GÖMÜLÜ İKİNCİ MOLAR DİŞLERİN ETİYOLOJİSİ, KLİNİK

advertisement
T.C
İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
GÖMÜLÜ İKİNCİ MOLAR DİŞLERİN ETİYOLOJİSİ,
KLİNİK ÖZELLİKLERİ ve TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
Hazırlayan
Hale Nur KAŞIKÇI
Danışman
Yard. Doçent Dr. Muharrem Şerif ERDOĞAN
Diş Hekimliği Fakültesi
Ortodonti Anabilim Dalı
Şubat 2014
İZMİR
T.C
İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
SEMİNER ONAY FORMU
Adı Soyadı
Anabilim/Bilim Dalı
Fakültesi
Lisansüstü Öğretim Türü

Yüksek Lisans

Başarılı

Doktora
Danışmanı
Seminer Konusu
Tarih
Verildiği
Saat
Yer
Başarı Durumu
Anabilim Dalı Başkanı

Başarısız
Danışman Öğretim Üyesi
Semineri İzleyen Öğretim Üyesi
İÇİNDEKİLER
1. ÖZET
2. ABSTRACT
3. GİRİŞ
4. GENEL BİLGİLER
4.1.Gömülü 2. Molar dişlerin etiyolojisi ve insidansı
4.2. Gömülü 2. Molar dişlerin klinik tehşisi
4.3.Gömülü 2. Molar dişlerin sınıflaması
4.3.1.Lokalizasyonuna göre;
4.3.1.1. Maksiller gömülü ikinci molar dişler
4.3.1.2. Mandibular gömülü ikinci molar dişler
4.4.2 Lokal tedaviler
4.4.2.1. Hafif gömülü ikinci moların, birinci moların distaline elastik halkalar
yerleştirilerek spontan erüpsiyonu
4.4.2.2. Gömülü ikinci moların cerrahi olarak çekimi
4.4.2.3. Gömülü üçüncü molar dişin cerrahi olarak çekimi ve gömülü ikinci molar
dişin cerrahi olarak upright edilmesi
4.4.2.4. Gömülü ikinci molar dişin ortodontik olarak upright edilmesi
4.4.2.4.1.İtici springler kullanılarak ikinci molar dişin upright edilmesi
4.4.2.4.2. Hareketli aparey dizaynına itici spring eklenerek ikinci molar dişin
upright edilmesi
4.4.2.4.3. Bölgesel ark teli kullanılarak ikinci molar dişin upright edilmesi
4.4.2.4.4 İskeletsel ankraj üniteleri kullanılarak ikinci molar dişin upright edilmesi
4.4.2.4.4.1 Retromolar bölgeye yapılan mini plaklar ile ikinci molar dişin upright
edilmesi
4.4.2.4.4.2. Zigoma plağı ve vertikal elastik kullanılarak ikinci molar dişin
upright edilmesi
4.4.2.4.4.3 Mini vida kullanılarak ikinci molar dişin upright edilmesi
4.4.2.5. Gömülü üçüncü moların, gömülü ikinci molar dişin cerrahi olarak çekiminden
sonra yerine ototransplantasyonu
4.4.2.6 Gömülü ikinci ve üçüncü molar dişlerin çekilmesinden sonra dental
implant yerleştirilmesi
5. SONUÇLAR
6. KAYNAKLAR
Şekil Listesi
Şekil 1. 10 yaşındaki çocuğa ait panoramik görüntüsü. Kanin ve premolarların gecikmiş
sürmesi görünmektedir. Tüm dentisyon değerlendirildiğinde dental yaş 12-13 yaşında
olmasına rağmen sürekli ikinci molarların özellikle sağ tarafta gecikmiş gelişimi
görülmektedir[37].
Şekil 2. 12 yaşındaki hastanın kök gelişimi görülmektedir. Hastanın dental yaşı 9 yaş
civarıdır. Süt dişi çekimi bu hastada kontraendikedir[37].
Şekil 3. Mandibular sol ikinci süt molar retansiyonu. Alttaki sürekli ikinci premoların kök
gelişmi tamamlanmadığından çekim kontraendikedir. Tam tersi olarak sağ üst kanin dişinin
kök gelişmine bakılarak gecikmiş erüpsiyonu olduğu söylenebilmektedir. Persiste süt kanin
çekimi endikedir.
Şekil 4. Gömülü dişlerin genel insidansı ( Dachi and Howell,1961 [19]. )
Şekil 5. 8 yaşındaki erkek çocuğuna ait panoramik film. Mandibular sol bölgede sağ bölgeye
göre, sürekli birinci molar ve ve gelişen 2. Molar arasında daha fazla yer bulunmaktadır[26].
Şekil 6. Aynı çocuğun 11 yaş 6 aylıkken panoramik görüntüsü. Mandibular sol bölgedeki
ikinci molar nerdeyse horizontal olarak gömülü kalmasına rağmen sağ taraftaki ikinci molar
normal bir şekilde erüpte olmuştur. [26].
Şekil 7. A. Gömülü ikinci molar dişin üzerinde üçüncü molar dişin gelişimi başlamıştır.
B.çekim endikasyonu olan gömülü ikinci molar diş (Dr. Maano Miles’in izniyle) [37].
Şekil 8. Muz şekilli maksiler ikinci molar, 13 yaşında bir kız çocuğuna ait panoramik
radyografi görüntüsü. Sol maksiller üçüncü molar diş gömülü ikinci molar üzerine
süperimpoze olmuştur. Oklüzale yakın bir görüntüsü vardır. Diğer tüm ikinci molarlar
sürmüştür[37].
Şekil 9.A,B Çekimi yapılmış muz şekilli üçüncü molar dişlerin bukkal ve oklüzal görümü
[37].
Şekil 10. İkinci molar diş muz şekilli üçüncü molar çekildikten 4 ay sonra spontan olarak
sürmüştür. Panoramik film tedavi yapıldıktan çok sonra alınmıştır. Bitim aşamasındadır[37].
Şekil 11. Birinci moların geniş kronunun distal kısmına takılmış ve sürememiş ikinci molar
diş[37].
Şekil 12. Anormal mezial angulasyona sahip ikinci molar diş. Kuvvetli ihtimalle diş germ
halindeyken mezial oryantasyondaydı[37].
Şekil 13. 2002 yılında alınan radyografide ikinci moların meziyo-angular pozisyonda geliştiği
görülmektedir. 2006 yılında alınan radyografide ise üçüncü moların vertikal ramus içinden
meziale doğru gelişiminin etkisi görülmektedir[37].
Şekil 14. Ramal bölgede gelişmekte olan üçüncü molar diş, ikinci molar dişin erüpsiyon
yolunu daraltmış vertikal gömülülüğüne neden olmuştur [37].
Şekil 15. Dentigeröz kist ikinci moların kronunu sarmış şekilde gözükmektedir[37].
Şekil 16. Birer yıl arayla aynı hastadan alınan panoramik radyografi görüntüsü. Sağ
mandibular ikinci molar rölatif olarak daha infraoklüzyonda yer almıştır. Birinci molar ile
arasında bir boşluk oluşmuştur. Bunlar ankilozun açık belirtileridir[37].
Şekil 17. Mandibulanın alt sınırında görülen odontoma ikinci molar dişi gömülü bırakmıştır.
Klinik olarak dışardan palpasyonu mümkündür[37].
Şekil 18. CBCT görüntüsünde izlenen ikinci moların köklerinin arasından geçen inferior
alveolar kanal görülmektedir[37].
Şekil 19. A. Tedavi öncesi alınan ağız içi görüntü[39] B. Tedavi öncesi alınan radyografi
görntüsü[39].
Şekil 20. 5 aylık gözlem (tedavi yapılmamıştır)[39].
Şekil 21.A Diş ipi kullanılarak ortodontik elastik seperasyon halkalarının yerleştririlmesi. Diş
ipi interdental bölgeye konulmakta[39] B. Ortodontik elastik halkaların pozisyonlanması[39].
Şekil 22. Ortodontik elastik halkalar yerleştirildikten 15 gün sonra alının radyografi
görüntüsü[39].
Şekil 23.A. Tedaviden 12 ay sonraki ağıziçi görüntüsü[39] B. Tedaviden 12 ay sonraki alınan
radyografik görüntü[39]
Şekil 24 A. 12 yaşında kız çocuğu çapraşıklık ve sağ/sol gömülü mandibular ikinci molar
dişleri görülmektedir[17].B. 14 yaş 9 aylıkken alınan radyografisinde sağ/sol mandibular
dişlerinin çekildiği görülmektedir[17].C. 19 yaş 1 aylıkken alınan radyografisinde mandibular
sağ üçüncü molar dişin ikinci moların yerine süremediği, sol üçüncü moların ise başarılı bir
şekilde sürdüğü gözlenmektedir[17].
Şekil25.A. Gömülü ikinci ve üçüncü molar dişlerin cerrahi olarak çekimi yapılmıştır. B.
İkinci molar diş üçüncü molarların çekiminden sonra cerrahi olarak upright edilerek normal
pozisyonuna getirilmiştir. (Dr. Maano Miles’ın izniyle) [20].
Şekil26. Gömülü ikinci molar dişin lüksasyonundan sonra normal pozisyonunda sürdüğü
görülmektedir[20].
Şekil 27.A. Tedavi öncesi alınan panoramik filmde 37 numralı dişin gömülü odugu
izlenmektedir[46]. B.Molar uprighting springinin yerleştirilmesi[46]. C. Kompozit resin bite
riser kullanılmıştır[46].D.Tedavi sonrası alınnan panoramik radyografide ikinci molar dişin
iyi bir şekilde sürdüğü görülmektedir[46].
Şekil28.A, B. Coil sping bölgesel ark telinin üstüne geçirilir, distal kısmı molar tübünün
içinden geçirilir. Ark telinin distal kısmına stop kaynaklanır buda ikinci molar üzerine
yapıştırılmış butonunsıkıstırarak distale itilmesine yardımcı olur[37].C. Tedavi öncesi
panoramik radyografik görüntü[37].D. Tedavi sonrası panoramik radyografik görüntü [37].
Şekil29.A Panoramik radyografinin incelenmesinde ikinci molar dişin birinci molar
seviyesinin altından dişe takılarak gömülü kaldığı ve tüm üçüncü molar dişlerin de konjenital
eksik olduğu tespit edilmektedir[75].B. Vakanın tedavi öncesi ağız içi fotoğrafı[76].
Şekil30. Uprighting spring[75].
Şekil31.A. Springin modelde konumlandırılması[75].B.C. Springin aparey içindeki
görünümü[75].
Şekil32.A.B. Vakanın tedavi sonrası panoramik radyografik görüntüsü ve ağız içi
fotoğrafı[75].
Şekil33A. Gömülü ikinci moların bukkaline ve lingualine buton yapıştırılmıştır[37]. B. Distal
heliksi olan loplu tel birinci moların bukkal ve lingual tüplerinden geçirilir. Loplu tel ligutaür
teller yardımıyla butonları ve distaldeki heliksi sıkıştırılır[37].C. Tedavi sonucu[37].
Şekil34. Hastanın 8 yaşındaki panoramik radyografik görüntüsü. İkinci molar dişin
tomurcuğu yerinde gözükmektedir[76].
Şekil35. Hastanın 12 yaşında alınan panoramik görüntüsü. Hastanın mandibular sağ ikinci
moların şiddetli gömüklüğü gözükmektedir[76].
Şekil36. Ortodontik tedavinin başlangıcından aylar sonra alınan periapikal radyografi
görntüsü. Mandibular ikinci moların meziyal tippingi arttığı görülmektedir[76].
Şekil37. Mandibular ikinci moların 3 ay sonraki ağız içi görüntüsü görülmektedir[76].
Şekil38. 3 ay sonraki panoramik radyografi görüntüsü. İkinci moların uprightingi ve
ekstrüzyonu nerdeyse tamamlanmaktadır[76].
Şekil39. Miniplaklar çıkarıldıktan sonraki panoramik radyografi görülmektedir. İkinci molar
diş ortodontik tedaviye dahil edilmiştir[76].
Şekil40.A. 19 yaşındaki hastanın panoramik radyografik görüntüsü, dentigeröz kistle beraber
gömülü ikinci molar diş gözlenmektedir. Geç gelişen üçüncü molar diş vardır ve maksiler
ikinci molar diş fazla erüpte olmuştur.[37]B. Diş cerrahi olarak açığa çıkarılmıştır. Üçüncü
molar aynı anda çekilmiştir.[37] C. Geniş bir yüzey açığa çıktığı için 2 tane ataçman
yapıştırılmıştır.[37] D. Açılan bölge sutur ile kapatlmıştır. Hooklar açıkta kalıcak şekilde
sutur atılmıştır.[37]E. Cerrahi sonrası periapikal radyografisi.[37] F.Lokal anestezi altında
zigomatik
plaklar
yerleştirilmiştir[37].G.Palatal
geçici
ankraj
vidası
yerleştirilmiştir[37].H.Elastik zincir, palatal geçici ankraj vidası ile zigomatik plak arasında
fazla erüpte olan ikinci molar dişin oklüzal yüzeyi boyunca asılmıştır. İntermaksiller elastik
ise
hastanın
zigomatik
plağı
ile
molara
bondlanan
hooklar
boyunca
yerleştirilmiştir[37].I.Tedavi sonundaki ağız içi görüntüsü.yaklaşık 8 ay sürmüştür.maksiler
ikinci molar iyi bir şekilde intruze olmuştur ve mandibular ikinci molar ise oklüzal yüzeye
sürmüştür[37].J.
Tedavi
sonunda
mandibular
ikinci
moların
periapikal
görüntüsü[37].K.Maksiller ve mandibular ikinci molar dişlerin durumunu gösteren panoramik
radyografi kesiti[37].
Şekil41. Tedavi öncesi hastanın panoramik radyografik görüntüsü[56].
Şekil42. Tedavi öncesi intraoral frontal fotoğrafı[56].
Şekil43. Cerrahi öncesi alt dental ark. Hasta tedavinin son aşamasına cerrahi-ortodontik
tedavi prosedürene başlanmıştır[56].
Şekil44.A,B,C Cerrahi aşama; sol üçüncü molar çekilmiştir (germektomi). İskeletsel ankraj
için 2 mm kalınlılğında 12 mm uzunluğunda vida uygulanmıştır. Roth reçetesi 0.22 slot 2
braket ikinci moların vestibul ve oklüzal yüzeyine yapıştırılmıştır. İkinci molar iki metal
ligatür teliyle hemen vidaya bağlanmıştır[56].
Şekil45. Cerrahiden hemen sonra alınan panoramik radyografi görüntüsü [56].
Şekil46. Tedavi sonrası intraoral sağ bölgeden alınan fotoğraf görülmekte. Pasif metal ligatür
hala sol ikinci molara bağlı. Tedavi boyunca sadece bir kere gingivektomi, braket
pozisyonunu düzeltmek için yapılmıştır[56].
Şekil47. Tedavi sonrası alt dental ark.hasta ortodontik açıdan oklüzyonu düzeltmek ve final
durumuna getirmek için değerlendirilecektir[56].
Şekil48.A. Radyografide 37 numaralı dişin gömülü, 38 numaralı dişin ise henüz sürmemiş
olduğu görülmektedir. 38 numaralı dişin Hertwig epitelyal kını furkasyon oluşturmaya
başlamıştır[67].B. 37 numaralı dişin çekiminden sonraki görüntüsü[67].C. 38 numaralı dişin
dental folikül ile birlikte çıkarılması[67]. D.37 numaralı dişin çekim sonrası soketinde hala
dental folikül kalıntıları görülmektedir[67].E.38 numaralı diş 37 numaralı dişin soketine
yerleştirildikten hemen sonra alınan radyografi görüntüsü[67].F.Transplantasyondan 3 ay
sonra
alınan
ağız
içi
fotoğrafta
dişin
sağlıklı
gingival
dokusu
görülmektedir[67].G.Transplantasyondan 7 ay sonra lamina dura oluşumu ve yeni 37
numaralı diş ile 36 numaralı dişin distal kökü arasında alveolar kemik oluşumu
görülmektedir[67].H.İkinci olar mişin yeni transplante edilmiş dişin upright olmasını
engelleyecek şekilce uzadığı göürlmektedir[67].I.2.5 yıl sonra yeni 37 numaralı dişin mesial
marjinal sınırı 36 numaralı diş ile teması için kompozit resin yapılmıştır[67].J. 3 yıllık takip
sonrası alınan radyografi görüntüsü. Alverolar kemik ve lamina dura hem 37 numaralı diş için
hem de 36 numaralı dişin distal kısmında gelişmiştir[67].K. Transplantasyon sonra yeni 37
numaralı dişin ağız içi görünümü[67].
1.ÖZET
Literatürde ikinci molar dişlerin gömülü kalması nadir olarak görülmesine rağmen, ortodontik
tedavinin tam anlamıyla yapılabilmesi ve istenilen oklüzyonun sağlanabilmesi için bu dişlerin
tedavileri gereklidir. İkinci molar dişlerin gömük kalma prevalansı %0.03 olup bu dişlerin
gömük kaldığı durumlarda pek çok tedavi alternatifi bulunmaktadır.
Gömülü ikinci molar dişlerin seviyelenmesi ortodontist için çaba gerektiren bir tedavidir.
Hasta kooperasyonu gerektiren, uzuk soluklu bir tedavi olucaktır. Bundan dolayı tedavi
boyunca hastanın kooperasyonu klinisyen için çok önemlidir.
Tedavi aşamasında ise bir ortodontist ve bir oral ve maksilofasiyal cerrahın birlikte
çalışmasını gerektirecek multidisipliner tedavilerdir.
Tedavi seçenekleri, günümüzde yeni tekniklerin gelişmesiyle iskeletsel ankrajlar kullanılarak
genişletilmiştir. Hem hastanın konforu hem de klinisyenin konforu düşünülerek tedavi
seçenekleri değerlendirilmelidir.
Bu seminerin amacı ikinci molar dişlerin gömülü kaldığı durumları değerlendirmek, klinik
olarak tehşisleirni kolaylaştırmak ve tedavi seçenekleri açısından bilgi vermektir.
2.ABSTRACT
Although impaction of second molar teeth are rarely seen in literature, their treatment is
necessary to provide a fully accomplished orthodontic treatment and required occlusion.
Prevalance of impacted second molar teeth is 0.03% and there are many treatment alternatives
in case of their impaction.
Aligning impacted molar teeth is another problem for othodontist. Patient cooperation is
needed for his long running treatment. Hence patient cooperation is importent for clinician.
This is a multidicipliner treatment which needs an orthodontist and a maxillofacial surgeon
cooperation.
Treatment options,in nowadays, by developing of new techniques, is extended by using
skeletal anchorage. Treatment options should be assessed
due to patient and clinicians
comfort
The aim of this seminar is to evaluate impacted second molar teeth, facilitate the diagnosis
and state the treatment options.
3. GİRİŞ
Genel olarak gömülü bir dişin anlaşılması ve tedavisinin yapılabilmesi için, öncelikli olarak
normal dentisyonun gelişiminin anlaşılması gerekir. Hastanın büyümesi ve gelişimi
normalden hızlı veya yavaş olabilir ve hastanın yaşının yaşını gelişimi sınırlarında
değerlendirmemiz gerekir [1].
Genç hastaların el-bilek radyografileri alınarak epifizyal kartilajdaki ossifikasyonun
değerlendirilmesiyle (carpal indeks) ve aynı yaş grubundaki hastaların gelişimlerinin birbirleri
arasında karşılaştırılmasıyla, hastaların iskeletsel yaşlarını tayin edebiliriz. Aynı şekilde
primer ve sekonder seksüel özelliklerin ortaya çıkmasıyla seksüel yaş değerlendirilmesi,
mental yaş değerlendirilmesi (zeka testleri) ve davranış değerlendirlmesi yapılabilir.. Bu
kriterler çocuğun kronolojik yaşına ek olarak büyüme ve gelişimiyle ilgili bilgiler verir.
Dental yaş ise diğer başka bir parametredir ve özellikle en önemli ve alakalı değerlendirmedir.
Ortodontik tedavinin başlama zamanınına karar vermek için en etikili değerlendirme
yöntemidir. Schour ve Massler [2], Moorres ve arkadaşları [3,4], Nolla [5], Demerjian ve
arkadaşları [6] ve Koyoumdjisky – Kaye ve arkadaşları [7] tablolar oluşturmuş ve her dişin
kalsifikasyon aşamasından başlayıp kök apeksinin tamamlanmasına kadar gelişimini, her
aşamada kronolojik yaşla beraber değerlendirip bir diagramatik çizelge oluşturmuşlardır.
Her değişik diş grubunun sürmesi belli bir zamanda beklenir, fakat sürme zamanı lokal
faktörlerden etkilendiği için geniş bir zaman aralığı uyumsuzluğu olan prematür veya
gecikmiş sürmeler görülebilir. Bu nedenle erüpsiyon zamanı dental yaşın değerlendirilmesi
için güvenli bir metod değildir.
Periapikal veya panomik filmlerden diş gelişminin dental yaşın tesbitinde kullanılması daha
hassas bir yöntemtir. Örneğin 11-12 yaşındaki bir çocuğun sadece dört birinci molar ve keser
dişlerinin sürdüğünü, süt kaninlerinin ve molarlarının ise hala ağızda olduğu durumlar
karşımıza çıkabilir. Böyle bir durumda radyografiler dikkatlice incelenmelidir. Bu durumda
iki şey karşımıza çıkabilir. Eğer çocuğun sürekli kanin dişleri ve premolar dişleri beklenen
kök uzunluğuna ulaşmışlarsa, dental yaş ile kronolojik yaş birbirleriyle uyumludur. Süt dişleri
kök rezorpsiyonundaki yetersizliğe bağlı olarak, doğal yollarla düşmemiştir. Bu durumda
sürekli dişlerin normal sürmesine engel olan şeyin persiste süt dişleri olduğunu düşünürüz ve
altından gelen sürekli dişlerin gecikmiş erüpsiyonuna neden oduklarını söyleyebiliriz. Bu
durumda persiste süt dişlerinin çekilmesi mantıklıdır.
Şekil 1. 10 yaşındaki çocuğa ait panoramik görüntüsü. Kanin ve premolarların gecikmiş
sürmesi görünmektedir. Tüm dentisyon değerlendirildiğinde dental yaş 12-13 yaşında
olmasına rağmen sürekli ikinci molarların özellikle sağ tarafta gecikmiş gelişimi
görülmektedir[37].
İkinci olasılık ise radyografilerde, çok az bir kök gelişimi görülebilir hatta radyografilerde
izlenen görüntü 9 yaşındaki bir çocuğun diş gelişimine benzer özellikler gösterebilir. Çocuğun
yaşı, vucüt gelişimi, zekası 12 yaşında olduğunu desteklesede, dentisyonu 3 yaş geriden
seyredebilir. Böyle bir durum çekim kararı yanlış bir tedavi seçeneğidir. Dişler dental yaşa
paralel olarak zamanı geldiğinde doğal yollarla düşebileceği için beklenmelidir. Çekim
yapılırsa erken çekim sekellerinin karakteristikleri ilerde daha büyük problemler olarak
karşımıza çıkacaktır.
Şekil 2. 12 yaşındaki hastanın kök gelişimi görülmektedir. Hastanın dental yaşı 9 yaş
civarıdır. Süt dişi çekimi bu hastada kontraendikedir[37].
Persiste süt dişi ile sürekli dişin gecikmiş erüpsiyonu arasındaki farkın iyice anlaşılması
gerekir. Persiste süt dişi, pozitif anlamı ile altında sürekli dişin hiç oluşmaması veya gecikmiş
gelişimine bağlı olarak normal düşme zamamına kadar yerini koruyan süt dişlerine denir. Tam
tersi olarak ise negatif anlamıyla alttaki sürekli diş geriminin kökünün 2/3’ü oluşmasına
rağmen normal zamanında düşmeyen süt dişlerine denir.
Sürekli dişlerin ise gecikmiş erüpsiyonu, kök gelişmi istenen boyuta gelmiş olmasına rağmen
spontan erüpsiyonu bir süre sonra beklenen dişlerdir. Eğer dişin sürmesi belli bir zaman
içerisinde beklenmiyorsa bu durumdaki dişler GÖMÜLÜ olarak değerlendirilmelidir.
Şekil 3. Mandibular sol ikinci süt molar retansiyonu. Alttaki sürekli ikinci premoların kök
gelişmi tamamlanmadığından çekim kontraendikedir. Tam tersi olarak sağ üst kanin dişinin
kök gelişmine bakılarak gecikmiş erüpsiyonu olduğu söylenebilir. Persiste süt kanin çekimi
endikedir.
Dental yaş sadece bir dişe bakılarak değil tüm dentisyona bakılarak karar verilmelidir. Bazı
diş grupları arasında çeşitli varyasyonlar görülebilir. Bütün olarak değerlendirme yapılmalı ve
ondan sonra karar verilmelidir. Bununla birlikte maksiler yan kesici dişler, mandibular ikinci
premolarlar ve üçüncü molarların sürme zamanları genellikle beklenen zamanda olmamakla
beraber parsiyel anadontiyle (oligodonti) birlikte en çok konjenital eksik olan dişlerdir.
Full mouth periapikal radyografi ya da panaromik filmler incelenirken belirli kriter
kullanılarak diş gelişimi değerlendirilebilir. Kök gelişimi aşamaları değerlendirmesi ise en
kolay olanıdır. Dental papilla kök ucunda belirgin hale geldiği zaman, apeks hala açıktır ve
gelişimine devam etmektedir. Kök ucu tamamen kapandığında ise papilla kaybolur ve
devamlı lamina dura kök boyunca çepeçevre sarar. Sürekli dişlerin kök gelişimi, normal
erüpsiyonundan sonra 2.5-3 yıl sonra tamamlanır [5]. Bu bilgi bizi mandibular keser dişlerin 9
yaşında (6 yaşında sürmeye başlarlar) ilk köklerinin kapanan diş olduğunu ve devamında
birinci molar dişlerin köklerinin kapanacağı sonucuna çıkarır. Yani dental olarak 9 yaşı
başlangıç noktası olarak alabilir. Eğer mandibular santral kesici kökleri kapanmışsa hastanın
en az 9 yaşında olduğunu (dental yaş ) söyleyebiliriz. Birinci molarların 9-9.5 yaşında,
mandibular yan kesicilerin 9.5 yaşında, maksiler santral kesici dişlerin 10 yaşında, maksiler
lateral dişlerin 11 yaşında, mandibular kaninlerin ve premolarların 12-13 yaşında, maksiler
birinci premoların 13-14 yaşında, ikinci premolarların ve maksiler kaninlerin 14-15 yaşında,
ikinci molarların ise 15 yaşında normal gelişim süresince beklendiğini söyleyebiliriz. Bu
bilgiler ışığında dentisyonun tamamlanmasında karşımıza çıkabilecek 4 durumdan
bahsedebiliriz.
1. Geç gelişen dentisyon; hastanın dental yaşı kronolojik yaşıyla uyumsuzdur.
Radyografik olarak incelendiğinde kök gelişminin beklenenden daha erken safhalarda
olduğu görülür. Klinik olarak süt molarların ve kaninlerin ağızda olduğu görülür. Süt
dişlerin
çekimi
kontraendikedir.
Dişlerin
zamanla
kendiliğinden
düşmesi
beklenmelidir.
2. Persiste süt dişi; hastanın dental yaşı kronolojik yaşıyla uyumludur fakat
radyografilerde bir diş veya dişlerin köklerin gelişimi iyi olmasına rağmen
sürmedikleri görülür. Tek bir alanda lokalizedir ve sürekli diş tomurcuğunun ektopik
olması nedeniyle üstünde süt dişinin tek bir bölgesinde rezoprsiyon oluşturup, rezobe
olmayan kısımlardan dolayı sürememesinden kaynaklanabilir. Tek bir bölgede veya
her iki çenede de simetrik olarak bulunabilir. Persiste dişin çekimi endikedir.
3. Normal dental yaş, bir veya birden fazla geç gelişen sürekli dişler; bu durum genelde
maksiler yan keser dişler ve mandibular ikinci premolar dişleri ilgilendirir.
Üzerlerindeki süt dişinin çekiminden kaçınılmalıdır.
4. Hepsinin kombinasyonu olan durumlar; bazen yukarıdaki durumların hepsi tek bir
dentisyonda görülebilir.
Diş ne zaman gömülü olarak değerlendirilmelidir?
Literatürde
diş
erüpsiyonundaki
bozuklukları
tanımlamak
için
bir
çok
terim
kullanılmaktadır.
Erüpsiyon, dişin çene içinde bulunduğu pitten oral kaviteye doğru alveolar proçesteki
final pozisyonuna ulaşmasını sağlayan bir takım gelişimsel proseslerdir. Dinamik bir
prosestir ve kök gelişiminin tamamlanmasını, periodontium oluşumunu ve fonksiyonel
oklüzyonun devamını kapsar[8].
Emerjans; dişin kronunun veya kaspının gingivada görülmesine denir. Erüpsiyon
zamanının sinonimidir. Erüpsiyon için klinik bir işarettir[33]
Gömülü diş; sürme yolunda fiziksel bir bariyer ile karşılaşmış dişlere denir.
Etiyolojilerindeki genel faktör dental arklardaki çapraşıklık nedeniyle yer olmaması ve ya
süt dişlerinin erken kaybıdır. Çoğu kez diş tomurcuğunun rotasyonu ve ya diğer
pozisyonel deviyasyonları sonucunda dişin yanlış yöne doğru gelişmesiyle oluşur.[33]
Primer retansiyon; emerjanstan önce belirgin bir fiziksel bariyer olmaksızın normal
yerinde ve gelişmesine devam eden dişin erüpsiyonunun durması anlamına gelir.[8,34]
Sekonder retansiyon; emerjanstan sonra fiziksel bir bariyer olmaksızın ve ya dişin ektopik
pozisyonu ile alakalı erüpsiyonda oluşan duraksamaya denir[8].
Primer veya idiopatik erüpsiyon bozuklukları; bu durum Profit ve Vig [36] tarafından
tanımlanan bir durumdur. Erüpsiyon mekanizmasında herhangi sorundan kaynaklanan
ankiloze olmayan dişlerin erüpsiyonunun tamamen ve ya kısmı olarak durması anlamına
gelir. Erüpsiyon yolunda herhangi bir bariyer olmamasına rağmen oluşur ve erüptiv
kuvvetlerde primer bir defekt oluştuğunda gelişir[35,36].
Gecikmiş erüpsiyon, geç erüpsiyon, deprese erüpsiyon, bozuk erüpsion; bu terimlerinin
tanımlanması kök oluşumundaki bozukluklardan kaynak alır.Grᴓn’un yaptığı çalışma
sonucunda [12],normal şartlar altında diş gelişen bir kökle beraber diş kökünün 3/4’üne
ulaştığı zaman sürer. Mandibular santral kesiciler ve birinci molarlar daha az kök
gelişimiyle mandibular kaninler ve ikinci molarlar daha çok kök gelişimi ile beraber
sürerler. Bizde bu temel bilgilere dayanarak dişlerin gelişimi ile ilgili genel olarak
değerlendirme yapabiliriz. Eğer diş az bir kök gelişimi ile sürmüşse buna prematüreerupte diş denir. Genellikle çürüğe bağlı periapikal patolojisi olan erken süt dişi kaybı
durumunda görülür.
Tam tersi olarak kök gelişimini tamamlamış fakat süremeyen dişlerde vardır. Bu dişlerin
sürmesi çeşitli etiyolojik nedenlerle engellendiği düşünülmektedir. Bu nedenler arasında
süt dişlerinin kökündeki resoprsiyon sorunları, anormal erüpsiyon yolu, süpernumere
dişler, dental çapraşıklık, olağandan büyük dental folikül/ dentigeröz kistler, yumuşak
doku patolojileri ve dişin sürme mekanizmasındaki bozukluklar sayılabilir. Çekim sonrası
ve travma sonrası kalınlaşmış mukoza potansiyel sürmeme nedenleri arasında sayılamaz.
Seminerimizin amacı gömülü ikinci molar dişlerin epidemiyolojisi, etiyolojisi, klinik
görünümleri ve tedavi seçenekleriyle ilgili bilgi verme amaçlıdır.
4.GENEL BİLGİLER
4.1.Gömülü 2. Molar dişlerin etiyolojisi ve insidansı;
Gömülü terimi erüpsiyon yolundaki bir engel veya dişin anormal pozisyonu sebebiyle diş
erüpsiyonunda bir hata olarak değerlendirilir [8]. En çok etkilenenler üçüncü molarlar
olmakla beraber maksiler kaninler ve mandibular ikinci premolarlar tarafından takip edilir.
[9,10]. Sürekli ikinci molarların gömülü kalması ise nadirdir ve genellikle mandibular arkta
görülür. Gömülü görülme insidansı ise % 0.06-0.3’tür [10,11].
Şekil 4. Gömülü dişlerin genel insidansı ( Dachi and Howell,1961 [19] )
Bazı molarların erüpsiyonu gecikmiş olabilir hatta bazen hiç sürmeyebilir. Bu erüpsiyon
problemleri birçok medikal durumla beraber olabilir[28]. Yine de birinci ve ikinci molarların
gömülü kalması herhangi bir sistemik hastalıkla alakalı değildir[29]. Valmaseda’ya[31] göre
alt ikinci molarlar en çok etkilenen dişlerdir. Üst ikinci molarlar daha az gömülü kalırlar.
Genellikle ikinci molarların gömülülüğü bilateralden çok unilateraldir, kadınlarda erkeklere
oranla daha fazla görülür ve maksilladan çok mandibulada görülür.[20]
Varpio ve Wellfeltin [21] is yaptıkları çalışmada erkeklerde kadınlara göre daha fazla ikinci
molarların gömülü kaldığını, bilateral gömülülük oranını %23 olarak vermiştir ve ayrıca
çenelerin sağ tarafında gömülü kalma oranının daha baskın olduğunu söylemişlerdir.
Cho ve arkadaşaları [22] erkek-kadın oranını 1:1.7 olarak tanımlamıştır, unilateral gömülü
kalma oranınını daha fazla olduğunu ve çenelerin sol tarafında daha baskın olduğunu
bulumuşlardır.
Fu ve arkadaşları [23] ise erkek- kadın oranını 1:1.2 olarak vermiştir, sağ tarafta unilateral
gömülülüğün daha fazla olduğunu söylemişlerdir. Bununla birlikte yine Fu ve arkadaşları [23]
cinsiyet ve gömülü ikinci molarlar arasında herhangi bir korrelasyon yapılamayacağını
söylemişlerdir.
Gömülü ikinci molar etiyolojisine bakıldığında, ikinci süt molar kaybedildiğinde birinci
sürekli molarlar öne doğru hareket ederek ikinci sürekli moların sürmesi için uygun ortam
sağlar. Eğer bu durum gerçekleşmezse, ikinci moların erüpsiyonu tehlikeye girmiş olur ve
tippinge yol açar. Eğer gelişmekte olan üçüncü molar, ikinci moların erüpsiyonu için gerekli
olan yere doğru yönelirse, mesial tipping oluşur(şekil 5). Ayrıca birinci molar bantlarını
oturtmak meziyale tip yapmış ikinci molarlar oluşumuna neden olur[20]. Arklarda yer darlığı
özellikle ikinci moların gömülü kalmasında ana nedendir[30].
Valmaseda’ya [31]göre ikinci molarların gömülü kalmasında üçüncü molarlar primer sebeb
değildir. Çünkü; üçüncü moların formasyonu ve erüpsyonu farklı zamanlarda oluşmaktadır.
Palma ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise dentoalveolar orantısızlıklarda ana neden
üçüncü moların ektopik olması ve indirekt olarak ikinci moların erüpsiyonunu etkilemesidir.
Andereasen ve arkadaşlarına göre erüpsiyon yolundaki 3 ana sebeb, ektopik pozisyon,
erüpsiyon yolundaki engel ve erüpsiyon mekanizmasındaki
bozukluklardır.[12]diş
erüpsiyonundaki bozukluklar sistemik ve lokal olarak ikiye ayrılır[13]. Heredite ayrıca
etiyolojik faktörlerden sayılabilir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda paratiroid hormon
receptör 1 (PTH1R)’deki mutasyonlar sonucu primary failure of eruption sendromuna sebeb
olur[14,15]. Lokal faktörler olarak süt dentisyondaki maloklüzyon bozuklukları, komşu dişin
pozisonundaki sorunlar, dental arktaki yer problemi, idiyopatik faktörler, süpernumere dişler
ya da kistler sayılabilir[9,11,12,14].
Anderasen ve Kurola[41] göre ikinci moların sürmediği durumlar 3’e ayrılır;

Gömülü kaldığı durumlar; yer darlığına bağlı olarak fiziksel bir engel oluşması
sonucu görülür. Bu durumda ikinci ve üçüncü moların folikülleri birbirine
çarpar. Gerçekte, ikinci moların mesiale inkline olduğu ektopik erüpsiyonunda,
genellikle ön dişlerin dizilimi ile alakalıdır[18] Ayrıca diğer engeller ile
karşılaşılması muhtemeldir. Fazladan diş olması, odontomalar, odontojenik
tümörler, dev hücreli fibramatozis gibi sürme yolunda oluşan engellerdir.
Sonuç olarak gömülülük durumu sürme yolundaki bir engel tarafından
oluşur[41].

Primer retansiyon (erüpsiyon diş etini aşmasından önce durmuştur); çoğunluk
vakada sebebi tam olarak bilinmemektedir. Geri kalan vakalarda ise
osteoklastik aktivitenin bozuldupu sendromlarda görülür[41].

Sekonder retansiyon (gingival marjinde diş ortaya çıktıktan sonra, fiziksel bir
engel olmaksızın erüpsiyonun durması) ; primer retansiyondan daha fazla
görülür. İnterradiküler zone’da üçük bir ankiloz alanı vardır[8]. Ankilozun
bulunduğu durumlarda,
genetiğin
etkisi[43] ve sistemik faktörlerden
bahsedilebilir[21]
Mandibular posterior bölgedeki ve ya mandibulanın anterior segmentindeki ark uzunluğu
uyumsuzluğu ve çapraşıklık [21,24,25], mandibular ikinci moların gömülü kalmasının ana
nedenidir. Anterior çapraşıklığın düzeltimi için birinci moların distale hareket ettirilmesi (lip
bumber kullanımı), gömülü kalmasına neden olur. Bununla birlikte normal gelişen ikinci
molar bilinmeyen bir nedenle angulasyonunu değiştirip gömülü kalabilir.
Shapira ve arkadaşları 8 yaşında erkek çocuğunun ikinci moların sürmesi için yeterli mesafe
var iken 3.5 yıl içinde bilinmeyen bir nedenle horizontal olarak gömülü kaldığını
bildirmişlerdir[26].
Şekil 5. 8 yaşındaki erkek çocuğuna ait panoramik film. Mandibular sol bölgede sağ bölgeye
göre, sürekli birinci molar ve ve gelişen 2. Molar arasında daha fazla yer bulunmaktadır[26].
Şekil 6. Aynı çocuğun 11 yaş 6 aylıkken panoramik görüntüsü. Mandibular sol bölgedeki
ikinci molar nerdeyse horizontal olarak gömülü kalmasına rağmen sağ taraftaki ikinci molar
normal bir şekilde erüpte olmuştur[26].
Sürme rehberliği teorisi bu fenomen için yapılacak en doğru açıklamadır. Maksiler kaninler
sürerken maksiler yan kesici dişlere ihtiaç duyarlar. Aynı şekilde ikinci molarlarda sürerken
birinci molarların rehberliğine ihtiyaç duyarlar[27].
Şekil 7. A. Gömülü ikinci molar dişin üzerinde üçüncü molar dişin gelişimi başlamış B.
Çekim endikasyonu olan gömülü ikinci molar diş (Dr. Maano Miles’in izniyle)
4.2. Gömülü 2. Molar dişlerin klinik tehşisi
İkinci molar gömülülüğü ve retansiyonu ortodontik tedavi sırasında ikinci bulgu olarak
farkedilir ve çok nadir primer neden olarak ortodonti kliniğine yönlendirilme sebebidir[18].
Pamela L. Alberto’ya göre panoramik görüntüleme methodu, gömülü ikinci molarlar için en
idealidir. Periapikal radyografilerde, klinik kronun bukkale veya linguale devrildiğini
saptamada, özellikle Clark’s kuralını uygularken kullanışlıdırlar. Eğer ikinci molar horizontal
olarak gömükse ve inferior alveolar kanala yakınsa 3D CBCT alınması tavsiye edilir [20].
Gömülü ikinci molarlarla beraber görülen problemler genellikle çürükler, periodontitis,
komşu dişin rezorpsiyonu, kist formasyonu, maloklüzyon ve ağrı görülebilir[12, 16, 17].
4.3.GÖMÜLÜ İKİNCİ MOLAR DİŞLERİN SINIFLANDIRILMASI
4.3.1.LOKALİZASYONUNA GÖRE;
4.3.1.1. MAKSİLER GÖMÜLÜ İKİNCİ MOLAR DİŞLER
Maksillanın posterior bölgesindeki çapraşıklık genelde tüber bölgesinde görülür. Henüz
sürmemiş olan ikinci ve üçüncü molar dişler sürmüş olan birinci molarların hemen üstünde
vertikal olarak birbirlerinin üstüne distale doğru istiflenmiş şekilde görülürler. Apeksleri
mezialde ve kronları distalde olacak şekildedir. Maksillanın bazal kısmının kısa olmasına
orantısız olarak büyük dişlerdir.
Bu durumda, ikinci molar dişler bazen sürme problemi yaşarlar bu da ortodontik tedavinin
tamamlanmasını geciktirir. Üzerlerindeki kalın mukoza kesilip çıkarıldıktan sonra çoğu ikinci
moların spontan olarak sürmesinde herhangi bir engel yoktur. Bununla birlikte, çoğunlukla alt
ikinci molarla crossbite oluşturacak şekilde maksiller arkın bukkal kısmından sürebilirler ve
bütün ortodontik tedavinin son aşamalarında sıralanması gerekir.
İkinci molar bazen mesial kurvatürü, birinci premoların distal konkavitesi üzerine yüzey
altından mesial tip yapabilir. Radyografiyi takiben, birkaç gün elastik seperatör halkalar
yardımıyla ayırarak ikinci moların yeri bir miktar değiştirilir, ama genelde bu dişler sürerler.
Maksiler ikinci moların gömülü kalmasına neden olabilcek panoramik radyografilerde
rahatlıkla gözlenen, son bir durum daha vardır. Bu da, komşu üçüncü molar dişlerde görülen
gelişim anomalisidir. Bu dişler muz şekilli kronlarıyla karakterizedirler ve çok az ve ya hiç
kök gelişimileri yoktur ve ikinci molarların kronunun altında yer alırlar. Böylelikle ikinci
moların erüpsiyonu için bir obstrüksiyon görevi görürler(Şekil 8,9) [37]. Gerçekte diş
muhtemelan ikinci molara göre palatal ve inferior pozisyonda olmasına rağmen ikinci moların
erüpsiyonu için bir engel oluşturur. Bu dişler radyografilerde görülür görünmez tanınır ve
cerrah için çekimi sıkıntılıdır. Çünkü bu dişlerin ikinci moların lingual ve oklüzaline yakın
olması cerrah için beklenmedik bir durumdur. Çekimleri sıkıntılıdır. Buna rağmen çekimden
hemen sonra ikinci molar dişler hızlıca sürerler.
Şekil 8. Muz şekilli maksiler ikinci molar, 13 yaşında bir kız çocuğuna ait panoramik
radyografi görüntüsü. Sol maksiller üçüncü molar diş gömülü ikinci molar üzerine
süperimpoze olmuştur. Oklüzale yakın bir görüntüsü vardır. Diğer tüm ikinci molarlar
sürmüştür[37].
(A)
(B)
Şekil 9.A,B çekimi yapılmış muz şekilli üçüncü molar dişlerin bukkal ve oklüzal görümü [37]
Şekil 10. İkinci molar diş muz şekilli üçüncü molar çekildikten 4 ay sonra spontan olarak
sürmüştür. Panoramik film tedavi yapıldıktan çok sonra alınmıştır. Bitim aşamasındadır[37].
4.3.1.2 MANDİBULAR GÖMÜLÜ İKİNCİ MOLAR DİŞLER
Mandibular ikinci molar dişlerin gömük kalması çok yaygın değildir fakat gömülü
kaldıklarında görüntü olarak üçüncü molar dişlerle beraber gömülü kalırlar. Maksiler birinci
moların tersine, mesiale inkline olmuş mandibular ikinci molar sıklıkla erüpte olamamıştır ve
rutin dental muayene sırasında alınan radyografilerde farkededilir. Periapikal film veya
panoramik film alındığında kronundan apeksine kadar ve sürmemiş üçüncü moar ile ilişkisi
detaylı bir şekilde görülebilir. İkinci molar dişler bukkale veya linguale doğru devrilmiş halde
bulunabilirler ve ağız içi muayenesinde palpasyonla farkedilebilir. Lingual inklinasyonu
panoramik filmde anlayabilmek için lingual kaspları bukkal kasplardan ayırtedebilmemiz
gerekmektedir. Vertikal uyumsuzluğu görmek için her molar dişin lingual kasplarını bukkal
kaspları üzerine süperimpozisyon yapabiliriz. Eğer lingual kasplar süperimpoze olmuş bukkal
kasplardan daha aşağıda yer alıyorsa, dişin çok şiddetli bir lingual inklinasyon gösterdiği
sonucuna varabiliriz.
Mandibular ikinci molarların gömülü kaldığı durumlarda bazı etiyolojik olasılıklardan söz
etmek mümkündür. Bunlar;
Molar dişin geniş kontura sahip olması; bazı hastaların dişleri ince köklerin üzerinde
yer alan normalden daha fazla geniş krona sahiptir. Bunun sonucunda dişin mesial ve
distal kısımlarında derin konkaviteler görürüz. Molar bölgede, derin konkavite
gösteren dişlerin distal komşuluğunda olan dişin sürme yolunda bir engel oluşturur.
Şekil 11. Birinci moların geniş kronunun distal kısmına takılmış ve sürememiş ikinci molar
diş[37]
İkinci molar diş germinin anormal mezial angulasyonu; bazen gelişen ikinci molar diş
germi çene içinde gömülü durumdayken görülebilir. Başlangıçtan itibaren meziyal
oryantasyona sahip olabilir. Bu pozisyondayken diş kendine meziyale oryante bir erüpsiyon
yolu çizmeye başlar.
Şekil 12. Anormal meziyal angulasyona sahip ikinci molar diş. Kuvvetli ihtimalle diş germ
halindeyken mezial oryantasyona sahip [37].
Posterior çapraşıklk üçüncü molar dişin vertikalde ramus içinde gelişmesi; dişler
normalde mandibulanın horizontal gövdesi içinde, alveolar kemikte gelişmeye başlarlar.
Çapraşıklık, dişlerin gelişmi, sürmesi ve her iki arkın anterior kısımlarında süt kaninler arası
yer için rekabet sonucu keserler bölgesinde görülür. Mandibulanın retromolar bölgesinde ise
üçüncü moların vertikal ramus içinde beklendiğinden daha yüksek bir bölgede ve diş
tomucuğunun meziyale rotasyonu ile görülür. Erüpsiyon potansiyeli mesiale doğru, ikinci
moların bulunduğu bölgenin üzerinden ikinci moları, birinci moların distal konkavitesine
doğru iterek olacaktır. Bu durumda ikinci moların sürmesi sekteye uğramış olur.
Şekil 13. 2002 yılında alınan radyografide ikinci moların meziyo-angular pozisyonda geliştiği
görülmektedir. 2006 yılında alınan radyografide ise üçüncü moların vertikal ramus içinden
meziale doğru gelişiminin etkisi görülmektedir.[37]
Şekil 14. Ramal bölgede gelişmekte olan üçüncü molar diş, ikinci molar dişin erüpsiyon
yolunu daraltmış vertikal gömülülüğüne neden olmuştur [37].
Mesial/Distal kök uzunluğu farkı; bu tip vakalarda görülen mezial angulasyonlu dişlerin
normal bir şekilde sürerken birden erüptiv kuvvetlerin sekteye uğrayıp gömülü kaldıklarıdır.
Mezial kökün distal kökten kısa olmasıyla birden kesilen erüptiv kuvvetin arasında bir ilişki
olduğunu savunulmaktadır[37]. Aynı şekilde distale angulasyon gösteren ikinci molarların
distal kökü daha kısadır. Her iki kökünde aynı zamanda ve aynı hızda geliştiğini farz edersek
daha uzun mezial ya da distal kök, diğer köklerin apeksifikasyonu tamamlandıktan sonrada
gelişmeye devam etmiştir. Bunun sonucunda da dişin tam tersi yönde oryantasyonu değişerek
gömülü kalır[38].
Heredite; Shapira ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada iki değişik popülasyon karşılaştırılmış
ve otozomal dominant herediter faktör bulunmuştur[38].
Genişlemiş folikül/ dentigeröz kist; genişlemiş foliküler veya dentigeröz kist varlığında
dişlerde sürmeme durumu olabilir. Bunun nedeni ise intra-kist basıncı, dişin doğal erüpsiyon
kuvvetine karşı gelmesidir.
Şekil 15. Dentigeröz kist ikinci moların kronunu sarmış şekilde gözükmektedir[37].
Ankiloz; diğer gömülü dişlerde olduğu gibi bu diagnoz nadirdir. Etiyolojik faktörlere
bağlı değildir. Ankilüze dişin varlığı demek ne kadar ortodontik kuvvet uygulanırsa
uygulansın dişin sürmeyeceği anlamına gelmektedir.
Şekil 16. Birer yıl arayla aynı hastadan alınan panoramik radyografi görüntüsü. Sağ
mandibular ikinci molar rölatif olarak daha infra oklüzyonda yer almıştır. Birinci molar ile
arasında bir boşluk oluşmuştur. Bunlar ankilozun açık belirtileridir[37].
Diğer lokal patolojiler ;
Şekil 17. Mandibulanın alt sınırında görülen odontoma ikinci molar dişi gömülü bırakmıştır.
Klinik olarak dışardan palpasyonu mümkündür[37].
İnferior alveolar kanala dolanan kökler;
INFERIOR DENTAL KANAL
Şekil 18. CBCT görüntüsünde izlenen ikinci moların köklerinin arasından geçen inferior
alveolar kanal görülmektedir [37]
4.4.2. LOKAL TEDAVİLER
Gömülü ikinci moların lokasyonu ve gömülülüğün şiddeti tedavinin cerrahi mi, ortodontik mi
ve ya her ikisinin kombinasyonu olmasına karar verir. Gözlem yapmak tedavi seçenekleri
arasında değildir. Gömülü ikinci molarların tedavisi hemen yapılmalıdır çünkü periodontal
hastalığa sebeb olabilir ve kemik kaybı ile sonuçlanabilir. Birinci ve ikinci molarlar
kaybedilebilir. Gömülü ikinci molar dişler için tedavi seçenekleri aşağıdaki tabloda
verilmiştir.
Hafif gömülü ikinci moların, birinci moların distaline elastik halkalar
yerleştirilerek spontan erüpsiyonu
Gömülü ikinci moların cerrahi olarak çekimi
Gömülü üçüncü molar dişin cerrahi olarak çekimi ve gömülü ikinci
molar dişin cerrahi olarak upright edilmesi
Gömülü ikinci molar dişin ortodontik olarak upright edilmesi
Gömülü üçüncü moların, gömülü ikinci moların cerrahi olarak
çekiminden sonra yerine ototransplantasyonu
Gömülü ikinci ve üçüncü moların çekilmesinden sonra dental implant
yerleştirilmesi
Gömülü ikinci molarları tedavi etmek için en uygun zaman, 11-14 yaş arasıdır. Adölasan
yaşların erken safhasında ikinci moların kök formasyonu henüz tamamlanmadığında ve
üçüncü
molarlar
ikinci
molara
yaklaşmasını
tamamlandığında
tedaviler
başarılı
sonuçlanır[26].
4.4.2.1 Hafif gömülü ikinci moların, birinci moların distaline elastik halkalar
yerleştirilerek spontan erüpsiyonu;
Gömülü ikinci molar dişlerin erken diagnozu yapılırsa cerrahi olarak ya da ortoontik
müdahale yapılmadan ikinci moların spontan erüpsiyonu sağlanabilir. Eğer ikinci molar
mesiale hafifçe tip yapmışsa, klinisyen pirinçten yapılmış ligatür telini ve ya seperasyon
bandını kullanarak ikinci molar dişi ideal pozisyona getirerek kendi kendine düzelmesini ve
erüpsiyonunu sağlayabilir.
Celia ve arkadaşları, kliniklerine, her iki mandibular ikinci molarlar bölgesinde nükseden ağrı
şikayeti 16 yaşındaki kız hastada ortodontik elastik seperasyon halkası tekniğini
uygulamışlardır[39].
İntraoral klinik muayenesi sırasında ikinci molarların mesail tippingi ve birinci moların distal
kısmına takılarak kısmı olarak erüpte olduğunu ve oklüzal düzlemin altında kaldığını
bildirmişlerdir(Şekil19 A). İkinci molar dişin distalindeki yumuşak doku inflame olmuştur.
Her iki molar dişinde kök formasyonun 2/3’ü oluşmuştur (Şekil19 B).
A
B
Şekil 19. A. Tedavi öncesi alınan ağız içi görüntü[39]
B. Tedavi öncesi alınan radyografi görntüsü[39]
Başlangıç tedavi planı akut durumdaki perikronitisin çözülmesi olarak ve 5 aylık gözlem
olarak kararlaştırılmıştır. Bu aşamadan sonra klinik ve radyografik olarak incelemeler
yapılmış, kök gelişiminin arttığı gözlemlenmiştir fakat kısmi olarak gömülü ikinci moların
pozisyonunda herhangi bir değişiklik gözlemlenmemiştir(Şekil20). Bu değerlendirmeler
sonucunda elastik seperasyon halkaları kullanılarak ikinci molarların erüpsiyonun tekrar
yönlendirilmesine karar verilmiştir (Şekil21 A,B).
Şekil 20. 5 aylık gözlem (tedavi yapılmamıştır) [39]
Uprighting protokolü bu hasta için, ortodontik elastik seperasyon halkaları (açık mavi renkte,
4mm çapında Dental Morelli) 15 gün boyunca uygulanmıştır(Şekil 22). 15 gün halkalar
çıkarılmış daha sonra 15 gün daha halka takılmıştır. Bilateral kısmi gömülü ikinci molarlar 12
ay sonra upright olmuş ve oklüzyon sağladığı görülmektedir(Şekil23 A,B).
A
B
Şekil 21.A diş ipi kullanılarak ortodontik elastik seperasyon halkalarının yerleştririlmesi. Diş
ipi interdental bölgeye konulmaktadır[39].
B. Ortodontik elastik halkaların pozisyonlanması[39]
Şekil 22. Ortodontik elastik halkalar yerleştirildikten 15 gün sonra alının radyografi
görüntüsü[39]
A
B
Şekil 23.A. Tedaviden 12 ay sonraki ağız içi görüntüsü[39]
B. Tedaviden 12 ay sonraki alınan radyografik görüntü[39]
4.4.2.2 Gömülü ikinci moların cerrahi olarak çekimi;
İkinci gömülü molar dişlerin tedavisinde başka bir seçenekte, bu dişlerin çekimi ve üçüncü
molar dişlerin ikinci molar dişlerin pozisyolandığı yere doğru drift yapmasına izin
vermektir[20].
Bu
tedavinin
zorluğu
üçüncü
molar
dişlerin
erüpsiyonun
tahmin
edilememesidir. Çoğu zaman üçüncü molar dişler anteriora doğru çok az bir drift yaparlar ve
sonra ikinci moların bulunduğu yere doğru devrilirler. Üçüncü moların, ikinci moların
boşluğuna yaptığı devrilme periodontal hastalıklar için predispozan faktördür.
Magnusson ve arkadaşlarının gömülü ikinci molar dişlere sahip 135 hastada yaptığı
çalışmada,27 ikinci moları çekmiş ve yerine üçüncü moları sürdürtmüştür. Tedavinin başarı
%11 olmuştur[17].
A
B
C
Şekil 24 A. 12 yaşında kız çocuğu çapraşıklık ve sağ/sol gömülü mandibular ikinci molar
dişleri görülmektedir[17].
B. 14 yaş 9 aylıkken alınan radyografisinde sağ/sol mandibular dişlerinin çekildiği
görülmektedir[17].
C. 19 yaş 1 aylıkken alınan radyografisinde mandibular sağ üçüncü molar dişin ikinci
moların yerine süremediği, sol üçüncü moların ise başarılı bir şekilde sürdüğü
gözlenmektedir[17].
Gömülü veya retansiyonulu ikinci molar çekimi ve üçüncü molar dişin yerine erüpsiyonu en
başarısız tedavi seçeneğidir[17]. Bu tedavilerin başarısızlıkla sonuçlanmasının bir nedenide
periodontal membranda yapılan bozuklulardır[40]. Sadece birkaç üçüncü molar hem maksilla
hem de mandibulada malpoze sürmüşlerdir ve sonucunda crosbite ve ya scissor bite
oluşturmuş ve tam olarak sürememişlerdir. Ek olarak üçüncü molar dişin geç sürmesinden
dolayı antagonist dişin uzaması söz konusudur[21].
İkinci molar çekimi üçüncü molarlar küçük veya kötü şekilli, horizontal pozisyonda ve
maksiller sinüs içerisinde veya şiddetli yer uyumsuzluğu var ise kontraendikedir[20]. Eğer
üçüncü molar dişin erüpsüyonu tahmin edilemiyorsa hasta uyarılmalıdır. Üçüncü molar
dişlerin çekimi ayrıca gerekebilir.
4.4.2.3 Gömülü üçüncü molar dişin cerrahi olarak çekimi ve gömülü ikinci
molar dişin cerrahi olarak upright edilmesi;
Gömülü ikinci molar dişlerin upright edilmesi genellikle ortodontist tarafından alınan bir
karardır. Hasta daha sonra oral ve maksillofasiyal cerraha ortodontik ve cerrahi kombine
tedaviyi tartışmak için yönlendirilir. Bu tedavi seçeneği eğer ikinci molar dişin kökünün 2/3’ü
oluşmuşsa başarılı olmayabilir. Bu tedavi prosedürü aşağıdaki sırayla takip eder;

Lokal anestezik blok yapıldıktan snra birinci moların servikal kısmından eksternal
oblik sınıra kadar insizyon yapılır ve full-thickness flap kaldırılır.

Yuvarlak bur kullanılarak gömülü ikinci molar dişin kronu ortaya çıkarılır. İkinci
molar dişin mine-sement snırının ve kök yüzeyinin açığa çıkarılmasından
kaçınılmalıdır çünkü bu tip durumlarda periodontal defekt oluşumu ve eksternal
rezopsiyonlar görülmektedir[20].

Üçüncü molar ikinci molar dişten ayrılır. Diş soketinden çıkarılarak çekilir.

Elevatör dikkatlice kullanılarak gömülü olan ikinci molar diş eleve edilir. Eğer ikinci
molar diş istenilen pozisyonuna getirilirse, herhangi bir ortodontik aparey kullanımına
gerek kalmamaktadır[20].

Bazen upright edilmiş ikinci molar dişi stabilize etmek problem olabilir. Eğer
kendinden stabilize olmuyorsa, ortodontik bonding materyali kullanılar ikinci molar
diş birinci molar dişe bağlanır. Bu maksiller ikinci molar dişler için geçerli değildir.
Gömülü ikinci molar dişin lüksasyonu erüpsiyonu stimule eder.
Başka bir tedavi alternatifi olarak Şekil 26’ da ikinci molar diş cerrahi olarak lükse edilmiştir.
6 ay içersinde, diş sürmüştür. Erüpsiyondan sonra üçüncü molar diş çekilmiştir. [20].
A
B
Şekil25.A. Gömülü ikinci ve üçüncü molar dişlerin cerrahi olarak çekimi yapılmıştır.
B. ikinci molar diş üçüncü molarların çekiminden sonra cerrahi olarak upright
edilerek normal pozisyonuna getirilmiştir. (Dr. Maano Miles’ın izniyle) [20].
Şekil26. Gömülü ikinci molar dişin lüksasyonundan sonra normal pozisyonunda sürdüğü
görülmektedir[20].
M. Anthony Porgel[44]’in 16 hastada yaptığı çalışmada 22 gömülü ikinci molarlar cerrahi
olarak upright edilmiştir. Hastaların ortalama yaşı 14.1 (11.7 yaş – 17.9 yaş aralığında)’dir.
İkinci molar köklerinin 2/3’ü tamamlanmamıştır. Her vakada standart aynı cerrahi prosedür
uygulanmıştır.

Cerrahi lokal anestezi altında, bazı gereken durumlarda ise inravenöz sedasyon
uygulaması yapılmıştır.

Standart bukkal flap birinci moların distalinden başayarak distabkkal sulkusa kadar
kaldırılmıştır.

22 gömülü dişin komşuluğundaki 18 üçüncü molar diş çekilmiştir. 4 vakada üçüncü
molar tomurcukları radyografide görülemediği için çekilmemiştir.

İkinci molar dişin distalinden bur ile kemik kaldırılmıştır. İkinci moların kuronun en
konkav kısmı açığa çıkarılmıştır.

Düz bir elevatör yardımıyla ikinci moların meziyaline yerleştirilerek cerrahi oarak tip
yaptırılmıştır ve doğru pozisyonuna eleve edilmiştir.

Oklüzyon kontrol edilmiştir. Diş ideal oklüzyonuna getirilmiştir.

22 dişin 17’si splint yapılmaya ihiyaç duymadan önde birinci molar arkada kemik
olacak şekilde başarılı bi şekilde pozisyonlandırılmıştır.

5 vakada lüksasyon olduğu için birinci molara kompozit rezin kullanılarak 0.5mm
çapında tel ile splintlenmiştir. Tel yaklaşık 4 hafta boyunca kalmıştır.

Yumuşak doku repoze edilmiştir. İkinci moların distal ve meziyal kısımlarında
dikkatlice suture edilmiştir.

22 diş 18 ay boyunca takip edilmiştir. En uzun takip 6 yıl sürmüştür.

1 diş erken postoperativ süre içinde periodontal enfeksiyon sonucunda kaybedilmiştir.

Diğer 22 diş oklüzyondadır ve yeni kemik yapımı ile çene içinde sıkıca muhafaza
haldedir.

12 hastada kök formasyonu devam etmiştir. Diğer tüm hastalarda kök apeksi tamamen
kapanmıştır

6 dişte elektriksel pulpa testi pozitif sonuç vermiştir, fakat vitalite testi yanıltıcı
olabilmektedir. 8 hastada pulpal kalsifikasyon görülmüştür.
Mandibular gömülü ikinci molarların cerrahi olarak upright edilmesi hızlı ve pratik bir tedavi
seçeneğidir. İyi bir prognozu vardır. Tüm prognoz dişin soketinden çıkarılıp yerine
transplante edilmesinden daha iyidir. Birçok vakada apikal damarlar intakt durumda kalmıştır.
Cerrahi upright minimal apikal hareket ile gerçekleştirilir, dişler soketinden çıkarılmaz. Pulpa
kan kımında bozukluklar olduğundan dolayı pılpal kalsifikasyonlar görülebilir.[45].
Profilaktik olarak endodontik tedavi endike değildir. Bugüne kadar yapılan ikinci moların
cerrahi upright edilmesinde eksternal ve ya internal kök rezorpsiyonu bildirilmemiştir.
Bunların dışında cerrahi olarak gömülü ikinci molarların upright edilmesinde istenmeyen yan
etikler olabilir. Ankiloz, yer değiştirme rezorpsiyonu diş vitalitesinin kaybı bunlardan
birkaçıdır.
4.4.2.4 Gömülü ikinci molar dişin ortodontik olarak upright edilmesi
Eğer ikinci moların gömük kalmasın üçüncü molar dişte eşlik ediyorsa üçüncü molar dişin
çekimi endikedir. Cerrahlar 12-13 yaş civarında üçüncü moalr diş çekmeyi çok fazla
sevmeselerde tedavi gereksinimi için üçüncü molar dişin çekimi gereklidir.
Alternatif sabit aparey tedavileri çok sayıda olmakla beraber iki veya üç dişle sınırlıdır. İkinci
moları upright ederken ankraj alınan dişleri mesiale hareket ettirmeye veya premolar dişleri
intruze etmeye ve ya bukkale tip yaptırarak crossbite oluşturmaya eğimlidir. İdeal olarak
mandibular arktaki dişlerin hepsi ankraj ünitesine dahil edilmelidir. Böylelikle muhtemel
mandibular çapraşıklık oluşması önlenmiş olur. Önerilen minimum ankraj ünitesi her iki
birinci moların bantlanması ve etkilenen taraftaki premolar dişlerin braketlenmesidir.
Eğer bilateral gömüklük var ise lingual ark kullanımı çok etkili bulunmaktadır. Buna alternatif
olarak keserlerin ve kaninlerin lingualine multistrand telden yapılmış retainer yapımı ve telin
birinci premoların meziyalinden oklüzal pitine kadar uzatmak kullanışlı olabilir. Böylelikle
ankraj ünitesi sağ sol birinci premolarlardan birinci molarlala beraber bölgesel ark ile
bağlanmış olmaktadır. Bu şekilde anterior braketleme yapılmadan 12 diş ankraj ünitesine
dahil edilmiş olur.
Eğer ikinci molar diş hafif bir gömülük gösteriyorsa yani ikinci moların bir kısmı birinci
molar dişin distal konkavitesine takılmış ve sürememişse sadece bonded tüp veya dişin
yüzeyine yapıştırılan diğer ataçmanlarla upright edilip sürdürülebilir. Daha şiddetli
durumlarda yaratıcı ve problem çözmeye yönelik mekanikler kullanılabilir.
4.4.2.4.1 İtici springler kulanılarak ikinci molar dişin upright edilmesi
Aktif elemanlar pek çok şekilde tasarlanabilir;
1. Serbest kaydırma telleri braketlerden ve etkilenen taraftaki molar tüpünden içeri
geçirilir ve elastik modülde aktive edilir. Bölgesel telin distal ucu küçük bir kanca
şeklinde eğilir ve ucu gömülü olan dişin bukkal veya oklüzal yüzeyindeki ataçmana
bağlanır. Bu moları distale doğru bukkal yüzeyi açığa çıkıp tüp yapıştırılacak kadar
distale iter. Bundan sonra bukkal seviyeleme arkı takılarak dişin oklüzyona gelmesi
sağlanır [37].
Dr. Akashi Setti[46]
kliniklerine üst dişlerinin önde olması şikayetiyle gelen 14
yaşındaki kız hastanın ağız içi muayenesinde ikinci molar dişin kısmı olarak
sürdüğünü gözlemlemiştir. Hastanın panoramik görüntüsünde ise ikinci molar diş
meziale doğru inkline olarak gömülü kaldığını gözlemlemektedir.(Şekil 27A,B,C,D)

İkinci molar dişin upright edilmesine aynı taraftaki üçüncü molar dişin
çekiminden sonra başlanmıştır.

22 slot preadjusted MBT braket sistemi kullanılmıştır.

Alt ve üst arklara transpalatal ve lingual ark yaparak ankraj ünitelerini
oluşturmuştur.

Hastada 0.017'' x 0.025 '' paslanmaz çelik tel var iken gömülü ikinci molar
dişin oklüzal yüzeyine Begg tipi braket yerleştirilmiştir.

Molar uprightingi için 0.016'' A. J Wilcock Premium paslanmaz çelik telden
sping bükümü yapılmıştır.

Oklüzal interferans oluşmaması için oklüzyon yükseltilmiştir.

4 aylık uprightingten sonra ikinci molar diş bantlanarak 0.016 yuvarlak Ni-Ti
bölgesel tel birinci ve ikinci molar tüplerinden geçirilerek seviyelenmeye
başlanmıştır.

Seviyelenme tamamlandıktan sonra devamlı ark teli birinci ve ikinci molar
dişin tüplerinden geçirilmiştir.
A
B
C
D
Şekil 27.A. Tedavi öncesi alınan panoramik filmde 37 numralı dişin gömülü odugu
izlenmektedir[46].
B.Molar uprighting springinin yerleştirilmesi[46].
C.Kompozit resin bite riser kullanılmıştır[46].
D.Tedavi sonrası alınnan panoramik radyografide ikinci molar dişin iyi bir
şekilde sürdüğü görülmektedir[46].
2. Aynı method coil-springler kullanılarak yapılabilir.
A
B
C
D
Şekil28.A, B. Coil sping bölgesel ark telinin üstüne geçirilir, distal kısmı molar tüpünün
içinden geçirilir. Ark telinin distal kısmına stop kaynaklanır buda ikinci molar üzerine
yapıştırılmış butonu sıkıştırarak distale itilmesine yardımcı olur. [37]
C. Tedavi öncesi panoramik radyografik görüntüsü[37]
D. Tedavi sonrası panoramik radyografik görüntüsü [37]
4.4.2.4.2 Hareketli aparey dizaynına itici spring eklenerek ikinci molar dişin upright
edilmesi
Hareketli apareyler kulanarak ikinci molar dişin upright edilmesi, sabit tedavilere altenatif bir
yöntemdir. Araştırmacılar ikinci molar dişin upright edilmesinde çok çeşitli yöntemler
kullanmışlardır. Literatüre giren tüm yöntemler başarılı sonuçlar vermiştir. İkinci moların
upright edilmesinde daha öncede bahsedildiği gibi hasta kooperasyonunun iyi olması, aparey
dizaynının kolay olması ve kolayca etkili sonuca ulaşılması gibi özellkler göz önünce
tutulmalıdır.
Aşağıda vaka raporunda Dr. Doruk ve Dt. Sökücü [75] gömülü üst ikinci molar dişi
sürdürmek amacıyla, 0.016'' x0.022'' TMA telden hazırlanarak hareketli aparey içine
yerleştirilen bir uprighting spring tasarımı sunulmuştur.
16 yaşındaki erkekhasta bilateral sınıf II molar ve kanin ilişkiye sahiptir. Ayrıca üst sağ ikinci
molar dişi dışında dişler indifa etmiştir. Hastanın diğer ortodontik tedavilerine geçmeden önce
ikinci moların eksik olduğu tespit edilmiştir.
Şekil29.A.Panoramik radyografinin incelenmesinde ikinci molar dişin birinci molar
seviyesinin altından dişe takılarak gömülü kaldığı ve tüm üçüncü molar dişlerin de konjenital
eksik olduğu tespit edilmektedir[75].
B. Vakanın tedavi öncesi ağız içi fotoğrafı[75].

Hastadan ölçü alınarak elde edilen model üzerinde, sürdürülerecek gömülü diş üzerine
yapıştırılıcak olan butonun yeri tespit edilmiştir.

Daha sonra alçı model üzerinde 0.016'' x0.022'' TMA telden tasarlanan uprighting
srping bükülmüştür. Aktif kol ile retansiyon kolu arasındaki açı 90⁰ olacak şekilde
bükülen spring tek heliks içermektedir. Springin button içine yerleştirilecek olan aktif
kolunun ucuna kanca şekli verilmiştir.
Şekil30. Uprighting spring [75].

Spring bükümü tamamlandıktan sonra heliks birinci molar dişin distopalatinaline
gelecek şekilde mumla sabitlenip akril tepimini takiben aparey tamamlanmıştır.
A
B
C
Şekil31.A. Springin modelde konumlandırılması [75].
B. C. Springin aparey içindeki görünümü[75].

Bu aşamadan sonra lokal anestezi altında, dişin oklüzal yüzeyindeki yumuşak doku ve
kemik kaldırılarak daha önceden model üzerinde tespit edilmiş olan yere bir button
yapıştırılmıştır.

Spring aylık kontrollerle distal yönde doğru 45⁰ aktive edilerek button içine
yerleştirilmiştir.

Spring her randevuda uygun aktivasyonu yapılarak üçüncü ayın sonunda gömülü dişin
uprightingi sağlanmıştır ve birinci moların kökünden kurtarılarak aparey çıkartılmıştır.

Pekiştirmeye gerek duyulmadan dişin çiğnemeyle oklüzyona gelmesi beklenmiştir.

Aparey çıkarıldıktan 5 ay sonra istenilen oklüzyona ulaşılmıştır.
A
B
Şekil32.A.B.Vakanın tedavi sonrası panoramik radyografik görüntüsü ve ağız içi
fotoğrafı[75]

Bu aşamadan sonra vakanın diğer ortodontik problemlerinin çözülebilmesi amacıyla
sabit tedaviye başlanmıştır.
Dr.Doruk ve Dt Sökücü’nün tasarladığı bu aparey hasta kooperasyonu gerektirmemiş ve
kolayca tasarlanabilmiştir. Hastadan alınan bir ölçüyle direkt uygulamaya geçilebilecek bu
apareyin tasarımı kolaydır ve kullanışlıdır. Yinede, basit ve kolay kullanımı ile daha ziyade
kompleks
konfigürasyonlarının
kullanımı
neticesinde
oluşan
doku
irritasyonlarıda
engellenmiş olmaktadır. Kullanılan TMA tel ile hafif ve sürekli kuvvetler elde edilmesi ve
springin daha etkin çalışması hedeflenmektedir. Springin sık aktivasyon gerektirmemesi hasta
için önemli bir avantaj sağlamış, hekimler içinde çalışmayı kolaylaştıran bir faktör olmuştur.
Yazarlar uygulanan aparey sadece periyodik kontrolerle çıkarılıp temizlemiştir. Fazla hijyenik
olmadığı düşünülsede, hasta ağız hijyeni açısından motive edildiği için herhangi bir
komplikasyon gelişmediğini bildirmişlerdir[75].
4.4.2.4.3 Bölgesel tel kullanılarak ikinci molar dişin upright edilmesi
Distalinde heliks bulunan
yuvarlak ark teli birinci moların bukkal ve lingual tüpünden
geçirilmiştir. İkinci molar üzerine bondlanan ataçmanlara ligatür teli bağlanmıştır.
Aktivasyonları 4 günde bir yapılmıştır[37].
A
B
C
Şekil33A. Gömülü ikinci moların bukkaline ve lingualine buton yapıştırılır[37].
B. Distal heliksi olan loplu tel birinci moların bukkal ve lingual tüplerinden
geçirilir. Loplu tel ligutaür teller yardımıyla butonları ve distaldeki heliksi
sıkıştırılır[37].
C. Tedavi sonucu[37].
4.4.2.4.4 İskeletsel ankraj üniteleri kullanılarak ikinci moların upright edilmesi
Klasik distalizayon tekniklerinin en genel dezavantajı ankraj kaybıdır. Ankrajın
Newtonun 3. Yasası ile direk ilişkisi vardır. ‘her aksiyonun, aynı şiddette tam tersi bir
reaksiyonu vardır.’ İstenmeyen diş hareketi rezistansı olarak tanımlanır. (Daskalogiannakis
2000). Ortodontistler sıklıkla ankraj kontrolü için yetersiz mekanik sistemleri elde ederler bu
da sonuncunda reaktif ünitede ankraj kaybı ve maloklüzyonun düzeltilemesi ile sonuçlanır.
Bu tip yan etkilerden kurtulmak için ortodontistler çoğu zaman akrilik ve ya ekstraoral
apareyler kullanırlar. Hasta kooperasyonu bunların kullanımında önemlidir.
Kesin veya tam ankraj ankraj ünitesinin hiç hareket etmemesi (sıfır ankraj kaybı) anlamına
gelir. Bu tip ankraj üniteleri sadece ankiloze dişlerden, kemik plaklarından veya dental
implantlardan sağlanabilir. Her ikisi de kemikteden alınan istenmeyen hareketleri öneleyen
ankraj üniteleridir.
Ortodontik tedavi boyunca ortodontistlerin ankraj kontrolü ihtiyacı duymasından dolayı
‘geçici ankraj üniteleri’ gelişimini sağlamıştır. Bunlar geçici olarak kemiğe fikse edilen
kemiğe fikse edirler. Reaktif ünitedeki dişlerin ankrajını artırarak (indirekt ankraj) veya
reaktif üniteye ihtiyaç duyulduğunda kullanılırlar ve kullanıldıktan sonra çıkarılırlar.
4.4.2.4.4.1 Retromolar bölgeye yapılan mini plaklar ile ikinci molar dişin upright
edilmesi
Vaka raporu
8 yaşında ortodonti kliniğini ziyaret eden hastanın, anamnez ve klinik muayenesinden sonra
başlangıç kayıtları alınmıştır. Hastanın sağ ikinci molar diş normal sürme yolunda
gözükmektedir. Diş tomurcuğunun pozisyonunda herhangi bir patolji gözükmemektedir.
Hastanın genel iskeletsel gelişiminde herhangi bir anormallik olmadığı için hasta 6 aylık rutin
kontrollere alınmıştır[76].
Şekil34. Hastanın 8 yaşındaki panoramik radyografik görüntüsü.İkinci molar dişin tomurcuğu
yerinde gözükmektedir[76].
Hasta 12 yaşına gelene kadar kontrollerine gelmemiştir. Hastanın ailesi mandibular sağ ikinci
moların sürmemesinden kaygılanarak 12 yaşındayken kliniğe geri getirmişlerdir. Hastadan
yeni kayıtlar alınmış, panoromik filminde sağ ikinci moların yaklaşık 45⁰ meziyale tip
yaptığını ve birinci moların distal kökü ve üçüncü moların kronunun arasında gömülü kaldığı
gözlenmektedir.
Sağ ikinci moların gömülü kalmasında etiyoloji çok büyük olasılıkla üçüncü molar dişin
sürmesi için yerini işgal eden erken gelişimidir. Hastanın öncelikli olarak ikinci molar dişinin
upright edilmesi daha sonra seviyeleme sıralama şeklinde tedavi sırası belirlenmiştir.
Şekil35. Hastanın 12 yaşında alınan panoramik görüntüsü. Hastanın mandibular sağ ikinci
moların şiddetli gömüklüğü gözükmektedir[76].
Tedavi aşaması;

Gömülü ikinci molar dişin inklinasyonunu düzeltmek için, üçüncü moların çekilmesi
gerekmektedir.

İkinci moların okluzal yüzeyine ortodontik kuvvet uygulaması için yardımcı aksesuar
bondlanmıştır.

Miniplate uygulamadan önce dişi geriye doğru tip yaptırmak için 0.017'' x 0.025'' –in
beta-titanyum alaşımlı tellerden kantilever yapılmıştır.

Mandibular arka edgewise braketler bondlanmıştır. Ankraj için 0.9 mm çelik telden
lingual ark yapılmıştır.

Buna rağmen bu terapötik prosedürün limitasyonları oluşmuştur. Gömülü ikinci molar
dişin meziyal tippingi artmıştır.
Şekil36. Ortodontik tedavinin başlangıcından aylar sonra alınan periapikal radyografi
görntüsü. Mandibular ikinci moların meziyal tippingi arttığı görülmektedir[76].
Tedavinin bu aşamasından sonra iskeletsel ankraj uygulamasına karar verilmiştir. Seçilen
iskeletsel ankraj ünitesi miniplaklardır. Mandibular ramusa uygulanmıştır. 4 delikli T şekilli
–mm
2.0
genişlikte
vidaları
olan
titanyum
plaklar
(Osteomed,
Addison,
tex.)
kullanılmmıştır[76]. Cerrahi prosedür;

Gömülü ikinci moların 2 cm distalinden mandibulanın eksternal oblik çizgisi boyunca
alveolar mukozada kesi yapılmıştır.

Mukoperiostal flep kaldırıldıktan sonra, 10 ve 12 mm uzunlukta iki vida kullanılarak
plaklar fikse edilmiştir.

Plakların büyük parçası oral kavitede vestibuler yönde oklüzal düzleme pararlel
şekilde açıkta durmaktadır.

L şeklindeki plağın en son deliğinde preparasyon yapılarak elastik zincir takılması için
uygun hale getirilmiştir.

Gömülü dişin kronuna braket bondlanmıştır.

Sutur 5-0 ethicom naylondan (Johnson&Johnson, Sao Jose dos Campos, Sao Paulo,
Brazil) atılmıştır.
Miniplak yapılmasından ve ortodontik kuvvet uygulanmasından 3 ay sonra panoromik
radyografilerde ikinci molar dişin nerdeyse upright olduğu gözükmektedir.
Şekil37. Mandibular ikinci moların 3 ay sonraki ağız içi görüntüsü görülmektedir[76].
Şekil38. 3 ay sonraki panoramik radyografi görüntüsü. İkinci moların uprightingi ve
ekstrüzyonu nerdeyse tamamlanmaktadır[76].
Bu aşamadan sonra miniplaklar çıkarılmıştır. İkinci molar diş arka dahil edilmiştir. Edgewise
mekanikleri dahilinde ikinci molar dişe uprighting loop yapılmıştır.
Şekil39. Miniplaklar çıkarıldıktan sonraki panoramik radyografi görülmektedir. İkinci molar
diş ortodontik tedaviye dahil edilmiştir[76].
Bu klinik vaka Wellfelt ve Varpio[24]’nun gömülü dişlerin erkek hastalarda sağ tarafta
unilateral ve sıklıkla mandibula olduğu raporunu doğrulamaktadır.
Sherwood
ve
arkadaşları[77]
miniplakların
ankraj
için
stabil
parçalar
olduğunu
raporlamışlardır.
Choi ve arkadaşları[78] retromolar gibi bölgelerde miniplakların başarısızlık ve mobilite
oranlarının fazla olduğunu, daha iyi bir değerlendirme için daha çok çalışma yapılması
gerektiğini söylemektedirler.
Miyawaki ve arkadaşları[79] mini-implantların etrafındaki inflame doku ve artmış mandibular
açı, 10 mm ve ya daha küçük titanyum vidalarda mobilite ve başarısızlığa yol açtığını
raporlamışlardır.
Miniplaklar, diğer konvansiyonel apareylere göre birkaç dezavantajı olmasına rağmen
oldukça kullanışlı apareylerdir: cerrahi prosedür gerektirmesi, pahalı olmaları, miniplak
etrafında oral hijyenin sağlanmasının zor olması, enfeksiyon riski ve retromolar bölgede bir
apareyin olmasının rahatsızlığı bu dezavantajlar olarak sayılabilir.
4.4.2.4.4.1 Zigoma plağı ve vertikal elastik kullanarak ikinci moların upright edilmesi
Şiddetli gömüklük durumunda, dişin mandibula gövdesi ve ramus arasında bulunduğu
durumlarda iki ana problem vardır. Birincisi gömülü dişin bulunduğu alana ataçman
yapıştırmak için ulaşım güç olabilir. İkincisi ise uygun biyomekaniği kurup, dişi istenilen
yönde hareket ettirmektir. Komşu dişlere kuvvet uygulamak, dişi sadece intuze etmekle
kalmaz oklüzal düzlemde de kant oluşumuna neden olur. Dahası, looplu mekanikleri ark
telinde kullanmak, ikinci molar bölgesindeki bukkal sulkus yutmayı yardımcı bölge olduğu
için çok zordur. Bununla birlikte lingual sulkus daha derindir ve biraz beceriyle birlikte
uprighting, seviyeleme ve sıralama için uygun dizaynda apareyler yapılabilir.
Maksiller arktan destek alınarak uygulanan kuvvetler, zaten uzun zamandır antagonisti
olmayan ve uzamış halde olan komşu moların istenmeyen erüpsiyonuna neden olabilir.
Geçmişte high pull headgear kullanılarak komşu dişe sürmesi için vertikal kuvvet
uygulanırken antagonist moların vertikal pozisyonu ayarlanıyordu. Bugünlerde bunun yerini
geçici maksillaya veya zigomatik bölgeye iskeletsel ankraj üniteleri kullanılarak tedavi
yapılıyor. Geçici ankraj ünitelerinin avantajı ortodontik apareyin çeneleri etkilememesidir.
Bununla birlikte, vertikal kuvvetler dişi yükseleterek ideal pozisyonuna getirmektedirler.
A
C
B
D
E
F
G
I
H
J
K
Şekil40.A. 19 yaşındaki hastanın panoramik radyografik görüntüsü, dentigeröz kistle beraber
gömülü ikinci molar diş gözlenmektedir. Geç gelişen üçüncü molar diş vardır ve maksiler
ikinci molar diş fazla erüpte olmuştur.[37]
B. Diş cerrahi olarak açığa çıkarılmıştır. Üçüncü molar aynı anda çekilmiştir.[37]
C. Geniş bir yüzey açığa çıktığı için 2 tane ataçman yapıştırılmıştır.[37]
D.Açılan bölge sutur ile kapatlmıştır. Hooklar açıkta kalıcak şekilde sutur
atılmıştır.[37]
E. Cerrahi sonrası periapikal radyografisi.[37]
F.Lokal anestezi altında zigomatik plaklar yerleştirilmiştir.[37]
G.Palatal geçici ankraj vidası yerleştirilmiştir.[37]
H.Elastik zincir, palatal geçici ankraj vidası ile zigomatik plak arasında fazla erüpte
olan ikinci molar dişin oklüzal yüzeyi boyunca asılmıştır. İntermaksiller elastik ise hastanın
zigomatik plağı ile molara bondlanan hooklar boyunca yerleştirilmiştir.[37]
I.Tedavi sonundaki agız içi görüntüsü. Tedavi yaklaşık 8 ay sürmüştür. Maksiler
ikinci molar iyi bir şekilde intruze olmuştur ve mandibular ikinci molar ise oklüzal yüzeye
sürmüştür .[37]
J. Tedavi sonunda mandibular ikinci moların periapikal görüntüsü.[37]
K. Maksiller ve mandibular ikinci molar dişlerin durumunu gösteren panoramik
radyografi kesiti .[37]
Pratikte basit bir extrüzyon kuvveti dişi upright etmek için yeterli olmaz, diğer kuvvetlerede
ihtiyaç vardır. Bu yüzden ortodontik aparey seviyeleme hareketleri için geçici ankraj ünitelere
ihtiyaç duymaktadır. Hastanın verilen elastikleri kullanabilmesi ayrı bir problemdir.
Ortodontist extrüzyon oluşturan elastikleri takarken hastanında ankraj ünitesinden ikinci
molara bondlanmış hooklara vertikal elastikleri düzgünce asmalıdır.
4.4.2.4.4.2 Mini vida kullanılarak ikinci moların upright edilmesi
Mini vidaların ankraj için kullanımı 1945 yıllara dayanır. Gainsford ve Higley [47 ] 6 köpeğin
ramusuna Vitallium vidalar yerleştirerek kanin dişlerini retrakte etmeye çalışmıştır. İlk klinik
kullanım raporu 1983’te Creekmore ve Eklund [48]tarafından gelimiştir. Vitallium vidalar
anterior nasal spine’e yerleştirilerek artmış overbite’ıolan hasta tedavi edilmiştir. Bununla
birlikte mini vidalar bi anda popüler olmamıştır. Bundan sonra ortodontik ankraj kontolu için
mini vidaların, onplantların ve palatal implantların kullanımıyla ilgili birçok yayın yapılmıştır.
1997 yılında Kanomi [49]mini implantların özelikle ortodontik kullanımı olduğunu
tanımlamıştır.
Retromolar bölgede mini implant kullanımı Roberst ve arkadaşları[50] tarafında 1990 yılında
tanıtılmıştır. Yazarlar kemik entegre titanyum mini implantlar kullanarak birinci molar
çekiminden sonra ikinci ve üçüncü molar protraksiyonu yapmışlardır.
Retromalar bölge kompakt kemik yapısında olduğu için mini implant yerleştirildiğinde primer
ve sekonder stabilitesi çok iyidir.
Vidaların yerleştirilmesinin yan etkileri inflamasyon ve mukaza hipertrofisidir. Bu da mini
vidanın üzerinin kapanmasına ve ek gingivektomi ihtiyacını doğurur. Nöroljik komplikasyon
oluşmaması için mandibular kanal değerlendirilmesi çok iyi yapılmalıdır.
Gömülü ikinci moların upright edilmesi için mini vida kullanımı ilk kez Shellhart ve
arkadaşları[51] tarafından bildirilmiştir. Yazarlar diş olmayan daha önceden birinci moların
olduğu bölgeye mini vidayı yerleştirmişlerdir
İlk defa gömülü ikinci molar uprightin için retromlar bölgeye mini vida yapan Park[52],50-80
gr arasında elastomerik kuvvetler kullanarak distalizayon yapmıştır
Giancotti[53]ve Necka ve arkadaşları[54] ayda bir aktive ettiği elastomerik zinciler ve ya 50
gr kuvvet uygulayan NiTi coil springler kullanmıştır. Ortalama tedavi süresi bu vakalarda 7-9
aydır.
Yetişkin hastalarda üçüncü molar diş çekilmediyse retromolar bölgeye mini vida yapılması
zordur. Üzerini kaplayan kalın yumuşak doku ve yerleştirilecek bölgeye girişin zayıf
olmasından dolayı mini vida yapımı zordur. Bu tip vakalarda mini vidalar bukkal alveolar
kemiğin meziyal kısmına yapılabilir. Bu durumda itici bir kuvvet oluşturulur. Lee ve
arkadaşları[55] mini vidayı birinci molar ve ikinci premolar arasındaki interradiküler alana
yapmışlardır. 0.016'' ve ya 0.016'' x 0.022'' paslanmaz çelik tele lehimlenmiş hook ve opencoil
springler ile kuvvet uygulamışlardır.
14 yaşında iskeletsel sınıf I, normal vertikal ölçümleri olan,orta derece sınıf II molar ve kanin
ilişkiye sahip, anterior alt/üst modarate çapraşıklığıyla beraber, ikinci molar dişi gömülü olan
hasta Siviolella ve arkadaşları [56] kliniğine başvurmuştur.
Şekil41. Tedavi öncesi hastanın panoramik radyografik görüntüsü
Şekil42. Tedavi öncesi intraoral frontal fotoğrafı[56]

Alt birinci moların bukkal yüzeyine cerrahi öncesi metal ligatürün stabilizasyonu ve
hasta konforu için braket yapıştırılmıştır.(Şekil33)
Şekil43. Cerrahi öncesi alt dental ark. Hasta tedavinin son aşamasına cerrahi-ortodontik
tedavi prosedürene başlanmıştır[56]
Cerrahi prosedür şu şekilde ilerlemiştir;

Distal ekstansiyonla beraber tam kalınlık flap kaldrılmıştır. Üçüncü molar diş
çekilmiştir. Aynı zamanda ortodontik traksiyon için çelik vidalar yerleştirilmiştir.
Gömülü ikinci molar dişin kronuna ise braket yapıştırılmış ve iki metal coil spring ile
ikinci molar diş ve vida birbirine bağlamıştır. Flap kapatılmış ve suturlanmıştır.
A
B
C
Şekil44.A,B,C Cerrahi aşama; sol üçüncü molar çekilmiştir (germektomi). İskeletsel ankraj
için 2 mm kalınlılğında 12 mm uzunluğunda vida uygulanmıştır. Roth reçetesi 0.22 slot 2
braket ikinci moların vestibul ve oklüzal yüzeyine yapıştırılmıştır. İkinci molar iki metal
ligatür teliyle hemen vidaya bağlanmıştır[56].
Şekil45. Cerrahiden hemen sonra alınan panoramik radyografi görüntüsü [56].

Hasta ek bir tedaviye gereksinim duyabileceğinden (ek gingivektomiler, braket
pozisyonunun ayarlanması eğer gerekliyse etc.) her 3 haftada bir kontrole çağrılmıştır.
Şekil46. Tedavi sonrası intraoral sağ bölgedden alınan fotoğraf görülmekte. Pasif metal
ligatür hala sol ikinci molara bağlı. Tedavi boyunca sadece bir kere gingivektomi, braket
pozisyonunu düzeltmek için yapılmıştır[56].
Şekil47. Tedavi sonrası alt dental ark.hasta ortodontik açıdan oklüzyonu düzeltmek ve final
durumuna getirmek için değerlendirilecektir[56].
Bu tedavi methodu minimal invaziv sayılabilir. Gömülü dişin ortaya çıkarılması, üçüncü
molar dişin çekimi ve mini vida yerleştirilmesi tek bir kerede gerçekleştirilebilir. Üçüncü
moların çekimi Finotti ve arkadaşlarına[57] göre ikinci moların distalinde kortiko medullar bir
boşluk yaratarak, tedavi süresini kısaltmaktadır. Gömülü dişe direk kuvvet uygulanması
komşu dişlerin istenmeyen hareketini engellemektedir.
Mini vidaların direkt çıkarılması hasta için önemli riskleri ve sonuçları yoktur. Mini vidaların
kullanılması ve başarı oranları tahmin edilebilirdir[58][59][60][61].
4.4.2.5. Gömülü üçüncü moların, gömülü ikinci moların cerrahi olarak çekiminden
sonra yerine ototransplantasyonu
Mandibular ikinci molar dişin gömülü olduğu durumlarda, üçüncü molar dişin
ototransplantasyonu oldukça uzun süreli bir tedavidir[62][63]. Kökünün bir kısmı gelişmiş
olan dişin ototransplantasyonu yapıldığında daha iyi sonuçlar verir[64][65]. Diş germi erken
Hertwig epitelyal kök kını formasyonu safhasında, diş soketine iyi bi şekilde yerleştirildiğinde
ve üstü yumuşak dokuyla sarıldığında başarılı bir şekilde transplante edilebilir[66]. Bell
safhasının sonunda, mine organı kron içinde morfodiferansiye olarak, cerrahi boyunca diş
germinin kolayca transplante edilmesini sağlar, çünkü mine organın hücreleri olan dental
papilla ve dental folikül, efektör, modülatör ve reseptörler hücreler ile doğrudan ilişkidir
(hücre sinyali)[68]. Atravmatik transplante edilmek isenen diş gelişimi için optimal
şartlardır[67]
Operasyon hassasiyet ister, özellikle hassas dental foliküle sahip donor diş germini kemik
içinden ve üzerini kaplayan mukpperiostal dokudan ayırmak çok zordur[67].
Vaka raporu;
14 yaşında erkek hasta Dr. Lai’nin ofisine gömülü ikinci molar dişin çekimi için gelmiştir.
A
B
C
D
E
F
G
H
I
J
K
Şekil48.A. Radyografide 37 numaralı dişin gömülü 38 numaralı dişin ise henüz sürmemiş
olduğu görülmektedir. 38 numaralı dişin Hertwig epitelyal kını furkasyon oluşturmaya
başlamıştır[67].
B. 37 numaralı dişin çekiminden sonraki görüntüsü[67].
C. 38 numaralı dişin dental folikül ile birlikte çıkarılması [67].
D.37 numaralı dişin çekim sonrası soketinde hala dental folikül kalıntıları
görülmektedir[67].
E.38 numaralı diş 37 numaralı dişin soketine yerleştirildikten hemen sonra alınan
radyografi görüntüsü[67].
F. Transplantasyondan 3 ay sonra alınan ağız içi fotoğrafta dişin sağlıklı gingival
dokusu görülmektedir[67].
G.Transplantasyondan 7 ay sonra lamina dura oluşumu ve yeni 37 numaralı diş ile 36
numaralı dişin distal kökü arasında alveolar kemik oluşumu görülmektedir[67].
H.ikinci olar mişin yeni transplante edilmiş dişin upright olmasını engelleyecek
şekilce uzadığı görülmektedir[67].
I.2.5 yıl sonra yeni 37 numaralı dişin mesial marjinal sınırı 36 numaralı diş ile teması
için kompozit resin yapılmıştır[67].
J. 3 yıllık takip sonrası alınan radyografi görüntüsü. Alverolar kemik ve lamina dura
hem 37 numaralı diş için hem de 36 numaralı dişin distal kısmında gelişmiştir[67].
K. Transplantasyon sonra yeni 37 numaralı dişin ağız içi görünümü[67].
Diş erüpsiyonunda dental folikülün rolü çok büyüktür. Mine organı ve dental folükülü dişin
gelişimi sırasında bir kese gibi sarar. Sementoblast, osteoblasts ve periodontal ligament
fibroblastları için prekursör görevi görür[69][70]. Dental folikülün olması erüpsiyonun birebir
işlemesine yardımcı olur aynı şekilde yokluğunda ise diş erüpsiyonu imkansızdır[70][71].
Dental folikülün kendini yenileme kapasitesi ise inanılmazdır[72]. Vriens ve Freihofer [73]
üçüncü molar dişin ototransplantasyonu sırasında dental folikül zarar görmesine rağmen 5
yıllık takip sonucunda bile klinik sonuçlar iyi olmuştur.
Bu vaka raporunun iki belirgin sonucu vardır; birincisi transplante edilmek istenen üçün
molar minimal hasarla başarılı bir şekilde alıcı bölgeye yerleştirilmiştir. Üçüncü molar dişin
daha derine yerleştirmek yerine alıcı bölgedeki dental foliküle zarar vermemek için bölge
cerrahi olarak genişletilmemiştir. Kök formasyonu sırasında kron kemik içindeki gömülü
olduğu yerden yukarı doğru ilerler, kökler çene içinde aşağı doğru uzayarak oluşmaz[74]. Bu
vakada transplante edilen diş germi köklerin gelişimi için az yer olmasına rağmeni, kök
gelişimi oluşmuştur.
İkincisi ise prosedür dental folikül ile ilgili güncel ve genel bilgilere dayanarak yapılmıştır.
Dental folikül yanlızca ait olduğu dişin fonksiyonlarını görmekle kalmaz herharngi diğer diş
germi için bile işlev gördüğü gösterilmiştir.
4.4.2.6 Gömülü ikinci ve üçüncü moların çekilmesinden sonra dental implant
yerleştirilmesi
Gömülü ikinci ve üçüncü moların çekilip yerine dental implant yapılması, kök formasyonu
olmayan yaşlı hastalar için tedavi opsiyonudur. Dental implantların başarısındaki artışla,
gömülü ikinci moların çekilip yerine dental implant yapılması iyi sonuçlar verir.
5. SONUÇLAR
İkinci molar dişlerin gömülü kalması literatürde çok fazla raporlanmamasına rağmen, klinik
olarak tespit edildiğinde hem ortodontist için hem de hasta için zorlu bir süreçtir. Birçok
klinik vakada ikinci molar dişin hem upright edilmesi hemde distal yöne hareketi
istenmektedir. Genellikle gömülü dişlerin meziyal sırtı proksimal temas noktasının altında
sıkışmış durumdadır. Tedavilerinde ise bu bölgesinin temastan kurtarılması gerekmektedir.
Günümüzde ikinci molar dişin sürdürülmesinde gelişen teknolojiyle beraber çok değişik
tedavi seçenekleri kullanılmaktadır. Gömülü dişin şiddetine göre ortodontist ve maksilofasiyal
cerrah tarafından multidisipliner bir çalışma ile, ideal tedavi seçeneği belirlenir. Tedavileri
cerrahi ve ya cerrahi olmayan şeklinde basitçe ayırmak mümkündür.
Genel olarak gömülü dişlerin ortodontik kuvvetler ile oral kaviteye sürdürülmesinde şu 3
uygulamanın yapılması tavsiye edilmektedir. Cerrahi işlem, ataçman yapıştırılması ve
ortodontik kuvvetlerin uygulanması.
Cerrahi seçenekleri arasında ise gömülü dişin ve/veya onu etkileyen üçüncü molar dişin
çekimi, dental implantlar düşünülebilir.
Hem hasta hemde hekim açısından uzun süreçli ve zorlu tedaviler olmasına rağmen ikinci
molarlar ideal oklüzyonun sağlanması ve korunması açısından önemlidir.
6. KAYNAKLAR
1) Krogman WM. Biological timing and the dentofacial complex. J Dent Child 1968; 35: 175185.
2) Schour I, Massler M. The development of the human dentition. J Am Dent Assoc 1941; 28:
1153–1160.
3) Moorrees CFA, Fanning EA, Grøn A-M, Lebret L. The timing of orthodontic treatment in
relation to tooth formation. Trans Eur Orthod Soc 1962; 38: 1–14.
4) Moorrees CFA, Fanning EA, Hunt EE Jr. Age variation of formation stages for ten
permanent teeth. J Dent Res 1963; 42: 1490–1502.
5) Nolla CM. The development of permanent teeth. J Dent Child 1960; 27: 254–266.
6) Demerjian A, Goldstein H, Tanner JM. A new system of dental age assessment. Hum Biol
1973; 45: 211–227.
7) Koyoumdjisky-Kaye E, Baras M, Grover NB. Stages in the emergence of the dentition: an
improved classification and its application to Israeli children. Growth 1977; 41: 285–296.
8) Raghoebar GM, Boering G, Vissink A, Stegenga B. Eruption disturbances of permanent
molars: a rewiev. J Oral Pathol Med. 1991; 20:159-166
9) Sawicka, M. , B. Racka-Pilszak , and A. Rosnowska-Mazurkiewicz . Uprighting partially
impacted permanent second molars. Angle Orthod 2007. 77:148–154.
10)Grover, P. S. and L. Lorton . The incidence of unerupted permanent teeth and related
clinical cases. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1985. 59:420–425.
11) Bondemark, L. and J. Tsiopa . Prevalence of ectopic eruption, impaction, retention and
agenesis of the permanent second molar. Angle Orthod 2007. 77:773–778.
12) Andreasen, J. O. , J. K. Petersen , and D. M. Laskin . Textbook and Color Atlas of Tooth
Impactions. Copenhagen, Denmark Munksgaard. 1997. 199–208.
13) Suri, L. , E. Gagari , and H. Vastardis . Delayed tooth eruption: pathogenesis, diagnosis,
and treatment. A literature review. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2004. 126:432–445.
14) Frazier-Bowers, S. A. , D. Simmons , K. Koehler , and J. Zhou . Genetic analysis of
familial non-syndromic primary failure of eruption. Orthod Craniofac Res 2009. 12:74–81
15) Frazier-Bowers, S. A. , D. Simmons , J. T. Wright , W. R. Proffit , and J. L. Ackerman .
Primary failure of eruption and PTH1R: the importance of a genetic diagnosis for orthodontic
treatment planning. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2010. 137:160.e1–7.
16) Kurol, J. Impacted and ankylosed teeth: why, when, and how to intervene. Am J Orthod
Dentofacial Orthop 2006. 129:86–90
17) Magnusson, C. and H. Kjellberg . Impaction and retention of second molars: diagnosis,
treatment and outcome. Angle Orthod 2009. 79:422–427.
18) Evans R. Incidence of lower second permanent molar impaction.Br J Orthod.
1988;15:199–203.
19) Thilander B and Jacobasson SO: Local factors in impaction of maxillary canines. Acta
odontol Scand 26: 145, 1968
20) Pamela L. Alberto,DMD, management of impacted Canine & 2nd Molar
21) Varpio M, Wellfelt B. Disturbed eruption of the lower second molar: clinical appearance,
prevalence, and etiology. ASDC J Dent Child. 1988;55:114-8
22) Cho SY, Ki Y, Chu V, Chan J. Impaction of permanent mandibular second molars in
ethnic Chinese schoolchildren. J Can Dent Assoc. 2008;74:521
23) Fu PS, Wang JC, Wu YM, Huang TK, Chen WC, Tseng YC, et al. Impacted mandibular
second molars. Angle Orthod. 2012;82:670-5.
24) Wellfelt B, Varpio M. Disturbed eruption of the permanent lower second molar: treatment
and results. J Dent Child 1988;55:183-9.
25) Johnsen DC. Prevalence of delayed emergence of permanent teeth as a result of local
factors. J Am Dent Assoc 1977;94:100-6.
26) Shapira Y, Borell G, Nahlieli O, Kuftinec MM. Uprighting mesially impacted mandibular
permanent second molars. Angle Orthod 1998;68:173-8.
27) Becker A, Zilberman Y, Tsur B. Root length of lateral incisors adjacent to palatally
displaced maxillary cuspids. Angle Orthod 1984; 54:218-25.
28) Canut Brusola JA. Ortodontica clinica y terapeutica. 2nd ed. Barcelona: Masson, pp 2542. 2000
29) Kaban LB, Needleman HL, Hertzberg J. Idiopathic failure of eruption of permanent molar
teeth. Oral Surg 42: 155-63, 1976.
30) Johnson JV, Quirk GP. Surgical repositioning of impacted mandibular second molar teeth.
Am J Orthod Dentofac Orthop 91: 242-51, 1987.
31) Valmaseda-Castellón E, De-la-Rosa-Gay C, Gay-Escoda C. Eruption disturbances of the
first and second permanent molars: Results of treatment in 43 cases. Am J Orthod Dentofac
Orthop 116: 651-8, 1999.
32) Palma C., Coelho A., González Y., Cahuana A, Failure of eruption of first and seond
permanent molars. J Clin Pediatr Dent 27(3): 239-246, 2003
33) Suri L,BDS,DMD,MS, Gagari E.,DDS,DMSc, Vastardis H,DDS,DMSc, Am J Orthod
Dentofacial Orthop 2004; 126:432-45
34) Andreasen JO, Petersen JK, Laskin DM. Textbook and color atlas of tooth impactions.
ST. Louis: Mosby; 1997
35) Profit WR, Vig KW. Primary faulire of eruption: a possible cause of posterior openbite.
Am J Orthod 1981;80:173-90
36) Pytlik W. Primary faulire of eruption: a case report. Int Dent J 1991;41:274-8
37) Becker A. Orthodontic treatment of impacted teeth 3rd edi. 2012
38) Shapira Y, Finkelstein T, Shpack N, Lai YH, Kuftinec MM, Vardimon A. Mandibular
second molar impaction – Part 1: Genetic traits and characteristics. Am J Orthod Dentofacial
Orthop 2011; 140: 32–37.
39) Celia T.M.H. Saito, Pereira A.L.P, Panzarini S.R, Bernabe P.F.E, Mendonça
M.R,Uprighting
impacted
second
molars
with
orthodontic
elastic
seperating
rings.Quintessence Int. 2009;40:359-361
40) Becktor KB, Nolting D, Becktor JP, Kjaer I. Immunohistochemical localization of
epithelial rests of Malassez in human periodontal membrane. Eur J Orthod. 2007;29:350–
353.
41) Andreasen JO, Kurol J. The impacted first and second molar. En: Andreasen JO, Petersen
JK LD eds. Textbook and color atlas of tooth impactions. Copenhage:Musnksgaard; 1997. P.
197-218
42) Oliver RG. Richmond S, Hunter B. Submerrged permanent molars: four case reports. Br
Dent J 1986;160:128-30
43) Reid DJ. Incomplete eruption od the first permanent molar in two generations of the same
family. Br Dent J 1954;96:272-3
44) Porgel MA. The surgical uprighting of mandibular second molars. Am J Orthod Dentofac
Orthop 1995;108:180-3.
45) Porgel MA. An evaluation 400 autogenous tooth transplants. J Oral Maxilofac Surg
1987;45:205-11
46) Shetty A., Amarnath BC., Dinesh MR. Uprighting impacted mandibular second molar; A
case report. Journal of dental siences & Research 2:1: pages 7-11
47) Gainsforth BL, Higley LB. A study of orthodontic anchorage possibilities in basal bone.
Am J Orthod Oral Surg 1945;31:406-17.
48) Creekmore TD, Eklund MK. The possibility of skeletal anchorage. J Clin Orthod
1983;17:266-9.
49) Kanomi R. (1997). Mini-implant for orthodontic anchorage. Journal of Clinical
Orthodontics; Vol. 31, (1997), pp. 763-767.
50) Roberts W.E., Marshall K.J., Mozsary P.G. (1990). Rigid endosseous implant utilized as
anchorage to protract molars and close an atrophic extraction site. Angle Orthodontics. Vol.
60, No. 2, (Summer 1990), pp. 135-152.
51) Shellhart W.C., Moawad M., Lake P. (1996). Case report: implants as anchorage for
molar uprighting and intrusion. Angle Orthodontics, Vol. 66, No. 3, (1996), pp. 169-72
52) Park H.S., Kyung H.M., Sung J.H. (2002). A simple method of molar uprighting with
microimplant anchorage. Journal of Clinical Orthodontics, Vol. 36, (2002) pp. 592-6
53) Giancotti A., Arcuri C., Barlattani A., (2004). Treatment of ectopic mandibular second
molar with titanium miniscrews. American Journal of Orthodontics and Dentofacial
Orthopedics, Vol. 126, No. 1 (July 2004), pp. 113-117
54) Nęcka A., Skrzypczyński J., Antoszewska J. (2010). Miniscrew-Anchorage in Treatment
of Impacted Second Molar in Mandible – Case Report. Dental and Medical Problems, Vol.
47, No. 3, (2010) 379–383
55) Lee KJ, Park Y.C., Hwang W.S., Seong E.H. (2007). Uprighting mandibular second
molars with direct miniscrew anchorage. Journal of Clinical Orthodontics, Vol. 41, No. 10
(October 2007) Oct, pp. 627-35.
56) Stefano Sivolella, Michela Roberto, Paolo Bressan, Eriberto Bressan, Serena Cernuschi,
Francesca Miotti and Mario Berengo (2012). Uprighting of the Impacted Second Mandibular
Molar with Skeletal Anchorage, Orthodontics - Basic Aspects and Clinical Considerations,
Prof. Farid Bourzgui (Ed.), ISBN: 978-953-51-0143-7, InTech
57) Finotti M., Del Torre M., Roberto M., Miotti F.A. Could the distalization of the
mandibular molars be facilitated? A new therapeutic method. Orthodontie Francaise. Vol. 80,
No. 4, (December 2009), pp. 371-378.
58) Motoyoshy M., Yoshiba T., Ono A., Shimizu N. (2007). Effect of cortical bone thickness
and implant placement torque on stability of orthodontic mini-implants. International Journal
of Oral & Maxillofacial Implants, Vol. 22, No. 5, (September-October 2007) pp. 779-84
59) Yanosky M.R., Holmes J.D. (2008). Mini-implant temporary anchorage devices:
orthodontic applications. Compendium of Continuing Education in Dentistry (JanuaryFebruary 2008), Vol. 29, No. 1, pp. 12-21
60) Moon C.H., Lee D.G., Lee H.S., Im J.S., Baek S.H. (2008). Factors associated with the
success rate of orthodontic miniscrews placed in the upper and lower posterior buccal region.
Angle Orthodontics. Vol. 78, No. 1 (January 2008), pp. 101-106.
61) Manni A., Cozzani M., Tamborrino F., De Rinaldis S., Menini A. (2011). Factors
influencing the stability of miniscrews. A retrospective study on 300 miniscrews. European
Journal of Orthodontics. Vol. 33, No. 4, (August 2011), pp. 388-395.
62) García-Calderón M, Torres-Lagares D, González-Martín M, Gutiérrez- Pérez JL. Rescue
surgery (surgical repositioning) of impacted lower second molars. Med Oral Patol Oral Cir
Bucal 2005; 10(5):448–53.
63) McAboy CP, Grumet JT, Siegel EB, Iacopino AM. Surgical uprighting and repositioning
of severely impacted mandibular second molars. J Am Dent Assoc 2003; 134(11):1459–62.
64) Clokie CM, Yau DM, Chano L. Autogenous tooth transplantation: an alternative to dental
implant placement? J Can Dent Assoc 2001; 67(2):92–6.
65) Mendes RA, Rocha G. Mandibular third molar autotransplantation — literature review
with clinical cases. J Can Dent Assoc 2004; 70(11):761–6.
66) 5. Thoma KH. Oral surgery. 5th ed. St. Louis: Mosby; 1969. p. 402–3.
67) Fou Shaou Lai, Autotransplantation of an Unerupted Wisdom Tooth Germ without Its
Follicle Immediately After Removal of an Impacted Mandibular Second Molar: A Case
Report. JCDA; April 2009, Vol. 75, No. 3
68) Avery JK, Chiego DJ Jr. Essentials of oral histology and embryology: a clinical approach.
3rd ed. St. Louis: Mosby; 2006. p. 67.
69) Nanci A, Somerman MJ. Periodontium. In: Nanci A, editor. Ten Cate’s oral histology:
development, structure, and function. 6th ed. St. Louis:
Mosby; 2003. p. 245–51.
70) Wise GE, Yao S, Henk WG. Bone formation as a potential motive force of
tooth eruption in the rat molar. Clin Anat 2007; 20(6):632–9.
71) Ten Cate AR, Nanci A. Physiologic tooth movement: eruption and shedding. In: Nanci A,
editor. Ten Cate’s oral histology: development, structure, and function. 6th ed. St. Louis:
Mosby; 2003. p. 278–80.
72) Andreasen JO. Response of oral tissues to trauma. In: Andreasen JO, Andreasen FM,
editors. Textbook and color atlas of traumatic injuries to the teeth. 3rd ed. St. Louis: Mosby;
1994. p. 81–2.
73)Vriens JP, Freihofer HP. Autogenous transplantation of third molars in irradiated jaws — a
preliminary report. J Craniomaxillofac Surg 1994; 22(5):297–300.
74) 7. Ten Cate AR, Sharpe PT, Roy S, Nanci A. Development of the tooth and its supporting
tissues. In: Nanci A, editor. Ten Cate’s oral histology: development, structure, and function.
6th ed. St. Louis: Mosby; 2003. p. 105–9.
75) Dr. Cenk Doruk, Dt. Oral Sökücü. Gömülü ikinci molar dişlerin sürdürülmesinde bir
uprighting spring tasarımı: bir olgu nedeniyle #. Türk Ortodonti Dergisi 16(2) 127-133
Ağustos 2003.
76) Miyahira Y.I,
Maltagliati L.A, SiqueiraD.F,
Romano R.
Miniplates as skeletal
anchorage for treating mandibular second molar impactions (Am J Orthod Dentofacial Orthop
2008;134:145-8)
77) Sherwood KH, Burch JG, Thompson WJ. Closing anterior openbites by intruding molars
with titanium miniplate anchorage. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2002;122:593-600.
78) Choi BH, Zhu SJ, Kim YH. A clinical evalution of titanium miniplates as anchors for
orthodontic treatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2005;128:382-4.
79) Miyawaki S, Koyama I, Inoue M, Mishima K, Sugahara T, Takano-Yamamoto T. Factors
associated with the stability of titanium screws placed in the posterior region for orthodontic
anchorage. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2003;124:373-8.
Download