Gayriresmi Tercüme 1 Türkiye 2016 Madde IV Heyeti Değerlendirme Notu 2 Şubat 2016 Geçtiğimiz yıl büyüme beklenenden yüksek gerçekleşmiş ve cari açık düşmüştür. Artan asgari ücret, düşük petrol fiyatları ve destekleyici para ve maliye politikalarının da yardımıyla iç talebin bu yıl büyümeyi sürüklemeye devam etmesi beklenmektedir. Ancak, dış finansman ihtiyacı yüksek olmaya devam edecek ve zayıf sermaye girişleri rezervler üzerinde baskı oluşturacaktır. Enflasyon ise hedefin üzerinde kalmaya ve yükselmeye devam edecektir. Kısa vadede, daha sıkı para ve maliye politikaları kırılganlıkları azaltmaya yardımcı olabilecektir. Daha uzun vadeli bir çözüm ise potansiyel büyümenin ve iç tasarrufların artırılmasına yönelik yetkililerin iddialı yapısal reform gündeminin ilerletilmesini gerektirecektir. Görünüm ve Riskler 1. Türkiye ekonomisinin geçtiğimiz yıl yüzde 3,8 oranında büyümesi beklenmektedir. Söz konusu büyümenin ana kaynağı iç talep olmuştur. Politik belirsizlikler, olumsuz jeopolitik gelişmeler ve TL’deki sert değer kaybına rağmen özel sektör tüketimi güçlü seyrini korumuştur. TL’deki sert değer kaybı nedeniyle, parasal sıkılaştırma enflasyonist baskıları hafifletmede yetersiz kalmıştır. Zayıf dış talep ihracat büyümesini baskılamış, ancak ucuzlayan petrol fiyatları sayesinde ithalat da düşerek cari açığı GSYH’nin yüzde 4,4’ü seviyelerine kadar ciddi şekilde azaltmıştır. 2. Güçlü büyüme, daha yüksek bir enflasyonla birlikte, 2016 yılında da devam edecektir. Asgari ücretteki yüzde 30 oranındaki yükselişin bu yıl tüketimi GSYH’nin yüzde 0,5’i ila yüzde 1’i kadar artıracağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, petrol fiyatlarındaki son dönemdeki ilave düşüş ve yeterli derecede sıkı olmayan para politikası duruşu da destekleyici olacaktır. GSYH büyümesinin bu yıl yüzde 3,5 ve yüzde 4 arasında gerçekleşmesi ve enflasyon oranının bir kez daha yetkililerin yüzde 5’lik hedefinin büyük bir farkla üzerine çıkması beklenmektedir. 3. Daha düşük seviyedeki cari açık memnuniyet vericidir, ancak dış dengesizlikler sürmektedir. İyileşmenin büyük kısmı düşük petrol fiyatlarına atfedilebilmektedir ve enerjidışı denge çok az değişmiştir. Ekonominin dış pozisyonu, orta vadeli temellerle uyumlu seviyelerden kısmen daha zayıf olmaya devam etmektedir. Mevcut iç talebe dayalı büyüme yeniden dengelenmeye yardımcı olmamaktadır ve düşük özel tasarruf oranları, müdahale edilmemesi halinde, dış dengesizliklerin birikimini sürdürecektir. Bunun yanı sıra, bir miktarı rezervlerden karşılanan açığın finansmanı, endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Buna ek olarak, net hata ve noksan, ödemeler dengesinde gittikçe artan bir rol oynamaktadır. 4. Türkiye ekonomisi TL’deki belirgin değer kaybı ve sermaye çıkışları karşısında dayanıklılık göstermesine rağmen, ekonominin şoklara karşı koyacak tamponları azalmıştır. Finansal kesim dışındaki firmaların yüksek döviz cinsi borçları ve bankaların dış finansmana bağımlılığı, Türkiye’yi daha fazla sermaye çıkışının oluşturacağı risklere maruz bırakmaktadır. Mali tamponlar halen güçlü kalırken, şoklara müdahale edebilmek için gereken politika alanı, uluslararası rezervlerin bir miktar azalmasından ve uluslararası yatırım 1 20 Ocak - 1 Şubat 2016 tarihlerinde bir IMF heyeti, IMF Ana Sözleşmesinin 4. Maddesi uyarınca düzenli olarak yürütülen istişareler kapsamında, ekonominin yıllık değerlendirmesini yapmak üzere Türkiye’yi ziyaret etmiştir. 1 pozisyonu açığının geniş olmaya devam etmesinden dolayı zamanla daralmıştır. Kırılganlıkları azaltmak için izlenilmesi gereken ana yol dış dengesizliklerin sınırlanmasıdır. Politika Gündemi 5. Politika yapıcıların karşılaştığı temel zorluklar dış dengesizliği azaltmak ve ekonominin potansiyel büyümesini artırmaktır. Kısa vadede dış dengesizliklerin azaltılması, maliye politikası ve para politikasında daha sıkı bir duruş sergilenerek başarılabilir. Bu kapsamda, ilave makro-ihtiyati tedbirlerden de yararlanılabilir ancak bunlar makroekonomik politikaların ikamesi değildir. Söz konusu politikaların uygulanması durumunda, yurtiçi talebin yavaşlaması ve tasarrufların artması dış dengesizlikleri azaltacaktır. Bu durum, özel sektörün tasarruf oranının ve potansiyel çıktının artırılarak daha güçlü ve daha sürdürülebilir uzun vadeli büyümeyi sağlayacak kapsamlı yapısal reformların uygulanması için bir fırsat penceresi sağlayacaktır. Para ve Maliye Politikaları 6. Daha sıkı kamu maliyesi duruşu, dış dengesizliklerin ve enflasyonun azaltılmasına katkı sağlayacaktır. Kamu borç stokunun GSYH’nin % 32’si düzeyinde bulunması hasebiyle, borç sürdürülebilirliği bir endişe kaynağı değildir. Kamu maliyesi sıkılaşması, enflasyonla mücadelede para politikası üzerindeki giderek artan baskının birazını hafifletmeye yardım etmek adına OVP’de öngörülenden biraz daha iddialı olabilir. Harcama tarafında mali sıkılaşma, yatırım harcamalarının azaltılması yerine, kamu personel harcamalarının sınırlandırılması da dâhil olmak üzere, cari harcamalar üzerine yoğunlaşmalıdır. Ayrıca, kayıt dışılığın azaltılması ve vergi tabanının genişletilmesini de içerecek önlemlerle bütçe gelirlerinin artırılması mümkündür. 7. Daha güçlü bir kamu bütçesi, şoklar karşısında harekete geçmek için gerekli ilave politika alanını sağlayacaktır. Özel sektör bilançoları son yıllarda daha sıkışık bir hâl almıştır. Ayrıca, kamu garantilerinin ve kamu-özel sektör işbirliği (KÖİ) modellerinin yatırımların finansmanında giderek artan kullanımından kaynaklanan koşullu yükümlülükler, aşağı yönlü bir iktisadi gidişat durumunda gerçek yükümlülüklere dönüşebilecektir. Koşullu yükümlülüklerin hızlı artışı, daha güçlü merkezi gözetimi, onaylama süreçlerini ve şeffaflığı gerektirmektedir. Kamu sektörünün mali pozisyonunun, işlemlerinin ve risklerinin daha kapsamlı gözden geçirilmesi süreci, mali raporlamanın kapsamının -emeklilik sistemi ve KÖİ yükümlülükleri de dâhil olmak üzere- genişletilmesi ve bir mali risk beyanı yayımlanması ile desteklenebilir. 8. Orta vadede enflasyonun yüzde 5 hedefine çekilmesini sağlamak için daha sıkı para politikası duruşu gerekmektedir. Enflasyon, hedeflenen değerin oldukça üstündedir ve son dönemde artmaya başlamıştır. Bu gelişmeler neticesinde enflasyon beklentilerindeki bozulma devam etmektedir. Reel faiz oranları artırılarak katı bir şekilde pozitif alanda kalmaları sağlanmalıdır. Bu düzenlemeler, Türk lirası üzerindeki değer kaybı baskısını da hafifletecektir. 9. Para politikası çerçevesinin, para politikasının etkinliğini arttırmak için iyileştirilmesi gerekmektedir. Faiz koridorunun daraltılması ve piyasanın talep ettiği likiditenin tek bir faiz oranı üzerinden temin edilmesi, para politikası duruşuna ilişkin net bir sinyal verecek ve parasal aktarım mekanizmasını güçlendirecektir. 10. Rezervler arttırılmalıdır. Cari işlemler dengesindeki mevcut iyileşme çerçevesinde TCMB, net rezervlerini arttıracak politikaları uygulamaya koymalıdır. Müdahaleler, uygunsuz piyasa koşulları dönemleriyle sınırlı tutulmalıdır. Finansal Sektör Politikaları 11. Banka sermayeleri yeterli düzeydedir. Uzun dönemde azalan bir eğilim izlemekle birlikte, sermaye yeterlilik oranı asgari düzeyin üzerinde kalmaya devam etmiştir ve sermaye, büyük bir oranda yüksek kaliteli sermaye unsurlarından oluşmaktadır. Bununla birlikte, Basel-III’ün tedrici bir şekilde uygulanmaya alınması, azalan karlılık ortamında, bankaların sermaye ihtiyacını artırabilecektir. Takipteki alacaklar düşüktür ve ayrılan karşılıklar yeterli düzeydedir. Öte yandan, bankalar yurtdışı toptan fonlamaya oldukça bağımlı kalmaya devam etmektedir. Aynı zamanda, finansal olmayan şirketler kesiminin döviz cinsinden net açık pozisyonları 174 milyar ABD Dolarına ulaştığından, reel ekonominin döviz cinsinden maruziyetleri yüksek kalmıştır. 12. Makro-ihtiyati tedbirler bankaların yurt dışı toptan fonlama vadesinin uzamasını ve dayanıklılığın bir miktar artırılmasını sağlamıştır. Daha uzun vade, daha düşük bir yıllık borç çevirme ihtiyacı doğurmakta ve böylelikle, dış finansman ihtiyacını azaltmaktadır. TL ve dövize uygulanan zorunlu karşılık oranları arasındaki farkın artırılması, döviz cinsinden toptan borçlanma düzeyinin azaltılmasına katkıda bulunabilir. İhtiyati politikalar, döviz cinsinden borçlanmada yaşanabilecek sorunlarla ilgili artan riskleri yansıtacak şekilde uyarlanmalıdır. Geçtiğimiz günlerde yapılan ve Nisan ayında yürürlüğe girecek tüketici kredi risk ağırlıklarına ilişkin düzenleme, tüketici kredilerinde çok keskin bir artış görülmesi halinde yeniden gözden geçirilmelidir. Genel borçluluk düzeylerine odaklanan diğer makro-ihtiyati tedbirler de yararlı olabilecektir. Yapısal Reformlar 13. Yetkililerin iddialı yapısal reform gündemi, ekonominin başarılı bir şekilde yeniden dengelenmesi hedefinin ana unsurudur. Bireysel emeklilik ve kıdem tazminatı sistemlerinin fonlama zemininin geliştirilmesini hedefleyen reformlar özel tasarruf oranlarını ciddi ölçüde artırabilecektir. İşgücü piyasasındaki katılıkların giderilmesi ve yerel sermaye piyasalarının geliştirilmesi, büyümeyi ve rekabetçiliği artıracaktır. Yetkililerin reform planları zamanında ve bütünüyle uygulanmalıdır. 14. Asgari ücretin artırılması çeşitli faydalar sunmakla birlikte, bazı zorlukları da beraberinde getirecektir. Yüksek ücret bir yandan gelir dağılımının geliştirilmesine katkı sunabilecek ve kısa vadede ekonomik canlanma sağlayabilecekken; diğer taraftan işgücü piyasaları, rekabetçilik ve mali denge üzerinde de çeşitli sonuçlar doğurabilecektir. İşgücü piyasalarının katılığı dikkate alındığında, işgücü piyasasının esnekliğinin artırılmasına yönelik çabalar kayıt dışı istihdamın daha da artmasının önlenmesine ve yüksek ücretlerin rekabetçilik üzerindeki olumsuz etkisinin azaltılmasına yardımcı olabilir. 15. IMF heyeti, mültecilerin toplumla bütünleştirilmesi yönündeki girişimleri memnuniyetle karşılamıştır. Türkiye, 2 milyondan fazla mülteci nüfusu ile dünyada en fazla mülteci ağırlayan ülkeler arasındadır. Mültecilerin güvenli bir şekilde ana vatanlarına dönmeleri her zaman için arzu edilmekle birlikte, bu süre zarfında toplumla bütünleştirilmeleri için çaba gösterilmelidir. Bu itibarla Türkiye, mültecilerin etkili bir şekilde topluma kazandırılmaları için önemli bir adım olarak, kayıtlı mültecilerin çalışmalarına izin veren bir yasa çıkartmaktadır. IMF Heyeti olarak yetkililere ve özel sektördeki muhataplarımıza, sergiledikleri misafirperverlik ile açık ve yapıcı geçen tartışmalar için teşekkür ediyoruz.