FRANSA’DAKİ MÜSLÜMAN VE TÜRK TOPLULUKLARIN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİN ANALİZİ editörler Nuri TINAZ Meltem ÇELİK DİRSEHAN Ahmet UYSAL 2016 Marmara Üniversitesi Yayınları: No. 841 FRANSA’DAKİ MÜSLÜMAN VE TÜRK TOPLULUKLARIN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİN ANALİZİ Editörler: Nuri TINAZ, Meltem ÇELİK DİRSEHAN, Ahmet UYSAL Emeği Geçenler: Semra MERAL, Taşkın DİRSEHAN, Zehra ÇİMEN ARSLAN, Tuğçe ERSOY, Ayşe MERAL Kapak Tasarımı: Müstecabi Her hakkı saklıdır © Marmara Üniversitesi Yayınevi, 2016 ISBN: 978-975-400-400-7 1. Basım 1000 Adet Aralık, 2016 Göztepe Kampüsü, Kadıköy 34722 İstanbul Tel: +90 216 348 43 79 Fax: +90 216 348 43 79 E-Posta: [email protected] Baskı: Şenyıldız Matbaacılık Sertifika No: 11964 Fransa’daki müslüman ve Türk toplulukların hak ve özgürlüklerinin analizi / ed. Nuri Tınaz, Meltem Çelik Dirsehan, Ahmet Uysal ; yay.haz. Nuri Tınaz ... [ve öte.]. __İstanbul: Marmara Üniversitesi, 2016. Bibliyografya ve indeks. 978-975-400-400-7 1. France -- Emigration and immigration -- Government policy 2. Fransa -- Göç ve göçmenlik – Devlet politikası 3. France -- Emigration and immigration -- History -- 20th century 4. Fransa -- Göç ve göçmenlik Tarih – 20. yy. 5. Immigrants -- France -- Social conditions 6. Göçmenler – Fransa – Sosyal durum 7. France -- Ethnic relations 8. Fransa – Etnik ilişkiler JV 7925.2 325.44/09 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi İstanbul, 2016 Önsöz Dünya toplumları büyük bir değişim sürecinden geçmektedir. Artan iletişim ve ulaşım imkânları sayesinde dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan gelişmeler diğer toplumları da etkilemektedir. Küreselleşme diye adlandırılan bu olgu hem olumlu hem de olumsuz gelişmeleri beraberinde getirmektedir. Doğu-Batı arasında bilgi akışının kolaylaşması kadar, Batı kaynaklı ortaya çıkan ekonomik krizin dünyaya yayılması Batı-dışı toplumlarda gelişen iç savaşlar, karışıklıklar, çatışma ve terör küreselleşmenin etkisiyle özellikle ekonomisi gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkeleri etkisi altına almaktadır. Söz konusu çatışmalar ve ekonomik krizler İslam Dünyası’nı da olumsuz etkilemekte ve ciddi oranda Müslüman nüfusu doğup-büyüdükleri ülke ve bölgeleri terk ederek endüstrileşmiş Batılı ülkelere göç etmek zorunda bırakmaktadır. Ancak bu Müslüman topluluklar gittikleri ülkelerde bir takım dönüştürücü etkilere maruz kalmakta ve ayrımcılığın, yabancı düşmanlığının yahut İslamofobinin hedefi olmaktadır. Bir bilgi üretme ve paylaşma kurumu olarak üniversiteler sadece kendi toplumlarındaki konu ve sorunları değil, küresel dünyadaki gelişmeleri ve dinamikleri de yakından takip etmelidir. Üniversiteler ulusal ve uluslararası sosyal ve siyasal politikaların oluşturulmasına ışık tutacak çalışmalara da katkı sağlamak durumundadır. Köklü tarih, tecrübe ve geleneğe sahip olan Marmara Üniversitesi eğitim, öğretim ve araştırmanın yanında ülkemizin ve uluslararası toplumun karşılaştığı sosyal, siyasal, kültürel ve güncel problemleri yakından takip ederek politika yapıcılara kılavuzluk edecek sosyal ve insan bilimlerindeki 6 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi araştırmaları, incelemeleri ve projeleri desteklemektedir. Gelişmiş Batılı ülkelerdeki yüksek öğretim kurumlarında olduğu gibi, üniversitemiz üniversite-endüstri, üniversite-fen-teknoloji alanlarındaki iş birliğine, üniversite- sosyal bilimler ve politikalar işbirliği boyutunu da ekleyerek yüksek standartlara erişme hedefini gerçekleştirmeye doğru ilerlemektedir. Marmara Üniversitesi bu çalışmasıyla önemli Batı ülkelerinden Fransa’daki Türk ve Müslüman göçmenlerin temel hak ve özgürlüklerinin değerlendirilmesine dair kapsamlı bir incelemeyle ülkemizin bu alandaki politikalarına katkı sağlamayı ve bu konuda farkındalık yaratmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda, üniversitemizin sadece kendi ülkemiz üzerine değil, başka ülkeler üzerine de bilimsel raporlar ortaya koyması, bu çalışmaların ülkemizin dış politika ve diplomasisine katkı sağlamasına yönelik bir geleneğin oluşturulmasına katkı sağlamaktadır. Bu çalışma üniversitemiz için özgün bir gelişmedir. Elinizdeki bu eser Fransa’daki Müslüman ve Türk göçmen toplulukların ve azınlıkların durumunu hak ve özgülükler açısından incelemekte, tarihsel arka planı, güncel durumları ve 2014 yılı içerisinde hak ve özgürlükler konusunda yaşanan sorunları yansıtan vakalara odaklanmaktadır. Diğer sömürge ülkelerinden gelen göçmenler ve azınlıklardan farklı olarak Türkler özel anlaşmayla geçici işçiler olarak Fransa’ya gitmişlerse de aile birleşmeleri aracılığıyla nüfusları hızla artmış ve vatandaşlık hakkı edinerek kalıcı hale gelmiştir. Ancak Türkler ve diğer Müslüman azınlıklar bugün karşılaştıkları olumsuz şartlar yüzünden Fransa’da hayatlarını normal olarak sürdürmekte zorluklar yaşamaktadır. Dışlayıcı politikalar yoğunlaştıkça azınlık gruplarda yerel kimlik pekişmesi artmış ve özellikle ikinci – üçüncü kuşak göçmenlerde Müslüman kültürel kimlik ve aidiyet daha görünür hale gelmiştir. Tarihsel olarak Fransa’nın kendine özgü laiklik ve Cumhuriyet değerlerine dayalı entegrasyon modeli, farklılıkları kamusal alanın dışına itmesi gibi bazı yönleriyle Müslümanlara zor durumlar yaşatmaktadır. Günümüzde hem aşırı ve Önsöz merkez sağ partilerdeki Müslüman karşıtı söylemler hem de sol kesimlerin yoğun laiklik vurgusuyla genel olarak dine ve özelde İslam’a soğuk bakmaları dolayısıyla Müslümanların Fransız vatandaşı olsalar dahi kendilerini evlerinde hissetmesini zorlaştırmaktadır. Bu sorunların önce iyi anlaşılması ve sonra çözüm aranması açısından bu tür bilimsel çalışmalar ve değerlendirmeler çok önemlidir. Bu araştırmanın konuya ışık tutacağı, bilgi ve uygulama açısından faydalı olacağı inancıyla bu bilimsel araştırmaya katkılarından dolayı üniversitemiz öğretim üyelerinden Prof. Dr. Nuri Tınaz’ın koordinatörlüğünde, Doç. Dr. Ahmet Uysal, Yard. Doç. Dr., Taşkın Dirsehan, Arş. Gör. Meltem Çelik- Dirsehan, Arş. Gör. Tuğçe Ersoy ve çalışmaya eğitimlerine yurt dışında devam eden Semra Meral (Paris I-La Sorbonne Üniversitesi), Zehra Çimen Arslan (Lumière University Lyon II) ve çevirmen Ayşe Meral’i tebrik eder ve başarılarının devamını dilerim. Prof. Dr. M. Emin Arat Marmara Üniversitesi Rektörü 7 İçindekiler Önsöz ........................................................................................... 5 Kısaltmalar ............................................................................... 11 I. KISIM: GENEL ÇERÇEVE 1. Giriş: Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması (Nuri Tınaz – Meltem Çelik Dirsehan) ........................... 17 2. Fransa’nın Tarihsel ve Sosyal Genel Görünümü (Nuri Tınaz – Ahmet Uysal) ............................................. 35 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları (Meltem Çelik Dirsehan – Nuri Tınaz) ........................... 45 II. KISIM: FRANSA’DA HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN TARİHSEL, KURAMSAL, ANAYASAL VE GÜNDELİK HAYATTAKİ DURUMU 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Sosyo-Kültürel Durumu (Meltem Çelik Dirsehan) .................................................. 85 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu (Semra Meral – Nuri Tınaz) .......................................... 149 10 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu (Semra Meral) ................................................................ 179 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu (Taşkın Dirsehan) .......................................................... 209 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu (Tuğçe Ersoy) .................................................................. 235 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu (Zehra Çimen Arslan) .................................................... 257 10. Fransa’da Gazetelerde Müslümanlar ve İslam Algısı (Semra Meral – Ahmet Uysal) ..................................... 281 III. KISIM: SONUÇ, GENEL DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER 11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler (Nuri Tınaz – Ahmet Uysal – Meltem Çelik Dirsehan) .. 305 12. Rakamlarla Fransa (Meltem Çelik Dirsehan) ............................................ 317 13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi ......... 325 Kısaltmalar AB Avrupa Birliği ACSE Sosyal Bütünlük ve Fırsat Eşitliği için Ulusal Ajans ACTIT Türkiye Kökenli Göçmen İşçileri Kültürel Derneği ADTT Türkiye Kökenli İşçiler Demokratik Derneği AİHS Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ASE Çocuklara Sosyal Yardım / Çocuk Esirgeme Kurumu ASTT Türk İşçileri Dayanışma Derneği ATTF Fransa Türk İşçileri Derneği ATTM Moselle Türk İşçileri Derneği ATTVF Vallée de la Frensche Türk İşçileri Derneği BM Birleşmiş Milletler CCIF Fransa’da İslamofobi Karşıtları Kolektifi CESEDA Yabancıların ve Sığınmacıların Giriş ve İkameti Yasası CEVIPOF Siyasal Bilimler Araştırma Merkezi CFAIT Türkiye Kökenli Göçmen Dernekleri Fransız Konseyi CFCM Fransa İslam Konseyi CFDT Fransa Demokratik İşçi Sendikaları Konfederasyonu CGT Genel İşçi Konfederasyonu CIMADE Sürgün edilmişlerin Eylemlerine Yardım Komitesi 12 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi CNIL Ulusal Enformasyon ve Özgürlük Komisyonu CNRS Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi CODAC Vatandaşlık Kazanım Yerel Komisyonları COPEC Fırsat Eşitliği Teşvik Komisyonları ÇSGB Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı DAİŞ Irak Şam İslam Devleti DDD Hakların Korunması Kurumu DİTİB Diyanet İşleri Türk İslam Birliği EHESS Sosyal Bilimler Yüksek Etüt Okulu ELCO Köken Dili ve Kültürü Öğretimi FAS İşçiler ve Aileleri için Sosyal Eylem Fonu FASILD Entegrasyona Destek ve Eylem ve Ayrımcılıkla Mücadele Fonu FFAİACA Afrika, Komor ve Antil adaları Müslümanları Fransa Dernekleri Federasyonu FIS İslami Selamet Cephesi FLN Ulusal Kurtuluş Cephesi FMEB Fransız Milli Eğitim Bakanlığı FMM Fransız Millet Meclisi FN Ulusal Cephe FNEM Özel Müslüman Okul Federasyonu FNMF Fransa Müslümanları Milli Federasyonu FO İşçi Gücü GELD Ayrımcılıklarla Mücadele ve Araştırma Grubu GIA Silahlı İslam Grubu HALDE Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlikler Yüksek Şur’ası HCI Entegrasyon Yüksek Şurası IFOP Fransız Kamu Oyu Enstitüsü IISMM İslam ve Müslüman Dünyası Araştırma Merkezi Kısaltmalar INED Ulusal Nüfus Çalışmaları Enstitüsü INSEE Ulusal İstatistik ve Ekonomi Çalışmaları Enstitüsü IOM Uluslararası Göç Örgütü İGMG İslam Toplumu Milli Görüş İHEB İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi LICRA Irkçılık ve Anti-semitizme karşı Uluslararası Teşkilat MCTI Horizons Turcs Türkiyeli Göçmenler Kültür Evi MFJT Türk Kökenli Kadın ve Gençlik Evi MRAP Irkçılığa Karşı ve Halklar arası Kardeşlik Hareketi OFPRA Fransa Mülteci ve Vatansızların Korunması Ofisi OFRE İş Yaşamında Dini Olayların Gözlemcisi ORIW Irkçıık ve İslamofobi Gözlem Örgütü PCF Fransız Komünist Partisi PDM Müslüman Demokrat Parti PJJ Gençlik Koruma Mahkemesi PMF Fransa Müslümanları Partisi PS Sosyalist Parti RPR Cumhuriyet Birliği SNCF Fransız Ulusal Demiryolu Şirketi SOS Racisme Irkçılığa Karşı İmdat SUD Demokratik Dayanışma Birliği UDF Fransız Demokrasi Birliği UDI Demokratlar ve Bağımsızlar Birliği UDMF Fransa Demokrat Müslümanlar Birliği UMP Halk Hareketi UNEF Fransa Ulusal Öğrenci Birliği UNL Ulusal Liseliler Birliği UOIF Fransa Müslüman Örgütleri Birliği 13 I. KISIM GENEL ÇERÇEVE 1. G İRİ Ş FRANSA’DA GÜNCEL GELİŞMELER VE HAK İHLALLERİ ANALİZ ÇALIŞMASI Nuri TINAZ 1 Meltem ÇELİK DİRSEHAN 2 Fransız İhtilali’nden sonra 200 yılı aşkın bir süredir dünya tarihinde hak ve özgürlüklerin savunucusu, eşitlik ve demokrasi gibi değerlerin temsilcisi olarak öne çıkan Fransa, ulus-devlet biçimi, ulusçuluk, demokrasi ve insan hakları açısından Türkiye ve pek çok Batı-dışı ülke için model alınan bir ülke olmuştur. Fransa bu toplumsal ve siyasal değerlerdeki öncülüğüyle birlikte kapitalist üretim biçimine ve sömürgecilik faaliyetlerine başlamakta gecikmemesi ve dolayısıyla ham madde, üretim, ucuz emek gücü ve pazar hacmiyle ileri bir sanayi ülkesi haline gelmiştir. Fransa öncü olduğu devlet ve yönetim sistemi, devlet-toplum arasındaki ilişki biçimleri, insan hakları ve gelişmiş ekonomisiyle sosyoekonomik refahını ve gelişmişlik düzeyini arttırmıştır. Elbette tarihsel izlekte ekonomik gelişmeler ve sosyal hareketlilikler de dikkate alındığında Fransa’nın sahip olduğu ekonomik ve sosyal 1 Prof. Dr. Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, [email protected] 2 Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected] 18 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi refah, sömürge ülkeleri yanı sıra ekonomisi gelişmekte olan ve gelişmemiş diğer ülkelerdeki farklı kültürlere sahip toplumlar için de Fransa’yı cazibe merkezi haline getirmektedir. Gerek devrim tarihi, sembolize ettiği eşitlik, özgürlük, demokrasi gibi değerler, gerekse refah ülkesi olmasıyla göçmen çekim noktası olan Fransa, Avrupa-dışı topluluklara yönelik sömürge ve şiddet eylemleri tarihiyle ve ülke içinde göçmen ve göçmen kökenli vatandaşlara yönelik hakları kısıtlayıcı ayrımcı uygulamalarıyla çelişkili bir tablo ortaya sermektedir. Son dönemlerde gelişen terör vakalarında Fransız vatandaşı Müslümanların yer alması, ülke içinde Müslümanların kültürel farklılıklarından ötürü maruz kaldığı 11 Eylül akabinde artan İslamofobik yaklaşımları besler nitelikte olmuştur. Ancak Fransa, ayrımcılıklarla mücadele etme ve farklı kültürleri asimile etme politikasına sahip bir ülkedir. Fransız entegrasyon politikaları, laiklik ve eşitlik prensiplerini dayanak gösteren çeşitli yasaklamalar, özellikle 11 Eylül sonrası kamuoyunda vurgulanır hale gelmekte, tek tipleştirme ve asimilasyonun sağlanması hedefinden ötürü de hak ve özgürlüklerin ihlaline neden olmaktadır. Elbette Fransa’da ayrımcılığa karşı entegrasyon politikalarını destekleyen ve yaygınlaştıran, hakların korunmasına yönelik kurumların çoğu özellikle Avrupa Birliği çerçevesinde oluşturulan ve yasal düzenlemelerle (1995 Déclaration Florence ve 1997 Traité d’Amsterdam) uygulamaya konulmuştur. Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamak için, Fransa devletinin göçmenler ve ayrımcılık konusunda çoğu 2000’li yılların başlarında ortaya çıkan bu kuruluşlardan en önemlisi 2011 yılında kurulan Hakların Korunması Kurumu’dur (Défenseur Des Droits). Bu şemsiye kurum bünyesinde bir kaç kurumu toplamıştır. Bunlar: Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlikler Yüksek Şur’ası (Haute autorité de lutte contre les dicriminations et pour l’égalité, 2004); Cumhuriyet Aracılık Kurumu (Médiateur de la République, 1973); Çocukları Savunma Kurumu (Défenseur des enfants 2000); Güvenlik Deontolojik Ulusal Komisyonu (Commission nationale de déontologie de la sécurité, 2000). Buna ilave, Fransa’da ayrımcılıkla mücadele bağlamında daha çok Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması Sivil Toplum Kuruluşları (STK) tarafından kurulan belli başlı kuruluşlar da şunlardır: Fransa İslamofobi Karşıtları Kolektifi (Collectif contre l’islamophobie en France); Irkçılığa Karşı ve Halklar arası Dostluk Hareketi (Mouvement contre le racisme et pour l’amitié entre les peuples, 1949). Günümüzde azınlık ve göçmen haklarının yeterince gözetilmemesi, ihmal ve ihlaller, hukuk dışı keyfi uygulamalar sadece gelişmemiş ve gelişmekte olan toplumlarla özdeşleşmiş kronik problemler olmaktan çıkmıştır. Gelişmiş ülkeler bir yandan insan hakları savunucusu, demokrasi sağlayıcısı ve dağıtıcısı rolündeyken, öte yandan artan göçmen nüfusu, farklı kültürleri kendi egemen kültürleri içinde sindirememe ve özümseyememe problemine karşı temel hak ve özgürlüklerin ihmali ve ihlaline yol açacak politika ve uygulamalara neden olmaktadır. Göçmen nüfusun maruz kaldığı yoksulluk ve eşitsizlikler, vatandaş olsa dahi kültürel farklılıklarından ötürü Müslümanların ayrımcılık mağduru olması, terör vakaları ile sertleşen siyasi söylem ve göçmen politikaları, toplumsal cenahta artan İslamofobik vakalar, bu ülkelerin sembol haline geldiği değerlerle çelişir bir politik ve toplumsal görünüm ortaya koymaktadır. Göçmen nüfusunun artması ve (Suriyeli mülteci krizi gibi) herhangi bir göçmen artış potansiyelinin ufukta görünmesi bile Batılı gelişmiş ülkeleri kendi kurucu değerlerine tezat düşecek refleksif iç ve dış politikalara itmektedir. Üstelik son yıllardaki rakamsal veriler ışığında genelde göçmenlere, özelde hem Müslümanların bireysel hayatlarına yönelik, hem de sosyal, kültürel ve siyasi kurumlar ve ticari işletmelere yönelik saldırıların ve hem sözlü hem de fiili tacizlerde gözle görülür bir artış olduğu görülmektedir. Bu minvalde Fransa’nın öncülük ettiği pek çok gelişmiş ülke, kendi ulusal çıkarlarını ve ulus-devletin kuruluş değerlerini korumak amacıyla göçmen politikalarında insan hak ve özgürlüklerini çiğneyen ve göz ardı eden bir takım yasalar çıkarmaya devam etmekte ve çokkültürlülüğe gerekli duyarlılığı göstermemektedir. Müslümanlara yönelik kategorize edici ve genellemeci yaklaşımların artmakta olması dolayısıyla Türk 19 20 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi ve Müslüman toplulukların farklılıkları, Fransız kurumsal ve toplumsal değerlerinin ilişki içerisinde olduğu Cumhuriyetin temel nosyon ve kavramlarına karşı tehdit olarak algılamaktadır. Avrupa’da Müslümanlara yönelik derin bir tarihselliği bulunan söylemler zincirine dayalı olan ayrımcılık, güncel terör vakalarından beslenmekte ve insan hak ve özgürlüklerini ihlal edecek biçimde canlılığını korumaktadır. Bu giriş bölümünde öncelikle Fransa’nın toplumsal hassasiyetlerinin temeli olan tartışmalara ilişkin genel bir çerçeve sunulmakta ve Müslüman göçmenlere karşı gelişen söylemlerin arka planına özetle değinilmektedir. Daha sonra kitaptaki her çalışmada izlenen ortak yaklaşım ve metodoloji ortaya konularak farklı temalar altında ele alınan hak ve özgürlükler açısından Müslümanların durumlarına dair analizlerin yer aldığı bölümlerin özetlerine yer verilmektedir. Fransa’da Müslüman Göçmenlerin Genel Durumu Günümüzde Türk ve Müslüman göçmenlerin yaşadıkları işsizlik, kültürel ve toplumsal dışlanma çerçevesinde ortaya çıkan banliyölerdeki ayaklanmalar, başörtüsü yasağı ve helal et gibi tartışmalar, artan İslamofobik eğilim ve buna bağlı olaylar gelişmiştir. Müslümanlara yapılan hak ihlallerinin yanı sıra Müslümanların marjinalleşmiş kesiminden bireysel ve grup olarak angaje olduğu saldırılar Fransa’yı sık sık dünya gündemine getirmektedir. Fransa’da Türk ve Müslüman nüfusa ve ülkede gelişmekte olan İslamofobik yaklaşımın tarihsel gelişimine ve güncel gelişmelere değinmek gerekmektedir. Müslüman Dünyası ile Endülüs Emevi Devleti ve Haçlı Seferleri sayesinde tanışmış olan Fransa, dünyayı etkileyen Fransız İhtilali’nden ve sanayileşmeyle kazandığı ekonomik ve askeri gücüyle Afrika’yı ve Müslüman coğrafyayı sömürge altına almıştır. Afrika’yı ve bu kıtadaki İslam topraklarının büyük bir kısmını sömürgecilik ve manda sistemiyle uzun yıllar Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması yöneten Fransa kültürel yayılmacılık faaliyetleri aracılığıyla da Fransızca konuşan ciddi bir nüfus yaratmıştır. Bu bağlamda öncelikle Fransa’daki en geniş Müslüman nüfus olan Kuzey Afrikalıların ortaya koyduğu gerilimden söz edilebilir. Örneğin Fransız sömürgeciliğinin ve dolayısıyla göç deneyiminin en sıkıntılı olduğu ülkelerden birisi Cezayir olmuştur. 1830’da Osmanlı toprağı olan Cezayir’i ilhak etmek üzere yola koyulan Fransa, diğer sömürgelerinden daha yoğun ve sert bir sömürge politikasıyla Cezayir’i Fransızlaştırmaya çalışmıştır. Bu işgal devamında vuku bulan çeşitli çatışmalar yerli halkın Fransızlara yönelik hafızasında elbette ciddi oranda bir menfi algıya yol açmıştır. Hem ekonomik hem de sosyo-kültürel etkileşimler sonucu Cezayir bağımsızlığı sonrasında da Cezayirliler Fransa’ya göç etmeye devam etmiştir. Cezayirlilerin yaralı tarihsel ve kültürel bilinci, doğrudan Fransız asimilasyon politikalarına daha uzun yıllardır maruz kalmaları gibi sebepler onları Fransa’daki diğer Müslüman göçmenlerden farklılaştırmaktadır. Dolayısıyla Cezayir’e benzer şekilde sömürge ülkelerden Fransa’ya göç hareketleri devam ederken, Fransa II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan iş gücü açığı sebebiyle diğer endüstrileşmemiş Avrupa ülkeleri ve eski sömürge ülkelerinden olmak üzere emek ve beyin gücü göçünü kendisine çekmiştir. Bu süreçte Müslüman ülkelerden işçi göçünün planlanmasıyla geçici işçi sıfatıyla Fransa’ya 1965 ‘te yapılan anaşmayla Türkiye ’den de göç hareketleri başlamıştır. Özellikle, uluslararası konjonktürde vuku bulan olayların etkisiyle siyasal İslamın yükselişi, İran İslam Devrimi, Salman Rushdie olayı, 1990’lı yılların ortalarında Cezayir Sivil Savaşı ve Fransa üzerine etkisi, 1995 Paris Metro saldırıları (Kelkal Olayı), ABD’deki 11 Eylül 2001 terör vakalarının yanı sıra çoğunluğu Fransız banliyölerinde yaşayan yoksul Müslümanların ortaya koyduğu protesto olaylarının sonucu olarak Fransa’da Müslümanlara karşı reaksiyon gelişmiştir. Ağırlıklı olarak ekonomik sebeplerle Müslüman nüfusu çeken sosyal ve ekonomik refah ülkesi Fransa’da, tarihsel gelişmeler içerisinde özellikle 11 Eylül 2001 terör saldırıları, kritik bir dönüm 21 22 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi noktası olarak kabul edilebilir. 11 Eylül saldırısı, birçok Batılı ülkede olduğu gibi Fransa’da da teröre karşı önlem alma ve güvenlik politikalarına yönelik uygulamalar için tetikleyici olmuştur. 11 Eylül terör olaylarından itibaren 2000’lerde Batı’da artan İslam-karşıtı atmosfer içinde Fransa özelinde de Müslümanlara karşı olumsuz tavırların ve İslamofobik vakaların artışı gözlenmiştir. Küresel etkiye sahip olan bu saldırıdan sonra gelişmiş Batılı ülkeler sosyal refah devleti politikaları nedeniyle her geçen gün gelişmemiş ve gelişmekte olan ülke insanları ve göçmenleri çekerken ülkede gerek siyasi arenada gerekse kamusal alanda etnik -kültürel-dini farklılıklara yönelik yaygın olumsuz bir reaksiyon gelişmektedir. Çeşitli istatistiki verilerde ortaya konulduğu üzere (Bkz. 12. Bölüm) Mağrip kökenliler bu İslamofobik saldırılara daha yoğun olarak maruz kalmaktadır. Tarihsel temelleri güçlü olan İslamofobik ve göçmen karşıtı yaklaşımlar siyasi arenada 2000’lerin başında Cumhurbaşkanı Sarkozy döneminde politikalara net olarak yansımaktadır. Sadece göçmenler ve yabancılar değil, vatandaşlık hakkına sahip insanlar dahi kültürel ve dini farklılıkları nedeniyle göçmen kökenliler de ev sahibi toplumun bütünlüğünü ve güvenliğini tehdit edici unsurlar olarak algılanmaktadır. Üstelik Avrupa ’nın en geniş Müslüman nüfusuna (5-6 milyon civarında, ülke nüfusunun %7,5-%10) sahip Fransa’da, Fransız vatandaşı olmuş göçmen kökenli Müslümanların, çıkarılan yasaların keyfi yorumlanması ve dolayısıyla ayrımcı uygulamalarda bulunulması sonucunda bir takım hak ve özgürlüklerinden mahrum kalması Fransa’da Müslümanlar nezdinde eşitlik ve özgürlük ilkelerinin ihlal edilmesi sorununa işaret etmektedir. Örneğin banliyö isyanları gibi temel sorunlar özellikle Müslüman göçmen gençliğini, Fransız toplumuna entegrasyonda büyük problem oluşturan uyumsuz ve tehditkâr gruplar olarak damgalamaktadır. Dolayısıyla pek çok ayrımcılık ve hak ihlallerinin temel kaynağı kültürel farklılıklara dayandırılmakta ve bu durum Müslüman gençlerin ötekileştirilmesine neden olmaktadır. Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması Küresel çapta panik havasının yaşandığı 11 Eylül sonrasında Fransa’da Müslüman nüfusla ilgili problemlere yönelik yaklaşımların İslamofobik boyuta çekildiği vurgulanması gereken bir durumdur. Ancak Müslümanların en yoğun yaşadığı Avrupa ülkesi olan Fransa’nın dünya çapında temsil ettiği eşitlik, özgürlük, laiklik gibi Fransız Cumhuriyetçilik değerleri ile bu süreçte sertleşen politikalar ve uygulamalar arasında bir takım dengesizliklerin ve çelişkilerin ortaya çıktığı söylenebilir. Pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Fransa’da da aşırı sağ ve milliyetçi parti ve oluşumlar program ve politikalarında göçmen karşıtı algıları kendi politik program ve propagandalarına malzeme etmiş ve medya aracılığıyla kamuoyunu şekillendirmiştir. Banliyö Protestoları, 1995 Paris metro patlamaları, 2012 Muhammed Merah Olayı, 2015 Ocak Charlie Hebdo saldırısı, 2015 Kasım Paris saldırıları ve 2016 Temmuz Nice’de Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında kalabalıkların üzerine TIR ve silahlarla saldırılması ve yine 2016 Temmuz’da Saint Etienne du Rouvray’de, kilisede bir rahibin katledilmesi Fransız vatandaşı olmuş Müslüman gençlerin müdahil olması, Müslümanların topyekün “İslamcı”, “Terörist”, “Cihadist” olarak nitelendirilmesine ve potansiyel tehdit unsuru olarak algılanmasına neden olacak kitlesel bir İslamofobik etki ortaya koyduğu açıktır. Bu çerçevede yapılan politika ve uygulamalar küresel gelişmelere bağlı olarak ayrımcılıklara karşı mücadele, entegrasyon, ve güvenlik paradigmaları arasında sarkaç gibi gidip gelmiştir. Tarihsel süreç boyunca bu ses getiren terör vakalarını malzeme eden merkez siyasi partiler özellikle aşırı sağcı ve milliyetçi partilerin İslam ve Müslümanlar hakkında tek tipleştirici kanaatleri, Müslüman azınlıkların farklı iç dinamiklerini ve unsurlarını gözetmeksizin topyekûn bir kategorizasyona yönelmiştir. Nitekim bu artan karşıtlık, 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağcı-milliyetçi göçmen karşıtı partilerin bütün Avrupa genelinde yükselişte olmasıyla da kanıtlanmıştır. Bunun sonucunda göçmenler ve Müslümanlar hedef gösterilmiş, yabancı karşıtlığı (Zenofobya), ayrımcılık ve İslamofobinin yükselmesine neden olmuştur. 23 24 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Güvenlik ve iç politika merkezli tartışmalar neticesinde 1980’li ve 1990’lı yıllarda geliştirilip faklı etnik, kültürel ve dini azınlıkları temsil etmeye yönelik çokkültürlü toplum politikaları terk edilmiştir.1980-2000 yılları arasında artan milliyetçiliğin radikalleşmesi, Ulusal Cephe’nin (FN: Front National) yükselişi, sosyo-ekonomik krizin giderek artması, eşitsizliğin derinleşmesi ve entegrasyon sorunu topyekün göçmen sorununa ve etnik-kültürel farklılıklara bağlanmıştır. Fransa siyasetinde başta aşırı sağ parti Ulusal Cephe olmak üzere genel olarak sağ partiler gerek söylem ve program, gerekse de eylemler ve önerdikleri politikalarla giderek artan sosyo-ekonomik krize karşı göçmen ve özellikle Müslüman toplulukları günah keçisi olarak ilan etmektedir. 2000’li yılların başlarında gerek Ulusal Cephe, gerekse Halk Hareketi Birliği (UMP: Union Pour un Movement Populaire) özellikle başörtüsü yasağında olduğu gibi laikliğin katı bir anlayış ve uygulayışını temsil etmiştir. Söz konusu partiler ortaya koydukları söylem ve programlarda bu topluluklara ilişkin olumsuz bir algı inşasına yönelmiştir. Kültürel farklılıklar meselesine yapılan olumsuz vurgular, zamanla etnik ve dini biçimlere yönelmiştir. Üstelik Göçmen ve yabancılara karşı daha liberal bir politika yürüten Sosyalist Parti (PS-Parti Socialiste) dahi, laiklik ilkesine bağlı olması nedeniyle İslam ve Müslümanlar söz konusu olunca daha mesafeli bir duruş sergilemiştir. Ülkede artan İslamofobik atmosfer, aşırı sağ parti Ulusal Cephe’nin de güçlenmesine, kamuoyunda ve parlamentoda daha fazla temsil edilmesine yol açmıştır. Fransa diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak çokkültürlülük yerine Fransız İhtilali çerçevesinde şekillenen laik ulusal Fransız kültürü etrafında bütünleşmeyi, bir başka ifade ile asimilasyona dayalı birliği öncelemiş bir ülkedir. Laik Fransız Cumhuriyeti ideali, vatandaşlar arasında özel aidiyet ve kimliklerin yok edilmesi ve görünmez kılınmasıyla bireylerin Fransız kimliğine bürüneceği varsayımına dayanmaktadır. Bu çalışmada, Fransa’da Türk ve Müslüman toplulukların karşılaştığı kültürel, dini, ekonomik, siyasi ve örgütlenme gibi farklı boyutlarda hak ve özgürlüklerinin tarihsel gelişimine yer verilmektedir. Çalışmada Müslüman ve Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması Türklerin temel hak ve özgürlüklerinin çeşitli yasalar ve uygulamalar aracılığıyla ihlal edildiğini belgeleyen bir takım vakalar haber kaynaklarına dayandırılarak incelenmektedir. Buna göre temel Fransız değerleri ve ortaya çıkan hak ihlalleri arasındaki dengesizlik ve çelişki ortaya konulmaktadır. Hak ve özgürlüklerin ihlali ile sonuçlanan politika ve uygulamalar ayrımcılık ve entegrasyon çerçevesinde ele alınmış ve bu tartışma göç tarihi ve dinamikleriyle ilişkilendirilmiştir. Çalışmanın yaklaşımı, metodolojisi ve bölümleri Dünya tarihinde hak ve özgürlüklerin savunucusu, eşitlik ve demokrasi gibi değerlerin temsilcisi olarak öne çıkan Fransa’da 2015 yılında gerçekleşen vahim saldırılar sonrasındaki uygulamaya konan OHAL politikaları ve şartları insan hak ve özgürlükleri açısından dikkat çekmektedir. Bu süreçte Müslümanlara yönelik katı, dışlayıcı ve ayrımcı politika ve uygulamalar insan hakları izleme raporlarında ortaya konulmakta ve eleştirilmektedir. Son yıllarda genelde Avrupa özelde Fransa’da ortaya çıkan ve yaygınlaşan İslamofobi, Zenofobi ve ayrımcılığın varlığı elbette salt OHAL politika ve uygulamalarından kaynaklanmamaktadır. Fransa’ya yönelik göçün tarihsel serüveni içinde, göç ve asimilasyon politikaları, toplumsal değişmeler, tepkiler ve yükselen ayrımcılık ve ırkçılık vakaları dikkate alındığında İslamofobi, Zenofobi ve ayrımcılığın Fransa’da tarihsel bir olgu olduğu anlaşılmaktadır. Fransa’da yoksulluk ve eşitsizlik gibi durumlardan beslenen sömürgecilik geçmişinin getirdiği husumetler, İslam’ın barış öğretisinden saparak İslam dışı konumlanan bazı aşırı ve Cihadist grupların Fransa’da etkinlik ve nüfuzlarının artmasına yol açmıştır. Bu aşırı grupların dahil olduğu terör eylemlerine referans veren Fransa’da göçmen grupların hak ve özgürlüklerine yönelik bir takım sınırlama ve ihlaller gündeme gelmekte, panik, karşıt tepkiler ve İslamofobi artmakta, Müslümanlar yaftalanmaktadır. Kültürel farklılıkları kaynak edinen göçmen karşıtı politikalar, söylem 25 26 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi ve davranışlar böylesi gergin bir toplumsal ortamda çatışma ve dışlama gibi eylemleri arttırıcı etkide bulunmaktadır. Bu durumlar Müslümanlar üzerinde kışkırtıcı etkide bulunmakta ve aşırı grupların genişlemesine katkı sunarak terör eylemlerinde artışa mahal vermektedir. Bu çalışmada, Fransa’nın bir göç ülkesi olarak inşasından, göç ve göçmenlik politikalarına, bu politikalarla eş güdümlü gelişen İslamofobik ve ayrımcı konjonktüre ve ayrıca güncel saldırıların hemen bir yıl öncesinde, 2014’te kaydedilen ayrımcılık, hak ve özgürlük ihlalleri vakalarına yoğunluk verilerek geniş ve derinlemesine bir analiz sunulmaktadır. Çalışmada, Türk ve Müslüman toplulukların maruz kaldığı ayrımcılık vakaları Sosyo-Kültürel Yapı, Din, Eğitim, Ekonomi, Siyasal Katılım, Örgütlenme ve Medya temaları bağlamında, göç ve göçmenlik politikaları, banliyö trajedisi, başörtüsü krizi, eğitim ve istihdam sorunları gibi kamusal alanda vuku bulan çeşitli ayrımcılık vakaları tarihsel gelişimleri dikkate alınarak ayrıntılı olarak incelenmiştir. Buna göre çalışmada Fransız entegrasyon sisteminden kaynaklanan eşitsiz ve ayrımcı uygulamaların tarihi, siyasi ve sosyolojik arka planına yer verilmekte ve Cumhuriyetin kurucu değerlerini korumak adına gelişen insan hakları sorunları 2014 ayrımcılık vakaları ve uygulamalarına dair güncel veriler ışığında incelenmektedir. Bir referans eser olarak planlanan bu analiz çalışması Fransa’da 2015 sonrasında Türk ve Müslüman topluluklara yönelik yükselişte olan İslamofobik vaka ve yasaların temel dinamiklerini ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. Bu literatür taraması, vaka analizi ve genel değerlendirme çalışmasında, ötekileştirme ve ayrımcılıkların artmasına yol açan ve artışı körükleyen nosyon, söylem ve politikalardaki ayrımcılık ve İslamofobik eğilime karşı eleştirel bir yaklaşım izlenmektedir. Bu eleştirel yaklaşım ayrıca anti-Oryantalist bir yaklaşımı beraberinde getirmektedir. Buna göre çalışmada Batı-dışı toplumları kendisinin gerisinde konumlandırarak tanımlayan, Müslüman ve Avrupa-dışı kökene sahip bireyleri aşağılık, geri kalmış, suçlu, saldırgan, barbar, terörist vs. şekilde damgalayan ve bu toplumlara dair olumsuz algı ve imajların üretimi/yayılmasında görev alan güncel Oryantalist Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması tutum ve gelişmeleri güncel verilerle incelemektedir. Bu minvalde bu çalışma Fransa’nın insan hak ve özgürlükleri açısından kendi iç muhasebesinin yapılması gerekliliğine işaret etmektedir. Buna göre bu çalışmanın Fransa’nın temsil ettiği ve öncüsü olduğunu iddia ettiği ideal insancıl değerlerle bizzat çelişen bir pozisyona düştüğüne dair literatüre önemli bir katkı söylenebilir. Çalışma kapsamı ve çerçevesi Fransa’da yaşayan genelde Müslüman komuniteler ve özelde Türklerin karşılaştıkları kültürel, dini, eğitimsel, ekonomik, siyasal ve örgütsel hak ve özgürlük ihlalleridir. Bu kapsam altında Türk ve Müslümanların Fransa’ya göçü ve göç politikalarına dair tarihsel bir analiz ortaya konulmaktadır. Çalışmada bu kapsamda dönemsel olarak 2014 yılı içinde cereyan eden vakalara yoğunlaşılmakta metodolojik olarak vaka incelemeleri için kullanılan kaynaklar bu yıl ile sınırlandırılmaktadır. Ancak bu vakaların ortaya çıkışının tarihsel basamaklarına ve daha önceki yıllarda vuku bulmuş hak ihlallerine ilişkin özellikle Fransa’da en fazla okunan üç ana gazetede yer alan güncel kamuoyu tartışmalarının ve bir takım vakaların yer aldığı haberler gelişmelerin analizlerine de yer verilmiştir. Çalışmanın genel metodolojisi bütüncül bir yaklaşımla tarihsel gelişmeler ve güncel vakalar ile kanıtlamacı ve sistem ve toplum incelemesiyle mevcut çelişkileri ortaya koyan eleştirel bir incelemeye dayanmaktadır. Buna göre incelemelerde kuram, kavram ve literatür incelemelerinin yanı sıra nicel metodlarla elde edilen raporların taranması ve nitel verilerin yansıtıldığı vakaların çok yönlü değerlendirmesi ve analizi yer almaktadır. Bu tarama ve analiz çalışmasında kuram ve kavramsal literatür taraması ve değerlendirilmesi sonrasında, yasa ve anlaşma metinleri incelemesi yapılmıştır. Son olarak da gazeteleri temel kaynak edinerek yapılan yoğun bir ayrımcılık vakaları taraması ve seçilen vakaların ayrıntılı çözümlemesi ortaya konulmuştur. Araştırma, literatür taraması, yasa tarama çalışması, vaka tarama ve vaka analizi, dokümantasyon gibi tekniklere dayanmaktadır. Bunun yanı sıra yazarlarımızın Fransa’da Türk ve Müslüman olarak uzun yıllar yaşama deneyimleri yapılan 27 28 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi mülakatlarda irdelenmiş ve değerlendirilmiştir. Ayrıca çalışma sürecinde iki araştırmacımız tarafından Fransa’da kamusal alanda gözlem yapılmış, Fransa Ulusal Kütüphanesi’nde (Bibliothèque nationale de France) gerekli ve ilgili kaynakların taraması yapılmıştır. Akabinde Ulusal Göç Tarihi Müzesi’nde ve müze kütüphanesinde (Musée national de l’histoire de l’immigration) gözlem ve literatür araştırması tamamlanmıştır. Bunlara ilave olarak ülkede ana siyasi akımların temsilcisi olan Le Monde, Le Figaro ve Liberation gazetelerinin manşetlerini, kamuoyu tartışmalarını, vaka haberlerini ve baş yazarların tartışmalarını incelemek için elektronik abonelikler oluşturulmuş ve gazetelerin gerekli arşivlerine ulaşılarak vakalar tespit edilmiştir. Konunun ele alınmasında metodolojik örgü farklı temalar ve belirli bir inceleme şablonu üzerinden oturtulmaya çalışılmıştır. Ayrıntılı olarak temel hak ve özgürlüklerin ve ihlal vakalarının incelendiği temalar Kültür, Din, Eğitim, Ekonomi, Siyasi ve Örgütlenmedir. Bu temalar dışında son analiz kısmı Medyada öncü konumda olup farklı siyasi görüşleri temsil eden üç gazetenin (Le Monde, Le Figaro ve Liberation) Müslümanlara yönelik gelişen ayrımcılık ve hak ihlali temelli vakaların temel dinamikleri hem farklılaşan hem de birleşen tutumlarıyla ayrıntılı bir şekilde analiz edilmektedir. Her bir ayrı tema altında Fransa’daki temel hak ve özgürlüklere dair ihlallerin tarihsel arka planı, yasal temelleri ve vakalar oluşturulan şablona göre çalışmaya katkı yapan akademisyenlerimizce göz önünde bulundurulmuştur. Yine her bir temayı tarihsel, kuramsal, siyaset ve ayrımcılık vakaları merkezli inceleyen dikkate alınan tartışmaların ana şablonu aşağıdaki gibidir: A. Temel Hak ve Özgürlüklerin Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanakları B. Temel Hak ve Özgürlüklerin Anayasa, Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki Durumu C. Temel Hak ve Özgürlüklerin Gündelik Hayattaki Yansımaları Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması Bu genel çalışma şablonuna göre A. başlığında, her ana temanın sembolize ettiği hak ve özgürlüklerin tanımları yapılmış, bu hakların kavramsal ve kuramsal arka planlarına yer verilmiştir. Bu başlık altında yapılan literatür taraması çalışmasında ana temaya dair genel ve Fransa bağlamında özel olarak hak ve özgürlüklere dair temel tartışmalar ortaya konularak Türk ve Müslüman göçmenler açısından değerlendirmesi yapılmıştır. Bu şekilde ele alınan temaya dâhil olan temel hak ve özgürlüklerin tarihsel-kuramsal analizi sonrasında B. Başlığı altında ele alınan tartışma, Fransız anayasası, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Sözleşmeleri çerçevesinde yasal koşullar taraması bölüm temalarına dair hak ve özgürlükler açısından taranmış ve Fransa’yı bağlayan temel yasal çerçeve ortaya konulmuştur. Daha sonra C. Başlığında ise bu değerlendirmelerin devamında her bölümde 2014 yılı odaklı olmak üzere Türk ve Müslüman toplulukların farklı alanlarda gündelik hayatlarına yansıyan ayrımcılık ve İslamofobik vakalar incelenmektedir. Buna göre bu bölümdeki yaklaşım ve metodoloji, gazete haber metinlerine yansıyan vakaların tespiti ve bu vakaların arka planları verilerek Türk ve Müslüman göçmenlerin tecrübe ettiği ayrımcılık vakalarının Fransız kurumlarında ve kamusal alanda konumlandırması yapılmıştır. Bu son kısımda gündelik hayatta ortaya çıkan temel meselelerin kimi zaman 2014 öncesinde vuku bulmasına ve gelişim sürecine değinilmiş ve 2014 yılı içerisinde yaşanan vakalara etkisi detaylı olarak incelenmiştir. Bu vakaların tespiti için taranan gazeteler yukarıda da belirtildiği gibi özellikle üç farklı siyasi bakışın temsilcisi olan gazetelerden, merkez-orta Le Monde, sağ Le Figaro ve sol, sosyal demokrat Liberation, seçilmiştir. Bu gazetelerin Türk ve Müslümanlara yönelik tutumlarındaki değişmelere dair ayrıntılı analizlerin yer aldığı Medya kısmı dışındaki diğer temalara dair yapılan hak ve özgürlük ihlallerinin haberlere yansımasında bu üç gazetede yer almadığı durumlarda Fransız basınındaki diğer alternatif medya kaynaklarına başvurularak belgelenmiştir. Bunun dışında genelde Fransız basınının görmezden geldiği bazı ayrımcılık vakaları Türk medyası kaynaklarından yararlanılarak analiz edilmiştir. 29 30 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Çalışmanın Bölümlerinin Temaları Çalışma üç ayrı ana kısımdan oluşmaktadır. Bu giriş bölümünde sonraki 2. bölümde Fransa’nın genel görünümü ve akabinde 3. Bölümde göç tarihi ve göçmen nüfus yapısına dair değerlendirmeler ele alınmaktadır. Üçüncü Bölüm’de özellikle Fransa’daki göç hareketlerinin tarihsel gelişimine yer verilmiştir. Bunun sebebi, demokrasi ve temel hak ve özgürlülere dair ihlaller politika ve medya söylemi etkisiyle gelişimsel bir süreç içinde toplumsal ve kurumsal alana yansımasıdır. Bu bölümde Fransa’nın kuruluş değerleri, ulus-devlet yapısı, ulusçuluk anlayışı ve gerek kurumsal gerekse toplumsal alanlarda hassasiyet geliştirilmesine yol açan ulusçuluk anlayışları irdelenmektedir. Diğer tüm bölümlerde de standart şekilde A. başlığı altında tarihsel gelişimin sunulmasının temel amacı, Türk ve Müslümanların temel hak ve özgürlüklerinin ihlaline yol açan ve toplumsal dışlanmaya maruz kalmasına neden olan bir tarihsel sürecin incelenmesidir. Dolayısıyla bu yaklaşımla son yıllarda gelişen ayrımcılık vakalarının takip, tespit ve değerlendirme çalışmalarının alt yapısı ortaya konulmuştur. Bu değerlendirmeler takiben ikinci kısım olan “Fransa’da Hak ve Özgürlüklerin Tarihsel, Kuramsal, Anayasal Durumları ve Gündelik Hayattaki İhlallere Dair Vakalar” kısmında da çeşitli temalar altında incelenmek üzere ‘temel hak ve özgürlükler’, arka planı, anayasal koşulları ve ortaya çıkan hak ihlallerine dair vakalar ele alınmaktadır. Bu ikinci kısımda yer alan 4. Bölümün inceleme teması kültürel hak ve özgürlüklerdir. Kültür teması geniş içeriğiyle tüm diğer konuların üzerinde konumlanmaktadır. Bunun sebebi ayrımcılık politikalarının çoğunun kültürel farklılıklar referansı üzerinden gelişmesidir. Bu bölümde Fransız kültür politikaları ortaya koyulurken kültür temasının içerdiği (din ve eğitim) ya da taban tabana ilişki (ekonomi ve siyaset) halinde olduğu diğer bölümlerde ele alınan temaların da temelini ortaya koymaktadır. Bu anlamda etnik-ırki ve ülke orijininin doğurduğu kültürel farklılıklar Fransa’da ortaya çıkan İslamofobi ve Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması Zenofobinin zemininde yer almaktadır. Fransız devlet ve toplum kurumsal yapısının temel bileşenleri olan değerler, vatandaşlık, ulus bilinci, Fransızlık, entegrasyon modeli olarak asimilasyon ele alınmaktadır. Buna ilave olarak bölümde kültürel haklar bağlamında ulusüstü kuruluşlar ve çokkültürlülük literatürünce ortaya konulan tanımlara ve bu konudaki tartışmalara yer verilmektedir. Fransa’da uygulanan asimilasyoncu entegrasyon modeli çokkültürlü literatürdeki kuram ve tartışmalara ters düşmektedir. Farklılıkların gündelik yaşamda eşitsizliklere temel olduğu yasal şartlar ve hakların yasal sınırlamaları, banliyö ve gettolaşma, fırsat eşitsizlikleri, kimlik meselesi ve bu bağlamda Müslümanların temel kültürel haklarının ihlallerini belgeleyen vakalar ele alınmaktadır. 5. Bölümde ele alınan din temasında doğrudan dini inanç, ibadetler ve uygulamalarını kapsayan dini hak ve özgürlükler ile ihlal vakaları incelenmektedir. Bu bölümde Fransa’da laiklik ilkesi temelinde garanti altına alınan dini hak ve özgürlüklere odaklanılmakta ve dini azınlıkların Fransız toplumuna eşitlik ve tarafsızlık gibi kurucu değerler sayesinde entegre olacağı anlayışı incelenmektedir. Buna göre bu bölümde laikleşme sürecinin tarihsel gelişimi ve Fransız toplumunun laiklik mücadelesi ile ülkedeki göçmen Müslümanların dini ihtiyaçlarının ortaya çıkmasının yarattığı sistemsel bir krizin var olduğuna dikkat çekilmektedir. Müslümanlar için ortaya konulan yasal düzenlemeler ile bu yasaların gündelik hayattaki uygulamalarındaki sorunlar incelenmektedir. Bu bağlamda cami inşaası, mezarlık yapımı, Müslümanların defin sorunu, başörtüsü veya helal et gibi alanlarda görülen ayrımcılıklarlara ilişkin vakalar incelenmektedir. Bu vakalar Fransa’da din ve ibadet özgürlüğünü amaçlayan laiklik ilkesinin uygulamalarındaki boşlukları ve yetersizlikleri ortaya koyması açısından mühimdir. 6. Bölümde yine kültürel haklar çerçevesinde bulunan eğitim temasına ilişkin temel hak ve özgürlükler, farklı kültürlerin yaşatılması yerine tek tipleştirmeye yönelik eğitim politikaları üzerinden ele alınmaktadır. Bu bölümde Fransız eğitim 31 32 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi sisteminin temel prensipleri, eğitim alanı incelenmekte ve bu okullarda ortaya çıkan etnik ayrımcılıklar ve yönlendirilmelerle ilgili vakalar irdelenmektedir. Buna ilave olarak bölümde Müslümanların özel okul, yemekhanelerde alternatif menü, başörtüsü ve uzun etek sorununa ilişkin vakalar incelenmektedir. İleri sanayileşmiş bir bilgi toplumunda eğitimle bağlantılı olarak mobilite imkânlarının var olması, eğitimdeki aksaklıkların ve ayrımcılıkların nasıl ekonomi alanındaki sosyal statüleri etkileyeceğine işaret etmektedir. Temel kaynağı kültürel farklılıklar olan eğitim alanındaki engeller göçmen ve göçmen kökenlilerin istihdam piyasasındaki konumlanmasını doğrudan etkilemektedir. Bu çerçevede 7. Bölümde ekonomi ve istihdam teması ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu bölümde ele alınan emek piyasasında ortaya konulan hak ve özgürlük ihlalleri ve ayrımcılık vakalarıdır. Başlangıçta Fransa’da işçi hakları, devletin ekonomideki rolü, işçi göçünün tarihsel gelişimi ortaya konulmuş ve sonrasında ekonomik alanda karşılaşılan ayrımcılık vakaları incelenmiştir. Bu vakalar arasında iş başvurularında Müslüman adayların durumu ve kültürel-dini aidiyetler temelinde ayrımcılıkları engellemeye yönelik yasaların yetersizliğine değinilmektedir. Fransa’ya göç eden Türkler, iki-üç nesil önce vasıfsız işçilerken, günümüzde girişimciler haline gelerek, ayrımcılığa karşı bir alternatif fırsat alanları sunabilecek konuma getirmiştir. Bu temalardaki temel hak ve özgürlüklerin incelemesinden sonra, 8. Bölümde siyaset temasında Türk ve Müslümanların Fransa’daki karar alma mekanizmalarındaki şartları, hangi partilere destek verdikleri ve siyasal eğilimleri ele alınmıştır. Buna göre Fransa’daki Müslümanların vatandaş olmalarına rağmen seçimlere katılması pek çok faktörden etkilenmektedir. Bu bölümde eşit siyasete katılma hak ve özgürlükleri ihlal eden kimi siyasi partiler ve siyasi aktörlerin, Müslümanlara yönelik özellikle ırkçı ve ayrımcı söylemler ortaya koymakta olduğu tartışılmaktadır. Ayrıca nefret söylemiyle öne çıkan partilerin yanında Müslümanların Fransa’da seçimlerde hangi partiye oy vermeye eğilimli Fransa’da Güncel Gelişmeler ve Hak İhlalleri Analiz Çalışması olduğuna, Parti milletvekillerinin Müslüman karşıtı yaklaşım ve demeçlerine yer verilmektedir. Göçmen toplulukların siyasi temel hak ve özgürlüklerinin ihlali olarak ele alınan vakalar, oy kullanma hakkı ve siyasette temsil güçlerinin kısıtlı olması ile ilişkilidir. Buna göre Fransa dışında doğanların oy hakkının olmaması siyasi alanda temsil edilmeme gibi bir takım sorunlara yol açmaktadır. Toplumsal dayanışmayı, alt kimlik pekiştirmelerini güçlendirdikleri, ortak çıkarlarını kurumsal düzeyde dile getirmeyi mümkün kılan örgütlenme faaliyetlerine yönelik hak ve özgürlükler ise 9. Bölümde ele alınmaktadır. Bu bölümde Fransa’da dernekleşmeye ilişkin tarihsel ve yasal çerçeve sunulmakta, Müslüman göçmenlerin kurduğu sosyal ve kültürel temelli sivil toplum kuruluşları ve özelde Türk dernekleri incelenmektedir. Örgütlenme hak ve özgürlüklerinin ihlali, derneklerin durumu, derneklere yapılan İslamofobik ve ırkçı saldırı vakaları ile belgelenmektedir. Fransa’nın dernekleri teşvik edici tutumunun Müslüman dernekler söz konusu olunca değişmesi ve yine diğer dini, etnik veya kültürel temelli kurulan derneklere gösterilen sempati ve anlayışın Müslüman derneklerine yansıtılmaması başlı başına önemli bir ayrımcılık ve İslamofobi vakası olarak dikkati çekmektedir. Bu yaklaşımlar, Fransa’da medya eliyle biçimlendirilen Müslüman düşmanlığından kaynaklanmakta ve farklı alanlarda hizmet eden derneklere yönelik şüphelerin artmasına yol açmaktadır. Böylece Müslüman ve Türk dernekleri diğer etnik ve kültürel komunitelerin kurdukları derneklerin yararlandıkları maddi destek fırsatlarından mahsun bırakılmaktadır. 10. Bölümde ele alınan Medya incelemesinde üç farklı görüşün temsilcisi olan gazetelerde başyazarların İslam ve Müslümanlar ile ilgili ele aldıkları yazıların incelemeleri yer almaktadır. Bu bölümde öncelikle Fransız medyasının İslam algısına olan etkisi ele alınmış, sonrasında Müslümanları ilgilendiren üç ayrı meseleye dair sırasıyla Le Figaro, Liberation ve Le Monde gazetelerinde çıkan başyazarların yazıları ve bu yazıların meseleye yaklaşımı incelenmiş, yazılarda İslam ve Müslümanlarla ilgili konuların nasıl yorumlandığı deşifre edilmiştir. İnceleme 33 34 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi üç vaka etrafında yoğunlaşmaktadır: Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılması, Hervé Gourdel’in İnfazı ve Antisemitizm ve Müslümanlar meselesidir. Üçüncü kısım olan Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler kısmında ise çalışmada farklı açılardan hak ve özgürlük ihlalleri ile ilgili analizler, makalelerin bulguları, sonuçları, değerlendirmeleri ve getirilen öneriler ele alınmıştır. Ayrıca bu son kısımda çalışmadaki tüm makalelerde sunulan rakamsal verilerin derlenmesiyle oluşturulan Fransa’daki Türk ve Müslüman göçmenlere, Fransa’daki göç tarihine ve ayrımcılık Rakamlarla Fransa tablosu yer almaktadır. Son olarak kitabın ele aldığı 2014 ayrımcılık vakalarının tarihsel olarak sıralandığı 2014 Fransa’da ayrımcılık vakaları kronolojisi final kısmında yer almaktadır. 2. FRANSA’NIN TARİHSEL VE SOSYAL GENEL GÖRÜNÜMÜ Nuri TINAZ 1 Ahmet UYSAL 2 Fransız Cumhuriyeti Kısa Tarihi ve Kuruluş Değerleri 2.1. Gerek modern ve demokratik toplumların inşasındaki rolüyle gerek dünyadaki ekonomik ve jeopolitik yeriyle Fransa önemli Batı ülkelerinden biridir. Fransa’nın anakara toprakları Batı Avrupa’da bulunmakla birlikte, Amerika Kıtası, Hint ve Pasifik Okyanusu’na dâhil olan birçok denizaşırı topraklara sahiptir. Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Çalışmalar Kurumu (INSEE)’nun 2014 verilerine göre, Fransa nüfusu son beş yılda 1,7 milyon artarak 66,3 milyona ulaşmıştır. Sosyal yapı özellikleri açısından bakıldığında Fransa’da toplumun büyük bir kesimi (% 79) şehirlerde yaşamaktadır (Dünya Bankası, 2015). Nüfusun dağılımına bakıldığında ise, Paris banliyölerle birlikte 12 milyon nüfusla başı çekmektedir. Peşinden Marsilya, Lyon ve Toulouse gibi şehirler gelmektedir. Yine INSEE’nin 2014 yılı sonu itibariyle yaptığı “nüfusun yaşlara göre dağılımına bakıldığında; 1 Prof. Dr., Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, [email protected] 2 Doç. Dr., Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected] 36 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 16.4 milyon kişinin 20 yaş altında,37.8 milyon kişinin 20 ile 64 yaş aralığında, 12.2 milyon kişinin ise 65 yaş ve üzerinde olduğu gözlemlenmektedir” (INSEE, 2015). Bu nüfus dağılımına bakıldığında, yaşlı nüfus oranının 21. Yüzyılla birlikte değişen yaş piramidinin önemli bir bölümünü oluşturduğu söylenebilir. Bu durum, yaşam süresinin dünya genelinde olduğu gibi Fransa’da da artmasına bağlanabilir ve 2050 yılında 65 yaş ve üzeri toplumun nüfusun üçte birine tekabül edeceği beklenmektedir. AB’nin kurucu üyelerinden olan bu ülkenin dünyadaki en büyük 10 ekonomi arasındadır. Sanayi, enerji, tarım ve turizm sektörlerinde dünyada önemli bir yere sahiptir (Taras, 2012). Resmi adıyla “Fransız Cumhuriyeti”, yarı-başkanlık sisteminin uygulandığı üniter laik bir cumhuriyettir. 1789 Fransız İhtilali’nin simgelerinden biri olan “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” ilkeleri ülkeyi tanıtan temel kavramlar arasındadır. Fransa’da bugün geçerli olan 4 Ekim 1958 tarihli Anayasa’nın girişinde 1789 tarihli İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesi’ne ve 1946 tarihli Anayasa’nın önsözüne atıfta bulunularak tarihsel mirası sahiplenmektedir. Fransızlar ve ülkede yaşayan azınlıklar açısından 1789 İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesi tarihsel bir önem taşımaktadır. Çünkü Fransız Devrimi’nin özgürlük, cumhuriyet ve eşitlik fikirlerine vurgu yaparak ülkedeki vatandaşların devlet ve toplumla ilişkilerini tanımlar. Latince kökenli “Res Publica”dan alınan Cumhuriyet (La République) kavramı 18. yüzyıl Avrupa’sında ve özellikle Fransa için 1789 Fransız İhtilali’nden sonra monarşi rejimiyle yönetilmeyen ülkeleri tanımlamak için kullanılmıştır; çünkü yönetimin meşruiyetini halka dayandırır. 1958 Anayasası’na göre Fransa “cumhuriyet” yönetim biçimine sahiptir ve cumhuriyet, vatandaşlık (citoyenneté) çerçevesinde Fransız halkı ile ilişkilendirilerek şu şekilde özetle tanımlanmaktadır: “Halkın yönetimi, halk tarafından ve halk için yönetimdir.” Vatandaşlık kavramı ise eşitlik ilkesi, laiklik ve milliyetçilik ile ilişkilendirilmiştir. Eşitlik kavramı, 18. yüzyıl Aydınlanma düşüncesiyle birlikte ortaya çıkmış ve Fransız Devrimi’nde simgeleşmiştir. “Hiç kimse kanunların üzerinde değildir” fikrine 2. Fransa’nın Tarihsel ve Sosyal Genel Görünümü dayanarak aydınlanma düşünürleri eşitlik prensibinin hukuk düzeninde saklı olduğuna işaret etmişlerdir. Aile, sosyal, ekonomik şartları ne olursa olsun her vatandaşın aynı hak ve yükümlülüklere sahip olduğu belirtilir. “Toplum Sözleşmesi” adlı eserinde Jean-Jacques Rousseau’nun eşitliğin özgürlükle doğrudan ilişkili olduğu fikrinden hareket ederek Fransız Cumhuriyeti’nin temel kuruluş prensibi olan “Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik” ilkelerinde eşitliğin özgürlük için olmazsa olmaz bir şart olduğunu da görülür. Fransız evrenselciliği, benzerliği eşitliğin temeli sayar ve bu fikir farklılıkları göz ardı eden asimilasyon anlayışını da destekler (Scott 2007). Eşitlik kavramıyla doğrudan alakalı olan özgürlük kavramı başkalarına zarar vermeksizin kendi isteklerini gerçekleştirmeyi öngörür. Bu bağlamda eşitlik ve özgürlük kavramları arasındaki ilişki çok açıktır: Her bireyin aynı özgürlüklere sahip olabilmesi için her birinin yine aynı kanunlara tabi olmaları gerekmektedir. Bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) göre herkes yasa önünde eşit sayılmaktadır. Sözleşme’ye ilişkin Protokol no.12’nin 1. Maddesine göre, bireyler “Hukuken temin edilmiş olan tüm haklardan yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer kanaatler, ulusal ve sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, servet, doğum veya herhangi bir diğer statü bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır.” Sözleşmeye taraf devletler eşit olarak koruma sağlamakla mükelleftir ve kamu makamlarında hiç kimse bu maddede açıklandığı şeklinde ayrımcılığa tabi tutulamaz. Eşitlik ve özgürlük kavramlarıyla bağlantılı olarak Fransız İhtilali’nin getirdiği önemli kavramlardan bir tanesi ulusçuluktur. Ulusçuluk fikri derebeylik düzenine ve kiliseye bağlılıktan vazgeçip, yabancı güçlerle yapılan savaşta galip gelinerek elde edilen bir netice olarak ortaya çıkmış ve millete (ve devlete) yeni bir bağlılık referansı oluşturmuştur. Böylelikle 1689 İngiliz Restorasyonu’nu, 1776 Amerikan Devrimi’ni ve 1789 Fransız İhtilali’ni takip eden süreçte ortaya çıkan “ulus-devlet” kavramı, artık aynı topraklarda yaşayan ve aynı yönetime tabi olan 37 38 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi vatandaşları kapsamaktadır. Bu görüş daha sonra dünyanın her yerini etkilemiş ve İmparatorlukların yıkılıp ulus-devletlerin kurulmasında etkili olmuştur. Günümüz siyasi hayatında da “ulus-devlet” kavramı yönetim şekilleri nezdinde temel alınan bir yaklaşım olmuştur. Çalışmamız açısından en kritik kavramların başında Fransa’daki laiklik anlayışı gelmektedir. Fransa’da uzun süren Katolik-Protestan mezhep savaşları yanında kilise ve laik gruplar arasında kıyasıya bir mücadele yaşanmıştır. Bu yüzden Fransa’daki laiklik (laicité) Anglosakson geleneğindeki laiklikten (secularism) daha katıdır ve yasal metinlerde daha geç dönemde (1905 tarihli kanun) yer almasına rağmen Fransız geleneğinde güçlü bir yere sahiptir (Bowen, 2006). Fransız laikliği kanunda dini özgürlüklerin yaşanmasını garanti ederken uygulamada kamusal alanda dinin görülmesine karşı çıkarak onu özel alanda kalmaya zorlamaktadır. Fransız cumhuriyet anlayışının (laiklik ve milliyetçilik ile birlikte) entegrasyon idealini asimilasyonla gerçekleştirmeye çalıştığı söylenebilir. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) entegrasyon kavramını hem ev sahibi toplumun hem de göçmenlerin kişi ve grup olarak karşılıklı adaptasyon süreci olarak tanımlamıştır. Entegrasyon iki tarafın haklarını gözeterek, özellikle istihdam, sağlık ve sosyal hizmetler ve eğitime erişim imkânlarını dikkate alır. Ancak Fransa’nın göçmenleri entegre etmekten daha çok asimile etmeye çalıştığı görülmektedir (IOM, 2015a). Asimilasyon kavramı ise bir etnik grubun diğerine adaptasyonu olarak diğerinin dil, gelenek, değer yargıları ve davranışlarını, hatta çıkarlarını benimsetmeyi öngörür. Diğer grubun ana gruptan ayrılmaz hale gelmesiyle sonuçlanan asimilasyon kültürlenmenin en aşırı biçimidir (IOM, 2015b). 2.2. Fransa’nın Göçmen Nüfusu, Sosyal ve Etnik Yapısı Fransa, günümüz Avrupa Kıtası’nda göçmen sorunlarıyla kendinden en çok bahsettiren ülke olmuştur. Bu noktada 2. Fransa’nın Tarihsel ve Sosyal Genel Görünümü Fransa’nın “etnik” yapısına ve etnik gruplara değinmek yerinde olacaktır. 6 Ocak 1978 tarihli “Bilişim ve Özgürlükler” yasasına göre “etnik köken”, “din”, “ırk”ı açıkça veya dolaylı bir şekilde ima eden ilgili verileri toplamak ve kaydetmek yasaktır. Bu yasayla, Fransa’da etnik köken ve ırk ile ilgili herhangi bir bilgi ne sorgulanabilir ne de istatistiklerde gösterilir. Ancak bu yasağa rağmen “belirli koşullar ve izinler alındığı takdirde” Fransa Ulusal Enformasyon ve Özgürlük Komisyonu (CNIL) bir takım etnik grup istatistikleri yapılmasına izin vermektedir. Bu yüzden Fransa nüfus istatistikleri din, ırk ve etnik grubu sormadığı için azınlık grupların rakamları bilimsel tahminlere dayanmaktadır. Ulusal Nüfus Çalışmaları Enstitüsü araştırmacılarından Patrick Simon’a göre bu husus tamamen politiktir ve bu konunun bahsedilmesinin nedeni göçmenlerin haklarını korumaktan çok onların görünürlüğünü azaltmaktır. (Simon, 2015). Fransa Avrupa’da en yoğun Müslüman nüfusuna sahip ülkedir ve toplumun yüzde 6-8’ini oluşturur (Beaman 2015). Göçmenlerin dağılımına bakıldığında dörtte birinin Magrib kökenli (Cezayir, Fas, Tunus) kökenli oldukları bilinmektedir. Türklerin nüfusun yüzde 4 gibi bir bölümünü oluşturduğu da konumuz açısından önemlidir. 2012 yılında Fransız İstatistik Kurumu INSEE tarafından Fransa’da yaşayan yabancıların uyruklarına göre bir istatistiksel veritabanı hazırlanmıştır. Buna göre İspanyol, İtalyan, Portekiz, İngiliz ve diğer Avrupa ülkeleri uyruklarına mensupların yüzdesi %35 iken, Cezayir, Fas, Tunus ve diğer Afrika ülkeleri uyruğuna sahip olanların yüzdesi %40’tır. Türkiyelik (%5,5), Kamboçya, Vietnam ve diğer Asya ülkelerinin uyruğuna sahip vatandaşların oranı ise %13,9’dur. Fransa’da eski Müslümanlar olarak adlandırılan birinci kuşak göçmenler ve onların çocukları ikinci nesil Müslümanlar arasında fark görülmektedir. Eski Müslümanlar daha radikal olup kendilerini Fransız toplumundan uzak tutmaktadırlar, yeni Müslümanlar ise Fransız laikliği ile İslam arasında bir köprü oluşturmaktadır (Mandaville, 2002). Fransa’da azınlık nüfus oranının artmasının en önemli sebeplerinden biri doğum oranlarının yanı sıra her yıl ülkeye giriş yapan Müslüman göçün 150.000 göçmenlerdir. Söz 39 40 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi konusu göçmenlerin büyük bir çoğunluğu Fransız vatandaşlığına geçmektedir. Müslümanların Fransa’ya gelişi büyük ölçüde Fransa’nın Kuzey Afrika (Mağrib) ülkelerini işgalinden sonra başlar. I Dünya Savaşı’nda Fransa ordusunda savaştırılan Mağripliler, özellikle Cezayirliler, savaştan sonra çalışmak için Fransa’ya yerleşmeye başlamıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra da bu halkların bağımsızlık mücadelesi artmış ve 1956’da Tunus ve Fas, 1962’de ise Cezayir Fransa’dan bağımsızlığını kazanmıştır. Dolayısıyla, Fransa’nın Müslümanlarla ilişkisi sömürgeci ve sömürülen ilişkisi biçiminde gelişmiştir. Diğer örneklerde gördüğümüz gibi sömürünün meşrulaştırılması için de yerel unsurlara üstün olduğu fikri Fransa’nın hem içeride yaşayan Müslüman azınlıklara hem de dışarıdakilere yaklaşımlarında kendisini göstermiştir. 2.3. Fransa’da Müslüman Göçmenler Bağlamında Ortaya Çıkan Temel Problemler Fransız laik cumhuriyetinin temel prensiplerine dayanan Fransız entegrasyon modeli günümüzde birtakım sorunlarla karşılaşmaktadır. Fransa 2000’lerin son döneminde ekonomisi küresel ekonomik krizden etkilenerek resesyona girmiştir. Son 50 yıla bakıldığında Fransa’da sanayi sektöründe, çalışan maaşlı işçilerin ciddi anlamda artış gösterdiği belirtilmektedir. Bu da tarım sektöründe, zanaatta ve küçük esnaf grubundaki talep artışına, hizmet sektörünün genişlemesine ve yetkinliklerin artmasına bağlanmaktadır (Taras, 2012). 2014 yılında ülkedeki işsizlik yüzde 10.4 ile son 16 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır (Bird, 2015). Sosyal sınıflar çerçevesinde göçmenler genelinde Müslümanlar ve Türklerin durumuna baktığımızda karşımıza ilginç istatistiksel sonuçlar çıkmaktadır. Sosyal yapıda göçmenlerin varlığı hiç kuşkusuz işgücü ihtiyacı ve buna bağlı olarak ağır sanayi mesleklerinde yetersiz işçi sayısıyla ilişkilendirilebilir. 2. Fransa’nın Tarihsel ve Sosyal Genel Görünümü Bu bağlamda Müslüman ve Türk nüfusunun iş hayatındaki konumlarına bakıldığında erkeklerin çoğunlukla otomobil üreten fabrikalarda, ağır sanayide, kadınların ise daha çok tarım işçisi olarak tarlalarda veya hasta bakıcılığı gibi özel sektörde çalıştıkları görülmektedir. Müslüman göçmenlerde ise yoğun olarak görülen işsizlik hala yüksek oranlardadır. Yabancı işsizliği bir yandan ikinci nesil göçmenlerin artan eğitim seviyeleriyle ebeveynlerinin çalıştığı zor işlere razı olmaması, diğer yandan da yaşadıkları ayrımcılık ve küreselleşme dolayısıyla bir kısım sanayi bölgesinin iş gücünün Uzak Doğu’ya kaymasıyla ilgilidir. İş piyasasında Müslümanlar arasından genel olarak Arap erkeklerin ve yine Müslüman kadınların ayrımcılık görme ihtimali daha yüksek olmaktadır. Bu noktada Montaigne Enstitüsü’nün sosyal ve etnik yapılara göre iş görüşmesine çağrılma ve işe alınma konularında yapmış oldukları bir araştırmaya göre Fransa’da iş görüşmesine çağrılma oranlarında Müslümanlar % 10,4, Yahudiler %15,8 ve Hıristiyanlar (Katolikler) %20,8’lik bir paya sahiptir. Bu oranlar oldukça açıklayıcıdır zira bu araştırmacılara göre çalışma sahasında Müslüman olarak iş dünyasında var olmanın Katoliklere ve Yahudilere nazaran çok daha güç olduğu görülmektedir (L’Express, 2015). Fransa’da Müslüman ve diğer azınlık gruplar genelde çokkültürlülük bağlamında tartışılmaktadır. Farklı etnik ve dini grupların bir arada sorunsuz yaşama prensibini iki tarafın, özellikle ev sahibi toplumun benimsemesi anlamında kullanılmaktadır. Çokkültürlülük milliyetçiliği ve homojen ulus tasarımını aştığı için Fransa’da pek destek bulmamaktadır. Fransa modeli daha çok asimilasyoncu model olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre Fransız kültürü yabancılara dil, laiklik, vatandaşlık ve modernizm gibi kavramlar vurgulanarak aktarılmaya çalışılmaktadır. Müslümanların Fransız toplumunda fazlalaşmasıyla Fransızlardan ihtida edenler çoğulculuk tartışmasını da gündeme getirmektedir (Cesari, 2002). Fransa’da Müslümanların varlığı esas olarak laiklik, cumhuriyet ve entegrasyon anlayışları çerçevesinde tartışılmaktadır. 41 42 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi ABD Dışişleri Bakanlığı raporuna göre Anayasa ve kanunlar din özgürlüğünü korusa ve hükümet bunları genel olarak hayata geçirse bile bazı kanun ve uygulamaların kamusal alanda dini ifadeleri sınırladığına, çarşaf ve peçe yasaklarına ve artan Müslüman karşıtı ve anti-semitik saldırılara dikkat çekilmektedir (ABD, 2015). 2004 yılında ‘okullarda dini aidiyeti temsil eden simgelerin taşınmamasına’ yönelik yasayla getirilen başörtüsü yasağı, öğrencilere helal yemek tartışması ve birçok konu laiklikle bağlantılı olarak tartışılmaktadır. Örgünlükçü laiklikten baskıcı laikliğe geçildiği yönünde tartışmalar yapılmaktadır (Göle, 2015: 39). Fransa’da başörtülü genç kızların Fransız toplumuna nasıl bir tehdit oluşturduğu konusuna da pek değinilmediği gibi başörtüsü yasağının daha geniş entegrasyon sorununu nasıl çözeceği konusunda ciddi şüpheler bulunmakta (Bowen, 2008). Hıristiyanlık ile devlet ilişkisi çerçevesinde şekillenmiş olan Fransız geleneği, İslam ile karşılaşınca ciddi sorun yaşamış ve İslam’ı Fransız Cumhuriyet kimliğine bir tehdit olarak görmüştür (Beaman 2015). Çünkü Fransa’da Müslümanlar “etnik-ırksal yabancılar” olarak görülmektedir (Bleich 2006). Ayrıca Fransa hem keskin Kilise ve aydınlar mücadelesine hem de Protestan-Katolik mezhep savaşlarına şahit olmuştur. Aydınlanma Felsefesi’nden doğan keskin laiklik anlayışı, din olgusunu yalnızca özel alanda ve kilisede görmek istemektedir. Hıristiyanlık ve Yahudiliğin bu çerçeveye uyduğu düşünülmesine rağmen İslam’ın laik olup olamayacağı şüpheli görülmektedir (Beaman, 2015). “2000’li ve 2010’lu yılların Fransa’sında hukuki, felsefi bir kavram olan laiklik ilkesi her daim İslam’a atıfla ele alınır” olmuştur (Göle, 2015:40). 2. Fransa’nın Tarihsel ve Sosyal Genel Görünümü Kaynaklar Beaman, J. (2015), “As French as Anyone Else: Islam and the North African Second Generation in France.” International Migration Review. doi: 10.1111/imre.12184. http://onlinelibrary. wiley.com/doi/10.1111/imre.12184/full#imre12184-bib-0053. Bird, Mike. (2015). “French unemployment just soared to a record high.” Business Insider. http://www.businessinsider.com/france-unemployment-record-high-q4-2014-2015-3. Bleich, E. (2006). “Constructing Muslims as Ethno-Racial Outsiders in Western Europe.” Council for European Studies Newsletter 36 (1):3–7. Bowen, John R. (2006). “Why the French Don’t Like Headscarves: Islam, the State, and Public Space, Princeton: Princeton University Press. http://press.princeton.edu/chapters/s8260.pdf. Cesari, J. (2002) “Islam in France: The Shaping of a Religious Minority”, in Yazbeck Haddad Y. (eds) Muslims in the West. From Sojourness to Citizens, Oxford: Oxford University Press, p.49. Göle, Nilüfer. (2015). Gündelik Yaşamda Avrupalı Müslümanlar. İstanbul: Metis. INSEE (Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Çalışmalar Kurumu). 2015. 2014 sonu yıllık verileri (www.insee.fr). IOM. (2015b). Key Migration Terms. https://www.iom.int/key-migration-terms. IOM. (2015a). “IOM and Migrant Integration”. https://www.iom. int/files/live/sites/iom/files/What-We-Do/docs/IOM-DMM-Factsheet-LHD-Migrant-Integration.pdf. L’Express. 08/10/2015. Sur le marché du travail, mieux vaut paraître catholique, que musulman ou juifhttp://www.lexpress. fr/emploi/mohammed-le-musulman-a-quatre-fois-moins-de-chances-d-etre-recrute-que-michel-le-catholique_1723903. html. Mandaville P. P. (2002) ‚ “Muslim Youth in Europe”, in Shireen T. Hunter (ed.) Islam, Europe’s Second Religion. The New Social, Cultural and Political. Praeger. 43 44 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Scott, J. W. (2007). The Politics of the Veil. Princeton, NJ: Princeton University Press. http://press.princeton.edu/chapters/i8497. pdf. Simon, Patrick. (2005). “L’Ordre Discriminatoire De Voile” Multitudes. c. 4, no.23. Taras, R. (2012). Xenophobia and Islamophobia in Europe. Edinburgh University Press. 3. BİR GÖÇ ÜLKESİ OLARAK FRANSA: TÜRK VE MÜSLÜMANLARIN FRANSA’YA GÖÇÜ ve GÖÇ POLİTİKALARI Meltem ÇELİK DİRSEHAN 1 Nuri TINAZ 2 Yaklaşık 150 yıldır göç ülkesi olan Fransa, çoğunluğu Kuzey Afrika ülkelerinden olmak üzere Avrupa’nın en geniş Müslüman göçmen nüfusuna sahiptir. Diğer Avrupa ülkelerine göre Fransa’da daha katı laik ve milliyetçi anlayışın bulunması dolayısıyla asimilasyoncu yaklaşımın ağırlığı birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Fransa’da göç, 1974’teki ekonomik durağanlık sonrasında toplumsal bağlar, vatandaşlık ve ulusal entegrasyon alanlarında sorunsallaşmaya başlamıştır (Peignard, 2006:1-3). Müslüman göçmen ve azınlıkların hemen her ülkeye dağıldığı Avrupa’da ise İslamofobi 11 Eylül 2001 saldırıları sonrası icat edildiği (Peace, 2012: 140) savunulsa da, Fransa’da İslamofobinin başlangıcı esasen 1995 Paris metro patlamalarına dayanmaktadır (Cesari, 2005). Hem dışlayıcı hem de asimilasyoncu politikalar, tepkisel olarak göçmenlerin Fransız kimliğini benimsemesini zorlaştırmakta, köken ülkeye bağlı kimlikleri 1 Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected] 2 Prof. Dr., Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, nuri. [email protected] 46 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi çözmekte yetersiz kalmakta ve aşırı kimliklerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Müslüman toplulukları hedef alan ayrımcı ve İslamofobik söylemler, ayrımcı yasal uygulamalar ve kamusal alandaki yabancı karşıtı tavır ve saldırılar dikkate alındığında Türkleri de içeren Fransa’daki Müslüman topluluğu Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Özellikle Türk ve Müslüman göçmenlerin Fransa’daki entegrasyonu bağlamında ön plana çıkan ulus-devlet, ırkçılık, ulusçuluk, kimlik ve insan hakları gibi temel tartışmalar II. Bölümde kültür, din, eğitim, ekonomi, siyaset ve örgütlenme alt başlıklarıyla ele alınmaktadır. Bu bölümde kısaca Fransa’nın göç tarihine, Fransa’ya Türkiye’den ve İslam ülkelerinden göç hareketlerinin kolonyal, bağımsızlık mücadelesi ve post-kolonyal süreçteki devinimine değinilmektedir. Ayrıca, Türk ve Müslüman toplulukların Fransa’ya göç süreci sonrasında yerleşimi, entegrasyon meseleleri ve göç bağlamında Fransa ile göçmenlerin köken ülkeleri arasında tarihsel ilişkiye dair bir arka plan sunulmaktadır. Sonrasında Türklerin Fransa’ya göçü, Fransa’da göçmenlere dair vatandaşlık politikaları, Fransa’daki Türk ve Müslüman nüfus dinamikleri ile sosyo-politik özelliklerine ilişkin veriler ve Türklerin Fransa’daki entegrasyon koşulları değerlendirilmektedir. 3.1. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Sömürgecilik, Asimilasyonculuk ve Göç Hareketleri İlişkisi Fransa’nın evrenselllik iddiası, Fransız ulusçuluğu ve Cumhuriyetçi anlayış ile meşrulaştırdığı asimilasyon modelinde farklı kültürleri Fransız kültürel ve yasal sistemi içerisinde eritmeyi hedeflemektedir. Bu yaklaşımıyla Fransa, hem kendi sınır topraklarında yaşayan, farklı dil ve lehçelere sahip kendi köylü topluluklarının, hem de sömürge topraklarda yaşayan toplumların ana dillerini, dinlerini ve sosyo-kültürel anlayışlarını dönüştüren kolonyal bir güçtür (Silverstein, 2004: 58-63). Oryantalizmin en temel eserleri, yoğun bir tarihsel,düşünsel ve 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları yazınsal birikim ile kolonyal süreç içinde Fransa’nın hümanizm, eşitlik, özgürlük gibi Aydınlanmacı ve Cumhuriyetçi değerlerin kaynağı olduğu ve Batı-dışı toplumlarda bu değerlerin yer almadığı paradigması üretilmiş ve güçlendirilmiştir. Avrupa-dışı toplumları özgürleştirme iddiasındaki Fransız geleneği, sömürge politikalarını bu Oryantalist birikim ve söylemlerle meşrulaştırmış ve Fransız kültürünü yayma misyonu edinmiştir. Fransa’da ulus bilincinin tarihsel ve sosyo-kültürel arka planında özgürleştirici üstün ulus miti yer almaktadır. Evrensel özgürlük bağlamında Fransızların kendi kaderini tayin ilkesi savunusu, kolonilerde yaşayan farklı kültürel toplulukların Fransız olma arzusu duyacaklarına dair Oryantalist anlayışla ilintilidir. Batı üstünlüğüne dair tüm Oryantalist söylemler küreselleşme araçlarıyla yayılmış ve kolonyalizmin ekonomik, siyasi ve kültürel boyutlara etkileriyle Batı-dışı birçok toplum tarafından kabullenilmiştir. Batılı kimliğe sahip olmayanların yetersiz, aşağı ve ezilmiş bir etnik-kültürel kimlik bilincine sahip olması kolonyalizm ve sosyo-ekonomik hiyerarşinin yayılması bakımından küreselleşmenin muhtemel bir sonucudur (Said, 1995). Avrupa-dışı toplumlara ilişkin betimlemeler, Avrupalı kimliğinin üstünlüğüne işaret etmektedir. Bu kendi kimliğini ötekini tanımlayarak üretme süreçlerinin bir örneği olan Fransız kimliği inşası, evrenselci, özgürleştirici ve modern nitelikleriyle Batı-dışı Müslüman toplumlara göre üstün olarak konumlanmaktadır. Bu konumlandırma ve üstünlük söylemlerinin dikkat çeken yanı ise Fransız sömürgeciliği ve Oryantalizmin meşrulaşarak dünyaya ve sömürgeleştirdiği toplumlara Fransız ve Avrupa üstünlüğünü empoze etmedeki başarıdır. Nitekim bu başarı reel olarak teknolojik, ekonomik, kültürel, askeri gelişmişlik ve üstünlük ile pekiştirilen toplumlar arası bir hiyerarşiyi ortaya koymaktadır. Kolonilerdeki toplumların kaderlerini tayin etmesi de kendi ulusunu seçerek üstün Fransız kültürüne asimile olmaları anlamına gelmektedir. Nitekim üstün kimlik olarak betimlenen Fransızlık (Bkz. 4. Bölüm), Oryantalist söylemlerin temel bulduğu kültürel üstünlük tartışması ile ilişkilidir. 47 48 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Fransız ulus bilincinin gelişimi konusunda R. Brubaker, ‘vatan tehlikede’ doktrininin etkili olduğunu, ulus bilincinin özgürleştirme ve medenileştirme misyonu ile emperyalist, saldırgan ve dışlayıcı bir karaktere büründüğünü belirtmektedir. Buna göre Brubaker ulusların kendilerini algılama biçimlerinin göç ve vatandaşlık tanımlarına kaynaklık ettiğini ortaya koymaktadır (Brubaker, 1990;1992). Fransa bu üstünlük algısıyla göç ve vatandaşlık politikalarında daha sıkı bir tutum sergileyebilmektedir. Hal böyleyken Batı toplumları ve Fransa’nın hemen her alandaki konumsal üstünlüğü diğer toplumların da kendi etnik ve kültürel kimliklerini oluşturma sürecini olumsuz olarak etkilemektedir. Bu olumsuz kendilik algısı bu ülkelerin toplumlarını ya Batılı gelişmiş ülke hayranı, ya da anti-Batıcı hale getirmektedir (Said, 1995: 6–7; Nader, 1989; Sayyid, 2000, 52-58). Fransız kimliğinin başka toplumlar için arzulanabilir bir kimlik olarak öne sürülmesi, modernleşme ekonomik, teknolojik gelişmişlik, daha iyi yaşam standartları sunması, düşük değerde bir kimlik algısına sahip sömürge topluluklarının Fransa’ya göçü için çekici faktörler olarak işlev görmektedir. Üçüncü Dünya, gelişmemiş vs. etiketlerle ötekileştirilen, aşağı ve zayıf konumlandırılan ülkelerin insanları, kendini üstün konumlayan Fransa’ya henüz varmadan önce zaten ötekileştirilmiş bir kimlik ile göç etmektedir. Dolayısıyla etkileşimsel olarak hem göçmen hem de ev sahibi toplumun kimlik algılarındaki hiyerarşiye göre göçmenler henüz varış öncesinde gidilen ülkenin üstünlüğü karşısında ‘öteki’ konumundadır. Böylesi bir hiyerarşi, düşük kimlik değeri algısına sahip olanla ve üstün konumlanan toplum ile arasına kat edilmesi hayli zor bir mesafe koyulmasına yol açmaktadır. Kolonyal Dönemde Fransa’ya Göçler Küresel hiyerarşide aşağı konumlanan sosyo-ekonomik ve askeri açıdan Batı’nın gerisindeki ülkelerden Fransa’ya göçün sebeplerinin başında sanayileşme ve kolonileştirme faaliyetleri gelmektedir. Sanayi devrimiyle sömürgecilik faaliyetlerini yoğunlaştıran Fransa, kırılgan ve zayıf siyasi yönetimlerin 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları altındaki dağılmış imparatorlukların halkları ve kabilevi bir toplumsal düzen içerisinde yaşayan toplulukları sömürgeleştirmiştir (Abadan-Unat, 2007: 47-50; Weiner, 1995: 39). Fransa, sömürgecilik ve vahşi kapitalizmin egemen olduğu 19. yüzyıldan itibaren Fransız emek piyasasındaki açığı kapatmak için farklı coğrafyalardan farklı kültürel özelliklere sahip milyonlarca insanı işçi olarak Fransa’ya göç ettirmiş ve bir göç ülkesi haline gelmiştir. Fransa’nın ihtiyaç duyduğu emek-yoğun sektördeki ağır işlerde tarım, maden ve çelik sanayisinde vasıfsız yabancı emeği kullanılmıştır. Sanayileşme süreci boyunca doğurganlık oranları düşerken, Fransa modern sanayi ve işçi sınıfının oluşumu dışında askeri amaçlı olarak da göçmenlere ihtiyaç duymuştur (Castles & Miller, 1998; 61). Fransa’nın Afrika ve denizaşırı sömürge toprakları oldukça geniş olduğu için bu süreçte dünyanın her yerinden göç almıştır. Hindiçin (Laos, Kamboçya, Vietnam), Yeni Kaledonya, Fransız Polonezyası gibi sömürgelere, Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminde Kuzey Afrika topraklarından Cezayir’i de işgal etmiştir (1830). Fransa’nın Orta ve Batı Afrika’da yayılması da 19. yüzyıl içerisinde gerçekleşmiş, Gabon (1839), Moritanya (1854), Senegal (1854), Gine (1855), Fildişi Sahili (1855), Kongo (1859), Mali (1883), Madagaskar (1896), Benin (1899), Burkina Faso (1896), Togo (1918), Çad (1900) ve Nijer (1900) gibi ülkeler Fransa’nın yönetimi altına girmiştir. Doğrudan sömürgeleştirilen bu ülkeler dışında manda rejimi uygulayarak kontrol edilen Tunus (1881), Fas (1912), Laos (1893), Kamboçya (1863) ve Vietnam (1862) gibi ülkeler de Fransız dili ve kültürünün yayıldığı ülkeler olarak ele alınmaktadır (Uygur & Uygur, 2013: 275). Günümüzde açlık ve hastalık tehlikesiyle boğuşan Afrika ülkeleri, Fransa tarafından post kolonyal süreçte hala kolonyal vergiye tabi tutulmaktadır. Fransa’ya vergi ödeyen Afrika ülkeleri Benin, Burkina Faso, Gine, Fildişi Sahilleri, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo, Ekvator Ginesi ve Gabon olmak üzere toplam on dört ülkedir (Heilbrunn, 2014; 51-54). 49 50 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Bu sömürgeleştirme dolayısıyla oluşan göç hareketleri, Fransa’da 1851 yılında 381 bin olan yabancı nüfusu 1881’de 1 milyona, 1911’de ise nüfusun %3’üne tekabül edecek şekilde 1,2 milyona ulaşmıştır (Weil, 1991). Fransa ilk İşgücü Anlaşması’nı 1924’te Polonya ve Çekoslovakya ile imzalamış; ancak 1929 Büyük Buhran sonrasında yabancı sorunu tartışılırken ilk yabancı gözetim kampları inşa edilmiştir. Bu süreçte savaş ve devrimlerle Fransa’daki yabancı nüfusu 1931’de 3 milyona ulaşmıştır. Ancak II. Dünya Savaşı’nın yarattığı tahribat yüzünden ülkedeki toplam göçmen nüfusun sadece %59’u Fransa’da kalmıştır. Bu göçmen azalması, Fransa’nın savaş sırasındaki alt yapı tahribatı ve ekonomiyi yeniden yapılandırma sürecinde emek göçü ihtiyacını doğurmuştur (Seidlova, 2008; 62-63). Fransa’da 1945’te Ulusal Göç Ofisi’nden tüm göçmenlerin bir kimlik kartı edinmesi ve vize alması şart koşulmuştur. I. Dünya Savaşı’nda dağılan imparatorlukların toprakları üzerinde kurduğu ekonomik, politik, militer ve sosyo-kültürel kontrol ile ticari kolonilerini resmileştiren Fransa, II. Dünya Savaşı sürecinde bu bölgelerdeki zayıflamış, kontrolünü kaybetmiş ve kolonilerden çekilmek zorunda kalmıştır. Fransa’nın bu dönemde en yoğun göçmen nüfusu Cezayir’den gelen göçmenlerden oluşmaktadır. Günümüzde de Fransa’daki en geniş Müslüman nüfusu (747.544) yine Cezayirlerden oluşmaktadır (INSEE, 2012). Bu nedenle Cezayir ile Fransa arasındaki II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan çatışma ve gelişmeler, bu geniş kitlenin göçünün ve günümüzdeki kimlik bunalımının arka planını anlamak açısından önem arz etmektedir. 1945-1965 arası Cezayir Bağımsızlık Mücadelesi ve Fransa’ya Mağripli Göçü Fransa, Kuzey Afrika’yı kontrol altına almak üzere işgal hareketlerine 19. yüzyılda başlamış ve bölgede yaklaşık bir buçuk asır kalmıştır. Cezayir’den Fransa’ya göçler ise yoğunluklu olarak 1904-1914 yılları arasında işçi göçleri olarak 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları gerçekleşmiştir. 1874 yılı baskıcı Ulusal Anayasa’daki seyahat izni alınması mecburiyetinin ve asker göçünün kolaylaştırılması için 1914’te iptal edilmesiyle Cezayirlilerin Fransa’ya göçü hızlanmıştır. 1914-1919 yılları arasında 300 bin Cezayirlinin 172 bini asker, 119 bini ise işçi olarak Fransa’da bulunmuştur (Simon, 2000: 43). Fransa’daki Cezayirli nüfusu 1931-1933 yılları arasında 86 bin iken, 1946’da 22 bine düşmüştür (Talha 1973: 18). Cezayir Fransa’nın parçası sayılmış ve Cezayirliler de askere alınarak I. ve II. Dünya Savaşlarında Fransız ordusunda savaşmıştır. Ancak 1930’larda Cezayir’de hız kazanan bağımsızlık yanlısı örgütlenmeler, II. Dünya savaşı akabinde daha da artmıştır. Fransız asimilasyonunun başarılı olamadığı İslami kırsal bölgeler ve işçi kesimler ile Batılı tarzda modernleşmeci, milliyetçi entelektüel gruplar birleşerek Fransa karşısında güçlü bir bağımsızlık hareketine dönüşmüştür. Cezayir’de bağımsızlık eylemlerinin ortaya çıktığı bu dönemde, muhafazakâr ve entelektüel iki grup, Cezayir’den Fransa’ya bağımsızlık sonrasında ortaya çıkan göçün belirleyicisi olmuştur. Fransa II. Dünya Savaşı süresince Avrupa’daki cephe savaşlarının yanı sıra Cezayir’deki ayaklanmaları bastırmak için de mücadele etmiş ve bu sıkışık dönemde etkili olabilmek için Cezayir halkına yönelik ağır katliamlara imza atmıştır. Cezayir’de Fransa karşıtı halk hareketlerini bastırma amacıyla Mayıs 1945’te Fransa müdahaleleriyle Setif ve Guelma katliamlarında yaklaşık 45 bin Cezayirli can vermiştir (Stora, 2004: 22; Sartre, 1968: 14). Bu katliamlar, Cezayir’deki ulusçu ve İslamcı hareketleri alevlendirmiş, çevre Ortadoğu halklarının da bu silahlı direnişe destek vermesiyle 1954’te Ulusal Kurtuluş Cephesi FLN (Front de Liberation National) öncülüğünde Cezayir Bağımsızlık Savaşı başlamıştır. Çalkantılı iç politikası ve sömürgelerde patlak veren sayısız ayaklanmalar sonrası Fransa’da, 1958 yılında ciddi tartışmalar çıkmış ve ordu, yönetimi Cezayir meselesine önem ve destek vermemekle suçlamıştır. Bu iç karışıklıklar akabinde sivil savaş çıkmasından korkarak Cezayir’de tahrip edilen sivil yönetimi yeniden kurma iddiasıyla 51 52 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi II. Dünya Savaşı kahramanlarından ve Fransızlar için kült bir isim haline gelen Charles De Gaulle görevlendirilmiştir. Bu dönem Fransız solunun Cezayir özgürlüğünü savunduğu ve uluslararası düzeyde bu baskının bitmesi yönünde taleplerin arttığı 1960 yılında de Gaulle, FLN ile müzakere sürecini başlatmak zorunda kalmıştır. Aynı yıllarda çeşitli ayaklanmalar çıkmış, Fransız Gizli Ordu Örgütü’nün Cezayir’de çok geniş bir tahribat yapmasına rağmen bastırılamamıştır. Fransa’da 1962’de yapılan referandum sonucunda ezici çoğunlukla toplamda 1,5 milyon kişinin hayatını kaybettiği Bağımsızlık Mücadelesi sonrasında Cezayir Fransa’dan ayrılmıştır (Bankston, 2003: 65-66; Hourani, 2007:428-432; Martinez, 2004). Fransa’nın Müslüman topraklarda ortaya koyduğu katliamlar dünyada, Ortadoğu’da ve hatta Fransız halkında tepki toplamıştır (Sheapard, 2008). Cezayir Savaşı’nda Fransa’yı destekleyen Cezayirliler (harka) ve sömürge döneminde Cezayir’e yerleşen Fransızlar, Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasından sonra Fransa’ya göç etmiştir. Cezayir’den Fransa’ya göç, ülkedeki baskı, yoksulluk ve iç çatışmalar sebebiyle devam etmiştir. Ancak 1973 Petrol Kriziyle Fransa göç politikalarında geri adım atarken, Cezayir, petrol gelirlerinin artması, işçi ihtiyacının çoğalmasıyla 1973’te yurtdışına göçü yasaklamıştır (Taras, 2012: 147). Fransız ulus-devlet modelinin uygulandığı Cezayir’de Fransız modeli etkisinde yetişen ve yönetimi devralan laik milliyetçi elitlerin desteği ile ordu 1991’de İslami Selamet Cephesi’nin (FIS: Front Islamique du Salut) seçim başarısını engellemek için darbe yapmıştır. Daha sonra gerginlikler kanlı bir iç savaşa dönüşmüş ve bu dönemde (1990’lar) Fransa’ya Cezayir İç Savaşı’ndan zarar gören sivillerin ve İslamcıların Fransa’ya göçü devam etmiştir. Daha sonraki dönemde de Kuzey Afrika’dan Fransa’ya göçler devam etmiştir (Silverstein, 2004). 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları 3.2. 1960’lardan itibaren Fransa’da Göç Politikaları 1965-1974 Türkiye ’den Fransa’ya Emek Göçü ve Diğer Hareketler Fransa, II. Dünya Savaşı sonrasında tahrip edilen altyapı ve sarsılan ekonominin yeniden toparlanması için ihtiyaç duyduğu işçileri öncelikle ekonomik fırsatları, iş alanları ve piyasaları daha az gelişmiş olan Akdeniz, Güney ve Doğu Avrupa ülkelerinden almaya istekli olmuştur. Ayrıca, önceki dönemlerde başlayıp ve özellikle 1960 sonrasında nüfusu artan göçmen işçiler yanı sıra eski sömürge ülkelerinden eğitim amaçlı gelenler de Fransa’da kalıcı olarak yerleşerek ailelerini de Fransa’ya getirmiştir (Castles & Miller, 1998). Soğuk Savaş döneminde sosyal refah devleti paradigmasına uygun politikalar izleyen Fransa 1960’lardan itibaren C. De Gaulle’ün politikalarıyla öncelikle endüstriyel gelişimini ve yeniden yapılanmasını gerçekleştirmek ve tüm sektörlere emek takviyesi yapmak amacıyla işçi göçünü başlatmıştır (Taras, 2012: 141; Silverman, 2003). Ancak, Cezayir’in yukarıda bahsedilen durumu ve Kuzey Afrika’dan Fransa’ya gerçekleşen kitlesel göçün yanı sıra Avrupa’dan gelen göçmenler dolayısıyla ülkede ikili emek piyasası3 genişlemiştir. İkili emek piyasasının gelişmesi ve Fransız vatandaşlarının çalışmayı tercih etmediği vasıfsız işlerde çalıştırılmak üzere işçi göçlerinin devam etmesi olumlu karşılanmıştır (Abadan-Unat, 2007: 26-30). Ancak, ikili emek piyasasını bu göçlerle doyuramayan Fransa, Türkiye ile de İşgücü Anlaşması imzalamıştır (Abadan-Unat, 2007: 58). Türkiye ile 1965’te, Charles de Gaulle Cumhurbaşkanlığı döneminde imzalanan bu anlaşmada Türklerin Fransa’da belirli bir iş eğitiminden sonra Türkiye’ye sanayi sektöründe eğitimli 3 İkili emek piyasası: İşgücü piyasasının iki sektörden oluşmaktadır. Birinci sektör yerli nüfus tarafından tercih edilen vasıflı işçi ihtiyacının olduğu sermaye-yoğun işleri, ikinci sektör ise yerli nüfusun kaçındığı ve göçmenlerin yerleştirildiği vasıfsız ve emek-yoğun işleri kapsamaktadır (Piore, 1979). 53 54 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi olarak geri dönüş yapması planlanmıştır. Ancak, rotasyon sistemiyle göçmenlerin yerleşmelerinin önüne geçilmek istenmesine rağmen 1974 yılında anlaşmanın feshine kadar bu süreç sonunda pek çok Türk ailesi Fransa’ya göç edip yerleşik hayata geçmiştir (Abadan-Unat, 2007). Bu dönemde Fransa’da kayıtlı Türklerin nüfusu 46 bindir (Silverman, 2003: 47). Bu anlaşmanın feshinin sebeplerinin başında Fransa’nın 1973 Petrol Krizi akabinde karşılaştığı ekonomik sorunlar ve işsizlik problemi gelmektedir. Bu kriz sonrasında işçi göçmenler işsizliğin günah keçisi olarak görülmüş ve toplumsal kanatta da olumsuz algılanmaya başlanmıştır (Elver, 2012: 112). 4. Bölüm’de ayrıntılandırılan banliyölerde Mağripli ve Türk göçmenlerin toplanması Fransa’nın göçmenlerle olan ilişkilerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Bu dönemde Fransızların bu bölgelerdeki evleri terk etmesi sonucunda banliyölerde gelişen Batı-dışı toplumlardan göç edenlerin gettolaşması dolayısıyla öne çıkan mekansal ve dolayısıyla fiziksel ayrışma durumu Fransa’daki ayrımcılık, sosyal dışlanma ve eşitsizlik tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Zira bu bölgelerde işsizlik ve suç oranlarındaki artış göçmen karışıtı olumsuz algıları pekişmiştir. 1974-2002 arasında Fransa Göç Politikaları Bu dönem aralığında ilk olarak 1974-1981 döneminde görev yapan Cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaning’tir. II. Dünya Savaşı ile Petrol Krizi arasındaki 30 yıl boyunca sosyal refah devleti paradigmasının yaygın olduğu dünya konjonktüründe (Çelik-Dirsehan, 2014: 59) ve Fransa’da sosyal yardımlarla göçmen işçiler asimile edilmeye çalışılmıştır. Elbette Fransa diğer Avrupa ülkeleri baz alındığında Avrupa’da göçmenlere en fazla vatandaşlık hakkı veren ülkelerden biridir (Brubaker, 1990: 386). Zira evrenselci iddiayı sürdüren, ırkçılıkla mücadele etmek amacıyla bireyler arasında fark gözetmediği iddiasındaki Fransız Cumhuriyetçi değerleri 1889 Fransız Ulusal Anayasası’nda yer alan toprak temelli (jus soli) bir anlayışa dayanmaktadır 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları (Weiner, 1995:100). Fransa’nın bu kurucu eşitlik, özgürlük ve dayanışma gibi kurucu değerlerinin gerçekleştirilmesi olarak ortaya koyduğu asimilasyon politikası, tekil bir Fransız ulusunun varlığı mitine dayanmaktadır. Bu durum azınlıkların Fransız ulus mitini, ulusal değerlerini doğrudan kabul ederek bir ulus kimliği oluşturmalarını, böylelikle Fransa toplumu ve siyasal sistemine entegre olabilecekleri varsayımını içermektedir (Taras, 2012: 50-60). Ancak, bu entegrasyon politikasının göç eden ilk nesil nüfusuna nüfuz edememesi, ikinci ve üçüncü nesillerin aile ve toplum arasında ortaya çıkan ikili kültür arasında kültürlenmesi sonucunda sahip olduğu melez kimliklerin de Fransız toplumu ve entelektüelleri tarafından Fransız olarak kabul edilmemesi (Bkz. 4. Bölüm) ayrımcılık vakalarını doğurmaktadır. Fransa’nın takviye işçi göçü politikası dolayısıyla 1970’lerde de 1 milyon işçi Fransa’ya göç etmiştir. Fransa, II. Dünya Savaşı’ndan 1974’e kadar vasıfsız işçi göçü almaya devam etmiş, bu tarihten sonra ise aile birleştirme programı çerçevesinde on yıl boyunca geçerli olan oturum izni vermiştir. Bu sürenin sonunda, kalıcı oturum hakkı ancak göçmenin naturalizasyon süreci gerekleri olan dilsel ve kültürel asimilasyonu sağlanmışsa mümkün olmaktadır (Rallu, 2011;42-43). 1974 sonrası 1980’lerin başına kadar yeni göçmen akınlarını durdurma anlayışı, ülkedeki göçmenlerin asimilasyon yoluyla tam entegrasyonu yahut ülkelerine geri dönmeye razı edilmeleriyle ilgili politikaların ağırlık kazandığı bir dönemdir. Ancak bu göçmenlerin ülkede kalıcı olduğunun anlaşılmasıyla diğer Avrupa ülkelerinin tersine Fransa bu nüfusu entegre etmeyi, Fransa’nın gelenek ve ahlak içerisinde asimile olup Fransızca konuşma becerisi kazanan göçmenlere ve onların ülkede doğan çocuklara vatandaşlık hakkı tanıma politikasını tercih etmiştir. Adaptasyonu sağlama amaçlı olan aile bütünleştirme yasası aileleriyle birlikte yerleşik hayata geçen göçmen nüfusun hayli artmasına yol açmış, üstelik Fransa’da doğan göçmenlerin ikinci kuşağı jus soli ilkesi gereğince doğal vatandaşlık hakkı kazanmıştır. Ancak, 1986’da Ulusal Cephe’nin (FN - Front National) lideri 55 56 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Jean-Marie Le Pen jus soli ilkesinin kaldırılmasını isteyerek yasa tasarısı sunmuşsa da, dönemin solcu partileri ile dini gruplar, öğrenci ve insan hakları örgütlerinin muhalefet koalisyonu sonucu vatandaşlık hakkının kaldırılması tasarısı geri çekilmiştir. Ancak, Fransa’da doğan çocukların vatandaşlık haklarının 18 yaşından sonra beyana dayandırılmasına ilişkin vatandaşlık (naturalization) yasası 1986’da kabul edilmiştir (Weiner, 1995:100-101). Banliyö ve gettolaşma kaynaklı olarak ortaya çıkan adaletsizliklerin belirginleştiği dönemde, 1981’de Sosyalist Parti (PS-Parti Socialiste) lideri François Mitterand Cumhurbaşkanı olmuş ve ilk olarak idam cezasını kaldırmıştır. Ancak, adaletin temini gibi seçim vaatleri karşısında bu gibi icraatlar yetersiz kalmıştır. Mitterand dönemi olan 1981-1995 arasında göçmenlerin banliyölerde sıkıştırılmışlığının yarattığı öfke patlamaları ve banliyö isyanları nedeniyle eşitlik merkezli resmi söyleme rağmen, göçmen poitikaları katılaşmıştır. 1983’te muhafazakâr partilerin seçimlerden güçlenerek çıkması vatandaşlık kazanımı ve göçmen karşıtı politikalara olan halkın desteğinin açık ifadesi olarak görülebilir. Elbette göç politikalarındaki katılaşmanın sebepleri çok boyutlu ve hem ulusal hem de uluslararası kökenlidir. Ancak Fransa’da göçmenlerin dışlanmasının zincirleme haldeki kaynakları Fransızlık anlayışı, asimilasyon politikalarının başarısızlığı ve banliyölerin gettolaşmasıdır (Bkz. 4. Bölüm). Göçmen problemleri arasında 1980’lerin en popüler tartışma konusu olan göç ve entegrasyon, Sosyalist Parti (PS) tarafından herhangi bir çözüm sürecine sokulamamıştır. F. Mitterand’ın 1989’da Fransa’nın göç alımında tolerans sınırını (seuil de tolerance) geçtiğini ve ülkedeki göçmen sayısının aşıldığını beyan etmesi Fransız toplumunda göçmenlere karşı önyargı artışının ve Sosyalist Parti’de dahi göçmen karşıtı konumlanmasının bir işareti olarak görülebilir. Bu dönem içsel balkanlaştırma adı verilen bir parçalanma yahut çok adalı hale gelme dönemidir (Taras, 2012: 147; Silverman, 2003). Bunu takiben sıfır göç politikasıyla 1993’te İçişleri Bakanı olan sağ merkez ve liberal muhafazakârlardan Charles Pasqua’nın Fransa’nın daha 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları fazla bir göç ülkesi olarak devam etmek istemediğine yönelik göçmen karşıtı açık beyanları mevcuttur (Wayne ve diğ., 2004; Hollifield, 1994; Silverman, 2003). Göç politikalarında ortaya çıkan sıfır tolerans söylemi, Cezayir’deki iç savaş sırasında ve sonrasında beklenen göç akınıyla derinden etkilenmiştir (Silverstein, 2004). Bu dönemde, 1993 naturalizasyon yasası değiştirilmiştir. Bu değişikliğe göre Fransa’da doğmuş olan çocuklar eğer ebeveynlerinden en az biri Fransa’da yahut bağımsızlık kazanmadan önce bir Fransız kolonisinde doğmuş ise otomatik olarak Fransız vatandaşı olmaktadır (Weiner, 1995: 99). Bu dönemde göçmenlere yönelik uygulamalar katılaşmış, yeni yasalarda polislerin yetkileri arttırılmış, polisler herhangi bir nesnel sebep olmaksızın kamusal alanda kontrol yapma yetkisiyle donatılmıştır (Seidlova, 2008: 64). Bu süreçte Cezayir İç Savaşı gibi Fransa’nın göç politikalarını sıkılaştırmasının sebeplerinden biri de Sırpların Balkanlar’daki katliamları sonrasında ülkeye beklenen muhtemel Müslüman göç akınıdır. Bu göç akını, FN dışında yeni bir göçmen karşıtı partinin doğmasına yol amıştır. 1994 yılında Philippe de Villiers tarafından kurulan Fransa Hareketi (MPF - Mouvement pour la France) göçmen düşmanlığı retoriğini devam ettirmesine karşın Le Pen’den ayrışmak için etnik değil dini farklılıkları vurgulamış ve Fransa’nın İslamlaşması ile terörizm meselelerini ilintilendirerek Müslüman göçmenlere karşı şüphe ve tehlike algısını arttırmıştır (Marthaler, 2008; 385). Bu göç akını ve ortaya çıkan göçmen ve İslam karşıtlığı bağlamında Cezayir İç Savaşı sonrası 1995’te Paris Metrosu patlamalarını Silahlı İslam Grubu (GIA - Groupe Islamique Armé) tarafından gerçekleştirmesi Müslümanlara karşı olumsuz algının, İslamofobi’nin ve göçmen karşıtı söylemlerin körüklenmesini sağlamıştır (Marthaler, 2008: 386). 1995’te geniş kitlelerce protesto edilen Debré Yasası ile yeniden sıkılaştırılan göç politikaları, büyük protestolarla karşılanmıştır. 1997’de Cumhuriyet Birliği (RPR - Rassemblement pour la République) ve Fransız Demokrasi Birliği’nin (UDF - Union Pour la Démocratie 57 58 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Française) ortak muhalefetinde ‘Cumhuriyetçi değerler olan hoşgörüye, kardeşliğe, sorumluluğa ve vatanseverliğe yönelik bağlılığa’ ilişkin bir manifesto ortaya koyulmuştur. 1997’de göçmenlerin haklarının onarılacağı vaadiyle Sosyalist hükümetin iktidara gelmesi sonrasında göçmen politikaları yeniden gözden geçirilmiştir (Castles & Miller, 1998: 227; Marthaler, 2008; 385386). Karma etnik yapıya rağmen tolerans ortamını ve ulus bilincini güçlendiren olaylardan biri olan 1998 Futbol Dünya Kupası’dır. Fransa’da çoklu etnik yapıda siyahîlerin, beurlerin (Beur: 1980’lerde Fransa’da doğan Arap-Fransızlar için kullanılır. Bkz, 4. Bölüm) ve beyazların olduğu Fransız milli takımının ülke adına şampiyonluk kazanması Fransa’da etnik çoğulcu bir dayanışma ruhu yaratmıştır. Üstelik aynı yıl Ulusal Cephe’nin yabancı düşmanı hareketi de kendi içinde bölünme yaşamış ve zayıflamıştır (Marthaler, 2008; 386). 2002-2012 Sarkozy Dönemi Göç Politikaları Etnik çatışmaların arttığı 11 Eylül Saldırıları sonrasında Fransa-Cezayir milli maçında gergin olaylar yaşanmış, Cezayir göçmenleri ve Fransızlar arasındaki dayanışmanın bozulması üzerine 2002 seçimlerindeki siyasi programlarda göçmenlerin entegrasyonu vurgusu gündeme gelmiştir (Marthaler, 2008; 386). 2002-2007 arasındaki süreçte İçişleri Bakanı olan sağ merkez Halk Hareketi Partisi (UMP - Union por un Mouvement Populaire) lideri Nicolas Sarkozy göç meselesiyle yakından ilgili bir siyasetçi olarak 2000’li yıllarda Fransa’da göç politikalarındaki sertleşme ve kontrolün en önemli aktörü olmuştur. 2003’ten itibaren Sarkozy I Yasası olarak anılan düzenlemelerde göç kontrolü ve yabancıların ikameti ile ilgili katı sınırlamalar yer almaktadır. Bu göç yasasındaki düzenlemelere göre, naturalizasyon sürecindeki göçmenler Fransa’nın tarihi ve Fransız vatandaşının haklar ve görevlerine dair bilgi birikimini ortaya koyabilmesi şart koşulmaktadır (Rallu, 2011;43-44). Ayrıca, yasada göçmenlerin düzenli gelir kaynağı ve Fransa’da oturan aile bireylerinin mesleklerini kanıtlamaları zorunluluğu 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları getirilmiştir. Daha önce vatandaşlığa geçişte bir göçmenin Fransız vatandaşıyla evlilik süresinin iki yıldan fazla olması şartı yanında bu evlilikten çocuk olması durumunda iki yıllık süre de dikkate alınmıyorken, Sarkozy I yasasıyla bu durum değişmiş ve çocuk olması durumunda da evlilik süresine dikkat edilmesine karar verilmiştir. Naturalizasyon döneminde göçmenin herhangi bir suç olayına karışmaması, iyi Fransızca konuşma becerisini kazanmış olması ve entegrasyonu sağlaması beklenmektedir (Rallu, 2011;43-44). Bu düzenlemelerin sonunda Fransa’da 2005’ten itibaren seçici göç politikası (selective immigration policy) uygulanmaya başlamış ve böylelikle vasıfsız göçmenlerin kabulü zorlaştırılmıştır (Rallu, 2011: 43-45). Sakozy II Yasası diye bilinen diğer bir göç yasası ise 2006’da ortaya konulan Göç ve Entegrasyon Yasası’dır (Loi du 24 Juillet 2006 Relative à l’Immigration et à l’Intégration) (Marthaler, 2008: 390-391). Bu yasa sonrasında Fransa’yı dışarıya karşı korumayı amaçlayan Yabancıların ve Sığınmacıların Giriş ve İkameti Yasası (CESEDA - Code de l’entrée et du séjour des étrangers et du droit d’asile) onaylanmıştır (Marthaler, 2008: 382387; Taras, 2012:143). Bu yasada geçici oturum iznine dair yeni zorunluluklar ve göçmenlerin geri dünüşünü arttıran uygulamalar getiririlmiştir. Bu nedenle Sarkozy II yasası sivil örgütlerce ‘göçmenleri buruşturup çöpe atma yasası’ (immigration jetable) olarak adlandırılan bir yasadır. Göçmen işçilerin emeklerinin sömürülmesi ve aile birleşiminde zorlukların çıkarılması, geri dönüşlerinin arttırılması, göçmenlerin bu tarihten sonra sınır dışına zorlanması gibi insanların yaşayacakları yeri seçme ve hareketlilik özgürlüğü ve hakkının önüne geçmektedir. Bu şekilde insan haklarına aykırı içeriğe sahip olmasının yanı sıra bu yasalar göçmenlere şüphe ile yaklaşmakta ve onları blöfçü, suçlu ve entegre olması mümkün olmayan insanlar olarak lanse etmektedir (Seidlova, 2008: 65). 2007 seçim kampanyalarında Sarkozy bu seçici göç politikasını derinleştireceğini ve istenmeyen göçten çok seçilmiş göçü (immigration choisie) destekleyip teşvik edeceklerini beyan etmiştir (Carvalho, 2015: 1; Marthaler, 2008: 390). 59 60 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 2007 seçim döneminden önce 2002’deki seçimlerde Sarkozy aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin göçe dair seçim gündemine gayri resmi şekilde bir ortaklık etmiştir. 2007 seçimlerinde Sarkozy’nin kazanması göç politikalarında 1980’lerden beri zenofobik bir söyleme sahip Ulusal Cephe Jean-Marie Le Pen’in 2002 programındaki “kitlesel göçün bizim kimliğimizi tehdit etmesini istemiyoruz” (Marthaler, 2008: 384) gibi söylemlerin olumlandığı bir döneme işaret etmektedir. Ancak Sarkozy göçü ulusal kimlik kriziyle ilişkilendirerek, bu kimlik ve entegrasyon kriziyle mücadele etmek için 2010’da kapatılacak olan Göç, Entegrasyon, Ulusal Kimlik ve Dayanışma Bakanlığı’nı kurmuştur. Bu dönemde Fransa’nın temel tartışmalarından biri serbest ticaret, insan hakları sistemi gibi durumlara karşı ulus-devletin dış sınırlarını kontrol etme becerisidir (Carvalho, 2015: 2). Buna göre 2007 Aile Birleşmesi Yasası’nda aile bireylerinin DNA testi sonuçlarının zorunlu tutulması, belgesiz göçmenlerin doğrudan sınırdışı edilmesi gibi insan haklarına aykırı uygulamalar söz konusu olmuştur (Taras, 2012: 143, Marthaler, 2008: 391-392). 2007 Ocak ayından itibaren ise ülkeye giriş yapan göçmenler Entegrasyon Sözleşmesi’ni (Contrat d’Accueil et d’integration) imzalamak zorundadır. Şayet yasadışı olarak ikamet eden göçmen ve yabancıların tespit edilmesi durumunda, kişinin 32 gün gözetim merkezinde hapsi öngörülmektedir. Bu dönemde kurulan Göç Merkezi ve Müzesi, ulusal kimlik kavramının daha sık ifade edilmesi, muhalefet ve halk protestoları CESEDA’nın değiştirilmesini ve etnik istatistik uygulamasını bir süreliğine sağlamışsa da DNA testi uygulaması Anayasa Konseyi tarafından Fransız Anayasası’na aykırı olduğu bildirilerek reddilmesine rağmen yürürlükte kalmaya devam etmiştir (Seidlova, 2008: 65-66). Görüldüğü gibi ortaya çıkan bu katı politikalarda göçmenlerin Fransa topraklarında yerleşik hale gelmesi ve vatandaşlık statüsü kazanması, Fransa’nın vatandaşlık ve ulus bilinci ilişkisinin gerçekleştiğini garantilememektedir. Fransa’da vatandaşlığın, ulusçuluk ve Fransız kültürü ile özdeşleşmesi nedeniyle farklı etnik ve kültürel grupların köken ülkeleri ile olan 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları bağlarının canlılığı toplumsal uyumu bozan bir tehdit olarak algılanmaktadır. Göçmenlerin gelecek beklentilerinde köken ülkenin manevi ve fiziksel olarak mevcut olması ve göçmenlerin köken ülke kültüründen kopmaması ve köken ülke kültürüne bağlılığın sürmesi, Fransız toplumunda asimilasyon politikalarının başarısız olduğunun bir işaretidir. Göçmen nüfusunun tümünün asimile edilememesi, her geçen gün ülkedeki göçmenlerle bağlantısı olan akrabaların ve tanıdıkların köken ülkeden Fransa’ya evlilik ve iş sebebiyle göç etmesi, Fransa’da sürekli bir entegrasyon probleminin olageleceğini ve sürekli naturalizasyon sürecine giren yeni göçmenler olacağını göstermektedir. Bu sürecin sonunda toplumsal normları, dili ve ülke tarihini öğrenmelerinin asimilasyona yeterli olmaması da tartışılmakta bu sebepler ışığında Sarkozy II yasaları yeni göçlerin önünü almak ve naturalizasyon süreciyle asgari şartları yerine getiremeyenleri sınır dışı etmek gibi uygulamaların sağlayıcısı olmuştur. Göçmen karşıtı bu yasalarda göçmen ve yabancılara yönelik tanımlamalar onların Fransız toplumuna entegre olamayacağı varsayımını dikkate almaktadır. Ancak olumsuz tanımlamalar ve etiketler göçmenlerin sadece siyasal alanda değil ekonomik ve toplumsal boyutlarda da eşitsizlik ve ayrımcılıklarla karşılaşmalarına ve müzmin yoksulluğa bağlı mağduriyet yaşamalarına yol açmaktadır (Bkz. 4. Bölüm). Sarkozy döneminin vaatlerinden biri olan göçmenlerin zorla sınırdışı edilmesi bu dönem içerisinde oldukça yüksek oranlarda uygulanmış, Sarkozy ve ekibinin bu konuda görev verdiği Brice Hortefeux, ilk 2008 sürecinde yaklaşık 29,796 kişiyi sınır dışı ettiğini açıklamıştır. Bu icraatler, 2011’de yaklaşık 32,912 göçmenin sınır dışı edilmesiyle devam etmiştir. Hortefeux 2012 yılı için 35 bin göçmenin sınırdışı edilmesini vaat ederken yılsonunda zorla sınırdışı edilen göçmen nüfusu 39,822 kişiyi bulmuştur. Bu katı politikalar elbette toplumsal algıyı etkilemekte, gündelik hayattaki etkileşimler esnasında göçmenlere yönelik toplumsal tepkiyi ve ayrımcı davranışları pekiştirmektedir. Bu gibi durumlar ülkedeki göçmen karşıtı dışlayıcı retoriği göstermesi bakımından önemlidir (Carvalho, 2015: 9). 61 62 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 2012-2014 Hollande Dönemi Göç Politikaları Fransa’da 1980’den günümüze değin göç politikaları uluslararası etkilere ve iç dinamiklere bağlı olarak değişmiş ve siyaset ile medya işbirliğiyle göçmenlere yönelik olumsuz bir kamusal söylem inşa edilmiştir. 1980’lerden 1995’e kadarki Mitterand başkanlığında Sosyalist Parti döneminde sertleşmeye başayan göç politikaları, 1995 sonrasında Jacques Chirac yönetiminde de problem haline gelmiş ve güvenlikleştirme tartışmalarıyla göç politikları iç içe ele alınmıştır. Sarkozy liderliğinde Cumhuriyetçi Halk Hareketi Partisi UMP oldukça göçmen karşıtı bir konum alarak çıkardığı yasalar, göçmenlerin asimilasyona müsait olmadığı anlayışı ile Fransa sınırlarını yeni gelecek olan göçmenlere ve yabancılara karşı kapatma çabası olarak yorumlanmaktadır. Bu süreçte göçmenlerin köken ülkeye zorla geri gönderilmesi, ortaya konulan sert yasalar 2008’de seri protestolarla eleştirilmişse de hükümetin bu geri gönderme direktifi Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanmıştır (Seidlova, 2008: 66). 2012’de seçimlerinde Fransız ulusal kimliğinin temsilcisi Cumhuriyetçilerin yenilgisi ve Sarkozy’ye karşı galip gelen Sosyalist Parti lideri François Hollande, göçmenlerin oylarını hedeflediği için ortaya koyduğu seçim programında işsizlik sorunu, aile hakları, göçmenlere yapılan yardımlar, belgesiz göçmenlerin durumları ve banliyölerin durumu gibi pek çok hassas meseleye gönderme yapmıştır. Hollande’ın programında yer alan diğer meseleler aile birleşimi, güvenlik sorunuyla ilişkili olarak polis baskısı ve yargı meselesi, terörizmin yeniden alevlenmesine dair problemler olarak yer almaktadır (d’Apollonia, 2015: 181-182). Hollande da kendisini Sarkozy gibi ulusun koruyucusu olarak tanımlamaktadır. Ancak göçmen ve Fransa Müslüman nüfusu konusunda komünitaryen ve farklı etnik-kültürel kimliklerin tanınmasından yana bir tavır koyarak, genişleyen Müslüman göçmenlerin desteğini almıştır. Hollande’ın galibiyeti Jean-Marie Le Pen’in kızı Marine Le Pen tarafından devralınan Ulusal Cephe’nin göçmen karşıtı söylemlerine doğan tepkiyi ve etno-kültürel azınlıkların artık Fransa’da bir ağırlık sahibi olduğunu göstermiştir (d’Apollonia, 2015:182). 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları Hollande, 2014 yılında yabancı karşıtı pek çok eleştiriyle mücadele etmek zorunda kalmıştır. bu yılın sonunda göç konusunda ilk başkanlık konuşmasını da 2014’de Ulusal Göç Tarihi Müzesi’nde yapmıştır. Ancak bundan önceki göç konusunda Hollande’ın göçmenlere karşı saldırgan söylemlerini eleştirdiği aşırı sağ Ulusal Cephe lideri Le Pen, Cezayir halkı ve Fransa arasında gelecekte tamir edilemeyecek bir kopukluk yarattığını ve insanlık-dışı uygulamalardan Fransa’nın sorumlu olacağını belirten bir konuşma yapmıştır (Le Figaro, 10/12/2012). Ancak bu 2012 konuşmasının dışında Fransız medyasında ilk göçmenlik konuşması olarak lanse edilen 15 Aralık 2014 konuşmasında “Başarılı bir entegrasyon ulusun kaderini belirleyecek” şeklinde konuşan Hollande, Fransa’nın eski bir göç ülkesi olduğunu ve ülke tarihinin, hali hazırda göç tarihi anlamına geldiğini belirtmiştir (Liberation, 15/12/2014). Sağ eğilimli Le Figaro’nun Hollande için attığı başlıkların çoğu, onun göç ve göçmenlerin de Fransa’nın parçası olduğu söylemine karşıt ve bu söylemi ve Hollande’ı hafife alan söylemlerdir. Bunlardan birisi Hollande’ın ‘solcuları pohpohlamak için’ göçü kullandığına (Immigration: Hollande flatte sa gauche) dair haberdir (Le Figaro, 15/12/2014). Habere göre 2014’te Halk Hareketi Partisi ve Ulusal Cephe’ye karşı göç meselesi üzerinden siyasi eleştiri yapan Hollande, Eric Zemmour Fransız’ın İntiharı isimli çok satan kitabında da savunulduğu gibi Fransa’nın artık yeterince Fransa olmadığına dair eleştirilerin kriz çözmeye değil karmaşaya yol açacağını belirtmiştir. Sarkozy’nin göçlerin ve göçmenlerin Fransız yaşam tarzını tehdit ettiğine yönelik söylemleri karşısında Hollande, tam tersi konumlanarak göçün ülkeye zararlarının değil katkılarının dikkate alınması gerektiğini söylemektedir (Le Figaro, 14/12/2014). Hollande, immigration choisie (seçici göç) politikası yerine, her yıl bir kurul toplanmasını ve Fransa’nın ihtiyacı olan işçi sayısının belirlemesi dâhilinde işçi alımlarının yapılmasını desteklemiştir (d’Apollonia, 2015: 189). İcraatleri arasında projesi 1990’lara uzanan ve Chirac ve Sarkozy döneminde yapımına başlanan Ulusal Göç Tarihi Müzesi’nin[1] nihayet kamuya açılışı gelmektedir (Lemonde, 15/12/2014). 63 64 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Hollande’ın göç müzesinde 2014 yılında yaptığı bu toplantıda, Fransa’da bir insan hakkı olan göç hakkına verilen önemin küçümsendiğini, oysa Fransa’nın genel olarak yılda 200 bin göçmeni karşıladığını vurgulamıştır. Hollande 1970’lerde 5 milyon olan ve toplam nüfusa oranı %8,5 olan göçmenlerin, Fransa’nın Ulusal İstatistik ve Ekonomi Çalışmaları Enstitüsü INSEE’nin (Institut national de la statistique et des études économiques) verilerine göre 2011’de 5,5 milyona (vatandaşlığa geçenler dışındaki göçmen sayısı) ulaştığını açıklamıştır. Ayrıca Hollande nüfus içerisinden artık vatandaş olan göçmen kökenlilerin, kökleri nedeniyle kendilerini yabancı olarak gördüğünün ve evden uzakta hissettiğinin altını çizmiştir (Le Figaro, 18/12/2014) Bu toplantıdan sonra Hollande’ın Suriye meselesi ve mülteci akınıyla ilgili olarak iltica hukuku yasa tasarısı sunulacağı beklenmektedir (L’express, 09/12/2014). 3.3. Fransa’da Müslüman Nüfusu Farklı dinlerden ve etnisitelerden insanların yüzyılı aşkın zamandır yaşadığı Fransa’da 1872 yılında çıkan yasaya göre vatandaşlar arasında ırksal ve dini ayrım yapmak yasaklanmıştır. Başkan F. Hollande ise son olarak düzenlemesinin Anayasal eşitliğe aykırı olduğu düşüncesiyle anayasadan “ırk” kelimesini çıkartmıştır (Fredette, 2014). Buna göre Fransa’da etnik ve dini verileri toplama ve kullanma yasağından dolayı, nüfus içinde etnisiteye dair resmi kayıtlarda bir araştırma yapılması da eşitlik ilkesini ihlal etmesi dolayısıyla yasaklanmıştır. Veri elde edilmesi mümkün olan tek ayrım vatandaş olmayan ve yerli Fransız olmayan nüfusla ilgili ayrımdır. Buna göre naturalizasyon süreciyle bağlantılı olarak yerli Fransız veya vatandaş olmayan nüfus göçmenler ve yabancılar olmak üzere iki ayrı kategoride değerlendirilmektedir. Fransa’da doğmuş olsa bile Fransız vatandaşı olmayan, yaşamını Fransa’da sürdürmeyecek olan, başka bir uyruğa sahip yahut vatansız nüfus, yabancı kategorisine dâhil edilmektedir [2]. Göçmenler ise Fransa dışında doğmuş olsa da hayatının geri kalanını Fransa’da sürdürmek 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları için Fransa’ya yerleşmiş olan ve vatandaşlık kazanabilecek olan nüfusa gönderme yapmaktadır [3]. Fransız Demografik Çalışmalar Enstitüsü INED’in (The Institut National d’études Démographiques) resmi sitesinde 2013 verilerinde göçmen nüfusu 7.439.100 olarak açıklanmakta ve bu rakamın toplam nüfusa oranını % 11,6’sı kadar olduğu belirtilmektedir [4]. Fransa’daki Türk ve Müslüman nüfusu, ikinci ve üçüncü nesil göçmenler reşit olduktan sonra vatandaşlığa geçenler göçmen nüfus toplamına dâhil edilmemektedir. Bu durumda göçmenler ve göçmen kökenlilerin toplam nüfusu devlet kurumları tarafından net olarak açıklanmamaktadır. Bu açıdan düşünüldüğünde Müslüman melez kimliklere sahip Fransız vatandaşlarıyla birlikte göçmen kökenli nüfus açıklanandan çok daha fazladır. Devlet-dışı bir takım araştırmalarda, sosyal bilimler literatüründe ve medyada verilen tahmini rakamlara göre Fransa’da genel olarak 4-7 milyon arası Arap, 3-5 milyon siyahî, 1,5 milyon Asyalıların olduğu ortaya konulmaktadır. Örneğin, Fransa’ya göç veren Müslüman ülkelerin verilerine göre ise Fransa’daki Müslümanların 6 milyondan daha fazla olduğu ortaya konulmaktadır. PEW Araştırma Merkezi’nin yaptığı bu tip araştırmalara göre ise 2010’da 62,790 milyon olarak belirtilen Fransız nüfusu içerisindeki Müslüman nüfusun tahmini oranı %7,5 olarak belirtilmektedir[6]. Tablo 1: Fransa toplam nüfus, yabancı ve göçmen nüfusu 1990 2000 2014 Yabancı ve göçmen nüfusu 1990 1999 2011 1 Ocak’tan itibaren nüfus (bin) 57.996 60.508 66.021 Yabancılar (bin) 3.597 3.259 3.889 Doğum (bin) 793.807 820.534 541.556 Yabancıların nüfusa oranı (%) 6,3 5,6 6,0 Doğum hızı (‰) 13,6 13,3 12,4 Göçmenler (bin) 4.166 4.306 5.605 Toplam doğurganlık 177,8 189,3 200,8 Göçmenlerin nüfusa oranı (%) 7,4 7,4 8,6 Fransız Nüfus Kaynak: Tavernier & Diğerleri (2015). 65 66 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Fransa’nın Ulusal İstatistik ve Ekonomi Çalışmaları Enstitüsü’nün (INSEE - Institut National de la Statistique et des Etudes Economiques) sunduğu toplam nüfus artışı ve Fransa’daki yabancı ve göçmen nüfusu ile toplam nüfusa oranları Tablo 1’deki gibidir[5]. Fransa nüfusu Ocak 2014’te 63. 920 milyon iken yaklaşık olarak bu sene içinde kayıtlı olarak 279 bin kişi artmış ve Ocak 2015’te 64.199 milyona yükselmiştir[7]. Bu yükselişin arkasındaki sebepler kolonyalist geçmişte kurulan Frankofon bağlar, işçi göç anlaşmaları, göçmenlerin köken ülke vatandaşlarıyla yaptığı evlilikler ve aile birleşimi, emek piyasası ve ticaret gibi bağlantılarının canlı olması, hayat standartları, ekonomisi, ülkenin imajı ve vatandaşlığa geçiş oranının diğer Avrupa ülkelerine göre daha fazla olması vs. şeklinde sıralanabilir. 2012 INSEE verilerinde naturalizasyon sürecini tamamlamamış ve sürecin dışında kalan Türk göçmenlerin sayısı 248.135, Cezayirli 747.544, Faslı 692.338, Tunuslu 251.015 ve Afrika’nın diğer bölgelerinden gelen 763.414 kadar göçmen Fransa’da yaşamaktadır [8]. Bu nüfusa dair veriler dışında nüfusun %7,5 ile %10 oranında olan Müslüman nüfusa rağmen, Fransa’daki hapishanelerdeki hükümlülerin % 60’ının Müslüman olması (Kern, 2014) ayrımcılık ve banliyö meselesine dikkat çekmektedir. Göçmen nüfusun kimlik tanımlarıyla ilgili yapılan araştırmalar etnisiteye dair ortaya konulan yasaklar ve ırk kelimesinin anayasadan çıkarılması gibi sebeplerle fazla yaygın değildir. Ancak, Sarkozy döneminde etnisite araştırmalarının hız kazanması, göçmenlerle ilgili kayıtların sıkılaştırılması, Fransız nüfus ve istatistik kurumlarının Fransa’daki nüfus çeşitliliği üzerine 2008’de bir araştırma yapabilmesini sağlamıştır. INED’in sunduğu bu rapor Öngörüler ve Kökenler: Fransa’daki Nüfus Çeşitliliği Araştırması (Trajectoires et origines: Enquête sur la diversité des populations en France) ismiyle ortaya konulan araştırmada entegrasyon ve kimliğe dair veriler Tablo 2’deki gibidir (Beauchemin, Hamel & Simon, 2008). Bu tabloda görüldüğü üzere 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları araştırma sonuçlarına göre beyazlar ve Avrupalıların ırkçılık deneyimi %23 ve ayrımcılığa maruz kalma oranı %12 olarak saptanmıştır. En yoğun ırkçılık ve ayrımcılık vakalarına maruz kalan grup olan Afrikalılar, Romanlar ve Siyahîler ise fiziksel görünüşleri itibariyle ayırt edilebilecek farklılığa sahip olmaları ırkçılığı pekiştirmektedir. Tablo 2: Etno-ırksal Grupların Reddetme ve Ötekileştirmeleri Irkçılık deneyimi Ayrımcılık deneyimi *Fransızlığın reddi Avrupalılar/Beyazlar 23 12 10 Afrikalılar/Romanlar/ Siyahîler 49 39 41 Mağripler/Araplar 42 34 43 Asyalılar 33 22 44 Türkler 29 26 43 Diğerleri 33 26 24 Kaynak: INED-INSEE, TeO Araştırması, 2008. Tablo 2’deki verilere göre Fransız vatandaşı olan göçmen kökenliler arasında en fazla ayrımcılık ve ırkçılık vakasına maruz kalanların kimlik ve aidiyet açısından 2-3 puan daha fazla oranda asimile edilmiş olması dikkat çekicidir. Irkçılık ve ayrımcılığın hangi gruplar üzerine yoğunlaştığı aynı zamanda bu grupların o ülkenin siyasetinde ve karar mekanizmalarında yer alma düzeyine de atıfta bulunmaktadır.Göçmen kökenlilerin siyasal alandaki görünürlükleri ve eğitim yoluyla devletin karar mekanizmalarında yönetici konumuna kadar yükselmelerine pek çok örnek mevcuttur. Fransa’da doğmamış olsa dahi ileri yaşlarında Fransız vatandaşlığına geçmiş olan kökleri ve kültürleri farklı ülkelerde olan Avrupalılar Fransa’da farklı kültürel fiziki özelliklere sahip olan Kuzey Afrikalı ve Asyalılar kadar ayrımcılığa 67 68 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi maruz kalmamaktadır. Avrupa kökenlilik, ayrımcılığa maruz kalma riskini azaltmaktadır. Örneğin, 2014 yılında başbakan olan Manuell Walls ve Paris belediye başkanı olan Anne Hidalgo İspanya doğumludur ve ileri yaşlarında Fransa vatandaşı olmuştur. Görüldüğü gibi göçmen olmaları Fransa’da iktidarda karar mekanizmasına ulaşmalarının önünde engel olmamıştır. Ancak özellikle ebeveynleri dahi Fransa’da doğmuş olan Kuzey Afrikalı ve Asyalılar, gündelik yaşamda da siyasi arenada da daha fazla ayrımcı sorular ve tavırlarla karşılaşmaktadır [9]. Bu noktada sorgulanması gereken Fransız meclisinde ve üst düzey karar mekanizmalarında görünür, yetki sahibi olan Müslümanların oranının sorgulanması gerekmektedir. 2014 yılında yapılan IPSOS’un Algılar ve Gerçekler: Göçmenlere Yönelik Tutumlar (Perceptions and Reality: Public Attitudes to Immigration) isimli küresel anketinde edinilen sonuçlara göre Fransızların %50’si göçmenlerin bir problem olduğunu düşünmektedir. Göçmenlerin ekonomi için bir katkı olduğu fikrine %45’i katılmazken, %30’u bu fikre katılmaktadır. Göçmenlerin hangi tür işlerde istihdam edilmesi gerektiğine dair soruya ise Fransızların cevaplarının %19’u çok kötü işlerde, %41’i kötü işlerde olmak üzere %60’ı göçmenlerin ikili emek piyasasında mobiliteye karşı oldukları anlaşılmaktadır (Duffy & Frere-Smith, 2014). Fransa’da İslam’ın artışta olduğu algısına dair bir makalede, IPSOS’un başka bir araştırmasının verilerine göre ise Fransızların %66’sı Fransa’da çok fazla yabancı oduğunu, %59’u göçmenlerin uyum sağlayamadığını ve %63 oranında ise Müslümanların entegrasyon için herhangi bir çabalarının olmadığı yönünde fikir beyan etmiştir (Kern, 2014). 3.4. Fransa’daki Türkiye Göçmenlerinin Durumu Türkiye’den Fransa’ya göç akını özellikle 1970’lerde işçi göçü Türkiye kırsal nüfusunun emek göçü anlaşmaları ile artmış, 1974’te anlaşmanın iptal edilmesi sonrasında da aile birleşimi ve zincirleme göçlerle göç eden işçilerin akrabalarının 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları da zincirleme göçü başlamıştır (de Tapia, 2012). Türkiye’den Fransa’ya ekonomik nedenli göçlerin kalıcılığı ve aile birleşimi göçleriyle banliyölerde modern evlere yerleşen Türkler çoğunlukla bu evleri satın almıştır. Türkiye’den Fransa’ya aile birleşimleri ve zincirleme emek göçleri dışında 1980’lere gelindiğinde, göçmen nüfusun karakteri, etnik yapısı ve amacı değişmiş, Türkiye’deki 1980 darbesi dönemindeki olaylar akabinde bazı Türkiye Kürtleri siyasi mülteci olarak Fransa’ya göç etmiştir (Elver, 2012: 112). Türkiye’den iltica edip başvuranların sayısı Kürt meselesinin ülkelerarası bir konu haline getirmiştir. İltica sebebiyle Fransa Mülteci ve Vatansızların Korunması Ofisi’ne (OFPRA: L’Office français de protection des réfugiés et apatrides) Türkiye’den Fransa’ya yapılan başvuruların %80’inin etnik köken problemine dayandırıldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu 2009 Fransa Raporu’nda beyan edilmiştir. Raporda bu başvurular arasında PKK ile ilişkilere dayalı olarak kamplardan kaçıp Fransa’ya sığındığını beyan edenlerin Fransa’da mülteci statüsü kazanmasının yüksek ihtimal olduğu açıklanmaktadır (TBMM, 2009: 13). Türk vatandaşlarının, Fransız vatandaşlık kazanımlarını konsolosluğa bildirmemelerinden ötürü Fransız vatandaşlığına geçen sayı bilinmese de çifte vatandaşlık için yapılan kayıtlamalarda Fransız vatandaşlığını kazanmış çifte vatandaş olan Türk vatandaşlarımızın yaklaşık 84 bin olduğu ortaya konulmaktadır (TBMM, 2009: 3). INSEE verilerinde naturalizasyon sürecini tamamlayarak vatandaşlık alamayan Türk göçmenlerin nüfusu net olarak verilmektedir. Buna göre Türk nüfusunun 248 bin kadar olmasının sebebi bu rakamda naturalizasyon süreciyle vatandaşlık edinmiş Türklerin yer almamasıdır. Başkonsolosluğun Aralık 2013 resmi kayıtlarında ise Türkiye’den Fransa’ya göç eden nüfus vatandaşlık ve çifte vatandaşlık sahipleri dâhil olmak üzere 611,515 olarak belirtilmektedir (ÇSGB, 2013: 107). Türk vatandaşlarının Fransız vatandaşlığına geçişlerinde 1991 – 2013 yılları arasında 167.798 olarak kayıtlarda yer almaktadır (ÇSGB, 2013: 147) ancak bu sayının her geçen yıl düşüşte olduğu ifade edilmektedir. Örneğin, 2008’de 10.202 kişi Fransız 69 70 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi vatandaşlığı kazanırken bu sayı 2012’de 4.804’e düşmüştür (ÇSGB, 2013: 16). Buna göre genel bir hesaplama yapıldığında 279 bin civarında Türkiye göçmeninin naturalizasyon sürecini tamamlayarak Fransız vatandaşlığını tercih ettiği sonucuna ulaşılabilmektedir. Toplam Türk nüfusun işsizlik oranı ise 2001’de %30 kadar belirtilirken (Abadan-Unat, 2007: 416), 2009’da %17’ye kadar düşmüştür (TBMM, 2009: 4). Fransa’daki Türk nüfus özelliklerinin diğer bir boyutu yeni evlilikler ve doğumlardır. Fransa’daki Türk nüfusu köken ülke vatandaşlarıyla yapılan evlilikler ve doğum oranının yerli Fransızlardan yüksek olması sayesinde artıştadır. Bu nüfus aile birleşimleriyle artmakla beraber, Fransız vatandaşı olmasına rağmen Türk kökenli göçmenlerin evliliklerinin % 70’inin köken ülke vatandaşları ile yapılmaktadır (Monshipouri, 2010: 52). Konsolosluk’taki daha güncel net verilere göre 2013 yılındaki Türklerin yaptığı 1.864 evlilikten 680 kadarının yabancılarla olduğu, evliliklerin net olarak % 63,5 oranında eş olarak Türklerin seçildiği not edilmiştir. Nüfusa dair verilen diğer özelliklere göre Türk nüfusunun %40 kadarı 16 yaşından küçüktür (TBMM, 2009: 3). Türkiye’den göç eden nüfusun Fransa’da karşılaştığı sorunlar bu nüfus yoğunluğuna, yapısına, artış kaynağına, yoğunlaşan yaş gruplarına, kısaca nüfus dinamiklerine bağlı olarak da değişiklik göstermektedir. Türk genç nüfusunun eğitim sorunları, aile birleşimi, göç politikalarına bağlı sorunlar ve entegrasyon meselesi olarak ön plana çıkmaktadır. Her ne kadar aile birleşimi ve naturalizasyon süreci zorlaştırılmışsa da görüldüğü gibi Türk nüfusu gerek doğum gerekse evlilikler aracılığıyla artmakta, köken ülkenin örf ve adetleri, kültürel canlılığı bu sayede Fransa’ya taşınmaktadır. İslam’ın Fransız değerlerine tezat olduğu söylemi ışığında Fransızların doğurganlık oranlarındaki düşüş karşısında Türk ve Müslüman nüfus yapısının köken ülkeden beslenmesi ve sürekli artışı, göçmen nüfusun entegrasyonunun tamamlanmayacağını, daima uyum sağlama problemi yaşayan bireylerin Fransa’da var olacağına işaret etmesi açısından da yerli Fransızlar için endişe yaratmaktadır. 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları Türklerin Kimlik ve Entegrasyonu Fransa’daki ırkçılık ve ayrımcılık vakalarının başlangıçta Siyahilere ve Afrikalılara yönelmesi, fiziksel görünüşün bu davranışların birincil pekiştireçi olduğuna işaret etmektedir. Türkler bu açıdan ayrımcılığa maruz kalma oranlarına bakıldığında beyaz ve Avrupalılardan sonra gelmektedir. Bunun nedeni fiziksel görünüşü olmakla beraber, aynı zamanda giyim kodlarıdır. Örneğin, Selefi İslam anlayışına sahip olmayan Türkiye’den göç eden Türklerin cellabe, peçeli-çarşaf ve burka gibi günümüzde Fransa tarafından yasal yaptırımlarla engellenmeye çalışılan ve toplumsal olarak rencide edilen dini-kültürel anlam taşıyan kıyafet problemlerinin olmaması ayrımcılık vakaları azaltan bir faktör olarak değerlendirilebilir. Ancak, Türk kadınlarının başörtüsü kullanmaları durumunda, İslamofobik davranışların açık hedefi haline gelmesi, Türk olmalarıyla değil Müslüman oluşlarıyla daha çok ilişkilidir (Bkz. 4.Bölüm). Kimlik ve entegrasyon konusu Fransa’nın naturalizasyon sürecinde talep ettiği düzeyde gerçekleşse dahi problemli olarak kabul edilmektedir. Fransız vatandaşı olan Türklerin ortaya koyduğu melez kimlik, köken ülkenin kültüründen beslenme fakat Fransız değerleri, yaşam biçimi, toplumsal normlarına uyum sağlama durumu Fransız kültürü açısından tanımsızdır. Fransız kimliği, devleti ve topluma uyum meselesi Fransa için ancak asimilasyon ile mümkündür. Bu anlamda melez kimliklere sahip Türklerin asimilasyona olan dirençleri Türklerin entegrasyonda en sorunlu azınlık grup olduğu paradigmasını kuvvetlendirmektedir. Fransa’daki asimilasyon politikası entegrasyon politikası olarak yapılandırılmış ve uygulanmaktadır. Michéle Tribalat’ın çokça referans verilen 1995’te yaptığı bir araştırmada da asimilasyon ve entegrasyon kelimeleri birbirinin alternatifi olarak kullanılmakta, Fransız anlayışına göre entegrasyon için yegane ve alternatifsiz yöntem asimilasyon olarak belirmektedir. Bu anlamda Tribalat’ın araştırmasında göçmen azınlıkların Fransa’ya entegrasyon problemleri, Fransız asimilasyonunun 71 72 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi başarısızlığını ortaya koyması açısından önemlidir. Tribalat’ın çalışmasında etnisite, evililik, tutum ve davranışlar, köken ülke, vatan anlayışı, dil ve geleneksel kültürleri, ikametgâhları, nesiller arasındaki sosyal mobilite değişimi, emek piyasasındaki konumları, kültürel uyum, siyasi katılık ve örgütlenme faaliyetleri gibi pek çok konu Fransız vatandaşı olan göçmenler üzerinde ayrıntılandırılmaya çalışılmıştır (Tribalat, 1995: Aktaran Safi, 2006). Türkiye’den Fransa’ya göç eden insanların köken konusundaki çeşitliliği araştırmalardaki kimlik ve köken tanımlamaları Türk kimliğini hassas bir konuma itmektedir. Türkiye’den Fransa’ya göç edenler arasında Türk kökenlilik ve Türkiye kökenlilik şeklinde iki ayrı kimlik tanımlamasının var olduğu Türkler üzerine yapılan bazı araştırmalarda saptanabilmektedir (Ersanilli & Koopmans, 2013; 23). Bu ikilik etnik köken olarak Türk kimliği ile uyruk olarak Türk kimliği konusunda ortak tanımlamaların gerek siyasi kültürde gerekse vatandaşlık anlayışının toplumsal düzeyde henüz yapılandırılamaması sebebiyle sorunsal haline gelmiştir. Türkler (Türk vatandaşı olarak Fransa’ya göç edenler) bu çok çeşitliliğin getirisi olarak Fransa’da çoğunlukla köy, bölge, etnik alt-kimlik üzerinden birbirleriyle ilişki ağları kurmaktadır. Bu ilişki ağları, hemşehricilik R. Kastoryano’nun Türkler üzerine yaptığı araştırmalarında da ortaya konulan önemli bulgulardan biridir (Kastoryano, 2002). Türklerin Fransız toplumsal normlarına uyum ve toplumsallaşma konusunda en az Fransızlaşan grup olarak ön plana çıkması (Tribalat 1995) özellikle I. ve II. nesil göçmenlerin göçün ilk 30 yılı içerisindeki asimile edilme durumunu ortaya koymaktadır. Ancak, Kastoryano’ya göre Türklerin göçü, hali hazırda ulus-devlet ve uluslaşma sürecinden sonra başlamış, Türkler ulus-devlet olarak birleşmiş ulusal ve siyasi tek kimliğe sahiptir (Kastoryano, 2002:3). Göç eden ilk nesil Türkler, maddi koşullarını iyileştirmeye çabaladığı için 1960-70 arasında dış dünya ile araçsal bir ilişki kurmuş ve kolektif kimlik olarak hemşehrilik üzerinden sosyal ilişkilerini geliştirmiştir (Kastoryano, 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları 1991). Bu noktada Kastoryano Türklerin köken ülkeleriyle olan ilişkilerinin dinamik bir şekilde devam etmesi, Fransa’da da örgütlülük düzeylerinin kökene dayalı olarak güçlü olması, dernekleşme faaliyetleriyle kurumsal olarak Fransız toplumuna katılımları onların Fransa’daki kurumsal ve toplumsal yapıya entegrasyonuna pozitif etki yapmaktadır. Ancak, bu pozitif örgütlenme etkisine dair saptamaların yanı sıra Türkiye’den göç eden nüfusun Fransa ortamındaki birliği karmaşık şekilde seyretmektedir. Zira göçmenler Fransa’daki bağlamdan ziyade Türkiye’den taşıdıkları siyasi görüş yahut ideolojiler hususunda ayrışmakta ve örgütlenmelerini din ve etnisite üzerine daha kuvvetli oluşturacakları yerde daha alt gruplara ayrışmaktadır. Bu durum Fransa’ya Türkiye’den göç edenler arasındaki birlik ve örgütlenmenin önüne geçen diğer bir faktör olarak tartışılmaktadır (Subaşı, 2008). Pek çok araştırma sonuçlarında Mağripliler kendilerini Fransız olarak tanımlamaya daha fazla eğilimli olarak görülmektedir. Başka bir araştırmada da İspanyol kökenlilerin entegrasyonunun Türklerden %97,7 daha fazla olduğu saptanmış, Türk göçmenlerin vatandaşlığa geçmek için naturalizasyon sürecine girme talebinin çok daha düşük olduğu belirtilmiştir. Araştırmada, Türk göçmenlerin köken ülkeye dönme eğilimi ve öldüklerinde köken ülke topraklarında gömülmeyi tercih edenlerin en fazla olduğu göçmen grubu olduğu belirtilmektedir. Bu araştırmada Türk göçmenlerin sosyo-ekonomik ve sosyal göstergelerinin bileşkesinde Fas ve Cezayirlilerden daha iyi durumda olduğunu, Sahara-altı Afrikalıların ise en kötü durumdaki grup olduğunu ortaya koymaktadır (Safi, 2006). Ulusal aidiyet konusunda TEO 2008 araştırmasında (Bkz. Tablo 2) ise Avrupa kökenlilerden sonra en az ayrımcılığa uğrayan göçmen grup olan Türklerin aidiyet duygusuna bakıldığında kendilerini %50 evlerinde hissettiklerini belirtmektedir. Buna göre, %40’ının kendini Türk olarak tanımlaması, özel olarak II. nesil Türk göçmenlerin %44’ünün etnik olarak kendini Türk kimliğiyle özdeşleştirmesi Türklerin diğer göçmen gruplar içerisinde Türkiye’ye ve Türk kimliğine bağlılığı en yüksek göçmen grubu 73 74 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi olduğu ifade edilmektedir (Simon, 2012; 7). Örneğin, başka bir araştırmada, Kuzey Afrikalıların Fransız kimliği ile kendilerini tanımlama eğilimi Sahra-altı Afrikalı Müslümanlara göre daha yüksek iken, Türklerin kendilerini Fransız kimliğiyle tanımlama oranı en düşük grup olduğu saptanmıştır (Maxwell & Bleich, 2014; 165). Kastoryano, Türklerin kolonyal geçmişlerinin olmamasının Türkler için Weberyan tabirle - etnik gurur - kaynağı olduğunu belirtmektedir (Kastoryano, 2002;89). Bu noktada asimilasyoncu Fransız kimliği ve Cumhuriyetçi değerleri savunan Fransız milliyetçilerinin entegrasyon meselesine tek çözüm olarak gördükleri kültürel asimilasyon ve köken ülke ile bağlantıların kesilmesi Türk göçmenler açısından gerçekçi bir ideal değildir. Bu nedenle ikinci ve üçüncü nesil Türklerin de Fransa’daki devlet yapısı, toplumsal ve kurumsal değerler, kamusal alandaki düzen gibi pek çok boyuta uyum sağlamasına rağmen köken ülkeye olan kimlik bağlarının yüksek olması Fransız Cumhuriyetçilerinin asimilasyon idealine açıkça ters düşmektedir. Bu durum Türklerin köken ülkeyle bağlantılı kimliğini diğer gruplara göre koruması ve sonraki nesillere aktarabilmesi etnisiteden öte, vatan anlayışıyla ilişkili olabilir. Bu bağlılık ırksal bir ifadenin ürünü olmaktan ziyade kolonyalizm deneyimine sahip olmayan vatan toprağı üzerinde bağımsız, güvenecekleri, istediklerinde geri dönebilecekleri güçlü bir devletin var olması, vatanla ailesel ve duygusal bağlarının devam etmesi ile ilişkili olması muhtemeldir. Kastoryano’nun altını çizdiği diğer bir nokta, Türklerin entegrasyonda en düşük eğilimli grup olduğuna dair saptamaların tersine yüksek örgütlenme durumlarının entegrasyon kaynağı olduğudur. Kastoryano, Kuzey Afrikalıların içine düştüğü kopukluk durumundan Türkleri kurtaran şeyin hemşehricilik ile kurulan sosyal iletişim ağları olduğunu ve bu örgütlenme düzeyinin Fransa’ya entegrasyonlarını arttıran bir strateji olduğunu açıklamaktadır (Kastoryano, 2002). TBMM 2009 raporunda Türk göçmenlerin ortaya koyulan problemlerinin başında eğitim ve vize sorunu gelmektedir. 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları Ancak, Türk göçmenlerin yukarıda ele alınan kimlik meselesi dışındaki diğer tüm problemlerin başında banliyölerde konsantre edilmeleri ve bu bölgelerde artan sosyal dışlanma durumudur. Banliyö meselesi, Fransa’da göçmenlere dair tartışılan en mühim problemlerin üreticisi konumundadır (Bkz. 4. Bölüm). Üstelik araştırmalara göre banliyö nüfusu içerisinde en fazla Türk göçmen nüfusu yer almaktadır (Fougére ve diğ., 2011; 16). Eğitim, istihdam ve suç oranının artması gibi diğer problemler de zincir olarak bu meselenin etrafında kümelenmektedir. Banliyölerde yaşayan Türklerin genç nüfusa rağmen okullaşma oranının düşük olması, çocukların meslek okullarına yönlendirilmesiyle yüksek öğrenim fırsatlarından mahrum bırakılması, çocukların akademik başarılarının diğer göçmen çocuklarının gerisinde kalması, kültür derslerinin okul saatleri dışına itilmesi gibi pek çok eğitimsel sorunlar mevcuttur (Bkz 6. Bölüm). Diğer bir problem ise Fransa’da göç, iltica ve vize sorunu ise 2007 Sarkozy II yasasıyla ortaya konulan DNA testi şartı, dil, tarih ve değerler bilgisi yeterlik sınavına tabi tutulma, yeterlik problemi sonucunda sınırdışı edilme gibi katı politikalardan kaynaklanmaktadır (TBMM, 2009). Sonuç itibarıyla bu kısımda incelenen literatür kaynaklarında ve raporlardaki verilerde dikkati çeken noktalardan biri Türkiye kökenli göçmenlerin yerleşim ve uyum sürecindeki deneyimlerinin Fransa’yla ilişkilerinin, kolonyal bir geçmişe dayanmaması ve Türkiye ile devam eden yakın ilişkileri dolayısıyla farklılaştığı sonucudur. Bu anlamda Türklerin Fransa’da uyumsuz olduğuna dair söylemlerden ziyade dikkat edilmesi gereken nokta Fransa’daki normlara, toplumsal değerlere karşı Türklerin karşıt duruşlarının olmadığı, ancak siyasal koşullara bağlı olarak toplumsal ayrımcılıklara maruz kaldıkları söylenebilir. Örneğin Türk göçmenler milliyetleri, dinleri, etnik köken, ana vatanları ve tarihi vakalardan ötürü Ermeni soykırımı iddiaları gibi gündeme getirilen meselelerde hedef gösterilmektedir.Bu duruma bağlı olarak bir sonraki 4. Bölüm’de ele alınan vicdan, ifade ve düşünce hak ve özgürlüklerine mani olunmasına dair sorunlar hedef gösterilme, onurlu yaşam hakkı ve 75 76 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi onurlu bir kimlik sahibi olma haklarının ihlaline yol açmakta ve hayati tehlikeler sunabilmektedir. Fransa’daki Türklerin büyük çoğunluğunun Müslüman olması, onları daha geniş bir ayrımcılık şemsiyesi altına dahil etmektedir. Bu ayrımcılıklar kamusal alanda başörtüsü yasağı olmamasına rağmen başörtülü Türklerin çeşitli İslamofobik saldırıların hedefi olmasına neden olmaktadır. Diğer problemler ise dini haklar konusunda ortaya çıkmaktadır. Bu bölümde ele alındığı gibi Türkler Müslüman oluşlarından ötürü doğal ibadet hakları konusunda türlü sınırlamalara ve toplumsal saldırılara maruz kalmaktadır. Bu hak ihlallerine rağmen Türkler diğer Müslüman gruplardan daha farklı bir entegrasyon biçimi ortaya koymakta ve köken ülkeye olan bağlılıklarını koruyarak Fransa’da varolma ve hayata uyum sağlamaya örnek teşkil etmektedir. 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları Kaynaklar Abadan-Unat, Nermin. (2007). Bitmeyen Göç: Konuk İşçilikten Ulus-Ötesi Yurttaşlığa, Bilgi Üniv. Yayınları: İstanbul. Aissaoui, R.(2008). Algerian Migration to France from the early twentieth century to the Interwar Period. Netzwerk Migration in Europa, Migration Education. Bankston, C. L (2003). III. World Conflicts: Asia and the Middle East, Salem Press: Pasadena CA. Beauchemin, C., Hamel, C. & Simon, P. (2008). Trajectoires et origines: Enquête sur la diversité des populations en France. INED Editions. (Rapor) Brubaker, R. W. (1992). Citizenship and Nationhood in France and Germany. Cambridge: Harvard University Press. Carvalho, J. M. D. (2015). The Effectiveness of French Immigration Policy Under President Nicolas Sarkozy. Parliamentary Affairs, Oxford University Press. s. 1–20. Castles, S.&Miller M. J., (1998). The Age of Migration: International Population Movements in the Modern World. MacMillan Press: London. Cesari, J. (2005). Ethnicity Islam and les banlieues: Confusing the Issues. Social Science Research Council, 30. ÇSGB, Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü. (2013). 2013 Yılı Raporu: Yurt Dışındaki Vatandaşlarımıza İlişkin Gelişmeler ve Sayısal Bilgiler. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/ShowDoc/WLP+Repository/diyih/ doc/2013_yillikrapor Danış, Didem.& İrtiş, V. (ed.). (2008). Entegrasyonun Ötesinde: Türkiye’den Fransa’ya Göç ve Göçmenlik Halleri. Bilgi Üniv. Yayınları: İstanbul. d’Apollonia, A. C. (2015). Immigration and the 2012 Elections in France. (der. G. Goodliffe, R. Brizz). France After 2012. Berghahn Books, s. 181-194. 77 78 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi de Tapia S. (2012). Dimensions Transnationales et Culturelles des Migrations Turques en Europe. Multitudes, 2/2012 (n° 49), s. 62-75. (URL : www.cairn.info/revue-multitudes-2012-2-page-62.htm. ) Duffy, B. & Frere-Smith, T. (2014). Perceptions and Reality: Public Attitudes to Immigration. IPSOS. (Rapor). https://www.ipsos-mori.com/DownloadPublication/1634_sri-perceptions-and-reality-immigration-report-2013.pdf Duffy, B. & Frere-Smith, T. (2014). Perceptions are not reality: Things the world gets wrong. IPSOS. (Rapor) https://www.ipsos-mori.com/researchpublications/researcharchive/3466/Perceptions-are-not-reality-10-things-the-world-getswrong.aspx Elver, H. (2012). The Headscarf Controversy: Secularism and Fredoom of Religion. Oxford University. Press: New York. Ersanilli, E., Koopmans, R. (2013). The Six Country Immigrant Integration Comparative Survey (SCIICS): Technical report, WZB Discussion Paper, No. SP VI 2013-102 Fougère, D. Kramarz, F.; Rathelot, R.; Safi, M. (2011). Social housing and location choices of immigrants in France. Discussion paper series // Forschungsinstitut zur Zukunft der Arbeit, No. 5557 Hollifield, J. F. (1994). Immigration and republicanism in France: The hidden consensus. (der. W. A. Cornelius, P. L. Martin, J. F. Hollifield) Controlling Immigration: A Global Perspective, Stanford Univ. Press: Valifornia. s. 143-175. Hourani, A. (2007). Arap Halkları Tarihi. İletişim Yayınları: İstanbul. Kastoryano, R. (1991). Integration and collective identities of immigrants in France and Germany. The Journal of Ethnic Studies, 19(3). Kastoryano, R. (2000). Settlement, transnational communities and citizenship. International Social Science Journal, 52(165), 307-312. 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları Kastoryano, R. (2002). Negotiating identities: States and immigrants in France and Germany. Princeton University Press. Kern, S. (2014). The Islamization of France in 2014. Gatestone Institute. 23/12/2014. http://www.gatestoneinstitute.org/4978/ france-islamization Marthaler, S. (2008) Nicolas Sarkozy and the politics of French immigration policy, Journal of European Public Policy, 15:3, 382-397. Martinez, L. (2004). Why the violence in Algeria?. The Journal of North African Studies, 9(2), 14-27. Maxwell, R. & Bleich, E.. (2014). Muslims National Identification in France What Makes Muslims Feel French?. Social Forces, Volume 93, Number 1, s. 155-179. Nader. L. (1989). Orientalism, Occidentalism and the Control of Women. Cultural Dynamics, No.2. 323-355. Peace, T. (2012). The French Anti-racist Movement and the ‘Muslim Question’. (der. C.Flood ve diğ.) Political and Cultural Representations of Muslims: Islam in the Plural. Brill: Leiden, 131-146. Peignard, E. (2006). Immigration in France. (der. J. B. Lync). France in Focus: Immigration Policies, Foreign Policy and U.S. Relations. Novinka: NewYork. Piore, M. (1979). Birds of Passage: Migrant Labor in Industrial Societies. Cambridge Univ Press NewYork Rallu, J. L. (2011). Naturalization policies in France and the USA and their impact on migrants’ characteristics and strategies. Population Review Volume 50, No: 1,40-61. Said, E. (1995). Orientalism. Penguin Books: London. Safi, M. (2006). Le processus d’intégration des immigrés en France : inégalités et segmentation . Revue Française de Sociologie 1/2006 (Vol. 47), s. 3-48 (İngilizce versiyonu için URL: http://www.cairn-int.info/article-E_RFS_471_0003--the-immigrant-integration-process-in.htm#anchor_citation) Sartre, J. P. (1968). On Genocide. Beacon Press: Boston. 79 80 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Sayyid, B. S. (2000). Fundamentalizm Korkusu: Avrupamerkezcilik ve İslamcılığın Doğuşu. Vadi Yay.:Ankara. Seidlová, M. (2008). The French Immigration Policy: What do we learn?. GeoScape 1, Vol. 3, 60-67. Shepard, Todd. (2008). The invention of decolonization: the Algerian War and the remaking of France. Cornell University Press. Silverman, M. (2003) Deconstructing the Nation, Immigration, Racism and Citizenship in Modern France. Routledge: New York. Silverstein, Paul A. (2004). Algeria in France: Transpolitics, race, and nation. Indiana University Press. Simon, J. (2000). L’immigration algérienne en France des origines à l’indépendance Editions Paris-Méditerranée: Paris. (Aktaran: Aissaoui, 2008) Simon, P. (2012). French National Identity And Integration: Who Belongs to the National Community?. Institut national d’études démographiques, INED. (Rapor) Subaşı, N. (2008). Fransa’da Türkler: Din Eksenli Kimlik ve Bütünleşme Sorunları. (der. D. Danış ve V. İrtiş), Entegrasyonun Ötesinde Türkiye’den Fransa’ya Göç ve Göçmenlik Halleri. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları: İstanbul:. s. 121-154. Taras, R. (2012). Xenophobia and Islamophobia in Europe. Edinburgh University Press. TBMM, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu. (2009). 2009 Fransa Raporu. Türkiye Büyük Millet Meclisi. (Rapor): https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/fransa_raporu.pdf Tribalat, M. (1995). Faire France: une enquête sur les immigrés et leurs enfants. Paris: La découverte. Tribalat, M. ve diğ. (1996). De l’immigration à l’assimilation: une enquête sur la population étrangère en France. Paris: INED (Rapor) Wayne, C., Martin, P. L.,& Hollifield, J. F. (2004). Controlling immigration: a Global Perspective. Stanford: Stanford University Press 3. Bir Göç Ülkesi Olarak Fransa: Türk ve Müslümanların Fransa’ya Göçü ve Göç Politikaları Weiner, M. (1995). The Global Migration Crisis: Challenge to States and to Human Rights. Harpercollins college Publishers: NY Weil, P. (1991). La France et ses Etrangers. Calmann-Levy: Paris. (Akt: Castles &Miller,1998) Claire L. Adida, David D. Laitin, Marie-Anne Valfort. (2014). Muslims in France: identifying a discriminatory equilibrium. Journal of Population Economics, Springer Verlag (Germany), 27 (4), s.1039-1086. Uygur, E., & Uygur, F. (2013). Fransız Sömürgecilik Tarihi Üzerine Bir Araştırma. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, yıl: 17 no: 3, Aralık 2013,s. 273-286. Talha, L. (1973). L’évolution du mouvement migratoire entre le Maghreb et la France, Machrek Etudes et documents: Maghreb, No. 61, s. 17-34. (Aktaran: Aissaoui, 2008) Tavernier.J.-L. & diğ. (2015). La France en Bref, France in Figures: Edition 2015, INSEE (Rapor) Gazeteler L’express.fr: 09/12/2014: http://www.lexpress.fr/actualite/politique/ ps/infographie-droit-d-asile-et-immigration-enfin-au-menu-de-la-majorite_1629189.html Le Figaro, 10/12/2012: http://www.lefigaro.fr/politique/2012/ 12/20/01002-20121220ARTFIG00623-le-discours-d-hollande-recoit-un-accueil-mitige-en-france.php Le Figaro, 14/12/2014: http://www.lefigaro.fr/international/ 2014/12/14/01003-20141214ARTFIG00173-avec-l-immigration-hollande-est-tente-de-renouer-avec-les-valeurs-symboliques-de-la-gauche.php Le Figaro, 15/12/2014: http://www.lefigaro.fr/politique/2014/12/15/ 01002-20141215ARTFIG00413-immigration-hollande-flatte-sa-gauche.php Le Figaro,18/12/2014: http://www.lefigaro.fr/vox/societe/2014/12/ 18/3100320141218ARTFIG00131-hollande-le-ps-et-l-immigration-le-decryptage-de-michele-tribalat.php 81 82 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Lemonde, 15/12/2014: http://www.lemonde.fr/politique/video/ 2014/12/15/la-cite-de-l-immigration-enfin-inauguree_ 4541027_823448.html Liberation, 15/12/2014: http://www.liberation.fr/france/2014/12/15/ suivez-en-direct-le-discours-de-hollande-sur-l-immigration_1164098 Milliyet, 19/01/2012: http://www.milliyet.com.tr/turk-gencleri-cokdislandi-tepkilerinden-korkuyoruz/dunya/dunyadetay/ 19.01.2012/1490859/default.htm Notlar [1] http://www.histoire-immigration.fr/la-cite/historique-du-projet [2] http://www.insee.fr/fr/methodes/default.asp?page=definitions/ etranger.htm [3] http://archives.hci.gouv.fr/-Mots-de-l-integration-.html [4] http://www.ined.fr/en/everything_about_population/graphs-maps/international-migration/ [5] http://www.insee.fr/fr/pdf/france-en-bref-2015.pdf [6] http://www.pewforum.org/interactives/muslim-population-graphic/#/United%20States [7] http://content.time.com/time/world/article/0,8599,1887106,00. html [8] http://www.insee.fr/fr/bases-de-donnees/bsweb/serie.asp?idbank=000436387 [9] http://www.ined.fr/en/everything_about_population/data/france/immigrants-foreigners/countries-birth-immigrants [10] http://www.newyorker.com/news/news-desk/can-the-frenchtalk-about-race II. KISIM FRANSA’DA HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN TARİHSEL, KURAMSAL, ANAYASAL VE GÜNDELİK HAYATTAKİ DURUMU 4. FRANSA’DA KÜLTÜREL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER: TÜRK VE MÜSLÜMAN TOPLULUKLARIN SOSYO-KÜLTÜREL DURUMU Meltem ÇELİK DİRSEHAN 1 Küreselleşmenin ortaya koyduğu hareketlilik, ulaşım, teknoloji ve enformasyonun demokratikleşmesi (Friedman, 2000: 44-72), gelişmiş iletişim ve ticaret ağları, sınırların belirsizleşmesi, uluslararası bağlayıcı yasalar vs. aracılığıyla ulus-devletler pek çok açıdan zayıflamışsa da halen entegrasyon odaklı vatandaşlık ve göçmen politikalarında toplumsal gerginliklerin üreticisi olabilmektedir. Kökleri sanayileşme ve kolonyalizme dayanan göç tarihiyle dünyanın pek çok bölgesinden göç alan ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında en fazla Müslüman göçmen nüfusun yaşadığı ülke olan Fransa ulus-devleti, kültürel homojenleştirme politikaları dikkate alındığında kültürel hak ve özgürlükler açısından oldukça kritik bir konumdadır. Fransa, farklı kültür coğrafyalarıyla organik ve kültürel bağları olan vatandaşları ve göçmenleri eğitim, ordu, iş piyasası gibi bir takım dönüştürücü kurumlarıyla yeniden kültürlemede (sosyalleştirmekte) artık fazla başarılı olamamaktadır (Touraine, 2007). Böylelikle öncül bir yapı içerisine göç eden özneler, A. Touraine’in belirttiği gibi kendilerini ne yaptıklarıyla değil, ne 1 Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected] 86 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi olduklarıyla tanımlanmayı hedeflemekte ve kendi kültürel kimliklerine geri dönmektedir. Etnik-ırki ve köken ülkenin coğrafi farklılıklarının doğurduğu kültürel farklılıklar Fransa’da ortaya çıkan İslamofobi ve Zenofobinin zemininde yer almaktadır. Bir varoluş biçimi ve/ veya stratejisi haline gelen dini ve kültürel öğeler de laik Fransız toplumsal ve kurumsal yapısına farklılık teşkil etmekte ve bu durum bütünsel bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu çalışmanın ilk inceleme teması olan kültürel hak ve özgürlükler, din ve eğitim gibi temaları içermekte ve ekonomi, siyaset, örgütlenme temalarıyla derin ilişki halindedir. Kültür temasının doğrudan içeriği olarak tanımlanabilecek din ve eğitim temaları, özel tartışma alanlarına sahip olmalarından dolayı ayrı bölümlerde ele alınmaktadır. Bu bölümde din alanına dair temel problemlerden ziyade kültür ile dinin bileşkesi olan gündelik yaşam deneyimleri, gerek kamu görevlilerince, gerekse toplumun bireylerince İslam’dan kaynaklanan kültürel farklılıklara dayalı kamusal alandaki ayrımcılık sorunlarını yansıtan vakalar dikkate alınmaktadır. Din temalı 5. Bölüm’de din, ibadet hakları ve ihlalleri ayrıntılı olarak incelenmektedir. Eğitim temalı 6. Bölüm’de ise müfredat, okul ve ayrımcılıklar meselesi incelenmekteyken din ve eğitim temalarını da içeren bu kısımda kültürel ayrımcılık zinciri ele alınmaktadır. Bu anlamda kültürel farklılıklardan ortaya çıkan eğitim sorunları, eşit fırsatlara sahip olamama ve sosyal dışlanma durumlarının somut üreticisi olan banliyölerde gettolaşma meselesi üzerinden değerlendirilmektedir. Bu bölümde kültürel çeşitliliğe sahip bir ülke olarak Fransa’da Türk ve Müslüman azınlıkların temel hak ve özgürlüklerinin ihlali ayrımcılıkla ilişkili olarak gelişen üç ayrı boyutu ile ele alınmaktadır. Bu boyutlardan birincisi, ilk kısımda ele alınan, söylemsel ve literatür boyuttur. Bu boyut, Fransa’nın ulus bilincinin dayandığı devrim ve buna bağlı olarak gelişen mitler, Fransızlık olgusu ve Fransa’daki diğer toplumları hakir görme geleneğinin arka planı olan ulus miti ve kimlik inşası ile vurgulanan ötekileştirici paradigmalara dair kuram ve kavramsal tartışmaları 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu kapsamaktadır. İkinci boyut, eşitlik ve özgürlük gibi Fransa’nın kuruluş değerlerini garanti altına almaya yönelik örneğin 1905 Laiklik Yasası’na (Robert, 1998; Doytcheyeva, 2013) benzer yasaları, vatandaşlık yasaları ve göçmen politikalarını kapsayan yasal ve siyasi boyuttur. Bu boyutta, yasal vaziyet ve yasa-temelli araştırma sonuçları ele alınmaktadır. Buna göre Fransa’da yasal çerçevede garanti altına alınan azınlıkların kültürel hak ve özgürlükleri siyasi söylem ve göçmen karşıtı politikalarla ihlal edilmektedir. Bu iç politikalara bağlı olarak türlü mağduriyetlerin ortaya çıkması Fransa’da eşitlik ve özgürlüklerin kim için korunduğu sorusu bir değerler karmaşasının varlığına dikkat çekmektedir. Son kısımda ele alınan üçüncü ayrımcılık boyutu ise, diğer iki boyutun sonuç ve yansımaları olarak değerlendirilebilecek egemen toplum ile azınlıkta kalan farklı kültür gruplarının etkileşim ve iletişiminin vuku bulduğu ‘gündelik yaşam boyutu’dur. Bu son kısımda uluslararası yasal garantilere rağmen kamusal realitede ortaya çıkan ve gündelik hayatın hemen her alanına yayılmış kültürel farklılıklardan temellenen ayrımcılık vakaları için dört ayrı grubu oluşturulmuştur. Bu gruplara ilişkin 2014’te gerçekleşen kültürel haklara dair vaka taraması için Fransız basınında üç ayrı siyasi söylemin temsilcisi gazeteler (Le Monde, Le Figaro ve Liberation) öncelikli olarak taranmıştır. Ancak bu gazetelerde yer verilmeyen haberler için diğer Fransız gazeteleri ve Türklerin hak ihlallerine dair Türk gazetelerinin haberleri de kaynak olarak dikkate alınmıştır. Türk ve Müslümanların 2014 yılında maruz kaldığı ve pek çok gazete haberine yansıyan vakaların toplandığı 4 genel vaka grubunun içeriği şöyle özetlenebilir: Vaka 1: Banliyölerdeki eşitsizlik ve ayrımcılık, manevi boşluk vs. kaynaklı kimlik bunalımı sonucunda ortaya çıkan cihatçı kimliğindeki artışa gönderme yapan kamuoyu haberleri ve vakalar Vaka 2: Kültürel-etnik kimliğin onurunun medya, siyaset ve toplum içinde lekelenmesi ve kimliğin olumsuzlanmasına dair kültür derneğine saldırı ve gündem tartışmaları ile bu olayla bağlantılı olarak ifade özgürlüğüne karşıt şekilde gelişen İnkâr Yasası vakaları 87 88 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Vaka 3: Giyim kodlarından ötürü Müslümanların kamusal alanda rencide edilmeleri, saldırıya uğramaları ve para cezasına çarptırılmalarını salık veren peçeli çarşaf ve burka yasakları ile ortaya çıkan hak ihlalleri, başörtülü kadınlara herhangi bir kamusal alan yasağı olmamasına rağmen kamu görevlilerinin ve toplumun rencide edici ve aşağılayıcı davranışlarına dair başörtüsü vakaları Vaka 4: Asimilasyon politikasının bir boyutu olarak Türk çocuklarının devlet tarafından zorla koruyucu aileye verilmesi ile göçmen çocuklarının kültürlerinden koparılması, kültürel mirasın yok edilmesi, kültürel varoluşun silinmesi yanı sıra Çocuklara Yardım Kurumu’nda (ASE: Aide sociale à l’enfance - Fransız Çocuk Esirgeme Kurumu) Türk çocuklarının maruz kaldığı alıkoyulma, kültürel asimilasyon, şiddet ve istismar vakaları 4.1. Fransa’da Kültürel Temel Haklar ve Özgürlükler: Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar Kültürel haklar söz konusu edildiğinde kültür insanın maddi ve manevi dünyasının temeli olması açısından işlevselliğe ve sembolik güce sahip dil, din, inanış, algı, kimlik, etnisite, değerler, kutsallar, adetler, rutinler, kodlar ve normlar gibi bileşenlerin dikkate alınması gerekmektedir. Materyal kültür giyim-kuşam, yiyecek, mimari, alet-edavatlar gibi pratik koşulları yansıtmaktadır. Manevi (öznel) kültür ise anlamlar, inançlar, tavırlar, normlar, roller, görevler ve değerler, materyal kültürü üreten pratik nedenler, toplumsal çevreyi algılama biçimleri, düşünsel tarihsel kodlar, ortak inanç kalıpları, yaklaşım, norm ve rol algıları gibi değerler, düşünce ve anlam bilgisini taşımaktadır (Triandis, 2002). Kültür, kimlik oluşumunda etkili olan semboller ve anlamlar sistemi olarak (Geertz, 1993); azınlık ve göçmenler için ise kolektif bir iktidar alanı oluşturmayı sağlayan çok çeşitli sermaye ve toplumsal pratiklerin bütünü olarak anlaşılabilir (Bourdieu,1986). Dolayısıyla, kültür toplumu 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu oluşturan ve varoluşuna anlam katan en önemli unsur olduğu için kültürel hakların tanınması bireylerin kolektif yaşantısı ve geniş toplumda varoluş gösterebilmesi önem taşımaktadır. Kültürel haklar Kültürel haklar genel manada diğer insan haklarıyla sıkı ilişki içerisindeki temel haklardan ifade özgürlüğü, din ve inanç özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve eğitim hakları ile birlikte anlatılmaktadır (Eide, 2001: 292). Bu çalışmanın diğer bölümlerinde ele alınan din, eğitim, örgütlenme hakları ve özgürlükleri, kültürel hakların şemsiyesi altında bulunmaktadır. Kültürel farklılıkların tüm alanlarda ayrımcılığa kaynaklık ettiği kültürel haklar, ekonomik ve siyasi hakların bileşeni ve öncülü olarak da ele alınabilir. Egemen kültür ve resmi söylemin normatif kalıpları dışında konumlanan kültürlerin varlığı siyasi ve toplumsal olarak tanınması entegrasyona katkı anlamına gelmektedir. İnsan haklarının bölünmezlik ve tamamlayıcılık ilkesine göre kültürel, sosyal ve ekonomik haklar, siyasi ve medeni haklar ile birbirini tamamlayan ve bütünleşik haklar olarak değerlendirilmektedir (Eide, Krause & Rosas, 2001: 61; Stavenhagen, 2001: 85). Uluslararası anlaşma ve bildirgelerde sınıflandırmasına göre birinci nesil haklar grubu olan siyasi ve medeni haklardan sonra kültürel, sosyal ve ekonomik haklar ikinci nesil haklar grubu olarak ele alınmaktadır (Eide, Krause & Rosas, 2001: 4-5). Bir grup haklar yerine getirilirken, diğer grup hakların ihlali söz konusu olabileceği için hakların ardışıklığı ve bir aradalığı oldukça hassas konumdadır. Kültürel farklılıklara sahip göçmen grupların evvela siyasi ve sivil haklarının garantiye alınmadığı ülkelerde kültürel hakların talep edilmesi güçtür. Kültür kavramının farklı tanımları ve hakların tamamlayıcılığı dikkate alındığında bu hakların kolektif haklar olduğu ve grup çıkarını yansıttığı anlaşılmaktadır. Buna göre çoğunlukla kültürel hakların birey haklarına tekabül ettiği yaygın bir kanı olmasına rağmen, kültürel haklar da kolektif haklar olarak değerlendirilmelidir (Reidel, 2010). 89 90 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Kültürel haklar, kendine münhasır içeriğiyle toplum içinde hassas konumda olan azınlık gruplarına dâhil bireylerin kültürel çıkarlarını korumaya yönelmesinden ötürü azınlık hakları özelliği de taşımaktadır (Barth, 2008). Kültürel haklar için genel temalar muafiyet önlemleri, dini pratikler, dile ve özel eğitime ilişkin olarak belirmektedir. Fransa’da haklar ve özgürlükler idealiyle bazı düzenlemelerin çatışması bazı muafiyet önlemleri ile engellenebilir. Örneğin kurumlarda başörtüsü gibi kültürel-dini ayırt edici giysilerin giyilmesine olanak tanınması gibi çokkültürcü bir politika ortaya konulabilir (Doytcheyeva, 2013: 84-85). Kırılgan toplumsal konumlara sahip göçmen gruplar için tanımlanan bireyin farklı kültüre sahip olma, kültürünü geliştirme ve ana dili kullanma ve öğrenme hakkı gibi kültürel haklar, temel insan hakkı olarak ön plana çıkmaktadır. Uluslararası yasa koyucular tarafından kültürel hakları etnik kimlik hakkı ve ana dili kullanım hakkının kesişim alanı olarak ele alınmaktadır (Soysal, 2000). Avrupa Konseyi 2011 yılında yayınladığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kültürel haklar yasasında [1] şu kapsamlar ele alınmıştır: * Kültürel kimlik hakkı * Eğitim hakkı * Akademik özgürlük hakkı * Dilsel haklar * Kültüre erişim hakkı * Tarihsel gerçeği arama hakkı * Sanatsal ifade hakkı * İfade özgürlüğü * Kültürel & doğal miras hakkı Çokkültürcülük/Çokkültürlülük: Doğru Tanınma ve Toplumsal Adalet Talebi İnsanın aynı kültürel gruptan olanlarla manevi ve kültürel etkileşimi ve yardımlaşmasını içeren kültürel hakları, egemen toplum ve ulus-devlet için güvenlik tehdidi olarak algılanabilmektedir. Çokkültürlülük hakları, egemen toplum için güvenlik tehdidi arzeden ve azınlıkları sembolik tehdit unsuru olarak dışlayan egemen kültüre içkin tavırlar tarafından olumsuzlanmaktadır (Ariely, 2011: 215). Müslüman azınlık ve göçmenlerin kültürel haklarından doğan özgürlükleri, çoğunluk için sembolik 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu tehdit unsuru olarak algılanmaktadır. Ancak, okullarda çift dilli eğitim ve etnik ve/veya dini-kültürel çalışmalar için kamusal yardımlar, dinsel pratik özgürlüğü, etnik kimliğini onurla taşıyabilme ve ifade edebilme önemli haklardır. Etnik-dini farklılıklarından ötürü egemen toplum içerisinde ekonomik ve siyasal kurumlardaki mobilitelerinin engellenmemesi gibi kültürel haklar, tehditten çok tam tersi azınlıkların egemen toplumla bütünleşmesini arttıran haklardır (Kymlicka ve Norman, 1994: 372-373). Buna istinaden tanınma politikası olarak ele alınan çokkültürcülük, doğru tanınma, insan onuruna uygun şekilde gereken saygı ve adalet talebi hem bireysel hem de kamusal düzeyde işlev gören bir savunudur (Taylor, 1994: 25-26; Taylor, 2012). Farklı kültürel özelliklere sahip insanların göç ettiği çokkültürlü toplumlarda, bu farklı kültürlerin varlığının kabulü aynı zamanda o ülkenin çokkültürlülüğün yasal ve toplumsal kabulünü getirir. Elbette bu kabulün çokkültürcü yaklaşımlar ve politikalar ile desteklenmesi elzemdir. Zira göçmenler ve göçmen kökenliler ancak ötekileştirilmeyen, resmi ve toplumsal söylemde tanınan ve saygı duyulan kimliğiyle toplumun bir üyesi olarak zemin bulabilir, onurlu bir yaşam sürdüğü devlet ve toplum sisteme aidiyet ve dayanışma geliştirebilir. Fransa’da etnik ve dini azınlık teşkil eden Türkiyeli ve Müslüman göçmenler için ortaya konulacak toplumsal entegrasyon modelinde bir tanınma politikasının güdülmesi gerekmektedir. Bu politikanın ön koşuluysa, elbette bu dini veya etnik olarak resmi söylem tarafından görmezden gelinen kolektif kimlik kaynaklarının devletle temasa geçecek temsilci bir kuruma kavuşması, örneğin İslam’ın kapsamlı kültürel özelliği ile kurumsallaşması gerekmektedir (Kastoryano, 2007: 287-289). Zira entegrasyon modelleri arasında birbirine karşıt konumlanan bir çokkültürcülük ve asimilasyonculuk dikotomisi dikkat çekmektedir. Birincisi kültürel haklara bağlı bir model olarak gelişirken, diğeri bu haklardan bağımsız ve hakları görmezden gelen ideolojik ve sabit bir entegrasyon modelidir. Örneğin çokkültürcü toplum entegrasyon modelinde, İngiliz otoriteleri göçmenlerden topluma entegre olmasını beklemeyen ve kendi uluslarına ait ortak kültürel 91 92 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi değerleri teşvik etmekten çok, farklı kimlikleri yüreklendiren bir uygulama ortaya koymaktadır. Ancak sonuç itibariyle her iki model birbirinden farklı uygulamalara sahip olmasına rağmen göçmenlerin pratiklerinin genel toplumsal pratiklerle etkileşimine dair eleştirel bir yaklaşımla yapılan değerlendirmede, her iki modelin de birbirine benzer şekilde göçmen grupların izolasyonunu sağladığı ve her ikisinin de kusurlu entegrasyon modelleri olduğu tartışılmaktadır (Taras, 2012: 45-52). Fransız Entegrasyon Modeli: Vatandaşlık , Ulus Kimliği ve Kültürel Farklılıklar Bu model, Türk ve Müslümanların kültürel hak ve özgürlüklerinin ihlallerinin arka planını yansıtmakta ve ayrımcılığın söylemsel ve yazınsal boyutunu içermektedir. Çokkültürcülüğün bu olumlu yanına rağmen 2011’de dönemin Fransız Cumhurbaşkanı N. Sarkozy, çokkültürcüğün tam bir entegrasyon hatası olduğunu ve asimilasyonist Fransız elitlerinin ötekinin reddi ile ulusal kimlik pekiştirme yönteminin çokkültürcülükten daha başarılı bir entegrasyon sağladığını belirtmektedir (Fredette, 2014:151). Müslüman kamusal kimliğinin, kültürel gereksinim ve biçimlerinin Fransız olmayan ve Fransız evrenselciliğinin özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi kurucu değerleriyle uyumsuz olarak betimlenmesi, bir Fransız İslam’ı oluşturmak gibi Müslümanların devlet denetimi altına alınması Fransa’da yükselen tartışmalar haline gelmiştir (Davidson, 2012: 86-132). Fransa’nın kolonyal ve asimilasyoncu faaliyetlerinin arka planında Aydınlanmaya dayanan eşitlikçi ve evrensel bir insanoğlu, insan ırkının birliği gibi nosyonları yatmaktadır (Young, 2005: 151). Fransız Cumhuriyetçi idealine uygun normatif entegrasyon modeli olan asimilasyonculuk, hayali bir cemaat olarak tekil bir Fransız ulusu kurgusunu temel almaktadır (Anderson, 2004; Taras, 2012). Fransa’da göçmenlikle ilgili çıkan tüm problemlerin, Türk ve Müslümanların yaşadığı hemen hemen tüm hak ihlalleri ve mağduriyetlerin temelinde Cumhuriyetçilik, seküler değerlerle olan sıkı tarihsel 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu ve kültürel bağlılık, evrenselcilik misyonu ve toplumda egemen kültürün ulus-bilincini şekillendiren bir Fransızlık anlayışı yatmaktadır (Peace, 2012: 131; Fredette, 2014:151-174). Fransızlık Fransa’da kamusal alanın hemen her yerinde göçmen toplulukların farklı kültürel kimlikleri ve pratikleri, Fransız vatandaşlık ve ulus bilinci ile kurgulanan Fransız kimliğinin ve Fransız değer ve pratiklerinin egemenliği altında kalmaktadır. Bu kimlik öteki olanın kültürünü yok etmeyi ve ötekini egemen kültür içinde hazmetmeyi salık vermektedir (Taras, 2012). Fransız evrenselciliğiyle ilişkilendirilen vatandaşlık anlayışı, hâlihazırda kültürel birliği sağlamak üzere rasyonalite merkezli modern ulus-devletin tektipleştirme iradesini aşırı bürokratikleşen kurumlarıyla meşrulaştırmaktadır. Böylelikle Fransa, kökleri ulusçuluğa dayanan, ortak bir ruh, resmi tarih, belli yaşam biçimi, pratikler, suni kültürel ürünlerle pekişen dilsel ve kültürel bir ideolojik kaynaşmayı öngören kültürel asimilasyon, etnik grupları ulus bilinci ile eşitlenen vatandaşlığa dâhil etmek için doğal bir politika olarak benimsemektedir (Bauman, 1995: 15-161; House, 1996: 224). Asimilasyon politikalarına ve vatandaşlık statülerine rağmen Fransız olmak ve öteki olmak arasındaki önemli ve göze çarpan ayrımı Charles de Gaulle yapmıştır. De Gaulle ‘Fransız olmanın’ ‘Avrupalı olmak’ demek olduğu, bu kültürün de ‘Yunan, Latin kültürü ve Hıristiyan dini’ ile donanmış olduğunu söylemiştir. Buna ilave olarak türban ve cellebe giyen Müslümanların Fransız olmadığını belirtirken, yağ ve sirke örneği üzerinden entegrasyon savunucularının ‘saçmaladığını’ anlatmıştır: “Yağ ve sirkeyi karıştırmayı deneyin. Şişeyi sallayın. Biraz sonra yeniden ayrıştıklarını göreceksiniz. Araplar Arap, Fransızlar Fransız’dır.” Bu açıklama, ulusal Fransızlık bilincini yansıtması açısından oldukça özetleyicidir (Fredette, 2014: 151-53). Kastoryano’ya göre ulusal benliğin uç noktalarını temsil eden siyasi liderler ve entelektüel kesim, göçmenlere ulus 93 94 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi devletin kurucu değerleri ve toplumsal kaynaşmanın temeli olan laikliğe dikkat edecekleri davranış kurallarına uymak zorunda olduğunu hatırlatmaktadır. Ancak bunu yaparlarken bu liderler ve entelektüeller aynı zamanda Fransız vatandaşlarını da Cumhuriyetin temel ilkeleri konusunda uyarmaktadır (Kastoryano, 2007:288). Buna ilişkin Fransızların göçmenlerle ilgili düşüncelerine dair 2014 yılında yapılan IPSOS araştırmasının sonuçlarında ülkedeki yabancılar %10’un altında olmasına rağmen çok fazla olduğuna dair algı oranı %66 kadardır. Bu araştırmada Fransızların %63’ü Müslümanların entegrasyon için çaba göstermediği ve zaten İslam’ın Fransız değerleriyle uyumlu olmadığı görüşü desteklenmektedir (Kern, 2014). Bu anlamda görüldüğü gibi Fransız toplumuna göre göçmenlerin rahatsızlık veriyor olması ve onların uyumsuz olarak nitelenmesi, Fransa’daki göçmen ve azınlıklara karşı genel tutumu ortaya koyması açısından mühimdir. Bu minvalde Cumhuriyetçi değerlerin siyaset ve medya aracılığıyla Fransız toplumuna verdiği mesajlarda öteki ve yabancı olarak yaftalanan grupları fazlasıyla vurguladıkları, göçmenlerin varlığının Fransız değerlerine tehdit unsuru olduğu ve uyum sağlamalarının mümkün olmadığı yönündedir. Elbette bu söylemler, siyasetçilerin göçmen politikalarını sertleştirmeleri ve göçmenlerin kültürel haklarının kısıtlanmasına yönelik yaptırımları toplum kanadında meşrulaştırmaktadır. Ancak N. Sarkozy Fransa’daki Nisan 2012 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Fransız kimliğinin temsilcisi sağ merkez Cumhuriyetçi kanadın değil de Sosyalist Parti PS (Parti Socialiste) ile François Hollande’ın birinci çıkmasını ulusal kimlik söyleminin ve Fransız kimliğinin ölümü olarak telakki edilmiştir (d’Apollonia, 2015: 181-182). Bunun nedeni Hollande’ın söyleminin göçmenlerin hakları ve özgürlüklerinin tanınması gerekliliği yönünde olmasıdır (Bkz. 3. Bölüm). Fransız Vatandaşlığı ve Ulus Bilinci Fransa evrensel mahiyetteki toprak temelli hak (jus soli) anlayışına dayanan bir vatandaşlık politikası sunduğunu iddia 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu etmesine rağmen entegrasyon ve naturalizasyon sürecinde ortak kültürü şart koşmaktadır. Oysa jus soli ilkesi, ABD ve Kanada gibi ulusların oluşumunda ortak kültürden çok siyasal birliğe gönderme yapmaktadır. Fransız vatandaşlığının tarihsel geçmişinde, toprak temelli vatandaşlıktan ziyade kültürel temelli bir alt metin mevcuttur. Zira Fransız toprağı olarak kabul edilen Cezayir ve Kuzey Afrikalı Katolik ve Yahudilerin vatandaşlığa kabul edilmesine rağmen Müslümanların vatandaşlığın dışında tutulması Fransız sistemindeki Müslümanlara karşı ayrımcılığın tarihsel doğrulamasıdır (Giry, 2005: 90). Bu duruma rağmen Fransa’da etnisite vatandaşlıkta diğer Avrupa ülkelerine göre daha az rol oynamış (Weiner, 1995: 99) ve Almanya baz alındığında dört kat daha fazla vatandaşlığa geçiş gerçekleşmiştir (Brubaker, 1990: 386). Ancak de Gaulle’ün ‘yağ-sirke’ ayrımı ifadesinde görüldüğü gibi belli ırklara ait kültürü ve dini vurgulayan Fransızlık kurgusu, Fransız vatandaşlığının jus soli temelinde olduğu ve asimilasyoncu politikalar akabinde entegrasyonun sağlanabileceği, farklı kültürlerin de Fransız olarak eşit ve özgür yaşayabileceği şeklindeki evrenselci ve Cumhuriyetçi iddiayı çürütmektedir. Fransa’da Cumhuriyetçi değerlerin evrenselcilik iddiasıyla fark gözetmediği söylemi, Fransız vatandaşlık ve göçmen politikaları üzerinden yanlışlanabilir. Hâlbuki Fransız ulusçuluğuna içkin olan kültürel asimilasyoncu idealde kültürel vurgunun yanı sıra, topraklar dışında doğan Fransız ebeveynlerin çocukları kan temelli hak (jus sanguinis) üzerinden vatandaşlığa kabulüyle etnik vurgu da söz konusudur. Müslüman entegrasyonuna dair anlayış, Fransız kültürünü ortak tarih, dil, miras ve benzer umut ve beklentiler, konuşma tarzı, giyim kodları ve belli bir beslenme stili olarak açıklayan Fransız vatandaşlığının kültürel modelidir. Üstelik bu modelde vatandaşlık için kültürel adaptasyonun zarureti, dilsel yeterliğe, ülkenin ahlak kodlarına, geleneklerine asimilasyonu şart koşmaktadır. Dinsel farklılıkların özel alana sıkıştırılması, sosyo-kültürel yaşantıda farklı yeme ve giyinme kodlarının yasaklara maruz kalması gibi durumlarla karşılaşılması Fransız vatandaşlık ve kültür 95 96 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi politikalarının ‘koşullu bir jus soli’ye dayandığını ifşa etmektedir (Brubaker, 1992). Ancak yapılan bir araştırmada bu kültürel faktörleri sağlayan, Fransızca’yı kusursuz konuşan, Fransız tarihiyle yakından ilgilenen, üniversite mezunu Müslümanların umut ve beklentilerinin ortalama bir Fransız’dan farklılıklar ifade ettiği saptanmıştır (Fredette, 2014:153-154). 4.2. Kültürel Temel Hak ve Özgürlüklerin Anayasa ve Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki Durumu Bu kısımda uluslararası boyutta insan haklarının ikinci nesil haklar grubu olarak tartışılan, sivil ve siyasi haklardan ayrışarak, uluslararası bildirelerde daha çok sosyal ve ekonomik haklarla birlikte gruplanan kültürel hak ve özgürlüklerin bağlayıcı yasalardaki vaziyetlerine değinilmiştir. Bu minvalde bu alt bölümde Fransız Anayasası, 2005’te Fransa’da yapılan referandum sonucu %55 ‘hayır’ oyuyla reddedilen AB Anayasası akabinde Lizbon Anlaşması’yla 2008’de kabul edilen yasal çerçeveler ve BM tarafından sunulan sözleşmeler üzerinden bir değerlendirme yapılmaktadır. Fransız Anayasası’nda Kültürel Haklar Fransa’da çeşitli prensipleri korumak ve kamusal alanda nötr bir duruşu ve eşitliği sağlamak maksadıyla 1905 Laiklik Yasasına (Robert, 1998:53-63) dayandırılan bir takım yasal düzenlemeler, maalesef kültürel hakların ihlaliyle sonuçlanmış ve bu durum da kültürel farklılıklara sahip toplulukların yasal ötekileştirilmesi anlamına gelmiştir.Dolayısıyla Fransa’daki Türk ve Müslümanlar kültürel haklarının engellenmesiyle sonuçlanan yasal çerçeve içerisinde pek çok sosyal, ekonomik ve siyasi sorunlar yaşamakta, engellerle karşılaşmaktadır. Fransa, Türk ve Müslüman vatandaşlarına yasal düzenlemeler ve önleyici yasaklarla toplu halde kılınan Cuma namazı, başörtüsü, kesim yeri sıkıntısından dolayı helal et talebi ve cami inşası gibi kültüre 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu içkin dini pratiklerden doğan ihtiyaçlarla ilgili mağduriyetler yaşatmaktadır (Ayrıntı için bkz. %. Bölüm). Fransız devletinin kuruluş değerleri, laiklik ve eşitlik prensiplerini dayanak göstererek farklı kültürleri kamusal alandan özel alana sınırlamak amacıyla göçmenlere ve kültürel haklara karşı yasaların çıkarılması demokrasi, özgürlükler ve eşitlik ilkelerinde hakiki bir dengenin sağlanamadığını göstermektedir. Bu noktada dikkat edilecek önemli denge tüm alanlarda fırsat eşitliği, eğitim, dil, din ve vicdan özgürlüğü hakkına saygı göstermek ile kamusal alandaki kültüre içkin tüm dinsel sembolleri engelleyen yasalarla ihlal edilen kültürel hak ve özgürlükler arasındaki dengedir. Fransa’da Charles de Gaulle’ün V. Cumhuriyet ile ortaya koymuş olduğu ve halen geçerli olan 1958 Anayasası’nda kültürel farklılıkların varlığına ilişkin kabulü 2013 yılına kadar Madde 1 üzerinden görmek mümkündü: Madde 1: Fransa, bölünmez, laik, demokratik sosyal bir Cumhuriyettir. Köken, ırk veya din ayrımı yapmaksızın, tüm vatandaşların yasa önünde eşitliğini garanti eder. Her inanca saygılıdır… Ancak Başkan F. Hollande 2012’de “ırk yoksa ırkçılık da olamaz” düşüncesiyle Madde 1’deki “köken, ırk ve din” ifadesinde Fransa’da ‘ötekiliğin temsili’ olarak tartışılan ırk kelimesinin (Kastoryano, 2010: 83-84) Anayasa’dan çıkarılmasını savunmuştur (Fredette, 2014:154). Buradaki tartışma ırk ve kültürel farklılık ilişkisiyle bağlantılıdır. Esasen farklı ırklardan bahsederek Fransızlık konseptinin dışında farklı kültürlerin de var olduğunun kabulü anlamına gelmektedir. Fakat görüldüğü gibi farklı ırkların, Fransa’da yaşamakta olduğu gerçeğini ifade eden bir kelimenin yasadan kaldırılmasıyla toplumsal bir sorunun yok edileceği inancının gerçek dışılığı siyasal kanatta çeşitli belirsizlik ve çözümsüzlüklere zemin hazırlayabilir. Fransız Anayasası’nda kültürel farklılıklarla ilgili diğer konu, insan haklarının kültürel boyutlarının ihlalinine yol açan Fransız asimilasyon politikalarının sembolüdür. Fransız 97 98 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Anayasası’nda göçmen ve azınlıklarla ilgili net yasalar yer almamakta, ancak hiçbir ayrım gözetmeksizin herkesin yasa önünde eşit olduğu belirtilmektedir. Hükümetler de göçmen karşıtı politikaları ortaya koymuş (Bkz. 3. Bölüm), bu eşitlik, özgürlük ve haklara ilişkin dengede bir takım sorunlar ortaya çıkmıştır. Anayasa’da Madde 75-1’te, evrenselcilik ereğinin Fransa topraklarında farklı lehçe ve dilleri konuşan köylülerin vatandaşa çevirilmesi için yerel dillerin yok edilmesi girişimini görmek mümkündür (Weber, 1976). Madde 87 ise koloni ülkelerde asimilasyon politikası sonucunda Fransızca konuşanlara değinmektedir. Elbette bu maddeler bu gibi haklara uygulanan asimilasyon politikalarının tahribatını onarmaya yönelik sayılabilir. Bu maddeler: Madde 75/1: Bölgesel diller Fransa mirasının bir parçasıdır. Madde 87: Devlet, müşterek dili Fransızca olan devletler ve halklarıyla dayanışmayı ve işbirliğini geliştirmeye dönük çabalarda yer alır. Fransız asimilasyonculuğunun çokkültürcülük ile dikotomik durumu, kültürel temel hak ve özgürlükleri güçlendirme hedefindeki küresel ve bölgesel iş birliği kuruluşlarının İnsan Hakları’na yönelik sözleşmelere karşı da Fransa’yı samimi olmayan bir konuma çekmektedir. Fransa’nın imzaladığı Uluslararası Anlaşmalar, BM sözleşme ve bildirgelerinde, kültürel hak ve özgürlükler insan hakları olarak tanımlanmakta ve bu hakların taraf devletlerce garanti altına alınması salık verilmektedir. Birleşmiş Milletler ’deki Yasal Çerçeve ● (1948) BM Genel Meclisi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB) [2] Özellikle ikinci nesil haklar grubuna dair içerik bu bildirgede mevcuttur. Kültürel hak ve özgürlüklerin herkes için tanımlı olduğu ve kültürel hakların kullanımının garanti altına 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu alındığı Madde 22’de “kültürel hakların gerçekleştirilmesi hakkı” şeklinde ifade edilmektedir. Ayrımcılık karşıtı olaran bu çerçeve şöyle başlamaktadır: Madde 1: Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Madde 2: Herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Bu maddelerin yanı sıra kültürün devamlılığı için ırk, yurttaşlık veya din bakımlarından herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurma hakkı (Madde 16) belirtilmektedir. Dini düşünce ve ibadet hakları ise şu şekilde beyan edilmiştir: Madde 18: Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğü… Fiziksel şartların kültürle bağlantısı, materyal kültürle ilişkili giyinme, konut ve sağlık hakkı (Madde 25) içerisinde bildirilmektedir. Eğitim hakkı ve çocuğun eğitiminde ebeveynlerin seçim hakkı (Madde 26), eğitim ve bilimsel geliştirmeyi de kapsayan kültürel yaşantıya özgür katılım ve kültürel yaşama entegre olma hakkı da (Madde 27) bildirgede taahhüt edilmektedir. ● (1966) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi[3] 1976 yılında yürütmeye konmuş ve Fransa tarafından da 1980 yılında imzalanarak kamuya beyan edilmiştir. İkinci nesil haklar grubuna dair bu sözleşme, kültürel temel hakların ele alındığı ve kültürel farklılıklara daha geniş alan tanıyan 99 100 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi uluslararası bağlayıcı bir yasadır. Sözleşmede kültürel hakların söz konusu olduğu ve ayrımcılığın temel kaynak noktaları olan kültürel özelliklerin özgürlüğü Madde 2’de belirtilmektedir: Madde 2/2: … hakların ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya diğer bir fikir, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum gibi her hangi bir statüye göre ayrımcılık yapılmaksızın kullanılmasını güvence altına almayı taahhüt ederler... Madde2/3: Nesep veya diğer şartlar bakımından hiç bir ayrımcılık yapılmaksızın, bütün çocuklar ve gençler için özel koruma ve yardım tedbirleri alınır… Sözleşme içeriğinde kültürlerarası birbirinden farklılaşan toplumsal cinsiyet eşitliği (Madde 3), sosyal ve ekonomik haklardan ‘çalışma hakkı’, ‘adil ve uygun işte çalışma şartları’, ‘sendikal haklar’ ve ‘sosyal güvenlik hakkı’ (Madde 6-9) garanti altına alınmaktadır. Buna ilave olarak ‘yaşama’ ve ‘sağlık standardı hakkı’ da Madde 11 ve 12’de belirtilirken ilk sosyalleşme ortamı olan ailenin, anneliğin, çocukların ve gençlerin korunmasını Madde 10 garanti altına almaktadır. Kültürün temel bileşeni eğitim meselesine ilişkin eğitimin kişilik onurunu geliştirecek şekilde ve eşit sunulması (Madde 13/1), çocuklarının eğitimine ebeveynlerin karar vermesi ile özel veya dinsel eğitim hakkı (Madde 13/3) sözleşmede yer almaktadır. Sözleşme, kültürel yaşama katılma hakkı, bilimsel gelişmelerin nimetlerinden ve sonuçlarından, bilimsel, edebi, sanatsal ürünlerden maddi ve manevi yararlanma, bilim ve kültürün korunması, gelişmesi ve yayılması için gerekli tedbirleri ve bilimsel araştırma ile yaratıcı faaliyetler için özgürlüğe saygı göstermeyi Madde 15’te taahhüt etmektedir. ● (1969) Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşme[4] Fransa’da 1971 tarihinde imzalanan bu sözleşmede her türlü ayrımcılığa karşı alınacak tedbirler, ırkçı politika ve 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu propagandaların yasaklanmasının yanı sıra ırk, etnisite, din ayrımcılığının tasfiye edilmesi için tanınan haklar din ve vicdan özgürlüğünü kapsayacak şekilde Madde 5’te belirtilmektedir. Özellikle bu maddenin (e) fıkrasında “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar” yer almaktadır. Buna göre sözleşmede ‘konut hakkı’, ‘eğitim ve öğrenim hakkı’ ve ‘kültürel faaliyetlere eşit olarak katılma hakkı’ taahhüt edilmektedir. ● (1981) Din veya İnanca Dayanan Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri (BM) [5] Bildiride (1948) İHEB’in Madde 18 hükümleri ayrıntılı ve vurgulu bir şekilde yer almaktadır. ● (1992) Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildiri (BM) [6] Hemen hemen tüm maddeleri azınlık hakları olarak tartışılan kültürel haklara gönderme yapmaktadır. Buna göre Madde 1’de “devletler, azınlıkların varlığını ve ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel kimliklerini korur ve bu kimlikleri geliştirmeleri için gerekli şartların oluşmasını teşvik eder.” İfadesiyle yer almaktadır. Bu ifadesiyle taraf devletlerin genel yükümlülükleri dile getirilmiştir. Azınlıklara dair haklar Madde 2’de yer almaktadır: Madde 2/1 : …ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup kişiler, özel veya kamusal yaşamda hiç bir müdahaleye veya hiç bir ayrımcılığa maruz kalmadan ve serbestçe kendi kültürlerini yaşama, kendi dinlerinde ibadet etme ve uygulamada bulunma ve kendi dillerini kullanma hakkına sahiptir. Buna göre göçmen ve azınlık gruplarının “kültürel, dinsel, sosyal, ekonomik ve kamusal yaşama etkili bir biçimde katılma hakkı” (Madde 2/2), örgütlenme hakkı (Madde 2/3) garanti altına alınmaktadır. Azınlıkların ayrımcılığa maruz kalmadan diğer uluslar, etnisiteler dini ve dinsel liderlerle iletişim kurabilme özgürlüğü de Madde 2/5’te açıklanmaktadır. 101 102 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi ● (2005) Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi [7] Bu sözleşmenin maddeleri arasında insanlık mirası olan ‘kültürel çeşitlilik’, ‘kültürel ifadelerin korunması’, ‘kültür politikaları’ ve ‘kültürlerarasılık’ gibi temalara yer vermektedir. Bu hususta Fransa’da kültürel çeşitliliği teşvik etme ve koruma yükümlülüğü altındadır. Avrupa Birliği ve Avrupalı Kimliği Avrupa Konseyi farklı kültürlerin dikkate alınması ve kültürel özelliklerin korunması gereğiyle (2000) Kültürel Çeşitlilik Deklarasyonu[8] yayınlamıştır. Buna göre kültürlerarası iletişim ve kültürel çeşitliliğin korunmasına dair AB’nin anlaşmalarda yer alan nosyonlarının temeli Konsey kararlarıdır. Avrupa Konseyi Mayıs 2005 AB Anayasası’nın Fransa ve Hollanda’da reddedilmesinden sonra Avrupa’da ortak bir anayasa yerine anlaşmalar yoluyla yasal birlik sağlama yoluna gitmiştir. AB Anayasası’nın Fransa’da referandumla reddedilmesinin temel sebepleri savaş, hukuk, şiddet, ölüm, birey ve azınlıkların durumu olmakla birlikte sosyal ve ekonomik güvenlik, ucuz emek girişinin ücretleri değiştirebileceği ve ulusal egemenliğin zedelenmesi gibi genel korkuları karşımıza çıkmaktadır (Franck, 2005). Bu noktadaki toplumsal korkular aynı zamanda ulusçuluk anlayışının ürettiği yabancı karşıtlığını da yansıtmaktadır. Fransa’nın ve Fransız ulusal değerlerinin BM’nin insan haklarının kültürel haklar çerçevesine karşıt konumlandığına daha önce değinilmişti. Ancak Fransız kimliği anlayışıyla AB’nin ‘çokçeşitlilik’ savunusu arasında ince bir örtüşmeden söz etmek mümkündür. Fransa’nın daraltılmasını talep ettiği 2005 AB Anayasası, Lizbon Anlaşması’nda değiştirilerek sunulmuş ve Fransa Ulusal Meclis tarafından 2008’de kabul edilmiştir. ● (2007) Lizbon Anlaşması’nda (AB) [9] Madde 1’de belirtildiğine göre Anlaşmanın ruhu şu şekilde belirtilmiştir: 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Madde 1: İnsanoğlunun ihlal edilemez ve devredilemez hakları olan özgürlük, demokrasi, eşitlik ve hukukun üstünlüğüne dair evrensel değerleri geliştiren Avrupa’nın kültürel, dini ve insancıl mirasından ilham alınarak… Bu ifade Avrupalı kimliğini ön plana çıkaran ve Avrupalı kültürleri ve Avrupa dinini vurgulayan bir çerçevedir. Esas itibariyle Avrupalı kimliği, 1997 Maastricht Anlaşması sonrasında ortaya koyulan ekonomik, sosyal ve kültürel haklara dair rehber sonrasında ortaya çıkmış, bu mitin yaratımı ve benimsenmesi zor olmamıştır (Silverstein, 2004: 20). Zira Avrupa ülkeleri, Avrupa kökenli olmayan ülkelerle kültürel bağları olan ve dini olarak Avrupa dini sayılmayan İslama mensup göçmen ve azınlıklara karşı ayrımcı bir söylemin gelişmesine fırsat vermiştir. Avrupalı kimliği de (örneğin Fransa’nın) ulus-devletlerin ortaya koyduğu Andersoncu ‘hayali cemaat’ gibi, ulusa benzer bir mit olarak yükselmektedir (Passerini, 2003). AB yasal çerçevesinde köken olarak Avrupalı olmaya yapılan atıf ve Türk ve Müslüman yerleşimcileri dışlayıcı bir kimlik mitinin yaratılması, AB’nin de kültürel temel hak ve özgürlüklerin yasal çerçevede destekleri yer almasına rağmen Fransa ile benzer bir demokrasi ve eşitlik çelişkisi içerisinde olduğunu göstermektedir. Fransızlık anlayışını pekiştiren AB’nin Avrupalı kültür ve dinlere dayanan Avrupalı kimliği tanımının dışında kalan Müslüman göçmenler ve azınlıklar, Avrupa-dışı etnik ve dini kimlikleri ile kamusal alanda tanınma, onur ve güvenlik sağlama mücadelesi içindedir. Lizbon Anlaşması’nda Madde 1/a kapsamında AB’nin “insan onuru, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlık hakları dâhil insan haklarına saygı değerlerinin üzerine kurulduğu” belirtilmektedir. Bu noktada korunacak değerler şu şekilde açıklanmaktadır: “çoğulculuk, ayrım gözetmeme ilkesi, hoşgörü, adalet, dayanışma ve kadın-erkek eşitliği ilkeleri”. Madde 2/3’te ise “zengin kültürel ve dilsel çeşitliliğe saygı ve Avrupa’nın kültürel mirasının korunması” amacı içerisinde yine hâlihazırda Müslüman azınlık kitlesini oluşturan göçmen kökenli Avrupa ülkeleri vatandaşlarının dahi kültür ve dil çeşitliğinin ‘Avrupalı 103 104 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi kültürel ve dilsel zenginlik’ içinde dâhil olup olmadığı, bir önceki Avrupalı kültürleri ve Avrupa dinini vurgulayan maddeler dikkate alındığında oldukça açıktır. Ayrıca, dini ibadethaneler arasında Kiliselere öncelik verildiğini belirten ve dini mabedler arasında aleni şekilde ayrımcılık yapan Madde 16/c’de “Kiliseler veya cemaatlerin hukuk altındaki statülerine saygı gösterir ve halel getirmez” ifadesinde görüldüğü gibi Müslümanlar ve Camiler tanım dışı bırakılmıştır. Ayrıca “düşünce kuruluşlarının ve dini olmayan kuruluşların ulusal hukuk altında statülerine eşit saygı” ifadesi de dikkate alındığında kapsama dair tanım muğlâktır. Lizbon Anlaşması’nda AB “Kiliseler ve kuruluşlar ile kimliklerini ve özel katkılarını tanıyarak açık, şeffaf ve düzenli diyalog” kurduğunu belirtirken yine benzer muğlâklık içerisindedir. Türk ve Müslüman göçmenleri ilgilendiren olumlu ifadelerden biri Madde 5/a’da belirtilen “sosyal dışlanma ile mücadele, yüksek düzeyde öğretim, eğitim ve insan sağlığının korunması”nı garantileyen maddedir. Diğer Avrupa-dışı topluluklar için olumlu taahhüt de, Madde 5/b’deki AB’nin “politikaların faaliyetlerini belirlerken ve uygularken cinsiyet, ırk veya etnik kökene, din yahut inanca, engelli, yaş veya cinsel tercihe dayalı ayrımcılıkla mücadele” etmek durumunda olduğuna dair beyandır. Bu maddelerde görüldüğü gibi AB ortak yasal çerçevesinde Fransa’nın onayladığı bu metinde Avrupalı kimliğinden dışlanan göçmen azınlıkların tanım dışı kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla, kırılgan grupların kültürel haklarının korunmasına dair açık bir ifadenin Lizbon Anlaşması’yla belirlenen AB yasal çerçevesinde yer almadığı söylenebilir. 4.3. Sosyo-kültürel Durum ve Kültürel Hak ve Özgürlüklerin İhlali: Vakalarla Gündelik Hayattan Yansımalar Kültürün din, eğitim, ekonomi ve siyasi temsil ile derin bir ilişki içerisinde olduğuna başlangıç kısmında değinilmişti. 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Gündelik yaşantıda kamusal alanda göçmenlerin Fransız toplumu ve kurumlarıyla olan etkileşimlerinde Köken ülkeyi ve etnik-ırki toplumsal grubu sembolize eden fiziksel görünüş (deri, saç, göz vs.), dini-kültürel, ırki özellikteki isim-soy isimler, giyim kodları (şalvar, başörtüsü, sari, cellebe, bubu, peçeli çarşaf, burka, kandura, takke, sarık vs.), Fransızca konuşma becerisi (aksanı, argo düzeyi vs.), ikamet adresi (banliyö vs.), eğitim düzeyi ve bitirilen okul gibi pek çok sembolik bileşen birincil ayrımcılık belirleyen işlevi görmektedir. Özetle, Türk ve Müslüman göçmenlerin isimleri, kültürel özellikleri, fiziksel olarak Fransızlar’dan ve Avrupalılardan ayrışan etnik görünüşü, dili kullanma becerileri, giyim ve bedensel duruşu sıradan gündelik etkileşimlerde kurumsal ve kamusal alanda pek çok ayrımcılık vakasının gelişmesine neden olmaktadır. Fransa’da kültürel farklılıklarla derin ilişkili olan banliyö meselesi ve ortaya çıkan bariz eşitsizlikler döngüsü, asimilasyon politikalarının entegrasyon projesi olarak işlevsiz kaldığının kanıtıdır. Müslüman göçmenler, resmen Fransız vatandaşı olsalar dahi banliyö kaynaklı izolasyon döngüsü içinde kültürel farklılıklarıyla kaçınılmaz olarak yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik gibi olumsuz koşullarla özdeşleştirilerek ırkçı ve ayrımcı muameleye maruz kalmaktadır. Ayrımcılık vakalarında Fransız Hakları Koruma (Défenseur des Droits) Kurumu’nun 2013 raporuna göre istihdam, kamu hizmeti ve ikametgâh anlaşması gibi durumlarda Fransız toplumunda gelişen ayrımcılığın temel sebebi etnik kökendir [10]. Göçmen ve göçmen kökenlilerin Fransa’da karşılaştıkları ayrımcı ve ırkçı davranışların oranı ile Fransızlığın reddi tavrı sergileme oranları 3. Bölümde (sf. 67’de) bulunan Tablo 2’de görüldüğü gibidir. Buna göre ayrımcı ve ırkçı davranışlara en az maruz kalan Avrupa ülkeleri kökenli göçmenler Fransızlık bilinci en yüksek olan gruptur. Irkçılık ve ayrımcılık deneyimi en yüksek grup olan Müslümanların çoğunluğu Afrikalılar, Siyahîler ve Mağripli göçmenler, aynı zamanda Fransız kimliğini en fazla reddeden grup olarak görülmektedir. Ancak Batı-dışı Müslümanlar kendi arasında değerlendirildiğinde, ırkçılık ve 105 106 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi ayrımcılık deneyimi diğer Müslümanlardan oldukça düşük olan Türkler, Fransız kimliğini Mağriplilerle aynı oranda reddetmektedir. Bu noktada Türklerin Fransızlığı reddetme konusunda ayrımcılık ve ırkçılığa maruz kalmanın dışında farklı motivasyon kaynaklarının da var olduğu sonucuna ulaşılabilir. Fransız İçişleri Bakanlığı’nın 2012 ve 2013 verileriyle de benzer şekilde Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu 2014 raporunda da hoşgörüsüzlüğün, ırkçılığın, yabancı düşmanlığının, nefret söylem ve davranışların 2014’te yükselen ortak toplumsal tavırlar olduğu beyan edilmektedir [11]. Irkçılık ve ayrımcılığa maruz kalma deneyimi en yüksek gruplar ve Fransızlığın reddi oranları arasındaki doğru orantı, bu göçmen nüfusun polislerin baskısının hedefi haline gelmesi ile de ilişkili olabilir. Bu nüfusun yoksulluk ile orantılı olarak yüksek suç potansiyeline sahip oldukları algısı, bahsedildiği gibi medya, siyaset ve kurumsal söylemler tarafından yabancı ve tehdit kaynağı olarak damgalanmasının doğal sonucudur. Bu durumda Türk ve Müslümanların Fransız toplumu içinde onurlu bir kimliğe sahip olması, yaşadığı ülkeye katkı sunan sağlıklı bireyler ve vatandaşlar olmasını ve dolayısıyla toplumsal entegrasyonunu motive eden en önemli faktördür. Fransa’daki kurumsal ve toplumsal yapının kültürel farklılıkları içselleştirme sorununun bir neticesi olan ırkçılık ve ayrımcılık temel sebeplerini hem tarihsel Oryantalist söylemlerden, hem ulusçu ideallerden hem de banliyö projesinden köken bulmaktadır. Müslüman alt-kültüre karşı 2014 yılı İslamofobik saldırı vakaları özellikle Suriye İç savaşı ve DAİŞ’in katliamlarının medya tarafından Müslümanlara maledilmesi ve siyasilerin olumsuz yaklaşımı, hem cihatçı kimlik meselesi hem de mülteci meselesinin ortaya çıkmasıyla ilişkili olarak yükseliştedir. Bu artış, Fransa’da İslamofobi Karşıtlığı Kolektifi CCIF’in (Collectif contre l’Islamophobie en France) raporlarına göre de 2014’te rakamsal olarak kanıtlanmaktadır. Buna göre Fransa’da 2014 yılında kayıtlı İslamofobik vakaların sayısı 764 olarak belirtilirken, önceki yıla göre %10,6 oranında bir yükselişe işaret etmektedir[12]. Elbette 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu bu rakamlar İslamofobik eylemlerin tümünü yansıtmamaktadır. İslamofobik ayrımcı tavırların pek çoğunun hem somut kanıtının sağlama zorluğu, şahit bulunamaması, utanma sebebiyle aktarılmaması, görmezden gelinmesi gibi bir takım sebeplerle insan hakları ihlalleri, rencide edilme, resmi haklardan mahrumiyet, sözlü yahut fiziksel saldırılar şeklindeki tüm bu davranışlar, tam olarak kayıt altına alınamamaktadır. Kayıt altına alınan vakalar ise yine Müslümanların sorunlarının ve mağduriyetlerinin kurumsal düzeye aktarılmasına yardımcı olan CCIF’in kayıtlarından bulunabilmektedir. Ayrıca Fransa’da İslamofobik vakalar hususunda CCIF vaka haritası üzerinden bölgesel ve rakamsal verilere ulaşmak mümkündür[13]. Türk ve Müslüman göçmenlere yönelik ayrımcılık vakalarının CCIF kaynakları ve Türkiye kaynakları ve Türkiye kaynakları dışındaki Fransız gazetelerinde yapılan taramalarda yer almaması, Fransa’da göçmen ve Müslüman gruplara yönelik ayrımcılık vakalarının medya cenahında ciddiye alınmadığına ve/veya bu mağduriyetlerin kamuoyuna karşı perdelendiğine işaret etmektedir. 2014’te gerçekleşen bu vakalar arasında aşağıda ele alınan Vaka 1’in arka planı melez kimlikten Müslüman kimliğine ve son olarak cihatçı kimliğe geçişin ana hatları, göçmenlerin deneyimlerinin tarihsel gelişim süreciyle daha iyi anlaşılabilir. Ayrıca, Vaka 3’teki başörtüsü gibi İslami sembollere yönelik İslamofobik saldırı ve ayrımcılık vakalarının daha iyi analiz edilebilmesi için de bu gelişim seyri önemlidir. Bu nedenle vaka analizlerinden önce Fransa’da banliyö vakaları ve göçmenlerin içinde bulunduğu durumlar ele alınmakta ve melez kimlikler, Türk ve Müslüman göçmenlerin Fransa’da entegrasyondan çok ötekileştirilmesinin ana kaynağı olan banliyö ve gettolaşma meselesi, daha sonra Beur Hareketi, İslamofobi ve Müslüman kimliği ve 2005 ayaklanması vakalarına değinilmektedir. Sonrasında Vaka 1 ile 2014 gazete kaynaklarındaki Cihatçı kimliğe büründürülen üçüncü nesil göçmenlerin DAİŞ saflarına katılması vakalarına dair genel haber analizleri incelenmektedir. Vaka 2 grubunda ırkçı yaklaşımların kültürel kimlik onur hakkı, ifade özgürlüğü ve vicdan özgürlüğü ihlali, Vaka 3 grubunda 107 108 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi okuldışı kamusal alanda başörtülü kadınlara yönelik rencide edici ve aşağılayıcı davranışlar ele alınmıştır. Son olarak Vaka 4 grubunda kültürel asimilasyon politikası olarak koruyucu aile meselesi Fransız gazetelerinden, Türk gazetelerinden ve CCIF vaka raporları üzerinden taranmıştır. Melez Kimlikler Türk ve Müslüman göçmenler/göçmen kökenli Fransız vatandaşları, barınma ve eğitim kurumlarından yararlanma gibi sosyo-kültürel yaşantının seyrini belirleyen temel alanlarda kırılgan ve dezavantajlı konumlarıyla bağlantılı olarak etno-kültürel azınlık statüsünde birleşmektedir. Bu statü, göçmenlik ve dolayısıyla toplumsal konumlar arasında kazanılan, pek çok sosyo-kültürel önyargıyla tanımlanabilen ve göçmenlerin vatandaşlığa kabulüyle de değişmeyen bir statüdür (Brubaker,1990: 384-385). Bu noktada gerçek eşit statünün, yasal vatandaşlık değil, yaşam fırsatlarının eşit şekilde sunulduğu, aynı medeni ve sosyo-ekonomik hakların yanında ikamet haklarının da eşit şekilde verildiği sosyo-kültürel kabule dayanan bir statü olduğu açıkça görülmektedir. Nitekim Fransızlık ile ulus mitinin kültürel içeriğinin iç içe olması ve ayrıca yine AB’nin vurguladığı Avrupalı kimliği, Türk ve Müslümanların var oluş biçimini tanımlayan kültürel özellikleri ötekileştiren, damgalayan ve dışlayan genel bir anlayışı temsil etmektedir. Fransa doğumlu göçmenlerin yeniden kültürlenmesiyle (acculturation) sahip oldukları melez kültür (hybrid culture), ana vatanlarına değil bizzat Fransa’ya ait bir kültürdür. Bu sentez kimlikler, Fransızlık değerleriyle bağdaşmayan, ancak köken ülke ile de bire bir benzeşmeyen yeni bir kimliktir. Özellikle ikinci ve üçüncü nesil, aileden sonra içine girdikleri toplumdan ve yaşam koşullarından etkilenerek pratik bir sentez ortaya koymakta ve sonuçta aileden ve çevreden sürekli dönüşümlü etkileşim halinde melez kültürler olarak her iki kültürel alanda da varlık oluşturmaktadır (Bourdieu,1993; Young, 2005). Bu 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu durum, ortaya yeni bir kültürel özellik sunarken melez kültür, köklerinin ve yeni kültürel kimlik inşasının her iki kültür tarafından da dışlanma tehlikesi içerisinde kalır. Zira bu kültür, ne saf anayurttan getirdikleri kültür, ne de tam anlamıyla bir Fransız kültürüdür. Melez kimlik tasarımı kendi geleneksel pratikleri, kültürel değer ve normları ile Fransız kültürü ve kentsel pratikleri arasında köprü kuracak şekilde yeni gündelik stratejiler üretimine yol açmaktadır (Göle, 2011). Banliyö Meselesi ve Gettolaşma Mekân algısı, kültürel gelişim için oldukça önemli olmakla beraber yaşanılan mekân ve muhit toplumsal hiyerarşiyi ve statüyü yansıtmaktadır (Fredette, 2014: 127). Dikey ancak entegre bir sınıfsal düzeni temsil eden aynı mekanda bir arada olup mesleksel olarak tabakalaşma yerine, kentlerden uzak ve kent merkezlerinde olan pek çok modern imkana ve hizmete sahip olmayan merkez-çevre ayrımının somut ifadesi halindeki banliyölerde yatay, kopuk ve dışlayıcı bir toplumsal ayrışmayı öne koymaktadır (Touraine,1991: 7-13). Banliyöler sınırsız ekonomik büyümenin 1950’lerdeki somut örnekleri olarak kurulmuş ve düşük gelir grubu için inşa edilen ikametgâhlardan (Habitation à Loyer Modéré - HLM) oluşmaktadır. Kuzey Afrikalı işçilerin yerleştiği kent merkezine yakın su, elektrik ve lağım gibi altyapı ihtiyaçlarından yoksun olan ancak kentin merkezinde sayılan baraka mahalleleri (bidonvilles), 1968’deki politikayla dağıtılarak buradaki göçmenler banliyö bölgesinde ev edindirilmiştir (Castles &Miller, 1998: 225-227; Fredette, 2014: 129-130). Bu evler dönemin koşullarında modern konut biçimi olarak görülmüş ve işçi sınıfı göçmen aileler merkeze yakın konutlarını yahut barakalarını modern ihtiyaçlara hizmet eden alt yapıyla donatılan bu modern evler için terk etmiştir. Özellikle 1973 Petrol krizinden sonra artan işsizlik göçmenlerin günah keçisi ilan edilmesine, göçmen karşıtı söylemlerin artmasına ve göçmenlerin damgalanmasına yol açmıştır (Fredette,2014:130). Dolayısıyla göçmenlere karşı toplumsal bir tepkinin gelişmesi, 109 110 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Fransız kökenlilerin göçmenlerle komşu olarak yaşamak istememesi ve dolayısıyla banliyöleri terketmesiyle sonuçlanmıştır. Bu durum, Müslüman nüfusun banliyölerde gettolaşmasına yol açtığı gibi gettolaşma durumundan ötürü hükümetin göçmen nüfusa kent merkezi dışında ev edindirme projesi, göçmenlerin ve çocuklarının geleceğini etkileyen bir tuzak işlevi görmüştür (Cesari, 2005: 2; Blanc-Chale´ard, 2006: 55-56). Gettolaşan banliyölerdeki (cité-ghetto) özellikle banliyö gençliği etnik, kimliksel, dini ve sosyo-ekonomik statü düşüklüğünün bileşkesiyle akademik başarısızlık, sapkınlık, madde kullanımı ve genç işsizliği gibi sorunların çıkmazındadır. Bu gibi sorunlar nedeniyle banliyö gençliği hem Fransız toplumu ve hem de kurumsal yapı tarafından düzene tehdit olarak algılanmakta ve potansiyel suçlu olarak damgalanmaktadır. Yani banliyö gençliğine karşı toplumsal kanatta ötekileştirme ve ayrımcılık davranışlarının yanı sıra barınma, istihdam, eğitim fırsatları ve siyasi temsil alanlarında türeyen kurumsal ayrımcılıklar gelişmektedir. (Cesari, 2005: 2-4; Silverman, 2003). Sonuç itibarıyla sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel eşitsizliklerin kamusal alanda ayrımcılık davranışlarıyla pekiştirilmesi, banliyö gençliğini (ve genel olarak banliyölerde yaşayan göçmen ve göçmen kökenli toplulukları) devamlı olarak sorunların üretildiği kısır bir döngüye hapsetmektedir. Gettolaşma ile bağlantılı problemlerin arttığı 1981- 1991 yılları arasında F. Mitterand yönetimi altında Paris, Marsilya ve Lyon banliyölerinde çeşitli ayaklanmalar ortaya çıkmıştır (Silverman, 2003: 63-68). Banliyöler özellikle 1990’lardan itibaren tehlikeli bölgeler olarak algılanmakta ve elit kesimin söylemleri tarafından baskıcı maço Müslüman erkeklerin, entegre olmaktan uzak cinsiyetçi ve şiddet eylemlerini gerçekleştirdiği alanlar olarak damgalanmıştır (Wihtol de Wenden, 2005). Beur Hareketi : İkinci Nesil Göçmenler Fransa’da banliyölerde gettolaşmanın doğurduğu problemlerin kısır döngüsü, kentsel ayrışma, maddi aşağılanma ve 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu ötekileştirilme bir takım protestoları tetiklemiştir. Bu olumsuz koşullara karşı Fransa’da banliyölerde gelişen ilk eylem ikinci nesil göçmen kökenliler tarafından ortaya konulan Rodeo İsyanlarıdır. 1981’de Lyon, Les Minguette banliyösünde gelişen Rodeo İsyanları, toplumsal ve ekonomik marjinalleşmeyle gelişen bir şiddet patlaması olarak okunmaktadır (Cesari,2005:1). Sonrasında banliyölerde yaşayan kendilerine Beur (Fransızca’daki Arabe kelimesinin argolaştırılmış şekli) ismini takan ikinci nesil Arap kökenli gençler Fransa’ya özgü bir hareket geliştirmiştir (Chambers, 1994:127-129). Beur Hareketi doğma büyüme Fransa’da banliyölerde yaşayan ikinci nesil Mağrip kökenlilerin ortaya koyduğu ve dini bir kolektiviteden çok banliyölerdeki sefaleti, toplumun dışına itilmişliği, eğitim ve diğer fırsatlardaki eşitsizliği ve işsizliği protesto eden bir harekettir. Banliyölerde yoksulluk içerisinde toplumun genelinden soyutlanmış halde yaşayan Araplar arasında 1980’lerde Jean-Marie Le Pen’in göçmen karşıtı Ulusal Cephe siyasetine tepki olan bu kolektif hareket uzun soluklu olmamıştır. Hareketin dindirilmesi için Beura mali destek gelmiş ve Beurgeoisie olarak anılan sermaye ve işletme sahibi Arap kökenliler aracılığıyla bu ayaklanmada ortaya konulan talepler dilegetirilmiştir. Ancak daha sonra bu sermaye sahiplerinin Beur grubuna olan desteğini ve Beurun dikkati çektiği sorunları ve talepleri dile getirmeyi devam ettirmemiştir. Bu nedenle Beur hareketi, mali yardımlar sonrasında yerel yönetimlerin stratejik yaratımının bir parçası haline gelerek sönmüştür. Sorunlar kısır döngüsünün çözüm konusunda faydalı bir yanıt alamayan ikinci nesil göçmenlerin parçalanan Beur kolektif kimliği yerini ve popülerliğini, oldukça muhafazakâr olan İslami Tebliğ ve Selefi gruplarının ortaya koyduğu İslamcı kimliğine bırakmıştır (Cesari, 2005:4-7). Fransa’da İslamofobi: Müslüman Altkültürü ve Kimliği Banliyölere sıkıştırılan işçi sınıfı Türk ve Müslüman göçmenlere dair olumsuzlamalar, 1979 İran İslam Devrimi 111 112 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Fransa’da 1980’lerin başında İslam’a ve Müslümanlara karşı hassasiyet ve korku geliştirdiği açıktır. Bunu takiben sağ kanat partilerin göçmen karşıtı söylemlerinin artması ve göç politikalarının katılaşmasıyla medyada oluşan karşıt duruş, gündelik yaşamda da Müslümanların ötekileştirilmesini arttırmıştır (Elver, 2012: 112). Ancak 1980’lerde banliyölerde ortaya çıkan hareketler, İslama karşı gelişen bir ayrımcılığa karşı olmaktan çok sosyo-ekonomik eşitsizlik ve dışlanmışlık meselesine dair etnik-sınıfsal bir hareket iken dönem sonlarında Salman Rüşdi Olayı Avrupa’da sadece aşırı İslamcılara değil aynı zamanda Müslümanlara karşı da olumsuz bir tavır gelişmesine yol açmıştır. İslam karşıtlığı ve Müslümanlara yönelik olumsuz yasal ve toplumsal tavır, Beur hareketinin çözülmesiyle beliren ortak kimlik boşluğu ve aidiyet ihtiyacı doğrulusunda çoğunluğu Müslüman ikinci nesil kökenli banliyö gençliğinde İslama dönüş ve İslamcı gruplara eklemlenme refleksine yol açmıştır. 1980’lerde Ortadoğu’daki militer yönetimlerden kaçarak Fransa’ya gelen İslamcı temsilciler önderliğindeki radikal gruplar, Fransa’da 1989 Başörtüsü olayının da etkisiyle göçmenlerin Fransız çoğunluğa karşı daha güçlü bir kolektif kimlik altında birleşme ihtiyaçlarını karşılamıştır. Fransa’daki İslamofobik algıları geliştiren bu olayları Cezayir İç Savaşı ve akabinde Cezayir Silahlı İslam Grubu tarafından 1995 Paris Metro saldırıları takip etmiştir (Elver, 2012: 113). sonraki süreçte gerek Fransa’da gerekse diğer ülkelerde gerçekleşen pek çok terör eylemi, kolektif İslamcı kimliklerin Fransız değerlerine karşıt olarak tanımlanmasını, Müslümanlara yönelik ayrımcı tavrın, hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı yaklaşımların ve genel olarak göçmen karşıtlığının pekişmesini sağlamıştır. İslamofobi ve Müslüman kimliğinin olumsuzlanması tüm dünyayı etkileyen ve Ortadoğu’nun koşullarını tümüyle değiştiren 11 Eylül 2001 Saldırısı sonrasında Avrupa’da devam eden cihatçı eylemler (örn. Theo van Gogh, Londra ve Madrid olayları) ile devam etmiş ve pekişmiştir (Cesari, 2005: 5). Sonuç itibarıyla artan sapkın cihatçıların gerçekleştirdiği terör eylemleri, İslam konusunda ön yargılı ve bilgisiz, olumsuz örnekleri genelleyerek 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu bizzat İslam dinine ve müminlere zarar verme niyetinde olanların eline koz vermiş, gerek medya gerekse diğer söylem üretme araçlarıyla İslam ve Müslümanlar “terör” ile özdeşleştirilmiştir. Artan İslamofobiye karşı gelişen İslamcı kimliğin temellendiği Ümmetçilik farklı etnisiteden olan Müslümanları da aynı birlikteliğe dâhil ederek milliyetçilikten daha geniş bir kolektif kimlik sunmaktadır. Banliyö ve İslam’ın birbiriyle özdeşleşmesi, banliyölerde yoksulluk içinde yaşayan göçmenlerin Fransız ulusçuluk mitinin empoze alanı olan okul aracılığıyla yeniden kültürlenememesi (Touraine, 2007) gibi entegrasyon sorunları göçmenleri Fransız değerlerine karşıt konumlanan farklı altkültürlerde birleştirmektedir. Fransa’da doğan Müslüman göçmenlerin Fransa bağlamında gelişen melez kültürleri, yeni bir kolektivite altında birleşerek bir altkültür oluşturmaya başlamıştır (Cesari, 2005: 3). Bu altkültür, kültürel farklılıkların altını çizerek Fransa’da ötekileştirme ve ayrımcılığın hedefi haline gelmektedir. Bu anlamda Fransa’da Müslümanlık etno-kültürel bir azınlık statüsünün kaynağı olarak işlev görmekte, İslam ırksallaşmış bir kimlik ve etnisite üreticisi, Müslümanlık ise cinsiyet ve ten-rengi gibi bir ayrım belirteci olarak kabul edilmektedir (Davidson, 2012: 2). Bu şekilde İslamın ırk ve etnik kimlik olarak algılanması ırkçılık belirtileri olarak değerlendirilmektedir (Peace, 2012: 139). 2005 Paris Ayaklanmaları Banliyö nüfusuna karşı kamu görevlilerinin olumsuz tutumuna örnek teşkil eden vakaların başında polislerin Müslüman göçmenlere eşitsiz ve orantısız güç uygulaması, keyfi kimlik sorgulaması ve tutuklaması gelmektedir. Fransa’da nüfusun sadece %7-8’inin Müslüman olmasına rağmen 2010 yılında hapiste olan ve gözaltına alınanların yaklaşık %50’sinin Müslüman olduğunu açıklayan Farhad Khosrokhavar (Khosrokhavar, 2010), 2015 yılındaki güncel açıklamasına göre 113 114 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi “Fransa’daki 64.000 mahkumun % 60 kadarı Müslümandır” (Khosrokhavar, 2015). Paris’in Clichy-sous-Bois banliyösünde polis takibinden kaçarken iki Kuzey Afrika kökenli çocuğun saklandıkları elektrik santral binasında yanarak can vermesi üzerine Paris ve ülkenin pek çok kentindeki banliyölerde isyana yol açmıştır. Elbette patlak veren 2005 ayaklanması polislerin göçmenler üzerindeki ayrımcı tutum ve baskılarının sonucu sayılabilir (Elver, 2012; 313-314). Banliyölerdeki eşitsizlik, sosyal dışlanma, polis baskısına karşı gelişen bu öfke patlaması, 10 bin araç, 233 kamu binasının Allahu Ekber nidalarıyla yakılması ve binlerce kişinin tutuklanmasıyla sonuçlanmıştır (Fassin, 2006). Bu olayların çıkış sebepleri göçmenler açısından İslami birlik ve kolektif bir kimlik değil, ancak banliyölerdeki dışlanmışlık, sosyo-ekonomik problemler ve eşitsizlik olarak belirmektedir. Buna karşın kurumların, gazetelerin ve egemen toplumsal söylemlerin bu vakada olduğu gibi göçmen karşıtı eğilimlerinin kaynağı İslam ile banliyö ilişkisine ve Müslüman kimliğinin egemen kimliğe tehdit oluşturduğu fikrine yoğunlaştığı görülmektedir (Cesari, 2005; 5; Elver, 2012: 114-115). Egemen topluma entegre olan kamu görevlilerinin ve polislerin banliyölerde yaşayan Müslümanlara olan eşitsiz yaklaşımları bir bakıma toplumsal genel yaklaşımı yansıtmaktadır. Zira banliyö gençliği tehlikeli bir sosyal kategori içinde değerlendirilmekte ve hırsızlar, yasadışı gruplar, teröristler, tecavüzcüler ve ailedeki kadınlara başörtüsü baskısı yapan adamlar şeklinde damgalanmaktadır. Sonuç olarak 2006 ve 2007 yıllarında da benzer protestolarla devam eden banliyö hareketleri G. Keppel, J. Cesari ve D. Fassin’e göre terör ve cihat ile bağlantılı değil, Fransa’nın sorunlu bir entegrasyon sistemi olması ve marjinalleşmiş nüfusu geniş kültüre katılımını sağlayamamasıyla, yani gündelik hayattaki ayrımcılıklar, fırsat eşitsizliği, işsizlik, banliyö nüfusunun damgalanması gibi pek çok sebeple ilişkilidir (Cesari, 2005: 5; Fassin, 2005: 1-2; Monshipouri, 2010: 47). 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Vaka 1: Üçüncü Nesil ve Cihatçı Kimlik 2014 yılında Fransa’dan Suriye’ye DAİŞ saflarına geçen Fransız vatandaşlarının oldukça fazla olması, Fransız kamuoyunda yeni bir kimlik tartışması üretmiştir. Bu kimlik, özellikle vatandaşlığa sahip göçmen kökenli üçüncü nesil Müslümanların aidiyet kurdukları cihatçı kimliğidir. Üçüncü nesil göçmenler, yoksulluğun, İslam karşıtlığının, güvenlik önlemlerinin, ayrımcı tutumların, aşağılamanın geçmişe oranla daha yüksek olduğu, kültürel farklılıklar açısından oldukça gergin bir süreç içerisinde doğup büyümüştür. Bu anlamda ikinci nesil göçmenlerin eylemlerindeki etnisite ve dışlanma deneyimiyle kolektif kimlikte buluşması sonrasında, üçüncü nesil göçmenlerde etnik değil dini ve ütopik bir köktenci kimlik ile aidiyet geliştirmelerini sağlayan bir bağlam söz konusudur (Taras, 2012:148-149; Cesari, 2005). Radikal İslamcı gruplar üçüncü nesil göçmenlere Vahhabi doktrinleriyle Müslüman altkültürünün de dışında bir altkültür kimliği sunmaktadır: Cihatçı kimliği. Özellikle 2014’te DAİŞ’e oldukça fazla katılım gösteren Fransa’daki yeni nesil göçmen kökenliler, banliyö kamusalında angaje oldukları aşırı İslamcı grupların verdiği eğitimlerde aile İslamından farklı din dışı doktrinlere maruz kalarak Cihatçı kimliği kazanmaktadır (Taras, 2012: 148-149). Bu kimliğin kazanımı dini, kültürel kolektif kimlik kazanımı yanı sıra, Bu kolektif kimlik ve İslami sosyal ilişki ağında yer edinme durumu dini, kültürel ve sosyal pek çok boyutta göçmen kökenli gençleri ötekileştiren Fransız kurumsal yapısı ve kamusal sosyal ilişkilere çok ciddi bir alternatif sunmaktadır. Banliyölerdeki Fransız devlet okullarında yaşadıkları ayrımcılık deneyimleriyle olumsuz ve vasat bir eğitim sunulmakta ve bu çocuklar sisteme dâhil edilmek bir yana sistemin dışına itilmektedir (LeFigaro, 21/04/2014). Dolayısıyla, statüsü yüksek işleri talep edecek kültürel sermayeden yoksunluk, mobilite imkânının olmaması gibi sebepler sonucunda Türk ve Müslüman göçmen kökenli eğitimsiz ve işsiz gençlerin Fransa’da sağlıklı bir kimlik oluşturması ve kültürel haklarına tam erişimleri söz 115 116 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi konusu değildir. Bu yoksunluklar, yoksulluk ve sosyal dışlanmışlık koşulları, hor görülme, tanınmama, kötü tanınma, etnik ve dini özelliklerinden dolayı damgalanma vs. tümüyle kültürel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesi durumlarını üretmekte, bu temel hakların korunamaması sonucunda ise büyük bir nefret ve kimlik bunalımı ortaya çıkmaktadır (LeFigaro, 23/04/2014). Göçmen ailelerin şehir merkezlerine uzak banliyölerde, geçici olarak yapılmış kötü konutlarda toplumdan dışlanarak uzun süreli yaşamlar sürdürmesi (Cesari, 2005; Fredette, 2014; Elver, 2012), Fransa’da özellikle Suriye krizi akabinde yeni bir kimliğin güçlendiğini gündeme getirmiştir. Le Figaro’nun bu konuyla ilgili haberlerine göre yeni nesil göçmen kökenliler Fransız toplumundan ayrışacak şekilde banliyölerde ortak bir cihatçı kimliği altında birleşmektedir. Bu kolektif kimlikleriyle yeni cihatçı gençlerin Fransa’dan Suriye’ye Türkiye üzerinden geçtiğine dair haberler 2014 yılı içerisinde oldukça sıktır. Üstelik banliyölerde gerçekleşen bu Müslüman gettolaşması, Fransız toplumuna paralel bir İslami toplum oluşturmaya başlamış bulunmaktadır (LeFigaro,22/04/2014; LeFigaro, 17/10/2014). 2014 yılı Fransa’da kamuoyunu yönlendiren gazetelerde yer alan vakalar ve bu vakaların analizleri incelendiğinde, DAİŞ saflarına Fransa’dan katılarak kanlı eylemlerde bulunan gençlerin banliyölerde doğup büyüyenlerden oluşması ve bu olgunun temel sebeplerinin banliyö ve gettolaşma problemi üzerinden ele alındığı görülmektedir. Bu gazete haber ve analizlerine göre Fransız toplumunun genelinden dışlanma, kültürel kimliklerin dönüşümü, eğitimdeki bariyerler ve dolayısıyla emek piyasasından dışlanma özellikle göçmenlerin üçüncü nesil gençlerini yasadışı yahut aşırı örgütlerle ilişki kurmaya itmektedir. DAİŞ’e yalnızca yoksulluk ve dışlanmışlıkla öfkesi yoğurulan Müslüman kökenli gençler katılım göstermemektedir. Ayrıca Fransız genç ve ergen çocuklar da manevi boşluk, kimlik inşaasında yaşanan sorunlar, değersizlik ve anlamsızlık hissi içerisindeyken Selefi ve aşırı gruplarla tanışmaları sonucu DAİŞ gibi bir terör örgüte dahil olabilmektedir. Bu gençlerin bilgisayar oyunlarındaki gibi fantastik savaşı öngören cihatçı 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu kimlikten ve içerisindeki şehadet, cennet vaadi gibi bir takım vaatlerden oldukça etkilenmesi İslama geçmeleri ve cihatçı kimliğe bürünmelerini tetiklemektedir. Özetle, bu aşırı gruplara eklemlenme dinamikleri altında ötekileştirilmişlik, şehadet vaadi, manevi ortam, aidiyet duygusu, sosyal sermaye ve güçlü bir kimlik edinme gibi ihtiyaçların karşılanmasının yanı sıra DAİŞ’in sunduğu fantastik macera içeriğinin de etkili olduğu açıktır. Bilgisayar için dizayn edilmiş bol silah ve kan içeren savaş oyunlarının yeni nesil gençler arasında oldukça popüler olması, bu çocukların fantastik macera arzusu ve heyecanını cihatçı kimlik ve fantastik savaş ortamı ile tatmin ettiği dikkate alınmalıdır (Boyle, 2013). Fransa İç İşleri Bakanı Bernard Cazeneuve, Reuters’a Temmuz 2014’te verdiği demeçte, yaklaşık 800 Fransız vatandaşının DAİŞ militanı olmak için çalıştığını, Suriye’de hali hazırda 600 vatandaşlarının bulunduğunu ve 100 kişinin de DAİŞ saflarında savaştıktan sonra geri dönmekte olduğunu beyan etmiştir. Cazeneuve’a göre Avrupa’da ortaya çıkan bir takım saldırılar bu cihatçıların geri dönmesi akabinde gerçekleşmektedir (Reuters, 08/07/2014). Bu demecinden yaklaşık iki ay sonra Cazeneuve’ın verdiği rakamlarda ise bu sayıda ciddi bir artış gözlemlenmektedir. Buna göre toplam 930 Fransız vatandaşının Suriye ve Irak’ta olup, 36’sı o bölgede ölmüş, 180’ni bölgeden ayrılmış ve transit hareket halindedir. Bu net rakamlara göre, cihatçı sayısı 2013’te henüz 50 kişiyken, 2014 Nisan ayında 500’e ve dört aylık süre zarfında 930’a yükselmiştir (LeFigaro, 14/09/2014). Üstelik Fransız vatandaşları arasından sadece erkek cihatçılar değil aynı zamanda kadınlar da DAİŞ’e katılmaktadır. Müslüman kadınların kimlik bunalımı, kamusal alanda uğradıkları hak ihlalleri, kültürel varoluş biçimlerine yönelen ayrımcı tavırlar, saldırılar, yasal ve toplumsal konjonktür ve dışlanmışlık ile harmanlanan aidiyet arayışı ve macera arzusu onların aşırı gruplara sempati beslemeye yöneltmektedir. Cihatçı kimliğiyle DAİŞ’e katılan pek çok kadın 2014 yılında Suriye’ye giriş yapmıştır. Buna göre 2014 Kasım ayında açıklanan verilerde toplam Fransız Cihatçı sayısı 376’sı kadın, 88’i çocuk olmak 117 118 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi üzere 1132 olarak açıklanmış, Bu sayının Cazeneuve’a göre 1 Ocak 2014’ten itibaren %82 oranında bir artış hâsıl olduğunu göstermektedir (Huffingtonpost, 17/11/2014). Fransız Cihadistlerin Suriye’ye geçiş yaptığı transit ülke Türkiye’dir. Örneğin Fransız kamuoyunda Paris Orly hava limanından Türkiye’ye ucuza edinilen tek yön biletlerinin Türkiye’yi Cihatçı teröristlere uzanan bir otoban haline getirdiği tartışılmaktadır (LeFigaro, 20/06/2014). Fransız vatandaşlarının Türkiye’ye girişlerinde herhangi bir vize zorunluluğunun olmaması, Fransa’dan Suriye’ye geçmek isteyen Fransız vatandaşlarının ve örgütün işini kolaylaştırmaktadır. Suriye’de ‘Fransız cihatçılar zinciri’ oluşturan bir Fransız cihatçı grup, özellikle ergenlik çağındaki kız ve erkek çocukları örgüte üye yapmakta ve Suriye’ye girişlerini sağlamaktadır. DAİŞ’e üye toplayarak cihatçı yetiştiren grubun başında olan Fransız Fares Mourad 2014 yılı Ağustos ayında yakalanmış ve Türkiye tarafından Fransa’ya iade edilmiştir (RTL, 09/11/2014). Sosyal medya üzerinden örgütle iletişim kuran göçmen kökenli Fransız vatandaşı ergen çocukların DAİŞ saflarına katılmasına örnek vakalardan biri de 15-16 yaşlarındaki Eyüp ve Yasin vakasıdır. Yasin okulda model alınan başarılı bir öğrenciyken, Eyüp akademik başarısı yüksek olmayan problemli bir çocuk olarak tanımlanmaktadır. Bu iki çocuk internet aracılığıyla yazıştığı insanlarla Suriye El-Kaidesinin saflarına katılmak için Türkiye’ye gelmiş ancak ailelerinin takibi sonucunda ailelerine teslim edilmiştir (LeFigaro, 27/01/2014). Bu olayda Türkiye’nin cihatçı terör örgütüne karşı Fransa ile işbirlikçi yardımlarından ötürü F. Hollande Türkiye’ye teşekkür etmiştir. Görüldüğü gibi internet çağı ve sosyal medyadaki örgütlenme seviyesinin artmasıyla artık küresel ağlar, bu aşırı grupların kendi ideolojilerine dünyanın her yerinde baskı, yok sayılma, saygı görmeme, olumsuz koşullara itilme, toplumsal düzene dâhil edilmeme, sosyal dışlama gibi problemlerle karşılaşan ve kimlik inşaa sürecinde karmaşa yaşayan gençleri etki altına alabilmektedir. Bunun diğer bir örneği de 14, 15 ve 17 yaşlarındaki 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu genç kızların DAİŞ’e katılmak için internetten irtibat kurmalarından ötürü yargılanmasıdır (L’Express,29/08/2014). Kızların örgüt için evleri terketmelerine bir diğer örnek ılımlı Müslüman bir semtte yaşayan 14 yaşındaki kolej öğrencisi bir kızın örgüte katılması vakasıdır. Bu vakada ailesinin belirttiğine göre kızın daha önce cihatçılık ve Selefi İslamla ilgili hiçbir şekilde konuşmaması ve örgüte katılacağına dair hiçbir belirti göstermemesi dikkat çekicidir (LeFigaro, 19/06/2014; RTL, 28/08/2014). Burada göndermede bulunulan ve bunlara benzer incelenen vakaların tümü Fransa’da gençlerin cihadist gruplar tarafından etki altına alınması pek çok dinamiğin bir bileşkesi olmakla birlikte, bu aşırıcı ve terörist doktrinlerin yayılması ve gruba üye toplama becerisi internet ve sosyal medya aracılığıyla oldukça gelişkindir. Yukarıda söz edildiği gibi Fransa’da Müslüman olmayan yahut aşırı seküler olan ailelerin çocuklarının Selefi İslamla ve aşırıcı doktrinle tanışması ve bu doğrultuda Müslüman olması, çok daha patolojik bir cihatçı kimliğini üretmektedir. Bu gibi gençlerin ilk tanıştıkları İslamın barışçıl ve sevgi dolu, canlı hayatına saygı yönü ön plana çıkan bir İslam olmaması DAİŞ gibi terörist grupların beslenme kaynağıdır. Selefi İslamdaki aşırılıkların dışında bireylerin misyon yüklenerek şehitlik mertebesine ulaşabileceğini vaat eden etkileyici ‘kurtuluş’ uğruna gençler birer teröriste dönüşmektedir. Şehitlik mertebesini sömüren terörist grupların etki altına aldıkları bu gençler önce Arap dünyasının başka ülkelerinde eğitimlere gitmektedir. 2014 öncesi bu ülkelerde Cihatçı olarak eğitim gören Fransızların Suriye’de öldürüldüğü haberlerine bir örnek de David Drugeon vakasıdır (France24, 07/11/2014). Benzer bir diğer vaka ancak sonunda çocuğun Türkiye sınırında kurtarılmasıyla son bulan, 17 yaşındaki Tunus asıllı annesi Hıristiyan babası ılımlı Müslüman olan bir Fransız gencin vakasıdır. Türkiye sınırında bir köyde konuşlanan El-Kaide tugaylarına katılan oğulları ile kaçışından belli bir süre sonra bir sosyal paylaşım sitesinde iletişim kurduklarını ve zaman içinde oğullarının o bölgede bulunmanın kimseye bir faydası olmadığını anladığını belirten aile Türkiye’ye gelmiş ve çocuğuna haber vererek kaçma planı kurmuştur. 119 120 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Tugay birliğinden kaçan çocuk, Fransa’da gözaltına alınmıştır (Le Parisien, 03/08/2014). Anti-cihat yasa taslağı Meclisten geçtikten sonra da benzer şekilde Cihatçı gruba katılan ancak yakalandıktan sonra yargılanan Flavien Moreau da çıkarıldığı mahkemede 7 yıl hapis cezasına mahkum edilmiştir (France24, 17/10/2014). Vaka 2: Irkçı yaklaşımlar, Kültürel Kimlik ve Onur hakkı, İfade ve Vicdan Özgürlüğü ihlali Köken ülke tarihine ilişkin ifade özgürlüğü ve kültür ve etnisite özelliklerinin onurlu tanınma haklarının ihlalinin örneklerini taşıyan Ermeni Soykırımı İnkâr Yasası, 2014’ün önemli aktivitelerini barındıran ve çeşitli sembolik mesajlar içeren bir uluslararası bir vaka haline gelmiştir. Bu konuda ifade özgürlüğü, kişisel ve etno-kültürel onurun çiğnenmesine ilişkin gelişen vakaların başında 2008 yılında Lyon-Villeurbanne’den yerel seçimlerde aday olmak isteyen Sırma Oran Martz’ın davası gelmektedir. Bu dava Sosyalist Parti (PS) ve Yeşiller (Les Verts) Partisinin işbirliği yaptığı seçimlerde, soykırım suçlamalarını kabul etmesi yönünde yapılan baskı ve adaylıktan çekilmeye zorlanması üzerine Oran Martz’ın açtığı davadır. Buna göre Oran Martz, PS Belediye Başkanı Jean Paul Bret’e ‘ayrımcılık’ üzerine davası açmış ve bu olay Ayırımcılık ve Eşitsizlikle Mücadele Kuruluşu’na (HALDE, Haute Autorité de Lutte contre les Discriminations et pour l’égalité) rapor edilmiştir. Oran Martz, Türkiye gazetelerine verdiği röportajda Sırma Oran, Fransa’da iyi Fransızca konuşmasına, eğitimli ve iş sahibi olmasına ve hatta vatandaşlık edinmesine rağmen Türk kökenli olmasından dolayı önüne nasıl engeller konulduğu ve uyumsuzluğa itildiğini şu sözlerle özetlemiştir: “Türk kökenlilere yaşama, düşünme, bir yerlere gelme hakkı tanınmıyor. Bizden uyum sağlamamızı isterken, bizleri uyumsuzluğa itiyorlar” (Hürriyet, 04/11/2009). Bu düşüncelerle Oran Martz’ın açtığı davayı kaybetmiş, mahkeme heyeti “Fransız hukukunda politikada ayrımcılık suç 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu sayılmamaktadır” esasına ve 2001’de Fransa’da soykırımın kabul edilmiş olmasına dayanarak belediye başkanını haklı bulmuştur. Sonuç olarak Oran Martz öncelikle 1500 €, daha sonra usulsüz yere dava açma hakkını kullanmasından ötürü tazminat ve diğer masrafları da kapsayacak 20 bin €’luk bir para cezasına çarptırılmıştır (NTV, 06/01/2010; KanalTürk, 06/01/2010). Bu olay sonrasında Avrupa Ermeni lobisince bilinen bir isim olan ve France-Armenie dergisinin yöneticisi Laurent Leylekyan’ın Oran Martz’e ilişkin hakaretlerle dolu, hedef gösteren ve ‘inkârcı’ suçlamasıyla yazdığı yazı üzerine Oran Martz yine bir dava açmış ve kazanmıştır. 2014 yılında Leylekyan vakası, Leylekyan’ın temyize gitmesine rağmen kendisinin 1 yıl tecilli hapis ve 4,500 € para cezası ile neticelenmiştir (Hürriyet, 17/01/2014). Siyasi ve devletlerarası tanınma meselesiyle bağlantılı olan tarihsel bir olay, Türklerin Fransa’da etnik kökenlerinden ve bununla ilişkili diğer sebeplerden ötürü saldırıya maruz kalabileceğini göstermektedir. Bu olay diplomatik meselelerin nasıl halklara mal olduğu ve kültürel farklılığı olan grubun imajının nasıl olumsuzlanabileceğine net bir örnektir. Bu olayların öncesinde ise Başkan F. Hollande’in ve Fransız kamuoyunun Türklerin aleyhine olacak bir şekilde Ermeni meselesi ile yakından ilgilenmiş olması dikkati çekmektedir. 2014 yılı Türkiye-Fransa ilişkileri için hem yakınlaşma hem de gerginlik yılı olarak anılabilir. Ocak ayı sonunda F. Hollande’ın Fransa’nın 22 yıl sonra Türkiye’ye başkanlık rütbesinde yaptığı ilk diplomatik seyahati olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ancak 2012’de Fransız meclisinden geçen ancak Fransız Anayasa Konseyi tarafından iptal edilen sözde ‘Ermeni soykırımı’na dair inkâr yasası, Ermeni lobisinin katkılarıyla gündeme gelmiştir. İnkâr yasasının gündemden düşmediği 2014 yılında Ermeniler Nisan ayında Champs Elysee’de Türkiye ve Türklere karşı gösteriler yapmış, bunun üzerine Nisan ayında başkan Hollande, Ermenistan’ın başkenti Erivan’a ‘Soykırım Anıtı’nı ziyarete gitmiştir (Le Monde, 24/04/2014). Bu ziyaretin akabinde 2014 yılında sonuçlanan bir diğer ifade özgürlüğü vakası ki kişisel ve 121 122 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi etno-kültürel onurun çiğnenmesi olarak incelenebilecek Emine Çetin vakasıdır. İnkâr yasası karşıtı gösterilerin hazırlık komitesinde bulunması ve gösterilere katılması sebebiyle kendisi ve ailesine Ermeni kökenli iki kardeş tarafından telefonla taciz, küfür ve ölüm tehdinde bulunulması üzerine H. Çetin, tacizcilerin kimlikleri bilinmediği maruzatı üzerine mahkemede davayı kaybetmiştir. Ancak Çetin, telefon kayıtlarının incelenmesi ve kimliklerin tespitinin yapılması için Versailles Temyiz Mahkemesi’ne başvurarak karara itiraz etmiştir. Temyiz davasında kimlikleri ortaya çıkarılan Ermeni ırkçılara dört ve altı ay tecilli hapis cezası ve 5 biner € tazminat ile avukat masraflarını karşılama cezası verilmiştir (Hürriyet, 30/04/2014). Bu olaylar, Fransa’da ifade özgürlüğü ve kişisel ve etno-kültürel onurun korunması konusundaki adalet mahkemenin meseleye bakış açısına göre değişebilir olduğunu göstermektedir. 2014 yılı içerisinde Ermeni lobisinin, 1915 olaylarının 100. Yılı hazırlık faaliyetleri, yaşanan felaketin soykırım olarak tanınması konusunda başarılı olmuş ve sonucunda 2015 yılı içerisinde sözde “Ermeni Soykırımı” Avrupa Parlamentosu tarafından 100. Yıl anmalarına on gün kala tanınmıştır (Le Figaro, 15/04/2015). Bu süreçte dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, tehcir sürecinde vefat eden Ermeniler için başsağlığı ve acıların paylaşıldığı mesajını iletmesi gerginliği hafifletme yolunda çok kıymetli bir adımdır. Ancak hür ifade hakkı, düşünce ve vicdan özgürlüğüyle bağlantılı olan bu hassas meselede, Ermenilerin Türklere karşı tutumu ve siyasi kanatta Türklere karşı olumsuzlayıcı etkinlikleri Fransız meclisi ve kamuoyundan destek görmektedir (Le Figaro, 05/12/2014). Ancak bu süreçte Türkiye’ye karşı daha geniş bir toplumsal tepkiyi amaçlayarak 1915 olaylarında sadece Ermenilerin değil ayrıca Süryanilerin ve diğer Hristiyan toplulukların da katledildiğini iddia eden UMP vekili Valérie Boyer meseleyi dinler çatışması boyutuna çekmeye çabalamıştır. Ancak Boyer’in Fransız meclisine sunduğu Soykırım tanıma yasa tasarısı metnindeki bilgilerin kaynağı belirsiz internet ansiklopedisi olan Wikipedia’dan kopyaladığı (Le Figaro, 31/03/2015) rezaleti böylesi kritik bir 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu meselede, tarihsel ve objektif belge ve analizlere başvurulmadığını ve mevcut ciddiyetsizliği açıkça göstermektedir. Ermeni ırkçılarının Türklere karşı eylemlerinin diğer bir örneği de 2014 yılının son ayında gerçekleşen saldırı vakasında görülebilmektedir. Fransız gazetelerinde yer almayan ancak Türkleri ilgilendiren bir saldırı vakası 2014’ün son ayında Paris’te Anadolu Kültür Merkezi’ne yapılmış, merkezin dış girişi ve vitrinleri sprey boyalarla zedelenerek kapıya “Ermeni Soykırımı, özür ve tazminat için savaşın” ifadesi yazılmıştır. Derneğin Başkanı Dr. Demir F. Onger, “saldırının büyük olasılıkla Sözde Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yılı nedeniyle” gerçekleştirildiğini belirtmiştir (IHA, 26/12/2014). Bu saldırının arka perdesinde 2014 yılı içerisinde bu meseleye ilişkin yoğun şekilde Ermeni lobisi aktivitelerini barındırmaktadır. Bu vakalarda görüldüğü gibi Ermeni tehciri meselesinin ele alınma şekli, lobi faaliyetlerine yönelik destekler Türklerin etnisite bazlı bir ayrımcılığa maruz kaldığını göstermektedir. Bu durum etnik kimliklerinin kötülenmesi, dolayısıyla onurunun zedelemesi ve olumsuz tanınma, yani bir temel kültürel hakkın aleni ihlali anlamına gelmektedir. Ancak görüldüğü gibi Avrupa’da Soykırım yasası ile mevzu bahis olan diğer bir ciddi insan hakkı ihlali de söz konusudur. Yasal düzlemde mutabık olunan Türklerin bu konudaki hür düşünce, ifade ve vicdan özgürlüklerini çiğneme kararı, Avrupa’daki Türkleri hem yasal hem de toplumsal açıdan zor durumda bırakmaktadır. Üstelik meselenin Türklerin can güvenliğine tehdit oluşturacak şekilde bu denli kızıştırılması, Türkleri pek çok ayrımcılık davranışlarına ve hem fiili hem de sözlü saldırılara açık hale getirmektedir. Kültürel haklar arasında temel insan hakkı olarak telakki edilen ifade ve düşünce özgürlüğüne karşı Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde kabul gören bu ceza yasasının çiğnediği insan hakları ve buna bağlı değerler dikkat çekicidir. Bu inkâr yasasıyla ilgili 2014’te vuku bulan yoğun tartışmalar sonrasında, nihayet 2015’te bu yasanın bir insan hakkı ihlaline yol açtığına dair karar 2015’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) 123 124 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi çıkmıştır. Bu karar, Doğu Perinçek’e İsveç’te açılan davanın üzerine alınmış ve Perinçek İnkar Yasası’yla ilgili davayı kazanmıştır (Le Monde, 24/04/1915). Bu son durum, Türklerin gelecekte bu yasadan dolayı Avrupa’da alacağı cezalara karşı emsal teşkil etmesi ve ifade özgürlüğünün korunması açısından önemlidir. Vaka 3: Okuldışı Kamusal Alanda Başörtülü Kadınlara Yönelik Rencide Edici ve Aşağılayıcı Davranışlar Fransız İhtilali’nin 200. yıldönümünde, 1989’da üç Müslüman kız öğrencinin Creil’de okuldan atılmasıyla ortaya çıkan hak ihlalleri, Başörtüsü Vakası (l’affaire du foulard) ‘ulusal bir travma’ olarak nitelendirilmektedir. 2014 yılı özellikle başörtüsü olaylarının 25. yılı, türban yasağının ise 10. yılı olmasından ötürü de kültürel hakların yasal ihlalinin devamlılığını göstermesi açısından önemlidir. 2004’teki devlet okullarında (ortaokul ve liselerinde) belirgin dini sembollerin kullanılmasına ilişkin yasa tasarısının onanması (Kastoryano, 2007: 285) ile 2014 yılına kadar geçen süreçte gelişen hak ihlalleri, yasak kapsamına girmeyen durumlarda dahi kültürel farklılıklara tahammülsüzlüğü gösterebilmektedir. Orta ve lise düzeyindeki okullar dışında başörtüsüne müdahaleci davranışların, kamusal alanda kadınların maruz kaldığı başörtüsü vakalarının pek çok örneği 2014 yılı içerisinde yoğunluklu olarak kayıt altına alınabilmiştir. Örneğin CCIF’in 2014 raporuna göre %77’si İslamofobik kaynaklı olan ayrımcılık vakalarının %81,5 kadarı kadınlara yönelik saldırılardır. Üstelik bu vakaların %71’i kurumsal ve kamusal alanlarda gerçekleşmekte ve Müslümanlar rencide edilerek aşağılanmaktadır [12] Başörtüsünün kültürel yönü, kimlik ile örtüşen ve kişinin özgür seçimi olarak tanımlanması gereken bir insan hakkı olduğu, başörtüsünün bu kadınların varoluşlarının ve kimliklerinin bir parçası olarak algılandığı dikkate alınmalıdır. Başörtüsü 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu davaları ve gündelik yaşamdaki ayrımcılık vakaları, kültürel hak ve özgürlüklere aykırı olmakla birlikte, onur kırıcı, yaftalayıcı, aşağılayıcı, kültürel varoluşuna dair insan hakları ihlalleridir (Benhabip, 2006: 191-205). Müslüman altkültür grubunun oluşumunda etkisi olan Başörtüsü Olayı, etnisite fark etmeksizin dini-kültürel giyim pratiklerinin ve eğitim hakkının engellenmesi mağduriyetinde deneyim ortaklığı olan türbanlı kızlar grubunu (Göle, 2010:120-121) da ayrı bir altkültür olarak kenetlemektedir. Başörtüsü kamusal ortamda damgalanmış kültürel kimliğin, yabancılığın, Cumhuriyetçi değerlere ve laik düzene aykırılığın ve Batılı feministlere göre ise ezilmişlik ve baskının bir sembolü olarak görülmektedir (Davidson, 2012: 206-209; Elver, 2012: 115-117). Ancak başörtülü kadınların aşağılanmasının tarihselliği, Oryantalist kolonyal fantazilere dayanmakta ve Batının örtüye karşı geliştirdiği ‘açma’ fantazileri üzerinden analiz edilebilmektedir. Bu analize göre Batılı bakış ve arzu ile Doğulu kadın arasında örtünün bir bariyer koyması ve örtünün altındaki gizemin uyandırdığı istila etme dürtüsünün bir parçasıdır (Yeğenoğlu, 1998: 38-39). Bu fantazilerin kalbinde Fransız oryantalizminin Müslüman kadınların özgürleştirilmesi ve onların erkeklerinin ve dinlerinin barbarlığından kurtarılması motivasyonu yatmaktadır. ● Peçeli Çarşaf ve Burka Vakaları 2014 yılında kadınların İslamofobik saldırıların %81,5 kadarına maruz kaldığı düşünülürse bunların başında elbette dini-kültürel sembol olarak görülen başörtüsü, peçeli çarşaf ve burka meselesi gelmektedir. Farklı kamusal alanlarda hiçbir yasal dayanağı olmaksızın İslamofobik tavırlar sonucu 2014 yılında ortaya çıkan başörtüsü vakalarının dışında ve 11 Ekim 2010 tarihli kamusal alanda yüzü gizlemeyi önleyen peçeli çarşaf veya burka (niqab/burqua) giyenlerin 150 Avro para cezasına çarptırılacağını belirten yasayla ilgili vakalar da dikkat çekici yoğunluktadır. AİHM’de konuyla ilgili 2011 yılında açılan insan hakkı ihlali davasından 2014’te çıkan sonuç, peçeli çarşaf ve 125 126 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi burka ceza yasasıyla Fransa’nın bu yasa ile dini bir hak ihlaline yol açmadığı doğrultusunda olmuştur (LeMonde, 01/07/2014; Liberation, 01/07/2014). Bu yasayla ilgili Cassandra Bellin davası 2013 Temmuz ayında yaşanan polis tetkikatı esnasında aşağılayıcı davranışlarından ötürü eşinin polislere müdahale etmesi sonucunda oluşan arbede ve tutuklama olayına ilişkindir. Açılan dava sonucunda mahkeme İslamofobik davranışlarda bulunduğu iddia edilen polisler değil C. Bellin’e ve eşine para ve hapis cezası 2014 yılında onamıştır (LeMonde, 17/12/2014). Peçeye ilişkin ayrımcılık vakalarından biri Thionville şehrinde peçeli çarşaflı bir kadının salona alınmaması vakasıdır. Bunun üzerine sosyal aktivite olarak spor salonlarına girişlerinin engellenmesine ve ayrımcılığa karşı 2008’de açılan dava 2014 yılında neticelenmiş ve spor salonu 500 € para cezasına çarptırılmıştır (L’Est Republicain, 06/06/2014; CCIF, 19/06/14). Diğer vakalardan biri ise opera salonundan burka giyen bir kadının rencide edilerek atılması vakasıdır (LeMonde, 21/10/2014). 2014 yılı içinde gerçekleşen peçeli çarşafa ilişkin diğer ayrımcılık vakası sağlık hizmeti almak üzere doktora giden peçeli çarşaf giyen kadının diğer hastaların bundan rahatsız olmadıklarını söylemesine rağmen kamu hizmetinden dışlanması vakasıdır. Buna göre kadının doktor tarafından “diğer hastaların şikâyeti” bahanesiyle başka bir odada tecrit edilmeye çalışılmış ve kamu hizmetinden yararlanma hakkı ihlal edilmiştir (CCIF, 23/12/14). Bu vakalarda görüldüğü gibi, Türkler arasında yaygın olmayan ancak Selefi İslamcı kadınların kültürel-dini farklılıklarını sembolize eden ve bir bakıma var oluş biçimi olarak dikkate alınabilecek gündelik giysinin giyilmesi çeşitli ayrımcı davranışlara, dolayısıyla hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açabilmektedir. ● Başörtüsü vakası Kamusal alanda AİHM tarafından da onaylanan peçeli çarşaf ve burka yasağı bir yana, ortaokul ve lise düzeyinde devlet okulları dışında başörtüsü giyen kadınlar da gündelik 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu yaşantısında yoğun tacize, saldırıya ve aşağılamaya maruz kalmaktadır. Bu saldırı vakalarının dışında bir de 2004’te okulda başörtüsü yasağına gönderme yaparak kamusal alanda belli kurumlarda çalışan kamu görevlilerinin ve özel sektörde işveren ve çalışma arkadaşlarının keyfi müdahalelerine dair vakalar gelişmektedir. Bu müdahaleler çerçevesinde alışveriş merkezlerinde çalışmaları, metrolarda, otobüslerde, hastanelerde, postane ve gişelerde, spor salonlarında, gösteri salonlarında, plaj ve parklarda ve dahası sokak ortasında yine gündelik yaşam içerisinde sıradan mekânlarda gerçekleşmekte, Fransa’da başörtülü Müslüman kadınlar her an sözlü ve davranışsal tacize ve şiddete maruz kalabilmektedir. Buna dair 2014’te yaşanan olaylardan biri kamu sağlık kuruluşundan saglık hizmeti almak için dişçiye giden başörtülü bir Müslüman kadının yaşadığı kültürel farklılıklara tahammülsüzlük vakasıdır. Başörtünün diş muayenesine hiçbir engel teşkil etmemesine rağmen doktorun başörtüsünü çıkarması talebi sonrasında doktor bu talebiyle ilgili muayenehanesine keyfi bir bildiri asar. Ancak mağdur kadının CCIF’e yaptığı şikayet başvurusu akabinde yapılan uyarılardan sonra sağlık merkezinin yönetimi bu uygulamanın yasa dışı ve ayrımcılık olduğu gerekçesiyle doktorun keyfi uygulamasını kaldırmıştır (CCIF, 31/01/14 ). 2014 yılında yaşanan diğer bir vaka, başörtülü genç kızın kent spor etkinliklerine katılmasının engellenmesi vakasıdır. CCIF’e yapılan şikayet sonucu aracılık yapılması üzerine başörtülü kızın faaliyetlerden yararlanmasına izin verilmiştir (CCIF, 31/07/14). 2014 yılının benzer vakalarından bir diğeri Raincy’deki Kadınlara mahsus ayrılan Orty Gym spor salonuna peçeli ve başörtülü kadınların gitmesinin Belediye Başkanı E. Rault tarafından şehircilik komisyonunun olumlu raporlarına rağmen kapatılması durumudur. Buna göre 2013’te kapatılan ve 2014 Mart ayına kadar açılmasına karar verilmesine rağmen salon 2014 yılı içerisinde yeniden açılma izni bulamamıştır (CCIF, 9/12/14; LeParisien, 22/12/2014 ). 127 128 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Bu gibi sosyal aktiviteler dışında 2014 yılındaki diğer bir ayrımcılık vakası örneği Primark alışveriş merkezinde başörtülü bir çalışanın ve başörtülü müşterilerin içeriye girişlerinin engellenmesi vakasıdır. Buna göre başörtülü kadınların çalışma hakları da ellerinden alınmakta, içeri başörtülerini çıkararak girmeleri istenmektedir (CCIF, 22/08/2014). Bu vakalara rağmen başörtüsüyle özel bir kreş olan Baby Loup’ta çalışan Fatima Affın’in yaklaşık dört yıldır süren davası, 2014’te özel işyeri lehine sonuçlanmış ve Affın’in, iş yerini suistimal ettiği kararına varılmıştır (LeFigaro, 24/06/2014). Bu karar, kamu kuruluşları olan devlet okullarında sürdürdüğü başörtüsü yasağının özel işletmelerde keyfiyete bağlı olarak uygulanabilmesinin önünü açarak emsal teşkil edecek bir karardır. Bu davanın sonucu Fransa’da yeni bir laiklik tartışması açmıştır (Liberation, 28/11/2014). Bir başka keyfi şekilde müdahale, okul gezisinde bir öğrencinin başörtülü annesinin geziye katılmasının engellenmeye çalışılması vakasında yaşanmıştır. Bu vaka başörtü meselesinin toplumsal bir dışlama aracı, ötekilik ve tehlike sembolü olarak anlaşıldığını göstermektedir. Bu tartışma da gündelik yaşamda başörtüsü yasağının kapsamının sorgulanmasını sağlamıştır (Liberation, 20/01/2014). Yasak sadece okulları kapsasın yahut kapsamasın, Fransızlık anlayışına karşı bir tehdit olarak algılanan başörtüsünün egemen toplum için sorun haline geldiği bu keyfi müdahaleler üzerine anlaşılmaktadır. Bu sorunsalla ilgili ayrıntılı ele alınan son Başörtüsü vakası, okul gezisindeki kadının çocuklarının gözleri önünde aşağılanması vakasına benzer bir kamusal alanda başörtüsü vakasıdır. Başörtüsünün Fransız kamusalında Cumhuriyet geleneğine ve Fransız kültürüne karşı bir tehdit olarak algılanmasına (Kastoryano, 2007: 286) örnek olarak ele alınacak son vaka 5 Temmuz’da, banliyö bölgesi Wissous’ta iki çocuklu başörtülü bir kadının bölgede halk plajına girişinin engellenmesi vakasıdır. Çocuklarını plajda oynamaya getiren kadının kamusal alanda, herkesin ve çocuklarının gözleri önünde girişi o sırada alanda 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu olan Belediye Başkanı Ricchard Trinquier emriyle görevlilerce sert müdahaleyle engellenmiştir (France24,13/08/2014). Trinquier’in açıklamasına göre müdahale bir arada yaşayabilmek için dini sembollerin yasaklanması ve böylece laikliğin korunması amacıyla yapılmıştır. Kamusal alanda görevlilerin fiziksel müdahalesine maruz kaldığını ve rezil edildiğini dile getiren L. Malak, bu müdahalenin neden yapıldığını sorduğunda görevlilerin 2004 devlet eğitim kurumlarındaki başörtüsü yasağı üzerinden açıklama yaptığını belirtmektedir. Bu vakanın akabinde 12 Temmuz’da Versailles İdare Mahkemesi belediyenin plaj için aldığı yazılı kararı, Fransız kamusal alanlarında devlet okulları hariç başörtüsünün kullanım serbestliği gerekçesiyle ikinci defa askıya alarak belediye başkanını olumsuzlamış (LeFigaro,13/08/2014) ancak tümüyle kadının mağduriyetini resmileştirmemiştir. 2014 Temmuz ve Ağustos aylarında Sarkozy döneminde meclise giren ve yabancı karşıtı söylemleriyle sıkça haberi yapılan Nadine Morano tarafından bu vaka Fransız kültürüne saldırı olarak değerlendirilmiş ve konu hem mecliste hem de sosyal medyada gündemde tutulmuştur (Le Figaro,18/08/2014). Bu vaka, kültürel hak ve özgürlük ihlali olmakla birlikte küçük düşürücü boyutuyla da derin bir ayrımcılık örneğidir. Plaja çocuklarını oynatmak için girmek isteyen L. Malak’in ayrımcılık vakası, Fransız kamuoyundaki başörtüsü üzerinden ortaya çıkan gerçek gündemi ortaya koymuştur. Müslüman kadınların dini ve kültürel varoluşunun Fransız kültürüne ve laiklik değerlerine aykırılığı şeklindeki dışlayıcı tartışmalar, başörtüsü kullanan Müslüman kadınların onurlarına, tercih haklarına, kültürel ontolojilerine ve kamusal alanı kullanım hakkına yönelik ortak deneyimledikleri bir kültürel hak ihlalidir. Bu vakalar arasındaki son iki vakanın özellikle başörtülü annelerin çocukları önünde kamusal alanda damgalanması, utandırılması ve küçük düşürülmesi özellikle çocuklarda yetişkinlerde olduğundan daha derin kimliksel yaralar açmaktadır. Bu çocukların maruz kaldıkları ayrımcılığa bağlı travmalar, içinde oldukları ötekileştirilmişliğin müsebbibi olarak ya ebeveynlerini 129 130 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi suçlamalarına ve kuşak çatışmasına yahut Fransa’yı bir bütün olarak suçlayıp Fransız toplumuna ve devlete karşı öfke duymalarına neden olmaktadır. Bu gibi durumlar yeni göçmen kökenli nesilin Fransız vatandaşı olmalarına rağmen farklılık algısının canlı tutulduğu, asla naturalize edilemeyecekleri ve içinde yaşadıkları bağlamdan koparak yeni kimlik arayışlarına girmelerini sağlayabilir. Vaka 4: Bir Kültürel Asimilasyon Politikası Olarak Koruyucu Aile Meselesi Fransız asimilasyon politikasının yansımalarından birini, göçmen ailelerin çocuklarını da kapsayan Fransız Çocuk Koruma sisteminde görmek mümkündür. Aile içi şiddet, anlaşmazlık ve boşanma gibi durumların tespitinde Fransız yerel otoriteler tarafından Çocuklara Sosyal Yardım ASE (Aide Sociale à l Enfance) ve merkezi hükümeti temsilen Gençlik Koruma Mahkemesi PJJ (Protection Judiciare de la Jeunesse) evlat edindirme yetkililerin raporlarına göre mahkeme kararı ile işleyiş göstermektedir (Dumaret & Roset, 2005:2-3). Evlatlık yahut koruyucu aileye verilme programının kapsamına kimsesiz, terkedilmiş, rızaen bakımevine bırakılmış, aile koruması olmayan yetim çocuklar girmekle birlikte, ebeveyn sorumluluğunu ve haklarını kaybeden, çocuklarına karşı yetiştirme sorumluluğunu yerine getiremeyen anne-babaların çocukları da bu programa dâhil edilmiş, bu durumların tespitinde Çocuk Yargıcı tarafından inceleme başlatılmaktadır. Evlatlık verilme süreci tanık ve telefon ihbarlarından yola çıkılarak, 1989 çocuk koruma yasası uyarınca çocukların istismarı ve kötü muamele edilmesi ve ebeveynlerin zihinsel rahatsızlığı olması durumlarının tespiti üzerine başlamaktadır. Ancak evlat edinilme süreci antisosyal ve rahatsızlık sahibi ebeveynlerin çocukları için oldukça sorunlu bir süreçtir (Dumaret & Roset, 2005:4-5; Akçadağ ve diğerleri, 2014: 14-16). 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Ailenin yaşadığı ortam ve ebeveynlerin patolojik durumlarına ilişkin tespitler sonucunda tehlike altında olarak tanımlanan çocuklar bu programda değerlendirilmektedir. Tehlike altında olan çocuklar eğitim, maddi ve psikolojik ihtiyaçları karşılanamayan, güvenlik, sağlık ve ahlaki açıdan gelişimi tehdidi altında olan, dolayısıyla sapkınlık eğilimlerine sahip çocuklar olarak genç göçmenler ve kabilevi bir göçle gelenler arasından çıkmaktadır. Fransa’da 2004 verilerine göre büyük çoğunluğu Kuzey Afrika kökenli ve siyahî çocuklardan oluşan 92 bin çocuğun karşısında evlat edinme başvurusunda bulunan çiftlerin çok azı farklı ten renginde ve ırksal olarak karma olan 44,500 koruyucu aile mevcuttur (dolayısıyla Türk ve Müslüman koruyucu aile sayısı da yetersizdir). Çocukların doğduğu aile, koruyucu aile ve sosyal çevreyle daha sağlıklı ilişkiler kurabilmesini, çocuğun kimlik ve tarih duygusunu geliştirmesini sağlamak amacıyla mahkeme kararına göre ebeveynlerinin rızası olmamasına rağmen çocuklar koruyucu aileye bakım için veya evlatlık olarak verilebilmektedir (Dumaret & Roset, 2005:8-13) Benzer şekilde pek çok sebepten ötürü koruma altına alınan Türk ve Müslüman çocuklar, yetersiz Türk ve Müslüman koruyucu aile olmaması sebebiyle ve belki de kasıtlı olarak Hıristiyan, ateist ailelere veya tek cinsten oluşan çiftlere verilmektedir. Bu ailelere verilen çocuklar, ana-dilini konuşamamakta, yabancılık çektiği bir ortamda yaşama devam etmekte ve olumsuz yaklaşımlara, tavırlara ve şiddete maruz kalmaktadır. Koruyucu aile meselesine ilişkin vakalardan birisi Fransız Çocuk Esirgeme Kurumu’nda kalan ve 4 defa aile yanına yerleştirilen Kuzey Afrika kökenli bir gencin çocukluğunda maruz kaldığı olumsuzluklardır. Defalarca aile değiştiren çocuğun şahit olduğu norm-dışı ilişkiler, uyuşturucu ve madde kullanımı, depresyona girmiş koruyucu aile bireylerinin dengesiz tavırlarına maruz kalma, ailenin getir götür işlerinin çocuğa yaptırılması, şiddetin her biçimine maruz kalma gibi durumlar yaşamıştır. Hiçbir şekilde eğitim hayatına devam ettirilmeyen bu çocuğun yetişkin hale geldiğinde gazeteye verdiği ropörtajda bu sistemdeki problemli koşulları ortaya koymaktadır (Lexpress, 131 132 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 21/11/2013). Koruyucu ailelerin bu çocukların asimilasyonuna katkısının büyük olduğu alenidir, ancak ailenin koşulları, psikolojik durumu, toplumsal norm ve değerlerle ilişkisi, çocuğun eğitimine katkıları gibi pek çok açıdan incelenmesi gerekmektedir. Zira bu çocukların geleceği yetiştirildiği aile sebebiyle oldukça problemli bir seyir gösterebilmektedir. Fransızların ahlak ve değer yitimi yaşayan ailelerinde geçirdikleri yetişme yılları, okula gönderilmeme, yetiştirenler tarafından ötekileştirilme ve yukarıdaki örnek vakada olduğu gibi bir çocuğun deneyimlememesi gereken sağlıksız ve güvensiz ortamlarda büyümesine yol açmakta ve bu durum onlara sorunlu bir gelecek sunmaktadır. Özellikle ilk sosyalleşme evresindeki küçük çocuklar bu aile değişiminden oldukça ağır etkilenmekte, ana-dil, güven bağı ve cinsel kimlik farkındalığı ve kazanımında bir takım sorunlarla karşılaşabilmektedir. Nitekim Fransa’da 2013’te eşcinsel evlilikleri ve evlat edinmelerini onaylayan yasanın çıkması, eşcinsel çiftlere Avrupa’nın diğer ülkelerinde olduğu gibi Türk ve Müslüman çocukların da verilmesinin önünü açmıştır (France24, 23/09/2014). Çocukların yetişme evresinde doğduğu aile ve etno-kültürel azınlık grubunun tabulaştırdığı köken kültürüne aykırı ve kabulü zor olan özellik, alışkanlık ve eğilimler kazanması öz kültürel çevresinden ve kolektif kimlik kurabileceği altkütürden dışlanma riskini beraberinde taşımaktadır. Bu durum hâlihazırda toplumun genelinden, en basitiyle fiziksel özelliklerinin yansıttığı kültürel farklılıklarından ötürü dışlanması durumunda çifte katlanan bir ötekileştirme içerisine düşebilir. Koruyucu aile meselesinin Türk ve Müslümanlar için hak ihlalleri teşkil ettiği ve Türk çocukların aile rızası olmadan ailelerinden koparılmasının yarattığı manevi mağduriyetler 20132014 yıllarında Türkiye’deki gazetelere yansıyan 4 koruyucu aile vakası üzerinden kanıtlanmaktadır. Bunlardan birisi henüz 7 aylık iken ailesinden alınan Salih bebek vakasıdır. Grenoble’a bağlı Saint Martin d’Heres’te yaşayan Zehra ve Ahmet Ulubaş’ın iddiasına göre kaza sonucu yere düşmesi sebebiyle hastaneye 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu getirilen Salih vücudundaki kırıklardan ötürü gözetim altında tutulmuştur. Bu şüpheli durumundan dolayı yetkili birimler tarafından Salih ailesinden alınarak koruyucu bir aileye verilmiştir. Bu davalarla ilgili en güncel haberler, bebeğin 11 ay boyunca koruyucu ailede kaldığı süreç içerisinde olmuştur (Cihan, 13/03/2013). Bu davaya ilişkin herhangi bir sonuç Fransız gazetelerinde yapılan haber taramalarında rastlanılmamıştır. Saint Brieuc, Plemet’te gelişen diğer vaka da Sercan Atasoy’un Fransız bir kadınla evliliği sonucu doğan 3,5 yaşındaki Ziya bebek vakasıdır. Vakanın gelişimi boşanma davası süresince bebeğin annesine verilmesi akabinde, annenin rahatsızlanmasıyla başlamıştır. Kadının geçici bir süreliğine bebeğin bakımını Sosyal hizmetler kurumuna devretmek için Atasoy’a imzalattırdığı belgelerden sonra çıkan mahkeme kararıyla Ziya bebeğe devlet tarafından el konulmuş, Atasoy da tutuklanmıştır (Anadolu Ajans, 26/03/2013). Bu olayların sonunda, valilik önünde açlık grevine dahi giren Atasoy, boşanmakta olduğu eşinin desteğiyle Ziya bebeğe 5 ay sonra kavuşmuştur (Anadolu Ajans, 07/05/2013). Beş yıl kadar süren bir başka koruyucu aile davası,Lyon’da Sultan Karaca Yılmaz’ın üç çocuğuna kavuşmasıyla olumlu sonuçlanmıştır. Bu olayın başlangıcı eşiyle yaşadığı şiddetli geçimsizlik sonucunda oturum izni ve sosyal hizmet desteği için danıştığı bir yardım kuruluşunda Fransızca bilmemesi ve anlamadan imzalatılan belgeler sebebiyle üç çocuğuna beş yıl boyunca hasret kalmıştır. Yılmaz’ın temasa geçtiği Bakan Bekir Bozdağ’ın desteğiyle Lyon Başkonsolosluğu ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın aracılığıyla dava sonuca ulaşmıştır (Cihan, 25/07/2013). Bu konuya ilişkin 2014 Nisan ayında gerçekleşen vaka ise Türkiye’den Fransa’ya 15 yıl önce iltica eden Hülya ve Kıyasettin Beyazıt çiftinin beş çocuğuna birden el koyulması vakasıdır. Bu vakada komuşuların şikâyeti üzerine çocuklar, şiddet içerikli bir ortamda olmaları ve anne-babalarının zihinsel sağlıklarının yerinde olmadığı gerekçesiyle ailelerinden alınmıştır. İnşaat işçisi olarak vaka tarihinden 15 yıl önce Türkiye’de evlenip 133 134 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Fransa’ya iltica eden baba, 7 yıl önce de Türkiye’de doğan Gülsüm (15) ve Selvia (7), iki çocuğunu yanına alarak eşinin yanına göçeden anne, bir süre sonra Fransa vatandaşı olmuştur. Sindi (5), Yusuf (3) ve Yakup (1) isimli üç çocuk Fransa’da doğmuştur. Okuma yazma bilmeyen baba ve yeterli eğitime sahip olmayan annenin kalabalık ailede sıradanlaşan oyun, kavga ve gürültü ortamına dayanarak, iki polisin de aralarında bulunduğu komşuları tarafından ailenin çocuklara şiddet uyguladığı iddiasıyla yetkililere şikâyet edilmesi üzerine çocuklar önce yuvaya, sonra da koruyucu ailelere dağıtılmıştır (DHA, 17/07/2014). Hülya Beyazıt’ın İzmir’deki ailesi tarafından Türkiye medyasında duyurulan bu haberden sonra İzmir’e ailesinin yanına dönen Hülya Beyazıt’la Ekim 2014’te yapılan ropörtaj daha fazla ayrıntı vermektedir. Açıklamalarına göre son mahkemede yargıç tarafından varılan karar, Hülya Beyazıt’ın başörtüsünü çıkarması ve tam anlamıyla modern bir kadın görüntüsüne bürünmesi, aynı zamanda 6 ay içinde hızla Fransızca öğrenmesi şart koşulmuştur (DHA, 17/10/2014). Aynı ay içerisinde Hülya Beyazıt ATV ekranlarında Avrupa’da yaşanan ayrımcılık deneyimlerine dair pek çok haberin yer aldığı Avrupa’da Gündem programında konuşmuştur. Aynı programda Fransa’da yaşadıkları dil problemini, çocuklarının Fransız devlet okulunda güvenlik görevlileri tarafından dövüldüğünü ifade etmiştir. Özellikle, polis olan bir komşusunun aynı okulda okuyan kızı dolayısıyla kurduğu kumpastan söz eden H. Beyazıt, bu polisin diğer komşuları da kışkırtarak Beyazıt ailesine karşı toplu şikâyeti sağladığını ve bu şikâyetin amacının ailenin çocuklarının ellerinden alınması için soruşturma açılması ve apartmanı terketmelerini sağlamak olduğunu belirtmiştir. H. Beyazıt’ın beyanlarına göre, bu şikayettler üzere ASE’den bir yıl boyunca tetkikata gelen görevliler, anne ve çocuklar arasındaki ilişkilerin güzel ve olumlu olduğunu, mahkemede bu raporlara göre hâkim kararıyla bu soruşturmanın sona ereceğini söylemiştir (ATV, 26/10/2014). H. Beyazıt’ın iddialarına göre kamu görevlileri ile işbirliği içinde olan komşuları ailenin oturdukları evden çıkarılması ve 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu buldukları başka bir evi de iptal ettirmiştir. Bu şekilde aile ile uğraştığı iddia edilen Fransız komşular, anneyi mahkemede kızının hasta olması ve üç gün okula gidememesinden ötürü çocuklarının eğitiminin önüne geçmekle suçlamıştır. Mahkemedeki diğer sorgulama, Hülya Beyazıt’ın psikiyatrik muayenesi ile ilgilidir. Bu muayeneden geçmesi dâhilinde çocuklarının 15 gün içerisinde teslim edileceği söylenmesine rağmen, sağlam raporu karşısında yine çocukları kendilerine teslim edilmemiştir. H. Beyazıt, mahkemede ailesine karşı sahte deliller üretmek için söz hakkı tüm kurumların ve kamu görevlilerinin kendilerine karşı işbirliği içerisinde olduğunu ve hâkimin de bu işbirliğine dâhil olduğunu açıklamıştır. Bunun dışında, çocuklarıyla görüşmesinde, çocuklarının yuvada ağır şekilde darp edildiğini, kızların bacaklarının, omuzlarının ağır şekilde morartılıp yaralandığını, erkek çocuğunun elle taciz ve daha fazlasına maruz bırakıldığını söylemiştir (ATV, 26/10/2014). Yaşam biçiminin kodlarını veren kültürel semboller katı bir ulusçuluk bilincine sahip Fransa’da ayrımcılık ve temel hak ve özgürlüklerin ihlaline sevkedecek şekilde tehdit olarak anlaşılmaktadır. Kültürel sembollere dayalı olarak ortaya çıkan sosyal dışlama durumu, göçmenlerin konsantre edildiği semtlerdeki artıştan kaynaklanan mekansal uzaklaştırma ve toplumsal entegrasyon açısından da toplumdan uzaklaştırmanın bir sonucudur. Bu minvalde sosyal dışlama, eğitimde başarısızlık ve dolayısıyla istihdam alanında bariyerlerle çevrilme sonuçlarını doğurmaktadır. Banliyö meselesiyle yakın ilişkili olan eğitim bu durumda göçmen çocuklar ve aileleri için bir mobilite imkânı sunamamaktadır. 2014 içerisinde Türk ve Müslümanların kültürel, etnik ve dini farklılıklarından ötürü gündelik hayatta karşılaştıkları sorunlar ve bu farklılıklarından doğan insan hakların ihlaline dair vakaların kökeninde entegrasyonu imkânsız kılan banliyö ve gettolaşma meselesi ve bu meseleyle doğrudan bağlantılı olan ikinci ve üçüncü nesil göçmenlerin kimlik bunalımı yatmaktadır. Türklerin Müslüman olmalarından dolaylanan İslamofobik saldırıların hedefi haline gelmelerine dair göçmenlerin Fransa’daki sosyo-kültürel koşullarının uzaklaştırmanın 135 136 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi bir sonucudur. Bu minvalde sosyal dışlama, yanı sıra bu bölümde banliyö meselesinin tarihsel gelişimi dışında, Müslüman kadınların kamusal alanda maruz kadığı İslamofobik saldırılar, ayrımcılık ve rencide edilme durumları ortaya konulmuştur. Bunun dışında 2014’te yoğunlaşan sözde Ermeni soykırımı tartışmalları ışığında hem etnik kimliğin ve kimlik onurunun olumsuzlanması ve zedelenmesi dışında fikir ve ifade özgürlüğünün çiğnenmesine mahal verecek şekilde inkâr yasa tasarısının gerek mecliste, gerek basın ve sosyal medyada gündemde kalması önemlidir. Bu vakalar, Türklerin yasa karşıtı protestolarda bulunmasını dahi tehlikeli hale getirmekte, protestoya katılanlar Ermeni ırkçıları tarafından taciz ve ölümle tehdit edilebilmektedir. Bu vakalar ışığında, Fransa’da geliştirilebilecek bir Türk lobisi karşısında ırkçı eğilimleri ölüm tehdidine vardıran bir Ermeni bloğunun var olduğu açıkça ortadadır. Türk lobisi içerisinde eklemlenecek bireylerin gerek ifade özgürlüğü, gerekse onurlu tanınma hakkı ellerinden alınması, etno-kültürel köklerin lekelenmesi dışında aile bireylerinin hayatlarının tehlike altına girmesi soru işaretleri oluşturmaktadır. Son olarak dikkat çekici 2014 vakalarından biri de benzer örnekleri önceki senelerde yaşanmış olan Türk ve Müslüman çocukların devşirilmesi, kültürel bağlarından koparılması ve çeşitli şekilde saldırılara uğrayarak geleceklerinin ellerinden alınmasına neden olan koruyucu aile meselesidir. Koruyucu aile sisteminde bakım altındaki Türk ve Müslüman kökenli çocukların köken ülke kültürüyle ilişkisini tamamen kesilmesine neden olmaktadır. Lakin Fransız kültürüne asimile edilmiş olsalar dahi muhtaç konumları, kökenleri ve fiziksel görünüşleri gibi farklılıklardan ötürü bu çocuklar hayat boyu ayrımcılığın hedefinde yer almaktadır. 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Kaynaklar Abadan-Unat, N. (2007). Bitmeyen Göç: Konuk İşçilikten Ulus-Ötesi Yurttaşlığa, Bilgi Üniv. Yayınları: İstanbul Akçadağ, G. ve diğ,. (2014). Koruyucu Aile Sistemi. Fransa’da Yaşayan Türk Kadınları İçin El Kitapçığı. . T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadının Statüsü G. M., Uluslararası Kuruluşlar Daire Başkanlığı. Anderson, B. (2004). Imagined communities: Reflections on the Origin and Spread of Nationalism, Verso: London. Annick-Camille Dumaret, Dominique-Jeanne Rosset. (2005), Adoption and Child Welfare Protection in France. Early Child Development and Care, Taylor & Francis Routledge, 175 (7 & 8), s.661-670. Ariely, G. (2011). Spheres of citizenship: The role of distinct perceived threats in legitimizing allocation of political, welfare and cultural rights in Israel, International Journal of Intercultural Relations, 35(2), 213-225. Barth, W. K. (2008). On Cultural Rights: The Equality of Nations and the Minority Legal Tradition. Martinus Nijhoff Publishers-Brill: Leiden. Bauman, Z. (1995). “Modernity and Ambivalence. Cosmopolitans and Locals in World Culture”, (der. Mike Featherstone), Global Culture, Nationalism, Globalization and Modernity. Sage: London. s.143-171. Benhabip, S. (2006). Ötekilerin Hakları: Yabancılar, Yerliler, Vatandaşlar. İletişim: İstanbul. Blanc-Chale´ard, M. (2006). Old and New Migrants in France: Italians and Algerians. (der.) L. Lucassen, D. Feldman& J. Oltmer, Paths of Integration Migrants in Western Europe (1880-2004). Amsterdam Univ. Press: Amsterdam. Bleich, E. (1998). From international ideas to domestic policies: Educational multiculturalism in England and France. Comparative Politics, Vol. 31, No. 1. s. 81-100. 137 138 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Bleich, E. (2011) What Is Islamophobia and How Much Is There? Theorizing and Measuring an Emerging Comparative. Concept American Behavioral Scientist, 55(12), s. 1581–1600 Bourdieu, P. (1993). The Field of Cultural Production.Columbia University Press, s. 161-175. Bourdieu, P. (1986). Forms of capital. (der. J.G. Richardson), Handbook of Theory and Research for the Sociology of Education, Greenwood Press:New York 241-258, Boyle, Meredith, (2013). “Lone Wolf Terrorism and the Influence of the Internet in France”CISLA Senior Integrative Projects. Paper 1. Brubaker, R. W. (1990). Immigration, Citizenship, and the Nation-State in France and Germanyn: A Comparative Historical Analysis, International Sociology, 5/4, s.379-407. Brubaker, R. W. (1992). Citizenship and Nationhood in France and Germany. Cambridge: Harvard University Press. Cesari, J. (2005). Ethnicity Islam and les banlieues: Confusing the Issues. Social Science Research Council, 30. Castles, S., & Miller M. J., (1998). The Age of Migration: International Population Movements in the Modern World. MacMillan Press: London. Chambers, I. (1994). Migrancy, Culture Identity, Routledge:London. Çelik Dirsehan, M. (2014). Paradigma Değişmesi Olarak Yeniden Doğan Pazarlar: Ortadoğu’da Değişimin Toplumsal Göstergeleri. (der. Mehtap Köktürk ve diğ.), Pazarlama Vizyonunu Genişleten Yeniden Doğan Pazarlar. Beta: İstanbul, s.49-87. d’Apollonia, A. C. (2015). Immigration and the 2012 Elections in France. (der. G. Goodliffe, R. Brizz). France After 2012. Berghahn Books, s. 181-194. de Gaulle, C. (2014). The Contentious Concept of Frenchness. (Aktaran: Fredette,2014: 151) 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Davidson, N.(2012). Islam Français, Islamin France: Forms of Islam in Paris and the Provinces. Only Muslim: Embodying Islamin Twentieth Century France, Cornell Univ. Press: New York. Doytcheva, M. (2013). Çokkültürlülük.(çev. T. Akıncılar), İletişim: İstanbul (Fransızcası, (2011). Le multiculturalisme. La Découverte.) Eide, A., C. Karause & A. Rosas. (2001). Economic Social and Cultural Rights. Martinus Nijhoff Publishers. Eide A., (2001).Cultural Rights as Individual Human Rights. (der. Asbjern Eide ve diğ.), Economic, Social And Cultural Rights. Martinus Nijhoff Publishers: the Netherlands. Elver, H. (2012). The Headscarf Controversy: Secularism and Fredomof Religion. Oxford University. Press: New York. Franck, R. (2005). Why did a majority of French voters reject the European Constitution?. European Journal of Political Economy, 21(4), 1071-1076. Fredette, J. (2014). Constructing Muslims in France-Discourse, Public Identity, and the Politics of Citizenship. Temple University Press. Friedman, T. (2000). Globalisation-The Lexus and the Olive Tree. Anchor Books Ed. Geertz, C.(1997). Religion as a Cultural System, Ideology as a Cultural System. Interpretation of Cultures. 87-125. Goffman, E. (1986). Stigma: Notes on the Management of Spoiled Identity, Touchstone Book: New York. Göle, N., (2010). İç içe girişler: İslam ve Avrupa. (çev. A. Berktay), Metis: İstanbul . Göle, N., (2011). Melez Desenler. Metis: İstanbul. Giry, S. (2006). France and Its Muslims. Foreign Affairs 85:5. (Aktaran: Elver, 2012) Heilbrunn, J. R. (2014). Oil, Democracy, and Development in Africa. Cambridge Univ. Press. 139 140 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi House, J. (1996). Muslim Communities in France. (der. G. Nonneman v diğ.), Muslim Communities in New Europe. Ithaca: Lebanon. Jennings, Jeremy. (2000). Citizenship, republicanism and multiculturalism in contemporary France. British Journal of Political Science. 30.04 2000: 575-598. Kastoryano,R. (2010). Codes of Otherness. Social Research Vol 77 : No 1 : Spring, s.79-100. Kastoryano, R. (2007). France, Germany and Islam: Negotiating Identities. Immigrants & Minorities, Vol.22, Nos.2&3, July/ November 2003, (published 2007), s. 280-297. Kern, S. (2014). The Islamization of France in 2014. Gatestone Institute. 23/12/2014. http://www.gatestoneinstitute.org/4978/ france-islamization Khosrokhavar F. (2015). Interview. The New Yorker Magazine, 24 August. Khosrokhavar F. (2010). Islamic radicalism in Europe. (der. J. Cesari), Muslims in the West after 9/11: religion, politics and law, Routledge: New York, 229-244. Kymlicka, W. (1995), Multicultural Citizenship: A Liberal Theory of Minority Rights, Oxford: Clarendon Press. Kymlicka, W., & Norman, W. (1994). Return of the citizen: A survey of recent work on citizenship theory. Ethics, 104.2, 352-381. Monshipouri,M. (2010). The War on Terror. (der. J. Cesari), Muslims in the West after 9/11: Religion, Politics and Law, Routledge: New York, s.45-66 Passerini, L. (2003). In the Construction of Europeaness.. Figures d’Europe: Images and myths of Europe. P. Lang. Reidel, Laura. (2010). “What are Cultural Rights? Protecting Groups with Individual Rights”. Journal of Human Rights, 9: 65–80. Robert, J. (1998). Batı’da Din-Devlet İlişkileri: Fransa örneği, İz Yay.: İstanbul.(Fransızcası:- (1977). La liberté religieuse et le régime des cultes (Vol. 8). Presses universitaires de France.). 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Silverman, M. (2003) Deconstructing the Nation, Immigration, Racism and Citizenship in Modern France. Routledge: New York. Silverstein, Paul A. (2004). Algeria in France: Transpolitics, race, and nation. Indiana University Press. Soysal, Y.N. (2000). Toward a Postnational Model of Memberhip [in Europe]. (der. Kate Nash), Readings in Contemporary Political Sociology. Oxford: Blackwell publishers, ss. 264-279. Stavenhagen, R. (2001). Cultural Rights: A Social Science Perspective. (der.Asbjern Eide ve diğ.), Economic, Social And Cultural Rights. Martinus Nijhoff Publishers: the Netherlands Stora, B. (2004). Algeria, 1830-2000: A Short History. (çev.Jane Marie Todd), Cornell University Press:London Taras, R. (2012). Xenophobia and Islamophobia in Europe. Edinburgh University Press. Taylor, Charles. (2012). Interculturalism or multiculturalism?. Philosophy & social criticism 38.4-5 413-423. Taylor, Charles. (1994). Politics of Recognition.(der. Amy Gutmann), Multiculturalism, Princeton University Press, 25-75. Touraine, A., (2011). Eşitliklerimiz ve farklılıklarımızla birlikte yaşayabilecek miyiz?. (çev. Kunal, O.) Yapı Kredi Yayınları: İstanbul. (Fransızcası (1997). Pourrons-nous vivre ensemble?: égaux et différents. Fayard.) Touraine, A. (1991). Face à l’exclusion, Esprit, no 2. (Aktaran bkz: Cesari, 2005) Triandis, H. C. (2002). Subjective culture. Online readings in psychology and culture, 2(2), 6. Weber, E. (1976). Peasants into Frenchmen: the modernization of rural France, 1870-1914. Stanford University Press. Weiner, Myron. (1995). The Global Migration Crisis: Challenge to States and to Human Rights. Harpercollins Wihtol de Wenden, C. (2005). Reflections “À Chaud” on the French Suburban Crisis. Social Science Research Council. http://riotsfrance.ssrc.org/Wihtol_de_Wenden/ 141 142 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Yeğenoğlu, M. (1998). Colonial Fantasies: towards a Feminist Reading of Orientalism, University of Cambridge Press. Young, R. J. (2005). Colonial desire: Hybridity in theory, culture and race. Routledge. Gazeteler Anadolu Ajans, 07/05/2013: http://www.hurriyet.com.tr/turkbabanin-hukuk-zaferi-23228664 Anadolu Ajans, 26/03/2013: http://www.sabah.com.tr/ yasam/2013/03/27/turk-baba-aclik-grevinde ATV, 26/10/2014: http://www.mynet.com/tv/fransada-koruyucuaileye-verilen-cocuklarini-istiyor-vid-1983685/ CCIF, 22/08/2014: http://www.islamophobie.net/ articles/2014/08/22/politique-islamophobe-de-primark CCIF, 19/06/14 : http://www.islamophobie.net/ articles/2014/06/19/club-fitness-femme-voilee-condamnation CCIF, 23/12/14 : http://www.islamophobie.net/ articles/2014/12/23/un-medecin-separe-une-musulmanedes-autres-patients CCIF, 9/12/14 : http://www.islamophobie.net/ articles/2014/12/09/raincy-arrete-concernant-fermetureorty-gym-sera-t-il-annule CCIF, 31/01/14 : http://www.islamophobie.net/ articles/2014/01/31/patientes-voil%C3%A9es-chu-cesse-sespratiques-discriminatoires CCIF, 31/07/14 : http://www.islamophobie.net/ temoignages/2014/07/31/temoignage-une-petite-fille-excluesport-voile Cihan,13/03/2013:https://www.cihan.com.tr/tr/ozel-bebeklerielinden-alinan-turk-aile-hukuk-mucadelesi-veriyor-973034. htm Cihan,25/07/2013:https://www.cihan.com.tr/tr/mahkeme-5-yilsonra-3-cocugu-annelerine-geri-verdi-1087456.htm 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu DHA, 17/07/2014: http://www.dha.com.tr/5-cocuklarini-dafransa-ellerinden-aldi_718975.html DHA, 17/10/2014: http://www.mynet.com/tv/fransada-koruyucuaileye-verilen-cocuklarini-istiyor-vid-1983685/ EstRepublicain, 06/06/2014: http://www.estrepublicain.fr/ actualite/2014/06/06/voile-refuse-dans-une-salle-de-sport-avandoeuvre-plainte-pour-discrimination France24, 13/08/2014 http://www.france24.com/en/20140712france-hijab-beach-ban-challenge-secularism-religion France24, 23/09/2014: http://www.france24.com/fr/20140923cour-cassation-pma-etranger-obstacle-adoption-mariagehomosexuels-justice-loi France24, 17/10/2014: http://www.france24.com/fr/20141017france-parcours-chaotique-premier-francais-accuse-jihadsyrie-flavien-moreau-justice-procesFrance24, 07/11/2014: http://www.france24.com/fr/20141107syrie-david-drugeon-mort-artificier-francais-groupekhorassan-jihadiste-drone Huffingtonpost, 17/11/2014: http://www.huffingtonpost. fr/2014/11/17/chiffres-jihad-france-_n_6173192.html Hürriyet, 04/11/2009: http://www.hurriyet.com.tr/ya-soykirimikabul-et-ya-da-adayliktan-cekil-12855341 Hürriyet, 17/01/2014: http://www.hurriyet.com.tr/sirma-orantemyizi-de-kazandi-25585867 Hürriyet, 30/04/2014: http://www.hurriyet.com.tr/ermenitehdidine-karsi-hukuk-zaferi-26327277 IHA, 26/112/2014: http://www.iha.com.tr/haber-paristeanadolu-kultur-merkezine-cirkin-saldiri-423631/ KanalTürk, 06/01/2010: http://www.kanalturk.com.tr/ haber/19341/fransa-sirmayi-mahkum-etti L’Express, 21/11/2013: http://www.lexpress.fr/actualites/1/ societe/lyes-20-ans-dont-18-en-familles-d-accueil-et-enfoyers_1578400.html 143 144 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi L’Express, 29/08/2014: http://www.lexpress.fr/actualites/1/ societe/quimper-une-adolescente-soupconnee-de-vouloir-fairele-jihad-en-syrie-arretee_1571331.html Le Figaro, 21/04/2014: http://www.lefigaro.fr/actualitefrance/2014/04/21/01016-20140421ARTFIG00158-luttecontre-le-jihad-il-faut-former-ceux-qui-cotoient-les-jeunes.php L’Enquête de l’Obs, 22.04.2014: http://tempsreel.nouvelobs.com/lenquete-de-l obs/20140422.OBS4697/djihadistes-francaisqui-sont-les-nouveaux-fous-d-allah.html Le Figaro, 22/04/2014: http://www.liberation.fr/ planete/2014/04/22/la-france-a-un-plan-contre-les-filieresjihadistes-syriennes_1002565 Le Figaro, 24/06/2014: http://www.lefigaro.fr/vox/ societe/2014/06/24/31003-20140624ARTFIG00171-crechebaby-loup-et-laicite-toutes-les-clefs-pour-comprendre-l-affaire. php Le Figaro,13/08/2014:HTTP://WWW.LEFIGARO.FR/ACTUALITEFRANCE/2014/08/13/01016-20140813ARTFIG00364-BRAS-DEFER-SUR-LE-PORT-DU-VOILE-A-WISSOUS-PLAGE.PHP Le Figaro,14/09/2014: http://www.lefigaro.fr/actualitefrance/2014/09/14/01016-20140914ARTFIG00069-larealite-chiffree-des-djihadistes-francais.php Le Figaro,17/10/2014:http://www.lefigaro.fr/actualitefrance/2014/10/17/01016-20141017ARTFIG00287-une-adoparvient-a-berner-les-services-de-renseignement-pour-allerfaire-le-djihad.php Le Figaro,23/04/2014:http://www.lefigaro.fr/vox/ monde/2014/04/23/31002-20140423ARTFIG00099-desbanlieues-au-djihad-itineraire-d-une-certaine-jeunessefrancaise.php Le Figaro, 31/03/2015:http://www.lefigaro.fr/politique/le-scan/ couacs/2015/03/31/25005-20150331ARTFIG00197-desdeputes-ump-plagient-wikipedia-dans-une-proposition-de-loi. php 4. Fransa’da Kültürel Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Le Figaro,08/08/2014:HTTP://WWW.LEFIGARO.FR/POLITIQUE/LE-SCAN/ CITATIONS/2014/08/18/25002-20140818ARTFIG00106-NADINEMORANO-EXASPEREE-PAR-LA-PRESENCE-D-UNE-FEMME-VOILEE-SURUNE-PLAGE.PHP Le Figaro, 15/04/2015: http://www.lefigaro.fr/ international/2015/04/15/01003-20150415ARTFIG00454le-parlement-europeen-reconnait-le-genocide-armenien.php Le Monde, 01/07/2014: http://www.lemonde.fr/societe/ article/2014/07/01/arret-attendu-de-la-cedh-sur-linterdiction-du-voile-integral-en-france_4448361_3224.html Le Monde, 17/12/2014: http://www.lemonde.fr/societe/ article/2014/05/20/emeutes-a-trappes-un-policier-mis-enexamen-pour-des-propos-islamophobes_4422524_3224.html Le Monde, 21/10/2014: http://www.lemonde.fr/religions/ article/2014/10/21/une-note-interne-de-l-opera-deparisdecrypte-la-loi-anti-burqa_4509499_1653130.html Le Monde, 24/04/1915:http://www.lemonde.fr/politique/ article/2015/04/24/genocide-des-armeniens-la-difficulte-delegiferer_4622062_823448.html Le Monde, 24/04/2014 : http://www.lemonde.fr/politique/ article/2015/04/24/nous-n-oublierons-jamais-dit-francoishollande-aux-armeniens_4622035_823448.html Le Monde Diplomatique, 02/06/2005: https://mondediplo. com/2005/06/02frenchno Liberation, 01/07/2014, http://www.liberation.fr/ societe/2014/07/01/la-cedh-valide-l-interdiction-du-voileintegral-en-france_1053802 Liberation, 20/01/2014: http://www.liberation.fr/ societe/2014/01/20/une-mere-voilee-interdite-de-sortiescolaire-depose-une-recours_974299 Liberation, 28/11/2014: http://www.liberation.fr/ societe/2014/11/28/la-presence-dela-religion-est-desormaisjugee-insupportable_1152826 145 LeFigaro, 27/01/2014: http://www.lefigaro.fr/actualitefrance/2014/01/27/01016-20140127ARTFIG00509-lesjeunes-francais-partis-faire-le-djihad-en-syrie-ont-eteretrouves.php LeFigaro, 20/06/2014: http://www.lefigaro.fr/actualitefrance/2014/06/20/01016-20140620ARTFIG00064-chaquejour-deux-ou-trois-francais-partiraient-faire-le-djihad-ensyrie.php LeFigaro, 19/06/2014: http://www.lefigaro.fr/flashactu/2014/06/19/97001-20140619FILWWW00177-uneadolescente-de-14-ans-partie-faire-le-djihad-en-syrie.php; Le Parisien, 03/08/2014: http://www.leparisien.fr/faits-divers/ jihad-un-ado-francais-incarcere-apres-son-retour-desyrie-03-07-2014-3974555.php Le Parisien, 22/12/2014 : http://www.leparisien.fr/espacepremium/seine-saint-denis-93/orty-gym-la-salle-reservee-auxfemmes-peut-ouvrir-22-12-2014-4392041.php NTV, 06/01/2010: www.ntv.com.tr/dunya/fransadan-sirmaorana-soykirim-cezasi,zWC3Et9WSESqOul-kxKKGg Reuters, 08/07/2014: http://uk.reuters.com/article/uk-francesecurity-idUKKBN0FD16620140708 RTL, 28/08/2014: http://www.rtl.fr/actu/societe-faits-divers/ jihad-en-syrie-une-jeune-fille-de-14-ans-arretee-enbretagne-7773964088 RTL, 09/11/2014: http://www.rtl.fr/actu/international/jihad-ensyrie-un-recruteur-francais-arrete-en-turquie-7774245713 Yasalar ve Raporlar [1] http://www.echr.coe.int/Documents/Research_report_ cultural_rights_ENG.pdf [2] http://www.ombudsman.gov.tr/contents/files/688B1--InsanHaklari-Evrensel-Beyannamesi.pdf [3] http://www.ohchr.org/EN/ProfessionalInterest/Pages/CESCR. aspx http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/ bm/bm_04.pdf [4] http://www.ohchr.org/EN/ProfessionalInterest/Pages/ CERD.aspx http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/ bm/bm_09.pdf [5] http://www.un.org/documents/ga/res/36/a36r055.htm http://www.ombudsman.gov.tr/contents/files/750B3-Din-veya-Inanca-Dayanan-Her-Turlu-Hosgorusuzlugun-veAyrimciligin-Tasfiye-Edilmesine-Dair-Bildiri.pdf [6] http://www.ohchr.org/Documents/Publications/Guide MinoritiesDeclarationen.pdf http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/ bm/bm_20.pdf [7] http://portal.unesco.org/en/ev.php-URL_ID=31038&URL_ DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html [8] https://wcd.coe.int/ViewDoc.jsp?id=389843 [9] http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/PDF/?uri= OJ:C:2007:306:FULL&from=EN [10] Rapor: Rights Defender, Annual activity report for 2013: https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?command= com.instranet.CmdBlobGet&InstranetImage=2840230& SecMode=1&DocId=2252914&Usage=2 [11] Rapor: Council Of Europe, Commissioner For Human Rights Report By Nils Muižnieks, September 2014 : https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?command=com.instranet.CmdBlobGet&InstranetImage=2831821& SecMode=1&DocId=1926434&Usage=2 [12] Rapor: CCIF 2014 Report, Collectif contre l’Islamophobie en France: http://www.islamophobie.net/rapport-annuel [13] İslamofobi Vaka Haritası: http:// www.islamophobie.net/ la-carte-de-france-des-actes-islamophobes 5. FRANSA’DA DİNİ HAK VE ÖZGÜRLÜKLER: TÜRK VE MÜSLÜMAN TOPLULUKLARIN DURUMU Semra MERAL 1 Nuri TINAZ 2 5.1. Dini Temel Haklar ve Özgürlükler: Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar Fransa’da Laiklik Fransa’da din alanında hak ve özgürlükler, laikliğin temelini oluşturan “9 Aralık 1905 tarihli Devlet ve Kiliselerin Ayrılması Hakkındaki Yasa” (Loi du 9 décembre 1905 concernant la séparation des Eglises et de l’Etat) ile teminat altına alınmıştır. 45 maddelik bir metinden oluşan bu yasanın ilk iki maddesi, laikliğin özgürlük, tarafsızlık ve eşitlik prensiplerini oluşturmaktadır: Madde 1: “Cumhuriyet, vicdan özgürlüğünü sağlar ve kamu düzenini gözeterek dini ibadet özgürlünü garanti eder”. 1 Doktora Öğrencisi, Paris I-La Sorbonne Üniversitesi, [email protected] 2 Prof. Dr. Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, [email protected] 150 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Madde 2: “Cumhuriyet hiçbir din tanımaz ve hiçbir dine ne ücret verir ne de maddi destek sağlar. Buna göre, bu yasanın beyanını takip eden 1 Ocak günüden itibaren dini ibadetlerle ilgili tüm giderler devlet bütçesinden çıkarılacaktır. Bununla beraber, lise, kolej, okul, hastane ve cezaevleri gibi kamusal kurumlarda dini ibadet özgürlüğünü sağlamak üzere gerekli hizmetleri giderleri devlet bütçesi tarafından karşılanabilir”. (Legifrance, 2015) Bu yasada kullanılan ifadeler laikliği daha iyi anlamak için büyük bir önem arz etmektedir. Birinci madde, laikliğin özgürlük ilkesini din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde ele alır: “Vicdan özgürlüğü”, siyasi, dini, felsefi veya sosyal düşünce özgürlüklerini kapsayarak özgürlüğün bireysel yönüne işaret ederken (Delbove 2002); “ibadet özgürlüğü”, dinin toplumsal bir faaliyet olduğunu ortaya koyarak din özgürlüğünün kolektif yönünü ortaya koyar. Bununla birlikte Fransız laik cumhuriyeti, vicdan özgürlüğünü “sağlamakla” yükümlüyken, ibadet özgürlüğünü “garanti” etmekle yükümlüdür (Robert 1994; Gaudemet-Basdevant 1998; Robert ve Oberdoff 2015). İkinci madde, laikliğin tarafsızlık ve eşitlik ilkelerini ortaya koyar ve birinci maddeyle yakından ilgilidir: din ve vicdan özgürlüğünü sağlamak için devlet ile din alanlarının birbirlerinden ayrılması gerekmektedir (Langlois 2005; Robert, 1994). Bu çerçevede Fransız cumhuriyeti, “hiçbir dini tanımayarak” ve “hiçbir dine maddi destekte bulunmayarak” devletin din alanıyla olan maddi-manevi ilişkilerini kesmektedir. Bu madde, devletin tarafsızlığını ilan ederek farklı dinlere mensup Fransız vatandaşları arasında eşitliği sağlamış olur ve aynı zamanda, din özgürlüğünü sağlamak için devlete birtakım yükümlülükler getirmektedir. Bununla ilgili ikinci madde, dindarların bazı alanlarda dini vecibelerini daha rahat bir şekilde gerçekleştirebilmeleri için bazı dini hizmet masraflarının devlet tarafından karşılanabileceğini vurgular (Langlois 2005; Rémond 2005; Willaime 2005). Laikliğin özgürlük, tarafsızlık ve eşitlik temel prensiplerini oluşturan 1905 Yasası’nın bu maddeleri, ortaya koymuş 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu olduğu din ve devlet ayırımına vurgu yaparken aynı zamanda dini ibadet özgürlüğünü güven altına alarak din olgusunun sosyal yapının bir parçası olarak kabul etmektedir (Rivero 1949; Prélot 1999; Woehrling 1998). Fakat Fransa’da laiklikle ilgili genel algı, din özgürlüğünün kolektif yönünü geri plana atarak daha ziyade bireysel ve şahsi yönünü öne çıkararak devletin din alanıyla hiçbir şekilde hiçbir ilgisi olmaması ve dinin yalnızca özel alanda kalması gerektiğini ileri sürer (Rémond 2005; Willaime 2005; Baubérot 1990). Bu anlayış laikliğin tarihi oluşum süreciyle yakından ilgilidir. Din ve Laiklik Algısı Ortaçağ Fransa’sında din ve devletin birlikteliği sonucu ortaya çıkan siyasi ve sosyal düzende Katolik Kilisesi önemli bir yere sahip olmuştur. Rönesans döneminde ortaya çıkan ve Kilisenin imtiyazlarını eleştiren düşünce akımları, din ve devlet ilişkisini ve birlikteliğini sorgulamaya başlamıştır. Bu tartışmalarla ortaya çıkan laikleşme süreci, 1789 tarihli Fransız Devrimi’yle hız kazanmış ve felsefi boyutu aşarak sosyal ve siyasi alanlara yayılmıştır. Kilisenin konumunu sarsan bu gelişmeler, III. Cumhuriyet döneminde daha katı bir hal almış ve iki farklı ve zıt dünya görüşünü savunan Cumhuriyet ve Kilise kurumlarını karşı karşıya getirmiş. Bu iki güçlü kurumun iktidar savaşı, “Katolik Fransa” ve “Devrimci Fransa” olmak üzere ülkeyi iki cepheye bölmüştür. Katolik Kilisesi’nin kurulmakta olan yeni siyasi düzenin başlıca düşmanı olması, Fransa’da dinin zor koşullarda kazanılan özgürlüklere ve özellikle Fransız cumhuriyetine karşı tehlikeli bir güç odağı olduğu algısına yol açmıştır (Rémond 2004; Poulat 2003; Baubérot 2002; Mongin ve Schlegel 2005). Bu çekişmeli tarihi süreçten kaynaklanan din ve dini kurumlarla ilgili olumsuz algı, son yıllarda Müslüman toplulukların Fransa’da yerleşmesiyle yaygınlaşan İslam’a karşı yönelmiştir. Öyle ki Müslümanların laiklik ilkesi çerçevesinde 151 152 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi dile getirdikleri dini talepler Fransız toplumunda büyük tepkilere yol açmakta ve bu toplulukların dini ibadetlerini yerine getirebilmelerini güçleştirmektedir. Bununla birlikte 1905 Yasası’nın Katolik dini yapılanmasına ve kültürüne göre şekillenmiş olması, bazı İslami vecibeler açısından bir takım sorunlara yol açmaktadır. Bu durum, 1905 Yasası’nın Fransa’daki Müslümanların ihtiyaçlarına cevap veremediği yönünde tartışmalara neden olmuştur. Laiklik yasasının birinci maddesinde belirtilen dini ibadet özgürlüğünü sağlamak Fransız laik devletinin temel görevlerinden biri olması, 1905 Yasası’nın gözden geçirilmesi önerilerini sık sık gündeme getirmiştir (Libération, 19.03.05; Le Nouvel Obs, 21.09.05; Le Monde, 05.07.07) Ancak laiklik ilkesinin Fransız cumhuriyetinin vazgeçilmez temeli olarak görülmesi, “kutsal bir tabu” olarak algılanan 1905 Yasasıyla ilgili hiçbir değişikliğin yapılmasına izin verilmemesi, Fransa’da laikliğin ne denli hassas bir konu olduğunu ortaya koymaktadır (Mongin ve Schegel 2005; Cohen ve Zarka 2005). 5.2. Dini Temel Hak ve Özgürlüklerin Anayasa ve Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki Durumu Fransız Anayasası ve Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası yasal düzenlemeler ve içtihatlar, dini özgürlük, tarafsızlık ve eşitlik prensiplerini güçlendirmiştir: – 1958 tarihli Fransa Anayasasının 1. maddesi: “Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyettir. O, köktenlik, ırksal ya da dinsel ayrım gözetmeksizin bütün vatandaşların yasa önünde eşitliğini güven altına alır. Bütün inançlara saygılıdır”. Bu madde bireylerin eşitliğine, aralarında hiçbir ayrımcılık yapılmamasına ve dini çoğulculuğa vurgu yapmaktadır. Bununla beraber Fransız Anayasa Konseyinin, Danıştay’ın ve Yargıtay’ın dini konularda almış oldukları kararlar sonucu oluşan hukuki içtihat, din özgürlüğü ilkesinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu – 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 18. maddesi: “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir”; – 16 Aralık 1966 tarihli Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 18 maddesi (Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü): “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kendi tercihiyle bir dini kabul etme veya bir inanca sahip olma özgürlüğü ile tek başına veya başkalarıyla birlikte toplu bir biçimde, aleni veya özel olarak, dinini veya inancını ibadet, uygulama, öğretim şeklinde açığa vurma özgürlüğünü de içerir. Hiç kimse, kendi tercihi olan bir dini kabul etme veya inanca sahip olma özgürlüğünü zayıflatacak bir zorlamaya tabi tutulamaz. Bir kimsenin dinini veya inancını açığa vurma özgürlüğü, ancak kamu güvenliği, kamu düzeni, sağlık veya ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla, hukuken öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan sınırlamalara tabi tutulabilir. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, anne-babalar ile mümkünse vasilerin kendi inançlarına uygun biçimde çocuklarına din ve ahlak eğitimi verilmesini isteme özgürlüğüne saygı göstermeyi taahhüt ederler”. – Fransa tarafından 3 Mayıs 1974 tarihinde imzalanan, 4 Kasım 1950 tarihli İnsan haklarının ve temel özgürlüklerinin korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 9. maddesi (Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü): “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din ve inanç değiştirme özgürlüğü ile açık veya özel biçimde ibadet, öğretim, uygulama ve tören yapmak suretiyle tek başına veya toplu olarak dinini ve inancını açıklamak özgürlüğünü de içerir. Din veya inancını açıklama özgürlüğü, demokratik bir toplumda ancak kamu güveni, kamu düzeninin, genel sağlığın ve ahlaki ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olan tedbirlerle ve kanunla sınırlanabilir”; 10 maddesi (İfade Özgürlüğü): “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. 153 154 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Bu hak, kanaat özgürlüğünü, kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, asayişsizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın ve ahlakın, başkalarının ün ve haklarının korunması, gizli kalması gereken haberlerin yayılmasına engel olunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için kanunla öngörülen bazı formalitelere şartlara, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir”; 11. maddesi (Toplanma ve Örgütlenme Özgürlüğü): “Herkes barışçı amaçlarla toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve bunlara katılmak haklarına sahiptir. Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, barış ve düzenin sağlanması ve suç işlemenin önlenmesi sağlığın ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler ve güvenlik güçleriyle devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında yasal sınırlamalar konmasına engel değildir”; 14. maddesi (Ayrımcılık Yasağı): “Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal ya da başka görüşler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensup olmak, servet, doğuş veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrım gözetilmeksizin sağlanır”. Uluslararası yasaların Fransa gibi Avrupa Birliği’ne üye ülkeler için bağlayıcı olması, dini temel hak ve özgürlükler bakımından önemlidir. Bireylerin eşitliğine ve aralarında hiçbir ayrımcılık yapılmamasına ve dini çoğulculuğa vurgu yapan bu yasalar, azınlık dinlerin temel hak ve özgürlükleri tanınmış ve din olgusu sosyal yapının bir parçası olarak kabul edilmiştir. 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Bu doğrultuda, ulusal düzeyde dini azınlıkların hakları ihlal edildiğinde bu topluluklara hukuk yolunu açmıştır. Bu önemli yasal düzenlemelere rağmen Fransa’da dinle ilgili olumsuz algılar, ulusal ve uluslararası arenalarda vuku bulan olayların etkisiyle İslam dininin bir “sorun” olarak görülmesi sebebiyle dindarların talepleri –özellikle Müslümanlar tarafından dile getirildiğinde– tepkilere yol açmakta ve yerine getirilmesini güçleştirmektedir. 5.3. Dini Hak ve Özgürlüklerin İhlali: Gündelik Hayattaki Yansımalar Fransa’da Cami Meselesi ● Cami Sayısının Yetersizliği Fransa’da cami sayısı, İçişleri Bakanlığı’nın 2012’de vermiş olduğu son rakamlara göre 2.449’dur (Le Monde, 08.04.2015). Bununla birlikte, 400’e yakın inşaat halindeki cami vardır (Mosquées de France, 2014). Fransa’da dini toplulukların örgütlenmesi dinlerin tabi oldukları 1905 Yasası ve Dernek Hukuku çerçevesinde gerçekleşmektedir. Bu doğrultuda Müslümanlar bir cami inşaat etmek istediklerinde 1901-1907 Yasaları’na veya 1905 Yasası’na uygun statüde dernek kurmaları gerekmektedir (Bkz. 9. Bölüm). Müslüman derneklerinin çoğu etnik köken veya farklı İslami düşünce ekollerine göre kurulmuş olması camilerin yapılanmasında da etkin olmuştur. Fransa’da en önemli dernek federasyonlarına ait camilerin dağılımı şöyledir: Fas kökenli Müslümanlar tarafından kurulan Rassemblement des Musulmans de France için 500 cami (Le Monde 13.01.2015); Cezayir kökenli Müslümanları etrafında toplayan Fédération de la Grande Mosquée de Paris için 100 cami (Le Figaro 3.12.2015); Pakistan kökenli Tebliğ Cemaati Derneği için 180 cami (Khedimellah, 2001) ; Müslüman Kardeşler’e yakın olan Union des Organisaitons Islamiques de France için 155 156 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 65 cami (Le Figaro 21.03.2013). Türk kökenli Müslümanlarının bağlı oldukları DİTİB için 260 (Fransa DİTİB, 2012), Milli Görüş’ bağlı 51 cami (İGMG, 2015) bulunmaktadır. Bununla birlikte, Fransa’da yaşayan Alevilerin 36 Alevi Kültür Merkezleri vardır (BirGün, 2014). Cami sayısında bir artışının olduğunu söylemek mümkündür: Fransa’da 1976’da 150, 1985’te 900, 2000’de 1536 ve 2012’te 2.449 cami olmuştur (Le Monde, 08.04.2015; Le Figaro, 30.08.2011). Müslüman ibadet yerlerinin sayısı artmış olsa da bu sayı yine de Müslümanların ihtiyaçlarına cevap vermemektedir. Fransa’da Müslüman nüfusun ortalama 3 milyon olduğunu varsayarsak, 1.200 kişi başına bir ibadet yeri düştüğünü söyleyebiliriz. Diğer ibadet yerleriyle bir kıyaslama yaparsak, bu oranın çok düşük olduğunu görebiliriz: düzenli olarak ibadet eden yaklaşık 11 milyon Katolik için 40,000 kilise yani 275 kişi başına bir kilise düşmektedir (Le Monde, 08.04.2015); 1,7 milyon Protestan için 3.000 ibadet yeri (IFOP, 2010; Le Figaro, 30.08.2011) ; 550.000 Musevi için 300 sinagog (Franceinfo, 2012) ve 800.000 Budist için 350 pagoda vardır (20 Minutes, 12.08.2008). Ayrıca, Fransa’daki camilerin, ‘gerçek cami’ olduklarını söylemek zordur. Müslüman ibadet yerlerini üç farklı türe ayırmak mümkündür: (a) daha çok toplu konutlarda veya işçi yurtlarında bulunan, sade küçük bir odadan oluşan ‘küçük mescitler’; (b) Fransa’daki camilerin çoğunu oluşturan ve geniş binalardan oluşan ‘mescitler’ ve (c) son olarak da yapısı bakımından (yüzölçümü, ek binası veya minaresi olan) İslam dünyasındaki cami mimarisine uyan ‘katedral camiler’ (Zwilling, 2012; Godard ve Taussig, 2007; Papi, 2004, Renard, 1999; Césari, 1994). 2009 yılında toplam camilerin yalnızca 64’ü, yani %2,5’i, ‘katedral cami’ tipine uymaktadır ve yedisi yüksek minarelidir (Le Monde, 08.04.2015; Le Parisien, 7.12.09). Strasbourg şehrinde projesi Türkler tarafından yapılan iki minareli Eyüp Sultan Camisinin, 2018 yılında ibadete açılması bekleniliyor (Rue89strasbourg, 2015; Estrepublician, 2015). 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu ● Cami Yapımındaki Finansman Sorunu ve İslamofobinin Etkisi Cami sayısının yetersiz olması, araştırmacılar ve Müslümanlar tarafından dile getirilmesi, Fransa’da laiklik çerçevesinde cami inşası sorununu ortaya koymuştur. Laikliğin sağladığı dini ibadet özgürlüğü, Fransa’da yaşayanların ibadet yerlerine özgürce sahip olma hakkını da kapsamaktadır. Fakat bu noktada Müslümanlar, iki temel sorunla karşı karşıya kalmaktadırlar; camilerin finansmanı ve İslamofobi. Daha önce gördüğümüz gibi laiklik yasası, devletin dinlere maddi destekte bulunmasını yasaklamaktadır (1905 Yasası 2. maddesi). Bu engel, gelir düzeylerinin düşük ve cami ihtiyaçlarının fazla olan Müslümanların ibadet yerleri edinmelerinde büyük zorluk oluşturmaktadır. Ancak, dinlerin tabi oldukları hukuki çerçeve mali destek açısından bazı olanaklar sunmaktadır. Faaliyetleri yalnızca ibadetle sınırlı olan 1905 tarihli yasaya uygun statülü dernekler, birtakım vergilerden muaf tutulma, bağış ve miras alma hakkına sahiptirler. 1901-1907 yasasına uygun statülü dernekler ise, daha geniş faaliyetler yürütebilir ve bunlar için devletten ve yerel yönetimlerden bazı maddi destek alabilirler (Flores-Lonjou ve Messner 2007; Volff 2005; Alfandari 2000; Flores-Lonjou 1996 ). Ayrıca bu alanda yapılmış bazı düzenlemeler sonucu devlet veya yerel yönetimler, cami yapımında gerekli olan kredileri alabilmeleri için bu iki dernek modeline kefil olabilirler (1961 Yasası, madde 112). Bununla birlikte yerel yönetimler, bu derneklere sembolik bir ücret karşılığında (1 avro) uzun bir süre zarfı için (18-99 yıl arası) arazi kiralayabilirler (bail emphytéotique) (Marongiu, 2004; Marongui, 2005). Bu düzenlemeler önemliyse de, camilerin maddi ihtiyacının ancak bir kısmını karşılamaktadır. Müslümanların geri kalan önemli miktardaki masrafları üstlenmek zorunda kalmaları, yabancı ülkelerden cami yapımında maddi destek istemelerine yol açmaktadır. Böyle bir durum ise Fransız kamuoyu tarafından hoş karşılanmayıp, bu tür maddi yardımlar aracılığıyla yabancı ülkelerin Fransa’daki camileri sahiplenip kontrol edecekleri ve 157 158 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi yabancı çıkarlara hizmet edeceği düşünülmektedir (Marongiu, 2004; Marongui, 2005). Camilerin finansmanıyla ilgili bir diğer nokta ise 1905 Yasasının (madde 19), bu yasanın ilan edildiği tarihten önce yapılmış dini ibadet yerlerinin bakım ve onarım ve benzeri masraflarının devlet tarafından üstlenilmesine izin vermesidir. Fransa’daki ibadet yerlerinin büyük ölçüde 1905 tarihinden önce, camilerin ise bu tarihten sonra yapılmış olmalarını göz önünde bulundurursak, Müslümanların bu önemli maddi destekten mahrum kaldıkları söylenebilir. Bu çerçevede 1905 Yasası’nda bazı değişikler yapılması, devletin camilere maddi destekte bulunması önerisi, büyük tartışmalara yol açmıştır (Machelon, 2006). Bu maddi sıkıntılar yanı sıra cami yapımındaki bir diğer zorluk, yerel yönetimlerin ve Fransız toplumunun bir kesiminin İslam’a karşı olumsuz tavırlarından kaynaklanmaktadır. Laikliğin ibadet özgürlüğünü, temel prensipleri arasında yer almasına rağmen siyasiler, özellikle yerel yönetimler, bu temel hak ve özgürlüğü göz ardı ederek Müslümanlara karşı ayırımcı bir tutum sergileyebilmektedirler. Yerel yönetimler, bir arsa veya bir bina hakkında ön alım yetkilerini kullanarak (Şehircilik Kanununu L421-2-1; L210-1 ve L300-1 maddeleri), bazen referandum düzenleyerek, Müslümanların cami taleplerini yerine getirmemektedirler. Bu kararlarında Fransız sivil toplum teşkilatlarının etkisi önemlidir çünkü bazı dernekler, yeşil alanları koruma, emlak değerlerinin düşmesini engelleme, ses kirliliğini önleme, güvenlik korkusu gibi argümanlar öne sürerek, yerel yönetimler üzerine baskı kurup cami projelerinin iptalini talep edebilmektedirler. Oy kaygısından dolayı, bazı yerel yönetimler bu talepleri dikkate almaktadır (Ferjani, 2008; Papi 2004; Chevrier, 2004; Marongui 2004). Son yıllarda, siyasilerin tutumlarında bir dönüşüm gözlense de Müslüman ibadet yerlerinin inşası hala önemli ölçüde sorun teşkil ederek, çeşitli tepkilere yol açmaktadır (Cesari, Bargach ve Moore, 2002). Camilerin çoğalmasını “Fransa’nın İslamlaşmasının” bir göstergesi olarak sunan, camilerin birer terörist hücre gibi 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu lanse eden gerek siyasi gerekse medyatik söylemler, camilerin olumsuz bir imajının oluşmasına yol açmıştır. Örneğin, cami konusu, aşırı sağ (Front National) parti başkanı Marine Le Pen’in söylemlerinde önemli bir yer tutmaktadır: 2010 yılında camilerde yer sıkıntısından dolayı cemaatin sokakta namaz kılmasını “nazi işgaline” benzetmiştir (Le Figaro, 12.12.10); yüksek minareli camilerin yapılmasına, devletin veya yabancı ülkelerin cami finansmanına katkıda bulunmasına karşı çıkmıştır (Le Figaro, 19.12.10; Rue89nouvelobs, 2011); 2014 yılında vaazların Arapça yapılmasının yasaklanmasını istemiştir (Ajib, 2014a). Kamuoyunda camilere karşı olumsuz algı da önemlidir: 2009 yılında 983 kişiyle yapılan bir ankette, %46 kişinin minareli cami yapılmasına karşı olduğu kaydedilmiştir (IFOP-Le Figaro, 2009); 2012 yılında 1736 kişiyle yapılan bir ankette, %43 kişinin cami yapılmasına karşı olduğu kaydedilmiştir (IFOP-Le Figaro, 2012). İslamofobinin bu etkisi, Müslümanların ‘görünür’ camiler yapmamalarına sebep olduğu gibi, diğer yandan da camilerin yapılması önüne engeller konmasına veya bazı saldırılara hedef haline getirmektedir (Zwilling, 2012; Frégosi, 2006; Papi, 2004). ● Camilere Yönelik Saldırılar İçişleri Bakanlığın rakamlarına göre 2008 yılında, 12 ’si cami toplam 304 ibadet yerine saldırı yapılmıştır. 2009 yılında 15’i cami toplam 474 ibadet yeri, 2010 yılında 50’si İslami olmak üzere toplam 621 ibadet yeri, 2011 yılında 44’ü cami toplam 620 ibadet yeri, 2012 yılında 83’ü İslami toplam 667 ibadet yeri hedef alınmıştır (FMM, 2013). 2013 yılında cami ve Müslüman mezarlar olmak üzere toplam 51 yapı saldırıya uğramıştır (CCIF Raporu, 2014). 2014 yılında camilere karşı yapılan saldırıların sayısı 25’i bulmuştur (CCIF Raporu, 2015). Bu saldırılar arasında, camilerin kapılarını kırarak mallarına zarar vermek, camilerde yangın çıkarmak, cami duvarlarına İslam karşıtı yazılar yazmak, camilerin önüne domuz parçaları koymak gibi eylemler bulunmaktadır (ORIW Raporu, 2014). 159 160 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Bununla birlikte 2014 yılında bazı siyasiler ve çeşitli gruplar da camilerin yapımını engelleme girişiminde bulunmuşlardır. 17 Mart 2014’te Epinay-Sur-Seine’de Müslümanlar, bir ibadet yeri açmak üzere bir binayı satın almaya çalışıyorlardı. Bu girişimi engellemek için sağ partili Belediye Başkanı Hervé Chevreau, ön alım hakkını kullanarak binayı satın almıştır (Ajib, 2014b; Ajib, 2014c). Aynı durum 24 Nisan 2014’te Mantes-la-Ville’de vuku bulmuştur: bir ibadet yeri açmak üzere bir binayı satın almak isteyen Müslümanların cami projesine karşı çıkan aşırı sağ partili (Front National) Belediye Başkanı Cyril Nauth, aynı binayı “kamu yararına daha uygun” olacak bir karakola dönüştürmek istediğini savunmuştur. Seçim vaatleri arasında cami projesini engellemek de bulunan belediye başkanı, “gerekli yasal düzenlemeleri inceleyerek gerekeni yaparız açıklamasında” bulunmuştur (Le Monde, 24.04. 2014). 19 Ağustos 2015 tarihinde Müslümanlar belediye başkanına karşı açtıkları davayı kazanmıştır. Versailles İdari Mahkemesi “belediye yetkisinin kötü amaçla kullanılması” sebebiyle Cyril Nauth’un projesini durdurma kararı almıştır (Le Figaro, 19.08.2015). 28 Ekim 2014’te Quimper şehrinde aşırı sağ partisine (Front National) yakın Quimper Resistance Derneği, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fransa’da yaşayan Türkleri Fransız toplumuna entegre olmalarına karşı çıktığını iddia ederek, Türk asıllı Müslümanlarının cami projesini protesto etmiştir (Breizh-info, 2014). Müslüman Cenazelerin Defin Meselesi ● Fransa’da Cenaze Defin İşlemleri Laiklik çerçevesinde İslami ibadet özgürlüğünün bir diğer konusu, Müslümanların Fransa’da defnedilmesi sorunudur. Bir Müslüman vefat ettiğinde cenazesi, ya kendi ülkesinde defnedilmek üzere nakledilir ya da Fransa’ya defnedilir. Müslümanlar çoğunlukla (yaklaşık %80) cenazelerini ülkelerine nakletmeyi tercih ediyorlar. Bu yüksek oran, defin işlemlerinin İslami usullerine göre yapılması, memleketlerinde ve ailelerinin yanında defnedilme 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu isteği gibi sebeplere bağlanabilir (Aggoun, 2009; Aggoun, 2006; Attias-Donfut ve Wolff 2005; Chaib, 2000). Nakil işlemleri, Fransa’da giderek artan ve bu alanda uzmanlaşmış firmalar veya dernekler tarafından gerçekleştirilir. Müslüman Türkler için Diyanet, Cenaze Fonu oluşturarak bu konuda kapsamlı hizmetler sunmaktadır. Vefat eden kişinin Türk ve Fransız makamlarındaki formalitelerinin tamamlanması, yıkanması, kefenlenmesi, cenaze namazının kılınması, tabutlanması, Türkiye’deki bir havalimanına uçak ile nakli, oradan da defin edileceği yere kadar Diyanet Vakfı’nın ambulans ve araçları ile taşınması, ayrıca cenazenin yanında giden iki yakınının uçak biletinin karşılanması sağlanmaktadır (Fransa Ditib, 2015). Müslümanlar genelde cenaze nakli işlemine başvuruyorlarsa da, son yıllarda bu eğilim değişmektedir. Müslümanların Fransa’da kök salmaları, nakil işlemlerinin zor ve pahalı olması (yaklaşık 3000 Avro), Müslüman cenazelerinin bu topraklarda defnedilmesine yol açmaktadır (Aggoun 2009; Aggoun, 2006; Marongiu, 2005). Strazburg bölgesi için, 1990’lı yıllarda, her yıl 20 Müslüman cenazesi defnedilirken, 2000’li yıllarda bu sayı 40’a ulaşmıştır (Saphirnews, 2012). Müslümanlar, cenazelerini var olan tarihi Müslüman mezarlıklarında (Strazburg, Bobigny ve Thiais mezarlıkları) veya kamu mezarlıklarında defnedebilirler. Laiklik ilkesine tabi olan kamu mezarlıkların yönetimi ve cenaze defin işlemleri, valilikler ve yerel yöntemlerin yetkisi altında olup, laikliğin din özgürlüğü, tarafsızlık ve eşitlik prensibi çerçevesinde Yerel Yönetimler Hukuku tarafından belirlenmiştir. Bu yasal çerçeveye göre, cenazelerin defnedilmesi sırasında dini usuller gözetilir (15 Kasım 1887 Yasası; Yerel Yönetimler Kanunu L. 2213-11 maddesi) ve kabirlerin dini semboller taşımasına izin verilir (Yerel Yönetimler Kanunu L. 2213-12 maddesi). Buna karşılık, mezarlıklarda kabirlerin dinlerine göre toplanması ve belli bir dine ait özel mezarlıklar yapılması yasaklanmıştır (Yerel Yönetimler Hukuku L 364-2 maddesi). Fransız laik cumhuriyetinin temel eşitlik ilkesine dayanan bu hükümlerle, mevtaların dinleri gözetilmeden mezarlıklarda 161 162 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi aynı şekilde defnedilmeleri sağlanmıştır. Ayrıca defin işlemleriyle ilgili Yerel Yönetimler Hukukunun R2213-15 maddesi, Halk Sağlığı çerçevesinde cenazelerin tabutla defnedilmesini zorunlu kılar (Turpin ve Ithier-Houart, 2010). ● Müslüman Cenazelerin Defnedilmesindeki Sorunlar Cenazelerini Fransa’da defnetmek isteyen Müslümanlar, birtakım zorluklarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Örneğin Fransa’da yalnızca üç tarihi Müslüman mezarlıkların bulunması, Müslümanların taleplerini karşılamakta yetersiz kalmaktadır (Nunez, 2011). Kamu mezarlıklarındaki defin prosedürleri ise bazı İslami defin usulleriyle örtüşmemektedir. Örneğin özel durumundan kaynaklanan makul bir sebep bulunmadığı sürece cenazenin tabutla gömülmesi mekruh görülmüştür (Uzunpostalcı, 1994). Bu sorunu aşmak için bazı dini otoriterler, Müslüman cenazelerinin tabutla defnedilmelerine yönelik fetva vermiştir (Marongui, 2005). Ayrıca, İslam dinine göre kabir, Kıble ile dik açı oluşturacak şekilde kazılmalıdır. Din özgürlüğü prensibinden dolayı yerel yönetimler, Müslüman cenazelerini defnederken İslami usullerini gözetlemekle yükümlüdür. Bu zorunluluk, yerel yönetimlerin Müslüman kabirlerini mezarlıklarda kıbleye dönük bir şeklide yerleştirmelerini gerektirir. Böyle bir işlem ise teknik açıdan Müslüman kabirlerinin bir araya toplanmasına yol açmaktadır. Böyle bir durum, yukarıda görmüş olduğumuz gibi laiklik prensibine aykırıdır. Yasal hükümler bir dine ait yeni özel mezarlıkların yapılmasını yasakladığı için, Müslümanların defin konusunu güçleştirmiştir. Bu sıkıntıları aşmak ve defin işlemlerini kolaylaştırmak için kamu mezarlıklarında “Müslüman alanlarının” (carrés musulmans) oluşturulmasını sağlayan üç önemli yönerge yayınlanmıştır. (a) Belediyelere yönelik 28 Kasım 1975 tarihli 75-603 no’lu sirküler, (b) Valilere yönelik 14 Şubat 1991 tarihli sirküler ve (c) Belediyelere yönelik 19 Şubat 2008 tarihli sirküler (Turpin ve Ithier-Houart, 2010). Bu yönergelerle, 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu belediyelere Müslüman kabirlerinin bir yere toplanılmasına ve gelecek Müslüman cenaze defnetme ihtiyacını karşılamak üzere Müslümanlara mezarlıklarda yer ayrılmasına izin verilmiş ve yerel yönetimlerin Müslümanların Fransa’da defnedilmelerinde kolaylık sağlamaları teşvik edilmiştir. Bu yasal hükümlerde getirilen kolaylıklar, mezarlıklarda Müslüman kabirlerine ayrılan alanların sayısında bir artışa yol açmıştır. İslam Konseyi Başkanı Muhammed Moussaoui göre, 2008’de Müslümanlara ayrılan alan sayısı 70 iken, 2014’te bu sayı 200’e ulaşmıştır (Le Point, 6.02.2012). Ancak, İslam Konseyi üyesi Azzedine Gaci, mezarlıklarda Müslüman alan sayısının yetersiz olduğunu vurgulamış ve 600 alan daha yapılması gerektiğini bildirmiştir (Saphirnews, 2014; Le Parisien, 19.11.2013; Le Point, 6.02. 2012; CFCM, 2012). Bu doğrultuda Müslümanlar, bütün mezarlıklarda Müslüman kabirlerine yer ayrılmasının zorunlu kılınmasını veya yeni özel dini mezarlıkların yapılmasına izin verilmesini talep etmiştir (Le Monde, 30.11.2009; Le Figaro, 29.10.2013; Le Point, 6.02. 2012). 2014 yılında bu taleplere henüz tam cevap verilip defin sorunlarını rahatlığa kavuşmamıştır. Ayrıca, bu ciddi ihtiyaca rağmen, Müslüman alanlarının bir bakıma “Müslüman mezarlıklar” oluşturduklarını ve bu anlamda laikliğe aykırı olduklarını savunan yerel yönetimler, hukukçular ve dernekler, bu alanların yapılmasına tepki göstermiştir. Mezarlık ve cenaze işlemleri yerel yöntemlere bağlı olmasından dolayı Müslümanlara kolaylık sağlanması, yerel yönetimlerin inisiyatifine kalmıştır. Fransa’da defnedilme isteği, Müslümanların Fransa’yı kendi vatanları olarak gördüklerini ortaya koyup, genel algının tersine Müslümanların entegrasyonunun güçlü bir göstergesidir (Aggoun 2009; Aggoun, 2006). Laiklik prensibine ve yayımlanan yönergelere rağmen, sembolik anlamı önemli olan bu talebin yerine getirilmesindeki engeller, Müslüman dernekler tarafından “ölüyken bile bizi istemiyorlar” olarak yorumlanmaktadır (Le Monde, 30.11.2009). Diğer bir yandan yakın zamana kadar, Müslümanlar ölen yakınlarının ana-vatana nakil edilmesini ve orada defnedilmesini daha çok arzu etmektedir. 163 164 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Müslüman Kabirlerine Yönelik Saldırılar Camiler gibi sembolik anlamı önemli olan Müslüman kabirleri, Fransa’da sayısı giderek artan saldırılara maruz kalmıştır. İçişleri Bakanlığı’nın rakamlarına göre 2008 yılında, ikisi Müslüman toplam 304 kabre karşı saldırı yapılmıştır. 2009 yılında, üçü Müslüman toplam 474 kabir, 2010 yılında yedisi Müslüman toplam 621 kabir, 2011 yılında beşi Müslüman toplam 620 kabir; 2012 yılında biri Müslüman toplam 667 kabir hedef alınmıştır (FMM, 2013). 2013 yılında cami ve Müslüman mezarlar olmak üzere toplam 51 yapı saldırıya uğramıştır (CCIF Raporu, 2014). 2014 yılında 4’i Müslüman, 206’sı Hıristiyan, 6’sı Musevi toplam 216 kabir saldırıya uğramıştır (Le Figaro, 20.04.2015). Müslüman mezarlarına yapılan saldırı sayılarının diğer dinlere göre düşük olması, Müslüman kabirlerinin diğer dinlere göre sayıca az olmasından kaynaklanmaktadır (Libération, 20.01.2015). Helal Et ve Gıda Meselesi ● Helal Et Kesim İşlemleriyle İlgili Yasal Çerçeve ve Sorunlar İslami usullere göre bir etin helal olması için, hayvanı keskin bir aletle, besmele çekilerek, bir Müslüman yahut Ehl-i kitaba mensup bir kişi tarafından kesilmesi gerekir. Hayvana eziyet etmeden, acı çektirmeden ve hayvanın boğaz kısmından ve ette kan kalmaması için damarlardaki kanın olabildiğince akıtılarak kesilmesi gerekir (Şener, 1998). Bu kesim usulleri bazı Fransız kesim yöntemleriyle örtüşmemektedir. 1 Ekim 1980 ve 18 Mayıs 1981 tarihli kararnameler göre, dini usullere göre et kesim işlemleri mezbaha dışında yapılması yasaktır, kesim öncesi hayvanın bayıltılması zorunludur, kesim işlemini gerçekleştirecek kişinin, dini bir kurum tarafından onaylanmış olması zorunludur (Kırsal ve Balıkçılık Hukuku). Din özgürlüğü prensibi çerçevesinde dini usulleri gözetmek üzere Avrupa Birliği’nin getirdiği yasal düzenlemeler, kesim işlemi öncesinde bayıltma işleminin yapılmaması olanağını verir (1 Ekim 1997 tarihli kararname). Bu 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu düzenlemeler bir zorunluluk getirmediğinden, kesimin yapılıp yapılmaması, mezbaha yöneticilerle kesim yapan kişinin arasında yapılan anlaşmalara bağlıdır. Fransa’da üç dernek (Paris Camisi, Lyon Camisi ve Evry Camisi) kesim işlemini gerçekleştirecek kişilere onay verme yetkisi vardır (15 Kasım 1994 ve 27 Haziran 1996 tarihli Bakanlar Kurulu Kararları) (Bergeaud-Blackler, 2008; Bergeaud-Blackler 2005; Marongui, 2004). Müslümanların karşılaştıkları en önemli sorun, dini usullere göre kesim işlemini gerçekleştirilebilecek mezbaha sayısının az olmasıdır (Marongui, 2004). Bu durum özellikle Kurban bayramında önemli sıkıntılara yol açmaktadır (Ghissassi,2004). ● Helal Gıda Sorunları Bu alanla ilgili bir diğer problem de, piyasaya sürülen ‘helal gıda’ etiketli gıdalarının, İslami usullere gerçekten uyup uymadığıdır. Müslümanlar bu doğrultuda, devletin dini otoritelerle çalışarak helal gıdalarla ilgili yasal düzenlemeler yapmasını talep etmektedirler. Örneğin, helal gıda kriterlerinin belirlenmesi, helal gıda üretiminin belli standartlara bağlanması ve dağıtımının takip edilmesi (Le Monde 28.02.2012; Saphirnews, 2005). 2014 yılında bu talep henüz karşılanmamıştır. Fransa’da Müslümanların karşılaştıkları problemlerden biri de kamu kurumlarında helal et dağıtımıyla ilgilidir. 1905 Yasası’nın 2. maddesine göre devlet, kapalı alanlar gibi bazı özel yerlerde din özgürlüğünü sağlamakla yükümlüdür. Bu çerçevede Müslümanlar, cezaevlerinde, hastanelerde ve okullarda verilen yemeklerde alternatif menülerin (etsiz, vejetaryen vs.) bulundurulmasını talep etmiştir. 2014 yılında bu yöndeki talepler henüz karşılanmamıştır. ● Helal Gıda ve Et Kesim Sorunlarında İslamofobinin Etkisi Gerek siyasilerin gerek medyanın İslam karşıtı söylemleri, Fransa’da helal et konusunun siyasileştirilmesine yol açarak, bu taleplerin yerine getirilmesinde önemli sıkıntılar oluşturmuştur. 165 166 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Örneğin, eski sinema oyuncusu Brigitte Bardot, hayvan haklarını koruma adına helal et kesimlerine karşı birkaç kampanya yürütmüştür (CCIF, 09.06.2010). Aşırı sağ partisi (Front National) başkanı Marine Le Pen’in özellikle 2012 yılında helal ete karşı yürütmüş olduğu kampanya, kamuoyunda önemli yankı bulmuştur. Le Pen, Fransa’da özellikle Paris bölgesinde dağıtılan etlerin geneli helal et olduğunu, tüketicilerin kandırıldığını ve hayvanlara kötü muamelede bulunulduğunu iddia ederek suç duyurusunda bulunmuştur (Le Monde 24.02.2012). Bu iddialar karşısında Tarım Bakanlığı, helal et kesim işlemlerini gerçekleştiren mezbaha sayısının çok az olduğunu ve Paris bölgesinde dağıtılan etlerin çoğunlukla helal et olmadığını açıklamıştır (Le Monde 18.02.2012). Nicolas Sarkozy ise her yıl Paris bölgesinde 200.000 ton et tüketildiğini ve bunun yalnızca %2,5 helal ve koşer et olduğunu açıklamıştır (Le Monde 21.02.2012) Le Pen’in iddiaları, yetkili merciler tarafından yalanlanmış olsa da, Fransa’nın “İslamlaştırıldığı” algısını ve korkusunu güçlendirmiş ve aynı zamanda helal et konusunun bir sosyal soruna dönüşmesine yol açmıştır. Nitekim Eğitim Bakanlığı’nın 21 Aralık 1982 tarihli bir sirküleri, özelikle yabancı kökenli öğrenciler için yiyecek konusunda örf ve adetlerin göz önünde bulundurulmasını tavsiye ederken, ayrıca hastanede yatan hastalarla ilgili 1995 tarihli tüzüğe göre hastanın dini usullerini mümkün olduğu kadar yerine getirebilmesini teşvik ederken, son yıllarda bu hassasiyetin azaldığını görebiliriz. 2014 yılında helal et ile ilgili sorunlar özellikle okul yemekhanelerinde meydana gelmiştir (Bkz. 6. Bölüm). Başörtüsü Meselesi Fransa’da yaşayan Müslümanların önemli sorunlarından biri de hiç kuşkusuz başörtüsü meselesidir. 1989 yılında üç ortaokul öğrencisinin başörtüleriyle derslere katılma talepleriyle ortaya çıkan bu mesele 2004’te devlet okullarında başörtüsünün, 2010’da ise sokaklarda ‘peçeli çarşaf’ (burqa) giyilmesini yasaklayan iki yasanın kabul edilmesine yol açmıştır. Başörtünün 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu diğer Avrupa ülkelerine göre Fransa’da ulusal bir mesele haline dönüşmesi, bu raporun Eğitim Temel Hak ve Özgürlükleri Bölümünde detaylı olarak ele alınmıştır (Bkz. 6. Bölüm). Ayrıca 2014 yılında okulda, istihdam alanında ve gündelik hayatta başörtüyle ilgili vakalar eğitim, istihdam ve kültürel hak ve özgürlükleri inceleyen bölümlerde incelenmiştir. Biz bu alt başlığımızda 2014 yılında kamu kurumlarında vuku bulan başörtüsü sorunlarına yer vereceğiz. Fransa’da yasalara göre başörtüsü yalnızca okulda ve resmi belgelerdeki fotoğraflarda yasaktır. Bunlar Fransız vatandaşlık kimliği, pasaport, oturum kartı, sigorta kartı, sürücü belgeleridir. Bu evrakları almak için ilgili kamu binalarına gelen Müslüman kadınlarının başvuru sırasında veya gündelik hayatta başörtü giymeleri yasak değildir (CCIF, 21.07.14). İncelediğimiz vakalar, bu yasaların kamu görevlileri tarafından bilinmediğini ve başörtü konusunda keyfi kararların alındığını ortaya koymaktadır. Bu konuda Fransa’da İslamofobiye Karşı Mücadele Kolektifi (Collectif contre l’islamophobie en France-CCIF) gibi kuruluşların bu ülkede yaşayan Müslümanları bilgilendirmeleri, hukuki danışmanlık hizmetleri vermeleri büyük bir önem arz etmektedir. 23 Mart 2014 tarihinde, Lunel şehrinde belediye başkanlığı seçimlerinde, vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere seçim yerine giden 18 yaşındaki başörtülü Müslüman bir kadının oy kullanması aşırı sağ partili gözlemci tarafından engellenmiştir. Gözlemcinin sarf etmiş olduğu kırıcı ifadeler, kadının ağlamasına yol açmıştır. Odada bulunan diğer görevlilerin başörtülü kadının lehine müdahaleleri sonucu kadın oy kullanabilmiştir. Müslüman kadın, aşırı sağcı partili gözlemci tarafından ‘ırkçı nefret provokasyonuna’ maruz kalmış olduğunu belirterek Lunel jandarmasına şikâyette bulunmuştur (CCIF, 27.03.14). 7 Temmuz 2014 tarihinde, Fransız vatandaşlığına başvuran Müslüman bir kadın, görüşme sırasında başörtü giymesi sebebiyle başvurusunun kabul edilmediğini belirten vali tarafından gönderilen bir yazı almıştır. Ayrıca yazıda, kadının misafir 167 168 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi ağırladığında haremlik-selamlık uyguladığı, bu yüzden de laiklik ve erkek kadın eşitliği ilkelerini kabul etmediği ve Fransız toplumuna yeterince entegre olmadığı belirtilmiştir (CCIF, 21.07.14). Bu olay Müslümanların hassasiyetlerinin olumsuz değerlendirildiğine bir örnek olduğu gibi Fransa’da başörtünün entegrasyon eksikliği olarak algılandığını göstermektedir. 8 Temmuz 2014 tarihinde, Fransa’da oturum kartı almak için valiliğe başvurmuş olan 13 yıldır Fransa’da yaşayan Müslüman bir kadının, valiliğe başörtülü olarak gelmiş olması sebebiyle talebi reddedilmiştir. 20 Haziran 2012 tarihinde Dijon şehrinde Müslüman bir kadının oturum izni almak için talebi valilik tarafından reddedilmiş, valilik buna sebep olarak çalışma yerinde başörtü giyilmesini göstermiştir. Oysa kadının çalıştığı iş yeri sahibinin başörtü giyilmesine karşı herhangi bir itirazı bulunmamıştır. Mağdur kadın bu kararın 1958 Fransız Anayasası’nın ortaya koymuş olduğu değerlere, başörtü sebebiyle Müslüman kadınlara karşı yapılan ayrımcılıklarının dini bir ayrımcılık olduğunu savunan Ayrımcılığa Karşı Mücadele Yüksek Otoritesinin (HALDE) ve Danıştay kararlarına aykırı olduğunu belirterek, Saone-et-Loire Mahkemesine dava açmıştır. 25 Mart 2014 tarihinde mahkeme bu dosyayı ele almış ve 15 Nisan 2014 tarihinde valilik tarafından verilen kararın iptaline ve mağdur kadına oturma iznin verilmesine karar vermiştir (CCIF, 25.03.14; CCIF, 5.05.14). Bu karar, başörtüyle ilgili haklar bakımından hukuki bir içtihat oluşturması sebebiyle önemlidir. 9 Ekim 2014 tarihinde, Müslüman bir çift evlilik işlemleri için bir belediyeye başvurmuştur. Görevliler, tören esnasında kadının kulakları ve boynu açık olması gerektiğini belirtmiş, ancak çift bu uygulamaya karşı çıkmıştır. Daha sonra Müslüman çift bu konuda İslamofobiye karşı mücadele eden CCIF’in yardımına başvurmuş ve CCIF’in hukuk bürosunun belediyeye yasaları hatırlatması üzerine görevliler uygulamadan vazgeçmiştir. Bu vakaya benzer diğer bir olay, 30 Temmuz 2014 tarihinde meydana gelmiştir. Evlilik işlemleri için belediyeye başvuran 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu bir çifte görevliler, evlilik dosyasını teslim ettiklerinde kadının başörtüsünü çıkartması gerektiğini ve çiftin kimlik tespiti için ayrı bir odaya alacaklarını söylemiştir. Ayrıca görevliler başörtülü kadınların belediyeye girişlerini yasaklayan bir yasanın olduğunu belirtmiştir. CCIF aracılığıyla itirazda bulunan çift görevlilere yürürlükte olan yasaları hatırlatmış, belediye de, peçe ve çarşafı yasaklayan yasayı yanlış yorumladıklarını kabul etmiştir. 25 Ağustos 2014 tarihinde çift inançlarına uygun olarak evlenebilmişlerdir (CCIF, 9.10.2014). Kasım 2014’te, Paris Gençleri tarafından organize edilen Paris Mahkemesi gezisinde, Müslüman bir kadın başörtülü olarak mahkeme salonuna girmiştir. Odada bulunan bir jandarmanın itirazı üzerine Müslüman kadın, dışarıda bulunan bir polis memurundan hâkime başörtülü olarak davayı izleyebilir mi diye sormasını talep eder. Kamusal alanda başörtüyü yasaklayan hiçbir yasanın bulunmadığı hâkim tarafından onaylanmış ve Müslüman kadın başörtüsüyle davayı izleyebilmiştir (CCIF, 30.12.2014; ORIW Raporu 2014). 169 170 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Kaynaklar Aggoun, A. (2006). Les musulmans face à la mort, Paris, Vuibert. Aggoun, A. (2009). Enquêter auprès des migrants. Le chercheur et son terrain, Paris, L’Harmattan, Alfandari, E. (2000). Associations, Paris, Dalloz. Attias-Donfut, C. ve Wolff, F-C. (2005). Le lieu d’enterrement des personnes nées hors de France. Population, 5 (60) Baubérot, J. (1990).Vers un nouveau pacte laïque ?, Paris, Seuil. Baubérot, J. (2002). Peur de la religion et laïcité, Revue des deux mondes, Nisan. Bergeaud-Blackler, F. (2008). L’encadrement de l’abattage rituel industriel dans l’Union européenne : limites et perspectives. Politique européenne, 1(24). Bergeaud-Blackler, F. (2005). De la viande halal à l’halal food, Revue européenne des migrations internationales. cilt. 21, no: 3. Césari, J. (1994). Être musulman en France. Associations, militants et mosquées, Paris, L’Harmattan. Césari, J. Bargach, S ve Moore, D. (2002). L’islamisation de l’espace public français: vers la fin du conflit? Cahiers d’Etudes sur la Méditerranée Orientale et le monde Turco-Iranien, no: 33. Chaïb, Y. (2000). L’émigré et la mort, Aix-en-Provence, CIDIM-Edisud. Chevrier, S. (2004). Les Mosquées de la République. Passions et attachements républicains. Cosmopolites, no: 6. Cohen, M. ve Zarka, Y-C. (2005). Faut-il réviser la loi de 1905 ? Paris, PUF. Delbove, A-S. (2002). La liberté de conscience dans le cadre national : approche comparative du régime juridique en France et en Allemagne, Patrice Meyer-Bisch ve Jean-Bernard Marie, La liberté de conscience dans le champ de la religion, Documents de Travail de L’IIEDH, no: 4 Ferjani, C. (2008). La grande mosquée de Lyon et les mosquées de l’agglomération. Millenaire3 Flores-Lonjou, M. (1996). Associations cultuelles, Paris, Delmas. 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Flores-Lonjou, M. ve Messner, F. (2007). Les lieux de culte en France et en Europe. Statuts, pratiques, fonctions, Louvain, Peeters. Frégosi, F. (2006). L’exercice du culte musulman en France. Lieux de prière et d’inhumation, Paris, Documentation française. Gaudemet-Basdevant, B. (1998). La jurisprudence constitutionnelle en matière de liberté confessionnelle et le régime juridique des cultes et de la liberté confessionnelle en France, Rapport du Conseil constitutionnel français Ghissassi, H. (2004). Viande halal: Un gros marché en Europe. L’économiste, 16.12.04. Godard, B. ve Taussig, S. (2007). Les musulmans en France. Courants, institutions, communautés : un état des lieux, Paris, Robert Laffont. Khedimellah, M. (2010). Jeunes prédicateurs du mouvement Tabligh. La dignité identitaire retrouvée par le puritanisme religieux?, Socio-anthropologie, no : 10. Langlois, C. (2005). Depuis soixante ans la république est laïque, Vingtième Siècle, no : 87. Machelon, J-P. (2006), Les relations des cultes avec les pouvoirs publics, Paris, La Documentation française. Marongiu, O. (2004). Islam et politiques publiques entre équité et pratiques discriminatoires, Roubaix, D’un Monde à l’Autre Marongiu, O. (2005). Collectivités locales et associations cultuelles en droit français : l’exemple de la pratique de l’islam, Roubaix, D’un Monde à l’Autre. Mongin, O. ve Schlegel, J-L. (2005). Les questions de 1905, Esprit, Haziran Nunez, J (2011). La gestion publique des espaces confessionnels des cimetières de la Ville de Paris: l’exemple du culte musulman (1857-1957). Le Mouvement Social, 4 (237). Papi, S. (2004). L’insertion des mosquées dans le tissu social local en France: Approche juridique et politique. Revue du Droit Public, no: 5. Poulat, E. (2003). Notre laïcité publique, Paris, Berg International. 171 172 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Prélot, P-H. (1999). Les religions et l’égalité en droit français, Les cahiers de droit, cilt. 40: 4 Rémond, R. (2004). Cent ans de laïcité française, Etudes, no : 400-1. Rémond, R. (2005). Eglise - Etat, un siècle plus tard, Revue des deux mondes, Şubat. Renard, M. (1999). France, terre de mosquées? Hommes et migrations, no: 220. Rivero, J. (1949). La notion juridique de laïcité, Paris, Dalloz Robert, J. (1994). La liberté religieuse, Revue internationale de droit comparé, cilt. 46, no : 2 Robert, J. Oberdoff, H. (2015). Droits de l’homme et libertés fondamentales, Paris, LGDJ. Volff, V. (2005). Le droit des cultes, Paris, Dalloz. Willaime, J-P. (2005). Europe : à chacun sa laïcité, Sciences Humaines, no : 157 Woehrling, J-M. (1998). Réflexions sur le principe de la neutralité de l’Etat en matière religieuse et sa mise en œuvre en droit français, ASRR, no: 101 Zwilling, A-L. (2012). L’architecture des mosquées en France : construire ou édifier ?, Revue des sciences religieuses, no: 86/3. Gazete ve Internet Le Monde, (13.01.2015). “Antiterrorisme : des propositions qui existent souvent déjà”. Le Monde, (08.04.2015). “Combien la France compte-t-elle de mosquées ?” Le Monde, (24.04. 2014). “A Mantes-la-Ville, le maire FN veut bloquer la construction d’une salle de prière”. Le Monde, (18.02.2012). “Le ministère de l’agriculture dément les propos de Le Pen sur la viande halal”. Le Monde, (21.02.2012). “Rungis, Sarkozy critique la polémique sur la viande halal”. 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Le Monde, (24.02.2012). “Viande halal : la plainte du FN “à l’étude” au parquet de Nanterre”. Le Monde, (28.02.2012). “Sous la question de la viande halal, celle de la traçabilité”. Le Monde, (30.11.2009). “Les carrés musulmans : enjeu de l’intégration des musulmans de France”. Le Monde, (05.07.2007). “Les cultes se contenteraient d’un toilettage de la loi de 1905”. Le Figaro, (20.04.2015). “Près de deux lieux de culte ou de sépulture chrétiens profanés chaque jour en France”. Le Figaro, (19.08.2015). “Mosquée de Mantes-la-Ville: la justice suspend le projet du maire FN”. Le Figaro, (03.12.2015). “La Grande mosquée de Paris future propriété de l’Algérie”. Le Figaro, (29.10.2013). “Un carré musulman à La Courneuve”. Le Figaro, (30.08.2011). “Jean-Marie Guenois, « Les lieux de culte musulmans ont doublé en vingt ans”. Le Figaro, (12.12.2010). “Islam et Occupation : Marine Le Pen provoque un tollé”. Le Figaro, (19.12.2010). “Marine Le Pen se défend de stigmatiser les musulmans”. Libération, (20.01.2015). “Profanation des lieux de culte : ces chiffres qui ne veulent pas dire grand-chose”. Libération, (19.03.2005). “Cultes: une loi qui mérite un toilettage”. Le Parisien, (19.11.2013). “Les cimetières manquent de carrés musulmans”. Le Parisien, (07.12.2009). “64 mosquées avec minaret en France”. Le Point, (06.02.2012). “Le deuxième cimetière musulman de France inauguré à Strasbourg”. Le Nouvel Obs, (21.09.2005). “Sarkozy veut “toiletter” la loi de 1905”. BirGün, (17.12.14). “Fransa Alevilerinden tarihi buluşma”. 20 Minutes, (12.08.2008), “Le bouddhisme, quatrième religion de France”. 173 174 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Ajib, 2014a, (23.11.14). “Islamophobie: Marine Le Pen: non aux prêches en arabe!”: http://www.ajib.fr/2014/11/islamophobie-marine-le-pen-non-aux-preches-en-arabe Ajib 2014b, (12.03.14). “Épinay-Sur-Seine: Les musulmans se mobilisent contre le Maire Hervé Chevreau: http://www.ajib. fr/2014/03/epinay-sur-seine-herve-chevreau Ajib, 2014c, (16.03.14). “Epinay-Sur-Seine: la mairie débloque 357 000€ pour préempter un pavillon que les musulmans souhaitaient acheter”: http://www.ajib.fr/2014/03/epinay-sur-seine-4/ Breizh-info, (28.10.2014). “Quimper. La mobilisation contre le minaret ne faiblit pas”: http://www.breizh-info.com/18164/actualite-politique/quimper-mobilisation-contre-minaret-faiblit-pas/ CCIF, (25.03.14). “Carte de résident: Le préfet s’oppose au foulard”: http://www.islamophobie.net/articles/2014/03/25/foulard-prefecture-administration-discrimination CCIF, (27.03.14). “Municipales à Lunel: Il empêche une femme voilée de voter”: http://www.islamophobie.net/articles/2014/03/27/municipales-lunel-il-empeche-une-femme-voilee-de-voter CCIF, (05.05.14). “Carte de résident: Le tribunal annule la décision préfectorale” : http://www.islamophobie.net/articles/2014/05/05/carte-de-resident-le-tribunal-annule-la-decision-prefectorale CCIF, (21.07.14). “Pas assez “intégrée” pour une sous-préfecture, elle se voit refuser la nationalité française”: http://www.islamophobie.net/articles/2014/07/21/refus-nationalite-francaise-int%C3%A9gration-prefecture-mantes-la-jolie CCIF, (09.10.2014). “De l’islamophobie dans les mairies : Requêtes ridicules pour des mariages”: http://www.islamophobie.net/ articles/2014/10/09/islamophobie-mairies-mariages CCIF, (30.12.2014). “Quand on lui demande d’enlever son voile, cette jeune femme agit intelligemment”: 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu http://www.islamophobie.net/articles/2014/12/30/quand-lui-demande-denlever-son-voile-cette-jeune-femme-agit-intelligemment CCIF, (09.06.10). “Abattage rituel: 11 organisations de protection animale écrivent à Sarkozy”: http://www.islamophobie.net/ articles/2010/06/09/abattage-rituel-11-organisations-de-protection-animale-ecrivent-sarkozy CFCM, (6.02.2012). “Manque de carrés musulmans en France: un frein au respect des rites”: http://www.lecfcm.fr/ Estrepublician, (08.08.15). “Une deuxıème grande mosquée à Strasbourg ?”: http://www.estrepublicain.fr/actualite/2015/08/08/une-deuxiemegrande-mosquee-a-strasbourg FMM, 2013. Fransız Millet Meclisi resmi sitesi (16.04.2013):http:// questions.assemblee-nationale.fr/q14/14-14282QE.htm Franceinfo, (19.03.2012). “La communauté juive de France compte 550.000 personnes, dont 25.000 à Toulouse”:http://www.franceinfo.fr/actu/societe/article/la-communaute-juive-de-france-compte-550-000-personnes-dont-25-000-toulouse-125573 Fransa DİTİB (2015): http://www.fransaditib.com/?SyfNmb=1&pt=ANASAYFA Fransa DİTİB,(2012): http://www.fransaditib.com/FileUpload/bs121551/File/fransa_ditib_camiler_rehberi_2012....pdf IFOP –Le Figaro (02.12.09). “Les Français et la construction des mosquées et des minarets en France”:http://www.lefigaro.fr/ assets/pdf/Sondage-minaret.pdf IFOP-Le Figaro, (Ekim 2012). “L’image de l’Islam en France”: http:// www.lefigaro.fr/assets/pdf/sondage-ipsos-islam-france.pdf IFOP, (2010). “Les protestants français d’aujourd’hui ?” :http:// www.ifop.fr/media/poll/1320-1-annexe_file.pdf IGMG, (2015): http://www.igmg.org/tr/hizmetlerimiz/camiler.html Legifrance (2015): 175 176 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi https://www.legifrance.gouv.fr/affichTexte.do?cidTexte=JORFTEXT000000508749&categorieLien=id Marongui, O. (2005). “Le financement des mosquées en France: état des lieux”: http://www.fondation-res-publica.org/Islamde-France-ou-en-est-on_a14.html Mosquées de France, (2014):www.desdomesetdesminarets.fr/category/5/mosquees-de-france/ Rue89nouvelobs, (19.11.11). “La France rêvée de Marine Le Pen : programme décrypté”: http://rue89.nouvelobs.com/2011/11/19/ la-france-revee-de-marine-le-pen-son-programme decryp- te-226702 Rue89strasbourg, (06.07.15). “Future mosquée de la Meinau : des colombages et deux minarets”: http://www.rue89strasbourg. com/index.php/2015/07/06/societe/future-mosquee-de-la-meinau-des-colombages-et-deux-minarets/ Saphirnews, (07.10.2014). “La Lorraine inaugure un nouveau carré musulman”: http://www.saphirnews.com/La-Lorraine-inaugure-un-nouveau-carre-musulman_a19785.html Saphirnews, (06.02. 2012): “Strasbourg : les musulmans obtiennent un cimetière public inédit en France”: http://www.saphirnews. com/Strasbourg-les-musulmans-obtiennent-un-cimetiere-public-inedit-en-France_a13880.html Saphirnews, (06.06.2005). “La certification Halal” : Du volontaire au réglementaire”: http://www.saphirnews.com/La-certification-Halal-Du-volontaire-au-reglementaire_a1286.html Şener, Ş. (1998). TDV İslam ansiklopedisi,Hayvan maddesi: http:// www.diyanetislamansiklopedisi.com/hayvan/ Turpin, D.ve Ithier-Houart, N (Aralık 2010). Guide de la législation des cimetières: http://www.macorpo.com/IMG/pdf/Guide_Legislation_Cimetieres.pdf Uzunpostalcı M. (1994). TDV İslam Ansiklopedisi, Defin maddesi: http://www.diyanetislamansiklopedisi.com/defin/ 5. Fransa’da Dini Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Raporlar CCIF Raporu, (2015), Collectif contre l’islamphobie en France: http://www.islamophobie.net/sites/default/files/Rapport-CCIF-2015.pdf CCIF Raporu, (2014), Collectif contre l’islamphobie en France: http://www.islamophobie.net/sites/default/files/CCIF-RAPPORT-2014.pdf ORIW Raporu, (2014), Organisation Racism Islamophobia Watch: http://www.oriw.org/ 177 6. FRANSA’DA EĞİTİM HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ: TÜRK VE MÜSLÜMAN TOPLULUKLARIN DURUMU Semra MERAL 1 6.1. Eğitim Temel Haklar ve Özgürlükleri: Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar Fransız Laik Cumhuriyet Entegrasyon Modelinin Temeli Olarak Okul Fransız laik cumhuriyetinin oluşumundaki rolü sebebiyle okul Fransa’da büyük bir önem taşımaktadır. Monarşi döneminde güçlü bir konum elde eden Katolik Kilisesi eğitim başta olmak üzere birçok alanı egemenliği altına almıştır. Fransız Devrimiyle ortaya çıkan ve III. Cumhuriyet dönemiyle şekillenen yeni siyasi yönetim, eğitim alanını Kilisenin elinden alarak bu kurumun gücünü zayıflatmayı ve aynı zamanda kendi ideallerine uygun yeni nesiller yetiştirmeyi hedeflemiştir. Bu doğrultuda yürürlüğe giren ‘Okul Yasaları’ (Lois scolaires) eğitim alanında derin dönüşümlere yol açmıştır: 1881’de ilkokulları ücretsiz (16 Haziran 1881 yasası), 1882’de erkek-kız ayırımı yapılmaksızın 6-13 yaşlar arası çocuklar için eğitim 1 Doktora Öğrencisi, Paris I-La Sorbonne Üniversitesi, [email protected] 180 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi zorunlu olmuş, okul binalarında dini semboller yasaklanmış ve eğitim programlarından dini eğitimi kaldırmıştır (28 Mart 1882 yasası). Ferry Yasaları olarak da bilinen bu yasalarla okul laik hale getirilmiştir. Bununla birlikte 1886 tarihli Gobelet Yasası, rahiplerin devlet okullarında öğretmen olmalarını yasaklamıştır (Nicolet,1992). Bu yasalar okuldan dini çıkartmış olsa da, her şeyden önce Kilisenin bu alandaki hegemonyasını kırmak amacıyla yapılmıştır (Gauthier ve Nicolet, 1987; Baubérot, 1999). Nitekim Fransa Cumhuriyeti’nin önemli kurucularından ve bu yasaları yapan Jules Ferry, bu alandaki değişimleri uygularken yeni okul yönetiminden öğrencilerin ve ailelerin inançlarına karşı hassas davranmalarını istemiştir (Haarscher, 1996). Ayrıca, din derslerinin okul programlarından çıkarılmış olmasına karşın çocukların din eğitimi görebilmeleri için bugün de geçerli olan haftanın bir günü (Çarşamba günleri) tatil ilan edilmiştir (1882 Yasası Madde 2). Devlet okullarının yanı sıra özel din okullarının kurulmasına izin verilmiş ve bu okulların da eğitim süresi zorunluluğuna tabi olmaları istenmiştir (Baubérot, 1999). Bu yasalarla, farklı din ve sosyal sınıflara ait çocukların eğitim görmesine imkan vererek toplumun entegrasyonu hedeflenmiştir (Schnapper, 2000). Fakat aynı zamanda eğitim alanında başlatılan bu laikleşme süreci iki farklı ve zıt dünya görüşünü savunan Cumhuriyet ve Kilise kurumlarını karşı karşıya getirmiş ve okulu bu güçlü kurumlar arasında hayati bir mücadele alanına dönüştürmüştür (querelle scolaire). “Cumhuriyet okulunun” (Ecole républicaine), uzun ve zorlu bir süreç sonucunda kurulmuş olması, Fransız ulusal kimliği ve kolektif belleğinde hassas bir yer edinmesine yol açmıştır. (Poulat 2003, Baubérot, 1996). Ayrıca 1905 tarihli laiklik yasası ilan edilmeden önce laiklik kelimesinin ilk kez bu alanda kullanılmış ve laiklik ilkesinin bu alanda somut olarak uygulanmış olması, laikliğin okul ile ilişkisine sembolik bir anlam atfetmiştir (Coq, 2012). Fransa’da okulun ve eğitim alanının tarihsel olarak özel bir yer tutmasının bir diğer nedeni de yeni kurulan siyasi rejimin değerlerini topluma kazandırmak üzere Fransız cumhuriyeti kurucuları tarafından okula hayati bir misyon üstlendirilmiş 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu olmasıdır. Bilimsel ve pozitivist yaklaşıma dayalı yeni eğitim projesi, Fransız vatanına bağlı bireysel, özgür ve eşit vatandaşlar yetiştirmeyi ve aynı zamanda da homojen bir toplum oluşturmayı hedeflemiştir. Bu doğrultuda, okul alanlarında özel aidiyetleri ve kimlikleri gösteren sembollerin taşınması ve yerel dillerin kullanılması yasaklanmış, eğitim programlarında ulusal bir tarih yazılarak ve öğretilerek tek bir kültür yayılmıştır (Bernstein, 1992). Farklılıkların öne çıkmasını reddeden, tek ortak bir dille cumhuriyet değerlerini öne çıkaran ve tekil ortak bir kültüre dayalı okulun, laik cumhuriyetinin bölünmezliğini yansıtan önemli bir kamusal alan oluşturduğunu söylemek mümkündür. Fransa’da Eğitim Sistemi ve Temel Prensipleri Fransız eğitim sistemi ülkenin diğer birçok kurumu gibi merkezi bir yapıya sahip olduğu için okulların organize edilmesi, ders müfredatları, eğitim-öğretim personeli ve materyalleri Fransız Milli Eğitim Bakanlığı (FMEB) tarafından belirlenir ve yönetilir. Fransa’da ilköğretim beş yıl ve orta eğitim dört yıldır. Lise eğitimi ise üç yıllık eğitim veren genel liseler ve meslek liseleri olarak düzenlenmiştir. Genel liselerde son yılda yapılan sınavda başarılı olan öğrencilere bakalorya (baccalauréat) diploması verilir. Bu diplomalar öğrencilerin yükseköğretime devam etmelerini sağlar. Meslek liseleri ise öğrencilere mesleki yetenek sertifikası, mesleki çalışmalar sertifikası ve mesleki bakalorya diploması verir. Bu diplomalar, mezun olan öğrencilerin yükseköğretime devam etmesine imkân sağlamaz. Yükseköğretime devam eden öğrenciler 3 yıllık lisans programını bitirip lisans diploması; 1 yıllık lisansüstü programını bitirip Master1 diploması; 2 yıllık yüksek lisans programını bitirip Master2 diploması alırlar; bu son diplomayla doktora eğitimi yapabilirler (FMEB, 2015a). Fransız laik cumhuriyetinin temel ilkeleri çerçevesinde okul ücretsiz, zorunlu, laik ve bireyler arasında hiçbir fark gözetmeden 181 182 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi herkese eşittir. Fransa’da ücretsiz eğitim, 31 Mayıs 1933 tarihli yasayla orta öğretim ve liseleri de kapsamıştır. Zorunlu eğitim süresi ise kız ve erkek çocuklar için 6-16 yaşalar arası ve ilköğretim ve ortaöğretimi kapsayarak 10 yıla uzatılmıştır (Legifrance, 2015a). Eğitim alanında eşitlik ilkesi, Eğitim Kanununun L111-1 maddesiyle düzenlenmiştir. Buna göre okul, herkese eğitim hakkı tanımakta, herkese eşit şartlar sunmakta, sosyal ve coğrafi eşitsizliklere karşı mücadele vermektedir (Legifrance, 2015b). Tarafsızlık ilkesi bağlamında Eğitim Kanununun L141 maddesi, eğitim kurumlarında bütün çocuklara tüm inançlara eşit derecede saygı gösterecek şekilde eğitim alma hakkını verir; okul alanları ve okul saatleri dışında çocukların din eğitimi alma hakkını tanır. Okulda dini sembollerin taşınmasıyla ilgili 2004 yılında bir takım düzenlemeler yürürlüğe girmiştir: 15 Mart 2004 tarihli ve 2004-228 sayılı yasaya göre, devlet okullarında görünür dini sembollerin taşınması yasaktır; Eğitim Kanununun L.141-5-1 maddesine göre devlet okullarında dini aidiyetini açıkça gösteren dini sembol veya kıyafetler yasaktır ve bu maddeye dayanan 18 Mayıs 2004 tarihli sirkülere göre, din aidiyetini açıkça gösteren başörtü, kippa ya da büyük haç gibi semboller yasaktır. Özel okulları ve yükseköğretimi kapsamayan bu hukuki düzenlemeler, devlet okullarında bütün dini semboller için geçerli olup, müze, sergi gibi okul dışında bile olsa tüm etkinlikleri ve bütün öğretmen ve öğrencileri kapsamaktadır (Legifrance, 2015c). 6.2. Eğitim Temel Hak ve Özgürlüklerinin Ulusal ve Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki Durumu Fransız laik cumhuriyetinin önemli ilkelerinden biri olan eşitlik ilkesi, eğitim alanında ancak uluslararası bağlamda yapılan yasal düzenlemeler sayesinde güçlendirilmiştir (Dhume ve Hamdani 2013). 1960 yılında UNESCO tarafından yayınlanan Eğitim Alanında Ayrımcılığa Karşı Mücadele Sözleşmesi önemli bir yer tutmaktadır (UNESCO, 2015). 1961 yılında bu 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu sözleşmeye imza atan Fransa, bu alanda aktif bir politika yürütmekle yükümlüdür (Reseau-lcd-ecole, 2015). Ancak Fransa bu alanda gerekli yasal düzenlemeleri yapmayı geciktirmiştir. 2000 yılında, Avrupa Birliği eğitimi alanını da kapsayan ayrımcılıklarla mücadele ile ilgili iki yönerge yayınlamış olması (2000/78/ CE ve 2000/43/CE), Fransa’nın bu anlamda harekete geçmesine neden olmuş olsa da, Fransız Eğitim Bakanlığı bu konuyla ilgili olarak yalnızca 2008 yılında, özellikle 2005 yılında Fransız banliyölerinde patlak veren isyanlardan sonra, bir sirküler yayınlayabilmiş (FMEB, 2008) ve eğitim alanındaki ayrımcılıklarla mücadeleye öncelik verebilmiştir (Lorcerie, 2003; Dhume ve Hamdani 2013). 2013 yılında ise Fransız Eğitim Bakanlığının Cumhuriyet Okulunun yeniden inşası (Refondation de l’école de la République) programı çerçevesinde 8 Temmuz 2013 tarihli Yönlendirme ve Programlama Yasasını yürürlüğe koymuş (FMEB, 2013a) ve 1 Haziran 2013 tarihli bir kararla da bu konuyu öğretmenlerin formasyonuna dâhil etmiş (FMEB, 2013b). 6.3. Eğitim Hak ve Özgürlüklerinin İhlali: Gündelik Hayattaki Yansımalar Müslüman Toplulukların Eğitimde Karşılaştıkları Sorunlar ● Eşitsizlikleri Yeniden Üreten Bir Okul Kurulduğu dönemde cumhuriyet okulu, toplumun farklı kesimlerine eğitim sağlayarak toplumun ilerlemesinde önemli bir rol oynamış olsa da, günümüz dünyasında vuku bulunan derin toplumsal dönüşümler ve küreselleşmenin getirdiği sorunlar karşısında bu misyonunu yerine getirmekte zorlanmaktadır. Örneğin 1950’li yıllardan sonra şehirleşmenin ve sanayileşmenin hız kazanması, diplomanın işe girmede önem kazanması, eğitim alanında öğrenci nüfusunun artmasına yol açmıştır (Dirn, 1998; Dubet, 2004). Bununla birlikte 1960 yılları başında başlayıp 183 184 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi devam eden farklı ülkelerden gelen göçmen topluluklarının aileleriyle Fransa’da yerleşmeleri, öğrenci nüfusunu çokkültürlü ve çok dinli haline getirmiştir (Lorcerie, 2003). Ayrıca 1990’lı yıllarda globalleşme süreciyle gelişen teknolojik ilerlemeler, bilgi üretme ve öğretme alanında (medya, internet, özel eğitim merkezleri gibi) yeni aktörlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur (Blais, Gauchet, Ottawi, 2008; Roman, 1989; Dubet 2000). Son olarak da 1970’li yıllarda başlayan ve giderek artan sosyo-ekonomik kriz, özellikle 2008 yılında dünyayı etkisi altına alan finansal kriz (INSEE, 2015a), Fransız toplumunu derinden etkilemiştir (2014 yılı için yoksulluk düzeyinin altında yaşayanların sayısı: 8,6 milyon; işsizlik sayısı: 2,8 milyon (INSEE, 2015b); işsizliğin en yaygın olduğu işçi kesimindeki artışı: 2008 yılında işsizlik oranı %9,8’den 2014’te 14,3’e çıkmıştır (Observatoire des inegalités, 2015a)). Ekonomik kriz toplumun en zayıf kesimlerini vurarak, hayat şartları ve gelir farkları bakımından sosyal sınıflar arasındaki eşitsizlikleri ciddi anlamda derinleştirmiştir (Observatoire des inegalités, 2015b Observatoire des inegalités, 2015c). Çoğunlukla işçi kesimine veya düşük gelirli sosyal sınıfa ait göçmen toplulukları eşitsizliklere en çok hedef olanlardır (Bkz. 7. Bölüm). Okulun, uluslararası ve ulusal bağlamda vuku bulan ve toplumda dönüşmelere yol açan süreçlere adapte olması gerekir ve ortaya çıkan eşitsizlikleri ve ayrımcılıkları gidermekle yükümlüdür. İyi bir eğitim alma ve okul başarısı, toplumsal hareketlilik açısından da kritik önem taşımaktadır. Ancak, Fransız cumhuriyet okulu bu işlevi, yerine getirmekte artık zorlanmaktadır. Bölgeler, akademiler, sınıflar ve sosyal sınıflar arasındaki farklıklar eğitim başarısızlıklarını yakından etkilemektedir. Özellikle yoksulluk ve dışlanma dolayısıyla azınlık grupların çocukları çok daha dezavantajlı durumdadır. Okulun fırsat eşitliğini sağlayarak sosyal sınıflar arasındaki eşitsizlikleri gidermesi gerekirken, Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Çalışmalar Kurumunun (INSEE) çalışmalarına göre çoğunluğunu göçmenlerin oluşturduğu düşük gelirli 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu ailelerin çocuklarının, yüksek gelirli ailelerin çocuklarına göre okulda daha çok zorluk çektiklerini tespit etmiştir (INSEE Raporu, 2014; Observatoire des Inegalités, 2014a, 2014b). 2014 yılında Fransız Milli Eğitim Bakanlığı’nın yürütmüş olduğu bir araştırma, eğitim sisteminin eşitsizlikleri düzeltmekten çok daha da derinleştirdiğini ortaya koymuştur: ortaokulda sınıfta kalmış öğrenciler arasında birinci sırada %26,3 ile işsiz ailelerin çocukları bulunmaktadır; ortaokul ve lise eğitimini bitiremeyen öğrenciler arasında işçi ailelerin çocuklarının oranı yüksektir (FMEB Raporu, 2014). 2014 yılında Paris bölgesinde bulunan okulları konu alan bir araştırma, bu kurumlarda eğitim ve sosyal ayrımların yüksek olduğunu ortaya koymuştur: bu bölgedeki ortaokulların %21’inde ve liselerin %13’ünde maddi durumu iyi olan öğrenciler aynı sınıflarda toplanmıştır (Libération, 08.07.2014). Ayrıca eğitim sistemi farklı bölgelerde bulunan okullar arasındaki eşitsizlikleri de giderememektedir. Göçmen ailelerin çoğunluğunun yaşadığı bölgelerdeki okullarda başarı oranı Fransa ortalamasının altındadır. Örneğin Créteil şehrinde diploma alamamış gençlerin oranı %32’dir. Bu “sorunlu bölgelerde” nitekli veya tecrübeli öğretmen sayısı daha az olması bu okullardaki eğitim kalitesini de etkilemektedir (Libération, 08.07.2014). Eğitim alanında eşitsizlikleri gidermek için birtakım önlemler alınmış olsa da bunların yetersiz olduğu gözlenmiştir. Örneğin 1963 yılında okul kayıt sistemi uygulaması hayata geçirilmiştir (carte scolaire). Bu sistem, öğrencilerin ikamet ettikleri yerlerde bulunan okullarda kayıt yapmalarını şart koşmuştur (Eğitim Kanunu, D211-10 ve D211-11 maddeleri). Bu uygulama, toplumun farklı sosyal sınıflara ait çocukları bir araya getirmeyi (mixité sociale) hedeflemişse de, okullar arasında var olan eşitsizlikleri gidermeyi başaramamış aksine farkları daha da arttırmıştır. Örneğin bu düzenleme, banliyölerde yaşayan çocukların aynı okullarda toplanmasına, bu okulların “gettolaşmasına” ve bölgeler arasındaki eşitsizliklerin yeniden üretilmesine yol açmıştır. Ayrıca, okul kayıt sisteminin istisnai durumlar için velilerin çocuklarını istedikleri okula kayıt etme imkânı tanımış 185 186 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi olması (Eğitim Kanunu 281-8 maddesi), nüfuzlu ailelerin legal veya illegal yollara başvurarak (sahte ikametgâh düzenleyerek) bu imkânı suistimal etmelerine de olanak tanımıştır (L’express, 19.10.2006). Okul kayıt sisteminin bu yetersizlikleri, Eğitim Bakanlığının uygulamayı yeniden düzenlemesine yol açmıştır (FMEB, 2015b). Bu alanda yapılan bir başka uygulama ise, Fransa’nın ileri gelen üniversitelerinde özellikle banliyö liselerinden mezun başarılı öğrencilere yönelik kotaların (Cordées de réussite) konulması olmuştur (Eduscol.education, 2015a). Ancak, yapılan değişiklikler eğitim alanındaki eşitsizliklerin giderilmesine yetersiz kalmıştır (Le Monde, 06.05.2010). Cumhuriyet Okulunda Etnik Ayrımcılıklar Göç sonucu çok kültürlü ve çok dinli bir topluma dönüşen Fransa, eğitim alanında ortaya çıkan yeni talepleri karşılamak zorunda kalarak, göçmen ailelerin çocuklarına yönelik düzenlemeler ve okul personelinde ve programlarında bu yeni parametrelere göre değişikliler yapmıştır. Örneğin Avrupa Birliği’nin 25 Temmuz 1977 tarihli yönergesi çerçevesinde Fransa, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birkaç ülkeyle ikili anlaşmalar yaparak göçmen işçi çocuklarının ana dillerini ve öz kültürlerini öğrenebilmeleri için ELCO (Enseignements de Langue et de Culture d’Origine) programını düzenlemiştir (Eduscol. education, 2015b). Aynı çerçevede göçmen çocuklarına yönelik Hazırlık Sınıflar (Classes d’initiations) ve Göçmen Çocuklarının Eğitimi için Formasyon ve Bilgilendirme Merkezleri (Centres de formation et d’information pour la scolarisation des enfants de migrants) kurulmuştur. Her ne kadar bu uygulamalar göçmen çocukların eğitimi için önemli adımlar oluşturmuş olsa da, aynı zamanda bu çocukların okulda zorluk çekmelerini “kültürel” nedenlere bağlı olduğu algısına yol açmıştır (Dhume ve Hamdani, 2013). Göçmen ailelerinin çocukları bir yandan sosyal sınıflar arasındaki eşitsizliklerden etkilenirken diğer yandan da dini 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu ve etnik kökenleri sebebiyle uygulanan ayrımcılıklara mağdur kalmaktadır. Örneğin 2014 Ocak ayında CNRS tarafından yayınlanan bir araştırma, özel okullara kayıt yapmak isteyen öğrenciler arasında ciddi bir ayrımcılık yapıldığını ortaya koymuştur. Bu okullara girmek isteyen soyadları Arap/Müslüman kökenli çocukların başvuru talepleri %67 oranında cevapsız kalmaktadır. Test metoduyla yapılan ankette araştırmacılar, iki farklı ad taşıyan aynı başvuru dilekçesini 4.269 özel okula göndermiştir. Fransız ailelere göre Müslüman aileler daha sık olumsuz cevap almış ya da okul yönetimiyle bir görüşmeye tabi tutulmuşlardır. Araştırmacılara göre bu tespitler, eğitim alanında yapılan ayrımcılığın ne kadar vahim boyutta olduğunun kanıtıdır (Libération, 03.04.2014). Müslüman Özel Okul Meselesi Eğitim alanındaki sorunlardan biri de dini okullar meselesidir. Her ne kadar eğitim alanı Katolik Kilisenin elinden alınmış olsa da laiklik ilkesine göre devlet din özgürlüğünü temin etmekle yükümlü olduğundan, eğitim sistemi devletin tekeline bırakılmayarak, dini cemaatler de kendilerini örgütleyebileceği özel okullar açabilme imkanı sağlamıştır. Ayrıca 1959 yılında, Debré Yasası, özel din okullarının devletle kontrat yapmalarına izin vermiş ve bu çerçevede devletin maddi destekte bulunması sağlanmıştır (Legifrance, 2015d). Bu çerçevede Müslümanlar, özel okul açma hakkına sahiptir. Özel Müslüman Okul Federasyonunun (FNEM) vermiş olduğu son rakamlara göre Fransa’da 2013 yılında %27’si anaokulu ve %9’u ortaokul ve lise olmak üzere toplam 30 Müslüman eğitim kurum vardır. Buna karşın 8.500 Katolik okul ve 300 Musevi okul vardır. Müslüman okullar, toplam olarak 9.000 özel okulun yalnızca %0,8’ini oluşturmaktadır (Katolik okullar %96; Musevi okullar %8) (FNEM, 2015). Müslüman okul sayısında son yıllarda, özellikle başörtü yasağından sonra önemli bir artış olsa da, bu sayının yetersiz olduğu açıktır. Yüksek başarı gösteren ve 3.000 öğrencinin kayıtlı olduğu bu okullar, Müslüman ailelerin yoğun taleplerine ve ihtiyaçlarını 187 188 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi karşılamakta yetersiz kalmaktadır (Le Parisien,29.08.2015). Müslümanlar, özel okul açarken yoğun tepkilere maruz kaldıkları gibi ciddi maddi sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar (IISMM ve EHESS Raporu, 2010). Yasalara göre özel okulların %70-%90 finansmanı öğretmenler tarafından karşılanmalıdır. Geriye kalan miktar aileler, vakıflar ve özel yardımlar tarafından tamamlanır. Özel okullar devletle kontrat yaptıklarında ise, öğretmenlerin maaşları Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanmakta ve yerel yönetimlerden maddi destek alabilmektedirler (Saphirnews, 2012). Devletle kontrat yapabilmeleri için okulun 5 yıldır eğitim vermiş şartı konulmakta, öğrenci alımında din ve köken farkı gözetmeme, Eğitim Bakanlığı’nın resmi ders programlarına tabi olma, öğretmenlerinin Bakanlığın nitelik kriterlerine uygun ve Bakanlık tarafından denetlenme şartları getirilmektedir (20 Minutes, 24.03.2014). Mevcut Müslüman okulların yalnızca üçü devletle kontratı vardır (FNEM, 2015). Yemekhanelerde Alternatif Menü Meselesi Fransız okullarında, inançlarından dolayı domuz eti yemeyen Müslüman çocukları etkileyen uygulamalardan birisi de okul yemekhanelerinde sunulan alternatif menü meselesidir. Okul yemekhaneleri 13 Ağustos 2004 tarihli 2004-809 sayılı yasası ile belediyelere bağlanmış bulunmaktadır. Böylece, okul kantinleri yerel idareler tarafından alınacak kararlar doğrultusunda yönlendirilmektedir. Ülke geneli için bir karar alınmadıkça, konuyla ilgili yerel yönetimler söz sahibi olacak ve aldıkları kararlar uygulanacaktır. Fransa genelinde yerel yönetimler, okul yemekhanelerinde çeşitli menüler sunmaktadır. Eğitim Bakanlığı’nın 21 Aralık 1982 tarihli genelgesi, özelikle yabancı kökenli öğrenciler için yiyecek konusunda örf ve adetlerin göz önünde bulundurulmasını tavsiye etmiştir. Ancak bu rapordaki Din Temel Hak ve Özgürlükleri Bölümü’nde (Bkz. 5. Bölüm) bahsedildiği gibi helal et ve gıda konusu medya ve bazı siyasiler tarafından ulusal çapta bir probleme dönüştürülmüş ve yemekhanelerde sunulan menüler de artık bir sorun haline gelmiştir. 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Ortaya çıkan tartışmalar sonucu, Eğitim Bakanlığı 2011 tarihli bir genelge yayınlamıştır: belediyelerin domuz eti bulunan menülere ek olarak alternatif bir menü bulundurma hakkına sahip olduklarını, fakat aynı zamanda da öğrencilerin veya velilerin okullarda dini nedenlerden dolayı özel menüler isteme hakları olmadığını, yerel yönetimlerinin böyle bir talebi yerine getirmek zorunda olmadıklarını belirtmiştir (Libération, 07.04.2014). 28 Mart 2013 tarihinde Défenseur des droits tarafından yayınlanan rapor, yemekhanelerinin kamu hizmeti kapsamına girdiğini, yerel yöneticilerin velilerin dini taleplerini yerine getirmemelerinin ayrımcı bir uygulama olmadığını, ancak bu konuda aldıkları kararları velilere bildirmeleri gerektiğini belirtmiştir (Libération, 6.04. 2014; Le Monde 07.04.2014). Fransız Laiklik Gözlemevi ise, 10 Aralık 2014’te yayınladığı bir bildiride, yemekhanelerde menü çeşitliliğini reddetmek için laiklik ilkesinin kullanılmasını eleştirmiş, menülerde çeşitlilik seçeneği uygulanması, inançları sebebiyle insanları stigmatize etmeden herkese etli veya etsiz yemek yeme olanağını sunmak için yapıldığını belirtmiştir (Le Figaro 11.12.14). Bu konuda net bir yasal düzenlemenin olmaması farklı görüş ve yorumlara yol açmakta ve bu konunun “siyasallaşmasına” olanak tanımaktadır. Örneğin son yıllarda alternatif menüler konusu, İslam karşıtı söylemler üzerinden siyasi çıkar hedefleyen politik aktörler tarafından gündeme getirilmiştir. 2014 Nisan ayında, aşırı sağ parti Front National’ın başkanı Marine Le Pen, okullarda helal et verildiği iddiasında bulunarak “çok büyük bir sıkıntıda bulunan laikliği kurtarmak için” harekete geçeceklerini ve “11 şehirde okul yemekhane menülerinde hiçbir dini talebi kabul etmeyeceklerini” açıklamıştır. Bu açıklamanın birçok tepkiye neden olması, FN partisinin geri adım atmasına yol açmıştır: partililerin amacı alternatif menüleri yasaklamak değil domuz etinin yasaklanmasına karşı çıkmak olduğunu dile getirmişlerdir. Oysa Fransa’da domuz etinin yasaklanması veya helal et uygulaması yoktur. Bu durum, FN partilileri tarafından yapılan açıklamaların temelsiz olduklarını ortaya koymuştur (Libération, 7.04. 2014; Le Monde, 7.04.2014). Okul 189 190 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi yemekhanelerinde “helal et” verilmediği gibi, Müslüman velilerin bu doğrultuda bir talepleri yoktur, yalnızca okul yemekhanelerinde alternatif menülerinin (etsiz veya balık bazlı menülerin) bulunmasını istemektedir (Le Monde, 06.03.2014; Le Monde, 10.03.2012). Fakat Müslüman velilerin bu talepleri bir takım sorunlara yol açmaktadır. Bu konudaki yasal çerçevenin belirsiz olması yemekhanelerde alternatif menü uygulaması belediyelerin keyfi kararlarına bağlamıştır. Bu konuda yaşanan birçok sıkıntılı duruma örnek çoktur. Örneğin, 2012 yılında Livry-Gargan şehrinde bir anaokulu yönetimi, sunulan yemeklerin “özel isteklere göre yapılamayacağına” açıklamıştır. Müslüman aileler, “Kızgın Aileler” adında bir dayanışma kurarak yemeklerde verilen etin en azından farklı bir tabakta sunulması talebinde bulunmuştur. Nitekim, 7 Kasım 2014 tarihinde anaokulu yönetimi, artan baskılar karşısında okulda verilen yemeklerde zorunlu olarak et sunulmayacağına karar vererek, Müslüman ailelerin talebine cevap vermiştir (CCIF, 17.12.2014). 23 Haziran 2014 tarihinde Lagny-le-Sec sağcı belediye başkanı domuz eti bulunan menülerde alternatif yemeklerin sunulmasını yasaklamıştır (Le Parisien, 14.10.2014). 9 Aralık 2014 tarihinde Sargé-lès-Le Mans ve Vénissieux belediye başkanları, vejetaryen menüleri kaldırma kararı almışlardır (ORIW Raporu 2014; Le Figaro 11.12.14). Başörtüsü Sorunu Fransa’da yaşayan Müslümanların eğitim alanında karşılaştıkları en önemli sorunlarından biri de başörtüsü meselesidir. Diğer Avrupa ülkelerinde Müslüman kadınların başörtülü olarak toplumsal hayata katılmaları, din özgürlüğünü öne çıkaran laik bir ülke olan Fransa’nın aksine daha az yankı bulmuştur. Özellikle okulda başörtü meselesinin (Affaire des foulards) ulusal çapta medyatik, siyasi ve sosyal bir soruna dönüşmesinin sebeplerini iyi anlamak gerekir. 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu ● Başörtüsüyle İlgili Olumsuz Algı 18 Eylül 1989 tarihinde Paris Creil ilçesinde Gabriel-Havez ortaokulu öğrencilerinden 13-14 yaşlarında olan Samira Saïdani, Fatima ve Leïla Achahboun isimli üç kızın başörtüleriyle okula gelmeleri üzerine okul müdürü, öğrencileri okuldan uzaklaştırma kararı alır (France Soir, 10.10.1989). Bu olayın yol açtığı tepkiler ve eleştiriler karşısında okul müdürü, dönemin sosyalist Eğitim Bakanı Lionel Jospin’in müdahale etmesini talep eder. Bakan, “okulun, dini sembollerin abartılı bir şeklide gösterilmemesi gereken laik ve toleranslı bir alan” olduğunu hatırlatarak aynı zamanda da “okulun, çocukları uzaklaştıran bir yer değil aksine çocuklara kucak açan bir yer” olduğunu açıklar (Libération, 10.10.1989). Bakanın liberal tutumuna rağmen medyanın aylar boyunca ve yoğun olarak olayı gündemde tutması, tartışmaların alevlenmesine ve bu konunun ulusal çapta medyatik siyasi ve sosyal bir meseleye dönüşmesine sebep olmuştur (Perrotti ve Thépaut, 1990; Rochefort, 2002). Başörtüsü konusunda polemiklerin yoğunlaşması ve laikliğin temelini oluşturan 1905 Yasası’nın bu konuda net bir çerçeve çizmemesi, Bakanın Danıştay’a başvurmasına yol açar. 27 Kasım 1989 tarihinde Danıştay kararına göre “Bir dini ifade olarak başörtüsünün okulda giyilmesi laiklik ilkesine aykırı değildir; yalnızca eğitim düzeni ve işleyişi bozulursa okuldan uzaklaştırma kararı alınabilir”. Buna göre Aralık ayında Eğitim Bakanlığı, karşılaşılan durumlara göre başörtüsünün kabul edilmesi veya edilmemesi kararının okul yönetimine ait olduğunu belirten bir genelge yayınlar, fakat aynı zamanda başörtülü öğrencilerinin okuldan atılmamaları görüşünde olduğunu açıklar (Le Tourneau, 1997). Her ne kadar okullarda çözüme ulaşmayan başörtüsü olayları az sayıda kalmış olsa da (Cherifi, 1996), aşağıda göreceğimiz gibi, başörtüsüyle ilgili olumsuz bir algının oluşması ve yayılması, bu konunun Fransa’nın gündeminde önemli bir yer tutmasına sebep olmuştur (Amiraux, 2009). Böylece 1994 Eylül ayında dönemin sağcı Eğitim Bakanı François Bayrou tarafından, okullarda “görünür dini sembolleri” yasaklayan 1994 tarihli 191 192 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi “Bayrou Genelgesi” yayınlanır. 2003 yılında da Stasi Komisyonunun önerilerini temel alan Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın yasa tasarısı parlamento tarafından kabul edilir ve 2004 yılında devlet okullarında görünür dini sembollerle ilgili yasa yürürlüğe girer (15 Mart 2004 Yasası). Bu yasayla birlikte Eğitim Kanunu’nun L141-5-1 maddesine dayanan 18 Mayıs 2004 tarihli sirkülere göre din aidiyetini açıkça gösteren başörtü, kippa ya da büyük haç gibi semboller yasaktır. Başörtüsü meselesinin Fransa’da İslam’ın ve Müslümanların algısında önemli bir kırılma noktası oluşturduğunu söylemek mümkündür. Siyasiler, hukukçular, düşünürler, din adamları ve sivil toplum temsilcilerinin arasında iki yaklaşımın hakim olduğu görülür. Bir yandan başörtüsü, ulusal ve uluslararası arenada cereyan eden olaylarla (1979 yılında İran devrimi, 1989 Salman Rüşdi olayı, 1990’lı yıllarda Fransa’yı etkileyen Cezayir’in iç savaşı, 11 Eylül saldırıları vb) ilişkilendirerek, ‘tehlikeli’, ‘şiddetli’, ‘gerici’, ‘Batı’nın özgürlük ve eşitlik değerlerine karşı çıkan’ bir dinin sembolü olarak sunulmuş ve başörtüsü takan kızların, Fransız toplumuna entegre olmayı reddeden, laikliğe meydan okuyan ve Fransız ulusal kimliğini tehlikeye sokan kişiler olarak tanımlanmıştır (Mohsen-Finan ve Bertossi, 2006; Mucchielli, 2004; Rochefort, 2002). Diğer yandan da, başörtüsünün, 1905 Yasası çerçevesinde laikliğe aykırı olmadığı, dini bir özgürlük olduğu, açıkça İslam’ın hedef alındığı ve asıl tehlikeli olan şeyin kız öğrencilerin okuldan uzaklaştırılması olduğu savunulmuştur (Amiraux, 2009; Gaspard ve Khosrokhavar, 1995; Tersigni, 2003; Pelletier, 2005; Lorcerie, 1996; Baubérot, 1996). Başörtüsü ile ilgili yürütülen tartışmalar, laik okulu derinden sorgulamaya ve rolünü yeniden düşünmeye sevk etmiştir. Laiklik ilkesine uygun olarak cumhuriyet okulu, hem tarafsız bir eğitim vermekle yükümlüdür hem de inanç özgürlüğünü sağlaması gerekir. Okul, din olgusunu kendi alanının dışında tutarak bu iki zorunluluğu yerine getirmeye çalışmıştır. Fakat bunu yaparken içinde bulunduğu kapalı ve yalıtılmış bir alan da 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu inşa etmiştir. Okul, aynı zamanda öğrenciyi topluma hazırlayan bir yerdir, yani günümüz koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda bir arada yaşamanın yolunu öğreten bir yerdir. Eğer laik okulun işlevi, öğrenciye eleştirel bir analiz yeteneği vermek ise, bugünkü dünyamızı daha iyi anlayabilmeleri için öğrencilere gerekli araçları sunmalıdır. Bu da, eğitim ders programına din konusunu katarak olacağı gibi, okul ‘tapınağını’ artık farklılıklara açmasıyla da olabilir. Örneğin, dünyada ve Fransa’da din olgusunun önem kazanması, devlet okullarında din konusunun ders programlarına yeniden dâhil edilmesi düşünülmüştür. Bu doğrultuda 1989 ve 2002 yıllarında Eğitim Bakanlığı’na iki proje sunulmuştur: (a) 1989 yılında dönemin Eğitim Bakanı Lionel Jospin’nin isteği üzerine, Philippe Joutard tarafından hazırlanan “Dinler Tarihi Eğitimi” ve (b) 2002 yılında dönemin Eğitim Bakanı Jack Lang’ın isteği üzerine, Regis Debray tarafından hazırlanan “Okulda Din Eğitimi”. Bu raporlar, din olgusunun yalnızca edebiyat, sanat veya tarih derslerinde verilmesinin yetersiz olduğunu, dini bilgilerin ve kültürün sağlıklı bir şekilde aktarılması gerektiğini, ulusal belleğin korunarak günümüz dünyasının daha iyi şekilde anlaşılmasında büyük bir boşluğu dolduracağı düşünülmüştür. Laikliğin liberal bir yaklaşımına dayanan bu girişim, Fransa’da son yıllarda daha radikal bir laiklik okumasının ortaya çıkmasıyla, yoğun tartışmalara yol açmış ve kabul görmemiştir. Bu katı laiklik anlayışı okullarda dini sembollerin taşınmasının yasaklanmasına da yol açmıştır. Gerek medyanın başörtüyle ilgili olumsuz söylemleri gerek politikacıların bu mesele üzerinden siyasi çıkar sağlamak için bu konuyu siyasallaştırması, Fransız toplumunda Müslümanlara karşı olumsuz algının yayılmasına yol açmıştır. Hatta başörtüsü meselesi yalnızca okullarda değil Müslüman kadınların gündelik hayatlarında da (hastaneler, bankalar, kreşler gibi) bir sorun teşkil etmeye başlamıştır. Bu sorunlar bu raporun Kültürel, Dini ve Ekonomi Temel Hak ve Özgürlükleri Bölümlerinde ele alınmıştır (Bkz. 4.; 5.; 7. Bölümler). Bu alt başlıkta, 2014 yılında eğitim alanında başörtüyle ilgili ortaya çıkan vakalar incelenecektir. 193 194 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi ● Başörtüsüyle İlgili Yaşanan Sorunlar Başörtü yasağı yalnızca ortaokul ve liseleri kapsıyor olsa da, bazı okul yöneticileri bu yasağı, özel okullar, staj merkezleri ve yüksekokullar gibi diğer eğitim kurumlarına da kapsayacak şekilde genişletmektedir. Bu eylemler yasadışı olup din ve eğitim özgürlüğü bakımından hak ihlallerine yol açmaktadır. 2004 tarihli yasa, yalnızca devlet ortaokullarını ve liselerini kapsamakta, meslek ve özel okullarda okuyan öğrencileri kapsamamaktadır. Yine yasa, devlet ortaokullarında ve liselerinde staj gören kişileri kapsamamaktadır. 18 Mayıs 2004 tarihli genelgenin II. maddesine göre “yasa, devlet eğitim kurumlarında gerçekleştirilen sınavlara katılan kişileri kapsamamaktadır”. Üniversite öğrencilerini ilgilendiren konulardan birisi yüksek öğretim mevzuatıyla ilgilidir. Üniversitelerde okuyan öğrencilerin dinlerini özgürce yerine getirebilmekte ve dini sembolleri yasaklayan hiçbir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ayrıca, öğrenci kartlarında başörtülü resimleri yasaklayan hiçbir yasal düzenleme de bulunmamaktadır. Dini sebeplerden ötürü bu kişilerin kurumlara kabul edilmemeleri, yasadışı ayrımcı bir eylem mahiyetinde olup, din özgürlüğüne aykırıdır. İslamofobiye karşı mücadele eden CCIF, bu konudaki yasal çerçevenin kurum yöneticileri ve öğrenciler tarafından bilinmediğine işaret etmekte ve kişilerin haklarını aramak için başvurabilecekleri yasal çerçevenin altını çizmektedir: Din özgürlüğü ilkesi çerçevesinde İnsan Hakları Beyannamesinin 10. maddesi, İnsan haklarının ve temel özgürlüklerinin korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 9. maddesi, Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlik Yüksek Şurası’nın 14 Aralık 2009 tarihli 2009-403 sayılı kararı; Ayrımcılık bağlamında Ceza Kanununun 225-1 ve 225-2 maddeleri, Eğitimde Ayrımcılığa Karşı 1960 Sözleşmesinin 1, 3, 4 ve 5. maddeleri; Üniversite bağlamında Yükseköğretim 26 Ocak 1984 Yasasının 3. ve 50. maddeleri bulunmaktadır. Bu yasal düzenlemelere rağmen, eğitim alanında birçok hak ihlali bulunmaktadır. Örnek olarak 14 Ocak 2014 tarihinde 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu bir teknik lisede eğitim gören başörtülü bir öğrenci, bir mağazaya staj başvurusunda bulunmuş ve staj sorumlusu tarafından kabul edilmemiştir. Mağaza görevlilerinin ve lise müdürünün baskıları karşısında öğrenci, İslamofobiye karşı mücadele eden CCIF kuruluşuna başvurur; hukuk bürosunun özel sektörde başörtü yasağının bulunmadığını gösteren belgeler sayesinde mağazadaki stajına yeniden kabul edilir (CCIF, 25.03.14). 8 Nisan 2014 tarihinde, anaokulu öğretmenliğinde okuyan başörtülü bir öğrenci, pedagojik formasyon için başvurduğu merkez tarafından reddedilir. Merkez görevlilerine, CCIF’in verdiği bilgiler doğrultusunda özel okullarda başörtü yasağı olmadığını açıklar ve pedagojik formasyona yeniden kabul edilir (CCIF, 8.04.2014). Bu vakaya benzer bir olay 6 Kasım 2014 tarihinde meydana gelmiştir ve sorun öğrenci lehine sonuçlanmıştır (CCIF, 6.11.2014). 29 Aralık 2014 tarihinde sürücü kursuna kayıtlı başörtülü Müslüman bir kadın, direksiyon dersi veren öğretmen tarafından kabul edilmez. Kurs müdürüne şikâyette bulunan öğrenci, başka bir öğretmenle direksiyon dersine devam eder. 31 Temmuz 2014 tarihinde, yükseköğretimde eğitim görme hakkını kazanan Müslüman bir öğrenci, üniversite tarafından kabul edilmez. Bu olayda müdahale eden CCIF, okul müdürüne başörtü yasağının yükseköğretimi kapsamadığını hatırlatması sonucu okul yönetimi öğrenciye başörtüsüyle derslere ve sınavlara katılabileceğini bildirir (CCIF, 31.07.2014). 7 Kasım 2014 tarihinde, yükseköğretim sınavlarına hazırlık dersleri veren bir dershaneye kayıt yaptırmak isteyen Müslüman bir öğrencinin dosyası kabul edilmemiştir. Dosyası hakkında bilgi almak için dershaneye giden öğrenci, başörtüsünün sorun teşkil ettiğini öğrenir. Ancak dershanenin resmi olarak bu sebebi göstermemesi öğrencinin bu ayrımcı karara itiraz etmesini engellemiştir (CCIF, 7.11.2014). 17 Temmuz 2014 tarihinde, Katolik okulundan mezun Müslüman bir öğrenci yıl sonu sınav sonuçlarını alabilmek için mezun olduğu okula başörtülü gittiğinde, okul müdürü öğrenciden derhal başörtüsünü çıkarmasını ister. Öğrenci, iletişime girdiği CCIF’in yardımıyla, 195 196 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi okuldan talep etmiş olduğu belgeleri alır (CCIF, 17.07.2014). 13 Kasım 2014 tarihinde, lise mezunu 11 başörtülü öğrenci, şehrin belediye başkanının ve gazetecilerin hazır bulunduğu mezuniyet törenine kabul edilmemişlerdir. O gün diplomasını alabilmek için başörtülü bir öğrenci, başörtüsüz başka bir öğrenciye vekâlet vermek zorunda kalmıştır (CCIF, 13.11.2014). 15 Kasım 2014 tarihinde Clichy-sous-Bois şehrinde, liseden mezun olmuş başörtülü bir öğrenci, mezuniyet törenine alınmamıştır. Öğrenci, lisede halen eğitim görmekte olan öğrencilerinin başörtü giymeleri yasak olduğunu söyleyerek müdüre itiraz etmiştir. Törende bulunan belediye başkanı ve diğer memurlarının müdahaleleri sayesinde, başörtülü öğrenci törene katılabilmiştir (CCIF, 1.12.14). Bu durumların farklılık arz etmesi, başörtüyle ilgili yasal düzenlemelerin gerek kurum yöneticileri gerek öğrenciler tarafından bilinmediğini göstermektedir. “Uzun etek” meselesi Okullarda başörtü meselesi yalnızca dini sembolleri kapsamayarak öğrencilerin giydikleri kıyafetlerini de sorun haline getirmiştir. 21 Kasım 2014 tarihinde Poitiers Üniversitesi Rektörlüğünün dağıtmış olduğu önemli bir belge Mediapart tarafından ortaya çıkarılmıştır: “Radikalleşmeye Karşı Mücadele” başlıklı bu resmi evrakta, gençlerin radikalleşmesini ortaya koyan ‘bireysel dış göstergeler’ arasında uzun kıyafet, uzun sakal, İslami kıyafet, dövme yaptırmama gibi göstergeler bulunmaktadır (Mediapart, 21.11.2014; Le Monde, 24.11.2014). Bu kıyafetler arasında Fransız gündemine oturan “uzun etek” meselesi olmuştur. 2011 yılında, Saint Ouen Paris banliyösünde Auguste Blanqui Lisesi’ne uzun elbise giyerek gelen birkaç öğrenci okul müdürü tarafından çağrılıp, kendilerine giysilerinin görünür dini kıyafet olduğu, herkes gibi kot ve T-shirt giymeleri yoksa okuldan atılacakları söylenmiştir (CCIF, 16.03.2011). 2014 yılında da buna benzer yüzlerce vakayla 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu karşılaşılmıştır (CCIF, 24.06.2015). Örneğin, Haute-Garonne bölgesinde okul dışında başörtü giyen bir öğrenci müdür odasına çağrılıp bu konuda uyarı almıştır ve ‘uzun kıyafet’ giyen iki öğrenciyle beraber disiplin kuruluna verilmiştir. Rhone-Alpes bölgesindeki özel Katolik lisesinde okuyan bir öğrenciden uygun kıyafet giymesi, her sabah öğretmenlere görünüp giydiği kıyafetinin kontrol edilmesi istenmiştir. Bir başka Müslüman öğrenci, diğer öğrenciler gibi yağmurdan korunmak için eşarp takması okul yönetimi tarafından eleştirilmiş ve öğrenciden şemsiye kullanması istenmiştir (CCIF, 5.03.14). Bu yasadışı ve keyfi uygulamalar, Müslüman öğrencileri damgalarken 2004 yasasının yol açmış olduğu islamofobinin çok ciddi boyutlara taşındığını açıkça göstermektedir. Okul gezilerinde başörtülü annelerle ilgili sorunlar 2012 yılında dönemin sağcı Eğitim Bakanı Luc Chatel okul gezilerinde başörtülü öğrencilere eşlik eden velileri yasaklayan 27 Mart tarihli 2012 genelge yayınlamıştır. Bakan, bu kararını desteklemek için velilerin kamu hizmetine katıldıklarından dolayı laikliğin tarafsızlık ilkesine tabi olmaları gerekçesini öne sürmüştür. Ancak, 18 Mayıs 2004 tarihli genelgenin II. maddesine göre, “[başörtü yasağı] velileri kapsamamaktadır”. Ayrıca, Fransa Danıştay’ının 19 Aralık 2013 tarihli açıklamasına göre velilerin okul gezilerinde öğrencilere yalnızca eşlik ettiklerini, kamu hizmetine dâhil olmadıklarını ve bundan dolayı laikliğin tarafsızlık ilkesine tabi tutulamayacaklarını vurgulamıştır. Bu doğrultuda velilerin okul gezilerine katılabilmeleri için hiçbir özel sınırlamaya tabi tutulamayacakları ve okul müdürleri veliler arasında hiçbir ayırım yapamayacakları sonucuna varılmıştır. Dini sebeplerden ötürü veliler arasında ayrım yapılması, kanun dışı ayrımcı bir eylem mahiyetindedir ve din özgürlüğüne aykırıdır. (Le Monde, 20.09.2014; Le Monde, 24.12.2013). Bununla birlikte veliler haklarıyla ilgili başvurabilecekleri yasal çerçeve ve eşlik eden velilerin statüleriyle ilgili çerçeve 197 198 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 10 Temmuz 1989 yönlendirme yasasıdır. Ayrıca Eğitim Kanununun L111-3 maddesine göre okul, ailelerin eğitim misyonuna katılmalarına izin vermektedir, L111-4 okul, velileri eğitim sürecinin bir parçası olduklarını kabul etmektedir Okul gezileriyle ilgili 6 Haziran 1991 tarihli 91-124 sayılı sirküler, ana okullarında eğitim faaliyetlerine dışarıdan katılanlarla ilgili 3 Temmuz 1992 tarihli 92-196 sayılı sirküler referans alınmalıdır. Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlik Yüksek Şurasının 14 Mayıs 2007 tarihli 2007-117 sayılı tartışması da bu konuya ışık tutacak niteliktedir. Yasal alandaki belirsizlikten ve açıklıklardan kaynaklanan durumlardan okul yönetimi keyfi kararlar alarak birçok başörtülü anneyi mağdur etmiştir; 2013 yılında bu mağduriyetle ilgili 100 vaka tespit edilmiştir (Le Monde, 20.09.2014). 2014 yılında Fransa’nın çeşitli şehirlerinde vakalar meydana gelmiştir (Haute-Savoie CCIF, 23.01.2014; Meru CCIF, 24.06.2014; Paris bölgesi CCIF, 28.06.14; Blanc-Mesnil ve Argenteuil, 2014 ORIW raporu). Yalnızca başörtülü anneleri hedef alan bu uygulamayı protesto eden veliler, haksızlığa uğradıklarını, çocuklarının eğitim hayatlarına aktif ve sorumlu bir şeklide katılmak istemelerine rağmen dışlayıcı bu uygulamanın onur kırıcı olduğunu dile getirmişlerdir (CCIF, 28.06.2014). 2014 yılında bu itirazlara kulak veren dönemin sosyalist Eğitim Bakanı Najat Vallaud-Belkacem, dini stigmatize eden ve bazen de İslamofobi’nin bir maskesi olan ‘agresif laikliği’ (laicité de combat) kınamış, laikliğin tarafsızlık ilkesinin velileri kapsamadığından anneler de gezi okullarında kabul edilmeli açıklamasında bulunmuştur (CCIF, 27.10.2014; CCIF, 7.11.2014). Bu konuyu etkileyen diğer bir gelişme ise Nice şehrinde okul gezisine kabul edilmemesine karşı mağdur olan başörtülü bir annenin, 2014’te açmış olduğu davayı 9 Haziran 2015 tarihinde kazanmış olmasıdır. Bu karar, mağdur annelerin lehine bir içtihat oluşturması bakımından velilerin yasal mücadeleleri için önemli kazanım ve dayanak teşkil edebilmektedir (Le Monde 20.01.2014; CCIF, 21.01.2014; CCIF, 9.06.2015; CCIF, 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu 27.08.2015). Bununla birlikte haklarıyla ilgili başvurabilecekleri yasal çerçeve ve tören ve gezilere eşlik eden velilerin statüleriyle ilgili çerçeve 10 Temmuz 1989 yönlendirme yasasına dayanmaktadır. Ayrıca, Eğitim Kanununun L111-3 maddesine göre okul ailelerin eğitim misyonuna katılmalarına izin vermekte ve L111-4 maddesi okul, velileri eğitim sürecinin bir parçası olduklarını kabul etmektedir. Okul gezileriyle ilgili 6 Haziran 1981 tarihli 91-124 sayılı genelge, ana okullarda eğitim faaliyetlerine dışarıdan katılanlarla ilgili 3 Temmuz 1992 92-196 sayılı genelge referans alınmalıdır. Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlik Şurasının 14 Mayıs 2007 tarihli 20007-117 sayılı yasal tartışması da bu konuya ışık tutacak niteliktedir. 199 200 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Kaynaklar Amiraux, V. (2009). L’“affaire du foulard” en France, Sociologie et sociétés, cilt. 41, no: 2. Baubérot, J. (1996). Genèse du concept de la laïcité en Occident, Michel Bozdémir, Islam et laïcité. Approches globales et régionales, Paris, L’Harmattan. Baubérot, J. (1996). L’affaire des foulards, L’homme et la société, no: 120/2. Baubérot, J. (1999). La laïcité un mouvement en devenir, Revue des deux mondes, Haziran. Bernstein, S. (1992). La culture républicaine dans la première moitié du XXème siècle, Bernstein, S. Rudelle, O. Le modèle républicain, Paris, PUF. Blais, M-C. Gauchet, M. Ottawi, D. (2008). Les conditions de l’éducation, Paris, Stock. Brinbaum, Y. ve Primon, J-L. (2013). Parcours scolaires et sentiment d’injustice et de discrimination chez les descendants d’immigrés, Économie et Statisiıque, no: 464-465-466. Caille, J-P. (2007). Perception du système éducatif et projets d’avenir des enfants d’immigrés, Éducation & formations n° 74. Cherifi, H. (1996). Jeunes filles voilées : des médiatrices au service de l’intégration, Hommes et Migrations, Eylül, no : 1201. Dhume, F. ve Hamdani, K. (2013). Vers une politique française de l’égalité, Rapport du groupe de travail « Mobilités sociales » dans le cadre de la « Refondation de la politique d’intégration » Dirn, L. (1998). La société française en tendances, Paris, PUF Dubet, F. (2000), Une juste obéissance, Autrement, no: 198. Dubet, F. (2004). L’école des chances. Qu’est-ce qu’une école juste ?, Paris, Seuil. Gaspard, F. ve Khosrokhavar, F. (1995) Le foulard et la République, Paris, La Découverte. Gauthier, G. (1996). La laïcité en miroir, Paris, PUF. 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Gauthier, G. ve Nicolet, C. (1987). La laïcité en mémoire, Paris, Edilig. Haarscher, G. (1996). La laïcité, Paris, PUF. Le Tourneau, D. (1997). La laïcité à l’épreuve de l’Islam. Le cas du port du «foulard islamique» dans l’école publique en France, Revue générale de droit, no: 28. les institutions de formation islamique et les écoles privées. Lorcerie, F. (1996). Laïcité 1996. La République à l’école de l’immigration?, Revue Française de Pédagogie, Ekim-Aralık, no: 117. Lorcerie, F. (2003). L’école et le défi ethnique. Education et intégration, Paris, ESF/INRP. Maurin, L. (2011). Pourquoi l’école est-elle si inégalitaire? Alternatives Economiques Hors-série, no: 88. Mohsen-Finan, K. ve Bertossi, C. (2006). Le débat public confessionnalisé, Confluences Méditerranée, no: 57/2. Mucchielli, L. (2004). L’islamophobie : une myopie intellectuelle?, Mouvements, Ocak-Şubat, no: 31. Nicolet, C. (1992). La République en France. Etat des lieux, Paris, Seuil. Pelletier, D. (2005). L’école, l’Europe, les corps, la laïcité et le voile, Vingtième Siècle, Temmuz-Eylül, no: 87. Perrotti, A. Thépaut, F. (1990). L’affaire du foulard islamique : d’un fait divers à un fait de société, Migrations Société, Ocak-Şubat, no : 7. Poulat, E. (2003). Notre laïcité publique, Paris, Berg International. Rochefort, F. (2002). Foulard, Genre et Laïcité en 1989, Vingtième Siècle. Temmuz-Eylül, no: 75. Roman, J. (1989). Le deuil de la communauté, Esprit, Ocak 1989. Schnapper, D. (2000). Qu’est que la citoyenneté ? Paris, Gallimard. Tersigni, S. (2003). “ Prendre le foulard”: les logiques antagoniques de la revendication, Mouvements, Kasım Aralık, no: 30. 201 202 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Gazeteler Le Figaro, 11.12.2014. “Menu unique à la cantine : que dit le droit ?” Le Monde, 20.01.2014. “Sorties scolaires: une mere voilee espere faire basculer la jurisprudence”. Le Monde, 07.04.2014. “Laïcité à l’école : l’arnaque de Marine Le Pen sur les cantines”. Le Monde, 20.09.2014. “Sorties scolaires: des décisions au cas par cas pour les mères voilées”. Le Monde, 20.09.2014. “Femmes voilées interdites de sorties scolaires: combien de plaintes ?” Le Monde, 24.11.2014. “L’académie de Poitiers fait polémique avec son précis anti-radicalisation”. Le Monde, 24.12.2013. “Mères voilées: que dit le Conseil d’Etat ?” Le Monde, 06.03.2012. “Aucune cantine scolaire ne propose des repas avec de la viande halal en France”. Le Monde, 10.03.2012. “Le halal à la cantine, un fantasme loin de la réalité”. Le Monde, 06.05.2010. “Le bilan de l’ouverture de la carte scolaire” Libération, 10.10.1989. “Devoirs religieux et cas de conscience laïcs”. Libération, 03.04.2014. “Dans le privé, des élèves d’origines contrôlées Une étude pointe une discrimination à l’entrée”. Libération, 06.04.2014. “La cuisine scolaire du FN ne passe pas”. Libération, 07.04.2014. “Laïcité à l’école: le FN en fait tout un plat”. Libération, 08.07.2014. “L’égalité toujours au ban de l’école”. Mediapart, 21.11.2014. “Radicalisation religieuse: l’Education nationale dérape” . Le Parisien, 14.10.2014 “A la cantine de Lagny- le-Sec, du porc sinon rien”. Le Parisien, 29.08.2015. “Éducation: le privé a la cote, les écoles musulmanes débordées”. 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu 20 Minutes, 24.03.2014. “Pourquoi les écoles privées musulmanes se fédèrent-elles?”. France Soir, 10.10.1989. “Quand je suis entrée en classe tout le monde m’a regardée” L’express, 19.10.2006, « Faut-il supprimer la carte scolaire? » Internet FNEM, Fransız Milli Eğitim Bakanlığı sitesi, 2015. “L’enseignement privé en chiffres”: http://www.fnem.fr/la-fnem/l-enseignement-priv%C3%A9-en-chiffres/ FMEB, 2008. “Circulaire de rentrée de 2008”: http://www.education.gouv.fr/bo/2008/15/MENE0800308C.htm FMEB, 2013a. Fransız Milli Eğitim Bakanlığı sitesi, “8 Temmuz 2013 tarihli Yönlendirme ve Programlama Yasasını”http://www.legifrance.gouv.fr/affichTexte.do?cidTexte=JORFTEXT000027677984&dateTexte=&categorieLien=id FMEB, 2013b. Fransız Milli Eğitim Bakanlığı sitesi, “Formation des enseignants ”: http://www.education.gouv.fr/pid25535/bulletin_officiel.html?cid_bo=73066 FMEB, 2015a. Fransız Milli Eğitim Bakanlığı sitesi, “Repères et références statistiques 2015”: http://www.education.gouv.fr/cid57096/reperes-et-references-statistiques.html#Données_publiques FMEB, 2015b. Fransız Milli Eğitim Bakanlığı sitesi, “Assouplissement de la carte scolaire”: http://www.education.gouv.fr/ cid5509/assouplissement-de-la-carte-scolaire.html INSEE, 2015a. “Les effets de la crise sur les marchés du travail européens : une intensité et une durée variables” : http://www.insee.fr/fr/themes/document.asp?reg_id=0&ref_ id=FPORSOC15c_EC3_trava INSEE, 2015b. “ Une photographie du marché du travail en 2014” : http://www.insee.fr/fr/themes/document.asp?ref_id=ip1569 203 204 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Observatoire des inegalités, 2015a. “Le taux de chômage selon la catégorie sociale” : http://www.inegalites.fr/spip.php?page=article&id_article=80&id_groupe=14&id_mot=120&id_rubrique=118 Observatoire des inegalités, 2015b. “Les plus pauvres décrochent, qui s’en soucie ?”: http://www.inegalites.fr/spip.php?page=analyse&id_article=2066&id_groupe=14&id_rubrique=28&id_ mot=28 Observatoire des inegalités, 2015c. “Depuis 15 ans, les inégalités de revenus augmentent” :http://www.inegalites.fr/spip.php?page=article&id_article=632&id_groupe=9&id_mot=130&id_ rubrique=1 Observatoire des inegalités, 2014a. “Retard scolaire: le grand écart entre milieux sociaux”: http://www.inegalites.fr/spip.php?page=article&id_article=1979&id_groupe=10&id_mot=84&id_ rubrique=6 Observatoire des inégalités. 2014b. “Les inégalités sociales au collège” http://www.inegalites.fr/spip.php?page=article&id_article=870&id_groupe=10&id_mot=83&id_rubrique=6#nh1 Reseau-lcd-ecole, 2015. “Convention concernant la lutte contre la discrimination dans le domaine de l’enseignement (Unesco 1960)”: http://reseau-lcd-ecole.ens-lyon.fr/spip.php?article108 Legifrance, 2015a. “L’obligation scolaire, la gratuité et l’accueil des élèves des écoles maternelles et élémentaires”: http://www.legifrance.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=D2BC5C848429B97B879EF701799502DA.tpdila07v_1?idSectionTA=LEGISCTA000006166564&cidTexte=LEGITEXT000006071191&dateTexte=20160110 Legifrance, 2015b. “Code de l’éducation”: http://www.legifran- ce.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=DB1C5A3F9FFFFA0B206CC219E07C8B0A.tpdila07v_1?idSectionTA=LEGISCTA000006166558&cidTexte=LEGITEXT000006071191&dateTexte=20160110 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Legifrance, 2015c. “La laicité de l’enseignement public”: http://www. legifrance.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=D2BC5C848429B97B879EF701799502DA.tpdila07v_1?idSectionTA=LEGISCTA000006166566&cidTexte=LEGITEXT000006071191&dateTexte=20160110 Legifrance, 2015d. “Les établissements d’enseignement privés”: http://www.legifrance.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=D2BC5C848429B97B879EF701799502DA.tpdila07v_1?idSectionTA=LEGISCTA000006182425&cidTexte=LEGITEXT000006071191&dateTexte=20160110 UNESCO 2015. “1960 tarihli Eğitim Alanında Ayrımcılığa Karşı Mücadele Sözleşmesi”: http://portal.unesco.org/fr/ev.php-URL_ ID=12949&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html Eduscol.education, 2015a. “Cordées de réussite”: http://eduscol.education.fr/cid76305/cordees-de-la-reussite.html Eduscol.education, 2015b. “Enseignements de langue et de culture d’origine (ELCO)”: http://eduscol.education.fr/cid52131/enseignements-de-langue-et-de-culture-d-origine-elco.html Saphirnews, 16.03.2012. “Une étude sur les écoles musulmanes pointe des « financements fragiles »”: http://www.saphirnews. com/Une-etude-sur-les-ecoles-musulmanes-pointe-des-financements-fragiles_a14106.html CCIF, 16.03.11. http://www.islamophobie.net/articles/2011/03/16/ des-lyceennes-convoquees-pour-port-de-robe-longue-unie CCIF, 21.01.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/01/21/ sorties-scolaires-mamans-voilees-discriminees CCIF, 23.01.14 .http://www.islamophobie.net/articles/2014/01/23/ mamans-voilees-methode-choquante-enseignante CCIF, 25.03.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/03/25/stage-avec-le-foulard-vos-droits-aide-du-ccif CCIF, 5.03.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/03/05/ education-jupes-longues-eleves-musulmanes CCIF, 8.04.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/04/08/discrimination-formation-intervention-ccif 205 206 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi CCIF, 17.07.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/07/17/temoignage-le-proviseur-arrive-deja-tres-agace-et-pointe-du-doigt-mon-foulard CCIF, 31.07.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/07/31/ victoire-pour-etudiante-refus-voile-ecole CCIF, 28.06.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/06/28/ voile-sortie-ecole-discrimination CCIF, 24.06.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/06/24/ voile-sortie-scolaire-tribunal-amiens CCIF, 27.10.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/10/27/ discours-najat-vallaud-belkacem-paroles-encourageantes-mamans-voilees CCIF, 6.11.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/11/06/ discrimination-voile-et-formation CCIF, 7.11.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/11/07/ education-nationale-un-retour-aux-sources-de-laicite CCIF, 7.11.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/11/07/temoignage-conformite-a-luniversite CCIF, 13.11.14. http://www.islamophobie.net/articles/2014/11/13/ bacheliers-interdits-de-ceremonie-de-remise-de-diplome CCIF, 1.12.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/12/01/temoignage-je-suis-mise-de-cote-par-le-principal-adjoint-qui-me-demande-de-re CCIF, 17.12.14. http://www.islamophobie.net/temoignages/2014/12/17/temoignage-la-municipalite-decide-de-ne-plus-servir-obligatoirement-nos-enfan CCIF, 24.06.2015. http://www.islamophobie.net/articles/2015/06/24/jupe-longue-college-garrigues-islamophobie CCIF, 9.06.15. http://www.islamophobie.net/articles/2015/06/09/ jurisprudence-droit-pour-les-mamans-portant-le-foulard-accompagnatrices-sorties-scolaires 6. Fransa’da Eğitim Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Raporlar CCIF Raporu, (2015), Collectif contre l’islamphobie en France: http://www.islamophobie.net/sites/default/files/Rapport-CCIF-2015.pdf CCIF Raporu, (2014), Collectif contre l’islamphobie en France : http://www.islamophobie.net/sites/default/files/CCIF-RAPPORT-2014.pdf FMEB Raporu, 2014, Atlas académique des risques sociaux d’échec scolaire; Géographie de l’école. INSEE Raporu 2014, “Le retard scolaire à l’entrée en 6e: plus fréquent dans les territoires les plus défavorisés », Insee Première, septembre 2014, n°1512. IISMM ve EHESS Raporu, Temmuz 2010, L’enseignement de l’Islam dans les écoles coraniques ORIW Raporu, (2014), Organisation Racism Islamophobia Watch: http://www.oriw.org/ 207 7. FRANSA’DA EKONOMİK-İSTİHDAM HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ: TÜRK VE MÜSLÜMAN TOPLULUKLARIN DURUMU Taşkın DİRSEHAN 1 Demokratik ve liberal sistemlerde ekonomik hak ve özgürlükler, temel hak ve özgürlüklerin merkezinde yer alır. Dolayısıyla anayasalarda mutlaka mali bölüm, parasal bölüm, dış ticaret, rekabet piyasaları ve gelir ve servet dağılımının iyileştirilmesi gibi ekonomik konular yer almalıdır. Ancak bazı ülkelerde kadınlar, gençler, göçmenler, etnik kökeni ve dini farklı gruplar bu ekonomik konularda adaletsizliğe, bir başka ifadeyle ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Ayrımcılığın önüne geçmek devletin başlıca görevidir, çünkü bu gruplar toplum için risk oluşturmaya başlarlar. Diğer taraftan yaratıcı, yetenekli ve pazarlama kabiliyeti olan firmalar da bireylerin ekonomik hak ve özgürlüklerini savunmalıdır. Bu çalışmada, Türkiye’nin 15. yüzyıla kadar uzanan ekonomik ilişkilerinin bulunduğu Fransa’da 2014 yılı özelinde Türk ve Müslüman grupların ekonomik hak ve özgürlükleriyle ilgili örnek olaylar incelenmiştir. İki ülke arasındaki tarihsel ilişkinin yanında Fransa’nın tarihsel bir 1 Yard. Doç. Dr., Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, İngilizce İşletme Bölümü, [email protected] 210 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi diğer önemi ise, özellikle işçi hakları konusunda gerek Fransız Devrimi, gerekse 1848 devrimleriyle dönüm noktaları yaşamış olmasıdır. Yapılan çalışmalar, öncelikle iş başvurularında Müslüman profilli adayların, Katolik profile sahip adaylara göre çok daha düşük oranda görüşmelere çağrılmakta ve işe kabul edilmektedir. Bu ayrımcılığa karşı geliştirilen anonim cv uygulaması da işe kabul edilme aşamasında yetersiz kalmıştır. İşe başlayan bireylere yönelik ayrımcı davranışlardan kaynaklanan sorunlara bakıldığında, işini yapmak isteyen Müslüman bir mühendisin nükleer santrale girişinin engellenmesi, arkadaşlarını Arapça selamlayan bir görevlinin işini kaybetmesi, çalışanların İslam’a uygun davranışlarından ötürü dışlanması, Türkiye’de hayatını kaybeden madencilere yönelik alaycı haber yapılması gibi örnek olaylar gözlemlenmiştir. Ayrıca, bu ayrımcılığa maruz kalmamak için Fransız işverenlere alternatif olarak Türk girişimcilerin sayısının artması için yatırımcıların Fransa’da dikkat etmesi gereken noktalara da değinilmiştir. Çünkü Fransa’ya göç eden Türkler, iki-üç nesil önce vasıfsız işçilerken, günümüzde Türk girişimciler, ayrımcılığa karşı bir fırsat sunabilmektedir. 7.1. Ekonomi ve İstihdam Alanında Temel Haklar ve Özgürlükler: Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar İşçi hakları özellikle 18. yüzyılda iki kırılma noktası geçirmiştir: Endüstri Devrimi ve Fransız Devrimi. Endüstri Devrimi, emeğin yerine makineyi koymuş, tarım toplumunu kitlesel üretim toplumuna dönüştürmüş, üretim maliyetlerini düşürmüştür. Bununla beraber, ucuz işçi ücretleri ve kötü çalışma koşulları gibi sonuçları, emeğin sömürülmesine yol açmış; usta-çırak ilişkisini patron-işçi ilişkisine dönüştürerek işçi sınıfını yaratmıştır (Mahiroğulları, 2005). Ekonomik sistemi etkileyen Fransız Devrimi de ekonomiye her türlü müdahaleyi reddeden iktisadi liberalizm anlayışını getirmiştir. Dolayısıyla 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu teoride devletin taraf olmadığı, çalışma koşullarının işçi ve işverenin özgür iradesiyle belirlenmesi düşünülmüştür. Ancak uygulamada, tarafların iktisadi güçleri belirleyici olmuş, Endüstri Devrimi’nden etkilenen ülkelerde işçiler aleyhinde “istihdam ve sefalet boyutlarına ulaşan hayat şartları” oluşmuştur (Mahiroğulları, 2005). Bu değişimler, A. Mahiroğulları (2005) tarafından dönemin belge özelliği taşıyan iki eseri (Emile Zola’nın “Germinal”i ve Gerhart Hauptmann’ın “Dokumacılar”ı) incelenerek tartışılmıştır. Fransa’da İşçi Hakları 19. yüzyıla gelindiğinde, Fransa’da sendikal hareketin ortaya çıktığı görülmektedir. İşçi devrimi olarak bilinen 1848 devrimi sonrasında geçici bir hükümet kurulmuş ve bu hükümet çalışma hakkı ve dernek kurma özgürlüğü tanımıştır. 1848 Fransız anayasası, sosyal devlet anlayışının kendini anayasal düzlemde ortaya koyduğu ilk anayasadır ve devlete özellikle sosyal ve ekonomik haklar konusunda faaliyetlerde bulunma zorunluluğu getirmiştir (Bulut, 2003). Bu hükümetin düzenlemeleri, sonraki yıllarda kurucu meclis tarafından iptal edilmiş olsa da, sonraki yasalarda sendika özgürlüklerine yer verilmiştir (Özkiraz ve Talu, 2008). Günümüzde de Fransa’daki sendikaların güçlü oldukları ve ortak hareket ettikleri görülmektedir. Örneğin, 2008 yılındaki ekonomik kriz devletleri kemer sıkma politikaları üretmeye zorlamış, Fransa’da emeklilik yaşının 62’den 67’ye yükseltilmesi ve emekli maaşlarının kesintiye uğratılması sonucu çeşitli bölgelerde grevler ve protestolar yapılmıştır. Petrol sektöründe, hava ve demir yollarında işçilerin protestoları ses getirmiş ve bazı sendikalar (CGT-Genel İşçi Konfederasyonu, CFDT-Fransa Demokratik İşçi Sendikaları Konfederasyonu, FO-İşçi Gücü, SUD-Demokratik Dayanışma Birliği) ile sivil toplum kuruluşları (UNL-Ulusal Liseliler Birliği, UNEF-Fransa Ulusal Öğrenci Birliği) ortak hareket etmiştir (Şahin, 2015). 211 212 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Ekonomik Yaklaşımlara Göre Devletin Ekonomideki Rolü Devletin ekonomideki rolü, 1929 Dünya Ekonomi Buhranının ardından klasik iktisat anlayışından Keynesien iktisat anlayışına geçilmesiyle büyük ölçüde değişim göstermiş; devlet, ekonomideki sorunların düzeltilmesinde aktif rol oynamaya başlamıştır (Özker ve Biniş, 2009). Bu yaklaşıma göre, işsizlik, durgunluk ve enflasyon gibi dengesizliklerde, devletin müdahalesi kaçınılmazdır. Fabian sosyalizmi, devletin ekonomiye müdahalesinin sadece bunalım dönemleriyle sınırlı olmaması gerektiğini, sosyal amaçlar (işsize iş, yoksula gelir, hastaya ilaç vb.) için de devletin ekonomiye müdahale etmesi gerektiğini savunur. Ancak ekonomik haklar, devletin ekonomiye müdahalesiyle doğrudan ilişkili olduğundan bu devlet anlayışına çeşitli eleştiriler yönlendirilmiş, hatta bir kısım değerlendirmeler tekrar eski liberal devlet anlayışının benimsenmesinden yanadır (Savaş, 1989). ● Ekonomik Hak ve Özgürlüklerle İlgili Konular Bireylerin ekonomik hakları; doğuştan kazanılmış, vazgeçilmez, devredilmez ve hiçbir gerekçe ile özüne dokunulmaz haklardandır ve varlıklarını korumaları, devletin bu haklara müdahale etmemesiyle, hukuki ifadeyle, “negatif edimine” bağlıdır (Savaş, 1989). Demokrasi ve ekonomik gelişmişlik arasındaki ilişki göz önünde bulundurulduğunda (Demirkan ve Kaya, 2012; Helliwel, 1992), demokratik ve liberal bir sistemde ekonomik hak ve özgürlükler, temel hak ve özgürlüklerin merkezinde yer alır (Çimen, 2011). Bu sebepten ötürü; mali, parasal, dış ticaret, rekabet, gelir dağılımı, sosyal güvenlik gibi ekonominin alt kırılımlarına özgü anayasaların yapılması bile önerilmiştir (Çimen, 2011; Aktan, 1994; Buchanan, 1991). Çimen (2011), ekonomi ve ekonomik hak ve özgürlükleri içeren bir anayasada şu konuların mutlaka bulunması gerektiğini belirtmektedir: 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu 1. Mali bölüm (kamusal mallar, kamusal harcamalar, kamusal gelirler, denk bütçe ve mali federalizm) 2. Parasal bölüm (para sistemine ilişkin normlar ve para arzının sınırları) 3. Dış ticaret (uluslararası ekonomik ilişkilere ait kurallar, koruyucu ya da serbest dış ticaret politikası ve döviz sistemine ilişkin kurallar) 4. Rekabet piyasaları (devletin dolaylı müdahalelerinin mahiyeti, ekonominin teşvik edilmesi, yıkıcı ve haksız rekabetin yasaklanması, dışsal ekonomilerin zararlarının giderilmesi) 5. Gelir ve servet dağılımının iyileştirilmesi. ● Ekonomik Konularda Ayrımcılık Anlatılan konular arasında, özellikle gelir ve servet dağılımı konusu, bir ülkedeki farklı sınıflar arasında ayrımcılığın var olmasıyla ilişkili olabilmektedir. Bu yüzden, anayasalarda mutlaka ayrımcılığı engelleyici maddeler bulunmalıdır. Ancak, uygulamalara bakıldığında, her ne kadar anayasalarda ayrımcılık engellenmeye çalışılsa da günlük yaşamda ayrımcılığa bağlı gelir adaletsizlikleri görülebilmektedir. Ayrımcılığa maruz kalan bu gruplar; kadınlar, gençler, göçmenler, etnik kökeni ve dini farklı gruplar sayılabilir. Fransa Özelinde Emek Göçleri Avrupa kıtasının kültürel coğrafyasının önemli bir özelliği de ikinci dünya savaşından itibaren, Akdeniz bölgesinden Kuzeybatı Avrupa’ya yönelik emek göçleri olmuştur. Fransa özelinde ise bu göçler, 1945 sonrasında insan kayıpları ve azalan doğum oranlarına bağlı olarak tarım ve madencilikte başlamış, inşaat ve ağır sanayiyle devam etmiştir. Özellikle tarımda göçmenler, mevsimsel olarak çalışmıştır (McDonald, 1969). 213 214 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Ancak, 1945’ten 1975’e kadar geçen sürede, diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Fransa ekonomisi de hızlı bir büyüme kaydetmiştir. Bu süreci Fourastié (1979), 27-29 Temmuz 1830 tarihlerinde üç gün süren ve Fransa Kralı X. Charles’ın tahtan indirilmesini ifade eden “Trois Glorieueses”e (3 Şanlı Gün) gönderme yaparak “30 Şanlı Yıl (Les Trente Glorieuses)” olarak adlandırmıştır. Bu süreçte, 1960’ların başında dekolonizasyon ve Cezayir savaşının ardından birçok Cezayirli ve Kuzey Afrikalı Fransa’ya göçmen işçi olarak girmiş, onları Portekizliler, Türkler ve Sahra Altı Afrikalılar izlemiştir (Simon ve Steichen, 2014). Fransız yetkililer ise, göç politikalarında ikili bir yöntem izlemişlerdir. “Asimile edilmesi kolay” olduğu iddia edilen, İspanya, İtalya ve Portekiz’den gelen göçmenler, yerleşmeye teşvik edilmiş; “asimile edilmesi zor” olduğu iddia edilen Cezayirli ve Faslılar ise rotasyona teşvik edilmiştir (Plewa, 2013: Tapinos, 1975). Ancak bu ikili politikanın pratikte uygulanması kolay olmamış, yasadışı istihdam, asgari ücret koşullarından ötürü tercih edilmiştir. 1970’li yıllarda İspanyol ve Portekizliler, mevsimsel işlerde daha az istekli olmuş, buna karşın Faslı ve Tunuslu işçiler, kendi ülkelerindeki kötü koşullardan ötürü yurtdışında kalmayı tercih etmişlerdir. Ancak, “asimile edilmesi zor” göçmen gruplara dair rotasyon politikalarından ötürü Fransız yetkililer 1976 yılında Kuzey Afrikalılar’ın kabulünü sınırlandırmış, bir sonraki sene ise ülkelerine dönmeleri için Fransız elçiliklerine kayıt yaptırmaları istenmiştir (Plewa, 2013: Moulier Boutang vd. 1986). Fakat bu girişimler sonuçsuz kalmış, özellikle 1981 seçimlerinden önce açlık grevleri patlak vermiştir. Bu protestolar, yabancı işçilerin durumlarının yasallaşmasına yardımcı olmuştur (Plewa, 2013: Miller, 2002). 1990’lı yıllarda Avrupa Birliği vatandaşlığıyla İspanya ve Portekiz, serbest emek hareketliliği kazanmışlardır. Fransız işverenlerse onların yerlerini daha çok Faslı ve Tunuslularla ikame etmişlerdir (Plewa, 2013). 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Emek Göçlerinin Ekonomik Alandaki Sonuçları Bir önceki nesil boyunca yaşanan göçler, batı Avrupa’nın demografisini geri dönülemeyecek bir şekilde değiştirmiştir (Dancygier ve Laitin, 2014). Şekil 1. OECD Ülkelerindeki yurtdışı doğumlu işsizlik oranının yurtiçi doğumlu işsizlik oranına oranı (2014) Kaynak: 2014 OECD verileri temel alınarak yazar tarafından oluşturulmuştur. Yaşanan bu göçlerin ekonomik alanda da çeşitli sonuçları olmuştur. Bu sonuçlardan birisi, işgücü piyasasında görülebilmektedir. Şekil 1’de, OECD ülkelerinin, yurtdışı doğumlu nüfustaki işsizlik oranının yerli işsizlik oranına oranı gösterilmektedir. Buna göre, Norveç, İsveç ve Belçika gibi ülkelerde yurtdışında doğmuş ve bu ülkelere göç etmiş kişilerin işsizlik oranının, ülke içinde doğmuş kişilerin işsizlik oranında daha yüksek olduğu, hatta bu oranın 2,5 kattan daha fazla olduğu söylenebilir. 215 216 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Fransa’daki Türklerin ve Diğer Göçmen Toplulukların İstihdam Alanları Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (INSEE)’nün 2004-2007 yılları arasında topladığı verilerinde yer alan Fransa’daki göçmenlerin mesleklerine göre dağılımları Tablo 1’de sunulmuştur. Bütün göçmenler göz önünde bulundurulduğunda göçmenlerin en çok (%33) fizik gücüyle çalışanlar olduğu görülmektedir. Türkiye özelinde bakıldığında ise Fransa’daki Türklerin yarısından fazlasının (%58) fizik gücüyle çalıştıkları, bunların da çoğunun kalifiye olmadığı görülmektedir. Tablo 1. Fransa’daki Göçmenlerin İstihdamlarına Göre Dağılımı (%) Bütün Göçmenler Cezayir Fas Tunus Türkiye Çiftçiler 1 0 0 0 0 Esnaf, tüccar ve iş adamları 8 7 6 11 14 Yöneticiler ve yüksek entelektüel seviyeler 13 9 10 12 4 Orta düzey meslekler 16 15 15 14 9 Büro çalışanları 29 32 26 24 15 Kalifiye olanlar 10 10 8 7 6 Kalifiye olmayanlar 19 22 18 17 9 33 37 43 39 58 Kalifiye olanlar 17 19 19 21 26 Kalifiye olmayanlar 16 18 24 18 32 100 100 100 100 100 2.131 241 264 95 92 Fizik gücüyle çalışanlar TOPLAM (%) TOPLAM KİŞİ (bin) Kaynak:Jolly, C., Lainé, F., & Breem, Y. (2012). L’Emploi et Les Métiers des Immigrés. Centre d’Analyse Stratégique (http://www.immigration.interieur.gouv.fr/content/download/39153/299143/file/), sf. 22. 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Diğer taraftan, 2011 yılı verilerine göre, Fransa’da çalışan 160.000 Türk’ün 20.800’ü destek hizmetlerinde, 19.200’ü ticarette, 17.600’ü sağlık ve sosyal hizmetlerde, 16.000’i inşaat sektöründe ve 16.000’i sanayi sektöründe çalışmakta, 36.000 civarında Türk vatandaşı ise serbest çalışmaktadır (ÇSGB, 2013). Ekonomik Hak ve Özgürlüklerin Savunulması Günümüzde farklı gruplardan gelen göçmenlerin, emek piyasasına farklı etkileri olabilmektedir. Özellikle kısa vadede emek piyasasında asgari ücret, bağlayıcı ve katı olabilmektedir. Bu durumda, göçmenlerin sayısının artması, mevcut iş sayısını değiştirmeden işlere olan talebi artırmaktadır. Buna bağlı olarak işsizlik rakamları ve oranları artış göstermektedir. Bu durumdan en çok etkilenen ülkeler de Fransa gibi emek piyasası katı olanlardır (Fontan, 2014). Ekonomik kriz dönemlerinde dolayısıyla emek piyasasında seçim yapmak zorunda kalan firmalar, göçmenlerden ziyade kendi vatandaşlarına yönelmeyi tercih edebilir ve ayrımcılığa sebebiyet verebilir. Bu yüzden, ekonomik hak ve özgürlüklerin çeşitli otoritelerce savunulması gerekir. Makro açıdan bakıldığında, ayrımcılığın önüne geçmek ve bunu çeşitli yasal çerçevelerde gerçekleştirmek devletin görevleri arasındadır. Eğer bunu başaramazlarsa kendini toplumdan dışlanmış hisseden başlıca gruplar, o toplum için risk oluşturabilir. Mikro açıdan bakıldığında ise bir firmada farklılıkların bulunması, doğru yönetildiğinde firmaya çeşitli avantajlar sağlayabilir. Farklılıklara değer veren heterojen örgütler; grup olarak karar vermede yüksek kaliteye, yüksek yaratıcılığa ve inovasyona, örgütsel esnekliğe, en iyi yeteneği çekme ve onu elde tutma kabiliyetine ve daha iyi pazarlama kabiliyetine sahip olabilirler (Cox and Blake, 1991). Ayrımcı uygulamalar ise, farklılığın etkisiz yönetiminin bir boyutudur (Wright vd., 1995). Dolayısıyla ekonomi ve istihdam temel hak ve özgürlüklerin sadece yasa koyucular tarafından makro açıdan yasalarla değil, firmalar tarafından mikro düzeyde de savunulması gerekir (bkz. Tablo 2). 217 218 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Tablo 2. Ekonomik Hak ve Özgürlüklerin Savunulması Kim Tarafından Hangi Araçlarla Hangi Amaçla Makro Yaklaşım Devlet Kanunlar ve Yasalar Toplumun Refahı Mikro Yaklaşım Firmalar İnsan Kaynakları Yönetimi Firmanın Rekabet Avantajı Kazanması Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur. 7.2. Ekonomik ve İstihdam Temel Hak ve Özgürlüklerin Anayasa , Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki Durumu Türkiye ve Fransa arasındaki İkili Anlaşmalar Türkiye ve Fransa arasındaki ekonomik ve diplomatik ilişkiler, 15.-16. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Öyle ki, 1535 yılında kapitülasyonların verilmesiyle Fransa, Osmanlı Devleti için en ayrıcalıklı devlet konumuna gelmiştir (TC Dışişleri Bakanlığı, t.y.). Günümüzde ise, iki ülke arasındaki çeşitli anlaşmalarla ekonomik uzaklık azaltılmıştır. Özellikle, 27-28 Ocak 2014’te Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın Türkiye’ye ziyareti, ikili ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir adım olmuştur. 22 yıl aradan sonra Fransa’dan Türkiye’ye bu düzeyde yapılan ilk ziyarette, Cumhurbaşkanı Hollande’a 7 Bakan, milletvekilleri ve yaklaşık 50 Fransız iş adamı eşlik etmiştir. Bu ziyarette enerji, ulaştırma, gümrük, tarım ve kredi kolaylığı gibi alanlarda toplam 13 anlaşma/belge imzalanmıştır (TC Dışişleri Bakanlığı, t.y.). Diğer taraftan, özellikle 1960’lı yıllarda Türkiye’deki askeri müdahale, nüfus artışıyla birlikte artan işsizlik ve döviz darlığı gibi ekonomik sorunların giderilmesi için “işgücü ihracı”, Devlet Planlama Teşkilatı’nın Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında bir hedef olarak belirlenmiştir (Nakhoul, 2014: Oran, 2001). Bu hedef doğrultusunda 1960’lı yıllarda özellikle Batı 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Avrupa ülkeleriyle “işgücü anlaşmaları” yapılmıştır. 8 Nisan 1965 tarihinde Türkiye ile Fransa arasında imzalanan “İşgücü Anlaşması” ile Türk Hükümeti ve Fransa Hükümeti, Fransa’ya Türk işçilerin gönderilmesi konusunu düzenlemişlerdir [1]. 2015 yılında Fransa’ya Türk göçünün 50. yılı kutlanmıştır. 1960’lı yıllarda yapılan bunun gibi iş gücü anlaşmalarını; işçilere sağlık, emeklilik, iş kazaları, ölüm, işsizlik sigortası, doğum ve çocuk yardımı gibi konularda yeni haklar tanıyan sosyal güvenlik anlaşmaları izlemiştir. Bu anlaşmalar, Avrupa ülkelerinin “misafir işçi” olarak adlandırdıkları Türk işçilerin geçici olmayıp kalıcı olduklarını kabul etmeleri şeklinde de yorumlanabilir (Nakhoul, 2014). İş gücü anlaşmalarının yanında, ekonomik iş birliğini geliştirmek adına Türkiye ve Fransa arasında yapılan ve yatırımcılara avantaj sağlayan anlaşmalar da iki ülkede yatırım yapacak kişilerin ekonomik hak ve özgürlükleri kapsamında değerlendirilebilir. Örneğin, 18 Şubat 1987 tarihinde imzalanan “Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması”, yatırımcıların birden fazla ülkede vergi konusu olmasını engellemeye yöneliktir. 15 Haziran 2006 tarihinde imzalanan “Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması”nın amacı ise, iki ülke arasındaki ekonomik işbirliğini güçlendirmek, Türkiye’deki Fransız yatırımları ve Fransa’daki Türk yatırımları için uygun koşullar yaratmaktır (TC Ekonomi Bakanlığı, t.y.) [2]. Fransa Anayasası’nda Ekonomik Haklar Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyi, 4 Ekim 1958 Fransa Anayasası’nda on birinci başlık altında (Madde 69, 70, 71); Hakların Koruyucusu (Kamu Başdenetçisi) Başlık XI A’da (Madde 71-1) yer almaktadır (4 Ekim 1958 Fransa Anayasası) [3]: Madde 69: Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyi Hükümetin istemi üzerine, kendisine sunulan yasa, kararname ve karar tasarıları ile yasa teklifleri hakkında görüşünü bildirir. 219 220 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyinin bir üyesi, Konseye sunulmuş olan tasarı ve teklifler hakkındaki Konsey görüşünü Parlamento Meclislerine açıklamak üzere yine Konsey tarafından görevlendirilebilir. Bir organik yasada belirtilen şekilde düzenlenecek dilekçe ile Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyine başvuru yapılabilir. Konsey, dilekçeyi inceledikten sonra, ilgili işlemlere ilişkin teklifini Hükümete ve Parlamentoya bildirir. Madde 70: Hükümet, Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyine, ekonomik, sosyal, ya da çevresel nitelikli her türlü sorun hakkında danışabilir. Hükümet ayrıca, kamu maliyesine ilişkin yıllara sari esasları belirleyen program yasa teklifleri için de Konseye danışabilir. Ekonomik, sosyal, ya da çevresel nitelikteki her türlü plan, ya da program yasa teklifi görüş için Konseye sunulur. Madde 71: Azami 233 üyeden oluşan Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyinin oluşumu ve görevine ilişkin kurallar bir organik yasa ile belirlenir. Madde 71-1: Kamu Başdenetçisi, merkezi idarenin, mahalli idarelerin, kamu tüzel kişiliklerinin yanı sıra kamu hizmeti veren tüm kurum ve kuruluşların, ya da organik yasa kapsamında yer alan tüm kurum ve kuruluşların anayasal haklar ve özgürlüklere saygılı hareket etmelerini sağlar. Bir kamu hizmet kuruluşunun, ya da yukarıda birinci fıkrada anılan kurumun faaliyetleri sebebiyle haklarının ihlal edildiği kanaatinde olan herkes, organik kanunda belirtilen usule uygun olarak Kamu Başdenetçisine müracaat edebilir. Kamu Başdenetçisinin çalışma esasları ve yetkileri bir organik yasa ile düzenlenir. Kamu Başdenetçisinin belirli yetkilerinin icrası sırasında üçüncü şahıslardan ne şekilde yardım alabileceği de bu organik yasa ile düzenlenir. Kamu Başdenetçisi, 13’üncü maddenin son fıkrasında belirtilen usul takip edilerek Cumhurbaşkanı tarafından altı yıllığına atanır. Kamu Başdenetçisinin görev süresi uzatılamaz. Bu 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu görev, bakanlık ve parlamento üyeliği görevleriyle bağdaşmaz. Diğer bağdaşmazlıklar bir organik yasa ile belirlenir. Kamu Başdenetçisi işlemlerinden dolayı Cumhurbaşkanına ve Parlamentoya karşı sorumludur. Ekonomi açısından bakıldığında belirtilen bu maddeler, ekonomik düzenlemelerin taraflarını ve bu tarafların sorumluluklarını belirlemekte, yasa tekliflerinin süreçlerini anlatmaktadır. 7.3. Ekonomik ve İstihdam Hak ve Özgürlüklerinin İhlali: Gündelik Hayattaki Yansımalar Türk ve Müslüman göçmenlerin istihdam piyasasındaki konumu, siyasi liderlerin ortaya koyduğu göçmen politikaları ve göçmenlerin ve düşük gelir gruplarının banliyölerde ikametinin sağlanması ile derin ilişki içerisindedir (Bkz. 4. Bölüm). Bu ilişkide banliyölerde toplumsal dışlanma, genel göçmen karşıtı söylem ve göçmen çocuklarının ötekileştirilmesi önemli rol oynar. Ancak okullarda göçmen çocukların yükseköğretime sevkedilmemesi, aşırı disiplin ve kültürel farklılıkların görmezden gelinmesi sonucu etnik-kimliklerin dışlanması ve göçmenlerin olumsuzlanması çocukların akademik başarısının önünde durmaktadır (Bkz. 6. Bölüm). Bu ayrımcılık deneyimleri ve fırsat eşitsizlikleri, göçmen çocukların istihdam piyasasındaki konumuyla birebir ilişkilidir. Bu çocuklar, vasıflı işlere talip olabilecekleri eğitimden geçmemekte ve dolayısıyla ikili emek piyasasında göçmenler tarafından yürütülen vasıfsız işlerde çalışmaya mecbur bırakılmaktadır (Bkz.3. Bölüm) Yüksek eğitim şansı bulan göçmen kökenliler, nitelikli olmalarına rağmen kültürel farklılıklarından ötürü çeşitli ayrımcılık deneyimleri yaşamaktadır. Bu kısımda ele alınan vakalarda örneğin anonim cv tartışması, başlangıçta isme dayalı ayrımcılığı önlemek için geliştirilmiştir. Ancak anonim cv iş fırsatlarını tamamen göçmenlere açmamaktadır. Buna göre mülakat aşamasında kültürel ve etnik kökeni yansıtan fiziksel görünüş işe alınmama 221 222 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi sebebi olarak etkili olabilmektedir. Bu gibi problemler, Türk ve Müslüman göçmenlerin girişimci olmamaları durumunda Fransız firmalarında iş bularak sosyal mobilite imkanı sağlamalarının önüne geçmektedir. 2014 Yılı Özelinde Fransa’dan Örnek Olaylarla İstihdam Sürecindeki Sorunlar ● İşe Alma Süreçlerindeki Sorunlar Fransa’da yabancı kökenli kişilerin istihdamında önemli bir sorun, işe alma süreçlerinde rastlanılan eşitsizliklerdir. Fiziksel görünüm (güzellik, kilo, vb.) bazı diğer ülkelerde olduğu gibi Fransa’da da bazı adayların aleyhinde olmaktadır (Hennequin ve Karakas, 2007). Hatta firmaların, artık Facebook üzerinden profil taramaları yaptıkları Güney Paris Üniversitesi araştırmacıları tarafından incelenmiştir (bkz. Manant vd., 2014). Bu çalışmaya göre, bütün diğer koşullar aynı kalmak üzere, Facebook profilinde Fransa’da doğduğunu ve İtalyanca bildiğini yazan adayların, profilinde Marakeş doğumlu olduğu ve Arapça bildiği yazan adaylara göre başvurularına daha olumlu sonuç aldığı gösterilmiştir (Duport, 2014). Fransa’daki iş başvurularında, adaylara yönelik yapılan ayrımcılığa yönelik bir başka çalışma, “Fransa’da Muhammed’in işe alınma ihtimali, Michel’e göre dört kat daha az” başlığıyla Le Figaro’da yer almıştır. Çalışmanın yazarı, Panthéon-Sorbonne Üniversitesi öğretim üyesi Doçent Marie-Anne Valfort, Eylül 2013 ve Eylül 2014 tarihleri arasında 6.231 iş ilanına hayali adaylarla başvuru yapmıştır. Profilleri aynı olan bu adaylar arasındaki fark, isimlerinin dinlerini yansıtacak şekilde seçilmesidir; Yahudiler için Dov ve Esther, Katolikler için Michel ve Nathalie, Müslümanlar için de Muhammed ve Samira. Daha sonra yazar, iş görüşmesine davet edilen adayları karşılaştırmış ve Müslümanların Katoliklere göre çok daha fazla ayrımcılığa uğradıkları sonucuna ulaşmıştır. Bu durumu Marie-Anne Valfort, Fransızlar’ın islamı, dini aşırılığa ve kadınların ezilmesine 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu bağlamaları olarak açıklamaktadır. Yazara göre bu basmakalıplar, kuvvetli bir ayrımcılığa neden olmakta, işveren de onları bir risk unsuru olarak algılamaktadır (Le Figaro, 2015). ● İşe Alımlardaki Adaletsizliğe Karşı Anonim CV Uygulaması İşe alımlarda yaşanan veya yaşanabilecek adaletsizliği ortadan kaldırmak için, fırsatların eşitliği kapsamında Fransa’da 31 Mart 2006 yılında anonim CV uygulaması, 50’den fazla çalışanı olan işletmeler için zorunlu hale getirilmiştir (LOI n° 2006-396 du 31 mars 2006) [4]. Kısaca anonim CV, iş başvurusu yapan adayların fotoğraf, isim, cinsiyet, milliyet ve adres gibi bilgilerini içermeyen CV’lerdir. Axa, La Poste, Total gibi firmalar, anonim CV uygulamasını test etmeye başlamıştır (France Info, 2014). Ancak, her ne kadar anonim bir CV ile başvuru yapılıyorsa da, adaylara yönelik bir ayrımcılık iş görüşmelerinde de ortaya çıkabilmektedir. Türk veya Mağrip gibi ayrımcılığa neden olabilecek isimlere sahip adaylar üzerine bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaya göre, 2012 yılındaki verilerle karşılaştırıldığında bu adayların görüşmeye kabul edilme şansları %32, işe alınma şanslarının da %36 arttığı rapor edilmiştir. Ancak yine bu adayların diğer adaylara kıyasla bir görüşmeyi geçme şanslarının %26, işe alınma şanslarının %32 daha az olduğu belirtilmiştir. Bu dezavantajın sebebi, bu adayların diploma eksiklikleriyle açıklanabilir, ancak bu durumda da eğitim formasyonuna erişimde yaşanan eşitsizlik sorunun ortaya çıktığı, çalışmanın yazarı ve Ayrımcılık İzleme Merkezi müdürü Jean-François Amadieu tarafından belirtilmiştir (France Info, 2014). Anonim CV uygulamasının genel itibari ile işe alım süreçlerinde ayrımcılığa tam anlamıyla engel olamadığı gözükmektedir. Fransa Çalışma Bakanı François Rebsamen, ayrımcılığa yönelik bir rapor hazırlatmış ve 2015 yılı Mayıs ayında anonim CV uygulamasının kaldırılabileceğini açıklamıştır (Le Figaro, 2015). 223 224 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 2014 Yılı Özelinde Fransa’dan Örnek Olaylarla İstihdam Sonrası İş Yaşamındaki Sorunlar ● İş Yaşamında Algılanan Ayrımcılık Unsurları 27 Ekim – 25 Kasım 2014 tarihleri arasında iş yaşamında algılanan ayrımcılığın ölçülmesi hakkında Uluslararası Çalışma Örgütü ve Fransa Hakların Savunucusu (La Défenseur des Droits) için 8. iş yaşamında ayrımcılık algısı barometresi çalışması yapılmıştır. Bu çalışmaya göre; yaş, cinsiyet, fiziksel görünüm, engel, köken ve deri rengi iş yaşamında algılanan temel ayrımcılık unsurlarıdır (ILO, 2015). Bu unsurlardan biri de din farklılıklarıdır ve farklı dinlere mensup kişilerin farklı talepleri tespit edilmiştir. Örneğin, OFRE (iş yaşamında dini olayların gözlemcisi) kurumunun Randstad France ile birlikte hazırladığı ve 1300’den fazla ankete dayanan raporda, çalışanların en çok talep ettiği konular şöyle sıralanmıştır (Géraud, 2014): – Dini bayramlar için izin talepleri (%16), – Çalışma zamanının düzenlenmesi (%12), – Çalışma zamanında dua etme (%12), – Dini simgelerin taşınması (%10). Bu taleplerin iş yaşamında yönetilememesi, hatta kimi zaman firmalar tarafından hoş görülmemesi ve ayrımcılık söz konusu olabilmektedir. Örneğin, bir ülkeye gelen misafir işçilerin, (insan sermayesi seviyelerine bakılmaksızın) o ülkede doğanlara kıyasla daha düşük vasıflı işlere itilme eğilimi vardır (Dancygier ve Laitin, 2014; Heath ve Cheung, 2007). Fransa’daki istihdam açığı da Mağrip, Afrika ve Türkiye’den göç edenler için oldukça yüksek seviyededir (Algan vd., 2009). Karşılaştırılması için işverenlere gönderilen CV’ler üzerinde yapılan korespondans testleri, iş ayrımcılığının var olabileceğini ortaya çıkarmaktadır (Riach ve Rich, 2002). Adida vd. (2010) çalışmalarında, Fransız işgücü piyasasında en az bir sektördeki din ayrımcılığını istatistiksel 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu olarak saptamışlardır. Göçmenlerin ekonomik olumsuzlukları, kısmen yerlilerin onlara yönelik ön yargılarından kaynaklanmaktadır. Dancygier ve Laitin (2014), yerli nüfusun göçmenlere yönelik bu ön yargılarının kaynaklarını şu şekilde özetlemiştir: – Yerli topluluklar, kendileri ve göçmenler arasındaki etnik ve kültürel farklara daha duyarlıdır (Dancygier ve Laitin, 2014: Sniderman vd., 2004; Hainmueller ve Hiscox, 2007). – Göçün; yerel ekonomiler, yerlilerin maaşları, işler ve vergi yükleri üzerindeki ters etkileri, göç desteğine mecbur bırakmaktadır (Dancygier ve Laitin,2014: Scheve ve Slaughter, 2001; Hanson vd., 2007). ● İstihdam Sonrası İş Yaşamındaki Ayrımcılık Sorunları Bireylerin, iş hayatında karşılaştığı ayrımcılık sadece işe girme aşamasında değil, işe girdikten sonra da işin engellenmesi şeklinde olabilmektedir. Örneğin, Santo-Gammaire’in France TV info’nun web sitesindeki Ağustos 2014 tarihli haberinde, Müslüman bir mühendisin ayrımcılık kurbanı olduğu anlatılmıştır. Haberde, taşeron bir firmada çalışan ve Müslüman olduğu çevresi tarafından bilinen bir mühendisin, Nogent-sur-Seine Nükleer Santrali’ne girişine izin verilmediği ve bu kararın haklı gerekçelere dayandırılamadığı belirtilmiş, mühendisin de işini kurtarmak için yasal mücadele başlattığına yer verilmiştir. Kimi zaman iş hayatındaki ayrımcılık, ayrımcılığa uğrayan kişinin işini kaybetmesine kadar varabilmektedir. Le Monde’un 18 Ocak 2014 tarihli haberinde, Nice Havaalanı’nda görevli bir güvenlik görevlisinin iş arkadaşlarını Arapça selamladığı için dini radikalleşme gerekçesiyle yetkilerinin elinden alındığı anlatılmaktadır (Le Bars, 2014). Bir başka vaka da Libération’da 28 Eylül 2014’te yer almıştır. Carrefour’da çalışan Hafida isimli kasiyer, uzun bir izin almıştır ve tekrar işe döndüğünde tesettürle çalışmaya başlamıştır. Bunun üzerine kendisine sözleşmesinde yer alan; müşteriyle iletişim halinde bulunan personelin 225 226 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi politik, sendikal veya dini özellikleri gösteren işaretleri taşıyamayacakları hatırlatılmıştır. Hafida, eşarp taşımanın bir gösteriş olmadığını savunmuştur. Bu ısrarın ardından Carrefour, soruşturma başlatıp sonuçta bu çalışanı işten çıkarmıştır. Lyon iş mahkemesi ise gerçek neden olmadan işten çıkarma yaptığından ötürü Carrefour’u suçlu bulmuştur (Arnaud, 2014a). Yine Libération’da yer alan 9 Kasım 2014 tarihli vakada bir SNCF işçisi, dini inanışlarından ötürü iş yerinde alkol almayı reddettiğini, bu yüzden dini ayrımcılığa uğrayıp 2013’te işten çıkarıldığını belirtip iş mahkemesine başvurmuştur (Arnaud, 2014b). Anlatılan örnek olaylara ek olarak, 2014 yılının en önemli olaylarından biri Fransa’daki laiklik tartışmalarında sembol olan başörtüsü davasında Yargıtay’ın son noktayı koymasıdır. 2008 yılında Fatima Afif adlı kadın, doğum izninden başörtülü dönmesinin ardından önce başörtüsünü çıkarması yönünde uyarılmış, sonrasında görevi suistimal ettiği gerekçesiyle, çalıştığı Baby Loup isimli kreşten çıkarılmıştır. Fatima Afif mahkemeye başvurmuş, Mantes-la Jolie İş Mahkemesi ve Versailles Temyiz Mahkemesi tarafından haksız bulunmuştur. Ancak sonrasında 19 Mart 2013’te Yargıtay, her iki mahkemenin verdiği kararı iptal etmiş, “özel kurumlarda dini inancından dolayı kimseye ayrım yapılamayacağı”na hükmetmiştir. Bu karar, dönemin içişleri bakanı ve şimdiki başbakan Manuel Valls tarafından sert bir şekilde eleştirilmiştir. Kasım 2013’te ise Paris İstinaf Mahkemesi, kreş lehine görüş bildirmiştir. Fatima Afif, kararı tekrar Yargıtay’a götürse de Yargıtay Haziran 2014’te Baby Loup’yu haklı bulmuştur. Bu kararın Fransa iç hukuk yollarının sonu anlamına geldiğini belirten Fatima Afif’in avukatı Claire Waquet, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne taşıyacaklarını açıklamıştır (Cihan, 2014). 2014 yılında Fransız medyasında yer alan, Türk işçilerine yönelik bir ayrımcılık örneği, komedi programı olan “Les Guignols de l’Info”da yaşanmıştır. Programda kuklalar haber sunmaktadır ve ünlü Fransız gazeteci Patrick Poivre d’Arvor’un kuklası, Soma’da hayatını kaybeden işçileri anlatırken “…ben 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu ne anlatıyorum. Türk madenciler kimin umurunda. Bugün bayram, Cannes’dayız.” ifadelerini kullanıp stüdyoya giren kadınla Pharell Williams’ın “Happy” müziği eşliğinde dans etmiştir. Söz konusu programa Fransa’daki Türkler sosyal medya üzerinden tepki göstermiştir (Milliyet, 2014). Bütün bu örnekler incelendiğinde, her ne kadar Fransız yetkililer Müslümanlar’a ve Türkler’e yönelik ayrımcılıkları engellemek için bazı önlemler alıyorsa da, bu sorunun bittiğini söylemek mümkün değildir. Ancak, artık bu ayrımcılığa uğrayan kişiler seslerini mahkemelerde duyurmakta ve kimi zaman bu davaları da kazanmaktadır. Fransa’daki Türkler in İstihdam Alternatifi Olarak Türk Yatırımcılar İş hayatında yer almaya çalışan yabancılar için bir başka fırsat da o ülkede konumlanan yabancı firmalardır. Dolayısıyla, yabancı firmalar o ülkede ne kadar kuvvetliyse, sağlayacağı istihdam potansiyeli de o kadar fazla olacaktır. Örneğin, Fransa’daki Türk istihdamında önemli bir konu, Türk markalarının buradaki kuvvetidir. Bu konuda “Beko Fransa” ön plana çıkmaktadır. Beyaz eşya sektöründe, 1988’den beri rakiplerinin zayıflığından faydalandığı belirtilen Beko’nun, elektronik ev eşyası sektöründe %8,6’lık pazar payıyla podyuma çıktığı anlatılmaktadır (Huijgen, 2014). Beko kadar büyük ölçekli olmasa da Fransa’da yatırım yapan birçok Türk yatırımcı mevcuttur. 2013 yılı itibariyle Türkiye’de yerleşik kişiler, Fransa’da 80 firma kurmuş ve 2002-2014 döneminde Türkiye’den Fransa’ya yapılan yatırımların toplam değeri 137 milyon Dolara ulaşmıştır. Fransa’da faaliyette bulunan Türk firmalarının ağırlıklı olduğu sektörler ise; mobilya ve teçhizat, tekstil ve giyim, ulaştırma, depolama, lojistik, muhtelif hizmetler (restorasyon, tamir ve onarım), kimyasal ürünler (ambalaj), otomobil yedek parça üretimi, tarım ve gıda ürünleri pazarlama, cam ve seramik gereçlerdir (T.C. Dışişleri Bakanlığı, t.y.). 227 228 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Fransa’da yeni iş kuracak yatırımcıların dikkat etmesi gereken bazı noktalar, Dünya Bankası’nın hazırladığı İş Yapma Endeksi’nde sunulmuştur. Bu göstergeler (Doing Business); 1. İşe Başlama Kolaylığı (27), 2. İnşaat İzinlerinin Alınması (39), 3. Elektrik Bağlatma (22), 4. Tapu Siciline Kayıt (82), 5. Kredi Alma (71), 6. Azınlık Pay Sahibi Yatırımcılarının Korunması (27), 7. Vergilerin Ödenmesi (105), 8. Sınır Ötesi Ticaret (1), 9. Sözleşmelerin Uygulanması (12), 10. İflasın Çözümü (22) şeklinde on tanedir ve her sene 189 ülke bu göstergelere göre sıralanmaktadır. Parantez içinde belirtilen rakamlar, Fransa’nın bu ülkeler arasındaki sırasını 2015 endeksine göre göstermektedir. Görüldüğü gibi bu listede Fransa için en kötü göstergeler, bir başka ifadeyle, yatırımcıların Fransa’da iş yaparken en çok zorlanacakları konular; vergilerin ödenmesi, tapu siciline kayıt ve kredi almadır. Bu göstergeler kısaca tanımlanacak olursa (Akses, 2014); Vergilerin ödenmesi, ödenen vergilerinin şirket için getirdiği idari külfeti; Tapu siciline kayıt, bir şirketin başka bir şirketin mülkiyetini alması ve mülkiyeti kendi üzerine geçirmesi için gereken tüm işlemleri; Kredi alma ise, borç alanların ve borç verenlerin kredi bilgi paylaşımlarını ve onların yasal haklarını ifade etmektedir. 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Dolayısıyla, Fransa’da yatırım yapan veya yapacak olan Türkler’in, bir önceki bölümde belirtilen hukuksal çerçevede, bu ve benzeri endeksleri kullanarak ülkenin artı ve eksilerini tartarak davranması gerekir. Unutmamak gerekir ki bir-iki önceki kuşak, daha çok vasıfsız iş gücü olarak Fransa’ya göç etmiştir. Ancak günümüzde, Fransa’da yatırım yapacak Türk’lerin sayısı artmıştır. Bu yüzden ekonomik hak ve özgürlüklere sadece işçi seviyesinden değil, yatırımcı seviyesinden de bakma ihtiyacı doğmuştur. Ayrıca, 2008-2013 yılları arasında Fransa’da yüzde 43 artan işsizlik oranı düşünüldüğünde (Fortune Türkiye, 2014), Fransa’da yatırım yapmak ve istihdama katkıda bulunmak, Türk girişimciler için bir fırsat olabilecektir. 229 230 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Kaynaklar Adida, C., Laitin, D., & Valfort, M.-A. (2010). Identifying barriers to Muslim integration in France. PNAS, 107 (52), 22384-22390. Akses, S. (2014). Türkiye’deki İş Ortamı Nasıl Değerlendirilmeli? (http://www.ikv.org.tr/images/files/Turkiyedeki%20is%20 ortami%20nasil%20degerlendirilmeli(5).pdf). İKV Değerlendirme Notu. Aktan, C. (1991). Çağdaş Liberal Düşüncede Politik İktisat. Ankara: Takav Matbaası. Algan, Y., Dustmann, C., Glitz, A., & Manning, A. (2009). The Economic Situation of First- and Second-Generation Immigrants in France, Germany and the United Kingdom . London: London School of Economics and Political Science. Buchanan, J. (1991). Devletin Vergileme Gücü Üzerindeki Anayasal Kısıtlamalar. (B. Yereli, Çev.) İzmir: Aklıselim Matbaası. Bulut, N. (2003). Küreselleşme: Sosyal Devletin Sonu mu? Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 52 (2), 173-197. Cox, T., & Blake, S. (1991). Managing Cultural Diversity: Implications for Organizational Competitiveness. Academy of Management Executive, 5 (3), 45-56. Çimen, A. (2011). Yeni Anayasa Tartışmaları Bağlamında Ekonomi ile Ekonomik Hak ve Özgürlüklerin Durumu. İdarecinin Sesi, Mayıs-Haziran, 26-29. Dancygier, R., & Laitin, D. (2014). Immigration into Europe: Economic Discrimination, Violence, and Public Policy. Annual Review of Political Science, 17, 43-64. Demirkan, E., & Kaya, V. (2012). An Analysis of Relation Between Economic Growth and Democratization: An Empiric Application (A Sample fo Turkey). Yönetim ve Ekonomi, 19 (2), 123-132. Doing Business (t.y.). Ease of Doing Business in France (http:// www.doingbusiness.org/data/exploreeconomies/france#close). Fourastié, J. (1979). Les Trente Glorieuses ou La Révolution Invisible de 1946 à 1975. Paris: Fayard. 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Heath, A., & Cheung, S. (2007). Unequal Chances: Ethnic Minorities in Western Labour Markets. Oxford, UK: Oxford Univ. Press. Helliwell, J. (1992). Empirical Linkages Between Democracy and Economic Growth. NBER Working Paper, No:4066. Hennequin, E., & Karakas, S. (2007). Au-Delà des Politiques de Diversité, La Réalité des Discriminations au Travail: Mise en Evidence de l’Accès Différencié à l’Emploi. L’exemple des Commerciaux. Revue Management et Avenir, 14, 119-136. ILO (2015). 8ème Baromètre DDD/OIT de Perception des Discriminations Dams l’Emploi. (http://www.ilo.org/public/french/ region/eurpro/paris/actualites/download/barom8synthese.pdf). Mahiroğulları, A. (2005). Endüstri Devrimi Sonrasında Emeğin İstismarını Belgeleyen İki Eser: Germinal ve Dokumacılar. İstanbul Sosyoloji Konferansları Dergisi, 32, 41-53. Manant, M., Pajak, S., & Soulié, N. (2014). Do Recruiters ’Like’ It? Online Social Networks and Privacy in Hiring: A Pseudo-Randomized Experiment. MPRA, Paper No. 56845, 1-39. McDonald, J. (1969). Labor Immigration in France. Annals of the Association of American Geographers, 59 (1), 116-134. Miller, M. (2002). Continuity and Change in Postwar French Legalization Policy. A. Messina içinde, West European Immigration Policy in the New Century. Westport: Praeger. Moulier Boutang, Y., Garson, J.-P., & Silberman, R. (1986). Economie Politique des Migrations Clandestines de Main-d’Oeuvre. Paris: Publisud. Nakhoul, T. (2014). Uluslararası İşgücü Göçü ve Türkiye. Ankara: TC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı: Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Uzmanlık Tezi. Özker, A., & Biniş, M. (2009). Mali Kurallar ve Bir Vergi Anayasası Yaklaşımı. Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi, 1 (1), 39-61. Özkiraz, A., & Talu, N. (2008). Sendikaların Doğuşu; Türkiye ve Batı Avrupa Ülkeleri Karşılaştırması. Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2, 108-126. 231 232 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Plewa, P. (2013). The Politics of Seasonal Labour Migration in Switzerland, France and Spain. International Migration, 51 (6), 101-117. Riach, P., & Rich, J. (2002). Field Experiments of Discrimination in the Market Place. Economic Journal, 112 (483), 480-518. Savaş, V. (1989). T.C. Anayasalarında Ekonomik Hak ve Özgürlükler. Anayasa Yargısı, 6, 173-203. Simon, P., & Steichen, E. (2014). The Labor Market Integration of New Immigrants in France. Migration Policy Institute and International Labour Organization. Şahin, H. (2015). İşçi Hareketine Tarihsel Bir Bakış: Dünden Bugüne Yaşanan Dünüşümlerin Yapısal Bir Analizi. İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, 17 (1), 161-184. Tapinos, G. (1975). L’immigration Etrangère en France . Paris: Presses Universitaires de France. TC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Dış İlişkiler ve Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü. 2013 Yılı Raporu. http:// www.csgb.gov.tr/csgbPortal/ShowDoc/WLP+Repository/diyih/ doc/2013_yillikrapor . TC Dışişleri Bakanlığı (t.y.). Türkiye-Fransa İlişkileri. http:// www.mfa.gov.tr/turkiye-fransa-siyasi-iliskileri.tr.mfa, erişim tarihi: 30.12.2015. Wright, P., Ferris, S., Hiller, J., & Kroll, M. (1995). Competitiveness Through Management of Diversity: Effects on Stock Price Valuation. Academy of Management Journal, 38 (1), 272-287. Gazeteler Arnaud, D. (2014b). A la SNCF, Ostracisé Pour «Non-Consommation d’Alcool»? Libération (http://www.liberation.fr/futurs/2014/11/09/a-la-sncf-ostracise-pour-non-consommation-d-alcool_1139965) . Arnaud, D. (2014a, 09 28). Voile Religieux: Barouf à Carrouf. Libération (http://www.liberation.fr/futurs/2014/09/28/voile-religieux-barouf-a-carrouf_1110585). 7. Fransa’da Ekonomik-İstihdam Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu CİHAN (2014, 06 25). Fransa Yargıtayı, Başörtüsü Yasağını Haklı Buldu. (http://www.cihan.com.tr/tr/fransa-yargitayi-basortusu-yasagini-hakli-buldu-1488839.htm) . Duport, P. (2014, 11 5). Les Entreprises Fouinent Sur Facebook Pour Savoir Qui Sont Leurs Candidats. Franc Info (http:// www.franceinfo.fr/emission/c-est-mon-boulot/2014-2015/ les-entreprises-fouinent-sur-facebook-pour-verifier-la-personnalite-des-candidats-05-11-2014) . Fontan, S. (2014, 04 20). Quels Sont Les Effets de L’immigration Sur Le Marché Du Travail ? Contrepoints (http://www.contrepoints.org/2014/04/20/163543-quels-sont-les-effets-de-limmigration-sur-le-marche-du-travail) . Fortune Türkiye (2014). Fransa’da İşsizlik 5 Yılda Yüzde 43 Arttı. Fortune Türkiye (http://www.fortuneturkey.com/fransada-issizlik-5-yilda-yuzde-43-artti-3234) . France Info (2014, 12 13). Embauche: Le CV Anonyme Gommerait Les Inégalités Sans Les Supprimer. France Info (http://www. franceinfo.fr/actu/societe/article/le-cv-anonyme-gommerait-les-inegalites-sans-les-supprimer-618295) . Géraud, A. (2014, 05 14). Religion en Entreprise : Davantage de «Crispation» Depuis Un An. Libération (http://www.liberation.fr/societe/2014/05/14/religion-en-entreprise-davantage-de-crispation-depuis-un-an_1017191) . Huijgen, A. (2014, 08 28). Électroménager: Le Turc Beko S’impose en France. Le Figaro (http://www.lefigaro.fr/societes/2014/08/28/20005-20140828ARTFIG00017-electromenager-le-turc-beko-s-impose-en-france.php#auteur) . Jolly, C., Lainé, F., & Breem, Y. (2012). L’Emploi et Les Métiers des Immigrés. Centre d’Analyse Stratégique (http://www.immigration.interieur.gouv.fr/content/download/39153/299143/file/). Le Bars, S. (2014, 01 18). Un Employé de l’Aéroport de Nice Conteste Son Eviction. http://www.lemonde.fr/societe/article/2014/01/18/un-employe-de-l-aeroport-de-nice-conteste-son-eviction_4350459_3224.html . 233 234 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Lefigaro.fr (2015, 10 8). En France, Mohammed a Quatre Fois Moins de Chances d’Etre Recruté Que Michel. http://www.lefigaro.fr/actualite-france/2015/10/08/01016-20151008ARTFIG00364-en-france-mohammed-a-quatre-fois-moins-de-chances-d-etre-recrute-que-michel.php?redirect_premium . Lefigaro.fr (2015, 05 19). Le CV Anonyme Ne Sera Pas Obligatoire. http://www.lefigaro.fr/emploi/2015/05/19/0900520150519ARTFIG00094-discriminations-le-cv-anonyme-vapasser-a-la-trappe.php . Milliyet (2014). Fransız Kanalında Şaşırtan Soma Diyalogları. Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/fransiz-kanala-soma-tepkisi/dunya/detay/1883489/default.htm) . Santo-Gammaire, J. (2014, 08 18). Un ingénieur Musulman a-t-il Eté Victime de Discrimination dans une Centrale Nucléaire? France TV Info (http://www.francetvinfo.fr/societe/justice/ un-ingenieur-musulman-a-t-il-ete-victime-de-discrimination-dans-une-centrale-nucleaire_672335.html) . Yasalar [1] Anlaşmanın tam metni, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde bulunmaktadır (http://www. csgb.gov.tr/csgbPortal/diyih.portal?page=yv&id=2 [2] T.C. Ekonomi Bakanlığı (t.y.). Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fransa Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması (www.ekonomi.gov.tr) [3] 4 Ekim 1958 Fransa Anayasası, .. (t.y.). (http://www.adalet.gov. tr/duyurular/2011/eylul/anayasalar/ulkeana/pdf/07-FRANSA%20169-208.pdf) [4] LOI n° 2006-396 du 31 mars 2006, .. (2006). LOI n° 2006-396 du 31 mars 2006 pour l’égalité des chances. http://www.admi. net/jo/20060402/SOCX0500298L.html . 8. FRANSA’DA SİYASAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER: TÜRK VE MÜSLÜMAN TOPLULUKLARIN DURUMU Tuğçe ERSOY 1 Fransa’da temel hak ve özgürlükler, anayasal ve yasal çerçevede ve onların dayandığı politik kültür etrafında değerlendirilmelidir. 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Deklarasyonu’na, 1946 Anayasası’nın giriş bölümüne ve Çevre Yasası (2005 yılında gözden geçirilen Anayasa’nın girişine entegre edilmiştir) gibi farklı yıllarda yapılmış düzenlemelerle birlikte tarihsel deklarasyonlarla tanınmış olup, söz konusu metinlerin gönderme yaptığı tüm temel prensiplerde yer almaktadır. Bu temel hak ve özgürlükler Fransa demokrasisinin temeli olarak kabul edilmektedir. Temel hakları iki kategoriye ayırmak mümkündür: (a) Kişiye ilişkin ve (b) emsal hakları. Kişiye içkin olan haklar: Bunlar çoğunlukla 1789 Deklarasyonu ile oluşturulmuştur. Eşitlik (1.madde) ile özgürlük, mülkiyet edinme hakkı, baskıya direnme hakkı ve güvenlik hakkı (2. madde) gibi prensiplerden oluşmaktadır. Emsallerinin sonucunda ortaya çıkan ya da benzeri olan haklar: Eşitlik prensibinden doğan oy kullanma hakkı, cinsiyet 1 Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Siyasi Tarihi ve Uluslararası İlişkileri Anabilim Dalı, [email protected] 236 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi eşitliği, ayrıca kanun önünde eşitlik, istihdam hakkı, adalette eşitlik, vergilendirmede eşitlik ve kültürel eşitlik. Özgürlük prensibi ise bireysel özgürlükleri, düşünce özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü, toplanma ve gösteri yapma özgürlüğünü ve sendikalaşma ve grev yapma özgürlüğünü kapsamaktadır. Mülkiyet hakkı kişinin sahip olduğu mülkünden tasarruf etme özgürlüğünü de içerir. Güvenlik hakkı ise masumiyet karinesini, kendi kendini savunma hakkına saygıyı ve hukuk vasıtasıyla bireysel özgürlüğün korunması hakkını savunur Yukarıda bahsedilen ve evrensel olan temek hak ve özgürlüklerin dışında Fransa’da sosyal haklar ve “üçüncü kuşak” haklar olarak tabir edilen ve bireyin temel hak ve özgürlükleri ile vatandaşlık hakları içerisinde kabul edilen iki ayrı kategori daha mevcuttur: Sosyal haklar: Ücretsiz eğitim hakkı, istihdam hakkı, sağlığın korunması hakkı gibi kolektif hakları içerir. “Üçüncü Kuşak” haklar: Çevre yasasında telaffuz edilen haklar olup “herkesin sağlığı tehlikeye atmayacak, dengeli bir çevrede” yaşama hakkının olduğunu hükümleştiren ve “sürdürülebilir kalkınma” ve “ihtiyat prensibi” gibi nosyonları takdis eden haklardır [1]. 1789 Deklarasyonu’na göre, bu temel hak ve özgürlükler ancak ve ancak “toplumun diğer üyelerinin aynı hak ve özgürlüklerden istifade etmesi sağlandığında” geçerli olur, aksi takdirde herhangi bir limiti yoktur (4. Madde). 8.1. Siyasal Temel Haklar ve Özgürlükler: Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar Fransa’da siyasal temel hak ve özgürlüklerin üç temel dayanağının olduğundan bahsetmek mümkündür. Bunlar laiklik prensibi, vatandaşlık nosyonu ve vatandaşlar arasında ayrım gözetmeden bir arada yaşama prensibidir. Laiklik prensibi Fransa’yı tüm dinlere mesafeli ve inanç özgürlüğüne saygılı bir Cumhuriyet yapmayı hedeflemek amacıyla temel dayanak haline getirilmiştir. Buradaki niyet tüm vatandaşların inanma 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu ya da inanmama; ibadet etme ya da etmeme özgürlüğünü teminat altına almaktır. Bu çerçevede, Fransa Müslüman yurttaşlarının ekonomik, siyasi, kültürel, bilimsel, sanatsal ve sportif alanlarda olumlu katkılar yapmasını tasdik etmiş olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Bunu sağlamaya çalışarak Fransa, Cumhuriyetin mottosu olan “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” nosyonunu korumaya devam ettiğini iddia etmektedir. Bu bağlamda Fransa’daki Müslümanlar da inanç özgürlüğüne, dinleri ve ırkları fark etmeksizin diğer yurttaşlarla eşit haklara, ulusal topluluğun diğer farklı unsurlarıyla kardeşlik içerisinde yaşamaya davet edilmektedir. Vatandaşlık sivil ve siyasi haklar ile toplum ve devlet karşısında tüm vatandaşlara tanımlanmış olan sivil ödevlerin yerine getirilmesini kapsamaktadır. Vatandaşlık Fransa yurttaşının hak ve ödevlere olan bağlılığını sembolize eder. Fransa, tüm vatandaşlarının din ve ırk gözetmeksizin yasayla belirlenmiş bu hak ve ödevlere uymasını bekler. Fransa toplumun farklılıklarını ve çoğulcu yapısını tanıdığını ve kabullendiğini dile getirmekte ve inananlar ve inanmayanlar yanında farklı dine mensup olanlar arasında ayrım gözetmediğini öne sürmektedir. Tolerans, dayanışma ve eşitlik nosyonlarına vurgu yapmakta ve vatandaşla ilişkisini bu çerçevede kurduğunu iddia etmektedir.Bu bağlamda oy kullanma hakkının Fransa’daki Müslümanların entegrasyonu için temel ve vazgeçilmez bir araç olduğunu dile getirmektedir. Tüm vatandaşların oy kullanma aracılığıyla ulusal topluluğa bir aidiyet geliştireceğini ve yurttaşların da bu hak aracılığıyla toplum içinde kabul edileceklerini tartışmaktadır. Oy verme sayesinde Müslümanların ülke ile ilgili siyasi tartışmalara katılarak söz sahibi olabileceğini ve bunun tüm yurttaşların eşitliği noktasında yapıcı bir eylem olabileceğini belirtmektedir. Ne var ki, Fransa’da yaşayan Müslümanların siyasette temsili sorunlu olduğu gibi, inançlarından dolayı günlük hayatın akışında karşılaştıkları sorunlar onların hayatını zorlaştırmaktadır. Siyaseten temsilin de sorunlu olmasından kaynaklanan “ikinci sınıf vatandaş” olma hissi, Fransa’nın vaat ettiği tüm yurttaşların eşitliği ve kardeşliği ilkeleriyle çelişmektedir. 237 238 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 8.2.Siyasal Temel Hak ve Özgürlüklerin Anayasa , Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki Durumu Siyasal temel hak ve özgürlüklerin Fransa’daki Müslümanlar bağlamında ele alınması için inanç özgürlüğü ile ilintili yasa ve düzenlemelere değinmek elzemdir. Bu düzenlemelerdeki bağlayıcılık siyasal hak ve özgürlüklerin uygulanmasında ya da uygulanamamasında nirengi noktasını oluşturmaktadır. Bu doğrultuda bu bölümde incelemeye tabi tutulan olan uluslararası ve ulusal düzenlemeler şunlardır: ● Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi (1948): Bu beyannamenin 18. Maddesi düşünce ve din özgürlüğünü düzenlemektedir. Buna göre “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.” [2] ● Avrupa Konvansiyonu, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına dair Konvansiyon (1950): Bu Anlaşma’nın 9/1. Maddesi inanç ve düşünce özgürlüğünü düzenlemektedir. Buna göre “Herkes, düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile açık veya özel biçimde ibadet, öğretim, uygulama ve tören yapmak suretiyle tek başına veya toplu olarak dinini ve inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.” [3] ● Sivil ve Siyasi Haklar Uluslararası Paktı (1966): Sivil ve Siyasi Haklar Paktı 16 Aralık 1966 yılında Birleşmiş Milletler Genel Konseyi’nin 2200 A kararı ile kabul edilmiştir. Bu Pakt devlet karşısında bireylerin yaşama hakkı, işkencenin yasaklanması, hürriyet hakkı, köleliğin ve zorla çalıştırmasının yasaklanması gibi klasik hak ve özgürlükleri 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu koruma altına almaktadır. Ayrıca 15 Aralık 1989 yılında kabul edilen ve idam cezasının kaldırılmasını sağlayan protokolle birlikte Pakt tamamlanmıştır. Bu paktın 18 maddesine Birleşmiş Milletlerin resmi internet sitesinden ulaşılabilir [4]. ● Din ve İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Bildirgesi (1981): Bu bildirgenin ilk iki maddesi ele alınan konu açısından önem arz etmektedir. Birinci madde düşünce ve vicdan özgürlüğü ile ilgili esasları içermektedir. Birinci olarak, herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, bir dine veya dilediği bir inanca sahip olma ve dinini veya inancını kendi başına veya başkaları ile birlikte toplu olarak ve aleni veya gizli bir biçimde ibadet etme, gereklerine uyma, uygulama ve öğretme yoluyla açığa vurma özgürlüğünü de içerir. İkinci olarak, hiç kimse bir dine veya dilediği inancına sahip olma özgürlüğünü zedeleyecek bir zorlamaya maruz bırakılamaz. Üçüncü olarak, bir kimsenin dinini veya inancını açığa vurma özgürlüğü, sadece hukuken öngörülen ve kamu güvenliğini, kamu düzenini, sağlığı, ahlakı veya başkalarının temel hak ve özgürlüklerini korumak için gerekli olduğu ölçüde sınırlamalara tabi tutulabilir. Bildirgenin ikinci maddesi ayrımcılık yasağı ile ilgilidir: 1. Hiç kimse din veya başka bir inancı sebebiyle bir Devlet, bir kurum, bir kişi veya kişi grubu tarafından ayrımcılığa maruz bırakılamaz. 2. Bu Bildiri’nin amacı bakımından “din veya inanca dayanan hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık” deyimi, eşitlik üzerine kurulu bulunan insan haklarının ve temel özgürlüklerin tanınmasını, kullanılmasını veya bunlardan yararlanılmasını hükümsüz kılma veya zedeleme amacı taşıyan veya bu sonucu doğuran, din veya inanca dayalı bir farklılaştırma, dışlama, kısıtlama veya ayrıcalık tanıma anlamına gelir [5]. 239 240 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Fransa’daki Yasa ve Düzenlemeler Fransa’daki yasal düzenlemeler arasında konu ile bağlantısı açısından göz önünde bulundurulması gerekenler 1789 tarihli İnsan ve Vatandaş Hakları Deklarasyonu, Kilise ve Devlet ayrımını kabul eden 1905 yasası ve son olarak 1958 tarihli Fransa Anayasası’nın igili maddeleridir. ● İnsan ve Yurttaş Hakları Deklarasyonu (1789): 17 maddeden ibaret olan bu deklarasyonun yazarları evrensel prensipleri barındıran bir düzenleme meydana getirmeyi amaçlamışlardır. İlk olarak müktesep insan hakları tanımlanmıştır. Bunlar arasında en başta değişik formlardaki özgürlükler (1. ve 2. Maddeler) yer almaktadır. Bireysel özgürlükler (7. ve 9. Maddeler), düşünce özgürlüğü (10. ve 11. Maddeler), basın özgürlüğü (11. Madde), inanç özgürlüğü (10. Madde) ve başkalarına zarar vermeyecek eylem özgürlüğü (le Droit de Faire) olarak tanımlanmış özgürlükler (4. ve 5. Maddeler) bu bildirge ile tanımlanmıştır. Yukarıda değinilen hak ve özgürlüklerden sonra da yine müktesep olarak ifade edilen mülkiyet hakkı (17. Madde) kutsal ve ihlal edilemez olarak nitelendirilmiştir. Baskıya direniş ve güvenlik de bu haklar arasında sayılmıştır. Eşitlik müktesep haklar arasında sayılmamakla birlikte, 1. Madde insanların “özgür ve eşit olarak doğduklarını” ifade etmektedir. Bireyler yasa karşısında eşittir (6. Madde) ve eşit bir şekilde vergilendirmeye tabi tutulur (13. Madde) ve tüm vatandaşlar kapasiteleri doğrultusunda tüm kamu işlerine kabulde eşittir (6. Madde). Siyasi teşkilatlanma hususunda ise 3. Madde“egemenliğin gücünü ve otoritesini milletten aldığını” ifade etmektedir, bu açıdan yasa genel iradenin bir ifadesidir ve ona yapılacak katkılar halkın temsilcileri tarafından oylanmalıdır [6]. 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu ● 1905 Yasası’nda Kilise ve Devletin Ayrımı: 1905 yılında yapılan yasal düzenleme ile Fransa hükümeti ile Katolik Kilisesi arasındaki ilişkinin dayanağını sağlayan 1801 tarihli “Concordat Napoléonien” olarak bilinen ve Napolyon ile Papa 7. Pie’nin temsilcisi arasında imzalanan diplomatik anlaşmadan Fransa tek taraflı bir şekilde çekilmiştir. Fransa’ya özgü bir laiklik anlayışı ortaya koyan bu yeni yasa inanç ve ibadet özgürlüğünü ilan etmiş; devlet ve kilise ayrımını bir prensip olarak adapte etmiştir. Yasanın 1. Maddesine göre “Fransa inanç ve vicdan özgürlüğünü sağlar ve ibadet özgürlüğünü garanti altına alır.” Bu ifadeler ile geniş bir konsensüse ulaşılması hedeflenmiş ve “sağlama” ve “garanti altına alma” kelimeleri ile de muğlaklığın olmamasına gayret edilmiştir. Burada inanç ve vicdan özgürlüğü ile kastedilen herkesin istediği dine ve inanma biçimine tabi olmakta özgür olduğu kadar inanamama hakkının da tanındığı ve sağlandığıdır. Yasanın 2. Maddesinde geçen “Fransa hiçbir din ve inancı resmi olarak benimsemez” ifadesi ile de Fransa devleti vatandaşları karşısındaki bitaraflığını gösterir ve belirli gruplara kültürel pratiklerinden dolayı avantaj sağlamayacağının altını çizer [7]. ● 1958 Fransa Anayasası: Laiklik Prensibinin Devletin Temeli Olarak Kabulü Anayasa laikliği devletin en önemli prensibi olarak kabul ettiği 1. Madde ile açılır: “Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir Cumhuriyettir. Irk, din ve köken ayrımı yapmaksızın tüm vatandaşları yasalar önünde eşittir. Fransa tüm din ve inançlara saygılıdır ve hepsine eşit mesafededir. Devlet herhangi bir ideolojiyi benimsemez ve din temelli bir ayrımcılık yapmaz.” [8] 241 242 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Fransa’da Siyasi Örgütlenme ve Seçim Sistemi Cumhurbaşkanı devletin en önemli aktörü olarak kabul edilir. Cumhurbaşkanı ulusal bağımsızlığın, toprak bütünlüğünün, yargı bağımsızlığının ve devletin işleyişinde Anayasaya uygunluğunun garantörüdür. Bu açıdan yürütme söz konusu olduğunda dikkate şayan bir role sahiptir. Ancak uygulamada devletin işleyişini Başbakan ile birlikte yürütür. Bununla birlikte hükümeti kurması için Başbakanı Cumhurbaşkanı görevlendirir. Yeni yasal düzenlemelerin yürülüğe girmesi için Cumhurbaşkanının imzası gerekmektedir ayrıca Cumhurbaşkanı hem milli güvenliğin başı hem de dış politikanın lideridir. Başbakan, Meclis Başkanı ve Senato Başkanı ile istişare ettikten sonra Cumhurbaşkanı Meclis’i feshetme yetkisine de sahiptir. Cumhurbaşkanı 1753 yılında inşa edilen Elysée Sarayı’nda ikamet etmektedir. 2007 yılında yapılan düzenlemeye kadar Cumhurbaşkanı yedi yılda bir seçilmekteydi ancak 2007’den beri beş yılda bir seçilmeye başlanmıştır. Fransa’da 5. Cumhuriyeti kuran 1958 Anayasası yürütme gücünün üstünlüğünü kabul eder ve Cumhurbaşkanının ve hükümetin rollerini bu bağlamda değerlendirir. Temel demokratik hak ve özgürlükleri garanti altına alır ve bu anayasa da 1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Deklarasyonu’na bağlılığını belirtir. 1958 tarihli anayasa yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemek adına Anayasal Konsey’i hayata geçirmiştir, referandum prosedürünü siyasal sisteme tanıtmıştır ve kendisini Fransa’daki tüm yasal düzenlemelerin hiyerarşik olarak en üstüne yerleştirmiştir. 1962 yılında yapılan bir değişiklik neticesinde Cumhurbaşkanı’nın seçilmesi usulünde vatandaşın oyları esas alınmaya başlanmıştır. Fransa’da siyasi örgütlenme şöyle şekillenmektedir: Cumhurbaşkanı, Başbakan, Hükümet, Parlemento ve Anayasal Organlar. Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen Başbakan hükümeti kurmakla ve güven oyu aldıktan sonra hükümeti idare etmekle yükümlüdür. Başbakanlık pozisyonu Cumhurbaşkanlığına yükselmek için bir aşama 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu gibi görülse de 5. Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir Başbakan, Cumhurbaşkanlığına seçilmemiştir. Eski Başbakanlar Georges Pompidou ve Jacques Chirac ise Cumhurbaşkanı seçildiklerinde Başbakanlık konutu olan Matignon’da değillerdi. Fransa’da Parlamento çift meclis sistemi (bicaméralisme) gereğince iki bölümden oluşur: Milli Meclis ve Senato. Meclis 577 milletvekilinden kurulur ve beş yıl için seçilir. Meclis Fransa vatandaşlarını temsil eder. Yasa çıkarmak, yürütmeyi kontrol etmek en başta gelen görevleri arasındadır. Fransa Meclisi Bourbon Sarayı’nda toplanır. Senato ise 346 kişiden oluşur ve altı yıl için seçilir. Senato üyeleri doğrudan vatandaş tarafından değil, milletvekilleri, genel konsey üyeleri tarafından seçilir. Meclisin yetkileri Senatoya nazaran daha ayrıcalıklıdır. Bununla birlikte Senato başkanı devlet protokolünde ikinci kişidir, gerektiğinde Cumhurbaşkanına vekalet eder. Bu temel organların dışında Anayasa ile belirlenmiş olan anayasal organlar vardır. Bunlar Anayasa Konseyi, Yargıçlar Yüksek Kurulu, Yüksek Adalet Divanı ve Ekonomik ve Sosyal Konsey [9]. Fransadaki Temel Siyasi Partiler Fransa’da beş temel siyasi partinin ülkenin politika yapım ve seçim süreçlerinde aktif olduğu görülmektedir. Temel olarak sağ, sol, aşırı sağ ve aşırı sol olarak şekillenen siyasi yelpaze bu partiler aracılığıyla örgütlenmekte ve temsil edilmektedir. Merkez sağ bireysel özgürlüklere ve güvenliğe vurgu yaparken, devletin girişimciler için güvenli bir ortam sağlanmasını ve devletin ekonomiye pek fazla müdahale etmemesini savunur. Merkez sol ise eşitlik ve iş bölüşümünü temel prensip olarak almaktadır ve sosyal devlet olgusunu desteklemektedir. Aşırı sağ Fransız kimliği olgusuna dikkat çeker ve göçlerin sınırlandırılması gibi kimlikle ilgili hususları gündeme getirir. Aşırı sol ise işçilerin hakları ve fakirlere yardım yapılması gibi sosyal içerikli bir siyasi gündeme sahiptir. Bu doğrultuda Fransa’daki partileri şöyle sıralamak mümkündür. Front National – FN 243 244 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi (Milliyetçi Cephe), Parti Communist Français – PCF (Fransa Komünist Partisi), Parti Socialiste – PS (Sosyalist Parti), Union pour un Movement Populaire – UMP (Halk Hareketi Birliği) ve Union pour la Democratie Française – UDF (Fransa Demokrasi Birliği). Milliyetçi Cephe 1972 yılında Jean Marie Le Pen tarafından kurulmuştur ve siyasi yelpazede aşırı sağ olarak konumlanmaktadır. Parti Fransa’ya gelen göçmenler hususundan zenofobik, yabancı düşmanı çıkışları ve uygulamalarıyla sık sık gündeme gelmektedir. Anti-semitik eğilimler de taşıyan parti 2012 yılında yapılan son genel seçimlerde birinci turda %13, ikinci turda %4’e yakın oy toplayarak ciddi varlık göstermiştir. Fransa Komünist Partisi Rusya’da 1917 yılında gerçekleşen devrim akabinde 1920 gibi erken bir tarihte kurulmuştur. Avrupa’daki en büyük Komünist partilerden biridir. Potansiyel seçim oranı %5 civarında gezmektedir. Sosyalist Parti ise 1971 yılında irili ufaklı partilerin bir araya gelmesiyle kurulmuştur. François Mitterand sayesinde popüler olan ve taraftar toplayan parti demokratik sosyalizm anlayışını benimsemektedir. Sosyalist Parti son seçimlerde seçim listesinde 22 kişilik kontenjanı göçmen adaylar için ayırmıştır. (La Depeche, 29/11/211). Seçimlerin sonunda Meclise 280 milletvekili göndererek birinci parti olmuştur. Halk Hareket Birliği 2002 yılında kurulmuştur, bu parti Fransa Demokrasi Birliği Partisi’nden ayrılanlar tarafından kurulmuştur. Parti devletin başında (cumhurbaşkanlığında) halkın konsensüsü ile seçilen güçlü bir figür bulunması gerektiğini savunmaktadır. Fransa’da çok farklı sosyo-ekonmik arka planda sahip vatandaşların oy kullandığı bir parti olması dolayısıyla seçmen kitlesinin heterojen olduğu söylenebilir. Bugün 194 milletvekilini meclise göndererek mecliste ikinci parti olmuştur. Son olarak Fransa Demokrasi Birliği Partisi 1978 yılında Valerie Giscard d’Estaing tarafından Cumhuriyetçi Parti, Sosyal Demokratlar Merkezi ve Radikal Parti’nin bir araya gelmesiyle 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu kurulmuştur. Siyasi yelpazenin sağında konuşlanan partinin potansiyel oy oranı %15 civarındadır. Son seçimlerden sonra Fransa parlamentosu siyasi yelpaze bağlamında şöyle şekillenmiştir: Sol, demokrat ve cumhuriyetçi partiler %51,5 oranında toplamda 297 milletvekili ile temsil edilmektedir. Halk Hareket Birliği %33,8 oranında 194 milletvekili ile temsil edilmektedir. Demokratlar ve Bağımsızlar Birliği (UDI) %5,2 oranıyla 30 milletvekili ile temsil edilmektedir. Çevreciler %2 oranıyla 17 milletvekili ile, aşırı sol grup ise toplamda %6 oranıyla 30 milletvekili ile temsil edilmektedir. (XIVe Législature, 27 Haziran 2012, no: 2, Le Feuilleton, Session Ordinaire 2011-2012) Fransa’da Müslümanların Kurduğu Siyasi Partiler Fransa yasasında dini referansı olan bir partinin kurulmasına engel bulunmamaktadır. 1901 Anayasası’nın 4. Maddesi kurulacak siyasi partilerin “milli egemenlik ve demokrasi prensiplerine saygı göstermesi” gerektiğinin altını çizer. Değinildiği üzere Fransa’da siyasi partiler genel anlamda siyasi yelpazenin sağ ve solunda konuşlanmış olup, bu çatılar altında çeşitlenmişlerdir ve dini referans alan parti olarak Hristiyan Demokrat Parti verilebilir. Müslümanlar söz konusu olduğunda ise Fransa’da henüz Müslümanları ulusal çapta temsil eden bir kitle partisinin olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte kendisini Fransa’daki Müslümanların partisi olarak tanımlamış olan üç partiden bahsetmek mümkündür. Bunlardan biri daha yerel bir şekilde konumlanmış olan Müslüman Demokrat Parti’dir (Parti Démocrate des Musulmans – PDM). Bu parti 2009 yılında Béziers’de kurulmuştur. PDM kuruluş amacını hazırlamış olduğu Parti tüzüğünde şu şekilde belirtmektedir: Fransa’daki Müslümanların haklarının ve ödevlerinin tanınması, demokratik vasıtalar aracılılığıyla ulusal düzeyde Müslümanların temsilinin sağlanması, yerel seçimlerde 245 246 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi yabancıların da oy kullanma hakkının elde edilmesi, Müslümanların dini gelenek ve göreneklerinin korunması, Cumhuriyetin laiklik prensibinin tanınması ve ona riayet edilmesi, Filistin ve Kudüs’ün özgürleşmesi için mücadele edilmesi, Müslümanların ve Müslüman olmayan toplulukların ortak bir proje için bir araya getirilmesi (Müslüman Demokrat Parti, 2015). Bu partinin Fransa çapında popüler olarak Müslümanlar arasında çok taraftar topladığını söylemek mümkün değildir. Çünkü merkezi Béziers’de olan parti, bu şehir sınırları dışına çıkmayı başaramamıştır, 2011’den beri çok aktif olduğunu söylemek de mümkün değildir. Müslüman Demokrat Parti’den başka bir diğer Müslüman parti 1997 yılında Strazburg’da kurulmuş olan Fransa Müslümanları Partisi’dir (Parti des Musulmans de France – PMF). Anti-Siyonist ve anti-Sekülarist eğilimli olan PMF okullarda dini sembollerin kullanılmasını yasaklayan yasaya şiddetle karşı çıkmıştır. Ayrıca 2002 yılında Parti, Filistin yanlısı La Pierre et l’Olivier isimli sivil toplum kuruluşu ile ortaklaşa Le Manifeste judéo-nazi d’Ariel Sharon (Yahudi-Nazi Ariel Şaron hakkında Manifesto) başlıklı bir broşür yayınlamış; dönemin İsrail Başbakanı olan Şaron’u Filistinlilere yönelik ırkçı eylemlerde bulunmakla itham etmiştir [10]. 2007 genel seçimlerine 4 adayla katılan PMF’nin Fransa genelinde toplam 4 bölgeden oy oranı % 2’yi geçememiştir [11]. Son olarak 2012 yılında kurulan ve diğer iki partiye göre Fransa çapında daha popüler hale gelmiş olan Müslüman kimliği ile öne çıkan parti Fransa Demokrat Müslümanlar Birliği’nden (UniondesDémocrates Musulmans de France – UDMF) bahsetmek mümkündür. Yaklaşık 900 üyesi ve 8 bin sempatizanı bulunan UDMF özellikle Ile-de-France bölgesinde etkindir. Özgürlükçü ve eşitlikçi bir Fransa için daha adilane politikalar üretilmesi gerektiğini vurgulayan UDMF, bu dinamiklerin oluşturulması için hazır olduğunu dile getirmektedir. Bu bağlamda UDMF yapacaklarını şu şekilde sıralamaktadır: (a) Eşitlikçi bir ekonomi inşa etmek ve idame ettirmek, (b) İnsanı tüm meselelerin merkezine yerleştirmek), (c) Sorumlu bir eğitim projesi 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu geliştirmek ve (d) Devletlere ‘insan haysiyetinin’ korunması hususunda rehberlik etmek [12]. UDMF 2015 yılında gerçekleşen yerel seçimlerde (les Elections Départementales) sekiz kantondan aday çıkarmıştır. Müslümanların sesi olmayı hedefleyen partiye, Fransa siyasi çevreleri ve kamuoyu tarafından şüphe ile bakılmakta ve partinin Fransa’yı İslamlaştırmayı hedeflediği öne sürülmektedir (Sarah Leduc, “Départementales 2015: un Parti Musulman présente huit candidats”, France 24, 12.02.2015) Özellikle Michel Houellebecq’in 2015 yılında yayınlanan “Soumission” adlı Fransa’da Siyasal İslamcı bir partinin iktidara geldiği ve bu dönemde Fransa’nın durumunu anlattığı ütopik romanın kısa sürede çok satanlar listesine girmesi bu tartışmaları daha da alevlendirmiştir. UDMF daha sonra yerel seçimler için sadece bir aday çıkaracağını açıklamıştır (Le Figaro, 18.02.2015). Fransa’da her ne kadar Hristiyan kimliğiyle kurulmuş olan siyasi partiler bulunsa da Fransa kamuoyu bu partilerden demokrasiye ve laikliğe yönelik bir tehdit algılamamaktadır. Ancak Müslüman kimlikli partiler sözkonusu olduğunda Fransa böyle bir partinin iktidara geldiğinde neler olacağına yönelik İslam karşıtı bir ütopik eserin içeriğini ciddi bir şekilde tartışarak, yazarının kehanette bulunmuş olabileceği sorusunu gündeme taşımaktadır (Le Figaro, 12.02.2015). Öte yandan, UDMF’nin söylemlerinde Fransa’nın ‘Müslüman vatandaşları’ kavramını kullanması, Fransa kamuoyu tarafından Fransız vatandaşlık anlayışı ile ters düştüğü şeklinde yorumlanmakta bu yüzden de Fransa’nın değerleriyle uyuşmadığı sonucuna varılmaktadır. 8.3.Siyasal Hak ve Özgürlüklerin İhlali: Gündelik Hayattaki Yansımalar Bu bölümde önceki bölümlerde çerçevesi çizilen hak ve özgürlükler bağlamında Fransa’da yaşayan Müslümanların siyasette temsil, oy kullanma ve ifade özgürlüğü bağlamında karşılaştıkları sorunlar, varsa ayrımcılığın yaşandığı durumlar 247 248 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi gazete haber ve makaleleri ile yayınlanan raporlar ve tanıklıklar aracılığıyla analiz edilecektir. Siyasal temel hak ve özgürlüklerin gündelik hayata yansımaları üç açıdan ele alınacaktır: Fransa’da siyasetçilerin söylemleri, Müslüman Fransız vatandaşlarının oy verme davranışları ve oy kullanma haklarının durumu. Fransa son zamanlarda artan göçmen nüfusu dolayısıyla ayrımcı uygulamalardan kaynaklanan tepki ve şikâyetlerin arttığı ve bunun devletin sosyal ve Cumhuriyetçi yapısıyla uyuşmadığı tartışmalarına sahne olmaktadır. Azınlıklara saldırılar, zenofobik içerikli gösterilerin artması, Fransa’nın göç politikalarının yetersiz kalışı gibi hususlar konunun kamuoyunda sivil toplum örgütleri tarafından ön plana çıkarılmasına ve karar alıcıların dikkatinin çekilmesine yol açmıştır. Kamuoyunda dillendirilmeye başlanan bu gelişmeler akabinde Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu’ndan Nils Muižnieks 22-24 Eylül 2014 tarihlerinde Fransa’ya bir ziyaret gerçekleştirerek bir rapor vücuda getirmiştir. Muižnieks (2014) raporunda Fransa için hoşgörüsüz ve parçalanmış bir ülke resmi çizmiş; toplumsal birlik ve eşitlik prensibinin bozulduğundan duyduğu endişeleri dile getirmiştir. 2015 yılının Ocak ayında Paris’te bulunan Charlie Hebdo Dergisi’nin ofisine gerçekleştirilen saldırılardan birkaç ay önce yayınlanan raporda, nefret söylem ve eylemlerinin varlığına dikkat çekilerek Fransa’da yabancı düşmanlığı, ırkçı, anti-semitik, anti-Müslüman düşünceler ile karakterize edilmiş sözlü saldırıların ve yaralanmalara neden olan gösterilerin yaşandığına ve bunların hoşgörü kültürünü gerilettiğine değinilmiştir (Muižnieks, 2014 s.7). Öte yandan raporda Müslüman karşıtı eylemlerin nüksettiğinin altı çizilerek, bu eylem ve saldırıların özellikle başörtülü kadınlara yöneldiği belirtmiştir. Fransa İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Müslüman karşıtı şiddet ve saldırı eylemlerinin %80’i kadınlara yöneltilmiştir (Muižnieks, 2014 s.8). Nefret eylem ve söylemlerinin kamuoyunda karşılık bulmasında şüphesiz siyasetin ve siyaset yapıcıların rolleri büyüktür. Fransa’da da belirli bazı partiler ve parti üyeleri müsamahadan 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu uzak, ırkçı ve Müslüman karşıtı ayrımcı söylemler üretmektedir. Bu doğrultudaki söylemler Fransa’daki Milliyetçi Cephe (Front National - FN) ve Sosyalist Parti (Parti Socialiste - PS) parti üyelerinden kaynaklanmaktadır. Nitekim Montbéliard Bölgesi Sosyalist Parti’nin belediye başkan adayı olan Jacques Hélias, 2014 yerel seçimleri sırasında başkanlığı merkez sağ Halk Hareket Birliği (UMP) partisinden aday olan Marie-Noëlle Biguinet’e kaptırmasının nedenini seçimlerin ikinci turunda bağımsız aday olarak İlker Çiftçi’nin katılarak % 10,9 oranında bir oy almasına bağlamış ve İlker Çitçi hakkında “bu pis Türk (cette saloperie Turc)” nitelemelerini kullanmıştır (Le Figaro, 02.04.2014). Öte yandan, Milliyetçi Cephe üyelerinden Maxence Buttey’nin din değiştirerek Müslüman olması parti içinde tepkiye sebep olmuş ve Buttey İslam dinini benimsediği ve partinin diğer üyelerine İslam’ı öven bir video gönderdiği için başkalarını kendi dinine sokmaya çalışmak (prosélytisme) gerekçesiyle partiden geçici olarak uzaklaştırılması kararı alınmıştır (Le Figaro, 25.10.2014). Bu tepki ve davranış biçimlerinin Fransa’nın hem kendi yasalarında defaatle belirttiği hem de uluslararası düzenlemelerde taraf olduğunu belirttiği inanç ve vicdan hürriyeti prensibi ile bağdaşmadığı açıkça görülmektedir. Bu olayın aksine İslam ile ilgili nefret söyleminde bulunan eski sendika üyesi Fabien Engelmann’ın “Solculuktan Vatanseverliğe” başlıklı otobiyografik kitabındaki Müslüman ve İslam-karşıtı söylemleri Milliyetçi Cephe’nin dikkatini çekmemiş ve Engelmann Milliyetçi Cephe’den Hayange belediye başkanı seçilmiştir. Engelmann “Muhammedi ideolojiyi reddetmekte” ve bu ideolojinin “Fransa anayasası ile tam bir karşıtlık içinde” olduğunu dile getirmektedir. İslam’ı çok “saldırgan, demokrasi, kadın ve insan hakları ile bireysel özgürlüklere tehlikeli” bulmaktadır (Le Figaro, 15.04.2014). Görüldüğü üzere Milliyetçi Cephe’nin ve aşırı sağcı hareketlerin yeniden yükselişinde Fransa siyasetinin ve siyasetçilerinin ayrımcı ve nefret içeren söylemleri büyük rol oynamaktadır. 249 250 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Siyasi hak ve özgürlükler bağlamında üzerinde durulması gereken diğer önemli nokta seçilmişler tarafından yukarıda değinildiği gibi nefret söyleminin ve ayrımcılığın hedefi haline getirilen Müslümanların, bir demokratik hak olarak oy kullanma davranışlarının nasıl şekillendiğidir. 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren, Fransa’da “ikinci jenerasyon” olarak adlandırılan bir olgu siyasi alanda görünür olmaya başlamış, bu olgu yeni doğan toplumsal bir hareket ve bir etnik lobi olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Bu hareketin bir dizi siyasal ve toplumsal gelişmenin neticesinde tepki ve bir temsil yokluğuna bir cevap olarak ortaya çıktığı şüphesizdir. 1986 tarihli ülkeye girişi ve oturma izinlerini düzenleyen Pasqua Yasası, 1987’den 1993 yılına kadar Uyruk Yasası’nda yapılacak reform tartışmaları ve 1989 yılındaki Başörtüsü meselesi gibi hususlar göçmen Müslüman nüfusun kamuoyunda seslerini duyurmaları ve haklarını korumaları gerektiğinden hareketle “ikinci jenerasyon” olarak adlandırılan bir olgunun gelişmesine giden yolu açmıştır. Yükselen bu ses, Fransa siyasetinde 1989 yılının yerel seçimlerinde ebeveyni ya da büyük anne-babası göçmen olup kendisi Fransa’da doğan ve “beur” olarak tanımlanan adaylara partilerde yer verilmesini sağlamıştır(Wenden, 2005, s.17). Fransa’da Müslümanların oy verme ve siyasete katılım davranışları ile ilgili bilimsel literatüre dâhil edilebilecek ilk çalışmalardan biri Muxel’in (1988) Paris’te yaşayan Kuzey Afrikalı göçmen gençlerin sosyo-politik davranışlarını incelediği makalesidir. Muxel bir değişken olarak din olgusunun oy verme tercihlerindeki ağırlığını araştırmıştır. 1990’lı yılların sonuna doğru Fransa Demografik Çalışmalar Enstitüsü (INED) ve Fransa İstatistik Kurmu (INSEE) tarafından göçmen nüfus üzerinde gerçekleştirilen araştırma ve anketlerin neticesinde Tribalat (1995, 1996) iki ayrı çalışma yayınlamıştır. Bu iki çalışmada da Tribalat göçmenleri, ailelerinin ya da kendilerinin doğdukları ülkeye ya da konuştukları ana dile göre kategorize etmiştir. Cesari (2001) de Müslüman nüfusun oy verme davranışlarını ve bir 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu kültür olarak dinin bu davranış üzerindeki etkilerini incelemeye tabi tutmuştur. Geniş çaplı bir anket yapılarak gerçekleştirilen ve Müslüman Fransız vatandaşlarının oy verme davranışlarını ele alan önemli çalışmalardan bir diğeri de Dargent’a aittir. Dargent’ın (2003) bu çalışmasından çıkardığı sonuç (daha önceki bilimsel çalışmaları destekler nitelikte) Müslüman seçmenlerin siyasi süreçlerle ilgili oldukları ve oylarını çoğunlukla sol eğilimli partilere verdikleri yönündedir. CEVIPOF’un elde ettiği anket verileri ışığında Dargent (2009), 2007 yılındaki başkanlık seçimlerinde Müslümanların %95’inin Ségolène Royal’den yana tercih yaptığını buna karşılık %5’inin Nicolas Sarkozy lehine oy kullandığını vurgulamıştır. Brouard ve Tiberj (2005) ise Kuzey Afrikalı, Afrikalı ve Türk göçmen vatandaşlar arasında gerçekleştirmiş oldukları anket neticesinde Müslümanların büyük bir çoğunluğunun sol eğilimli partilere oy verdikleri sonucuna ulaşmışlardır. 1980’li yılların sonunda sahneye çıkmış olan göçmenlerin sivil-toplumsal hareketinin ırkçılıkla ve ayrımcılıkla mücadele, eşitlik prensibinin korunması ve var olan haklardan ve özgürlüklerden eşit şekilde yararlanılması bağlamında yeni bir yurttaşlık anlayışı meydana getirdiği aşikârdır. Sivil ve komüniteryen olan bu tavır ve duruşun da siyasi temsil ve destek söz konusu olduğunda sol eğilimli partileri desteklemesi ve bu partilerden aday olarak temsil arayışına girmeleri beklenen bir sonuç olmuştur (Wenden, 2005:18). Fransa’daki Müslüman vatandaşlarının oy verme hakkını kullanma oranı giderek artmıştır. 2006 sonunda Müslümanların yaşadığı banliyölerde oy kullanmak için kayıt yaptıranların oranlarının arttığı gözlemlenmiştir (Dargent, 2011). CEVIPOF (Enquête post-électorale, 2007) gerçekleştirmiş olduğu araştırmada kendisini Müslüman olarak tanımlayan vatandaşların seçimlere katılım oranlarını yıllara göre şöyle belirlemiştir: 1997 yılında %0,7, 2002 yılında % 2 ve 2007 yılında % 5. Oy veren bu kitlenin üçte birinin 35 yaşın altında olduğu ve yaklaşık 251 252 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi %73’ünün de işçi ve memur olduğu bu nedenle spesifik toplumsal karakterler taşıdıkları sonucuna varılmıştır (Dargent, 2011). Fransa’daki Müslüman vatandaşların seçimlerde tercihlerini sol partiler lehine kullanmalarının altında yatan sebep sağ ideolojiye sahip partilerin, parti üyelerinin ve milletvekillerinin yabancı düşmanlığı, Müslüman karşıtlığı ve ırkçılık ile karakterize edilen nefret söylemlerinin her fırsatta medya aracılığıyla aktarılması ve netice olarak bu eğilimde bir kamuoyu oluşturulmasında en büyük katkıyı yapıyor olmasıdır. 2012 yılında gerçekleşen başkanlık seçimleri bu çıkarımı doğrular niteliktedir. Öyle ki, o yılki başkanlık seçimlerinde bir süredir İslam’a ve Müslümanlara yönelik devam eden yaftalamalara bir tepki olarak Müslüman vatandaşlar François Hollande’ı desteklemişlerdir. Birarada yaşama nosyonunun nefret söylem ve eylemleri ile erozyona uğratıldığı ve İslamofobi’nin neredeyse resmileştiği bu dönemde, göçmenler ötekileştirilmiş, Müslüman kimlikleri teröristinki ile bir tutulmuş ve dışlanmışlardır. Öte yandan 2014 yerel seçimlerinde bu oy verme trendinin değiştiği gözlenmiştir. Bu seçimlerde Müslüman vatandaşların oy kullanmaması neticesinde Sosyalist Parti oylarında bir gerilemenin olduğu ortaya çıkmıştır. Buradaki en önemli etken Müslüman vatandaşların toplumsal meseleler söz konusu olduğunda muhafazakâr değerleri benimsemiş olmaları, buna karşılık Sosyalist Parti’nin özellikle toplumsal sorunlara değinen siyasi gündemini terk etmiş olmasından dolayı kendilerini ihanete uğramış hissetmeleridir. Sosyalist Parti senatörü Cezayirli Bariza Khiari katılmış olduğu bir televizyon programında bunu açıkça dile getirmiştir[13]. İşsizlik sorununun çözülmemesi, satın alma gücünün artmaması ve gerçekleşmeyen vaatler Müslüman vatandaşların oy kullanmamasına neden olmuştur. Oliver Roy bu değişimi ayrımcılık vurgusu yaparak açıklamıştır. Roy’a göre komünütaryanizm karşısında laik bir söylem kullanılmaya başlanması solun Müslüman oyları kaybetmesinin en önemli nedenlerinden biridir. Bununla birlikte, daha iyi entegre olmuş, daha eğitimli olan Fransa’nın Müslüman 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu vatandaşlarının yeni jenerasyonu giderek soldan uzaklaşmaya başlamıştır. Orta sınıfa mensup olan bu yeni jenerasyon, aileye bağlı ve ekonomik planda liberal görüşlere sahip ve çoğunlukla toplumsal planda da muhafazakâr olan bir görüntü vermektedir (Le Figaro, 18.02.2014), ki böyle bir arka plana sahip bir duruşun soldan uzaklaşması anlaşılabilir. Fransa’daki siyasal hak ve özgürlükler bağlamında göçmen toplulukların en büyük şikâyetlerinden biri oy kullanma haklarının bulunmamasından dolayısıyla kendilerinin siyasette yeterince temsil edilemiyor olmalarından kaynaklanmaktadır. Göçmen statüsünde olup Fransa’da doğmamış olanlara oy kullanma hakkı tanınmazken, bu kişilerin Fransa’da doğan çocuklarına bu hak tanınmaktadır. Uzun yıllardır Fransa’da yaşayan bu kişiler aktüalite ile ilgili şahsi fikirleri olmasına, ülkede olan biteni dinlemelerine ve takip etmelerine rağmen, oy kullanma hakları olmadığı için kendilerini ifade edemediklerinden dolayı dışlanmış hissettiklerini belirtmektedir (Liberation, 17.03.2014). Her ne kadar, Fransa Başkanı François Hollande başkanlık seçimleri sırasında en az beş yıl Fransa’da yaşamış olan göçmenlere oy kullanma hakkı verilmesi hususunda düzenleme yapacağı vaadinde bulunsa da, böyle bir girişim henüz gerçekleştirilmiş değildir. Fransa’daki bu düzenleme ilginç tablolar ortaya çıkarmaktadır. 2014 yerel seçimlerinde Cezayir asıllı Ferid Eid Sol Cephe’den (Front de Gauche) aday olmuştur. Ne var ki ebeveyninin seçimlerde oy kullanma hakkının bulunmaması, anne ve babayı çocuğuna destek olmasından alıkoymuştur (Liberation, 17.03.2014). Öte yandan Fransa’da Müslüman vatandaşlar partilerden aday gösterilseler dahi, ayrımcı söylem ve tutumlarla karşı karşıya oldukları durumlar ortaya çıkmaktadır. Bunun en yakın örneği eski Başkan Nicolas Sarkozy’nin halkla yaptığı bir buluşma sırasında soruları cevaplarken Cezayirli ve Faslı bir ailenin göçmen çocuğu Reşide Dati hakkında yaptığı açıklamalar sonrasında aldığı reaksiyondur. Sarkozy Dati’nin “Cezayirli ve Faslı bir ailenin çocuğu olan” Dati’yi Adalet Bakanı olarak teklif 253 254 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi etmenin “ceza politikaları söz konusu olduğunda mantıklı” olabileceğini dile getirmiştir (Liberation, 24.11.2014). Kamuoyunun bazı kesimlerinden tepki alan Sarkozy’nin bu açıklaması Avrupa Konseyi’nin siyasal partiler için hazırlamış olduğu genel prensipler (Code de Bonne Conduite) raporunda değilinen ayrımcılık yapmama ilkesi ile de çelişmiştir (La Commission de Venise,78e session plénière, 2009, s.7, 24). Bu bölümde Fransa’nın Müslüman vatandaşlarının siyasi katılımının boyutları gösterilmeye ve Müslümanların oy verme davranışları yapılmış olan bilimsel çalışmalar ve anketler aracılığıyla bir fikir verilmeye çalışılmıştır. Her ne kadar bugüne kadar yapılmış anket ve araştırmaların sonucunun yetersiz olduğu düşünülse de, konunun birçok farklı boyutu ve her duruma özgü özellikleri olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla Fransa’daki Müslüman vatandaşların siyasete katılımı hususunda daha sağlıklı bilgiler edinmek adına etnik köken, inanç/ibadet, cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, sosyo-ekonomik statü ve ikamet edilen yer gibi belirleyici değişkenlerin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Ayrıca Müslümanların reel bir güçlü siyasi yapılanması olmamakla birlikte, kendilerinin belirli siyasi partiler aracılığıyla seçim listelerine girmek suretiyle bir temsil oluşturma isteği ve hedefi içerisinde oldukları da gözlemlenmiştir. Müslümanların siyasete katılımının bir tehdit olmaktan ziyade, toplumsal birlik ve uyum için bir gereklilik olduğu aşikârdır. Fransa’nın özgürlük, eşitlik ve kardeşlik prensiplerinin korunması ve bu ideolojinin devam ettirilmesi ve hâlihazırda yaşanan ayrımcılıkların önüne geçmek adına bu katılımların artarak devam ettirilmesi ve desteklenmesi ve bu topluluklara karar verme aşamasında fırsat eşitliği tanınması elzemdir. Yurttaşlıkta çeşitliliğin tanınması yeni yurttaşlık anlayışı açısından önemlidir ve bu kabul Fransa Cumhuriyeti’ne zarar getirmekten ziyade toplumun farklı kesimlerinin meşru temsilcilerinden oluşan bir sistemin kurumsallaşması sayesinde Fransa’da eşitlikçi simetrik bir toplum yapısının ortaya çıkmasında katalizör görevi görecektir. 8. Fransa’da Siyasal Hak ve Özgürlükler: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Kaynaklar Brouard, S., Tıberj, V., Français comme les autres ? Les citoyens d’origine maghrébine, africaine et turque, Presses de Sciences Po, 2005 Cesary, J., “Attitudes politiques et culture religieuse de la population musulmane issue de l’immigration”, Leveau R., Wihtol De Wenden, C. (ed.), L’islam en France et en Allemagne: identités et citoyennetés, Paris, La Documentation française, 2001 Code De Bonne Conduıte En Matière De Partis Politiques, Commission Europeenne Pour La Democratıe Par Le Droit (Commıssıon De Venise), 78e session plénière, (Venise, 13-14 mars 2009) Dargent, C., Les musulmans déclarés en France : affirmation religieuse, subordination sociale et progressisme politique, Paris, Cahiers du CEVIPOF (34), 2003 Dargent C., Les électorats sociologiques: Le Vote de Musulmans, Paris, Cahiers du CEVIPOF (5), 2011 Dargent, C., « La population musulmane de France : de l’ombre à la lumière ? » Revue Française de Sociologie, Vol.51 (2), 2010, pp.219-246 Enquête post électorale présidentielle 2007 CEVIPOF - Ministère de l’Intérieur, Mayıs 2007 www.cevipof.com Leveau, R., & Mohsen-Fınan, K., Musulmans de France et d’Europe, CNRS Éditions, 2005 Muıžnieks N., Rapport Du Commissaire Aux Droits De l’Homme du Conseil de L’Europe Suite à Sa Visite en France du 22 au 26 Septembre 2014 Muxel, A., « Les attitudes socio-politiques des jeunes issus de l’immigration maghrébine en région parisienne », in Revue française de science politique, 38(6), décembre 1988 Tribalat M., Faire France, Paris: La Decouverte, 1995 Tribalat M., De l’immigration à l’assimilation, Paris: La Decouverte, 1995 Wihtol De Wenden C. “Seconde génération : le cas français”, Leveau, R., & Mohsen-Finan, K. (Ed.), Musulmans de France et d’Europe içinde, CNRS Éditions, 2005 255 256 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi XIVe législature, 27 juin 2012, no: 2, Le Feuilleton, session ordinaire 2011-2012: http://www.assemblee-nationale.fr/agendas/ feuilleton.pdf Bağlantılar www.liberation.fr www.lefigaro.fr http://partidemocratemusulmanfrance.e-monsite.com/pages/vie-duparti/les-statuts-du-parti.html www.france24.com [1] http://www.conseil-constitutionnel.fr/conseil-constitutionnel/ francais/la-constitution/la-constitution-du-4-octobre-1958/ charte-de-l-environnement-de-2004.5078.html [2] http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/ bm/bm_03.pdf [3] http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/ak/ turkce/005_tur.pdf [4] www.ohchr.org [5] http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/ bm/bm_21.pdf) [6] http://www.legifrance.gouv.fr/Droit-francais/Constitution/ Declaration-des-Droits-de-l-Homme-et-du-Citoyen-de-1789 [7] http://www.legifrance.gouv.fr/affichTexte.do?cidTexte=JORFTEXT000000508749 [8] http://www.conseil-constitutionnel.fr/conseil-constitutionnel/ francais/la-constitution/la-constitution-du-4-octobre-1958/ texte-integral-de-la-constitution-du-4-octobre-1958-en-vigueur.5074.html#preambule [9] La France de A à Z, Ministère des Affaires Etrangères, Paris, 2004: http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/france_829/decouvrir-france_4177/france-a-z_2559/index.html [10] Ministère de L’Interieur, Résultats des élections législatives 2007,http://www.interieur.gouv.fr/Elections) [11] www.udmf.fr 9. FRANSA’DA ÖRGÜTLENME HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ: TÜRK VE MÜSLÜMAN TOPLULUKLARIN DURUMU Zehra ÇİMEN ARSLAN 1 9.1. Örgütlenme Temel Haklar ve Özgürlükleri: Kavram, Kuram ve Tarihsel Dayanaklar Örgütlenme hakkı modern demokratik devletlerin temel şartlarındandır. Örgütlenmelerde amaç, katılımcı demokrasiyi güçlendirmek ve vatandaşların siyasal hayata katılma hakkını güvence altına almaktır. Tek tür örgütlenme biçimi olmadığından örgütlenme kavramı birçok yazar tarafından farklı şekilde tanımlanmaya çalışılmıştır. Alex Mücchielli (1990) örgüt terimini “bireylerin bilinçli bir şekilde gruplanarak bir amacı gerçekleştirmek için oluşturdukları toplumsal birim ya da topluluk” şeklinde tanımlarken, Etzioni (1964) de “örgütlerin belirlenmiş hedeflere ulaşmak için bilinçli bir şekilde oluşturulmuş toplumsal birimler ya da insan toplulukları” tanımını yapmıştır. Bu tanımlarda bireylerin gruplandırılması, örgütlerin bilinçli bir şekilde kuruldukları ve birer amaç taşıdıkları gibi hususlar ön plana çıkmaktadır. Bu amaç “örgütün çaba gösterip arzu edilen duruma ulaşma isteği” (Etzioni, 1964) şeklinde de 1 Avukat, Master öğrencisi, Lumière University Lyon II, [email protected] 258 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi tanımlanabilir. Örgütleri birbirinden ayıran en önemli unsur da hedeflenen amaçlardır. Dar anlamda bu amaçlar çeşitlilik arz edebilir ve sportif, bilimsel, edebi, ideolojik, siyasi, sanatsal, kültürel, mesleki ya da dinsel olabilir (Gibson, 1996: 46). Bu durumda siyasi partiler, şirketler, sendikalar, üniversiteler ve dernekler gibi kuruluşlar da birer örgüt sayılabilir. Siyasi partiler, halkın desteğini sağlamak suretiyle devlet mekanizmasının kontrolünü ele geçirmeye veya kontrolü sürdürmeye çalışan ve genellikle süreklilik arz eden örgütsel yapılardır (Le Robert, 1998). Sendikalar ise, işçi ve işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak hak ve çıkarlarını geliştirmek için meydana getirdikleri kurumlardır (Le Robert, 1998). Fakat her ne kadar siyasi partiler ve sendikalar istikrarlı bir örgüte sahip dernek türü olarak görülse de amaçları diğer derneklerden farklı olduğu için bunlar arasında sendikalar yasalarca ayrıca düzenlenmiştir. İnsanlar tarih boyunca ortak amaçlarını gerçekleştirmek için bir araya gelmeye çalışmıştır. Tarihçi J.C Bardout’ya göre kişilerin bir araya gelme çabası eski Mısır, eski Yunan şehir devletleri ve hatta Roma İmparatorluğu’nun ilk dönemlerine kadar uzanmaktadır (Bardout, 2000). Fakat bu bir araya gelme çabaları daima devleti yönetenler tarafından bir tehdit olarak algılanmış ve bir örgüte üye olmanın devlete sadakati zayıflatacağı düşünülmüştür. Avrupa’da yakın zamana kadar, örgütlenmelere karşı takınılan tutum hep olumsuz olmuş, açıkça izin verilmeyerek, kişilerin bir araya gelmeleri engellenmiştir (Defourny, 1992: 2-3). Buna rağmen, dini, mesleki ve diğer örgütlenmeler yüzyıllarca toplumlar üzerinde etkili olmuşlardır. Filozofların örgütlenmeyi nasıl değerlendirdiklerini incelemek, örgütlenmenin tarihsel gelişimini takip etme açısından önemlidir. Platon bireyselliği ön planda tutarak, kişinin devletin boyunduruğu dışındaki her türlü düzene karşı olması fikrini savunurken (Özer, 1998: 159) öğrencisi Aristoteles, devlet haricinde kişilerin toplumun çoğulcu yapısını kabul edip siyasi teşkilatta yer alabilmek için sınırlı topluluklar kurabileceklerini ve bunlara katılabileceklerini savunmuş fakat bu hakkın mutlak olmadığı kanaatine varmıştır (Rice, 1962: 2-4). Yeniçağ 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu düşünürleri sistemli bir şekilde doğal hukuka dayanan insan hakları tezlerini savunmuş olmalarına rağmen örgütlenme gibi kolektif tarafları olan özgürlükleri savunmamışlardır. Locke ve Harrington gibi büyük düşünürler dahi örgütlenme ile ilgili genel teoriler oluşturmamışlardır (Rice: 6-12). Fransız aydınlarının temsilcilerinden sayılan Jean-Jacques Rousseau ‘Sosyal Sözleşme’ adlı kitabında, örgütlenmelerin olduğu toplumlarda örgütlerin bireylerin iradelerinin yerine geçeceği fikrini savunmuş ve bu düşünce 18. yy. Fransız düşünürlerini de etkilediğinden derneklere düşmanca bakmışlardır. 9.2. Örgütlenme Temel Hak ve Özgürlüklerinin Anayasa , Uluslararası Bağlayıcı Yasalardaki Durumu 18. ve 19. yüzyıllarında Fransa’da çok fazla siyasal değişimler yaşanmıştır. Demokrasiye doğru bir gelişimin yaşandığı bütün dönemler boyunca örgütler, bazen kulüp şeklinde, bazen de dernek tipi örgütler gibi özgül şekiller benimseyerek çoğalmışlar ve üyeleri arasında sürekli ilişkilerin var olmasını da beraberinde getirmişlerdir. Fakat bunların asıl amaçları kamusal toplantılar düzenlemek olmuştur. Bunlardan bazılarının aşırılıkları, süregiden bir kaygı yaratmış ve otoriter rejimler bu kaygıdan yararlanarak, bunları bir ön izin rejimine tabi tutmuştur. Fransa,1798 Fransız Devrimi ile vatandaşlarına, vatandaşlık hakları bildirgesiyle bazı bireysel haklar tanısa da, örgütlenme özgürlüğü vermemiştir. 1791 de kabul edilen ‘‘Le Chapelier’’ Kanunu 1789 Bildirgesi’ne aykırı olmasını gerekçe gösterip dernek kurulmasını yasaklamıştır (Beauvisage, 2011). 1810 tarihli Ceza Kanunu’nun 291. Maddesine göre [1], 20 den fazla kişiyle kurulacak derneklerin kuruluşunu devletten alınacak izne bağlamış ancak bu serbestîye de 1849’da son bulmuştur. İçinde bulunduğumuz son yüzyılda Fransa’da temsili demokrasi sağlam bir şekilde yerleşmiş ve örgütlenme de hayati önem kazanarak örgütlenmenin çok çeşitliliği ile tanınmasını 259 260 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi sağlamıştır (Morange, 1977: 29). 1958 Fransa Anayasası’nın 4. madde’sinde toplanma ve dernekleşme özgürlüklerini dolaylı olarak şu ifadelere koruma altına almıştır: “Örgütler ve siyasal partiler serbestçe kurulabilirler, demokrasi ve ulusal egemenlik ilkelerine saygı göstermek şartı ile faaliyetlerini serbestçe yerine getirebilirler”. Bu durumda bir nevi dernek kabul edilen siyasi partilerin Anayasa tarafından açıkça korunması söz konusudur. Aynı zamanda, Anayasa yorumunda kabul edilen 1789 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile 1946 tarihli Fransız Anayasası’nın başlangıç hükümlerine bağlı kalınacağı da ilan edilmiştir[2]. 16 Temmuz 1971 tarihli Anayasa Konseyi’nde görülen bir davada, Konsey kurulacak olan bir derneğin yasadışı amaçlar taşıması halinde bile, kuruluşunun yargısal ya da idari makamların iznine bağlı kılınamayacağına yönelik bir karar vermiş ve bu kararını 1901 sayılı kanuna ve Anayasa yorumuna dayandırmıştır (Décısion n°71-44 DÇ du 16 Juillet 1971)[3]. Bu karar dernek kurma serbestîsini perçinlemiştir. Diğer taraftan ülkede 1939’da kabul edilen bir kararname ile yabancıların dernek kurması yasaklanmıştır. Fakat 1981 kanunu ile 1939 kararnamesi yürürlükten kaldırılarak yabancı dernekler ve yabancı uyruklular tarafından kurulan derneklere uygulanan ayrımcılığa da son verilmiştir. Dernekleşme özgürlüğünün ciddi anlamda güvence altına alınması 1901 tarihli yasa ile mümkün hale gelmiştir. Fakat dini gruplar kurulma aşamasında diğer derneklerden farklı olarak izin alma koşullarına tabi tutulmuşlardır. Bu farklılık ancak 1942 tarihli kanunun kabulü ile ortadan kalkmıştır[4]. Örgütlenmeler klasik anlamdaki dernekleşmelerden ibaret değildir. 20. yy. itibarı ile Fransa’da örgütlü siyasi partiler de oluşmuş ve bu oluşumlar bizzat 1958 Anayasası ile güvence altına alınmıştır. Buna rağmen siyasi partilere ilişkin özel bir kanuni düzenleme yoktur ve bu parti örgütlenmeleri 1901 tarihli Dernekler Kanunu’na tabidirler. Sendikal örgütlenmeler 1848 devrimi ile baş göstermiş olsa bile ilerleyen zamanlarda 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu yasaklanmıştır. Serbestlik liberal politikanın hâkim olduğu 1860’li yıllarda görülmeye başlamıştır ve 21 Mart 1884 tarihli kanun ile de sendikal örgütlerin serbestçe kurulmasına izin verilmiştir. Sendikalar iş hukuku ve vergi sisteminde kendileriyle ilgili çıkarılan kanunlara tabidirler. Uluslararası Sözleşmeler Örgütlenme özgürlüğü anayasal bir hak olmakla beraber uluslararası bildirgeler tarafından da korunmaktadır. 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 20. Madde’sinin 1. paragrafında: “Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestîsine sahiptir”[5], 1950 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de 11. Madde’sinde örgütlenme hakkına şu şekilde vurgu yapmıştır: “Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak hakkına sahiptir”. BM 1992 Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildirisi’nin 2. Maddesi azınlıkların Dernek haklarını korumaktadır: “Azınlıklara mensup olan kişiler kendi örgütlerini kurma ve sürdürme hakkına sahiptirler”. Bu madde ile Fransa’da azınlık konumunda olan toplulukların da örgütlenme hakları güvence altına alınmıştır. 1990 Çocuk Haklarına dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi 15. Maddesinde 18 yaşından küçüklere de örgütlenme hakkı tanımıştır: “Taraf Devletler, çocuğun dernek kurma ve barış içinde toplanma özgürlüklerine ilişkin haklarını kabul ederler. Bu hakların kullanılması, ancak yasayla zorunlu kılınan ve demokratik bir toplumda gerekli olan ulusal güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeni yararına olarak ya da kamu sağlığı ve ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla yapılan sınırlamalardan başkalarıyla kısıtlandırılamaz”. 261 262 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 9.3. Örgütlenme Hak ve Özgürlüklerin İhlali: Gündelik Hayattaki Yansımalar Fransa’da Dernekleşme ●1901 tarihli dernekler 1901 sayılı kanunun 1. maddesi, derneği iki ya da daha fazla kişi tarafından kalıcı olarak yazılı bir sözleşmeyle kurulan faaliyetleri kar amacı gütmeyen kurum olarak tanımlamaktadır. Valiliğe derneğin kuruluşuna ilişkin bir dilekçenin verilmesiyle ayrıca bir izne gerek kalmaksızın dernek manevi şahsiyet ve hukuki ehliyet sahibi olur. Vali derneğin kuruluşunu engelleyemez, sadece açıkça kanunlara aykırı bir durum görmesi halinde hâkime başvurabilir. Derneğin kurulmasını yasaklayacak veya iptaline karar verecek tek makam yargıçtır. 1901 sayılı kanun Fransa’da dernek özgürlüğünün temelini oluşturmuş ve kuvvetli bir şekilde liberal görüşlerden etkilenmiştir. Söz konusu kanun bütün vatandaşlar için derneğe üye olma ya da olmama serbestîsi getirmiştir. Bugün halen varlığını sürdüren derneklerin büyük bir çoğunluğu 20. yüzyılın başlarında kurulmuştur. Birçok dernek II. Dünya Savaşı boyunca gizlilik içinde ya da şekil değiştirerek varlığını devam ettirmiştir. Dernek hareketleri, gençlik sektöründeki, çocukların korunması, spor, kültür ve toplumsal eğitim alanlarındaki özgürlük hareketleriyle yeni bir atılım kazanmıştır. Dış politikada insanı faaliyetlere özel bir yer ayıran Fransa, esinlendiği değerlerin en yüksek düzeyde sürdürülmesi arzusunu her fırsatta göstermektedir. Fransız sivil toplum kuruluşları, doğal afet ve silahlı çatışmaların yaşandığı yerlere düzenli olarak müdahalede bulunmaktadır. Fransa’da sınır tanımayan sivil toplum kuruluşları diğer devletlerdeki haksızlıklara müdahale etme amacıyla kurulmuştur ancak onların faaliyetleri insani eylem olarak açıklanmaktadır[6]. Bir derneğin kamu yararını gözeten dernek sınıfına girebilmesi başbakan tarafından bir 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu kararname ile onaylanmasıyla mümkündür. Fransa’da birçok proje STK’lar aracılığıyla yürütülmektedir. Fransa’da STK’ların neredeyse tamamı 1901 sayılı kanun çerçevesinde çalışmaktadır. Ama kamu ve özel dernekler arasındaki sınır her zaman belirgin değildir. 25 Şubat 1983 tarihli kararname ile doğrudan başbakana bağlı olarak kurulan ve 25’i çeşitli dernek temsilcilerinden olmak üzere toplam 47 üyeli Dernek Hayatı Yüksek Konseyi (Le Haut Conseil à la Vie Associative), dernekler dünyasını temsil etmekle ve dernek faaliyet alanıyla ilgili düzenlemeleri şekillendirmekle mükelleftir[7]. Fransa’nın tarihi kültürel ve dil bağlarından dolayı diğer bir dernek, uluslararası işbirliği ve gelişme örgütü devletin müdahale alanlarında faaliyette bulunmaktadır. Fransız devleti ve sivil toplum kuruluşları için Fransızca konuşan (Frankofon) Afrika ülkeleri öncelik taşımaktadır. Fransız sivil toplum kuruluşları, altyapı, devlet bütçesini denkleştirme, ekonomik projeler ve finans transferini kabul eden hükümetlerden farklı olarak, acil yardımları, sosyal aktiviteleri ve yerel insan kaynaklarını organize etmek gibi mikro projelerle ülkeye katkıda bulunmaya yoğunlaşmaktadır. ●1905 Tarihli Dini Dernekler Kanunu Dini dernekler 1901 sayılı Dernekler Kanunu uyarınca kar amacı gütmeyen derneklerdir. Sadece dini gayelerle kurulabilirler, karşılıklı yardımlaşma derneği değildirler ve vergi muafiyetleri vardır[8]. Camiler ve daha çok Protestanların kurduğu dernekler bu kategoridedir. Piskoposluk Derneği (Association iocésaine) 1924’de Katolik kilisesinin dini dernekler kanununa göre dernek kurmayı reddetmesi üzerine Vatikan ile Fransa’nın özel anlaşmasıyla kurulmuştur. Böylece Katolik Kilisesi ulusal bileşenlerinin her birinin bir şekilde Vatikan devletine bağlanmasıyla istisnai bir yer tutmaktadır. Fransa’da farklı ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla dernekler üç kategoriye ayrılmıştır: 263 264 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Bunlardan ilki, valiliğe beyan edilmeyen derneklerdir [Association de Fait]. Bunlar tüzel kişiliği olmamasına rağmen hareket alanlarında tam bir özgürlüğe sahip olan derneklerdir. Hukuken varlıkları kabul edilir, üyelik ücreti alabilir, bankada hesap açabilir ve çek kullanma hakları vardır. Fakat bütün bu kurumlar, derneğin tüzel kişiliği olmaması hasebiyle, derneğin başkanını gerçek kişi olarak muhatap alırlar. İkinci grup dernekler, valiliğe beyan edilen derneklerdir [Association déclarée en préfecture]. Hareket alanlarında tam bir özgürlüğe sahiptirler ve sınırlı tüzel kişilik kazanırlar. Hukuken tanınırlar, mal varlığı edinebilirler, dava açma yetkisine sahiptirler ve dava da edilebilirler. Eğer tam tüzel kişilik kazanılmak isteniyorsa başbakanlığın idari soruşturmasından sonra çıkan kararnameyle derneğin kamu yararına olduğunun kabulü gerekir. Üçüncü grup dernekler, kamu yararına olduğu kabul edilen dernekler, tam tüzel kişiliği olan derneklerdir [Associations reconnues d’utilité publique]. Derneğin amacı kamu yararı gözeten bir hizmeti kapsamak zorundadırlar ve idari kurumlar tarafından kontrol edilirler. Şu anda Fransa’daki örgütlenmelerin tabi oldukları iki önemli yasa mevcuttur: 1901 ve 1905 yasaları. Bunlar aşamalı olarak reforme edilmiş veya mahkeme kararları ile alanları ve hakları genişletilmiştir. 1901 yasasını hazırlayan meclis denetimsiz yardım toplanmasından endişe duyduğu için ciddi tedbirler almış ve sıkı kontrol mekanizmaları getirmiştir. Fakat bu endişeler giderek hafiflemiş ve mahkeme kararları ve idari pratikler derneklerin finansman bakımından serbest kalmasını sağlamıştır. Fakat günümüzde bunun sonucu olarak bazı derneklerin çok önemli gelir kaynakları oluşmuş ve yetersiz denetim yapıldığı kanaati oluşmuştur. Aynı şüphe örgütlenmenin bir parçası kabul edilen siyasi partilerde de oluşmaya başlamıştır. Buna sebep olan seçim kampanyalarının maliyetinin yükselmesi ve partilerin bunu karşılayabilmek için şüpheli ve gizli gelir kaynaklarından yararlanıldığı iddialarıdır. Bu tarz skandalların ve eleştirilerin sonucu olarak 11 Mart 1988 ve 19 Ocak 1995 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu tarihlerinde kanunlarla Dernekler kanununda değişiklikler yapılmıştır. Fransız Hukuku derneklerin kuruluşu gibi feshini de [dissolution d’une association] 1901 yasasınca öngörmüştür. Dernek, Genel Kurulunda alınan bir karar ile kendi kendini feshedebileceği gibi bu fesih adlı mahkemelerinin, kamu düzenine aykırı, tehlikeli örgütlerle bağlantılı, ahlaka aykırı, meşru olmayan bir neden ya da konuya dayalı ya da ülke bütünlüğünü ve hükümetin cumhuriyetçi yapısını ihlal etme amacı güttüğüne dair oluşan kanaat üzerine vereceği kararla olur. Fakat feshedilen dernek sayısı çok azdır. Hükümetler daha ziyade 10 Ocak 1936 tarihli Kanunun kendilerine tanımış olduğu, Bakanlar Kurulu kararıyla silahlı gösterilere sebebiyet verecek örgütleri, sokak savaşlarını destekleyici, özel milis ya da devrimci grupları oluşturup destekleyen ve ülke bütünlüğüne kastetme amacı güden, insanları ayrımcılığa ya da kin ve nefrete sürükleyen ya da terörizm amacı güden dernekleri feshetme yetkisini kullanmayı tercih etmektedir. Derneklerin bu fesih kararını mahkeme önüne getirme hakkı da mevcuttur. Danıştay bu konuda tam bir denetim uygulamakta ve derneğin faaliyeti ile hükümetin aldığı kapatma kararının orantılı bir ceza olup olmadığını kontrol etmektedir. Fransa’da kişi hürriyetine saygı adli ve idari yargı tarafından sağlanır ve dernekler de özel kişiler oldukları için adli yargının müdahalesi esastır. Eğer dernek bir kamu hizmeti görüyorsa idari yargı yetkili olur ve nicelik olarak idari yargının müdahalesi ikincildir. Diğer iki fesih şekli ise şöyledir: Eğer dernek için kuruluş esnasında bir ömür belirlenmişse veya derneğin amacı geçerliliğini yitirmişse, dernek kendi kendini fesheder. 1901 tarihli Dernekler Kanunu’na göre, örgüt kurucuları iç yönetmeliklerini ve tüzüklerini serbestlik içinde hazırlama yetkisine sahiptirler. Aynı zamanda derneğin amacını da serbestçe belirleme hakları vardır. Kurulan bir derneğin Fransız hukukundaki demokratik yapı ve işleyiş kurallarını benimseme 265 266 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Kaynak: V. Tchernonog, 2013; E. Archambault, 2012. zorunluluğu yoktur. Özellikle dini yapılı derneklerde seçme ve seçilme sistemi yerine, atama sistemi (nomination) tercih edilmektedir. Herhangi bir uyuşmazlık esnasında yargı yolu açıktır fakat yargıçlar geniş ölçüde‚ “Dernek iç yönetmeliği”ni (Réglement Intérieur) göz önünde bulundururlar. Eğer dernek dini bir dernekse, yargıç uyuşmazlık halinde bu dini yöneten kuralları referans almaktadır. Özel örgütlerin yararlandıkları bu özerklik yine aynı kanunla sınırlandırılmıştır. Örneğin, dinsel örgütler siyasal ya da ticari amaç gütmedikleri müddetçe özgür bir statüden yararlanabilir. 1994 yılında kabul edilen yeni Fransız Ceza Kanunu’nda tüzel kişilerin cezai sorumluluğu kabul edilmiştir[9]. Derneklerin eğer tüzel kişilikleri var ise cezai sorumlulukları da var demektir. Fransız Ceza Kanunu 121-2. Maddesi gereği tüzel kişi hakkında adli para cezasına hükmedilebilir veya bu tüzel kişilere Fransız Ceza Kanunu’nun 131-38 ve 131-39 Maddelerine göre ek yaptırımlar ve kapatma cezaları da uygulanabilir. Örneğin, Paris merkezli bir dernek olan “Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi” hakkında yapılan yargılama sonrasında derneğin başka bir ülkede faaliyet gösteren (PKK) terör örgütü adına para topladığı, bu örgütün finansmanını sağladığı ve propagandasını 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu yaptığı gerekçesi ile dernek hakkında cezai yaptırımlar uygulanmış, aynı zamanda Fransız Ceza Kanunu’nun 421-2-1 ve 421-22. Maddelerindeki terör örgütü finansmanı ve üyeliğine ilişkin gönderme ile Fransız Ceza Kanunu’nun 131-38. maddesindeki ek yaptırımlardan derneğin statüsüne son verilmesi kararına varılıp kültür merkezi 2014’te kapatılmıştır (Cour de Cassation, crim. 21-05-2014 n° 13-83.758) [10]. ●Rakamlarla Dernek Hayatı En son 2014 yılının Eylül ayında elde edilen verilere göre Fransa’da halen 1,3 milyon faal dernek bulunmaktadır ve her yıl bu oran % 4 artmaktadır [11]. Ülkede kültür hizmeti veren dernekler ilk sırayı oluşturmaktadır, onu sırasıyla spor aktiviteleri yapan dernekler ve kişileri eğlendirmeyi hedefleyen dernekler takip etmektedir. Fransa’da yılda ortalama 67 bin dernek kurulmaktadır. 2008’de elde edilen resmi rakamlara göre nüfusun 16 milyonu en az bir dernek üyesidir. Bu kişilerin bir kısmının bir kaç derneğe aynı anda üyeliği de hesaba katılırsa toplamda 21 milyon dernek üyesi mevcuttur. Bunların yarısından fazlası gönüllü olarak çalışmaktadır. Üyelik oranı yaşla orantılıdır ve yaş ortalaması yükseldikçe üyelik oranı da artmaktadır. Kaynak: Journal Officiel Recherche et Solidarité. 2012. 267 268 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Göçmenlere Yönelik ve Ayrımcılıkla Mücadele Dernekleri -HCI: Entegrasyon Yüksek Şurası (Haut conseil à l’integration, 1989) -GELD: Ayrımcılıklarla Mücadele ve Araştırma Grubu (Groupe d’etudes et de lutte contre les discriminations, 1999) -FAS: İşçiler ve Ailleri için Sosyal Eylem Fonu (Fonds d’action sociale pour les travailleurs et leurs familles, 2001) -FASILD: Entegrasyona Destek ve Eylem ve Ayrımcılıkla Mücaele Fonu (Fonds d’action et de soutien à l’integration et à la lutte contre les discriminations, 2006) -ACSE: Sosyal Bütünlük ve Fırsat Eşitliği için Ulusal Ajans (Agence nationale pour la cohesion sociale et l’egalite des chances) -CODAC: Vatandaşlık Kazanım Yerel Komisyonları (Commissions départementales d’acces à la citoyennete, 1999) -COPEC: Fırsat Eşitliği Teşvik Komisyonları (Commissions pour la promotion de l’egalite des chances, 2003) -DDD: Hakların Korunması Kurumu (Defenseur des droits, 2011). Bu kurumun bünyesinde olan diğer kurumlar: *HALDE: Ayrımcılığa Karşı Mücadele ve Eşitlikler Yüksek Şur’ası (Haute autorite de lutte contre les dicriminations et pour l’egalite, 2004) *Mediateur de la Republique: Cumhuriyet Aracılık Kurumu, 1973 *Defenseur des enfants: Çocukları Esirgeme Kurumu, 2000 *Commission nationale de deontologie de la securite: Güvenlik Deontolojik Ulusal Komisyonu, 2000 Buna ilaveten, Fransa’da ayrımcılıkla mücadele bağlamında daha çok Sivil Toplum Kuruluşları (STK) tarafından kurulan belli başlı kuruluşlar da şunlardır: 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu -MRAP: Irkçılığa Karşı ve Halklar arası Kardeşlik Hareketi (Mouvement contre le racisme et pour l’amitie entre les peuples, 1949) -LICRA: Irkçılık ve Anti-semitizme karşı Uluslararası Teşkilat (Ligue internationale contre le racisme et l’antisemitisme,1927) -SOS Racisme: Irkçılığa Karşı İmdat, 1984 -CIMADE: Sürgün edilmişlerin Eylemlerine Yardım Komitesi (Comité inter-mouvements aupres des evacues,1939) -CCIF: Fransa İslamofobi Karşıtları Kolektifi (Collectif contre l’islamophobie en France) Göçmenler Açısından Sivil Toplum Kuruluşları Fransa’da bulunan göçmen nüfusunun çoğunluğunu Kuzey Afrika kökenliler oluşturmakla beraber diğer milletlere ait kalabalık bir göçmen nüfusu da mevcuttur. Fransa’da ortalama dört milyona yakın göçmen Müslüman nüfus yaşamaktadır. Göçmenlerin yoğunluk oranlarını Cezayir, Fas, Tunus, Türkiye, Afrika ülkeleri ve diğer ülkelerden gelenler şeklinde sıralayabiliriz[12]. Fransa’ya değişik sebeblerle yerleşen bu kesim başka bir ülkeye gidip yerleşmenin sıkıntılarını aşmak için örgütlenme yoluna gitmiştir. Karşılaştıkları dil, din, kültür, ekonomik ve sosyal uyuşmazlıkları çözmek için devletin kurduğu resmi kurumların yetersiz kaldıkları noktaları tamamlama amaçlı bazı dernekler kurmuşlar ve zamanla bu dernekler toplumda ciddi önem kazanmıştır. Göçmenler tarafından kurulan başlıca büyük dernekler şunlardır: 1. Paris Camii (La Mosquée de Paris): Fransa’daki Müslümanlara yönelik hizmet veren ilk cami derneğidir. Bu güne kadar Fransız yetkililer ile Müslümanlar arasında yapılan görüşmeler bu camii derneği aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. 269 270 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Camii yönetimi ibadete açıldığı tarihten itibaren genel olarak Cezayirli din görevlileri tarafından yönetilmektedir. Bu nedenle Paris Camii Derneği dendiğinde öncelikli olarak Cezayirli Müslümanların temsil edildiği bir kurum akla gelmektedir[13]. 2. Fransa Müslümanları Organizasyonları Birliği (Union des Organisation Islamiques de France - UOIF): Aslında bu teşkilat bütün Batı Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren ve çoğunlukla Ortadoğu ülkelerine mensup Müslümanlarının temsil edildikleri bir teşkilattır. Fransa’da ilk kez 1983 yılında Tunus, Irak ve Mısır kökenli öğrenciler tarafından kurulmuştur. Fransız yazar Albin Michel’in iddiasına göre merkezi Mısır’da bulunan bu kuruluş “Müslüman Kardeşler” ile birlikte çalışmaktadır (Michel, 2002). Fransa genelinde bölge esasına göre bir piramit biçiminde örgütlenmiştir. Organizasyona bağlı 250 civarında derneklerinin olduğu sanılmaktadır. Gençlere ve hanımlara yönelik örgütlenmeleri de söz konusudur. Birliğin bünyesinde bazı bilim adamlarının katıldığı “Avrupa Fetva Komisyonu” da kurulmuştur[14]. 3. Fransa Müslümanları Milli Federasyonu Birliği (La Féderation National des Müslümans de France - FNMF): Fransa’daki Faslı Müslümanların örgütlenmesiyle kurulan bir teşkilattır. Ülke genelinde dernekleri ve camileri bulunmaktadır[15]. 4. Afrika, Komor ve Antil Adaları Müslümanları Fransa Dernekleri Federasyonu (La Fédération Française des Associations Islamiques d’Afrique, des Comores et des Antilles - FFAIACA): İsminden de anlaşıldığı gibi bu federasyon Fransa’da yaşayan bütün Afrika ülkelerine mensup Müslümanlar adına kurulmuş bir dernektir. Ancak Fransa genelinde yeterince örgütlenememişlerdir[16]. 5. İman ve İbadete Davet Misyonu Derneği (Invitation et Mission Pour La Foi et La Pratique): Hint ve Pakistanlı Müslümanların öncülüğünde kurulan bir teşkilattır. Esas itibariyle Tebliğ Cemaati’nin bir koludur. Fransa’daki faaliyetlerine 1972 yılında İman ve İbadet Derneği ismi altında başlamıştır[17]. 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu 6. Allah’a Davet ve Tebliğ Cemiyeti (Tebliğ vel Da’ve ilallah): Tebliğ çalışmalarını, tebliğ grubuna benzer bir metotla yürütmektedirler. Yine Uzak Doğu ülkelerinden Fransa’ya ilk gelen göçmenler tarafından temsil edilmekte olup, merkezi Paris’tedir. Ancak fert ve gruplar halinde taşraya çıkmak suretiyle de hizmet vermektedirler[18]. Türk Dernekleri Türkler, ilk olarak 1965-1970 yılları arasında Fransa ve Türkiye arasında yapılan işçi anlaşması sonucu, Fransa’ya gelmişlerdir. Bu dönemde yapılan göçler ekonomik temellidir. Gelen kişilere 1974’te aile birleşimi hakkı tanınınca ikinci ve üçüncü nesiller yetişmeye başlamış, Türkiye ve Türk kültürü ile bağlarını koparmayan kalıcı bir Türk toplumu oluşmuştur. Rakamlar net değilse bile günümüzde Fransa’da 508 bine yakın Türk vatandaşı yaşadığı tahmin edilmektedir. 1981 yılında Cumhurbaşkanı seçilen François Mitterrand Fransa’da Sivil Toplum Kuruluşlarını düzenleyen 1901 dernekler yasasının 80. yıl dönümü vesilesiyle ilgili yasada değişiklik yaptırarak, Fransa’da yaşayıp, fakat Fransız vatandaşı olmayan yabancıların da sivil toplum örgütleri ve dernekler kurmalarının önü açılmıştır. Böylece ülkede 400’den fazla dini ve kültürel alanda faaliyet gösteren Türk derneği kurulmuştur. Kurulan derneklerin birçoğunun amacı, öncelikle ardı ardına gelen göçmen gruplarının, zor sayılan Fransız toplumsallaşma kurallarını öğrenme sürecini kolaylıştırmaktadır. Bir sonraki aşamada işçi olarak çalışan Türklerin iş ve yerleşim yerlerinde var olan dışlanmalarla nasıl mücadele edileceğini ve bu alanlardaki haklarının neler olduğunu öğrenme ve kavratma amaçlı kurulan derneklerin açılmaları olmuştur. Türk nüfusunun artması ve Fransa’da yatırım yapma hedefli kalınıp yaşandığı için ve eş zamanlı gelişen Fransa banliyö politikası Türklerin ve diğer göçmenlerin şehir çevrelerinde oturup gettolaşmalarına sebep olmuştur. Bu durum, yeni 271 272 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi yetişen nesil üzerinde, özellikle okul hayatlarında sıkıntıların oluşmasına sebebiyet vermiş ve gençlerin eğitim sorunlarını çözme amaçlı dernekler ortaya çıkmaya başlamıştır. Zamanla, bazı dernekler oluşan birçok problemin Fransız vatandaşlığının elde edilerek ve oy kullanma hakkına sahip olunarak çözüleceğini savunmuş, buna karşılık bir takım diğer dernekler de bunun asıl çözüm olmadığını, bu tarz hak sorunlarının ancak Fransa tarafından farklı kültürlerin tanınması ile olacağını ve de bu yönde verilen bir mücadelenin siyasallaşmayı beraberinde getireceğini savunmuş ve Fransa devletinin Türk göçmenleri ile beraber diğer kesimlerin kültürlerinin tüketilmesi [Assimilation] ile bir yurttaşlık hedeflediği konusunda eleştirmiştir (Boza, 1999). Bu ikilem Türk derneklerinin sayılarının artmasını ve farklı yönlerde çalışma yapmasını sağlamıştır. Türklerin en büyük korkusu Fransızların kendi inanç ve kültürlerini, kendi istedikleri yöne doğru yönlendirmesi iken, Fransızların korkusu daha ziyade toplumun çeşitli topluluklara bölünüp yurttaşlık fikrinin baltalanması olmuştur. Fransa’da yaşayan Türklerin kurdukları çok sayıda dernek, temelde dinî amaçlı oldukları halde, Türk-Fransız Kültür Derneği ve benzeri isimlerle 1901 Yasası çerçevesinde kurulmuşlardır. DİTİB [Din İşleri Türk İslam Birliği, Diyanet Kurumları] ilk kurulan Türk derneklerindendir. Fransa çapında 1985 yılından beri faaliyet göstermektedir ve toplam 260 camii derneği mevcuttur[19] . İkinci olarak en fazla dernek sayısına sahip olan Türk menşeli dernekler Milli Görüş dernekleridir. Bunları sırasıyla Ülkücü Federasyonlar, Alevi Dernekleri Federasyonu, Batı Fransa Türk Dernekleri Birliği, Orta Fransa Türk Dernekleri Birliği, tarikat kökenli dernekler ve vakıflar izlemektedir. Bu dernekleşmeler Türk gençleri arasında varlığını üniversite ortamlarında göstermektedir. Fakat toplamda kaç Türk derneği olduğu - bunların üniversiteler, kültürel ve dinsel dernekler oranları - henüz istatistiki bir çalışma olmadığından net bir rakamla açıklanamamaktadır. Siyasi otoriteler tarafından muhatap alınabilmek için belli başlı bazı dernekler bir araya gelip 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu merkezi Paris’te bulunan Türkiye Kökenli Göçmen Dernekleri Fransız Konseyi (Conseil Français des Associations d’Immigrés de Turquie, CFAIT) çatı derneğini oluşturmuşlardır. Konseye üye olan derneklerin isimleri şöyledir: ○ Türkiye Kökenli Göçmen İşçileri Kültürel Derneği (Association Culturelle des Travailleurs İmmigrés de Turquie, A.C.T.İ.T.), ○ Türkiye Kökenli İşçiler Demokratik Derneği (Association Démocratique des Travailleurs de Turquie, A.D.T.T.), ○ Türk İşçileri Dayanışma Derneği (Association de Solidarité avec les Travailleurs Turcs, A.Ş.T.T.U.), ○ Fransa Türk İşçileri Derneği (Association des Travailleurs de Turquie de France, A.T.T.F), ○ Moselle Türk İşçileri Derneği (Association des Travailleurs de Turquie de Moselle, A.T.T.M.), ○ Vallée de la Frensche Türk İşçileri Derneği (Association des Travailleurs de Turquie de la Vallée de la Frensch, A.T.T.V.F.), ○ Horizons Turcs Türkiyeli Göçmenler Kültür Evi (Maison Culturelle des İmmigrés de Turquie, M.C.T.İ.), ○ Türk Kökenli Kadın ve Gençlik Evi (Maison de la Femme et de la Jeunesse de la Turquie, M.F. J.T.). 2014’te Müslüman Derneklerin Durumu İslamofobiye Karşı Gözlemevi (Observatoire National Contre l’İslamophobie), Fransa’da 2014 yılında İslam karşıtı saldırılarda yüzde 12,5 oranında artış olduğunu duyurmuştur: 55 aktif saldırı, 78 tehdit polis kayıtlarına geçmiştir. Bu saldırılar direkt şahıslara yönelik olduğu gibi derneklere yönelik yapılan saldırıları da kapsamaktadır[20]. Sözlü ve fiili saldırıların dozu özellikle 2014’te, DAİŞ’e bağlı olduğu iddia edilen bir 273 274 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi örgüt tarafından 55 yasında bir Fransız’ın, Cezayir de kaçırılıp başının kesilmesinden sonra artmıştır (Le Monde, 2014a). 2014’te Fransa bir ilki gerçekleştirip, İslam düşmanlığını açık açık ortaya koyan ve bu amacı basın yoluyla yayan, Müslümanların peygamberini ‘tecavüzcü’, kendilerini de ‘eskiden Müslüman’ olarak tanımlayan kişilerin ‘dünyayı değiştiriyorum’ sloganıyla, Fransa Eski Müslümanlar Konseyi (Conseil des Ex-Musulmans de France) adı altında dernekleşmelerine izin vermiştir. Dernek başkanı medyaya kurdukları örgütün amacını “Kamuya ateist olduklarını özgürce beyan etme ve önceden mensup oldukları dini, yani İslam’ı özgürce eleştirme haklarını sağlayıp korumak” olarak belirtmiştir. Müslümanlar tarafından yadırganan konu, nefret temelli ve kişileri İslamofobiye sevk eden bu derneğin Fransa entelektüelleri tarafından destek görmesi ve kendini laik gazeteci olarak tanımlayan, France Culture kanalında program yapımcısı ve sunucusu olan Caroline Fourest tarafından medyatikleştirilmesidir. 2014’te ardı ardına yapılan saldırılar, Müslüman dernekler tarafından kınanmaktadır. Fakat her seferinde saldırıyı yapan kişilerin Müslüman adı ve kimliği taşıması, İslam’a ve Müslümanlara yönelik nefret temelli çalışmaları eleştirmek için dernekleri zayıf düşürmekte ve seslerinin cılız çıkmasına sebep olmaktadır. 20 yaşında ve 2013’te Müslüman olmuş Fransız bir gencin Joué-lès-Tours (Dijon) kentinde 20 Aralık 2014 tarihinde bir polis memurunu karakol önünde “Allah-u Ekber” diyerek yaralaması (L’ Express, 2014), sosyal medya hesabında “cihatçı” olarak nitelendirilen gruplara ait bayrakların bulunması, olayın İslami terörizm olarak nitelendirilmesine ve kentte bulunan bazı Müslüman dernek ve örgütlere baskınlar düzenlenmesine sebebiyet vermiştir (Le Monde 2014b). Her ne kadar bazı basın yayın organları yapılan saldırının tek kişilik, şahsi bir saldırı olduğunu dile getirmiş olsalar da (Le Parisien, 2014) dini derneklere yapılan baskınlar engellenememiştir. Müslüman derneklere karşı yapılan eylemlerde medyanın etkisi önemliyse de, resmi kurumlar tarafından konulan 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu zorluklar da vardır. 6 Şubat 2014’te Fransa’nın Güneybatısında bulunan Montpon-Ménestrol şehrinin belediyesine, Montpollü Müslümanlar Derneği, dernek binası yapımı için satın aldıkları bir araziye imar izni talebinde bulunurlar. Bu başvuru farklı dernekler ve kişiler tarafından manipüle edilerek ‘her gün beş vakit insanları namaza davet edecekleri yerler inşaa etmek istiyorlar’ söylemleriyle belediyenin bu binanın inşaatına engel olması için kampanyalar başlatmışlardır (Journal des Mosquées de France, 2014). Fransa’da örgütlenme ve dernek çalışmalarının zorlaştığının işaretleri de görülmektedir. 2014 sonlarına doğru Milli Görüş ve Süleymancı dernekleri, dernek binalarına geçmiş yıllara nazaran daha fazla kontrole gelindiğini ve daha önceki yıllarda sorun olarak görülmeyen birçok meselenin bugün sorun teşkil ettiğini, sık sık basit konular yüzünden bile uyarı aldıklarını belirtmişlerdir. Lyon Milli Görüş Kadınlar Teşkilatı Başkanı 2014’te her sene kiralamaya alışkın oldukları konferans salonunun belediye tarafından ‘katılımcılarınız özel araçlarını park alanı dışına taşırıyor, bu da çevrenin düzenini bozuyor’ bahanesi ile kiralamayı reddettiğini belirtmiştir (2015 Ekim ayı, LMGKT [ÇİMG] Lyon Kadınlar Teşkilatı Başkanı ile yapılan görüşme). Fransız Hükümeti 2014 başı itibarı ile vuku bulan bu olayları değerlendirip harekete geçmiştir. Temmuz 2014’te İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve başlattığı yasal düzenlemeler ile derneklerin hareket alanlarına kısıtlamalar getirtmiştir. Hazırlanan kanun tasarısının amacı terörizm ile mücadele görünse bile birçok alanda özgürlüklere sınırlamalar getirilmiştir. Bunlardan biri, Fransız makamları tarafından radikal görüşlere sahip olduğu kabul edilen kişilerin, resmi makamlarca ülkeye girişlerinin engellenebilmesidir. Bu durum yabancı menşeli dernek üye ve başkanlarının seminer, konferans veya benzeri programlar için halka açık veya dernek üyelerine konuşma yapmalarına veya katılımcı olmalarına dolaylı yoldan engel getirme yolunu açmıştır. Birçok dernek bu konuda rahatsızlığını ifade etse dahi tasarı 14 Kasım 2014’te Resmi Gazete’de 275 276 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi yayınlanmıştır (Journal Officiel, 2014). Kanun aynı zamanda kişisel veya herhangi bir derneğe ait yayın yapan sosyal medya organını cihat propagandası veya terörizm propagandası olarak nitelendirdiği yayınlardan dolayı kapatma yolunu da açmıştır. Müslüman halk arasında radikalleşmeyi engellemek ve birçok kola ayrılan Müslüman dernekler arasında muhatap bulabilmek için hazırlıkları çok önceden yapılan fakat Nicolas Sarkozy tarafından 2003’te kurulabilen, resmi bir dernek mevcuttur. 1901 yasasına tabi resmi bir dernek olan ve Fransa’nın önemli 15 Müslüman dernek temsilcisinin bulunduğu Fransız İslam Konseyi (Conseil Français du Culte Musulman) içinde Fransız Hükümeti, İçişleri Bakanı tarafından temsil edilmektedir. Türk derneklerinden kuruma üye olan ve devlet tarafından muhatap alınan iki dernek mevcuttur. Milli Görüş Fransa ve DİTİB. 2014 Haziran ayında bir araya gelen üyeler, oluşan gergin havayı yumuşatma amaçlı Fransa Müslümanları Vatandaşlık Sözleşmesini yayınlamıştır (Convention Citoyenne des Musulmans de France, 2014). 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Kaynaklar Archambault, E. (2012). Repères sur les associations, CPÇA. Bardout, J-C. (2000). L’histoire étonnante de la loi 1901, Juris service Beauvisage, J. (2011), La Loi Le Chapelier du 14 juin 1791, fruit amer de la Révolution, Les Cahiers d’histoire sociale de l’institut CGT, no : 117. Boza, A. (1999). A Partir de l’Associatif, Quelle Politisation Pour Les Turcs de France?, L’Observateur. Blot T. (2000). Le Curé, Pasteur, Des origines à la fin du XXe s : Etude historique et juridique, Éd. Pierre Téqui. Decool J-P. (2005). Des Associations en General, La Documentation Française. Defourny, J. (1992). Histoire et Actualité du Fait Associatif, Université de Liège. Etzioni, A. (1964). Modern organizations, Columbia University, prentice- Hall. Gagnier, O. (2000). La liberté associative en Europe et dans le monde, AGORA cilt. 21, no : 1. Gibson, J. (1996). Dictionary of International Human Rights, Scarecrow press, London Morange, J. (1977). La liberté d’association en droit public français, PUF. Mucchielli, A. (1990). Rôles et communications dans les organisations, ESF. Nadeau, G. (1978). Les limitations à la liberté de manifestation et d’association, Les Cahiers de droit, cilt. 19, no : 4. Özer, A. (1998). L’Etat, Paris, GF Flammarion, 1998. Verge P. (2010). L’affirmation constitutionnelle de la liberté d’association, Les Cahiers de droit, cilt.51, no : 2. Vieillard-Baron, H. (2004). De la difficulté à cerner les territoires du religieux: le cas de l’islam en France, Annales de géographie, 2004, cilt. 113, no: 640. 277 278 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Tchernonog, V. (2013). Le paysaye associatif français. Mesure et évolution, Dalloz Ternissien, T. (2002). La France des Mosquées, Paris, Albin Michel. İKV (2015). 2015 : Fransa’ya Türk Göçünün 50’nci yılında Türkiye Fransa İlişkileri, İktisadi Kalkınma Vakfı değerlendirme notu Association et Syndicalisation, Litec. 1992 Fransa 1958 Anayasası (Constitution de la France 1958) édition Dalloz Le Robert, Dictionnaire de la langue française, Poche. Le code pénal français 2015, édition Dalloz Diplomatie (2015) : http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/IMG/pdf/ Conv_Droit_Enfant.pdf,p.15[17/11/2015] Data (2015) : https://www.data.gouv.fr/fr/datasets/associations-reconnues-d-utilite-publique[17/11/2015] INSEE, (2015): http://www.ınsee.fr/fr/themes/document.asp?ref_ id=ip1327 Legifrance, (2015) : http://www.legifrance.gouv.fr [18/11/2015] MJP, (2015): http://mjp.univ-perp.fr/france/1884syndicats.htm [18/11/2015] TBMM (2009). Fransa Raporu, 2009 : www.tbmm.gov.tr Service Public, (2015) : https://www.service-public.fr/associations/ vosdroits/F1122 Ville du Pré, (2015) : http://www.villedupre.fr/Guide_associatif. pdf,p.5,13,15 [17/11/2015] Rice, C.E. (1962). Liberté d’association, Relié : http://combatsdroitshomme.blog.lemonde.fr/category/cedh/artıcle-11-cedh Gazeteler Journal officiel, 2014 : 14. 11. 2014 Journal des Mosquéeş de France, Des dômes et minarets, 2014 : 6.02.2014 Le Monde, 2014a : 24.09.2014 9. Fransa’da Örgütlenme Hak ve Özgürlükleri: Türk ve Müslüman Toplulukların Durumu Le Monde, 2014b : 21.12.2014 Le Parisien, 2014 : 21.12. 2014 L’Express, 2014 : 20.12.2014 Notlar ve Yasalar [1] Code Pénal de 1810 l’art.291 : « Nulle association de plus de vingt personnes […] ne pourra se former şans l’ağrément du Gouvernement. [2] Bu Blok Anayasa Konseyi tarafından, anayasa normu olarak değerlendirilmiş ve bağlayıcılıkları uygulamada aynı düzeyde kabul görmüştür [3] Décision n°71-44 DC du 16 juillet 1971, Journal officiel du 18 juillet 1971, page 7114 [4] Loi n° 48-1001 du 23 juin 1948 Journal Officiel du 24 juin 1948 [5] Déclaration universelle des droits de l’homme (1948) [6] Sylvie Brunel, Du local au global - Le rôle ambigu des organısations non-gouvernementales (ONG) dans le développement, Historiens & Géographes, n°395. [7] Journal Officiel de la RF, 24 février 1983, N.C.2105, p.52105 [8] Journal Officiel, Débats parlementaires, Chambre des députés, année 1905, page 3301 [9] Journal Officiel 18 Juin 1998. - Sur cette loi, cf. J.-F. Seuvic, Rev. Sc. crim. 1998, chron. s. 799. [10] Cour de cassation, crim. 21-05-2014 n° 13-83.758, Recueil Dalloz 2014 s. 1205. [11] http://www.recherches-solidarites.org/media/uploads/france-associatıve2014.pdf [12] Gilles COUREUR “Musulmans de France” s. 9 1998 Paris. [13] http://www.mosqueedeparis.net/horaire-des-prieres-paris/ [14] http://www.uoif-online.com [15] http://islamicus.org/federation-nationale-des-musulmans-de-france/ 279 280 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi [16] http://www.net1901.org/association/FEDERATION-FRANÇAISE-DES-ASSOCIATIONS-ISLAMIQUES-DAFRİQUE-DES-COMORES-ET-DES-ANTILLES-F.F.A.I.A. C.A.-REGION-P.A.C.A, 514089.html [17] http://www.foietpratıque.org/news.php. [18] https://socio-anthropologie.revues.org/155 [19] Fransa DİTİB, (2012): http://www.fransaditib.com/FileUpload/bs121551/File/fransa_ditib_camiler_rehberi_2012....pdf [20] İKG başkanı Abdullah Zakri, http://www.lecfcm.fr/?page_ id=3523 10. FRANSA’DA BASIN-YAYIN ORGANLARINDA MÜSLÜMANLAR VE İSLAM ALGISI Semra MERAL 1 Ahmet UYSAL 2 10.1.Medyanın İslam Algısındaki Etkisi Medya, insanları ülke içinde veya dünyada meydana gelen olaylar hakkında bilgilendirmesi, onlar arasında önemli bir iletişim sağlanması ve farklı fikirlerin oluşmasında önemli bir aracıdır. Bu sebeple medya, demokratik toplumların gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır (Habermas, 1962). Ancak medyanın, ekonomik ve siyasi çevrelerle ve elitlerle yakın ilişkide bulunması, onu önemli bir güç haline de getirmiştir. Propaganda aracı olabilmesiyle, kamuoyunu şekillendirmesiyle, sosyal ve siyasal hayatı belirlemede etkin olmasıyla medyadan “Dördüncü Kuvvet” olarak bahsedilmektedir (Ellul, 1962; Driencourt, 1950). Bu gücü kitlelerin bir olayla ilgili bakış açısını şekillendirmesinde ve gündem oluşturmasında görmek mümkündür. Medya, bir vakayı kitlelere sunarken onu doğrudan aktarabileceği gibi ele almış olduğu olaya yorumlar katarak ve belli iletişim stratejilerini kullanarak (belli kavramların, 1 Doktora Öğrencisi, Paris I-La Sorbonne Üniversitesi, [email protected] 2 Doç. Dr., Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected] 282 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi ifadelerin ve simgelerin kullanılması; metafor, hiperbol, analoji gibi söylem tekniklerinin kullanılması; bir olayı uzun süre manşette ve gündemde tutması) kamuoyunda bu vakayla ilgili olumlu veya olumsuz bir algı yaratabilmekte aynı zamanda da bundan da rant elde edebilmektedir (Miège, 1995; Gusfield, 1981). Fransa’da kitleler üzerindeki gücünü aktif olarak kullanmasıyla medya, olumsuz İslam algısının özellikle İslamofobi’nin giderek artmasında ve yayılmasında önemli faktörlerden biri haline gelmiştir. Bu konuda yürütülen çeşitli araştırmalar, medyanın 1970’li yıllarda Müslüman ülkelerden göç eden toplulukların “istenmeyen göçler” olarak algılanmalarında, 1980’li yıllarda Müslüman gençlerin Fransız değerlerine uymakta başarısız olarak gösterilmelerinde ve 1990’lı yıllardan itibaren özellikle 11 Eylül’den sonra Müslümanların “potansiyel terörist” olarak sunulmalarında etkin bir rol oynadığını vurgulamıştır (Bronner, 2010; Mills-Affif, 2008; Deltombe ve Rigouste, 2006; Etienne, 2002; Gastaud, 2000; Henry ve Frégosi, 1988). 1979 yılında İran İslam Devrimi, 1989 Salman Rüşdi Olayı, 1990’lı yıllarda Fransa’yı etkileyen Cezayir İç Savaşı, 11 Eylül saldırıları gibi uluslararası ve ulusal arenada ses getiren olaylardan beslenerek medya, Fransız toplumunda ‘tehlikeli’, ‘şiddetli’, ‘gerici’, ‘Batı’nın özgürlük ve eşitlik değerlerine karşı çıkan’ bir İslam algısı yaratılmasına yardımcı olmuştur. İslam dininin görünür unsurlarını (başörtü, cami, sakal gibi) manşetlerde ve dergi kapaklarında kullanarak bu olumsuz algıyla eşleştirmiş ve bu unsurlar Fransa’nın ‘İslamlaşmasının’ bir göstergesi olarak lanse etmiştir (Saïd, 2011; Deltombe, 2006; Deltombe, 2005; Testot, 2005; Geisser, 2003; L’Obs, 08.11.2012). 10.2. Fransız Medyasında 2014 Yılında Müslümanlar ve İslam Fransız medyasının İslam ve Müslümanlar hakkındaki algısı, üç farklı editoryal çizgiye sahip, günlük olarak çıkan 10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı Le Figaro, Le Monde, Libération ulusal gazetelerinin başyazarlarına ait makaleleri incelenerek ele alınmıştır. Başyazıların seçilmesi özellikle gazetenin editörü tarafından yazılması ve haber ve yorumlarda gazetelerin resmi bakışını yansıtması açısından önemli görülmüştür. Gazetelerinin, 2014 yılına damgasını vuran özellikle üç olayla ilgili makaleleri incelenmiştir. Bu olayları kısaca hatırlatmak yerinde olacaktır: Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılmaları: Mart 2012 yılında Fransa’nın farklı şehirlerinde çeşitli terör eylemleri gerçekleştiren ve özellikle Toulouse şehrinde bir Musevi okulunda, üçü çocuk dört kişiyi katleden Muhammed Merah Fransız gündemine damgasını vurmuştur. Merah’ın hiçbir örgüte mensup olmasa da bu eylemleri radikal İslam adına gerçekleştirmiş olması ‘Fransız genç Müslümanların radikalleşmesi’ konusunda yoğun tartışmalara yol açmıştır. Ardından 2014 yılında DAİŞ’in yükseldiği dönemde Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılımları ve bunların Fransa’ya dönüp Merah olayında olduğu gibi benzer terör eylemlerinde bulunmaları riskini gündeme getirmiştir. Hervé Gourdel’in infazı: 2014 yılında Cezayir’e turist olarak giden Fransız Hervé Gourdel’in DAİŞ’e bağlı ‘Halife’nin Askerleri’ tarafından 23 Eylül 2014 tarihinde infaz edilmesi Fransız gündeminde tartışılmıştır. Bir yandan DAİŞ tehlikesi diğer yandan Fransa’da yaşayan Müslümanların bu infaza karşı duruşları tartışılmıştır. Antisemitizm ve Müslümanlar: 24 Mayıs 2014 tarihinde Mehdi Nemmouche adlı Fransız Müslüman bir gencin, Brüksel Musevi Müzesi’nde dört kişiyi katletmesi ve 2014 Temmuz ayında Paris’te Gazze’ye destek amaçlı yürüyüşlerde antisemit eylemlerin meydana gelmesi, Fransa’da Müslümanların antisemitsizimle ilişkilerinin tartışılmasına sebep olmuştur. Müslümanlar ister başka gruplarla ilişkileri açısından ister Fransız toplumundaki konumları açısından sıkça gündeme gelmiştir. 283 284 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Le Figaro Gazetesi’nde Müslümanlar ve İslam Le Figaro gazetesi 1826 senesinde X.Charles döneminde kurulmuş en eski gazetelerden biridir. 2014 yılında Fransa’nın en çok satan gazeteleri arasında 314.312 tirajla birinci sırada yer almıştır (OJD, 2015a). Le Figaro’nun tarihi boyunca editoryal çizgisi sağ ve merkez sağda yer almıştır (Europe 1, 2009; Le Monde, 2012a). Sağ partiler ve özellikle Nicolas Sarkozy’e yakınlığından dolayı eleştirilere yol açmış olan milletvekili ve sanayici Serge Dassault, gazetenin sahipliğini yapmaktadır (Le Monde, 2012b). Le Figaro gazetesinde 2014 yılına damgasını vuran üç olay ekseninde toplam 13 başyazı yayınlamıştır: Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılmalarıyla ilgili beş makale; Hervé Gourdel’in infazıyla ilgili dört makale; antisemitizme ve Müslümanlarla ilgili dört makale görülmektedir. Diğer gazetelere göre 2014 yılındaki başyazılarında bu olaylara en geniş yer veren Le Figaro gazetesi olmuştur. Gazetenin başyazarları, Müslümanlarla ilgili olayları ele alırken “korku-panik hissi uyandıran” değerlendirmeler ve Müslümanlarla ilgili bazı genellemelere yol açmaktadır. Ayrıca, Müslümanları ilgilendiren konularda daha katı laiklik uygulamalarına davet etmekte ve daha kategorik sert önlemleri gündeme getirmektedir. İncelenen Le Figaro başyazıları: Limbert, [1]: Paul-Henri du Limbert,“Les ennemis de l’inérieur” (İç düşmanlar), 22.12.2014. Limbert, [2]: Paul-Henri du Limbert, “Hordes acharnées” (Kızgın Çeteler), 21.07.2014. Roufiol, [1]: Ivan Roufiol, “Ce que cachent les enfumages du pouvoir” (İktidarın palavraları neyi gizlemekte), 21.03.2014. Rioufol, [2]: Ivan Roufiol, “L’Etat islamique, cet oublié du show Sarkozy” (Sarkozy’nin gösterisinde unuttuğu İslam Devlet), 22.09.2014. 10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı Rioufol [3]: Ivan Roufiol, “La barbarie oblige l’islam a l’autocritique”, (Barbarlık İslam’ı özeleştiriye zorluyor), 26.09.2014. Rioufol, [4]: Ivan Roufiol, “Ces « antiracistes » qui soudain se taisent”, (Birden suskunluğa bürünen şu « ırkçı karşıtları »), 06.06.2014. Thréard, [1]: Yves Thréard, “L’ennemi intérieur” (İç düşman), 07.05.2014. Thréard, [2]: Yves Thréard, “Ici et maintenant” (Hemen ve burada), 25.09.2014. Thréard [3]: Yves Thréard, “La faiblesse des démocraties” (Demokrasilerin zaafı), 01.06.2014. Thréard, [4]: Yves Thréard, “Bombe à retardement” (Saatli bomba), 01.06.2014. Gélie, [1]: Philippe Gélie, “Priorité nationale” (Ulusal öncelik), 21.04.2014. Gélie, [2]: Philippe Gélie, “Sang-froid” (Soğukkanlı), 22.09.2014. ● Fransız Müslümanların DAİŞ’e Katılmaları Konusunun Gazete Başyazarlarındaki İşleyişi Le Figaro gazetesi, Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılmaları konusunu bu gençlerin Fransa’ya döndükleri zaman ortaya çıkacak sorunlar bakımından ele almıştır. Yazılarda bu gençlerin Fransa’da terörist eylemlerde bulunacaklarına kesin gözüyle bakılmış, korku-panik hissi uyandıran ifade ve söylemler kullanılmıştır. Örneğin, DAİŞ’e katıldıktan sonra Fransa’ya “ceplerindeki pasaportları sayesinde dönecek” olan ve “sayıları yüzleri” bulan bu Müslümanların, “küçük bir ordu kurabilecek potansiyele sahip” oldukları ve bu durumun “kaygı verici boyutta” olduğu beyan edilmektedir (Gelie, [1]). İçişleri Bakanı Manuel Valls’ın ifadesini kullanarak bu Müslümanların “iç düşman” oldukları ve onlara karşı bir “savaş” verilmesi gerektiği, aksi 285 286 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi takdirde çok yakın zamanda bunlar “Muhammed Merah” gibi Fransa’nın banliyölerini ve mahallelerini “kana bulayacakları” söylenmiştir (Thréard, [1]). “Her an Fransız ulusal topraklarına saldırıda” bulunabilecek olan bu “Tanrı delilerinin”, bu “iç düşmanlarının” sayılarının bilinmediğini fakat “kesin olarak gittikçe arttığını” söyleyerek bu olaya dikkat çekmek istenilmiştir (Limbert, [1]). Bununla birlikte, “genç Fransız Müslümanlarının sosyal medya üzerinden ve camilerde radikalleştiklerini” söyleyerek, camilerin tehlikeli yerler olduğu algısı yaratılabilmektedir (Gelie[1]). Buna delil olarak, polise karşı yürütülen bazı eylemlerde cami cemaatinden kişilerin de bulunduğu söylenilmektedir (Roufiol, [1]). Ayrıca, “iç düşman”ı tanımlarken “Allah adına (...) Suriye’ye savaşmak için giden (...) aralarında çocuk veya kadın da bulunan bu gençler” şeklinde bahsederek Müslümanlar arasında hiçbir ayırt edilmeksizin bir genelleme yapılmakta ve bu toplulukların her kesimi terörist gibi gösterilmektedir (Thréard, [1]). Sağ partilere yakınlığı ile bilinen Le Figaro başyazarları, hükümette bulunan sosyalist partinin Müslümanlara ve İslam’a karşı toleranslı politikasının İslam’ın gerçek yüzünü gizlediğini ifade ederek İslam hakkında olumsuz bir algı oluşturmaktadır. Başbakan Valls’ın İslamcı ideolojiye karşı çıkarken İslam dinini övmeyi ihmal etmediğini bilakis Katoliklere, Protestanlara ve Yahudilere göre Fransız Müslümanlara karşı daha anlayışlı olunması gerektiği yönündeki ifadelerini kınamıştır. “Radikal İslamcıların icadı” olarak gösterilen İslam düşmanlığı anlamına gelen “İslamofobi” kavramının Fransa’da empoze edilmesinde Sosyalist Parti’nin de katkısı olduğu söylenilmektedir. “Özel alanda kaldığı sürece bu dinin sorun teşkil etmediğini” söyleyen Le Figaro başyazarları, İslam’ın özel alandan dışarı çıkması Müslümanların entegre olmayı reddettiklerini gösterdiği gibi, bu topluluklara karşı ayrımcılık yapılmaması için bu görünürlüğüne göz yummanın “Siyasal İslam’a boyun eğmek anlamına” geldiğini savunmaktadır (Roufiol, [1]). 10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı Bu tespitler sonucunda başyazarların çözüm önerileri, sert önlemler almak gerektiği yönündedir. Örneğin, başyazarlar, kişisel veri gizliliğinden ödün vererek “internette İslamcı çevrelerle iletişime geçen cihatçı gençlerin belirlenip takip edilmesine” yönelik bir dizi önlem almak için Bakanlar Konseyi’ni göreve çağırmaktadırlar. Ayrıca, bu uygulamaların “kesin olarak yetersiz olacağını” vurgulayıp savaş bölgelerinden dönen gençler için “özel bir karşılama” yapılmasını ve İngiltere’de olduğu gibi “çifte vatandaşlığı olanları vatandaşlıktan çıkartılmasına” kadar giden düzenlemelerin yer almasını istemekteler (Gélie[1]). Bu bağlamda, alınacak önlemlerin “koruyucu” olmasından ziyade “caydırıcı” olması üzerinde durulmakta, cihatçıların oluşturdukları bu “ciddi riske karşı (...) hiç bir başıboşluğa tolerans gösterilmemeli”, “acımasız bir mücadele verilmeli” ifadeleri kullanılmaktadır (Thréard [1]). ● Hervé Gourdel’in İnfazı ve Gazete Başyazıları Le Figaro gazetesi, DAİŞ’in hedefinin dünyadaki bütün Fransızlar olduğu üzerinde durmaktadır. Cezayir’de Fransız turist Hervé Gourdel’in infazı buna delil gösterilerek, korku ve panik hissi uyandıran ifadeler kullanılmıştır. Örneğin, Batı’dan DAİŞ’e “katılanlar arasında en fazla Fransız cihatçıların” olduğu, bunların “200’ü Suriye’den döndüğü” söylenilmekte, Fransa’nın ‘iç düşman’ını oluşturan bu cihatçıların, “pis Fransızlar hedef alınmalıdır” emriyle hareket ettikleri”, bu nedenle de kimsenin güvende olmadığı ifade edilmektedir (Gélie, [2]). Terörizm Fransa için yeni değilse de “tehdidin artık farklı bir boyut kazandığının”, terörün eskiden olduğu gibi “metroya veya kalabalık yerlere bomba koymak” ile sınırlı kalmadığının altı çizilmektedir. “Harekete geçmek için tek başına karar alan unsurlar” tarafından oluşan bu yeni tehdidin, “her yerde, her anda, burada şimdi” ortaya çıkabileceği ve “bu fanatiklere karşı Fransa’nın çok zaman kaybettiği” söylenmektedir (Thréard,[2]). DAİŞ’in liderlerinden Ebu Muhammed El Adnani’nin yalnızca “kötü ve pis Fransızları” öldürme emri değil, Fransızları nasıl 287 288 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi öldürülmesi gerektiğini anlatan ifadeleri de aktarılmıştır. Adnani’nin kullanmış olduğu “başına bir taşla vurun, bıçakla boğazlayın, arabanızla ezin, yüksek yerlerden atın, boğun veya zehirleyin” gibi çarpıcı sözlerine yer verilmesi, kamu oyunda korku hissi uyandırabilmektedir. Olayları somutlaştırma adına “bin Fransız gencin Irak’ta veya Suriye’de bu gözü dönmüşlere” katılmaları, DAİŞ’e “Fransız Cumhuriyetin kalbinde önemli bir altyapıya sahip olmalarını sağlamaktadır” denmektedir (Roufio, [2]). Bununla birlikte, DAİŞ’in “doğrudan Muhammed’den gelen bir mirasa sahip olduğunu ve İslam’ın ilk dönemindeki düzeni [yeniden] kurmayı” amaçladıklarını söylemektedir. Gazete, Müslüman otoritelerinin “İslam bu değildir, bunlar çağdışı katliamlardır” açıklamalarına karşı çıkarak, DAİŞ’e “katılanlar dindar kesimden gelmektedir” demektedir (Rioufol, [3]). Aynı şekilde, Laurent Fabius’ün “DAİŞ’in, barış dini olan İslam ile ilgisi olmadığını göstermek için ideolojik bir mücadele vermeliyiz” sözlerine karşı çıkmak için, Ebu Muhammed El Adnani’nin “Allah’a güvenin ve her yolla kâfirleri öldürün” sözlerini öne çıkartmaktadır. Gazeteye göre, “Müslümanları temsil etmeseler de, cihatçıların yine de Müslüman oldukları” unutulmamalıdır. “İslam, yalnızca bir din değil aynı zamanda medeniyetler arasında bir savaş başlatan hukuk sistemi, anayasa ve fetih ideolojisidir” (Roufiol[2]). DAİŞ’e katılıma karşı gazete sert önlemler alınmasını savunmaktadır: “Teröre karşı bir kanunun, olmasına karşın 18 yaşından küçük çocukların ülkeden çıkışlarının izne tabi olması gerektiği veya vatandaşlıktan çıkarma prosedürü gibi maddelerin eksik olduğu” vurgulanmaktadır. Bu mücadelenin tüm Avrupa ülkeleri tarafından benimsenerek “barbarlığa karşı milli birlik ve beraberliğin şart olduğu ve gerekli tüm araçların harekete geçirilmesinin gerekliliği” ifade edilmektedir (Thréard, [2]). 10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı ● Antisemitizm ve Müslümanlar Konusunun Gazete Başyazılarındaki İşleyişi Le Figaro gazetesi, antisemitizm yani Yahudi düşmanlığı konusunu irdelerken “Brüksel’deki Musevi Müzesi’nde gerçekleşen saldırının failinin kısa zamanda yakalanmasına rağmen Avrupa’daki cihatçı tehdidinin hala kaygı verici boyutta” olduğunun altını çizmektedir. Gazeteye göre, bu tehdit özellikle demokratik rejimlerinin zaafını ortaya çıkartmaktadır. Örneğin, saldırıları işleyen kişi hakkında istihbarat teşkilatının elinde birçok bilgi olmasına rağmen, eylemler engellenememiştir (Thréard, [3]). Mehdi Nemmouche ve Muhammed Merah gibi terör faillerinin isimleri zikredilip, “bugün yaklaşık 150 tutuklu, potansiyel terörist profiline uymaktadır” ve “Fransa’daki cezaevlerinde, tutukluların neredeyse yarısı Müslümanlardan oluşmaktadır” gibi korku ve panik hissi uyandıran ifadeler ve söylemler kullanılmıştır (Thréard, [4]). Ayrıca, “Fransa yakında, Batılı ülkeler arasında en antisemitik ülke olacaktır” diyerek “Yahudi düşmanlığının yanı sıra Fransız düşmanlığının da unutulmaması gerek” sözleriyle Fransızlar ve Yahudileri mağduriyette ortak kader vurgusu yapmaktadır (Limbert, [2]). Gazete yazarları, cezaevi mahkûmları üzerinden İslam ve Müslümanları stigmatize edici ifadeler kullanmaktadır; “cezaevlerinde, İslam’ın yaygınlaşmasının bir saatli bomba” olduğunu iddia etmekte, bu bilginin cezaevi idarecileri tarafından dile getirildiğini fakat resmi raporlarda bu tehditten bahsedilmediğini hatta “İslam ve Müslüman kelimelerinin kullanılmamaya çalışıldığını” söylemektedir. Ayrıca, “Fransa’da cezaevlerindeki tutukluların neredeyse yarısının Müslüman” olduğunu söyleyerek bütün Müslümanların potansiyel cihatçı olduklarını ima etmektedir (Thréard, [4]). Gazete, göçmen ailelerin çocuklarıyla ilgili de genellemeler yapmaktadır: “Her şeyi yakan, kıran ve yağmalayan Kuzey ve Orta Afrika kökenli göçmen çocukları (...) Fransa’dan nefret eden Fransızlardır” ifadesiyle suçlama ve ötekileştirme yapılmaktadır (Limbert, [2]). 289 290 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Le Figaro gazetesi, Brüksel Musevi Müzesi veya Paris yürüyüşlerinde vuku bulan olayları temel alarak Siyasal İslam’ın antisemitik olduklarını ama bu durumun ifşa edilmediğini söylemektedir: “Yahudi düşmanlığı radikal İslam tarafından sergilendiğinde gözler başka yönlere çevriliyor, bahaneler üretiliyor (...) Siyasal İslam’ın ne olduğu açıkça söylenilmemektedir Cinsiyet ayrımcılığı yapan, ırkçı ve Yahudi karşıtı bir totalitarizmdir”. “İçişleri bakanı Bernard Cazeneuve ‘dinler veya medeniyetler arasında savaş yoktur. Bu eylemlerle İslam’ın hiçbir ilgisi yoktur’ sözleri, İslam’ın gerçeğini saklayanların işine gelmektedir”. “Antisemitizmi ve ırkçılığı yalnızca aşırı sağcılarda görenler, göçmenlerin yaşadıkları şehirlerde farklılığa karşı ölümcül nefretin büyümesine göz yummuştur” (Rioufol, [4]). Gazete antisemitizm ile mücadele çerçevesinde sert önlemlerin alınmasını talep etmektedir. Yahudi düşmanlığının takibi için “Internet ve sosyal ağlar tüm Avrupa tarafından, çocuklara karşı işlenen cinsel suçlularda uygulandığı gibi, çok sıkı takip” edilmesini istemekte ve “bu tehlikeli kişiler, Ortadoğu veya Afrika’ya gidiş ve dönüşlerinde sıkı bir polis ve yasal takip altında tutulmalı, pasaportları ellerinden alınmalı, yabancı uyruklu olanları da sınırdışı edilmelidir” gibi taleplerde bulunmaktadır. Yazarlar “bazı kişilere göre temel özgürlüklere aykırı görülebilir fakat masumların güvenliği özgürlüklerin başında gelmiyor mu?” gibi gerekçelerle bu önerilerini meşrulaştırmaktadır (Thréard, [3]). “Tepki vermek için yeni bir felaketi bekleyemeyiz” diyerek okurlarını durumun aciliyetine dikkat çekmektedir: “Cezaevlerin cihatçı yetiştiren okullara dönüşmesini engellemek için çözümler bulunmalı”; “kendilerini imam ilan edenler yasaklanmalı, tutuklu yardım dernekleri sıkı bir şekilde denetlenmelidir ve cezaevi kurumlarıyla istihbarat kurumları arasında daha yakın işbirliği yapılmalıdır” (Thréard, [4]). Bu bağlamda gazete başyazarları, bu olayları bir işgal olarak görmekte ve şu ifadede bulunmaktadır: “70 yıl önce Nazizm’den kurtulan Fransa, yeni totaliter bir işgali kabul edemez... Fransa kimliğini savunmaktan utanmamalı. Uzun zamandan beri aynı radikal 10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı İslam’la karşı karşıya kalan İsrail demokrasisi takip edilmesi gereken bir örnek olmuştur” (Rioufol, [4]). Le Monde Gazetesinin Başyazılarında Müslümanlar ve İslam Le Monde gazetesi, 1944 yılında Hubert Beuve-Méry tarafından kurulmuş ve sahipleri Xavier Niel ve Pierre Bergé ve Matthieu Pigasse ismindeki iş adamlarıdır (Le Monde, 2010b). 1999 yılında en iyi 10 gazete arasında 6. sırada yer almıştır (Merrill, 2000). 2014 yılında Fransa’nın en çok satan gazeteleri arasında 273.111 tirajla ikinci sırada yerini almıştır (OJD, 2015b). Le Monde açıkça kabul etmese de editoryal çizgisi merkez sol olarak bilinmektedir (Le Monde, 2010a). Okuyucu kitlesi genel olarak merkez sol görüşlüdür; yüzde 63 oranda sol parti seçmeni tarafından okunmaktadır (Marianne, 2012). Le Monde gazetesi Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılmalarıyla ilgili üç makale, Hervé Gourdel’in infazıyla ilgili bir makale, antisemitizme ve Müslümanlarla ilgili üç makale olmak üzere toplam yedi başyazı yayınlamıştır. Le Monde gazetesinin başyazarları, Müslümanlarla ilgili olayları ele alırken genelleme yapmadan daha sağduyulu bir yaklaşım göstermekte ve katı laikliğinin çözüm olmadığını, sorunları demokratik ve çoğulcu bir perspektifle çözülmesini vurgulamaktadırlar. İncelenen Le Monde başyazıları: Le Monde, [1]: “La fascination morbide pour le djihad” (Cihada karşı hastalıklı hayranlık), 18.11.2014. Le Monde,[2]: “Face a l’Etat islamique, ne cédons pas à la confusion des esprits”, (İslam Devletine karşı kargaşaya yenik düşmeyelim), 24.12.2014. Le Monde,[3]: “Terrorisme: un projet de loi dangereux”, (Terörizm: tehlikeli bir yasa tasarısı), 15.09.2014. 291 292 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Le Monde,[4]: “La haine de l’autre, un poison pour la démocratie”, (Ötekinin nefreti, demokrsasiye karşı bir zehri), 27.09.2014. Le Monde,[5]: “Les liens mortels du djihad et de l’antisémitsime” (Cihat ile antisemitizmin ölümcül bağlar), 02.06.2014. Le Monde,[6]: “Contre la banalisation d’un nouvel antisémitisme” (Yeni bir antisemitizmin banalleşmesine karşı), 23.07.2014. Le Monde,[7]: “Manifestations interdites: l’aveu d’impuissance du gouvernement” (Yürüyüşlerin yasaklanması: hükümetin çaresizliğin ifadesi), 21.07.2014. ● Fransız Müslümanların DAİŞ’e Katılmaları Konusu Le Monde Gazetesi Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılımı konusunu ele alırken Avrupa’dan katılanların sayısının artışı üzerinde durmakta ve bunların arasında “sayıları 1132’yi bulan mühtedi gençlerin en kalabalık grubu” oluşturduklarını söylemektedir (Le Monde, [1]). DAİŞ’in yayınladığı videolarda militanlarının eyleme geçmesini emretmesi üzerine, “Fransa’ya karşı var olan tehdit küçümsenmemelidir” ve “son günlerde ortaya çıkan olaylar endişe vericidir” gibi ifadelerle kamuoyuna panik-korku hissi vermektedir. Gazetede örgüt içindeki gidiş ve dönüşler sayılarla ifade edilmekte, “700 cihatçı Suriye’ye gitti ve bunların arasından 200’ü Fransa’ya döndü” denilmekte ve durumun vahameti üzerinde durulmaktadır (Le Monde, [2]). Bununla beraber, gazete bütün Müslümanlar hakkında bir genelleme yapmama gayreti içindedir. Örneğin, “olayların kaygıya yol açması” doğal karşılanırken “kavram kargaşasının yapılmamasına” özen gösterilmeli, “İslamcı ve Müslüman” kelimeler kullanıldığında, aralarındaki ayırıma dikkat edilmelidir. “İslamcı ve Müslüman, terörist ve akıl sağlığı yerinde olmayanla bir midir?” diyerek dikkatli olunması gerekliği savunulmaktadır. 10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı Sağduyulu bir yaklaşım sergileyerek gazete, “korkuya ve kolektif psikozlara kapılmamalıyız” demektedir. Böyle bir itina gösterilmemesi, “aşırı sağcı düşüncenin temelini oluşturan ‘iç düşman’ kavramının benimsetilmesine” ve “insanları birbirine düşürülmesine” yol açabilir diye uyarılmaktadır (Le Monde, [1]). Ilımlı çözüm arayışlarına giren gazete başyazarları, okurlarını “teröre karşı mücadele uğruna özgürlüklerimizden ödün vermeli miyiz?”, “Muhammed Merah ve Mehdi Nemmouche caydırıcı yasa olmadığı için mi ortaya çıktılar?” gibi sorularla olayın yasal bir sorun olmadığına dikkat çekmektedir. Teröre karşı mücadele için “Meclise getirilen yasa tasarıları”, kişisel verilerin gizliliği açısından “gitgide Fransa’yı Amerikan NSA’ya benzettiğini” ifade eden gazete, özgürlüklerden “verilen tavizlerin hukuk geleneğine zarar verdiğini” savunmaktadır (Le Monde, [3]). Aynı şekilde, “şiddet ve nefret eylemlerine karşı harekete geçmemenin yenilgiyi kabul etmek anlamına geldiğini” yazarak “bu mücadelenin yalnızca askeri bir mücadele olmadığını” da vurgulamaktadır. Özeleştiri kapılarını zorlayan gazete, “toplumumuzun umut vaat etmediği bu gençlerin DAİŞ’in etkisi altına girmesi, entegrasyon konusundaki eksikliklerden kaynaklı olduğunu” vurgulamaktadır. Bu bağlamda, gazete, çoğulculuğun bir değer olduğunu, “bu mücadeleyi kazanmanın farklılıkları kabul etmekten ve yenilenmiş bir laiklikten geçtiğini” ısrarla ifade etmektedir (Le Monde, [2]). ● Hervé Gourdel’in İnfazı Konusu Gazete editoryalı, korkunç infazla ilgili sağduyulu bir yaklaşım sergileyerek, “tepkilerini en net biçimde gösterenlerin Fransız Müslümanlar, Müslüman dernekler ve diğer Müslüman topluluklar olduğuna” işaret etmektedir. Ayrıca gazete Müslümanlar arasında genç düşünürlerin tepkilerine de yer vermektedir. Genç Müslüman düşünürler “Müslümanların, sanki gerek varmış gibi, bu tür eylemlere karşı olduklarını açıkça beyan etmek zorunda bırakılmalarına kızmaktadırlar” denilmektedir. 293 294 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Bu tavrın bir yönüyle de “farklı duruşların birbirlerini haklı olarak tamamlamakta” ve “ötekine olan nefretin cihatçı barbarlığın kaynağı” olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, gazete başyazarları, ılımlı çözüm önerilerinde “karalama politikasının, nefret dilinin... Anayasa’nın ırk, din ve köken ayrımı yapmaksızın temel hak ve özgürlüklerin koruyucusu olduğu usanmadan anlatılmalı” gibi söylemlerin yaygınlaştırılması gerektiğine vurgu yapmaktadırlar (Le Monde, [4]). ● Antisemitizm ve Müslümanlar Antisemitizm konusunda gazetenin daha katı bir tavır sergilediğini söylemek mümkündür. Düzenlenen “Musevi Müzesi saldırısının tek gerçek amacının” bir ırkı hedef almak, sırf “Yahudi oldukları için erkekler, kadınlar, çocukları öldürülmekte” denilmektedir. Bu “saldırı Muhammed Merah olayını” hatırlattığını ve bu antisemitizmin “en alçak ırkçı stereotipileri yeniden canlandırdığını” söylenilmektedir (Le Monde [5]). Bu doğrultuda gazetedeki ifadeler panik-korku hissi uyandırmaktadır. “Yeni bir antisemitizm dalgasıyla karşı karşıya kalındığını” ifade eden gazetede, “Yahudi örgütlerin tehlike altında” olduğunu vurgulamakta ve “Merah ve Brüksel olaylarının cihatçı ve İsrail nefretini körükleyen bir ideoloji meydana getirdiği” düşüncesi hâkim durumdadır. Hatta yazarlar şunu söylemektedirler: “Korkunç bir gerçek vardır: 2014 Fransa’sında bazı banliyölerde kippa takmak zor, hatta imkânsızdır” (Le Monde [6]). Bu tedirginliklerini dile getiren gazete, satır aralarında sağduyu çağrısında bulunmayı ihmal etmemektedir. Çeşitli yürüyüşlerde çıkan olayları bahane ederek “yürüyüşleri yasaklayan Cumhurbaşkanı ve Başbakan ateşe benzin dökmekle” ve “çaresizliklerini ortaya koymakla” suçlanmakta, oysa “yasaklanmayan yürüyüşlerde hiçbir sorun çıkmazken, yasaklananlarda olaylar çıkmıştır” denilmektedir. Ayrıca, İsrail-Filistin meselesindeki “dengeli Fransız diplomatik yaklaşımın bozulduğu” hatırlatılmaktadır (Le Monde, [7]). Ayrıca, “Müslüman 10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı toplumunda olduğu kadar aşırı sağcılar arasında da olan banalleşmiş bir antisemitizmden” söz edilebileceği ve “son üç haftadır organize edilen kırka yakın yürüyüşün çoğunun sorunsuz bir şekilde gerçekleştiği” vurgulanmaktadır (Le Monde, [6]). Çözüm noktasında “Filistin ve İsrail’deki olayların, Fransız Müslüman ve Musevilerde yankı bulması doğaldır, fakat Müslüman veya Musevi olsun, bu toplumların önderlerinin her şeyi meşru kılmalarını eleştirebiliriz” söylemi öne çıkmaktadır (Le Monde, [1]). Libération Gazetesinin Başyazılarında Müslümanlar ve İslam 18 Nisan 1973 yılında Jean-Paul Sartre’ın yönetiminde kurulan Libération gazetesi, başlarda aşırı sol bir duruş sergilerken, Jean-Paul Sartre’ın 1974 yılında Gazete’den ayrılmasıyla demokrat sol çizgide konumlanmıştır. Gazete’nin okuyucu kitlesi merkez sol ya da demokrat sol görüşlüdür (Peralva ve Macé, 2002). Libération 2014 yılında 93.781 tirajla altıncı sırada yer almıştır (OJD, 2015c). Libération gazetesi Fransız Müslümanların DAİŞ’e katılmalarıyla ilgili dört makale, Hervé Gourdel’in infazıyla ilgili iki makale, Antisemitizm ve Müslümanlarla ilgili üç makale olmak üzere toplam dokuz başyazı yayınlamıştır. Libération Gazetesi’nin başyazarları, Müslümanlarla ilgili olayları ele alırken genelleme yapmadan daha sağduyulu bir yaklaşım göstermekte ve kamuoyuna terörün çıkış nedenlerinin irdelenmesine çağırmaktadır. İncelenen Libération Başyazıları: Decouty, [1]: Eric Decouty, “Glaçante” (Tüyler ürpertici), 12.02.2014. Decouty, [2]: Eric Decouty, “Enfant égarés” (Kayıp çocuklar), 27.03. 2014. Decouty, [3]: Eric Decouty,“Terreur” (Terör), 12.06.2014. 295 296 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Sergent, [1]: François Sergent, “Réponses” (Cevaplar), 01.05. 2014. Sergent, [2]: François Sergent, “Surveillance” (Denetim), 01.06.2014. Joffrin, [1]: Laurent Joffrin, “Dignité” (Haysiyet), 25. 09. 2014. Joffrin, [2]: Laurent Joffrin, “Martyre” (Şehit), 24. 09. 2014. Joffrin, [3]: Laurent Joffrin, “Propagandes” (Propaganda), 20.08.2014. Joffrin, [4]: Laurent Joffrin, “Préjugé” (Önyargı), 10.12.2014. ● Fransa Müslümanlarının DAİŞ’e Katılmaları Konusu Libération gazetesi Fransız Müslümanlarının DAİŞ’e katılmaları konusunu ele alırken özellikle savaşın Fransa topraklarına sıçraması endişesini dile getirmekte ve korku-panik hissi uyandırmaktadır. Sayıları “yüzlerle ifade edilen Fransız cihatçıların, ölümü göze alıp Suriye topraklarına göç etmesi” dolayısıyla karşı karşıya kalan Fransa’yı bekleyen asıl tehlikenin “er ya da geç geri dönecek olan, kanlı savaşlarda eğitim görmüş askerler” olduğunun farkına varılmıştır (Decouty, [1]). Gazeteye göre, bu “yeni terör tehdidinin” bir özelliği de “kendini belli etmeyen yüzlerce Fransız savaşçının, bir kaç haftada fanatikleşerek, savaşlarını Batı topraklarına yayacaklarını ilan etmeleridir” (Decouty, [2]). Hatta “teröristlerin savaşmak için öncelik verdikleri toprakların Avrupa toprakları olduğunu” ve Batı’da “hiç bu ölçüde büyük ve sonu olmayan bir savaşa kendini adamış bir terör grubuyla” karşılaşılmadığı ifade edilmektedir (Decouty, [3]). Verilen bu mücadeleyi “cihatçı kamplarda yetişmiş, fanatik gruplara katılan Fransız gençlerinin”, “kutsal savaş” olarak gördüklerini vurgulayan gazete, “polisin sıkı denetiminden sıyrılabilen” bu teröristlerin “bütün Batı ülkeleri için endişe verici bir gelişme olabileceğini” savunmaktadır (Sergent, [1]). 10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı Kaygı verici bu durumları dile getirmekle beraber, gazete yazarları, bir yönüyle de objektif olmak adına, “barbar Esad’a karşı savaşmaya” gitmiş olan “bu ‘ kayıp çocukların’ çok azının döneceğine” inanıldığını da yazmaktadır (Decouty, [1]). Kandırılarak “internet sitelerinin ve bazı ağabeylerin etkisinde kalarak, teröristlerin uzman ellerine düşmüş” gençlerin söz konusu olduğu vurgulanmaktadır (Decouty, [2]). Bu konuda “araştırma” yaptığını da ifade eden gazete “ülkelerine dönebilecek ve potansiyel tehdit sayılabileceklerin bir avuç kadar olduğunu” zira gidenlerin “asıl amacının Esad gibi bir diktatörün elinden bir halkı kurtarmak olduğuna” işaret etmektedir (Sergent, [1]). Aslında “İslam Devleti Örgütü’nün (Daiş) 2003 yılında Amerika’nın Irak’ı işgal etmesinin sonucu” olarak ortaya çıktığını da itiraf etmektedir (Decouty, [3]). Bu konuyla ilgili Fransa’nın almış olduğu önlemler eleştirilmekte ve buna karşın daha ılımlı çözüm arayışlarına gidilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Gazete, “başka ülkelerdeki radikalleşmeyi önlemek için atılan adımların aksine, Fransa’nın yasal çözümler aramayı tercih ettiğini”, bu bağlamda “Suriye’den dönen gençlere yönelik, suç işleyip işlememelerine bakılmaksızın, mahkeme tarafından yargılanma” riskiyle karşı karşıya kaldıklarını söylemektedir. Gazete, “bir toplumu veya dini hedef alıp ayrımcılık yapılmaması gerektiğini” ve “cihatçılara karşı polisiye ve adli tedbirlerin yanı sıra siyasi çalışmaların” da yürütülmesinin kaçınılmaz olduğu ifade edilmektedir (Sergent, [1]). Ayrıca, “ılımlı Müslümanların, El Kaide cihatçılarının gerçek İslam ile bağdaşmadıklarını” duyurmaları gerektiğini ifade etmektedir (Decouty, [2]). ● Hervé Gourdel’in İnfazı Konusu Gourdel öldürülmesiyle ilgili olarak Gazete, “konuyla hiç ilgisi bulunmayan Fransız Müslümanlarından anında tepki beklemenin” yanlış olduğunu, böyle bir beklentinin “Fransız Müslümanların İslam fanatiklerine karşı hoşgörülüymüş” gibi bir algı 297 298 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi oluşturduğunu, hâlbuki “bu teröristlerin her şeyden önce kendi dindaşlarına savaş açtıkları” bilinmekte olup, “dini otoritelerin yayınladıkları çağrıları ve gerçek İslam’ı gençlere anlatmaları son derece değerlidir” denilmektedir (Joffrin, [1]). Gazetenin bu sağduyulu yaklaşımıyla beraber, çözüm olarak, “son derece onurlu, dayanışmacı olan bu Müslümanların duruşunun çift yönden yararlı olduğu” belirtilerek, “bir yandan genç Fransızlara teröristlerin öğrettikleri İslam’ın gerçek İslam’dan uzak ve çarpıtılmış bir İslam olduğunu kanıtlamış olduklarını, diğer yandan medeniyetler savaşı masalını, İslam’ın Batı değerlerine karşı olduğunu gerçekmiş gibi gösterenlerin ağzını da böylelikle kapatmış olacaklarını” ifade etmekte ve “gerçek kurbanların her şeyden önce Müslümanlar” olduğunu vurgulamaktadır. Sonuç olarak gazetede “tartışmaların demokratik kurallara bağlı kalarak yapılması” gerektiği ifade edilmektedir (Joffrin, [2]). ● Antisemitizm ve Müslümanlar Konusu Libération gazetesi Musevi Müzesi’ne saldırı olayını DAİŞ tehdidi bakımından ele almaktadır. “Mehdi Nemmouche olayının tehdidin” boyutlarını ortaya koyduğunu söyleyerek “Suriye’den Avrupa’ya geçiş yapan cihatçıların yarattığı endişeye” dikkat çekilmiştir (Sergent, [2]). Bununla birlikte, gazeteye göre “şiddet olaylarının Yahudi düşmanlığından beslendiğine” inanılmaktadır (Joffrin, [1]). Yazılarda, “Antisemitizmin Fransa’nın bir gerçeği olduğu da” vurgulanmıştır (Joffrin, [4]). Öte yandan, gazete başyazarları “tehlike altında bulunan bir halkın, uluslararası toplum tarafından terk edilmesini, öfkeli genç Müslümanların bu katılımını açıklamakta” olduğunu ve buna rağmen sağduyulu bir yaklaşımla “hepsinin ülkelerine radikalleşmiş olarak dönmediklerini” ifade etmektedir (Sergent, [2]). “Yahudi karşıtı eylemler yapanların kınanmaları” ve “müsamaha gösterilmeksizin cezalandırılmaları” gerektiği, ancak “bunun iki topluluk arasında aşılmaz bir çatışmanın var olduğunu düşünmenin” doğru olmadığı da bildirilmektedir (Joffrin, 10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı [3]). Aksi halde “rakamlarının da gösterdiği gibi, Müslümanlara karşı genel bir tahammülsüzlüğün hâkim” olduğu ve bu topluluklara “karşı yapılan saldırıların artabileceği” vurgulanmaktadır (Joffrin, [4]). Gazete başyazarları çözüm sürecinde meydana gelebilecek olası yanlışların bertaraf edilmesi için çeşitli tespit ve sorgulamalarda bulunmaktadır. Örneğin, Nemmouche olayı ile ilgili olarak, “cihattan dönen gençlerin kesin olarak mercek altında tutulacaklarını, fakat bu kontrolün Müslüman nüfusunun tamamına yayılmasının ve cihada katılanlar için özel yasalar düzenlenmesinin gerekli olup olmadığını” sorgulamaktadır. Aynı doğrultuda, “terörizme karşı mücadelenin gerekli olduğunun fakat bu zorunluluğun, hukuk devletlerinin değerlerine ters düşen hukuk dışı düzenlemelerin meşru kılınmaması” gerektiği ifade edilmektedir (Sergent, [2]). Her ne kadar “antisemitik eylemlerin tolere edilmemesi” talep edilse de “aynı zamanda yürüyüşlerde (polis tarafından uygulanan) utanç verici şiddet de haklı çıkarılmamalıdır” denilmekte. Bununla birlikte “komüniteryanizme karşı, bu mücadeleye Yahudi topluluklar da katılmalıdır ve Netanyahu hükümetinin söylemlerini onaylamaların yanlış” olduğu vurgulanmaktadır (Joffrin, [3]). 299 300 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Kaynaklar Bronner, L. (2010). La Loi du ghetto, Paris, Pocket. Ellul, J. (1962). Propagandes, Librairie Armand Colin. Etienne, B. (2002). La fabrique des regards, La pensée de midi, no:9. Deltombe, T. ve Rigouste, M. (2006). L’ennemi intérieur : la construction médiatique de l’ ‘Arabe’”, Blanchard, P. Blancel, N. ve Lemaire, S. La fracture coloniale, Paris, La Découverte. Deltombe, T. (2006). Le Choc des Civilisations vu par TF1 et France 2, Islam, médias et opinions publiques Déconstruire le “choc des civilisations”, L’Harmattan, Paris. Deltombe, T. (2005). L’islam imaginaire. La construction médiatique de l’islamophobie en France, 1975-2005, Paris, La Découverte. Driencourt, J. (1950). La propagande nouvelle force politique, Armand Colin. Gastaud, Y. (2000). L’immigration et l’opinion publique en France sous la Vème République, Paris, Seuil. Geisser, V. (2003). La nouvelle islamophobie, Paris, La découverte. Gusfield J. (2009). La culture des problèmes publics. L’alcool au volant : la production d’un ordre symbolique, Économica. Habermas, J. (1962). Strukturwandel der Öffentlichkeit (Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü). Henry, J-R. ve Frégosi, F. (1988). Variations françaises sur l’islam éternel, Annuaire de l’Afrique du Nord, cilt. 27. Merrill, J. (2000). Les quotidiens de référence dans le monde. Le Cahier du Journalisme, no: 7. Miège, B. (1995). La pensée communicationnelle, PUG. Mills-Affif, E. (2008) L’islam à la télévision, les étapes de la médiatisation, Cahiers de la Méditerranée, no: 76. Peralva, A. ve Macé, E. (2002). Médias et violences urbaines : Débats politiques et construction journalistique, La Documentation Française. 10. Fransa’da Basın-Yayın Organlarında Müslümanlar ve İslam Algısı Saïd, E.W. (2011). L’Islam dans les médias, Paris, Sindbad/ Actes Sud. Testot, L. (2005). Comment les médias français voient l’islam, Sciences Humaines, no: 159. Gazeteler Le Monde (2012a). “Avec Alexis Brézet, Dassault veut ouvrir ‘une nouvelle étape’ au ‘Figaro’”, (13.07.2012). Le Monde (2012b). “L’affaire des sondages de l’Elysée fait son retour”. (11. 12. 2012).“ Le Monde (2010a). “Une ligne éditoriale?” (30.10.2010). Le Monde (2010b). “Le Monde a conclu sa recapitalisation”. (03.11.2010). Marianne, (27.04.2012). “La couleur politique des medias”. Europe 1, (21.09.09). “Le Figaro s’assume du centre et de droite”. L’Obs, (08.11.2012). “L’islam et les médias : cet acharnement sans gêne”. Internet OJD, 2015a: www.ojd.com/Support/Le-Figaro www.ojd.com/Chiffres/La-Presse-Payante/Presse-Quotidienne-Nationale OJD, 2015b: www.ojd.com/Support/le-monde www.ojd.com/Chiffres/La-Presse-Payante/Presse-Quotidienne-Nationale OJD, 2015c: www.ojd.com/Support/Libération www.ojd.com/Chiffres/La-Presse-Payante/Presse-Quotidienne-Nationale 301 III. KISIM SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME 11. SONUÇ, GENEL DEĞERLENDİRME ve ÖNERİLER Nuri TINAZ 1 Ahmet UYSAL 2 Meltem ÇELİK DİRSEHAN 3 Bu çalışmada Avrupa’nın en önemli ülkelerinden birisi olan Fransa’da 2014 yılında Müslüman azınlıkların hak ve özgürlükleri, yazılı kaynaklar üzerinden incelenmiştir. Fransa, Avrupa’da Müslümanların en yoğun yaşadığı ülke olarak Müslümanlarla ilgili tartışmalarda genelde dünyada ve özelde Avrupa’da sık sık gündeme gelmektedir. 200 yıldır Müslümanlarla muhatap olmasına rağmen Fransa, kendi içindeki Müslümanlarla uyumlu bir ilişki geliştirmekte zorlanmaktadır. Bu sorunların bir kısmı tarihsel olarak sömürge dönemiyle ilişkilidir. Sömürge döneminde işgal edilen Müslüman ülke halklarına tepeden bakılmış ve kolonilerden (özellikle Cezayir’den) Fransa’ya yoğun bir asker ve işçi nüfusu göçü olmuştur. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa diğer Müslüman toplumlardan ve 1 Prof. Dr. Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, [email protected] 2 Doç. Dr. Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected] 3 Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected] 306 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Türkiye’den ciddi bir nüfusu göçmen olarak kabul etmiştir. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen Kuzey Afrika ve diğer bölgelerden gelen Müslümanlar, Fransa siyasi ve sosyo-kültürel ortamında entegrasyon sorunları yaşamaktadır. Fransa’da genel görünümün yansıtıldığı 1. ve 2. Bölümlerde Fransa’nın tarihsel, ekonomik ve sosyo-politik yapısı incelenmiştir. Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı eşitlik, özgürlük ve dayanışma gibi cumhuriyet değerleri ve onları etkileyen emperyal geçmiş çerçevesinde Fransız politik kültürü anlatılmıştır. Bu prensiplerle bağlantılı olarak milliyetçilik ve laikliğin Fransa tarihinde kilise ile yaşanan uzun mücadelelerde laikliği savunan kesim galip gelmiş ve diğer Avrupa örneklerindeki toleranslı ve çokkültürlü sekülerleşmeye göre katı sayılabilecek bir laiklik (laïcité) anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu anlayış Fransız İhtilali’nde ortaya çıkan prensiplerle pekişerek idealize edilmiş bir Fransız tasavvurunu ortaya çıkarmıştır. Fransa’nın temel ulusal ilkelerinin başında gelen ‘eşitlik’ ilkesi, Fransa’da hâlihazırda var olan farklılığın ve çokkültürlülüğün desteklenmesi ve bu durumun kabulü söz konusu olduğunda algılanışı ve uygulanışı sebebiyle işlevsiz kalmaktadır. Hatta bu gibi temel ilkeler homojen ve üstün ulus anlayışı ile farklı özelliklere sahip toplulukları dışlamaya da yatkın hale geldiği görülmektedir. Aynı bölümde ayrıca ülkenin demografik özellikleri incelenmiş ve ülkenin en yoğun Müslüman nüfusa sahip Avrupa ülkesi olduğu ve nüfusun büyük ölçüde kentli olduğu anlatılmıştır. Ayrıca, ülkedeki eğitim sistemi ve göçmenleri ilgilendiren birçok konu ve sorun ele alınmıştır. Farklı bölümlerde değinildiği gibi Fransa’nın sorunları genelde katı laiklik anlayışını azınlık ve göçmenlere uygulamaya çalışması ve entegrasyondan daha çok asimilasyona yoğunlaşmasından kaynaklanmaktadır. Bu hâkim laiklik anlayışı, dini yalnızca özel alanda ve kilisede görmek isterken, Yahudilik ve Hıristiyanlığın bu anlayışa uygun olduğu ancak İslam’ın buna uymadığı kanaatindedir. İslam’ı etnik-kültürel olarak yabancı gören bu anlayış son zamanlarda daha da sertleşmekte ve 11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler Müslüman pratiklere (başörtüsü, kurban kesme ve okul yemekleri gibi) sınırlamalar getirmektedir. Müslümanlar ayrımcılıktan şiddet ve teröre kadar birçok tartışmanın konusu haline getirilmekte ve hatta İslam’ın Fransızlaşması veya laikleşmesi de kamuoyunda yoğun şekilde tartışılmaktadır. Son yıllarda yaşanan ekonomik sıkıntılar ve buna bağlı olarak yükselen aşırı sağ akımlar da Müslümanların entegrasyonunu zorlaştırmakta ve huzurunu kaçırmaktadır. Üstelik küreselleşme dolayısıyla bazı ekonomik yatırımların Uzak Doğu’ya kayması, ülke içinde üretimin zayıflamasına yol açarak işsizliği artırmıştır. 2008 Küresel ekonomik krizinden çıkmakta hala zorlandığı için ülkede işsizlik de yabancı (göçmen) düşmanlığını artırmaktadır. Bu olumsuz ve ayrımcı tutumlar Türkler ve diğer Müslüman göçmen ve azınlık grupların istihdam edilme şansınlarını azaltmaktadır. Genel Sonuçlar ve Değerlendirme Bu çalışmada ortaya konulan literatür ve vaka analizlerine göre Fransa’nın günümüzde içinde bulunduğu OHAL koşulları ve Müslümanlara yönelik katı ve ayrımcı politikalar sadece 2015 yılı içindeki saldırıları referans alarak anlaşılamaz. Bu çalışmadan edinilen sonuçlara göre bu güncel saldırılardan henüz bir yıl önce, 2014 yılı içinde gerçekleşen ayrımcılık vaka kayıtları Fransa’daki Müslüman ve Türk topluluklara karşı tezahür eden olumsuz tutum ve davranışların hâlihazırda var olduğunu açıkça ispat etmektedir. Üstelik Fransa’ya yönelik göçün tarihsel serüveni içinde göç ve asimilasyon politikaları, toplumsal değişmeler, tepkiler ve yükselen ayrımcılık ve ırkçılık vakaları dikkate alındığında İslamofobi, Zenofobi ve ayrımcılığın Fransa’da tarihsel bir olgu olduğu anlaşılmaktadır. Bu tarihsel gelişim süreci dikkate alınmaksızın Fransa’daki 2015 olaylarını, uygulanan OHAL politikalarını ve ayrımcılık vakalarını anlamlandırmak mümkün değildir. Bu kısımda her ayrı bölümdeki incelemelerin ve varılan sonuçların genel bir özetine değinmek işlevsel olabilir. Fransa’da göç temalı 3. Bölümde kısaca 307 308 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Fransa’nın göç tarihine değinildikten sonra ayrımcılığa maruz kalan göçmenlerin köken ülkelerinin göç bağlamında Fransa ile tarihsel ilişkisine yer verilmiştir. Buna göre özelde Türk ve Müslüman toplulukların Fransa’ya göçü ve göç sürecini takip eden yıllarda yerleşim ve entegrasyon meselelerine dair bir arka plan sunulmaktadır. Fransa’ya yönelik Müslüman göçlerine dair incelemelere göre Müslüman nüfusun çoğunlukla sömürge ülkelerinden kolonyalist ilişkiler çerçevesinde Fransa’ya geldiği ve Türklerin Fransa’ya göçünün ise İşgücü Anlaşması ve siyasi sorunlar vesilesi ile gerçekleştiği ortaya konulmuştur. Bu farklılık Fransa’da Türkleri diğer Müslümanlardan daha farklı bir etki alanına koymakta olduğu tespit edilmiştir. Türkler sömürge ülkelerinden gelen Müslümanlara göre daha farklı entegrasyon trendlerine sahiptir. Politika incelemelerinde ise Fransa’da göçmenlere yönelik tüm politikaların, entegrasyon ve vatandaşlık politikalarının zaman içinde göçmen karşıtlığına doğru evirildiği sonucuna ulaşılmıştır. Fransa’daki Türk ve Müslüman nüfus yapısı ve dinamiklerine ilişkin verilere göre bu toplulukların maruz kaldığı insan hakları ihlallerinin kültürel, dini, fiziksel, köken ülke ve sınıfsal farklılıklarla sıkı bir ilişki içinde olduğu söylenebilir. Çıkan sonuçlara göre hem Fransa toplumunun hem de göçmenlerin entegrasyon konusunda endişelerinin artmakta olduğu görülmüştür. Fransa’daki Türkiye’den gelen göçmenler ise sömürge ve sömürge sonrası dinamiklerle değil, 1965 Anlaşmasına bağlı olarak ekonomik saiklerle, daha çok emek ihtiyacını karşılamak üzere giden geçici işçiler ve ailelerinden oluşmaktadır. Ancak zamanla bu işçiler orada kalıcı olmuş ve ikinci nesil Türkler hem yukarı sınıflara doğru hareketlilik göstermiş hem de aile birleşmeleri gibi nedenlerle kalıcı olmaya başlamıştır. Genel olarak Fransa’nın göçmenleri entegre etmek yerine asimilasyona tabi tutması diğer göçmen gruplar gibi Türkleri de etkilemeye başlamıştır. Ülkede son yıllarda artan göçmen karşıtı söylemlerle bağlantılı olan aşırı sağın (Ulusal Cephe) güçlenmesi diğer göçmenler gibi Türklerin de huzurunu kaçırmaktadır. 11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler 4. Bölüm olan kültürel hak ve özgürlükler bölümünde kültürel çeşitliliğe sahip bir ülke olarak Fransa’da Türk ve Müslüman göçmen ve azınlıkların temel hak ve özgürlükleri ve bunlara ilişkin bir takım ihlaller ve ayrımcı yaklaşımlar kavramsal ve algısal boyut, yasal boyut ve gündelik yaşamdaki yansımalar boyutu olmak üzere üç ayrı boyutta ele alınmıştır. Buna göre öncelikle Fransa’nın ulus bilincinin dayandığı devrim ve buna bağlı olarak gelişen mitler ve Fransızlık olgusu gibi kırılma noktaları göçmenlerin kültürel farklılıklarını görmezden gelmektedir. Bölümün son kısmında ise ele alınan vakalarda egemen toplum ile azınlıklar arasındaki etkileşim ve iletişimin gündelik yaşamda ne kadar sınırlı olduğu ve bu durumun Müslümanlar için doğurduğu olumsuz sonuçlar tartışılmıştır. Kültürel haklar ve özgürlükler temalı bölümünde ele alınan vakaların ilk grubu banliyölerdeki eşitsizlik ve ayrımcılık kaynaklı kimlik bunalımı yaşayan gençlerin cihatçı kimliğini benimsemelerindeki artış ile ilişkilidir. İkinci vaka grubu, kültürel-etnik kimlik saygınlığının medya, siyaset ve toplum içinde zedelenmesi, ırkçı tehdit ve tacizler ifade ve düşünce özgürlüğüne aykırı şekilde gelişen İnkâr Yasası vakalarıdır. Üçüncü grupta giyim-kuşam kodları ve sembollerinden ötürü Müslümanların kamusal alanda rencide edilmeleri, saldırıya uğramaları ve para cezasına çarptırılmalarına yol açan ve başörtüsü vakaları olarak özetlenen yasal düzenlemeler, bu düzenlemelerin keyfi yorumlanması ve keyfi kamusal müdahalelerdir. Son vaka grubunda ise asimilasyon politikasının bir boyutu olarak Türk çocuklarının devlet tarafından zorla koruyucu aileye verilmesi ile göçmen çocuklarının kültürel aidiyetlerinden, anadillerinden, dinlerinden koparılması ve bu çocuklarının maruz kaldığı şiddet ve işkence vakalarıdır. Fransa’da din alanında hak ve özgürlükler, başta laiklik ilkesi olmak üzere birçok ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeler tarafından teminat altına alınmıştır. Bu temayı inceleyen 5. Bölümde ortaya konulduğu gibi Fransa’da dini ifade özgürlüğü eşitlik ve tarafsızlık gibi temel değerler sayesinde dini azınlıkların Fransız toplumuna entegre olması beklenmiştir. Laiklik 309 310 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi ilkesinin bazı özgürlükçü kazanımları yanı sıra özellikle III. Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan kiliseye karşı mücadele çerçevesinde Fransız toplumunu derinden etkileyen laiklik politikaları dine ve özellikle İslama yönelik olumsuz bir yaklaşım getirmiştir. 20. yüzyılda Müslüman ülkelerden göç eden toplulukların Fransa’ya yerleşmeleriyle Fransız toplumu çok dinli bir topluma dönüşerek yeni ihtiyaçlarla karşı karşıya gelmiştir. Her ne kadar yasal düzenlemeler Müslümanların dini yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlıyor görünse de, uygulamada bu toplulukların, cami, mezarlık yapımı, başörtüsü ve helal et gibi konularda ciddi ayrımcılıklara maruz kaldıklarını söylemek mümkündür. Laik Fransız Cumhuriyeti entegrasyon modelinin sınırlarını zorlayan dini çoğulculunun sağlanması için Müslümanlar başta olmak üzere dini azınlıkların bu alandaki uluslararası yasalarla garanti altına alınan temel hak ve özgürlüklerin sağlanmasını talep etmeleri gerekmektedir. Eğitim temalı 6. Bölümde Laik Fransız Cumhuriyeti’nin yapıtaşlarından biri olan okul, özgürlük, eşitlik ve tarafsızlık ilkeleri çerçevesinde eğitim alanındaki hak ve özgürlükler incelenmiştir. Bu bölümde dışlanmış kesimleri bünyesine dâhil ederek toplumun entegrasyonunda önemli bir rol oynayan eğitim ve okul, günümüzde Fransa, Cumhuriyetin kurucuları tarafından yüklenen bu rolünü yerine getirememektedir. Üstelik tam tersine eğitim ve okul alanı Fransız toplumunu derinden etkileyen eşitsizlikleri yeniden üretmektedir. Gerek ait oldukları sosyal sınıftan, gerekse dini, etnik ve kültürel kökenlerinden dolayı, göçmen ailelerinin çocukları okul yönetiminden ve eğitim alanında çokkültürcü olmayan yapı nedeniyle en çok mağdur olan kesimdir. Bununla birlikte, laikliğin temeli olarak görülen okul, din konusunda da oldukça hassastır. Din ve ibadet özgürlüğünü öne çıkaran laiklik ilkesi, Müslüman çocuklarının okul alanındaki taleplerini göz ardı etmekte ve bu çocuklarının ciddi ayrımcılığa maruz kalmalarına neden olmaktadır. Özellikle eğitim ve okul alanında çocuklara bir arada yaşama kültürü öğretilirken onların kendi kültürlerinin yaşatılmasına ve kendi kültürel sermayelerinden beslenmelerine izin vermeli ve her türlü ayrımcılıklara karşı 11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler çıkmalıdır. Ancak bu sayede Fransız vatandaşı yahut göçmen olan Müslüman gençlerin geleceğe daha umutlu bakmaları sağlanabilir. Özellikle başörtüsü takılması gibi başkalarına zararı olmayan bireysel var oluş ile ilişkili sosyo-kültürel pratiklerde özgürlüğe öncelik vermeli, Müslümanlar başta olmak üzere göçmenlerle ilgili kamuoyu oluşumu ve hukuk mücadelesine önem verilmelidir. Ekonomi ve istihdam teması ile hak ve özgürlüklerin ele alındığı 7. Bölümde emek piyasasında Türk ve Müslümanların tecrübe ettiği temel hak ve özgürlükler ve bir takım ayrımcılık vakaları dikkate alınmıştır. Öncelikle iş başvurularında Müslüman adayların, Hıristiyan adaylara göre iş görüşmelerine çağrılmaları ve işe kabul edilmeleri nispeten düşük olduğu ve dolayısıyla istihdam alanında daha az şanslı ve hatta dezavantajları olduğu tespit edilmiştir. Kanunun yasakladığı bu tür ayrımcılıklara karşı geliştirilen ‘anonim CV’ uygulaması da işe kabul edilme aşamasında eşitsizlikleri gidermede yetersiz kalmıştır. İşe başlayan bireylerin maruz kaldıkları ayrımcılık örneklerine bakıldığında, işini yapmak isteyen Müslüman bir mühendisin nükleer santrale girişinin engellenmesi, arkadaşlarını Arapça selamlayan bir görevlinin işini kaybetmesi, çalışanların İslam’a uygun davranışlarından ötürü dışlanması gibi örnek olaylar gözlemlenmiştir. Ayrıca, bu ayrımcılığa maruz kalmamak için Fransız işverenlere alternatif olarak Türk girişimcilerin sayısının artması için yatırımcıların Fransa’da dikkat etmesi gereken noktalara da değinilmiştir. Çünkü Fransa’ya göç eden Türkler, iki-üç nesil önce vasıfsız işçilerken, günümüzde kalifiye ve üretken girişimciler haline gelerek, ayrımcılığa karşı istihdamda bir alternatif fırsatlar sunabilmektedir. Fransa’daki Müslüman vatandaşların siyasete katılımı etnik köken, inanç/ibadet, cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, sosyo-ekonomik statü ve ikamet mekânı gibi birçok faktörden etkilenmektedir. Ne var ki, Fransa’da yasalar gereği kimliklerin etnik köken ve benzeri diğer veriler üzerinden tanımlanmıyor olması siyasete katılıma ve benzeri tespitleri zorlaştırmaktadır. 311 312 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Zira Fransa’da Fransız vatandaşı olmak esastır ve etnik-dini kimliklerin gizlenmesi beklenmektedir. Bu konuları da içerecek şekilde siyasi hak ve özgürlüklerin ele alındığı 8. Bölümdeki argümanlara göre Fransa’da milliyetçi ve muhafazakâr partiler ve parti üyeleri müsamahasız, ırkçı ve Müslüman karşıtı ayrımcı söylemler üretmektedir. Fransa’daki Müslüman vatandaşların seçimlerde tercihlerini sol partiler lehine kullandığı görülmüştür. Bunun sebebi ise sağ ideolojiye sahip partilerin, parti üye ve milletvekillerinin yabancı düşmanlığı, Müslüman karşıtlığı ve ırkçılık özelliği taşıyan nefret söylemlerini her fırsatta açığa vurmalarıdır. Fransa’daki siyasal hak ve özgürlükler bağlamında göçmen toplulukların en büyük şikâyetlerinden biri oy kullanma haklarının olmamasıdır ve dolayısıyla siyasette yeterince temsil edilememeleridir. Göçmen statüsünde olan ve Fransa’da doğmamış olanlara oy kullanma hakkı tanınmazken, bu göçmenlerin Fransa’da doğan çocuklarına ise bu hak tanınmaktadır. Aşırı sağ ve İslam karşıtı partilerin dengelenmesi için Müslümanların aktif olarak siyasete katılımı ve temsili büyük önem taşımaktadır. Örgütlenme hakkı ve özgürlüğü modern demokratik toplumların temel özelliğidir. Dernekler, STK’lar ve diğer gönüllü kuruluşlar, demokrasinin temel taşları olarak katılımcı demokrasinin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Söz konusu örgütler kişi hakları ve kamu yararını savunurken bazen de sosyal hizmet sunmakta ve hatta istihdama yardımcı olmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının demokrasiye ve katılımcılığa olumlu etkisinin farkında olan Batı dünyasında, bireyler vakıf ve dernek faaliyetlerine katılma konusunda özendirilmekte ve teşvik edilmektedir. Fakat son yıllardaki gelişmeler bir Batı ülkesi olan Fransa’nın tutum değiştirmesine sebep olmuş, Müslümanların daha fazla örgütlenmeye teşvik edilmesi bir yana diğer STK. lara gösterilen sempati ve anlayış Müslüman sivil toplum kuruluşlarına yansıtılamamaktadır. Örgütlenme temalı 9. Bölümde göçmenler açısından sivil toplum kuruluşlarına yer verilmiş, hem Türkler hem de Müslüman göçmen topluluklar tarafından kurulan sosyal, kültürel ve siyasi dernekler anlatılmıştır. Bölümde 2014’te Müslüman Derneklerin karşılaştıkları sorunlara 11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler dikkat çekilmiştir. Fransa’da, sivil toplum devletin sosyal hizmetlerinin yerel ve ulusal düzeylerde uygulayıcısı, destekleyicisi ya da ortağı konumunda olup toplumsal duyarlılıkla hareket etmektedir. Günümüzde demokratik ve sosyal devletlerin, bu kuruluşları teşvik etmesi ve gerektiğinde desteklemesi toplumsal dayanışmayı güçlendirir. Çünkü genelde fedakârlığa, maddi ve manevi kaynaklara dayanan gönüllü faaliyetleri ve dernekçiliğin iş maliyeti ve yönetimi bazen çok yüksek olabilmektedir. Ama Fransa’da medya eliyle oluşturulan Müslüman düşmanlığı bu alanlarda hizmet sunan Müslümanların kurduğu derneklere şüpheyle bakılmasına yol açmakta, üye ve maddi destek bulmalarını zorlaştırmaktadır. Sivil toplum ve gönüllü kuruluş-kurum faaliyetlerinin finansmanı, bilgi ve emek gibi kaynaklara ihtiyaç duyduğu için Fransa’da devletin bu konuya kaynak ayırması gerekmektedir. Görüldüğü gibi göçmen karşıtı politikaların temeli olarak Fransa’da gerçekleşen terör olaylarına referans verilmekte, ancak hali hazırda tarihsel arka planı olan Müslümanlara yönelik bir takım hak ve özgürlük ihlallerine mahal verecek politikalar, yasalar ve uygulamalar vakalarla tespit edilebilmektedir. Yoksulluk ve eşitsizlik gibi durumlardan beslenen sömürgecilik geçmişinin getirdiği husumetler, İslam’ın barış öğretisinden saparak İslam dışı konumlanan bazı aşırı ve Cihadist grupların Fransa’da etkinliklerinin ve nüfuzlarının artmasına yol açmıştır. Fransa’da göçmen grupların hak ve özgürlüklerine yönelik bir takım sınırlama ve ihlaller gündeme gelmekte, panik, tepkiler ve İslamofobi artmakta, Müslümanlar yaftalanmaktadır. Müslüman grupların maruz kaldığı ayrımcılık, eşitsizlik ve İslamofobik vakaların engellenmesi, çözümlenmesi, toplumsal bir mutabakatın yollarının bulunması ve kültürel farklılıklara göre değil, “herkes için eşitlik” ve “herkes için demokrasi” şeklinde bir anlayışın yaygınlaştırılması çok mühimdir. Bu gibi çok kültürlü yaklaşımların benimsenmemesi ve ortaya çıkan çatışmaların çözümlerinin Müslümanlara ve göçmenlere karşı sert, genelleyici, şüpheci, itham edici önlemler şeklinde sağlanmasının hali hazırdaki gerilimi arttırma ihtimali yüksektir. Kültürel 313 314 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi farklılıkları kaynak edinen bu gibi göçmen karşıtı politika, söylem ve davranışların böylesi gergin bir toplumsal ortamda çatışmaları arttırıcı etkisinin olması yanı sıra aşırı ve radikal grupların terörist eylemlerindeki artışa mahal vermesi tahmin edilen sonuçlar olarak görülmektedir. Öneriler Çalışmadan ortaya çıkan tüm bu genel sonuçlara genel özet, sonuç ve değerlendirmelere göre pek çok öneri ortaya konulabilmektedir. Bu öneriler 2015 Charlie Hebdo vakası ve akabinde tırmanan İslamofobik gerilim incelendiği takdirde daha fazla genişletilebilir. Fransa’da Türk ve Müslümanların temel hak ve özgürlüklerine karşı ortaya çıkan 2014’ün arka planında yer alan ve 2014’te vuku bulan olaylara karşı ortaya konulabilecek çözüm ve öneriler pratik olarak şu şekilde sıralanabilir: ● Öneriler - 1 Fransa’da temel hak ve özgürlükleri hukuki anlamda anayasal güvence altında olduğunu söyleyebiliriz. Ancak kamu görevlileri ve Müslümanlar yasal haklarını yeterince bilmemektedir. Yasal haklar konusunda bilgilendirme yapılmalıdır. Observatoire Islamophobie, CCIF gibi insan hak ve özgürlük ihlallerini izleyen örgütler desteklenmeli ve güçlendirilmelidir. Müslüman ve Türk dernekleri hukuk alanına özel ilgi göstermeli; bu alanlarda kendi yasal statülerinin iyileştirilmesi gerekmektedir. ● Öneriler - 2 Yasalarda tanımlanmayan ama mağduriyete yol açan keyfi uygulamalara karşı toplumsal duyarlılık çalışması yapılmalı ve tabana yayılmalıdır. 11. Sonuç, Genel Değerlendirme ve Öneriler Birçok ihlal toplumsal ve kültürel korku ve önyargılardan kaynaklandığı için toplumda Müslümanların iyi ve sorumlu vatandaş olduklarını kanıtlayacak çalışmalar yapılmalıdır. Bu çerçevede Fransız toplumunda “onlar ve biz” temelli ötekileştirme ve kutuplaşmayı giderecek toplumsal bütünleşme ve uyum programları yapılmalıdır. ● Öneriler - 3 Bu bağlamda Müslümanların sivil toplum örgütleri aracılığıyla Fransız toplumun diğer kesimlerle diyalog-buluşma inisiyatiflerinde bulunmaları önemlidir. Türkiye’nin AB’yle olan yakın ilişkisi nedeniyle, Avrupa’daki birçok kuruluşta ortak faaliyet yürütme imkânları Müslümanlar lehine kullanılmalıdır. Dini sembol ve kavramların daha fazla kötüye kullanılmaması için Müslüman sergilemesi İslam, terör ve şiddet kelimelerinin bir arada kullanılmasına karşı bir duruş sergilemesi gerekmektedir. ● Öneriler - 4 Müslümanların yerel ve ulusal politikalarda katılımın ve görünürlüğünün artması ve kendileri hakkında karar verme mekanizmalarına katkı sağlamalıdır. Fransa özelinde Avrupa’da Müslümanların bulundukları ülkenin değerlerine bağlı olduklarını inandırmaları gerekmektedir (özgürlük, kadın hakları, ekonomiye katkı vs.) Fransız kamu görevlilerinin, siyasilerin ve aydınların birçok yönden sorgulanan Fransa’nın hali hazırdaki çokkültürlü yapısına aykırı olan Fransız entegrasyon modelinin yeniden düşünülmesi gerekmektedir. Daha kuşatıcı toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak çoğulculuk modeli öne alınmalıdır. 315 12. RAKAMLARLA FRANSA (Türk ve Müslüman Göçmenler) Meltem ÇELİK DİRSEHAN 1 YÜZDELİK/ ORAN/SAYI KAYNAK 2014, FRANSA’DAKİ İSLAMOFOBİK SALDIRILAR 2014 yılında kayıtlı İslamofobik vakaların sayısı 764 2013’e göre 2014’teki vakaların artış oranı %10,6 2014 yılında İslam karşıtı saldırılar artış oranın %12,5 2014 yılında polis kayıtlarına geçe aktif saldırı sayısı 55 2014 yılında polis kayıtlarına geçen tehdit sayısı 78 2014 Raporu, Collectif contre l’Islamophobie en France: CCIF İKG başkanı Abdullah Zakri,http://www.lecfçm. fr/?page_id=3523 FRANSA NÜFUSU Fransa nüfusu Ocak 2012’te Ocak 2014’te Ocak 2015’te Fransa’da şehirlerde yaşayan nüfus oranı 63,376 63.920 milyon 64.199milyon INSEE % 79 Dünya Bankası, 2015 FRANSA’DA YABANCI/GÖÇMEN NÜFUSU 1851’de 381 bin 1881 1 milyon 1911’de ise nüfusun %3’üne tekabül edecek şekilde 1931’de ulaşmıştır. 1 Weil,1991 1,2 milyon 3 milyon Seidlova, 2008; 62-63 Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Sosyolojisi & Antropolojisi Anabilim Dalı, [email protected] 318 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi II. Dünya Savaşı sonrasında Fransa’da kalmaya devam eden göçmen nüfusu %59 2011’de vatandaşlığa geçenler dışındaki göçmen sayısı 5,5 milyon INSEE, Le Figaro, 18/12/2014 2013 verilerinde göçmen nüfusu ve bu nüfusun toplam nüfusa oranı 7.439.100 % 11,6’sı INED Fransa’da yaşayan yabancıların uyruklular İspanyol, İtalyan, Portekiz, İngiliz ve diğer Avrupa ülkeleri uyruklarına mensupların %35 Cezayir, Fas, Tunus ve diğer Afrika ülkeleri uyruğuna sahip nüfusun oranı %40 Türk nüfusu %5.5 Kamboçya, Vietnam ve diğer Asya ülkelerinin uyruklu nüfus %13,9 2012- INSEE Naturalizasyon sürecini tamamlamamış ve sürecin dışında kalan göçmenlerin sayısı Türk 248.135 Cezayirli 747.54 Faslı 692.338 Tunuslu 251.015 Afrika’nın diğer bölgeleri 763.414 2012, INSEE Fransa’da genel olarak göçmen nüfusu içinde Arap 4-7 milyon, Siyahî 3-5 milyon Asyalılar 1,5 milyon Fransa nüfusu 2010 2010 yılı Müslüman nüfusun tahmini oranı % Fransa’daki hapishanelerdeki hükümlülerin Müslüman oranı PEW Araştırma Merkezi 62,790 milyon 7,5 % 60 Kern, 2014 Türklerin toplam sayısı (vatandaş olanlar, göçmenler ve yabancılar) 611,515 ÇSGB, 2013: 107 Türk vatandaşlarının Fransız vatandaşlığına geçişlerinde 1991 – 2013 yılları arasında 167.798 ÇSGB, 2013: 147 2013 yılındaki Türklerin yaptığı evlilik sayısı Bu sayı içinde yabancılarla yapılan evliliklerin sayısı Türklerle yapılan evlilik oranı 1.864 680 % 63,5 TBMM, 2009: 3 FRANSA’DAKİ TÜRK NÜFUSU Fransa’daki Türk nüfusunda 16 yaşından küçük nüfusun oranı %40 12. Rakamlarla Fransa (Türk ve Müslüman Göçmenler) 319 Türklerin aidiyet duygusu kendini evinde hisseden kendini Türk olarak tanımlayan II. nesil Türk göçmenlerin etnik olarak kendini Türk kimliğiyle özdeşleştirmesi %50 %40 %44 Simon, 2012; 7 Fransa’daki en geniş Müslüman nüfusu Cezayir kökenlidir 747.544 INSEE, 2012 1914-1919 yılları arasında 300 bin Bu nüfus içinde asker olan Cezayirli 172 bin İşçi olan Cezayirli 119 bin 1931-1933 yılları arasında 85,568 1946 yılında 22,114 1945’te Fransa’nın gerçekleştirdiği Setif ve Guelma katliamları can veren Cezayirli 45 bin Stora, 2004: 22, 38 1,5 milyon Bankston, 2003: 65-66; Hourani, 2007:428-43 Fransa’da Cezayirli Nüfusu Simon, 2000: 4 Talha 1973: 18 Cezayir Bağımsızlık Mücadelesi’nde toplamda kişinin hayatını kaybeden Cezayirli FRANSIZ TOPLUMUNDA GÖÇMENLERLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER Göçmenlerin bir problem olduğunu düşünen %50’si Göçmenlerin ekonomi için bir katkı olduğu fikrine katılmayanların oranı %45’i aynı fikirde olan %30’u Göçmenlerin hangi tür işlerde istihdam edilmesi gerektiğine dair düşünceler çok kötü işlerde %19 kötü işlerde %41 Fransa’da çok fazla yabancı olduğunu, IPSOS’un Algılar ve Gerçekler: Göçmenlere Yönelik Tutumlar (Perceptions and Reality: Public Attitudes to Immigration IPSOS, 2014 %66’sı IPSOS Göçmenlerin uyum sağlayamadığını %59 IPSOS Müslümanların entegrasyon için herhangi bir çabalarının olmadığı %63 Kesrn, 2014 611,515 Başkonsolosluk verileri ÇSGB, 2013: 107 Aralık 2013 itibariyle Türkiye’den Fransa’ya göç eden nüfus vatandaşlık ve çifte vatandaşlık edinenler dâhil olmak üzere Göçmen politikası Sarkozy II yasası uyarınca sınır dışı edilen yabancılar 2008 yılı sürecinde 29,796 2011 yılında 32,912 2012 yılında 39,822 Carvalho, 2015: 9 320 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi DAİŞ’E KATILAN FRANSIZLAR 2013 2014 Nisan 2014 Eylül 2014 Kasım 50 500 930 1132 Ocak 2014-Kasım 2014 arasındaki artış oranı %82 Kasım 2014 Fransız Cihatçı sayısı kadın çocuk 376 88 2014 Ayrımcılık vakalarında İslamofobik kaynaklı vaka oranı 2014’te Kadınlara yönelik ayrımcılık vakaları oranı 2014’te kurumsal ve kamusal alanda gerçekleşen ayrımcılık vakalarının oranı %77 %81,5 %71 2004’te çocuk esirgeme kurumundaki koruma altındaki çocukların sayısı 92.000 Koruyucu aileler içinde göçmen kökenli eşlere sahip olan çiftlerin sayısı 44,500 LeFigaro, 14/09/2014 Huffingtonpost, 17/11/2014 CCIF, 2014 Dumaret & Roset, 2005:813 FRANSA’DAKİ İBADETHANELER Fransa’da ibadethane rakamları 1,7 milyon Protestan için 3.000 IFOP, 2010 & Le Figaro, 30.08.2011 550.000 Musevi için sinagog 300 Franceinfo, 2012 800.000 Budist için pagoda 350 20 Minutes, 12.08.2008 2009 yılında toplam camilerin ‘katedral cami’ tipine uyan 64 Le Monde, 08.04.2015; Le Parisien, 7.12.09 FRANSA’DAKİ CAMİLER Fransa’daki Cami sayısındaki artış 1976 yılında 150 1985 yılında 900 2000 yılında 1536 Le Monde, 08.04.2015 & Le Figaro, 30.08.2011 2012 yılında 2.449 2012’de Fransa’da cami sayısı 2.449 Le Monde, 08.04.2015 2009 yılında toplam camilerin ‘katedral cami’ tipine uyan Katedral cami’lerin toplam cami sayısına oranı 64 %2,5 Le Monde, 08.04.2015; Le Parisien, 7.12.09 Fas kökenli Müslümanlar tarafından kurulan Rassemblement des Musulmans de France için cami sayısı 500 Le Monde 13.01.2015 Cezayir kökenli Müslümanları etrafında toplayan Fédération de la Grande Mosquée de Paris için cami sayısı 100 Le Figaro 3.12.2015 Pakistan kökenli Tebliğ Cemaati Derneği için cami sayısı 180 Khedimellah, 2001 Müslüman Kardeşler’e yakın olan Union des Organisaitons Islamiques de France için cami sayısı 65 Le Figaro 21.03.2013 Fransa DİTİB, 2012 Türk kökenli Müslümanlarının bağlı oldukları camiler DİTİB camilerinin sayısı 260 Milli Görüş camilerinin sayısı 51 İGMG, 2015 Alevilerin Alevi Kültür Merkezi sayısı 36 BirGün, 2014 2009 yılında Fransa’da minareli cami yapılmasına karşı olanların oranı %46 IFOP-Le Figaro, 2009 2012 yılında Fransa’da cami karşıtlığı %43 IFOP-Le Figaro, 2012 12. Rakamlarla Fransa (Türk ve Müslüman Göçmenler) 321 MÜSLÜMAN İBADETHANELERİNE SALDIRILAR 2008 yılında 12 2009 yılında 15 2010 yılında 50 2011 yılında 44 FMM, 2013 2012 yılında 83 Müslümanlara ayrılan alan sayısı 2008 yılında 2014 yılında 70 200 Le Point, 6.02.2012 2013 yılında cami ve Müslüman mezarlara saldırılar 2014 yılında camilere karşı yapılan saldırıların sayısı 51 25 CCIF Raporu, 2014 CCIF Raporu, 2015 MÜSLÜMAN KABİRLERİNE YAPILAN SALDIRILAN 2008 yılında 2 2009 yılında 3 FMM, 2013 2010 yılında 7 2011 yılında 5 2012 yılında 1 2014 yılında 4 Le Figaro, 20.04.2015 2013 yılında cami ve Müslüman mezarlar olmak üzere toplam saldırıya uğrayan yapı sayısı 51 CCIF Raporu, 2014 FRANSA’DA EĞİTİMALANINDA MÜSLÜMANLAR Müslüman Eğitim Kurumları 2013 yılında okul sayısı 30 Anaokulu oranı %27 Ortaokul oranı %9 Özel okullara girmek isteyen soyadları Arap/Müslüman kökenli çocukların başvuru taleplerinin reddedilme oranı %67 Libération, 03.04.2014 %21 %13 Libération, 08.07.2014 Paris bölgesinde okullarda maddi durumu iyi olan öğrenciler aynı sınıflarda toplanılma oranı ortaokullarda Liselerde FNEM, 2015 2014 yılındaki liselilerin eğitimdeki fırsat eşitsizliği farkındalığı araştırmasına göre liseliler arasında Uygulanan ayrımcılıkları kaygı verici bulanların oranı %52 Eğitimde başarı oranlarındaki farkların sosyal eşitsizliklerinden, dini ve etnik ayrımcılıklardan kaynaklandığını düşünenlerin oranı %65 Eğitim düzeyinin farklı olduğunu, ‘kötü’ liselerin ‘sorunlu’ bölgelerde olduğunu düşünenlerin oranı %57 Libération, 10.02.2014 322 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi FRANSA’DA İŞ GÜCÜ 2014 yılında Fransa’da yoksulluk düzeyinin altında yaşayan kişi sayısı 8,6 milyon İşsiz kişi sayısı 2,8 milyon 2008 yılında işsizlik oranı %9,8 2014 yılında işsizlik oranı %14,3 INSEE, 2015 Observatoire des inegalités, 2015 2008-2013 yılları arasında Fransa’da artan işsizlik oranı %43 Fortune Türkiye, 2014 Göçmen çalışanlar arasında fizik gücüyle çalışanların oranı %33 Jolly, C., Lainé, F., & Breem, Y. (2012) %58 Jolly, C., Lainé, F., & Breem, Y. (2012) TÜRK ÇALIŞANLAR Fizik gücüyle çalışanların oranı 2011 yılında Fransa’da çalışan Türk 160.000 Destek hizmetlerinde 20.800 Ticaret sektöründe 19.200 Sağlık ve sosyal hizmetlerde 17.600 İnşaat sektöründe 16.000 Sanayi sektöründe 16.000 Serbest çalışanlar 36.000 ÇSGB, 2013 Toplam Türk nüfusunun işsizlik oranı 2001’e kadar %30 Abadan-Unat, 2007: 416 2009’da %17 TBMM, 2009: 4 Dini sebeplere bağlı işyerlerinden izin talepleri Dini bayramlar için izin talep oranı %16 Çalışma zamanında dua etme izni talep oranı %12 Çalışma zamanının düzenlenmesinin talep oranı %12 Dini simgelerin taşınması izni talep oranı %10 Géraud, 2014 12. Rakamlarla Fransa (Türk ve Müslüman Göçmenler) 323 İSTİHDAM ALANINDA AYRIMCILIK İş başvurularında göçmen kökenlilere isim ve soyadlarına dayanan ayrımcılık (2012) Görüşmeye kabul edilme şanslarındaki artış %32 İşe alınma şanslarındaki artış %36 Diğer adaylara kıyasla bir iş görüşmesini başarıyla geçmesi bu oranda daha azdır. %26 Diğer adaylara kıyasla bir işe alınması bu oranda daha azdır. %32 France Info, 2014 Sosyal ve etnik yapılara göre iş görüşmesine çağrılma ve işe alınma araştırmasında iş görüşmesine çağrılma oranları Müslümanlar % 10,4 Yahudiler %15,8 Hıristiyanlar (Katolikler) %20,8 L’Express, 2015 FRANSA’DAKİ SİYASİ DURUM 2012 Fransız Meclisi Sol, demokrat ve cumhuriyetçi partilerin temsil oranı Milletvekili sayısı %51,5 297 Halk Hareket Birliği Milletvekili sayısı %33,8 194 Aşırı sol grup Milletvekili sayısı Demokratlar ve Bağımsızlar Birliği Milletvekili sayısı Çevreciler Milletvekili sayısı %6 30 %5,2 30 XIVe Législature, 27 Haziran 2012, no: 2, Le Feuilleton, Session Ordinaire 2011-2012 %2 17 10.000 kişi ile yapılan ankette Müslümanların verdikleri oyların dağılımı Birinci turda François Hollande % 59 Jean-Luc Mélanchon %23 François Bayrou %7 Nicolas Sarkozy %4 Marine Le Pen %2 İkinci turda tercihi François Hollande’dan yana olan % 93 Le Figaro 2012 324 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi İSLAMOFOBİK VAKALAR, 2015/ OCAK AYI 2014 KAYNAK: CCIF Toplam vakalar 764 153 Günde ortalama 2 5 Dini kurumlara saldırı 25 30 Fiziki saldırı 22 10 Ayrımcılık eylemleri 586 - Kurumsal ayrımcılık eylemleri oranı %71 - %10,6 %70 Bir önceki yıla göre artış oranı İSLAMOFOBİK VAKALAR, 2015/ OCAK 2013 2014 Toplam 226 133 128 Taciz, şiddet, kundaklama 62 55 33 Sözlü, yazılı ve el hareketleri 164 78 95 KAYNAK: OBSERVATOIRE AYI Kaynak: Bu kısımda yer alan tablolar, çalışmada bulunan makalelerde ortaya konulan rakamsal veriler ışığında Arş. Gör. Meltem Çelik Dirsehan tarafından veri kaynakları dikkate alınarak oluşturulmuştur. 13. FRANSA, AYRIMCILIK VAKALARI KRONOLOJİSİ Bu kısımda dikkate alınan tarihsel dizgi, her bölümde kaynak gösterilen haberlerin yayın tarihine yahut haberde söz edilen açık vaka tarihine göre yapılmıştır. Vakalar, kültür, din, eğitim, ekonomi, siyaset ve örgütlenme temalarına dair Fransa’da gelişen olaylar Fransa’nın 2014’teki genel kamuoyunu yansıtması ve tartışmaların genel tartışma noktalarını içermesi bakımından mühimdir. Bu bölüm, çalışmadaki tüm makalelerde ortaya konulan vakalar arasında ön plana çıkan vakaların makalelerden derlenmesi sonucu oluşturulmuştur. 2013’te vuku bulan ve etkisi 2014 yılına değin süren bazı gelişmeler: Eylül 2013 – Eylül 2014: Panthéon-Sorbonne Üniversitesi öğretim üyesi Doçent Marie-Anne Valfort, 6.231 iş ilanına aynı profillerle ama Yahudi, Katolik ve Müslüman isimleri olan hayali adaylarla başvuru yapmış, Müslümanların Katoliklere göre daha fazla ayrımcılığa uğradıkları sonucuna ulaşmıştır. 06.07.2013: 6 Temmuz 2013’te Fransa bir ilki gerçekleştirip, İslam düşmanlığını açık açık ortaya koyan ve amacının bu yönde olduğunu basın yoluyla yayan, Müslümanların peygamberini ‘tecavüzcü’, kendilerini de ‘eskiden Müslüman’ olarak 1 Bu bölüm Araş. Gör. M. Çelik Dirsehan tarafından her ayrı bölümde incelenen vakaların derlenerek tarihsel olarak düzenlenmesiyle oluşturulmuştur. 326 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi tanımlayan kişilerin ‘dünyayı değiştiriyorum’ sloganıyla, Fransa Eski Müslümanlar Konseyi (Conseil des Ex-Musulmans de France) adı altında dernekleşmelerine izin verdi. Ocak – 2014 01.01.2014: Ocak itibari ile nefret temelli ve kişileri İslamofobiye sevk eden Fransa Eski Müslümanlar Konseyi (Conseil des Ex-Musulmans de France), Fransa entelektüelleri tarafından destek görmeye başladı. Kendini laik gazeteci olarak tanımlayan, France Culture kanalında program yapımcısı ve sunucusu olan Caroline Fourest tarafından medyatik hale getirilmektedir. 14.01.2014: Bir teknik lisede eğitim gören başörtülü bir öğrencinin bir mağazada staj başvurusunun kabul edilmemesi, öğrencinin özel sektörde başörtü yasağının bulunmadığı itirazı üzerine staj eğitimine devam vakası gerçekleşmiştir. 17.01.2014: Sırma Oran Martz’a ilişkin hakaretlerle dolu, hedef gösteren ve ‘inkârcı’ suçlamasıyla yazdığı yazı sebebiyle açılan Leylekyan davası Leylekyan’ın temyize gitmesine rağmen 1 yıl tecilli hapis ve 4,500 € para cezası ile neticelenmiştir. 18.01.2014: Nice Havaalanı’nda görevli bir güvenlik görevlisinin iş arkadaşlarını Arapça selamladığı için dini radikalleşme gerekçesiyle yetkilerinin elinden alındığı belirtilmiştir. 20.01.2014: Nice şehrinde okul gezisine kabul edilmemesine karşı başörtülü annenin dava açması ve davanın 09.06.2015’te mağdur annenin lehine sonuçlanması. 22.01.2014: Fransa Başkanı F. Hollande Fransa’nın 22 yıl sonra Türkiye ’ye başkanlık rütbesinde yaptığı ilk diplomatik seyahati gerçekleştirmiştir. 27.01.2014: Suriye El-Kaidesinin saflarına katılmak için Türkiye’ye gelen 15-16 yaşlarındaki Eyüp ve Yasin adlı çocuklar ailelerinin takibi sonucunda ailelerine teslim edilmiştir. 13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi 31.01.2014: Kamu sağlık kuruluşundan saglık hizmeti almak için dişçiye giden başörtülü bir Müslüman kadının başörtünün diş muayenesine hiçbir engel teşkil etmemesine rağmen doktor tarafından başörtüsünü çıkarması talebinde bulunulmuştur. Olayın akabinde edilen şikâyetler üzerine sağlık merkezinin yönetimi bu uygulamanın yasa dışı ve ayrımcılık olduğu gerekçesiyle doktorun keyfi ve ayrımcı davranışları engellenmiştir. Şubat – 2014 06.02.2014: Fransa’nın Güneybatısında bulunan Montpon-Ménestrol şehrinin belediyesine, Montpollü Müslümanlar Derneği, dernek binası yapımı için satın aldıkları bir araziye imar izni talebinde bulunmuş ancak başvuru farklı dernekler ve kişiler tarafından manipüle edilerek ‘her gün beş vakit insanları namaza davet edecekleri yerler inşaa etmek istiyorlar’ söylemleriyle belediyenin bu binanin inşaatına engel olması için kampanyalar başlatılmıştır (Journal des Mosquéeş de France, 2014). 18.02.2014: Fransa’nın oy kullanma hakkı olan Müslüman vatandaşlarının Sosyalist Parti’ye yönelik oylarının azalması ve bunun nedenleri tartışılmıştır. Mart - 2014 17.03.2014: 2014 yerel seçimlerinde Cezayir asıllı Ferid Eid Sol Cephe’den (Front de Gauche) aday olur. Ne var ki Eid’in anne ve babası Fransa’da doğmadıkları için oy verme hakkına sahip olmamalarından ötürü Eid’e seçimlerde destek olamamıştır. 17.03.2014: Müslümanlar ile yapılan röportajlarda siyasi haklarının verilmediğini düşünen Müslümanlar uzun yıllardır Fransa’da yaşayıp; aktüalite ile ilgili şahsi fikirleri olmasına ve ülkede olan biteni dinleyip takip etmelerine rağmen, oy 327 328 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi kullanma hakları olmadığı için kendilerini ifade edemediklerini düşünmekte ve kendilerini dışlanmış hissettiklerini belirtmiştir. 17.03. 2014: Epinay-Sur-Seine’de Müslümanların bir ibadet yeri açmak üzere bir binayı satın alma girişimine sağ partili belediye başkanı Hervé Chevreau tarafından engellenmesi. 23.03.2014: Lunel şehrinde belediye başkanlığı seçimlerinde, vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere gelen 18 yaşındaki başörtülü Müslüman bir kadının oy kullanması aşırı sağ partili gözlemci tarafından engelleme girişiminde bulunulmuştur. Nisan - 2014 02.04.2014: Montbéliard bölgesi Sosyalist Parti’nin belediye başkan adayı olan Jacques Hélias, 2014 yerel seçimleri sırasında başkanlığı merkez sağ Halk Hareket Birliği (UMP) partisinden aday olan Marie-noëlle Biguinet’e kaptırmıştır. Bunun nedenini seçimlerin ikinci turuna İlker Çiftçi’nin bağımsız aday olarak katılarak % 10,9 oranında bir oy almasına bağlamış ve Çiftçi hakkında “bu pis Türk (cette saloperie Turc)” nitelemelerini kullanmıştır. 07.04.2014: Okul yemekhanelerinde helal et verildiğini ve domuz etinin yasaklandığını iddia eden aşırı sağ parti (Front National) başkanı Marine Le Pen tarafından 11 şehirde okul yemekhanelerinde alternatif menülerin yasaklanacağını duyurmuştur; oysaki Fransa’da okul yemekhanelerinde hâlihazırda böyle uygulamalar yoktur. 08.04.2014: Anaokulu öğretmenliğinde okuyan başörtülü bir öğrencinin pedagojik formasyon başvurusunun kabul edilmemesi, öğrencinin özel okullarda başörtü yasağının bulunmadığı itirazı üzerine pedagojik formasyona yeniden kabul edilmesi vakası yaşanmıştır. 15.04.2014: Fabien Engelmann “Solculuktan Vatanseverliğe” başlıklı bir kitap yayınlamıştır. Burada Engelmann “Muhammedi ideolojiyi reddeder” ve bu ideolojinin “Fransa 13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi anayasası ile tam bir karşıtlık içinde” olduğunu dile getirir. İslamı çok “saldırgan, demokrasi, kadın ve insan hakları ile bireysel özgürlükler açısından tehlikeli” bulur ve bu düşüncelerinin akabinde Engelmann Milliyetçi Cephe’den Hayange belediye başkanı seçilmiştir. 15.04.2014: Dijon şehrinde oturum kartı başvurusunda bulunan ve iş yerinde başörtü giymesi sebebiyle valilik tarafından talebi reddedilen Müslüman bir kadının Saone-et-Loire Mahkemesine açmış olduğu davanın davacı lehine sonuçlanmıştır. 24.04.2014: İnkâr yasasına yöne Ermeniler Nisan ayında Champs Elysee’de Türkiye ve Türklere karşı gösteriler yapmış, bunun üzerine Nisan ayında başkan Hollande, Ermenistan’ın başkenti Erivan’a ‘Soykırım Anıtı’nı ziyarete gitmiştir. 24.04.2014: Mantes-la-Ville’de Müslümanların bir ibadet yeri açmak üzere bir binayı satın alma girişimine aşırı sağ partili (Front National) belediye başkanı Cyril Nauth tarafından engellenmiştir. 30.04.2014: Paris’te inkâr yasası karşıtı gösterilerin hazırlık komitesinde bulunması ve gösterilere katılması sebebiyle kendisi ve ailesinin Ermeni kökenli iki kardeş tarafından telefonla taciz, küfür ve ölüm tehdinde bulunulması şeklindeki Emine Çetin davası karara bağlanmıştır. Buna göre ifade özgürlüğü vakası kişisel ve etno-kültürel onurun çiğnenmesini içeren davada, Versailles Temyiz Mahkemesi’nde açıklanan kararda Ermeni ırkçılar dört ve altı ay tecilli hapis cezası ve 5000’er Avro tazminat ile avukat masraflarını karşılama cezasına çarptırılmıştır. Mayıs - 2014 16.05.2014: “Les Guignols de l’Info” adlı komedi programında kuklalar haber sunmaktadır ve ünlü Fransız gazeteci Patrick Poivre d’Arvor’un kuklası, Soma’da hayatını kaybeden işçileri anlatırken “…ben ne anlatıyorum. Türk madenciler kimin umurunda. Bugün bayram, Cannes’dayız.” ifadelerini kullanıp 329 330 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi stüdyoya giren kadınla Pharell Williams’ın “Happy” müziği eşliğinde dans etmiştir. 21.05.2014: Paris merkezli bir dernek olan “Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi” hakkında yapılan yargılama sonrasında derneğin başka bir ülkede faaliyet gösteren (PKK) terör örgütü adına para topladığı, bu örgütün finansmanını sağladığı ve propagandasını yaptığı gerekçesi ile dernek hakkında cezai yaptırımlar uygulanmış, aynı zamanda Fransız Ceza Kanunu’nun 421-2-1 ve 421-2-2. maddelerindeki terör örgütü finansmanı ve üyeliğine ilişkin gönderme ile Fransız Ceza Kanunu’nun 131-38. maddesindeki ek yaptırımlardan derneğin statüsüne son verilmesi kararına varılıp kültür merkezi 2014’te kapatılmıştır (Cour de Cassation, crim. 21-05-2014 n° 13-83.758). 24.05.2014: Mehdi Nemmouche adlı Fransız Müslüman bir genç, Brüksel Musevi Müzesi’nde dört kişiyi katletmiştir. Haziran – 2014 04.06.2014: Fransa’da hatırı sayılı 15 Müslüman dernek temsilcisi olan ve Dernek içinde Fransız Hükümeti, İçişleri Bakanı tarafından temsil edilen, Fransa İslam Konseyi (Le Conseil Français du Culte Musulman), 2014 Haziran ayında üyelerini bir araya getirerek,oluşan gergin havayı yumuşatma amaçlı Fransa Müslümanları Vatandaşlık Sözleşmesi’ni yayınlamıştır (Convention Citoyenne des Musulmans de France, 2014). 06.06.2014: Thionville şehrinde peçeli çarşaflı bir kadının salona alınmaması üzerine sosyal aktivite olarak spor salonlarına girişlerinin engellenmesine ve ayrımcılığa karşı 2008’de açılan dava neticelenmiş ve spor salonu 500 € para cezasına çarptırılmıştır. 19.06.2014: Ilımlı Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir semtte ikamet eden 14 yaşındaki kolej öğrencisi kız DAİŞ’e katılmak için evini terk etmiştir. 13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi 23.06.2014: Lagny-le-Sec şehrinde okullarda domuz eti bulunan menülerde alternatif yemeklerin sunulmasının sağcı belediye başkanı tarafından yasaklanmıştır. 24.06.2014: Başörtüsüyle özel bir kreş olan Baby Loup’ta çalışan Fatima Affın’in yaklaşık dört yıldır süren davası, 2014’te özel işyeri lehine sonuçlanmış ve Affın’in, iş yerini suistimal ettiği kararına varılmıştır. 30.06.2014: 2008 yılında Fatima Afif adlı kadın, doğum izninden türbanlı dönmesinin ardından önce başörtüsünü çıkarması yönünde uyarılmış, sonrasında görevi suistimal ettiği gerekçesiyle, çalıştığı Baby Loup isimli kreşten çıkarılmıştır. Karar, Mantes-la Jolie İş Mahkemesi ve Versailles Temyiz Mahkemesi tarafından haksız bulunmuştur. Kasım 2013’te ise Paris İstinaf Mahkemesi, kreş lehine görüş bildirmiştir. Yargıtay Haziran 2014’te kreşi haklı bulmuştur. Temmuz– 2014 01.07. 2014: Paris’te Gazze’ye destek amaçlı yürüyüşlerde antisemit eylemler meydana gelmiştir. 01.07.2014; AİHM’de peçeli çarşaf ve burka ceza yasasıyla 2011 yılında açılan insan hakkı ihlali davasından 2014’te çıkan sonuç, Fransa’nın bu yasa ile dini bir hak ihlaline yol açmadığı doğrultusunda olmuştur. 05.07.2014: Banliyö bölgesi Wissous’ta gerçekleşen iki çocuklu başörtülü bir kadının bölgede halk plajına girişinin engellenmesi vakasında 12 Temmuz’da Versailles İdare Mahkemesi belediyenin plaj için aldığı yazılı kararları Fransız kamusal alanlarında devlet okulları hariç başörtüsünün kullanım serbestliği gerekçesiyle ikinci defa askıya almıştır. 07.07.2014: Fransız vatandaşlığına başvuran Müslüman bir kadının, görüşme sırasında başörtü giymesi sebebiyle başvurusu kabul edilmemiştir. 331 332 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 08.07.2014: Fransa İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve Reuters’a 800 Fransız vatandaşının DAİŞ militanı olmak için çalıştığını, Suriye’de hali hazırda 600 vatandaşlarının bulunduğunu ve 100 kişinin de DAİŞ saflarında savaştıktan sonra geri dönmekte olduğunu beyan etmiştir. 13.07.2014: Paris’te Gazze’ye destek amaçlı yürüyüşünde antisemit eylemler meydana gelmiştir. 17.07.2014: Hülya Beyazıt’ın 5 çocuğuna el konulması ve koruyucu aile meselesi vakası çocukların ağır şiddete maruz kalmasının 4. ayında Türkiye’de duyulmuştur. 17.07.2014: Katolik okulundan mezun Müslüman bir öğrencinin yıl sonu sınav sonuçlarını almak için mezun olduğu okula başörtülü olarak gitmesi ve okula kabul edilmemesi, öğrencinin başörtü yasağının özel okulları kapsamadığı itirazı üzerine okuldan talep ettiği belgeleri alması. 19.07.2014: Paris’te Gazze’ye destek amaçlı yürüyüş yasaklanmıştır. 20.07.2014: Sarcelles’de Gazze’ye destek amaçlı yürüyüş yasaklanmıştır. 31.07.2014:Yükseköğretimde eğitim görme hakkını kazanan Müslüman bir öğrencinin üniversiteye kabul edilmemiş ve öğrencinin başörtü yasağının yükseköğretimi kapsamadığı itirazı üzerine üniversiteye kaydı gerçekleştirilmiştir. 31.07.2014: Başörtülü genç kızın kent spor etkinliklerine katılmasının engellenmesi vakası, şikâyet sonucu başörtülü kızın faaliyetlerden yararlanmasına izin verilmiştir Ağustos – 2014 03.08.2014: Annesi Hıristiyan, babası ılımlı Müslüman olan Tunus asıllı 17 yaşındaki bir çocuk Türkiye sınırında kurtarılmıştır. Türkiye sınırında bir köyde konuşlanmış El-Kaide tugaylarına katılan oğulları ile örgütten kaçışından sonra da Fransa’da gözaltına alınmıştır. 13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi 08.08.2014: Fransa’da oturum kartı almak için 13 yıldır Fransa’da yaşayan Müslüman bir kadının valiliğe başvurması sonucunda kadının talebi valiliğe başörtülü olarak gelmiş olması sebebiyle reddedilmiştir. 18.08.2014: Taşeron bir firmada çalışan ve Müslüman olduğu çevresi tarafından bilinen bir mühendisin, Nogent-sur-Seine Nükleer Santrali’ne girişine izin verilmemiştir. Bunun üzerine kararın haklı gerekçelere dayandırılamaması nedeniyle mühendis işini kurtarmak için yasal mücadele başlamıştır. 22.08.2014: Primark alışveriş merkezinde başörtülü bir çalışanın ve başörtülü müşterilerin içeriye girişlerinin engellenmesi vakası gelişmiştir. 28.08.2014: “Beko Fransa”nın elektronik ev eşyası sektöründe %8,6’lık pazar payına sahip olduğu açıklanmıştır. 29.08.2014: 14, 15 ve 17 yaşlarındaki genç kızlar DAİŞ’e katılmak için internetten irtibat kurmalarından ötürü yargılanmıştır. Eylül – 2014 14.09.2014: Bernard Cazeneuve’un açıklamalarına göre 930 Fransız vatandaşı Suriye ve Irak’ta olup, 36’sı o bölgede ölmüş, 180’i bölgeden ayrılmış ve transit halindedir. Bu net rakamlara göre, Fransız cihatçı sayısı 2013’te henüz 50 kişiyken, 2014 Nisan ayında 500’e ve dört aylık süre zarfında 930’a yükselmiştir. 22.09.2014: DAİŞ’e bağlı olduğu iddia edilen bir örgüt tarafından 55 yasında Hervé Gourdel isimli bir Fransız’ın, Cezayir de kaçırılıp başının kesilmesinden sonra (Le Monde, 2014 a) sözlü ve fiili saldırıların dozu özellikle 2014’ün sonlarına doğru arttığı öne sürülmüştür.. 23.09.2014: Cezayir’e turist olarak giden Fransız Hervé Gourdel DAİŞ’e bağlı “Halife’nin Askerleri” tarafından infaz edilmiştir. 333 334 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 28.09.2014: Carrefour’da çalışan Hafida isimli kasiyer, uzun bir izin almış ve tekrar işe döndüğünde tesettürle çalışmaya başlamıştır. Bunun üzerine kendisine sözleşmesinde yer alan müşteriyle iletişim halindeki personelin politik, sendikal veya dini işaretleri taşıyamayacakları hatırlatılmış, hakkında soruşturma açılmış ve çalışan işten çıkarılmıştır. Lyon iş mahkemesi ise herhangi gerçek bir sebep olmaksızın işten çıkarma yapmasından ötürü Carrefour’u suçlu bulmuştur. Ekim – 2014 11.10.2014: Kamusal alanda yüzü gizlemeyi önleyen peçeli çarşaf veya burka (niqab/burqua) giyenlerin 150 Avro para cezasına çarptırılacağını belirten yasa Mecliste onaylanmıştır. 14.10.2014: Temmuz 2014’te İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve başlattığı yasal düzenlemeler ile ilk olarak derneklerin hareket alanlarına kısıtlamalar getirtmiştir. Hazırlanan kanun tasarısının amacı terörizm ile mücadeledir. Bu proje ile birçok alanda özgürlüklere sınırlamalar konmuştur. Bunlardan biri, Fransız makamları tarafından radikal görüşlere sahip olduğu kabul edilen kişilerin, resmi makamlarca ülkeye girişlerinin engellenebilmesidir. Bu durum yabancı menşeli dernek üye ve başkanlarının seminer, konferans veya benzeri programlar için halka açık veya dernek üyelerine konuşma yapmalarına veya katılımcı olmalarına dolaylı olarak engel getirme yolunu açmıştır. Birçok dernek bu konuda rahatsızlığını ifade etse dahi tasarı 14 Kasım 2014’te resmi gazetede yayınlanmıştır (Journal officiel, 2014). Kanun aynı zamanda kişisel veya herhangi bir derneğe ait yayın yapan sosyal medya organını cihat propagandası veya terörizm propagandası olarak nitelendirdiği yayınlardan dolayı kapatma yolunu da açmıştır. 17.10.2014: Anti-cihat yasa taslağı Meclisten geçtikten sonra da benzer şekilde Cihatçı gruba katılan Flavien Moreau’da yakalandıktan sonra yargılandığı mahkemede 7 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiştir. 13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi 21.10.2014: Opera salonunda burka giyen bir kadın salondan rencide edilerek atılmıştır. 25.10.2014: Milliyetçi Cephe üyelerinden Maxence Buttey din değiştirerek Müslüman olmuş ancak bu durum parti içinde tepkiye olumsuz tepkiyle karşılanmıştır. Buttey’in İslam dinini benimsediği ve partinin diğer üyelerine İslamı öven bir video gönderdiği için başkalarını kendi dinine sokmaya çalışmak (prosélytisme) gerekçesiyle partiden geçici olarak uzaklaştırılması kararı alınmıştır. 27.10.2014: Sosyalist Eğitim Bakanı Najat Vallaud-Belkacem’in dini stigmatize eden ve bazen de İslamofobi’nin bir maskesi olan ‘agresif laikliği’ (laicité de combat) kınamış, laikliğin tarafsızlık ilkesinin velileri kapsamadığından anneler de gezi okullarında kabul edilmeli açıklamasında bulunmuştur. 27.10.2014-25.11.2014: İş yaşamında algılanan ayrımcılığın ölçülmesi hakkında iş yaşamında ayrımcılık algısı barometresi çalışması yapılmıştır. Bu çalışmaya göre; yaş, cinsiyet, fiziksel görünüm, engel, köken ve deri rengi iş yaşamında algılanan temel ayrımcılık unsurlarıdır. 28.10.2014: Quimper’de Türk kökenli Müslümanlarının cami projesi aşırı sağ partisine (Front National) yakın Quimper Resistance Derneği tarafından protesto edilmiştir. Kasım - 2014 07.11.2014: 2014 öncesi faklı ülkelerde Cihatçı olarak eğitim gören David Drugeon isimli Fransız Suriye’de öldürülmüştür. 07.11.2014: Livry-Gargan şehrinde Müslümanların kurdukları Kızgın Aileler Kolektifinin çabaları sayesinde şehrin anaokulu yemekhane menülerinde zorunlu olarak et verilmemesi okul yönetimi tarafından kabul edilmiştir. 335 336 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 07.11.2014: Yükseköğretim sınavlarına hazırlık dersleri veren bir dershaneye kayıt yaptırmak isteyen Müslüman bir öğrenci, dershaneye kabul edilmemiştir. 09.11.2014: DAİŞ’e üye toplayarak cihatçı yetiştiren grubun başında olan Fransız Fares Mourad 2014 yılı Ağustos ayında yakalanmış ve Türkiye tarafından Fransa’ya iade edilmiştir. 09.11.2014: Bir SNCF işçisi, dini inanışlarından ötürü iş yerinde alkol almayı reddettiği için dini ayrımcılığa uğrayıp 2013’te işten çıkarıldığını belirterek iş mahkemesine başvurmuştur. 13.11.2014: Lise mezunu 11 başörtülü öğrenci, şehrin belediye başkanının ve gazetecilerin bulunduğu mezuniyet törenine kabul edilmemiştir. Aralarından bir öğrenci ise diplomasını başka bir öğrenciye vekâlet vererek almıştır. 15.11.2014: Clichy-sous-Bois şehrinde, liseden mezun olmuş başörtülü bir öğrenci, mezuniyet törenine kabul edilmemiştir. Bunun üzerine öğrencinin başörtü yasağının yalnızca eğitim görmekte olan öğrencileri kapsadığı itirazı üzerine diploma törenine katılmasına izin verilmiştir. 17.11.2014: Cihatçı kimliğiyle DAİŞ’e katılan pek çok kadın 2014 yılında Suriye’ye giriş yapmıştır. Buna göre 2014 Kasım ayında açıklanan verilerde Fransız Cihatçı sayısı 376’sı kadın, 88’i çocuk olmak üzere 1132 olarak açıklanmış, Bu sayı Cazeneuve’a göre 1 Ocak 2014’ten itibaren %82 oranında bir artışın hasıl olduğunu göstermektedir. 21.11.2014: Poitiers Üniversitesi Rektörlüğü tarafından dağıtılmış olan “Radikalleşmeye Karşı Mücadele” başlıklı resmi bir belgede, gençlerin radikelleşmesini ortaya koyan ‘bireysel dış göstergeler’ arasında uzun kıyafet, uzun sakal, İslami kıyafet gibi Müslümanları hedef alan semboller bulunmaktadır. 24.11.2014: Eski başkan Nicholas Sarkozy ayrımcı ve ırkçı açıklamalarda bulunmuş ve “Cezayirli ve Faslı bir ailenin çocuğu olan” Reşide Dati’yi Adalet Bakanı olarak teklif etmenin “ceza politikaları söz konusu olduğunda mantıklı” olabileceğini dile getirmiştir. 13. Fransa, 2014 Ayrımcılık Vakaları Kronolojisi Aralık – 2014 05.12.2014: İnkâr Yasası tasarısı üzerine baskı yapan Ermeni lobisine karşın gergin havada Nisan ayında dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, tehcir sürecinde vefat eden Ermeniler için başsağlığı ve acıların paylaşıldığı mesajı iletmiştir. Ancak Türkiye’nin bu sıcak olumlu yaklaşımına rağmen Ermenilerin Türklere karşı olumsuz tutumları ve etkinliklerinin Fransız meclisi ve kamuoyundan destek gördüğü medyada tartışılmaktadır. 09.12.2014: Raincy’deki Kadınlara mahsus ayrılan Orty Gym spor salonuna peçeli ve başörtülü kadınların gitmesi Belediye Başkanı E. Rault tarafından şehircilik komisyonunun olumlu raporlarına rağmen kapatılmıştır. 09.12.2014: Sargé-lès-Le Mans ve Vénissieux belediye başkanları tarafından okullarda vejetaryen menüleri kaldırma kararı alınmıştır. 13.12.2014: Axa, La Poste, Total gibi firmalar, anonim CV uygulamasını test etmeye başlamıştır. Kısaca anonim CV, iş başvurusu yapan adayların fotoğraf, isim, cinsiyet, milliyet ve adres gibi bilgilerini içermeyen CV’lerdir. Ancak, bu sefer de adaylara yönelik bir ayrımcılık iş görüşmelerinde ortaya çıkabilmektedir. Türk veya Mağriplilerin Fransızlardan farklılaşan isimlere sahip olması nedeniyle iş başvurularında görüşmelere kabul edilme şansları 2012’ye göre artmıştır. Lakin araştırma sonuçlarında göçmen kökenli adayların diğer adaylara kıyasla bir görüşmeyi başarıyla tamamlama oranının %26, işe alınma oranının ise %32 daha az olduğu belirtilmektedir. 17.12.2014: Bu yasayla ilgili Cassandra Bellin davası 2013 Temmuz ayında yaşanan polis tetkikatı esnasında aşağılayıcı davranışlarından ötürü eşinin polislere müdahale etmesi sonucunda oluşan arbede ve tutuklama olayına dair açılan dava sonuçlanmıştır. Buna göre mahkeme İslamofobik davranışlarda bulunduğu iddia edilen polisler değil C. Bellin’e ve eşine para ve hapis cezasını onamıştır. 337 338 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 20.12.2014: 20 yaşında ve 2013’te Müslüman olmuş Fransız bir gencin Joué-lès-Tours (Dijon) kentinde 20 Aralık 2014 tarihinde bir polis memurunu karakol önünde “Allah-u Ekber” diyerek yaralaması, sosyal medya hesabında “cihatçı” olarak nitelendirilen gruplara ait bayrakların bulunması, olayın İslami terörizm olarak nitelendirilmesine ve kentte bulunan bazı Müslüman dernek ve örgütlere baskınlar düzenlenmesine sebebiyet vermiştir. 23.12.2014: Sağlık hizmeti almak üzere doktora giden peçeli çarşaf giyen diğer hastaların bundan rahatsız olmadıklarını söylemesine rağmen kadının doktor tarafından diğer hastaların şikâyeti üzerine başka bir odada tecrit edilmeye çalışılması ve kamu hizmetinden dışlanması olayı gerçekleşmiştir. 26.12.2014: Paris’te Anadolu Kültür Merkezi’ne Ermeniler tarafından saldırıda bulunulmuştur. Saldırıda merkezin dış girişi ve vitrinleri sprey boyalarla zedelenerek kapıya “Ermeni Soykırımı, özür ve tazminat için savaşın” ifadesi yazılmıştır. 31.03.2015: İnkâr Yasası için tasarı hazırlayan vekilin tasarıya eklediği belgelerin kaynağının tarihsel ve objektif analizlerle meseleye yaklaşılmadığı, bu kaynakların belirsiz internet ansiklopedisi olan Wikipedia’dan kopyaladığı ortaya çıkmıştır. Dizin 11 Eylül 21, 45, 58, 112, 192, 282 1901 sayılı Dernekler Kanunu 263 1905 tarihli kanun 38 2005 ayaklanması 107, 114 AB Anayasası 96, 102 ABD 42, 95 açlık grevleri 214 Afrika 20, 39, 40, 45, 49, 50, 52, 53, 66, 114, 131, 224, 263, 269, 270, 289, 290, 306, 318 AİHM 90, 123, 125, 126, 226, 331 aile birleşimi 59, 62, 66, 68, 70, 271 Aile Birleşmesi Yasası 60 aile birleştirme programı 55 Alevi 156, 272, 320 alternatif menü 32, 165, 188, 189, 190, 328 alternatif menüler 165, 189, 328 altkültür 113, 115, 125 Anadolu Kültür Merkezi 123, 338 Anayasa 28, 36, 42, 60, 96, 98, 121, 152, 218, 230, 232, 235, 238, 241, 243, 259, 260, 279, 294 anonim CV 223, 311, 337 Antisemitizm 34, 283, 289, 294, 295, 298 Anti-Siyonist 246 Arap 41, 58, 65, 78, 93, 111, 119, 187, 318, 321 ASE 130, 134 asimilasyon 31, 37, 38, 46, 55, 56, 61, 71, 74, 93, 97, 105, 108, 130, 132, 309 asimilasyoncu 31, 45, 74, 92, 95 asimile 18, 38, 47, 54, 55, 61, 67, 72, 214 aşırı sağ 23, 60, 63, 159, 160, 167, 189, 243, 244, 249, 290, 293, 295, 307, 308, 328, 329, 335 aşırı sol 243, 245, 295 Avrupa 18, 20, 23, 24, 29, 35, 36, 38, 39, 45, 47, 51, 54, 55, 62, 66, 68, 73, 85, 90, 95, 102, 103, 104, 117, 121, 122, 123, 132, 134, 139, 152, 153, 154, 164, 167, 183, 186, 190, 194, 213, 214, 215, 219, 226, 231, 238, 244, 248, 254, 258, 261, 270, 288, 289, 290, 292, 296, 298, 305, 306, 315, 318 Avrupa Birliği 18, 29, 85, 102, 152, 154, 164, 183, 186, 214 Avrupa Konseyi 90, 102, 248, 254 Avrupalı kimliği 47, 103, 104, 108 Aydınlanma 36, 42, 92 Aydınlanmacı 47 aydınlar 42 340 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi ayrımcı 32, 46, 61, 68, 103, 105, 107, 114, 115, 189, 194, 195, 197, 248, 249, 253, 307, 312, 336 ayrımcılık 18, 19, 23, 28, 29, 30, 32, 33, 34, 41, 54, 55, 66, 67, 71, 87, 100, 104, 105, 107, 115, 120, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 134, 135, 152, 154, 168, 187, 213, 221, 223, 224, 225, 226, 239, 241, 252, 254, 286, 297, 309, 313, 320, 323, 324, 327, 335, 337 Ayrımcılık Yasağı 154 azınlık 19, 39, 41, 71, 88, 90, 91, 101, 103, 108, 113, 132, 154, 184, 261, 307 Azınlık 228 bağımsızlık 40, 46, 51, 57 Banliyö 23, 56, 75, 109, 113, 135, 331 banliyö 31, 56, 66, 75, 105, 107, 109, 114, 128, 135, 186, 271 banliyö isyanları 56 barış 25, 154, 261, 288, 313 başörtü 32, 128, 167, 168, 182, 187, 190, 192, 195, 196, 197, 282, 326, 328, 329, 331, 332, 336 başörtüsü 24, 31, 42, 71, 76, 88, 90, 105, 107, 114, 124, 125, 126, 128, 129, 166, 190, 191, 192, 193, 226, 307, 309, 310, 311 Başörtüsü Vakası 124 Batı-dışı 17, 47, 54 Batılı 22, 47, 48, 51, 125, 289 Bayrou Genelgesi 192 Beur Hareketi 107, 110, 111 Birleşmiş Milletler 29, 98, 238, 239, 261 BM 96, 98, 101, 102, 261 Bret 120 bubu 105 burka 71, 88, 105, 125, 126, 331, 334, 335 cami 31, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 164, 269, 282, 286, 310, 320, 321, 335 cami inşaası 31 Cazeneuve 117, 275, 290, 332, 333, 334, 336 CCIF 106, 108, 124, 126, 127, 128, 142, 147, 159, 164, 166, 167, 168, 169, 174, 175, 177, 190, 194, 195, 196, 198, 205, 206, 207, 269, 314, 317, 320, 321, 324 cellebe 93, 105 Cenaze Fonu 161 CESEDA 59, 60 Cezayir 39, 40, 49, 50, 51, 52, 53, 57, 58, 63, 95, 112, 155, 192, 214, 216, 253, 269, 274, 282, 283, 287, 305, 318, 319, 320, 327, 333 Cezayir Bağımsızlık Savaşı 51 Cezayirli 51, 66, 214, 252, 253, 270, 318, 319, 336 Chevreau 160, 174, 328 Chirac 62, 63, 192, 243 Cihadist 23, 25, 313 cihatçı 87, 106, 107, 112, 115, 116, 117, 118, 274, 287, 289, 290, 292, 294, 296, 309, 333, 336, 338 Cihatçı kimliği 115, 117, 336 Cumhurbaşkanı 54, 56, 92, 160, 192, 218, 220, 242, 271, 294 Dizin Cumhuriyetçi 46, 54, 58, 62, 74, 92, 94, 95, 125, 244, 248 çoğulculuk 41, 103, 315 çokkültürcülük 91, 98 çokkültürlü 24, 31, 184 çokkültürlülük 24 Çokkültürlülük 41, 90, 139 ÇSGB 69, 77, 217, 318, 319, 322 DAİŞ 34, 106, 107, 115, 117, 118, 119, 283, 284, 285, 287, 288, 291, 292, 293, 295, 296, 298, 320, 330, 332, 333, 336 De Gaulle 52, 53, 93 Debré Yasası 57, 187 Défenseur Des Droits 18 defin 31, 160, 162, 163, 176 değer yargıları 38 demokrasi 17, 19, 30, 103, 245, 249, 259, 313, 329 Dernek Hayatı Yüksek Konseyi 263 dernekler 33, 157, 158, 161, 163, 258, 260, 262, 263, 264, 265, 267, 269, 271, 272, 274, 275, 276, 293, 312, 327 dışlanma 54, 75, 86, 104, 109, 115, 132, 184, 221 dışlanmışlık 112, 114, 116 din ve ibadet 31 dini 24, 27, 31, 32, 33, 38, 41, 42, 56, 57, 64, 71, 76, 86, 90, 91, 93, 95, 101, 103, 104, 111, 115, 116, 124, 125, 129, 135, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 157, 158, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 168, 180, 182, 186, 187, 189, 191, 192, 193, 194, 196, 198, 209, 213, 222, 224, 225, 226, 245, 246, 258, 260, 263, 266, 271, 274, 288, 297, 298, 306, 309, 310, 312, 321, 326, 331, 334, 335, 336 dini azınlıklar 24, 31, 155, 309, 310 dini semboller 124, 129, 161, 180, 182, 191, 193, 194, 196, 246 DİTİB 156, 175, 272, 276, 280, 320 Diyanet 161, 272 DNA testi 60, 75 düşünce, vicdan ve din özgürlüğü 99, 153, 238, 239 Ecole républicaine 180 eğitim 30, 41, 46, 67, 70, 74, 85, 86, 89, 91, 99, 100, 101, 104, 108, 111, 115, 119, 125, 129, 131, 135, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 190, 191, 192, 194, 195, 196, 198, 199, 221, 223, 236, 246, 254, 262, 272, 296, 306, 310, 311, 325, 326, 332, 335, 336 eğitim politikaları 31 eğitimsel 27, 75 ekonomik 17, 20, 21, 24, 27, 32, 35, 37, 40, 45, 47, 48, 50, 53, 54, 61, 69, 73, 89, 91, 96, 100, 101, 102, 103, 108, 109, 111, 112, 114, 184, 209, 211, 212, 213, 215, 217, 218, 219, 220, 221, 225, 229, 237, 253, 254, 263, 269, 271, 281, 306, 307, 308, 311 Ekonomik kriz 184, 217 emek 17, 32, 49, 50, 53, 66, 68, 72, 102, 213, 214, 217, 308, 311, 313 emek gücü 17 341 342 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi emek piyasası 32, 49, 53, 66, 72, 217, 311 entegrasyon 23, 31, 38, 40, 41, 42, 45, 55, 56, 60, 61, 63, 66, 68, 70, 71, 74, 76, 85, 91, 92, 93, 94, 95, 105, 113, 114, 135, 168, 293, 306, 308, 310, 319 Entegrasyon Sözleşmesi 60 enteklektüel 51 Ermeni 120, 122, 123, 136, 329, 337, 338 eşitlik 17, 23, 31, 36, 37, 47, 55, 56, 64, 87, 92, 98, 103, 149, 150, 152, 161, 182, 192, 236, 237, 239, 243, 248, 251, 254, 282, 306, 309, 310, 313 Eşitlik 36, 37, 194, 198, 199, 235, 237, 240 eşitsizlik 25, 54, 61, 87, 112, 114, 223, 309, 313 eşitsizlikler 19, 105 etnik 24, 30, 32, 33, 38, 39, 41, 42, 47, 48, 57, 58, 60, 62, 64, 69, 72, 73, 74, 87, 90, 91, 93, 95, 101, 103, 104, 105, 113, 115, 116, 121, 135, 136, 155, 187, 209, 213, 221, 225, 250, 254, 306, 309, 310, 311, 319, 321, 323 etno-kültürel 62, 108, 113, 120, 122, 132, 136, 329 evrenselcilik 93, 95, 98 evrenselllik 46 Fas 39, 49, 73, 155, 216, 269, 318, 320 Ferid Eid 253, 327 Ferry Yasaları 180 fırsat eşitsizliği 114, 321 fırsat eşitsizlikleri 31, 221 FIS 52 FLN 51 FN 24, 55, 57, 172, 173, 189, 202, 243, 249 Fransa 326 Fransız Cumhuriyeti 24, 35, 36, 37, 288, 310 Fransız evrenselciliği 37, 92, 93 Fransız kimliği 24, 45, 47, 48, 71, 74, 93, 94, 102, 243 Fransız kültürü 24, 47, 60, 71, 95, 109, 128, 129 Fransız laikliği 38, 39 Fransızca 21, 55, 59, 98, 105, 111, 133, 134, 263 Fransızlık 31, 47, 56, 86, 93, 95, 97, 103, 108, 128 gelenek 38, 55, 246 gelişmişlik 17, 47, 212 Genel İşçi Konfederasyonu 211 Gettolaşma 109, 110 gettolaşma 31, 56, 86, 107, 110, 135 GIA 57 Gobelet Yasası 180 göç 27, 30, 32, 34, 45, 46, 48, 49, 50, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 75, 85, 112, 210, 214, 215, 224, 225, 229, 248, 282, 296, 307, 310, 311, 319 göç hareketleri 30, 46, 50 göç kontrolü 58 göç ülkesi 45, 49, 57, 63 göçmen karşıtı politikalar 56, 87, 98, 313 göçmen politikaları 19, 58, 85, 87, 94, 95, 221 göçmenler 18, 23, 29, 39, 40, 48, 53, 54, 58, 60, 61, 64, 65, 72, Dizin 73, 74, 88, 91, 105, 108, 109, 114, 115, 131, 209, 213, 214, 216, 221, 225, 244, 252, 271, 312, 318 Göçmenlere Yönelik Tutumlar 68, 319 güvenlik 22, 23, 62, 90, 100, 102, 103, 115, 131, 134, 154, 158, 212, 219, 225, 235, 240, 261, 326 güvenlikleştirme 62 hak ihlalleri 27, 30, 76, 87, 88, 92, 124, 132, 194 hak ve özgürlükler 17, 19, 25, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 75, 85, 86, 87, 92, 96, 98, 103, 116, 125, 135, 149, 153, 154, 209, 212, 217, 219, 229, 235, 236, 238, 239, 240, 242, 247, 250, 253, 261, 294, 305, 309, 310, 311, 312, 313, 314 Hakların Koruyucusu 219 HALDE 120, 168, 268 Halk Hareketi Birliği 24, 244 helal et 31, 165, 166, 188, 189, 310, 328 helal gıda 165 Hervé Gourdel 34, 283, 284, 287, 291, 293, 295, 297, 333 Hıristiyanlar 41, 323 Hidalgo 68 HLM 109 Hollande 62, 63, 64, 94, 118, 121, 218, 252, 253, 323, 329 Hortefeux 61 I. Dünya Savaşı 50 II. Dünya Savaşı 50, 318 ILO 224, 231 INED 65, 66, 67, 77, 80, 250, 318 INSEE 35, 39, 43, 50, 64, 66, 67, 69, 81, 184, 203, 207, 216, 250, 278, 317, 318, 319, 322 IPSOS 68, 78, 94, 319 ırkçı 32, 33, 100, 105, 107, 167, 246, 248, 249, 285, 290, 294, 309, 312, 336 ırkçılık 46, 67, 71, 113, 252, 312 ibadet hakları 76, 86, 99 içsel balkanlaştırma 56 ideal 74 ifade özgürlüğü 87, 89, 107, 120, 121, 136, 236, 247, 309, 329 ihlal 20, 28, 31, 32, 64, 87, 103, 116, 155, 220, 240, 265, 315 İhtilali 17, 36, 37, 124 ikili emek piyasası 53, 68, 221 ikinci nesil 39, 41, 89, 96, 98, 111, 115, 308 immigration choisie 59, 63 immigration jetable 59 inkâr yasası 121, 123, 329 İnkâr Yasası 87, 120, 309, 338 insan hakları 17, 19, 46, 56, 59, 60, 89, 96, 97, 98, 102, 103, 107, 123, 125, 135, 239, 240, 249, 259, 329 insan haklarına aykırı 59, 60 İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesi 36 İran 111, 192, 282 İslam dışı 25, 313 İslamcı 23, 51, 112, 113, 115, 286, 287, 292 İslami 51, 52, 107, 114, 116, 152, 155, 160, 162, 164, 165, 196, 274, 336, 338 İslam-karşıtı 249 İslamofobik 18, 19, 23, 24, 29, 33, 46, 71, 76, 106, 107, 112, 343 344 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi 124, 125, 135, 313, 314, 317, 320, 337 istatistik 60, 66 istihdam açığı 224 işçi 32, 40, 49, 50, 52, 53, 54, 63, 66, 68, 109, 111, 156, 184, 185, 186, 210, 214, 219, 229, 252, 258, 271, 305 işçi göçü 32, 53, 55, 68 işe alınma ihtimali 222 işgücü 40, 215, 218, 219, 224 İşgücü Anlaşması 50, 219 işsizlik 40, 54, 62, 70, 105, 109, 114, 184, 212, 215, 217, 218, 219, 229, 307, 322 Jospin 191, 193 Joutard 193 jus soli 54, 55, 94, 96 Kamboçya 39, 49, 318 kamu 86, 88, 105, 113, 114, 127, 128, 134, 149, 153, 157, 160, 161, 162, 165, 167, 189, 197, 220, 239, 240, 261, 262, 264, 265, 288, 312, 314, 315, 338 kandura 105 Kardeşlik 36, 37, 237, 269 Kastoryano 72, 74, 78, 79, 91, 93, 124, 128, 140 katliamlar 51, 52 Katolik 38, 42, 95, 151, 152, 156, 179, 187, 195, 197, 210, 241, 263, 325, 332 kendi kaderini tayin 47 kimlik 31, 33, 46, 47, 48, 50, 60, 66, 67, 71, 72, 74, 75, 76, 86, 87, 88, 90, 91, 92, 93, 94, 103, 106, 107, 109, 112, 113, 114, 115, 117, 118, 124, 130, 131, 132, 135, 136, 169, 309 kolonileştirme 48 koruyucu aile 88, 108, 130, 131, 132, 133, 134, 136, 309, 332 köken ülke 45, 60, 62, 66, 70, 71, 73, 74, 76, 86, 108, 308 kuramsal 28, 29 kurucu değerler 31, 92, 94 kuruluş değerleri 19, 30, 87 Kuzey Afrikalı 67, 74, 95, 109, 214, 250, 251 Kültürel farklılıklar 25, 89, 314 kültürel farklılıklarından 18, 19, 132, 221 Kültürel haklar 88, 89, 90, 123, 309 Küresel 23, 48, 307 küreselleşme 41, 47 laik 24, 36, 38, 40, 42, 45, 52, 86, 97, 125, 150, 152, 161, 179, 181, 182, 190, 191, 192, 241, 252, 274, 326 laikleşme 31, 151, 180 laiklik 23, 24, 31, 36, 38, 42, 128, 129, 151, 157, 162, 168, 180, 187, 189, 191, 193, 226, 236, 241, 246, 284, 306, 309, 310 Laiklik yasası 152 laiklik yasası 157 Laiklik Yasası 87 Le Figaro 28, 29, 33, 63, 64, 81, 87, 116, 122, 129, 144, 145, 155, 156, 159, 160, 163, 164, 173, 175, 189, 190, 202, 222, 223, 233, 247, 249, 253, 283, 284, 285, 286, 287, 289, 290, 301, 318, 320, 321, 323 Le Pen 56, 57, 60, 62, 63, 111, 159, 166, 172, 173, 174, 176, 189, 202, 244, 323, 328 Dizin liberal 24, 56, 191, 193, 209, 210, 212, 253, 261, 262 Liberation 28, 29, 33, 51, 63, 82, 87, 126, 128, 145, 253, 254 Lizbon Anlaşması 96, 102, 103, 104 Mağrip 111, 223, 224 manda sistemi 20 medya 23, 29, 30, 33, 62, 87, 94, 106, 184, 188, 227, 252, 274, 276, 281, 282, 286, 309, 313, 334, 338 melez 55, 65, 71, 107, 108, 113 mescitler 156 Metro saldırıları 112 mezarlık 31, 310 mezhep savaşları 38, 42 Milli Görüş 156, 272, 275, 276, 320 milliyetçi 23, 45, 51, 52, 312 milliyetçilik 36, 38, 306 Mitterand 56, 62, 110, 244 modernleşme 48 Monde 28, 29, 33, 87, 121, 124, 145, 152, 155, 156, 160, 163, 165, 166, 171, 172, 173, 186, 189, 196, 197, 198, 202, 225, 274, 278, 279, 283, 284, 291, 292, 293, 294, 301, 320, 333 MPF 57 muhafazakâr 51, 56, 252, 253, 312 müfredat 86 Müslüman Kardeşler 155, 270, 320 Müslüman karşıtı 33, 42, 248, 249, 312 Müslüman kimliği 107, 112, 114, 246 Nakil işlemleri 161 naturalizasyon 55, 57, 58, 61, 64, 66, 69, 70, 71, 73, 95 Nauth 160, 329 Nice 23, 198, 225, 233, 326 OECD 215 OFPRA 69 Okul Yasaları 179 Okulda Din Eğitimi 193 onurlu yaşam hakkı 75 Oran Martz 120, 326 Oryantalist 47, 125 Osmanlı 49, 218 oturum hakkı 55 oturum kartı 167, 168, 329 oy 32, 167, 235, 237, 244, 245, 246, 247, 249, 250, 251, 252, 253, 254, 272, 312, 327, 328 oy kullanma hakkı 33, 235, 237, 246, 253, 272, 312, 327 önyargı 56 örgütlenme 33, 46, 72, 73, 74, 86, 89, 101, 118, 242, 257, 259, 261, 269, 275, 325 Örgütlenme hakkı 257, 312 ötekileştirici 86 ötekileştirilmiş 48, 252 özel okul 32, 187, 194, 195, 328, 332 özgürlük 23, 27, 29, 32, 34, 36, 37, 47, 55, 90, 92, 98, 103, 129, 149, 150, 152, 192, 235, 254, 262, 282, 306, 310, 311, 313, 314, 315 Özgürlük 36, 37, 39, 236, 237 özgürlükler 20, 29, 90, 98, 154, 235, 240, 309, 312, 329 345 346 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi Paris 23, 35, 45, 57, 68, 80, 81, 110, 112, 113, 114, 123, 139, 149, 155, 165, 166, 169, 170, 171, 172, 173, 179, 185, 191, 196, 198, 200, 201, 222, 226, 230, 231, 232, 248, 250, 255, 256, 266, 269, 271, 273, 277, 278, 279, 281, 283, 290, 300, 301, 320, 321, 329, 330, 331, 332, 338 parlamento 192, 221 partiler 23, 32, 243, 245, 247, 248, 252, 254, 258, 260, 284, 312 Pasqua 56, 250 peçeli çarşaf 88, 105, 125, 126, 166, 330, 331, 334, 338 Perinçek 124 Petrol 52, 54, 109, 211 PJJ 130 PKK 69, 266, 330 PMF 246 politika 19, 23, 24, 30, 90, 93, 100, 183, 243 protesto 57, 111, 160, 198, 335 Rebsamen, 223 Recep Tayyip Erdoğan 122, 160, 337 refah ülkesi 21 Reşide Dati 253, 336 rotasyon 54, 214 Rousseau 37, 259 RPR 57 Sakozy II Yasası 59 Salman Rüşdi 112, 192, 282 sanayi ülkesi 17 sanayileşme 48, 85 sarık 105 sari 105 Sarkozy 58, 59, 60, 61, 62, 63, 66, 75, 77, 79, 92, 129, 166, 172, 173, 175, 251, 253, 276, 284, 319, 323, 336 Sarkozy I Yasası 58 seçici göç politikası 59 Senato 242, 243 sendikalar 154, 211, 258, 261 seuil de tolerance 56 sıfır göç 56 sınırdışı 60, 61, 75, 290 sivil toplum kuruluşları 33, 211, 262, 263 siyasal 17, 27, 32, 55, 61, 67, 75, 91, 95, 99, 100, 154, 236, 238, 242, 250, 253, 254, 257, 259, 260, 266, 281, 312 Siyasal İslam 247, 286, 290 siyasi 19, 23, 28, 29, 32, 38, 47, 48, 58, 63, 68, 69, 72, 87, 89, 93, 96, 104, 122, 150, 151, 159, 179, 180, 189, 190, 191, 193, 221, 232, 237, 242, 243, 244, 245, 247, 250, 251, 252, 254, 258, 260, 264, 281, 297, 306, 312 Soğuk Savaş 53 sosyal mobilite 72, 222 sosyal refah 53, 54 Sosyalist Parti 24, 56, 62, 94, 120, 244, 249, 252, 286, 327, 328 sömürge 20, 46, 48, 49, 52, 305, 308 sömürgecilik 17, 20, 25, 48, 313 Strazburg 161, 246 suç 54, 59, 75, 106, 120, 130, 154, 166, 297 Suriye 64, 106, 115, 116, 117, 118, 119, 286, 287, 292, 296, 297, 298, 326, 332, 333, 335, 336 Dizin şalvar 105 takke 105 tanınma politikası 91 tarafsızlık 31, 149, 150, 152, 161, 197, 198, 309, 310, 335 tarihsel 21, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 36, 47, 88, 92, 95, 107, 121, 136, 180, 209, 235, 258, 305, 306, 308, 313, 325, 338 TBMM 69, 70, 74, 80, 278, 318, 322 tek tipleştirici 23 tek tipleştirme 31 terör 19, 21, 23, 114, 118, 266, 283, 289, 296, 313, 330 Terörist 23 tolerans 56, 57, 58, 287 Touraine 85, 109, 113, 141 Tribalat 71, 72, 80, 250 Trinquier 129 Trois Glorieueses 214 Tunus 39, 40, 49, 119, 216, 269, 270, 318, 332 Tunuslu 66, 214, 318 türban 93, 124 Türk ve Müslüman azınlıklar 86 Türk yatırımcı 227 Türkiye 17, 46, 53, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 75, 77, 80, 81, 107, 116, 119, 120, 121, 122, 132, 133, 134, 160, 161, 186, 209, 210, 216, 218, 219, 224, 227, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 269, 271, 273, 278, 308, 315, 319, 322, 326, 329, 332, 336, 337 Türkler 32, 67, 69, 71, 72, 74, 76, 80, 133, 156, 161, 210, 214, 227, 229, 271, 308, 311, 312 UDF 57, 244 UDMF 246, 247 ulus 17, 19, 30, 31, 37, 41, 46, 47, 48, 52, 55, 58, 60, 72, 85, 86, 90, 93, 103, 108, 306, 309 ulusal 19, 24, 45, 55, 56, 60, 62, 72, 92, 93, 94, 99, 100, 101, 102, 104, 124, 154, 155, 167, 180, 184, 188, 190, 191, 192, 193, 237, 238, 242, 245, 260, 261, 263, 282, 283, 286, 309, 313, 315 Ulusal Cephe 24, 55, 58, 60, 62, 63, 111, 308 Ulusal Göç Tarihi Müzesi 63 ulusçuluk 17, 30, 46, 60, 102, 113, 135 Ulusçuluk 37 ulus-devlet 17, 19, 30, 37, 46, 52, 60, 72, 85, 90, 93, 103 ulus-devlet biçimi 17 uluslararası 52, 56, 62, 85, 87, 96, 100, 120, 152, 155, 182, 184, 192, 213, 238, 249, 261, 263, 282, 298, 309, 310 Uluslararası Göç Örgütü 38 UMP 24, 58, 62, 244, 249, 328 UNESCO 182, 205 UOIF 270 uyum 18, 68, 70, 71, 72, 74, 75, 94, 254, 315, 319 uzun etek 32, 196 üçüncü nesil 55, 65, 74, 107, 108, 115, 135, 271 vakalar 19, 23, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 55, 86, 107, 125, 127, 129, 136, 167, 193, 198, 324, 325 Valls 226, 285, 286 vatan 48, 72, 74, 98 347 348 Fransa’daki Müslüman ve Türk Toplulukların Hak ve Özgürlüklerinin Analizi vatandaş 19, 32, 64, 69, 237, 243, 315, 318 vatandaşlık 31, 45, 46, 48, 54, 55, 56, 60, 65, 69, 72, 85, 87, 93, 94, 95, 108, 167, 236, 247, 259, 319, 328 Vatandaşlık 36, 92, 237, 268, 276, 330 Vicdan özgürlüğü 150 Vietnam 39, 49, 318 Villiers 57 yabancı emeği 49 Yabancı işsizliği 41 yabancı karşıtlığı 23, 102 yabancılar 42, 64, 94, 227, 318, 319 yabancıların ikameti 58 Yahudiler 41, 222, 323 yanında 161 yasal 18, 28, 29, 31, 33, 38, 46, 71, 87, 96, 102, 103, 104, 108, 124, 125, 152, 154, 155, 160, 161, 163, 164, 165, 182, 189, 190, 194, 196, 197, 198, 217, 225, 228, 235, 240, 241, 242, 275, 290, 293, 297, 309, 314, 334 yasal düzenlemeler 18, 31, 152, 155, 160, 164, 165, 182, 194, 196, 240, 242, 275, 309, 334 yasalar 19, 59, 62, 85, 98, 154, 180, 241, 299, 311, 313 yerel yönetimler 157, 158, 162, 163, 188, 189 yoksulluk 19, 52, 105, 106, 111, 113, 116, 184, 322 Zemmour 63 zenofobik 60, 244, 248 Zenofobya 23