ÜÇ AYLAR Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ Yıl içerisinde Müslümanların özlemle bekledikleri ve coşkuyla karşıladıkları zaman dilimleri vardır. Bu zaman dilimlerine mübarek üç aylar denilmektedir. Bu aylar, sırasıyla recep, şaban ve ramazan aylarıdır. Dinimizde kutsal sayılan geceler, bu ayların içinde yer almaktadır. Sevgili Peygamberimiz ve onun güzide sahabesi bu aylara ve bu gecelere özel bir önem atfetmişlerdir. Zira Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde bu mübarek aylarda özellikle kandil gecelerinde yapılan ibadet ve hayırlara kat kat sevap verileceğine dair açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu kutsal kandil gecelerinde camiler dolmakta, Kur’an’lar, mevlitler okunmakta, salâvat-ı şerifeler getirilmekte, dualar edilerek yüce Allah’tan tüm insanlara af ve mağfiret istenmektedir. Bu kutsal kandiller vesilesiyle inançlarımız kuvvetlenmekte ve gönüllerimiz günah kirlerinden arınmaktadır. İnananlar kardeş olma şuuruna ererek birbirlerine karşı sevgi, saygı ve hoşgörü duygularıyla yardımlaşma ve dayanışmaya yönelmektedirler. Böylece bu kutsal kandiller, fert ve toplum hayatında hayırlara vesile olmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) üç aylar hakkında şöyle buyurmuştur: “Recep Allah’ın ayı, şaban benim ayım, ramazan da ümmetimin ayıdır.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 423, Hadis No: 1358) Mübarek üç ayların ilki recep ayıdır Bu ayın ilk Cuma gecesi Regaib Kandilidir. Regaib kelimesi; “çok değerli hediye, bağış, içten gelerek ve yoğun bir şekilde arzu edilen şey” anlamlarına gelmektedir. İhsanı bol olan Rabbimizden günahlarımızın mağfiretini, ömrümüzün bereketini isteyerek gündüzünü oruç, gecesini namazla geçirmemiz tavsiye edilen bir gecedir. Ayrıca bu gece, bundan sonra gelecek olan kutsal gecelerin ve Ramazan ayının ilk habercisidir. Nitekim Recep ayının başlangıcında Peygamberimizin şöyle dua ettiği rivayetler arasında yer almaktadır: “Ey Allah’ım, recep ve şabanı bize mübarek kıl, bizi ramazana kavuştur.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 259) Recep ayı, gerek İslam’dan önce gerekse İslam’dan sonra mukaddes bilinen bir aydır. İslam dini gelmeden önce, bu ay girer girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk yapmak yasaklanır, herkes kendisini bu ayda güven içinde hissederdi. İslam geldikten sonra da, bu aya olan hürmet devam ettirildi. Bu ay, Regaip ve Miraç gibi mübarek geceler ve ilahî tecellilerle şereflendirildi. Recep ayının ilk cuma gecesi, Regaip Gecesi, yirmi yedinci gecesi, Miraç Gecesidir. Miraç Gecesi; Allah’ın, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’i Mekke’deki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürdüğü (Bkz. İsrâ, 1) ve oradan da göklere yükselttiği gecedir. Miraç Gecesi, Cenab-ı Hakk’ın Hz. Peygamber’e büyük hakikatlerin ilahî sırlarını gösterdiği, vasıtaları kaldırarak ilahî vahye muhatap kıldığı, kendi ayetlerini ve kâinatın sırlarını seyrettirdiği, müminlere namazın farz kılındığı ilahî lütuflarla dolu olan bir gecedir. Üç ayların ikincisi ise şaban ayıdır Bu ay da Hz. Peygamber'in değer verdiği, bol bol ibadet ettiği ve oruç tuttuğu bir aydır. Nitekim bu ayın on beşinci gecesi Berat gecesi olarak kutlanmaktadır. Hz. Peygamber'den gelen bazı rivayetlerde, sevgili Peygamberimizin şaban ayına ve özellikle bu ayın on beşinci gecesine ayrı bir önem vererek onu ihya ettiği belirtilmektedir. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allah Teâlâ buyurur ki: 'Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim.' Bu hâl, sabaha kadar devam eder." (İbn Mâce, İkame, 191) İşte bundan dolayı, bu geceyi ibadetle geçirmek, büyük bir sevaba vesile olmaktadır. Ayrıca bir kısım bilginlerin, kıblenin Kudüs’teki Mescid’i Aksa’dan, Mekke’deki Kâbe istikametine çevrilmesinin (Bkz., Bakara, 185); Hicretin ikinci yılında Berat Gecesinde vuku bulduğunu kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmıştır. (Geniş bilgi için bkz., DİA, V, 475-476) Üç ayların üçüncüsü ise mübarek ramazan ayıdır Yüce Allah, mübarek ramazan ayını diğer aylarda bulunmayan hayır ve bereketli birçok özellikle süslemiştir. Bu ay, müminler için rahmet ve mağfiret ayıdır. Ramazan; evveli rahmet, ortası mağfiret sonu da cehennem azabından azat olma ayıdır. Bu ay, şifa ayıdır, hayır ayıdır. Bu ay, orucu, sahuru, iftarı, teravihi, dolan camileri, dinlenen vaaz ve mukabeleleri ile bereket ayıdır, şefaat ayıdır. Bu ay, öz ifadeyle Kur’an ve oruç ayıdır. Nitekim Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Kim, inanarak ve mükâfatını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları affedilir.” (Buhârî, İman, 28; Savm, 6; Müslim, Sıyam, 203; Tirmizî, Savm, 1) Bu ayın Allah katında büyük bir değeri olduğundan; insanları doğru yola ileten, insana insanca yaşamayı, çalışmayı, ilerlemeyi öğreten, insanı ahlaklı, faziletli dürüst bir hayata sevk eden Kur’an-ı Kerim bu ayda indirilmiştir. Bu hususta yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayı öyle bir aydır ki, Kur’an-ı Kerim onda indirilmiştir. (O Kur’an ki) insanlara hidayettir. Onda doğru yolun, hak ile batılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleri vardır. O hâlde içinizden kim o aya erişirse oruç tutsun. Kim hasta olur yahut seferde bulunursa, o zaman tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun. Allah size kolaylık diler, size güçlük istemez.” (Bakara, 185) Kur’an-ı Kerim’de ifade edildiği gibi bu ay içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi bulunmaktadır. Dolayısıyla Kadir Gecesinin dinî hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Yüce Allah, bu gecenin öneminin nereden kaynaklandığını bizlere Kadir suresinde şöyle açıklamaktadır: “Kadir Gecesi'nin ne olduğunu sen nereden bileceksin?” Yüce Allah, bu soruyla bu gecenin önemini vurguluyor. Sonra Kadir Gecesinin faziletini üç madde ile şöyle açıklıyor: Birincisi, Kur’an-ı Kerim bu gece inmeye başlamıştır. İkincisi; “Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır.” Bin ay, yaklaşık olarak 84 yıl eder. İşte bu gece yapılan ibadet, âdeta içinde Kadir Gecesi olmayan seksen dört yıl ibadet etmek kadar sevaptır. Üçüncüsü; “Melekler ve Ruh, o gece Rablerinin izniyle her iş için iner de iner.” Bu ayette meleklerin ve Ruh’un Rablerinin izniyle yeryüzüne inecekleri belirtilmektedir. Ayetteki Ruh’tan kasıt, Cebrâil’dir. “Tan yeri ağarıncaya kadar o gece selamettir.” Yani o gece melekler müminlere selam verirler. Çünkü melekler, gecenin başından itibaren ta tan yeri ağarıncaya dek grup grup inerler. Mübarek gün ve gecelerin fert ve topluma kazandırdıkları Dinimizde kutsal sayılan gün ve geceler, fert ve toplum hayatında birçok hayıra vesile olmaktadır. Bunlardan bazılarını şu şekilde zikredebiliriz: Yapılan dua ve niyazların dalga dalga Allah’a ulaşmasına, dökülen pişmanlık gözyaşlarının günahları silip yok etmesine vesile olur. Yıl boyunca bilerek veya bilmeyerek işlenen günahlardan kurtulma ve arınmaya vesile olur. Yapılan ibadetler, okunan Kur’an'lar ve getirilen salâvat-ı şerifelerle sevaplarla bezenmeye vesile olur. Geçmişin muhasebesini yaparak, geleceğe azim ve enerji dolu bir şevkle atılmak için iyi bir imkândır. İnsanlar arasında İslam kardeşliğinin yaşanmasına vesile olur. Barış, hoşgörü, kardeşlik ortamının doğmasına, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine, insani ve ahlakî erdemlerin yeniden yeşermesine vesile olur. Zenginlerin fakirleri hatırlamasına, onlara yardım ellerini uzatmalarına, böylece insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışmanın artmasına vesile olur. İnsan hayatında otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olur. Dünyevi meşguliyetlerden sıyrılıp yaratılış gayesini düşünmemiz, gerek yaratanla gerekse yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için son derece kıymetli fırsatlardır. Hayat su gibi akıp gitmektedir. Dün, hatası ve sevabı ile geçmiştir. Geçen günleri geri getirmek mümkün değildir. Gelecek günleri yaşayacağımıza dair bir garantimiz de yoktur. Bugünün değerlendirilmesi ise bizim elimizdedir. Mübarek gün ve gecelerin manevi ikliminden yararlanarak içinde bulunduğumuz zamanın kıymetini bilip üzerimize düşen kulluk görevlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışmalıyız. Bu mübarek gün ve geceler, kendimizi toparlamak, sorgulamak, davranışlarımıza çeki düzen vermek için bulunmaz fırsatlar sunmaktadır. Bir kere daha, bu mübarek gün ve gecelerde geçmişimizin muhasebesini yapıp geleceğe hazırlıklı olmanın tedbirlerini almalıyız. Bütün okuyucularımızın üç aylarını ve Regaip Kandilini kutluyor, hayırlara vesile olmasını yüce Mevla’dan niyaz ediyorum. 1. REGAİB KANDİLİ Yüce Allah’ın insanlara rahmetini ve nimetlerini çokça ihsan ettiği belli vakitler, belli mevsimler vardır. Haftanın günleri arasında Cuma; kameri aylardan olan Recep, Şaban ve Ramazan bu türden feyiz ve bereketi bol zaman dilimlerindendir. Allah’a şükürler olsun ki, İslam dinine gönülden bağlı Yüce milletimizin “üç aylar” diyerek özel bir önem verdiği Recep, Şaban ve Ramazan aylarının başlangıcına ulaşmış bulunuyoruz. …… /…../……gününü …….gününe bağlayan gece, rahmet ve mağfiret mevsimi olarak isimlendirilen üç aylara girdiğimizi müjdeleyen Regaip Kandili’dir. Üç aylar ve bu aylar içinde yer alan kandiller, dinî duyguların yoğunluk kazandığı, merhamet, şefkat, yardımlaşma ve dayanışma hislerinin doruk noktaya ulaştığı, hayır ve iyiliklerin arttığı bir mevsimdir. Yaratılış gayemizi düşünmemiz, Yüce Yaratanla ve çevremizle bağlarımızı yeniden gözden geçirmemiz ve günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmamız için son derece değerli fırsatlardır. Üç aylar dediğimiz mübarek aylar içinde kutlanan ilk kandil de Recep Ayının ilk Cuma gecesi olan Reğaib Kandilidir. Reğaib Kandili, Yüce Allah’ın af ve mağfiretinin istendiği, umut, huzur ve ilahî müjdelerle dolu bir gecedir. Yine bu gece; Miraç, Berat ve bin aydan hayırlı olan Kadir gecesinin müjdecisidir. Regaip gecesinin, içinde bulunduğu Recep ayı da, rahmeti, bereketi ve mağfireti bol olan bir aydır. Sevgili Peygamberimiz bu aylara girdiğimizde şöyle dua ederdi: "Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a kavuştur"1. Hayat su gibi akıp gitmektedir. Dün, hatası ve sevabı ile geçmiştir. Geçen günleri geri getirmek mümkün değildir. Gelecek günleri yaşayacağımıza dair hiçbir garantimiz de yoktur. Bugünün değerlendirilmesi ise bizim elimizdedir. Mübarek gün ve gecelerin manevi ikliminden yararlanarak içinde bulunduğumuz zamanın kıymetini bilip, üzerimize düşen kulluk görevlerini hakkıyla yerine 1 Ahmet b. Hanbel, Müsned, I, 259. getirmeye çalışmalıyız. Bu mübarek gün ve geceler, kendimizi toparlamak, sorgulamak, davranışlarımıza çeki düzen vermek için bulunmaz fırsatlar sunmaktadır. Bir kere daha, bu mübarek gün ve gecelerde geçmişimizin muhasebesini yapıp geleceğe hazırlıklı olmanın tedbirlerini almalıyız. Ahiretin tarlası olan dünya hayatını çok iyi değerlendirmeli, fırsat elimizde iken Cenâb-ı Allah'a yönelip O'na karşı kulluk görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Kaybedecek zamanımız yoktur. Hedefimize ulaşmak için zamanında gereken yükümlülüklerimizi yerine getirmeli ve Yüce Rabbimize yönelerek dua ve niyazda bulunmalıyız. Kur'an-ı Kerim'de "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar" 2 buyrulmuştur. Yüce Allah'ı sevmek, O'na karşı kulluk görevini yapmamızı; Hz. Peygamberi sevmek O'nun sünnetini yaşamamızı gerektirir. Kur'an-ı Kerîm’in Allah kelâmı olduğuna inanmak, onun emirlerini tutup yasaklarından sakınmamızı, Yüce Allah'ın verdiği nimetlere şükretmemizi; ahiret için hazırlık yapmamızı ön görür. Geçen yıl bizimle birlikte olan eş, dost, akraba ve arkadaşlarımızdan bu geceye ulaşamayanlar var. Bu kandilin bizim için de son kandil olabileceğini düşünmeli, görevlerimizi Yüce Allah'ın istediği şekilde yerine getirmeye gayret göstermeliyiz. İlahi rahmete fazlasıyla mazhar olan bu zaman diliminde, gönül huzuru içerisinde yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza, milletimize ve tüm insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızın olduğunu bir kez daha hatırlayalım, yanlış ve kusurlarımızdan dönelim, elimizi ve gönlümüzü uzanabileceğimiz herkese açalım, aramızdaki sevgi bağını, dayanışma ruhunu güçlendirelim, kırgın gönülleri barıştıralım, ihtiraslarımızı dizginleyip küçük menfaat çekişmelerinden uzak duralım, yüce Dinimiz'in bizden istediği kardeşlik ve beraberliğimizin güçlenmesine, insanî ve ahlâkî meziyetlerin yaygınlaşmasına gayret gösterelim. Yapılan duaların kabul edildiği, günahların bağışlandığı ve manen yeni bir sayfanın açıldığı bereketli zaman dilimlerini iyi değerlendirelim. Bu duygu ve düşüncelerle Regaib Kandilinin aziz milletimizin ve bütün İslâm aleminin birlik ve beraberliğine, insanlık aleminin barış ve huzuruna vesile olmasını, insanlığın ortak huzurunu tehdit eden terör ve şiddetin, savaş ve düşmanlığın yerini 2 İnşirâh, 7-8. birbirimizi olanca farklılıklarımızla severek ve sayarak barış içinde yaşama sorumluluğunun almasını Cenâb-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Kandiliniz mübarek olun. 2. İSRA VE MİRAC OLAYI Sözlükte gece yürüyüşü anlamına gelen “isrâ”, Hz. Peygamber (s.a.s)’in bir gece Cebrail tarafından Mekke’deki Mescid-i Haram'dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesi; sözlükte merdiven, yukarı çıkmak ve yükselmek anlamına gelen “mirac” ise Hz. Peygamberin Mescid-i Aksa’dan semalara yükselmesi ve Allah’a mülâki olması demektir. İsrâ ve mirac olayı yüce Allah'ın sevgili peygamberine bir mükâfatı, büyük bir ihsanı, eşsiz bir armağanı ve ilâhi bir mucizedir. Miladî 610 tarihinde peygamberlik görevi verilen Hz. Muhammed (s.a.s.), bütün gücüyle tevhit inancını yerleştirmeye ve ilahî mesajı tebliğe çalıştı. Mekkeli müşrikler direniş gösterdiler, atalarının putperest dinlerini terk etmek istemediler. Hz. Peygambere ve Müslüman olanlara her türlü baskı ve eziyeti yaptılar, onları dinlerinden döndürmeye, insanların Müslüman olmalarına engel olmaya çalıştılar. Bu konuda o kadar ileri gittiler ki bazı kimsesiz Müslümanlara işkence yaptılar, Müslümanlara üç yıl süren boykot uyguladılar, Müslümanlar açlık ve sıkıntı çekti. Peygamberimiz her şeye rağmen görevini yapmaya devam etti. İslam’ı tebliğ etmek için Mekke dışına çıktı, Taif’e gitti, onları İslam’a davet etti. Taifliler davete icabet etmedikleri gibi Peygamberimizi taşlattılar. Peygamberimizin ayakları kan revan içinde kaldı. Peygamberimizin bütün bu sıkıntılara karşı en büyük destekçisi amcası Ebu Talib ve can yoldaşı güzide eşi Hz. Hatice vefat etti. Peygamberimiz çok üzüldü. İşte böyle sıkıntılı günlerin akabinde hicretten bir buçuk yıl önce Recep ayının 27. gecesinde isra ve mirac olayı gerçekleşti. Yüce Allah sevgili kulunu teselli etti, üzüntüsünü dindirdi. İsrâ mucizesi, İsrâ suresinin birinci ayetiyle açık seçik bildirilmekte, mirac olayına ise Necm suresi 10–18. Ayetlerinde işaret edilmektedir: ُار ْكنَا َح ْولَه ُ َ صا الَّذ۪ ي َب َ ي اَس ْٰرى ِب َع ْبدِه۪ َلي اًْل ِمنَ ْال َمس ِْج ِد ْال َح َر ِام اِلَى ْال َمس ِْج ِد ْاْلَ ْق ٓ ۪س ْب َحانَ الَّذ ۜ ٰ ْ ير ُ ِلنُ ِريَهُ ِم ْن ايَاتِنَا ۜ اِنَّهُ ه َُو الس َّ۪مي ُع ال َب ۪ص “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) gecenin bir kısmında Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.3 ُارونَهُ َع ٰلى َما يَ ٰرى• َولَقَدْ َر ٰاه ُ ب ْالفُ َؤادُ َما َر ٰاى • اَفَت ُ َم َ َفَا َ ْو ٰح ٓى ا ِٰلى َع ْبدِه۪ َما ٓ ا َ ْو ٰح ۜى • َما َكذ َ السد َْرةَ َما يَ ْغ ٰش ۙى • َما زَ ا َ ِ ن َْزلَةا ا ُ ْخ ٰر ۙى • ِع ْندَ ِسد َْرةِ ْال ُم ْنتَهٰ ى • ِع ْندَهَا َجنَّةُ ْال َما ْ ٰو ۜى • اِذْ َي ْغشَى َ ص ُر َو َما ت َر ِب ِه ْال ُكب ْٰرى ِ ط ٰغى • لَقَدْ َر ٰاى ِم ْن ٰا َيا َ َْالب “Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti. Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı. (Ey Müşrikler! Şimdi siz Peygamberin) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz? Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî şekliyle) Sidretü’l Müntehâ’nın yanında görmüştü. Me’va cenneti de Sidre’nin yanındadır. O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü.”4 İsra ve mirac olayının detayı hadislerde geçmektedir. Hadislere göre isrâ ve mirac olayı şöyle gerçekleşmiştir: Bir gece Hz. Peygamber Kâbe’de Hatim denilen yerde veya amcası Ebu Talib’in kızı Ümmühânî’nin evinde uyku ile uyanıklık arası bir durumda iken Cebrail gelir, göğsünü açar, zemzemle yıkar, göğsünü iman ve hikmetle doldurur ve kapatır. Burak5 adlı bir binite bindirir, Kudüs’teki Beyt-i Makdis’e yani Mescid-i Aksa’ya götürür. Hz. Peygamber burada iki rekât namaz kılar. Cebrail kendisine biri süt diğeri şarap dolu iki kap getirir. Hz. Peygamber sütü seçer. Cebrail, fıtratı seçtin der. Cebrail, Hz. Peygamberi “mirac” (göğe yükselme vasıtası) ile Mescid-i Aksâ’dan semalara çıkarır. Birinci semada Âdem,6 ikinci semada İsa ve Yahya, üçüncü semada Yusuf, dördürncü semada İdris, beşinci semada Harun ve altıncı semada Musa ile görüşür ve selamlaşır, peygamberler kendisine hayır dua ederler. Her gün İsra, 17/1. Necm, 53/8–10. 5 Burak, eşekten büyük, katırdan küçük, her adımını ufkun sonun atabilen beyaz renkli bir canlıdır. (Müslim, İman, 259) 6 Âdemin sağında cennetliklerin ruhları, solunda cehennemliklerin ruhları vardır. Âdem (a.s), sağıda bakınca güler, soluna bakınca ağlar. (Müslim, İman, 263), 3 4 70 bin meleğin ibadet ettiği Beytü’l-Ma’mur’un bulunduğu 7. semada Hz. İbrahim ile buluşur. Hz. İbrahim kendisini selamlar ve hayır dua eder. Sonra Sidretü’l-Münteha (hudut ağacı) denilen yere ulaşırlar. Burada Hz. Peygambere evrenin sırları, varlığın kaderiyle ilgili hükümlerin tespiti için görevli meleklerin çalışmaları gösterilir.7 Cebrail buradan ileri geçemeyeceğini bildirir ve Sidretü’lMünteha’da kalır. Cebrail, ُ“ لو دَنَ ْوتُ ا َ ْن ِملَةا ْلُحْ ِرقتBir parmak ucu daha öteye yaklaşmış olsaydım yakılırdım” demiştir. Hz. Peygamber tek başına Refref adlı binekle yükselişini sürdürür. Sonunda Yüce Allah’a mülaki olur.8 Hz. Peygamber, َّ صلَ َواتُ َوٱل ُطيِبَات َّ أَلتَّ ِحيَّاتُ ِ هّلِلِ َوٱل “Her türlü sözel, bedensel ve mâlî ibâdetler, dualar, güzellikler ve iyilikler Allâh'a mahsustur” diye Allah’a tazim eder. Yüce Allah, ى َو َرحْ َمةُ ه ُاّلِلِ َوبَ َركَاتُه َّ أَل ُّ ِسًلَ ُم َعلَيْكَ اَيُّ َها ٱلنَّب “Ey Peygamber! Selâm, Allah’ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun” karşılığını verir. Hz. Peygamber, سًلَ ُم َعلَ ْينَا َو َع ٰلى ِعبَا ِد ه َصا ِل ِحين َّ أَل َّ اّلِلِ ٱل “Selâm bizlere ve Allah’ın sâlih kullarına olsun” diye mukabele eder. Cebrail ve melekler, اَ ْش َهدُ ا َ ْن ْلَ ا ِٰلهَ اِْلَّ ه ُسولُه ُ اّلِلُ َوا َ ْش َهد ُ ا َ َّن ُم َح َّمداا َع ْبدُهُ َو َر “Ben tanıklık ederim ki, Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Ve yine tanıklık ederim ki Hazret-i Muhammed Allah’ın kulu ve Resulüdür" derler. Biz bu “tahıyyat” duasını miracımız olan namazımızda okuyoruz.9 Peygamberimize miracta üç şey verilmiştir: 1. Beş vakit namaz farz kılınmıştır.10 Müslim, İman, 263. Müslim, İman, 259; bk, Miras, II, 275; Yazır, VII, 4572–4580. 9 Ebû Dâvûd, Salât, 182, I, 591. 7 8 Beş vakit namaz farz kılınmadan önce de Peygamberimiz ve Müslümanlar namaz kılıyorlardı. İlk vahyin peşinden Cebrail Peygamberimize abdest ve namazı öğretmiştir. Peygamberimiz ilk kıldığı namaz, Cebrail’in imamlık yaptığı sabah namazıdır.11 2. Bakara suresinin son ayetleri verilmiştir. 3. Allah’a ortak koşmayanların affedileceği ve cennete girecekleri bildirilmiştir.12 Mirac esnasında Hz. Peygambere cennet, cehennem ve buralardaki insanların durumları gösterilir ve birçok olaya muttali olur.13 Hz. Peygamber (s.a.s.), Refref adlı binit ile Sidretü'lMünteha'ya çıkartılır ve buradan aynı binitle Kudüs'e döndürülür. Dönüşte kendisini peygamberler karşılar ve onu kendilerine imam yaparak arkasında namaz kılarlar. Kudüs’ten Burak adlı binit ile Mekke'ye döndürülür. Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram’dan yaya yürüyüşle bir aylık mesafededir, Hz. Musa ve Hz. İsa dâhil pek çok peygamberin uğradığı ve yeryüzünde yapılan ikinci mescittir. Mescid-i Aksa’nın içinde bulunduğu Kudüs ve çevresi dinî merkez olması ile bereketlendirildiği gibi nehirler ve verimli bahçelerle de bereketlendirilmiştir.14 Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü isrâ ve mirac olayını Mekkelilere anlatır. Olayı duyan müşrikler Hz. Peygamber (s.a.s)'i suçlamaya, onu alaya almaya başlarlar. Elli yıldır aralarında yaşadığı ve güvenilir niteliğini verdikleri Hz. Muhammed’i yalanlarlar, bizim kervanlarımız Mekke’den Şam’a bir ayda gider ve bir ayda geri döner, Muhammed bir gecede Kudüs’e gidip geri nasıl geri dönebilir? Bu apaçık bir yalandır” derler. Hz. Peygamberin daha önce Mescid-i Aksa’yı hiç görmediğini bildikleri için orayı bilenler “Beyt-i Makdis’i bize tarif et” derler.15 Müşrikler Hz. Peygambere kaç kapısı, kaç penceresi var diye sorarlar, Hz. Peygamber, Beyt-i Makdis’i incelememiş, kapı ve pencerelerini saymamıştır. Müşriklerin soruları karşısında çok Buhârî, Salât, 1; Müslim, İman, 259, 262, 263. Ahmet Naim, II, 279. 12 Ahmed, I, 422; Müslim, İman, 279; Miras, II, 261–275. 13 Müslim, İman, 263. 14 Miras, X, 56–57. 15 Miras, II, 266. 10 11 sıkıntıya düşer ancak Allah Mescid-Aksa’yı gözünün önüne getirir ve onların sorularını mescide bakarak cevaplandırır. Şaşkına dönen müşrikler Hz. Ebu Bekir’e giderler. Muhammed bir gecede Kudüs’e gidip geldiğini söylüyor, ne dersin derler. Hz. Ebu Bekir, Muhammed ne diyorsa doğrudur, ben bundan daha ötesinde söylediklerini, ona meleğin Allah’tan haber getirdiğine de inanıyorum, der.16 Müşrikler yine tatmin olmazlar, Peygamberimize, “Hadi bakalım bize kervandan haber ver, bu bizce daha önemlidir” derler. Peygamberimiz,”Evet, filanların kervanına yolda rastladım, Revha denilen mevkide idi. Bir deve kaybetmişler, onu arıyorlardı. Yüklerinde bir su kadehi vardı, o kadehteki suyu içtim, gelince sorun bakalım kadehte su kalmış mı” der. Müşrikler kervandakilerin sayılarını, yüklerini ve durumlarını sorarlar. Peygamberimize kervan gösterilir ve müşriklerin sorularının hepsini cevaplar, “falan, filan kervanın önündedir, filan günü güneşin doğumu ile birlikte Mekke’ye ulaşırlar” der. Müşrikler işaret edilen günü dört gözle beklerler. Bildirilen vakitte kervan gelir, yine de Hz. Peygamberi tasdik edip iman etmezler ve "Bu apaçık bir büyüdür" derler.17 İsra ve miracın ruh ile rüyada vuku bulunduğunu söyleyenler olmuş18 ise de konu ile ilgili hadislere dayanarak hadis, tefsir, fıkıh ve kelam âlimlerinin büyük çoğunluğu isra ve miracın ruh ve beden ile uyanık bir halde iken bir seferde gerçekleştiğini ifade etmişlerdir.19 İsra ve mirac uyku halinde gerçekleşmiş olsaydı (Yüce Allah) ayette " عبدهkulunu" demez, bunun yerine: "kulunun ruhunu" derdi. Ayrıca Yüce Allah "Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı"20 buyurmaktadır. Üstelik eğer olay uyku halinde gerçekleşmiş olsaydı bir mucize olmazdı. Çünkü böyle bir şeyi kâfirler inkâr etmez ve yalanlamazlardı. Çünkü bu tür olayların rüyada gerçekleşmesi yadırganmaz ve inkâr edilmezdi. Ayette geçen “sübhân” kelimesi olayın azametini ifade eder. 16 Miras, X, 59–60. Neml, 27/13; Saff, 61/6; Yazır, V, 3146 18 bk. DİA, XXX, 133. 19 Miras, X, 58; DİA, XXX, 133. 20 Necm, 53/17. 17 Mirac’da Hz. Peygamberin Allah’ı gördüğünü söyleyenler olmuş ise de ayet ve hadislere göre bu dünyada Allah’ı görmek mümkün değildir. Şu ayetler bunun açık delilidir: ير ُ يف ْالخ َ۪ب ُ ُۘ ص ُ ار َوه َُو اللَّ ۪ط َ َۚ ص َ ار َوه َُو يُد ِْركُ ْاْلَ ْب َ َْل تُد ِْر ُكهُ ْاْلَ ْب “Gözler onu idrak edemez ama o, gözleri idrak eder.” O (idrak ötesi olup) en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.”21 س ا َو َما َكانَ ِلبَش ٍَر ا َ ْن يُك َِل َمهُ ه ۪ي ِب ِاذْنِه ِ وْل فَي ُ ب ا َ ْو ي ُْر ِس َل َر ٍ ئ ِح َجا ِ ٓاّلِلُ ا َِّْل َوحْ ياا ا َ ْو ِم ْن َو َرا َ ُوح ۜ ٓ َّ ي َح ۪كيم َ ََما ي ٌّ شا ُء اِنهُ َع ِل “Allah bir insanla ancak vahiy yolu ile yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz o yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.”22 Sahabeden Ebu Zer el-Ğıfârî, Hz. Peygambere, “Rabbini gördün mü?” diye sormuş, Hz. Peygamber de “O bir nurdur, O’nu nasıl görebilirim?” cevabını vermiştir.23 Müminler Allah’ı cennette iken göreceklerdir.24 Sonuç olarak; isrâ ve mirac olayı 45 sahabi tarafından bize nakledilmiştir, inkârı mümkün olmayan ilahî bir mucizedir. Hz. Peygamberin isrâ ve mirac gecesinde karşılaştığı olaylar, gördüğü ayetler ve kendisine karşı yapılan muamele onun Allah katında ne büyük bir değere sahip olduğunu ortaya koyar. Her şeyi maddî âlemin kanunlarına göre izah etmeğe kalkışan ve yüce Yaratıcı'nın üstün gücünü anlayamayan bir kısım insanlar isra ve mirac olayını kavramakta güçlük çekebilirler. İlâhi gücün ve peygamberlik mertebesinin ne demek olduğunu biraz idrak edebilenler bu olayda bir gariplik görmezler. İnsanoğlunun sahip olduğu güç sınırlıdır, ama insanoğlu için zor veya imkânsız görünen şeylerin hepsi ilâhi gücün önünde eşittir. Hepsi aynı kolaylıkla gerçekleştirilir. İmanı, ibadeti ve ahlakıyla yücelmesi, İslâm'ın güzelliklerini kendinde toplayabilmesi müminin miracıdır. Miracı yaşamak isteyenlerin, önce kalplerini imanla doldurmaları, Kur’ân’ın aydınlık yoluna girmeleri, Hz. Peygamberi kendilerine rehber edinmeleri gerekir. En’âm, 6/103. Şura, 42/51. 23 Müslim, İman, 291–292. 24 Kıyâme, 75/23. 21 22 İsra ve miracı iyi anlayan müminler, İslam’ın ilkelerini uygulamaya, dünya ve ahireti kazanmaya çalışır, beş vakit namazını kılar. Çünkü namaz müminin miracıdır. Hayatlarında miracı gerçekleştirebilenler, iman kardeşliğinin getirdiği sorumluluğun farkında olurlar ve ona göre hareket ederler. 10.08.2007 2. BERAT KANDİLİ Mekânlar içerisinde Ka’be, Arafat ve camiler gibi değerli mekânlar bulunduğu gibi zamanlar içerisinde de mübarek ay, gün ve geceler vardır. Üç aylar diye bilinen, Recep, Şaban ve Ramazan ayları; Recep ayının ilk gecesi olan Regaip gecesi, yine Recep ayının 27. gecesi olan Miraç gecesi, Şaban ayının 15. gecesi olan Berat gecesi, Ramazan ayının 27. gecesi olan Kadir gecesi, Cuma ve bayram günleri daha değerli ve kıymetli zaman dilimleridir. Recep, Şaban ve Ramazan aylarının, Regaip, Miraç, Berat ve Kadir gecelerinin, cuma günlerinin, Ramazan ve Kurban bayramlarının mübarek olarak nitelenmesi, bu zaman dilimlerinde amellere bolca sevap verilmesine, af ve mağfiretin, nimet ve rahmetin çokluğu, bu zaman dilimlerinde yapılan dua, hayır ve ibadetlerin bereket ve verimliliği sebebiyledir. Bu itibarla Müslümanlar, mübarek gün ve gecelerde; Allah’a yönelir, çeşitli ibadetlerle meşgul olur, hayır ve hasenat yapar, dua, tövbe ve istiğfar ile günahlarının bağışlanmasını niyaz ederler. Çünkü bu mübarek ay, gün ve geceler; rahmet dalgalarının başladığı, manevî huzur ve sükûnun kalplere doğduğu, ilâhî rahmet ve mağfiretin coştuğu zaman dilimleridir. Üç aylar, imandan gelen bir heyecanla ibadet hayatımızın daha canlı tutulduğu, Müslümanların kendilerine çeki düzen verdikleri, hızla akıp giden zamanın farkına varıp nefis muhasebesi yaptıkları aylardır. “Recep, Allah’ın ayıdır. Şaban, benim ayımdır. Ramazan, ümmetimin ayıdır” buyuran Peygamberimi (s.a.s.) bu aylarda daha çok ibadet etmiş, “Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını hakkımızda mübarek kıl, bizi Ramazan ayına kavuştur” diye dua etmiştir.25 Mübarek, gün, gece ve ayların varlığı bize zamanın hızla geçtiğini, geçen zamanların geri gelmediğini, kalan zamanlarımızı çok iyi değerlendirmemiz gerektiğini hatırlatmakta, bir uyarı ve kendimizi sorgulamamıza vesile olmaktadır. Kur’ân ve sünnetten öğreniyoruz ki biz bu dünyada bütün yaptıklarımızdan, bütün sözlerimiz ve davranışlarımızdan, sahip olduğumuz bütün nimetlerimizden ahirette sorgulanacağız. “Yaptıklarınızdan (ahirette) mutlaka sorguya çekileceksiniz.”26 “Sonra o gün nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz”27 ayetleri bunun delilidir. BERAT GECESİ Şaban ayının gecesi berat gecesidir. “Berat” kelimesi sözlükte; günah, suç, borç ve cezadan kurtulma anlamına gelir. Bu gecenin dört adı vardır: "Mübarek gece", "Beraet gecesi", "Sakk (belge, senet) gecesi" ve "Rahmet gecesi" Duhan Suresinin 2-4. ayetlerinin Berat Gecesinden bahsettiği bildirilmektedir. "O apaçık kitaba and olsun ki, biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız. Bütün hikmetli işler o gecede tefrik olunur."28 Bu ayetler hakkında üç görüş vardır. 1. Müfessirlerin çoğunluğuna göre, bu mübarek gece Kadir Gecesidir.29 2. Bir grup âlime göre Berat Gecesidir.30 Kur'ân'ın bu gecede indirilmesi meselesi şu şekilde açıklanmıştır: Berat gecesi, Kuran-ı Kerimin Levh-i Mahfuzdan dünya semasına toptan indirilmiş (inzal) Kadir gecesinde ise Ahmed, I, 259; شعبان و بلغنا الى رمضان Nahl, 16/93; َع َّما ُك ْنت ُ ْم ت َ ْع َملُون َ َولَتُسْـَٔلُ َّن 27 Tekâsür, 102/8; يم ِ ع ِن النَّ ۪ع َ ث ُ َّم لَتُسْـَٔلُ َّن َي ْو َمئِ ٍذ 25 اللهم بارك لنا في رحب و 26 ار َك ٍة اِنَّا ُكنَّا ُم ْنذ ِ۪رينَ ف۪ ي َها يُ ْف َرقُ ُك ُّل ا َ ْم ٍر َح ۪ك ۜ ٍيم ِ َو ْال ِكت َا َ َين اِنَّا ٓ اَ ْنزَ ْلنَاهُ ف۪ ي لَ ْيلَ ٍة ُمب ِ ب ْال ُم ۪ب Taberî, XIII, 107. 30 Taberî, XIII, 108. 28 29 Peygamberimize ilk kez ve parça parça indirilmeye başlanmıştır.(tenzil) 3. Hikmetli işlerin ayırımına Berat Gecesinde başlar, bu işlem Kadir Gecesine kadar devam eder. İbni Abbas'tan rivayet edildiğine göre, hikmetli işlerin birbirinden ayırt edilmesi şu şekilde cereyan eder: Bu seneden gelecek seneye kadar meydana gelecek olayların hepsi ayrı ayrı melekler tarafından defterlere yazılır. Rızıklar, eceller, zenginlik, fakirlik, ölümler, doğumlar hep bu esnada kaydedilir. O yılki hacıların sayısı bile bu devrede takdir olunur. Herkesin ve her-şeyin o sene içindeki mukadderatı kaydedilir. —Rızıkla alakalı defterler Mikail’e verilir. —Savaşlarla ilgili defterler Cebrail’e verilir. —Ameller ile ilgili defterler İsrafil'e verilir. —Ölüm ve musibetlerle ilgili defter de Azrail’e verilir. Bu defterlerin düzenlenmesi Berat Gecesinde başlar, Kadir Gecesinde tamamlanarak her defter sahibine teslim edilir.31 Her hikmetli işin ayırt edilmesi yukarıdaki ihtilafa göre kadir gecesinde veya Berat gecesinde vuku bulur.32 BERAT GECESİNİN ÖZELLİKLERİ 1. Bütün hikmetli işler bu gece ayrıma başlanır. 2. Bu gecede yapılacak ibadetlere diğer vakitlere nispetle daha çok sevap verilir. 3. İlâhi rahmetin bütün âlemi kuşatır. 4. Allah'ın af ve bağışı coşar. 5. Bu gece Peygamberimize tam bir şefaat yetkisi verilmiştir. Bir rivayette bildirildiğine göre Resulüllah (s.a.s.) Şaban ayının 13. gecesi ümmeti hakkında şefaat niyaz etti, üçte biri verildi. 14. gecesi niyaz etti üçte ikisi verildi. 15. gecesi niyaz etti, hepsi verildi. Ancak Allah'tan devenin kaçması gibi kaçanlar başka”33 Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Berat Gecesinin feyiz ve bereketini şöyle bildirmektedir: 31 Mehmet Vehbi, XIII, 5251. Taberî, XIII, 108-109. 33 Yazır, V, 4295. 32 -Hz. Ali anlatıyor: Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Şaban ayının yarısı gecesi olduğu zaman gecesinde namaz kılın, gündüzünde oruç tutun. Çünkü Allah, güneş batınca dünya semasına tecelli eder ve şöyle buyururu: “Af dileyen yok mu affedeyim? Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim, hastalığından şifa isteyen yok mu ona şifa vereyim. Yok mu şunu isteyen yok mu bunu isteyen” der. Bu durum sabaha kadar devam eder.”34 Peygamberimiz Berat kandilinin gündüzü oruç, gecesini ibadetle geçirmenin, tövbe ve istiğfarda bulunmanın gerekçesini şöyle açıklamıştır: “Allah Şaban ayının yarasında geceleyin dünyası semasına tecelli eder Kelp kabilesinin koyun sürüsündeki kıllarını sayısından dana çok kimselerin günahlarını bağışlar”35 Bu mübarek gecede nefis muhasebesi yapmak, işlerimizi, amellerimizi, davranışlarımızı gözden geçirmek, gelecek için iyi planlar kurmak için iyi bir fırsattır. Onun için bu mübarek gecede kendimiz, eşimiz, çocuklarımız, anne-babamız ve milletimiz için dua edelim. Yapılan duaları yüce Allah kabul edecektir. Kur’ân’da yüce Rabbimiz, “Bana dua edin duanıza icabet edeyim.”36 “(Ey Peygamberim!) Kullarım, beni senden sorarlarsa (bilsinler ki) gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına cevap veririm. O halde doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler”37 buyurmaktadır. BU GECE AF DIŞI KALANLAR Peygamber Efendimiz bu gecede af dışı kalanları şu hadisleri ile bildirmektedir: 34 İbn Mâce, İkame, 191; َّ ص َلى َّ سول ،ع َل ْي ِه َوسلَّ ْم إذا كانت ليلة النصف من شعبان ُ قال َر:َعن علي بْن أبي طالب؛ َقال َ ُاّلِل َ َ ِاّلِل َّ فإن.فقوموا ليلها وصوموا نهارها أْل مِ ْن: فيقول.اّلِل ينزل فيها لغروب الشمس إلى سماء الدنيا حتى يطلع الفجر،ُم ْست َ ْغ ِف ِر ِلي فَأ َ ْغ ِف ُر لَهُ! أ َ َْل من مسترزق فأرزقه! أْل مبتلى فأعافيه! أْل كذا أْل كذا 35 Tirmizî, Savm, 38; كثر ِصف من شَع َبانَ إلى سماءِ الدُّنيا ُ ُ نز ُل لَيلَةَ الن َ َ فيغفر أل ِ اركَ وت َ َعالى َي َ ِإ َّن هللا ت َ َب ب َ شعر ٍ غن َِم كَل ِ من عد ِد 36 Mümin, 40/60; ي اَ ْست َِجبْ لَ ُك ۜ ْم ٓ َ۪وقَا َل َربُّ ُك ُم ا ْدعُون ۜ ع ۪ني فَا ِ۪ني قَ ۪ر ان فَ ْليَ ْست َ۪جيبُوا ل۪ ي َ َيب ا ُ ۪جيبُ دَع َْوة َ الدَّاعِ اِذَا د َ ساَلَكَ ِعبَاد۪ ي َ َواِذَا ِۙ ع ْ َّ َ ُ َوليُؤْ مِ نُوا ۪بي لعَل ُه ْم يَ ْر َشدُون 37 Bakara, 2/186; "Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şaban ayının 15. gecesinde dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelp Kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder."38 Hz. Aişe anlatıyor. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Cebrail bana geldi ve şöyle dedi: Bu gece Şaban ayının yarısıdır. Allah bu gece Kelp kabilesinin koyunlarının sayısı kadar Müslüman’ı bağışlar. Ancak bu gece Allah; —Müşrik yani Allah’a ortak koşan, riyakâr, —Müşahin yani; Müslüman cemaatten ayrılan, bidat sahibi, kindar ve düşman; —Sıla-i rahmi terk eden, akrabalık bağlarını koparan, —Kibirli, kendini beğenmiş, —Anne-babasına zulmeden, —Alkolik olan kimselere merhamet nazarıyla bakmaz."39 Abdullah ibn Ömer anlatıyor. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Allah azze ve celle, Şaban ayının yarısında (berat gecesinde) kullarının hallerine muttali olur ve kullarını bağışlar ancak Müslüman cemaatten ayrılan, bidat sahibi, kindar ve düşman olan kimse ile cana kıyan kimseyi bağışlamaz”40 "Allah Teâlâ Şaban ayının 15. gecesi tecelli eder ve anababasına asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında kalan bütün kullarını bağışlar."41 Kin ve düşmanlık, kibir ve gurur, içki ve kumar, yalan ve iftira ve benzeri günahların bu gece vesile edilerek terk edilmeye azmedilmelidir. Günahlarına ısrar edenler Allah’ın affı, mağfireti ve bu gecenin feyzinden mahrum kalırlar.42 BERAT GECESİ İBADETİ 38 İbni Mâce, İkame, 191 Münziri, II, 118; قال أتاني وروي عن عائشة رضي هللا عنها عن رسول هللا صلى هللا عليه وسلم أنه جبريل عليه السًلم فقال هذه ليلة النصف من شعبان وهلل فيها عتقاء من النار بعدد شعور غنم كلب ْل ينظر هللا فيها إلى مشرك وْل إلى مشاحن وْل إلى قاطع رحم وْل إلى مسبل وْل إلى عاق لوالديه وْل إلى مدمن خمر 40 Münziri, II, 119; وعن عبد هللا بن عمر رضي هللا عنهما أن رسول هللا صلى هللا عليه وسلم قال يطلع هللا عز وجل إلى خلقه ليلة النصف من شعبان فيغفر لعباده إْل اثنين مشاحن وقاتل نفس 39 41 42 İbni Mâce, İkametü's-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38. Münzirî, II, 241. Bu gece namaz, Kur'ân tilaveti, zikir, tesbih ve istiğfarla geçirilebilmesi ve bu gece vesilesiyle muhtaçlara yardım ve benzeri hayırlı amellere özel bir önem verilmesi müstehaptır. Gündüzünde oruç tutulur. Peygamberimiz Ramazan ayından sonra en çok Şaban ayında oruç tutmuştur: Üsame b. Zeyd anlatıyor: Dedim ki ey Allah’ın Elçisi! Sizi aylar içinde en çok Şaban ayında oruç tuttuğunuzu görüyorum, niçin Şaban ayında bu kadar oruç tutuyorsunuz? Şöyle buyurdu: Şaban Recep ve Ramazan arasında bir aydır. Birçok insan bu aydan gaflet eder. Bu öyle bir aydır ki bu ayda insanın ameller, ibadetleri âlemlerin Rabbine yükselir. Ben amelimin oruçlu iken yükselmesinin isterim/severim.”43 Bazı yıllar, Şaban ayının çoğunu oruçla geçirmiş, bazı yıllar daha az tutmuştur. Şaban ayanın tamamında oruç tutmadığı ve tamamını oruçla geçirdiği ile ilgili rivayetler vardır.44 Bu geceye mahsus özel bir namaz yoktur. İmam Gazzalî’nin İhyâü Ulûmi’d-Dîn adlı eserinde yüz rekâtlı bir namazdan söz etmektedir. (I, 203) Zeynüddin el-Irakî ile İmam Nevevî bunun aslının olmadığını söylemişlerdir.45 BERAT GECESİ DUASI Hz. Aişe anlatıyor: Hz. Peygamber gece yarısı kalktı namaz kıldı. Namazda secdeyi o kadar uzattı ki öldü zannettim. Hz. Peygamberin bu durumunu görünce kalktım, yanına gittim, parmağına dokundum, hareket ettirdi, (canlı olduğunu anlayıp) döndüm, secdede şöyle dua ettiğini duydum: "Allah’ım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten acizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin." Secdeden başını kaldırıp namazını bitirdiği zaman bana şöyle dedi: Y Aişe! Sana zulmettiğimi mi zannettin. Hayır, ey Allah’ın Elçisi! Dedim Fakat secdenin uzun sürmesi sebebiyle öldüğünü zannettim. Şöyle buyurdu: Bu gecenin hangi gece olduğunu biliyor musun? Allah ve Peygamberi daha iyi bilir dedim. Bu gece Şaban ayının yarısıdır, Münzirî, II, 116; قلت يا رسول هللا لم أرك تصوم شهرا من الشهور ما تصوم من- :أسامة بن زيد قال شعبان قال ذلك شهر يغفل الناس عنه بين رجب ورمضان وهو شهر ترفع فيه األعمال إلى رب العالمين فأحب أن يرفع عملي وأنا صائم 44 Müslim, Savm, 175; Tirmizî, Zekât, 28; bk. Münzirî, II, 117–118. 45 DİA, V, 475. 43 berat gecesidir. Allah azze ve celle Şaban ayının yarısı olunca kullarına haline muttali olur af isteyenleri affeder, merhamet isteyenlere merhamet eder, kindar olanları bağışlamaz.”46 3. KADİR GECESİ Kadir gecesi, Müslümanların coşku ile kutladığı kandil gecelerinden biridir. Bu gece Kur’ân’ın Kadr suresinde geçmektedir. “Kadr” kelimesi sözlükte; güç, kuvvet, hüküm, takdir, şeref ve yücelik anlamlarına gelir. 1. KADİR GECESİNİN ZAMANI Kadir suresinde kadir gecesinin zamanı açıkça bildirilmemekle birlikte, bu gecenin Ramazan ayında olduğuna işaret edilmektedir. Çünkü Kadir suresinin birinci ayetinde Kur’ân’ın kadir gecesinde indirildiği, Bakara suresinin 185. ayetinde ise Kur’ân’ın Ramazan ayında indirildiği açıkça bildirilmektedir. Dolayısıyla kadir gecesinin Ramazan ayı içersinde olduğunda şüphe yoktur. Ancak Ramazan ayının hangi gecesinin kadir gecesi olduğu Kur’ân’da bildirilmemiştir. Kadir gecesinin Ramazan ayının son on veya yedi günündeki tekli gecelerde aranmasını bildiren hadisler vardır.47 Örnek olarak şu hadisleri zikredebiliriz: َضان ِ ت َ َح َّر ْوا لَ ْيلَةَ ْالقَد ِْر فِي ْال َع ْش ِر ْاْلَ َو َ اخ ِر ِم ْن َر َم “Kadir gecesini ramazanın son onunda arayın.”48 َضان ِ ِمنَ ْال َع ْش ِر ْاأل َ َو،تَ َح َّر ْوا لَ ْيلَةَ ْالقَد ِْر فِي ْال ِوتْ ِر َ اخ ِر ِم ْن َر َم “Kadir gecesini Ramazan ayının son on gününün tek gecelerinde arayın.”49 Münziri, II, 119, 120; أن عائشة رضي هللا عنها قالت قام رسول هللا صلى هللا عليه وسلم من الليل فصلى فأطال السجود حتى ظننت أنه قد قبض فلما رأيت ذلك قمت حتى حركت إبهامه فتحرك فرجعت فسمعته يقول في سجوده اعةذ بعفوك من غقابك و اعوذ برضاك من سخطك و اعوذ بك منك اليك ْل احصي ثناء عليك انت كما اثنيت على نفسك فلما رفع رأسه من السجود وفر َ من صًلته قال يا عائشة أو يا حميراء أظننت أن النبي صلى هللا عليه وسلم قد خاس بك قلت ْل وهللا يا رسول هللا ولكني ظننت أنك قبضت لطول سجودك فقال أتدرين أي ليلة هذه قلت هللا ورسوله أعلم قال هذه ليلة النصف من شعبان إن هللا عز وجل يطلع على عباده في ليلة النصف من شعبان فيغفر للمستغفرين ويرحم المسترحمين ويؤخر أهل الحقد كما هم 46 47 48 bk. Buharî, Fezailü Leyleti’l-kadr, 2–3; Müslim, Sıyam, 205–206; Hâkim, No: 1596, 1597, 1598, 3960. Buharî, Fazlu Leyleti’l-Kadr, 4; Malik, İtikâf, 6. No:10. İslam bilginleri, kadir gecesinin kesin olarak bildirilmemesini, Müslümanların Ramazan ayının özellikle son günlerinin gecelerini ibadetle ihya etmelerini teşvik amacına yönelik olduğunu söylemişlerdir.50 Peygamberimiz (s.a.s.) de Ramazanın son onunu itikâfla giçirmiştir.51 2. KADİR GECESİNİN DEĞERİ Kadir gecesini değerli kılan beş özellik vardır. a) Kur’ân, kadir gecesinde indirilmeğe başlanmıştır. اِنَّا ٓ اَ ْنزَ ْلنَاهُ ف۪ ي لَ ْيلَ ِة ْالقَد َۚ ِْر “Biz onu (Kur’ân’ı) kadir gecesinde indirdik.”52 Kur’ân’ın Ramazan ayında kadir gecesinde indirildiğinin bildirilmesi genel olarak iki şekilde izah edilmiştir: aa) Kur’ân, kadir gecesinde, bir defada Levh-İ Mahfuz’dan, dünya semasına53 (Beytü’l-ızze’ye) indirilmiş, buradan da 23 senede Peygamberimize verilmiştir. Kur’ân’ın Levh-ı Mahfuz’da olduğu Bürûc suresinin 21–22. ayetlerinde açıkça bildirilmektedir: ۙ َب ْل ه َُو قُ ْر ٰان َم ۪ج ٍيد ف۪ ي لَ ْوحٍ َمحْ فُوظ “Hayır, o (kitap, aslı) Levh-i mahfuz’dadır şanı yüce bir Kur’ân’dır.” Kur’ân’ın Beytü’l-ızze’ye toptan indirildiğini ve buradan Peygamberimize peyderpey verildiğini Abdullah ibn Abbas haber vermiştir.54 Konu ile ilgili hadisler şöyledir: سنَةا َّ احدَةا إِلَى ال ِ س َم ِ أ ُ ْن ِز َل ْالقُ ْرآنُ ُج ْملَةا َو َ َاء الدُّ ْن َيا فِي لَ ْيلَ ِة ْالقَد ِْر ث ُ َّم أ ُ ْن ِز َل َب ْعدَ ٰذلِكَ ِب ِع ْش ِرين “Kur’ân, kadir gecesinde yakın semaya toptan bir seferde indirildi, sonra yirmi (küsur) senede Hz. Peygambere indirildi.”55 اء الدُّ ْنيَا فَ َج َع َل ِجب ِْري ُل َعلَ ْي ِه الس ًََّل ُم ِ ض َع فِي بَ ْي ِ َص َل ْالقُ ْرآنُ ِمن َّ ت ْال ِع َّزةِ فِي ال ِ س َم ِ الذ ْك ِر فَ ُو ِ ُف سلَّ َم َوي َُر ِتلُهُ ت َْر ِتيًلا صلَّى ه َ اّلِلُ َعلَ ْي ِه َو َ ِ يُ ْن ِزلُهُ َعلَى النَّ ِبي Buharî, Fazlu Leyleti’l-Kadr, 4. Özvarlı, M. Said, DİA, XXIV, 125. Buharî, İtikâf, 1. 52 Kadir, 97/1. 53 Beytü’l-ızze’ye veya Beyt-i Ma’mur’a 54 bk. Taberî, XV, 30/258; Kurtubî, XX, 130.. 55 Hâkim, Tefsir, 1, No: 2879; konu ilgili geniş bilgi için bk. Süyûtî, el-İtkân, I, 127-158. 49 50 51 “Kur’ân Zikr’den ayrıldı ve en yakın semada Beytü’l-ızze’ye konuldu. Müteakiben Cibril, onu Hz. Peygambere indiriyor ve onu Peygambere tertîl üzer okuyordu.”56 Süyûtî, el-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân adlı eserinde en sahih ve en meşhur görüşün bu olduğunu beyan etmiş ve Beyhakî, İbn Ebî Hatim, İbn Ebî Şeybe, Taberânî ve Bezzâr’ın konu ile ilgili aynı anlamı ifade rivâyetlerini zikretmiştir.57 bb) “Kadir gecesinde indirildi” demek, Kur'ân bu gece indirilmeğe başlandı demektir. Kur’ân’ın tamamı zikredilmiş, bir kısmı kastedilmiştir. Belagat ilminde buna “mecaz-i mürsel” denir. Kur’ân’ın Hz. Peygambere bir kitap şeklinde indirilmeyip 23 yıllık zaman diliminde indirildiği ayetle sabittir: احدَ َۚة ا ك َٰذلِكَ ِلنُثَبِتَ بِه۪ فُ َؤادَكَ َو َرتَّ ْلنَاهُ ت َْرت۪ ا يًل ِ َوقَا َل الَّذ۪ ينَ َكفَ ُروا لَ ْو َْل نُ ِز َل َعلَ ْي ِه ْالقُ ْر ٰانُ ُج ْملَةا َو ‘İnkâr edenler, ‘Kur’ân ona bir defada toptan indirilmeliydi’ dediler. Biz Kur’ân’la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk.”58 Kur’ân’ın indirildiği geceye niçin kadir gecesi denildi? Kadir gecesi denildi çünkü bu gecenin kadri, değeri ve şerefi çok yücedir; bu gecede yapılan ibadet ve itaatlerin değeri ve sevabı çok fazladır. Çünkü bu gecede değerli bir kitap, değerli bir Elçiye indirilmiştir. Çünkü bu gecede değerli melekler yeryüzüne inerler, bu gecede çok hayır, bereket, rahmet ve mağfiret vardır. b) Kadir gecesi mübarek bir gecedir. Dühan suresinde Kur’ân’ın mübarek bir gecede indirildiği bildirilmektedir: ٓ َار َك ٍة اِنَّا ُكنَّا ُم ْنذ ِ۪رين ِ حٰ م َو ْال ِكت َا َ ين اِنَّا ٓ ا َ ْنزَ ْلنَاهُ ف۪ ي لَ ْيلَ ٍة ُم َب ِ ۙ ب ْال ُم ۪ب “Hâ Mîm. Apaçık olan Kitaba yemin olsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz, insanları uyarmaktayız.”59 Kadir suresindeki ve Dühan suresindeki ayetleri birlikte ele aldığımız zaman kadir gecesinin mübarek bir gece olduğunu anlıyoruz. Niçin mübarek bir gece? Mübarek bir gecedir, çünkü 56 Hâkim, Tefsir, 2, No: 2881. Süyûtî, el-İtkân, I, 129. 58 Furkan, 25/32. 59 Duhân, 44/1–3. 57 Allah’ın son mesajı bu gecede indirilmiştir. Mübarek gecedir, çünkü bereketli, hayırlı, önemli ve kutsal bir gecedir. c) Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. ش ْه ۜ ٍر َ ف ِ “ لَ ْيلَةُ ْالقَد ِْر َخيْر ِم ْن ا َ ْلKadir gecesi bin aydan hayırlıdır.”60 Bin aya içinde geçen kadir geceleri bu sayıya dâhil değildir. Bu, kadir gecesinin değerini ve önemini ifade eder. Tabiin âlimlerinden Mücahit b. Cebr, hayırlı olan zaman değil, bu gecede yapılan ameller, ibadetler ve işlenen sevaplar olduğunu söylemiştir.61 Şu hadis-i şerif de bu gecede yapılan ibadetlerin faziletli olduğunu ifade etmektedir: اس قَ ْبلَهُ أ َ ْو َما شَا َء ه صلَّى ه سو َل ه ُاّلِلُ ِم ْن ذَلِكَ فَ َكأَنَّه ُ إِ َّن َر ِ َّار الن َ ُاّلِل َ علَ ْي ِه َو َ ي أ َ ْع َم َ ِاّلِل َ سلَّ َم أ ُ ِر ُ ْ َ ار أ َّمتِ ِه أ َ ْن َْليَ ْبلُغُوا ِمنَ الَ َع َم ِل ِمثْ َل الَّذِي بَلَ َغ َغي ُْر ُه ْم فَأ َ ْع طاهُ ه در َخي اْرا َ ص َر أ َ ْع َم َ تَقَا ِ َاّلِلُ لَ ْيلَةَ الق ْ َ ْ ش ْه ٍر َ ف ِ ِمن أل “Hz. Peygambere önceki ümmetlerin veya Allah’ın dilediği insanların ömürleri gösterildi. Hz. Peygamber, önceki ümmetlerin ömürlerinin uzun olması sebebiyle işledikleri amellere ümmetinin ulaşamayacağını düşünerek ümmetinin ömrünü biraz kısa buldu. Allah da ona kadir gecesini verdi ve bu geceyi bin aydan hayırlı yaptı.”62 d) Önemli işler bu gece karara bağlanır. Kadir gecesi; hüküm gecesidir. Çünkü yüce Allah gelecek bir yıl içinde olup bitecekleri bu gece hükme bağlar ve görevli meleklere teslim eder.63 Bu husus Dühan ve Kadir suresinde açıkça bildirilmektedir: ف۪ ي َها يُ ْف َر ُق ُك ُّل اَ ْم ٍر َح ۪ك ٍۜيم “Her hikmetli iş o gecede ayırt edilir.”64 الرو ُح ف۪ ي َها بِ ِاذْ ِن َربِ ِه َۚ ْم ِم ْن ُك ِل اَ ْم ۙ ٍر ُّ تَن ََّز ُل ْال َم ٰ ٓلئِكَةُ َو “Melekler ve Ruh / Cebrail o gecede, Rab’lerinin izniyle her türlü iş için iner.”65 e) Kadir gecesi esenlik gecesidir Bu husus ayette şöyle ifade edilmektedir: 60 Kadir, 97/3. Taberî, XV, 30/259, 62 Malik, İtikâf, 6, No: 15; İbn Abdilberr, bu hadisin Malik’in Muvatta’dan başka hiçbir hadis kitabında olmadığını söylemiştir. 63 Taberî, XX, 30/260; Kurtubî, XX, 130. 64 Dühan, 44/4. 65 Kadr, 97/4. 61 ْ ِي َحتهى َم طلَعِ ْالفَجْ ِر َ َ س ًَل ٌ۠مۛ ه “O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”66 Melekler kadir gecesinin başından itibaren tan yeri ağarıncaya kadar gruplar halinde inerek müminlere selam verirler. Bu durum gecenin karanlığı çekilinceye kadar devam eder. Bu gece hayır ve bereket gecesidir, şer ve kötülüklerden uzak bir gecedir. Yeryüzüne inen melekler, ibadet eden kullarını selamlarlar ve onlara hayır dua ederler.67 Meleklerin müminlere dua ettiği Mümin suresinin 7–8. ayetlerinde açıkça bildirilmektedir. Kadir gecesinde yüce Allah, rahman ismiyle tecelli eder, bu tecelli en az bir yıl boyunca esenliğin devamını sağlar, düzeni ve dengeyi korur. Bu sebeple Ramazan’ın son on gününe girildiğinde Peygamber efendimiz dünyevî işlerden uzaklaşır, Mescidde itikâfa çekilir, vaktini daha çok ibadet ve tefekkürle geçirirdi.68 Hz. Aişe validemiz َ َشدَّ ِمئْزَ َرهُ َوأَحْ يَا لَ ْيلَهُ َوأَ ْيق صلَّى ه ُظ أَ ْهلَه َ سلَّ َم ِإذَا دَ َخ َل ْال َع ْش َر َ اّلِلُ َعلَ ْي ِه َو َ ي ُّ َكانَ النَّ ِب “Hz. Peygamber (s.a.s.), Ramazanın onu girdiğinde dünyevi işlerinden uzaklaşır, gecelerini ibadetle geçirir, (ibadet etmeleri için) aile fertlerini de uyarırdı” demiştir.69 Dolayısıyla müminler de kadir gecesini ibadetle ve dualarla ihya etmelidirler. Hz. Âişe validemiz, bu gecenin nasıl ihya edileceğini Hz. Peygamber’e sormuş, o da, ف َعنِي ُ قُو ِلي اَللَّ ُه َّم اِنَّكَ َعفُ ٌّو ت ُ ِحبُّ ْالعَ ْف َو فَ ْع “Allah’ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet!” şeklinde dua etmesini tavsiye etmiştir.70 Bu itibarla bu gece Kur’ân okumak, zikretmek, namaz kılmak ve dua etmek suretiyle ihya edilmelidir. Özellikle camiye gidip vaaz dinleyen, yatsı ve teravih namazını cemaatle kılan Müslüman bu gecenin sevabından hissedar olur. Tabiîn âlimlerinden Sa’îd b Müseyyeb, ش ِهدَ ْال ِعشَا َء ِم ْن لَ ْيلَ ِة الَقَد ِْر فَقَدْ اَ َخذَ ِب َح ِذ ِه ِم ْن َها َ َم ْن “Kim kadir gecesini camide cemaatle kılarsa kadir gecesinden nasip almış olur” demiştir.71 66 Kadr, 97/5. Kurtubî, XV, 134. 68 Buhârî, İtikâf, 1; Müslim, İtikâf, 1-5. 69 Buharî, Fazlu Leyleti’l-kadr, 6. 70 Tirmizî, Deavât, 84; İbn Mâce, Duâ, 5 71 Malik, İtikaf, 6, NO; 16. 67 Süfyan es-Sevrî, kadir gecesinde Kur’ân okuyup dua ve istiğfar etmenin daha faziletli olduğu söylemiştir.72 Peygamberimiz (s.a.s.); ساباا َغفَ َر ه اّلِلُ َما تَقَد ََّم ِم ْن ذَ ْن ِب ِه َ َِم ْن يَقُ ْم لَ ْيلَةَ ْالقَد ِْر ِإي َماناا َواحْ ت “Kim kadir gecesini inanarak ve sevabını umarak ihya ederse Allah geçmiş günahlarını bağışlar” buyurmuş,73 kendisi de bu geceyi ihya etmiştir. Sonuç olarak kadir gecesi, Kur’ân’ın indirilmeğe başlandığı, meleklerin yeryüzüne indiği, önemli işlerin karara bağlandığı, bin aydan hayırlı olan mübarek bir gecedir. Bu geceyi inanarak ve sevabını umarak ibadet, dua, zikir ve istiğfar ile geçiren müminin günahlarını bağışlar. 72 73 Miras, Tecrid, VI, 317 Buharî, İman. 25; Savm, 6; Fazlu Leyleti’l-kadr, 2.