5. mikroorganizmalar ve bitkiler arasındaki ilişkiler

advertisement
5. MİKROORGANİZMALAR VE BİTKİLER
ARASINDAKİ İLİŞKİLER
 Bitkilerdeki mikrobiyel gelişim, hayvanlardan farklı.
 Mikrobiyel aktivitenin fazla olduğu kök çevresinde
bulunan bölgeye rizosfer denir.
 Rizosferdeki mikroorganizma tipleri ve sayıları
bitki tipine, topraktaki besin maddelerine ve su
durumuna bağlı olarak değişir.
Rizosfer mikroorganizmalarının
bitkilere etkisi
Faydalı etkileri:
 Minerallerin çözünülürlüğünü arttırmak
 Bitki gelişimini arttıran azot, vitamin, amino
asit gibi organik bileşiklerin sentezini
sağlamak
 Bitki patojenleriyle antibiyotik üretimini temel
alan amensal ilişkiler kurmak
 Bitkiye zararlı olan toksik bileşikleri etkisiz
hale çevirmek
Rizosfer mikroorganizmalarının
bitkilere etkisi
Zararlı etkileri:
 Rizosfer mikroorganizmaları yoğun olarak
bulunduğunda çinko, manganez ve azot gibi
bitki gelişmesini sınırlayıcı mineralleri tutarak
bitkide çeşitli hastalıkların oluşmasına da
sebep olmaktadır.
Bitki kökünün rizosfer
mikroorganizmalarına etkisi
 Kökten salgılanan amino asitler, vitaminler ve
karbonhidratlar gibi organik maddeler
rizosferdeki mikrobiyel gelişmeyi
arttırmaktadır.
 Rizosfer mikroorganizmalarında, tohumdan
itibaren bitki gelişmesi esnasında bitkiden
farklı organik maddeler rizosfere salındığı için
farklılıklar bulunur.
Fungus bitki ilişkileri
 Bitki kökleri ve funguslar arasındaki simbiyotik
(mutualistik) ilişki sonucu mikoriza oluşur.
 Ektomikoriza: Kök hücrelerine girmeden kök
hücreleri arasında dallanarak ve kök yüzeyine
çıkıp kökü keçe gibi sararak gelişirler.
 Endomikoriza: Fungus kök hücreleri içinde
gelişir.
Ektomikoriza
 Kök fungus kuru ağırlığının %40’ını oluşturan fungus, 40 μm
kalınlığında kök dışında
 Epidermis hücreleri arasına girer, canlı hücrelere zarar
vermez.
 Fungusun
bölgeyi
salgıladığı
azaltarak
gelişme
kökün
faktörleri,
kısalıp
iki
meristematik
kolda
dallanma
yapmasını sağlar.
 Ilıman bölgelerdeki orman ağaçlarında, uzun köklerde değil
de kısa köklerde bulunur. Kısa kökleri bir örtü gibi sarıp iki
kolda dallanma yapmasını sağlar.
Ektomikoriza
 Mikorizal funguslar rizosferdeki bitki atıklarını
kullanmazlar. Bitki kökünden salgılanan organik bileşikleri
kullanarak gelişirler.
 Fungus ve bitki türleri arasında bir tür spesifikliği yoktur.
 Fakir topraklarda mikorizalı ağaçlar diğerlerinden daha iyi
gelişir.
 Selülaz gibi enzimler üreten bazı ektomikorizal
fungusların enzim aktiviteleri, konukçu tarafından kontrol
edilerek bitki köklerinin fungus tarafından sindirilmesi
önlenir.
Ektomikoriza
Fungusun bitkiye faydaları
 Topraktan besin absorpsiyon oranını arttırır
 Topraktan belli iyonların seçilerek alınmasını
sağlar
 Besleyici köklerin uzun ömürlü olmasını sağlar
 Bitki patojenlerine ve toksinlere direnci arttırır
 Sıcaklık ve pH gibi çevresel değişikliklere toleransı
arttırır
Endomikoriza
 Fungus, kök canlı hücreleri içinde gelişir,
 Rizosfer mikroorganizmaları ile rekabete girmez.
 Fungus azot fiksasyonu yapmaz, mikorizalı bitki
topraktaki azotu ve fosfatı daha etkin olarak alır.
orkide
 Çok küçük olan orkide tohumu çimlenirken endosperm kısa
sürede tükenir.
 Eğer ortamda fungus yoksa orkide tohumu çimlenemez.
 Orkide tarafından salgılanan antifungal maddeler, çimlenen
tohum ve fungus arasındaki ilişkiyi dengede tutar.
 Fungusun bitkiyi öldürecek şekilde aşırı çoğalması önlenir.
 Bazı durumlarda bu denge bozulup orkide fungusu sindirebilir.
Orkide fungussuz yaşamını sürdüremez ve ölür
 Endomikoriza kök dışına çıkıp hifleriyle ağaç
benzeri yapılar ve vesiküller oluşturabilir.
 Bunlara Vesiküler-Arbuscular (VA) mikoriza yada
sadece
kelime
anlamı
arbuskular mikoriza denir.
küçük
ağaç
olan
 Bitki kökleri fungal hif ve sporların gelişimini arttıran strigolakton
üretir.
 Fungusun ürettiği mikorhizal (Myc) faktörler kök epitel hücrelerindeki
kalsiyum birikimini arttırır. Bitkideki simbiyozdan sorumlu genler
aktifleşir.
 Fungus sporu kısa bir hif oluşturarak kök yüzeyine tutunur. Kök
epitel hücreleri yüzeyinde fungus, hifopodia olarak adlandırılan,
olgun fungal hiflerden oluşan ancak germinasyon tüpleri içermeyen
yapılar oluşturur.
 Bitki hücreleri penetrasyon aparatı (PPA) olarak adlandırılan yapılar
oluşturur.
 Fungal hif hifopodiumdan PPA ya girip kortekse doğru ilerler.
Korteks hücreleri içinde dallanan fungus arbüskül olarak
adlandırılan yapılar oluşturur.
Agrobakter ve Bitki ilişkileri
 Agrobacterium tumefaciens (Crown gall, kök boğazı tümörü)
 A. rhizogenes (hairy root, kök tüylerinin oluşumu)
 Toprağa yakın bölgedeki yaralanan bitki gövdelerini enfekte
eden A.tumefaciens, kallus olarak adlandırılan doku birikintileri
oluşturur.
 A. rhizogenes ise enfekte ettiği yaralanma bölgesinden
ayrılarak kökte “hairy root” olarak bilinen habis bir tümör
oluşturur.
 Gram negatif olan Agrobacterium hücreleri her iki türün de
bitkide oluşturduğu tümör içinde bulunmaz.
Agrobakter ve Bitki ilişkileri
 A.tumefaciens  Ti plazmid,
 A. rhizogenes  Ri plazmid
 Transfer DNA (T-DNA)
 T-DNA tümör oluşumu için (onc geni) ve opinlerin
üretimi için gerekli (ops geni) genler taşır.
 Aminoasitlerin modifikasyonu ile oluşan ve
Agrobacterium hücreleri tarafından karbon ve azot
kaynağı olarak kullanılan opinler (octopine ve
nopaline), T-DNA’nın transfer olduğu bitkiler
tarafından üretilir.
Agrobakter ve Bitki ilişkileri
 Agrobacterium hücreleri
 Lipopolisakkarit tabakalarındaki β-glukan içeren
bir polisakkarit (Bakteri yüzeyinde bulunan
reseptörleri kodlayan genler (chv A ve chv B
genleri) bakteri kromozomunda bulunur.)
 yaralanmış bitki hücre yüzeylerinde bulunan bir
pektine tutunurlar.
Agrobakter ve Bitki ilişkileri
 Ti plazmidi
 vir genleri T-DNA transferini yapar
 Bu genlerin yorumlanmasını yaralanan bitki
dokularından sentezlenen parahidroksi benzoik asit
ve vanilin gibi fenolik bileşikler teşvik eder.
 Bir protein kinaz kodlayan vir A geni, vir G geninin
ürününün fosforile olmasını sağlar.
 Diğer vir genleri de aktive olur.
 Endonükleaz aktivitesine sahip vir D gen ürünü T-
DNA’ya yakın Ti plazmidinde bir kırık (nik) oluşturur.
 T-DNA’nın tek ipliğine vir E gen ürünü olan tek iplik
bağlanma proteini bağlanır ve T-DNA bitki hücresine
taşınır.
 Bitki hücre membranında bulunan vir B gen ürünü, TDNA’nın por benzeri bir yapı içinden bakteri ve bitki
arasında taşınmasına yardım eder.
Agrobakter ve Bitki ilişkileri
 T-DNA transferi konjugasyona benzer. Bitki hücresine
giren T-DNA bitki genomuna (organellere değil)
bağlanır.
 Genomdaki tersine yada direk tekrarlamalı dizilerin
bulunduğu (Timince zengin) herhangi bir bölgeye
bağlanan T-DNA’daki onc geni bitkinin hormon
üretmesini sağlayan enzimler üretir.
 T-DNA’daki bu genlerin yorumlanması sonucu bitkide
tümör oluşur.
A. tumefaciens quorum sensing
TDNA bitkiye girince bitkide bu bakteriyel TDNA
ekspresse olur ve bitki opin üretir.
Opinleri kök çevresindeki A. tumefaciens parçalayarak
kullanır.
Toprakta A. tumefaciens hızlıca çoğalır ve Ti plazmid de
konjugasyonla çevredeki bakteri hücrelerine aktarılır.
Bu şekilde horizontal gen transferi olur.
A. tumefaciens quorum sensing
Opin çevredeki bakteri hücrelerine girer.
Opin bakteride konjugasyon için sinyal molekülü olarak görev görür.
Bakteri içindeki opin otoindüktör moleküllerinin üretimini sağlar.
Otoindüktör yeterli miktarda olunca TraR proteinine bağlanır, tra
regülonunu aktive eder.
Bu da tra genlerinin transkripsiyonunu arttırarak konjugasyonu
sağlar.
Opin ve otoindüktör azalınca konjugasyondan sorumlu tra genleri
inaktif olur ve bakteri konjugasyon yapmaz.
Kök nodül bakterileri ve
Baklagil ilişkileri
 Azot fikse eden Rhizobium, Bradyrhizobium,
Sinorhizobium, Mesorhizobium ve Azorhizobium
cinslerine ait türler ve baklagiller arasında mutualistik
ilişkiler vardır.
 Gram negatif, çubuk şeklinde ve hareketli olan bu bakteri
cinsleri, soya, yonca, bezelye ve fasülye gibi baklagillerin
köklerine girip azot fikse eden kök nodüllerinin oluşumunu
sağlar.
Kök nodül bakterileri ve
Baklagil ilişkileri
 Normal şartlar altında doğada ne bakteriler (Azorhizobium
cinsi hariç) nede baklagiller tek başlarına azot fikse edemezler.
 Mikroaerofilik şartlarda Rhizobium cinsine ait bakteriler tek
başına azot fikse edebilir.
 Baklagillerin yaklaşık %90’ı nodül oluşturur.
 Bir bakteri türü sadece belli bir baklagil türünü enfekte edebilir.
 Beyaz renkli azot fikse edemeyen nodüller de oluşabilir. Azot
fiksasyonunun olduğu nodüller büyük ve pembe renkli olarak
görülür.
Nodül oluşum aşamaları
1. Bakteri ve bitki kökleri birbirini tanır ve bakteriler kök
uçlarına tutunur
 Bitki kökü  organik maddeler  rizosfer bakteri gelişimi
 Bakteri yüzeyinde kalsiyum bağlayıcı bir protein olan
rhicadhesin  kök yüzeyindeki kalsiyum komplekslerine
bağlanır.
 Ayrıca bitki kök yüzeyindeki her bakteri türü için özel
olan lektin olarak adlandırılan karbonhidrat içeren
proteinler de bakterilerin bitkiye tutunması için gereklidir.
Nodül oluşum aşamaları
1. Bakteri ve bitki kökleri birbirini tanır ve bakteriler kök
uçlarına tutunur
 Bitki kökleri  triptofan  bakteri  indol asetik asite
indolasetik asit + kök salgıları  kök uçlarında kıvrılma
 Bitki kökü  flavanoidler  bakteri azot fiksasyon genleri
aktivasyonu
 Bitki yada bakteri  poligalakturonazın  bitki kök hücre
duvarı petrin parçalanması  bakterilerin kök hücrelerini
enfekte etmeleri
Nodül oluşum aşamaları
2. Bakterilerin bir enfeksiyon tüpü oluşturarak kök
içinde yayılması
 Hücre membranı ve selüloz bir duvarla
çevrelenen enfeksiyon tüpünde, polisakkarit bir
matriks içinde uç uca dizilmiş Rhizobium
hücreleri bulunur. Bu esnada bakterilerin enfekte
ettiği kök hücreleri kromozom sayılarını iki katına
çıkarır.
Nodül oluşum aşamaları
3. Kök içinde azot fikse eden bakteroidlerin oluşumu
 Bakteriler kök içinde gelişirken orjinal şekillerini kaybederler.
Çubuk şeklindeki hücreler büyüyüp dallanarak bakteroid adı
verilen yapılar oluştururlar.
 Bakteroidin dış yüzeyinde simbiyozom olarak adlandırılan
bitki hücre membranı bulunur. Ancak bu membran oluştuktan
sonra azot fiksasyonu başlar. Bakteroidler bölünemez.
4. Bölünmeye devam eden bitki ve bakteri hücrelerinin olgun kök
nodüllerini oluşturması
Nodülde gerçekleşen azot fiksasyonu
 Azot fikse eden tüm bakterilerde bulunan nitrojenaz
enzimi oksijene hassastır.
 Nodüldeki oksijen düzeyi  leghemoglobinler
(demir içeren kırmızı bir protein)
 Bakteri ve bitki tek başına leghemoglobin
sentezlemez.
 Hem  bakteri globulin  bitki sentezler
 Leghemoglobin, okside Fe+3 ve redükte Fe+2
formları arasındaki döngüde bir oksijen bafırı olarak
görev görür.
 Nodülde bakteroid membranından geçerek bakteroid içine
alınan organik bileşikler, süksinat, fumarat ve malat gibi
dört karbonlu TCA ara ürünlerini oluşturur.
 ATP üretimi için elektron donörü olarak kullanılan bu
organik asitler, azotun redüksiyonunda son elektron
kaynağı olarak piruvata dönüştürülürler.
 Azot fiksasyonunun ilk ürünü amonyaktır. Bakteroidde
amonyağı asimile eden enzimlerin az olması nedeniyle
amonyak, bitkiye geçer ve glutamin amino asiti olarak
asimile olur.
 Glutamin ve asparajin gibi amidler ve allantoin gibi üreidler
bitki tarafından diğer bitki dokularına aktarılarak
kullanılırlar.
Nodülde gerçekleşen azot fiksasyonu
Rhizobium türlerinde, nod genleri olarak
adlandırılan nodül oluşumundan
sorumlu genler ile nitrojenaz enziminin
yapısal genleri olan nif genleri, büyük
bir plazmid olan sym plazmidi üzerinde
yer alırlar.
Rhizobium spp. quorum sensing
Rhizobium türlerinde otoindüktör;
 (i) hassas türlerin gelişmesini önler,
 (ii) simbiyotik plasmid pRL1JI konjugasyonunu
sağlar,
 (iii) nodülasyonu etkileyen rhi genlerinin
yorumlanmasını düzenler.
nod genleri Nod faktörleri olarak
adlandırılan oligosakkaritler üretir.
Lipokitin oligosakkarit yapıdadır.
Diğer bitkilerdeki nodüller
Baklagil dışındaki bitkiler ve bakteriler arasında da azot fikse eden nodüller
oluşur. Rhizobium, Siyanobakteri ve aktinomiset türleri bitkilerde nodül
oluşturur.
 Rhizobium türleri tropikal bölgelerdeki Trema olarak adlandırılan bir
ağaçta nodül oluşturur.
 Nostoc ve Anabaena gibi siyanobakteri türleri Gymnosperm ve
Angiosperm köklerinde nodül benzeri yapılar oluştururlar.
Kızılağaç kök nodülleri
Bir aktinomiset olan Frankia türleri ise
ılıman bölgelerdeki kızılağaç (Alnus
sp.)köklerinde nodül oluşturur.
Frankia spp. nitrojenaz enzimi
hücrenin uç kısmındaki kalın duvarlı
vesiküller içinde tutularak oksijenden
korunur.
Bitkilerin toprak üstündeki kısımları ve
mikroorganizmalar arasındaki ilişkiler
 Bitkilerin yaprak, dal ve meyva gibi toprak üstü kısımlarında
gelişen mikroorganizmalar, epifitik mikroorganizmalar
olarak adlandırılır.
 Heterotrofik ve fotosentetik bakteriler, mayalar, likenler ve
bazı algler bu grupta yer alır.
 Bitkilerde yaprak yüzeyleri fillosfer olarak adlandırılır.
 Bu habitatda pek çok bakteri ve maya bulunur. Pigment de
oluşturan bu mikroorganizmaların bir kısmı bitki patojenidir.
Bitkilerin toprak üstündeki kısımları ve
mikroorganizmalar arasındaki ilişkiler
 Epifitik mikroorganizmalar sıcaklık ve UV ışınları gibi klimatik
değişikliklere direk maruz kalırlar.
 Bunların bir kısmı sahip oldukları pigmentlerle güneş ışığının
zararlı etkisinden korunurlar.
 Bazıları diğer bitkilere geçişlerini sağlayan spor benzeri
yapılara sahiptir.
 Şeker oranı fazla olan meyva ve çiçeklerde mayalar gelişir.
Bu tür habitatlarda mayalar ve bakteriler arasında sintrofik
ilişkiler görülür.
Bitkilerin toprak üstündeki kısımları ve
mikroorganizmalar arasındaki ilişkiler
 Su bitkisi Azolla  Azot fikse eden siyanobakteri olan Anabaena
 Azolla bitkisi yapraklarının alt yüzeyindeki müsilajlı boşlukta Anabaena
türleri gelişir.
 Azolla yaprağının büyümesi esnasında siyanobakteri içinde kalacak
şekilde boşluk kapanır.
 Burada besin ve gelişme faktörlerini bitkiden sağlayan siyanobakteri fikse
ettiği azotu bitkiye verir.
 Çeltik bitkisinin geliştirilmesinde Azolla bitkisi gübre amaçlı kullanılır. Ayrıca
tropikal bölgelerdeki Sesbania baklagilinin gövdesinde Azorhizobium türleri
azot fikse eden nodüller oluştururlar.
Download