DNA Tamir Mekanizmaları

advertisement
DNA Tamir Mekanizmaları
Ismail Bezirganoglu
Mutasyonlar ve DNA hasarı
• Mutasyon,
DNA’nın
nükleotit
dizisindeki
değişikliklerin veya delesyonların, insersiyonların
yada genomdaki DNA dizilerinin yeniden
düzenlenmleri sonucunda oluşurlar.
• Spontan bir mutasyon, DNA replikasyon hatalarında
olduğu gibi hücrelerdeki doğal süreçlerin bir sonucu
olarak ortaya çıkar.
• Spontan mutasyonlar, DNA hasarına neden olan dış
kaynaklı bir ajan veya mutajen ile DNA’nın
etkileşiminin bir sonucu olarak indüklenmiş
mutasyonlardan ayrılabilirler.
Mutasyonların moleküler biyoloji için
önemi
• Mutasyonlar, evrimsel değişimi yönlendiren genetik
varyasyonun ana kaynağı olduğu için önemlidir.
• Mutasyonlar zararlı olabilirler yada bir organizmaya
veya onun sonraki nesillerine avantaj sağlayabilirler.
Eşey hücrelerinde meydana gelen mutasyonlar
kalıtsal genetik bozukluklara yol açarken, somatik
hücrelerde oluşan mutasyon ise kanser veya
nörodejeneratif bozukluklar gibi hastalıklara yol
açabilirler.
• Mutant organizmalar, hücresel proseslerde rol alan
genlerin karakterize edilmesi açısından moleküler
biyologlar için önemli araçlardır.
• Moleküler seviyede, mutasyonun en basit tipi nükleotit
değişimidir ya da nokta mutasyonu olarak adlandırılır.
DNA dubleksindeki bir nükleotit çiftinin yerine, farklı bir
nükleotit çiftinin geçmesidir.
• Diğer mutasyon tipleri DNA’da daha güçlü değişimlere
neden olurlar. Örneğin, trinükleotit tekrarların sayısının
artması, geniş insersiyonlar ve delesyonlar ve büyük
kromozomal yeniden düzenlemeler. Böylesi değişimler,
transposable DNA elementlerinin insersiyonuyla yada
hücresel rekombinasyon sürecindeki hatalarla meydana
gelebilir.
• Araştırmacıların belirttiği tuhaf bir durum vardır ki,
kromozom üzerinde ‘sıcak nokta’ adı verilen bazı
bölgeler vardır ve bu bölgeler üzerinde mutasyonların
oluşma frekansı DNA’nın diğer bölgelerine oranla daha
yüksektir.
• Transisyonlar ve transversiyonlar sessiz, yanlış
anlamlı veya anlamsız mutasyonlara yol
açarlar.
• Transisyon mutasyonları bir primidin bazının
başka bir primidin bazı ile yada bir pürin
bazının başka bir pürin bazı ile yer değiştirmesi
sonucu oluşurlar.
• Bunun aksine, transversiyon mutasyonlar ise
bir primidin bazının bir pürin bazı ile veya tam
tersi olarak bir pürin bazının bir primidin
bazıyla yer değiştirmesi şeklinde gerçekleşirler.
Transisyon mutasyonu,
• Primidin
primidin T C veya C T
• Pürin
pürin A
G veya G A
Transversiyon mutasyonu,
• Primidin
pürin T A, T G, C A veya
C G
• Pürin
pirimidin A T, A C, G T veya
G C
• Sessiz mutasyonlar protein kodlayan bir
gendeki
nükleotit
değişimi,
kodlanan
proteindeki aminoasit değiştirilebilir de
değiştirmeyebilir de. Aminoasit dizisinin
değiştirmeksizin nükleotit dizisini değiştiren
mutasyonlar sinonim mutasyonlar yada sessiz
mutasyonlar olarak adlandırlırlar.
• Kodlama
yapan
bölgelerin
dışındaki
nükleotitlerde meydana gelen mutasyonel
değişiklikler de sessiz olabilirler. Bu nedenle bu
tip dizilerdeki mutasyonlar fenotipik etkilere
sahip olabilirler.
• Yanlış anlamlı mutasyonlar protein kodlayan
dizilerde, amoniasit dizisinin değişmesine yol açan
nükleotit değişimleri ise ‘sinonim olamayan
mutasyonlar’ veya yanlış anlamlı mutasyonlar olarak
adlandırılır.
• Bir proteinin aminoasit dizisinde meydana gelen bir
değişiklik ise, o proteinin biyolojik aktivitesini
değiştirebilir. Tek amioasit değişikliğinin fenotipik
etkisine verilen klasik bir örnek ise, kalıtsal olarak
aktarılan insan orak hücre anemisine neden olan
subtitisyondur.
• Orak hücre anemisinin moleküler temeli, A
T
transversiyonu mutasyonu olup, bu mutasyon
hemoglobinin β-globin zincirinin yaban tip glutamik
asit kodonunu mutant tip olan valin kodonuna
çevirmektedir.
• Anlamsız mutasyonlar yeni bir stop kodonu
oluşturan nükleotit değişimlerine anlamsız
mutasyonlar
adı
verilir.
Anlamsız
mutasyonlar, protein sentezi esnasında
erken
zincir
sonlanmasına
neden
olduklarından, oluşan polipeptit parçası
çoğu zaman fonksiyonel olamaz.
• İnsersiyonlar ve delesyonlar, frameshift (çerçeve
kayması) mutasyonlarına neden olurlar.
• DNA’da nükleotit insersiyonları yada delesyonları da
olabilmektedir fakat bu tip mutasyonların meydana
gelme oranları, nükleotit değişimlerine oranla daha
azdır. Küçük bir delesyonun fenotipik etkisine klasik bir
örnek, insan kalıtsal hastalığı olan kistik fibrozdur.
• Şayet bir delesyonun yada insersiyonun uzunluğu, tam
olarak üç nükleotit yada katları şeklinde değilse,
ribozumun üçlü kodonları okuma özelliğinden dolayı
okuma çerçevesi kayar ve sonuç olarak mutasyon
bölgesinden sonraki bütün aminoasitler değişir. Bu tip
mutasyonlar ise mRNA’daki kodonların okuma
çerçevesinin ‘kaymasına’ neden olduklarından çerçeve
kayması mutasyonları olarak adlandırılırlar.
• Trinükleotit tekrar sayılarının artışı, genetik
kararsızlığa sebep olur.
• DNA’nın bazı bölgeleri, trinükleotit tekrarlar
nedeniyle olağanüstü bir genetik kararsızlığa
sahiptirler. Trinükleotit tekrar artışlarının, üçlü
heliks konformasyonuna uyum sağlayabildiği ve
müstesna DNA ikincil yapılarını oluşturuduğunun
varsayıldığını 2. bölümden hatırlayın. Bu ikincil
yapılar, transkripsiyonu ve DNA replikasyonunu
engelleyebilmektedirler.
• Bunun sonucu olarak da trinükleotit tekrarların aktif
olarak sayısının artması, Fragile X sendromu,
Huntigton hastalığı, Kennedy hastalığı, Friedreich
ataksisi, spinoserebellar ataksi tip 1 ve miyotonik
distrofi gibi belirli genetik nörolojik bozukluklara
yol açmaktadırlar.
• Tekrarların sayısının artması iki farklı mekanizma
ile ortaya çıkar. dengesiz krossing over yada DNA
replikasyonu esnasındaki kayma (patinaj) ile.
• Dengesiz krossing over, mayozdaki rekombinasyon
sırasında bir kromozomdaki trinükleotit tekrar
kopyasının yerine farklı bir trinükleotit tekrar
kopyası ile yanlış hizalanması sonucu ortaya çıkar.
• Rekombinasyon bir kromoozmdaki tekrar kopya
sayısını artırır. bu da dublikasyonla sonuçlanır.
• Diğer bir kromozomda ise tekrar sayısındaki
mutabık bir azalmadan dolayı delesyon oluşur.
DNA Hasarının Genel Sınıfları
• Hermann Muller, ilk olarak 1927 yılında X ışınlarının
Drosophila’ da mutajenik olduğunu göstermiştir. O
zamandan beri, mutajenler çok sayıdaki fiziksel
ajanın ve kimyasalların DNA’da hasara yol açarak
mutasyon oranını arttırıldıkları gösterilmiştir.
• Bir mutajen, spontan mutasyon oranının üzerinde
mutasyon oranını arttıran, herhangi bir kimyasal
yada fiziksel ajandır.
• DNA hasarı, olağan ikili sarmal yapıda bozulmaya
sebep olacak herhangi bir değişikliktir. Üç büyük
DNA hasarı sınıfı vardır. Tek baz değişiklikleri,
yapısal bozukluklar ve DNA omurgasının hasarı.
Tek Baz Değişiklikleri
• Tek baz değişimi yada konversiyon, DNA dizisini etkiler
fakat DNA’nın tüm yapısı üzerine olan etkisi düşüktür.
Örneğin, sitozinin amino grubunun oksijenle yer
değiştirmesi, sitozini sadece RNA zincirlerinde bulunabilen
bir baz olan urasile dönüştürür. Bu tipteki dönüştürme
prosesleri ise deaminasyon olarak adlandırılır.
• Deaminasyon, hidrolitik hasarın en önemlisi ve en sık
görüleni, suyun faaliyeti sebebiyle yada kimyasal bir
mutajen sebebiyle spontan olarak ortaya çıkabilir. Bir CG
baz çifti, UG baz çifti yerine geçerse, bu değişiklik DNA çift
sarmalında sadece küçük bir yapısal bozulmaya neden olur.
Bu yüzden bu tipteki hasar, replikasyonu yada
transkripsiyonu tamamen bloke etmez. Fakat nokta
mutasyonu, mutant bir RNA yada proteinin üretilmesine
yol açabilir.
• Omurgalı DNA sında sitozin yerine çoğunlukla 5metilsitozin bulunur. 5-metilsitozinin deaminasyonu
timin oluşturduğundan omurgalı DNA sındaki
metillenmiş sitozinler spontan mutasyonlar için sıcak
noktalardır.
• Bu durum hasarlı DNA replike olduğunda GC baz
çiftinin AT baz çiftine değişmesine sebep olur.
• Alkilasyon, oksidasyon ve radyasyonda DNA ya hasar
verir. Nitrozamin gibi alkilleyici ajanlar O6-metilguanin
oluşmasına yol açar. Değişikliğe uğramış bu baz
sıklıkla timin ile yanlış eşleşir ve hasarlı DNA replike
olduğu zaman GC baz çiftinin AT baz çiftine
dönüşmesine sebep olur.
Yapısal Bozulma
• Ultraviyole (UV) ışığı, UV ışınlarının seçilerek absorbsiyonundan dolayı,
hücreler üzerinde zararlı etkilere sahiptir. Yaklaşık 260 nm dalga boyuna
sahip radyasyon, bazlar tarafından güçlü bir şekilde absorblanır.
• En sık görülen UV uyarımlı DNA lezyonlarından olan komşu timinlerin 5. ve
6.karbon atomları arasındaki bağlarla bir siklobütan halkası oluşur. Bu
halkalara aynı zamanda siklobütan primidin dimerleri de denilmektedir.
• DNA hasarına interkalasyon ajanları ve baz analogları da neden olabilir.
Etidyum bromür gibi interkalasyon ajanları birkaç polisiklik halka içerirler.
Bu yasssı halkalar DNA bazları arasına yerleşir. Tıpkı çift sarmal yapıdaki
bazlar gibi, bazlar arasına istiflenirler. Çift sarmal yapısının bozulmasından
dolayı, interkalasyon ajanları DNA replikasyonu esnasında bir veya daha
fazla baz çiftinin insersiyonuna yada delesyonuna neden olabilirler.
• Baz analogları ise normal bazlar yerine geçebilen bileşiklerdir. Örmeğin, 5bromourasil, timin bazının analoğudur.
DNA Omurgasının Hasarı
• Omurga hasarı, (bir nükleotitteki azotlu bazın kaybolması
sonucu oluşan) abazik bölgeleri ve çift zincir DNA kırıkları
ifade eder.
• Abazik bölgeleri, kararsız baz eklentilerinin oluşması
nedeniyle spontan olarak oluştururlar. Örneğin, pürin
nükleotitlerinde, şeker pürin bağları nispeten kararsızlardır.
Suyun etkisiyle pürin bazındaki N-glikozil bağının hidrolizi,
DNA’daki pürinsiz kalan yerde bir hidroksil (OH) bırakır.
• Çift zincir kırıkları, iyonize radyasyon ve birçok kimyasal
bileşik tarafından indüklenirler. İyonize radyasyon, DNA
omurgasındaki deoksriboz şekere doğrudan yada reaktif
oksijen türevleri oluşturarak dolaylı olarak saldırabilir.
DNA’nın her iki zinciri de bozulduğundan, çift zincir kırıkları
en ağır DNA hassar tipi olarak değerlendirilir.
Lezyon Bypassı
• Ökaryoktik hücrelerde, normal replikasyon
yüksek
doğruluklu
DNA
polimerazları
kullandığını bilmekteyiz. Bu yüksek doğruluklu
polimerazlar, hasar görmemiş kalıp DNA’yı
kusursuzca kopyalar fakat DNA sarmalının
yapısal bozulmasına neden olan DNA
lezyonlarını bypass etme (atlama) yetenekleri
yoktur. Özelleşmiş düşük doğruluklu hataya
meyilli DNA polimerazlar, kısa süreliğine geçici
olarak replikatif polimerazların yerine geçerler
ve translezyon sentezi adı verilen bir işlemle
hasarlı olan bölgeyi replike ederler.
• En basit modellerde, DNA’daki bir lezyonu bypass
edemeyen bir replikatif polimeraz, ya DNA’dan
ayrılır yada replikasyona devam edebilmek için
lezyonun daha ilerisine kayarak replikasyonu
sürdürür. Bu durum, PCNA aracılığıyla lezyonu
replike etme yeteneğinde olan başka bir DNA
polimerazın
ortama
ilavesini
sağlar.
DNA
replikasyonunun fabrika modeline uygun olarak,
hata meyilli polimerazlar ve bunların yardımcı
faktörleri, hızlı bir şekilde müdahale için subnükleer
bölümlerde depolanırlar. Nihayetinde, replikatif
polimeraz replikasyon tamamlanana kadar ya
replikasyon engelleyici bir DNA lezyonuyla tekrar
karşılana kadar kalıbın kontrolünü tekrar ele alır.
• Çoğu lezyonun önceden var olan bazların eşleşme
özelliklerini tamamen değiştirdiğini hatırlayınız. hataya
meyilli polimerazlar bu tip lezyonların hakkında nasıl
gelebiliyorlar: bu durumda polimerazlar lezyonların
karşısına yanlış nükleotitler sokarlar ve nükleotit
değişikliği (substitusyon) mutantları oluştururlar.
Alternatif olarak polimerazlar kalıp olarak kullanıdıkları
lezyonlu zinciri bırakmadan lezyon bölgesini atlayarak
lezyonun ilerisindeki karşı baza doğru baz eklemeye
devam ederler fakat frameshift mutasyonu oluştururlar.
• Hataya meyilli polimerazlarının hataya meyili açısından
genel eğilimlerinin önemli bir istisnasını DNA polimeraz η
oluşturmaktadır. DNA polimeraz η bir timin dimerinin
karşısına iki adet adenin ekleyerek, timin-timin dimerini
bypass eder bu durum ise lezyonun hatasız olarak
bypassını sağlar.
• Hataya meyilli DNA polimerazlar, hasarlı DNA
kalıplarını müsamahalı ve verimli bir şekilde
kopyalayabilirler. Bununla birlikte bu polimerazlar
hataya meyilli olduklarından mutasyon üretebilirler.
Tipik hata oranı, hasar görmemiş DNA üzerinde baz
çifti başına 10-1 ile 10-3 ‘dür. Yapısal çalışmalar bu
polimerazların nasıl fonksiyon gösterdiklerinin
detaylarının anlaşılmasını sağlamışlardır. Diğer
polimerazlar gibi hataya meyilli DNA polimerazlar
da el benzeri bir yapıya sahiptirler. Fakat bunların
aktif bölgeleri daha geniştir. Halbuki, yüksek
doğruluklu polimerazlarda ise parmaklar, yanlış
eşleşmeleri kontrol etmek amacıyla yeni oluşmuş
baz çiftlerini sıkıca sararlar.
• DNA polimeraz bunu nasıl yapmaktadır. son
çalışmalar göstermektedirlerki, DNA polimeraz
ηetanın aktif bölgesi diğer hataya meyilli
polimerazlara göre daha da geniştir. Çok geniş olan
aktif bölge aynı anda bir yerine iki nükleotiti
barındırabilmektedir. Timin- timin dimerlerini
özellikle van der Walls kuvvetleri ve hidrojen bağı
etkileşimleri tutar. Böylece iki timin her birisi birer
adeninle eşleşebilir.
• Bu sayede DNA polimeraz etanın varlığı hücreleri UV
hasarından korur.
• Translezyon sentezi daha yüksek bir mutasyon riskine
rağmen replikasyonun engellenmesiyle ölümcül
olabilecek bir durumu ortadan kaldırarak hücrenin
hayatta kalmasını mümkün kılmaktadır.
• Bu sebepten ötürü translezyon polimerazları olan
DNA pol IV ve V E colide normal şartlar altında
mevcut değildir. Bunların sentezi duruma uygun bir
biçimde adlandırılmış olan SOS yanıtı olarak bilinen
bir yolağının parçası olarak sadece DNA hasarı
oluştuğunda indüklenmektedir.
Hata-eğilimli DNA pol
duran replikasyon
makinesine bağlanır
Bağlanma şekil
değişimini artırır ve
replikasyon başlar ve pol
eta nt ekler
Pol eta ayrılır ve pol iota yanlış bazları
hasarlı DNA’nın karşısındaki zincire
eklemeye devam eder
DNA Hasarının Doğrudan Geriye
Döndürülmesi
• DNA hasarını geriye döndürme kabiliyetleri
olan DNA tamir enzimleri, bu süreci
şaşılacak derecede verimli olan işlemlerle
başarırlar. Bunu iki örnek ile açıklayabiliriz.
• DNA fotoliyazlaz ve DNA metiltransferaz
Timin-Timin Dimerlerinin DNA
Fotoliyazla Tamiri
• Çoğu organizmada, DNA’da primidin
dimerlerinin oluşumuyla sonuçlanan UV
radyasyonunun
verdiği
hasarlar
fotoreaktivasyon yada ışık tamiri adı verilen
bir işlemle doğrudan tamir edilebilir.
Fotoreaktivasyon esnasında ise DNA
fotoliyaz enzimi, primidin dimerini bir arada
tutan kovalent bağları kırmak için yakın
UV’den mavi ışığa kadar olan ışık
spektrumunun enerjisini kullanırlar.
• Yapısal çalışmalar DNA fotoliyazların gömülü iki kofaktöre sahip
globüler proteinler olduğunu göstermiştir. Bu kofaktörlerden
birisi bir pigment olup mavi/yakın –UV ışığı absorblarken; diğeri
ise tamamen indirgenmiş durumdaki flavin adenin dinükleotittir.
enzimin bağlı olduğu timin-timin dimerindeki timinlerin birbirinden
ayrılması ise ışıkla uyarılmış FADH den transfer edilen bir elektron
ile başlatılır.
Timin timin dimerinin enzimin subsrat bağlama cebine girmesi ve
timin timin dimerinin kırılması olağanüstü bir olaydır. timin timin
dimeri DNA çift sarmalının dışına doğru çevrilir. Böylece FAD
kofaktörüne çok fazla yaklaşması sağlanır.
Çok kısa sürede FADH- den bir elektron transfer edilir ve dimer
ayrılır.
Elektron ise daha sonra geçici olarak oluşan flavin radikaline döner;
tüm işlem nanosaniyeden daha az bir sürede gerçekleşir.
Fotoliyazlar UV nin neden olduğu DNA hasarlarının tamirinde
kullanılan en antik ve etkili araçlardan birisi olarak görülürken, insan
dahil olmak üzere plasentalı memelilerde fotoreaktivasyon tamir
yolağı yoktur.
DNA Metiltransferazla Hasarın Tamiri
• DNA
hasarının
doğrudan
geriye
döndürülmesine
başka
bir
örnek,
metillenmiş O6 –metilguanin bazının
tamiridir. DNA fotoliyazların aksine,
metiltransferazlar ise E.coli ‘den insanlara
kadar tüm organizmalarda bulunurlar.
Oldukça seçici olan bu enzimler, hasarlı
guaninden
metil
grubunun
uzaklaştırılmasını katalizler.
• Enzim DNA çift sarmalının küçük oluğuna bağlanır.
enzimin bağlanmasını takiben küçük oluk genişler ve
DNA proteinden yaklaşık olarak 15 uzaklaşak şekilde
bükülür. Çift sarmalın yapısındaki bu değişiklik hasarlı
nükleotitin büyük oluktan aktif bölgeye dönmesini
sağlar. Daha sonra aktif bölgedeki bir sistein
kalıntısının sülfidril grubu guaninden metil grubunu
alır. bu tamir çok verimli bir işlem olmasına rağmen
biraz pahalıya mal olur.
• Metiltransferaz guaninden bir metil grubu aldıktan
sonra tekrar kullanılmaz.
DNA Hasarının Uzaklaştırılması İle
Yapısal Bozuklukların Ve Tek Baz
Değişikliğinin Tamiri
• Hasarlı DNA’nın uzaklaştırılmasını içeren tamir
sistemleri,
tek
baz
değişimlerinin
yapısal
bozuklukların ve çift zincirli DNA hasarlarının tamirini
kapsamaktadır. Bu yolakların her birinin ana özelliği
tamir
sisteminde
dinamik
çoklu
protein
etkileşimlerinin bulunmasıdır. DNA’nın sırayla bir
protein yada kompleksten diğerine devredilmesi söz
konusudur.
• DNA tamir proteinleri modüler olup, başka başka
biyokimyasal fonksiyonları olan çok sayıdaki
yapısal domainlerden oluşmaktadırlar. Aynı
zamanda başka tamir proteinleri ile etkileşime
geçmeyi sağlayan düşük affiniteli çoklu bağlanma
bölgeleri için doğrudan rekabet ile devretmeyi
veya allosterik yapısal düzenlemeleri kolaylaştırır.
• Tek baz değişikliklerinin tamiri için iki temel yolak
vardır. Bunlar baz ekzisyonu ve yanlış eşleşme
tamiri. Baz ekzisyon tamiri, hasar nedeniyle
oluşan tek baz değişikliklerinin düzeltilmesini
kapsar. Replikasyon sırasında DNA polimerazın
hatalarından kaynaklanan yanlış bozuklukların
tamiri için kullanılır. Buna örnek , UV ışınıyla
indüklenen timin-timin dimer kabarcıklarıdır.
Baz Ekzisyon Tamiri
• Baz ekzisyon tamiri, DNA glikozilazlar adı verilen
bir grup enzim tarafından başlatılır. Bu enzimler
deoksiriboz şekerini hasarlı baza bağlayan Nglikozidik bağı keserler. Daha sonra hasarlı baz
DNA’dan kesilip uzaklaştırılarak (ekzisyon) DNA
üzerinde abazik bir bölge oluşturulur.
Yükseltgenmiş, indirgenmiş, metillenmiş yada
deamine edilmiş bazları tanıyan DNA glikosilatlar
varıdr. Örneğin, urasil DNA glikozilaz, UA yada UG
baz çiftindeki urasili uzaklaştırırken insan oxoG
tamir enzimi (hOGG1),oxoG’nin ekzisyonunu
katalizler.
Yanlış Eşleşme Tamiri
• Baz ekzisyon hasarlı bazları tamir ederken yanlış
eşleşme tamiri ise DNA replikasyonu sırasında oluşan
ve DNA polimerazların proofreading aktivitesiyle
düzeltilemeyen hataları düzeltir. Yanlış eşleşme tamir
yolağının temel özellikleri E. coli ‘den insana kadar
korunmuştur fakat bu yolaktaki proteinlerin sadece
ikisinin homoloğunun –MutS ve MutL- evrim sürecinde
korunmuş olduğu görülmektedir. Bu tamir yolağının
temel tabiatı çok açıktır. Yanlış eşleşme tamirindeki
kalıtsal kusur gen mutasyonlarının miktarını arttırır ve
kalıtsal non polipoz kolorektal kanser de dahil olmak
üzere bazı kanser tiplerine olan yatkınlığı arttırır.
Nükleotit Ekzisyon Tamiri
• Güneş ışığı Dünya’daki yaşam için enerji kaynağı sağlar. Fakat
gördüğümüz gibi güneş ışığının UV kısmı DNA tarafından
absorblandığında canlı organizmalara büyük ölçüde zarar
verebilmektedir. Güneş ışığına sürekli maruz kaldığı için
organizmalar UV kaynaklı DNA hasarını tamir etmek için birden fazla
tamir yolağı geliştirmişlerdir. Daha önce gördüğümüz gibi hataya
meyilli polimerazlar hatayı bypass edebilirler. Bizimde dahil
olduğumuz plasentalı memelilerin dışındaki tüm organizmalarda ise
DNA fotoliyazlar ise hasarı geri düzeltebilirler. E. coli ‘den insana
kadar bütün canlılarda korunmuş olan diğer önemli bir tamir yolu
ise nükleotit ekzisyon tamiridir. İnsanın mükemmel bronzluğu elde
etme arzusundan dolayı bu tamir yoluna özel bir ilgi duyulmaktadır.
Nükleotit ekzisyon tamirindeki kusurlar ise oldukça yüksek deri
kanseri riski ve UV ışığına karşı olağandışı yüksek bir duyarlılıkla
karakterize edilen ve kalıtsal bir hastalık olan kseroderma
pigmentosum nedenidir.
• Nükleotit ekzisyon tamiri ve transkripsiyon birleşiktir
ve tamir işlemi transkribe edilen genler aracılığıyla
hızlı bir şekilde ilerler. Transkribsiyona birleşik tamir
yolağı aktif olan genlerin transkribe olan kalıp
zincirleri üzerindeki lezyonları tanırken, bütün
genomdaki lezyonları tanımaktan sorumlu tamir
yolağına ise global genom tamiri adı verilir.
• Bu iki metabolik yolak birlikte genomun bütünlüğünü
yeniden sağlamak için çalışır ve organizmaların güçlü
güneş ışınlarına rağmen hayatta kalmasını sağlar.
DNA Hasarının Uzaklaştırılması İle Çift
Zincir Kırıklarının Tamiri
• Değişik tipteki DNA hasarlarının hücreye en zararlı olanı çift zincir
kırıklarıdır. Çift zincir kırıkları genellikle hücre ölümü yada kanserle
ilişkilidirler. Hücrelerin ise hayatta kalmayı garantilemek için bu tip
hasarlara karşı kompleks çok adımlı cevaparl geliştirmiş olmalarına
şaşırmamak gerekir. Reaktif oksijen türleri gibi ajanlar, X ışınları gibi
iyonize radyasyonlar ve reaktif oksijen türleri üreten kimyasallar ise
DNA’da çift zincir kırıklarının oluşumunu teşvik ederler. Çift zincir
kırıkları ya homolog rekombinasyonla yada homolog olmayan uç
ekleme mekanizmalarıyla tamir edilirler.
• Homolog rekombinasyon, hasar görmemiş bir homolog kromozomdan
genetik bilgiyi geri alarak çift zincir kırıklRINI tamir ederler.
• Bunun aksine homolog olmayan uç ekleme tamir mekanizmasında ise
çift zincir kırıklarının tamiri, dizi homolojisine gerek duymadan DNA
uçlarının doğrudan doğruya birbirine yapıştırılmasıyla gerçekleştirilir.
• Çift zincir kırıklarının tamir mekanizması evrim süresince
korunmuş ve hem prokaryotlarda hemde ökaryotlarda
kullanılmaktadır. homolog rekombinasyon prokaryotlarda
hemde ökaryotlarda çift zincir kırıkların tamirinde önemli bir
rol oynarken, çok hücreli ökaryotlarda önemli olmasına
rağmen daha küçük rol oynar. Memeli hücrelerinin DNA
sındaki çift zincir kırıkları esas olarak homolog olmayan uç
ekleme mekanizmasıyla tamir edilirler. Bu tamir yolağı hücre
döngüsü süresince fonksiyoneldir. Bunun aksine homolog
rekombinasyonun ana fonksiyonu replikasyon çatalındaki çift
zincir kırıklarını tamir etmektir.
Homolog rekombinasyon
• Homolog rekombinasyon ökaryotik organizmalarda
çok önemli roller oynar. Bu proses mayoz esnasında
kromozomların uygun olarak ayrılmasına aracılık
ederek genomun bütünlüğünü muhafaza eder.
Mayotik rekombinasyon genellikle iki homolog atasal
kromozom üzerindeki genler arasında krossing overle
sonuçlanır, böylece bir sonraki jenerasyonu geçen
gen takımında varyasyonun garantilenmesini sağlar.
homolog rekombinasyon aynı zamanda DNA daki
çift zincir kırıklarını tamir etmede önemli bir
mekanizmadır.
Çift zincir kırıkları DNA hasarının ölümcül şeklidir.
• Örnek: çift zincir kırıklarının tamirindeki kalıtsal kusurlar
meme kanserine karşı duyarlılığı artırmaktadır. hücre
döngüsünün ilerlemesiyle tamiri koordine etmek için bu
türlü hasarlara karşı hücrenin cevabı hızlı ve iyi
düzenlenmiş olmalıdır.
• Hücre çekirdeğinde bulunan ve ATM (ataksi telenjiektazi
mutasyonlu) olarak adlandırılan bir serin-treonin kinaz
anahtar bir sinyal aktarıcıdır (transdüktör).
• Hücrelerin iyonize radyasyona veya çift zincir kırığı
oluşumuna sebep olan diğer ajanlara maruz kalması, ATM
kinaz aktivitesinin artmasını tetikler.
• ATM kırık bölgede toplanır hücre döngüsü kontrolünde ve
DNA tamirinde görev alan bazı proteinleri fosforiller.
• ATM nin önemli bir hedefide tümör süpressörü p53
proteinidir.
• ATM si olmayan insanlar ise ataksi telenjiektazi adı
verilen bir sendroma sahip olurlar. Bu sendrom ise
radyasyona olan aşırı duyarlılık kanser olma
eğiliminde artış immün yetmezlik, erken yaşlanma ve
nörodejeneratif hastalıklar ile karakterize edilir.
• Çift zincir kırıklarına hücresel yanıt kırık bölgelerin
tamir odaklarında lokalize olmasıyla sonuçlanır. tamir
odakları toplanmış olan ATM nin yanında tamir
proteini olan Rad 52 nin hücrede bulunan miktarının
çoğunluğuna sahiptir. Bu odaklar bir DNA
lezyonundan fazlasını bulundurabilir. Müteakiben,
Mre11-Rad50-Nbs1 (MRN) kompleksi çift zincir kırık
bölgesine birikir ve tamiri başlatır.
• DNA ilk önce MRN kompleksindeki Mre11’ in 3’-5’
ekzonükleaz aktivitesiyle muamele edilerek tek zincirli
kuyruklar oluşturulur.
• MRN kompleksi ise yapısında bulunan Rad 50 dimerlerinin
sarmal bobin domainleri aracılığıyla DNA uçları arasında bir
köprü oluşturur. Daha sonra tek zincirli DNA kuyrukları Rad 52
tarafından tanınır. 3’ kuyrukların sağlam homolog dizilerle
olan istilası ise Rad51 tarafından başlatılır. Rad54, Rad55,
Rad57, BRCA1 ve BRCA2 proteinleride homolog
rekombinasyonda görev alırlar, fakat bu proteinlerin kesin
rolleri tam olarak anlaşılmamıştır.
• Zincir takası hasarlı ve hasarsız DNA dubleksleri arasında bir
bileşik molekül üretir. DNA replikasyon mekanizmasını
kullanarak DNA sentezi ile dizi bilgisi tekrar eski haline getirilir.
• Daha sonra birbirine bağlı olan bileşik moleküller, dal göçü ve
holiday bağlantısı ayrışması işlemlerine tabi tutulur ve tamir
edilmiş DNA zincirleri ligasyon ile birleştirilir.
Holiday bağlantıları
• Heterodubleks=kiazma benzeri yapı=holiday
bağlantısı
• Heterodubleks DNA: orjinal olarak farklı homologlardan
türevlenen tek zincirlerinin rekombinasyon sırasında
birleşmesiyle oluşan dubleks DNA dır. holiday bağlantısı
bir ara ürün olup, rekombine olmakta olan iki dubleks
DNA nın tek zincirleri arasındaki çapraz geçişlerin
kovalent olarak birleşmesi ile oluşmaktadır.
• Holiday bağlantısı rezolvazom denilen bir enzim
kompleksiyle iki dublekse ayrışır.
Homolog olmayan uç birleştirme
• Memelilerde DNA daki çift zincir kırıkları öncelikli olarak
homolog olmayan uç birleştirme yoluyla tamir edilir.
Bunun iyonize radyasyon sebebiyle oluşan çift zincir
kırıkların ana tamir yolu olduğu düşünülür. Homolog
olmayan uç birleştirmenin kilit enzimatik adımalrı ise
nükleolitik etki, polimerizasyon ve ligasyondan
oluşmaktadır. memelilerde homolog olmayan uç
birleştirme tamir yolağının biyokimyasal olarak daha iyi
anlaşılmasını sağlayan yeni bir sistem geliştirilmiştir. Bu in
vitro çalışmalar bu üç kilit enzimatik adım sırasında
esnekliğin var olduğuna işaret etmektedir. Örneğin bir
zincirdeki ligasyon diğer zincirdeki nükleolitik veya
polimerazyon etkisinden önce gelebilmektedir.
• DNA da çift zincir kırığı oluştuktan sonra, DNA nın kırık uçları
Ku70 ve Ku80 heterodimerlerinin ikisi tarafından tanınır.
heterodimerler kırık uçları birbirine yakın mesafede tutan bir
yapı oluşturarak diğer enzimlerin çalışmasına imkan
oluştururlar. Ku heterodimeri hasarlı bölgeye nükleazın
(Artemis/DNA-PKCS) polimerazın (DNA polimeraz μ ve λ) ve
ligaz kompleksinin (XRCC4-DNA ligaz IV) toplanmasını sağlar.
Endonükleaz artemis ise DNA-bağımlı protein kinazın katalitik
alt birimi (DNA-PKCS) tarafından fosforile dildikten sonra aktive
edilir. Daha sonra aktive edilmiş Artemis/DNA-PKCS kompleksi
kırık bölgesindeki fazla yada hasarlı DNA yı kırpar. Her
homolog olmayan uç birleştirme olayında gerçekleşen 3’ veya
5’ sarkık uçların uzatılması yada boşlukların doldurulması için
DNA polimeraz μ ve λ veya enzin TdT gereklidir. Kırık uçların
tekrar birleştirilmesi ise XRCC4 ile irtibatlı DNA ligaz IV
tarafından gerçekleştirilir.
• Çift zincir kırıklarının tamiri genom bütünlüğünün muhafazası
için önemlidir fakat tamir işleminin kendisi mutasyona neden
olabilir. Örneğin, aynı kromozoma ait olup olmadığına
bakılmaksızın iki kırık uç tamir mekanizması tarafından
yapıştırılabilir ve homolog olmayan uç birleştirme, kırık
bölgesinde genellikle insersiyon ve delesyonla sonuçlanır.
hücreler ise hayatta kalmalı ve yaşam devam etmelidir.
• Bazı mutasyonların birikmesi ise hatalı da olsa tair
edilmedikleri takdirde ölümcül olabilen genomdaki kırıklara
karşı ödenen bir bedeldir.
Download