumlu taahhüt de, Madde 5/b’deki AB’nin “politikaların faaliyetlerini belirlerken ve uygularken cinsiyet, ırk veya
etnik kökene, din yahut inanca, engelli, yaş veya cinsel tercihe
dayalı ayrımcılıkla mücadele” etmek durumunda olduğuna dair
beyandır. Bu maddelerde görüldüğü gibi AB ortak yasal çerçevesinde Fransa’nın onayladığı bu metinde Avrupalı kimliğinden
dışlanan göçmen azınlıkların tanım dışı kaldığı görülmektedir.
Dolayısıyla, kırılgan grupların kültürel haklarının korunmasına
dair açık bir ifadenin Lizbon Anlaşması’yla belirlenen AB yasal
çerçevesinde yer almadığı söylenebilir.
4.3. Sosyo-kültürel Durum ve Kültürel
Hak ve Özgürlüklerin İhlali: Vakalarla Gündelik
Hayattan Yansımalar
Kültürün din, eğitim, ekonomi ve siyasi temsil ile derin
bir ilişki içerisinde olduğuna başlangıç kısmında değinilmişti.
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Gündelik yaşantıda kamusal alanda göçmenlerin Fransız toplumu ve kurumlarıyla olan etkileşimlerinde Köken ülkeyi ve
etnik-ırki toplumsal grubu sembolize eden fiziksel görünüş (deri,
saç, göz vs.), dini-kültürel, ırki özellikteki isim-soy isimler, giyim
kodları (şalvar, başörtüsü, sari, cellebe, bubu, peçeli çarşaf, burka, kandura, takke, sarık vs.), Fransızca konuşma becerisi (aksanı, argo düzeyi vs.), ikamet adresi (banliyö vs.), eğitim düzeyi
ve bitirilen okul gibi pek çok sembolik bileşen birincil ayrımcılık
belirleyen işlevi görmektedir.
Özetle, Türk ve Müslüman göçmenlerin isimleri, kültürel
özellikleri, fiziksel olarak Fransızlar’dan ve Avrupalılardan ayrışan etnik görünüşü, dili kullanma becerileri, giyim ve bedensel
duruşu sıradan gündelik etkileşimlerde kurumsal ve kamusal
alanda pek çok ayrımcılık vakasının gelişmesine neden olmaktadır. Fransa’da kültürel farklılıklarla derin ilişkili olan banliyö meselesi ve ortaya çıkan bariz eşitsizlikler döngüsü, asimilasyon politikalarının entegrasyon projesi olarak işlevsiz kaldığının kanıtıdır.
Müslüman göçmenler, resmen Fransız vatandaşı olsalar dahi
banliyö kaynaklı izolasyon döngüsü içinde kültürel farklılıklarıyla
kaçınılmaz olarak yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik gibi olumsuz
koşullarla özdeşleştirilerek ırkçı ve ayrımcı muameleye maruz
kalmaktadır. Ayrımcılık vakalarında Fransız Hakları Koruma
(Défenseur des Droits) Kurumu’nun 2013 raporuna göre istihdam,
kamu hizmeti ve ikametgâh anlaşması gibi durumlarda Fransız
toplumunda gelişen ayrımcılığın temel sebebi etnik kökendir [10].
Göçmen ve göçmen kökenlilerin Fransa’da karşılaştıkları
ayrımcı ve ırkçı davranışların oranı ile Fransızlığın reddi tavrı
sergileme oranları 3. Bölümde (sf. 67’de) bulunan Tablo 2’de
görüldüğü gibidir. Buna göre ayrımcı ve ırkçı davranışlara en
az maruz kalan Avrupa ülkeleri kökenli göçmenler Fransızlık
bilinci en yüksek olan gruptur. Irkçılık ve ayrımcılık deneyimi
en yüksek grup olan Müslümanların çoğunluğu Afrikalılar, Siyahîler ve Mağripli göçmenler, aynı zamanda Fransız kimliğini
en fazla reddeden grup olarak görülmektedir. Ancak Batı-dışı
Müslümanlar kendi arasında değerlendirildiğinde, ırkçılık ve
105
106 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
ayrımcılık deneyimi diğer Müslümanlardan oldukça düşük olan
Türkler, Fransız kimliğini Mağriplilerle aynı oranda reddetmektedir. Bu noktada Türklerin Fransızlığı reddetme konusunda
ayrımcılık ve ırkçılığa maruz kalmanın dışında farklı motivasyon kaynaklarının da var olduğu sonucuna ulaşılabilir. Fransız
İçişleri Bakanlığı’nın 2012 ve 2013 verileriyle de benzer şekilde
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu 2014 raporunda da
hoşgörüsüzlüğün, ırkçılığın, yabancı düşmanlığının, nefret söylem ve davranışların 2014’te yükselen ortak toplumsal tavırlar
olduğu beyan edilmektedir [11].
Irkçılık ve ayrımcılığa maruz kalma deneyimi en yüksek
gruplar ve Fransızlığın reddi oranları arasındaki doğru orantı,
bu göçmen nüfusun polislerin baskısının hedefi haline gelmesi
ile de ilişkili olabilir. Bu nüfusun yoksulluk ile orantılı olarak
yüksek suç potansiyeline sahip oldukları algısı, bahsedildiği gibi
medya, siyaset ve kurumsal söylemler tarafından yabancı ve
tehdit kaynağı olarak damgalanmasının doğal sonucudur. Bu
durumda Türk ve Müslümanların Fransız toplumu içinde onurlu bir kimliğe sahip olması, yaşadığı ülkeye katkı sunan sağlıklı bireyler ve vatandaşlar olmasını ve dolayısıyla toplumsal
entegrasyonunu motive eden en önemli faktördür. Fransa’daki
kurumsal ve toplumsal yapının kültürel farklılıkları içselleştirme sorununun bir neticesi olan ırkçılık ve ayrımcılık temel
sebeplerini hem tarihsel Oryantalist söylemlerden, hem ulusçu
ideallerden hem de banliyö projesinden köken bulmaktadır.
Müslüman alt-kültüre karşı 2014 yılı İslamofobik saldırı vakaları özellikle Suriye İç savaşı ve DAİŞ’in katliamlarının medya
tarafından Müslümanlara maledilmesi ve siyasilerin olumsuz
yaklaşımı, hem cihatçı kimlik meselesi hem de mülteci meselesinin ortaya çıkmasıyla ilişkili olarak yükseliştedir. Bu artış, Fransa’da İslamofobi Karşıtlığı Kolektifi CCIF’in (Collectif contre l’Islamophobie en France) raporlarına göre de 2014’te rakamsal olarak kanıtlanmaktadır. Buna göre Fransa’da 2014 yılında kayıtlı
İslamofobik vakaların sayısı 764 olarak belirtilirken, önceki yıla
göre %10,6 oranında bir yükselişe işaret etmektedir[12]. Elbette
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
bu rakamlar İslamofobik eylemlerin tümünü yansıtmamaktadır.
İslamofobik ayrımcı tavırların pek çoğunun hem somut kanıtının
sağlama zorluğu, şahit bulunamaması, utanma sebebiyle aktarılmaması, görmezden gelinmesi gibi bir takım sebeplerle insan
hakları ihlalleri, rencide edilme, resmi haklardan mahrumiyet,
sözlü yahut fiziksel saldırılar şeklindeki tüm bu davranışlar, tam
olarak kayıt altına alınamamaktadır. Kayıt altına alınan vakalar ise yine Müslümanların sorunlarının ve mağduriyetlerinin
kurumsal düzeye aktarılmasına yardımcı olan CCIF’in kayıtlarından bulunabilmektedir. Ayrıca Fransa’da İslamofobik vakalar
hususunda CCIF vaka haritası üzerinden bölgesel ve rakamsal
verilere ulaşmak mümkündür[13]. Türk ve Müslüman göçmenlere yönelik ayrımcılık vakalarının CCIF kaynakları ve Türkiye
kaynakları ve Türkiye kaynakları dışındaki Fransız gazetelerinde yapılan taramalarda yer almaması, Fransa’da göçmen ve Müslüman gruplara yönelik ayrımcılık vakalarının medya cenahında
ciddiye alınmadığına ve/veya bu mağduriyetlerin kamuoyuna
karşı perdelendiğine işaret etmektedir.
2014’te gerçekleşen bu vakalar arasında aşağıda ele alınan Vaka 1’in arka planı melez kimlikten Müslüman kimliğine
ve son olarak cihatçı kimliğe geçişin ana hatları, göçmenlerin
deneyimlerinin tarihsel gelişim süreciyle daha iyi anlaşılabilir.
Ayrıca, Vaka 3’teki başörtüsü gibi İslami sembollere yönelik
İslamofobik saldırı ve ayrımcılık vakalarının daha iyi analiz
edilebilmesi için de bu gelişim seyri önemlidir. Bu nedenle vaka
analizlerinden önce Fransa’da banliyö vakaları ve göçmenlerin
içinde bulunduğu durumlar ele alınmakta ve melez kimlikler,
Türk ve Müslüman göçmenlerin Fransa’da entegrasyondan çok
ötekileştirilmesinin ana kaynağı olan banliyö ve gettolaşma
meselesi, daha sonra Beur Hareketi, İslamofobi ve Müslüman
kimliği ve 2005 ayaklanması vakalarına değinilmektedir. Sonrasında Vaka 1 ile 2014 gazete kaynaklarındaki Cihatçı kimliğe
büründürülen üçüncü nesil göçmenlerin DAİŞ saflarına katılması vakalarına dair genel haber analizleri incelenmektedir.
Vaka 2 grubunda ırkçı yaklaşımların kültürel kimlik onur hakkı, ifade özgürlüğü ve vicdan özgürlüğü ihlali, Vaka 3 grubunda
107
108 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
okuldışı kamusal alanda başörtülü kadınlara yönelik rencide
edici ve aşağılayıcı davranışlar ele alınmıştır. Son olarak Vaka
4 grubunda kültürel asimilasyon politikası olarak koruyucu aile
meselesi Fransız gazetelerinden, Türk gazetelerinden ve CCIF
vaka raporları üzerinden taranmıştır.
Melez Kimlikler
Türk ve Müslüman göçmenler/göçmen kökenli Fransız
vatandaşları, barınma ve eğitim kurumlarından yararlanma
gibi sosyo-kültürel yaşantının seyrini belirleyen temel alanlarda kırılgan ve dezavantajlı konumlarıyla bağlantılı olarak
etno-kültürel azınlık statüsünde birleşmektedir. Bu statü, göçmenlik ve dolayısıyla toplumsal konumlar arasında kazanılan,
pek çok sosyo-kültürel önyargıyla tanımlanabilen ve göçmenlerin vatandaşlığa kabulüyle de değişmeyen bir statüdür (Brubaker,1990: 384-385). Bu noktada gerçek eşit statünün, yasal
vatandaşlık değil, yaşam fırsatlarının eşit şekilde sunulduğu,
aynı medeni ve sosyo-ekonomik hakların yanında ikamet haklarının da eşit şekilde verildiği sosyo-kültürel kabule dayanan bir
statü olduğu açıkça görülmektedir. Nitekim Fransızlık ile ulus
mitinin kültürel içeriğinin iç içe olması ve ayrıca yine AB’nin
vurguladığı Avrupalı kimliği, Türk ve Müslümanların var oluş
biçimini tanımlayan kültürel özellikleri ötekileştiren, damgalayan ve dışlayan genel bir anlayışı temsil etmektedir.
Fransa doğumlu göçmenlerin yeniden kültürlenmesiyle
(acculturation) sahip oldukları melez kültür (hybrid culture),
ana vatanlarına değil bizzat Fransa’ya ait bir kültürdür. Bu sentez kimlikler, Fransızlık değerleriyle bağdaşmayan, ancak köken ülke ile de bire bir benzeşmeyen yeni bir kimliktir. Özellikle
ikinci ve üçüncü nesil, aileden sonra içine girdikleri toplumdan
ve yaşam koşullarından etkilenerek pratik bir sentez ortaya
koymakta ve sonuçta aileden ve çevreden sürekli dönüşümlü
etkileşim halinde melez kültürler olarak her iki kültürel alanda
da varlık oluşturmaktadır (Bourdieu,1993; Young, 2005). Bu
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
durum, ortaya yeni bir kültürel özellik sunarken melez kültür,
köklerinin ve yeni kültürel kimlik inşasının her iki kültür tarafından da dışlanma tehlikesi içerisinde kalır. Zira bu kültür,
ne saf anayurttan getirdikleri kültür, ne de tam anlamıyla bir
Fransız kültürüdür. Melez kimlik tasarımı kendi geleneksel
pratikleri, kültürel değer ve normları ile Fransız kültürü ve
kentsel pratikleri arasında köprü kuracak şekilde yeni gündelik
stratejiler üretimine yol açmaktadır (Göle, 2011).
Banliyö Meselesi ve Gettolaşma
Mekân algısı, kültürel gelişim için oldukça önemli olmakla
beraber yaşanılan mekân ve muhit toplumsal hiyerarşiyi ve
statüyü yansıtmaktadır (Fredette, 2014: 127). Dikey ancak
entegre bir sınıfsal düzeni temsil eden aynı mekanda bir arada
olup mesleksel olarak tabakalaşma yerine, kentlerden uzak ve
kent merkezlerinde olan pek çok modern imkana ve hizmete
sahip olmayan merkez-çevre ayrımının somut ifadesi halindeki
banliyölerde yatay, kopuk ve dışlayıcı bir toplumsal ayrışmayı öne koymaktadır (Touraine,1991: 7-13). Banliyöler sınırsız
ekonomik büyümenin 1950’lerdeki somut örnekleri olarak kurulmuş ve düşük gelir grubu için inşa edilen ikametgâhlardan
(Habitation à Loyer Modéré - HLM) oluşmaktadır. Kuzey Afrikalı işçilerin yerleştiği kent merkezine yakın su, elektrik ve
lağım gibi altyapı ihtiyaçlarından yoksun olan ancak kentin
merkezinde sayılan baraka mahalleleri (bidonvilles), 1968’deki
politikayla dağıtılarak buradaki göçmenler banliyö bölgesinde
ev edindirilmiştir (Castles &Miller, 1998: 225-227; Fredette,
2014: 129-130). Bu evler dönemin koşullarında modern konut biçimi olarak görülmüş ve işçi sınıfı göçmen aileler merkeze yakın
konutlarını yahut barakalarını modern ihtiyaçlara hizmet eden
alt yapıyla donatılan bu modern evler için terk etmiştir. Özellikle 1973 Petrol krizinden sonra artan işsizlik göçmenlerin günah
keçisi ilan edilmesine, göçmen karşıtı söylemlerin artmasına ve
göçmenlerin damgalanmasına yol açmıştır (Fredette,2014:130).
Dolayısıyla göçmenlere karşı toplumsal bir tepkinin gelişmesi,
109
110 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Fransız kökenlilerin göçmenlerle komşu olarak yaşamak istememesi ve dolayısıyla banliyöleri terketmesiyle sonuçlanmıştır.
Bu durum, Müslüman nüfusun banliyölerde gettolaşmasına yol
açtığı gibi gettolaşma durumundan ötürü hükümetin göçmen
nüfusa kent merkezi dışında ev edindirme projesi, göçmenlerin
ve çocuklarının geleceğini etkileyen bir tuzak işlevi görmüştür
(Cesari, 2005: 2; Blanc-Chale´ard, 2006: 55-56).
Gettolaşan banliyölerdeki (cité-ghetto) özellikle banliyö
gençliği etnik, kimliksel, dini ve sosyo-ekonomik statü düşüklüğünün bileşkesiyle akademik başarısızlık, sapkınlık, madde
kullanımı ve genç işsizliği gibi sorunların çıkmazındadır. Bu gibi
sorunlar nedeniyle banliyö gençliği hem Fransız toplumu ve hem
de kurumsal yapı tarafından düzene tehdit olarak algılanmakta ve potansiyel suçlu olarak damgalanmaktadır. Yani banliyö
gençliğine karşı toplumsal kanatta ötekileştirme ve ayrımcılık
davranışlarının yanı sıra barınma, istihdam, eğitim fırsatları ve
siyasi temsil alanlarında türeyen kurumsal ayrımcılıklar gelişmektedir. (Cesari, 2005: 2-4; Silverman, 2003). Sonuç itibarıyla
sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel eşitsizliklerin kamusal alanda
ayrımcılık davranışlarıyla pekiştirilmesi, banliyö gençliğini (ve
genel olarak banliyölerde yaşayan göçmen ve göçmen kökenli
toplulukları) devamlı olarak sorunların üretildiği kısır bir döngüye hapsetmektedir. Gettolaşma ile bağlantılı problemlerin arttığı
1981- 1991 yılları arasında F. Mitterand yönetimi altında Paris,
Marsilya ve Lyon banliyölerinde çeşitli ayaklanmalar ortaya çıkmıştır (Silverman, 2003: 63-68). Banliyöler özellikle 1990’lardan
itibaren tehlikeli bölgeler olarak algılanmakta ve elit kesimin
söylemleri tarafından baskıcı maço Müslüman erkeklerin, entegre olmaktan uzak cinsiyetçi ve şiddet eylemlerini gerçekleştirdiği
alanlar olarak damgalanmıştır (Wihtol de Wenden, 2005).
Beur Hareketi : İkinci Nesil Göçmenler
Fransa’da banliyölerde gettolaşmanın doğurduğu problemlerin kısır döngüsü, kentsel ayrışma, maddi aşağılanma ve
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
ötekileştirilme bir takım protestoları tetiklemiştir. Bu olumsuz
koşullara karşı Fransa’da banliyölerde gelişen ilk eylem ikinci
nesil göçmen kökenliler tarafından ortaya konulan Rodeo İsyanlarıdır. 1981’de Lyon, Les Minguette banliyösünde gelişen Rodeo
İsyanları, toplumsal ve ekonomik marjinalleşmeyle gelişen bir
şiddet patlaması olarak okunmaktadır (Cesari,2005:1). Sonrasında banliyölerde yaşayan kendilerine Beur (Fransızca’daki
Arabe kelimesinin argolaştırılmış şekli) ismini takan ikinci
nesil Arap kökenli gençler Fransa’ya özgü bir hareket geliştirmiştir (Chambers, 1994:127-129). Beur Hareketi doğma büyüme
Fransa’da banliyölerde yaşayan ikinci nesil Mağrip kökenlilerin
ortaya koyduğu ve dini bir kolektiviteden çok banliyölerdeki sefaleti, toplumun dışına itilmişliği, eğitim ve diğer fırsatlardaki
eşitsizliği ve işsizliği protesto eden bir harekettir. Banliyölerde
yoksulluk içerisinde toplumun genelinden soyutlanmış halde
yaşayan Araplar arasında 1980’lerde Jean-Marie Le Pen’in
göçmen karşıtı Ulusal Cephe siyasetine tepki olan bu kolektif
hareket uzun soluklu olmamıştır. Hareketin dindirilmesi için
Beura mali destek gelmiş ve Beurgeoisie olarak anılan sermaye
ve işletme sahibi Arap kökenliler aracılığıyla bu ayaklanmada
ortaya konulan talepler dilegetirilmiştir. Ancak daha sonra bu
sermaye sahiplerinin Beur grubuna olan desteğini ve Beurun
dikkati çektiği sorunları ve talepleri dile getirmeyi devam ettirmemiştir. Bu nedenle Beur hareketi, mali yardımlar sonrasında
yerel yönetimlerin stratejik yaratımının bir parçası haline gelerek sönmüştür. Sorunlar kısır döngüsünün çözüm konusunda
faydalı bir yanıt alamayan ikinci nesil göçmenlerin parçalanan
Beur kolektif kimliği yerini ve popülerliğini, oldukça muhafazakâr olan İslami Tebliğ ve Selefi gruplarının ortaya koyduğu
İslamcı kimliğine bırakmıştır (Cesari, 2005:4-7).
Fransa’da İslamofobi:
Müslüman Altkültürü ve Kimliği
Banliyölere sıkıştırılan işçi sınıfı Türk ve Müslüman
göçmenlere dair olumsuzlamalar, 1979 İran İslam Devrimi
111
112 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Fransa’da 1980’lerin başında İslam’a ve Müslümanlara karşı
hassasiyet ve korku geliştirdiği açıktır. Bunu takiben sağ kanat
partilerin göçmen karşıtı söylemlerinin artması ve göç politikalarının katılaşmasıyla medyada oluşan karşıt duruş, gündelik
yaşamda da Müslümanların ötekileştirilmesini arttırmıştır
(Elver, 2012: 112). Ancak 1980’lerde banliyölerde ortaya çıkan
hareketler, İslama karşı gelişen bir ayrımcılığa karşı olmaktan
çok sosyo-ekonomik eşitsizlik ve dışlanmışlık meselesine dair
etnik-sınıfsal bir hareket iken dönem sonlarında Salman Rüşdi
Olayı Avrupa’da sadece aşırı İslamcılara değil aynı zamanda Müslümanlara karşı da olumsuz bir tavır gelişmesine yol
açmıştır. İslam karşıtlığı ve Müslümanlara yönelik olumsuz
yasal ve toplumsal tavır, Beur hareketinin çözülmesiyle beliren
ortak kimlik boşluğu ve aidiyet ihtiyacı doğrulusunda çoğunluğu Müslüman ikinci nesil kökenli banliyö gençliğinde İslama
dönüş ve İslamcı gruplara eklemlenme refleksine yol açmıştır.
1980’lerde Ortadoğu’daki militer yönetimlerden kaçarak Fransa’ya gelen İslamcı temsilciler önderliğindeki radikal gruplar,
Fransa’da 1989 Başörtüsü olayının da etkisiyle göçmenlerin
Fransız çoğunluğa karşı daha güçlü bir kolektif kimlik altında
birleşme ihtiyaçlarını karşılamıştır. Fransa’daki İslamofobik
algıları geliştiren bu olayları Cezayir İç Savaşı ve akabinde
Cezayir Silahlı İslam Grubu tarafından 1995 Paris Metro saldırıları takip etmiştir (Elver, 2012: 113). sonraki süreçte gerek
Fransa’da gerekse diğer ülkelerde gerçekleşen pek çok terör
eylemi, kolektif İslamcı kimliklerin Fransız değerlerine karşıt
olarak tanımlanmasını, Müslümanlara yönelik ayrımcı tavrın,
hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı yaklaşımların ve genel olarak
göçmen karşıtlığının pekişmesini sağlamıştır. İslamofobi ve
Müslüman kimliğinin olumsuzlanması tüm dünyayı etkileyen
ve Ortadoğu’nun koşullarını tümüyle değiştiren 11 Eylül 2001
Saldırısı sonrasında Avrupa’da devam eden cihatçı eylemler
(örn. Theo van Gogh, Londra ve Madrid olayları) ile devam
etmiş ve pekişmiştir (Cesari, 2005: 5). Sonuç itibarıyla artan
sapkın cihatçıların gerçekleştirdiği terör eylemleri, İslam konusunda ön yargılı ve bilgisiz, olumsuz örnekleri genelleyerek
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
bizzat İslam dinine ve müminlere zarar verme niyetinde
olanların eline koz vermiş, gerek medya gerekse diğer söylem
üretme araçlarıyla İslam ve Müslümanlar “terör” ile özdeşleştirilmiştir.
Artan İslamofobiye karşı gelişen İslamcı kimliğin temellendiği Ümmetçilik farklı etnisiteden olan Müslümanları da aynı
birlikteliğe dâhil ederek milliyetçilikten daha geniş bir kolektif
kimlik sunmaktadır. Banliyö ve İslam’ın birbiriyle özdeşleşmesi, banliyölerde yoksulluk içinde yaşayan göçmenlerin Fransız
ulusçuluk mitinin empoze alanı olan okul aracılığıyla yeniden
kültürlenememesi (Touraine, 2007) gibi entegrasyon sorunları göçmenleri Fransız değerlerine karşıt konumlanan farklı
altkültürlerde birleştirmektedir. Fransa’da doğan Müslüman
göçmenlerin Fransa bağlamında gelişen melez kültürleri, yeni
bir kolektivite altında birleşerek bir altkültür oluşturmaya başlamıştır (Cesari, 2005: 3). Bu altkültür, kültürel farklılıkların altını çizerek Fransa’da ötekileştirme ve ayrımcılığın hedefi haline
gelmektedir. Bu anlamda Fransa’da Müslümanlık etno-kültürel
bir azınlık statüsünün kaynağı olarak işlev görmekte, İslam
ırksallaşmış bir kimlik ve etnisite üreticisi, Müslümanlık ise
cinsiyet ve ten-rengi gibi bir ayrım belirteci olarak kabul edilmektedir (Davidson, 2012: 2). Bu şekilde İslamın ırk ve etnik
kimlik olarak algılanması ırkçılık belirtileri olarak değerlendirilmektedir (Peace, 2012: 139).
2005 Paris Ayaklanmaları
Banliyö nüfusuna karşı kamu görevlilerinin olumsuz
tutumuna örnek teşkil eden vakaların başında polislerin Müslüman göçmenlere eşitsiz ve orantısız güç uygulaması, keyfi
kimlik sorgulaması ve tutuklaması gelmektedir. Fransa’da
nüfusun sadece %7-8’inin Müslüman olmasına rağmen 2010
yılında hapiste olan ve gözaltına alınanların yaklaşık %50’sinin Müslüman olduğunu açıklayan Farhad Khosrokhavar
(Khosrokhavar, 2010), 2015 yılındaki güncel açıklamasına göre
113
114 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
“Fransa’daki 64.000 mahkumun % 60 kadarı Müslümandır”
(Khosrokhavar, 2015). Paris’in Clichy-sous-Bois banliyösünde
polis takibinden kaçarken iki Kuzey Afrika kökenli çocuğun
saklandıkları elektrik santral binasında yanarak can vermesi
üzerine Paris ve ülkenin pek çok kentindeki banliyölerde isyana yol açmıştır. Elbette patlak veren 2005 ayaklanması polislerin göçmenler üzerindeki ayrımcı tutum ve baskılarının sonucu
sayılabilir (Elver, 2012; 313-314). Banliyölerdeki eşitsizlik,
sosyal dışlanma, polis baskısına karşı gelişen bu öfke patlaması, 10 bin araç, 233 kamu binasının Allahu Ekber nidalarıyla
yakılması ve binlerce kişinin tutuklanmasıyla sonuçlanmıştır
(Fassin, 2006).
Bu olayların çıkış sebepleri göçmenler açısından İslami birlik ve kolektif bir kimlik değil, ancak banliyölerdeki
dışlanmışlık, sosyo-ekonomik problemler ve eşitsizlik olarak
belirmektedir. Buna karşın kurumların, gazetelerin ve egemen toplumsal söylemlerin bu vakada olduğu gibi göçmen
karşıtı eğilimlerinin kaynağı İslam ile banliyö ilişkisine ve
Müslüman kimliğinin egemen kimliğe tehdit oluşturduğu
fikrine yoğunlaştığı görülmektedir (Cesari, 2005; 5; Elver,
2012: 114-115). Egemen topluma entegre olan kamu görevlilerinin ve polislerin banliyölerde yaşayan Müslümanlara olan
eşitsiz yaklaşımları bir bakıma toplumsal genel yaklaşımı
yansıtmaktadır. Zira banliyö gençliği tehlikeli bir sosyal kategori içinde değerlendirilmekte ve hırsızlar, yasadışı gruplar, teröristler, tecavüzcüler ve ailedeki kadınlara başörtüsü
baskısı yapan adamlar şeklinde damgalanmaktadır. Sonuç
olarak 2006 ve 2007 yıllarında da benzer protestolarla devam
eden banliyö hareketleri G. Keppel, J. Cesari ve D. Fassin’e
göre terör ve cihat ile bağlantılı değil, Fransa’nın sorunlu bir
entegrasyon sistemi olması ve marjinalleşmiş nüfusu geniş
kültüre katılımını sağlayamamasıyla, yani gündelik hayattaki ayrımcılıklar, fırsat eşitsizliği, işsizlik, banliyö nüfusunun
damgalanması gibi pek çok sebeple ilişkilidir (Cesari, 2005: 5;
Fassin, 2005: 1-2; Monshipouri, 2010: 47).
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Vaka 1:
Üçüncü Nesil ve Cihatçı Kimlik
2014 yılında Fransa’dan Suriye’ye DAİŞ saflarına geçen
Fransız vatandaşlarının oldukça fazla olması, Fransız kamuoyunda yeni bir kimlik tartışması üretmiştir. Bu kimlik, özellikle
vatandaşlığa sahip göçmen kökenli üçüncü nesil Müslümanların
aidiyet kurdukları cihatçı kimliğidir. Üçüncü nesil göçmenler,
yoksulluğun, İslam karşıtlığının, güvenlik önlemlerinin, ayrımcı
tutumların, aşağılamanın geçmişe oranla daha yüksek olduğu,
kültürel farklılıklar açısından oldukça gergin bir süreç içerisinde
doğup büyümüştür. Bu anlamda ikinci nesil göçmenlerin eylemlerindeki etnisite ve dışlanma deneyimiyle kolektif kimlikte
buluşması sonrasında, üçüncü nesil göçmenlerde etnik değil dini
ve ütopik bir köktenci kimlik ile aidiyet geliştirmelerini sağlayan bir bağlam söz konusudur (Taras, 2012:148-149; Cesari,
2005). Radikal İslamcı gruplar üçüncü nesil göçmenlere Vahhabi
doktrinleriyle Müslüman altkültürünün de dışında bir altkültür
kimliği sunmaktadır: Cihatçı kimliği. Özellikle 2014’te DAİŞ’e
oldukça fazla katılım gösteren Fransa’daki yeni nesil göçmen
kökenliler, banliyö kamusalında angaje oldukları aşırı İslamcı
grupların verdiği eğitimlerde aile İslamından farklı din dışı doktrinlere maruz kalarak Cihatçı kimliği kazanmaktadır (Taras,
2012: 148-149). Bu kimliğin kazanımı dini, kültürel kolektif kimlik kazanımı yanı sıra, Bu kolektif kimlik ve İslami sosyal ilişki
ağında yer edinme durumu dini, kültürel ve sosyal pek çok boyutta göçmen kökenli gençleri ötekileştiren Fransız kurumsal yapısı
ve kamusal sosyal ilişkilere çok ciddi bir alternatif sunmaktadır.
Banliyölerdeki Fransız devlet okullarında yaşadıkları ayrımcılık deneyimleriyle olumsuz ve vasat bir eğitim sunulmakta
ve bu çocuklar sisteme dâhil edilmek bir yana sistemin dışına
itilmektedir (LeFigaro, 21/04/2014). Dolayısıyla, statüsü yüksek işleri talep edecek kültürel sermayeden yoksunluk, mobilite
imkânının olmaması gibi sebepler sonucunda Türk ve Müslüman
göçmen kökenli eğitimsiz ve işsiz gençlerin Fransa’da sağlıklı
bir kimlik oluşturması ve kültürel haklarına tam erişimleri söz
115
116 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
konusu değildir. Bu yoksunluklar, yoksulluk ve sosyal dışlanmışlık koşulları, hor görülme, tanınmama, kötü tanınma, etnik
ve dini özelliklerinden dolayı damgalanma vs. tümüyle kültürel
hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesi durumlarını üretmekte, bu
temel hakların korunamaması sonucunda ise büyük bir nefret
ve kimlik bunalımı ortaya çıkmaktadır (LeFigaro, 23/04/2014).
Göçmen ailelerin şehir merkezlerine uzak banliyölerde, geçici
olarak yapılmış kötü konutlarda toplumdan dışlanarak uzun
süreli yaşamlar sürdürmesi (Cesari, 2005; Fredette, 2014; Elver,
2012), Fransa’da özellikle Suriye krizi akabinde yeni bir kimliğin güçlendiğini gündeme getirmiştir. Le Figaro’nun bu konuyla
ilgili haberlerine göre yeni nesil göçmen kökenliler Fransız toplumundan ayrışacak şekilde banliyölerde ortak bir cihatçı kimliği altında birleşmektedir. Bu kolektif kimlikleriyle yeni cihatçı
gençlerin Fransa’dan Suriye’ye Türkiye üzerinden geçtiğine dair
haberler 2014 yılı içerisinde oldukça sıktır.
Üstelik banliyölerde gerçekleşen bu Müslüman gettolaşması, Fransız toplumuna paralel bir İslami toplum oluşturmaya başlamış bulunmaktadır (LeFigaro,22/04/2014; LeFigaro,
17/10/2014). 2014 yılı Fransa’da kamuoyunu yönlendiren gazetelerde yer alan vakalar ve bu vakaların analizleri incelendiğinde, DAİŞ saflarına Fransa’dan katılarak kanlı eylemlerde
bulunan gençlerin banliyölerde doğup büyüyenlerden oluşması
ve bu olgunun temel sebeplerinin banliyö ve gettolaşma problemi üzerinden ele alındığı görülmektedir. Bu gazete haber ve
analizlerine göre Fransız toplumunun genelinden dışlanma,
kültürel kimliklerin dönüşümü, eğitimdeki bariyerler ve dolayısıyla emek piyasasından dışlanma özellikle göçmenlerin üçüncü
nesil gençlerini yasadışı yahut aşırı örgütlerle ilişki kurmaya
itmektedir. DAİŞ’e yalnızca yoksulluk ve dışlanmışlıkla öfkesi
yoğurulan Müslüman kökenli gençler katılım göstermemektedir. Ayrıca Fransız genç ve ergen çocuklar da manevi boşluk,
kimlik inşaasında yaşanan sorunlar, değersizlik ve anlamsızlık
hissi içerisindeyken Selefi ve aşırı gruplarla tanışmaları sonucu
DAİŞ gibi bir terör örgüte dahil olabilmektedir. Bu gençlerin
bilgisayar oyunlarındaki gibi fantastik savaşı öngören cihatçı
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
kimlikten ve içerisindeki şehadet, cennet vaadi gibi bir takım
vaatlerden oldukça etkilenmesi İslama geçmeleri ve cihatçı
kimliğe bürünmelerini tetiklemektedir. Özetle, bu aşırı gruplara eklemlenme dinamikleri altında ötekileştirilmişlik, şehadet
vaadi, manevi ortam, aidiyet duygusu, sosyal sermaye ve güçlü
bir kimlik edinme gibi ihtiyaçların karşılanmasının yanı sıra
DAİŞ’in sunduğu fantastik macera içeriğinin de etkili olduğu
açıktır. Bilgisayar için dizayn edilmiş bol silah ve kan içeren
savaş oyunlarının yeni nesil gençler arasında oldukça popüler
olması, bu çocukların fantastik macera arzusu ve heyecanını
cihatçı kimlik ve fantastik savaş ortamı ile tatmin ettiği dikkate
alınmalıdır (Boyle, 2013).
Fransa İç İşleri Bakanı Bernard Cazeneuve, Reuters’a
Temmuz 2014’te verdiği demeçte, yaklaşık 800 Fransız vatandaşının DAİŞ militanı olmak için çalıştığını, Suriye’de hali hazırda 600 vatandaşlarının bulunduğunu ve 100 kişinin de DAİŞ
saflarında savaştıktan sonra geri dönmekte olduğunu beyan
etmiştir. Cazeneuve’a göre Avrupa’da ortaya çıkan bir takım
saldırılar bu cihatçıların geri dönmesi akabinde gerçekleşmektedir (Reuters, 08/07/2014). Bu demecinden yaklaşık iki ay sonra
Cazeneuve’ın verdiği rakamlarda ise bu sayıda ciddi bir artış
gözlemlenmektedir. Buna göre toplam 930 Fransız vatandaşının
Suriye ve Irak’ta olup, 36’sı o bölgede ölmüş, 180’ni bölgeden
ayrılmış ve transit hareket halindedir. Bu net rakamlara göre,
cihatçı sayısı 2013’te henüz 50 kişiyken, 2014 Nisan ayında
500’e ve dört aylık süre zarfında 930’a yükselmiştir (LeFigaro,
14/09/2014). Üstelik Fransız vatandaşları arasından sadece erkek cihatçılar değil aynı zamanda kadınlar da DAİŞ’e katılmaktadır. Müslüman kadınların kimlik bunalımı, kamusal alanda
uğradıkları hak ihlalleri, kültürel varoluş biçimlerine yönelen
ayrımcı tavırlar, saldırılar, yasal ve toplumsal konjonktür ve
dışlanmışlık ile harmanlanan aidiyet arayışı ve macera arzusu
onların aşırı gruplara sempati beslemeye yöneltmektedir. Cihatçı kimliğiyle DAİŞ’e katılan pek çok kadın 2014 yılında Suriye’ye
giriş yapmıştır. Buna göre 2014 Kasım ayında açıklanan verilerde toplam Fransız Cihatçı sayısı 376’sı kadın, 88’i çocuk olmak
117
118 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
üzere 1132 olarak açıklanmış, Bu sayının Cazeneuve’a göre 1
Ocak 2014’ten itibaren %82 oranında bir artış hâsıl olduğunu
göstermektedir (Huffingtonpost, 17/11/2014).
Fransız Cihadistlerin Suriye’ye geçiş yaptığı transit ülke
Türkiye’dir. Örneğin Fransız kamuoyunda Paris Orly hava limanından Türkiye’ye ucuza edinilen tek yön biletlerinin Türkiye’yi
Cihatçı teröristlere uzanan bir otoban haline getirdiği tartışılmaktadır (LeFigaro, 20/06/2014). Fransız vatandaşlarının Türkiye’ye girişlerinde herhangi bir vize zorunluluğunun olmaması,
Fransa’dan Suriye’ye geçmek isteyen Fransız vatandaşlarının
ve örgütün işini kolaylaştırmaktadır. Suriye’de ‘Fransız cihatçılar zinciri’ oluşturan bir Fransız cihatçı grup, özellikle ergenlik
çağındaki kız ve erkek çocukları örgüte üye yapmakta ve Suriye’ye girişlerini sağlamaktadır. DAİŞ’e üye toplayarak cihatçı
yetiştiren grubun başında olan Fransız Fares Mourad 2014 yılı
Ağustos ayında yakalanmış ve Türkiye tarafından Fransa’ya
iade edilmiştir (RTL, 09/11/2014). Sosyal medya üzerinden
örgütle iletişim kuran göçmen kökenli Fransız vatandaşı ergen
çocukların DAİŞ saflarına katılmasına örnek vakalardan biri
de 15-16 yaşlarındaki Eyüp ve Yasin vakasıdır. Yasin okulda
model alınan başarılı bir öğrenciyken, Eyüp akademik başarısı
yüksek olmayan problemli bir çocuk olarak tanımlanmaktadır.
Bu iki çocuk internet aracılığıyla yazıştığı insanlarla Suriye
El-Kaidesinin saflarına katılmak için Türkiye’ye gelmiş ancak
ailelerinin takibi sonucunda ailelerine teslim edilmiştir (LeFigaro, 27/01/2014). Bu olayda Türkiye’nin cihatçı terör örgütüne
karşı Fransa ile işbirlikçi yardımlarından ötürü F. Hollande
Türkiye’ye teşekkür etmiştir.
Görüldüğü gibi internet çağı ve sosyal medyadaki örgütlenme seviyesinin artmasıyla artık küresel ağlar, bu aşırı grupların
kendi ideolojilerine dünyanın her yerinde baskı, yok sayılma,
saygı görmeme, olumsuz koşullara itilme, toplumsal düzene
dâhil edilmeme, sosyal dışlama gibi problemlerle karşılaşan ve
kimlik inşaa sürecinde karmaşa yaşayan gençleri etki altına alabilmektedir. Bunun diğer bir örneği de 14, 15 ve 17 yaşlarındaki
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
genç kızların DAİŞ’e katılmak için internetten irtibat kurmalarından ötürü yargılanmasıdır (L’Express,29/08/2014). Kızların
örgüt için evleri terketmelerine bir diğer örnek ılımlı Müslüman
bir semtte yaşayan 14 yaşındaki kolej öğrencisi bir kızın örgüte
katılması vakasıdır. Bu vakada ailesinin belirttiğine göre kızın
daha önce cihatçılık ve Selefi İslamla ilgili hiçbir şekilde konuşmaması ve örgüte katılacağına dair hiçbir belirti göstermemesi
dikkat çekicidir (LeFigaro, 19/06/2014; RTL, 28/08/2014). Burada göndermede bulunulan ve bunlara benzer incelenen vakaların tümü Fransa’da gençlerin cihadist gruplar tarafından etki
altına alınması pek çok dinamiğin bir bileşkesi olmakla birlikte,
bu aşırıcı ve terörist doktrinlerin yayılması ve gruba üye toplama
becerisi internet ve sosyal medya aracılığıyla oldukça gelişkindir.
Yukarıda söz edildiği gibi Fransa’da Müslüman olmayan
yahut aşırı seküler olan ailelerin çocuklarının Selefi İslamla ve
aşırıcı doktrinle tanışması ve bu doğrultuda Müslüman olması,
çok daha patolojik bir cihatçı kimliğini üretmektedir. Bu gibi
gençlerin ilk tanıştıkları İslamın barışçıl ve sevgi dolu, canlı
hayatına saygı yönü ön plana çıkan bir İslam olmaması DAİŞ
gibi terörist grupların beslenme kaynağıdır. Selefi İslamdaki
aşırılıkların dışında bireylerin misyon yüklenerek şehitlik mertebesine ulaşabileceğini vaat eden etkileyici ‘kurtuluş’ uğruna
gençler birer teröriste dönüşmektedir. Şehitlik mertebesini
sömüren terörist grupların etki altına aldıkları bu gençler önce
Arap dünyasının başka ülkelerinde eğitimlere gitmektedir. 2014
öncesi bu ülkelerde Cihatçı olarak eğitim gören Fransızların
Suriye’de öldürüldüğü haberlerine bir örnek de David Drugeon
vakasıdır (France24, 07/11/2014). Benzer bir diğer vaka ancak
sonunda çocuğun Türkiye sınırında kurtarılmasıyla son bulan,
17 yaşındaki Tunus asıllı annesi Hıristiyan babası ılımlı Müslüman olan bir Fransız gencin vakasıdır. Türkiye sınırında bir
köyde konuşlanan El-Kaide tugaylarına katılan oğulları ile kaçışından belli bir süre sonra bir sosyal paylaşım sitesinde iletişim
kurduklarını ve zaman içinde oğullarının o bölgede bulunmanın
kimseye bir faydası olmadığını anladığını belirten aile Türkiye’ye gelmiş ve çocuğuna haber vererek kaçma planı kurmuştur.
119
120 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Tugay birliğinden kaçan çocuk, Fransa’da gözaltına alınmıştır
(Le Parisien, 03/08/2014). Anti-cihat yasa taslağı Meclisten
geçtikten sonra da benzer şekilde Cihatçı gruba katılan ancak
yakalandıktan sonra yargılanan Flavien Moreau da çıkarıldığı
mahkemede 7 yıl hapis cezasına mahkum edilmiştir (France24,
17/10/2014).
Vaka 2:
Irkçı yaklaşımlar, Kültürel Kimlik ve
Onur hakkı, İfade ve Vicdan Özgürlüğü ihlali
Köken ülke tarihine ilişkin ifade özgürlüğü ve kültür
ve etnisite özelliklerinin onurlu tanınma haklarının ihlalinin
örneklerini taşıyan Ermeni Soykırımı İnkâr Yasası, 2014’ün
önemli aktivitelerini barındıran ve çeşitli sembolik mesajlar içeren bir uluslararası bir vaka haline gelmiştir. Bu konuda ifade
özgürlüğü, kişisel ve etno-kültürel onurun çiğnenmesine ilişkin
gelişen vakaların başında 2008 yılında Lyon-Villeurbanne’den
yerel seçimlerde aday olmak isteyen Sırma Oran Martz’ın davası
gelmektedir. Bu dava Sosyalist Parti (PS) ve Yeşiller (Les Verts)
Partisinin işbirliği yaptığı seçimlerde, soykırım suçlamalarını
kabul etmesi yönünde yapılan baskı ve adaylıktan çekilmeye
zorlanması üzerine Oran Martz’ın açtığı davadır. Buna göre
Oran Martz, PS Belediye Başkanı Jean Paul Bret’e ‘ayrımcılık’
üzerine davası açmış ve bu olay Ayırımcılık ve Eşitsizlikle Mücadele Kuruluşu’na (HALDE, Haute Autorité de Lutte contre les
Discriminations et pour l’égalité) rapor edilmiştir. Oran Martz,
Türkiye gazetelerine verdiği röportajda Sırma Oran, Fransa’da
iyi Fransızca konuşmasına, eğitimli ve iş sahibi olmasına ve
hatta vatandaşlık edinmesine rağmen Türk kökenli olmasından
dolayı önüne nasıl engeller konulduğu ve uyumsuzluğa itildiğini
şu sözlerle özetlemiştir: “Türk kökenlilere yaşama, düşünme,
bir yerlere gelme hakkı tanınmıyor. Bizden uyum sağlamamızı
isterken, bizleri uyumsuzluğa itiyorlar” (Hürriyet, 04/11/2009).
Bu düşüncelerle Oran Martz’ın açtığı davayı kaybetmiş, mahkeme heyeti “Fransız hukukunda politikada ayrımcılık suç
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
sayılmamaktadır” esasına ve 2001’de Fransa’da soykırımın
kabul edilmiş olmasına dayanarak belediye başkanını haklı bulmuştur. Sonuç olarak Oran Martz öncelikle 1500 €, daha sonra
usulsüz yere dava açma hakkını kullanmasından ötürü tazminat
ve diğer masrafları da kapsayacak 20 bin €’luk bir para cezasına
çarptırılmıştır (NTV, 06/01/2010; KanalTürk, 06/01/2010). Bu
olay sonrasında Avrupa Ermeni lobisince bilinen bir isim olan
ve France-Armenie dergisinin yöneticisi Laurent Leylekyan’ın
Oran Martz’e ilişkin hakaretlerle dolu, hedef gösteren ve ‘inkârcı’ suçlamasıyla yazdığı yazı üzerine Oran Martz yine bir dava
açmış ve kazanmıştır. 2014 yılında Leylekyan vakası, Leylekyan’ın temyize gitmesine rağmen kendisinin 1 yıl tecilli hapis ve
4,500 € para cezası ile neticelenmiştir (Hürriyet, 17/01/2014).
Siyasi ve devletlerarası tanınma meselesiyle bağlantılı
olan tarihsel bir olay, Türklerin Fransa’da etnik kökenlerinden
ve bununla ilişkili diğer sebeplerden ötürü saldırıya maruz kalabileceğini göstermektedir. Bu olay diplomatik meselelerin nasıl
halklara mal olduğu ve kültürel farklılığı olan grubun imajının
nasıl olumsuzlanabileceğine net bir örnektir. Bu olayların öncesinde ise Başkan F. Hollande’in ve Fransız kamuoyunun Türklerin aleyhine olacak bir şekilde Ermeni meselesi ile yakından
ilgilenmiş olması dikkati çekmektedir. 2014 yılı Türkiye-Fransa
ilişkileri için hem yakınlaşma hem de gerginlik yılı olarak anılabilir. Ocak ayı sonunda F. Hollande’ın Fransa’nın 22 yıl sonra
Türkiye’ye başkanlık rütbesinde yaptığı ilk diplomatik seyahati
olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ancak 2012’de
Fransız meclisinden geçen ancak Fransız Anayasa Konseyi tarafından iptal edilen sözde ‘Ermeni soykırımı’na dair inkâr yasası,
Ermeni lobisinin katkılarıyla gündeme gelmiştir.
İnkâr yasasının gündemden düşmediği 2014 yılında Ermeniler Nisan ayında Champs Elysee’de Türkiye ve Türklere karşı
gösteriler yapmış, bunun üzerine Nisan ayında başkan Hollande, Ermenistan’ın başkenti Erivan’a ‘Soykırım Anıtı’nı ziyarete
gitmiştir (Le Monde, 24/04/2014). Bu ziyaretin akabinde 2014
yılında sonuçlanan bir diğer ifade özgürlüğü vakası ki kişisel ve
121
122 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
etno-kültürel onurun çiğnenmesi olarak incelenebilecek Emine
Çetin vakasıdır. İnkâr yasası karşıtı gösterilerin hazırlık komitesinde bulunması ve gösterilere katılması sebebiyle kendisi ve
ailesine Ermeni kökenli iki kardeş tarafından telefonla taciz,
küfür ve ölüm tehdinde bulunulması üzerine H. Çetin, tacizcilerin kimlikleri bilinmediği maruzatı üzerine mahkemede davayı
kaybetmiştir. Ancak Çetin, telefon kayıtlarının incelenmesi ve
kimliklerin tespitinin yapılması için Versailles Temyiz Mahkemesi’ne başvurarak karara itiraz etmiştir. Temyiz davasında
kimlikleri ortaya çıkarılan Ermeni ırkçılara dört ve altı ay tecilli hapis cezası ve 5 biner € tazminat ile avukat masraflarını
karşılama cezası verilmiştir (Hürriyet, 30/04/2014). Bu olaylar,
Fransa’da ifade özgürlüğü ve kişisel ve etno-kültürel onurun
korunması konusundaki adalet mahkemenin meseleye bakış
açısına göre değişebilir olduğunu göstermektedir.
2014 yılı içerisinde Ermeni lobisinin, 1915 olaylarının
100. Yılı hazırlık faaliyetleri, yaşanan felaketin soykırım olarak
tanınması konusunda başarılı olmuş ve sonucunda 2015 yılı
içerisinde sözde “Ermeni Soykırımı” Avrupa Parlamentosu tarafından 100. Yıl anmalarına on gün kala tanınmıştır (Le Figaro,
15/04/2015). Bu süreçte dönemin Türkiye Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın, tehcir sürecinde vefat eden Ermeniler için
başsağlığı ve acıların paylaşıldığı mesajını iletmesi gerginliği
hafifletme yolunda çok kıymetli bir adımdır. Ancak hür ifade
hakkı, düşünce ve vicdan özgürlüğüyle bağlantılı olan bu hassas
meselede, Ermenilerin Türklere karşı tutumu ve siyasi kanatta
Türklere karşı olumsuzlayıcı etkinlikleri Fransız meclisi ve kamuoyundan destek görmektedir (Le Figaro, 05/12/2014). Ancak bu süreçte Türkiye’ye karşı daha geniş bir toplumsal tepkiyi
amaçlayarak 1915 olaylarında sadece Ermenilerin değil ayrıca
Süryanilerin ve diğer Hristiyan toplulukların da katledildiğini
iddia eden UMP vekili Valérie Boyer meseleyi dinler çatışması
boyutuna çekmeye çabalamıştır. Ancak Boyer’in Fransız meclisine sunduğu Soykırım tanıma yasa tasarısı metnindeki bilgilerin kaynağı belirsiz internet ansiklopedisi olan Wikipedia’dan
kopyaladığı (Le Figaro, 31/03/2015) rezaleti böylesi kritik bir
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
meselede, tarihsel ve objektif belge ve analizlere başvurulmadığını ve mevcut ciddiyetsizliği açıkça göstermektedir.
Ermeni ırkçılarının Türklere karşı eylemlerinin diğer bir
örneği de 2014 yılının son ayında gerçekleşen saldırı vakasında
görülebilmektedir. Fransız gazetelerinde yer almayan ancak
Türkleri ilgilendiren bir saldırı vakası 2014’ün son ayında Paris’te Anadolu Kültür Merkezi’ne yapılmış, merkezin dış girişi ve
vitrinleri sprey boyalarla zedelenerek kapıya “Ermeni Soykırımı, özür ve tazminat için savaşın” ifadesi yazılmıştır. Derneğin
Başkanı Dr. Demir F. Onger, “saldırının büyük olasılıkla Sözde
Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yılı nedeniyle” gerçekleştirildiğini belirtmiştir (IHA, 26/12/2014). Bu saldırının arka perdesinde 2014 yılı içerisinde bu meseleye ilişkin yoğun şekilde Ermeni
lobisi aktivitelerini barındırmaktadır.
Bu vakalarda görüldüğü gibi Ermeni tehciri meselesinin
ele alınma şekli, lobi faaliyetlerine yönelik destekler Türklerin
etnisite bazlı bir ayrımcılığa maruz kaldığını göstermektedir.
Bu durum etnik kimliklerinin kötülenmesi, dolayısıyla onurunun zedelemesi ve olumsuz tanınma, yani bir temel kültürel
hakkın aleni ihlali anlamına gelmektedir. Ancak görüldüğü gibi
Avrupa’da Soykırım yasası ile mevzu bahis olan diğer bir ciddi
insan hakkı ihlali de söz konusudur. Yasal düzlemde mutabık
olunan Türklerin bu konudaki hür düşünce, ifade ve vicdan
özgürlüklerini çiğneme kararı, Avrupa’daki Türkleri hem yasal
hem de toplumsal açıdan zor durumda bırakmaktadır. Üstelik
meselenin Türklerin can güvenliğine tehdit oluşturacak şekilde
bu denli kızıştırılması, Türkleri pek çok ayrımcılık davranışlarına ve hem fiili hem de sözlü saldırılara açık hale getirmektedir.
Kültürel haklar arasında temel insan hakkı olarak telakki edilen ifade ve düşünce özgürlüğüne karşı Avrupa’nın çeşitli
ülkelerinde kabul gören bu ceza yasasının çiğnediği insan hakları ve buna bağlı değerler dikkat çekicidir. Bu inkâr yasasıyla
ilgili 2014’te vuku bulan yoğun tartışmalar sonrasında, nihayet
2015’te bu yasanın bir insan hakkı ihlaline yol açtığına dair
karar 2015’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM)
123
124 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
çıkmıştır. Bu karar, Doğu Perinçek’e İsveç’te açılan davanın üzerine alınmış ve Perinçek İnkar Yasası’yla ilgili davayı kazanmıştır (Le Monde, 24/04/1915). Bu son durum, Türklerin gelecekte
bu yasadan dolayı Avrupa’da alacağı cezalara karşı emsal teşkil
etmesi ve ifade özgürlüğünün korunması açısından önemlidir.
Vaka 3:
Okuldışı Kamusal Alanda Başörtülü
Kadınlara Yönelik Rencide Edici ve
Aşağılayıcı Davranışlar
Fransız İhtilali’nin 200. yıldönümünde, 1989’da üç Müslüman kız öğrencinin Creil’de okuldan atılmasıyla ortaya çıkan
hak ihlalleri, Başörtüsü Vakası (l’affaire du foulard) ‘ulusal bir
travma’ olarak nitelendirilmektedir. 2014 yılı özellikle başörtüsü olaylarının 25. yılı, türban yasağının ise 10. yılı olmasından
ötürü de kültürel hakların yasal ihlalinin devamlılığını göstermesi açısından önemlidir. 2004’teki devlet okullarında (ortaokul
ve liselerinde) belirgin dini sembollerin kullanılmasına ilişkin
yasa tasarısının onanması (Kastoryano, 2007: 285) ile 2014 yılına kadar geçen süreçte gelişen hak ihlalleri, yasak kapsamına
girmeyen durumlarda dahi kültürel farklılıklara tahammülsüzlüğü gösterebilmektedir. Orta ve lise düzeyindeki okullar
dışında başörtüsüne müdahaleci davranışların, kamusal alanda
kadınların maruz kaldığı başörtüsü vakalarının pek çok örneği
2014 yılı içerisinde yoğunluklu olarak kayıt altına alınabilmiştir. Örneğin CCIF’in 2014 raporuna göre %77’si İslamofobik
kaynaklı olan ayrımcılık vakalarının %81,5 kadarı kadınlara
yönelik saldırılardır. Üstelik bu vakaların %71’i kurumsal ve
kamusal alanlarda gerçekleşmekte ve Müslümanlar rencide
edilerek aşağılanmaktadır [12]
Başörtüsünün kültürel yönü, kimlik ile örtüşen ve kişinin
özgür seçimi olarak tanımlanması gereken bir insan hakkı olduğu, başörtüsünün bu kadınların varoluşlarının ve kimliklerinin
bir parçası olarak algılandığı dikkate alınmalıdır. Başörtüsü
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
davaları ve gündelik yaşamdaki ayrımcılık vakaları, kültürel
hak ve özgürlüklere aykırı olmakla birlikte, onur kırıcı, yaftalayıcı, aşağılayıcı, kültürel varoluşuna dair insan hakları ihlalleridir (Benhabip, 2006: 191-205). Müslüman altkültür grubunun
oluşumunda etkisi olan Başörtüsü Olayı, etnisite fark etmeksizin dini-kültürel giyim pratiklerinin ve eğitim hakkının engellenmesi mağduriyetinde deneyim ortaklığı olan türbanlı kızlar
grubunu (Göle, 2010:120-121) da ayrı bir altkültür olarak kenetlemektedir. Başörtüsü kamusal ortamda damgalanmış kültürel
kimliğin, yabancılığın, Cumhuriyetçi değerlere ve laik düzene
aykırılığın ve Batılı feministlere göre ise ezilmişlik ve baskının
bir sembolü olarak görülmektedir (Davidson, 2012: 206-209;
Elver, 2012: 115-117). Ancak başörtülü kadınların aşağılanmasının tarihselliği, Oryantalist kolonyal fantazilere dayanmakta
ve Batının örtüye karşı geliştirdiği ‘açma’ fantazileri üzerinden
analiz edilebilmektedir. Bu analize göre Batılı bakış ve arzu ile
Doğulu kadın arasında örtünün bir bariyer koyması ve örtünün
altındaki gizemin uyandırdığı istila etme dürtüsünün bir parçasıdır (Yeğenoğlu, 1998: 38-39). Bu fantazilerin kalbinde Fransız oryantalizminin Müslüman kadınların özgürleştirilmesi ve
onların erkeklerinin ve dinlerinin barbarlığından kurtarılması
motivasyonu yatmaktadır.
● Peçeli Çarşaf ve Burka Vakaları
2014 yılında kadınların İslamofobik saldırıların %81,5
kadarına maruz kaldığı düşünülürse bunların başında elbette
dini-kültürel sembol olarak görülen başörtüsü, peçeli çarşaf ve
burka meselesi gelmektedir. Farklı kamusal alanlarda hiçbir yasal dayanağı olmaksızın İslamofobik tavırlar sonucu 2014 yılında ortaya çıkan başörtüsü vakalarının dışında ve 11 Ekim 2010
tarihli kamusal alanda yüzü gizlemeyi önleyen peçeli çarşaf
veya burka (niqab/burqua) giyenlerin 150 Avro para cezasına
çarptırılacağını belirten yasayla ilgili vakalar da dikkat çekici
yoğunluktadır. AİHM’de konuyla ilgili 2011 yılında açılan insan
hakkı ihlali davasından 2014’te çıkan sonuç, peçeli çarşaf ve
125
126 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
burka ceza yasasıyla Fransa’nın bu yasa ile dini bir hak ihlaline
yol açmadığı doğrultusunda olmuştur (LeMonde, 01/07/2014;
Liberation, 01/07/2014). Bu yasayla ilgili Cassandra Bellin
davası 2013 Temmuz ayında yaşanan polis tetkikatı esnasında
aşağılayıcı davranışlarından ötürü eşinin polislere müdahale
etmesi sonucunda oluşan arbede ve tutuklama olayına ilişkindir. Açılan dava sonucunda mahkeme İslamofobik davranışlarda
bulunduğu iddia edilen polisler değil C. Bellin’e ve eşine para
ve hapis cezası 2014 yılında onamıştır (LeMonde, 17/12/2014).
Peçeye ilişkin ayrımcılık vakalarından biri Thionville şehrinde peçeli çarşaflı bir kadının salona alınmaması vakasıdır.
Bunun üzerine sosyal aktivite olarak spor salonlarına girişlerinin engellenmesine ve ayrımcılığa karşı 2008’de açılan dava 2014
yılında neticelenmiş ve spor salonu 500 € para cezasına çarptırılmıştır (L’Est Republicain, 06/06/2014; CCIF, 19/06/14). Diğer
vakalardan biri ise opera salonundan burka giyen bir kadının
rencide edilerek atılması vakasıdır (LeMonde, 21/10/2014).
2014 yılı içinde gerçekleşen peçeli çarşafa ilişkin diğer ayrımcılık
vakası sağlık hizmeti almak üzere doktora giden peçeli çarşaf giyen kadının diğer hastaların bundan rahatsız olmadıklarını söylemesine rağmen kamu hizmetinden dışlanması vakasıdır. Buna
göre kadının doktor tarafından “diğer hastaların şikâyeti” bahanesiyle başka bir odada tecrit edilmeye çalışılmış ve kamu hizmetinden yararlanma hakkı ihlal edilmiştir (CCIF, 23/12/14).
Bu vakalarda görüldüğü gibi, Türkler arasında yaygın olmayan
ancak Selefi İslamcı kadınların kültürel-dini farklılıklarını sembolize eden ve bir bakıma var oluş biçimi olarak dikkate alınabilecek gündelik giysinin giyilmesi çeşitli ayrımcı davranışlara,
dolayısıyla hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açabilmektedir.
● Başörtüsü vakası
Kamusal alanda AİHM tarafından da onaylanan peçeli
çarşaf ve burka yasağı bir yana, ortaokul ve lise düzeyinde
devlet okulları dışında başörtüsü giyen kadınlar da gündelik
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
yaşantısında yoğun tacize, saldırıya ve aşağılamaya maruz kalmaktadır. Bu saldırı vakalarının dışında bir de 2004’te okulda
başörtüsü yasağına gönderme yaparak kamusal alanda belli kurumlarda çalışan kamu görevlilerinin ve özel sektörde işveren ve
çalışma arkadaşlarının keyfi müdahalelerine dair vakalar gelişmektedir. Bu müdahaleler çerçevesinde alışveriş merkezlerinde
çalışmaları, metrolarda, otobüslerde, hastanelerde, postane ve
gişelerde, spor salonlarında, gösteri salonlarında, plaj ve parklarda ve dahası sokak ortasında yine gündelik yaşam içerisinde
sıradan mekânlarda gerçekleşmekte, Fransa’da başörtülü Müslüman kadınlar her an sözlü ve davranışsal tacize ve şiddete
maruz kalabilmektedir.
Buna dair 2014’te yaşanan olaylardan biri kamu sağlık kuruluşundan saglık hizmeti almak için dişçiye giden başörtülü bir
Müslüman kadının yaşadığı kültürel farklılıklara tahammülsüzlük vakasıdır. Başörtünün diş muayenesine hiçbir engel teşkil etmemesine rağmen doktorun başörtüsünü çıkarması talebi sonrasında doktor bu talebiyle ilgili muayenehanesine keyfi bir bildiri
asar. Ancak mağdur kadının CCIF’e yaptığı şikayet başvurusu
akabinde yapılan uyarılardan sonra sağlık merkezinin yönetimi
bu uygulamanın yasa dışı ve ayrımcılık olduğu gerekçesiyle doktorun keyfi uygulamasını kaldırmıştır (CCIF, 31/01/14 ).
2014 yılında yaşanan diğer bir vaka, başörtülü genç kızın
kent spor etkinliklerine katılmasının engellenmesi vakasıdır.
CCIF’e yapılan şikayet sonucu aracılık yapılması üzerine başörtülü kızın faaliyetlerden yararlanmasına izin verilmiştir
(CCIF, 31/07/14). 2014 yılının benzer vakalarından bir diğeri
Raincy’deki Kadınlara mahsus ayrılan Orty Gym spor salonuna
peçeli ve başörtülü kadınların gitmesinin Belediye Başkanı E.
Rault tarafından şehircilik komisyonunun olumlu raporlarına
rağmen kapatılması durumudur. Buna göre 2013’te kapatılan ve
2014 Mart ayına kadar açılmasına karar verilmesine rağmen salon 2014 yılı içerisinde yeniden açılma izni bulamamıştır (CCIF,
9/12/14; LeParisien, 22/12/2014 ).
127
128 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Bu gibi sosyal aktiviteler dışında 2014 yılındaki diğer bir
ayrımcılık vakası örneği Primark alışveriş merkezinde başörtülü bir çalışanın ve başörtülü müşterilerin içeriye girişlerinin
engellenmesi vakasıdır. Buna göre başörtülü kadınların çalışma
hakları da ellerinden alınmakta, içeri başörtülerini çıkararak
girmeleri istenmektedir (CCIF, 22/08/2014). Bu vakalara rağmen başörtüsüyle özel bir kreş olan Baby Loup’ta çalışan Fatima
Affın’in yaklaşık dört yıldır süren davası, 2014’te özel işyeri lehine sonuçlanmış ve Affın’in, iş yerini suistimal ettiği kararına
varılmıştır (LeFigaro, 24/06/2014). Bu karar, kamu kuruluşları
olan devlet okullarında sürdürdüğü başörtüsü yasağının özel
işletmelerde keyfiyete bağlı olarak uygulanabilmesinin önünü
açarak emsal teşkil edecek bir karardır. Bu davanın sonucu Fransa’da yeni bir laiklik tartışması açmıştır (Liberation,
28/11/2014).
Bir başka keyfi şekilde müdahale, okul gezisinde bir öğrencinin başörtülü annesinin geziye katılmasının engellenmeye
çalışılması vakasında yaşanmıştır. Bu vaka başörtü meselesinin
toplumsal bir dışlama aracı, ötekilik ve tehlike sembolü olarak
anlaşıldığını göstermektedir. Bu tartışma da gündelik yaşamda
başörtüsü yasağının kapsamının sorgulanmasını sağlamıştır
(Liberation, 20/01/2014). Yasak sadece okulları kapsasın yahut
kapsamasın, Fransızlık anlayışına karşı bir tehdit olarak algılanan başörtüsünün egemen toplum için sorun haline geldiği bu
keyfi müdahaleler üzerine anlaşılmaktadır. Bu sorunsalla ilgili
ayrıntılı ele alınan son Başörtüsü vakası, okul gezisindeki kadının çocuklarının gözleri önünde aşağılanması vakasına benzer
bir kamusal alanda başörtüsü vakasıdır.
Başörtüsünün Fransız kamusalında Cumhuriyet geleneğine ve Fransız kültürüne karşı bir tehdit olarak algılanmasına
(Kastoryano, 2007: 286) örnek olarak ele alınacak son vaka 5
Temmuz’da, banliyö bölgesi Wissous’ta iki çocuklu başörtülü bir
kadının bölgede halk plajına girişinin engellenmesi vakasıdır.
Çocuklarını plajda oynamaya getiren kadının kamusal alanda,
herkesin ve çocuklarının gözleri önünde girişi o sırada alanda
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
olan Belediye Başkanı Ricchard Trinquier emriyle görevlilerce sert müdahaleyle engellenmiştir (France24,13/08/2014).
Trinquier’in açıklamasına göre müdahale bir arada yaşayabilmek için dini sembollerin yasaklanması ve böylece laikliğin
korunması amacıyla yapılmıştır. Kamusal alanda görevlilerin
fiziksel müdahalesine maruz kaldığını ve rezil edildiğini dile
getiren L. Malak, bu müdahalenin neden yapıldığını sorduğunda görevlilerin 2004 devlet eğitim kurumlarındaki başörtüsü yasağı üzerinden açıklama yaptığını belirtmektedir. Bu
vakanın akabinde 12 Temmuz’da Versailles İdare Mahkemesi
belediyenin plaj için aldığı yazılı kararı, Fransız kamusal alanlarında devlet okulları hariç başörtüsünün kullanım serbestliği gerekçesiyle ikinci defa askıya alarak belediye başkanını
olumsuzlamış (LeFigaro,13/08/2014) ancak tümüyle kadının
mağduriyetini resmileştirmemiştir. 2014 Temmuz ve Ağustos
aylarında Sarkozy döneminde meclise giren ve yabancı karşıtı
söylemleriyle sıkça haberi yapılan Nadine Morano tarafından bu
vaka Fransız kültürüne saldırı olarak değerlendirilmiş ve konu
hem mecliste hem de sosyal medyada gündemde tutulmuştur
(Le Figaro,18/08/2014).
Bu vaka, kültürel hak ve özgürlük ihlali olmakla birlikte
küçük düşürücü boyutuyla da derin bir ayrımcılık örneğidir.
Plaja çocuklarını oynatmak için girmek isteyen L. Malak’in
ayrımcılık vakası, Fransız kamuoyundaki başörtüsü üzerinden
ortaya çıkan gerçek gündemi ortaya koymuştur. Müslüman
kadınların dini ve kültürel varoluşunun Fransız kültürüne ve
laiklik değerlerine aykırılığı şeklindeki dışlayıcı tartışmalar, başörtüsü kullanan Müslüman kadınların onurlarına, tercih haklarına, kültürel ontolojilerine ve kamusal alanı kullanım hakkına yönelik ortak deneyimledikleri bir kültürel hak ihlalidir. Bu
vakalar arasındaki son iki vakanın özellikle başörtülü annelerin
çocukları önünde kamusal alanda damgalanması, utandırılması ve küçük düşürülmesi özellikle çocuklarda yetişkinlerde
olduğundan daha derin kimliksel yaralar açmaktadır. Bu çocukların maruz kaldıkları ayrımcılığa bağlı travmalar, içinde
oldukları ötekileştirilmişliğin müsebbibi olarak ya ebeveynlerini
129
130 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
suçlamalarına ve kuşak çatışmasına yahut Fransa’yı bir bütün
olarak suçlayıp Fransız toplumuna ve devlete karşı öfke duymalarına neden olmaktadır. Bu gibi durumlar yeni göçmen kökenli
nesilin Fransız vatandaşı olmalarına rağmen farklılık algısının
canlı tutulduğu, asla naturalize edilemeyecekleri ve içinde yaşadıkları bağlamdan koparak yeni kimlik arayışlarına girmelerini
sağlayabilir.
Vaka 4:
Bir Kültürel Asimilasyon Politikası Olarak
Koruyucu Aile Meselesi
Fransız asimilasyon politikasının yansımalarından birini,
göçmen ailelerin çocuklarını da kapsayan Fransız Çocuk Koruma sisteminde görmek mümkündür. Aile içi şiddet, anlaşmazlık
ve boşanma gibi durumların tespitinde Fransız yerel otoriteler
tarafından Çocuklara Sosyal Yardım ASE (Aide Sociale à l Enfance) ve merkezi hükümeti temsilen Gençlik Koruma Mahkemesi PJJ (Protection Judiciare de la Jeunesse) evlat edindirme
yetkililerin raporlarına göre mahkeme kararı ile işleyiş göstermektedir (Dumaret & Roset, 2005:2-3). Evlatlık yahut koruyucu
aileye verilme programının kapsamına kimsesiz, terkedilmiş,
rızaen bakımevine bırakılmış, aile koruması olmayan yetim
çocuklar girmekle birlikte, ebeveyn sorumluluğunu ve haklarını
kaybeden, çocuklarına karşı yetiştirme sorumluluğunu yerine
getiremeyen anne-babaların çocukları da bu programa dâhil
edilmiş, bu durumların tespitinde Çocuk Yargıcı tarafından
inceleme başlatılmaktadır. Evlatlık verilme süreci tanık ve
telefon ihbarlarından yola çıkılarak, 1989 çocuk koruma yasası uyarınca çocukların istismarı ve kötü muamele edilmesi ve
ebeveynlerin zihinsel rahatsızlığı olması durumlarının tespiti
üzerine başlamaktadır. Ancak evlat edinilme süreci antisosyal
ve rahatsızlık sahibi ebeveynlerin çocukları için oldukça sorunlu
bir süreçtir (Dumaret & Roset, 2005:4-5; Akçadağ ve diğerleri,
2014: 14-16).
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Ailenin yaşadığı ortam ve ebeveynlerin patolojik durumlarına ilişkin tespitler sonucunda tehlike altında olarak tanımlanan çocuklar bu programda değerlendirilmektedir. Tehlike
altında olan çocuklar eğitim, maddi ve psikolojik ihtiyaçları
karşılanamayan, güvenlik, sağlık ve ahlaki açıdan gelişimi
tehdidi altında olan, dolayısıyla sapkınlık eğilimlerine sahip
çocuklar olarak genç göçmenler ve kabilevi bir göçle gelenler
arasından çıkmaktadır. Fransa’da 2004 verilerine göre büyük
çoğunluğu Kuzey Afrika kökenli ve siyahî çocuklardan oluşan
92 bin çocuğun karşısında evlat edinme başvurusunda bulunan
çiftlerin çok azı farklı ten renginde ve ırksal olarak karma olan
44,500 koruyucu aile mevcuttur (dolayısıyla Türk ve Müslüman
koruyucu aile sayısı da yetersizdir). Çocukların doğduğu aile,
koruyucu aile ve sosyal çevreyle daha sağlıklı ilişkiler kurabilmesini, çocuğun kimlik ve tarih duygusunu geliştirmesini sağlamak amacıyla mahkeme kararına göre ebeveynlerinin rızası
olmamasına rağmen çocuklar koruyucu aileye bakım için veya
evlatlık olarak verilebilmektedir (Dumaret & Roset, 2005:8-13)
Benzer şekilde pek çok sebepten ötürü koruma altına alınan Türk ve Müslüman çocuklar, yetersiz Türk ve Müslüman
koruyucu aile olmaması sebebiyle ve belki de kasıtlı olarak
Hıristiyan, ateist ailelere veya tek cinsten oluşan çiftlere verilmektedir. Bu ailelere verilen çocuklar, ana-dilini konuşamamakta, yabancılık çektiği bir ortamda yaşama devam etmekte
ve olumsuz yaklaşımlara, tavırlara ve şiddete maruz kalmaktadır. Koruyucu aile meselesine ilişkin vakalardan birisi Fransız
Çocuk Esirgeme Kurumu’nda kalan ve 4 defa aile yanına yerleştirilen Kuzey Afrika kökenli bir gencin çocukluğunda maruz
kaldığı olumsuzluklardır. Defalarca aile değiştiren çocuğun
şahit olduğu norm-dışı ilişkiler, uyuşturucu ve madde kullanımı, depresyona girmiş koruyucu aile bireylerinin dengesiz
tavırlarına maruz kalma, ailenin getir götür işlerinin çocuğa
yaptırılması, şiddetin her biçimine maruz kalma gibi durumlar
yaşamıştır. Hiçbir şekilde eğitim hayatına devam ettirilmeyen
bu çocuğun yetişkin hale geldiğinde gazeteye verdiği ropörtajda
bu sistemdeki problemli koşulları ortaya koymaktadır (Lexpress,
131
132 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
21/11/2013). Koruyucu ailelerin bu çocukların asimilasyonuna
katkısının büyük olduğu alenidir, ancak ailenin koşulları, psikolojik durumu, toplumsal norm ve değerlerle ilişkisi, çocuğun
eğitimine katkıları gibi pek çok açıdan incelenmesi gerekmektedir. Zira bu çocukların geleceği yetiştirildiği aile sebebiyle oldukça problemli bir seyir gösterebilmektedir. Fransızların ahlak
ve değer yitimi yaşayan ailelerinde geçirdikleri yetişme yılları,
okula gönderilmeme, yetiştirenler tarafından ötekileştirilme ve
yukarıdaki örnek vakada olduğu gibi bir çocuğun deneyimlememesi gereken sağlıksız ve güvensiz ortamlarda büyümesine yol
açmakta ve bu durum onlara sorunlu bir gelecek sunmaktadır.
Özellikle ilk sosyalleşme evresindeki küçük çocuklar bu
aile değişiminden oldukça ağır etkilenmekte, ana-dil, güven
bağı ve cinsel kimlik farkındalığı ve kazanımında bir takım
sorunlarla karşılaşabilmektedir. Nitekim Fransa’da 2013’te
eşcinsel evlilikleri ve evlat edinmelerini onaylayan yasanın
çıkması, eşcinsel çiftlere Avrupa’nın diğer ülkelerinde olduğu
gibi Türk ve Müslüman çocukların da verilmesinin önünü açmıştır (France24, 23/09/2014). Çocukların yetişme evresinde
doğduğu aile ve etno-kültürel azınlık grubunun tabulaştırdığı
köken kültürüne aykırı ve kabulü zor olan özellik, alışkanlık ve
eğilimler kazanması öz kültürel çevresinden ve kolektif kimlik
kurabileceği altkütürden dışlanma riskini beraberinde taşımaktadır. Bu durum hâlihazırda toplumun genelinden, en basitiyle
fiziksel özelliklerinin yansıttığı kültürel farklılıklarından ötürü
dışlanması durumunda çifte katlanan bir ötekileştirme içerisine
düşebilir.
Koruyucu aile meselesinin Türk ve Müslümanlar için hak
ihlalleri teşkil ettiği ve Türk çocukların aile rızası olmadan ailelerinden koparılmasının yarattığı manevi mağduriyetler 20132014 yıllarında Türkiye’deki gazetelere yansıyan 4 koruyucu
aile vakası üzerinden kanıtlanmaktadır. Bunlardan birisi henüz
7 aylık iken ailesinden alınan Salih bebek vakasıdır. Grenoble’a
bağlı Saint Martin d’Heres’te yaşayan Zehra ve Ahmet Ulubaş’ın
iddiasına göre kaza sonucu yere düşmesi sebebiyle hastaneye
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
getirilen Salih vücudundaki kırıklardan ötürü gözetim altında
tutulmuştur. Bu şüpheli durumundan dolayı yetkili birimler
tarafından Salih ailesinden alınarak koruyucu bir aileye verilmiştir. Bu davalarla ilgili en güncel haberler, bebeğin 11 ay
boyunca koruyucu ailede kaldığı süreç içerisinde olmuştur (Cihan, 13/03/2013). Bu davaya ilişkin herhangi bir sonuç Fransız
gazetelerinde yapılan haber taramalarında rastlanılmamıştır.
Saint Brieuc, Plemet’te gelişen diğer vaka da Sercan Atasoy’un Fransız bir kadınla evliliği sonucu doğan 3,5 yaşındaki
Ziya bebek vakasıdır. Vakanın gelişimi boşanma davası süresince bebeğin annesine verilmesi akabinde, annenin rahatsızlanmasıyla başlamıştır. Kadının geçici bir süreliğine bebeğin
bakımını Sosyal hizmetler kurumuna devretmek için Atasoy’a
imzalattırdığı belgelerden sonra çıkan mahkeme kararıyla Ziya
bebeğe devlet tarafından el konulmuş, Atasoy da tutuklanmıştır (Anadolu Ajans, 26/03/2013). Bu olayların sonunda, valilik
önünde açlık grevine dahi giren Atasoy, boşanmakta olduğu
eşinin desteğiyle Ziya bebeğe 5 ay sonra kavuşmuştur (Anadolu
Ajans, 07/05/2013). Beş yıl kadar süren bir başka koruyucu aile
davası,Lyon’da Sultan Karaca Yılmaz’ın üç çocuğuna kavuşmasıyla olumlu sonuçlanmıştır. Bu olayın başlangıcı eşiyle yaşadığı
şiddetli geçimsizlik sonucunda oturum izni ve sosyal hizmet desteği için danıştığı bir yardım kuruluşunda Fransızca bilmemesi
ve anlamadan imzalatılan belgeler sebebiyle üç çocuğuna beş yıl
boyunca hasret kalmıştır. Yılmaz’ın temasa geçtiği Bakan Bekir
Bozdağ’ın desteğiyle Lyon Başkonsolosluğu ve Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın aracılığıyla dava sonuca
ulaşmıştır (Cihan, 25/07/2013).
Bu konuya ilişkin 2014 Nisan ayında gerçekleşen vaka ise
Türkiye’den Fransa’ya 15 yıl önce iltica eden Hülya ve Kıyasettin Beyazıt çiftinin beş çocuğuna birden el koyulması vakasıdır.
Bu vakada komuşuların şikâyeti üzerine çocuklar, şiddet içerikli
bir ortamda olmaları ve anne-babalarının zihinsel sağlıklarının
yerinde olmadığı gerekçesiyle ailelerinden alınmıştır. İnşaat
işçisi olarak vaka tarihinden 15 yıl önce Türkiye’de evlenip
133
134 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Fransa’ya iltica eden baba, 7 yıl önce de Türkiye’de doğan Gülsüm (15) ve Selvia (7), iki çocuğunu yanına alarak eşinin yanına
göçeden anne, bir süre sonra Fransa vatandaşı olmuştur. Sindi
(5), Yusuf (3) ve Yakup (1) isimli üç çocuk Fransa’da doğmuştur.
Okuma yazma bilmeyen baba ve yeterli eğitime sahip olmayan
annenin kalabalık ailede sıradanlaşan oyun, kavga ve gürültü
ortamına dayanarak, iki polisin de aralarında bulunduğu komşuları tarafından ailenin çocuklara şiddet uyguladığı iddiasıyla
yetkililere şikâyet edilmesi üzerine çocuklar önce yuvaya, sonra
da koruyucu ailelere dağıtılmıştır (DHA, 17/07/2014).
Hülya Beyazıt’ın İzmir’deki ailesi tarafından Türkiye medyasında duyurulan bu haberden sonra İzmir’e ailesinin yanına
dönen Hülya Beyazıt’la Ekim 2014’te yapılan ropörtaj daha
fazla ayrıntı vermektedir. Açıklamalarına göre son mahkemede
yargıç tarafından varılan karar, Hülya Beyazıt’ın başörtüsünü
çıkarması ve tam anlamıyla modern bir kadın görüntüsüne bürünmesi, aynı zamanda 6 ay içinde hızla Fransızca öğrenmesi
şart koşulmuştur (DHA, 17/10/2014). Aynı ay içerisinde Hülya
Beyazıt ATV ekranlarında Avrupa’da yaşanan ayrımcılık deneyimlerine dair pek çok haberin yer aldığı Avrupa’da Gündem
programında konuşmuştur. Aynı programda Fransa’da yaşadıkları dil problemini, çocuklarının Fransız devlet okulunda güvenlik görevlileri tarafından dövüldüğünü ifade etmiştir. Özellikle,
polis olan bir komşusunun aynı okulda okuyan kızı dolayısıyla
kurduğu kumpastan söz eden H. Beyazıt, bu polisin diğer komşuları da kışkırtarak Beyazıt ailesine karşı toplu şikâyeti sağladığını ve bu şikâyetin amacının ailenin çocuklarının ellerinden
alınması için soruşturma açılması ve apartmanı terketmelerini
sağlamak olduğunu belirtmiştir. H. Beyazıt’ın beyanlarına göre,
bu şikayettler üzere ASE’den bir yıl boyunca tetkikata gelen görevliler, anne ve çocuklar arasındaki ilişkilerin güzel ve olumlu
olduğunu, mahkemede bu raporlara göre hâkim kararıyla bu
soruşturmanın sona ereceğini söylemiştir (ATV, 26/10/2014).
H. Beyazıt’ın iddialarına göre kamu görevlileri ile işbirliği
içinde olan komşuları ailenin oturdukları evden çıkarılması ve
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
buldukları başka bir evi de iptal ettirmiştir. Bu şekilde aile ile
uğraştığı iddia edilen Fransız komşular, anneyi mahkemede
kızının hasta olması ve üç gün okula gidememesinden ötürü çocuklarının eğitiminin önüne geçmekle suçlamıştır. Mahkemedeki diğer sorgulama, Hülya Beyazıt’ın psikiyatrik muayenesi ile
ilgilidir. Bu muayeneden geçmesi dâhilinde çocuklarının 15 gün
içerisinde teslim edileceği söylenmesine rağmen, sağlam raporu
karşısında yine çocukları kendilerine teslim edilmemiştir. H.
Beyazıt, mahkemede ailesine karşı sahte deliller üretmek için
söz hakkı tüm kurumların ve kamu görevlilerinin kendilerine
karşı işbirliği içerisinde olduğunu ve hâkimin de bu işbirliğine
dâhil olduğunu açıklamıştır. Bunun dışında, çocuklarıyla görüşmesinde, çocuklarının yuvada ağır şekilde darp edildiğini,
kızların bacaklarının, omuzlarının ağır şekilde morartılıp yaralandığını, erkek çocuğunun elle taciz ve daha fazlasına maruz
bırakıldığını söylemiştir (ATV, 26/10/2014).
Yaşam biçiminin kodlarını veren kültürel semboller katı
bir ulusçuluk bilincine sahip Fransa’da ayrımcılık ve temel hak
ve özgürlüklerin ihlaline sevkedecek şekilde tehdit olarak anlaşılmaktadır. Kültürel sembollere dayalı olarak ortaya çıkan
sosyal dışlama durumu, göçmenlerin konsantre edildiği semtlerdeki artıştan kaynaklanan mekansal uzaklaştırma ve toplumsal
entegrasyon açısından da toplumdan uzaklaştırmanın bir sonucudur. Bu minvalde sosyal dışlama, eğitimde başarısızlık ve
dolayısıyla istihdam alanında bariyerlerle çevrilme sonuçlarını
doğurmaktadır. Banliyö meselesiyle yakın ilişkili olan eğitim
bu durumda göçmen çocuklar ve aileleri için bir mobilite imkânı sunamamaktadır. 2014 içerisinde Türk ve Müslümanların
kültürel, etnik ve dini farklılıklarından ötürü gündelik hayatta
karşılaştıkları sorunlar ve bu farklılıklarından doğan insan hakların ihlaline dair vakaların kökeninde entegrasyonu imkânsız
kılan banliyö ve gettolaşma meselesi ve bu meseleyle doğrudan
bağlantılı olan ikinci ve üçüncü nesil göçmenlerin kimlik bunalımı yatmaktadır. Türklerin Müslüman olmalarından dolaylanan
İslamofobik saldırıların hedefi haline gelmelerine dair göçmenlerin Fransa’daki sosyo-kültürel koşullarının uzaklaştırmanın
135
136 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
bir sonucudur. Bu minvalde sosyal dışlama, yanı sıra bu bölümde banliyö meselesinin tarihsel gelişimi dışında, Müslüman
kadınların kamusal alanda maruz kadığı İslamofobik saldırılar,
ayrımcılık ve rencide edilme durumları ortaya konulmuştur.
Bunun dışında 2014’te yoğunlaşan sözde Ermeni soykırımı
tartışmalları ışığında hem etnik kimliğin ve kimlik onurunun
olumsuzlanması ve zedelenmesi dışında fikir ve ifade özgürlüğünün çiğnenmesine mahal verecek şekilde inkâr yasa tasarısının gerek mecliste, gerek basın ve sosyal medyada gündemde
kalması önemlidir. Bu vakalar, Türklerin yasa karşıtı protestolarda bulunmasını dahi tehlikeli hale getirmekte, protestoya
katılanlar Ermeni ırkçıları tarafından taciz ve ölümle tehdit
edilebilmektedir. Bu vakalar ışığında, Fransa’da geliştirilebilecek bir Türk lobisi karşısında ırkçı eğilimleri ölüm tehdidine
vardıran bir Ermeni bloğunun var olduğu açıkça ortadadır.
Türk lobisi içerisinde eklemlenecek bireylerin gerek ifade özgürlüğü, gerekse onurlu tanınma hakkı ellerinden alınması,
etno-kültürel köklerin lekelenmesi dışında aile bireylerinin
hayatlarının tehlike altına girmesi soru işaretleri oluşturmaktadır. Son olarak dikkat çekici 2014 vakalarından biri de benzer
örnekleri önceki senelerde yaşanmış olan Türk ve Müslüman
çocukların devşirilmesi, kültürel bağlarından koparılması ve
çeşitli şekilde saldırılara uğrayarak geleceklerinin ellerinden
alınmasına neden olan koruyucu aile meselesidir. Koruyucu
aile sisteminde bakım altındaki Türk ve Müslüman kökenli çocukların köken ülke kültürüyle ilişkisini tamamen kesilmesine
neden olmaktadır. Lakin Fransız kültürüne asimile edilmiş olsalar dahi muhtaç konumları, kökenleri ve fiziksel görünüşleri
gibi farklılıklardan ötürü bu çocuklar hayat boyu ayrımcılığın
hedefinde yer almaktadır.
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Kaynaklar
Abadan-Unat, N. (2007). Bitmeyen Göç: Konuk İşçilikten Ulus-Ötesi
Yurttaşlığa, Bilgi Üniv. Yayınları: İstanbul
Akçadağ, G. ve diğ,. (2014). Koruyucu Aile Sistemi. Fransa’da Yaşayan Türk Kadınları İçin El Kitapçığı. . T.C. Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, Kadının Statüsü G. M., Uluslararası
Kuruluşlar Daire Başkanlığı.
Anderson, B. (2004). Imagined communities: Reflections on the Origin and Spread of Nationalism, Verso: London.
Annick-Camille Dumaret, Dominique-Jeanne Rosset. (2005), Adoption and Child Welfare Protection in France. Early Child
Development and Care, Taylor & Francis Routledge, 175 (7 &
8), s.661-670.
Ariely, G. (2011). Spheres of citizenship: The role of distinct perceived threats in legitimizing allocation of political, welfare and
cultural rights in Israel, International Journal of Intercultural
Relations, 35(2), 213-225.
Barth, W. K. (2008). On Cultural Rights: The Equality of Nations
and the Minority Legal Tradition. Martinus Nijhoff Publishers-Brill: Leiden.
Bauman, Z. (1995). “Modernity and Ambivalence. Cosmopolitans
and Locals in World Culture”, (der. Mike Featherstone), Global Culture, Nationalism, Globalization and Modernity. Sage:
London. s.143-171.
Benhabip, S. (2006). Ötekilerin Hakları: Yabancılar, Yerliler, Vatandaşlar. İletişim: İstanbul.
Blanc-Chale´ard, M. (2006). Old and New Migrants in France:
Italians and Algerians. (der.) L.
Lucassen, D. Feldman&
J. Oltmer, Paths of Integration Migrants in Western Europe
(1880-2004). Amsterdam Univ. Press: Amsterdam.
Bleich, E. (1998). From international ideas to domestic policies:
Educational multiculturalism in England and France. Comparative Politics, Vol. 31, No. 1. s. 81-100.
137
138 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Bleich, E. (2011) What Is Islamophobia and How Much Is There?
Theorizing and Measuring an Emerging Comparative. Concept American Behavioral Scientist, 55(12), s. 1581–1600
Bourdieu, P. (1993). The Field of Cultural Production.Columbia
University Press, s. 161-175.
Bourdieu, P. (1986). Forms of capital. (der. J.G. Richardson), Handbook of Theory and Research for the Sociology of Education,
Greenwood Press:New York 241-258,
Boyle, Meredith, (2013). “Lone Wolf Terrorism and the Influence
of the Internet in France”CISLA Senior Integrative Projects.
Paper 1.
Brubaker, R. W. (1990). Immigration, Citizenship, and the Nation-State in France and Germanyn: A Comparative Historical
Analysis, International Sociology, 5/4, s.379-407.
Brubaker, R. W. (1992). Citizenship and Nationhood in France and Germany. Cambridge: Harvard University Press.
Cesari, J. (2005). Ethnicity Islam and les banlieues: Confusing the
Issues. Social Science Research Council, 30.
Castles, S., & Miller M. J., (1998). The Age of Migration: International Population Movements in the Modern World. MacMillan
Press: London.
Chambers, I. (1994). Migrancy, Culture Identity, Routledge:London.
Çelik Dirsehan, M. (2014). Paradigma Değişmesi Olarak Yeniden
Doğan Pazarlar: Ortadoğu’da Değişimin Toplumsal Göstergeleri. (der. Mehtap Köktürk ve diğ.), Pazarlama Vizyonunu
Genişleten Yeniden Doğan Pazarlar. Beta: İstanbul, s.49-87.
d’Apollonia, A. C. (2015). Immigration and the 2012 Elections in
France. (der. G. Goodliffe, R. Brizz). France After 2012. Berghahn Books, s. 181-194.
de Gaulle, C. (2014). The Contentious Concept of Frenchness. (Aktaran: Fredette,2014: 151)
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Davidson, N.(2012). Islam Français, Islamin France: Forms of Islam
in Paris and the Provinces. Only Muslim: Embodying Islamin
Twentieth Century France, Cornell Univ. Press: New York.
Doytcheva, M. (2013). Çokkültürlülük.(çev. T. Akıncılar), İletişim:
İstanbul (Fransızcası, (2011). Le multiculturalisme. La Découverte.)
Eide, A., C. Karause & A. Rosas. (2001). Economic Social and Cultural Rights. Martinus Nijhoff Publishers.
Eide A., (2001).Cultural Rights as Individual Human Rights. (der.
Asbjern Eide ve diğ.), Economic, Social And Cultural Rights.
Martinus Nijhoff Publishers: the Netherlands.
Elver, H. (2012). The Headscarf Controversy: Secularism and Fredomof Religion. Oxford University. Press: New York.
Franck, R. (2005). Why did a majority of French voters reject the
European Constitution?. European Journal of Political Economy, 21(4), 1071-1076.
Fredette, J.
(2014). Constructing Muslims in France-Discourse,
Public Identity, and the Politics of Citizenship. Temple University Press.
Friedman, T. (2000). Globalisation-The Lexus and the Olive Tree.
Anchor Books Ed.
Geertz, C.(1997). Religion as a Cultural System, Ideology as a Cultural System. Interpretation of Cultures. 87-125.
Goffman, E. (1986). Stigma: Notes on the Management of Spoiled
Identity, Touchstone Book: New York.
Göle, N., (2010). İç içe girişler: İslam ve Avrupa. (çev. A. Berktay),
Metis: İstanbul .
Göle, N., (2011). Melez Desenler. Metis: İstanbul.
Giry, S. (2006). France and Its Muslims. Foreign Affairs 85:5. (Aktaran: Elver, 2012)
Heilbrunn, J. R. (2014). Oil, Democracy, and Development in Africa.
Cambridge Univ. Press.
139
140 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
House, J. (1996). Muslim Communities in France. (der. G. Nonneman v diğ.), Muslim Communities in New Europe. Ithaca:
Lebanon.
Jennings, Jeremy. (2000). Citizenship, republicanism and multiculturalism in contemporary France. British Journal of Political
Science. 30.04 2000: 575-598.
Kastoryano,R. (2010). Codes of Otherness. Social Research Vol 77 :
No 1 : Spring, s.79-100.
Kastoryano, R. (2007). France, Germany and Islam: Negotiating
Identities. Immigrants & Minorities, Vol.22, Nos.2&3, July/
November 2003, (published 2007), s. 280-297.
Kern, S. (2014). The Islamization of France in 2014. Gatestone
Institute. 23/12/2014. http://www.gatestoneinstitute.org/4978/
france-islamization
Khosrokhavar F. (2015). Interview. The New Yorker Magazine, 24
August.
Khosrokhavar F. (2010). Islamic radicalism in Europe. (der. J. Cesari), Muslims in the West after 9/11: religion, politics and
law, Routledge: New York, 229-244.
Kymlicka, W. (1995), Multicultural Citizenship: A Liberal Theory of
Minority Rights, Oxford: Clarendon Press.
Kymlicka, W., & Norman, W. (1994). Return of the citizen: A survey
of recent work on citizenship theory. Ethics, 104.2, 352-381.
Monshipouri,M. (2010). The War on Terror. (der. J. Cesari), Muslims in the West after 9/11: Religion, Politics and Law, Routledge: New York, s.45-66
Passerini, L. (2003). In the Construction of Europeaness.. Figures
d’Europe: Images and myths of Europe. P. Lang.
Reidel, Laura. (2010). “What are Cultural Rights? Protecting
Groups with Individual Rights”. Journal of Human Rights,
9: 65–80.
Robert, J. (1998). Batı’da Din-Devlet İlişkileri: Fransa örneği, İz
Yay.: İstanbul.(Fransızcası:- (1977). La liberté religieuse et le
régime des cultes (Vol. 8). Presses universitaires de France.).
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Silverman, M. (2003) Deconstructing the Nation, Immigration, Racism and Citizenship in Modern France. Routledge: New York.
Silverstein, Paul A. (2004). Algeria in France: Transpolitics, race,
and nation. Indiana University Press.
Soysal, Y.N. (2000). Toward a Postnational Model of Memberhip [in
Europe]. (der. Kate Nash), Readings in Contemporary Political Sociology. Oxford: Blackwell publishers, ss. 264-279.
Stavenhagen, R. (2001). Cultural Rights: A Social Science Perspective. (der.Asbjern Eide ve diğ.), Economic, Social And Cultural
Rights. Martinus Nijhoff Publishers: the Netherlands
Stora, B. (2004). Algeria, 1830-2000: A Short History. (çev.Jane
Marie Todd), Cornell University Press:London
Taras, R. (2012). Xenophobia and Islamophobia in Europe. Edinburgh University Press.
Taylor, Charles. (2012). Interculturalism or multiculturalism?. Philosophy & social criticism 38.4-5 413-423.
Taylor, Charles. (1994). Politics of Recognition.(der. Amy Gutmann), Multiculturalism, Princeton University Press, 25-75.
Touraine, A., (2011). Eşitliklerimiz ve farklılıklarımızla birlikte
yaşayabilecek miyiz?. (çev. Kunal, O.) Yapı Kredi Yayınları:
İstanbul. (Fransızcası (1997). Pourrons-nous vivre ensemble?:
égaux et différents. Fayard.)
Touraine, A. (1991). Face à l’exclusion, Esprit, no 2. (Aktaran bkz:
Cesari, 2005)
Triandis, H. C. (2002). Subjective culture. Online readings in psychology and culture, 2(2), 6.
Weber, E. (1976). Peasants into Frenchmen: the modernization of
rural France, 1870-1914. Stanford University Press.
Weiner, Myron. (1995). The Global Migration Crisis: Challenge to
States and to Human Rights. Harpercollins
Wihtol de Wenden, C. (2005). Reflections “À Chaud” on the French
Suburban Crisis. Social Science Research Council. http://riotsfrance.ssrc.org/Wihtol_de_Wenden/
141
142 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Yeğenoğlu, M. (1998). Colonial Fantasies: towards a Feminist Reading of Orientalism, University of Cambridge Press.
Young, R. J. (2005). Colonial desire: Hybridity in theory, culture and
race. Routledge.
Gazeteler
Anadolu Ajans, 07/05/2013: http://www.hurriyet.com.tr/turkbabanin-hukuk-zaferi-23228664
Anadolu Ajans, 26/03/2013: http://www.sabah.com.tr/
yasam/2013/03/27/turk-baba-aclik-grevinde
ATV, 26/10/2014: http://www.mynet.com/tv/fransada-koruyucuaileye-verilen-cocuklarini-istiyor-vid-1983685/
CCIF, 22/08/2014: http://www.islamophobie.net/
articles/2014/08/22/politique-islamophobe-de-primark
CCIF, 19/06/14 : http://www.islamophobie.net/
articles/2014/06/19/club-fitness-femme-voilee-condamnation
CCIF, 23/12/14 : http://www.islamophobie.net/
articles/2014/12/23/un-medecin-separe-une-musulmanedes-autres-patients
CCIF, 9/12/14 : http://www.islamophobie.net/
articles/2014/12/09/raincy-arrete-concernant-fermetureorty-gym-sera-t-il-annule
CCIF, 31/01/14 : http://www.islamophobie.net/
articles/2014/01/31/patientes-voil%C3%A9es-chu-cesse-sespratiques-discriminatoires
CCIF, 31/07/14 : http://www.islamophobie.net/
temoignages/2014/07/31/temoignage-une-petite-fille-excluesport-voile
Cihan,13/03/2013:https://www.cihan.com.tr/tr/ozel-bebeklerielinden-alinan-turk-aile-hukuk-mucadelesi-veriyor-973034.
htm
Cihan,25/07/2013:https://www.cihan.com.tr/tr/mahkeme-5-yilsonra-3-cocugu-annelerine-geri-verdi-1087456.htm
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
DHA, 17/07/2014: http://www.dha.com.tr/5-cocuklarini-dafransa-ellerinden-aldi_718975.html
DHA, 17/10/2014: http://www.mynet.com/tv/fransada-koruyucuaileye-verilen-cocuklarini-istiyor-vid-1983685/
EstRepublicain, 06/06/2014: http://www.estrepublicain.fr/
actualite/2014/06/06/voile-refuse-dans-une-salle-de-sport-avandoeuvre-plainte-pour-discrimination
France24, 13/08/2014 http://www.france24.com/en/20140712france-hijab-beach-ban-challenge-secularism-religion
France24, 23/09/2014: http://www.france24.com/fr/20140923cour-cassation-pma-etranger-obstacle-adoption-mariagehomosexuels-justice-loi
France24, 17/10/2014: http://www.france24.com/fr/20141017france-parcours-chaotique-premier-francais-accuse-jihadsyrie-flavien-moreau-justice-procesFrance24, 07/11/2014: http://www.france24.com/fr/20141107syrie-david-drugeon-mort-artificier-francais-groupekhorassan-jihadiste-drone
Huffingtonpost, 17/11/2014: http://www.huffingtonpost.
fr/2014/11/17/chiffres-jihad-france-_n_6173192.html
Hürriyet, 04/11/2009: http://www.hurriyet.com.tr/ya-soykirimikabul-et-ya-da-adayliktan-cekil-12855341
Hürriyet, 17/01/2014: http://www.hurriyet.com.tr/sirma-orantemyizi-de-kazandi-25585867
Hürriyet, 30/04/2014: http://www.hurriyet.com.tr/ermenitehdidine-karsi-hukuk-zaferi-26327277
IHA, 26/112/2014: http://www.iha.com.tr/haber-paristeanadolu-kultur-merkezine-cirkin-saldiri-423631/
KanalTürk, 06/01/2010: http://www.kanalturk.com.tr/
haber/19341/fransa-sirmayi-mahkum-etti
L’Express, 21/11/2013: http://www.lexpress.fr/actualites/1/
societe/lyes-20-ans-dont-18-en-familles-d-accueil-et-enfoyers_1578400.html
143
144 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
L’Express, 29/08/2014: http://www.lexpress.fr/actualites/1/
societe/quimper-une-adolescente-soupconnee-de-vouloir-fairele-jihad-en-syrie-arretee_1571331.html
Le Figaro, 21/04/2014: http://www.lefigaro.fr/actualitefrance/2014/04/21/01016-20140421ARTFIG00158-luttecontre-le-jihad-il-faut-former-ceux-qui-cotoient-les-jeunes.php
L’Enquête de l’Obs, 22.04.2014: http://tempsreel.nouvelobs.com/lenquete-de-l obs/20140422.OBS4697/djihadistes-francaisqui-sont-les-nouveaux-fous-d-allah.html
Le Figaro, 22/04/2014: http://www.liberation.fr/
planete/2014/04/22/la-france-a-un-plan-contre-les-filieresjihadistes-syriennes_1002565
Le Figaro, 24/06/2014: http://www.lefigaro.fr/vox/
societe/2014/06/24/31003-20140624ARTFIG00171-crechebaby-loup-et-laicite-toutes-les-clefs-pour-comprendre-l-affaire.
php
Le Figaro,13/08/2014:HTTP://WWW.LEFIGARO.FR/ACTUALITEFRANCE/2014/08/13/01016-20140813ARTFIG00364-BRAS-DEFER-SUR-LE-PORT-DU-VOILE-A-WISSOUS-PLAGE.PHP
Le Figaro,14/09/2014: http://www.lefigaro.fr/actualitefrance/2014/09/14/01016-20140914ARTFIG00069-larealite-chiffree-des-djihadistes-francais.php
Le Figaro,17/10/2014:http://www.lefigaro.fr/actualitefrance/2014/10/17/01016-20141017ARTFIG00287-une-adoparvient-a-berner-les-services-de-renseignement-pour-allerfaire-le-djihad.php
Le Figaro,23/04/2014:http://www.lefigaro.fr/vox/
monde/2014/04/23/31002-20140423ARTFIG00099-desbanlieues-au-djihad-itineraire-d-une-certaine-jeunessefrancaise.php
Le Figaro, 31/03/2015:http://www.lefigaro.fr/politique/le-scan/
couacs/2015/03/31/25005-20150331ARTFIG00197-desdeputes-ump-plagient-wikipedia-dans-une-proposition-de-loi.
php
4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Le Figaro,08/08/2014:HTTP://WWW.LEFIGARO.FR/POLITIQUE/LE-SCAN/
CITATIONS/2014/08/18/25002-20140818ARTFIG00106-NADINEMORANO-EXASPEREE-PAR-LA-PRESENCE-D-UNE-FEMME-VOILEE-SURUNE-PLAGE.PHP
Le Figaro, 15/04/2015: http://www.lefigaro.fr/
international/2015/04/15/01003-20150415ARTFIG00454le-parlement-europeen-reconnait-le-genocide-armenien.php
Le Monde, 01/07/2014: http://www.lemonde.fr/societe/
article/2014/07/01/arret-attendu-de-la-cedh-sur-linterdiction-du-voile-integral-en-france_4448361_3224.html
Le Monde, 17/12/2014: http://www.lemonde.fr/societe/
article/2014/05/20/emeutes-a-trappes-un-policier-mis-enexamen-pour-des-propos-islamophobes_4422524_3224.html
Le Monde, 21/10/2014: http://www.lemonde.fr/religions/
article/2014/10/21/une-note-interne-de-l-opera-deparisdecrypte-la-loi-anti-burqa_4509499_1653130.html
Le Monde, 24/04/1915:http://www.lemonde.fr/politique/
article/2015/04/24/genocide-des-armeniens-la-difficulte-delegiferer_4622062_823448.html
Le Monde, 24/04/2014 : http://www.lemonde.fr/politique/
article/2015/04/24/nous-n-oublierons-jamais-dit-francoishollande-aux-armeniens_4622035_823448.html
Le Monde Diplomatique, 02/06/2005: https://mondediplo.
com/2005/06/02frenchno
Liberation, 01/07/2014, http://www.liberation.fr/
societe/2014/07/01/la-cedh-valide-l-interdiction-du-voileintegral-en-france_1053802
Liberation, 20/01/2014: http://www.liberation.fr/
societe/2014/01/20/une-mere-voilee-interdite-de-sortiescolaire-depose-une-recours_974299
Liberation, 28/11/2014: http://www.liberation.fr/
societe/2014/11/28/la-presence-dela-religion-est-desormaisjugee-insupportable_1152826
145
LeFigaro, 27/01/2014: http://www.lefigaro.fr/actualitefrance/2014/01/27/01016-20140127ARTFIG00509-lesjeunes-francais-partis-faire-le-djihad-en-syrie-ont-eteretrouves.php
LeFigaro, 20/06/2014: http://www.lefigaro.fr/actualitefrance/2014/06/20/01016-20140620ARTFIG00064-chaquejour-deux-ou-trois-francais-partiraient-faire-le-djihad-ensyrie.php
LeFigaro, 19/06/2014: http://www.lefigaro.fr/flashactu/2014/06/19/97001-20140619FILWWW00177-uneadolescente-de-14-ans-partie-faire-le-djihad-en-syrie.php;
Le Parisien, 03/08/2014: http://www.leparisien.fr/faits-divers/
jihad-un-ado-francais-incarcere-apres-son-retour-desyrie-03-07-2014-3974555.php
Le Parisien, 22/12/2014 : http://www.leparisien.fr/espacepremium/seine-saint-denis-93/orty-gym-la-salle-reservee-auxfemmes-peut-ouvrir-22-12-2014-4392041.php
NTV, 06/01/2010: www.ntv.com.tr/dunya/fransadan-sirmaorana-soykirim-cezasi,zWC3Et9WSESqOul-kxKKGg
Reuters, 08/07/2014: http://uk.reuters.com/article/uk-francesecurity-idUKKBN0FD16620140708
RTL, 28/08/2014: http://www.rtl.fr/actu/societe-faits-divers/
jihad-en-syrie-une-jeune-fille-de-14-ans-arretee-enbretagne-7773964088
RTL, 09/11/2014: http://www.rtl.fr/actu/international/jihad-ensyrie-un-recruteur-francais-arrete-en-turquie-7774245713
Yasalar ve Raporlar
[1]
http://www.echr.coe.int/Documents/Research_report_
cultural_rights_ENG.pdf
[2]
http://www.ombudsman.gov.tr/contents/files/688B1--InsanHaklari-Evrensel-Beyannamesi.pdf
[3]
http://www.ohchr.org/EN/ProfessionalInterest/Pages/CESCR.
aspx
http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/
bm/bm_04.pdf
[4]
http://www.ohchr.org/EN/ProfessionalInterest/Pages/
CERD.aspx
http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/
bm/bm_09.pdf
[5]
http://www.un.org/documents/ga/res/36/a36r055.htm
http://www.ombudsman.gov.tr/contents/files/750B3-Din-veya-Inanca-Dayanan-Her-Turlu-Hosgorusuzlugun-veAyrimciligin-Tasfiye-Edilmesine-Dair-Bildiri.pdf
[6]
http://www.ohchr.org/Documents/Publications/Guide
MinoritiesDeclarationen.pdf
http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/
bm/bm_20.pdf
[7]
http://portal.unesco.org/en/ev.php-URL_ID=31038&URL_
DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html
[8]
https://wcd.coe.int/ViewDoc.jsp?id=389843
[9]
http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/PDF/?uri=
OJ:C:2007:306:FULL&from=EN
[10] Rapor: Rights Defender, Annual activity report for 2013:
https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?command=
com.instranet.CmdBlobGet&InstranetImage=2840230&
SecMode=1&DocId=2252914&Usage=2
[11] Rapor: Council Of Europe, Commissioner For Human
Rights Report By Nils Muižnieks, September 2014 :
https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?command=com.instranet.CmdBlobGet&InstranetImage=2831821&
SecMode=1&DocId=1926434&Usage=2
[12] Rapor: CCIF 2014 Report, Collectif contre l’Islamophobie
en France: http://www.islamophobie.net/rapport-annuel
[13] İslamofobi Vaka Haritası: http:// www.islamophobie.net/
la-carte-de-france-des-actes-islamophobes
5.
FRANSA’DA
DİNİ HAK VE ÖZGÜRLÜKLER:
TÜRK VE MÜSLÜMAN
TOPLULUKLARIN DURUMU
Semra MERAL 1
Nuri TINAZ 2
5.1. Dini Temel Haklar ve Özgürlükler:
Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar
Fransa’da Laiklik
Fransa’da din alanında hak ve özgürlükler, laikliğin temelini oluşturan “9 Aralık 1905 tarihli Devlet ve Kiliselerin Ayrılması Hakkındaki Yasa” (Loi du 9 décembre 1905 concernant la
séparation des Eglises et de l’Etat) ile teminat altına alınmıştır.
45 maddelik bir metinden oluşan bu yasanın ilk iki maddesi,
laikliğin özgürlük, tarafsızlık ve eşitlik prensiplerini oluşturmaktadır:
Madde 1: “Cumhuriyet, vicdan özgürlüğünü sağlar ve kamu düzenini gözeterek dini ibadet özgürlünü garanti eder”.
1
Doktora Öğrencisi, Paris I-La Sorbonne Üniversitesi, [email protected]
2
Prof. Dr. Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü,
[email protected]
150 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Madde 2: “Cumhuriyet hiçbir din tanımaz ve hiçbir dine ne ücret
verir ne de maddi destek sağlar. Buna göre, bu yasanın beyanını
takip eden 1 Ocak günüden itibaren dini ibadetlerle ilgili tüm
giderler devlet bütçesinden çıkarılacaktır. Bununla beraber, lise,
kolej, okul, hastane ve cezaevleri gibi kamusal kurumlarda dini
ibadet özgürlüğünü sağlamak üzere gerekli hizmetleri giderleri
devlet bütçesi tarafından karşılanabilir”. (Legifrance, 2015)
Bu yasada kullanılan ifadeler laikliği daha iyi anlamak
için büyük bir önem arz etmektedir. Birinci madde, laikliğin
özgürlük ilkesini din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde ele alır:
“Vicdan özgürlüğü”, siyasi, dini, felsefi veya sosyal düşünce
özgürlüklerini kapsayarak özgürlüğün bireysel yönüne işaret
ederken (Delbove 2002); “ibadet özgürlüğü”, dinin toplumsal
bir faaliyet olduğunu ortaya koyarak din özgürlüğünün kolektif
yönünü ortaya koyar. Bununla birlikte Fransız laik cumhuriyeti, vicdan özgürlüğünü “sağlamakla” yükümlüyken, ibadet
özgürlüğünü “garanti” etmekle yükümlüdür (Robert 1994; Gaudemet-Basdevant 1998; Robert ve Oberdoff 2015).
İkinci madde, laikliğin tarafsızlık ve eşitlik ilkelerini ortaya koyar ve birinci maddeyle yakından ilgilidir: din ve vicdan
özgürlüğünü sağlamak için devlet ile din alanlarının birbirlerinden ayrılması gerekmektedir (Langlois 2005; Robert, 1994).
Bu çerçevede Fransız cumhuriyeti, “hiçbir dini tanımayarak”
ve “hiçbir dine maddi destekte bulunmayarak” devletin din
alanıyla olan maddi-manevi ilişkilerini kesmektedir. Bu madde,
devletin tarafsızlığını ilan ederek farklı dinlere mensup Fransız
vatandaşları arasında eşitliği sağlamış olur ve aynı zamanda,
din özgürlüğünü sağlamak için devlete birtakım yükümlülükler
getirmektedir. Bununla ilgili ikinci madde, dindarların bazı
alanlarda dini vecibelerini daha rahat bir şekilde gerçekleştirebilmeleri için bazı dini hizmet masraflarının devlet tarafından
karşılanabileceğini vurgular (Langlois 2005; Rémond 2005; Willaime 2005).
Laikliğin özgürlük, tarafsızlık ve eşitlik temel prensiplerini oluşturan 1905 Yasası’nın bu maddeleri, ortaya koymuş
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
olduğu din ve devlet ayırımına vurgu yaparken aynı zamanda
dini ibadet özgürlüğünü güven altına alarak din olgusunun sosyal yapının bir parçası olarak kabul etmektedir (Rivero 1949;
Prélot 1999; Woehrling 1998). Fakat Fransa’da laiklikle ilgili
genel algı, din özgürlüğünün kolektif yönünü geri plana atarak
daha ziyade bireysel ve şahsi yönünü öne çıkararak devletin din
alanıyla hiçbir şekilde hiçbir ilgisi olmaması ve dinin yalnızca
özel alanda kalması gerektiğini ileri sürer (Rémond 2005; Willaime 2005; Baubérot 1990). Bu anlayış laikliğin tarihi oluşum
süreciyle yakından ilgilidir.
Din ve Laiklik Algısı
Ortaçağ Fransa’sında din ve devletin birlikteliği sonucu
ortaya çıkan siyasi ve sosyal düzende Katolik Kilisesi önemli
bir yere sahip olmuştur. Rönesans döneminde ortaya çıkan
ve Kilisenin imtiyazlarını eleştiren düşünce akımları, din ve
devlet ilişkisini ve birlikteliğini sorgulamaya başlamıştır. Bu
tartışmalarla ortaya çıkan laikleşme süreci, 1789 tarihli Fransız Devrimi’yle hız kazanmış ve felsefi boyutu aşarak sosyal ve
siyasi alanlara yayılmıştır. Kilisenin konumunu sarsan bu gelişmeler, III. Cumhuriyet döneminde daha katı bir hal almış ve
iki farklı ve zıt dünya görüşünü savunan Cumhuriyet ve Kilise
kurumlarını karşı karşıya getirmiş. Bu iki güçlü kurumun iktidar savaşı, “Katolik Fransa” ve “Devrimci Fransa” olmak üzere
ülkeyi iki cepheye bölmüştür. Katolik Kilisesi’nin kurulmakta
olan yeni siyasi düzenin başlıca düşmanı olması, Fransa’da dinin zor koşullarda kazanılan özgürlüklere ve özellikle Fransız
cumhuriyetine karşı tehlikeli bir güç odağı olduğu algısına yol
açmıştır (Rémond 2004; Poulat 2003; Baubérot 2002; Mongin ve
Schlegel 2005).
Bu çekişmeli tarihi süreçten kaynaklanan din ve dini
kurumlarla ilgili olumsuz algı, son yıllarda Müslüman toplulukların Fransa’da yerleşmesiyle yaygınlaşan İslam’a karşı
yönelmiştir. Öyle ki Müslümanların laiklik ilkesi çerçevesinde
151
152 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
dile getirdikleri dini talepler Fransız toplumunda büyük tepkilere yol açmakta ve bu toplulukların dini ibadetlerini yerine
getirebilmelerini güçleştirmektedir. Bununla birlikte 1905 Yasası’nın Katolik dini yapılanmasına ve kültürüne göre şekillenmiş olması, bazı İslami vecibeler açısından bir takım sorunlara
yol açmaktadır. Bu durum, 1905 Yasası’nın Fransa’daki Müslümanların ihtiyaçlarına cevap veremediği yönünde tartışmalara
neden olmuştur. Laiklik yasasının birinci maddesinde belirtilen
dini ibadet özgürlüğünü sağlamak Fransız laik devletinin temel
görevlerinden biri olması, 1905 Yasası’nın gözden geçirilmesi
önerilerini sık sık gündeme getirmiştir (Libération, 19.03.05; Le
Nouvel Obs, 21.09.05; Le Monde, 05.07.07) Ancak laiklik ilkesinin Fransız cumhuriyetinin vazgeçilmez temeli olarak görülmesi, “kutsal bir tabu” olarak algılanan 1905 Yasasıyla ilgili hiçbir
değişikliğin yapılmasına izin verilmemesi, Fransa’da laikliğin
ne denli hassas bir konu olduğunu ortaya koymaktadır (Mongin
ve Schegel 2005; Cohen ve Zarka 2005).
5.2. Dini Temel Hak ve Özgürlüklerin Anayasa ve
Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki Durumu
Fransız Anayasası ve Avrupa Birliği başta olmak üzere
uluslararası yasal düzenlemeler ve içtihatlar, dini özgürlük,
tarafsızlık ve eşitlik prensiplerini güçlendirmiştir:
– 1958 tarihli Fransa Anayasasının 1. maddesi: “Fransa
bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyettir. O, köktenlik, ırksal ya da dinsel ayrım gözetmeksizin bütün vatandaşların yasa önünde eşitliğini güven altına alır. Bütün inançlara
saygılıdır”. Bu madde bireylerin eşitliğine, aralarında hiçbir
ayrımcılık yapılmamasına ve dini çoğulculuğa vurgu yapmaktadır. Bununla beraber Fransız Anayasa Konseyinin, Danıştay’ın
ve Yargıtay’ın dini konularda almış oldukları kararlar sonucu
oluşan hukuki içtihat, din özgürlüğü ilkesinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
– 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 18. maddesi: “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde
öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma
özgürlüğünü içerir”;
– 16 Aralık 1966 tarihli Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 18 maddesi (Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü): “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kendi tercihiyle bir dini kabul etme veya bir inanca
sahip olma özgürlüğü ile tek başına veya başkalarıyla birlikte
toplu bir biçimde, aleni veya özel olarak, dinini veya inancını
ibadet, uygulama, öğretim şeklinde açığa vurma özgürlüğünü
de içerir. Hiç kimse, kendi tercihi olan bir dini kabul etme veya
inanca sahip olma özgürlüğünü zayıflatacak bir zorlamaya tabi
tutulamaz. Bir kimsenin dinini veya inancını açığa vurma özgürlüğü, ancak kamu güvenliği, kamu düzeni, sağlık veya ahlak
veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla,
hukuken öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan
sınırlamalara tabi tutulabilir. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler,
anne-babalar ile mümkünse vasilerin kendi inançlarına uygun
biçimde çocuklarına din ve ahlak eğitimi verilmesini isteme özgürlüğüne saygı göstermeyi taahhüt ederler”.
– Fransa tarafından 3 Mayıs 1974 tarihinde imzalanan,
4 Kasım 1950 tarihli İnsan haklarının ve temel özgürlüklerinin korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 9. maddesi
(Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü): “Herkes düşünce, vicdan
ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din ve inanç değiştirme
özgürlüğü ile açık veya özel biçimde ibadet, öğretim, uygulama
ve tören yapmak suretiyle tek başına veya toplu olarak dinini
ve inancını açıklamak özgürlüğünü de içerir. Din veya inancını
açıklama özgürlüğü, demokratik bir toplumda ancak kamu güveni, kamu düzeninin, genel sağlığın ve ahlaki ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olan tedbirlerle ve kanunla sınırlanabilir”; 10 maddesi (İfade Özgürlüğü):
“Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir.
153
154 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Bu hak, kanaat özgürlüğünü, kamu otoritelerinin müdahalesi
ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma
ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı
tutmalarına engel değildir. Kullanılması görev ve sorumluluk
yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu
tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, asayişsizliğin veya
suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın ve ahlakın, başkalarının
ün ve haklarının korunması, gizli kalması gereken haberlerin
yayılmasına engel olunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için kanunla öngörülen bazı formalitelere şartlara, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir”; 11.
maddesi (Toplanma ve Örgütlenme Özgürlüğü): “Herkes barışçı amaçlarla toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak
ve bunlara katılmak haklarına sahiptir. Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde
olarak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, barış ve düzenin sağlanması ve suç işlemenin önlenmesi sağlığın ve ahlakın veya
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler ve güvenlik güçleriyle devletin idare
mekanizmasında görevli olanlar hakkında yasal sınırlamalar
konmasına engel değildir”; 14. maddesi (Ayrımcılık Yasağı):
“Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma,
cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal ya da başka görüşler, ulusal
veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensup olmak, servet,
doğuş veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrım
gözetilmeksizin sağlanır”.
Uluslararası yasaların Fransa gibi Avrupa Birliği’ne üye
ülkeler için bağlayıcı olması, dini temel hak ve özgürlükler bakımından önemlidir. Bireylerin eşitliğine ve aralarında hiçbir
ayrımcılık yapılmamasına ve dini çoğulculuğa vurgu yapan bu
yasalar, azınlık dinlerin temel hak ve özgürlükleri tanınmış ve
din olgusu sosyal yapının bir parçası olarak kabul edilmiştir.
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Bu doğrultuda, ulusal düzeyde dini azınlıkların hakları ihlal
edildiğinde bu topluluklara hukuk yolunu açmıştır. Bu önemli
yasal düzenlemelere rağmen Fransa’da dinle ilgili olumsuz
algılar, ulusal ve uluslararası arenalarda vuku bulan olayların
etkisiyle İslam dininin bir “sorun” olarak görülmesi sebebiyle
dindarların talepleri –özellikle Müslümanlar tarafından dile
getirildiğinde– tepkilere yol açmakta ve yerine getirilmesini
güçleştirmektedir.
5.3. Dini Hak ve Özgürlüklerin İhlali:
Gündelik Hayattaki Yansımalar
Fransa’da Cami Meselesi
● Cami Sayısının Yetersizliği
Fransa’da cami sayısı, İçişleri Bakanlığı’nın 2012’de vermiş
olduğu son rakamlara göre 2.449’dur (Le Monde, 08.04.2015).
Bununla birlikte, 400’e yakın inşaat halindeki cami vardır
(Mosquées de France, 2014). Fransa’da dini toplulukların örgütlenmesi dinlerin tabi oldukları 1905 Yasası ve Dernek Hukuku
çerçevesinde gerçekleşmektedir. Bu doğrultuda Müslümanlar
bir cami inşaat etmek istediklerinde 1901-1907 Yasaları’na
veya 1905 Yasası’na uygun statüde dernek kurmaları gerekmektedir (Bkz. 9. Bölüm). Müslüman derneklerinin çoğu etnik
köken veya farklı İslami düşünce ekollerine göre kurulmuş
olması camilerin yapılanmasında da etkin olmuştur. Fransa’da
en önemli dernek federasyonlarına ait camilerin dağılımı şöyledir: Fas kökenli Müslümanlar tarafından kurulan Rassemblement des Musulmans de France için 500 cami (Le Monde
13.01.2015); Cezayir kökenli Müslümanları etrafında toplayan
Fédération de la Grande Mosquée de Paris için 100 cami (Le
Figaro 3.12.2015); Pakistan kökenli Tebliğ Cemaati Derneği
için 180 cami (Khedimellah, 2001) ; Müslüman Kardeşler’e
yakın olan Union des Organisaitons Islamiques de France için
155
156 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
65 cami (Le Figaro 21.03.2013). Türk kökenli Müslümanlarının
bağlı oldukları DİTİB için 260 (Fransa DİTİB, 2012), Milli Görüş’ bağlı 51 cami (İGMG, 2015) bulunmaktadır. Bununla birlikte, Fransa’da yaşayan Alevilerin 36 Alevi Kültür Merkezleri
vardır (BirGün, 2014).
Cami sayısında bir artışının olduğunu söylemek mümkündür: Fransa’da 1976’da 150, 1985’te 900, 2000’de 1536 ve
2012’te 2.449 cami olmuştur (Le Monde, 08.04.2015; Le Figaro,
30.08.2011). Müslüman ibadet yerlerinin sayısı artmış olsa da
bu sayı yine de Müslümanların ihtiyaçlarına cevap vermemektedir. Fransa’da Müslüman nüfusun ortalama 3 milyon olduğunu varsayarsak, 1.200 kişi başına bir ibadet yeri düştüğünü
söyleyebiliriz. Diğer ibadet yerleriyle bir kıyaslama yaparsak,
bu oranın çok düşük olduğunu görebiliriz: düzenli olarak ibadet eden yaklaşık 11 milyon Katolik için 40,000 kilise yani 275
kişi başına bir kilise düşmektedir (Le Monde, 08.04.2015); 1,7
milyon Protestan için 3.000 ibadet yeri (IFOP, 2010; Le Figaro, 30.08.2011) ; 550.000 Musevi için 300 sinagog (Franceinfo,
2012) ve 800.000 Budist için 350 pagoda vardır (20 Minutes,
12.08.2008). Ayrıca, Fransa’daki camilerin, ‘gerçek cami’ olduklarını söylemek zordur. Müslüman ibadet yerlerini üç farklı türe
ayırmak mümkündür: (a) daha çok toplu konutlarda veya işçi
yurtlarında bulunan, sade küçük bir odadan oluşan ‘küçük mescitler’; (b) Fransa’daki camilerin çoğunu oluşturan ve geniş binalardan oluşan ‘mescitler’ ve (c) son olarak da yapısı bakımından
(yüzölçümü, ek binası veya minaresi olan) İslam dünyasındaki
cami mimarisine uyan ‘katedral camiler’ (Zwilling, 2012; Godard
ve Taussig, 2007; Papi, 2004, Renard, 1999; Césari, 1994). 2009
yılında toplam camilerin yalnızca 64’ü, yani %2,5’i, ‘katedral
cami’ tipine uymaktadır ve yedisi yüksek minarelidir (Le Monde,
08.04.2015; Le Parisien, 7.12.09). Strasbourg şehrinde projesi
Türkler tarafından yapılan iki minareli Eyüp Sultan Camisinin,
2018 yılında ibadete açılması bekleniliyor (Rue89strasbourg,
2015; Estrepublician, 2015).
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
● Cami Yapımındaki Finansman Sorunu
ve İslamofobinin Etkisi
Cami sayısının yetersiz olması, araştırmacılar ve Müslümanlar tarafından dile getirilmesi, Fransa’da laiklik çerçevesinde cami inşası sorununu ortaya koymuştur. Laikliğin sağladığı
dini ibadet özgürlüğü, Fransa’da yaşayanların ibadet yerlerine
özgürce sahip olma hakkını da kapsamaktadır. Fakat bu noktada Müslümanlar, iki temel sorunla karşı karşıya kalmaktadırlar; camilerin finansmanı ve İslamofobi.
Daha önce gördüğümüz gibi laiklik yasası, devletin dinlere
maddi destekte bulunmasını yasaklamaktadır (1905 Yasası 2.
maddesi). Bu engel, gelir düzeylerinin düşük ve cami ihtiyaçlarının fazla olan Müslümanların ibadet yerleri edinmelerinde
büyük zorluk oluşturmaktadır. Ancak, dinlerin tabi oldukları
hukuki çerçeve mali destek açısından bazı olanaklar sunmaktadır. Faaliyetleri yalnızca ibadetle sınırlı olan 1905 tarihli yasaya
uygun statülü dernekler, birtakım vergilerden muaf tutulma,
bağış ve miras alma hakkına sahiptirler. 1901-1907 yasasına uygun statülü dernekler ise, daha geniş faaliyetler yürütebilir ve
bunlar için devletten ve yerel yönetimlerden bazı maddi destek
alabilirler (Flores-Lonjou ve Messner 2007; Volff 2005; Alfandari
2000; Flores-Lonjou 1996 ). Ayrıca bu alanda yapılmış bazı düzenlemeler sonucu devlet veya yerel yönetimler, cami yapımında
gerekli olan kredileri alabilmeleri için bu iki dernek modeline
kefil olabilirler (1961 Yasası, madde 112). Bununla birlikte yerel yönetimler, bu derneklere sembolik bir ücret karşılığında (1
avro) uzun bir süre zarfı için (18-99 yıl arası) arazi kiralayabilirler (bail emphytéotique) (Marongiu, 2004; Marongui, 2005). Bu
düzenlemeler önemliyse de, camilerin maddi ihtiyacının ancak
bir kısmını karşılamaktadır. Müslümanların geri kalan önemli
miktardaki masrafları üstlenmek zorunda kalmaları, yabancı ülkelerden cami yapımında maddi destek istemelerine yol
açmaktadır. Böyle bir durum ise Fransız kamuoyu tarafından
hoş karşılanmayıp, bu tür maddi yardımlar aracılığıyla yabancı
ülkelerin Fransa’daki camileri sahiplenip kontrol edecekleri ve
157
158 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
yabancı çıkarlara hizmet edeceği düşünülmektedir (Marongiu,
2004; Marongui, 2005).
Camilerin finansmanıyla ilgili bir diğer nokta ise 1905 Yasasının (madde 19), bu yasanın ilan edildiği tarihten önce yapılmış
dini ibadet yerlerinin bakım ve onarım ve benzeri masraflarının
devlet tarafından üstlenilmesine izin vermesidir. Fransa’daki
ibadet yerlerinin büyük ölçüde 1905 tarihinden önce, camilerin
ise bu tarihten sonra yapılmış olmalarını göz önünde bulundurursak, Müslümanların bu önemli maddi destekten mahrum kaldıkları söylenebilir. Bu çerçevede 1905 Yasası’nda bazı değişikler
yapılması, devletin camilere maddi destekte bulunması önerisi,
büyük tartışmalara yol açmıştır (Machelon, 2006).
Bu maddi sıkıntılar yanı sıra cami yapımındaki bir diğer
zorluk, yerel yönetimlerin ve Fransız toplumunun bir kesiminin İslam’a karşı olumsuz tavırlarından kaynaklanmaktadır.
Laikliğin ibadet özgürlüğünü, temel prensipleri arasında yer
almasına rağmen siyasiler, özellikle yerel yönetimler, bu temel
hak ve özgürlüğü göz ardı ederek Müslümanlara karşı ayırımcı
bir tutum sergileyebilmektedirler. Yerel yönetimler, bir arsa
veya bir bina hakkında ön alım yetkilerini kullanarak (Şehircilik Kanununu L421-2-1; L210-1 ve L300-1 maddeleri), bazen
referandum düzenleyerek, Müslümanların cami taleplerini
yerine getirmemektedirler. Bu kararlarında Fransız sivil toplum teşkilatlarının etkisi önemlidir çünkü bazı dernekler, yeşil
alanları koruma, emlak değerlerinin düşmesini engelleme, ses
kirliliğini önleme, güvenlik korkusu gibi argümanlar öne sürerek, yerel yönetimler üzerine baskı kurup cami projelerinin
iptalini talep edebilmektedirler. Oy kaygısından dolayı, bazı
yerel yönetimler bu talepleri dikkate almaktadır (Ferjani, 2008;
Papi 2004; Chevrier, 2004; Marongui 2004). Son yıllarda, siyasilerin tutumlarında bir dönüşüm gözlense de Müslüman ibadet
yerlerinin inşası hala önemli ölçüde sorun teşkil ederek, çeşitli
tepkilere yol açmaktadır (Cesari, Bargach ve Moore, 2002).
Camilerin çoğalmasını “Fransa’nın İslamlaşmasının” bir
göstergesi olarak sunan, camilerin birer terörist hücre gibi
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
lanse eden gerek siyasi gerekse medyatik söylemler, camilerin
olumsuz bir imajının oluşmasına yol açmıştır. Örneğin, cami
konusu, aşırı sağ (Front National) parti başkanı Marine Le
Pen’in söylemlerinde önemli bir yer tutmaktadır: 2010 yılında
camilerde yer sıkıntısından dolayı cemaatin sokakta namaz kılmasını “nazi işgaline” benzetmiştir (Le Figaro, 12.12.10); yüksek
minareli camilerin yapılmasına, devletin veya yabancı ülkelerin
cami finansmanına katkıda bulunmasına karşı çıkmıştır (Le
Figaro, 19.12.10; Rue89nouvelobs, 2011); 2014 yılında vaazların
Arapça yapılmasının yasaklanmasını istemiştir (Ajib, 2014a).
Kamuoyunda camilere karşı olumsuz algı da önemlidir: 2009
yılında 983 kişiyle yapılan bir ankette, %46 kişinin minareli
cami yapılmasına karşı olduğu kaydedilmiştir (IFOP-Le Figaro,
2009); 2012 yılında 1736 kişiyle yapılan bir ankette, %43 kişinin
cami yapılmasına karşı olduğu kaydedilmiştir (IFOP-Le Figaro,
2012). İslamofobinin bu etkisi, Müslümanların ‘görünür’ camiler
yapmamalarına sebep olduğu gibi, diğer yandan da camilerin
yapılması önüne engeller konmasına veya bazı saldırılara hedef
haline getirmektedir (Zwilling, 2012; Frégosi, 2006; Papi, 2004).
● Camilere Yönelik Saldırılar
İçişleri Bakanlığın rakamlarına göre 2008 yılında, 12 ’si
cami toplam 304 ibadet yerine saldırı yapılmıştır. 2009 yılında
15’i cami toplam 474 ibadet yeri, 2010 yılında 50’si İslami olmak
üzere toplam 621 ibadet yeri, 2011 yılında 44’ü cami toplam
620 ibadet yeri, 2012 yılında 83’ü İslami toplam 667 ibadet yeri
hedef alınmıştır (FMM, 2013). 2013 yılında cami ve Müslüman
mezarlar olmak üzere toplam 51 yapı saldırıya uğramıştır (CCIF
Raporu, 2014). 2014 yılında camilere karşı yapılan saldırıların
sayısı 25’i bulmuştur (CCIF Raporu, 2015). Bu saldırılar arasında, camilerin kapılarını kırarak mallarına zarar vermek, camilerde yangın çıkarmak, cami duvarlarına İslam karşıtı yazılar
yazmak, camilerin önüne domuz parçaları koymak gibi eylemler
bulunmaktadır (ORIW Raporu, 2014).
159
160 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Bununla birlikte 2014 yılında bazı siyasiler ve çeşitli gruplar da camilerin yapımını engelleme girişiminde bulunmuşlardır.
17 Mart 2014’te Epinay-Sur-Seine’de Müslümanlar, bir ibadet
yeri açmak üzere bir binayı satın almaya çalışıyorlardı. Bu girişimi engellemek için sağ partili Belediye Başkanı Hervé Chevreau,
ön alım hakkını kullanarak binayı satın almıştır (Ajib, 2014b;
Ajib, 2014c). Aynı durum 24 Nisan 2014’te Mantes-la-Ville’de
vuku bulmuştur: bir ibadet yeri açmak üzere bir binayı satın almak isteyen Müslümanların cami projesine karşı çıkan aşırı sağ
partili (Front National) Belediye Başkanı Cyril Nauth, aynı binayı “kamu yararına daha uygun” olacak bir karakola dönüştürmek
istediğini savunmuştur. Seçim vaatleri arasında cami projesini
engellemek de bulunan belediye başkanı, “gerekli yasal düzenlemeleri inceleyerek gerekeni yaparız açıklamasında” bulunmuştur
(Le Monde, 24.04. 2014). 19 Ağustos 2015 tarihinde Müslümanlar
belediye başkanına karşı açtıkları davayı kazanmıştır. Versailles
İdari Mahkemesi “belediye yetkisinin kötü amaçla kullanılması”
sebebiyle Cyril Nauth’un projesini durdurma kararı almıştır (Le
Figaro, 19.08.2015). 28 Ekim 2014’te Quimper şehrinde aşırı sağ
partisine (Front National) yakın Quimper Resistance Derneği,
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fransa’da
yaşayan Türkleri Fransız toplumuna entegre olmalarına karşı
çıktığını iddia ederek, Türk asıllı Müslümanlarının cami projesini protesto etmiştir (Breizh-info, 2014).
Müslüman Cenazelerin Defin Meselesi
● Fransa’da Cenaze Defin İşlemleri
Laiklik çerçevesinde İslami ibadet özgürlüğünün bir diğer
konusu, Müslümanların Fransa’da defnedilmesi sorunudur. Bir
Müslüman vefat ettiğinde cenazesi, ya kendi ülkesinde defnedilmek üzere nakledilir ya da Fransa’ya defnedilir. Müslümanlar
çoğunlukla (yaklaşık %80) cenazelerini ülkelerine nakletmeyi tercih ediyorlar. Bu yüksek oran, defin işlemlerinin İslami usullerine
göre yapılması, memleketlerinde ve ailelerinin yanında defnedilme
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
isteği gibi sebeplere bağlanabilir (Aggoun, 2009; Aggoun, 2006; Attias-Donfut ve Wolff 2005; Chaib, 2000). Nakil işlemleri, Fransa’da
giderek artan ve bu alanda uzmanlaşmış firmalar veya dernekler
tarafından gerçekleştirilir. Müslüman Türkler için Diyanet, Cenaze Fonu oluşturarak bu konuda kapsamlı hizmetler sunmaktadır.
Vefat eden kişinin Türk ve Fransız makamlarındaki formalitelerinin tamamlanması, yıkanması, kefenlenmesi, cenaze namazının
kılınması, tabutlanması, Türkiye’deki bir havalimanına uçak ile
nakli, oradan da defin edileceği yere kadar Diyanet Vakfı’nın ambulans ve araçları ile taşınması, ayrıca cenazenin yanında giden
iki yakınının uçak biletinin karşılanması sağlanmaktadır (Fransa
Ditib, 2015). Müslümanlar genelde cenaze nakli işlemine başvuruyorlarsa da, son yıllarda bu eğilim değişmektedir.
Müslümanların Fransa’da kök salmaları, nakil işlemlerinin zor ve pahalı olması (yaklaşık 3000 Avro), Müslüman
cenazelerinin bu topraklarda defnedilmesine yol açmaktadır
(Aggoun 2009; Aggoun, 2006; Marongiu, 2005). Strazburg bölgesi için, 1990’lı yıllarda, her yıl 20 Müslüman cenazesi defnedilirken, 2000’li yıllarda bu sayı 40’a ulaşmıştır (Saphirnews, 2012).
Müslümanlar, cenazelerini var olan tarihi Müslüman mezarlıklarında (Strazburg, Bobigny ve Thiais mezarlıkları) veya kamu
mezarlıklarında defnedebilirler.
Laiklik ilkesine tabi olan kamu mezarlıkların yönetimi ve
cenaze defin işlemleri, valilikler ve yerel yöntemlerin yetkisi altında olup, laikliğin din özgürlüğü, tarafsızlık ve eşitlik prensibi
çerçevesinde Yerel Yönetimler Hukuku tarafından belirlenmiştir. Bu yasal çerçeveye göre, cenazelerin defnedilmesi sırasında
dini usuller gözetilir (15 Kasım 1887 Yasası; Yerel Yönetimler Kanunu L. 2213-11 maddesi) ve kabirlerin dini semboller
taşımasına izin verilir (Yerel Yönetimler Kanunu L. 2213-12
maddesi). Buna karşılık, mezarlıklarda kabirlerin dinlerine
göre toplanması ve belli bir dine ait özel mezarlıklar yapılması
yasaklanmıştır (Yerel Yönetimler Hukuku L 364-2 maddesi).
Fransız laik cumhuriyetinin temel eşitlik ilkesine dayanan bu
hükümlerle, mevtaların dinleri gözetilmeden mezarlıklarda
161
162 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
aynı şekilde defnedilmeleri sağlanmıştır. Ayrıca defin işlemleriyle ilgili Yerel Yönetimler Hukukunun R2213-15 maddesi,
Halk Sağlığı çerçevesinde cenazelerin tabutla defnedilmesini
zorunlu kılar (Turpin ve Ithier-Houart, 2010).
● Müslüman Cenazelerin Defnedilmesindeki
Sorunlar
Cenazelerini Fransa’da defnetmek isteyen Müslümanlar,
birtakım zorluklarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Örneğin
Fransa’da yalnızca üç tarihi Müslüman mezarlıkların bulunması, Müslümanların taleplerini karşılamakta yetersiz kalmaktadır (Nunez, 2011). Kamu mezarlıklarındaki defin prosedürleri
ise bazı İslami defin usulleriyle örtüşmemektedir. Örneğin özel
durumundan kaynaklanan makul bir sebep bulunmadığı sürece
cenazenin tabutla gömülmesi mekruh görülmüştür (Uzunpostalcı, 1994). Bu sorunu aşmak için bazı dini otoriterler, Müslüman
cenazelerinin tabutla defnedilmelerine yönelik fetva vermiştir
(Marongui, 2005). Ayrıca, İslam dinine göre kabir, Kıble ile dik
açı oluşturacak şekilde kazılmalıdır.
Din özgürlüğü prensibinden dolayı yerel yönetimler, Müslüman cenazelerini defnederken İslami usullerini gözetlemekle
yükümlüdür. Bu zorunluluk, yerel yönetimlerin Müslüman
kabirlerini mezarlıklarda kıbleye dönük bir şeklide yerleştirmelerini gerektirir. Böyle bir işlem ise teknik açıdan Müslüman
kabirlerinin bir araya toplanmasına yol açmaktadır. Böyle bir
durum, yukarıda görmüş olduğumuz gibi laiklik prensibine
aykırıdır. Yasal hükümler bir dine ait yeni özel mezarlıkların
yapılmasını yasakladığı için, Müslümanların defin konusunu
güçleştirmiştir. Bu sıkıntıları aşmak ve defin işlemlerini kolaylaştırmak için kamu mezarlıklarında “Müslüman alanlarının”
(carrés musulmans) oluşturulmasını sağlayan üç önemli yönerge yayınlanmıştır. (a) Belediyelere yönelik 28 Kasım 1975
tarihli 75-603 no’lu sirküler, (b) Valilere yönelik 14 Şubat 1991
tarihli sirküler ve (c) Belediyelere yönelik 19 Şubat 2008 tarihli sirküler (Turpin ve Ithier-Houart, 2010). Bu yönergelerle,
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
belediyelere Müslüman kabirlerinin bir yere toplanılmasına ve
gelecek Müslüman cenaze defnetme ihtiyacını karşılamak üzere
Müslümanlara mezarlıklarda yer ayrılmasına izin verilmiş ve
yerel yönetimlerin Müslümanların Fransa’da defnedilmelerinde
kolaylık sağlamaları teşvik edilmiştir.
Bu yasal hükümlerde getirilen kolaylıklar, mezarlıklarda
Müslüman kabirlerine ayrılan alanların sayısında bir artışa yol
açmıştır. İslam Konseyi Başkanı Muhammed Moussaoui göre,
2008’de Müslümanlara ayrılan alan sayısı 70 iken, 2014’te bu
sayı 200’e ulaşmıştır (Le Point, 6.02.2012). Ancak, İslam Konseyi
üyesi Azzedine Gaci, mezarlıklarda Müslüman alan sayısının
yetersiz olduğunu vurgulamış ve 600 alan daha yapılması gerektiğini bildirmiştir (Saphirnews, 2014; Le Parisien, 19.11.2013; Le
Point, 6.02. 2012; CFCM, 2012). Bu doğrultuda Müslümanlar,
bütün mezarlıklarda Müslüman kabirlerine yer ayrılmasının zorunlu kılınmasını veya yeni özel dini mezarlıkların yapılmasına
izin verilmesini talep etmiştir (Le Monde, 30.11.2009; Le Figaro,
29.10.2013; Le Point, 6.02. 2012). 2014 yılında bu taleplere henüz tam cevap verilip defin sorunlarını rahatlığa kavuşmamıştır. Ayrıca, bu ciddi ihtiyaca rağmen, Müslüman alanlarının bir
bakıma “Müslüman mezarlıklar” oluşturduklarını ve bu anlamda laikliğe aykırı olduklarını savunan yerel yönetimler, hukukçular ve dernekler, bu alanların yapılmasına tepki göstermiştir.
Mezarlık ve cenaze işlemleri yerel yöntemlere bağlı olmasından dolayı Müslümanlara kolaylık sağlanması, yerel yönetimlerin
inisiyatifine kalmıştır. Fransa’da defnedilme isteği, Müslümanların Fransa’yı kendi vatanları olarak gördüklerini ortaya koyup,
genel algının tersine Müslümanların entegrasyonunun güçlü bir
göstergesidir (Aggoun 2009; Aggoun, 2006). Laiklik prensibine ve
yayımlanan yönergelere rağmen, sembolik anlamı önemli olan
bu talebin yerine getirilmesindeki engeller, Müslüman dernekler
tarafından “ölüyken bile bizi istemiyorlar” olarak yorumlanmaktadır (Le Monde, 30.11.2009). Diğer bir yandan yakın zamana kadar, Müslümanlar ölen yakınlarının ana-vatana nakil edilmesini
ve orada defnedilmesini daha çok arzu etmektedir.
163
164 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Müslüman Kabirlerine Yönelik Saldırılar
Camiler gibi sembolik anlamı önemli olan Müslüman kabirleri, Fransa’da sayısı giderek artan saldırılara maruz kalmıştır.
İçişleri Bakanlığı’nın rakamlarına göre 2008 yılında, ikisi Müslüman toplam 304 kabre karşı saldırı yapılmıştır. 2009 yılında,
üçü Müslüman toplam 474 kabir, 2010 yılında yedisi Müslüman
toplam 621 kabir, 2011 yılında beşi Müslüman toplam 620 kabir;
2012 yılında biri Müslüman toplam 667 kabir hedef alınmıştır
(FMM, 2013). 2013 yılında cami ve Müslüman mezarlar olmak
üzere toplam 51 yapı saldırıya uğramıştır (CCIF Raporu, 2014).
2014 yılında 4’i Müslüman, 206’sı Hıristiyan, 6’sı Musevi toplam
216 kabir saldırıya uğramıştır (Le Figaro, 20.04.2015). Müslüman mezarlarına yapılan saldırı sayılarının diğer dinlere göre
düşük olması, Müslüman kabirlerinin diğer dinlere göre sayıca
az olmasından kaynaklanmaktadır (Libération, 20.01.2015).
Helal Et ve Gıda Meselesi
● Helal Et Kesim İşlemleriyle İlgili Yasal Çerçeve
ve Sorunlar
İslami usullere göre bir etin helal olması için, hayvanı keskin bir aletle, besmele çekilerek, bir Müslüman yahut Ehl-i kitaba mensup bir kişi tarafından kesilmesi gerekir. Hayvana eziyet
etmeden, acı çektirmeden ve hayvanın boğaz kısmından ve ette
kan kalmaması için damarlardaki kanın olabildiğince akıtılarak
kesilmesi gerekir (Şener, 1998). Bu kesim usulleri bazı Fransız
kesim yöntemleriyle örtüşmemektedir. 1 Ekim 1980 ve 18 Mayıs
1981 tarihli kararnameler göre, dini usullere göre et kesim işlemleri mezbaha dışında yapılması yasaktır, kesim öncesi hayvanın
bayıltılması zorunludur, kesim işlemini gerçekleştirecek kişinin,
dini bir kurum tarafından onaylanmış olması zorunludur (Kırsal ve Balıkçılık Hukuku). Din özgürlüğü prensibi çerçevesinde
dini usulleri gözetmek üzere Avrupa Birliği’nin getirdiği yasal
düzenlemeler, kesim işlemi öncesinde bayıltma işleminin yapılmaması olanağını verir (1 Ekim 1997 tarihli kararname). Bu
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
düzenlemeler bir zorunluluk getirmediğinden, kesimin yapılıp
yapılmaması, mezbaha yöneticilerle kesim yapan kişinin arasında yapılan anlaşmalara bağlıdır. Fransa’da üç dernek (Paris Camisi, Lyon Camisi ve Evry Camisi) kesim işlemini gerçekleştirecek kişilere onay verme yetkisi vardır (15 Kasım 1994 ve 27 Haziran 1996 tarihli Bakanlar Kurulu Kararları) (Bergeaud-Blackler,
2008; Bergeaud-Blackler 2005; Marongui, 2004). Müslümanların
karşılaştıkları en önemli sorun, dini usullere göre kesim işlemini
gerçekleştirilebilecek mezbaha sayısının az olmasıdır (Marongui,
2004). Bu durum özellikle Kurban bayramında önemli sıkıntılara
yol açmaktadır (Ghissassi,2004).
● Helal Gıda Sorunları
Bu alanla ilgili bir diğer problem de, piyasaya sürülen ‘helal
gıda’ etiketli gıdalarının, İslami usullere gerçekten uyup uymadığıdır. Müslümanlar bu doğrultuda, devletin dini otoritelerle çalışarak helal gıdalarla ilgili yasal düzenlemeler yapmasını talep
etmektedirler. Örneğin, helal gıda kriterlerinin belirlenmesi, helal gıda üretiminin belli standartlara bağlanması ve dağıtımının
takip edilmesi (Le Monde 28.02.2012; Saphirnews, 2005). 2014
yılında bu talep henüz karşılanmamıştır. Fransa’da Müslümanların karşılaştıkları problemlerden biri de kamu kurumlarında
helal et dağıtımıyla ilgilidir. 1905 Yasası’nın 2. maddesine göre
devlet, kapalı alanlar gibi bazı özel yerlerde din özgürlüğünü sağlamakla yükümlüdür. Bu çerçevede Müslümanlar, cezaevlerinde,
hastanelerde ve okullarda verilen yemeklerde alternatif menülerin (etsiz, vejetaryen vs.) bulundurulmasını talep etmiştir. 2014
yılında bu yöndeki talepler henüz karşılanmamıştır.
● Helal Gıda ve Et Kesim Sorunlarında
İslamofobinin Etkisi
Gerek siyasilerin gerek medyanın İslam karşıtı söylemleri,
Fransa’da helal et konusunun siyasileştirilmesine yol açarak, bu
taleplerin yerine getirilmesinde önemli sıkıntılar oluşturmuştur.
165
166 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Örneğin, eski sinema oyuncusu Brigitte Bardot, hayvan haklarını
koruma adına helal et kesimlerine karşı birkaç kampanya yürütmüştür (CCIF, 09.06.2010). Aşırı sağ partisi (Front National)
başkanı Marine Le Pen’in özellikle 2012 yılında helal ete karşı yürütmüş olduğu kampanya, kamuoyunda önemli yankı bulmuştur.
Le Pen, Fransa’da özellikle Paris bölgesinde dağıtılan etlerin geneli helal et olduğunu, tüketicilerin kandırıldığını ve hayvanlara
kötü muamelede bulunulduğunu iddia ederek suç duyurusunda
bulunmuştur (Le Monde 24.02.2012). Bu iddialar karşısında Tarım Bakanlığı, helal et kesim işlemlerini gerçekleştiren mezbaha
sayısının çok az olduğunu ve Paris bölgesinde dağıtılan etlerin çoğunlukla helal et olmadığını açıklamıştır (Le Monde 18.02.2012).
Nicolas Sarkozy ise her yıl Paris bölgesinde 200.000 ton et
tüketildiğini ve bunun yalnızca %2,5 helal ve koşer et olduğunu
açıklamıştır (Le Monde 21.02.2012) Le Pen’in iddiaları, yetkili
merciler tarafından yalanlanmış olsa da, Fransa’nın “İslamlaştırıldığı” algısını ve korkusunu güçlendirmiş ve aynı zamanda
helal et konusunun bir sosyal soruna dönüşmesine yol açmıştır.
Nitekim Eğitim Bakanlığı’nın 21 Aralık 1982 tarihli bir sirküleri, özelikle yabancı kökenli öğrenciler için yiyecek konusunda
örf ve adetlerin göz önünde bulundurulmasını tavsiye ederken,
ayrıca hastanede yatan hastalarla ilgili 1995 tarihli tüzüğe göre
hastanın dini usullerini mümkün olduğu kadar yerine getirebilmesini teşvik ederken, son yıllarda bu hassasiyetin azaldığını
görebiliriz. 2014 yılında helal et ile ilgili sorunlar özellikle okul
yemekhanelerinde meydana gelmiştir (Bkz. 6. Bölüm).
Başörtüsü Meselesi
Fransa’da yaşayan Müslümanların önemli sorunlarından
biri de hiç kuşkusuz başörtüsü meselesidir. 1989 yılında üç ortaokul öğrencisinin başörtüleriyle derslere katılma talepleriyle ortaya çıkan bu mesele 2004’te devlet okullarında başörtüsünün,
2010’da ise sokaklarda ‘peçeli çarşaf’ (burqa) giyilmesini yasaklayan iki yasanın kabul edilmesine yol açmıştır. Başörtünün
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
diğer Avrupa ülkelerine göre Fransa’da ulusal bir mesele haline
dönüşmesi, bu raporun Eğitim Temel Hak ve Özgürlükleri Bölümünde detaylı olarak ele alınmıştır (Bkz. 6. Bölüm). Ayrıca 2014
yılında okulda, istihdam alanında ve gündelik hayatta başörtüyle ilgili vakalar eğitim, istihdam ve kültürel hak ve özgürlükleri
inceleyen bölümlerde incelenmiştir. Biz bu alt başlığımızda 2014
yılında kamu kurumlarında vuku bulan başörtüsü sorunlarına
yer vereceğiz.
Fransa’da yasalara göre başörtüsü yalnızca okulda ve resmi belgelerdeki fotoğraflarda yasaktır. Bunlar Fransız vatandaşlık kimliği, pasaport, oturum kartı, sigorta kartı, sürücü
belgeleridir. Bu evrakları almak için ilgili kamu binalarına
gelen Müslüman kadınlarının başvuru sırasında veya gündelik
hayatta başörtü giymeleri yasak değildir (CCIF, 21.07.14). İncelediğimiz vakalar, bu yasaların kamu görevlileri tarafından
bilinmediğini ve başörtü konusunda keyfi kararların alındığını
ortaya koymaktadır. Bu konuda Fransa’da İslamofobiye Karşı
Mücadele Kolektifi (Collectif contre l’islamophobie en France-CCIF) gibi kuruluşların bu ülkede yaşayan Müslümanları bilgilendirmeleri, hukuki danışmanlık hizmetleri vermeleri büyük
bir önem arz etmektedir.
23 Mart 2014 tarihinde, Lunel şehrinde belediye başkanlığı
seçimlerinde, vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere seçim
yerine giden 18 yaşındaki başörtülü Müslüman bir kadının oy
kullanması aşırı sağ partili gözlemci tarafından engellenmiştir.
Gözlemcinin sarf etmiş olduğu kırıcı ifadeler, kadının ağlamasına yol açmıştır. Odada bulunan diğer görevlilerin başörtülü
kadının lehine müdahaleleri sonucu kadın oy kullanabilmiştir.
Müslüman kadın, aşırı sağcı partili gözlemci tarafından ‘ırkçı
nefret provokasyonuna’ maruz kalmış olduğunu belirterek Lunel jandarmasına şikâyette bulunmuştur (CCIF, 27.03.14).
7 Temmuz 2014 tarihinde, Fransız vatandaşlığına başvuran Müslüman bir kadın, görüşme sırasında başörtü giymesi
sebebiyle başvurusunun kabul edilmediğini belirten vali tarafından gönderilen bir yazı almıştır. Ayrıca yazıda, kadının misafir
167
168 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
ağırladığında haremlik-selamlık uyguladığı, bu yüzden de laiklik ve erkek kadın eşitliği ilkelerini kabul etmediği ve Fransız
toplumuna yeterince entegre olmadığı belirtilmiştir (CCIF,
21.07.14). Bu olay Müslümanların hassasiyetlerinin olumsuz
değerlendirildiğine bir örnek olduğu gibi Fransa’da başörtünün
entegrasyon eksikliği olarak algılandığını göstermektedir.
8 Temmuz 2014 tarihinde, Fransa’da oturum kartı almak
için valiliğe başvurmuş olan 13 yıldır Fransa’da yaşayan Müslüman bir kadının, valiliğe başörtülü olarak gelmiş olması sebebiyle talebi reddedilmiştir.
20 Haziran 2012 tarihinde Dijon şehrinde Müslüman bir
kadının oturum izni almak için talebi valilik tarafından reddedilmiş, valilik buna sebep olarak çalışma yerinde başörtü giyilmesini göstermiştir. Oysa kadının çalıştığı iş yeri sahibinin başörtü
giyilmesine karşı herhangi bir itirazı bulunmamıştır. Mağdur
kadın bu kararın 1958 Fransız Anayasası’nın ortaya koymuş
olduğu değerlere, başörtü sebebiyle Müslüman kadınlara karşı
yapılan ayrımcılıklarının dini bir ayrımcılık olduğunu savunan
Ayrımcılığa Karşı Mücadele Yüksek Otoritesinin (HALDE) ve
Danıştay kararlarına aykırı olduğunu belirterek, Saone-et-Loire
Mahkemesine dava açmıştır. 25 Mart 2014 tarihinde mahkeme
bu dosyayı ele almış ve 15 Nisan 2014 tarihinde valilik tarafından verilen kararın iptaline ve mağdur kadına oturma iznin
verilmesine karar vermiştir (CCIF, 25.03.14; CCIF, 5.05.14). Bu
karar, başörtüyle ilgili haklar bakımından hukuki bir içtihat
oluşturması sebebiyle önemlidir.
9 Ekim 2014 tarihinde, Müslüman bir çift evlilik işlemleri
için bir belediyeye başvurmuştur. Görevliler, tören esnasında
kadının kulakları ve boynu açık olması gerektiğini belirtmiş, ancak çift bu uygulamaya karşı çıkmıştır. Daha sonra Müslüman
çift bu konuda İslamofobiye karşı mücadele eden CCIF’in yardımına başvurmuş ve CCIF’in hukuk bürosunun belediyeye yasaları hatırlatması üzerine görevliler uygulamadan vazgeçmiştir.
Bu vakaya benzer diğer bir olay, 30 Temmuz 2014 tarihinde
meydana gelmiştir. Evlilik işlemleri için belediyeye başvuran
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
bir çifte görevliler, evlilik dosyasını teslim ettiklerinde kadının
başörtüsünü çıkartması gerektiğini ve çiftin kimlik tespiti için
ayrı bir odaya alacaklarını söylemiştir. Ayrıca görevliler başörtülü kadınların belediyeye girişlerini yasaklayan bir yasanın
olduğunu belirtmiştir. CCIF aracılığıyla itirazda bulunan çift
görevlilere yürürlükte olan yasaları hatırlatmış, belediye de,
peçe ve çarşafı yasaklayan yasayı yanlış yorumladıklarını kabul
etmiştir. 25 Ağustos 2014 tarihinde çift inançlarına uygun olarak evlenebilmişlerdir (CCIF, 9.10.2014).
Kasım 2014’te, Paris Gençleri tarafından organize edilen
Paris Mahkemesi gezisinde, Müslüman bir kadın başörtülü
olarak mahkeme salonuna girmiştir. Odada bulunan bir jandarmanın itirazı üzerine Müslüman kadın, dışarıda bulunan bir
polis memurundan hâkime başörtülü olarak davayı izleyebilir
mi diye sormasını talep eder. Kamusal alanda başörtüyü yasaklayan hiçbir yasanın bulunmadığı hâkim tarafından onaylanmış
ve Müslüman kadın başörtüsüyle davayı izleyebilmiştir (CCIF,
30.12.2014; ORIW Raporu 2014).
169
170 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Kaynaklar
Aggoun, A. (2006). Les musulmans face à la mort, Paris, Vuibert.
Aggoun, A. (2009). Enquêter auprès des migrants. Le chercheur et
son terrain, Paris, L’Harmattan,
Alfandari, E. (2000). Associations, Paris, Dalloz.
Attias-Donfut, C. ve Wolff, F-C. (2005). Le lieu d’enterrement des
personnes nées hors de France. Population, 5 (60)
Baubérot, J. (1990).Vers un nouveau pacte laïque ?, Paris, Seuil.
Baubérot, J. (2002). Peur de la religion et laïcité, Revue des deux
mondes, Nisan.
Bergeaud-Blackler, F. (2008). L’encadrement de l’abattage rituel
industriel dans l’Union européenne : limites et perspectives.
Politique européenne, 1(24).
Bergeaud-Blackler, F. (2005). De la viande halal à l’halal food, Revue européenne des migrations internationales. cilt. 21, no: 3.
Césari, J. (1994). Être musulman en France. Associations, militants
et mosquées, Paris, L’Harmattan.
Césari, J. Bargach, S ve Moore, D. (2002). L’islamisation de l’espace
public français: vers la fin du conflit? Cahiers d’Etudes sur la
Méditerranée Orientale et le monde Turco-Iranien, no: 33.
Chaïb, Y. (2000). L’émigré et la mort, Aix-en-Provence, CIDIM-Edisud.
Chevrier, S. (2004). Les Mosquées de la République. Passions et
attachements républicains. Cosmopolites, no: 6.
Cohen, M. ve Zarka, Y-C. (2005). Faut-il réviser la loi de 1905 ?
Paris, PUF.
Delbove, A-S. (2002). La liberté de conscience dans le cadre national
: approche comparative du régime juridique en France et en
Allemagne, Patrice Meyer-Bisch ve Jean-Bernard Marie, La
liberté de conscience dans le champ de la religion, Documents
de Travail de L’IIEDH, no: 4
Ferjani, C. (2008). La grande mosquée de Lyon et les mosquées de
l’agglomération. Millenaire3
Flores-Lonjou, M. (1996). Associations cultuelles, Paris, Delmas.
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Flores-Lonjou, M. ve Messner, F. (2007). Les lieux de culte en France
et en Europe. Statuts, pratiques, fonctions, Louvain, Peeters.
Frégosi, F. (2006). L’exercice du culte musulman en France. Lieux de
prière et d’inhumation, Paris, Documentation française.
Gaudemet-Basdevant, B. (1998). La jurisprudence constitutionnelle
en matière de liberté confessionnelle et le régime juridique des
cultes et de la liberté confessionnelle en France, Rapport du
Conseil constitutionnel français
Ghissassi, H. (2004). Viande halal: Un gros marché en Europe. L’économiste, 16.12.04.
Godard, B. ve Taussig, S. (2007). Les musulmans en France. Courants, institutions, communautés : un état des lieux, Paris,
Robert Laffont.
Khedimellah, M. (2010). Jeunes prédicateurs du mouvement Tabligh. La dignité identitaire retrouvée par le puritanisme religieux?, Socio-anthropologie, no : 10.
Langlois, C. (2005). Depuis soixante ans la république est laïque,
Vingtième Siècle, no : 87.
Machelon, J-P. (2006), Les relations des cultes avec les pouvoirs
publics, Paris, La Documentation française.
Marongiu, O. (2004). Islam et politiques publiques entre équité et
pratiques discriminatoires, Roubaix, D’un Monde à l’Autre
Marongiu, O. (2005). Collectivités locales et associations cultuelles
en droit français : l’exemple de la pratique de l’islam, Roubaix,
D’un Monde à l’Autre.
Mongin, O. ve Schlegel, J-L. (2005). Les questions de 1905, Esprit,
Haziran
Nunez, J (2011). La gestion publique des espaces confessionnels des
cimetières de la Ville de Paris: l’exemple du culte musulman
(1857-1957). Le Mouvement Social, 4 (237).
Papi, S. (2004). L’insertion des mosquées dans le tissu social local
en France: Approche juridique et politique. Revue du Droit
Public, no: 5.
Poulat, E. (2003). Notre laïcité publique, Paris, Berg International.
171
172 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Prélot, P-H. (1999). Les religions et l’égalité en droit français, Les
cahiers de droit, cilt. 40: 4
Rémond, R. (2004). Cent ans de laïcité française, Etudes, no : 400-1.
Rémond, R. (2005). Eglise - Etat, un siècle plus tard, Revue des
deux mondes, Şubat.
Renard, M. (1999). France, terre de mosquées? Hommes et migrations, no: 220.
Rivero, J. (1949). La notion juridique de laïcité, Paris, Dalloz
Robert, J. (1994). La liberté religieuse, Revue internationale de
droit comparé, cilt. 46, no : 2
Robert, J. Oberdoff, H. (2015). Droits de l’homme et libertés fondamentales, Paris, LGDJ.
Volff, V. (2005). Le droit des cultes, Paris, Dalloz.
Willaime, J-P. (2005). Europe : à chacun sa laïcité, Sciences Humaines, no : 157
Woehrling, J-M. (1998). Réflexions sur le principe de la neutralité
de l’Etat en matière religieuse et sa mise en œuvre en droit
français, ASRR, no: 101
Zwilling, A-L. (2012). L’architecture des mosquées en France :
construire ou édifier ?, Revue des sciences religieuses, no:
86/3.
Gazete ve Internet
Le Monde, (13.01.2015). “Antiterrorisme : des propositions qui
existent souvent déjà”.
Le Monde, (08.04.2015). “Combien la France compte-t-elle de
mosquées ?”
Le Monde, (24.04. 2014). “A Mantes-la-Ville, le maire FN
veut bloquer la construction d’une salle de prière”.
Le Monde, (18.02.2012). “Le ministère de l’agriculture dément les
propos de Le Pen sur la viande halal”.
Le Monde, (21.02.2012). “Rungis, Sarkozy critique la polémique
sur la viande halal”.
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Le Monde, (24.02.2012). “Viande halal : la plainte du FN “à l’étude” au parquet de Nanterre”.
Le Monde, (28.02.2012). “Sous la question de la viande halal, celle
de la traçabilité”.
Le Monde, (30.11.2009). “Les carrés musulmans : enjeu de l’intégration des musulmans de France”.
Le Monde, (05.07.2007). “Les cultes se contenteraient d’un toilettage de la loi de 1905”.
Le Figaro, (20.04.2015). “Près de deux lieux de culte ou de sépulture chrétiens profanés chaque jour en France”.
Le Figaro, (19.08.2015). “Mosquée de Mantes-la-Ville: la justice
suspend le projet du maire FN”.
Le Figaro, (03.12.2015). “La Grande mosquée de Paris future propriété de l’Algérie”.
Le Figaro, (29.10.2013). “Un carré musulman à La Courneuve”.
Le Figaro, (30.08.2011). “Jean-Marie Guenois, « Les lieux de culte
musulmans ont doublé en vingt ans”.
Le Figaro, (12.12.2010). “Islam et Occupation : Marine Le Pen provoque un tollé”.
Le Figaro, (19.12.2010). “Marine Le Pen se défend de stigmatiser
les musulmans”.
Libération, (20.01.2015). “Profanation des lieux de culte : ces chiffres qui ne veulent pas dire grand-chose”.
Libération, (19.03.2005). “Cultes: une loi qui mérite un toilettage”.
Le Parisien, (19.11.2013). “Les cimetières manquent de carrés musulmans”.
Le Parisien, (07.12.2009). “64 mosquées avec minaret en France”.
Le Point, (06.02.2012). “Le deuxième cimetière musulman de
France inauguré à Strasbourg”.
Le Nouvel Obs, (21.09.2005). “Sarkozy veut “toiletter” la loi de 1905”.
BirGün, (17.12.14). “Fransa Alevilerinden tarihi buluşma”.
20 Minutes, (12.08.2008), “Le bouddhisme, quatrième religion de
France”.
173
174 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Ajib, 2014a, (23.11.14). “Islamophobie: Marine Le Pen: non aux
prêches en arabe!”:
http://www.ajib.fr/2014/11/islamophobie-marine-le-pen-non-aux-preches-en-arabe
Ajib 2014b, (12.03.14). “Épinay-Sur-Seine: Les musulmans se mobilisent contre le Maire Hervé Chevreau: http://www.ajib.
fr/2014/03/epinay-sur-seine-herve-chevreau
Ajib, 2014c, (16.03.14). “Epinay-Sur-Seine: la mairie débloque 357
000€ pour préempter un pavillon que les musulmans souhaitaient acheter”: http://www.ajib.fr/2014/03/epinay-sur-seine-4/
Breizh-info, (28.10.2014). “Quimper. La mobilisation contre le minaret ne faiblit pas”:
http://www.breizh-info.com/18164/actualite-politique/quimper-mobilisation-contre-minaret-faiblit-pas/
CCIF, (25.03.14). “Carte de résident: Le préfet s’oppose au foulard”: http://www.islamophobie.net/articles/2014/03/25/foulard-prefecture-administration-discrimination
CCIF, (27.03.14). “Municipales à Lunel: Il empêche une femme voilée de voter”: http://www.islamophobie.net/articles/2014/03/27/municipales-lunel-il-empeche-une-femme-voilee-de-voter
CCIF, (05.05.14). “Carte de résident: Le tribunal annule la décision préfectorale” : http://www.islamophobie.net/articles/2014/05/05/carte-de-resident-le-tribunal-annule-la-decision-prefectorale
CCIF, (21.07.14). “Pas assez “intégrée” pour une sous-préfecture,
elle se voit refuser la nationalité française”: http://www.islamophobie.net/articles/2014/07/21/refus-nationalite-francaise-int%C3%A9gration-prefecture-mantes-la-jolie
CCIF, (09.10.2014). “De l’islamophobie dans les mairies : Requêtes
ridicules pour des mariages”: http://www.islamophobie.net/
articles/2014/10/09/islamophobie-mairies-mariages
CCIF, (30.12.2014). “Quand on lui demande d’enlever son voile,
cette jeune femme agit intelligemment”:
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
http://www.islamophobie.net/articles/2014/12/30/quand-lui-demande-denlever-son-voile-cette-jeune-femme-agit-intelligemment
CCIF, (09.06.10). “Abattage rituel: 11 organisations de protection
animale écrivent à Sarkozy”: http://www.islamophobie.net/
articles/2010/06/09/abattage-rituel-11-organisations-de-protection-animale-ecrivent-sarkozy
CFCM, (6.02.2012). “Manque de carrés musulmans en France: un
frein au respect des rites”: http://www.lecfcm.fr/
Estrepublician, (08.08.15). “Une deuxıème grande mosquée à
Strasbourg ?”:
http://www.estrepublicain.fr/actualite/2015/08/08/une-deuxiemegrande-mosquee-a-strasbourg
FMM, 2013. Fransız Millet Meclisi resmi sitesi (16.04.2013):http://
questions.assemblee-nationale.fr/q14/14-14282QE.htm
Franceinfo, (19.03.2012). “La communauté juive de France compte
550.000 personnes, dont 25.000 à Toulouse”:http://www.franceinfo.fr/actu/societe/article/la-communaute-juive-de-france-compte-550-000-personnes-dont-25-000-toulouse-125573
Fransa DİTİB (2015): http://www.fransaditib.com/?SyfNmb=1&pt=ANASAYFA
Fransa DİTİB,(2012):
http://www.fransaditib.com/FileUpload/bs121551/File/fransa_ditib_camiler_rehberi_2012....pdf
IFOP –Le Figaro (02.12.09). “Les Français et la construction des
mosquées et des minarets en France”:http://www.lefigaro.fr/
assets/pdf/Sondage-minaret.pdf
IFOP-Le Figaro, (Ekim 2012). “L’image de l’Islam en France”: http://
www.lefigaro.fr/assets/pdf/sondage-ipsos-islam-france.pdf
IFOP, (2010). “Les protestants français d’aujourd’hui ?” :http://
www.ifop.fr/media/poll/1320-1-annexe_file.pdf
IGMG, (2015): http://www.igmg.org/tr/hizmetlerimiz/camiler.html
Legifrance (2015):
175
176 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
https://www.legifrance.gouv.fr/affichTexte.do?cidTexte=JORFTEXT000000508749&categorieLien=id
Marongui, O. (2005). “Le financement des mosquées en France:
état des lieux”: http://www.fondation-res-publica.org/Islamde-France-ou-en-est-on_a14.html
Mosquées de France, (2014):www.desdomesetdesminarets.fr/category/5/mosquees-de-france/
Rue89nouvelobs, (19.11.11). “La France rêvée de Marine Le Pen :
programme décrypté”: http://rue89.nouvelobs.com/2011/11/19/
la-france-revee-de-marine-le-pen-son-programme
decryp-
te-226702
Rue89strasbourg, (06.07.15). “Future mosquée de la Meinau : des
colombages et deux minarets”: http://www.rue89strasbourg.
com/index.php/2015/07/06/societe/future-mosquee-de-la-meinau-des-colombages-et-deux-minarets/
Saphirnews, (07.10.2014). “La Lorraine inaugure un nouveau carré
musulman”: http://www.saphirnews.com/La-Lorraine-inaugure-un-nouveau-carre-musulman_a19785.html
Saphirnews, (06.02. 2012): “Strasbourg : les musulmans obtiennent
un cimetière public inédit en France”: http://www.saphirnews.
com/Strasbourg-les-musulmans-obtiennent-un-cimetiere-public-inedit-en-France_a13880.html
Saphirnews, (06.06.2005). “La certification Halal” : Du volontaire
au réglementaire”: http://www.saphirnews.com/La-certification-Halal-Du-volontaire-au-reglementaire_a1286.html
Şener, Ş. (1998). TDV İslam ansiklopedisi,Hayvan maddesi: http://
www.diyanetislamansiklopedisi.com/hayvan/
Turpin, D.ve Ithier-Houart, N (Aralık 2010). Guide de la législation
des cimetières: http://www.macorpo.com/IMG/pdf/Guide_Legislation_Cimetieres.pdf
Uzunpostalcı M. (1994). TDV İslam Ansiklopedisi, Defin maddesi:
http://www.diyanetislamansiklopedisi.com/defin/
5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Raporlar
CCIF Raporu, (2015), Collectif contre l’islamphobie en France:
http://www.islamophobie.net/sites/default/files/Rapport-CCIF-2015.pdf
CCIF Raporu, (2014), Collectif contre l’islamphobie en France:
http://www.islamophobie.net/sites/default/files/CCIF-RAPPORT-2014.pdf
ORIW Raporu, (2014), Organisation Racism Islamophobia Watch:
http://www.oriw.org/
177
6.
FRANSA’DA
EĞİTİM HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ:
TÜRK VE MÜSLÜMAN
TOPLULUKLARIN DURUMU
Semra MERAL 1
6.1. Eğitim Temel Haklar ve Özgürlükleri:
Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar
Fransız Laik Cumhuriyet Entegrasyon Modelinin
Temeli Olarak Okul
Fransız laik cumhuriyetinin oluşumundaki rolü sebebiyle
okul Fransa’da büyük bir önem taşımaktadır. Monarşi döneminde güçlü bir konum elde eden Katolik Kilisesi eğitim başta
olmak üzere birçok alanı egemenliği altına almıştır. Fransız
Devrimiyle ortaya çıkan ve III. Cumhuriyet dönemiyle şekillenen yeni siyasi yönetim, eğitim alanını Kilisenin elinden alarak bu kurumun gücünü zayıflatmayı ve aynı zamanda kendi
ideallerine uygun yeni nesiller yetiştirmeyi hedeflemiştir. Bu
doğrultuda yürürlüğe giren ‘Okul Yasaları’ (Lois scolaires)
eğitim alanında derin dönüşümlere yol açmıştır: 1881’de ilkokulları ücretsiz (16 Haziran 1881 yasası), 1882’de erkek-kız
ayırımı yapılmaksızın 6-13 yaşlar arası çocuklar için eğitim
1
Doktora Öğrencisi, Paris I-La Sorbonne Üniversitesi, [email protected]
180 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
zorunlu olmuş, okul binalarında dini semboller yasaklanmış ve
eğitim programlarından dini eğitimi kaldırmıştır (28 Mart 1882
yasası). Ferry Yasaları olarak da bilinen bu yasalarla okul laik
hale getirilmiştir. Bununla birlikte 1886 tarihli Gobelet Yasası,
rahiplerin devlet okullarında öğretmen olmalarını yasaklamıştır
(Nicolet,1992). Bu yasalar okuldan dini çıkartmış olsa da, her
şeyden önce Kilisenin bu alandaki hegemonyasını kırmak amacıyla yapılmıştır (Gauthier ve Nicolet, 1987; Baubérot, 1999).
Nitekim Fransa Cumhuriyeti’nin önemli kurucularından ve bu
yasaları yapan Jules Ferry, bu alandaki değişimleri uygularken
yeni okul yönetiminden öğrencilerin ve ailelerin inançlarına
karşı hassas davranmalarını istemiştir (Haarscher, 1996). Ayrıca, din derslerinin okul programlarından çıkarılmış olmasına
karşın çocukların din eğitimi görebilmeleri için bugün de geçerli
olan haftanın bir günü (Çarşamba günleri) tatil ilan edilmiştir
(1882 Yasası Madde 2). Devlet okullarının yanı sıra özel din
okullarının kurulmasına izin verilmiş ve bu okulların da eğitim
süresi zorunluluğuna tabi olmaları istenmiştir (Baubérot, 1999).
Bu yasalarla, farklı din ve sosyal sınıflara ait çocukların
eğitim görmesine imkan vererek toplumun entegrasyonu hedeflenmiştir (Schnapper, 2000). Fakat aynı zamanda eğitim
alanında başlatılan bu laikleşme süreci iki farklı ve zıt dünya
görüşünü savunan Cumhuriyet ve Kilise kurumlarını karşı
karşıya getirmiş ve okulu bu güçlü kurumlar arasında hayati
bir mücadele alanına dönüştürmüştür (querelle scolaire). “Cumhuriyet okulunun” (Ecole républicaine), uzun ve zorlu bir süreç
sonucunda kurulmuş olması, Fransız ulusal kimliği ve kolektif
belleğinde hassas bir yer edinmesine yol açmıştır. (Poulat 2003,
Baubérot, 1996). Ayrıca 1905 tarihli laiklik yasası ilan edilmeden önce laiklik kelimesinin ilk kez bu alanda kullanılmış ve
laiklik ilkesinin bu alanda somut olarak uygulanmış olması,
laikliğin okul ile ilişkisine sembolik bir anlam atfetmiştir (Coq,
2012). Fransa’da okulun ve eğitim alanının tarihsel olarak özel
bir yer tutmasının bir diğer nedeni de yeni kurulan siyasi rejimin değerlerini topluma kazandırmak üzere Fransız cumhuriyeti kurucuları tarafından okula hayati bir misyon üstlendirilmiş
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
olmasıdır. Bilimsel ve pozitivist yaklaşıma dayalı yeni eğitim
projesi, Fransız vatanına bağlı bireysel, özgür ve eşit vatandaşlar yetiştirmeyi ve aynı zamanda da homojen bir toplum
oluşturmayı hedeflemiştir. Bu doğrultuda, okul alanlarında özel
aidiyetleri ve kimlikleri gösteren sembollerin taşınması ve yerel
dillerin kullanılması yasaklanmış, eğitim programlarında ulusal bir tarih yazılarak ve öğretilerek tek bir kültür yayılmıştır
(Bernstein, 1992). Farklılıkların öne çıkmasını reddeden, tek
ortak bir dille cumhuriyet değerlerini öne çıkaran ve tekil ortak
bir kültüre dayalı okulun, laik cumhuriyetinin bölünmezliğini
yansıtan önemli bir kamusal alan oluşturduğunu söylemek
mümkündür.
Fransa’da Eğitim Sistemi
ve Temel Prensipleri
Fransız eğitim sistemi ülkenin diğer birçok kurumu gibi
merkezi bir yapıya sahip olduğu için okulların organize edilmesi, ders müfredatları, eğitim-öğretim personeli ve materyalleri
Fransız Milli Eğitim Bakanlığı (FMEB) tarafından belirlenir ve
yönetilir. Fransa’da ilköğretim beş yıl ve orta eğitim dört yıldır.
Lise eğitimi ise üç yıllık eğitim veren genel liseler ve meslek
liseleri olarak düzenlenmiştir. Genel liselerde son yılda yapılan
sınavda başarılı olan öğrencilere bakalorya (baccalauréat) diploması verilir. Bu diplomalar öğrencilerin yükseköğretime devam
etmelerini sağlar. Meslek liseleri ise öğrencilere mesleki yetenek
sertifikası, mesleki çalışmalar sertifikası ve mesleki bakalorya
diploması verir. Bu diplomalar, mezun olan öğrencilerin yükseköğretime devam etmesine imkân sağlamaz. Yükseköğretime devam eden öğrenciler 3 yıllık lisans programını bitirip lisans diploması; 1 yıllık lisansüstü programını bitirip Master1 diploması; 2
yıllık yüksek lisans programını bitirip Master2 diploması alırlar;
bu son diplomayla doktora eğitimi yapabilirler (FMEB, 2015a).
Fransız laik cumhuriyetinin temel ilkeleri çerçevesinde okul
ücretsiz, zorunlu, laik ve bireyler arasında hiçbir fark gözetmeden
181
182 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
herkese eşittir. Fransa’da ücretsiz eğitim, 31 Mayıs 1933 tarihli
yasayla orta öğretim ve liseleri de kapsamıştır. Zorunlu eğitim
süresi ise kız ve erkek çocuklar için 6-16 yaşalar arası ve ilköğretim ve ortaöğretimi kapsayarak 10 yıla uzatılmıştır (Legifrance,
2015a). Eğitim alanında eşitlik ilkesi, Eğitim Kanununun L111-1
maddesiyle düzenlenmiştir. Buna göre okul, herkese eğitim hakkı
tanımakta, herkese eşit şartlar sunmakta, sosyal ve coğrafi eşitsizliklere karşı mücadele vermektedir (Legifrance, 2015b).
Tarafsızlık ilkesi bağlamında Eğitim Kanununun L141
maddesi, eğitim kurumlarında bütün çocuklara tüm inançlara
eşit derecede saygı gösterecek şekilde eğitim alma hakkını verir; okul alanları ve okul saatleri dışında çocukların din eğitimi
alma hakkını tanır. Okulda dini sembollerin taşınmasıyla ilgili
2004 yılında bir takım düzenlemeler yürürlüğe girmiştir: 15
Mart 2004 tarihli ve 2004-228 sayılı yasaya göre, devlet okullarında görünür dini sembollerin taşınması yasaktır; Eğitim
Kanununun L.141-5-1 maddesine göre devlet okullarında dini
aidiyetini açıkça gösteren dini sembol veya kıyafetler yasaktır
ve bu maddeye dayanan 18 Mayıs 2004 tarihli sirkülere göre,
din aidiyetini açıkça gösteren başörtü, kippa ya da büyük haç
gibi semboller yasaktır. Özel okulları ve yükseköğretimi kapsamayan bu hukuki düzenlemeler, devlet okullarında bütün dini
semboller için geçerli olup, müze, sergi gibi okul dışında bile olsa
tüm etkinlikleri ve bütün öğretmen ve öğrencileri kapsamaktadır (Legifrance, 2015c).
6.2. Eğitim Temel Hak ve Özgürlüklerinin Ulusal
ve Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki Durumu
Fransız laik cumhuriyetinin önemli ilkelerinden biri olan
eşitlik ilkesi, eğitim alanında ancak uluslararası bağlamda yapılan yasal düzenlemeler sayesinde güçlendirilmiştir (Dhume
ve Hamdani 2013). 1960 yılında UNESCO tarafından yayınlanan Eğitim Alanında Ayrımcılığa Karşı Mücadele Sözleşmesi
önemli bir yer tutmaktadır (UNESCO, 2015). 1961 yılında bu
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
sözleşmeye imza atan Fransa, bu alanda aktif bir politika yürütmekle yükümlüdür (Reseau-lcd-ecole, 2015). Ancak Fransa bu
alanda gerekli yasal düzenlemeleri yapmayı geciktirmiştir. 2000
yılında, Avrupa Birliği eğitimi alanını da kapsayan ayrımcılıklarla mücadele ile ilgili iki yönerge yayınlamış olması (2000/78/
CE ve 2000/43/CE), Fransa’nın bu anlamda harekete geçmesine
neden olmuş olsa da, Fransız Eğitim Bakanlığı bu konuyla ilgili
olarak yalnızca 2008 yılında, özellikle 2005 yılında Fransız banliyölerinde patlak veren isyanlardan sonra, bir sirküler yayınlayabilmiş (FMEB, 2008) ve eğitim alanındaki ayrımcılıklarla
mücadeleye öncelik verebilmiştir (Lorcerie, 2003; Dhume ve
Hamdani 2013). 2013 yılında ise Fransız Eğitim Bakanlığının
Cumhuriyet Okulunun yeniden inşası (Refondation de l’école
de la République) programı çerçevesinde 8 Temmuz 2013 tarihli Yönlendirme ve Programlama Yasasını yürürlüğe koymuş
(FMEB, 2013a) ve 1 Haziran 2013 tarihli bir kararla da bu konuyu öğretmenlerin formasyonuna dâhil etmiş (FMEB, 2013b).
6.3. Eğitim Hak ve Özgürlüklerinin İhlali:
Gündelik Hayattaki Yansımalar
Müslüman Toplulukların Eğitimde Karşılaştıkları
Sorunlar
● Eşitsizlikleri Yeniden Üreten Bir Okul
Kurulduğu dönemde cumhuriyet okulu, toplumun farklı
kesimlerine eğitim sağlayarak toplumun ilerlemesinde önemli
bir rol oynamış olsa da, günümüz dünyasında vuku bulunan derin toplumsal dönüşümler ve küreselleşmenin getirdiği sorunlar
karşısında bu misyonunu yerine getirmekte zorlanmaktadır. Örneğin 1950’li yıllardan sonra şehirleşmenin ve sanayileşmenin
hız kazanması, diplomanın işe girmede önem kazanması, eğitim
alanında öğrenci nüfusunun artmasına yol açmıştır (Dirn, 1998;
Dubet, 2004). Bununla birlikte 1960 yılları başında başlayıp
183
184 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
devam eden farklı ülkelerden gelen göçmen topluluklarının aileleriyle Fransa’da yerleşmeleri, öğrenci nüfusunu çokkültürlü
ve çok dinli haline getirmiştir (Lorcerie, 2003). Ayrıca 1990’lı
yıllarda globalleşme süreciyle gelişen teknolojik ilerlemeler,
bilgi üretme ve öğretme alanında (medya, internet, özel eğitim merkezleri gibi) yeni aktörlerin ortaya çıkmasına neden
olmuştur (Blais, Gauchet, Ottawi, 2008; Roman, 1989; Dubet
2000). Son olarak da 1970’li yıllarda başlayan ve giderek artan
sosyo-ekonomik kriz, özellikle 2008 yılında dünyayı etkisi altına
alan finansal kriz (INSEE, 2015a), Fransız toplumunu derinden
etkilemiştir (2014 yılı için yoksulluk düzeyinin altında yaşayanların sayısı: 8,6 milyon; işsizlik sayısı: 2,8 milyon (INSEE,
2015b); işsizliğin en yaygın olduğu işçi kesimindeki artışı: 2008
yılında işsizlik oranı %9,8’den 2014’te 14,3’e çıkmıştır (Observatoire des inegalités, 2015a)). Ekonomik kriz toplumun en zayıf
kesimlerini vurarak, hayat şartları ve gelir farkları bakımından
sosyal sınıflar arasındaki eşitsizlikleri ciddi anlamda derinleştirmiştir (Observatoire des inegalités, 2015b Observatoire des
inegalités, 2015c). Çoğunlukla işçi kesimine veya düşük gelirli
sosyal sınıfa ait göçmen toplulukları eşitsizliklere en çok hedef
olanlardır (Bkz. 7. Bölüm).
Okulun, uluslararası ve ulusal bağlamda vuku bulan ve
toplumda dönüşmelere yol açan süreçlere adapte olması gerekir
ve ortaya çıkan eşitsizlikleri ve ayrımcılıkları gidermekle yükümlüdür. İyi bir eğitim alma ve okul başarısı, toplumsal hareketlilik açısından da kritik önem taşımaktadır. Ancak, Fransız
cumhuriyet okulu bu işlevi, yerine getirmekte artık zorlanmaktadır. Bölgeler, akademiler, sınıflar ve sosyal sınıflar arasındaki
farklıklar eğitim başarısızlıklarını yakından etkilemektedir.
Özellikle yoksulluk ve dışlanma dolayısıyla azınlık grupların
çocukları çok daha dezavantajlı durumdadır.
Okulun fırsat eşitliğini sağlayarak sosyal sınıflar arasındaki eşitsizlikleri gidermesi gerekirken, Fransa Ulusal İstatistik
ve Ekonomik Çalışmalar Kurumunun (INSEE) çalışmalarına göre çoğunluğunu göçmenlerin oluşturduğu düşük gelirli
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
ailelerin çocuklarının, yüksek gelirli ailelerin çocuklarına göre
okulda daha çok zorluk çektiklerini tespit etmiştir (INSEE
Raporu, 2014; Observatoire des Inegalités, 2014a, 2014b). 2014
yılında Fransız Milli Eğitim Bakanlığı’nın yürütmüş olduğu
bir araştırma, eğitim sisteminin eşitsizlikleri düzeltmekten
çok daha da derinleştirdiğini ortaya koymuştur: ortaokulda
sınıfta kalmış öğrenciler arasında birinci sırada %26,3 ile işsiz
ailelerin çocukları bulunmaktadır; ortaokul ve lise eğitimini
bitiremeyen öğrenciler arasında işçi ailelerin çocuklarının oranı
yüksektir (FMEB Raporu, 2014). 2014 yılında Paris bölgesinde bulunan okulları konu alan bir araştırma, bu kurumlarda
eğitim ve sosyal ayrımların yüksek olduğunu ortaya koymuştur: bu bölgedeki ortaokulların %21’inde ve liselerin %13’ünde
maddi durumu iyi olan öğrenciler aynı sınıflarda toplanmıştır
(Libération, 08.07.2014). Ayrıca eğitim sistemi farklı bölgelerde
bulunan okullar arasındaki eşitsizlikleri de giderememektedir.
Göçmen ailelerin çoğunluğunun yaşadığı bölgelerdeki okullarda
başarı oranı Fransa ortalamasının altındadır. Örneğin Créteil
şehrinde diploma alamamış gençlerin oranı %32’dir. Bu “sorunlu
bölgelerde” nitekli veya tecrübeli öğretmen sayısı daha az olması
bu okullardaki eğitim kalitesini de etkilemektedir (Libération,
08.07.2014).
Eğitim alanında eşitsizlikleri gidermek için birtakım önlemler alınmış olsa da bunların yetersiz olduğu gözlenmiştir.
Örneğin 1963 yılında okul kayıt sistemi uygulaması hayata geçirilmiştir (carte scolaire). Bu sistem, öğrencilerin ikamet ettikleri
yerlerde bulunan okullarda kayıt yapmalarını şart koşmuştur
(Eğitim Kanunu, D211-10 ve D211-11 maddeleri). Bu uygulama,
toplumun farklı sosyal sınıflara ait çocukları bir araya getirmeyi
(mixité sociale) hedeflemişse de, okullar arasında var olan eşitsizlikleri gidermeyi başaramamış aksine farkları daha da arttırmıştır. Örneğin bu düzenleme, banliyölerde yaşayan çocukların
aynı okullarda toplanmasına, bu okulların “gettolaşmasına”
ve bölgeler arasındaki eşitsizliklerin yeniden üretilmesine yol
açmıştır. Ayrıca, okul kayıt sisteminin istisnai durumlar için
velilerin çocuklarını istedikleri okula kayıt etme imkânı tanımış
185
186 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
olması (Eğitim Kanunu 281-8 maddesi), nüfuzlu ailelerin legal
veya illegal yollara başvurarak (sahte ikametgâh düzenleyerek)
bu imkânı suistimal etmelerine de olanak tanımıştır (L’express,
19.10.2006). Okul kayıt sisteminin bu yetersizlikleri, Eğitim
Bakanlığının uygulamayı yeniden düzenlemesine yol açmıştır
(FMEB, 2015b). Bu alanda yapılan bir başka uygulama ise,
Fransa’nın ileri gelen üniversitelerinde özellikle banliyö liselerinden mezun başarılı öğrencilere yönelik kotaların (Cordées
de réussite) konulması olmuştur (Eduscol.education, 2015a).
Ancak, yapılan değişiklikler eğitim alanındaki eşitsizliklerin
giderilmesine yetersiz kalmıştır (Le Monde, 06.05.2010).
Cumhuriyet Okulunda Etnik Ayrımcılıklar
Göç sonucu çok kültürlü ve çok dinli bir topluma dönüşen
Fransa, eğitim alanında ortaya çıkan yeni talepleri karşılamak zorunda kalarak, göçmen ailelerin çocuklarına yönelik
düzenlemeler ve okul personelinde ve programlarında bu yeni
parametrelere göre değişikliler yapmıştır. Örneğin Avrupa Birliği’nin 25 Temmuz 1977 tarihli yönergesi çerçevesinde Fransa,
aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birkaç ülkeyle ikili anlaşmalar yaparak göçmen işçi çocuklarının ana dillerini ve öz
kültürlerini öğrenebilmeleri için ELCO (Enseignements de Langue et de Culture d’Origine) programını düzenlemiştir (Eduscol.
education, 2015b). Aynı çerçevede göçmen çocuklarına yönelik
Hazırlık Sınıflar (Classes d’initiations) ve Göçmen Çocuklarının
Eğitimi için Formasyon ve Bilgilendirme Merkezleri (Centres de
formation et d’information pour la scolarisation des enfants de
migrants) kurulmuştur. Her ne kadar bu uygulamalar göçmen
çocukların eğitimi için önemli adımlar oluşturmuş olsa da, aynı
zamanda bu çocukların okulda zorluk çekmelerini “kültürel”
nedenlere bağlı olduğu algısına yol açmıştır (Dhume ve Hamdani, 2013).
Göçmen ailelerinin çocukları bir yandan sosyal sınıflar
arasındaki eşitsizliklerden etkilenirken diğer yandan da dini
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
ve etnik kökenleri sebebiyle uygulanan ayrımcılıklara mağdur
kalmaktadır. Örneğin 2014 Ocak ayında CNRS tarafından
yayınlanan bir araştırma, özel okullara kayıt yapmak isteyen
öğrenciler arasında ciddi bir ayrımcılık yapıldığını ortaya koymuştur. Bu okullara girmek isteyen soyadları Arap/Müslüman
kökenli çocukların başvuru talepleri %67 oranında cevapsız
kalmaktadır. Test metoduyla yapılan ankette araştırmacılar,
iki farklı ad taşıyan aynı başvuru dilekçesini 4.269 özel okula
göndermiştir. Fransız ailelere göre Müslüman aileler daha sık
olumsuz cevap almış ya da okul yönetimiyle bir görüşmeye tabi
tutulmuşlardır. Araştırmacılara göre bu tespitler, eğitim alanında yapılan ayrımcılığın ne kadar vahim boyutta olduğunun
kanıtıdır (Libération, 03.04.2014).
Müslüman Özel Okul Meselesi
Eğitim alanındaki sorunlardan biri de dini okullar meselesidir. Her ne kadar eğitim alanı Katolik Kilisenin elinden alınmış olsa da laiklik ilkesine göre devlet din özgürlüğünü temin
etmekle yükümlü olduğundan, eğitim sistemi devletin tekeline
bırakılmayarak, dini cemaatler de kendilerini örgütleyebileceği
özel okullar açabilme imkanı sağlamıştır. Ayrıca 1959 yılında,
Debré Yasası, özel din okullarının devletle kontrat yapmalarına
izin vermiş ve bu çerçevede devletin maddi destekte bulunması
sağlanmıştır (Legifrance, 2015d). Bu çerçevede Müslümanlar,
özel okul açma hakkına sahiptir. Özel Müslüman Okul Federasyonunun (FNEM) vermiş olduğu son rakamlara göre Fransa’da
2013 yılında %27’si anaokulu ve %9’u ortaokul ve lise olmak üzere toplam 30 Müslüman eğitim kurum vardır. Buna karşın 8.500
Katolik okul ve 300 Musevi okul vardır. Müslüman okullar, toplam olarak 9.000 özel okulun yalnızca %0,8’ini oluşturmaktadır
(Katolik okullar %96; Musevi okullar %8) (FNEM, 2015). Müslüman okul sayısında son yıllarda, özellikle başörtü yasağından
sonra önemli bir artış olsa da, bu sayının yetersiz olduğu açıktır.
Yüksek başarı gösteren ve 3.000 öğrencinin kayıtlı olduğu bu
okullar, Müslüman ailelerin yoğun taleplerine ve ihtiyaçlarını
187
188 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
karşılamakta yetersiz kalmaktadır (Le Parisien,29.08.2015).
Müslümanlar, özel okul açarken yoğun tepkilere maruz kaldıkları gibi ciddi maddi sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar (IISMM ve
EHESS Raporu, 2010). Yasalara göre özel okulların %70-%90 finansmanı öğretmenler tarafından karşılanmalıdır. Geriye kalan
miktar aileler, vakıflar ve özel yardımlar tarafından tamamlanır. Özel okullar devletle kontrat yaptıklarında ise, öğretmenlerin maaşları Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanmakta ve yerel yönetimlerden maddi destek alabilmektedirler (Saphirnews,
2012). Devletle kontrat yapabilmeleri için okulun 5 yıldır eğitim
vermiş şartı konulmakta, öğrenci alımında din ve köken farkı
gözetmeme, Eğitim Bakanlığı’nın resmi ders programlarına tabi
olma, öğretmenlerinin Bakanlığın nitelik kriterlerine uygun ve
Bakanlık tarafından denetlenme şartları getirilmektedir (20
Minutes, 24.03.2014). Mevcut Müslüman okulların yalnızca üçü
devletle kontratı vardır (FNEM, 2015).
Yemekhanelerde Alternatif Menü Meselesi
Fransız okullarında, inançlarından dolayı domuz eti yemeyen Müslüman çocukları etkileyen uygulamalardan birisi de
okul yemekhanelerinde sunulan alternatif menü meselesidir.
Okul yemekhaneleri 13 Ağustos 2004 tarihli 2004-809 sayılı
yasası ile belediyelere bağlanmış bulunmaktadır. Böylece, okul
kantinleri yerel idareler tarafından alınacak kararlar doğrultusunda yönlendirilmektedir. Ülke geneli için bir karar alınmadıkça, konuyla ilgili yerel yönetimler söz sahibi olacak ve aldıkları
kararlar uygulanacaktır. Fransa genelinde yerel yönetimler,
okul yemekhanelerinde çeşitli menüler sunmaktadır. Eğitim
Bakanlığı’nın 21 Aralık 1982 tarihli genelgesi, özelikle yabancı
kökenli öğrenciler için yiyecek konusunda örf ve adetlerin göz
önünde bulundurulmasını tavsiye etmiştir. Ancak bu rapordaki
Din Temel Hak ve Özgürlükleri Bölümü’nde (Bkz. 5. Bölüm)
bahsedildiği gibi helal et ve gıda konusu medya ve bazı siyasiler
tarafından ulusal çapta bir probleme dönüştürülmüş ve yemekhanelerde sunulan menüler de artık bir sorun haline gelmiştir.
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Ortaya çıkan tartışmalar sonucu, Eğitim Bakanlığı 2011
tarihli bir genelge yayınlamıştır: belediyelerin domuz eti bulunan menülere ek olarak alternatif bir menü bulundurma
hakkına sahip olduklarını, fakat aynı zamanda da öğrencilerin
veya velilerin okullarda dini nedenlerden dolayı özel menüler
isteme hakları olmadığını, yerel yönetimlerinin böyle bir talebi
yerine getirmek zorunda olmadıklarını belirtmiştir (Libération, 07.04.2014). 28 Mart 2013 tarihinde Défenseur des droits
tarafından yayınlanan rapor, yemekhanelerinin kamu hizmeti
kapsamına girdiğini, yerel yöneticilerin velilerin dini taleplerini
yerine getirmemelerinin ayrımcı bir uygulama olmadığını, ancak bu konuda aldıkları kararları velilere bildirmeleri gerektiğini belirtmiştir (Libération, 6.04. 2014; Le Monde 07.04.2014).
Fransız Laiklik Gözlemevi ise, 10 Aralık 2014’te yayınladığı
bir bildiride, yemekhanelerde menü çeşitliliğini reddetmek için
laiklik ilkesinin kullanılmasını eleştirmiş, menülerde çeşitlilik
seçeneği uygulanması, inançları sebebiyle insanları stigmatize
etmeden herkese etli veya etsiz yemek yeme olanağını sunmak
için yapıldığını belirtmiştir (Le Figaro 11.12.14).
Bu konuda net bir yasal düzenlemenin olmaması farklı görüş ve yorumlara yol açmakta ve bu konunun “siyasallaşmasına”
olanak tanımaktadır. Örneğin son yıllarda alternatif menüler
konusu, İslam karşıtı söylemler üzerinden siyasi çıkar hedefleyen politik aktörler tarafından gündeme getirilmiştir. 2014
Nisan ayında, aşırı sağ parti Front National’ın başkanı Marine
Le Pen, okullarda helal et verildiği iddiasında bulunarak “çok
büyük bir sıkıntıda bulunan laikliği kurtarmak için” harekete
geçeceklerini ve “11 şehirde okul yemekhane menülerinde hiçbir
dini talebi kabul etmeyeceklerini” açıklamıştır. Bu açıklamanın
birçok tepkiye neden olması, FN partisinin geri adım atmasına
yol açmıştır: partililerin amacı alternatif menüleri yasaklamak
değil domuz etinin yasaklanmasına karşı çıkmak olduğunu
dile getirmişlerdir. Oysa Fransa’da domuz etinin yasaklanması veya helal et uygulaması yoktur. Bu durum, FN partilileri
tarafından yapılan açıklamaların temelsiz olduklarını ortaya
koymuştur (Libération, 7.04. 2014; Le Monde, 7.04.2014). Okul
189
190 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
yemekhanelerinde “helal et” verilmediği gibi, Müslüman velilerin bu doğrultuda bir talepleri yoktur, yalnızca okul yemekhanelerinde alternatif menülerinin (etsiz veya balık bazlı menülerin)
bulunmasını istemektedir (Le Monde, 06.03.2014; Le Monde,
10.03.2012). Fakat Müslüman velilerin bu talepleri bir takım
sorunlara yol açmaktadır.
Bu konudaki yasal çerçevenin belirsiz olması yemekhanelerde alternatif menü uygulaması belediyelerin keyfi kararlarına bağlamıştır. Bu konuda yaşanan birçok sıkıntılı duruma
örnek çoktur. Örneğin, 2012 yılında Livry-Gargan şehrinde bir
anaokulu yönetimi, sunulan yemeklerin “özel isteklere göre
yapılamayacağına” açıklamıştır. Müslüman aileler, “Kızgın
Aileler” adında bir dayanışma kurarak yemeklerde verilen etin
en azından farklı bir tabakta sunulması talebinde bulunmuştur. Nitekim, 7 Kasım 2014 tarihinde anaokulu yönetimi, artan
baskılar karşısında okulda verilen yemeklerde zorunlu olarak
et sunulmayacağına karar vererek, Müslüman ailelerin talebine cevap vermiştir (CCIF, 17.12.2014). 23 Haziran 2014 tarihinde Lagny-le-Sec sağcı belediye başkanı domuz eti bulunan
menülerde alternatif yemeklerin sunulmasını yasaklamıştır
(Le Parisien, 14.10.2014). 9 Aralık 2014 tarihinde Sargé-lès-Le
Mans ve Vénissieux belediye başkanları, vejetaryen menüleri
kaldırma kararı almışlardır (ORIW Raporu 2014; Le Figaro
11.12.14).
Başörtüsü Sorunu
Fransa’da yaşayan Müslümanların eğitim alanında karşılaştıkları en önemli sorunlarından biri de başörtüsü meselesidir.
Diğer Avrupa ülkelerinde Müslüman kadınların başörtülü olarak toplumsal hayata katılmaları, din özgürlüğünü öne çıkaran
laik bir ülke olan Fransa’nın aksine daha az yankı bulmuştur.
Özellikle okulda başörtü meselesinin (Affaire des foulards) ulusal çapta medyatik, siyasi ve sosyal bir soruna dönüşmesinin
sebeplerini iyi anlamak gerekir.
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
● Başörtüsüyle İlgili Olumsuz Algı
18 Eylül 1989 tarihinde Paris Creil ilçesinde Gabriel-Havez ortaokulu öğrencilerinden 13-14 yaşlarında olan Samira
Saïdani, Fatima ve Leïla Achahboun isimli üç kızın başörtüleriyle okula gelmeleri üzerine okul müdürü, öğrencileri okuldan
uzaklaştırma kararı alır (France Soir, 10.10.1989). Bu olayın yol
açtığı tepkiler ve eleştiriler karşısında okul müdürü, dönemin
sosyalist Eğitim Bakanı Lionel Jospin’in müdahale etmesini
talep eder. Bakan, “okulun, dini sembollerin abartılı bir şeklide
gösterilmemesi gereken laik ve toleranslı bir alan” olduğunu
hatırlatarak aynı zamanda da “okulun, çocukları uzaklaştıran
bir yer değil aksine çocuklara kucak açan bir yer” olduğunu
açıklar (Libération, 10.10.1989). Bakanın liberal tutumuna rağmen medyanın aylar boyunca ve yoğun olarak olayı gündemde
tutması, tartışmaların alevlenmesine ve bu konunun ulusal
çapta medyatik siyasi ve sosyal bir meseleye dönüşmesine sebep
olmuştur (Perrotti ve Thépaut, 1990; Rochefort, 2002).
Başörtüsü konusunda polemiklerin yoğunlaşması ve laikliğin temelini oluşturan 1905 Yasası’nın bu konuda net bir çerçeve
çizmemesi, Bakanın Danıştay’a başvurmasına yol açar. 27 Kasım
1989 tarihinde Danıştay kararına göre “Bir dini ifade olarak
başörtüsünün okulda giyilmesi laiklik ilkesine aykırı değildir;
yalnızca eğitim düzeni ve işleyişi bozulursa okuldan uzaklaştırma kararı alınabilir”. Buna göre Aralık ayında Eğitim Bakanlığı,
karşılaşılan durumlara göre başörtüsünün kabul edilmesi veya
edilmemesi kararının okul yönetimine ait olduğunu belirten bir
genelge yayınlar, fakat aynı zamanda başörtülü öğrencilerinin
okuldan atılmamaları görüşünde olduğunu açıklar (Le Tourneau, 1997). Her ne kadar okullarda çözüme ulaşmayan başörtüsü
olayları az sayıda kalmış olsa da (Cherifi, 1996), aşağıda göreceğimiz gibi, başörtüsüyle ilgili olumsuz bir algının oluşması ve
yayılması, bu konunun Fransa’nın gündeminde önemli bir yer
tutmasına sebep olmuştur (Amiraux, 2009). Böylece 1994 Eylül
ayında dönemin sağcı Eğitim Bakanı François Bayrou tarafından, okullarda “görünür dini sembolleri” yasaklayan 1994 tarihli
191
192 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
“Bayrou Genelgesi” yayınlanır. 2003 yılında da Stasi Komisyonunun önerilerini temel alan Fransız Cumhurbaşkanı Jacques
Chirac’ın yasa tasarısı parlamento tarafından kabul edilir ve
2004 yılında devlet okullarında görünür dini sembollerle ilgili
yasa yürürlüğe girer (15 Mart 2004 Yasası). Bu yasayla birlikte
Eğitim Kanunu’nun L141-5-1 maddesine dayanan 18 Mayıs 2004
tarihli sirkülere göre din aidiyetini açıkça gösteren başörtü, kippa ya da büyük haç gibi semboller yasaktır.
Başörtüsü meselesinin Fransa’da İslam’ın ve Müslümanların algısında önemli bir kırılma noktası oluşturduğunu söylemek mümkündür. Siyasiler, hukukçular, düşünürler, din
adamları ve sivil toplum temsilcilerinin arasında iki yaklaşımın hakim olduğu görülür. Bir yandan başörtüsü, ulusal ve
uluslararası arenada cereyan eden olaylarla (1979 yılında İran
devrimi, 1989 Salman Rüşdi olayı, 1990’lı yıllarda Fransa’yı
etkileyen Cezayir’in iç savaşı, 11 Eylül saldırıları vb) ilişkilendirerek, ‘tehlikeli’, ‘şiddetli’, ‘gerici’, ‘Batı’nın özgürlük ve eşitlik
değerlerine karşı çıkan’ bir dinin sembolü olarak sunulmuş ve
başörtüsü takan kızların, Fransız toplumuna entegre olmayı
reddeden, laikliğe meydan okuyan ve Fransız ulusal kimliğini
tehlikeye sokan kişiler olarak tanımlanmıştır (Mohsen-Finan
ve Bertossi, 2006; Mucchielli, 2004; Rochefort, 2002). Diğer
yandan da, başörtüsünün, 1905 Yasası çerçevesinde laikliğe
aykırı olmadığı, dini bir özgürlük olduğu, açıkça İslam’ın hedef
alındığı ve asıl tehlikeli olan şeyin kız öğrencilerin okuldan
uzaklaştırılması olduğu savunulmuştur (Amiraux, 2009; Gaspard ve Khosrokhavar, 1995; Tersigni, 2003; Pelletier, 2005;
Lorcerie, 1996; Baubérot, 1996).
Başörtüsü ile ilgili yürütülen tartışmalar, laik okulu derinden sorgulamaya ve rolünü yeniden düşünmeye sevk etmiştir.
Laiklik ilkesine uygun olarak cumhuriyet okulu, hem tarafsız
bir eğitim vermekle yükümlüdür hem de inanç özgürlüğünü
sağlaması gerekir. Okul, din olgusunu kendi alanının dışında
tutarak bu iki zorunluluğu yerine getirmeye çalışmıştır. Fakat
bunu yaparken içinde bulunduğu kapalı ve yalıtılmış bir alan da
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
inşa etmiştir. Okul, aynı zamanda öğrenciyi topluma hazırlayan
bir yerdir, yani günümüz koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda bir arada yaşamanın yolunu öğreten bir yerdir. Eğer laik
okulun işlevi, öğrenciye eleştirel bir analiz yeteneği vermek ise,
bugünkü dünyamızı daha iyi anlayabilmeleri için öğrencilere
gerekli araçları sunmalıdır. Bu da, eğitim ders programına din
konusunu katarak olacağı gibi, okul ‘tapınağını’ artık farklılıklara açmasıyla da olabilir. Örneğin, dünyada ve Fransa’da din
olgusunun önem kazanması, devlet okullarında din konusunun
ders programlarına yeniden dâhil edilmesi düşünülmüştür. Bu
doğrultuda 1989 ve 2002 yıllarında Eğitim Bakanlığı’na iki proje
sunulmuştur: (a) 1989 yılında dönemin Eğitim Bakanı Lionel
Jospin’nin isteği üzerine, Philippe Joutard tarafından hazırlanan “Dinler Tarihi Eğitimi” ve (b) 2002 yılında dönemin Eğitim
Bakanı Jack Lang’ın isteği üzerine, Regis Debray tarafından
hazırlanan “Okulda Din Eğitimi”. Bu raporlar, din olgusunun
yalnızca edebiyat, sanat veya tarih derslerinde verilmesinin
yetersiz olduğunu, dini bilgilerin ve kültürün sağlıklı bir şekilde aktarılması gerektiğini, ulusal belleğin korunarak günümüz
dünyasının daha iyi şekilde anlaşılmasında büyük bir boşluğu
dolduracağı düşünülmüştür.
Laikliğin liberal bir yaklaşımına dayanan bu girişim, Fransa’da son yıllarda daha radikal bir laiklik okumasının ortaya
çıkmasıyla, yoğun tartışmalara yol açmış ve kabul görmemiştir.
Bu katı laiklik anlayışı okullarda dini sembollerin taşınmasının
yasaklanmasına da yol açmıştır. Gerek medyanın başörtüyle ilgili olumsuz söylemleri gerek politikacıların bu mesele üzerinden
siyasi çıkar sağlamak için bu konuyu siyasallaştırması, Fransız
toplumunda Müslümanlara karşı olumsuz algının yayılmasına
yol açmıştır. Hatta başörtüsü meselesi yalnızca okullarda değil
Müslüman kadınların gündelik hayatlarında da (hastaneler,
bankalar, kreşler gibi) bir sorun teşkil etmeye başlamıştır. Bu
sorunlar bu raporun Kültürel, Dini ve Ekonomi Temel Hak ve
Özgürlükleri Bölümlerinde ele alınmıştır (Bkz. 4.; 5.; 7. Bölümler). Bu alt başlıkta, 2014 yılında eğitim alanında başörtüyle
ilgili ortaya çıkan vakalar incelenecektir.
193
194 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
● Başörtüsüyle İlgili Yaşanan Sorunlar
Başörtü yasağı yalnızca ortaokul ve liseleri kapsıyor olsa
da, bazı okul yöneticileri bu yasağı, özel okullar, staj merkezleri
ve yüksekokullar gibi diğer eğitim kurumlarına da kapsayacak şekilde genişletmektedir. Bu eylemler yasadışı olup din ve
eğitim özgürlüğü bakımından hak ihlallerine yol açmaktadır.
2004 tarihli yasa, yalnızca devlet ortaokullarını ve liselerini
kapsamakta, meslek ve özel okullarda okuyan öğrencileri kapsamamaktadır. Yine yasa, devlet ortaokullarında ve liselerinde
staj gören kişileri kapsamamaktadır. 18 Mayıs 2004 tarihli genelgenin II. maddesine göre “yasa, devlet eğitim kurumlarında
gerçekleştirilen sınavlara katılan kişileri kapsamamaktadır”.
Üniversite öğrencilerini ilgilendiren konulardan birisi yüksek
öğretim mevzuatıyla ilgilidir. Üniversitelerde okuyan öğrencilerin dinlerini özgürce yerine getirebilmekte ve dini sembolleri
yasaklayan hiçbir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ayrıca,
öğrenci kartlarında başörtülü resimleri yasaklayan hiçbir yasal
düzenleme de bulunmamaktadır.
Dini sebeplerden ötürü bu kişilerin kurumlara kabul edilmemeleri, yasadışı ayrımcı bir eylem mahiyetinde olup, din
özgürlüğüne aykırıdır. İslamofobiye karşı mücadele eden CCIF,
bu konudaki yasal çerçevenin kurum yöneticileri ve öğrenciler
tarafından bilinmediğine işaret etmekte ve kişilerin haklarını
aramak için başvurabilecekleri yasal çerçevenin altını çizmektedir: Din özgürlüğü ilkesi çerçevesinde İnsan Hakları Beyannamesinin 10. maddesi, İnsan haklarının ve temel özgürlüklerinin
korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 9. maddesi, Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlik Yüksek Şurası’nın 14 Aralık
2009 tarihli 2009-403 sayılı kararı; Ayrımcılık bağlamında Ceza
Kanununun 225-1 ve 225-2 maddeleri, Eğitimde Ayrımcılığa
Karşı 1960 Sözleşmesinin 1, 3, 4 ve 5. maddeleri; Üniversite
bağlamında Yükseköğretim 26 Ocak 1984 Yasasının 3. ve 50.
maddeleri bulunmaktadır.
Bu yasal düzenlemelere rağmen, eğitim alanında birçok
hak ihlali bulunmaktadır. Örnek olarak 14 Ocak 2014 tarihinde
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
bir teknik lisede eğitim gören başörtülü bir öğrenci, bir mağazaya staj başvurusunda bulunmuş ve staj sorumlusu tarafından
kabul edilmemiştir. Mağaza görevlilerinin ve lise müdürünün
baskıları karşısında öğrenci, İslamofobiye karşı mücadele eden
CCIF kuruluşuna başvurur; hukuk bürosunun özel sektörde
başörtü yasağının bulunmadığını gösteren belgeler sayesinde
mağazadaki stajına yeniden kabul edilir (CCIF, 25.03.14). 8 Nisan 2014 tarihinde, anaokulu öğretmenliğinde okuyan başörtülü
bir öğrenci, pedagojik formasyon için başvurduğu merkez tarafından reddedilir. Merkez görevlilerine, CCIF’in verdiği bilgiler
doğrultusunda özel okullarda başörtü yasağı olmadığını açıklar
ve pedagojik formasyona yeniden kabul edilir (CCIF, 8.04.2014).
Bu vakaya benzer bir olay 6 Kasım 2014 tarihinde meydana gelmiştir ve sorun öğrenci lehine sonuçlanmıştır (CCIF, 6.11.2014).
29 Aralık 2014 tarihinde sürücü kursuna kayıtlı başörtülü
Müslüman bir kadın, direksiyon dersi veren öğretmen tarafından kabul edilmez. Kurs müdürüne şikâyette bulunan öğrenci,
başka bir öğretmenle direksiyon dersine devam eder. 31 Temmuz
2014 tarihinde, yükseköğretimde eğitim görme hakkını kazanan
Müslüman bir öğrenci, üniversite tarafından kabul edilmez. Bu
olayda müdahale eden CCIF, okul müdürüne başörtü yasağının
yükseköğretimi kapsamadığını hatırlatması sonucu okul yönetimi öğrenciye başörtüsüyle derslere ve sınavlara katılabileceğini
bildirir (CCIF, 31.07.2014).
7 Kasım 2014 tarihinde, yükseköğretim sınavlarına hazırlık dersleri veren bir dershaneye kayıt yaptırmak isteyen
Müslüman bir öğrencinin dosyası kabul edilmemiştir. Dosyası
hakkında bilgi almak için dershaneye giden öğrenci, başörtüsünün sorun teşkil ettiğini öğrenir. Ancak dershanenin resmi
olarak bu sebebi göstermemesi öğrencinin bu ayrımcı karara itiraz etmesini engellemiştir (CCIF, 7.11.2014). 17 Temmuz 2014
tarihinde, Katolik okulundan mezun Müslüman bir öğrenci yıl
sonu sınav sonuçlarını alabilmek için mezun olduğu okula başörtülü gittiğinde, okul müdürü öğrenciden derhal başörtüsünü
çıkarmasını ister. Öğrenci, iletişime girdiği CCIF’in yardımıyla,
195
196 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
okuldan talep etmiş olduğu belgeleri alır (CCIF, 17.07.2014).
13 Kasım 2014 tarihinde, lise mezunu 11 başörtülü öğrenci,
şehrin belediye başkanının ve gazetecilerin hazır bulunduğu
mezuniyet törenine kabul edilmemişlerdir. O gün diplomasını
alabilmek için başörtülü bir öğrenci, başörtüsüz başka bir öğrenciye vekâlet vermek zorunda kalmıştır (CCIF, 13.11.2014). 15
Kasım 2014 tarihinde Clichy-sous-Bois şehrinde, liseden mezun
olmuş başörtülü bir öğrenci, mezuniyet törenine alınmamıştır.
Öğrenci, lisede halen eğitim görmekte olan öğrencilerinin başörtü giymeleri yasak olduğunu söyleyerek müdüre itiraz etmiştir.
Törende bulunan belediye başkanı ve diğer memurlarının müdahaleleri sayesinde, başörtülü öğrenci törene katılabilmiştir
(CCIF, 1.12.14).
Bu durumların farklılık arz etmesi, başörtüyle ilgili yasal
düzenlemelerin gerek kurum yöneticileri gerek öğrenciler tarafından bilinmediğini göstermektedir.
“Uzun etek” meselesi
Okullarda başörtü meselesi yalnızca dini sembolleri kapsamayarak öğrencilerin giydikleri kıyafetlerini de sorun haline getirmiştir. 21 Kasım 2014 tarihinde Poitiers Üniversitesi Rektörlüğünün dağıtmış olduğu önemli bir belge Mediapart tarafından
ortaya çıkarılmıştır: “Radikalleşmeye Karşı Mücadele” başlıklı
bu resmi evrakta, gençlerin radikalleşmesini ortaya koyan ‘bireysel dış göstergeler’ arasında uzun kıyafet, uzun sakal, İslami kıyafet, dövme yaptırmama gibi göstergeler bulunmaktadır
(Mediapart, 21.11.2014; Le Monde, 24.11.2014).
Bu kıyafetler arasında Fransız gündemine oturan “uzun
etek” meselesi olmuştur. 2011 yılında, Saint Ouen Paris banliyösünde Auguste Blanqui Lisesi’ne uzun elbise giyerek gelen
birkaç öğrenci okul müdürü tarafından çağrılıp, kendilerine
giysilerinin görünür dini kıyafet olduğu, herkes gibi kot ve
T-shirt giymeleri yoksa okuldan atılacakları söylenmiştir (CCIF,
16.03.2011). 2014 yılında da buna benzer yüzlerce vakayla
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
karşılaşılmıştır (CCIF, 24.06.2015). Örneğin, Haute-Garonne
bölgesinde okul dışında başörtü giyen bir öğrenci müdür odasına çağrılıp bu konuda uyarı almıştır ve ‘uzun kıyafet’ giyen iki
öğrenciyle beraber disiplin kuruluna verilmiştir. Rhone-Alpes
bölgesindeki özel Katolik lisesinde okuyan bir öğrenciden uygun
kıyafet giymesi, her sabah öğretmenlere görünüp giydiği kıyafetinin kontrol edilmesi istenmiştir. Bir başka Müslüman öğrenci,
diğer öğrenciler gibi yağmurdan korunmak için eşarp takması
okul yönetimi tarafından eleştirilmiş ve öğrenciden şemsiye
kullanması istenmiştir (CCIF, 5.03.14). Bu yasadışı ve keyfi uygulamalar, Müslüman öğrencileri damgalarken 2004 yasasının
yol açmış olduğu islamofobinin çok ciddi boyutlara taşındığını
açıkça göstermektedir.
Okul gezilerinde başörtülü annelerle ilgili
sorunlar
2012 yılında dönemin sağcı Eğitim Bakanı Luc Chatel okul
gezilerinde başörtülü öğrencilere eşlik eden velileri yasaklayan
27 Mart tarihli 2012 genelge yayınlamıştır. Bakan, bu kararını
desteklemek için velilerin kamu hizmetine katıldıklarından
dolayı laikliğin tarafsızlık ilkesine tabi olmaları gerekçesini öne
sürmüştür. Ancak, 18 Mayıs 2004 tarihli genelgenin II. maddesine göre, “[başörtü yasağı] velileri kapsamamaktadır”. Ayrıca,
Fransa Danıştay’ının 19 Aralık 2013 tarihli açıklamasına göre
velilerin okul gezilerinde öğrencilere yalnızca eşlik ettiklerini,
kamu hizmetine dâhil olmadıklarını ve bundan dolayı laikliğin
tarafsızlık ilkesine tabi tutulamayacaklarını vurgulamıştır. Bu
doğrultuda velilerin okul gezilerine katılabilmeleri için hiçbir
özel sınırlamaya tabi tutulamayacakları ve okul müdürleri
veliler arasında hiçbir ayırım yapamayacakları sonucuna varılmıştır. Dini sebeplerden ötürü veliler arasında ayrım yapılması,
kanun dışı ayrımcı bir eylem mahiyetindedir ve din özgürlüğüne aykırıdır. (Le Monde, 20.09.2014; Le Monde, 24.12.2013).
Bununla birlikte veliler haklarıyla ilgili başvurabilecekleri
yasal çerçeve ve eşlik eden velilerin statüleriyle ilgili çerçeve
197
198 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
10 Temmuz 1989 yönlendirme yasasıdır. Ayrıca Eğitim Kanununun L111-3 maddesine göre okul, ailelerin eğitim misyonuna
katılmalarına izin vermektedir, L111-4 okul, velileri eğitim
sürecinin bir parçası olduklarını kabul etmektedir Okul gezileriyle ilgili 6 Haziran 1991 tarihli 91-124 sayılı sirküler, ana
okullarında eğitim faaliyetlerine dışarıdan katılanlarla ilgili 3
Temmuz 1992 tarihli 92-196 sayılı sirküler referans alınmalıdır. Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlik Yüksek Şurasının 14
Mayıs 2007 tarihli 2007-117 sayılı tartışması da bu konuya ışık
tutacak niteliktedir.
Yasal alandaki belirsizlikten ve açıklıklardan kaynaklanan durumlardan okul yönetimi keyfi kararlar alarak birçok
başörtülü anneyi mağdur etmiştir; 2013 yılında bu mağduriyetle
ilgili 100 vaka tespit edilmiştir (Le Monde, 20.09.2014). 2014 yılında Fransa’nın çeşitli şehirlerinde vakalar meydana gelmiştir
(Haute-Savoie CCIF, 23.01.2014; Meru CCIF, 24.06.2014; Paris
bölgesi CCIF, 28.06.14; Blanc-Mesnil ve Argenteuil, 2014 ORIW
raporu). Yalnızca başörtülü anneleri hedef alan bu uygulamayı
protesto eden veliler, haksızlığa uğradıklarını, çocuklarının eğitim hayatlarına aktif ve sorumlu bir şeklide katılmak istemelerine rağmen dışlayıcı bu uygulamanın onur kırıcı olduğunu dile
getirmişlerdir (CCIF, 28.06.2014).
2014 yılında bu itirazlara kulak veren dönemin sosyalist
Eğitim Bakanı Najat Vallaud-Belkacem, dini stigmatize eden ve
bazen de İslamofobi’nin bir maskesi olan ‘agresif laikliği’ (laicité
de combat) kınamış, laikliğin tarafsızlık ilkesinin velileri kapsamadığından anneler de gezi okullarında kabul edilmeli açıklamasında bulunmuştur (CCIF, 27.10.2014; CCIF, 7.11.2014).
Bu konuyu etkileyen diğer bir gelişme ise Nice şehrinde okul
gezisine kabul edilmemesine karşı mağdur olan başörtülü bir
annenin, 2014’te açmış olduğu davayı 9 Haziran 2015 tarihinde kazanmış olmasıdır. Bu karar, mağdur annelerin lehine
bir içtihat oluşturması bakımından velilerin yasal mücadeleleri için önemli kazanım ve dayanak teşkil edebilmektedir (Le
Monde 20.01.2014; CCIF, 21.01.2014; CCIF, 9.06.2015; CCIF,
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
27.08.2015). Bununla birlikte haklarıyla ilgili başvurabilecekleri
yasal çerçeve ve tören ve gezilere eşlik eden velilerin statüleriyle
ilgili çerçeve 10 Temmuz 1989 yönlendirme yasasına dayanmaktadır. Ayrıca, Eğitim Kanununun L111-3 maddesine göre
okul ailelerin eğitim misyonuna katılmalarına izin vermekte
ve L111-4 maddesi okul, velileri eğitim sürecinin bir parçası
olduklarını kabul etmektedir. Okul gezileriyle ilgili 6 Haziran
1981 tarihli 91-124 sayılı genelge, ana okullarda eğitim faaliyetlerine dışarıdan katılanlarla ilgili 3 Temmuz 1992 92-196
sayılı genelge referans alınmalıdır. Ayrımcılığa Karşı Mücadele
ve Eşitlik Şurasının 14 Mayıs 2007 tarihli 20007-117 sayılı yasal
tartışması da bu konuya ışık tutacak niteliktedir.
199
200 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Kaynaklar
Amiraux, V. (2009). L’“affaire du foulard” en France, Sociologie et
sociétés, cilt. 41, no: 2.
Baubérot, J. (1996). Genèse du concept de la laïcité en Occident,
Michel Bozdémir, Islam et laïcité. Approches globales et régionales, Paris, L’Harmattan.
Baubérot, J. (1996). L’affaire des foulards, L’homme et la société,
no: 120/2.
Baubérot, J. (1999). La laïcité un mouvement en devenir, Revue des
deux mondes, Haziran.
Bernstein, S. (1992). La culture républicaine dans la première
moitié du XXème siècle, Bernstein, S. Rudelle, O. Le modèle
républicain, Paris, PUF.
Blais, M-C. Gauchet, M. Ottawi, D. (2008). Les conditions de l’éducation, Paris, Stock.
Brinbaum, Y. ve Primon, J-L. (2013). Parcours scolaires et sentiment d’injustice et de discrimination chez les descendants
d’immigrés, Économie et Statisiıque, no: 464-465-466.
Caille, J-P. (2007). Perception du système éducatif et projets d’avenir des enfants d’immigrés, Éducation & formations n° 74.
Cherifi, H. (1996). Jeunes filles voilées : des médiatrices au service
de l’intégration, Hommes et Migrations, Eylül, no : 1201.
Dhume, F. ve Hamdani, K. (2013). Vers une politique française de
l’égalité, Rapport du groupe de travail « Mobilités sociales »
dans le cadre de la « Refondation de la politique d’intégration »
Dirn, L. (1998). La société française en tendances, Paris, PUF
Dubet, F. (2000), Une juste obéissance, Autrement, no: 198.
Dubet, F. (2004). L’école des chances. Qu’est-ce qu’une école juste ?,
Paris, Seuil.
Gaspard, F. ve Khosrokhavar, F. (1995) Le foulard et la République,
Paris, La Découverte.
Gauthier, G. (1996). La laïcité en miroir, Paris, PUF.
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Gauthier, G. ve Nicolet, C. (1987). La laïcité en mémoire, Paris,
Edilig.
Haarscher, G. (1996). La laïcité, Paris, PUF.
Le Tourneau, D. (1997). La laïcité à l’épreuve de l’Islam. Le cas du
port du «foulard islamique» dans l’école publique en France,
Revue générale de droit, no: 28.
les institutions de formation islamique et les écoles privées.
Lorcerie, F. (1996). Laïcité 1996. La République à l’école de l’immigration?, Revue Française de Pédagogie, Ekim-Aralık, no: 117.
Lorcerie, F. (2003). L’école et le défi ethnique. Education et intégration, Paris, ESF/INRP.
Maurin, L. (2011). Pourquoi l’école est-elle si inégalitaire? Alternatives Economiques Hors-série, no: 88.
Mohsen-Finan, K. ve Bertossi, C. (2006). Le débat public confessionnalisé, Confluences Méditerranée, no: 57/2.
Mucchielli, L. (2004). L’islamophobie : une myopie intellectuelle?,
Mouvements, Ocak-Şubat, no: 31.
Nicolet, C. (1992). La République en France. Etat des lieux, Paris,
Seuil.
Pelletier, D. (2005). L’école, l’Europe, les corps, la laïcité et le voile,
Vingtième Siècle, Temmuz-Eylül, no: 87.
Perrotti, A. Thépaut, F. (1990). L’affaire du foulard islamique : d’un
fait divers à un fait de société, Migrations Société, Ocak-Şubat, no : 7.
Poulat, E. (2003). Notre laïcité publique, Paris, Berg International.
Rochefort, F. (2002). Foulard, Genre et Laïcité en 1989, Vingtième
Siècle. Temmuz-Eylül, no: 75.
Roman, J. (1989). Le deuil de la communauté, Esprit, Ocak 1989.
Schnapper, D. (2000). Qu’est que la citoyenneté ? Paris, Gallimard.
Tersigni, S. (2003). “ Prendre le foulard”: les logiques antagoniques
de la revendication, Mouvements, Kasım Aralık, no: 30.
201
202 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Gazeteler
Le Figaro, 11.12.2014. “Menu unique à la cantine : que dit le droit ?”
Le Monde, 20.01.2014. “Sorties scolaires: une mere voilee espere
faire basculer la jurisprudence”.
Le Monde, 07.04.2014. “Laïcité à l’école : l’arnaque de Marine Le
Pen sur les cantines”.
Le Monde, 20.09.2014. “Sorties scolaires: des décisions au cas par
cas pour les mères voilées”.
Le Monde, 20.09.2014. “Femmes voilées interdites de sorties scolaires: combien de plaintes ?”
Le Monde, 24.11.2014. “L’académie de Poitiers fait polémique avec
son précis anti-radicalisation”.
Le Monde, 24.12.2013. “Mères voilées: que dit le Conseil d’Etat ?”
Le Monde, 06.03.2012. “Aucune cantine scolaire ne propose des
repas avec de la viande halal en France”.
Le Monde, 10.03.2012. “Le halal à la cantine, un fantasme loin de
la réalité”.
Le Monde, 06.05.2010. “Le bilan de l’ouverture de la carte scolaire”
Libération, 10.10.1989. “Devoirs religieux et cas de conscience laïcs”.
Libération, 03.04.2014. “Dans le privé, des élèves d’origines
contrôlées Une étude pointe une discrimination à l’entrée”.
Libération, 06.04.2014. “La cuisine scolaire du FN ne passe pas”.
Libération, 07.04.2014. “Laïcité à l’école: le FN en fait tout un plat”.
Libération, 08.07.2014. “L’égalité toujours au ban de l’école”.
Mediapart, 21.11.2014. “Radicalisation religieuse: l’Education nationale dérape” .
Le Parisien, 14.10.2014 “A la cantine de Lagny- le-Sec, du porc
sinon rien”.
Le Parisien, 29.08.2015. “Éducation: le privé a la cote, les écoles
musulmanes débordées”.
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
20 Minutes, 24.03.2014. “Pourquoi les écoles privées musulmanes
se fédèrent-elles?”.
France Soir, 10.10.1989. “Quand je suis entrée en classe tout le
monde m’a regardée”
L’express, 19.10.2006, « Faut-il supprimer la carte scolaire? »
Internet
FNEM, Fransız Milli Eğitim Bakanlığı sitesi, 2015. “L’enseignement privé en chiffres”:
http://www.fnem.fr/la-fnem/l-enseignement-priv%C3%A9-en-chiffres/
FMEB, 2008. “Circulaire de rentrée de 2008”:
http://www.education.gouv.fr/bo/2008/15/MENE0800308C.htm
FMEB, 2013a. Fransız Milli Eğitim Bakanlığı sitesi, “8 Temmuz 2013 tarihli Yönlendirme ve Programlama Yasasını”http://www.legifrance.gouv.fr/affichTexte.do?cidTexte=JORFTEXT000027677984&dateTexte=&categorieLien=id
FMEB, 2013b. Fransız Milli Eğitim Bakanlığı sitesi, “Formation
des enseignants ”: http://www.education.gouv.fr/pid25535/bulletin_officiel.html?cid_bo=73066
FMEB, 2015a. Fransız Milli Eğitim Bakanlığı sitesi, “Repères et
références statistiques 2015”:
http://www.education.gouv.fr/cid57096/reperes-et-references-statistiques.html#Données_publiques
FMEB, 2015b. Fransız Milli Eğitim Bakanlığı sitesi, “Assouplissement de la carte scolaire”: http://www.education.gouv.fr/
cid5509/assouplissement-de-la-carte-scolaire.html
INSEE, 2015a. “Les effets de la crise sur les marchés du travail
européens : une intensité et une durée variables” :
http://www.insee.fr/fr/themes/document.asp?reg_id=0&ref_
id=FPORSOC15c_EC3_trava
INSEE, 2015b. “ Une photographie du marché du travail en 2014” :
http://www.insee.fr/fr/themes/document.asp?ref_id=ip1569
203
204 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Observatoire des inegalités, 2015a. “Le taux de chômage selon la
catégorie sociale” : http://www.inegalites.fr/spip.php?page=article&id_article=80&id_groupe=14&id_mot=120&id_rubrique=118
Observatoire des inegalités, 2015b. “Les plus pauvres décrochent,
qui s’en soucie ?”: http://www.inegalites.fr/spip.php?page=analyse&id_article=2066&id_groupe=14&id_rubrique=28&id_
mot=28
Observatoire des inegalités, 2015c. “Depuis 15 ans, les inégalités
de revenus augmentent” :http://www.inegalites.fr/spip.php?page=article&id_article=632&id_groupe=9&id_mot=130&id_
rubrique=1
Observatoire des inegalités, 2014a. “Retard scolaire: le grand écart
entre milieux sociaux”: http://www.inegalites.fr/spip.php?page=article&id_article=1979&id_groupe=10&id_mot=84&id_
rubrique=6
Observatoire des inégalités. 2014b. “Les inégalités sociales au collège” http://www.inegalites.fr/spip.php?page=article&id_article=870&id_groupe=10&id_mot=83&id_rubrique=6#nh1
Reseau-lcd-ecole, 2015. “Convention concernant la lutte contre la
discrimination dans le domaine de l’enseignement (Unesco 1960)”:
http://reseau-lcd-ecole.ens-lyon.fr/spip.php?article108
Legifrance, 2015a. “L’obligation scolaire, la gratuité et l’accueil des
élèves des écoles maternelles et élémentaires”:
http://www.legifrance.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=D2BC5C848429B97B879EF701799502DA.tpdila07v_1?idSectionTA=LEGISCTA000006166564&cidTexte=LEGITEXT000006071191&dateTexte=20160110
Legifrance, 2015b. “Code de l’éducation”:
http://www.legifran-
ce.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=DB1C5A3F9FFFFA0B206CC219E07C8B0A.tpdila07v_1?idSectionTA=LEGISCTA000006166558&cidTexte=LEGITEXT000006071191&dateTexte=20160110
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Legifrance, 2015c. “La laicité de l’enseignement public”: http://www.
legifrance.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=D2BC5C848429B97B879EF701799502DA.tpdila07v_1?idSectionTA=LEGISCTA000006166566&cidTexte=LEGITEXT000006071191&dateTexte=20160110
Legifrance, 2015d. “Les établissements d’enseignement privés”:
http://www.legifrance.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=D2BC5C848429B97B879EF701799502DA.tpdila07v_1?idSectionTA=LEGISCTA000006182425&cidTexte=LEGITEXT000006071191&dateTexte=20160110
UNESCO 2015. “1960 tarihli Eğitim Alanında Ayrımcılığa Karşı Mücadele Sözleşmesi”: http://portal.unesco.org/fr/ev.php-URL_
ID=12949&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html
Eduscol.education, 2015a. “Cordées de réussite”:
http://eduscol.education.fr/cid76305/cordees-de-la-reussite.html
Eduscol.education, 2015b. “Enseignements de langue et de culture
d’origine (ELCO)”: http://eduscol.education.fr/cid52131/enseignements-de-langue-et-de-culture-d-origine-elco.html
Saphirnews, 16.03.2012. “Une étude sur les écoles musulmanes
pointe des « financements fragiles »”: http://www.saphirnews.
com/Une-etude-sur-les-ecoles-musulmanes-pointe-des-financements-fragiles_a14106.html
CCIF, 16.03.11. http://www.islamophobie.net/articles/2011/03/16/
des-lyceennes-convoquees-pour-port-de-robe-longue-unie
CCIF, 21.01.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/01/21/
sorties-scolaires-mamans-voilees-discriminees
CCIF, 23.01.14 .http://www.islamophobie.net/articles/2014/01/23/
mamans-voilees-methode-choquante-enseignante
CCIF, 25.03.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/03/25/stage-avec-le-foulard-vos-droits-aide-du-ccif
CCIF, 5.03.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/03/05/
education-jupes-longues-eleves-musulmanes
CCIF, 8.04.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/04/08/discrimination-formation-intervention-ccif
205
206 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
CCIF, 17.07.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/07/17/temoignage-le-proviseur-arrive-deja-tres-agace-et-pointe-du-doigt-mon-foulard
CCIF, 31.07.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/07/31/
victoire-pour-etudiante-refus-voile-ecole
CCIF, 28.06.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/06/28/
voile-sortie-ecole-discrimination
CCIF, 24.06.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/06/24/
voile-sortie-scolaire-tribunal-amiens
CCIF, 27.10.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/10/27/
discours-najat-vallaud-belkacem-paroles-encourageantes-mamans-voilees
CCIF, 6.11.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/11/06/
discrimination-voile-et-formation
CCIF, 7.11.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/11/07/
education-nationale-un-retour-aux-sources-de-laicite
CCIF, 7.11.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/11/07/temoignage-conformite-a-luniversite
CCIF, 13.11.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/11/13/
bacheliers-interdits-de-ceremonie-de-remise-de-diplome
CCIF, 1.12.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/12/01/temoignage-je-suis-mise-de-cote-par-le-principal-adjoint-qui-me-demande-de-re
CCIF, 17.12.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/12/17/temoignage-la-municipalite-decide-de-ne-plus-servir-obligatoirement-nos-enfan
CCIF, 24.06.2015. http://www.islamophobie.net/articles/2015/06/24/jupe-longue-college-garrigues-islamophobie
CCIF, 9.06.15. http://www.islamophobie.net/articles/2015/06/09/
jurisprudence-droit-pour-les-mamans-portant-le-foulard-accompagnatrices-sorties-scolaires
6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Raporlar
CCIF Raporu, (2015), Collectif contre l’islamphobie en France:
http://www.islamophobie.net/sites/default/files/Rapport-CCIF-2015.pdf
CCIF Raporu, (2014), Collectif contre l’islamphobie en France :
http://www.islamophobie.net/sites/default/files/CCIF-RAPPORT-2014.pdf
FMEB Raporu, 2014, Atlas académique des risques sociaux d’échec
scolaire; Géographie de l’école.
INSEE Raporu 2014, “Le retard scolaire à l’entrée en 6e: plus
fréquent dans les territoires les plus défavorisés », Insee Première, septembre 2014, n°1512.
IISMM ve EHESS Raporu, Temmuz 2010, L’enseignement de l’Islam dans les écoles coraniques
ORIW Raporu, (2014), Organisation Racism Islamophobia Watch:
http://www.oriw.org/
207
7.
FRANSA’DA
EKONOMİK-İSTİHDAM
HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ:
TÜRK VE MÜSLÜMAN
TOPLULUKLARIN DURUMU
Taşkın DİRSEHAN 1
Demokratik ve liberal sistemlerde ekonomik hak ve özgürlükler, temel hak ve özgürlüklerin merkezinde yer alır.
Dolayısıyla anayasalarda mutlaka mali bölüm, parasal bölüm,
dış ticaret, rekabet piyasaları ve gelir ve servet dağılımının
iyileştirilmesi gibi ekonomik konular yer almalıdır. Ancak bazı
ülkelerde kadınlar, gençler, göçmenler, etnik kökeni ve dini
farklı gruplar bu ekonomik konularda adaletsizliğe, bir başka
ifadeyle ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Ayrımcılığın önüne
geçmek devletin başlıca görevidir, çünkü bu gruplar toplum için
risk oluşturmaya başlarlar. Diğer taraftan yaratıcı, yetenekli ve
pazarlama kabiliyeti olan firmalar da bireylerin ekonomik hak
ve özgürlüklerini savunmalıdır. Bu çalışmada, Türkiye’nin 15.
yüzyıla kadar uzanan ekonomik ilişkilerinin bulunduğu Fransa’da 2014 yılı özelinde Türk ve Müslüman grupların ekonomik
hak ve özgürlükleriyle ilgili örnek olaylar incelenmiştir. İki ülke
arasındaki tarihsel ilişkinin yanında Fransa’nın tarihsel bir
1
Yard. Doç. Dr., Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, İngilizce İşletme
Bölümü, [email protected]
210 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
diğer önemi ise, özellikle işçi hakları konusunda gerek Fransız
Devrimi, gerekse 1848 devrimleriyle dönüm noktaları yaşamış
olmasıdır.
Yapılan çalışmalar, öncelikle iş başvurularında Müslüman
profilli adayların, Katolik profile sahip adaylara göre çok daha
düşük oranda görüşmelere çağrılmakta ve işe kabul edilmektedir. Bu ayrımcılığa karşı geliştirilen anonim cv uygulaması da
işe kabul edilme aşamasında yetersiz kalmıştır. İşe başlayan bireylere yönelik ayrımcı davranışlardan kaynaklanan sorunlara
bakıldığında, işini yapmak isteyen Müslüman bir mühendisin
nükleer santrale girişinin engellenmesi, arkadaşlarını Arapça
selamlayan bir görevlinin işini kaybetmesi, çalışanların İslam’a
uygun davranışlarından ötürü dışlanması, Türkiye’de hayatını
kaybeden madencilere yönelik alaycı haber yapılması gibi örnek
olaylar gözlemlenmiştir. Ayrıca, bu ayrımcılığa maruz kalmamak için Fransız işverenlere alternatif olarak Türk girişimcilerin sayısının artması için yatırımcıların Fransa’da dikkat etmesi
gereken noktalara da değinilmiştir. Çünkü Fransa’ya göç eden
Türkler, iki-üç nesil önce vasıfsız işçilerken, günümüzde Türk
girişimciler, ayrımcılığa karşı bir fırsat sunabilmektedir.
7.1. Ekonomi ve İstihdam Alanında
Temel Haklar ve Özgürlükler:
Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar
İşçi hakları özellikle 18. yüzyılda iki kırılma noktası
geçirmiştir: Endüstri Devrimi ve Fransız Devrimi. Endüstri
Devrimi, emeğin yerine makineyi koymuş, tarım toplumunu
kitlesel üretim toplumuna dönüştürmüş, üretim maliyetlerini
düşürmüştür. Bununla beraber, ucuz işçi ücretleri ve kötü
çalışma koşulları gibi sonuçları, emeğin sömürülmesine yol açmış; usta-çırak ilişkisini patron-işçi ilişkisine dönüştürerek işçi
sınıfını yaratmıştır (Mahiroğulları, 2005). Ekonomik sistemi
etkileyen Fransız Devrimi de ekonomiye her türlü müdahaleyi
reddeden iktisadi liberalizm anlayışını getirmiştir. Dolayısıyla
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
teoride devletin taraf olmadığı, çalışma koşullarının işçi ve
işverenin özgür iradesiyle belirlenmesi düşünülmüştür. Ancak uygulamada, tarafların iktisadi güçleri belirleyici olmuş,
Endüstri Devrimi’nden etkilenen ülkelerde işçiler aleyhinde
“istihdam ve sefalet boyutlarına ulaşan hayat şartları” oluşmuştur (Mahiroğulları, 2005). Bu değişimler, A. Mahiroğulları
(2005) tarafından dönemin belge özelliği taşıyan iki eseri (Emile
Zola’nın “Germinal”i ve Gerhart Hauptmann’ın “Dokumacılar”ı)
incelenerek tartışılmıştır.
Fransa’da İşçi Hakları
19. yüzyıla gelindiğinde, Fransa’da sendikal hareketin
ortaya çıktığı görülmektedir. İşçi devrimi olarak bilinen 1848
devrimi sonrasında geçici bir hükümet kurulmuş ve bu hükümet çalışma hakkı ve dernek kurma özgürlüğü tanımıştır. 1848
Fransız anayasası, sosyal devlet anlayışının kendini anayasal
düzlemde ortaya koyduğu ilk anayasadır ve devlete özellikle
sosyal ve ekonomik haklar konusunda faaliyetlerde bulunma
zorunluluğu getirmiştir (Bulut, 2003). Bu hükümetin düzenlemeleri, sonraki yıllarda kurucu meclis tarafından iptal edilmiş
olsa da, sonraki yasalarda sendika özgürlüklerine yer verilmiştir (Özkiraz ve Talu, 2008).
Günümüzde de Fransa’daki sendikaların güçlü oldukları
ve ortak hareket ettikleri görülmektedir. Örneğin, 2008 yılındaki ekonomik kriz devletleri kemer sıkma politikaları üretmeye
zorlamış, Fransa’da emeklilik yaşının 62’den 67’ye yükseltilmesi
ve emekli maaşlarının kesintiye uğratılması sonucu çeşitli bölgelerde grevler ve protestolar yapılmıştır. Petrol sektöründe,
hava ve demir yollarında işçilerin protestoları ses getirmiş ve
bazı sendikalar (CGT-Genel İşçi Konfederasyonu, CFDT-Fransa
Demokratik İşçi Sendikaları Konfederasyonu, FO-İşçi Gücü,
SUD-Demokratik Dayanışma Birliği) ile sivil toplum kuruluşları (UNL-Ulusal Liseliler Birliği, UNEF-Fransa Ulusal Öğrenci
Birliği) ortak hareket etmiştir (Şahin, 2015).
211
212 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Ekonomik Yaklaşımlara Göre Devletin
Ekonomideki Rolü
Devletin ekonomideki rolü, 1929 Dünya Ekonomi Buhranının ardından klasik iktisat anlayışından Keynesien iktisat
anlayışına geçilmesiyle büyük ölçüde değişim göstermiş; devlet,
ekonomideki sorunların düzeltilmesinde aktif rol oynamaya
başlamıştır (Özker ve Biniş, 2009). Bu yaklaşıma göre, işsizlik,
durgunluk ve enflasyon gibi dengesizliklerde, devletin müdahalesi kaçınılmazdır. Fabian sosyalizmi, devletin ekonomiye
müdahalesinin sadece bunalım dönemleriyle sınırlı olmaması
gerektiğini, sosyal amaçlar (işsize iş, yoksula gelir, hastaya ilaç
vb.) için de devletin ekonomiye müdahale etmesi gerektiğini
savunur. Ancak ekonomik haklar, devletin ekonomiye müdahalesiyle doğrudan ilişkili olduğundan bu devlet anlayışına çeşitli
eleştiriler yönlendirilmiş, hatta bir kısım değerlendirmeler tekrar eski liberal devlet anlayışının benimsenmesinden yanadır
(Savaş, 1989).
● Ekonomik Hak ve Özgürlüklerle
İlgili Konular
Bireylerin ekonomik hakları; doğuştan kazanılmış, vazgeçilmez, devredilmez ve hiçbir gerekçe ile özüne dokunulmaz haklardandır ve varlıklarını korumaları, devletin bu haklara müdahale etmemesiyle, hukuki ifadeyle, “negatif edimine” bağlıdır
(Savaş, 1989). Demokrasi ve ekonomik gelişmişlik arasındaki
ilişki göz önünde bulundurulduğunda (Demirkan ve Kaya, 2012;
Helliwel, 1992), demokratik ve liberal bir sistemde ekonomik
hak ve özgürlükler, temel hak ve özgürlüklerin merkezinde yer
alır (Çimen, 2011). Bu sebepten ötürü; mali, parasal, dış ticaret,
rekabet, gelir dağılımı, sosyal güvenlik gibi ekonominin alt kırılımlarına özgü anayasaların yapılması bile önerilmiştir (Çimen,
2011; Aktan, 1994; Buchanan, 1991). Çimen (2011), ekonomi ve
ekonomik hak ve özgürlükleri içeren bir anayasada şu konuların
mutlaka bulunması gerektiğini belirtmektedir:
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
1. Mali bölüm (kamusal mallar, kamusal harcamalar, kamusal gelirler, denk bütçe ve mali federalizm)
2. Parasal bölüm (para sistemine ilişkin normlar ve para
arzının sınırları)
3. Dış ticaret (uluslararası ekonomik ilişkilere ait kurallar,
koruyucu ya da serbest dış ticaret politikası ve döviz
sistemine ilişkin kurallar)
4. Rekabet piyasaları (devletin dolaylı müdahalelerinin
mahiyeti, ekonominin teşvik edilmesi, yıkıcı ve haksız
rekabetin yasaklanması, dışsal ekonomilerin zararlarının giderilmesi)
5. Gelir ve servet dağılımının iyileştirilmesi.
● Ekonomik Konularda Ayrımcılık
Anlatılan konular arasında, özellikle gelir ve servet dağılımı konusu, bir ülkedeki farklı sınıflar arasında ayrımcılığın
var olmasıyla ilişkili olabilmektedir. Bu yüzden, anayasalarda
mutlaka ayrımcılığı engelleyici maddeler bulunmalıdır. Ancak,
uygulamalara bakıldığında, her ne kadar anayasalarda ayrımcılık engellenmeye çalışılsa da günlük yaşamda ayrımcılığa
bağlı gelir adaletsizlikleri görülebilmektedir. Ayrımcılığa maruz
kalan bu gruplar; kadınlar, gençler, göçmenler, etnik kökeni ve
dini farklı gruplar sayılabilir.
Fransa Özelinde Emek Göçleri
Avrupa kıtasının kültürel coğrafyasının önemli bir özelliği de ikinci dünya savaşından itibaren, Akdeniz bölgesinden
Kuzeybatı Avrupa’ya yönelik emek göçleri olmuştur. Fransa
özelinde ise bu göçler, 1945 sonrasında insan kayıpları ve azalan doğum oranlarına bağlı olarak tarım ve madencilikte başlamış, inşaat ve ağır sanayiyle devam etmiştir. Özellikle tarımda
göçmenler, mevsimsel olarak çalışmıştır (McDonald, 1969).
213
214 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Ancak, 1945’ten 1975’e kadar geçen sürede, diğer gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi Fransa ekonomisi de hızlı bir büyüme
kaydetmiştir. Bu süreci Fourastié (1979), 27-29 Temmuz 1830
tarihlerinde üç gün süren ve Fransa Kralı X. Charles’ın tahtan indirilmesini ifade eden “Trois Glorieueses”e (3 Şanlı Gün)
gönderme yaparak “30 Şanlı Yıl (Les Trente Glorieuses)” olarak
adlandırmıştır. Bu süreçte, 1960’ların başında dekolonizasyon
ve Cezayir savaşının ardından birçok Cezayirli ve Kuzey Afrikalı Fransa’ya göçmen işçi olarak girmiş, onları Portekizliler,
Türkler ve Sahra Altı Afrikalılar izlemiştir (Simon ve Steichen,
2014).
Fransız yetkililer ise, göç politikalarında ikili bir yöntem
izlemişlerdir. “Asimile edilmesi kolay” olduğu iddia edilen,
İspanya, İtalya ve Portekiz’den gelen göçmenler, yerleşmeye
teşvik edilmiş; “asimile edilmesi zor” olduğu iddia edilen Cezayirli ve Faslılar ise rotasyona teşvik edilmiştir (Plewa, 2013:
Tapinos, 1975). Ancak bu ikili politikanın pratikte uygulanması
kolay olmamış, yasadışı istihdam, asgari ücret koşullarından
ötürü tercih edilmiştir. 1970’li yıllarda İspanyol ve Portekizliler, mevsimsel işlerde daha az istekli olmuş, buna karşın Faslı
ve Tunuslu işçiler, kendi ülkelerindeki kötü koşullardan ötürü
yurtdışında kalmayı tercih etmişlerdir. Ancak, “asimile edilmesi zor” göçmen gruplara dair rotasyon politikalarından ötürü
Fransız yetkililer 1976 yılında Kuzey Afrikalılar’ın kabulünü
sınırlandırmış, bir sonraki sene ise ülkelerine dönmeleri için
Fransız elçiliklerine kayıt yaptırmaları istenmiştir (Plewa,
2013: Moulier Boutang vd. 1986). Fakat bu girişimler sonuçsuz
kalmış, özellikle 1981 seçimlerinden önce açlık grevleri patlak
vermiştir. Bu protestolar, yabancı işçilerin durumlarının yasallaşmasına yardımcı olmuştur (Plewa, 2013: Miller, 2002).
1990’lı yıllarda Avrupa Birliği vatandaşlığıyla İspanya ve Portekiz, serbest emek hareketliliği kazanmışlardır. Fransız işverenlerse onların yerlerini daha çok Faslı ve Tunuslularla ikame
etmişlerdir (Plewa, 2013).
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Emek Göçlerinin Ekonomik Alandaki
Sonuçları
Bir önceki nesil boyunca yaşanan göçler, batı Avrupa’nın
demografisini geri dönülemeyecek bir şekilde değiştirmiştir
(Dancygier ve Laitin, 2014).
Şekil 1. OECD Ülkelerindeki yurtdışı doğumlu işsizlik
oranının yurtiçi doğumlu işsizlik oranına oranı (2014)
Kaynak: 2014 OECD verileri temel alınarak yazar tarafından oluşturulmuştur.
Yaşanan bu göçlerin ekonomik alanda da çeşitli sonuçları
olmuştur. Bu sonuçlardan birisi, işgücü piyasasında görülebilmektedir. Şekil 1’de, OECD ülkelerinin, yurtdışı doğumlu
nüfustaki işsizlik oranının yerli işsizlik oranına oranı gösterilmektedir. Buna göre, Norveç, İsveç ve Belçika gibi ülkelerde
yurtdışında doğmuş ve bu ülkelere göç etmiş kişilerin işsizlik
oranının, ülke içinde doğmuş kişilerin işsizlik oranında daha
yüksek olduğu, hatta bu oranın 2,5 kattan daha fazla olduğu
söylenebilir.
215
216 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Fransa’daki Türklerin ve Diğer Göçmen
Toplulukların İstihdam Alanları
Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (INSEE)’nün 2004-2007 yılları arasında topladığı verilerinde yer alan Fransa’daki göçmenlerin mesleklerine göre
dağılımları Tablo 1’de sunulmuştur. Bütün göçmenler göz önünde bulundurulduğunda göçmenlerin en çok (%33) fizik gücüyle
çalışanlar olduğu görülmektedir. Türkiye özelinde bakıldığında
ise Fransa’daki Türklerin yarısından fazlasının (%58) fizik gücüyle çalıştıkları, bunların da çoğunun kalifiye olmadığı görülmektedir.
Tablo 1. Fransa’daki Göçmenlerin İstihdamlarına Göre
Dağılımı (%)
Bütün
Göçmenler
Cezayir
Fas
Tunus
Türkiye
Çiftçiler
1
0
0
0
0
Esnaf, tüccar ve iş
adamları
8
7
6
11
14
Yöneticiler ve yüksek
entelektüel seviyeler
13
9
10
12
4
Orta düzey meslekler
16
15
15
14
9
Büro çalışanları
29
32
26
24
15
Kalifiye olanlar
10
10
8
7
6
Kalifiye olmayanlar
19
22
18
17
9
33
37
43
39
58
Kalifiye olanlar
17
19
19
21
26
Kalifiye olmayanlar
16
18
24
18
32
100
100
100
100
100
2.131
241
264
95
92
Fizik gücüyle çalışanlar
TOPLAM (%)
TOPLAM KİŞİ (bin)
Kaynak:Jolly, C., Lainé, F., & Breem, Y. (2012). L’Emploi et Les Métiers des Immigrés. Centre d’Analyse Stratégique (http://www.immigration.interieur.gouv.fr/content/download/39153/299143/file/), sf. 22.
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Diğer taraftan, 2011 yılı verilerine göre, Fransa’da çalışan 160.000 Türk’ün 20.800’ü destek hizmetlerinde, 19.200’ü
ticarette, 17.600’ü sağlık ve sosyal hizmetlerde, 16.000’i inşaat
sektöründe ve 16.000’i sanayi sektöründe çalışmakta, 36.000 civarında Türk vatandaşı ise serbest çalışmaktadır (ÇSGB, 2013).
Ekonomik Hak ve Özgürlüklerin Savunulması
Günümüzde farklı gruplardan gelen göçmenlerin, emek
piyasasına farklı etkileri olabilmektedir. Özellikle kısa vadede
emek piyasasında asgari ücret, bağlayıcı ve katı olabilmektedir.
Bu durumda, göçmenlerin sayısının artması, mevcut iş sayısını değiştirmeden işlere olan talebi artırmaktadır. Buna bağlı
olarak işsizlik rakamları ve oranları artış göstermektedir. Bu
durumdan en çok etkilenen ülkeler de Fransa gibi emek piyasası
katı olanlardır (Fontan, 2014). Ekonomik kriz dönemlerinde dolayısıyla emek piyasasında seçim yapmak zorunda kalan firmalar, göçmenlerden ziyade kendi vatandaşlarına yönelmeyi tercih
edebilir ve ayrımcılığa sebebiyet verebilir. Bu yüzden, ekonomik
hak ve özgürlüklerin çeşitli otoritelerce savunulması gerekir.
Makro açıdan bakıldığında, ayrımcılığın önüne geçmek ve
bunu çeşitli yasal çerçevelerde gerçekleştirmek devletin görevleri
arasındadır. Eğer bunu başaramazlarsa kendini toplumdan dışlanmış hisseden başlıca gruplar, o toplum için risk oluşturabilir.
Mikro açıdan bakıldığında ise bir firmada farklılıkların bulunması, doğru yönetildiğinde firmaya çeşitli avantajlar sağlayabilir. Farklılıklara değer veren heterojen örgütler; grup olarak
karar vermede yüksek kaliteye, yüksek yaratıcılığa ve inovasyona, örgütsel esnekliğe, en iyi yeteneği çekme ve onu elde tutma
kabiliyetine ve daha iyi pazarlama kabiliyetine sahip olabilirler
(Cox and Blake, 1991). Ayrımcı uygulamalar ise, farklılığın etkisiz yönetiminin bir boyutudur (Wright vd., 1995). Dolayısıyla
ekonomi ve istihdam temel hak ve özgürlüklerin sadece yasa
koyucular tarafından makro açıdan yasalarla değil, firmalar tarafından mikro düzeyde de savunulması gerekir (bkz. Tablo 2).
217
218 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Tablo 2. Ekonomik Hak ve Özgürlüklerin Savunulması
Kim Tarafından
Hangi Araçlarla
Hangi Amaçla
Makro Yaklaşım
Devlet
Kanunlar ve Yasalar
Toplumun Refahı
Mikro Yaklaşım
Firmalar
İnsan Kaynakları
Yönetimi
Firmanın Rekabet
Avantajı Kazanması
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
7.2. Ekonomik ve İstihdam Temel Hak
ve Özgürlüklerin Anayasa , Uluslararası Bağlayıcı
Yasalardaki Durumu
Türkiye ve Fransa arasındaki İkili
Anlaşmalar
Türkiye ve Fransa arasındaki ekonomik ve diplomatik ilişkiler, 15.-16. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Öyle ki, 1535 yılında
kapitülasyonların verilmesiyle Fransa, Osmanlı Devleti için en
ayrıcalıklı devlet konumuna gelmiştir (TC Dışişleri Bakanlığı,
t.y.). Günümüzde ise, iki ülke arasındaki çeşitli anlaşmalarla
ekonomik uzaklık azaltılmıştır. Özellikle, 27-28 Ocak 2014’te
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın Türkiye’ye ziyareti, ikili ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir adım olmuştur. 22 yıl aradan
sonra Fransa’dan Türkiye’ye bu düzeyde yapılan ilk ziyarette,
Cumhurbaşkanı Hollande’a 7 Bakan, milletvekilleri ve yaklaşık
50 Fransız iş adamı eşlik etmiştir. Bu ziyarette enerji, ulaştırma,
gümrük, tarım ve kredi kolaylığı gibi alanlarda toplam 13 anlaşma/belge imzalanmıştır (TC Dışişleri Bakanlığı, t.y.).
Diğer taraftan, özellikle 1960’lı yıllarda Türkiye’deki askeri müdahale, nüfus artışıyla birlikte artan işsizlik ve döviz
darlığı gibi ekonomik sorunların giderilmesi için “işgücü ihracı”, Devlet Planlama Teşkilatı’nın Birinci Beş Yıllık Kalkınma
Planında bir hedef olarak belirlenmiştir (Nakhoul, 2014: Oran,
2001). Bu hedef doğrultusunda 1960’lı yıllarda özellikle Batı
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Avrupa ülkeleriyle “işgücü anlaşmaları” yapılmıştır. 8 Nisan
1965 tarihinde Türkiye ile Fransa arasında imzalanan “İşgücü
Anlaşması” ile Türk Hükümeti ve Fransa Hükümeti, Fransa’ya
Türk işçilerin gönderilmesi konusunu düzenlemişlerdir [1]. 2015
yılında Fransa’ya Türk göçünün 50. yılı kutlanmıştır.
1960’lı yıllarda yapılan bunun gibi iş gücü anlaşmalarını;
işçilere sağlık, emeklilik, iş kazaları, ölüm, işsizlik sigortası,
doğum ve çocuk yardımı gibi konularda yeni haklar tanıyan
sosyal güvenlik anlaşmaları izlemiştir. Bu anlaşmalar, Avrupa
ülkelerinin “misafir işçi” olarak adlandırdıkları Türk işçilerin
geçici olmayıp kalıcı olduklarını kabul etmeleri şeklinde de yorumlanabilir (Nakhoul, 2014).
İş gücü anlaşmalarının yanında, ekonomik iş birliğini
geliştirmek adına Türkiye ve Fransa arasında yapılan ve yatırımcılara avantaj sağlayan anlaşmalar da iki ülkede yatırım
yapacak kişilerin ekonomik hak ve özgürlükleri kapsamında
değerlendirilebilir. Örneğin, 18 Şubat 1987 tarihinde imzalanan
“Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması”, yatırımcıların birden fazla ülkede vergi konusu olmasını engellemeye yöneliktir.
15 Haziran 2006 tarihinde imzalanan “Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunması Anlaşması”nın amacı ise, iki ülke arasındaki ekonomik işbirliğini güçlendirmek, Türkiye’deki Fransız
yatırımları ve Fransa’daki Türk yatırımları için uygun koşullar
yaratmaktır (TC Ekonomi Bakanlığı, t.y.) [2].
Fransa Anayasası’nda Ekonomik Haklar
Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyi, 4 Ekim 1958 Fransa
Anayasası’nda on birinci başlık altında (Madde 69, 70, 71); Hakların Koruyucusu (Kamu Başdenetçisi) Başlık XI A’da (Madde
71-1) yer almaktadır (4 Ekim 1958 Fransa Anayasası) [3]:
Madde 69: Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyi Hükümetin istemi üzerine, kendisine sunulan yasa, kararname ve karar tasarıları ile yasa teklifleri hakkında görüşünü bildirir.
219
220 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyinin bir üyesi, Konseye
sunulmuş olan tasarı ve teklifler hakkındaki Konsey görüşünü
Parlamento Meclislerine açıklamak üzere yine Konsey tarafından görevlendirilebilir.
Bir organik yasada belirtilen şekilde düzenlenecek dilekçe
ile Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyine başvuru yapılabilir.
Konsey, dilekçeyi inceledikten sonra, ilgili işlemlere ilişkin teklifini Hükümete ve Parlamentoya bildirir.
Madde 70: Hükümet, Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyine,
ekonomik, sosyal, ya da çevresel nitelikli her türlü sorun hakkında danışabilir. Hükümet ayrıca, kamu maliyesine ilişkin yıllara
sari esasları belirleyen program yasa teklifleri için de Konseye
danışabilir. Ekonomik, sosyal, ya da çevresel nitelikteki her türlü
plan, ya da program yasa teklifi görüş için Konseye sunulur.
Madde 71: Azami 233 üyeden oluşan Ekonomik, Sosyal ve Çevre
Konseyinin oluşumu ve görevine ilişkin kurallar bir organik yasa
ile belirlenir.
Madde 71-1: Kamu Başdenetçisi, merkezi idarenin, mahalli idarelerin, kamu tüzel kişiliklerinin yanı sıra kamu hizmeti veren
tüm kurum ve kuruluşların, ya da organik yasa kapsamında yer
alan tüm kurum ve kuruluşların anayasal haklar ve özgürlüklere
saygılı hareket etmelerini sağlar.
Bir kamu hizmet kuruluşunun, ya da yukarıda birinci fıkrada anılan kurumun faaliyetleri sebebiyle haklarının ihlal edildiği kanaatinde olan herkes, organik kanunda belirtilen usule
uygun olarak Kamu Başdenetçisine müracaat edebilir.
Kamu Başdenetçisinin çalışma esasları ve yetkileri bir
organik yasa ile düzenlenir. Kamu Başdenetçisinin belirli yetkilerinin icrası sırasında üçüncü şahıslardan ne şekilde yardım
alabileceği de bu organik yasa ile düzenlenir.
Kamu Başdenetçisi, 13’üncü maddenin son fıkrasında belirtilen usul takip edilerek Cumhurbaşkanı tarafından altı yıllığına atanır. Kamu Başdenetçisinin görev süresi uzatılamaz. Bu
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
görev, bakanlık ve parlamento üyeliği görevleriyle bağdaşmaz.
Diğer bağdaşmazlıklar bir organik yasa ile belirlenir.
Kamu Başdenetçisi işlemlerinden dolayı Cumhurbaşkanına ve Parlamentoya karşı sorumludur. Ekonomi açısından
bakıldığında belirtilen bu maddeler, ekonomik düzenlemelerin
taraflarını ve bu tarafların sorumluluklarını belirlemekte, yasa
tekliflerinin süreçlerini anlatmaktadır.
7.3. Ekonomik ve İstihdam
Hak ve Özgürlüklerinin İhlali:
Gündelik Hayattaki Yansımalar
Türk ve Müslüman göçmenlerin istihdam piyasasındaki
konumu, siyasi liderlerin ortaya koyduğu göçmen politikaları
ve göçmenlerin ve düşük gelir gruplarının banliyölerde ikametinin sağlanması ile derin ilişki içerisindedir (Bkz. 4. Bölüm).
Bu ilişkide banliyölerde toplumsal dışlanma, genel göçmen
karşıtı söylem ve göçmen çocuklarının ötekileştirilmesi önemli
rol oynar. Ancak okullarda göçmen çocukların yükseköğretime
sevkedilmemesi, aşırı disiplin ve kültürel farklılıkların görmezden gelinmesi sonucu etnik-kimliklerin dışlanması ve göçmenlerin olumsuzlanması çocukların akademik başarısının önünde
durmaktadır (Bkz. 6. Bölüm). Bu ayrımcılık deneyimleri ve
fırsat eşitsizlikleri, göçmen çocukların istihdam piyasasındaki
konumuyla birebir ilişkilidir. Bu çocuklar, vasıflı işlere talip
olabilecekleri eğitimden geçmemekte ve dolayısıyla ikili emek
piyasasında göçmenler tarafından yürütülen vasıfsız işlerde
çalışmaya mecbur bırakılmaktadır (Bkz.3. Bölüm) Yüksek eğitim şansı bulan göçmen kökenliler, nitelikli olmalarına rağmen
kültürel farklılıklarından ötürü çeşitli ayrımcılık deneyimleri
yaşamaktadır. Bu kısımda ele alınan vakalarda örneğin anonim cv tartışması, başlangıçta isme dayalı ayrımcılığı önlemek
için geliştirilmiştir. Ancak anonim cv iş fırsatlarını tamamen
göçmenlere açmamaktadır. Buna göre mülakat aşamasında
kültürel ve etnik kökeni yansıtan fiziksel görünüş işe alınmama
221
222 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
sebebi olarak etkili olabilmektedir. Bu gibi problemler, Türk ve
Müslüman göçmenlerin girişimci olmamaları durumunda Fransız firmalarında iş bularak sosyal mobilite imkanı sağlamalarının önüne geçmektedir.
2014 Yılı Özelinde Fransa’dan Örnek
Olaylarla İstihdam Sürecindeki Sorunlar
● İşe Alma Süreçlerindeki Sorunlar
Fransa’da yabancı kökenli kişilerin istihdamında önemli
bir sorun, işe alma süreçlerinde rastlanılan eşitsizliklerdir. Fiziksel görünüm (güzellik, kilo, vb.) bazı diğer ülkelerde olduğu
gibi Fransa’da da bazı adayların aleyhinde olmaktadır (Hennequin ve Karakas, 2007). Hatta firmaların, artık Facebook
üzerinden profil taramaları yaptıkları Güney Paris Üniversitesi araştırmacıları tarafından incelenmiştir (bkz. Manant vd.,
2014). Bu çalışmaya göre, bütün diğer koşullar aynı kalmak
üzere, Facebook profilinde Fransa’da doğduğunu ve İtalyanca
bildiğini yazan adayların, profilinde Marakeş doğumlu olduğu
ve Arapça bildiği yazan adaylara göre başvurularına daha olumlu sonuç aldığı gösterilmiştir (Duport, 2014).
Fransa’daki iş başvurularında, adaylara yönelik yapılan
ayrımcılığa yönelik bir başka çalışma, “Fransa’da Muhammed’in
işe alınma ihtimali, Michel’e göre dört kat daha az” başlığıyla Le
Figaro’da yer almıştır. Çalışmanın yazarı, Panthéon-Sorbonne
Üniversitesi öğretim üyesi Doçent Marie-Anne Valfort, Eylül
2013 ve Eylül 2014 tarihleri arasında 6.231 iş ilanına hayali
adaylarla başvuru yapmıştır. Profilleri aynı olan bu adaylar
arasındaki fark, isimlerinin dinlerini yansıtacak şekilde seçilmesidir; Yahudiler için Dov ve Esther, Katolikler için Michel
ve Nathalie, Müslümanlar için de Muhammed ve Samira. Daha
sonra yazar, iş görüşmesine davet edilen adayları karşılaştırmış
ve Müslümanların Katoliklere göre çok daha fazla ayrımcılığa
uğradıkları sonucuna ulaşmıştır. Bu durumu Marie-Anne Valfort, Fransızlar’ın islamı, dini aşırılığa ve kadınların ezilmesine
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
bağlamaları olarak açıklamaktadır. Yazara göre bu basmakalıplar, kuvvetli bir ayrımcılığa neden olmakta, işveren de onları bir
risk unsuru olarak algılamaktadır (Le Figaro, 2015).
● İşe Alımlardaki Adaletsizliğe Karşı Anonim
CV Uygulaması
İşe alımlarda yaşanan veya yaşanabilecek adaletsizliği
ortadan kaldırmak için, fırsatların eşitliği kapsamında Fransa’da 31 Mart 2006 yılında anonim CV uygulaması, 50’den fazla
çalışanı olan işletmeler için zorunlu hale getirilmiştir (LOI n°
2006-396 du 31 mars 2006) [4]. Kısaca anonim CV, iş başvurusu
yapan adayların fotoğraf, isim, cinsiyet, milliyet ve adres gibi
bilgilerini içermeyen CV’lerdir.
Axa, La Poste, Total gibi firmalar, anonim CV uygulamasını test etmeye başlamıştır (France Info, 2014). Ancak, her ne
kadar anonim bir CV ile başvuru yapılıyorsa da, adaylara yönelik bir ayrımcılık iş görüşmelerinde de ortaya çıkabilmektedir.
Türk veya Mağrip gibi ayrımcılığa neden olabilecek isimlere
sahip adaylar üzerine bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaya
göre, 2012 yılındaki verilerle karşılaştırıldığında bu adayların
görüşmeye kabul edilme şansları %32, işe alınma şanslarının
da %36 arttığı rapor edilmiştir. Ancak yine bu adayların diğer
adaylara kıyasla bir görüşmeyi geçme şanslarının %26, işe alınma şanslarının %32 daha az olduğu belirtilmiştir. Bu dezavantajın sebebi, bu adayların diploma eksiklikleriyle açıklanabilir,
ancak bu durumda da eğitim formasyonuna erişimde yaşanan
eşitsizlik sorunun ortaya çıktığı, çalışmanın yazarı ve Ayrımcılık İzleme Merkezi müdürü Jean-François Amadieu tarafından
belirtilmiştir (France Info, 2014).
Anonim CV uygulamasının genel itibari ile işe alım süreçlerinde ayrımcılığa tam anlamıyla engel olamadığı gözükmektedir. Fransa Çalışma Bakanı François Rebsamen, ayrımcılığa
yönelik bir rapor hazırlatmış ve 2015 yılı Mayıs ayında anonim
CV uygulamasının kaldırılabileceğini açıklamıştır (Le Figaro,
2015).
223
224 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
2014 Yılı Özelinde Fransa’dan
Örnek Olaylarla İstihdam Sonrası İş
Yaşamındaki Sorunlar
● İş Yaşamında Algılanan Ayrımcılık Unsurları
27 Ekim – 25 Kasım 2014 tarihleri arasında iş yaşamında
algılanan ayrımcılığın ölçülmesi hakkında Uluslararası Çalışma Örgütü ve Fransa Hakların Savunucusu (La Défenseur des
Droits) için 8. iş yaşamında ayrımcılık algısı barometresi çalışması yapılmıştır. Bu çalışmaya göre; yaş, cinsiyet, fiziksel görünüm, engel, köken ve deri rengi iş yaşamında algılanan temel
ayrımcılık unsurlarıdır (ILO, 2015). Bu unsurlardan biri de din
farklılıklarıdır ve farklı dinlere mensup kişilerin farklı talepleri
tespit edilmiştir. Örneğin, OFRE (iş yaşamında dini olayların
gözlemcisi) kurumunun Randstad France ile birlikte hazırladığı
ve 1300’den fazla ankete dayanan raporda, çalışanların en çok
talep ettiği konular şöyle sıralanmıştır (Géraud, 2014):
– Dini bayramlar için izin talepleri (%16),
– Çalışma zamanının düzenlenmesi (%12),
– Çalışma zamanında dua etme (%12),
– Dini simgelerin taşınması (%10).
Bu taleplerin iş yaşamında yönetilememesi, hatta kimi zaman firmalar tarafından hoş görülmemesi ve ayrımcılık söz konusu olabilmektedir. Örneğin, bir ülkeye gelen misafir işçilerin,
(insan sermayesi seviyelerine bakılmaksızın) o ülkede doğanlara
kıyasla daha düşük vasıflı işlere itilme eğilimi vardır (Dancygier
ve Laitin, 2014; Heath ve Cheung, 2007). Fransa’daki istihdam
açığı da Mağrip, Afrika ve Türkiye’den göç edenler için oldukça
yüksek seviyededir (Algan vd., 2009). Karşılaştırılması için işverenlere gönderilen CV’ler üzerinde yapılan korespondans testleri, iş ayrımcılığının var olabileceğini ortaya çıkarmaktadır (Riach ve Rich, 2002). Adida vd. (2010) çalışmalarında, Fransız işgücü piyasasında en az bir sektördeki din ayrımcılığını istatistiksel
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
olarak saptamışlardır. Göçmenlerin ekonomik olumsuzlukları,
kısmen yerlilerin onlara yönelik ön yargılarından kaynaklanmaktadır. Dancygier ve Laitin (2014), yerli nüfusun göçmenlere
yönelik bu ön yargılarının kaynaklarını şu şekilde özetlemiştir:
– Yerli topluluklar, kendileri ve göçmenler arasındaki etnik ve kültürel farklara daha duyarlıdır (Dancygier ve Laitin,
2014: Sniderman vd., 2004; Hainmueller ve Hiscox, 2007).
– Göçün; yerel ekonomiler, yerlilerin maaşları, işler ve
vergi yükleri üzerindeki ters etkileri, göç desteğine mecbur bırakmaktadır (Dancygier ve Laitin,2014: Scheve ve Slaughter,
2001; Hanson vd., 2007).
● İstihdam Sonrası İş Yaşamındaki Ayrımcılık
Sorunları
Bireylerin, iş hayatında karşılaştığı ayrımcılık sadece işe
girme aşamasında değil, işe girdikten sonra da işin engellenmesi
şeklinde olabilmektedir. Örneğin, Santo-Gammaire’in France
TV info’nun web sitesindeki Ağustos 2014 tarihli haberinde,
Müslüman bir mühendisin ayrımcılık kurbanı olduğu anlatılmıştır. Haberde, taşeron bir firmada çalışan ve Müslüman olduğu çevresi tarafından bilinen bir mühendisin, Nogent-sur-Seine
Nükleer Santrali’ne girişine izin verilmediği ve bu kararın haklı
gerekçelere dayandırılamadığı belirtilmiş, mühendisin de işini
kurtarmak için yasal mücadele başlattığına yer verilmiştir.
Kimi zaman iş hayatındaki ayrımcılık, ayrımcılığa uğrayan
kişinin işini kaybetmesine kadar varabilmektedir. Le Monde’un
18 Ocak 2014 tarihli haberinde, Nice Havaalanı’nda görevli bir
güvenlik görevlisinin iş arkadaşlarını Arapça selamladığı için
dini radikalleşme gerekçesiyle yetkilerinin elinden alındığı anlatılmaktadır (Le Bars, 2014). Bir başka vaka da Libération’da
28 Eylül 2014’te yer almıştır. Carrefour’da çalışan Hafida isimli
kasiyer, uzun bir izin almıştır ve tekrar işe döndüğünde tesettürle çalışmaya başlamıştır. Bunun üzerine kendisine sözleşmesinde yer alan; müşteriyle iletişim halinde bulunan personelin
225
226 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
politik, sendikal veya dini özellikleri gösteren işaretleri taşıyamayacakları hatırlatılmıştır. Hafida, eşarp taşımanın bir gösteriş olmadığını savunmuştur. Bu ısrarın ardından Carrefour,
soruşturma başlatıp sonuçta bu çalışanı işten çıkarmıştır. Lyon
iş mahkemesi ise gerçek neden olmadan işten çıkarma yaptığından ötürü Carrefour’u suçlu bulmuştur (Arnaud, 2014a). Yine
Libération’da yer alan 9 Kasım 2014 tarihli vakada bir SNCF
işçisi, dini inanışlarından ötürü iş yerinde alkol almayı reddettiğini, bu yüzden dini ayrımcılığa uğrayıp 2013’te işten çıkarıldığını belirtip iş mahkemesine başvurmuştur (Arnaud, 2014b).
Anlatılan örnek olaylara ek olarak, 2014 yılının en önemli
olaylarından biri Fransa’daki laiklik tartışmalarında sembol
olan başörtüsü davasında Yargıtay’ın son noktayı koymasıdır.
2008 yılında Fatima Afif adlı kadın, doğum izninden başörtülü
dönmesinin ardından önce başörtüsünü çıkarması yönünde uyarılmış, sonrasında görevi suistimal ettiği gerekçesiyle, çalıştığı
Baby Loup isimli kreşten çıkarılmıştır. Fatima Afif mahkemeye
başvurmuş, Mantes-la Jolie İş Mahkemesi ve Versailles Temyiz
Mahkemesi tarafından haksız bulunmuştur. Ancak sonrasında
19 Mart 2013’te Yargıtay, her iki mahkemenin verdiği kararı
iptal etmiş, “özel kurumlarda dini inancından dolayı kimseye
ayrım yapılamayacağı”na hükmetmiştir. Bu karar, dönemin
içişleri bakanı ve şimdiki başbakan Manuel Valls tarafından
sert bir şekilde eleştirilmiştir. Kasım 2013’te ise Paris İstinaf
Mahkemesi, kreş lehine görüş bildirmiştir. Fatima Afif, kararı
tekrar Yargıtay’a götürse de Yargıtay Haziran 2014’te Baby
Loup’yu haklı bulmuştur. Bu kararın Fransa iç hukuk yollarının
sonu anlamına geldiğini belirten Fatima Afif’in avukatı Claire
Waquet, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne
taşıyacaklarını açıklamıştır (Cihan, 2014).
2014 yılında Fransız medyasında yer alan, Türk işçilerine yönelik bir ayrımcılık örneği, komedi programı olan “Les
Guignols de l’Info”da yaşanmıştır. Programda kuklalar haber
sunmaktadır ve ünlü Fransız gazeteci Patrick Poivre d’Arvor’un
kuklası, Soma’da hayatını kaybeden işçileri anlatırken “…ben
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
ne anlatıyorum. Türk madenciler kimin umurunda. Bugün bayram, Cannes’dayız.” ifadelerini kullanıp stüdyoya giren kadınla
Pharell Williams’ın “Happy” müziği eşliğinde dans etmiştir. Söz
konusu programa Fransa’daki Türkler sosyal medya üzerinden
tepki göstermiştir (Milliyet, 2014).
Bütün bu örnekler incelendiğinde, her ne kadar Fransız
yetkililer Müslümanlar’a ve Türkler’e yönelik ayrımcılıkları
engellemek için bazı önlemler alıyorsa da, bu sorunun bittiğini
söylemek mümkün değildir. Ancak, artık bu ayrımcılığa uğrayan kişiler seslerini mahkemelerde duyurmakta ve kimi zaman
bu davaları da kazanmaktadır.
Fransa’daki Türkler in İstihdam Alternatifi
Olarak Türk Yatırımcılar
İş hayatında yer almaya çalışan yabancılar için bir başka
fırsat da o ülkede konumlanan yabancı firmalardır. Dolayısıyla,
yabancı firmalar o ülkede ne kadar kuvvetliyse, sağlayacağı
istihdam potansiyeli de o kadar fazla olacaktır. Örneğin, Fransa’daki Türk istihdamında önemli bir konu, Türk markalarının
buradaki kuvvetidir. Bu konuda “Beko Fransa” ön plana çıkmaktadır. Beyaz eşya sektöründe, 1988’den beri rakiplerinin
zayıflığından faydalandığı belirtilen Beko’nun, elektronik ev
eşyası sektöründe %8,6’lık pazar payıyla podyuma çıktığı anlatılmaktadır (Huijgen, 2014). Beko kadar büyük ölçekli olmasa
da Fransa’da yatırım yapan birçok Türk yatırımcı mevcuttur.
2013 yılı itibariyle Türkiye’de yerleşik kişiler, Fransa’da 80 firma kurmuş ve 2002-2014 döneminde Türkiye’den Fransa’ya yapılan yatırımların toplam değeri 137 milyon Dolara ulaşmıştır.
Fransa’da faaliyette bulunan Türk firmalarının ağırlıklı olduğu
sektörler ise; mobilya ve teçhizat, tekstil ve giyim, ulaştırma, depolama, lojistik, muhtelif hizmetler (restorasyon, tamir ve onarım), kimyasal ürünler (ambalaj), otomobil yedek parça üretimi,
tarım ve gıda ürünleri pazarlama, cam ve seramik gereçlerdir
(T.C. Dışişleri Bakanlığı, t.y.).
227
228 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Fransa’da yeni iş kuracak yatırımcıların dikkat etmesi
gereken bazı noktalar, Dünya Bankası’nın hazırladığı İş Yapma
Endeksi’nde sunulmuştur. Bu göstergeler (Doing Business);
1. İşe Başlama Kolaylığı (27),
2. İnşaat İzinlerinin Alınması (39),
3. Elektrik Bağlatma (22),
4. Tapu Siciline Kayıt (82),
5. Kredi Alma (71),
6. Azınlık Pay Sahibi Yatırımcılarının Korunması (27),
7. Vergilerin Ödenmesi (105),
8. Sınır Ötesi Ticaret (1),
9. Sözleşmelerin Uygulanması (12),
10. İflasın Çözümü (22)
şeklinde on tanedir ve her sene 189 ülke bu göstergelere göre sıralanmaktadır. Parantez içinde belirtilen rakamlar, Fransa’nın
bu ülkeler arasındaki sırasını 2015 endeksine göre göstermektedir. Görüldüğü gibi bu listede Fransa için en kötü göstergeler,
bir başka ifadeyle, yatırımcıların Fransa’da iş yaparken en çok
zorlanacakları konular; vergilerin ödenmesi, tapu siciline kayıt
ve kredi almadır. Bu göstergeler kısaca tanımlanacak olursa
(Akses, 2014);

Vergilerin ödenmesi, ödenen vergilerinin şirket için getirdiği idari külfeti;

Tapu siciline kayıt, bir şirketin başka bir şirketin mülkiyetini alması ve mülkiyeti kendi üzerine geçirmesi için
gereken tüm işlemleri;

Kredi alma ise, borç alanların ve borç verenlerin kredi
bilgi paylaşımlarını ve onların yasal haklarını ifade etmektedir.
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Dolayısıyla, Fransa’da yatırım yapan veya yapacak olan
Türkler’in, bir önceki bölümde belirtilen hukuksal çerçevede, bu
ve benzeri endeksleri kullanarak ülkenin artı ve eksilerini tartarak davranması gerekir. Unutmamak gerekir ki bir-iki önceki
kuşak, daha çok vasıfsız iş gücü olarak Fransa’ya göç etmiştir.
Ancak günümüzde, Fransa’da yatırım yapacak Türk’lerin sayısı
artmıştır. Bu yüzden ekonomik hak ve özgürlüklere sadece işçi
seviyesinden değil, yatırımcı seviyesinden de bakma ihtiyacı
doğmuştur. Ayrıca, 2008-2013 yılları arasında Fransa’da yüzde
43 artan işsizlik oranı düşünüldüğünde (Fortune Türkiye, 2014),
Fransa’da yatırım yapmak ve istihdama katkıda bulunmak,
Türk girişimciler için bir fırsat olabilecektir.
229
230 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Kaynaklar
Adida, C., Laitin, D., & Valfort, M.-A. (2010). Identifying barriers to
Muslim integration in France. PNAS, 107 (52), 22384-22390.
Akses, S. (2014). Türkiye’deki İş Ortamı Nasıl Değerlendirilmeli?
(http://www.ikv.org.tr/images/files/Turkiyedeki%20is%20
ortami%20nasil%20degerlendirilmeli(5).pdf). İKV Değerlendirme Notu.
Aktan, C. (1991). Çağdaş Liberal Düşüncede Politik İktisat. Ankara:
Takav Matbaası.
Algan, Y., Dustmann, C., Glitz, A., & Manning, A. (2009). The Economic Situation of First- and Second-Generation Immigrants
in France, Germany and the United Kingdom . London: London School of Economics and Political Science.
Buchanan, J. (1991). Devletin Vergileme Gücü Üzerindeki Anayasal
Kısıtlamalar. (B. Yereli, Çev.) İzmir: Aklıselim Matbaası.
Bulut, N. (2003). Küreselleşme: Sosyal Devletin Sonu mu? Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 52 (2), 173-197.
Cox, T., & Blake, S. (1991). Managing Cultural Diversity: Implications for Organizational Competitiveness. Academy of Management Executive, 5 (3), 45-56.
Çimen, A. (2011). Yeni Anayasa Tartışmaları Bağlamında Ekonomi
ile Ekonomik Hak ve Özgürlüklerin Durumu. İdarecinin Sesi,
Mayıs-Haziran, 26-29.
Dancygier, R., & Laitin, D. (2014). Immigration into Europe: Economic Discrimination, Violence, and Public Policy. Annual
Review of Political Science, 17, 43-64.
Demirkan, E., & Kaya, V. (2012). An Analysis of Relation Between
Economic Growth and Democratization: An Empiric Application (A Sample fo Turkey). Yönetim ve Ekonomi, 19 (2), 123-132.
Doing Business (t.y.). Ease of Doing Business in France (http://
www.doingbusiness.org/data/exploreeconomies/france#close).
Fourastié, J. (1979). Les Trente Glorieuses ou La Révolution Invisible de 1946 à 1975. Paris: Fayard.
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Heath, A., & Cheung, S. (2007). Unequal Chances: Ethnic Minorities
in Western Labour Markets. Oxford, UK: Oxford Univ. Press.
Helliwell, J. (1992). Empirical Linkages Between Democracy and
Economic Growth. NBER Working Paper, No:4066.
Hennequin, E., & Karakas, S. (2007). Au-Delà des Politiques de
Diversité, La Réalité des Discriminations au Travail: Mise
en Evidence de l’Accès Différencié à l’Emploi. L’exemple des
Commerciaux. Revue Management et Avenir, 14, 119-136.
ILO (2015). 8ème Baromètre DDD/OIT de Perception des Discriminations Dams l’Emploi. (http://www.ilo.org/public/french/
region/eurpro/paris/actualites/download/barom8synthese.pdf).
Mahiroğulları, A. (2005). Endüstri Devrimi Sonrasında Emeğin
İstismarını Belgeleyen İki Eser: Germinal ve Dokumacılar.
İstanbul Sosyoloji Konferansları Dergisi, 32, 41-53.
Manant, M., Pajak, S., & Soulié, N. (2014). Do Recruiters ’Like’ It?
Online Social Networks and Privacy in Hiring: A Pseudo-Randomized Experiment. MPRA, Paper No. 56845, 1-39.
McDonald, J. (1969). Labor Immigration in France. Annals of the
Association of American Geographers, 59 (1), 116-134.
Miller, M. (2002). Continuity and Change in Postwar French Legalization Policy. A. Messina içinde, West European Immigration
Policy in the New Century. Westport: Praeger.
Moulier Boutang, Y., Garson, J.-P., & Silberman, R. (1986). Economie Politique des Migrations Clandestines de Main-d’Oeuvre.
Paris: Publisud.
Nakhoul, T. (2014). Uluslararası İşgücü Göçü ve Türkiye. Ankara:
TC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı: Dış İlişkiler ve
Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Uzmanlık Tezi.
Özker, A., & Biniş, M. (2009). Mali Kurallar ve Bir Vergi Anayasası Yaklaşımı. Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi, 1 (1),
39-61.
Özkiraz, A., & Talu, N. (2008). Sendikaların Doğuşu; Türkiye ve
Batı Avrupa Ülkeleri Karşılaştırması. Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2, 108-126.
231
232 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Plewa, P. (2013). The Politics of Seasonal Labour Migration in
Switzerland, France and Spain. International Migration, 51
(6), 101-117.
Riach, P., & Rich, J. (2002). Field Experiments of Discrimination
in the Market Place. Economic Journal, 112 (483), 480-518.
Savaş, V. (1989). T.C. Anayasalarında Ekonomik Hak ve Özgürlükler. Anayasa Yargısı, 6, 173-203.
Simon, P., & Steichen, E. (2014). The Labor Market Integration of
New Immigrants in France. Migration Policy Institute and
International Labour Organization.
Şahin, H. (2015). İşçi Hareketine Tarihsel Bir Bakış: Dünden Bugüne Yaşanan Dünüşümlerin Yapısal Bir Analizi. İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, 17 (1), 161-184.
Tapinos, G. (1975). L’immigration Etrangère en France . Paris:
Presses Universitaires de France.
TC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Dış İlişkiler ve Yurt Dışı
İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü. 2013 Yılı Raporu. http://
www.csgb.gov.tr/csgbPortal/ShowDoc/WLP+Repository/diyih/
doc/2013_yillikrapor .
TC Dışişleri Bakanlığı (t.y.). Türkiye-Fransa İlişkileri. http://
www.mfa.gov.tr/turkiye-fransa-siyasi-iliskileri.tr.mfa, erişim
tarihi: 30.12.2015.
Wright, P., Ferris, S., Hiller, J., & Kroll, M. (1995). Competitiveness
Through Management of Diversity: Effects on Stock Price
Valuation. Academy of Management Journal, 38 (1), 272-287.
Gazeteler
Arnaud, D. (2014b). A la SNCF, Ostracisé Pour «Non-Consommation d’Alcool»? Libération (http://www.liberation.fr/futurs/2014/11/09/a-la-sncf-ostracise-pour-non-consommation-d-alcool_1139965) .
Arnaud, D. (2014a, 09 28). Voile Religieux: Barouf à Carrouf. Libération (http://www.liberation.fr/futurs/2014/09/28/voile-religieux-barouf-a-carrouf_1110585).
7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
CİHAN (2014, 06 25). Fransa Yargıtayı, Başörtüsü Yasağını Haklı
Buldu. (http://www.cihan.com.tr/tr/fransa-yargitayi-basortusu-yasagini-hakli-buldu-1488839.htm) .
Duport, P. (2014, 11 5). Les Entreprises Fouinent Sur Facebook
Pour Savoir Qui Sont Leurs Candidats. Franc Info (http://
www.franceinfo.fr/emission/c-est-mon-boulot/2014-2015/
les-entreprises-fouinent-sur-facebook-pour-verifier-la-personnalite-des-candidats-05-11-2014) .
Fontan, S. (2014, 04 20). Quels Sont Les Effets de L’immigration
Sur Le Marché Du Travail ? Contrepoints (http://www.contrepoints.org/2014/04/20/163543-quels-sont-les-effets-de-limmigration-sur-le-marche-du-travail) .
Fortune Türkiye (2014). Fransa’da İşsizlik 5 Yılda Yüzde 43 Arttı.
Fortune Türkiye (http://www.fortuneturkey.com/fransada-issizlik-5-yilda-yuzde-43-artti-3234) .
France Info (2014, 12 13). Embauche: Le CV Anonyme Gommerait
Les Inégalités Sans Les Supprimer. France Info (http://www.
franceinfo.fr/actu/societe/article/le-cv-anonyme-gommerait-les-inegalites-sans-les-supprimer-618295) .
Géraud, A. (2014, 05 14). Religion en Entreprise : Davantage de
«Crispation» Depuis Un An. Libération (http://www.liberation.fr/societe/2014/05/14/religion-en-entreprise-davantage-de-crispation-depuis-un-an_1017191) .
Huijgen, A. (2014, 08 28). Électroménager: Le Turc Beko S’impose en France. Le Figaro (http://www.lefigaro.fr/societes/2014/08/28/20005-20140828ARTFIG00017-electromenager-le-turc-beko-s-impose-en-france.php#auteur) .
Jolly, C., Lainé, F., & Breem, Y. (2012). L’Emploi et Les Métiers des
Immigrés. Centre d’Analyse Stratégique (http://www.immigration.interieur.gouv.fr/content/download/39153/299143/file/).
Le Bars, S. (2014, 01 18). Un Employé de l’Aéroport de Nice
Conteste Son Eviction. http://www.lemonde.fr/societe/article/2014/01/18/un-employe-de-l-aeroport-de-nice-conteste-son-eviction_4350459_3224.html .
233
234 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Lefigaro.fr (2015, 10 8). En France, Mohammed a Quatre Fois
Moins de Chances d’Etre Recruté Que Michel. http://www.lefigaro.fr/actualite-france/2015/10/08/01016-20151008ARTFIG00364-en-france-mohammed-a-quatre-fois-moins-de-chances-d-etre-recrute-que-michel.php?redirect_premium .
Lefigaro.fr (2015, 05 19). Le CV Anonyme Ne Sera Pas Obligatoire. http://www.lefigaro.fr/emploi/2015/05/19/0900520150519ARTFIG00094-discriminations-le-cv-anonyme-vapasser-a-la-trappe.php .
Milliyet (2014). Fransız Kanalında Şaşırtan Soma Diyalogları. Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/fransiz-kanala-soma-tepkisi/dunya/detay/1883489/default.htm) .
Santo-Gammaire, J. (2014, 08 18). Un ingénieur Musulman a-t-il
Eté Victime de Discrimination dans une Centrale Nucléaire?
France TV Info (http://www.francetvinfo.fr/societe/justice/
un-ingenieur-musulman-a-t-il-ete-victime-de-discrimination-dans-une-centrale-nucleaire_672335.html) .
Yasalar
[1]
Anlaşmanın tam metni, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde bulunmaktadır (http://www.
csgb.gov.tr/csgbPortal/diyih.portal?page=yv&id=2
[2]
T.C. Ekonomi Bakanlığı (t.y.). Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fransa Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması (www.ekonomi.gov.tr)
[3]
4 Ekim 1958 Fransa Anayasası, .. (t.y.). (http://www.adalet.gov.
tr/duyurular/2011/eylul/anayasalar/ulkeana/pdf/07-FRANSA%20169-208.pdf)
[4]
LOI n° 2006-396 du 31 mars 2006, .. (2006). LOI n° 2006-396
du 31 mars 2006 pour l’égalité des chances. http://www.admi.
net/jo/20060402/SOCX0500298L.html .
8.
FRANSA’DA
SİYASAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER:
TÜRK VE MÜSLÜMAN
TOPLULUKLARIN DURUMU
Tuğçe ERSOY 1
Fransa’da temel hak ve özgürlükler, anayasal ve yasal
çerçevede ve onların dayandığı politik kültür etrafında değerlendirilmelidir. 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Deklarasyonu’na,
1946 Anayasası’nın giriş bölümüne ve Çevre Yasası (2005 yılında gözden geçirilen Anayasa’nın girişine entegre edilmiştir)
gibi farklı yıllarda yapılmış düzenlemelerle birlikte tarihsel
deklarasyonlarla tanınmış olup, söz konusu metinlerin gönderme yaptığı tüm temel prensiplerde yer almaktadır. Bu temel
hak ve özgürlükler Fransa demokrasisinin temeli olarak kabul
edilmektedir.
Temel hakları iki kategoriye ayırmak mümkündür: (a) Kişiye ilişkin ve (b) emsal hakları. Kişiye içkin olan haklar: Bunlar çoğunlukla 1789 Deklarasyonu ile oluşturulmuştur. Eşitlik
(1.madde) ile özgürlük, mülkiyet edinme hakkı, baskıya direnme
hakkı ve güvenlik hakkı (2. madde) gibi prensiplerden oluşmaktadır. Emsallerinin sonucunda ortaya çıkan ya da benzeri olan
haklar: Eşitlik prensibinden doğan oy kullanma hakkı, cinsiyet
1
Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Siyasi Tarihi ve Uluslararası
İlişkileri Anabilim Dalı, [email protected]
236 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
eşitliği, ayrıca kanun önünde eşitlik, istihdam hakkı, adalette
eşitlik, vergilendirmede eşitlik ve kültürel eşitlik. Özgürlük
prensibi ise bireysel özgürlükleri, düşünce özgürlüğünü, ifade
özgürlüğünü, toplanma ve gösteri yapma özgürlüğünü ve sendikalaşma ve grev yapma özgürlüğünü kapsamaktadır. Mülkiyet
hakkı kişinin sahip olduğu mülkünden tasarruf etme özgürlüğünü de içerir. Güvenlik hakkı ise masumiyet karinesini, kendi
kendini savunma hakkına saygıyı ve hukuk vasıtasıyla bireysel
özgürlüğün korunması hakkını savunur
Yukarıda bahsedilen ve evrensel olan temek hak ve özgürlüklerin dışında Fransa’da sosyal haklar ve “üçüncü kuşak”
haklar olarak tabir edilen ve bireyin temel hak ve özgürlükleri
ile vatandaşlık hakları içerisinde kabul edilen iki ayrı kategori
daha mevcuttur:
Sosyal haklar: Ücretsiz eğitim hakkı, istihdam hakkı, sağlığın korunması hakkı gibi kolektif hakları içerir.
“Üçüncü Kuşak” haklar: Çevre yasasında telaffuz edilen
haklar olup “herkesin sağlığı tehlikeye atmayacak, dengeli bir
çevrede” yaşama hakkının olduğunu hükümleştiren ve “sürdürülebilir kalkınma” ve “ihtiyat prensibi” gibi nosyonları takdis
eden haklardır [1]. 1789 Deklarasyonu’na göre, bu temel hak ve
özgürlükler ancak ve ancak “toplumun diğer üyelerinin aynı hak
ve özgürlüklerden istifade etmesi sağlandığında” geçerli olur,
aksi takdirde herhangi bir limiti yoktur (4. Madde).
8.1. Siyasal Temel Haklar ve Özgürlükler:
Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar
Fransa’da siyasal temel hak ve özgürlüklerin üç temel dayanağının olduğundan bahsetmek mümkündür. Bunlar laiklik
prensibi, vatandaşlık nosyonu ve vatandaşlar arasında ayrım
gözetmeden bir arada yaşama prensibidir. Laiklik prensibi
Fransa’yı tüm dinlere mesafeli ve inanç özgürlüğüne saygılı
bir Cumhuriyet yapmayı hedeflemek amacıyla temel dayanak
haline getirilmiştir. Buradaki niyet tüm vatandaşların inanma
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
ya da inanmama; ibadet etme ya da etmeme özgürlüğünü teminat altına almaktır. Bu çerçevede, Fransa Müslüman yurttaşlarının ekonomik, siyasi, kültürel, bilimsel, sanatsal ve sportif
alanlarda olumlu katkılar yapmasını tasdik etmiş olduğunu
göstermeye çalışmaktadır. Bunu sağlamaya çalışarak Fransa,
Cumhuriyetin mottosu olan “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” nosyonunu korumaya devam ettiğini iddia etmektedir. Bu bağlamda Fransa’daki Müslümanlar da inanç özgürlüğüne, dinleri ve
ırkları fark etmeksizin diğer yurttaşlarla eşit haklara, ulusal
topluluğun diğer farklı unsurlarıyla kardeşlik içerisinde yaşamaya davet edilmektedir. Vatandaşlık sivil ve siyasi haklar ile
toplum ve devlet karşısında tüm vatandaşlara tanımlanmış olan
sivil ödevlerin yerine getirilmesini kapsamaktadır. Vatandaşlık
Fransa yurttaşının hak ve ödevlere olan bağlılığını sembolize
eder. Fransa, tüm vatandaşlarının din ve ırk gözetmeksizin yasayla belirlenmiş bu hak ve ödevlere uymasını bekler.
Fransa toplumun farklılıklarını ve çoğulcu yapısını tanıdığını ve kabullendiğini dile getirmekte ve inananlar ve inanmayanlar yanında farklı dine mensup olanlar arasında ayrım
gözetmediğini öne sürmektedir. Tolerans, dayanışma ve eşitlik
nosyonlarına vurgu yapmakta ve vatandaşla ilişkisini bu çerçevede kurduğunu iddia etmektedir.Bu bağlamda oy kullanma
hakkının Fransa’daki Müslümanların entegrasyonu için temel
ve vazgeçilmez bir araç olduğunu dile getirmektedir. Tüm vatandaşların oy kullanma aracılığıyla ulusal topluluğa bir aidiyet geliştireceğini ve yurttaşların da bu hak aracılığıyla toplum içinde
kabul edileceklerini tartışmaktadır. Oy verme sayesinde Müslümanların ülke ile ilgili siyasi tartışmalara katılarak söz sahibi
olabileceğini ve bunun tüm yurttaşların eşitliği noktasında yapıcı bir eylem olabileceğini belirtmektedir. Ne var ki, Fransa’da
yaşayan Müslümanların siyasette temsili sorunlu olduğu gibi,
inançlarından dolayı günlük hayatın akışında karşılaştıkları
sorunlar onların hayatını zorlaştırmaktadır. Siyaseten temsilin
de sorunlu olmasından kaynaklanan “ikinci sınıf vatandaş” olma
hissi, Fransa’nın vaat ettiği tüm yurttaşların eşitliği ve kardeşliği ilkeleriyle çelişmektedir.
237
238 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
8.2.Siyasal Temel Hak ve Özgürlüklerin Anayasa ,
Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki Durumu
Siyasal temel hak ve özgürlüklerin Fransa’daki Müslümanlar bağlamında ele alınması için inanç özgürlüğü ile ilintili
yasa ve düzenlemelere değinmek elzemdir. Bu düzenlemelerdeki
bağlayıcılık siyasal hak ve özgürlüklerin uygulanmasında ya
da uygulanamamasında nirengi noktasını oluşturmaktadır. Bu
doğrultuda bu bölümde incelemeye tabi tutulan olan uluslararası ve ulusal düzenlemeler şunlardır:
● Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi (1948):
Bu beyannamenin 18. Maddesi düşünce ve din özgürlüğünü düzenlemektedir. Buna göre “Herkesin düşünce, vicdan
ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık
olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel
törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.” [2]
● Avrupa Konvansiyonu, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına dair Konvansiyon (1950):
Bu Anlaşma’nın 9/1. Maddesi inanç ve düşünce özgürlüğünü düzenlemektedir. Buna göre “Herkes, düşünce, vicdan ve
din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme
özgürlüğü ile açık veya özel biçimde ibadet, öğretim, uygulama
ve tören yapmak suretiyle tek başına veya toplu olarak dinini ve
inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.” [3]
● Sivil ve Siyasi Haklar Uluslararası Paktı (1966):
Sivil ve Siyasi Haklar Paktı 16 Aralık 1966 yılında Birleşmiş Milletler Genel Konseyi’nin 2200 A kararı ile kabul
edilmiştir. Bu Pakt devlet karşısında bireylerin yaşama hakkı,
işkencenin yasaklanması, hürriyet hakkı, köleliğin ve zorla
çalıştırmasının yasaklanması gibi klasik hak ve özgürlükleri
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
koruma altına almaktadır. Ayrıca 15 Aralık 1989 yılında kabul
edilen ve idam cezasının kaldırılmasını sağlayan protokolle birlikte Pakt tamamlanmıştır. Bu paktın 18 maddesine Birleşmiş
Milletlerin resmi internet sitesinden ulaşılabilir [4].
● Din ve İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve
Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin
Birleşmiş Milletler Bildirgesi (1981):
Bu bildirgenin ilk iki maddesi ele alınan konu açısından
önem arz etmektedir. Birinci madde düşünce ve vicdan özgürlüğü ile ilgili esasları içermektedir. Birinci olarak, herkes düşünce,
vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, bir dine veya
dilediği bir inanca sahip olma ve dinini veya inancını kendi başına veya başkaları ile birlikte toplu olarak ve aleni veya gizli bir
biçimde ibadet etme, gereklerine uyma, uygulama ve öğretme
yoluyla açığa vurma özgürlüğünü de içerir. İkinci olarak, hiç
kimse bir dine veya dilediği inancına sahip olma özgürlüğünü
zedeleyecek bir zorlamaya maruz bırakılamaz. Üçüncü olarak,
bir kimsenin dinini veya inancını açığa vurma özgürlüğü, sadece hukuken öngörülen ve kamu güvenliğini, kamu düzenini,
sağlığı, ahlakı veya başkalarının temel hak ve özgürlüklerini korumak için gerekli olduğu ölçüde sınırlamalara tabi tutulabilir.
Bildirgenin ikinci maddesi ayrımcılık yasağı ile ilgilidir: 1. Hiç
kimse din veya başka bir inancı sebebiyle bir Devlet, bir kurum,
bir kişi veya kişi grubu tarafından ayrımcılığa maruz bırakılamaz. 2. Bu Bildiri’nin amacı bakımından “din veya inanca dayanan hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık” deyimi, eşitlik üzerine kurulu
bulunan insan haklarının ve temel özgürlüklerin tanınmasını,
kullanılmasını veya bunlardan yararlanılmasını hükümsüz kılma veya zedeleme amacı taşıyan veya bu sonucu doğuran, din
veya inanca dayalı bir farklılaştırma, dışlama, kısıtlama veya
ayrıcalık tanıma anlamına gelir [5].
239
240 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Fransa’daki Yasa ve Düzenlemeler
Fransa’daki yasal düzenlemeler arasında konu ile bağlantısı açısından göz önünde bulundurulması gerekenler 1789
tarihli İnsan ve Vatandaş Hakları Deklarasyonu, Kilise ve Devlet ayrımını kabul eden 1905 yasası ve son olarak 1958 tarihli
Fransa Anayasası’nın igili maddeleridir.
● İnsan ve Yurttaş Hakları Deklarasyonu (1789):
17 maddeden ibaret olan bu deklarasyonun yazarları evrensel prensipleri barındıran bir düzenleme meydana getirmeyi
amaçlamışlardır. İlk olarak müktesep insan hakları tanımlanmıştır. Bunlar arasında en başta değişik formlardaki özgürlükler (1. ve 2. Maddeler) yer almaktadır. Bireysel özgürlükler (7.
ve 9. Maddeler), düşünce özgürlüğü (10. ve 11. Maddeler),
basın özgürlüğü (11. Madde), inanç özgürlüğü (10. Madde)
ve başkalarına zarar vermeyecek eylem özgürlüğü (le Droit de
Faire) olarak tanımlanmış özgürlükler (4. ve 5. Maddeler) bu
bildirge ile tanımlanmıştır.
Yukarıda değinilen hak ve özgürlüklerden sonra da yine
müktesep olarak ifade edilen mülkiyet hakkı (17. Madde) kutsal ve ihlal edilemez olarak nitelendirilmiştir. Baskıya direniş
ve güvenlik de bu haklar arasında sayılmıştır. Eşitlik müktesep
haklar arasında sayılmamakla birlikte, 1. Madde insanların
“özgür ve eşit olarak doğduklarını” ifade etmektedir. Bireyler
yasa karşısında eşittir (6. Madde) ve eşit bir şekilde vergilendirmeye tabi tutulur (13. Madde) ve tüm vatandaşlar kapasiteleri
doğrultusunda tüm kamu işlerine kabulde eşittir (6. Madde).
Siyasi teşkilatlanma hususunda ise 3. Madde“egemenliğin gücünü ve otoritesini milletten aldığını” ifade etmektedir, bu açıdan yasa genel iradenin bir ifadesidir ve ona yapılacak katkılar
halkın temsilcileri tarafından oylanmalıdır [6].
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
● 1905 Yasası’nda Kilise ve Devletin Ayrımı:
1905 yılında yapılan yasal düzenleme ile Fransa hükümeti
ile Katolik Kilisesi arasındaki ilişkinin dayanağını sağlayan
1801 tarihli “Concordat Napoléonien” olarak bilinen ve Napolyon ile Papa 7. Pie’nin temsilcisi arasında imzalanan diplomatik
anlaşmadan Fransa tek taraflı bir şekilde çekilmiştir. Fransa’ya
özgü bir laiklik anlayışı ortaya koyan bu yeni yasa inanç ve ibadet özgürlüğünü ilan etmiş; devlet ve kilise ayrımını bir prensip
olarak adapte etmiştir.
Yasanın 1. Maddesine göre “Fransa inanç ve vicdan özgürlüğünü sağlar ve ibadet özgürlüğünü garanti altına alır.”
Bu ifadeler ile geniş bir konsensüse ulaşılması hedeflenmiş ve
“sağlama” ve “garanti altına alma” kelimeleri ile de muğlaklığın
olmamasına gayret edilmiştir. Burada inanç ve vicdan özgürlüğü ile kastedilen herkesin istediği dine ve inanma biçimine tabi
olmakta özgür olduğu kadar inanamama hakkının da tanındığı
ve sağlandığıdır. Yasanın 2. Maddesinde geçen “Fransa hiçbir
din ve inancı resmi olarak benimsemez” ifadesi ile de Fransa
devleti vatandaşları karşısındaki bitaraflığını gösterir ve belirli
gruplara kültürel pratiklerinden dolayı avantaj sağlamayacağının altını çizer [7].
● 1958 Fransa Anayasası: Laiklik Prensibinin Devletin
Temeli Olarak Kabulü
Anayasa laikliği devletin en önemli prensibi olarak kabul
ettiği 1. Madde ile açılır: “Fransa bölünmez, laik, demokratik
ve sosyal bir Cumhuriyettir. Irk, din ve köken ayrımı yapmaksızın tüm vatandaşları yasalar önünde eşittir. Fransa tüm din
ve inançlara saygılıdır ve hepsine eşit mesafededir. Devlet herhangi bir ideolojiyi benimsemez ve din temelli bir ayrımcılık
yapmaz.” [8]
241
242 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Fransa’da Siyasi Örgütlenme ve
Seçim Sistemi
Cumhurbaşkanı devletin en önemli aktörü olarak kabul
edilir. Cumhurbaşkanı ulusal bağımsızlığın, toprak bütünlüğünün, yargı bağımsızlığının ve devletin işleyişinde Anayasaya
uygunluğunun garantörüdür. Bu açıdan yürütme söz konusu
olduğunda dikkate şayan bir role sahiptir. Ancak uygulamada
devletin işleyişini Başbakan ile birlikte yürütür. Bununla birlikte hükümeti kurması için Başbakanı Cumhurbaşkanı görevlendirir. Yeni yasal düzenlemelerin yürülüğe girmesi için Cumhurbaşkanının imzası gerekmektedir ayrıca Cumhurbaşkanı hem
milli güvenliğin başı hem de dış politikanın lideridir. Başbakan,
Meclis Başkanı ve Senato Başkanı ile istişare ettikten sonra
Cumhurbaşkanı Meclis’i feshetme yetkisine de sahiptir. Cumhurbaşkanı 1753 yılında inşa edilen Elysée Sarayı’nda ikamet
etmektedir. 2007 yılında yapılan düzenlemeye kadar Cumhurbaşkanı yedi yılda bir seçilmekteydi ancak 2007’den beri beş
yılda bir seçilmeye başlanmıştır.
Fransa’da 5. Cumhuriyeti kuran 1958 Anayasası yürütme
gücünün üstünlüğünü kabul eder ve Cumhurbaşkanının ve hükümetin rollerini bu bağlamda değerlendirir. Temel demokratik
hak ve özgürlükleri garanti altına alır ve bu anayasa da 1789
tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Deklarasyonu’na bağlılığını
belirtir. 1958 tarihli anayasa yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemek adına Anayasal Konsey’i hayata geçirmiştir,
referandum prosedürünü siyasal sisteme tanıtmıştır ve kendisini Fransa’daki tüm yasal düzenlemelerin hiyerarşik olarak
en üstüne yerleştirmiştir. 1962 yılında yapılan bir değişiklik
neticesinde Cumhurbaşkanı’nın seçilmesi usulünde vatandaşın
oyları esas alınmaya başlanmıştır. Fransa’da siyasi örgütlenme
şöyle şekillenmektedir: Cumhurbaşkanı, Başbakan, Hükümet,
Parlemento ve Anayasal Organlar. Cumhurbaşkanı tarafından
görevlendirilen Başbakan hükümeti kurmakla ve güven oyu
aldıktan sonra hükümeti idare etmekle yükümlüdür. Başbakanlık pozisyonu Cumhurbaşkanlığına yükselmek için bir aşama
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
gibi görülse de 5. Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir Başbakan,
Cumhurbaşkanlığına seçilmemiştir. Eski Başbakanlar Georges
Pompidou ve Jacques Chirac ise Cumhurbaşkanı seçildiklerinde
Başbakanlık konutu olan Matignon’da değillerdi.
Fransa’da Parlamento çift meclis sistemi (bicaméralisme)
gereğince iki bölümden oluşur: Milli Meclis ve Senato. Meclis
577 milletvekilinden kurulur ve beş yıl için seçilir. Meclis Fransa vatandaşlarını temsil eder. Yasa çıkarmak, yürütmeyi kontrol etmek en başta gelen görevleri arasındadır. Fransa Meclisi
Bourbon Sarayı’nda toplanır. Senato ise 346 kişiden oluşur ve
altı yıl için seçilir. Senato üyeleri doğrudan vatandaş tarafından
değil, milletvekilleri, genel konsey üyeleri tarafından seçilir.
Meclisin yetkileri Senatoya nazaran daha ayrıcalıklıdır. Bununla birlikte Senato başkanı devlet protokolünde ikinci kişidir, gerektiğinde Cumhurbaşkanına vekalet eder. Bu temel organların
dışında Anayasa ile belirlenmiş olan anayasal organlar vardır.
Bunlar Anayasa Konseyi, Yargıçlar Yüksek Kurulu, Yüksek
Adalet Divanı ve Ekonomik ve Sosyal Konsey [9].
Fransadaki Temel Siyasi Partiler
Fransa’da beş temel siyasi partinin ülkenin politika yapım
ve seçim süreçlerinde aktif olduğu görülmektedir. Temel olarak
sağ, sol, aşırı sağ ve aşırı sol olarak şekillenen siyasi yelpaze
bu partiler aracılığıyla örgütlenmekte ve temsil edilmektedir.
Merkez sağ bireysel özgürlüklere ve güvenliğe vurgu yaparken,
devletin girişimciler için güvenli bir ortam sağlanmasını ve
devletin ekonomiye pek fazla müdahale etmemesini savunur.
Merkez sol ise eşitlik ve iş bölüşümünü temel prensip olarak
almaktadır ve sosyal devlet olgusunu desteklemektedir. Aşırı
sağ Fransız kimliği olgusuna dikkat çeker ve göçlerin sınırlandırılması gibi kimlikle ilgili hususları gündeme getirir. Aşırı sol
ise işçilerin hakları ve fakirlere yardım yapılması gibi sosyal
içerikli bir siyasi gündeme sahiptir. Bu doğrultuda Fransa’daki
partileri şöyle sıralamak mümkündür. Front National – FN
243
244 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
(Milliyetçi Cephe), Parti Communist Français – PCF (Fransa
Komünist Partisi), Parti Socialiste – PS (Sosyalist Parti), Union
pour un Movement Populaire – UMP (Halk Hareketi Birliği) ve
Union pour la Democratie Française – UDF (Fransa Demokrasi
Birliği).
Milliyetçi Cephe 1972 yılında Jean Marie Le Pen tarafından kurulmuştur ve siyasi yelpazede aşırı sağ olarak konumlanmaktadır. Parti Fransa’ya gelen göçmenler hususundan
zenofobik, yabancı düşmanı çıkışları ve uygulamalarıyla sık sık
gündeme gelmektedir. Anti-semitik eğilimler de taşıyan parti
2012 yılında yapılan son genel seçimlerde birinci turda %13,
ikinci turda %4’e yakın oy toplayarak ciddi varlık göstermiştir.
Fransa Komünist Partisi Rusya’da 1917 yılında gerçekleşen devrim akabinde 1920 gibi erken bir tarihte kurulmuştur.
Avrupa’daki en büyük Komünist partilerden biridir. Potansiyel
seçim oranı %5 civarında gezmektedir. Sosyalist Parti ise 1971
yılında irili ufaklı partilerin bir araya gelmesiyle kurulmuştur.
François Mitterand sayesinde popüler olan ve taraftar toplayan
parti demokratik sosyalizm anlayışını benimsemektedir. Sosyalist Parti son seçimlerde seçim listesinde 22 kişilik kontenjanı
göçmen adaylar için ayırmıştır. (La Depeche, 29/11/211). Seçimlerin sonunda Meclise 280 milletvekili göndererek birinci
parti olmuştur.
Halk Hareket Birliği 2002 yılında kurulmuştur, bu parti
Fransa Demokrasi Birliği Partisi’nden ayrılanlar tarafından
kurulmuştur. Parti devletin başında (cumhurbaşkanlığında)
halkın konsensüsü ile seçilen güçlü bir figür bulunması gerektiğini savunmaktadır. Fransa’da çok farklı sosyo-ekonmik arka
planda sahip vatandaşların oy kullandığı bir parti olması dolayısıyla seçmen kitlesinin heterojen olduğu söylenebilir. Bugün 194
milletvekilini meclise göndererek mecliste ikinci parti olmuştur.
Son olarak Fransa Demokrasi Birliği Partisi 1978 yılında
Valerie Giscard d’Estaing tarafından Cumhuriyetçi Parti, Sosyal
Demokratlar Merkezi ve Radikal Parti’nin bir araya gelmesiyle
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
kurulmuştur. Siyasi yelpazenin sağında konuşlanan partinin
potansiyel oy oranı %15 civarındadır. Son seçimlerden sonra
Fransa parlamentosu siyasi yelpaze bağlamında şöyle şekillenmiştir: Sol, demokrat ve cumhuriyetçi partiler %51,5 oranında
toplamda 297 milletvekili ile temsil edilmektedir. Halk Hareket
Birliği %33,8 oranında 194 milletvekili ile temsil edilmektedir.
Demokratlar ve Bağımsızlar Birliği (UDI) %5,2 oranıyla 30
milletvekili ile temsil edilmektedir. Çevreciler %2 oranıyla 17
milletvekili ile, aşırı sol grup ise toplamda %6 oranıyla 30 milletvekili ile temsil edilmektedir. (XIVe Législature, 27 Haziran
2012, no: 2, Le Feuilleton, Session Ordinaire 2011-2012)
Fransa’da Müslümanların Kurduğu
Siyasi Partiler
Fransa yasasında dini referansı olan bir partinin kurulmasına engel bulunmamaktadır. 1901 Anayasası’nın 4. Maddesi
kurulacak siyasi partilerin “milli egemenlik ve demokrasi prensiplerine saygı göstermesi” gerektiğinin altını çizer. Değinildiği
üzere Fransa’da siyasi partiler genel anlamda siyasi yelpazenin
sağ ve solunda konuşlanmış olup, bu çatılar altında çeşitlenmişlerdir ve dini referans alan parti olarak Hristiyan Demokrat
Parti verilebilir.
Müslümanlar söz konusu olduğunda ise Fransa’da henüz
Müslümanları ulusal çapta temsil eden bir kitle partisinin olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte kendisini Fransa’daki
Müslümanların partisi olarak tanımlamış olan üç partiden
bahsetmek mümkündür. Bunlardan biri daha yerel bir şekilde
konumlanmış olan Müslüman Demokrat Parti’dir (Parti Démocrate des Musulmans – PDM). Bu parti 2009 yılında Béziers’de
kurulmuştur. PDM kuruluş amacını hazırlamış olduğu Parti
tüzüğünde şu şekilde belirtmektedir:
Fransa’daki Müslümanların haklarının ve ödevlerinin
tanınması, demokratik vasıtalar aracılılığıyla ulusal düzeyde Müslümanların temsilinin sağlanması, yerel seçimlerde
245
246 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
yabancıların da oy kullanma hakkının elde edilmesi, Müslümanların dini gelenek ve göreneklerinin korunması, Cumhuriyetin
laiklik prensibinin tanınması ve ona riayet edilmesi, Filistin
ve Kudüs’ün özgürleşmesi için mücadele edilmesi, Müslümanların ve Müslüman olmayan toplulukların ortak bir proje için
bir araya getirilmesi (Müslüman Demokrat Parti, 2015). Bu
partinin Fransa çapında popüler olarak Müslümanlar arasında çok taraftar topladığını söylemek mümkün değildir. Çünkü
merkezi Béziers’de olan parti, bu şehir sınırları dışına çıkmayı
başaramamıştır, 2011’den beri çok aktif olduğunu söylemek
de mümkün değildir. Müslüman Demokrat Parti’den başka
bir diğer Müslüman parti 1997 yılında Strazburg’da kurulmuş
olan Fransa Müslümanları Partisi’dir (Parti des Musulmans de
France – PMF). Anti-Siyonist ve anti-Sekülarist eğilimli olan
PMF okullarda dini sembollerin kullanılmasını yasaklayan yasaya şiddetle karşı çıkmıştır. Ayrıca 2002 yılında Parti, Filistin
yanlısı La Pierre et l’Olivier isimli sivil toplum kuruluşu ile
ortaklaşa Le Manifeste judéo-nazi d’Ariel Sharon (Yahudi-Nazi
Ariel Şaron hakkında Manifesto) başlıklı bir broşür yayınlamış;
dönemin İsrail Başbakanı olan Şaron’u Filistinlilere yönelik
ırkçı eylemlerde bulunmakla itham etmiştir [10]. 2007 genel
seçimlerine 4 adayla katılan PMF’nin Fransa genelinde toplam
4 bölgeden oy oranı % 2’yi geçememiştir [11].
Son olarak 2012 yılında kurulan ve diğer iki partiye göre
Fransa çapında daha popüler hale gelmiş olan Müslüman kimliği ile öne çıkan parti Fransa Demokrat Müslümanlar Birliği’nden (UniondesDémocrates Musulmans de France – UDMF)
bahsetmek mümkündür. Yaklaşık 900 üyesi ve 8 bin sempatizanı bulunan UDMF özellikle Ile-de-France bölgesinde etkindir.
Özgürlükçü ve eşitlikçi bir Fransa için daha adilane politikalar
üretilmesi gerektiğini vurgulayan UDMF, bu dinamiklerin oluşturulması için hazır olduğunu dile getirmektedir. Bu bağlamda
UDMF yapacaklarını şu şekilde sıralamaktadır: (a) Eşitlikçi bir
ekonomi inşa etmek ve idame ettirmek, (b) İnsanı tüm meselelerin merkezine yerleştirmek), (c) Sorumlu bir eğitim projesi
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
geliştirmek ve (d) Devletlere ‘insan haysiyetinin’ korunması hususunda rehberlik etmek [12].
UDMF 2015 yılında gerçekleşen yerel seçimlerde (les
Elections Départementales) sekiz kantondan aday çıkarmıştır.
Müslümanların sesi olmayı hedefleyen partiye, Fransa siyasi
çevreleri ve kamuoyu tarafından şüphe ile bakılmakta ve partinin Fransa’yı İslamlaştırmayı hedeflediği öne sürülmektedir
(Sarah Leduc, “Départementales 2015: un Parti Musulman
présente huit candidats”, France 24, 12.02.2015) Özellikle Michel Houellebecq’in 2015 yılında yayınlanan “Soumission” adlı
Fransa’da Siyasal İslamcı bir partinin iktidara geldiği ve bu
dönemde Fransa’nın durumunu anlattığı ütopik romanın kısa
sürede çok satanlar listesine girmesi bu tartışmaları daha da
alevlendirmiştir. UDMF daha sonra yerel seçimler için sadece
bir aday çıkaracağını açıklamıştır (Le Figaro, 18.02.2015).
Fransa’da her ne kadar Hristiyan kimliğiyle kurulmuş
olan siyasi partiler bulunsa da Fransa kamuoyu bu partilerden
demokrasiye ve laikliğe yönelik bir tehdit algılamamaktadır.
Ancak Müslüman kimlikli partiler sözkonusu olduğunda Fransa
böyle bir partinin iktidara geldiğinde neler olacağına yönelik İslam karşıtı bir ütopik eserin içeriğini ciddi bir şekilde tartışarak,
yazarının kehanette bulunmuş olabileceği sorusunu gündeme
taşımaktadır (Le Figaro, 12.02.2015). Öte yandan, UDMF’nin
söylemlerinde Fransa’nın ‘Müslüman vatandaşları’ kavramını
kullanması, Fransa kamuoyu tarafından Fransız vatandaşlık
anlayışı ile ters düştüğü şeklinde yorumlanmakta bu yüzden
de Fransa’nın değerleriyle uyuşmadığı sonucuna varılmaktadır.
8.3.Siyasal Hak ve Özgürlüklerin İhlali:
Gündelik Hayattaki Yansımalar
Bu bölümde önceki bölümlerde çerçevesi çizilen hak ve
özgürlükler bağlamında Fransa’da yaşayan Müslümanların siyasette temsil, oy kullanma ve ifade özgürlüğü bağlamında
karşılaştıkları sorunlar, varsa ayrımcılığın yaşandığı durumlar
247
248 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
gazete haber ve makaleleri ile yayınlanan raporlar ve tanıklıklar
aracılığıyla analiz edilecektir. Siyasal temel hak ve özgürlüklerin
gündelik hayata yansımaları üç açıdan ele alınacaktır: Fransa’da
siyasetçilerin söylemleri, Müslüman Fransız vatandaşlarının oy
verme davranışları ve oy kullanma haklarının durumu.
Fransa son zamanlarda artan göçmen nüfusu dolayısıyla
ayrımcı uygulamalardan kaynaklanan tepki ve şikâyetlerin
arttığı ve bunun devletin sosyal ve Cumhuriyetçi yapısıyla uyuşmadığı tartışmalarına sahne olmaktadır. Azınlıklara saldırılar,
zenofobik içerikli gösterilerin artması, Fransa’nın göç politikalarının yetersiz kalışı gibi hususlar konunun kamuoyunda sivil
toplum örgütleri tarafından ön plana çıkarılmasına ve karar
alıcıların dikkatinin çekilmesine yol açmıştır. Kamuoyunda dillendirilmeye başlanan bu gelişmeler akabinde Avrupa Konseyi
İnsan Hakları Komisyonu’ndan Nils Muižnieks 22-24 Eylül 2014
tarihlerinde Fransa’ya bir ziyaret gerçekleştirerek bir rapor vücuda getirmiştir.
Muižnieks (2014) raporunda Fransa için hoşgörüsüz ve parçalanmış bir ülke resmi çizmiş; toplumsal birlik ve eşitlik prensibinin bozulduğundan duyduğu endişeleri dile getirmiştir. 2015
yılının Ocak ayında Paris’te bulunan Charlie Hebdo Dergisi’nin
ofisine gerçekleştirilen saldırılardan birkaç ay önce yayınlanan
raporda, nefret söylem ve eylemlerinin varlığına dikkat çekilerek
Fransa’da yabancı düşmanlığı, ırkçı, anti-semitik, anti-Müslüman düşünceler ile karakterize edilmiş sözlü saldırıların ve
yaralanmalara neden olan gösterilerin yaşandığına ve bunların
hoşgörü kültürünü gerilettiğine değinilmiştir (Muižnieks, 2014
s.7). Öte yandan raporda Müslüman karşıtı eylemlerin nüksettiğinin altı çizilerek, bu eylem ve saldırıların özellikle başörtülü
kadınlara yöneldiği belirtmiştir. Fransa İçişleri Bakanlığı’nın
verilerine göre Müslüman karşıtı şiddet ve saldırı eylemlerinin
%80’i kadınlara yöneltilmiştir (Muižnieks, 2014 s.8).
Nefret eylem ve söylemlerinin kamuoyunda karşılık bulmasında şüphesiz siyasetin ve siyaset yapıcıların rolleri büyüktür.
Fransa’da da belirli bazı partiler ve parti üyeleri müsamahadan
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
uzak, ırkçı ve Müslüman karşıtı ayrımcı söylemler üretmektedir. Bu doğrultudaki söylemler Fransa’daki Milliyetçi Cephe
(Front National - FN) ve Sosyalist Parti (Parti Socialiste - PS)
parti üyelerinden kaynaklanmaktadır. Nitekim Montbéliard
Bölgesi Sosyalist Parti’nin belediye başkan adayı olan Jacques
Hélias, 2014 yerel seçimleri sırasında başkanlığı merkez sağ
Halk Hareket Birliği (UMP) partisinden aday olan Marie-Noëlle Biguinet’e kaptırmasının nedenini seçimlerin ikinci turunda
bağımsız aday olarak İlker Çiftçi’nin katılarak % 10,9 oranında
bir oy almasına bağlamış ve İlker Çitçi hakkında “bu pis Türk
(cette saloperie Turc)” nitelemelerini kullanmıştır (Le Figaro,
02.04.2014).
Öte yandan, Milliyetçi Cephe üyelerinden Maxence Buttey’nin din değiştirerek Müslüman olması parti içinde tepkiye
sebep olmuş ve Buttey İslam dinini benimsediği ve partinin diğer üyelerine İslam’ı öven bir video gönderdiği için başkalarını
kendi dinine sokmaya çalışmak (prosélytisme) gerekçesiyle partiden geçici olarak uzaklaştırılması kararı alınmıştır (Le Figaro,
25.10.2014). Bu tepki ve davranış biçimlerinin Fransa’nın hem
kendi yasalarında defaatle belirttiği hem de uluslararası düzenlemelerde taraf olduğunu belirttiği inanç ve vicdan hürriyeti
prensibi ile bağdaşmadığı açıkça görülmektedir.
Bu olayın aksine İslam ile ilgili nefret söyleminde bulunan
eski sendika üyesi Fabien Engelmann’ın “Solculuktan Vatanseverliğe” başlıklı otobiyografik kitabındaki Müslüman ve İslam-karşıtı söylemleri Milliyetçi Cephe’nin dikkatini çekmemiş
ve Engelmann Milliyetçi Cephe’den Hayange belediye başkanı
seçilmiştir. Engelmann “Muhammedi ideolojiyi reddetmekte”
ve bu ideolojinin “Fransa anayasası ile tam bir karşıtlık içinde”
olduğunu dile getirmektedir. İslam’ı çok “saldırgan, demokrasi,
kadın ve insan hakları ile bireysel özgürlüklere tehlikeli” bulmaktadır (Le Figaro, 15.04.2014). Görüldüğü üzere Milliyetçi
Cephe’nin ve aşırı sağcı hareketlerin yeniden yükselişinde
Fransa siyasetinin ve siyasetçilerinin ayrımcı ve nefret içeren
söylemleri büyük rol oynamaktadır.
249
250 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Siyasi hak ve özgürlükler bağlamında üzerinde durulması
gereken diğer önemli nokta seçilmişler tarafından yukarıda değinildiği gibi nefret söyleminin ve ayrımcılığın hedefi haline getirilen Müslümanların, bir demokratik hak olarak oy kullanma
davranışlarının nasıl şekillendiğidir.
1980’li yılların ikinci yarısından itibaren, Fransa’da “ikinci
jenerasyon” olarak adlandırılan bir olgu siyasi alanda görünür
olmaya başlamış, bu olgu yeni doğan toplumsal bir hareket ve
bir etnik lobi olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Bu hareketin
bir dizi siyasal ve toplumsal gelişmenin neticesinde tepki ve
bir temsil yokluğuna bir cevap olarak ortaya çıktığı şüphesizdir. 1986 tarihli ülkeye girişi ve oturma izinlerini düzenleyen
Pasqua Yasası, 1987’den 1993 yılına kadar Uyruk Yasası’nda
yapılacak reform tartışmaları ve 1989 yılındaki Başörtüsü meselesi gibi hususlar göçmen Müslüman nüfusun kamuoyunda
seslerini duyurmaları ve haklarını korumaları gerektiğinden
hareketle “ikinci jenerasyon” olarak adlandırılan bir olgunun
gelişmesine giden yolu açmıştır. Yükselen bu ses, Fransa siyasetinde 1989 yılının yerel seçimlerinde ebeveyni ya da büyük
anne-babası göçmen olup kendisi Fransa’da doğan ve “beur”
olarak tanımlanan adaylara partilerde yer verilmesini sağlamıştır(Wenden, 2005, s.17).
Fransa’da Müslümanların oy verme ve siyasete katılım
davranışları ile ilgili bilimsel literatüre dâhil edilebilecek ilk çalışmalardan biri Muxel’in (1988) Paris’te yaşayan Kuzey Afrikalı
göçmen gençlerin sosyo-politik davranışlarını incelediği makalesidir. Muxel bir değişken olarak din olgusunun oy verme tercihlerindeki ağırlığını araştırmıştır. 1990’lı yılların sonuna doğru
Fransa Demografik Çalışmalar Enstitüsü (INED) ve Fransa
İstatistik Kurmu (INSEE) tarafından göçmen nüfus üzerinde
gerçekleştirilen araştırma ve anketlerin neticesinde Tribalat
(1995, 1996) iki ayrı çalışma yayınlamıştır. Bu iki çalışmada da
Tribalat göçmenleri, ailelerinin ya da kendilerinin doğdukları
ülkeye ya da konuştukları ana dile göre kategorize etmiştir. Cesari (2001) de Müslüman nüfusun oy verme davranışlarını ve bir
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
kültür olarak dinin bu davranış üzerindeki etkilerini incelemeye
tabi tutmuştur.
Geniş çaplı bir anket yapılarak gerçekleştirilen ve Müslüman Fransız vatandaşlarının oy verme davranışlarını ele alan
önemli çalışmalardan bir diğeri de Dargent’a aittir. Dargent’ın
(2003) bu çalışmasından çıkardığı sonuç (daha önceki bilimsel
çalışmaları destekler nitelikte) Müslüman seçmenlerin siyasi
süreçlerle ilgili oldukları ve oylarını çoğunlukla sol eğilimli
partilere verdikleri yönündedir. CEVIPOF’un elde ettiği anket
verileri ışığında Dargent (2009), 2007 yılındaki başkanlık seçimlerinde Müslümanların %95’inin Ségolène Royal’den yana
tercih yaptığını buna karşılık %5’inin Nicolas Sarkozy lehine oy
kullandığını vurgulamıştır. Brouard ve Tiberj (2005) ise Kuzey
Afrikalı, Afrikalı ve Türk göçmen vatandaşlar arasında gerçekleştirmiş oldukları anket neticesinde Müslümanların büyük
bir çoğunluğunun sol eğilimli partilere oy verdikleri sonucuna
ulaşmışlardır.
1980’li yılların sonunda sahneye çıkmış olan göçmenlerin
sivil-toplumsal hareketinin ırkçılıkla ve ayrımcılıkla mücadele, eşitlik prensibinin korunması ve var olan haklardan ve
özgürlüklerden eşit şekilde yararlanılması bağlamında yeni
bir yurttaşlık anlayışı meydana getirdiği aşikârdır. Sivil ve komüniteryen olan bu tavır ve duruşun da siyasi temsil ve destek
söz konusu olduğunda sol eğilimli partileri desteklemesi ve bu
partilerden aday olarak temsil arayışına girmeleri beklenen bir
sonuç olmuştur (Wenden, 2005:18).
Fransa’daki Müslüman vatandaşlarının oy verme hakkını
kullanma oranı giderek artmıştır. 2006 sonunda Müslümanların yaşadığı banliyölerde oy kullanmak için kayıt yaptıranların
oranlarının arttığı gözlemlenmiştir (Dargent, 2011). CEVIPOF
(Enquête post-électorale, 2007) gerçekleştirmiş olduğu araştırmada kendisini Müslüman olarak tanımlayan vatandaşların
seçimlere katılım oranlarını yıllara göre şöyle belirlemiştir: 1997
yılında %0,7, 2002 yılında % 2 ve 2007 yılında % 5. Oy veren
bu kitlenin üçte birinin 35 yaşın altında olduğu ve yaklaşık
251
252 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
%73’ünün de işçi ve memur olduğu bu nedenle spesifik toplumsal karakterler taşıdıkları sonucuna varılmıştır (Dargent, 2011).
Fransa’daki Müslüman vatandaşların seçimlerde tercihlerini
sol partiler lehine kullanmalarının altında yatan sebep sağ
ideolojiye sahip partilerin, parti üyelerinin ve milletvekillerinin
yabancı düşmanlığı, Müslüman karşıtlığı ve ırkçılık ile karakterize edilen nefret söylemlerinin her fırsatta medya aracılığıyla
aktarılması ve netice olarak bu eğilimde bir kamuoyu oluşturulmasında en büyük katkıyı yapıyor olmasıdır. 2012 yılında
gerçekleşen başkanlık seçimleri bu çıkarımı doğrular niteliktedir. Öyle ki, o yılki başkanlık seçimlerinde bir süredir İslam’a
ve Müslümanlara yönelik devam eden yaftalamalara bir tepki
olarak Müslüman vatandaşlar François Hollande’ı desteklemişlerdir. Birarada yaşama nosyonunun nefret söylem ve eylemleri
ile erozyona uğratıldığı ve İslamofobi’nin neredeyse resmileştiği
bu dönemde, göçmenler ötekileştirilmiş, Müslüman kimlikleri
teröristinki ile bir tutulmuş ve dışlanmışlardır.
Öte yandan 2014 yerel seçimlerinde bu oy verme trendinin
değiştiği gözlenmiştir. Bu seçimlerde Müslüman vatandaşların oy kullanmaması neticesinde Sosyalist Parti oylarında bir
gerilemenin olduğu ortaya çıkmıştır. Buradaki en önemli etken Müslüman vatandaşların toplumsal meseleler söz konusu
olduğunda muhafazakâr değerleri benimsemiş olmaları, buna
karşılık Sosyalist Parti’nin özellikle toplumsal sorunlara değinen siyasi gündemini terk etmiş olmasından dolayı kendilerini
ihanete uğramış hissetmeleridir. Sosyalist Parti senatörü Cezayirli Bariza Khiari katılmış olduğu bir televizyon programında
bunu açıkça dile getirmiştir[13]. İşsizlik sorununun çözülmemesi, satın alma gücünün artmaması ve gerçekleşmeyen vaatler
Müslüman vatandaşların oy kullanmamasına neden olmuştur.
Oliver Roy bu değişimi ayrımcılık vurgusu yaparak açıklamıştır. Roy’a göre komünütaryanizm karşısında laik bir söylem
kullanılmaya başlanması solun Müslüman oyları kaybetmesinin en önemli nedenlerinden biridir. Bununla birlikte, daha
iyi entegre olmuş, daha eğitimli olan Fransa’nın Müslüman
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
vatandaşlarının yeni jenerasyonu giderek soldan uzaklaşmaya
başlamıştır. Orta sınıfa mensup olan bu yeni jenerasyon, aileye
bağlı ve ekonomik planda liberal görüşlere sahip ve çoğunlukla
toplumsal planda da muhafazakâr olan bir görüntü vermektedir
(Le Figaro, 18.02.2014), ki böyle bir arka plana sahip bir duruşun soldan uzaklaşması anlaşılabilir.
Fransa’daki siyasal hak ve özgürlükler bağlamında göçmen toplulukların en büyük şikâyetlerinden biri oy kullanma
haklarının bulunmamasından dolayısıyla kendilerinin siyasette
yeterince temsil edilemiyor olmalarından kaynaklanmaktadır. Göçmen statüsünde olup Fransa’da doğmamış olanlara oy
kullanma hakkı tanınmazken, bu kişilerin Fransa’da doğan
çocuklarına bu hak tanınmaktadır. Uzun yıllardır Fransa’da
yaşayan bu kişiler aktüalite ile ilgili şahsi fikirleri olmasına,
ülkede olan biteni dinlemelerine ve takip etmelerine rağmen, oy
kullanma hakları olmadığı için kendilerini ifade edemediklerinden dolayı dışlanmış hissettiklerini belirtmektedir (Liberation,
17.03.2014). Her ne kadar, Fransa Başkanı François Hollande
başkanlık seçimleri sırasında en az beş yıl Fransa’da yaşamış
olan göçmenlere oy kullanma hakkı verilmesi hususunda düzenleme yapacağı vaadinde bulunsa da, böyle bir girişim henüz gerçekleştirilmiş değildir. Fransa’daki bu düzenleme ilginç tablolar
ortaya çıkarmaktadır. 2014 yerel seçimlerinde Cezayir asıllı
Ferid Eid Sol Cephe’den (Front de Gauche) aday olmuştur. Ne
var ki ebeveyninin seçimlerde oy kullanma hakkının bulunmaması, anne ve babayı çocuğuna destek olmasından alıkoymuştur
(Liberation, 17.03.2014).
Öte yandan Fransa’da Müslüman vatandaşlar partilerden
aday gösterilseler dahi, ayrımcı söylem ve tutumlarla karşı
karşıya oldukları durumlar ortaya çıkmaktadır. Bunun en yakın örneği eski Başkan Nicolas Sarkozy’nin halkla yaptığı bir
buluşma sırasında soruları cevaplarken Cezayirli ve Faslı bir ailenin göçmen çocuğu Reşide Dati hakkında yaptığı açıklamalar
sonrasında aldığı reaksiyondur. Sarkozy Dati’nin “Cezayirli ve
Faslı bir ailenin çocuğu olan” Dati’yi Adalet Bakanı olarak teklif
253
254 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
etmenin “ceza politikaları söz konusu olduğunda mantıklı” olabileceğini dile getirmiştir (Liberation, 24.11.2014). Kamuoyunun
bazı kesimlerinden tepki alan Sarkozy’nin bu açıklaması Avrupa
Konseyi’nin siyasal partiler için hazırlamış olduğu genel prensipler (Code de Bonne Conduite) raporunda değilinen ayrımcılık
yapmama ilkesi ile de çelişmiştir (La Commission de Venise,78e
session plénière, 2009, s.7, 24).
Bu bölümde Fransa’nın Müslüman vatandaşlarının siyasi
katılımının boyutları gösterilmeye ve Müslümanların oy verme
davranışları yapılmış olan bilimsel çalışmalar ve anketler aracılığıyla bir fikir verilmeye çalışılmıştır. Her ne kadar bugüne
kadar yapılmış anket ve araştırmaların sonucunun yetersiz olduğu düşünülse de, konunun birçok farklı boyutu ve her duruma
özgü özellikleri olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla Fransa’daki Müslüman vatandaşların siyasete katılımı hususunda daha
sağlıklı bilgiler edinmek adına etnik köken, inanç/ibadet, cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, sosyo-ekonomik statü ve ikamet edilen
yer gibi belirleyici değişkenlerin de göz önünde bulundurulması
gerekmektedir.
Ayrıca Müslümanların reel bir güçlü siyasi yapılanması olmamakla birlikte, kendilerinin belirli siyasi partiler aracılığıyla
seçim listelerine girmek suretiyle bir temsil oluşturma isteği ve
hedefi içerisinde oldukları da gözlemlenmiştir. Müslümanların
siyasete katılımının bir tehdit olmaktan ziyade, toplumsal birlik
ve uyum için bir gereklilik olduğu aşikârdır. Fransa’nın özgürlük, eşitlik ve kardeşlik prensiplerinin korunması ve bu ideolojinin devam ettirilmesi ve hâlihazırda yaşanan ayrımcılıkların
önüne geçmek adına bu katılımların artarak devam ettirilmesi
ve desteklenmesi ve bu topluluklara karar verme aşamasında
fırsat eşitliği tanınması elzemdir. Yurttaşlıkta çeşitliliğin tanınması yeni yurttaşlık anlayışı açısından önemlidir ve bu kabul
Fransa Cumhuriyeti’ne zarar getirmekten ziyade toplumun
farklı kesimlerinin meşru temsilcilerinden oluşan bir sistemin
kurumsallaşması sayesinde Fransa’da eşitlikçi simetrik bir
toplum yapısının ortaya çıkmasında katalizör görevi görecektir.
8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Kaynaklar
Brouard, S., Tıberj, V., Français comme les autres ? Les citoyens
d’origine maghrébine, africaine et turque, Presses de Sciences
Po, 2005
Cesary, J., “Attitudes politiques et culture religieuse de la population musulmane issue de l’immigration”, Leveau R., Wihtol De
Wenden, C. (ed.), L’islam en France et en Allemagne: identités
et citoyennetés, Paris, La Documentation française, 2001
Code De Bonne Conduıte En Matière De Partis Politiques, Commission Europeenne Pour La Democratıe Par Le Droit (Commıssıon
De Venise), 78e session plénière, (Venise, 13-14 mars 2009)
Dargent, C., Les musulmans déclarés en France : affirmation religieuse, subordination sociale et progressisme politique, Paris,
Cahiers du CEVIPOF (34), 2003
Dargent C., Les électorats sociologiques: Le Vote de Musulmans,
Paris, Cahiers du CEVIPOF (5), 2011
Dargent, C., « La population musulmane de France : de l’ombre à
la lumière ? » Revue Française de Sociologie, Vol.51 (2), 2010,
pp.219-246
Enquête post électorale présidentielle 2007 CEVIPOF - Ministère
de l’Intérieur, Mayıs 2007 www.cevipof.com
Leveau, R., & Mohsen-Fınan, K., Musulmans de France et d’Europe, CNRS Éditions, 2005
Muıžnieks N., Rapport Du Commissaire Aux Droits De l’Homme du
Conseil de L’Europe Suite à Sa Visite en France du 22 au 26
Septembre 2014
Muxel, A., « Les attitudes socio-politiques des jeunes issus de l’immigration maghrébine en région parisienne », in Revue française de science politique, 38(6), décembre 1988
Tribalat M., Faire France, Paris: La Decouverte, 1995
Tribalat M., De l’immigration à l’assimilation, Paris: La Decouverte, 1995
Wihtol De Wenden C. “Seconde génération : le cas français”, Leveau, R., & Mohsen-Finan, K. (Ed.), Musulmans de France et
d’Europe içinde, CNRS Éditions, 2005
255
256 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
XIVe législature, 27 juin 2012, no: 2, Le Feuilleton, session ordinaire 2011-2012: http://www.assemblee-nationale.fr/agendas/
feuilleton.pdf
Bağlantılar
www.liberation.fr
www.lefigaro.fr
http://partidemocratemusulmanfrance.e-monsite.com/pages/vie-duparti/les-statuts-du-parti.html
www.france24.com
[1]
http://www.conseil-constitutionnel.fr/conseil-constitutionnel/
francais/la-constitution/la-constitution-du-4-octobre-1958/
charte-de-l-environnement-de-2004.5078.html
[2]
http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/
bm/bm_03.pdf
[3]
http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/ak/
turkce/005_tur.pdf
[4]
www.ohchr.org
[5]
http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/
bm/bm_21.pdf)
[6]
http://www.legifrance.gouv.fr/Droit-francais/Constitution/
Declaration-des-Droits-de-l-Homme-et-du-Citoyen-de-1789
[7]
http://www.legifrance.gouv.fr/affichTexte.do?cidTexte=JORFTEXT000000508749
[8]
http://www.conseil-constitutionnel.fr/conseil-constitutionnel/
francais/la-constitution/la-constitution-du-4-octobre-1958/
texte-integral-de-la-constitution-du-4-octobre-1958-en-vigueur.5074.html#preambule
[9]
La France de A à Z, Ministère des Affaires Etrangères, Paris, 2004: http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/france_829/decouvrir-france_4177/france-a-z_2559/index.html
[10] Ministère de L’Interieur, Résultats des élections législatives
2007,http://www.interieur.gouv.fr/Elections)
[11] www.udmf.fr
9.
FRANSA’DA
ÖRGÜTLENME HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ:
TÜRK VE MÜSLÜMAN
TOPLULUKLARIN DURUMU
Zehra ÇİMEN ARSLAN 1
9.1. Örgütlenme Temel Haklar ve Özgürlükleri:
Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar
Örgütlenme hakkı modern demokratik devletlerin temel
şartlarındandır. Örgütlenmelerde amaç, katılımcı demokrasiyi
güçlendirmek ve vatandaşların siyasal hayata katılma hakkını
güvence altına almaktır. Tek tür örgütlenme biçimi olmadığından örgütlenme kavramı birçok yazar tarafından farklı şekilde tanımlanmaya çalışılmıştır. Alex Mücchielli (1990) örgüt
terimini “bireylerin bilinçli bir şekilde gruplanarak bir amacı
gerçekleştirmek için oluşturdukları toplumsal birim ya da
topluluk” şeklinde tanımlarken, Etzioni (1964) de “örgütlerin
belirlenmiş hedeflere ulaşmak için bilinçli bir şekilde oluşturulmuş toplumsal birimler ya da insan toplulukları” tanımını yapmıştır. Bu tanımlarda bireylerin gruplandırılması, örgütlerin
bilinçli bir şekilde kuruldukları ve birer amaç taşıdıkları gibi
hususlar ön plana çıkmaktadır. Bu amaç “örgütün çaba gösterip
arzu edilen duruma ulaşma isteği” (Etzioni, 1964) şeklinde de
1
Avukat, Master öğrencisi, Lumière University Lyon II, [email protected]
258 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
tanımlanabilir. Örgütleri birbirinden ayıran en önemli unsur
da hedeflenen amaçlardır. Dar anlamda bu amaçlar çeşitlilik
arz edebilir ve sportif, bilimsel, edebi, ideolojik, siyasi, sanatsal,
kültürel, mesleki ya da dinsel olabilir (Gibson, 1996: 46). Bu
durumda siyasi partiler, şirketler, sendikalar, üniversiteler ve
dernekler gibi kuruluşlar da birer örgüt sayılabilir. Siyasi partiler, halkın desteğini sağlamak suretiyle devlet mekanizmasının
kontrolünü ele geçirmeye veya kontrolü sürdürmeye çalışan ve
genellikle süreklilik arz eden örgütsel yapılardır (Le Robert,
1998). Sendikalar ise, işçi ve işverenlerin çalışma ilişkilerinde,
ortak hak ve çıkarlarını geliştirmek için meydana getirdikleri
kurumlardır (Le Robert, 1998). Fakat her ne kadar siyasi partiler ve sendikalar istikrarlı bir örgüte sahip dernek türü olarak
görülse de amaçları diğer derneklerden farklı olduğu için bunlar
arasında sendikalar yasalarca ayrıca düzenlenmiştir.
İnsanlar tarih boyunca ortak amaçlarını gerçekleştirmek
için bir araya gelmeye çalışmıştır. Tarihçi J.C Bardout’ya göre
kişilerin bir araya gelme çabası eski Mısır, eski Yunan şehir
devletleri ve hatta Roma İmparatorluğu’nun ilk dönemlerine
kadar uzanmaktadır (Bardout, 2000). Fakat bu bir araya gelme
çabaları daima devleti yönetenler tarafından bir tehdit olarak
algılanmış ve bir örgüte üye olmanın devlete sadakati zayıflatacağı düşünülmüştür. Avrupa’da yakın zamana kadar, örgütlenmelere karşı takınılan tutum hep olumsuz olmuş, açıkça
izin verilmeyerek, kişilerin bir araya gelmeleri engellenmiştir
(Defourny, 1992: 2-3). Buna rağmen, dini, mesleki ve diğer örgütlenmeler yüzyıllarca toplumlar üzerinde etkili olmuşlardır.
Filozofların örgütlenmeyi nasıl değerlendirdiklerini incelemek,
örgütlenmenin tarihsel gelişimini takip etme açısından önemlidir. Platon bireyselliği ön planda tutarak, kişinin devletin
boyunduruğu dışındaki her türlü düzene karşı olması fikrini
savunurken (Özer, 1998: 159) öğrencisi Aristoteles, devlet haricinde kişilerin toplumun çoğulcu yapısını kabul edip siyasi
teşkilatta yer alabilmek için sınırlı topluluklar kurabileceklerini ve bunlara katılabileceklerini savunmuş fakat bu hakkın
mutlak olmadığı kanaatine varmıştır (Rice, 1962: 2-4). Yeniçağ
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
düşünürleri sistemli bir şekilde doğal hukuka dayanan insan
hakları tezlerini savunmuş olmalarına rağmen örgütlenme gibi
kolektif tarafları olan özgürlükleri savunmamışlardır. Locke
ve Harrington gibi büyük düşünürler dahi örgütlenme ile ilgili
genel teoriler oluşturmamışlardır (Rice: 6-12). Fransız aydınlarının temsilcilerinden sayılan Jean-Jacques Rousseau ‘Sosyal
Sözleşme’ adlı kitabında, örgütlenmelerin olduğu toplumlarda
örgütlerin bireylerin iradelerinin yerine geçeceği fikrini savunmuş ve bu düşünce 18. yy. Fransız düşünürlerini de etkilediğinden derneklere düşmanca bakmışlardır.
9.2. Örgütlenme Temel Hak ve Özgürlüklerinin
Anayasa , Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki
Durumu
18. ve 19. yüzyıllarında Fransa’da çok fazla siyasal değişimler yaşanmıştır. Demokrasiye doğru bir gelişimin yaşandığı
bütün dönemler boyunca örgütler, bazen kulüp şeklinde, bazen
de dernek tipi örgütler gibi özgül şekiller benimseyerek çoğalmışlar ve üyeleri arasında sürekli ilişkilerin var olmasını da beraberinde getirmişlerdir. Fakat bunların asıl amaçları kamusal
toplantılar düzenlemek olmuştur. Bunlardan bazılarının aşırılıkları, süregiden bir kaygı yaratmış ve otoriter rejimler bu kaygıdan yararlanarak, bunları bir ön izin rejimine tabi tutmuştur.
Fransa,1798 Fransız Devrimi ile vatandaşlarına, vatandaşlık
hakları bildirgesiyle bazı bireysel haklar tanısa da, örgütlenme
özgürlüğü vermemiştir. 1791 de kabul edilen ‘‘Le Chapelier’’
Kanunu 1789 Bildirgesi’ne aykırı olmasını gerekçe gösterip dernek kurulmasını yasaklamıştır (Beauvisage, 2011). 1810 tarihli
Ceza Kanunu’nun 291. Maddesine göre [1], 20 den fazla kişiyle
kurulacak derneklerin kuruluşunu devletten alınacak izne bağlamış ancak bu serbestîye de 1849’da son bulmuştur.
İçinde bulunduğumuz son yüzyılda Fransa’da temsili demokrasi sağlam bir şekilde yerleşmiş ve örgütlenme de hayati
önem kazanarak örgütlenmenin çok çeşitliliği ile tanınmasını
259
260 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
sağlamıştır (Morange, 1977: 29). 1958 Fransa Anayasası’nın 4.
madde’sinde toplanma ve dernekleşme özgürlüklerini dolaylı
olarak şu ifadelere koruma altına almıştır: “Örgütler ve siyasal
partiler serbestçe kurulabilirler, demokrasi ve ulusal egemenlik ilkelerine saygı göstermek şartı ile faaliyetlerini serbestçe
yerine getirebilirler”. Bu durumda bir nevi dernek kabul edilen siyasi partilerin Anayasa tarafından açıkça korunması söz
konusudur. Aynı zamanda, Anayasa yorumunda kabul edilen
1789 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile 1946 tarihli Fransız
Anayasası’nın başlangıç hükümlerine bağlı kalınacağı da ilan
edilmiştir[2].
16 Temmuz 1971 tarihli Anayasa Konseyi’nde görülen bir
davada, Konsey kurulacak olan bir derneğin yasadışı amaçlar
taşıması halinde bile, kuruluşunun yargısal ya da idari makamların iznine bağlı kılınamayacağına yönelik bir karar vermiş ve bu kararını 1901 sayılı kanuna ve Anayasa yorumuna
dayandırmıştır (Décısion n°71-44 DÇ du 16 Juillet 1971)[3]. Bu
karar dernek kurma serbestîsini perçinlemiştir. Diğer taraftan
ülkede 1939’da kabul edilen bir kararname ile yabancıların
dernek kurması yasaklanmıştır. Fakat 1981 kanunu ile 1939
kararnamesi yürürlükten kaldırılarak yabancı dernekler ve
yabancı uyruklular tarafından kurulan derneklere uygulanan
ayrımcılığa da son verilmiştir. Dernekleşme özgürlüğünün ciddi
anlamda güvence altına alınması 1901 tarihli yasa ile mümkün
hale gelmiştir. Fakat dini gruplar kurulma aşamasında diğer
derneklerden farklı olarak izin alma koşullarına tabi tutulmuşlardır. Bu farklılık ancak 1942 tarihli kanunun kabulü ile
ortadan kalkmıştır[4].
Örgütlenmeler klasik anlamdaki dernekleşmelerden ibaret değildir. 20. yy. itibarı ile Fransa’da örgütlü siyasi partiler
de oluşmuş ve bu oluşumlar bizzat 1958 Anayasası ile güvence
altına alınmıştır. Buna rağmen siyasi partilere ilişkin özel bir
kanuni düzenleme yoktur ve bu parti örgütlenmeleri 1901 tarihli Dernekler Kanunu’na tabidirler. Sendikal örgütlenmeler
1848 devrimi ile baş göstermiş olsa bile ilerleyen zamanlarda
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
yasaklanmıştır. Serbestlik liberal politikanın hâkim olduğu
1860’li yıllarda görülmeye başlamıştır ve 21 Mart 1884 tarihli
kanun ile de sendikal örgütlerin serbestçe kurulmasına izin verilmiştir. Sendikalar iş hukuku ve vergi sisteminde kendileriyle
ilgili çıkarılan kanunlara tabidirler.
Uluslararası Sözleşmeler
Örgütlenme özgürlüğü anayasal bir hak olmakla beraber
uluslararası bildirgeler tarafından da korunmaktadır. 1948
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 20. Madde’sinin 1. paragrafında: “Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve
derneğe katılma serbestîsine sahiptir”[5], 1950 Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi de 11. Madde’sinde örgütlenme hakkına şu
şekilde vurgu yapmıştır: “Herkes asayişi bozmayan toplantılar
yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak
hakkına sahiptir”.
BM 1992 Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildirisi’nin 2.
Maddesi azınlıkların Dernek haklarını korumaktadır: “Azınlıklara mensup olan kişiler kendi örgütlerini kurma ve sürdürme hakkına sahiptirler”. Bu madde ile Fransa’da azınlık
konumunda olan toplulukların da örgütlenme hakları güvence
altına alınmıştır.
1990 Çocuk Haklarına dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
15. Maddesinde 18 yaşından küçüklere de örgütlenme hakkı tanımıştır: “Taraf Devletler, çocuğun dernek kurma ve barış içinde
toplanma özgürlüklerine ilişkin haklarını kabul ederler. Bu
hakların kullanılması, ancak yasayla zorunlu kılınan ve demokratik bir toplumda gerekli olan ulusal güvenlik, kamu güvenliği,
kamu düzeni yararına olarak ya da kamu sağlığı ve ahlakın ya
da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla
yapılan sınırlamalardan başkalarıyla kısıtlandırılamaz”.
261
262 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
9.3. Örgütlenme Hak ve Özgürlüklerin İhlali:
Gündelik Hayattaki Yansımalar
Fransa’da Dernekleşme
●1901 tarihli dernekler
1901 sayılı kanunun 1. maddesi, derneği iki ya da daha fazla kişi tarafından kalıcı olarak yazılı bir sözleşmeyle kurulan faaliyetleri kar amacı gütmeyen kurum olarak tanımlamaktadır.
Valiliğe derneğin kuruluşuna ilişkin bir dilekçenin verilmesiyle
ayrıca bir izne gerek kalmaksızın dernek manevi şahsiyet ve
hukuki ehliyet sahibi olur. Vali derneğin kuruluşunu engelleyemez, sadece açıkça kanunlara aykırı bir durum görmesi halinde
hâkime başvurabilir. Derneğin kurulmasını yasaklayacak veya
iptaline karar verecek tek makam yargıçtır.
1901 sayılı kanun Fransa’da dernek özgürlüğünün temelini oluşturmuş ve kuvvetli bir şekilde liberal görüşlerden etkilenmiştir. Söz konusu kanun bütün vatandaşlar için derneğe
üye olma ya da olmama serbestîsi getirmiştir. Bugün halen
varlığını sürdüren derneklerin büyük bir çoğunluğu 20. yüzyılın başlarında kurulmuştur. Birçok dernek II. Dünya Savaşı
boyunca gizlilik içinde ya da şekil değiştirerek varlığını devam
ettirmiştir. Dernek hareketleri, gençlik sektöründeki, çocukların korunması, spor, kültür ve toplumsal eğitim alanlarındaki
özgürlük hareketleriyle yeni bir atılım kazanmıştır.
Dış politikada insanı faaliyetlere özel bir yer ayıran Fransa, esinlendiği değerlerin en yüksek düzeyde sürdürülmesi arzusunu her fırsatta göstermektedir. Fransız sivil toplum kuruluşları, doğal afet ve silahlı çatışmaların yaşandığı yerlere düzenli
olarak müdahalede bulunmaktadır. Fransa’da sınır tanımayan
sivil toplum kuruluşları diğer devletlerdeki haksızlıklara müdahale etme amacıyla kurulmuştur ancak onların faaliyetleri insani eylem olarak açıklanmaktadır[6]. Bir derneğin kamu yararını
gözeten dernek sınıfına girebilmesi başbakan tarafından bir
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
kararname ile onaylanmasıyla mümkündür. Fransa’da birçok
proje STK’lar aracılığıyla yürütülmektedir. Fransa’da STK’ların
neredeyse tamamı 1901 sayılı kanun çerçevesinde çalışmaktadır. Ama kamu ve özel dernekler arasındaki sınır her zaman
belirgin değildir.
25 Şubat 1983 tarihli kararname ile doğrudan başbakana
bağlı olarak kurulan ve 25’i çeşitli dernek temsilcilerinden olmak üzere toplam 47 üyeli Dernek Hayatı Yüksek Konseyi (Le
Haut Conseil à la Vie Associative), dernekler dünyasını temsil
etmekle ve dernek faaliyet alanıyla ilgili düzenlemeleri şekillendirmekle mükelleftir[7]. Fransa’nın tarihi kültürel ve dil bağlarından dolayı diğer bir dernek, uluslararası işbirliği ve gelişme
örgütü devletin müdahale alanlarında faaliyette bulunmaktadır. Fransız devleti ve sivil toplum kuruluşları için Fransızca konuşan (Frankofon) Afrika ülkeleri öncelik taşımaktadır. Fransız
sivil toplum kuruluşları, altyapı, devlet bütçesini denkleştirme,
ekonomik projeler ve finans transferini kabul eden hükümetlerden farklı olarak, acil yardımları, sosyal aktiviteleri ve yerel
insan kaynaklarını organize etmek gibi mikro projelerle ülkeye
katkıda bulunmaya yoğunlaşmaktadır.
●1905 Tarihli Dini Dernekler Kanunu
Dini dernekler 1901 sayılı Dernekler Kanunu uyarınca kar
amacı gütmeyen derneklerdir. Sadece dini gayelerle kurulabilirler, karşılıklı yardımlaşma derneği değildirler ve vergi muafiyetleri vardır[8]. Camiler ve daha çok Protestanların kurduğu
dernekler bu kategoridedir. Piskoposluk Derneği (Association
iocésaine) 1924’de Katolik kilisesinin dini dernekler kanununa
göre dernek kurmayı reddetmesi üzerine Vatikan ile Fransa’nın
özel anlaşmasıyla kurulmuştur. Böylece Katolik Kilisesi ulusal
bileşenlerinin her birinin bir şekilde Vatikan devletine bağlanmasıyla istisnai bir yer tutmaktadır.
Fransa’da farklı ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla dernekler üç kategoriye ayrılmıştır:
263
264 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Bunlardan ilki, valiliğe beyan edilmeyen derneklerdir
[Association de Fait]. Bunlar tüzel kişiliği olmamasına rağmen
hareket alanlarında tam bir özgürlüğe sahip olan derneklerdir.
Hukuken varlıkları kabul edilir, üyelik ücreti alabilir, bankada
hesap açabilir ve çek kullanma hakları vardır. Fakat bütün bu
kurumlar, derneğin tüzel kişiliği olmaması hasebiyle, derneğin
başkanını gerçek kişi olarak muhatap alırlar.
İkinci grup dernekler, valiliğe beyan edilen derneklerdir
[Association déclarée en préfecture]. Hareket alanlarında tam
bir özgürlüğe sahiptirler ve sınırlı tüzel kişilik kazanırlar. Hukuken tanınırlar, mal varlığı edinebilirler, dava açma yetkisine
sahiptirler ve dava da edilebilirler. Eğer tam tüzel kişilik kazanılmak isteniyorsa başbakanlığın idari soruşturmasından sonra
çıkan kararnameyle derneğin kamu yararına olduğunun kabulü
gerekir. Üçüncü grup dernekler, kamu yararına olduğu kabul
edilen dernekler, tam tüzel kişiliği olan derneklerdir [Associations reconnues d’utilité publique]. Derneğin amacı kamu yararı
gözeten bir hizmeti kapsamak zorundadırlar ve idari kurumlar
tarafından kontrol edilirler.
Şu anda Fransa’daki örgütlenmelerin tabi oldukları iki
önemli yasa mevcuttur: 1901 ve 1905 yasaları. Bunlar aşamalı
olarak reforme edilmiş veya mahkeme kararları ile alanları
ve hakları genişletilmiştir. 1901 yasasını hazırlayan meclis
denetimsiz yardım toplanmasından endişe duyduğu için ciddi
tedbirler almış ve sıkı kontrol mekanizmaları getirmiştir. Fakat
bu endişeler giderek hafiflemiş ve mahkeme kararları ve idari
pratikler derneklerin finansman bakımından serbest kalmasını
sağlamıştır. Fakat günümüzde bunun sonucu olarak bazı derneklerin çok önemli gelir kaynakları oluşmuş ve yetersiz denetim yapıldığı kanaati oluşmuştur. Aynı şüphe örgütlenmenin bir
parçası kabul edilen siyasi partilerde de oluşmaya başlamıştır.
Buna sebep olan seçim kampanyalarının maliyetinin yükselmesi ve partilerin bunu karşılayabilmek için şüpheli ve gizli gelir
kaynaklarından yararlanıldığı iddialarıdır. Bu tarz skandalların
ve eleştirilerin sonucu olarak 11 Mart 1988 ve 19 Ocak 1995
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
tarihlerinde kanunlarla Dernekler kanununda değişiklikler
yapılmıştır.
Fransız Hukuku derneklerin kuruluşu gibi feshini de
[dissolution d’une association] 1901 yasasınca öngörmüştür.
Dernek, Genel Kurulunda alınan bir karar ile kendi kendini
feshedebileceği gibi bu fesih adlı mahkemelerinin, kamu düzenine aykırı, tehlikeli örgütlerle bağlantılı, ahlaka aykırı, meşru
olmayan bir neden ya da konuya dayalı ya da ülke bütünlüğünü
ve hükümetin cumhuriyetçi yapısını ihlal etme amacı güttüğüne
dair oluşan kanaat üzerine vereceği kararla olur. Fakat feshedilen dernek sayısı çok azdır.
Hükümetler daha ziyade 10 Ocak 1936 tarihli Kanunun
kendilerine tanımış olduğu, Bakanlar Kurulu kararıyla silahlı
gösterilere sebebiyet verecek örgütleri, sokak savaşlarını destekleyici, özel milis ya da devrimci grupları oluşturup destekleyen
ve ülke bütünlüğüne kastetme amacı güden, insanları ayrımcılığa ya da kin ve nefrete sürükleyen ya da terörizm amacı güden
dernekleri feshetme yetkisini kullanmayı tercih etmektedir.
Derneklerin bu fesih kararını mahkeme önüne getirme hakkı da
mevcuttur. Danıştay bu konuda tam bir denetim uygulamakta
ve derneğin faaliyeti ile hükümetin aldığı kapatma kararının
orantılı bir ceza olup olmadığını kontrol etmektedir.
Fransa’da kişi hürriyetine saygı adli ve idari yargı tarafından sağlanır ve dernekler de özel kişiler oldukları için adli yargının müdahalesi esastır. Eğer dernek bir kamu hizmeti görüyorsa
idari yargı yetkili olur ve nicelik olarak idari yargının müdahalesi ikincildir. Diğer iki fesih şekli ise şöyledir: Eğer dernek için
kuruluş esnasında bir ömür belirlenmişse veya derneğin amacı
geçerliliğini yitirmişse, dernek kendi kendini fesheder.
1901 tarihli Dernekler Kanunu’na göre, örgüt kurucuları
iç yönetmeliklerini ve tüzüklerini serbestlik içinde hazırlama
yetkisine sahiptirler. Aynı zamanda derneğin amacını da serbestçe belirleme hakları vardır. Kurulan bir derneğin Fransız
hukukundaki demokratik yapı ve işleyiş kurallarını benimseme
265
266 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Kaynak: V. Tchernonog, 2013; E. Archambault, 2012.
zorunluluğu yoktur. Özellikle dini yapılı derneklerde seçme ve
seçilme sistemi yerine, atama sistemi (nomination) tercih edilmektedir. Herhangi bir uyuşmazlık esnasında yargı yolu açıktır
fakat yargıçlar geniş ölçüde‚ “Dernek iç yönetmeliği”ni (Réglement Intérieur) göz önünde bulundururlar. Eğer dernek dini bir
dernekse, yargıç uyuşmazlık halinde bu dini yöneten kuralları
referans almaktadır. Özel örgütlerin yararlandıkları bu özerklik
yine aynı kanunla sınırlandırılmıştır. Örneğin, dinsel örgütler
siyasal ya da ticari amaç gütmedikleri müddetçe özgür bir statüden yararlanabilir.
1994 yılında kabul edilen yeni Fransız Ceza Kanunu’nda
tüzel kişilerin cezai sorumluluğu kabul edilmiştir[9]. Derneklerin eğer tüzel kişilikleri var ise cezai sorumlulukları da var
demektir. Fransız Ceza Kanunu 121-2. Maddesi gereği tüzel
kişi hakkında adli para cezasına hükmedilebilir veya bu tüzel
kişilere Fransız Ceza Kanunu’nun 131-38 ve 131-39 Maddelerine göre ek yaptırımlar ve kapatma cezaları da uygulanabilir.
Örneğin, Paris merkezli bir dernek olan “Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi” hakkında yapılan yargılama sonrasında derneğin
başka bir ülkede faaliyet gösteren (PKK) terör örgütü adına para
topladığı, bu örgütün finansmanını sağladığı ve propagandasını
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
yaptığı gerekçesi ile dernek hakkında cezai yaptırımlar uygulanmış, aynı zamanda Fransız Ceza Kanunu’nun 421-2-1 ve 421-22. Maddelerindeki terör örgütü finansmanı ve üyeliğine ilişkin
gönderme ile Fransız Ceza Kanunu’nun 131-38. maddesindeki
ek yaptırımlardan derneğin statüsüne son verilmesi kararına
varılıp kültür merkezi 2014’te kapatılmıştır (Cour de Cassation,
crim. 21-05-2014 n° 13-83.758) [10].
●Rakamlarla Dernek Hayatı
En son 2014 yılının Eylül ayında elde edilen verilere göre
Fransa’da halen 1,3 milyon faal dernek bulunmaktadır ve her yıl
bu oran % 4 artmaktadır [11].
Ülkede kültür hizmeti veren dernekler ilk sırayı oluşturmaktadır, onu sırasıyla spor aktiviteleri yapan dernekler ve
kişileri eğlendirmeyi hedefleyen dernekler takip etmektedir.
Fransa’da yılda ortalama 67 bin dernek kurulmaktadır. 2008’de
elde edilen resmi rakamlara göre nüfusun 16 milyonu en az bir
dernek üyesidir. Bu kişilerin bir kısmının bir kaç derneğe aynı
anda üyeliği de hesaba katılırsa toplamda 21 milyon dernek
üyesi mevcuttur. Bunların yarısından fazlası gönüllü olarak
çalışmaktadır. Üyelik oranı yaşla orantılıdır ve yaş ortalaması
yükseldikçe üyelik oranı da artmaktadır.
Kaynak: Journal Officiel Recherche et Solidarité. 2012.
267
268 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Göçmenlere Yönelik ve Ayrımcılıkla
Mücadele Dernekleri
-HCI: Entegrasyon Yüksek Şurası (Haut conseil à l’integration, 1989)
-GELD: Ayrımcılıklarla Mücadele ve Araştırma Grubu
(Groupe d’etudes et de lutte contre les discriminations, 1999)
-FAS: İşçiler ve Ailleri için Sosyal Eylem Fonu (Fonds d’action sociale pour les travailleurs et leurs familles, 2001)
-FASILD: Entegrasyona Destek ve Eylem ve Ayrımcılıkla
Mücaele Fonu (Fonds d’action et de soutien à l’integration et à
la lutte contre les discriminations, 2006)
-ACSE: Sosyal Bütünlük ve Fırsat Eşitliği için Ulusal
Ajans (Agence nationale pour la cohesion sociale et l’egalite des
chances)
-CODAC: Vatandaşlık Kazanım Yerel Komisyonları (Commissions départementales d’acces à la citoyennete, 1999)
-COPEC: Fırsat Eşitliği Teşvik Komisyonları (Commissions pour la promotion de l’egalite des chances, 2003)
-DDD: Hakların Korunması Kurumu (Defenseur des droits, 2011). Bu kurumun bünyesinde olan diğer kurumlar:
*HALDE: Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlikler Yüksek
Şur’ası (Haute autorite de lutte contre les dicriminations et pour
l’egalite, 2004)
*Mediateur de la Republique: Cumhuriyet Aracılık Kurumu, 1973
*Defenseur des enfants: Çocukları Esirgeme Kurumu, 2000
*Commission nationale de deontologie de la securite: Güvenlik Deontolojik Ulusal Komisyonu, 2000
Buna ilaveten, Fransa’da ayrımcılıkla mücadele bağlamında daha çok Sivil Toplum Kuruluşları (STK) tarafından kurulan
belli başlı kuruluşlar da şunlardır:
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
-MRAP: Irkçılığa Karşı ve Halklar arası Kardeşlik Hareketi (Mouvement contre le racisme et pour l’amitie entre les
peuples, 1949)
-LICRA: Irkçılık ve Anti-semitizme karşı Uluslararası
Teşkilat (Ligue internationale contre le racisme et l’antisemitisme,1927)
-SOS Racisme: Irkçılığa Karşı İmdat, 1984
-CIMADE: Sürgün edilmişlerin Eylemlerine Yardım Komitesi (Comité inter-mouvements aupres des evacues,1939)
-CCIF: Fransa İslamofobi Karşıtları Kolektifi (Collectif
contre l’islamophobie en France)
Göçmenler Açısından Sivil Toplum
Kuruluşları
Fransa’da bulunan göçmen nüfusunun çoğunluğunu Kuzey Afrika kökenliler oluşturmakla beraber diğer milletlere ait
kalabalık bir göçmen nüfusu da mevcuttur. Fransa’da ortalama
dört milyona yakın göçmen Müslüman nüfus yaşamaktadır.
Göçmenlerin yoğunluk oranlarını Cezayir, Fas, Tunus, Türkiye,
Afrika ülkeleri ve diğer ülkelerden gelenler şeklinde sıralayabiliriz[12]. Fransa’ya değişik sebeblerle yerleşen bu kesim başka
bir ülkeye gidip yerleşmenin sıkıntılarını aşmak için örgütlenme
yoluna gitmiştir. Karşılaştıkları dil, din, kültür, ekonomik ve
sosyal uyuşmazlıkları çözmek için devletin kurduğu resmi kurumların yetersiz kaldıkları noktaları tamamlama amaçlı bazı
dernekler kurmuşlar ve zamanla bu dernekler toplumda ciddi
önem kazanmıştır.
Göçmenler tarafından kurulan başlıca büyük dernekler
şunlardır:
1. Paris Camii (La Mosquée de Paris): Fransa’daki Müslümanlara yönelik hizmet veren ilk cami derneğidir. Bu güne
kadar Fransız yetkililer ile Müslümanlar arasında yapılan
görüşmeler bu camii derneği aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.
269
270 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Camii yönetimi ibadete açıldığı tarihten itibaren genel olarak
Cezayirli din görevlileri tarafından yönetilmektedir. Bu nedenle
Paris Camii Derneği dendiğinde öncelikli olarak Cezayirli Müslümanların temsil edildiği bir kurum akla gelmektedir[13].
2. Fransa Müslümanları Organizasyonları Birliği
(Union des Organisation Islamiques de France - UOIF): Aslında bu teşkilat bütün Batı Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren
ve çoğunlukla Ortadoğu ülkelerine mensup Müslümanlarının
temsil edildikleri bir teşkilattır. Fransa’da ilk kez 1983 yılında
Tunus, Irak ve Mısır kökenli öğrenciler tarafından kurulmuştur. Fransız yazar Albin Michel’in iddiasına göre merkezi Mısır’da bulunan bu kuruluş “Müslüman Kardeşler” ile birlikte
çalışmaktadır (Michel, 2002). Fransa genelinde bölge esasına
göre bir piramit biçiminde örgütlenmiştir. Organizasyona bağlı
250 civarında derneklerinin olduğu sanılmaktadır. Gençlere ve
hanımlara yönelik örgütlenmeleri de söz konusudur. Birliğin
bünyesinde bazı bilim adamlarının katıldığı “Avrupa Fetva Komisyonu” da kurulmuştur[14].
3. Fransa Müslümanları Milli Federasyonu Birliği (La
Féderation National des Müslümans de France - FNMF): Fransa’daki Faslı Müslümanların örgütlenmesiyle kurulan bir teşkilattır. Ülke genelinde dernekleri ve camileri bulunmaktadır[15].
4. Afrika, Komor ve Antil Adaları Müslümanları
Fransa Dernekleri Federasyonu (La Fédération Française
des Associations Islamiques d’Afrique, des Comores et des Antilles - FFAIACA): İsminden de anlaşıldığı gibi bu federasyon
Fransa’da yaşayan bütün Afrika ülkelerine mensup Müslümanlar adına kurulmuş bir dernektir. Ancak Fransa genelinde
yeterince örgütlenememişlerdir[16].
5. İman ve İbadete Davet Misyonu Derneği (Invitation
et Mission Pour La Foi et La Pratique): Hint ve Pakistanlı Müslümanların öncülüğünde kurulan bir teşkilattır. Esas itibariyle
Tebliğ Cemaati’nin bir koludur. Fransa’daki faaliyetlerine 1972
yılında İman ve İbadet Derneği ismi altında başlamıştır[17].
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
6. Allah’a Davet ve Tebliğ Cemiyeti (Tebliğ vel Da’ve
ilallah): Tebliğ çalışmalarını, tebliğ grubuna benzer bir metotla
yürütmektedirler. Yine Uzak Doğu ülkelerinden Fransa’ya ilk
gelen göçmenler tarafından temsil edilmekte olup, merkezi Paris’tedir. Ancak fert ve gruplar halinde taşraya çıkmak suretiyle
de hizmet vermektedirler[18].
Türk Dernekleri
Türkler, ilk olarak 1965-1970 yılları arasında Fransa ve
Türkiye arasında yapılan işçi anlaşması sonucu, Fransa’ya
gelmişlerdir. Bu dönemde yapılan göçler ekonomik temellidir.
Gelen kişilere 1974’te aile birleşimi hakkı tanınınca ikinci ve
üçüncü nesiller yetişmeye başlamış, Türkiye ve Türk kültürü
ile bağlarını koparmayan kalıcı bir Türk toplumu oluşmuştur.
Rakamlar net değilse bile günümüzde Fransa’da 508 bine yakın Türk vatandaşı yaşadığı tahmin edilmektedir. 1981 yılında
Cumhurbaşkanı seçilen François Mitterrand Fransa’da Sivil
Toplum Kuruluşlarını düzenleyen 1901 dernekler yasasının 80.
yıl dönümü vesilesiyle ilgili yasada değişiklik yaptırarak, Fransa’da yaşayıp, fakat Fransız vatandaşı olmayan yabancıların da
sivil toplum örgütleri ve dernekler kurmalarının önü açılmıştır.
Böylece ülkede 400’den fazla dini ve kültürel alanda faaliyet
gösteren Türk derneği kurulmuştur.
Kurulan derneklerin birçoğunun amacı, öncelikle ardı
ardına gelen göçmen gruplarının, zor sayılan Fransız toplumsallaşma kurallarını öğrenme sürecini kolaylıştırmaktadır. Bir
sonraki aşamada işçi olarak çalışan Türklerin iş ve yerleşim
yerlerinde var olan dışlanmalarla nasıl mücadele edileceğini ve
bu alanlardaki haklarının neler olduğunu öğrenme ve kavratma
amaçlı kurulan derneklerin açılmaları olmuştur.
Türk nüfusunun artması ve Fransa’da yatırım yapma
hedefli kalınıp yaşandığı için ve eş zamanlı gelişen Fransa
banliyö politikası Türklerin ve diğer göçmenlerin şehir çevrelerinde oturup gettolaşmalarına sebep olmuştur. Bu durum, yeni
271
272 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
yetişen nesil üzerinde, özellikle okul hayatlarında sıkıntıların
oluşmasına sebebiyet vermiş ve gençlerin eğitim sorunlarını
çözme amaçlı dernekler ortaya çıkmaya başlamıştır. Zamanla,
bazı dernekler oluşan birçok problemin Fransız vatandaşlığının
elde edilerek ve oy kullanma hakkına sahip olunarak çözüleceğini savunmuş, buna karşılık bir takım diğer dernekler de
bunun asıl çözüm olmadığını, bu tarz hak sorunlarının ancak
Fransa tarafından farklı kültürlerin tanınması ile olacağını ve
de bu yönde verilen bir mücadelenin siyasallaşmayı beraberinde
getireceğini savunmuş ve Fransa devletinin Türk göçmenleri ile
beraber diğer kesimlerin kültürlerinin tüketilmesi [Assimilation] ile bir yurttaşlık hedeflediği konusunda eleştirmiştir (Boza,
1999). Bu ikilem Türk derneklerinin sayılarının artmasını ve
farklı yönlerde çalışma yapmasını sağlamıştır. Türklerin en
büyük korkusu Fransızların kendi inanç ve kültürlerini, kendi
istedikleri yöne doğru yönlendirmesi iken, Fransızların korkusu
daha ziyade toplumun çeşitli topluluklara bölünüp yurttaşlık
fikrinin baltalanması olmuştur.
Fransa’da yaşayan Türklerin kurdukları çok sayıda dernek,
temelde dinî amaçlı oldukları halde, Türk-Fransız Kültür Derneği ve benzeri isimlerle 1901 Yasası çerçevesinde kurulmuşlardır.
DİTİB [Din İşleri Türk İslam Birliği, Diyanet Kurumları] ilk
kurulan Türk derneklerindendir. Fransa çapında 1985 yılından
beri faaliyet göstermektedir ve toplam 260 camii derneği mevcuttur[19] . İkinci olarak en fazla dernek sayısına sahip olan Türk
menşeli dernekler Milli Görüş dernekleridir. Bunları sırasıyla
Ülkücü Federasyonlar, Alevi Dernekleri Federasyonu, Batı Fransa Türk Dernekleri Birliği, Orta Fransa Türk Dernekleri Birliği,
tarikat kökenli dernekler ve vakıflar izlemektedir.
Bu dernekleşmeler Türk gençleri arasında varlığını üniversite ortamlarında göstermektedir. Fakat toplamda kaç Türk derneği olduğu - bunların üniversiteler, kültürel ve dinsel dernekler
oranları - henüz istatistiki bir çalışma olmadığından net bir
rakamla açıklanamamaktadır. Siyasi otoriteler tarafından muhatap alınabilmek için belli başlı bazı dernekler bir araya gelip
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
merkezi Paris’te bulunan Türkiye Kökenli Göçmen Dernekleri
Fransız Konseyi (Conseil Français des Associations d’Immigrés
de Turquie, CFAIT) çatı derneğini oluşturmuşlardır. Konseye
üye olan derneklerin isimleri şöyledir:
○ Türkiye Kökenli Göçmen İşçileri Kültürel Derneği (Association Culturelle des Travailleurs İmmigrés de Turquie,
A.C.T.İ.T.),
○ Türkiye Kökenli İşçiler Demokratik Derneği (Association
Démocratique des Travailleurs de Turquie, A.D.T.T.),
○ Türk İşçileri Dayanışma Derneği (Association de Solidarité avec les Travailleurs Turcs, A.Ş.T.T.U.),
○ Fransa Türk İşçileri Derneği (Association des Travailleurs de Turquie de France, A.T.T.F),
○ Moselle Türk İşçileri Derneği (Association des Travailleurs de Turquie de Moselle, A.T.T.M.),
○ Vallée de la Frensche Türk İşçileri Derneği (Association
des Travailleurs de Turquie de la Vallée de la Frensch,
A.T.T.V.F.),
○ Horizons Turcs Türkiyeli Göçmenler Kültür Evi (Maison
Culturelle des İmmigrés de Turquie, M.C.T.İ.),
○ Türk Kökenli Kadın ve Gençlik Evi (Maison de la Femme
et de la Jeunesse de la Turquie, M.F. J.T.).
2014’te Müslüman Derneklerin Durumu
İslamofobiye Karşı Gözlemevi (Observatoire National
Contre l’İslamophobie), Fransa’da 2014 yılında İslam karşıtı
saldırılarda yüzde 12,5 oranında artış olduğunu duyurmuştur:
55 aktif saldırı, 78 tehdit polis kayıtlarına geçmiştir. Bu saldırılar direkt şahıslara yönelik olduğu gibi derneklere yönelik
yapılan saldırıları da kapsamaktadır[20]. Sözlü ve fiili saldırıların dozu özellikle 2014’te, DAİŞ’e bağlı olduğu iddia edilen bir
273
274 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
örgüt tarafından 55 yasında bir Fransız’ın, Cezayir de kaçırılıp
başının kesilmesinden sonra artmıştır (Le Monde, 2014a).
2014’te Fransa bir ilki gerçekleştirip, İslam düşmanlığını
açık açık ortaya koyan ve bu amacı basın yoluyla yayan, Müslümanların peygamberini ‘tecavüzcü’, kendilerini de ‘eskiden
Müslüman’ olarak tanımlayan kişilerin ‘dünyayı değiştiriyorum’
sloganıyla, Fransa Eski Müslümanlar Konseyi (Conseil des
Ex-Musulmans de France) adı altında dernekleşmelerine izin
vermiştir. Dernek başkanı medyaya kurdukları örgütün amacını “Kamuya ateist olduklarını özgürce beyan etme ve önceden
mensup oldukları dini, yani İslam’ı özgürce eleştirme haklarını
sağlayıp korumak” olarak belirtmiştir. Müslümanlar tarafından
yadırganan konu, nefret temelli ve kişileri İslamofobiye sevk
eden bu derneğin Fransa entelektüelleri tarafından destek görmesi ve kendini laik gazeteci olarak tanımlayan, France Culture
kanalında program yapımcısı ve sunucusu olan Caroline Fourest
tarafından medyatikleştirilmesidir.
2014’te ardı ardına yapılan saldırılar, Müslüman dernekler tarafından kınanmaktadır. Fakat her seferinde saldırıyı
yapan kişilerin Müslüman adı ve kimliği taşıması, İslam’a ve
Müslümanlara yönelik nefret temelli çalışmaları eleştirmek için
dernekleri zayıf düşürmekte ve seslerinin cılız çıkmasına sebep
olmaktadır. 20 yaşında ve 2013’te Müslüman olmuş Fransız bir
gencin Joué-lès-Tours (Dijon) kentinde 20 Aralık 2014 tarihinde
bir polis memurunu karakol önünde “Allah-u Ekber” diyerek
yaralaması (L’ Express, 2014), sosyal medya hesabında “cihatçı”
olarak nitelendirilen gruplara ait bayrakların bulunması, olayın
İslami terörizm olarak nitelendirilmesine ve kentte bulunan
bazı Müslüman dernek ve örgütlere baskınlar düzenlenmesine
sebebiyet vermiştir (Le Monde 2014b). Her ne kadar bazı basın
yayın organları yapılan saldırının tek kişilik, şahsi bir saldırı
olduğunu dile getirmiş olsalar da (Le Parisien, 2014) dini derneklere yapılan baskınlar engellenememiştir.
Müslüman derneklere karşı yapılan eylemlerde medyanın etkisi önemliyse de, resmi kurumlar tarafından konulan
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
zorluklar da vardır. 6 Şubat 2014’te Fransa’nın Güneybatısında
bulunan Montpon-Ménestrol şehrinin belediyesine, Montpollü
Müslümanlar Derneği, dernek binası yapımı için satın aldıkları
bir araziye imar izni talebinde bulunurlar. Bu başvuru farklı
dernekler ve kişiler tarafından manipüle edilerek ‘her gün beş
vakit insanları namaza davet edecekleri yerler inşaa etmek
istiyorlar’ söylemleriyle belediyenin bu binanın inşaatına engel
olması için kampanyalar başlatmışlardır (Journal des Mosquées
de France, 2014).
Fransa’da örgütlenme ve dernek çalışmalarının zorlaştığının işaretleri de görülmektedir. 2014 sonlarına doğru Milli Görüş ve Süleymancı dernekleri, dernek binalarına geçmiş yıllara
nazaran daha fazla kontrole gelindiğini ve daha önceki yıllarda
sorun olarak görülmeyen birçok meselenin bugün sorun teşkil
ettiğini, sık sık basit konular yüzünden bile uyarı aldıklarını
belirtmişlerdir. Lyon Milli Görüş Kadınlar Teşkilatı Başkanı
2014’te her sene kiralamaya alışkın oldukları konferans salonunun belediye tarafından ‘katılımcılarınız özel araçlarını park
alanı dışına taşırıyor, bu da çevrenin düzenini bozuyor’ bahanesi
ile kiralamayı reddettiğini belirtmiştir (2015 Ekim ayı, LMGKT
[ÇİMG] Lyon Kadınlar Teşkilatı Başkanı ile yapılan görüşme).
Fransız Hükümeti 2014 başı itibarı ile vuku bulan bu
olayları değerlendirip harekete geçmiştir. Temmuz 2014’te İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve başlattığı yasal düzenlemeler
ile derneklerin hareket alanlarına kısıtlamalar getirtmiştir.
Hazırlanan kanun tasarısının amacı terörizm ile mücadele görünse bile birçok alanda özgürlüklere sınırlamalar getirilmiştir.
Bunlardan biri, Fransız makamları tarafından radikal görüşlere
sahip olduğu kabul edilen kişilerin, resmi makamlarca ülkeye
girişlerinin engellenebilmesidir. Bu durum yabancı menşeli
dernek üye ve başkanlarının seminer, konferans veya benzeri
programlar için halka açık veya dernek üyelerine konuşma
yapmalarına veya katılımcı olmalarına dolaylı yoldan engel
getirme yolunu açmıştır. Birçok dernek bu konuda rahatsızlığını ifade etse dahi tasarı 14 Kasım 2014’te Resmi Gazete’de
275
276 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
yayınlanmıştır (Journal Officiel, 2014). Kanun aynı zamanda
kişisel veya herhangi bir derneğe ait yayın yapan sosyal medya
organını cihat propagandası veya terörizm propagandası olarak
nitelendirdiği yayınlardan dolayı kapatma yolunu da açmıştır.
Müslüman halk arasında radikalleşmeyi engellemek ve
birçok kola ayrılan Müslüman dernekler arasında muhatap
bulabilmek için hazırlıkları çok önceden yapılan fakat Nicolas
Sarkozy tarafından 2003’te kurulabilen, resmi bir dernek mevcuttur. 1901 yasasına tabi resmi bir dernek olan ve Fransa’nın
önemli 15 Müslüman dernek temsilcisinin bulunduğu Fransız
İslam Konseyi (Conseil Français du Culte Musulman) içinde
Fransız Hükümeti, İçişleri Bakanı tarafından temsil edilmektedir. Türk derneklerinden kuruma üye olan ve devlet tarafından
muhatap alınan iki dernek mevcuttur. Milli Görüş Fransa ve DİTİB. 2014 Haziran ayında bir araya gelen üyeler, oluşan gergin
havayı yumuşatma amaçlı Fransa Müslümanları Vatandaşlık
Sözleşmesini yayınlamıştır (Convention Citoyenne des Musulmans de France, 2014).
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Kaynaklar
Archambault, E. (2012). Repères sur les associations, CPÇA.
Bardout, J-C. (2000). L’histoire étonnante de la loi 1901, Juris service
Beauvisage, J. (2011), La Loi Le Chapelier du 14 juin 1791, fruit
amer de la Révolution, Les Cahiers d’histoire sociale de l’institut CGT, no : 117.
Boza, A. (1999). A Partir de l’Associatif, Quelle Politisation Pour
Les Turcs de France?, L’Observateur.
Blot T. (2000). Le Curé, Pasteur, Des origines à la fin du XXe s :
Etude historique et juridique, Éd. Pierre Téqui.
Decool J-P. (2005). Des Associations en General, La Documentation
Française.
Defourny, J. (1992). Histoire et Actualité du Fait Associatif, Université de Liège.
Etzioni, A. (1964). Modern organizations, Columbia University,
prentice- Hall.
Gagnier, O. (2000). La liberté associative en Europe et dans le monde, AGORA cilt. 21, no : 1.
Gibson, J. (1996). Dictionary of International Human Rights, Scarecrow press, London
Morange, J. (1977). La liberté d’association en droit public français,
PUF.
Mucchielli, A. (1990). Rôles et communications dans les organisations, ESF.
Nadeau, G. (1978). Les limitations à la liberté de manifestation et
d’association, Les Cahiers de droit, cilt. 19, no : 4.
Özer, A. (1998). L’Etat, Paris, GF Flammarion, 1998.
Verge P. (2010). L’affirmation constitutionnelle de la liberté d’association, Les Cahiers de droit, cilt.51, no : 2.
Vieillard-Baron, H. (2004). De la difficulté à cerner les territoires du
religieux: le cas de l’islam en France, Annales de géographie,
2004, cilt. 113, no: 640.
277
278 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Tchernonog, V. (2013). Le paysaye associatif français. Mesure et
évolution, Dalloz
Ternissien, T. (2002). La France des Mosquées, Paris, Albin Michel.
İKV (2015). 2015 : Fransa’ya Türk Göçünün 50’nci yılında Türkiye
Fransa İlişkileri, İktisadi Kalkınma Vakfı değerlendirme notu
Association et Syndicalisation, Litec. 1992
Fransa 1958 Anayasası (Constitution de la France 1958) édition
Dalloz
Le Robert, Dictionnaire de la langue française, Poche.
Le code pénal français 2015, édition Dalloz
Diplomatie (2015) : http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/IMG/pdf/
Conv_Droit_Enfant.pdf,p.15[17/11/2015]
Data (2015) : https://www.data.gouv.fr/fr/datasets/associations-reconnues-d-utilite-publique[17/11/2015]
INSEE, (2015): http://www.ınsee.fr/fr/themes/document.asp?ref_
id=ip1327
Legifrance, (2015) : http://www.legifrance.gouv.fr [18/11/2015]
MJP, (2015): http://mjp.univ-perp.fr/france/1884syndicats.htm
[18/11/2015]
TBMM (2009). Fransa Raporu, 2009 : www.tbmm.gov.tr
Service Public, (2015) : https://www.service-public.fr/associations/
vosdroits/F1122
Ville du Pré, (2015) : http://www.villedupre.fr/Guide_associatif.
pdf,p.5,13,15 [17/11/2015]
Rice, C.E. (1962). Liberté d’association, Relié : http://combatsdroitshomme.blog.lemonde.fr/category/cedh/artıcle-11-cedh
Gazeteler
Journal officiel, 2014 : 14. 11. 2014
Journal des Mosquéeş de France, Des dômes et minarets, 2014 :
6.02.2014
Le Monde, 2014a : 24.09.2014
9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu
Le Monde, 2014b : 21.12.2014
Le Parisien, 2014 : 21.12. 2014
L’Express, 2014 : 20.12.2014
Notlar ve Yasalar
[1]
Code Pénal de 1810 l’art.291 : « Nulle association de plus de
vingt personnes […] ne pourra se former şans l’ağrément du
Gouvernement.
[2]
Bu Blok Anayasa Konseyi tarafından, anayasa normu olarak
değerlendirilmiş ve bağlayıcılıkları uygulamada aynı düzeyde
kabul görmüştür
[3]
Décision n°71-44 DC du 16 juillet 1971, Journal officiel du 18
juillet 1971, page 7114
[4]
Loi n° 48-1001 du 23 juin 1948 Journal Officiel du 24 juin 1948
[5]
Déclaration universelle des droits de l’homme (1948)
[6]
Sylvie Brunel, Du local au global - Le rôle ambigu des organısations non-gouvernementales (ONG) dans le développement,
Historiens & Géographes, n°395.
[7]
Journal Officiel de la RF, 24 février 1983, N.C.2105, p.52105
[8]
Journal Officiel, Débats parlementaires, Chambre des députés,
année 1905, page 3301
[9]
Journal Officiel 18 Juin 1998. - Sur cette loi, cf. J.-F. Seuvic,
Rev. Sc. crim. 1998, chron. s. 799.
[10] Cour de cassation, crim. 21-05-2014 n° 13-83.758, Recueil Dalloz 2014 s. 1205.
[11] http://www.recherches-solidarites.org/media/uploads/france-associatıve2014.pdf
[12] Gilles COUREUR “Musulmans de France” s. 9 1998 Paris.
[13] http://www.mosqueedeparis.net/horaire-des-prieres-paris/
[14] http://www.uoif-online.com
[15] http://islamicus.org/federation-nationale-des-musulmans-de-france/
279
280 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
[16] http://www.net1901.org/association/FEDERATION-FRANÇAISE-DES-ASSOCIATIONS-ISLAMIQUES-DAFRİQUE-DES-COMORES-ET-DES-ANTILLES-F.F.A.I.A.
C.A.-REGION-P.A.C.A, 514089.html
[17] http://www.foietpratıque.org/news.php.
[18] https://socio-anthropologie.revues.org/155
[19] Fransa DİTİB, (2012): http://www.fransaditib.com/FileUpload/bs121551/File/fransa_ditib_camiler_rehberi_2012....pdf
[20] İKG başkanı Abdullah Zakri, http://www.lecfcm.fr/?page_
id=3523
10.
FRANSA’DA
BASIN-YAYIN ORGANLARINDA
MÜSLÜMANLAR VE İSLAM ALGISI
Semra MERAL 1
Ahmet UYSAL 2
10.1.Medyanın İslam Algısındaki Etkisi
Medya, insanları ülke içinde veya dünyada meydana gelen olaylar hakkında bilgilendirmesi, onlar arasında önemli bir
iletişim sağlanması ve farklı fikirlerin oluşmasında önemli bir
aracıdır. Bu sebeple medya, demokratik toplumların gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır (Habermas, 1962). Ancak
medyanın, ekonomik ve siyasi çevrelerle ve elitlerle yakın
ilişkide bulunması, onu önemli bir güç haline de getirmiştir.
Propaganda aracı olabilmesiyle, kamuoyunu şekillendirmesiyle, sosyal ve siyasal hayatı belirlemede etkin olmasıyla medyadan “Dördüncü Kuvvet” olarak bahsedilmektedir (Ellul, 1962;
Driencourt, 1950). Bu gücü kitlelerin bir olayla ilgili bakış
açısını şekillendirmesinde ve gündem oluşturmasında görmek
mümkündür. Medya, bir vakayı kitlelere sunarken onu doğrudan aktarabileceği gibi ele almış olduğu olaya yorumlar katarak
ve belli iletişim stratejilerini kullanarak (belli kavramların,
1
Doktora Öğrencisi, Paris I-La Sorbonne Üniversitesi, [email protected]
2
Doç. Dr., Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi &
Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected]
282 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
ifadelerin ve simgelerin kullanılması; metafor, hiperbol, analoji gibi söylem tekniklerinin kullanılması; bir olayı uzun süre
manşette ve gündemde tutması) kamuoyunda bu vakayla ilgili
olumlu veya olumsuz bir algı yaratabilmekte aynı zamanda da
bundan da rant elde edebilmektedir (Miège, 1995; Gusfield,
1981).
Fransa’da kitleler üzerindeki gücünü aktif olarak kullanmasıyla medya, olumsuz İslam algısının özellikle İslamofobi’nin
giderek artmasında ve yayılmasında önemli faktörlerden biri
haline gelmiştir. Bu konuda yürütülen çeşitli araştırmalar,
medyanın 1970’li yıllarda Müslüman ülkelerden göç eden toplulukların “istenmeyen göçler” olarak algılanmalarında, 1980’li
yıllarda Müslüman gençlerin Fransız değerlerine uymakta
başarısız olarak gösterilmelerinde ve 1990’lı yıllardan itibaren
özellikle 11 Eylül’den sonra Müslümanların “potansiyel terörist”
olarak sunulmalarında etkin bir rol oynadığını vurgulamıştır
(Bronner, 2010; Mills-Affif, 2008; Deltombe ve Rigouste, 2006;
Etienne, 2002; Gastaud, 2000; Henry ve Frégosi, 1988). 1979
yılında İran İslam Devrimi, 1989 Salman Rüşdi Olayı, 1990’lı
yıllarda Fransa’yı etkileyen Cezayir İç Savaşı, 11 Eylül saldırıları gibi uluslararası ve ulusal arenada ses getiren olaylardan
beslenerek medya, Fransız toplumunda ‘tehlikeli’, ‘şiddetli’,
‘gerici’, ‘Batı’nın özgürlük ve eşitlik değerlerine karşı çıkan’ bir
İslam algısı yaratılmasına yardımcı olmuştur. İslam dininin
görünür unsurlarını (başörtü, cami, sakal gibi) manşetlerde ve
dergi kapaklarında kullanarak bu olumsuz algıyla eşleştirmiş
ve bu unsurlar Fransa’nın ‘İslamlaşmasının’ bir göstergesi olarak lanse etmiştir (Saïd, 2011; Deltombe, 2006; Deltombe, 2005;
Testot, 2005; Geisser, 2003; L’Obs, 08.11.2012).
10.2. Fransız Medyasında
2014 Yılında Müslümanlar ve İslam
Fransız medyasının İslam ve Müslümanlar hakkındaki
algısı, üç farklı editoryal çizgiye sahip, günlük olarak çıkan
10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı
Le Figaro, Le Monde, Libération ulusal gazetelerinin başyazarlarına ait makaleleri incelenerek ele alınmıştır. Başyazıların seçilmesi özellikle gazetenin editörü tarafından yazılması ve haber
ve yorumlarda gazetelerin resmi bakışını yansıtması açısından
önemli görülmüştür. Gazetelerinin, 2014 yılına damgasını vuran
özellikle üç olayla ilgili makaleleri incelenmiştir. Bu olayları
kısaca hatırlatmak yerinde olacaktır:
Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılmaları: Mart
2012 yılında Fransa’nın farklı şehirlerinde çeşitli terör eylemleri gerçekleştiren ve özellikle Toulouse şehrinde bir Musevi
okulunda, üçü çocuk dört kişiyi katleden Muhammed Merah
Fransız gündemine damgasını vurmuştur. Merah’ın hiçbir
örgüte mensup olmasa da bu eylemleri radikal İslam adına
gerçekleştirmiş olması ‘Fransız genç Müslümanların radikalleşmesi’ konusunda yoğun tartışmalara yol açmıştır. Ardından
2014 yılında DAİŞ’in yükseldiği dönemde Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılımları ve bunların Fransa’ya dönüp Merah
olayında olduğu gibi benzer terör eylemlerinde bulunmaları
riskini gündeme getirmiştir.
Hervé Gourdel’in infazı: 2014 yılında Cezayir’e turist
olarak giden Fransız Hervé Gourdel’in DAİŞ’e bağlı ‘Halife’nin
Askerleri’ tarafından 23 Eylül 2014 tarihinde infaz edilmesi
Fransız gündeminde tartışılmıştır. Bir yandan DAİŞ tehlikesi
diğer yandan Fransa’da yaşayan Müslümanların bu infaza karşı
duruşları tartışılmıştır.
Antisemitizm ve Müslümanlar: 24 Mayıs 2014 tarihinde Mehdi Nemmouche adlı Fransız Müslüman bir gencin,
Brüksel Musevi Müzesi’nde dört kişiyi katletmesi ve 2014 Temmuz ayında Paris’te Gazze’ye destek amaçlı yürüyüşlerde antisemit eylemlerin meydana gelmesi, Fransa’da Müslümanların
antisemitsizimle ilişkilerinin tartışılmasına sebep olmuştur.
Müslümanlar ister başka gruplarla ilişkileri açısından ister
Fransız toplumundaki konumları açısından sıkça gündeme
gelmiştir.
283
284 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Le Figaro Gazetesi’nde Müslümanlar ve İslam
Le Figaro gazetesi 1826 senesinde X.Charles döneminde
kurulmuş en eski gazetelerden biridir. 2014 yılında Fransa’nın
en çok satan gazeteleri arasında 314.312 tirajla birinci sırada
yer almıştır (OJD, 2015a). Le Figaro’nun tarihi boyunca editoryal çizgisi sağ ve merkez sağda yer almıştır (Europe 1, 2009;
Le Monde, 2012a). Sağ partiler ve özellikle Nicolas Sarkozy’e
yakınlığından dolayı eleştirilere yol açmış olan milletvekili ve
sanayici Serge Dassault, gazetenin sahipliğini yapmaktadır (Le
Monde, 2012b).
Le Figaro gazetesinde 2014 yılına damgasını vuran üç olay
ekseninde toplam 13 başyazı yayınlamıştır: Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılmalarıyla ilgili beş makale; Hervé Gourdel’in
infazıyla ilgili dört makale; antisemitizme ve Müslümanlarla
ilgili dört makale görülmektedir. Diğer gazetelere göre 2014 yılındaki başyazılarında bu olaylara en geniş yer veren Le Figaro
gazetesi olmuştur. Gazetenin başyazarları, Müslümanlarla ilgili
olayları ele alırken “korku-panik hissi uyandıran” değerlendirmeler ve Müslümanlarla ilgili bazı genellemelere yol açmaktadır. Ayrıca, Müslümanları ilgilendiren konularda daha katı
laiklik uygulamalarına davet etmekte ve daha kategorik sert
önlemleri gündeme getirmektedir.
İncelenen Le Figaro başyazıları:
Limbert, [1]: Paul-Henri du Limbert,“Les ennemis de l’inérieur” (İç düşmanlar), 22.12.2014.
Limbert, [2]: Paul-Henri du Limbert, “Hordes acharnées”
(Kızgın Çeteler), 21.07.2014.
Roufiol, [1]: Ivan Roufiol, “Ce que cachent les enfumages
du pouvoir” (İktidarın palavraları neyi gizlemekte), 21.03.2014.
Rioufol, [2]: Ivan Roufiol, “L’Etat islamique, cet oublié du
show Sarkozy” (Sarkozy’nin gösterisinde unuttuğu İslam Devlet),
22.09.2014.
10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı
Rioufol [3]: Ivan Roufiol, “La barbarie oblige l’islam a l’autocritique”, (Barbarlık İslam’ı özeleştiriye zorluyor), 26.09.2014.
Rioufol, [4]: Ivan Roufiol, “Ces « antiracistes » qui soudain
se taisent”, (Birden suskunluğa bürünen şu « ırkçı karşıtları »),
06.06.2014.
Thréard, [1]: Yves Thréard, “L’ennemi intérieur” (İç düşman), 07.05.2014.
Thréard, [2]: Yves Thréard, “Ici et maintenant” (Hemen ve
burada), 25.09.2014.
Thréard [3]: Yves Thréard, “La faiblesse des démocraties”
(Demokrasilerin zaafı), 01.06.2014.
Thréard, [4]: Yves Thréard, “Bombe à retardement” (Saatli
bomba), 01.06.2014.
Gélie, [1]: Philippe Gélie, “Priorité nationale” (Ulusal öncelik), 21.04.2014.
Gélie, [2]: Philippe Gélie, “Sang-froid” (Soğukkanlı),
22.09.2014.
● Fransız Müslümanların DAİŞ’e Katılmaları
Konusunun Gazete Başyazarlarındaki İşleyişi
Le Figaro gazetesi, Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılmaları konusunu bu gençlerin Fransa’ya döndükleri zaman
ortaya çıkacak sorunlar bakımından ele almıştır. Yazılarda bu
gençlerin Fransa’da terörist eylemlerde bulunacaklarına kesin
gözüyle bakılmış, korku-panik hissi uyandıran ifade ve söylemler kullanılmıştır. Örneğin, DAİŞ’e katıldıktan sonra Fransa’ya
“ceplerindeki pasaportları sayesinde dönecek” olan ve “sayıları
yüzleri” bulan bu Müslümanların, “küçük bir ordu kurabilecek
potansiyele sahip” oldukları ve bu durumun “kaygı verici boyutta” olduğu beyan edilmektedir (Gelie, [1]). İçişleri Bakanı Manuel Valls’ın ifadesini kullanarak bu Müslümanların “iç düşman”
oldukları ve onlara karşı bir “savaş” verilmesi gerektiği, aksi
285
286 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
takdirde çok yakın zamanda bunlar “Muhammed Merah” gibi
Fransa’nın banliyölerini ve mahallelerini “kana bulayacakları”
söylenmiştir (Thréard, [1]). “Her an Fransız ulusal topraklarına
saldırıda” bulunabilecek olan bu “Tanrı delilerinin”, bu “iç düşmanlarının” sayılarının bilinmediğini fakat “kesin olarak gittikçe arttığını” söyleyerek bu olaya dikkat çekmek istenilmiştir
(Limbert, [1]).
Bununla birlikte, “genç Fransız Müslümanlarının sosyal
medya üzerinden ve camilerde radikalleştiklerini” söyleyerek,
camilerin tehlikeli yerler olduğu algısı yaratılabilmektedir (Gelie[1]). Buna delil olarak, polise karşı yürütülen bazı eylemlerde cami cemaatinden kişilerin de bulunduğu söylenilmektedir
(Roufiol, [1]). Ayrıca, “iç düşman”ı tanımlarken “Allah adına
(...) Suriye’ye savaşmak için giden (...) aralarında çocuk veya
kadın da bulunan bu gençler” şeklinde bahsederek Müslümanlar arasında hiçbir ayırt edilmeksizin bir genelleme yapılmakta
ve bu toplulukların her kesimi terörist gibi gösterilmektedir
(Thréard, [1]).
Sağ partilere yakınlığı ile bilinen Le Figaro başyazarları,
hükümette bulunan sosyalist partinin Müslümanlara ve İslam’a
karşı toleranslı politikasının İslam’ın gerçek yüzünü gizlediğini
ifade ederek İslam hakkında olumsuz bir algı oluşturmaktadır.
Başbakan Valls’ın İslamcı ideolojiye karşı çıkarken İslam dinini
övmeyi ihmal etmediğini bilakis Katoliklere, Protestanlara ve
Yahudilere göre Fransız Müslümanlara karşı daha anlayışlı
olunması gerektiği yönündeki ifadelerini kınamıştır. “Radikal
İslamcıların icadı” olarak gösterilen İslam düşmanlığı anlamına
gelen “İslamofobi” kavramının Fransa’da empoze edilmesinde
Sosyalist Parti’nin de katkısı olduğu söylenilmektedir. “Özel
alanda kaldığı sürece bu dinin sorun teşkil etmediğini” söyleyen
Le Figaro başyazarları, İslam’ın özel alandan dışarı çıkması
Müslümanların entegre olmayı reddettiklerini gösterdiği gibi,
bu topluluklara karşı ayrımcılık yapılmaması için bu görünürlüğüne göz yummanın “Siyasal İslam’a boyun eğmek anlamına”
geldiğini savunmaktadır (Roufiol, [1]).
10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı
Bu tespitler sonucunda başyazarların çözüm önerileri, sert
önlemler almak gerektiği yönündedir. Örneğin, başyazarlar, kişisel veri gizliliğinden ödün vererek “internette İslamcı çevrelerle iletişime geçen cihatçı gençlerin belirlenip takip edilmesine”
yönelik bir dizi önlem almak için Bakanlar Konseyi’ni göreve
çağırmaktadırlar. Ayrıca, bu uygulamaların “kesin olarak yetersiz olacağını” vurgulayıp savaş bölgelerinden dönen gençler için
“özel bir karşılama” yapılmasını ve İngiltere’de olduğu gibi “çifte vatandaşlığı olanları vatandaşlıktan çıkartılmasına” kadar
giden düzenlemelerin yer almasını istemekteler (Gélie[1]). Bu
bağlamda, alınacak önlemlerin “koruyucu” olmasından ziyade
“caydırıcı” olması üzerinde durulmakta, cihatçıların oluşturdukları bu “ciddi riske karşı (...) hiç bir başıboşluğa tolerans
gösterilmemeli”, “acımasız bir mücadele verilmeli” ifadeleri kullanılmaktadır (Thréard [1]).
● Hervé Gourdel’in İnfazı ve Gazete Başyazıları
Le Figaro gazetesi, DAİŞ’in hedefinin dünyadaki bütün
Fransızlar olduğu üzerinde durmaktadır. Cezayir’de Fransız
turist Hervé Gourdel’in infazı buna delil gösterilerek, korku
ve panik hissi uyandıran ifadeler kullanılmıştır. Örneğin, Batı’dan DAİŞ’e “katılanlar arasında en fazla Fransız cihatçıların”
olduğu, bunların “200’ü Suriye’den döndüğü” söylenilmekte,
Fransa’nın ‘iç düşman’ını oluşturan bu cihatçıların, “pis Fransızlar hedef alınmalıdır” emriyle hareket ettikleri”, bu nedenle
de kimsenin güvende olmadığı ifade edilmektedir (Gélie, [2]).
Terörizm Fransa için yeni değilse de “tehdidin artık farklı bir
boyut kazandığının”, terörün eskiden olduğu gibi “metroya
veya kalabalık yerlere bomba koymak” ile sınırlı kalmadığının
altı çizilmektedir. “Harekete geçmek için tek başına karar alan
unsurlar” tarafından oluşan bu yeni tehdidin, “her yerde, her
anda, burada şimdi” ortaya çıkabileceği ve “bu fanatiklere karşı
Fransa’nın çok zaman kaybettiği” söylenmektedir (Thréard,[2]).
DAİŞ’in liderlerinden Ebu Muhammed El Adnani’nin yalnızca
“kötü ve pis Fransızları” öldürme emri değil, Fransızları nasıl
287
288 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
öldürülmesi gerektiğini anlatan ifadeleri de aktarılmıştır. Adnani’nin kullanmış olduğu “başına bir taşla vurun, bıçakla
boğazlayın, arabanızla ezin, yüksek yerlerden atın, boğun veya
zehirleyin” gibi çarpıcı sözlerine yer verilmesi, kamu oyunda
korku hissi uyandırabilmektedir. Olayları somutlaştırma adına
“bin Fransız gencin Irak’ta veya Suriye’de bu gözü dönmüşlere”
katılmaları, DAİŞ’e “Fransız Cumhuriyetin kalbinde önemli bir
altyapıya sahip olmalarını sağlamaktadır” denmektedir (Roufio, [2]).
Bununla birlikte, DAİŞ’in “doğrudan Muhammed’den gelen bir mirasa sahip olduğunu ve İslam’ın ilk dönemindeki
düzeni [yeniden] kurmayı” amaçladıklarını söylemektedir. Gazete, Müslüman otoritelerinin “İslam bu değildir, bunlar çağdışı
katliamlardır” açıklamalarına karşı çıkarak, DAİŞ’e “katılanlar
dindar kesimden gelmektedir” demektedir (Rioufol, [3]). Aynı
şekilde, Laurent Fabius’ün “DAİŞ’in, barış dini olan İslam ile
ilgisi olmadığını göstermek için ideolojik bir mücadele vermeliyiz” sözlerine karşı çıkmak için, Ebu Muhammed El Adnani’nin
“Allah’a güvenin ve her yolla kâfirleri öldürün” sözlerini öne
çıkartmaktadır. Gazeteye göre, “Müslümanları temsil etmeseler
de, cihatçıların yine de Müslüman oldukları” unutulmamalıdır.
“İslam, yalnızca bir din değil aynı zamanda medeniyetler arasında bir savaş başlatan hukuk sistemi, anayasa ve fetih ideolojisidir” (Roufiol[2]).
DAİŞ’e katılıma karşı gazete sert önlemler alınmasını
savunmaktadır: “Teröre karşı bir kanunun, olmasına karşın
18 yaşından küçük çocukların ülkeden çıkışlarının izne tabi
olması gerektiği veya vatandaşlıktan çıkarma prosedürü gibi
maddelerin eksik olduğu” vurgulanmaktadır. Bu mücadelenin
tüm Avrupa ülkeleri tarafından benimsenerek “barbarlığa
karşı milli birlik ve beraberliğin şart olduğu ve gerekli tüm
araçların harekete geçirilmesinin gerekliliği” ifade edilmektedir
(Thréard, [2]).
10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı
● Antisemitizm ve Müslümanlar Konusunun Gazete
Başyazılarındaki İşleyişi
Le Figaro gazetesi, antisemitizm yani Yahudi düşmanlığı
konusunu irdelerken “Brüksel’deki Musevi Müzesi’nde gerçekleşen saldırının failinin kısa zamanda yakalanmasına rağmen
Avrupa’daki cihatçı tehdidinin hala kaygı verici boyutta” olduğunun altını çizmektedir. Gazeteye göre, bu tehdit özellikle
demokratik rejimlerinin zaafını ortaya çıkartmaktadır. Örneğin,
saldırıları işleyen kişi hakkında istihbarat teşkilatının elinde
birçok bilgi olmasına rağmen, eylemler engellenememiştir (Thréard, [3]). Mehdi Nemmouche ve Muhammed Merah gibi terör
faillerinin isimleri zikredilip, “bugün yaklaşık 150 tutuklu, potansiyel terörist profiline uymaktadır” ve “Fransa’daki cezaevlerinde, tutukluların neredeyse yarısı Müslümanlardan oluşmaktadır” gibi korku ve panik hissi uyandıran ifadeler ve söylemler
kullanılmıştır (Thréard, [4]). Ayrıca, “Fransa yakında, Batılı
ülkeler arasında en antisemitik ülke olacaktır” diyerek “Yahudi
düşmanlığının yanı sıra Fransız düşmanlığının da unutulmaması gerek” sözleriyle Fransızlar ve Yahudileri mağduriyette
ortak kader vurgusu yapmaktadır (Limbert, [2]).
Gazete yazarları, cezaevi mahkûmları üzerinden İslam ve
Müslümanları stigmatize edici ifadeler kullanmaktadır; “cezaevlerinde, İslam’ın yaygınlaşmasının bir saatli bomba” olduğunu
iddia etmekte, bu bilginin cezaevi idarecileri tarafından dile
getirildiğini fakat resmi raporlarda bu tehditten bahsedilmediğini hatta “İslam ve Müslüman kelimelerinin kullanılmamaya
çalışıldığını” söylemektedir. Ayrıca, “Fransa’da cezaevlerindeki
tutukluların neredeyse yarısının Müslüman” olduğunu söyleyerek bütün Müslümanların potansiyel cihatçı olduklarını ima
etmektedir (Thréard, [4]). Gazete, göçmen ailelerin çocuklarıyla
ilgili de genellemeler yapmaktadır: “Her şeyi yakan, kıran ve
yağmalayan Kuzey ve Orta Afrika kökenli göçmen çocukları
(...) Fransa’dan nefret eden Fransızlardır” ifadesiyle suçlama ve
ötekileştirme yapılmaktadır (Limbert, [2]).
289
290 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Le Figaro gazetesi, Brüksel Musevi Müzesi veya Paris yürüyüşlerinde vuku bulan olayları temel alarak Siyasal İslam’ın
antisemitik olduklarını ama bu durumun ifşa edilmediğini
söylemektedir: “Yahudi düşmanlığı radikal İslam tarafından
sergilendiğinde gözler başka yönlere çevriliyor, bahaneler üretiliyor (...) Siyasal İslam’ın ne olduğu açıkça söylenilmemektedir
Cinsiyet ayrımcılığı yapan, ırkçı ve Yahudi karşıtı bir totalitarizmdir”. “İçişleri bakanı Bernard Cazeneuve ‘dinler veya medeniyetler arasında savaş yoktur. Bu eylemlerle İslam’ın hiçbir
ilgisi yoktur’ sözleri, İslam’ın gerçeğini saklayanların işine gelmektedir”. “Antisemitizmi ve ırkçılığı yalnızca aşırı sağcılarda
görenler, göçmenlerin yaşadıkları şehirlerde farklılığa karşı
ölümcül nefretin büyümesine göz yummuştur” (Rioufol, [4]).
Gazete antisemitizm ile mücadele çerçevesinde sert önlemlerin alınmasını talep etmektedir. Yahudi düşmanlığının takibi
için “Internet ve sosyal ağlar tüm Avrupa tarafından, çocuklara
karşı işlenen cinsel suçlularda uygulandığı gibi, çok sıkı takip”
edilmesini istemekte ve “bu tehlikeli kişiler, Ortadoğu veya Afrika’ya gidiş ve dönüşlerinde sıkı bir polis ve yasal takip altında
tutulmalı, pasaportları ellerinden alınmalı, yabancı uyruklu
olanları da sınırdışı edilmelidir” gibi taleplerde bulunmaktadır.
Yazarlar “bazı kişilere göre temel özgürlüklere aykırı görülebilir fakat masumların güvenliği özgürlüklerin başında gelmiyor
mu?” gibi gerekçelerle bu önerilerini meşrulaştırmaktadır (Thréard, [3]). “Tepki vermek için yeni bir felaketi bekleyemeyiz”
diyerek okurlarını durumun aciliyetine dikkat çekmektedir:
“Cezaevlerin cihatçı yetiştiren okullara dönüşmesini engellemek
için çözümler bulunmalı”; “kendilerini imam ilan edenler yasaklanmalı, tutuklu yardım dernekleri sıkı bir şekilde denetlenmelidir ve cezaevi kurumlarıyla istihbarat kurumları arasında
daha yakın işbirliği yapılmalıdır” (Thréard, [4]). Bu bağlamda
gazete başyazarları, bu olayları bir işgal olarak görmekte ve
şu ifadede bulunmaktadır: “70 yıl önce Nazizm’den kurtulan
Fransa, yeni totaliter bir işgali kabul edemez... Fransa kimliğini
savunmaktan utanmamalı. Uzun zamandan beri aynı radikal
10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı
İslam’la karşı karşıya kalan İsrail demokrasisi takip edilmesi
gereken bir örnek olmuştur” (Rioufol, [4]).
Le Monde Gazetesinin Başyazılarında
Müslümanlar ve İslam
Le Monde gazetesi, 1944 yılında Hubert Beuve-Méry tarafından kurulmuş ve sahipleri Xavier Niel ve Pierre Bergé ve
Matthieu Pigasse ismindeki iş adamlarıdır (Le Monde, 2010b).
1999 yılında en iyi 10 gazete arasında 6. sırada yer almıştır
(Merrill, 2000). 2014 yılında Fransa’nın en çok satan gazeteleri arasında 273.111 tirajla ikinci sırada yerini almıştır (OJD,
2015b). Le Monde açıkça kabul etmese de editoryal çizgisi merkez sol olarak bilinmektedir (Le Monde, 2010a). Okuyucu kitlesi
genel olarak merkez sol görüşlüdür; yüzde 63 oranda sol parti
seçmeni tarafından okunmaktadır (Marianne, 2012).
Le Monde gazetesi Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılmalarıyla ilgili üç makale, Hervé Gourdel’in infazıyla ilgili bir
makale, antisemitizme ve Müslümanlarla ilgili üç makale olmak
üzere toplam yedi başyazı yayınlamıştır. Le Monde gazetesinin
başyazarları, Müslümanlarla ilgili olayları ele alırken genelleme
yapmadan daha sağduyulu bir yaklaşım göstermekte ve katı laikliğinin çözüm olmadığını, sorunları demokratik ve çoğulcu bir
perspektifle çözülmesini vurgulamaktadırlar.
İncelenen Le Monde başyazıları:
Le Monde, [1]: “La fascination morbide pour le djihad” (Cihada karşı hastalıklı hayranlık), 18.11.2014.
Le Monde,[2]: “Face a l’Etat islamique, ne cédons pas à la
confusion des esprits”, (İslam Devletine karşı kargaşaya yenik
düşmeyelim), 24.12.2014.
Le Monde,[3]: “Terrorisme: un projet de loi dangereux”,
(Terörizm: tehlikeli bir yasa tasarısı), 15.09.2014.
291
292 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Le Monde,[4]: “La haine de l’autre, un poison pour la
démocratie”, (Ötekinin nefreti, demokrsasiye karşı bir zehri),
27.09.2014.
Le Monde,[5]: “Les liens mortels du djihad et de l’antisémitsime” (Cihat ile antisemitizmin ölümcül bağlar), 02.06.2014.
Le Monde,[6]: “Contre la banalisation d’un nouvel antisémitisme” (Yeni bir antisemitizmin banalleşmesine karşı),
23.07.2014.
Le Monde,[7]: “Manifestations interdites: l’aveu d’impuissance du gouvernement” (Yürüyüşlerin yasaklanması: hükümetin çaresizliğin ifadesi), 21.07.2014.
● Fransız Müslümanların DAİŞ’e Katılmaları
Konusu
Le Monde Gazetesi Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılımı konusunu ele alırken Avrupa’dan katılanların sayısının
artışı üzerinde durmakta ve bunların arasında “sayıları 1132’yi
bulan mühtedi gençlerin en kalabalık grubu” oluşturduklarını
söylemektedir (Le Monde, [1]). DAİŞ’in yayınladığı videolarda
militanlarının eyleme geçmesini emretmesi üzerine, “Fransa’ya
karşı var olan tehdit küçümsenmemelidir” ve “son günlerde
ortaya çıkan olaylar endişe vericidir” gibi ifadelerle kamuoyuna
panik-korku hissi vermektedir. Gazetede örgüt içindeki gidiş ve
dönüşler sayılarla ifade edilmekte, “700 cihatçı Suriye’ye gitti ve
bunların arasından 200’ü Fransa’ya döndü” denilmekte ve durumun vahameti üzerinde durulmaktadır (Le Monde, [2]).
Bununla beraber, gazete bütün Müslümanlar hakkında
bir genelleme yapmama gayreti içindedir. Örneğin, “olayların
kaygıya yol açması” doğal karşılanırken “kavram kargaşasının
yapılmamasına” özen gösterilmeli, “İslamcı ve Müslüman” kelimeler kullanıldığında, aralarındaki ayırıma dikkat edilmelidir.
“İslamcı ve Müslüman, terörist ve akıl sağlığı yerinde olmayanla
bir midir?” diyerek dikkatli olunması gerekliği savunulmaktadır.
10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı
Sağduyulu bir yaklaşım sergileyerek gazete, “korkuya ve kolektif psikozlara kapılmamalıyız” demektedir. Böyle bir itina
gösterilmemesi, “aşırı sağcı düşüncenin temelini oluşturan ‘iç
düşman’ kavramının benimsetilmesine” ve “insanları birbirine
düşürülmesine” yol açabilir diye uyarılmaktadır (Le Monde, [1]).
Ilımlı çözüm arayışlarına giren gazete başyazarları, okurlarını “teröre karşı mücadele uğruna özgürlüklerimizden ödün
vermeli miyiz?”, “Muhammed Merah ve Mehdi Nemmouche caydırıcı yasa olmadığı için mi ortaya çıktılar?” gibi sorularla olayın
yasal bir sorun olmadığına dikkat çekmektedir. Teröre karşı
mücadele için “Meclise getirilen yasa tasarıları”, kişisel verilerin gizliliği açısından “gitgide Fransa’yı Amerikan NSA’ya benzettiğini” ifade eden gazete, özgürlüklerden “verilen tavizlerin
hukuk geleneğine zarar verdiğini” savunmaktadır (Le Monde,
[3]). Aynı şekilde, “şiddet ve nefret eylemlerine karşı harekete
geçmemenin yenilgiyi kabul etmek anlamına geldiğini” yazarak
“bu mücadelenin yalnızca askeri bir mücadele olmadığını” da
vurgulamaktadır. Özeleştiri kapılarını zorlayan gazete, “toplumumuzun umut vaat etmediği bu gençlerin DAİŞ’in etkisi altına
girmesi, entegrasyon konusundaki eksikliklerden kaynaklı olduğunu” vurgulamaktadır. Bu bağlamda, gazete, çoğulculuğun bir
değer olduğunu, “bu mücadeleyi kazanmanın farklılıkları kabul
etmekten ve yenilenmiş bir laiklikten geçtiğini” ısrarla ifade
etmektedir (Le Monde, [2]).
● Hervé Gourdel’in İnfazı Konusu
Gazete editoryalı, korkunç infazla ilgili sağduyulu bir
yaklaşım sergileyerek, “tepkilerini en net biçimde gösterenlerin
Fransız Müslümanlar, Müslüman dernekler ve diğer Müslüman
topluluklar olduğuna” işaret etmektedir. Ayrıca gazete Müslümanlar arasında genç düşünürlerin tepkilerine de yer vermektedir. Genç Müslüman düşünürler “Müslümanların, sanki gerek
varmış gibi, bu tür eylemlere karşı olduklarını açıkça beyan
etmek zorunda bırakılmalarına kızmaktadırlar” denilmektedir.
293
294 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Bu tavrın bir yönüyle de “farklı duruşların birbirlerini haklı olarak tamamlamakta” ve “ötekine olan nefretin cihatçı barbarlığın
kaynağı” olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.
Bu bağlamda, gazete başyazarları, ılımlı çözüm önerilerinde
“karalama politikasının, nefret dilinin... Anayasa’nın ırk, din ve
köken ayrımı yapmaksızın temel hak ve özgürlüklerin koruyucusu olduğu usanmadan anlatılmalı” gibi söylemlerin yaygınlaştırılması gerektiğine vurgu yapmaktadırlar (Le Monde, [4]).
● Antisemitizm ve Müslümanlar
Antisemitizm konusunda gazetenin daha katı bir tavır sergilediğini söylemek mümkündür. Düzenlenen “Musevi Müzesi
saldırısının tek gerçek amacının” bir ırkı hedef almak, sırf “Yahudi oldukları için erkekler, kadınlar, çocukları öldürülmekte”
denilmektedir. Bu “saldırı Muhammed Merah olayını” hatırlattığını ve bu antisemitizmin “en alçak ırkçı stereotipileri yeniden
canlandırdığını” söylenilmektedir (Le Monde [5]). Bu doğrultuda
gazetedeki ifadeler panik-korku hissi uyandırmaktadır. “Yeni
bir antisemitizm dalgasıyla karşı karşıya kalındığını” ifade eden
gazetede, “Yahudi örgütlerin tehlike altında” olduğunu vurgulamakta ve “Merah ve Brüksel olaylarının cihatçı ve İsrail nefretini körükleyen bir ideoloji meydana getirdiği” düşüncesi hâkim
durumdadır. Hatta yazarlar şunu söylemektedirler: “Korkunç
bir gerçek vardır: 2014 Fransa’sında bazı banliyölerde kippa
takmak zor, hatta imkânsızdır” (Le Monde [6]).
Bu tedirginliklerini dile getiren gazete, satır aralarında
sağduyu çağrısında bulunmayı ihmal etmemektedir. Çeşitli
yürüyüşlerde çıkan olayları bahane ederek “yürüyüşleri yasaklayan Cumhurbaşkanı ve Başbakan ateşe benzin dökmekle” ve
“çaresizliklerini ortaya koymakla” suçlanmakta, oysa “yasaklanmayan yürüyüşlerde hiçbir sorun çıkmazken, yasaklananlarda olaylar çıkmıştır” denilmektedir. Ayrıca, İsrail-Filistin
meselesindeki “dengeli Fransız diplomatik yaklaşımın bozulduğu” hatırlatılmaktadır (Le Monde, [7]). Ayrıca, “Müslüman
10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı
toplumunda olduğu kadar aşırı sağcılar arasında da olan banalleşmiş bir antisemitizmden” söz edilebileceği ve “son üç haftadır
organize edilen kırka yakın yürüyüşün çoğunun sorunsuz bir
şekilde gerçekleştiği” vurgulanmaktadır (Le Monde, [6]). Çözüm
noktasında “Filistin ve İsrail’deki olayların, Fransız Müslüman
ve Musevilerde yankı bulması doğaldır, fakat Müslüman veya
Musevi olsun, bu toplumların önderlerinin her şeyi meşru kılmalarını eleştirebiliriz” söylemi öne çıkmaktadır (Le Monde, [1]).
Libération Gazetesinin Başyazılarında
Müslümanlar ve İslam
18 Nisan 1973 yılında Jean-Paul Sartre’ın yönetiminde kurulan Libération gazetesi, başlarda aşırı sol bir duruş sergilerken, Jean-Paul Sartre’ın 1974 yılında Gazete’den ayrılmasıyla
demokrat sol çizgide konumlanmıştır. Gazete’nin okuyucu kitlesi merkez sol ya da demokrat sol görüşlüdür (Peralva ve Macé,
2002). Libération 2014 yılında 93.781 tirajla altıncı sırada yer
almıştır (OJD, 2015c). Libération gazetesi Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılmalarıyla ilgili dört makale, Hervé Gourdel’in
infazıyla ilgili iki makale, Antisemitizm ve Müslümanlarla ilgili
üç makale olmak üzere toplam dokuz başyazı yayınlamıştır. Libération Gazetesi’nin başyazarları, Müslümanlarla ilgili olayları
ele alırken genelleme yapmadan daha sağduyulu bir yaklaşım
göstermekte ve kamuoyuna terörün çıkış nedenlerinin irdelenmesine çağırmaktadır.
İncelenen Libération Başyazıları:
Decouty, [1]: Eric Decouty, “Glaçante” (Tüyler ürpertici),
12.02.2014.
Decouty, [2]: Eric Decouty, “Enfant égarés” (Kayıp çocuklar), 27.03. 2014.
Decouty, [3]: Eric Decouty,“Terreur” (Terör), 12.06.2014.
295
296 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Sergent, [1]: François Sergent, “Réponses” (Cevaplar),
01.05. 2014.
Sergent, [2]: François Sergent, “Surveillance” (Denetim),
01.06.2014.
Joffrin, [1]: Laurent Joffrin, “Dignité” (Haysiyet), 25. 09.
2014.
Joffrin, [2]: Laurent Joffrin, “Martyre” (Şehit), 24. 09. 2014.
Joffrin, [3]: Laurent Joffrin, “Propagandes” (Propaganda),
20.08.2014.
Joffrin, [4]: Laurent Joffrin, “Préjugé” (Önyargı), 10.12.2014.
● Fransa Müslümanlarının DAİŞ’e Katılmaları
Konusu
Libération gazetesi Fransız Müslümanlarının DAİŞ’e katılmaları konusunu ele alırken özellikle savaşın Fransa topraklarına sıçraması endişesini dile getirmekte ve korku-panik
hissi uyandırmaktadır. Sayıları “yüzlerle ifade edilen Fransız
cihatçıların, ölümü göze alıp Suriye topraklarına göç etmesi” dolayısıyla karşı karşıya kalan Fransa’yı bekleyen asıl tehlikenin
“er ya da geç geri dönecek olan, kanlı savaşlarda eğitim görmüş
askerler” olduğunun farkına varılmıştır (Decouty, [1]). Gazeteye göre, bu “yeni terör tehdidinin” bir özelliği de “kendini belli
etmeyen yüzlerce Fransız savaşçının, bir kaç haftada fanatikleşerek, savaşlarını Batı topraklarına yayacaklarını ilan etmeleridir” (Decouty, [2]). Hatta “teröristlerin savaşmak için öncelik
verdikleri toprakların Avrupa toprakları olduğunu” ve Batı’da
“hiç bu ölçüde büyük ve sonu olmayan bir savaşa kendini adamış
bir terör grubuyla” karşılaşılmadığı ifade edilmektedir (Decouty,
[3]). Verilen bu mücadeleyi “cihatçı kamplarda yetişmiş, fanatik
gruplara katılan Fransız gençlerinin”, “kutsal savaş” olarak
gördüklerini vurgulayan gazete, “polisin sıkı denetiminden sıyrılabilen” bu teröristlerin “bütün Batı ülkeleri için endişe verici
bir gelişme olabileceğini” savunmaktadır (Sergent, [1]).
10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı
Kaygı verici bu durumları dile getirmekle beraber, gazete
yazarları, bir yönüyle de objektif olmak adına, “barbar Esad’a
karşı savaşmaya” gitmiş olan “bu ‘ kayıp çocukların’ çok azının
döneceğine” inanıldığını da yazmaktadır (Decouty, [1]). Kandırılarak “internet sitelerinin ve bazı ağabeylerin etkisinde kalarak, teröristlerin uzman ellerine düşmüş” gençlerin söz konusu
olduğu vurgulanmaktadır (Decouty, [2]). Bu konuda “araştırma” yaptığını da ifade eden gazete “ülkelerine dönebilecek ve
potansiyel tehdit sayılabileceklerin bir avuç kadar olduğunu”
zira gidenlerin “asıl amacının Esad gibi bir diktatörün elinden
bir halkı kurtarmak olduğuna” işaret etmektedir (Sergent, [1]).
Aslında “İslam Devleti Örgütü’nün (Daiş) 2003 yılında Amerika’nın Irak’ı işgal etmesinin sonucu” olarak ortaya çıktığını da
itiraf etmektedir (Decouty, [3]).
Bu konuyla ilgili Fransa’nın almış olduğu önlemler eleştirilmekte ve buna karşın daha ılımlı çözüm arayışlarına gidilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Gazete, “başka ülkelerdeki
radikalleşmeyi önlemek için atılan adımların aksine, Fransa’nın
yasal çözümler aramayı tercih ettiğini”, bu bağlamda “Suriye’den dönen gençlere yönelik, suç işleyip işlememelerine bakılmaksızın, mahkeme tarafından yargılanma” riskiyle karşı karşıya kaldıklarını söylemektedir. Gazete, “bir toplumu veya dini
hedef alıp ayrımcılık yapılmaması gerektiğini” ve “cihatçılara
karşı polisiye ve adli tedbirlerin yanı sıra siyasi çalışmaların” da
yürütülmesinin kaçınılmaz olduğu ifade edilmektedir (Sergent,
[1]). Ayrıca, “ılımlı Müslümanların, El Kaide cihatçılarının gerçek İslam ile bağdaşmadıklarını” duyurmaları gerektiğini ifade
etmektedir (Decouty, [2]).
● Hervé Gourdel’in İnfazı Konusu
Gourdel öldürülmesiyle ilgili olarak Gazete, “konuyla hiç
ilgisi bulunmayan Fransız Müslümanlarından anında tepki beklemenin” yanlış olduğunu, böyle bir beklentinin “Fransız Müslümanların İslam fanatiklerine karşı hoşgörülüymüş” gibi bir algı
297
298 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
oluşturduğunu, hâlbuki “bu teröristlerin her şeyden önce kendi
dindaşlarına savaş açtıkları” bilinmekte olup, “dini otoritelerin
yayınladıkları çağrıları ve gerçek İslam’ı gençlere anlatmaları
son derece değerlidir” denilmektedir (Joffrin, [1]). Gazetenin
bu sağduyulu yaklaşımıyla beraber, çözüm olarak, “son derece
onurlu, dayanışmacı olan bu Müslümanların duruşunun çift
yönden yararlı olduğu” belirtilerek, “bir yandan genç Fransızlara teröristlerin öğrettikleri İslam’ın gerçek İslam’dan uzak
ve çarpıtılmış bir İslam olduğunu kanıtlamış olduklarını, diğer
yandan medeniyetler savaşı masalını, İslam’ın Batı değerlerine
karşı olduğunu gerçekmiş gibi gösterenlerin ağzını da böylelikle
kapatmış olacaklarını” ifade etmekte ve “gerçek kurbanların her
şeyden önce Müslümanlar” olduğunu vurgulamaktadır. Sonuç
olarak gazetede “tartışmaların demokratik kurallara bağlı kalarak yapılması” gerektiği ifade edilmektedir (Joffrin, [2]).
● Antisemitizm ve Müslümanlar Konusu
Libération gazetesi Musevi Müzesi’ne saldırı olayını DAİŞ
tehdidi bakımından ele almaktadır. “Mehdi Nemmouche olayının tehdidin” boyutlarını ortaya koyduğunu söyleyerek “Suriye’den Avrupa’ya geçiş yapan cihatçıların yarattığı endişeye”
dikkat çekilmiştir (Sergent, [2]). Bununla birlikte, gazeteye göre
“şiddet olaylarının Yahudi düşmanlığından beslendiğine” inanılmaktadır (Joffrin, [1]). Yazılarda, “Antisemitizmin Fransa’nın
bir gerçeği olduğu da” vurgulanmıştır (Joffrin, [4]).
Öte yandan, gazete başyazarları “tehlike altında bulunan
bir halkın, uluslararası toplum tarafından terk edilmesini, öfkeli genç Müslümanların bu katılımını açıklamakta” olduğunu
ve buna rağmen sağduyulu bir yaklaşımla “hepsinin ülkelerine
radikalleşmiş olarak dönmediklerini” ifade etmektedir (Sergent,
[2]). “Yahudi karşıtı eylemler yapanların kınanmaları” ve “müsamaha gösterilmeksizin cezalandırılmaları” gerektiği, ancak
“bunun iki topluluk arasında aşılmaz bir çatışmanın var olduğunu düşünmenin” doğru olmadığı da bildirilmektedir (Joffrin,
10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı
[3]). Aksi halde “rakamlarının da gösterdiği gibi, Müslümanlara
karşı genel bir tahammülsüzlüğün hâkim” olduğu ve bu topluluklara “karşı yapılan saldırıların artabileceği” vurgulanmaktadır (Joffrin, [4]).
Gazete başyazarları çözüm sürecinde meydana gelebilecek
olası yanlışların bertaraf edilmesi için çeşitli tespit ve sorgulamalarda bulunmaktadır. Örneğin, Nemmouche olayı ile ilgili
olarak, “cihattan dönen gençlerin kesin olarak mercek altında
tutulacaklarını, fakat bu kontrolün Müslüman nüfusunun tamamına yayılmasının ve cihada katılanlar için özel yasalar düzenlenmesinin gerekli olup olmadığını” sorgulamaktadır. Aynı
doğrultuda, “terörizme karşı mücadelenin gerekli olduğunun fakat bu zorunluluğun, hukuk devletlerinin değerlerine ters düşen
hukuk dışı düzenlemelerin meşru kılınmaması” gerektiği ifade
edilmektedir (Sergent, [2]). Her ne kadar “antisemitik eylemlerin tolere edilmemesi” talep edilse de “aynı zamanda yürüyüşlerde (polis tarafından uygulanan) utanç verici şiddet de haklı
çıkarılmamalıdır” denilmekte. Bununla birlikte “komüniteryanizme karşı, bu mücadeleye Yahudi topluluklar da katılmalıdır
ve Netanyahu hükümetinin söylemlerini onaylamaların yanlış”
olduğu vurgulanmaktadır (Joffrin, [3]).
299
300 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Kaynaklar
Bronner, L. (2010). La Loi du ghetto, Paris, Pocket.
Ellul, J. (1962). Propagandes, Librairie Armand Colin.
Etienne, B. (2002). La fabrique des regards, La pensée de midi, no:9.
Deltombe, T. ve Rigouste, M. (2006). L’ennemi intérieur : la construction médiatique de l’ ‘Arabe’”, Blanchard,
P. Blancel, N. ve Lemaire, S. La fracture coloniale, Paris, La Découverte.
Deltombe, T. (2006). Le Choc des Civilisations vu par TF1 et France
2, Islam, médias et opinions publiques Déconstruire le “choc
des civilisations”, L’Harmattan, Paris.
Deltombe, T. (2005). L’islam imaginaire. La construction médiatique
de l’islamophobie en France, 1975-2005, Paris, La Découverte.
Driencourt, J. (1950). La propagande nouvelle force politique, Armand Colin.
Gastaud, Y. (2000). L’immigration et l’opinion publique en France
sous la Vème République, Paris, Seuil.
Geisser, V. (2003). La nouvelle islamophobie, Paris, La découverte.
Gusfield J. (2009). La culture des problèmes publics. L’alcool au
volant : la production d’un ordre symbolique, Économica.
Habermas, J. (1962). Strukturwandel der Öffentlichkeit (Kamusal
Alanın Yapısal Dönüşümü).
Henry, J-R. ve Frégosi, F. (1988). Variations françaises sur l’islam
éternel, Annuaire de l’Afrique du Nord, cilt. 27.
Merrill, J. (2000). Les quotidiens de référence dans le monde. Le
Cahier du Journalisme, no: 7.
Miège, B. (1995). La pensée communicationnelle, PUG.
Mills-Affif, E. (2008) L’islam à la télévision, les étapes de la médiatisation, Cahiers de la Méditerranée, no: 76.
Peralva, A. ve Macé, E. (2002). Médias et violences urbaines : Débats
politiques et construction journalistique, La Documentation
Française.
10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı
Saïd, E.W. (2011). L’Islam dans les médias, Paris, Sindbad/ Actes
Sud.
Testot, L. (2005). Comment les médias français voient l’islam,
Sciences Humaines, no: 159.
Gazeteler
Le Monde (2012a). “Avec Alexis Brézet, Dassault veut ouvrir ‘une
nouvelle étape’ au ‘Figaro’”, (13.07.2012).
Le Monde (2012b). “L’affaire des sondages de l’Elysée fait son retour”. (11. 12. 2012).“
Le Monde (2010a). “Une ligne éditoriale?” (30.10.2010).
Le Monde (2010b). “Le Monde a conclu sa recapitalisation”.
(03.11.2010).
Marianne, (27.04.2012). “La couleur politique des medias”.
Europe 1, (21.09.09). “Le Figaro s’assume du centre et de droite”.
L’Obs, (08.11.2012). “L’islam et les médias : cet acharnement sans
gêne”.
Internet
OJD, 2015a:
www.ojd.com/Support/Le-Figaro
www.ojd.com/Chiffres/La-Presse-Payante/Presse-Quotidienne-Nationale
OJD, 2015b:
www.ojd.com/Support/le-monde
www.ojd.com/Chiffres/La-Presse-Payante/Presse-Quotidienne-Nationale
OJD, 2015c:
www.ojd.com/Support/Libération
www.ojd.com/Chiffres/La-Presse-Payante/Presse-Quotidienne-Nationale
301
III. KISIM
SONUÇ
VE
GENEL DEĞERLENDİRME
11.
SONUÇ,
GENEL DEĞERLENDİRME
ve ÖNERİLER
Nuri TINAZ 1
Ahmet UYSAL 2
Meltem ÇELİK DİRSEHAN 3
Bu çalışmada Avrupa’nın en önemli ülkelerinden birisi
olan Fransa’da 2014 yılında Müslüman azınlıkların hak ve
özgürlükleri, yazılı kaynaklar üzerinden incelenmiştir. Fransa, Avrupa’da Müslümanların en yoğun yaşadığı ülke olarak
Müslümanlarla ilgili tartışmalarda genelde dünyada ve özelde
Avrupa’da sık sık gündeme gelmektedir. 200 yıldır Müslümanlarla muhatap olmasına rağmen Fransa, kendi içindeki Müslümanlarla uyumlu bir ilişki geliştirmekte zorlanmaktadır. Bu
sorunların bir kısmı tarihsel olarak sömürge dönemiyle ilişkilidir. Sömürge döneminde işgal edilen Müslüman ülke halklarına
tepeden bakılmış ve kolonilerden (özellikle Cezayir’den) Fransa’ya yoğun bir asker ve işçi nüfusu göçü olmuştur. II. Dünya
Savaşı’ndan sonra Fransa diğer Müslüman toplumlardan ve
1
Prof. Dr. Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü,
[email protected]
2
Doç. Dr. Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi &
Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected]
3
Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected]
306 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Türkiye’den ciddi bir nüfusu göçmen olarak kabul etmiştir.
Aradan uzun zaman geçmesine rağmen Kuzey Afrika ve diğer
bölgelerden gelen Müslümanlar, Fransa siyasi ve sosyo-kültürel
ortamında entegrasyon sorunları yaşamaktadır.
Fransa’da genel görünümün yansıtıldığı 1. ve 2. Bölümlerde Fransa’nın tarihsel, ekonomik ve sosyo-politik yapısı incelenmiştir. Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı eşitlik, özgürlük ve
dayanışma gibi cumhuriyet değerleri ve onları etkileyen emperyal geçmiş çerçevesinde Fransız politik kültürü anlatılmıştır. Bu
prensiplerle bağlantılı olarak milliyetçilik ve laikliğin Fransa tarihinde kilise ile yaşanan uzun mücadelelerde laikliği savunan
kesim galip gelmiş ve diğer Avrupa örneklerindeki toleranslı ve
çokkültürlü sekülerleşmeye göre katı sayılabilecek bir laiklik
(laïcité) anlayışı ortaya çıkmıştır.
Bu anlayış Fransız İhtilali’nde ortaya çıkan prensiplerle pekişerek idealize edilmiş bir Fransız tasavvurunu ortaya
çıkarmıştır. Fransa’nın temel ulusal ilkelerinin başında gelen
‘eşitlik’ ilkesi, Fransa’da hâlihazırda var olan farklılığın ve çokkültürlülüğün desteklenmesi ve bu durumun kabulü söz konusu
olduğunda algılanışı ve uygulanışı sebebiyle işlevsiz kalmaktadır. Hatta bu gibi temel ilkeler homojen ve üstün ulus anlayışı
ile farklı özelliklere sahip toplulukları dışlamaya da yatkın hale
geldiği görülmektedir. Aynı bölümde ayrıca ülkenin demografik
özellikleri incelenmiş ve ülkenin en yoğun Müslüman nüfusa sahip Avrupa ülkesi olduğu ve nüfusun büyük ölçüde kentli olduğu
anlatılmıştır. Ayrıca, ülkedeki eğitim sistemi ve göçmenleri ilgilendiren birçok konu ve sorun ele alınmıştır.
Farklı bölümlerde değinildiği gibi Fransa’nın sorunları genelde katı laiklik anlayışını azınlık ve göçmenlere uygulamaya
çalışması ve entegrasyondan daha çok asimilasyona yoğunlaşmasından kaynaklanmaktadır. Bu hâkim laiklik anlayışı, dini
yalnızca özel alanda ve kilisede görmek isterken, Yahudilik ve
Hıristiyanlığın bu anlayışa uygun olduğu ancak İslam’ın buna
uymadığı kanaatindedir. İslam’ı etnik-kültürel olarak yabancı gören bu anlayış son zamanlarda daha da sertleşmekte ve
11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler
Müslüman pratiklere (başörtüsü, kurban kesme ve okul yemekleri gibi) sınırlamalar getirmektedir. Müslümanlar ayrımcılıktan şiddet ve teröre kadar birçok tartışmanın konusu haline
getirilmekte ve hatta İslam’ın Fransızlaşması veya laikleşmesi
de kamuoyunda yoğun şekilde tartışılmaktadır.
Son yıllarda yaşanan ekonomik sıkıntılar ve buna bağlı olarak yükselen aşırı sağ akımlar da Müslümanların entegrasyonunu
zorlaştırmakta ve huzurunu kaçırmaktadır. Üstelik küreselleşme
dolayısıyla bazı ekonomik yatırımların Uzak Doğu’ya kayması,
ülke içinde üretimin zayıflamasına yol açarak işsizliği artırmıştır.
2008 Küresel ekonomik krizinden çıkmakta hala zorlandığı için ülkede işsizlik de yabancı (göçmen) düşmanlığını artırmaktadır. Bu
olumsuz ve ayrımcı tutumlar Türkler ve diğer Müslüman göçmen
ve azınlık grupların istihdam edilme şansınlarını azaltmaktadır.
Genel Sonuçlar ve Değerlendirme
Bu çalışmada ortaya konulan literatür ve vaka analizlerine
göre Fransa’nın günümüzde içinde bulunduğu OHAL koşulları
ve Müslümanlara yönelik katı ve ayrımcı politikalar sadece
2015 yılı içindeki saldırıları referans alarak anlaşılamaz. Bu
çalışmadan edinilen sonuçlara göre bu güncel saldırılardan
henüz bir yıl önce, 2014 yılı içinde gerçekleşen ayrımcılık vaka
kayıtları Fransa’daki Müslüman ve Türk topluluklara karşı
tezahür eden olumsuz tutum ve davranışların hâlihazırda var
olduğunu açıkça ispat etmektedir. Üstelik Fransa’ya yönelik
göçün tarihsel serüveni içinde göç ve asimilasyon politikaları,
toplumsal değişmeler, tepkiler ve yükselen ayrımcılık ve ırkçılık
vakaları dikkate alındığında İslamofobi, Zenofobi ve ayrımcılığın Fransa’da tarihsel bir olgu olduğu anlaşılmaktadır. Bu
tarihsel gelişim süreci dikkate alınmaksızın Fransa’daki 2015
olaylarını, uygulanan OHAL politikalarını ve ayrımcılık vakalarını anlamlandırmak mümkün değildir. Bu kısımda her ayrı bölümdeki incelemelerin ve varılan sonuçların genel bir özetine değinmek işlevsel olabilir. Fransa’da göç temalı 3. Bölümde kısaca
307
308 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Fransa’nın göç tarihine değinildikten sonra ayrımcılığa maruz
kalan göçmenlerin köken ülkelerinin göç bağlamında Fransa
ile tarihsel ilişkisine yer verilmiştir. Buna göre özelde Türk ve
Müslüman toplulukların Fransa’ya göçü ve göç sürecini takip
eden yıllarda yerleşim ve entegrasyon meselelerine dair bir arka
plan sunulmaktadır. Fransa’ya yönelik Müslüman göçlerine
dair incelemelere göre Müslüman nüfusun çoğunlukla sömürge
ülkelerinden kolonyalist ilişkiler çerçevesinde Fransa’ya geldiği
ve Türklerin Fransa’ya göçünün ise İşgücü Anlaşması ve siyasi
sorunlar vesilesi ile gerçekleştiği ortaya konulmuştur. Bu farklılık Fransa’da Türkleri diğer Müslümanlardan daha farklı bir
etki alanına koymakta olduğu tespit edilmiştir. Türkler sömürge
ülkelerinden gelen Müslümanlara göre daha farklı entegrasyon
trendlerine sahiptir. Politika incelemelerinde ise Fransa’da göçmenlere yönelik tüm politikaların, entegrasyon ve vatandaşlık
politikalarının zaman içinde göçmen karşıtlığına doğru evirildiği sonucuna ulaşılmıştır. Fransa’daki Türk ve Müslüman nüfus
yapısı ve dinamiklerine ilişkin verilere göre bu toplulukların
maruz kaldığı insan hakları ihlallerinin kültürel, dini, fiziksel,
köken ülke ve sınıfsal farklılıklarla sıkı bir ilişki içinde olduğu
söylenebilir. Çıkan sonuçlara göre hem Fransa toplumunun hem
de göçmenlerin entegrasyon konusunda endişelerinin artmakta
olduğu görülmüştür.
Fransa’daki Türkiye’den gelen göçmenler ise sömürge ve sömürge sonrası dinamiklerle değil, 1965 Anlaşmasına bağlı olarak
ekonomik saiklerle, daha çok emek ihtiyacını karşılamak üzere
giden geçici işçiler ve ailelerinden oluşmaktadır. Ancak zamanla
bu işçiler orada kalıcı olmuş ve ikinci nesil Türkler hem yukarı
sınıflara doğru hareketlilik göstermiş hem de aile birleşmeleri
gibi nedenlerle kalıcı olmaya başlamıştır. Genel olarak Fransa’nın
göçmenleri entegre etmek yerine asimilasyona tabi tutması diğer
göçmen gruplar gibi Türkleri de etkilemeye başlamıştır. Ülkede
son yıllarda artan göçmen karşıtı söylemlerle bağlantılı olan aşırı
sağın (Ulusal Cephe) güçlenmesi diğer göçmenler gibi Türklerin de
huzurunu kaçırmaktadır.
11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler
4. Bölüm olan kültürel hak ve özgürlükler bölümünde kültürel çeşitliliğe sahip bir ülke olarak Fransa’da Türk ve Müslüman göçmen ve azınlıkların temel hak ve özgürlükleri ve bunlara
ilişkin bir takım ihlaller ve ayrımcı yaklaşımlar kavramsal ve
algısal boyut, yasal boyut ve gündelik yaşamdaki yansımalar
boyutu olmak üzere üç ayrı boyutta ele alınmıştır. Buna göre öncelikle Fransa’nın ulus bilincinin dayandığı devrim ve buna bağlı
olarak gelişen mitler ve Fransızlık olgusu gibi kırılma noktaları
göçmenlerin kültürel farklılıklarını görmezden gelmektedir. Bölümün son kısmında ise ele alınan vakalarda egemen toplum ile
azınlıklar arasındaki etkileşim ve iletişimin gündelik yaşamda
ne kadar sınırlı olduğu ve bu durumun Müslümanlar için doğurduğu olumsuz sonuçlar tartışılmıştır.
Kültürel haklar ve özgürlükler temalı bölümünde ele alınan
vakaların ilk grubu banliyölerdeki eşitsizlik ve ayrımcılık kaynaklı kimlik bunalımı yaşayan gençlerin cihatçı kimliğini benimsemelerindeki artış ile ilişkilidir. İkinci vaka grubu, kültürel-etnik
kimlik saygınlığının medya, siyaset ve toplum içinde zedelenmesi,
ırkçı tehdit ve tacizler ifade ve düşünce özgürlüğüne aykırı şekilde gelişen İnkâr Yasası vakalarıdır. Üçüncü grupta giyim-kuşam
kodları ve sembollerinden ötürü Müslümanların kamusal alanda
rencide edilmeleri, saldırıya uğramaları ve para cezasına çarptırılmalarına yol açan ve başörtüsü vakaları olarak özetlenen yasal
düzenlemeler, bu düzenlemelerin keyfi yorumlanması ve keyfi
kamusal müdahalelerdir. Son vaka grubunda ise asimilasyon politikasının bir boyutu olarak Türk çocuklarının devlet tarafından
zorla koruyucu aileye verilmesi ile göçmen çocuklarının kültürel
aidiyetlerinden, anadillerinden, dinlerinden koparılması ve bu
çocuklarının maruz kaldığı şiddet ve işkence vakalarıdır.
Fransa’da din alanında hak ve özgürlükler, başta laiklik
ilkesi olmak üzere birçok ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeler tarafından teminat altına alınmıştır. Bu temayı inceleyen
5. Bölümde ortaya konulduğu gibi Fransa’da dini ifade özgürlüğü
eşitlik ve tarafsızlık gibi temel değerler sayesinde dini azınlıkların Fransız toplumuna entegre olması beklenmiştir. Laiklik
309
310 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
ilkesinin bazı özgürlükçü kazanımları yanı sıra özellikle III.
Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan kiliseye karşı mücadele
çerçevesinde Fransız toplumunu derinden etkileyen laiklik politikaları dine ve özellikle İslama yönelik olumsuz bir yaklaşım getirmiştir. 20. yüzyılda Müslüman ülkelerden göç eden toplulukların
Fransa’ya yerleşmeleriyle Fransız toplumu çok dinli bir topluma
dönüşerek yeni ihtiyaçlarla karşı karşıya gelmiştir. Her ne kadar
yasal düzenlemeler Müslümanların dini yükümlülüklerini yerine
getirmelerini sağlıyor görünse de, uygulamada bu toplulukların,
cami, mezarlık yapımı, başörtüsü ve helal et gibi konularda ciddi
ayrımcılıklara maruz kaldıklarını söylemek mümkündür.
Laik Fransız Cumhuriyeti entegrasyon modelinin sınırlarını zorlayan dini çoğulculunun sağlanması için Müslümanlar
başta olmak üzere dini azınlıkların bu alandaki uluslararası
yasalarla garanti altına alınan temel hak ve özgürlüklerin
sağlanmasını talep etmeleri gerekmektedir. Eğitim temalı 6.
Bölümde Laik Fransız Cumhuriyeti’nin yapıtaşlarından biri
olan okul, özgürlük, eşitlik ve tarafsızlık ilkeleri çerçevesinde
eğitim alanındaki hak ve özgürlükler incelenmiştir. Bu bölümde
dışlanmış kesimleri bünyesine dâhil ederek toplumun entegrasyonunda önemli bir rol oynayan eğitim ve okul, günümüzde
Fransa, Cumhuriyetin kurucuları tarafından yüklenen bu rolünü yerine getirememektedir. Üstelik tam tersine eğitim ve okul
alanı Fransız toplumunu derinden etkileyen eşitsizlikleri yeniden üretmektedir. Gerek ait oldukları sosyal sınıftan, gerekse
dini, etnik ve kültürel kökenlerinden dolayı, göçmen ailelerinin
çocukları okul yönetiminden ve eğitim alanında çokkültürcü
olmayan yapı nedeniyle en çok mağdur olan kesimdir. Bununla
birlikte, laikliğin temeli olarak görülen okul, din konusunda da
oldukça hassastır. Din ve ibadet özgürlüğünü öne çıkaran laiklik
ilkesi, Müslüman çocuklarının okul alanındaki taleplerini göz
ardı etmekte ve bu çocuklarının ciddi ayrımcılığa maruz kalmalarına neden olmaktadır. Özellikle eğitim ve okul alanında
çocuklara bir arada yaşama kültürü öğretilirken onların kendi
kültürlerinin yaşatılmasına ve kendi kültürel sermayelerinden
beslenmelerine izin vermeli ve her türlü ayrımcılıklara karşı
11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler
çıkmalıdır. Ancak bu sayede Fransız vatandaşı yahut göçmen
olan Müslüman gençlerin geleceğe daha umutlu bakmaları sağlanabilir. Özellikle başörtüsü takılması gibi başkalarına zararı
olmayan bireysel var oluş ile ilişkili sosyo-kültürel pratiklerde
özgürlüğe öncelik vermeli, Müslümanlar başta olmak üzere göçmenlerle ilgili kamuoyu oluşumu ve hukuk mücadelesine önem
verilmelidir.
Ekonomi ve istihdam teması ile hak ve özgürlüklerin ele
alındığı 7. Bölümde emek piyasasında Türk ve Müslümanların
tecrübe ettiği temel hak ve özgürlükler ve bir takım ayrımcılık
vakaları dikkate alınmıştır. Öncelikle iş başvurularında Müslüman adayların, Hıristiyan adaylara göre iş görüşmelerine çağrılmaları ve işe kabul edilmeleri nispeten düşük olduğu ve dolayısıyla istihdam alanında daha az şanslı ve hatta dezavantajları
olduğu tespit edilmiştir. Kanunun yasakladığı bu tür ayrımcılıklara karşı geliştirilen ‘anonim CV’ uygulaması da işe kabul
edilme aşamasında eşitsizlikleri gidermede yetersiz kalmıştır.
İşe başlayan bireylerin maruz kaldıkları ayrımcılık örneklerine
bakıldığında, işini yapmak isteyen Müslüman bir mühendisin
nükleer santrale girişinin engellenmesi, arkadaşlarını Arapça
selamlayan bir görevlinin işini kaybetmesi, çalışanların İslam’a
uygun davranışlarından ötürü dışlanması gibi örnek olaylar
gözlemlenmiştir. Ayrıca, bu ayrımcılığa maruz kalmamak için
Fransız işverenlere alternatif olarak Türk girişimcilerin sayısının artması için yatırımcıların Fransa’da dikkat etmesi gereken
noktalara da değinilmiştir. Çünkü Fransa’ya göç eden Türkler,
iki-üç nesil önce vasıfsız işçilerken, günümüzde kalifiye ve üretken girişimciler haline gelerek, ayrımcılığa karşı istihdamda bir
alternatif fırsatlar sunabilmektedir.
Fransa’daki Müslüman vatandaşların siyasete katılımı
etnik köken, inanç/ibadet, cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, sosyo-ekonomik statü ve ikamet mekânı gibi birçok faktörden etkilenmektedir. Ne var ki, Fransa’da yasalar gereği kimliklerin
etnik köken ve benzeri diğer veriler üzerinden tanımlanmıyor
olması siyasete katılıma ve benzeri tespitleri zorlaştırmaktadır.
311
312 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Zira Fransa’da Fransız vatandaşı olmak esastır ve etnik-dini
kimliklerin gizlenmesi beklenmektedir. Bu konuları da içerecek
şekilde siyasi hak ve özgürlüklerin ele alındığı 8. Bölümdeki argümanlara göre Fransa’da milliyetçi ve muhafazakâr partiler ve
parti üyeleri müsamahasız, ırkçı ve Müslüman karşıtı ayrımcı
söylemler üretmektedir. Fransa’daki Müslüman vatandaşların
seçimlerde tercihlerini sol partiler lehine kullandığı görülmüştür. Bunun sebebi ise sağ ideolojiye sahip partilerin, parti üye ve
milletvekillerinin yabancı düşmanlığı, Müslüman karşıtlığı ve
ırkçılık özelliği taşıyan nefret söylemlerini her fırsatta açığa vurmalarıdır. Fransa’daki siyasal hak ve özgürlükler bağlamında
göçmen toplulukların en büyük şikâyetlerinden biri oy kullanma
haklarının olmamasıdır ve dolayısıyla siyasette yeterince temsil
edilememeleridir. Göçmen statüsünde olan ve Fransa’da doğmamış olanlara oy kullanma hakkı tanınmazken, bu göçmenlerin
Fransa’da doğan çocuklarına ise bu hak tanınmaktadır. Aşırı sağ
ve İslam karşıtı partilerin dengelenmesi için Müslümanların aktif olarak siyasete katılımı ve temsili büyük önem taşımaktadır.
Örgütlenme hakkı ve özgürlüğü modern demokratik toplumların temel özelliğidir. Dernekler, STK’lar ve diğer gönüllü
kuruluşlar, demokrasinin temel taşları olarak katılımcı demokrasinin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Söz konusu örgütler kişi hakları ve kamu yararını savunurken bazen de sosyal
hizmet sunmakta ve hatta istihdama yardımcı olmaktadır. Sivil
toplum kuruluşlarının demokrasiye ve katılımcılığa olumlu etkisinin farkında olan Batı dünyasında, bireyler vakıf ve dernek
faaliyetlerine katılma konusunda özendirilmekte ve teşvik edilmektedir. Fakat son yıllardaki gelişmeler bir Batı ülkesi olan
Fransa’nın tutum değiştirmesine sebep olmuş, Müslümanların
daha fazla örgütlenmeye teşvik edilmesi bir yana diğer STK.
lara gösterilen sempati ve anlayış Müslüman sivil toplum kuruluşlarına yansıtılamamaktadır. Örgütlenme temalı 9. Bölümde
göçmenler açısından sivil toplum kuruluşlarına yer verilmiş,
hem Türkler hem de Müslüman göçmen topluluklar tarafından
kurulan sosyal, kültürel ve siyasi dernekler anlatılmıştır. Bölümde 2014’te Müslüman Derneklerin karşılaştıkları sorunlara
11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler
dikkat çekilmiştir. Fransa’da, sivil toplum devletin sosyal hizmetlerinin yerel ve ulusal düzeylerde uygulayıcısı, destekleyicisi
ya da ortağı konumunda olup toplumsal duyarlılıkla hareket
etmektedir. Günümüzde demokratik ve sosyal devletlerin, bu
kuruluşları teşvik etmesi ve gerektiğinde desteklemesi toplumsal dayanışmayı güçlendirir. Çünkü genelde fedakârlığa, maddi
ve manevi kaynaklara dayanan gönüllü faaliyetleri ve dernekçiliğin iş maliyeti ve yönetimi bazen çok yüksek olabilmektedir.
Ama Fransa’da medya eliyle oluşturulan Müslüman düşmanlığı
bu alanlarda hizmet sunan Müslümanların kurduğu derneklere
şüpheyle bakılmasına yol açmakta, üye ve maddi destek bulmalarını zorlaştırmaktadır. Sivil toplum ve gönüllü kuruluş-kurum
faaliyetlerinin finansmanı, bilgi ve emek gibi kaynaklara ihtiyaç
duyduğu için Fransa’da devletin bu konuya kaynak ayırması
gerekmektedir.
Görüldüğü gibi göçmen karşıtı politikaların temeli olarak
Fransa’da gerçekleşen terör olaylarına referans verilmekte, ancak hali hazırda tarihsel arka planı olan Müslümanlara yönelik
bir takım hak ve özgürlük ihlallerine mahal verecek politikalar, yasalar ve uygulamalar vakalarla tespit edilebilmektedir.
Yoksulluk ve eşitsizlik gibi durumlardan beslenen sömürgecilik
geçmişinin getirdiği husumetler, İslam’ın barış öğretisinden
saparak İslam dışı konumlanan bazı aşırı ve Cihadist grupların
Fransa’da etkinliklerinin ve nüfuzlarının artmasına yol açmıştır. Fransa’da göçmen grupların hak ve özgürlüklerine yönelik
bir takım sınırlama ve ihlaller gündeme gelmekte, panik, tepkiler ve İslamofobi artmakta, Müslümanlar yaftalanmaktadır.
Müslüman grupların maruz kaldığı ayrımcılık, eşitsizlik ve
İslamofobik vakaların engellenmesi, çözümlenmesi, toplumsal
bir mutabakatın yollarının bulunması ve kültürel farklılıklara
göre değil, “herkes için eşitlik” ve “herkes için demokrasi” şeklinde bir anlayışın yaygınlaştırılması çok mühimdir. Bu gibi çok
kültürlü yaklaşımların benimsenmemesi ve ortaya çıkan çatışmaların çözümlerinin Müslümanlara ve göçmenlere karşı sert,
genelleyici, şüpheci, itham edici önlemler şeklinde sağlanmasının hali hazırdaki gerilimi arttırma ihtimali yüksektir. Kültürel
313
314 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
farklılıkları kaynak edinen bu gibi göçmen karşıtı politika,
söylem ve davranışların böylesi gergin bir toplumsal ortamda
çatışmaları arttırıcı etkisinin olması yanı sıra aşırı ve radikal
grupların terörist eylemlerindeki artışa mahal vermesi tahmin
edilen sonuçlar olarak görülmektedir.
Öneriler
Çalışmadan ortaya çıkan tüm bu genel sonuçlara genel
özet, sonuç ve değerlendirmelere göre pek çok öneri ortaya konulabilmektedir. Bu öneriler 2015 Charlie Hebdo vakası ve akabinde tırmanan İslamofobik gerilim incelendiği takdirde daha fazla
genişletilebilir. Fransa’da Türk ve Müslümanların temel hak
ve özgürlüklerine karşı ortaya çıkan 2014’ün arka planında yer
alan ve 2014’te vuku bulan olaylara karşı ortaya konulabilecek
çözüm ve öneriler pratik olarak şu şekilde sıralanabilir:
● Öneriler - 1
Fransa’da temel hak ve özgürlükleri hukuki anlamda anayasal güvence altında olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak kamu görevlileri ve Müslümanlar yasal haklarını
yeterince bilmemektedir. Yasal haklar konusunda bilgilendirme
yapılmalıdır.
Observatoire Islamophobie, CCIF gibi insan hak ve özgürlük
ihlallerini izleyen örgütler desteklenmeli ve güçlendirilmelidir.
Müslüman ve Türk dernekleri hukuk alanına özel ilgi
göstermeli; bu alanlarda kendi yasal statülerinin iyileştirilmesi
gerekmektedir.
● Öneriler - 2
Yasalarda tanımlanmayan ama mağduriyete yol açan keyfi
uygulamalara karşı toplumsal duyarlılık çalışması yapılmalı ve
tabana yayılmalıdır.
11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler
Birçok ihlal toplumsal ve kültürel korku ve önyargılardan
kaynaklandığı için toplumda Müslümanların iyi ve sorumlu vatandaş olduklarını kanıtlayacak çalışmalar yapılmalıdır.
Bu çerçevede Fransız toplumunda “onlar ve biz” temelli
ötekileştirme ve kutuplaşmayı giderecek toplumsal bütünleşme
ve uyum programları yapılmalıdır.
● Öneriler - 3
Bu bağlamda Müslümanların sivil toplum örgütleri aracılığıyla Fransız toplumun diğer kesimlerle diyalog-buluşma
inisiyatiflerinde bulunmaları önemlidir.
Türkiye’nin AB’yle olan yakın ilişkisi nedeniyle, Avrupa’daki birçok kuruluşta ortak faaliyet yürütme imkânları Müslümanlar lehine kullanılmalıdır.
Dini sembol ve kavramların daha fazla kötüye kullanılmaması için Müslüman sergilemesi İslam, terör ve şiddet kelimelerinin bir arada kullanılmasına karşı bir duruş sergilemesi
gerekmektedir.
● Öneriler - 4
Müslümanların yerel ve ulusal politikalarda katılımın ve
görünürlüğünün artması ve kendileri hakkında karar verme
mekanizmalarına katkı sağlamalıdır.
Fransa özelinde Avrupa’da Müslümanların bulundukları
ülkenin değerlerine bağlı olduklarını inandırmaları gerekmektedir (özgürlük, kadın hakları, ekonomiye katkı vs.)
Fransız kamu görevlilerinin, siyasilerin ve aydınların birçok yönden sorgulanan Fransa’nın hali hazırdaki çokkültürlü
yapısına aykırı olan Fransız entegrasyon modelinin yeniden
düşünülmesi gerekmektedir.
Daha kuşatıcı toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak çoğulculuk modeli öne alınmalıdır.
315
12.
RAKAMLARLA FRANSA
(Türk ve Müslüman Göçmenler)
Meltem ÇELİK DİRSEHAN 1
YÜZDELİK/ ORAN/SAYI
KAYNAK
2014, FRANSA’DAKİ İSLAMOFOBİK SALDIRILAR
2014 yılında kayıtlı İslamofobik vakaların sayısı
764
2013’e göre 2014’teki vakaların artış oranı
%10,6
2014 yılında İslam karşıtı saldırılar artış oranın
%12,5
2014 yılında polis kayıtlarına geçe aktif saldırı sayısı
55
2014 yılında polis kayıtlarına geçen tehdit sayısı
78
2014 Raporu, Collectif
contre l’Islamophobie en
France: CCIF
İKG başkanı Abdullah
Zakri,http://www.lecfçm.
fr/?page_id=3523
FRANSA NÜFUSU
Fransa nüfusu Ocak 2012’te
Ocak 2014’te
Ocak 2015’te
Fransa’da şehirlerde yaşayan nüfus oranı
63,376
63.920 milyon
64.199milyon
INSEE
% 79
Dünya Bankası, 2015
FRANSA’DA YABANCI/GÖÇMEN NÜFUSU
1851’de
381 bin
1881
1 milyon
1911’de ise nüfusun %3’üne tekabül edecek şekilde
1931’de ulaşmıştır.
1
Weil,1991
1,2 milyon
3 milyon
Seidlova, 2008; 62-63
Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected]
318 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
II. Dünya Savaşı sonrasında Fransa’da kalmaya devam
eden göçmen nüfusu
%59
2011’de vatandaşlığa geçenler dışındaki göçmen sayısı
5,5 milyon
INSEE, Le Figaro,
18/12/2014
2013 verilerinde göçmen nüfusu ve bu nüfusun toplam
nüfusa oranı
7.439.100
% 11,6’sı
INED
Fransa’da yaşayan yabancıların uyruklular
İspanyol, İtalyan, Portekiz, İngiliz ve diğer Avrupa
ülkeleri uyruklarına mensupların
%35
Cezayir, Fas, Tunus ve diğer Afrika ülkeleri uyruğuna
sahip nüfusun oranı
%40
Türk nüfusu
%5.5
Kamboçya, Vietnam ve diğer Asya ülkelerinin uyruklu
nüfus
%13,9
2012- INSEE
Naturalizasyon sürecini tamamlamamış ve sürecin dışında kalan göçmenlerin sayısı
Türk
248.135
Cezayirli
747.54
Faslı
692.338
Tunuslu
251.015
Afrika’nın diğer bölgeleri
763.414
2012, INSEE
Fransa’da genel olarak göçmen nüfusu içinde
Arap
4-7 milyon,
Siyahî
3-5 milyon
Asyalılar
1,5 milyon
Fransa nüfusu 2010
2010 yılı Müslüman nüfusun tahmini oranı %
Fransa’daki hapishanelerdeki hükümlülerin Müslüman
oranı
PEW Araştırma Merkezi
62,790 milyon
7,5
% 60
Kern, 2014
Türklerin toplam sayısı (vatandaş olanlar, göçmenler
ve yabancılar)
611,515
ÇSGB, 2013: 107
Türk vatandaşlarının Fransız vatandaşlığına geçişlerinde
1991 – 2013 yılları arasında
167.798
ÇSGB, 2013: 147
2013 yılındaki Türklerin yaptığı evlilik sayısı
Bu sayı içinde yabancılarla yapılan evliliklerin sayısı
Türklerle yapılan evlilik oranı
1.864
680
% 63,5
TBMM, 2009: 3
FRANSA’DAKİ TÜRK NÜFUSU
Fransa’daki Türk nüfusunda 16 yaşından küçük nüfusun
oranı
%40
12. Rakamlarla Fransa (Türk ve Müslüman Göçmenler)
319
Türklerin aidiyet duygusu
kendini evinde hisseden
kendini Türk olarak tanımlayan
II. nesil Türk göçmenlerin etnik olarak kendini Türk
kimliğiyle özdeşleştirmesi
%50
%40
%44
Simon, 2012; 7
Fransa’daki en geniş Müslüman nüfusu Cezayir kökenlidir
747.544
INSEE, 2012
1914-1919 yılları arasında
300 bin
Bu nüfus içinde asker olan Cezayirli
172 bin
İşçi olan Cezayirli
119 bin
1931-1933 yılları arasında
85,568
1946 yılında
22,114
1945’te Fransa’nın gerçekleştirdiği Setif ve Guelma
katliamları can veren Cezayirli
45 bin
Stora, 2004: 22, 38
1,5 milyon
Bankston, 2003: 65-66;
Hourani, 2007:428-43
Fransa’da Cezayirli Nüfusu
Simon, 2000: 4
Talha 1973: 18
Cezayir Bağımsızlık Mücadelesi’nde toplamda kişinin
hayatını kaybeden Cezayirli
FRANSIZ TOPLUMUNDA GÖÇMENLERLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER
Göçmenlerin bir problem olduğunu düşünen
%50’si
Göçmenlerin ekonomi için bir katkı olduğu fikrine
katılmayanların oranı
%45’i
aynı fikirde olan
%30’u
Göçmenlerin hangi tür işlerde istihdam edilmesi gerektiğine dair düşünceler
çok kötü işlerde
%19
kötü işlerde
%41
Fransa’da çok fazla yabancı olduğunu,
IPSOS’un Algılar ve
Gerçekler: Göçmenlere
Yönelik Tutumlar
(Perceptions and Reality:
Public Attitudes to
Immigration
IPSOS, 2014
%66’sı
IPSOS
Göçmenlerin uyum sağlayamadığını
%59
IPSOS
Müslümanların entegrasyon için herhangi bir çabalarının
olmadığı
%63
Kesrn, 2014
611,515
Başkonsolosluk verileri
ÇSGB, 2013: 107
Aralık 2013 itibariyle Türkiye’den Fransa’ya göç eden
nüfus vatandaşlık ve çifte vatandaşlık edinenler dâhil
olmak üzere
Göçmen politikası Sarkozy II yasası uyarınca sınır dışı edilen yabancılar
2008 yılı sürecinde
29,796
2011 yılında
32,912
2012 yılında
39,822
Carvalho, 2015: 9
320 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
DAİŞ’E KATILAN FRANSIZLAR
2013
2014 Nisan
2014 Eylül
2014 Kasım
50
500
930
1132
Ocak 2014-Kasım 2014 arasındaki artış oranı
%82
Kasım 2014 Fransız Cihatçı sayısı kadın
çocuk
376
88
2014 Ayrımcılık vakalarında İslamofobik kaynaklı vaka
oranı
2014’te Kadınlara yönelik ayrımcılık vakaları oranı
2014’te kurumsal ve kamusal alanda gerçekleşen
ayrımcılık vakalarının oranı
%77
%81,5
%71
2004’te çocuk esirgeme kurumundaki koruma altındaki
çocukların sayısı
92.000
Koruyucu aileler içinde göçmen kökenli eşlere sahip olan
çiftlerin sayısı
44,500
LeFigaro, 14/09/2014
Huffingtonpost,
17/11/2014
CCIF, 2014
Dumaret & Roset, 2005:813
FRANSA’DAKİ İBADETHANELER
Fransa’da ibadethane rakamları
1,7 milyon Protestan için
3.000
IFOP, 2010 & Le Figaro,
30.08.2011
550.000 Musevi için sinagog
300
Franceinfo, 2012
800.000 Budist için pagoda
350
20 Minutes, 12.08.2008
2009 yılında toplam camilerin ‘katedral cami’ tipine uyan
64
Le Monde, 08.04.2015; Le
Parisien, 7.12.09
FRANSA’DAKİ CAMİLER
Fransa’daki Cami sayısındaki artış
1976 yılında
150
1985 yılında
900
2000 yılında
1536
Le Monde, 08.04.2015 &
Le Figaro, 30.08.2011
2012 yılında
2.449
2012’de Fransa’da cami sayısı
2.449
Le Monde, 08.04.2015
2009 yılında toplam camilerin ‘katedral cami’ tipine uyan
Katedral cami’lerin toplam cami sayısına oranı
64
%2,5
Le Monde, 08.04.2015; Le
Parisien, 7.12.09
Fas kökenli Müslümanlar tarafından kurulan
Rassemblement des Musulmans de France için cami
sayısı
500
Le Monde 13.01.2015
Cezayir kökenli Müslümanları etrafında toplayan
Fédération de la Grande Mosquée de Paris için cami
sayısı
100
Le Figaro 3.12.2015
Pakistan kökenli Tebliğ Cemaati Derneği için cami sayısı
180
Khedimellah, 2001
Müslüman Kardeşler’e yakın olan Union des
Organisaitons Islamiques de France için cami sayısı
65
Le Figaro 21.03.2013
Fransa DİTİB, 2012
Türk kökenli Müslümanlarının bağlı oldukları camiler
DİTİB camilerinin sayısı
260
Milli Görüş camilerinin sayısı
51
İGMG, 2015
Alevilerin Alevi Kültür Merkezi sayısı
36
BirGün, 2014
2009 yılında Fransa’da minareli cami yapılmasına karşı
olanların oranı
%46
IFOP-Le Figaro, 2009
2012 yılında Fransa’da cami karşıtlığı
%43
IFOP-Le Figaro, 2012
12. Rakamlarla Fransa (Türk ve Müslüman Göçmenler)
321
MÜSLÜMAN İBADETHANELERİNE SALDIRILAR
2008 yılında
12
2009 yılında
15
2010 yılında
50
2011 yılında
44
FMM, 2013
2012 yılında
83
Müslümanlara ayrılan alan sayısı
2008 yılında
2014 yılında
70
200
Le Point, 6.02.2012
2013 yılında cami ve Müslüman mezarlara saldırılar
2014 yılında camilere karşı yapılan saldırıların sayısı
51
25
CCIF Raporu, 2014
CCIF Raporu, 2015
MÜSLÜMAN KABİRLERİNE YAPILAN SALDIRILAN
2008 yılında
2
2009 yılında
3
FMM, 2013
2010 yılında
7
2011 yılında
5
2012 yılında
1
2014 yılında
4
Le Figaro, 20.04.2015
2013 yılında cami ve Müslüman mezarlar olmak üzere
toplam saldırıya uğrayan yapı sayısı
51
CCIF Raporu, 2014
FRANSA’DA EĞİTİMALANINDA MÜSLÜMANLAR
Müslüman Eğitim Kurumları
2013 yılında okul sayısı
30
Anaokulu oranı
%27
Ortaokul oranı
%9
Özel okullara girmek isteyen soyadları
Arap/Müslüman kökenli çocukların başvuru
taleplerinin reddedilme oranı
%67
Libération, 03.04.2014
%21
%13
Libération, 08.07.2014
Paris bölgesinde okullarda maddi durumu iyi
olan öğrenciler aynı sınıflarda toplanılma oranı
ortaokullarda
Liselerde
FNEM, 2015
2014 yılındaki liselilerin eğitimdeki fırsat eşitsizliği farkındalığı araştırmasına göre liseliler
arasında
Uygulanan ayrımcılıkları kaygı verici bulanların oranı
%52
Eğitimde başarı oranlarındaki farkların sosyal
eşitsizliklerinden, dini ve etnik ayrımcılıklardan
kaynaklandığını düşünenlerin oranı
%65
Eğitim düzeyinin farklı olduğunu, ‘kötü’ liselerin
‘sorunlu’ bölgelerde olduğunu düşünenlerin oranı
%57
Libération, 10.02.2014
322 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
FRANSA’DA İŞ GÜCÜ
2014 yılında Fransa’da yoksulluk düzeyinin altında
yaşayan kişi sayısı
8,6 milyon
İşsiz kişi sayısı
2,8 milyon
2008 yılında işsizlik oranı
%9,8
2014 yılında işsizlik oranı
%14,3
INSEE, 2015
Observatoire des inegalités, 2015
2008-2013 yılları arasında Fransa’da artan işsizlik
oranı
%43
Fortune Türkiye, 2014
Göçmen çalışanlar arasında fizik gücüyle çalışanların
oranı
%33
Jolly, C., Lainé, F., & Breem, Y.
(2012)
%58
Jolly, C., Lainé, F., & Breem,
Y. (2012)
TÜRK ÇALIŞANLAR
Fizik gücüyle çalışanların oranı
2011 yılında Fransa’da çalışan Türk
160.000
Destek hizmetlerinde
20.800
Ticaret sektöründe
19.200
Sağlık ve sosyal hizmetlerde
17.600
İnşaat sektöründe
16.000
Sanayi sektöründe
16.000
Serbest çalışanlar
36.000
ÇSGB, 2013
Toplam Türk nüfusunun işsizlik oranı
2001’e kadar
%30
Abadan-Unat, 2007: 416
2009’da
%17
TBMM, 2009: 4
Dini sebeplere bağlı işyerlerinden izin talepleri
Dini bayramlar için izin talep oranı
%16
Çalışma zamanında dua etme izni talep oranı
%12
Çalışma zamanının düzenlenmesinin talep oranı
%12
Dini simgelerin taşınması izni talep oranı
%10
Géraud, 2014
12. Rakamlarla Fransa (Türk ve Müslüman Göçmenler)
323
İSTİHDAM ALANINDA AYRIMCILIK
İş başvurularında göçmen kökenlilere isim ve soyadlarına dayanan ayrımcılık (2012)
Görüşmeye kabul edilme şanslarındaki artış
%32
İşe alınma şanslarındaki artış
%36
Diğer adaylara kıyasla bir iş görüşmesini başarıyla
geçmesi bu oranda daha azdır.
%26
Diğer adaylara kıyasla bir işe alınması bu oranda
daha azdır.
%32
France Info, 2014
Sosyal ve etnik yapılara göre iş görüşmesine çağrılma ve işe alınma araştırmasında iş
görüşmesine çağrılma oranları
Müslümanlar
% 10,4
Yahudiler
%15,8
Hıristiyanlar (Katolikler)
%20,8
L’Express, 2015
FRANSA’DAKİ SİYASİ DURUM
2012 Fransız Meclisi
Sol, demokrat ve cumhuriyetçi partilerin temsil oranı
Milletvekili sayısı
%51,5
297
Halk Hareket Birliği
Milletvekili sayısı
%33,8
194
Aşırı sol grup
Milletvekili sayısı
Demokratlar ve Bağımsızlar Birliği
Milletvekili sayısı
Çevreciler
Milletvekili sayısı
%6
30
%5,2
30
XIVe Législature, 27 Haziran
2012, no: 2, Le Feuilleton,
Session Ordinaire 2011-2012
%2
17
10.000 kişi ile yapılan ankette Müslümanların verdikleri oyların dağılımı
Birinci turda François Hollande
% 59
Jean-Luc Mélanchon
%23
François Bayrou
%7
Nicolas Sarkozy
%4
Marine Le Pen
%2
İkinci turda tercihi François Hollande’dan yana olan
% 93
Le Figaro 2012
324 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
İSLAMOFOBİK VAKALAR,
2015/ OCAK AYI
2014
KAYNAK: CCIF
Toplam vakalar
764
153
Günde ortalama
2
5
Dini kurumlara saldırı
25
30
Fiziki saldırı
22
10
Ayrımcılık eylemleri
586
-
Kurumsal ayrımcılık eylemleri oranı
%71
-
%10,6
%70
Bir önceki yıla göre artış oranı
İSLAMOFOBİK VAKALAR,
2015/ OCAK
2013
2014
Toplam
226
133
128
Taciz, şiddet, kundaklama
62
55
33
Sözlü, yazılı ve el hareketleri
164
78
95
KAYNAK: OBSERVATOIRE
AYI
Kaynak: Bu kısımda yer alan tablolar, çalışmada bulunan makalelerde ortaya konulan rakamsal veriler ışığında Arş. Gör. Meltem
Çelik Dirsehan tarafından veri kaynakları dikkate alınarak oluşturulmuştur.
13.
FRANSA,
AYRIMCILIK VAKALARI
KRONOLOJİSİ Bu kısımda dikkate alınan tarihsel dizgi, her bölümde
kaynak gösterilen haberlerin yayın tarihine yahut haberde söz
edilen açık vaka tarihine göre yapılmıştır. Vakalar, kültür, din,
eğitim, ekonomi, siyaset ve örgütlenme temalarına dair Fransa’da gelişen olaylar Fransa’nın 2014’teki genel kamuoyunu
yansıtması ve tartışmaların genel tartışma noktalarını içermesi
bakımından mühimdir. Bu bölüm, çalışmadaki tüm makalelerde
ortaya konulan vakalar arasında ön plana çıkan vakaların makalelerden derlenmesi sonucu oluşturulmuştur.
2013’te vuku bulan ve etkisi 2014 yılına değin süren bazı
gelişmeler:
Eylül 2013 – Eylül 2014: Panthéon-Sorbonne Üniversitesi
öğretim üyesi Doçent Marie-Anne Valfort, 6.231 iş ilanına aynı
profillerle ama Yahudi, Katolik ve Müslüman isimleri olan hayali adaylarla başvuru yapmış, Müslümanların Katoliklere göre
daha fazla ayrımcılığa uğradıkları sonucuna ulaşmıştır.
06.07.2013: 6 Temmuz 2013’te Fransa bir ilki gerçekleştirip, İslam düşmanlığını açık açık ortaya koyan ve amacının bu
yönde olduğunu basın yoluyla yayan, Müslümanların peygamberini ‘tecavüzcü’, kendilerini de ‘eskiden Müslüman’ olarak
1
Bu bölüm Araş. Gör. M. Çelik Dirsehan tarafından her ayrı bölümde incelenen vakaların derlenerek tarihsel olarak düzenlenmesiyle oluşturulmuştur.
326 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
tanımlayan kişilerin ‘dünyayı değiştiriyorum’ sloganıyla, Fransa Eski Müslümanlar Konseyi (Conseil des Ex-Musulmans de
France) adı altında dernekleşmelerine izin verdi.
Ocak – 2014
01.01.2014: Ocak itibari ile nefret temelli ve kişileri İslamofobiye sevk eden Fransa Eski Müslümanlar Konseyi (Conseil des
Ex-Musulmans de France), Fransa entelektüelleri tarafından
destek görmeye başladı. Kendini laik gazeteci olarak tanımlayan, France Culture kanalında program yapımcısı ve sunucusu
olan Caroline Fourest tarafından medyatik hale getirilmektedir.
14.01.2014: Bir teknik lisede eğitim gören başörtülü bir
öğrencinin bir mağazada staj başvurusunun kabul edilmemesi,
öğrencinin özel sektörde başörtü yasağının bulunmadığı itirazı
üzerine staj eğitimine devam vakası gerçekleşmiştir.
17.01.2014: Sırma Oran Martz’a ilişkin hakaretlerle dolu,
hedef gösteren ve ‘inkârcı’ suçlamasıyla yazdığı yazı sebebiyle
açılan Leylekyan davası Leylekyan’ın temyize gitmesine rağmen
1 yıl tecilli hapis ve 4,500 € para cezası ile neticelenmiştir.
18.01.2014: Nice Havaalanı’nda görevli bir güvenlik
görevlisinin iş arkadaşlarını Arapça selamladığı için dini
radikalleşme gerekçesiyle yetkilerinin elinden alındığı belirtilmiştir.
20.01.2014: Nice şehrinde okul gezisine kabul edilmemesine
karşı başörtülü annenin dava açması ve davanın 09.06.2015’te
mağdur annenin lehine sonuçlanması.
22.01.2014: Fransa Başkanı F. Hollande Fransa’nın 22 yıl
sonra Türkiye ’ye başkanlık rütbesinde yaptığı ilk diplomatik
seyahati gerçekleştirmiştir.
27.01.2014: Suriye El-Kaidesinin saflarına katılmak için
Türkiye’ye gelen 15-16 yaşlarındaki Eyüp ve Yasin adlı çocuklar
ailelerinin takibi sonucunda ailelerine teslim edilmiştir.
13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi
31.01.2014: Kamu sağlık kuruluşundan saglık hizmeti almak için dişçiye giden başörtülü bir Müslüman kadının
başörtünün diş muayenesine hiçbir engel teşkil etmemesine
rağmen doktor tarafından başörtüsünü çıkarması talebinde bulunulmuştur. Olayın akabinde edilen şikâyetler üzerine sağlık
merkezinin yönetimi bu uygulamanın yasa dışı ve ayrımcılık
olduğu gerekçesiyle doktorun keyfi ve ayrımcı davranışları engellenmiştir.
Şubat – 2014
06.02.2014: Fransa’nın Güneybatısında bulunan Montpon-Ménestrol şehrinin belediyesine, Montpollü Müslümanlar
Derneği, dernek binası yapımı için satın aldıkları bir araziye
imar izni talebinde bulunmuş ancak başvuru farklı dernekler ve
kişiler tarafından manipüle edilerek ‘her gün beş vakit insanları
namaza davet edecekleri yerler inşaa etmek istiyorlar’ söylemleriyle belediyenin bu binanin inşaatına engel olması için kampanyalar başlatılmıştır (Journal des Mosquéeş de France, 2014).
18.02.2014: Fransa’nın oy kullanma hakkı olan Müslüman
vatandaşlarının Sosyalist Parti’ye yönelik oylarının azalması ve
bunun nedenleri tartışılmıştır.
Mart - 2014
17.03.2014: 2014 yerel seçimlerinde Cezayir asıllı Ferid
Eid Sol Cephe’den (Front de Gauche) aday olur. Ne var ki Eid’in
anne ve babası Fransa’da doğmadıkları için oy verme hakkına
sahip olmamalarından ötürü Eid’e seçimlerde destek olamamıştır.
17.03.2014: Müslümanlar ile yapılan röportajlarda siyasi
haklarının verilmediğini düşünen Müslümanlar uzun yıllardır
Fransa’da yaşayıp; aktüalite ile ilgili şahsi fikirleri olmasına
ve ülkede olan biteni dinleyip takip etmelerine rağmen, oy
327
328 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
kullanma hakları olmadığı için kendilerini ifade edemediklerini
düşünmekte ve kendilerini dışlanmış hissettiklerini belirtmiştir.
17.03. 2014: Epinay-Sur-Seine’de Müslümanların bir ibadet yeri açmak üzere bir binayı satın alma girişimine sağ partili
belediye başkanı Hervé Chevreau tarafından engellenmesi.
23.03.2014: Lunel şehrinde belediye başkanlığı seçimlerinde, vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere gelen 18 yaşındaki başörtülü Müslüman bir kadının oy kullanması aşırı sağ partili gözlemci tarafından engelleme girişiminde bulunulmuştur.
Nisan - 2014
02.04.2014: Montbéliard bölgesi Sosyalist Parti’nin belediye
başkan adayı olan Jacques Hélias, 2014 yerel seçimleri sırasında
başkanlığı merkez sağ Halk Hareket Birliği (UMP) partisinden
aday olan Marie-noëlle Biguinet’e kaptırmıştır. Bunun nedenini
seçimlerin ikinci turuna İlker Çiftçi’nin bağımsız aday olarak
katılarak % 10,9 oranında bir oy almasına bağlamış ve Çiftçi
hakkında “bu pis Türk (cette saloperie Turc)” nitelemelerini
kullanmıştır.
07.04.2014: Okul yemekhanelerinde helal et verildiğini ve
domuz etinin yasaklandığını iddia eden aşırı sağ parti (Front
National) başkanı Marine Le Pen tarafından 11 şehirde okul
yemekhanelerinde alternatif menülerin yasaklanacağını duyurmuştur; oysaki Fransa’da okul yemekhanelerinde hâlihazırda
böyle uygulamalar yoktur.
08.04.2014: Anaokulu öğretmenliğinde okuyan başörtülü
bir öğrencinin pedagojik formasyon başvurusunun kabul edilmemesi, öğrencinin özel okullarda başörtü yasağının bulunmadığı
itirazı üzerine pedagojik formasyona yeniden kabul edilmesi
vakası yaşanmıştır.
15.04.2014: Fabien Engelmann “Solculuktan Vatanseverliğe” başlıklı bir kitap yayınlamıştır. Burada Engelmann
“Muhammedi ideolojiyi reddeder” ve bu ideolojinin “Fransa
13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi
anayasası ile tam bir karşıtlık içinde” olduğunu dile getirir. İslamı çok “saldırgan, demokrasi, kadın ve insan hakları ile bireysel özgürlükler açısından tehlikeli” bulur ve bu düşüncelerinin
akabinde Engelmann Milliyetçi Cephe’den Hayange belediye
başkanı seçilmiştir.
15.04.2014: Dijon şehrinde oturum kartı başvurusunda bulunan ve iş yerinde başörtü giymesi sebebiyle valilik tarafından
talebi reddedilen Müslüman bir kadının Saone-et-Loire Mahkemesine açmış olduğu davanın davacı lehine sonuçlanmıştır.
24.04.2014: İnkâr yasasına yöne Ermeniler Nisan ayında
Champs Elysee’de Türkiye ve Türklere karşı gösteriler yapmış,
bunun üzerine Nisan ayında başkan Hollande, Ermenistan’ın
başkenti Erivan’a ‘Soykırım Anıtı’nı ziyarete gitmiştir.
24.04.2014: Mantes-la-Ville’de Müslümanların bir ibadet
yeri açmak üzere bir binayı satın alma girişimine aşırı sağ partili (Front National) belediye başkanı Cyril Nauth tarafından
engellenmiştir.
30.04.2014: Paris’te inkâr yasası karşıtı gösterilerin hazırlık komitesinde bulunması ve gösterilere katılması sebebiyle
kendisi ve ailesinin Ermeni kökenli iki kardeş tarafından telefonla taciz, küfür ve ölüm tehdinde bulunulması şeklindeki Emine
Çetin davası karara bağlanmıştır. Buna göre ifade özgürlüğü
vakası kişisel ve etno-kültürel onurun çiğnenmesini içeren davada, Versailles Temyiz Mahkemesi’nde açıklanan kararda Ermeni
ırkçılar dört ve altı ay tecilli hapis cezası ve 5000’er Avro tazminat ile avukat masraflarını karşılama cezasına çarptırılmıştır.
Mayıs - 2014
16.05.2014: “Les Guignols de l’Info” adlı komedi programında kuklalar haber sunmaktadır ve ünlü Fransız gazeteci Patrick
Poivre d’Arvor’un kuklası, Soma’da hayatını kaybeden işçileri anlatırken “…ben ne anlatıyorum. Türk madenciler kimin
umurunda. Bugün bayram, Cannes’dayız.” ifadelerini kullanıp
329
330 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
stüdyoya giren kadınla Pharell Williams’ın “Happy” müziği eşliğinde dans etmiştir.
21.05.2014: Paris merkezli bir dernek olan “Ahmet Kaya
Kürt Kültür Merkezi” hakkında yapılan yargılama sonrasında
derneğin başka bir ülkede faaliyet gösteren (PKK) terör örgütü adına para topladığı, bu örgütün finansmanını sağladığı ve
propagandasını yaptığı gerekçesi ile dernek hakkında cezai yaptırımlar uygulanmış, aynı zamanda Fransız Ceza Kanunu’nun
421-2-1 ve 421-2-2. maddelerindeki terör örgütü finansmanı ve
üyeliğine ilişkin gönderme ile Fransız Ceza Kanunu’nun 131-38.
maddesindeki ek yaptırımlardan derneğin statüsüne son verilmesi kararına varılıp kültür merkezi 2014’te kapatılmıştır (Cour
de Cassation, crim. 21-05-2014 n° 13-83.758).
24.05.2014: Mehdi Nemmouche adlı Fransız Müslüman bir
genç, Brüksel Musevi Müzesi’nde dört kişiyi katletmiştir.
Haziran – 2014
04.06.2014: Fransa’da hatırı sayılı 15 Müslüman dernek
temsilcisi olan ve Dernek içinde Fransız Hükümeti, İçişleri Bakanı tarafından temsil edilen, Fransa İslam Konseyi (Le Conseil Français du Culte Musulman), 2014 Haziran ayında üyelerini
bir araya getirerek,oluşan gergin havayı yumuşatma amaçlı
Fransa Müslümanları Vatandaşlık Sözleşmesi’ni yayınlamıştır
(Convention Citoyenne des Musulmans de France, 2014).
06.06.2014: Thionville şehrinde peçeli çarşaflı bir kadının
salona alınmaması üzerine sosyal aktivite olarak spor salonlarına girişlerinin engellenmesine ve ayrımcılığa karşı 2008’de
açılan dava neticelenmiş ve spor salonu 500 € para cezasına
çarptırılmıştır.
19.06.2014: Ilımlı Müslümanların yoğun olarak yaşadığı
bir semtte ikamet eden 14 yaşındaki kolej öğrencisi kız DAİŞ’e
katılmak için evini terk etmiştir.
13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi
23.06.2014: Lagny-le-Sec şehrinde okullarda domuz eti
bulunan menülerde alternatif yemeklerin sunulmasının sağcı
belediye başkanı tarafından yasaklanmıştır.
24.06.2014: Başörtüsüyle özel bir kreş olan Baby Loup’ta
çalışan Fatima Affın’in yaklaşık dört yıldır süren davası, 2014’te
özel işyeri lehine sonuçlanmış ve Affın’in, iş yerini suistimal ettiği kararına varılmıştır.
30.06.2014: 2008 yılında Fatima Afif adlı kadın, doğum
izninden türbanlı dönmesinin ardından önce başörtüsünü çıkarması yönünde uyarılmış, sonrasında görevi suistimal ettiği
gerekçesiyle, çalıştığı Baby Loup isimli kreşten çıkarılmıştır.
Karar, Mantes-la Jolie İş Mahkemesi ve Versailles Temyiz Mahkemesi tarafından haksız bulunmuştur. Kasım 2013’te ise Paris
İstinaf Mahkemesi, kreş lehine görüş bildirmiştir. Yargıtay Haziran 2014’te kreşi haklı bulmuştur.
Temmuz– 2014
01.07. 2014: Paris’te Gazze’ye destek amaçlı yürüyüşlerde
antisemit eylemler meydana gelmiştir.
01.07.2014; AİHM’de peçeli çarşaf ve burka ceza yasasıyla
2011 yılında açılan insan hakkı ihlali davasından 2014’te çıkan
sonuç, Fransa’nın bu yasa ile dini bir hak ihlaline yol açmadığı
doğrultusunda olmuştur.
05.07.2014: Banliyö bölgesi Wissous’ta gerçekleşen iki çocuklu başörtülü bir kadının bölgede halk plajına girişinin engellenmesi vakasında 12 Temmuz’da Versailles İdare Mahkemesi
belediyenin plaj için aldığı yazılı kararları Fransız kamusal
alanlarında devlet okulları hariç başörtüsünün kullanım serbestliği gerekçesiyle ikinci defa askıya almıştır.
07.07.2014: Fransız vatandaşlığına başvuran Müslüman
bir kadının, görüşme sırasında başörtü giymesi sebebiyle başvurusu kabul edilmemiştir.
331
332 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
08.07.2014: Fransa İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve
Reuters’a 800 Fransız vatandaşının DAİŞ militanı olmak için
çalıştığını, Suriye’de hali hazırda 600 vatandaşlarının bulunduğunu ve 100 kişinin de DAİŞ saflarında savaştıktan sonra geri
dönmekte olduğunu beyan etmiştir.
13.07.2014: Paris’te Gazze’ye destek amaçlı yürüyüşünde
antisemit eylemler meydana gelmiştir.
17.07.2014: Hülya Beyazıt’ın 5 çocuğuna el konulması ve
koruyucu aile meselesi vakası çocukların ağır şiddete maruz
kalmasının 4. ayında Türkiye’de duyulmuştur.
17.07.2014: Katolik okulundan mezun Müslüman bir öğrencinin yıl sonu sınav sonuçlarını almak için mezun olduğu
okula başörtülü olarak gitmesi ve okula kabul edilmemesi,
öğrencinin başörtü yasağının özel okulları kapsamadığı itirazı
üzerine okuldan talep ettiği belgeleri alması.
19.07.2014: Paris’te Gazze’ye destek amaçlı yürüyüş yasaklanmıştır.
20.07.2014: Sarcelles’de Gazze’ye destek amaçlı yürüyüş
yasaklanmıştır.
31.07.2014:Yükseköğretimde eğitim görme hakkını kazanan Müslüman bir öğrencinin üniversiteye kabul edilmemiş ve
öğrencinin başörtü yasağının yükseköğretimi kapsamadığı itirazı üzerine üniversiteye kaydı gerçekleştirilmiştir.
31.07.2014: Başörtülü genç kızın kent spor etkinliklerine
katılmasının engellenmesi vakası, şikâyet sonucu başörtülü kızın faaliyetlerden yararlanmasına izin verilmiştir
Ağustos – 2014
03.08.2014: Annesi Hıristiyan, babası ılımlı Müslüman
olan Tunus asıllı 17 yaşındaki bir çocuk Türkiye sınırında kurtarılmıştır. Türkiye sınırında bir köyde konuşlanmış El-Kaide
tugaylarına katılan oğulları ile örgütten kaçışından sonra da
Fransa’da gözaltına alınmıştır.
13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi
08.08.2014: Fransa’da oturum kartı almak için 13 yıldır
Fransa’da yaşayan Müslüman bir kadının valiliğe başvurması
sonucunda kadının talebi valiliğe başörtülü olarak gelmiş olması sebebiyle reddedilmiştir.
18.08.2014: Taşeron bir firmada çalışan ve Müslüman olduğu çevresi tarafından bilinen bir mühendisin, Nogent-sur-Seine
Nükleer Santrali’ne girişine izin verilmemiştir. Bunun üzerine
kararın haklı gerekçelere dayandırılamaması nedeniyle mühendis işini kurtarmak için yasal mücadele başlamıştır.
22.08.2014: Primark alışveriş merkezinde başörtülü bir
çalışanın ve başörtülü müşterilerin içeriye girişlerinin engellenmesi vakası gelişmiştir.
28.08.2014: “Beko Fransa”nın elektronik ev eşyası sektöründe %8,6’lık pazar payına sahip olduğu açıklanmıştır.
29.08.2014: 14, 15 ve 17 yaşlarındaki genç kızlar DAİŞ’e
katılmak için internetten irtibat kurmalarından ötürü yargılanmıştır.
Eylül – 2014
14.09.2014: Bernard Cazeneuve’un açıklamalarına göre
930 Fransız vatandaşı Suriye ve Irak’ta olup, 36’sı o bölgede
ölmüş, 180’i bölgeden ayrılmış ve transit halindedir. Bu net
rakamlara göre, Fransız cihatçı sayısı 2013’te henüz 50 kişiyken, 2014 Nisan ayında 500’e ve dört aylık süre zarfında 930’a
yükselmiştir.
22.09.2014: DAİŞ’e bağlı olduğu iddia edilen bir örgüt tarafından 55 yasında Hervé Gourdel isimli bir Fransız’ın, Cezayir
de kaçırılıp başının kesilmesinden sonra (Le Monde, 2014 a)
sözlü ve fiili saldırıların dozu özellikle 2014’ün sonlarına doğru
arttığı öne sürülmüştür..
23.09.2014: Cezayir’e turist olarak giden Fransız Hervé
Gourdel DAİŞ’e bağlı “Halife’nin Askerleri” tarafından infaz
edilmiştir.
333
334 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
28.09.2014: Carrefour’da çalışan Hafida isimli kasiyer,
uzun bir izin almış ve tekrar işe döndüğünde tesettürle çalışmaya başlamıştır. Bunun üzerine kendisine sözleşmesinde yer
alan müşteriyle iletişim halindeki personelin politik, sendikal
veya dini işaretleri taşıyamayacakları hatırlatılmış, hakkında
soruşturma açılmış ve çalışan işten çıkarılmıştır. Lyon iş mahkemesi ise herhangi gerçek bir sebep olmaksızın işten çıkarma
yapmasından ötürü Carrefour’u suçlu bulmuştur.
Ekim – 2014
11.10.2014: Kamusal alanda yüzü gizlemeyi önleyen peçeli
çarşaf veya burka (niqab/burqua) giyenlerin 150 Avro para cezasına çarptırılacağını belirten yasa Mecliste onaylanmıştır.
14.10.2014: Temmuz 2014’te İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve başlattığı yasal düzenlemeler ile ilk olarak derneklerin
hareket alanlarına kısıtlamalar getirtmiştir. Hazırlanan kanun
tasarısının amacı terörizm ile mücadeledir. Bu proje ile birçok
alanda özgürlüklere sınırlamalar konmuştur. Bunlardan biri,
Fransız makamları tarafından radikal görüşlere sahip olduğu
kabul edilen kişilerin, resmi makamlarca ülkeye girişlerinin
engellenebilmesidir. Bu durum yabancı menşeli dernek üye ve
başkanlarının seminer, konferans veya benzeri programlar için
halka açık veya dernek üyelerine konuşma yapmalarına veya
katılımcı olmalarına dolaylı olarak engel getirme yolunu açmıştır. Birçok dernek bu konuda rahatsızlığını ifade etse dahi tasarı
14 Kasım 2014’te resmi gazetede yayınlanmıştır (Journal officiel, 2014). Kanun aynı zamanda kişisel veya herhangi bir derneğe ait yayın yapan sosyal medya organını cihat propagandası
veya terörizm propagandası olarak nitelendirdiği yayınlardan
dolayı kapatma yolunu da açmıştır.
17.10.2014: Anti-cihat yasa taslağı Meclisten geçtikten
sonra da benzer şekilde Cihatçı gruba katılan Flavien Moreau’da yakalandıktan sonra yargılandığı mahkemede 7 yıl hapis
cezasına mahkûm edilmiştir.
13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi
21.10.2014: Opera salonunda burka giyen bir kadın salondan rencide edilerek atılmıştır.
25.10.2014: Milliyetçi Cephe üyelerinden Maxence Buttey
din değiştirerek Müslüman olmuş ancak bu durum parti içinde
tepkiye olumsuz tepkiyle karşılanmıştır. Buttey’in İslam dinini
benimsediği ve partinin diğer üyelerine İslamı öven bir video
gönderdiği için başkalarını kendi dinine sokmaya çalışmak
(prosélytisme) gerekçesiyle partiden geçici olarak uzaklaştırılması kararı alınmıştır.
27.10.2014: Sosyalist Eğitim Bakanı Najat Vallaud-Belkacem’in dini stigmatize eden ve bazen de İslamofobi’nin bir maskesi olan ‘agresif laikliği’ (laicité de combat) kınamış, laikliğin
tarafsızlık ilkesinin velileri kapsamadığından anneler de gezi
okullarında kabul edilmeli açıklamasında bulunmuştur.
27.10.2014-25.11.2014: İş yaşamında algılanan ayrımcılığın ölçülmesi hakkında iş yaşamında ayrımcılık algısı barometresi çalışması yapılmıştır. Bu çalışmaya göre; yaş, cinsiyet, fiziksel görünüm, engel, köken ve deri rengi iş yaşamında algılanan
temel ayrımcılık unsurlarıdır.
28.10.2014: Quimper’de Türk kökenli Müslümanlarının
cami projesi aşırı sağ partisine (Front National) yakın Quimper
Resistance Derneği tarafından protesto edilmiştir.
Kasım - 2014
07.11.2014: 2014 öncesi faklı ülkelerde Cihatçı olarak
eğitim gören David Drugeon isimli Fransız Suriye’de öldürülmüştür.
07.11.2014: Livry-Gargan şehrinde Müslümanların kurdukları Kızgın Aileler Kolektifinin çabaları sayesinde şehrin
anaokulu yemekhane menülerinde zorunlu olarak et verilmemesi okul yönetimi tarafından kabul edilmiştir.
335
336 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
07.11.2014: Yükseköğretim sınavlarına hazırlık dersleri
veren bir dershaneye kayıt yaptırmak isteyen Müslüman bir
öğrenci, dershaneye kabul edilmemiştir.
09.11.2014: DAİŞ’e üye toplayarak cihatçı yetiştiren grubun başında olan Fransız Fares Mourad 2014 yılı Ağustos ayında yakalanmış ve Türkiye tarafından Fransa’ya iade edilmiştir.
09.11.2014: Bir SNCF işçisi, dini inanışlarından ötürü iş yerinde alkol almayı reddettiği için dini ayrımcılığa uğrayıp 2013’te
işten çıkarıldığını belirterek iş mahkemesine başvurmuştur.
13.11.2014: Lise mezunu 11 başörtülü öğrenci, şehrin belediye başkanının ve gazetecilerin bulunduğu mezuniyet törenine
kabul edilmemiştir. Aralarından bir öğrenci ise diplomasını
başka bir öğrenciye vekâlet vererek almıştır.
15.11.2014: Clichy-sous-Bois şehrinde, liseden mezun olmuş başörtülü bir öğrenci, mezuniyet törenine kabul edilmemiştir. Bunun üzerine öğrencinin başörtü yasağının yalnızca eğitim
görmekte olan öğrencileri kapsadığı itirazı üzerine diploma törenine katılmasına izin verilmiştir.
17.11.2014: Cihatçı kimliğiyle DAİŞ’e katılan pek çok
kadın 2014 yılında Suriye’ye giriş yapmıştır. Buna göre 2014
Kasım ayında açıklanan verilerde Fransız Cihatçı sayısı 376’sı
kadın, 88’i çocuk olmak üzere 1132 olarak açıklanmış, Bu sayı
Cazeneuve’a göre 1 Ocak 2014’ten itibaren %82 oranında bir
artışın hasıl olduğunu göstermektedir.
21.11.2014: Poitiers Üniversitesi Rektörlüğü tarafından
dağıtılmış olan “Radikalleşmeye Karşı Mücadele” başlıklı resmi
bir belgede, gençlerin radikelleşmesini ortaya koyan ‘bireysel dış
göstergeler’ arasında uzun kıyafet, uzun sakal, İslami kıyafet
gibi Müslümanları hedef alan semboller bulunmaktadır.
24.11.2014: Eski başkan Nicholas Sarkozy ayrımcı ve ırkçı
açıklamalarda bulunmuş ve “Cezayirli ve Faslı bir ailenin çocuğu
olan” Reşide Dati’yi Adalet Bakanı olarak teklif etmenin “ceza politikaları söz konusu olduğunda mantıklı” olabileceğini dile getirmiştir.
13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi
Aralık – 2014
05.12.2014: İnkâr Yasası tasarısı üzerine baskı yapan
Ermeni lobisine karşın gergin havada Nisan ayında dönemin
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, tehcir sürecinde
vefat eden Ermeniler için başsağlığı ve acıların paylaşıldığı
mesajı iletmiştir. Ancak Türkiye’nin bu sıcak olumlu yaklaşımına rağmen Ermenilerin Türklere karşı olumsuz tutumları ve
etkinliklerinin Fransız meclisi ve kamuoyundan destek gördüğü
medyada tartışılmaktadır.
09.12.2014: Raincy’deki Kadınlara mahsus ayrılan Orty
Gym spor salonuna peçeli ve başörtülü kadınların gitmesi Belediye Başkanı E. Rault tarafından şehircilik komisyonunun
olumlu raporlarına rağmen kapatılmıştır.
09.12.2014: Sargé-lès-Le Mans ve Vénissieux belediye
başkanları tarafından okullarda vejetaryen menüleri kaldırma
kararı alınmıştır.
13.12.2014: Axa, La Poste, Total gibi firmalar, anonim CV
uygulamasını test etmeye başlamıştır. Kısaca anonim CV, iş
başvurusu yapan adayların fotoğraf, isim, cinsiyet, milliyet ve
adres gibi bilgilerini içermeyen CV’lerdir. Ancak, bu sefer de
adaylara yönelik bir ayrımcılık iş görüşmelerinde ortaya çıkabilmektedir. Türk veya Mağriplilerin Fransızlardan farklılaşan
isimlere sahip olması nedeniyle iş başvurularında görüşmelere
kabul edilme şansları 2012’ye göre artmıştır. Lakin araştırma
sonuçlarında göçmen kökenli adayların diğer adaylara kıyasla
bir görüşmeyi başarıyla tamamlama oranının %26, işe alınma
oranının ise %32 daha az olduğu belirtilmektedir.
17.12.2014: Bu yasayla ilgili Cassandra Bellin davası 2013
Temmuz ayında yaşanan polis tetkikatı esnasında aşağılayıcı
davranışlarından ötürü eşinin polislere müdahale etmesi sonucunda oluşan arbede ve tutuklama olayına dair açılan dava
sonuçlanmıştır. Buna göre mahkeme İslamofobik davranışlarda
bulunduğu iddia edilen polisler değil C. Bellin’e ve eşine para ve
hapis cezasını onamıştır.
337
338 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
20.12.2014: 20 yaşında ve 2013’te Müslüman olmuş Fransız bir gencin Joué-lès-Tours (Dijon) kentinde 20 Aralık 2014
tarihinde bir polis memurunu karakol önünde “Allah-u Ekber”
diyerek yaralaması, sosyal medya hesabında “cihatçı” olarak
nitelendirilen gruplara ait bayrakların bulunması, olayın İslami
terörizm olarak nitelendirilmesine ve kentte bulunan bazı Müslüman dernek ve örgütlere baskınlar düzenlenmesine sebebiyet
vermiştir.
23.12.2014: Sağlık hizmeti almak üzere doktora giden peçeli çarşaf giyen diğer hastaların bundan rahatsız olmadıklarını
söylemesine rağmen kadının doktor tarafından diğer hastaların
şikâyeti üzerine başka bir odada tecrit edilmeye çalışılması ve
kamu hizmetinden dışlanması olayı gerçekleşmiştir.
26.12.2014: Paris’te Anadolu Kültür Merkezi’ne Ermeniler
tarafından saldırıda bulunulmuştur. Saldırıda merkezin dış
girişi ve vitrinleri sprey boyalarla zedelenerek kapıya “Ermeni
Soykırımı, özür ve tazminat için savaşın” ifadesi yazılmıştır.
31.03.2015: İnkâr Yasası için tasarı hazırlayan vekilin tasarıya eklediği belgelerin kaynağının tarihsel ve objektif analizlerle meseleye yaklaşılmadığı, bu kaynakların belirsiz internet
ansiklopedisi olan Wikipedia’dan kopyaladığı ortaya çıkmıştır.
Dizin
11 Eylül 21, 45, 58, 112, 192, 282
1901 sayılı Dernekler Kanunu
263
1905 tarihli kanun 38
2005 ayaklanması 107, 114
AB Anayasası 96, 102
ABD 42, 95
açlık grevleri 214
Afrika 20, 39, 40, 45, 49, 50, 52,
53, 66, 114, 131, 224, 263, 269,
270, 289, 290, 306, 318
AİHM 90, 123, 125, 126, 226, 331
aile birleşimi 59, 62, 66, 68, 70,
271
Aile Birleşmesi Yasası 60
aile birleştirme programı 55
Alevi 156, 272, 320
alternatif menü 32, 165, 188, 189,
190, 328
alternatif menüler 165, 189, 328
altkültür 113, 115, 125
Anadolu Kültür Merkezi 123, 338
Anayasa 28, 36, 42, 60, 96, 98,
121, 152, 218, 230, 232, 235,
238, 241, 243, 259, 260, 279,
294
anonim CV 223, 311, 337
Antisemitizm 34, 283, 289, 294,
295, 298
Anti-Siyonist 246
Arap 41, 58, 65, 78, 93, 111, 119,
187, 318, 321
ASE 130, 134
asimilasyon 31, 37, 38, 46, 55,
56, 61, 71, 74, 93, 97, 105, 108,
130, 132, 309
asimilasyoncu 31, 45, 74, 92, 95
asimile 18, 38, 47, 54, 55, 61, 67,
72, 214
aşırı sağ 23, 60, 63, 159, 160, 167,
189, 243, 244, 249, 290, 293,
295, 307, 308, 328, 329, 335
aşırı sol 243, 245, 295
Avrupa 18, 20, 23, 24, 29, 35, 36,
38, 39, 45, 47, 51, 54, 55, 62,
66, 68, 73, 85, 90, 95, 102, 103,
104, 117, 121, 122, 123, 132,
134, 139, 152, 153, 154, 164,
167, 183, 186, 190, 194, 213,
214, 215, 219, 226, 231, 238,
244, 248, 254, 258, 261, 270,
288, 289, 290, 292, 296, 298,
305, 306, 315, 318
Avrupa Birliği 18, 29, 85, 102,
152, 154, 164, 183, 186, 214
Avrupa Konseyi 90, 102, 248, 254
Avrupalı kimliği 47, 103, 104, 108
Aydınlanma 36, 42, 92
Aydınlanmacı 47
aydınlar 42
340 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
ayrımcı 32, 46, 61, 68, 103, 105,
107, 114, 115, 189, 194, 195,
197, 248, 249, 253, 307, 312,
336
ayrımcılık 18, 19, 23, 28, 29, 30,
32, 33, 34, 41, 54, 55, 66, 67,
71, 87, 100, 104, 105, 107, 115,
120, 124, 125, 126, 127, 128,
129, 134, 135, 152, 154, 168,
187, 213, 221, 223, 224, 225,
226, 239, 241, 252, 254, 286,
297, 309, 313, 320, 323, 324,
327, 335, 337
Ayrımcılık Yasağı 154
azınlık 19, 39, 41, 71, 88, 90, 91,
101, 103, 108, 113, 132, 154,
184, 261, 307
Azınlık 228
bağımsızlık 40, 46, 51, 57
Banliyö 23, 56, 75, 109, 113, 135,
331
banliyö 31, 56, 66, 75, 105, 107,
109, 114, 128, 135, 186, 271
banliyö isyanları 56
barış 25, 154, 261, 288, 313
başörtü 32, 128, 167, 168, 182,
187, 190, 192, 195, 196, 197,
282, 326, 328, 329, 331, 332,
336
başörtüsü 24, 31, 42, 71, 76, 88,
90, 105, 107, 114, 124, 125,
126, 128, 129, 166, 190, 191,
192, 193, 226, 307, 309, 310,
311
Başörtüsü Vakası 124
Batı-dışı 17, 47, 54
Batılı 22, 47, 48, 51, 125, 289
Bayrou Genelgesi 192
Beur Hareketi 107, 110, 111
Birleşmiş Milletler 29, 98, 238,
239, 261
BM 96, 98, 101, 102, 261
Bret 120
bubu 105
burka 71, 88, 105, 125, 126, 331,
334, 335
cami 31, 155, 156, 157, 158, 159,
160, 164, 269, 282, 286, 310,
320, 321, 335
cami inşaası 31
Cazeneuve 117, 275, 290, 332,
333, 334, 336
CCIF 106, 108, 124, 126, 127,
128, 142, 147, 159, 164, 166,
167, 168, 169, 174, 175, 177,
190, 194, 195, 196, 198, 205,
206, 207, 269, 314, 317, 320,
321, 324
cellebe 93, 105
Cenaze Fonu 161
CESEDA 59, 60
Cezayir 39, 40, 49, 50, 51, 52, 53,
57, 58, 63, 95, 112, 155, 192,
214, 216, 253, 269, 274, 282,
283, 287, 305, 318, 319, 320,
327, 333
Cezayir Bağımsızlık Savaşı 51
Cezayirli 51, 66, 214, 252, 253,
270, 318, 319, 336
Chevreau 160, 174, 328
Chirac 62, 63, 192, 243
Cihadist 23, 25, 313
cihatçı 87, 106, 107, 112, 115,
116, 117, 118, 274, 287, 289,
290, 292, 294, 296, 309, 333,
336, 338
Cihatçı kimliği 115, 117, 336
Cumhurbaşkanı 54, 56, 92, 160,
192, 218, 220, 242, 271, 294
Dizin
Cumhuriyetçi 46, 54, 58, 62, 74,
92, 94, 95, 125, 244, 248
çoğulculuk 41, 103, 315
çokkültürcülük 91, 98
çokkültürlü 24, 31, 184
çokkültürlülük 24
Çokkültürlülük 41, 90, 139
ÇSGB 69, 77, 217, 318, 319, 322
DAİŞ 34, 106, 107, 115, 117, 118,
119, 283, 284, 285, 287, 288,
291, 292, 293, 295, 296, 298,
320, 330, 332, 333, 336
De Gaulle 52, 53, 93
Debré Yasası 57, 187
Défenseur Des Droits 18
defin 31, 160, 162, 163, 176
değer yargıları 38
demokrasi 17, 19, 30, 103, 245,
249, 259, 313, 329
Dernek Hayatı Yüksek Konseyi
263
dernekler 33, 157, 158, 161, 163,
258, 260, 262, 263, 264, 265,
267, 269, 271, 272, 274, 275,
276, 293, 312, 327
dışlanma 54, 75, 86, 104, 109,
115, 132, 184, 221
dışlanmışlık 112, 114, 116
din ve ibadet 31
dini 24, 27, 31, 32, 33, 38, 41, 42,
56, 57, 64, 71, 76, 86, 90, 91,
93, 95, 101, 103, 104, 111, 115,
116, 124, 125, 129, 135, 149,
150, 151, 152, 153, 154, 155,
157, 158, 161, 162, 163, 164,
165, 166, 168, 180, 182, 186,
187, 189, 191, 192, 193, 194,
196, 198, 209, 213, 222, 224,
225, 226, 245, 246, 258, 260,
263, 266, 271, 274, 288, 297,
298, 306, 309, 310, 312, 321,
326, 331, 334, 335, 336
dini azınlıklar 24, 31, 155, 309,
310
dini semboller 124, 129, 161, 180,
182, 191, 193, 194, 196, 246
DİTİB 156, 175, 272, 276, 280,
320
Diyanet 161, 272
DNA testi 60, 75
düşünce, vicdan ve din özgürlüğü
99, 153, 238, 239
Ecole républicaine 180
eğitim 30, 41, 46, 67, 70, 74, 85,
86, 89, 91, 99, 100, 101, 104,
108, 111, 115, 119, 125, 129,
131, 135, 179, 180, 181, 182,
183, 184, 185, 186, 187, 190,
191, 192, 194, 195, 196, 198,
199, 221, 223, 236, 246, 254,
262, 272, 296, 306, 310, 311,
325, 326, 332, 335, 336
eğitim politikaları 31
eğitimsel 27, 75
ekonomik 17, 20, 21, 24, 27, 32,
35, 37, 40, 45, 47, 48, 50, 53,
54, 61, 69, 73, 89, 91, 96, 100,
101, 102, 103, 108, 109, 111,
112, 114, 184, 209, 211, 212,
213, 215, 217, 218, 219, 220,
221, 225, 229, 237, 253, 254,
263, 269, 271, 281, 306, 307,
308, 311
Ekonomik kriz 184, 217
emek 17, 32, 49, 50, 53, 66, 68,
72, 102, 213, 214, 217, 308,
311, 313
emek gücü 17
341
342 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
emek piyasası 32, 49, 53, 66, 72,
217, 311
entegrasyon 23, 31, 38, 40, 41, 42,
45, 55, 56, 60, 61, 63, 66, 68,
70, 71, 74, 76, 85, 91, 92, 93,
94, 95, 105, 113, 114, 135, 168,
293, 306, 308, 310, 319
Entegrasyon Sözleşmesi 60
enteklektüel 51
Ermeni 120, 122, 123, 136, 329,
337, 338
eşitlik 17, 23, 31, 36, 37, 47, 55,
56, 64, 87, 92, 98, 103, 149,
150, 152, 161, 182, 192, 236,
237, 239, 243, 248, 251, 254,
282, 306, 309, 310, 313
Eşitlik 36, 37, 194, 198, 199, 235,
237, 240
eşitsizlik 25, 54, 61, 87, 112, 114,
223, 309, 313
eşitsizlikler 19, 105
etnik 24, 30, 32, 33, 38, 39, 41,
42, 47, 48, 57, 58, 60, 62, 64,
69, 72, 73, 74, 87, 90, 91, 93,
95, 101, 103, 104, 105, 113,
115, 116, 121, 135, 136, 155,
187, 209, 213, 221, 225, 250,
254, 306, 309, 310, 311, 319,
321, 323
etno-kültürel 62, 108, 113, 120,
122, 132, 136, 329
evrenselcilik 93, 95, 98
evrenselllik 46
Fas 39, 49, 73, 155, 216, 269,
318, 320
Ferid Eid 253, 327
Ferry Yasaları 180
fırsat eşitsizliği 114, 321
fırsat eşitsizlikleri 31, 221
FIS 52
FLN 51
FN 24, 55, 57, 172, 173, 189, 202,
243, 249
Fransa 326
Fransız Cumhuriyeti 24, 35, 36,
37, 288, 310
Fransız evrenselciliği 37, 92, 93
Fransız kimliği 24, 45, 47, 48, 71,
74, 93, 94, 102, 243
Fransız kültürü 24, 47, 60, 71, 95,
109, 128, 129
Fransız laikliği 38, 39
Fransızca 21, 55, 59, 98, 105, 111,
133, 134, 263
Fransızlık 31, 47, 56, 86, 93, 95,
97, 103, 108, 128
gelenek 38, 55, 246
gelişmişlik 17, 47, 212
Genel İşçi Konfederasyonu 211
Gettolaşma 109, 110
gettolaşma 31, 56, 86, 107, 110,
135
GIA 57
Gobelet Yasası 180
göç 27, 30, 32, 34, 45, 46, 48, 49,
50, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58,
59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66,
68, 69, 70, 71, 72, 73, 75, 85,
112, 210, 214, 215, 224, 225,
229, 248, 282, 296, 307, 310,
311, 319
göç hareketleri 30, 46, 50
göç kontrolü 58
göç ülkesi 45, 49, 57, 63
göçmen karşıtı politikalar 56, 87,
98, 313
göçmen politikaları 19, 58, 85, 87,
94, 95, 221
göçmenler 18, 23, 29, 39, 40, 48,
53, 54, 58, 60, 61, 64, 65, 72,
Dizin
73, 74, 88, 91, 105, 108, 109,
114, 115, 131, 209, 213, 214,
216, 221, 225, 244, 252, 271,
312, 318
Göçmenlere Yönelik Tutumlar
68, 319
güvenlik 22, 23, 62, 90, 100, 102,
103, 115, 131, 134, 154, 158,
212, 219, 225, 235, 240, 261,
326
güvenlikleştirme 62
hak ihlalleri 27, 30, 76, 87, 88, 92,
124, 132, 194
hak ve özgürlükler 17, 19, 25, 28,
29, 30, 31, 32, 33, 75, 85, 86,
87, 92, 96, 98, 103, 116, 125,
135, 149, 153, 154, 209, 212,
217, 219, 229, 235, 236, 238,
239, 240, 242, 247, 250, 253,
261, 294, 305, 309, 310, 311,
312, 313, 314
Hakların Koruyucusu 219
HALDE 120, 168, 268
Halk Hareketi Birliği 24, 244
helal et 31, 165, 166, 188, 189,
310, 328
helal gıda 165
Hervé Gourdel 34, 283, 284, 287,
291, 293, 295, 297, 333
Hıristiyanlar 41, 323
Hidalgo 68
HLM 109
Hollande 62, 63, 64, 94, 118, 121,
218, 252, 253, 323, 329
Hortefeux 61
I. Dünya Savaşı 50
II. Dünya Savaşı 50, 318
ILO 224, 231
INED 65, 66, 67, 77, 80, 250, 318
INSEE 35, 39, 43, 50, 64, 66, 67,
69, 81, 184, 203, 207, 216, 250,
278, 317, 318, 319, 322
IPSOS 68, 78, 94, 319
ırkçı 32, 33, 100, 105, 107, 167,
246, 248, 249, 285, 290, 294,
309, 312, 336
ırkçılık 46, 67, 71, 113, 252, 312
ibadet hakları 76, 86, 99
içsel balkanlaştırma 56
ideal 74
ifade özgürlüğü 87, 89, 107, 120,
121, 136, 236, 247, 309, 329
ihlal 20, 28, 31, 32, 64, 87, 103,
116, 155, 220, 240, 265, 315
İhtilali 17, 36, 37, 124
ikili emek piyasası 53, 68, 221
ikinci nesil 39, 41, 89, 96, 98, 111,
115, 308
immigration choisie 59, 63
immigration jetable 59
inkâr yasası 121, 123, 329
İnkâr Yasası 87, 120, 309, 338
insan hakları 17, 19, 46, 56, 59,
60, 89, 96, 97, 98, 102, 103,
107, 123, 125, 135, 239, 240,
249, 259, 329
insan haklarına aykırı 59, 60
İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesi 36
İran 111, 192, 282
İslam dışı 25, 313
İslamcı 23, 51, 112, 113, 115, 286,
287, 292
İslami 51, 52, 107, 114, 116, 152,
155, 160, 162, 164, 165, 196,
274, 336, 338
İslam-karşıtı 249
İslamofobik 18, 19, 23, 24, 29,
33, 46, 71, 76, 106, 107, 112,
343
344 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
124, 125, 135, 313, 314, 317,
320, 337
istatistik 60, 66
istihdam açığı 224
işçi 32, 40, 49, 50, 52, 53, 54, 63,
66, 68, 109, 111, 156, 184, 185,
186, 210, 214, 219, 229, 252,
258, 271, 305
işçi göçü 32, 53, 55, 68
işe alınma ihtimali 222
işgücü 40, 215, 218, 219, 224
İşgücü Anlaşması 50, 219
işsizlik 40, 54, 62, 70, 105, 109,
114, 184, 212, 215, 217, 218,
219, 229, 307, 322
Jospin 191, 193
Joutard 193
jus soli 54, 55, 94, 96
Kamboçya 39, 49, 318
kamu 86, 88, 105, 113, 114, 127,
128, 134, 149, 153, 157, 160,
161, 162, 165, 167, 189, 197,
220, 239, 240, 261, 262, 264,
265, 288, 312, 314, 315, 338
kandura 105
Kardeşlik 36, 37, 237, 269
Kastoryano 72, 74, 78, 79, 91, 93,
124, 128, 140
katliamlar 51, 52
Katolik 38, 42, 95, 151, 152, 156,
179, 187, 195, 197, 210, 241,
263, 325, 332
kendi kaderini tayin 47
kimlik 31, 33, 46, 47, 48, 50, 60,
66, 67, 71, 72, 74, 75, 76, 86,
87, 88, 90, 91, 92, 93, 94, 103,
106, 107, 109, 112, 113, 114,
115, 117, 118, 124, 130, 131,
132, 135, 136, 169, 309
kolonileştirme 48
koruyucu aile 88, 108, 130, 131,
132, 133, 134, 136, 309, 332
köken ülke 45, 60, 62, 66, 70, 71,
73, 74, 76, 86, 108, 308
kuramsal 28, 29
kurucu değerler 31, 92, 94
kuruluş değerleri 19, 30, 87
Kuzey Afrikalı 67, 74, 95, 109,
214, 250, 251
Kültürel farklılıklar 25, 89, 314
kültürel farklılıklarından 18, 19,
132, 221
Kültürel haklar 88, 89, 90, 123,
309
Küresel 23, 48, 307
küreselleşme 41, 47
laik 24, 36, 38, 40, 42, 45, 52, 86,
97, 125, 150, 152, 161, 179,
181, 182, 190, 191, 192, 241,
252, 274, 326
laikleşme 31, 151, 180
laiklik 23, 24, 31, 36, 38, 42, 128,
129, 151, 157, 162, 168, 180,
187, 189, 191, 193, 226, 236,
241, 246, 284, 306, 309, 310
Laiklik yasası 152
laiklik yasası 157
Laiklik Yasası 87
Le Figaro 28, 29, 33, 63, 64, 81,
87, 116, 122, 129, 144, 145,
155, 156, 159, 160, 163, 164,
173, 175, 189, 190, 202, 222,
223, 233, 247, 249, 253, 283,
284, 285, 286, 287, 289, 290,
301, 318, 320, 321, 323
Le Pen 56, 57, 60, 62, 63, 111,
159, 166, 172, 173, 174, 176,
189, 202, 244, 323, 328
Dizin
liberal 24, 56, 191, 193, 209, 210,
212, 253, 261, 262
Liberation 28, 29, 33, 51, 63, 82,
87, 126, 128, 145, 253, 254
Lizbon Anlaşması 96, 102, 103,
104
Mağrip 111, 223, 224
manda sistemi 20
medya 23, 29, 30, 33, 62, 87, 94,
106, 184, 188, 227, 252, 274,
276, 281, 282, 286, 309, 313,
334, 338
melez 55, 65, 71, 107, 108, 113
mescitler 156
Metro saldırıları 112
mezarlık 31, 310
mezhep savaşları 38, 42
Milli Görüş 156, 272, 275, 276,
320
milliyetçi 23, 45, 51, 52, 312
milliyetçilik 36, 38, 306
Mitterand 56, 62, 110, 244
modernleşme 48
Monde 28, 29, 33, 87, 121, 124,
145, 152, 155, 156, 160, 163,
165, 166, 171, 172, 173, 186,
189, 196, 197, 198, 202, 225,
274, 278, 279, 283, 284, 291,
292, 293, 294, 301, 320, 333
MPF 57
muhafazakâr 51, 56, 252, 253,
312
müfredat 86
Müslüman Kardeşler 155, 270,
320
Müslüman karşıtı 33, 42, 248,
249, 312
Müslüman kimliği 107, 112, 114,
246
Nakil işlemleri 161
naturalizasyon 55, 57, 58, 61, 64,
66, 69, 70, 71, 73, 95
Nauth 160, 329
Nice 23, 198, 225, 233, 326
OECD 215
OFPRA 69
Okul Yasaları 179
Okulda Din Eğitimi 193
onurlu yaşam hakkı 75
Oran Martz 120, 326
Oryantalist 47, 125
Osmanlı 49, 218
oturum hakkı 55
oturum kartı 167, 168, 329
oy 32, 167, 235, 237, 244, 245,
246, 247, 249, 250, 251, 252,
253, 254, 272, 312, 327, 328
oy kullanma hakkı 33, 235, 237,
246, 253, 272, 312, 327
önyargı 56
örgütlenme 33, 46, 72, 73, 74, 86,
89, 101, 118, 242, 257, 259,
261, 269, 275, 325
Örgütlenme hakkı 257, 312
ötekileştirici 86
ötekileştirilmiş 48, 252
özel okul 32, 187, 194, 195, 328,
332
özgürlük 23, 27, 29, 32, 34, 36,
37, 47, 55, 90, 92, 98, 103, 129,
149, 150, 152, 192, 235, 254,
262, 282, 306, 310, 311, 313,
314, 315
Özgürlük 36, 37, 39, 236, 237
özgürlükler 20, 29, 90, 98, 154,
235, 240, 309, 312, 329
345
346 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
Paris 23, 35, 45, 57, 68, 80, 81,
110, 112, 113, 114, 123, 139,
149, 155, 165, 166, 169, 170,
171, 172, 173, 179, 185, 191,
196, 198, 200, 201, 222, 226,
230, 231, 232, 248, 250, 255,
256, 266, 269, 271, 273, 277,
278, 279, 281, 283, 290, 300,
301, 320, 321, 329, 330, 331,
332, 338
parlamento 192, 221
partiler 23, 32, 243, 245, 247, 248,
252, 254, 258, 260, 284, 312
Pasqua 56, 250
peçeli çarşaf 88, 105, 125, 126,
166, 330, 331, 334, 338
Perinçek 124
Petrol 52, 54, 109, 211
PJJ 130
PKK 69, 266, 330
PMF 246
politika 19, 23, 24, 30, 90, 93, 100,
183, 243
protesto 57, 111, 160, 198, 335
Rebsamen, 223
Recep Tayyip Erdoğan 122, 160,
337
refah ülkesi 21
Reşide Dati 253, 336
rotasyon 54, 214
Rousseau 37, 259
RPR 57
Sakozy II Yasası 59
Salman Rüşdi 112, 192, 282
sanayi ülkesi 17
sanayileşme 48, 85
sarık 105
sari 105
Sarkozy 58, 59, 60, 61, 62, 63, 66,
75, 77, 79, 92, 129, 166, 172,
173, 175, 251, 253, 276, 284,
319, 323, 336
Sarkozy I Yasası 58
seçici göç politikası 59
Senato 242, 243
sendikalar 154, 211, 258, 261
seuil de tolerance 56
sıfır göç 56
sınırdışı 60, 61, 75, 290
sivil toplum kuruluşları 33, 211,
262, 263
siyasal 17, 27, 32, 55, 61, 67, 75,
91, 95, 99, 100, 154, 236, 238,
242, 250, 253, 254, 257, 259,
260, 266, 281, 312
Siyasal İslam 247, 286, 290
siyasi 19, 23, 28, 29, 32, 38, 47,
48, 58, 63, 68, 69, 72, 87, 89,
93, 96, 104, 122, 150, 151, 159,
179, 180, 189, 190, 191, 193,
221, 232, 237, 242, 243, 244,
245, 247, 250, 251, 252, 254,
258, 260, 264, 281, 297, 306,
312
Soğuk Savaş 53
sosyal mobilite 72, 222
sosyal refah 53, 54
Sosyalist Parti 24, 56, 62, 94, 120,
244, 249, 252, 286, 327, 328
sömürge 20, 46, 48, 49, 52, 305,
308
sömürgecilik 17, 20, 25, 48, 313
Strazburg 161, 246
suç 54, 59, 75, 106, 120, 130, 154,
166, 297
Suriye 64, 106, 115, 116, 117,
118, 119, 286, 287, 292, 296,
297, 298, 326, 332, 333, 335,
336
Dizin
şalvar 105
takke 105
tanınma politikası 91
tarafsızlık 31, 149, 150, 152, 161,
197, 198, 309, 310, 335
tarihsel 21, 28, 29, 30, 31, 32, 33,
34, 36, 47, 88, 92, 95, 107, 121,
136, 180, 209, 235, 258, 305,
306, 308, 313, 325, 338
TBMM 69, 70, 74, 80, 278, 318,
322
tek tipleştirici 23
tek tipleştirme 31
terör 19, 21, 23, 114, 118, 266,
283, 289, 296, 313, 330
Terörist 23
tolerans 56, 57, 58, 287
Touraine 85, 109, 113, 141
Tribalat 71, 72, 80, 250
Trinquier 129
Trois Glorieueses 214
Tunus 39, 40, 49, 119, 216, 269,
270, 318, 332
Tunuslu 66, 214, 318
türban 93, 124
Türk ve Müslüman azınlıklar 86
Türk yatırımcı 227
Türkiye 17, 46, 53, 68, 69, 70, 71,
72, 73, 75, 77, 80, 81, 107, 116,
119, 120, 121, 122, 132, 133,
134, 160, 161, 186, 209, 210,
216, 218, 219, 224, 227, 229,
230, 231, 232, 233, 234, 269,
271, 273, 278, 308, 315, 319,
322, 326, 329, 332, 336, 337
Türkler 32, 67, 69, 71, 72, 74, 76,
80, 133, 156, 161, 210, 214,
227, 229, 271, 308, 311, 312
UDF 57, 244
UDMF 246, 247
ulus 17, 19, 30, 31, 37, 41, 46, 47,
48, 52, 55, 58, 60, 72, 85, 86,
90, 93, 103, 108, 306, 309
ulusal 19, 24, 45, 55, 56, 60, 62,
72, 92, 93, 94, 99, 100, 101,
102, 104, 124, 154, 155, 167,
180, 184, 188, 190, 191, 192,
193, 237, 238, 242, 245, 260,
261, 263, 282, 283, 286, 309,
313, 315
Ulusal Cephe 24, 55, 58, 60, 62,
63, 111, 308
Ulusal Göç Tarihi Müzesi 63
ulusçuluk 17, 30, 46, 60, 102,
113, 135
Ulusçuluk 37
ulus-devlet 17, 19, 30, 37, 46, 52,
60, 72, 85, 90, 93, 103
ulus-devlet biçimi 17
uluslararası 52, 56, 62, 85, 87, 96,
100, 120, 152, 155, 182, 184,
192, 213, 238, 249, 261, 263,
282, 298, 309, 310
Uluslararası Göç Örgütü 38
UMP 24, 58, 62, 244, 249, 328
UNESCO 182, 205
UOIF 270
uyum 18, 68, 70, 71, 72, 74, 75,
94, 254, 315, 319
uzun etek 32, 196
üçüncü nesil 55, 65, 74, 107, 108,
115, 135, 271
vakalar 19, 23, 28, 29, 30, 31, 32,
33, 55, 86, 107, 125, 127, 129,
136, 167, 193, 198, 324, 325
Valls 226, 285, 286
vatan 48, 72, 74, 98
347
348 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi
vatandaş 19, 32, 64, 69, 237, 243,
315, 318
vatandaşlık 31, 45, 46, 48, 54, 55,
56, 60, 65, 69, 72, 85, 87, 93,
94, 95, 108, 167, 236, 247, 259,
319, 328
Vatandaşlık 36, 92, 237, 268,
276, 330
Vicdan özgürlüğü 150
Vietnam 39, 49, 318
Villiers 57
yabancı emeği 49
Yabancı işsizliği 41
yabancı karşıtlığı 23, 102
yabancılar 42, 64, 94, 227, 318,
319
yabancıların ikameti 58
Yahudiler 41, 222, 323
yanında 161
yasal 18, 28, 29, 31, 33, 38, 46, 71,
87, 96, 102, 103, 104, 108, 124,
125, 152, 154, 155, 160, 161,
163, 164, 165, 182, 189, 190,
194, 196, 197, 198, 217, 225,
228, 235, 240, 241, 242, 275,
290, 293, 297, 309, 314, 334
yasal düzenlemeler 18, 31, 152,
155, 160, 164, 165, 182, 194,
196, 240, 242, 275, 309, 334
yasalar 19, 59, 62, 85, 98, 154,
180, 241, 299, 311, 313
yerel yönetimler 157, 158, 162,
163, 188, 189
yoksulluk 19, 52, 105, 106, 111,
113, 116, 184, 322
Zemmour 63
zenofobik 60, 244, 248
Zenofobya 23
Download