Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi AraĢtırması Özürlüler İdaresi Başkanlığı Proje Ekibi Dr. Sermet BAġARAN (Proje Koordinatörü) CoĢgun GÜRBOĞA (Proje Yöneticisi) Keziban KARÇKAY (AraĢtırma Sorumlusu) Bahar UĞURLU Erem ĠLTER AB ve DıĢ ĠliĢkiler Dairesi BaĢkanı Özürlüler Uzmanı Özürlüler Uzmanı Özürlüler Uzmanı Özürlüler Uzmanı Araştırma Ekibi Prof. Dr. Eyyup G. ĠSBĠR (AraĢtırma Koordinatörü) Doç. Dr. A. Argun AKDOĞAN (AraĢtırma Yöneticisi) Yrd. Doç. Dr. BaĢak BEYDOĞAN Yrd. Doç. Dr. Pınar Melis YELSALI PARMAKSIZ Dr. AyĢegül SABUKTAY Hasan Sayim VURAL ISBN: 978-975-19-5002-4 © 2010, 1. Basım, ÖZĠDA Bu yayının tüm hakları saklıdır. Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı’nın yazılı izni olmaksızın, yayının tamamının veya bir kısmının elektronik, mekanik veya fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Bu araĢtırma Avrupa Topluluğu Ġstihdam ve Sosyal DayanıĢma Programı –PROGRESS (2007-2013) tarafından desteklenmiĢtir. Bu yayının içeriğinden Avrupa Komisyonu sorumlu değildir. Kapak Hilal GÖRGÜLÜ Redaksiyon Birol AKTAġ Baskı Yorum Basın Yayın Sanayi Ltd. ġti. Ġvedik Organize Sanayi Bölgesi Matbaacılar Sitesi 35. Cadde No: 36-38 Yenimahalle / ANKARA Tel: +90 312 395 21 12 T.C. BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı Necatibey Caddesi No:49 Kızılay 06440 ANKARA / TÜRKĠYE Tel: 0 312 229 55 11 Faks: 0 312 229 83 11 URL: www.ozida.gov.tr II Önsöz ÖNSÖZ Kamu hizmetlerinden eşit bir şekilde, herhangi bir ayrımcılığa uğramadan yararlanmak anayasa ile teminat altına alınarak tüm Türk vatandaşlarına tanınmış bir haktır. Ancak kimi zaman kamu hizmeti sunanların önyargıları, kimi zaman da kamu kurumlarındaki fiziksel düzenlemelerin yetersizliği bazı toplumsal grupların kamu hizmetlerinden eşit ve etkin bir biçimde yararlanmalarının önünde önemli bir engel oluşturabilmektedir. Ülkemizde sayıları 8,5 milyona ulaşan özürlülerin, çeşitli kamusal hizmetlerden en az diğer vatandaşlarımız kadar yararlanmalarının önünde bazı engellerin bulunduğunu bu araştırmanın sonuçları göstermektedir. Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın yanı sıra, özürlülere yönelik faaliyet gösteren dernekler ve konuyla ilgili uzman ve akademisyenler özürlülere yönelik ayrımcılıkla ilgili çeşitli örnek olayları bir süredir incelemekte ve bunları kamuoyunun dikkatine sunmaktadırlar. Özürlülere yönelik ayrımcılık örneklerinin tespit edilmesi, kamuoyunda bu konuyla ilgili farkındalık ve gündem yaratmak açısından hiç kuşkusuz büyük önem taşımaktadır. Bununla birlikte karar alıcıların özürlülerin ayrımcılıkla ilgili algı ve deneyimleri ile ayrımcılığa uğradıklarında ne tür mücadele yöntemleri kullandıklarını hakkında bilgi sahibi olmaları ayrımcılıkla mücadelede doğru ve etkin politikaların oluşturulması için elzemdir. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılıkla Mücadele Araştırması, Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme çerçevesinde hazırlanan bir anket formu aracılığıyla toplumsal yaşamın eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, adalet, vb. sekiz alanında derneklerde faaliyette bulunan özürlülerin ayrımcılıkla ilgili algı ve deneyimlerini saptamaktadır. Yirmi dokuz ilde özürlülere yönelik faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerindeki 1507 özürlü ile yapılan anketler aracılığıyla özürlülere yönelik ayrımcılıkla ilgili önemli veriler elde edilmiştir. Özürlülerin hangi alanlarda daha fazla ayrımcılığa uğradığı, ayrımcılık konusunda ne ölçüde bilgi sahibi oldukları ve fiili olarak hangi yöntemlerle ayrımcılıkla mücadele ettikleri konularında elde edilen bilgiler ışığında temel sorun alanları saptanmış ve çözüm önerileri sunulmuştur. Bu çalışmanın sonuçları özellikle özürlülerin toplumsal yaşama katılırken, bilgiye erişirken, eğitim görürken, işe girerken ve çalışırken ne kadar ayrımcılığa maruz kaldıklarını göstermektedir. Bu bağlamda özürlülerin kendilerini toplumdaki diğer bireylerle eşit hissetmelerini sağlayacak yasal düzenlemelerin daha da geliştirilmesi ve etkin bir biçimde uygulanması önem kazanmaktadır. Özürlü haklarını geliştirmek, özürlülerin ayrımcılıkla ilgili farkındalıklarını arttırmak ve bu tür durumlarla karşılaştıklarında neler yapabilecekleriyle ilgili bilgi düzeylerinin arttırılmasına yardımcı olmak, özürlülere yönelik ayrımcılıkla mücadelenin temel unsurları olarak öne çıkmaktadır. Özürlülerin toplumsal yaşama, toplumun diğer fertleri gibi eşit olanaklarla katılması hiç kuşkusuz özürlülerin konuyla ilgili algı, deneyim, düşünce ve önerilerine kulak vererek sağlanabilir. Bu araştırma ile özürlülerin toplumsal yaşamın tüm boyutlarına eşit olarak katılmasının önündeki engelleri kaldırmak için bir ortak düşünme ve eyleme geçme olanağı yaratılması amaçlanmıştır. Özürlülerin ülkemizde toplumsal yaşamın çeşitli alanlarında yaşadıkları ayrımcılığın azaltılması yönündeki yeni politikaların geliştirilmesine ve mevcut politikaların iyileştirilmesinde bu raporun sağlayacağı her katkı, bu araştırmanın amacına ulaştığının bir göstergesi olacaktır. Araştırmada emeği geçen Özürlüler İdaresi Başkanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanı ve proje koordinatörü Dr. Sermet BAŞARAN’a ve ekibindeki Selma ÇALIK, Coşgun GÜRBOĞA, Keziban KARÇKAY, Bahar UĞURLU, Erem İLTER’e; bu ekibe her zaman yardımcı olan Serkan KOLAT ve Murat ÖZNANECİ’ye, projenin danışmanlığını yürüten Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Esra BURCU’ya, projenin araştırmasını üstlenen ve Başkanlığımızla koordinasyonu sağlayan TODAİE Genel Müdürü Prof. Dr. Eyyüp G. İSBİR’e, Araştırma ve Yardım Şubesi Müdürü Doç. Dr. Örsan AKBULUT’a, TODAİE Araştırma Ekibi Yöneticisi Doç. Dr. A. Argun AKDOĞAN’a ve ekibinde yer alan öğretim üyeleri; Hasan VURAL, Ayşegül SABUKTAY AKTAŞ, Pınar YELSALI PARMAKSIZ ve Başak BEYDOĞAN’a, araştırma kitabına katkılarından dolayı Zülfüye GÜRÜNLÜ, Birol AKTAŞ, Serap DOĞAN, Hilal GÖRGÜLÜ ve Sinem YILDIRIM’a, araştırmanın örneklemi ve anketlerin oluşturulmasında, anket sonuçlarının yorumlanmasında emeği geçen Prof. Dr. Hülya ÇINGI’ya, değerli katkı ve katılımlarıyla III Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması çalışmamıza destek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı Şube Müdürü Meltem DEMİR’e, Avrupa Birliği Uzmanı Hülya TEKİN’e ve proje ortağımız Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığında Araştırmacı Süreyya KAVAKLI’ya; projemizin yapılmasına vesile olan ve kabulünden sonuçlanmasına kadar geçen süreçte bizlere rehberlik ve danışmanlık hizmeti veren Avrupa Komisyonu PROGRESS Programının değerli yöneticileri ve ilgili personeline teşekkür ediyorum. Bu araştırma kapsamında özürlülerle anket uygulanan derneklerdeki yönetici ve çalışanların gösterdiği anlayış ve işbirliği araştırmanın kısa bir sürede tamamlanmasını sağlamıştır. Araştırmanın ana omurgasını oluşturan anket çalışması üniversite öğrencileri ve öğretim üyelerinin özverili çalışmalarıyla gerçekleşmiştir. Hiçbir beklenti içerisinde olmadan kilometrelerce uzaktan derneklere gelen ya da derneklerde uzun süre beklemek zorunda kalan, anket sorularına büyük bir sabır ve özenle yanıt veren özürlülerin açık yürekliliği ve özverisi takdire şayandır. Ankete katılan özürlülerin bu olağanüstü çabasının, ülkemizdeki birçok özürlünün karşı karşıya kaldığı ayrımcılık durumlarını daha da azaltmak için politikaların geliştirilmesine ve ayrımcılıkla ilgili farkındalık oluşturulmasına katkı sağlayacağı inancıyla, araştırmaya katkı veren herkese teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum. Bekir KÖKSAL Özürlüler İdaresi Başkanı IV İçindekiler ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ ...............................................................................................................................................III TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ ....................................................................................................... VIII KISALTMALAR .................................................................................................................................. XIV 1. GİRİŞ ................................................................................................................................................1 1.1. AMAÇ ......................................................................................................................................2 1.2. ÖNEM ......................................................................................................................................9 1.3. SINIRLILIKLAR ........................................................................................................................11 1.4. TANIMLAR .............................................................................................................................11 2. KURAMSAL ÇERÇEVE .....................................................................................................................13 2.1. DÖRT TEMEL AKADEMİK ALANDA ÖZÜRLÜLÜĞE DAYALI AYRIMCILIK...................................13 2.1.1. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık: İnsan Hakları Boyutu ....................................................13 2.1.2. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık: Hukuki Boyutu .............................................................17 2.1.3. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık: Sosyoloji Boyutu ..........................................................22 2.1.4. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık: Psikoloji Boyutu ...........................................................24 2.2. ÇEŞİTLİ SOSYAL ALANLARDA ÖZÜRLÜLÜĞE DAYALI AYRIMCILIK ...........................................25 2.2.1. Eğitim ..........................................................................................................................26 2.2.2. Çalışma ve İstihdam ....................................................................................................29 2.2.2.1 İşe Alınma Aşamasında Ayrımcılık: .................................................................30 2.2.2.2 İş Yaşamında Ayrımcılık: .................................................................................31 2.2.2.3 Fiziksel Çevrenin Erişilebilir Olmaması Nedeniyle Yaşanan Ayrımcılık ...........33 2.2.2.4 Çoklu Ayrımcılık Durumları:............................................................................34 2.2.2.5 Özürlüler ve Yoksulluk: ...................................................................................34 2.2.3. Sağlık Alanında Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık ..............................................................35 2.2.3.1. Sağlık Hizmetlerinden Yararlanmanın Önündeki Yapısal Engeller .................36 2.2.3.2. Sağlık Hizmetlerinden Yararlanmanın Önünde Kişilerden Kaynaklı Engeller 37 2.2.4. Siyasi Haklar ................................................................................................................38 2.2.4.1. Özürlülerin Siyasi Haklarını Kullanmasının Önündeki Engeller......................38 2.2.4.2. Siyasi Haklardan Dışlanmış Bir Özürlü Grubu Zihinsel Özürlüler...................40 2.2.5. Adalete Erişim .............................................................................................................41 2.2.5.1. Adalete Erişimde Engeller .............................................................................41 2.2.5.2. Zihinsel Özürlüler Açısından Adalete Erişimde Ayrımcılık .............................42 2.2.6. Dinlenme ve Boş Zaman Faaliyetlerine Katılım ..........................................................42 2.2.7. Topluma Dahil Olma ...................................................................................................46 2.2.7.1. Fiziksel Çevrenin Ulaşılabilirliği .....................................................................46 2.2.7.2. Kişilerin Ayrımcı Davranışları.........................................................................47 2.2.8. Bilgiye Erişim...............................................................................................................49 3. YÖNTEM ........................................................................................................................................51 3.1. Araştırma Modeli...................................................................................................................51 3.2. Evren ve Örneklem ................................................................................................................51 3.3 Veri Toplama Araçları .............................................................................................................53 3.3.1. Pilot Çalışma ve Sonuçları...........................................................................................54 3.3.2. Pilot Çalışmanın Örneklem Özellikleri ........................................................................54 3.3.3. Ölçeklerin İç Tutarlık ve Madde Analizi Sonuçları .......................................................54 3.4. Son Formun Geliştirilmesi ve Psikometrik Özellikleri ............................................................55 3.4.1. Son Formdaki Ölçeklerin İç Tutarlık ve Madde Analizleri ...........................................56 3.4.2. Son Formdaki Ölçeklerin Faktör Analizleri..................................................................56 3.4.3. Ölçeklerin İçerdikleri Maddeler ve Anket Formundaki Numaraları ............................57 3.4.4. Ölçeklerin Puanlanması ..............................................................................................57 V Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 3.5. İşlem ve Verilerin Toplanması................................................................................................58 4. BULGULAR .....................................................................................................................................59 4.1. Demografik Bilgiler ................................................................................................................59 4.2. Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin Dağılımlar .........................................................................64 4.3. Mevzuat Bilgisine İlişkin Dağılımlar .......................................................................................67 4.3.1. Mevzuat Bilgisine İlişkin Dağılımların Tartışılması ......................................................67 4.3.2. Genel Mevzuat Bilgisi Değişkenine İlişkin Analizler ....................................................73 4.4. Sosyal Yaşamın Sekiz Alanında Ayrımcılık Algı ve Deneyimi ..................................................75 4.5. Eğitim Alanında Ayrımcılık .....................................................................................................76 4.5.1. Eğitim Durumuna İlişkin Bulgular: ..............................................................................76 4.5.2. Eğitim Alanında Ayrımcılık Algısına İlişkin Bulgular: ...................................................78 4.6. İstihdam ve Çalışma Yaşamında Ayrımcılık ............................................................................83 4.6.1. İstihdam Durumuna İlişkin Bulgular: ..........................................................................83 4.6.2. İstihdam ve Çalışma Yaşamı Alanında Ayrımcılık Algısına İlişkin Bulgular: .................85 4.6.3. Yoksulluk .....................................................................................................................90 4.7. Sağlık Hizmetlerinde Ayrımcılık .............................................................................................93 4.7.1. Sağlık Hizmeti Alanında Ayrımcılık Deneyimi .............................................................95 4.7.2. Sağlık Hizmetleri Alanında Ayrımcılık Deneyiminin Yapısal ve Sosyal Nedenlerden Kaynaklı Olarak Gruplanarak İncelenip,Tartışılması ...................96 4.7.3. Sağlık Hizmetleri Alanında Yapısal Nedenlerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimi Dağılımının Tartışılması ve Yorumlanması ..................................................96 4.7.4. Sağlık Hizmetleri Alanında Kişilerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimi ..........................97 4.7.5. Sağlık Hizmetleri Alanında Ayrımcılık Deneyiminin Sorulara Göre İncelenmesi ........98 4.7.5.1. Fiziksel Düzenlemeler....................................................................................98 4.7.5.2. Sağlık Sigortasının Kapsamı ...........................................................................99 4.7.5.3. Hizmet Kalitesi .............................................................................................100 4.7.5.4. Özür Nedeniyle İhtiyaç Duyulan Hizmetin Sağlanmaması ..........................101 4.7.5.5. Sağlık Personelinin Tutumu .........................................................................102 4.8. Siyasi Hayata Katılım Alanında Ayrımcılık ............................................................................103 4.8.1. Siyasi Hayata Katılım Davranışları ve Siyasi Partilerin Özürlü Politikaları Hakkındaki Görüş .....................................................................................................103 4.8.1.1. Özürlü Bireylerin Oy Kullanma Davranışı.....................................................103 4.8.1.2. Siyasi Partiye Üye Olma Davranışı ...............................................................107 4.8.1.3. Siyasi Partilerin Özürlülere Yönelik Politikalarına Yönelik Algının Değerlendirilmesi ................................................................107 4.8.2. Siyasi Hayata Katılımda Ayrımcılık Algı ve Deneyimlerinin Tartışılması ve Yorumlanması .......................................................109 4.8.2.1. Siyasi Hayata Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algısı ................................110 4.8.2.2. Özürlü Bireylerin Siyasi Hayata Katılımda Kişisel Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Bulguların Tartışılması .......................112 4.8.2.3. Oy Kullanma Hakkı İle İlgili Ayrımcılık Deneyimi .........................................114 4.8.2.4. Siyasi Partiye Üye Olmakla İlgili Ayrımcılık Deneyimi ..................................116 4.9. Adalete Erişim Alanında Ayrımcılık......................................................................................117 4.9.1. Adalete Erişimde Genel Ayrımcılık Algısı ..................................................................118 4.9.2. Adalete Erişim Alanında Ayrımcılık Deneyimi...........................................................119 4.9.3. Adalete Erişimde Kişilerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimi.......................................122 4.10. Boş Zaman Ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Ayrımcılık .................................123 4.10.1. Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algıları 123 VI İçindekiler 4.10.2. Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Ayrımcılık Deneyimlerine İlişkin Bulgular ..............................................................124 4.10.2.1. Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Dağılımlar .......................125 4.10.2.2. Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Bulgular ......................................................................126 4.11. Topluma Dahil Olma Alanında Ayrımcılık ..........................................................................129 4.11.1. Ayrımcılık Algısı .......................................................................................................129 4.11.2. Fiziksel Çevrenin Ulaşılabilirliği...............................................................................132 4.11.3. Kişilerin Ayrımcı Davranışları ..................................................................................135 4.12. Bilgiye Erişim Alanında Ayrımcılık .....................................................................................137 4.13. Ayrımcılıkla Başetme Yolları ..............................................................................................141 4.13.1. Ayrımcılıkla Başetme Yollarını Kullananlar..............................................................141 4.13.2. Ayrımcılık Sonrasında Hak Arama Yollarına Başvurmayanlar . ...............................143 4.13.3. Hak Arama Yollarına Başvurmama Nedenleri . ...................................................... 144 5. SONUÇ VE ÖNERİLER ...................................................................................................................147 5.1. Mevzuat Bilgi Düzeyi ...........................................................................................................147 5.1.1. Mevzuat Bilgi Düzeyine İlişkin Sonuçlar ...................................................................147 5.1.2. Mevzuat Bilgi Düzeyine İlişkin Öneriler ....................................................................147 5.2. İstihdam ve Çalışma Hayatı .................................................................................................148 5.2.1. İstihdam ve Çalışma Hayatına İlişkin Sonuçlar..........................................................148 5.2.2. İstihdam ve Çalışma Hayatına İlişkin Öneriler ..........................................................149 5.3. Eğitim ..................................................................................................................................149 5.3.1. Eğitime İlişkin Sonuçlar .............................................................................................149 5.3.2. Eğitime İlişkin Öneriler .............................................................................................150 5.4. Sağlık Hizmeti ......................................................................................................................151 5.4.1. Sağlık Hizmetine İlişkin Sonuçlar ..............................................................................151 5.4.2. Sağlık Hizmetine İlişkin Öneriler ...............................................................................152 5.5. Siyasi Hayata Katılım ............................................................................................................153 5.5.1 Siyasi Hayata Katılıma İlişkin Sonuçlar .......................................................................153 5.5.2. Siyasi Hayata Katılıma İlişkin Öneriler .......................................................................153 5.6. Adalete Erişim .....................................................................................................................154 5.6.1. Adalete Erişime İlişkin Sonuçlar................................................................................154 5.6.2. Adalete Erişime İlişkin Öneriler ................................................................................154 5.7. Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım ...................................................................155 5.7.1. Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılıma İlişkin Sonuçlar .............................155 5.7.2. Boş Zaman Ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılıma İlişkin Öneriler ..............................156 5.8. Topluma Dahil Olma ............................................................................................................157 5.8.1. Topluma Dahil Olma Alanına İlişkin Sonuçlar ...........................................................157 5.8.2. Topluma Dahil Olma Alanına İlişkin Öneriler ............................................................157 5.9. Bilgiye Erişim .......................................................................................................................158 5.9.1. Bilgiye Erişim Alanına İlişkin Sonuçlar ......................................................................158 5.9.2. Bilgiye Erişim Alanına İlişkin Öneriler .......................................................................158 5.10. Ayrımcılıkla Başetme Yollarına Başvurma .........................................................................158 5.10.1. Ayrımcılıkla Başetme Yollarına Başvurmaya İlişkin Sonuçlar ..................................158 5.10.2. Ayrımcılıkla Başetmeye İlişkin Öneriler .................................................................159 KAYNAKÇA .......................................................................................................................................161 EK 1- FAKTÖR ANALİZİ SONUÇLARI .................................................................................................168 Ek-2 ARAŞTIRMADA ANKETÖR OLARAK GÖREV YAPANLAR ............................................................170 EK-3 ANKETLERİN GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ İL, İLÇE VE DERNEKLER .................................................... 171 EK-4 ANKET FORMU ........................................................................................................................176 VII Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması TABLOLAR VE ġEKĠLLER LĠSTESĠ Tablo 1. Tablo 2. Evren ve Örneklem Bilgileri İllere Göre Anket Uygulanan Özürlü Sayıları Tablo 3. Alanlara Göre Ayrımcılık Deneyimi Ölçeklerinin Cronbach Alfa İç Tutarlılık Katsayıları Tablo 4. Alanlara Göre Ayrımcılık Deneyimi Ölçeklerinin Madde Analizi Sonuçları Tablo 5. Tablo 6 . Son Formda Alanlara Göre Ayrımcılık Deneyimi Ölçeklerinin Cronbach Alfa İç Tutarlık Katsayıları Alanlara Göre Ayrımcılık Deneyimi Ölçeklerinin Madde Analizi Sonuçları Tablo 7. Tablo 8. Ölçeklerin İçerdikleri Maddeler ve Anket Formundaki Numaraları Özür Türüne Göre Dağılım Tablo 9. Tablo 10. Genel Mevzuat Bilgi Düzeyine Ait Çapraz Yüzde Sonuçları Eğitim Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Eğitim Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin T-testi Bulguları Tablo 11. Tablo 12. Tablo 13. Tablo 14. Tablo 15. Tablo 16. Tablo 17. Eğitim Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları “Eğitim Kurumlarında Binaları Kullanmakta Özrüme Uygun Fiziksel Düzenlemeler Yapılmadığı İçin Zorluk Yaşadım” Maddesine İlişkin ANOVA Bulguları “Özrüm Nedeniyle Eğitim Kurumundaki Görevliler (Öğretmenler, Yöneticiler) Tarafından Haksız Muameleye ya da Olumsuz Davranışlara Maruz Bırakıldım.” Maddesine İlişkin ANOVA Bulguları İstihdam Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları “İşyerinde Özrüme Uygun Fiziksel Düzenlemeler Yapılmadı” Maddesine İlişkin ANOVA Bulguları Tablo 18. “İşyerinde Özrüme Uygun Fiziksel Düzenlemeler Yapılmadı.” Maddesine İlişkin t-testi Bulguları İstihdam alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Tablo 19. İstihdam alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin T-testi Bulguları Tablo 20. Tablo 21. Tablo 22. Tablo 23. Tablo 24. Tablo 25. Tablo 26. İstihdam alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Sağlık alanında Ayrımcılık Algısına İlişkin T-testi Bulguları Sağlık Hizmetleri alanında Genel Ayrımcılık Algısına İlişkin ANOVA Bulguları Sağlık Hizmetleri Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Sağlık Hizmetleri Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin t-testi Bulguları Sağlık Hizmetleri Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Sağlık Hizmetleri Alanında Yapısal Nedenlerden Kaynaklanan Ayrımcılık Deneyimine İlişkin T-testi Bulguları Tablo 27. Sağlık Hizmetleri Alanında Yapısal Nedenlerden Kaynaklanan Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları VIII Tablolar ve Şekiller Listesi Tablo 28. Tablo 29. Sağlık Hizmetleri Alanında Kişilerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine İlişkin T-testi Bulguları Sağlık Hizmetleri Alanında Kişilerden Kaynaklanan Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Tablo 30. Sağlık Hizmetleri Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları “Sağlık Hizmeti Veren Kurumda Özürlülere Uygun Fiziksel Düzenlemeler Bulunmadığı İçin Sağlık Hizmetinden Yararlanmakta Zorluk Yaşadım” İfadesine Katılıp Katılmamaya İlişkin Anova Sonuçları Tablo 31. Tablo 32. Sağlık Hizmetleri Alanında Sağlık Sigortasının Kapsamıyla İlgili Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Tablo 33. “Özrümden Dolayı Almam Gereken Sağlık Hizmetleri (Araç Gereç ve Cihazlar Dahil), Sağlık Sigortası Kapsamına Alınmadığı İçin Sağlık Hizmetinden Yararlandırılmadım” İfadesine Göre Anova Sonuçları “Özrümden Dolayı Almam Gereken Sağlık Hizmetleri (Araç Gereç ve Cihazlar Dahil), Sağlık Sigortası Kapsamına Alınmadığı İçin Sağlık Hizmetinden Yararlandırılmadım” İfadesine İlişkin t-testi Tablo 34. Tablo 35. Tablo 36. Sağlık Hizmetleri Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları “Özürlü Olduğum İçin Toplumun Diğer Fertlerine Göre Daha Düşük Standart ve Kalitede Sağlık Hizmeti Verildi” İfadesine Göre Anova Sonuçları Tablo 37. “Özürlü Olduğum İçin Toplumun Diğer Fertlerine Göre Daha Düşük Standart ve Kalitede Sağlık Hizmeti Verildi” İfadesine İlişkin t-testi Tablo 38. Sağlık Hizmetleri Alanında Özür Nedeniyle İhtiyaç Duyulan Hizmetin Sağlanmamasından Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları “Sağlık Hizmeti Veren Kurum Özrüm Nedeniyle, Gereksinim Duyduğum Sağlık Hizmetlerini Sağlanamadı” İfadesine İlişkin t-testi Sağlık Hizmetleri Alanında Sağlık Personelinin Tutumundan Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları “Sağlık Personeli Özrüm Nedeniyle Bana Toplumun Diğer Bireylerine Kıyasla Olumsuz Davrandı” İfadesine İlişkin Yanıtların Özür Grubuna ve Rapor Oranına Göre Anova Sonuçları Tablo 39. Tablo 40. Tablo.41. Tablo 42. Oy Kullanma Sıklığına İlişkin t-testi Bulguları Tablo 43. Tablo 44. Tablo 45. Oy Kullanma Sıklığına İlişkin ANOVA Bulguları Oy Kullanma Sıklığının Zihinsel Özürlü Olanlara Göre Dağılımı “Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” İfadesine Katılmaya İlişkin t –Testi Bulguları “Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” İfadesine Katılmaya ilişkin Anova Bulguları Siyasi Hayata Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin t-testi Siyasi Hayata Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin ANOVA Bulguları Siyasi Hayata Katılım Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Tablo 46. Tablo 47. Tablo 48. Tablo 49. Tablo 50. Tablo 51. Tablo 52. Tablo 53. Siyasi Hayata Katılımda Ayrımcılık Deneyimine İlişkin t- Testi Bulguları Siyasi Hayata Katılımda Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Oy Kullanma Alt Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Siyasi Partiye Katılım Alt Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri IX Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 54. Tablo 55. Siyasi Hayata Katılım Oy Kullanma Hakkıyla İlgili Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Oy Kullanma Alt Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin t-testi Bulguları Tablo 56. Tablo 57. Oy Kullanma Alt Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Siyasi Hayata Katılım Siyasi Partiye Üye Olmayla İlgili Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Tablo 58. Tablo 59. Siyasi Partiye Katılım Alt Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin t-testi Bulguları Siyasi Partiye Katılım Alt alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Tablo 60. Adalete Erişim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin t-testi Sonuçları Tablo 61. Tablo 62. Tablo 63. Tablo 64. Adalete Erişim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin ANOVA Sonuçları Karakol ya da Adliyeye Gitmelerini Gerektiren Bir Durumla Karşılaşanların Dağılımı ve Yüzdeleri Adalete Erişim Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Adalete Erişim Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin t-testi Bulguları Tablo 65. Tablo 66. Adalete Erişim Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Adalete Erişimde Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Tablo 67. Adalete Erişim Alanında Fiziksel Düzenlemeler ve İletişim Olanakları Olmamasından Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Adalete Erişim Alanında “Özürlü Olduğum İçin Şikayetim ya da Tanıklığım ya da Savunmam Önemsenmedi” ve “Özürlü Olduğum İçin Kolluk Kuvvetleri Bana Olumsuz Davrandı” İfadelerine Bağlı Ayrımcılık deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Adalete Erişim Alanında Fiziksel Düzenlemeler ve İletişim Olanaklarına Bağlı Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Adalete Erişimde Kişilerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine İlişkin t-testi Bulguları Adalete Erişim Alanında Kişilerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Tablo 68. Tablo 69. Tablo 70. Tablo 71. Tablo 72. Sinema, Tiyatro, Kermes ve Konser Gibi Faaliyetlere Katılım Düzeyine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Tablo 73. Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimlerine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Alanında Ayrımcılık Deneyimlerine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin t-testi Bulguları Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Topluma Dahil Olma Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin ANOVA Sonuçları Topluma Dahil Olma Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin t-testi Sonuçları Topluma Dahil Olma Alanında Ayrımcılık deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Topluma Dahil Olma Alanında Ayrımcılık deneyimine İlişkin t- Testi Bulguları Tablo 74. Tablo 75. Tablo 76. Tablo 77. Tablo 78. Tablo 79. Tablo 80. Tablo 81. Tablo 82. Tablo 83. X Topluma Dahil Olma Alanında Ayrımcılık deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Fiziksel Çevrenin Ulaşılabilir Olmamasından Kaynaklanan Ayrımcılık deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Fiziksel Çevrenin Ulaşılabilir Olmamasından Kaynaklanan Ayrımcılık deneyimine İlişkin tTesti Bulguları Tablolar ve Şekiller Listesi Tablo 84. Tablo 86. Tablo 87. Fiziksel Çevrenin Ulaşılabilir Olmamasından Kaynaklanan Ayrımcılık deneyimine ilişkin ANOVA Bulguları Kişilerin Ayrımcı Davranışlarından Kaynaklanan Ayrımcılık deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Kişilerin Ayrımcı Davranışlarından Kaynaklı Ayrımcılık deneyimine İlişkin t- Testi Bulguları Kişilerin Ayrımcı Davranışlarından Kaynaklı Ayrımcılık deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Tablo 88. Tablo 89. Bilgiye Erişim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin t-testi Bilgiye Erişim Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin ANOVA Bulguları Tablo 90. Bilgiye Erişim Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Tablo 91. Tablo 92 Bilgiye Erişim Alanında Ayrımcılık deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Bilgiye Erişim Alanında Ayrımcılık deneyimine İlişkin t-testi Sonuçları Tablo 93. Tablo 94. Bilgiye Erişim Alanında Ayrımcılık Deneyimine İlişkin ANOVA Bulguları Ayrımcılıkla Başetme Durumunun Bazı Değişkenlere Göre Olan Dağılımları Ait Çapraz Yüzde Sonuçları Tablo 85. Tablo 95. Ayrımcılıkla Başetme Durumunun Bazı Değişkenlere Göre Olan Dağılımları-Ek Ait Çapraz Yüzde Sonuçları Tablo 96. Ayrımcılıkla Başetme Durumunun Bazı Değişkenlere Göre Olan Dağılımlarına Ait Çapraz Yüzde Sonuçları XI Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Şekil 1. Şekil 2. Cinsiyete Göre Dağılım Yaş Gruplarına Göre Dağılım Şekil 3. Şekil 4. Medeni Duruma Göre Dağılım Yerleşim Yerine Göre Dağılım Şekil 5. Şekil 6. Şekil 7. Ailenin Aylık Gelir Durumuna Göre Dağılım Sağlık Kurulu Raporu Düzeyine Göre Dağılım Sosyal Güvence Durumuna Göre Dağılım Şekil 8. Özrün Ortaya Çıkışına Göre Dağılım Şekil 9. Dışarıdan Görünür Özür Durumuna Göre Dağılım Şekil 10. Beş Alanda Ayrımcılık Algı ve Deneyim Oranları Şekil 11. Şekil 13. “Özürlüler Toplumun Diğer Üyelerine Kıyasla Daha Fazla Ayrımcılığa Uğruyor” İfadesine Katılım Düzeyine İlişkin Yüzde Dağılımlar Son On Yılda Özürlülere Ayrımcılığın Değişim Yönüne İlişkin Katılım Düzeyine İlişkin Yüzde Dağılımları En Fazla Ayrımcılığa Uğrayan Üç Özür Grubuna İlişkin Algılara Ait Yüzde Dağılımları Şekil 14. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığa İlişkin Mevzuat Bilgi Düzeyi Yüzde Oranları Şekil 15. “Özürlülere Yönelik Ayrımcılık Yapmanın TCK Kapsamında Bir Suç Olduğunu Biliyor musunuz?” Sorusuna Ait Yüzde Oranları Şekil 16. “Özürlülerin Ayrımcılığa Uğradıklarında Haklarını Aramak İçin Nereye Başvurabileceğini Biliyor musunuz?” Sorusuna Ait Dağılımlar Şekil 17. “Özürlülerin Ayrımcılığa Uğradıklarında Haklarını Aramak İçin Nereye Başvurabileceğini Biliyor musunuz?” Sorusuna Yanıtı “Evet” Olanların Bildirdikleri Yerler Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık Karşısında Destek ve Danışmanlık Alabilecek Yerleri Bilme Oranlarının Yüzdelik Dağılımı Şekil 12. Şekil 18. Şekil 19. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık Karşısında Destek ve Danışmanlık Alabilecek Yerleri Bildiklerini Belirtenlerin Bildirdikleri Yerlere Göre Yüzdelik Dağılımları Şekil 20. Şekil 21. Şekil 25. Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’yi Bilme Oranlarının Yüzdelik Dağılımı Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’ye Göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Özürlülerin Çeşitli Alanlarda Topluma Katılımlarının Sağlanması İçin Gerekli Tedbirleri Almayı Taahhüt Ettiğini Bilme Düzeyi Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’ye Göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Özürlüler Aleyhinde Ayrımcılık Teşkil Eden Yasalar, Düzenlemeler, Gelenekler ve Uygulamaları Değiştirmeyi veya Ortadan Kaldırmayı Taahhüt Ettiğini Bilme Düzeyi Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’ye Göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Sözleşmenin Türkiye’deki Uygulanma Sürecinin Denetiminde Özürlüler, Onları Temsil Eden Kuruluşlar, Sivil Toplumun Denetim Sürecine Katılımını Sağlamayı Taahhüt Ettiğini Bilme Düzeyi Özürlü Bireylerin Alanlara Göre Ayrımcılığa Uğramayla İlgili Algı ve Deneyim Yüzde Oranlarının Karşılaştırılması Eğitim Durumuna İlişkin Dağılımlar Şekil 26. Şekil 27. Şekil 28. Şekil 29. Şekil 30. Eğitim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin Yüzde Dağılımları Son Beş Yılda Çalışıp Çalışmama Durumuna İlişkin Dağılım Çalışılmış Olanların Sektöre Göre Dağılımı İstihdam Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin Yüzde Dağılımları İstihdam Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine İlişkin Dağılımlar Şekil 22. Şekil 23. Şekil 24. XII Tablolar ve Şekiller Listesi Şekil 31. Şekil 32. Şekil 33. Son Çalışılan İşte Elde Edilen Kişisel Gelir Düzeyine İlişkin Dağılım Ailenin Aylık Gelir Durumuna Göre Dağılım Sosyal Güvence Durumuna Göre Dağılım Şekil 34. Şekil 35. Sağlık Hizmetleri Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin Dağılımlar Oy Kullanma Hakkınızın Olduğu Seçimlerde Ne Sıklıkla Oy Kullandınız? Sorusuna Ait Dağılımlar Şekil 36. Şekil 37. “Herhangi Bir Siyasi Partiye Üye Olma Girişiminiz Oldu mu?” Sorusuna Ait Dağılımlar “Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” İfadesine Katılım Derecesine İlişkin Dağılımlar Şekil 38. Siyasi Hayata Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Şekil 39. Şekil 40. Adalete Erişim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Boş Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Şekil 41. Topluma Dahil Olma Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Şekil 42. Bilgiye Erişim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına İlişkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Şekil 43. Şekil 44. Şekil 45. Analizler İçin Oluşturulan Hak Arama Durumuna Göre Dağılım Ayrımcılıkla Başetme Yollarına İlişkin Dağılımlar “Hiçbir Girişimde Bulunmayanların” Nedenlerine İlişkin Dağılım Şekil 46. Şekil 47. Hak Arama Sonucuna İlişkin Dağılımlar Hak Arama Sırasında Destek Alma Durumuna İlişkin Dağılımlar XIII Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması KISALTMALAR AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri AİHM Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHS İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme BİMER Başbakanlık İletişim Merkezi BM Birleşmiş Milletler CEDAW Convention on the Elimination of all Forms of Discrimination against Women (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi) CERD International Convention on the Elimination of All Forms of Racial Discrimination (Irk Ayrımcılığının Her Çeşidinin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmesi) EKHB Engelli Kişilerin Hakları Bildirgesi ESKHS Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi EU-MIDIS European Union Minorities and Discrimination Survey (Avrupa Birliği Azınlıklar ve Ayrımcılık Araştırması) MSHS Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi OPCAT Optional Protocol to the Convention against Torture (İşkenceye Karşı Sözleşmenin İhtiyari Protokolü) ÖSS Öğrenci Seçme Sınavı ÖSYM Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi ÖZİDA Özürlüler İdaresi Başkanlığı SPSS Statistical Package for the Social Sciences (Sosyal Bilimler için İstatistik Paketi) TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi TCK Türk Ceza Kanunu TODAİE Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu WAI Web Accessibility Initiative (Web Erişim İnsiyatifi) WHO World Health Organization (Dünya Sağlık Teşkilatı) XIV Giriş 1. GĠRĠġ Tarih boyunca özürlülere yönelik ayrımcılık birçok ülkede ortaya çıkmış bir durumdur. Günümüzde özürlülerin, ayrımcılık riskiyle karşılaşan en önemli toplumsal gruplar arasında olduğu kabul edilerek, özürlülere yönelik ayrımcılığın önlenmesi hedefi, gerek kuramsal, gerekse uluslararası ve ulusal kurumlar düzeyinde öncelikli sosyal politika hedeflerinden biri haline gelmiştir. Özürlülüğe yönelik ayrımcılığın engellenmesi için özürlülüğü bireysel yetersizlikten kaynaklanan marjinalleşme ve bağımlılık durumuyla eş tutan toplumsal algının ve buna eşlik eden sosyal politika uygulamalarının dönüştürülmesi gereklidir. Özürlülere yönelik ayrımcılıkla ilgili farkındalık ve bilgi düzeyi birçok ülkede düşüktür. Öte yandan, özürlüler açısından, özrün fiziksel yönleriyle başa çıkmak, özür nedeniyle uğranılan ayrımcılık ve baskı ile başa çıkmaktan çok daha kolaydır.1 Bu bağlamda, özürlülerin toplumdan dışlanarak, yalıtılmış bir şekilde yaşamlarını sürdürmeleri bir ayrımcılık olarak değerlendirilmektedir. Son yıllarda gerek uluslararası, gerekse ulusal düzeyde özürlülerin haklarının korunması ve ayrımcılığa uğramalarının engellenmesi amacıyla yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Birleşmiş Milletler’in öncülük ettiği bu çalışmalarda özürlülere yönelik ayrımcılığın giderilmesi ve insan hakları çerçevesine uyum sağlanmasında temel sorumluluk devletlerdedir. Birleşmiş Milletler insan hakları çerçevesinin iç hukuka aktarılması, etkin bir şekilde uygulanması ve yaptırımda bulunulması ancak devletlerin yasal ve kurumsal gücü sayesinde gerçekleştirilebilir. Bu yasal düzenlemelerin amacı olan ayrımcılık karşıtı somut politika hedeflerinin gerçekleştirebilmesi için özürlülerin hangi alanlarda ve ne düzeyde ayrımcılık yaşadıklarının saptanması gerekmektedir. Ayrımcılık yapılmaması ve insan haklarının özürlüler tarafından etkin bir şekilde kullanılması özürlülükle ilgili son yıllardaki çalışmaların ana temasını oluşturulmaktadır. Günümüzde uluslararası ve ulusal bakış açılarında özürlü bireylerin yeterli sosyal katılımı gerçekleştirmelerinin ve vatandaşlık haklarını kullanmalarının önündeki engellerin bireysel değil, toplumsal kaynaklı olduğu kabul edilmektedir.2 Buna göre, özürlü birey toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasal engeller nedeniyle kısıtlanmış ve bağımlı bir yaşam sürdürmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) çerçevesinde özürlülüğe dayalı ayrımcılığın önlenmesi hedefi, toplumda farklı olana yönelik sosyal önyargılar nedeniyle özürlülere karşı oluşabilecek olumsuz algı, yaklaşım ve davranışları ortadan kaldırmak amacını taşır. Bu tanım negatif ayrımcılığın ortadan kaldırılması hedefinin bir parçası olarak, fiziksel veya bedensel özürleri nedeniyle eşit muamele görme ve sosyal yaşamın her alanına katılma konusunda türlü engellerle karşılaşan kişilerin önündeki engelleri kaldırma amacını da içermektedir. Bu yaklaşım özürlülere yönelik insan hakları perspektifi çerçevesinde özürlüleri problem olarak değil, hakları olan eşit bireyler olarak görmektedir. Daha da önemlisi, bu perspektif özürlülerin toplumsal ve kamusal yaşamda karşılaştıkları sorunları ortadan kaldırmayı amaçlar. Bu açıdan farklı ekonomik ve sosyal süreçlerin özürlülerin farklılaştırılmasına ve ayrımcılığa uğramasına yaptığı etkiyi inceler. Sosyal model yaklaşımı da, insan hakları yaklaşımına benzer bir biçimde özürlülüğü toplumsal etkiler nedeniyle yaşanan bir kısıtlılık deneyimi olarak tanımlar. Bu bağlamda, özürlülüğe dayalı ayrımcılığın çeşitli türlerinin farklı boyutlarda ortadan kaldırılabilmesi çok yönlü bir anlayış ve çabayı gerektirmektedir. Yalnızca yasal ve idari düzenlemelerin yapılması yeterli olmayıp, bunlardan beklenen yararı elde edebilmek için bilgi, farkındalık ve katılım 1 Fine, M. and Asch, A. (1988) “Disability Beyond Stigma: Social Interaction, Discrimination and Activism’, Journal of Social Issues, (44) 1, 3–21. 2 Colin Barnes, Geof Mercer, Tom Shakespeare (1999), Exploring Disability: A Sociological Introduction, Polity Press, Cambridge,. 1 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması boyutlarının bir arada ele alınması gerekir. Bu çerçevede özürlülüğe dayalı ayrımcılığın ortadan kaldırılması amacıyla bir özürlülük kültürü yaratılması düşüncesi oluşmuştur.3 Ayrımcılığa yönelik özürlülük kültürü yaratma çabasının önemli bir parçasını özürlülerin ayrımcılığa dair algı, deneyim ve ayrımcılıkla başa çıkma yollarını ortaya çıkarmak oluşturmalıdır. Bu sayede ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemelerin muhatabı olan özürlülerin sürece katılımı sağlanmış olacaktır. Bu araştırmada, özürlülerin bakış açıları ve fikirlerine yer verilerek bunların geniş toplum kesimlerine ve konuyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına duyurulması amaçlanmıştır. Bu araştırmada kendi deneyimlerini yansıtan özürlüler hiç kuşkusuz bu konunun gerçek muhatabıdırlar. 1.1. AMAÇ Özürlülerin haklarının korunması ve ayrımcılığa uğramalarının engellenmesi amacıyla yapılan yasal düzenlemeler ve oluşturulan kurumsal yapıların amaçlarını ne ölçüde gerçekleştirdiklerinin belirlenmesi için özürlülerin bu konudaki algılama ve deneyimlerinin açığa çıkarılması büyük önem taşımaktadır. Özürlülerin toplumsal yaşamda hangi alanlarda ne düzeyde ayrımcılıkla karşılaştıklarının saptanması, varolan yasal düzenleme ve kurumsal yapılanmada ne tür iyileştirmeler yapılması gerektiğini de ortaya çıkaracaktır. Kuşkusuz, özürlülere yönelik ayrımcılığın önlenmesi, yalnızca yasal ve kurumsal düzenlemelerle ortadan kaldırılabilecek bir sorun değildir. Türkiye’deki özürlüler konusunda bilinç düzeyinin artırılması, farkındalık yaratılması, özürlülere yönelik olumsuz tutumların değiştirilmesi ve özürlülerin toplumla bütünleşmelerini sağlamaya yönelik çalışmaların da yapılması gerekir. 2008 yılında Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın gerçekleştirdiği “Toplum Özürlülüğü Nasıl Anlıyor” araştırması toplumsal duyarlılığın ve farkındalığın artırılmasına yönelik önemli tespitlerde bulunarak bu konuya dikkat çekmiştir. Bu araştırmada ise, yasal ve kurumsal düzenlemelerle birlikte özürlülerin toplumsal yaşamın birçok alanında çeşitli toplumsal kesimlerin ayrımcı davranışına maruz kalıp kalmadıkları, eğer kaldılarsa bu durumla ne sıklıkta karşılaştıkları araştırılmıştır. Bu sorulara verilen yanıtların analiziyle özürlülere yönelik ayrımcılığın tespit edilmesi ve bu ayrımcılığın önlenmesi için politika önerileri geliştirilmesi hedeflenmiştir. Araştırmanın amaçları arasında özürlüler ve ayrımcılık konusunda siyaset ve bürokraside kamu politikası oluşturulması ve uygulanmasında işlev üstlenenler ile bu alanlarda çalışan araştırmacılar açısından referans oluşturabilecek nitelikte bir rapor ortaya koymak da yer almaktadır. Bu çalışmada, özürlülere yönelik ayrımcılığın hangi alanlarda ve ne düzeyde gerçekleştiğini belirlemek amacıyla bir yöntem geliştirilmesi, özürlülerin toplumsal ayrımcılığa uğramasının önlenmesiyle ilgili yasal önlemlerin etkisinin değerlendirilmesi; yeni önlemler gerektiren alanların tanımlanması ve özürlülerin ayrımcılığa uğramasını engelleyecek politika ve yaklaşımlara katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Araştırma çerçevesi, 2008 yılında 5825 sayılı Kanunla kabul edilen “Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme” esas alınarak hazırlanmıştır.4 Bu sözleşme çerçevesinde özürlülerin eğitim, istihdam, siyasal haklar, adalete erişim, boş zaman faaliyetleri, toplumsal yaşama katılım ve bilgiye erişim alanlarında yaşadıkları deneyim ve algılamaların belirlenmesi amaçlanmıştır. Sözleşme, özellikle devletlere sorumluluk yüklediğinden, araştırmada devletin yükümlülüklerini yasal ve kurumsal düzeyde uygulamada ne ölçüde yerine getirdiği tespit edilmeye çalışılmıştır. 3 4 2 Panol ve McBride 2001’den aktaran Esra Burcu, Türkiye’de Özürlü Birey Olma, Temel Sosyolojik Özellikleri ve Sorunları Üzerine Bir Araştırma, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara, 2007. Sözleşme’nin adının Türkçe’ye birkaç değişik biçimde çevrildiği görülmektedir. Bu biçimlerden bazıları, anlam ve vurgu bakımlarından diğerlerine tercih edilebilir. Biz bu araştırmada, alternatif çeviriler arasında bir değerlendirme ve tercih yapmak yerine, Sözleşme’yi Türk hukukunun bir parçası haline getiren 03.12.2008 tarih ve 5825 sayılı yasada kullanılan adı ile anmayı uygun gördük. Giriş Bu araştırmada, özürlü kişilerin ayrımcılık ve ayrımcılık yaşanan alanlara ilişkin algılarının, ayrımcılıkla ilgili mevzuat, başvuru ve destek mekanizmaları hakkındaki bilgi düzeylerinin, ayrımcılık deneyimlerinin, bireysel düzeyde kullandıkları ayrımcılıkla mücadele yöntemlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Derneklere üye özürlülerin çeşitli alanlardaki ayrımcılık algılama ve deneyim düzeyleri saptanarak bunlar yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, vb. değişkenlerle açıklanmıştır. Özürlülerin ayrımcılıkla ilgili uluslararası ve ulusal yasal düzenlemeleri ne ölçüde bildikleri ve ayrımcılığa maruz kaldıklarında bu durumla nasıl başa çıktıkları belirlenmeye çalışılmıştır. Eğitim, istihdam, siyasal haklar, adalete erişim, boş zaman faaliyetleri, toplumsal yaşama katılım ve bilgiye erişim alanlarında özürlülerin yaşadıkları ayrımcılık deneyim ve algılarıyla ilgili sorulara yer verilmiştir. Bu çerçevede, bu araştırmada aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır. Soru başlıkları ve araştırma problemleri bulgular ve sonuç bölümünde incelenme sırasıyla yer almaktadır. Mevzuat Bilgi Düzeyine ĠliĢkin AraĢtırma Problemleri 1. Örneklem grubunun ayrımcılıkla ilgili mevzuat bilgisi ne düzeydedir? 2. Örneklem grubunun ayrımcılıkla ilgili mevzuat bilgi düzeyi 2a. Yaşa, 2b. Ekonomik duruma, 2c. Yerleşim yerine, 2d. Eğitim düzeyine, 2e.Özür oranına 2f. Cinsiyete, 2g. Çalışıp çalışmama durumuna göre farklılaşmakta mıdır? 3. Örneklem grubunun ayrımcılıkla ilgili mevzuat bilgi düzeyi ayrımcılıkla mücadele yollarına başvurup başvurmama durumuna göre farklılaşmakta mıdır? 4. Örneklem grubunun ayrımcılıkla ilgili mevzuat bilgi düzeyi 4a. Genel ayrımcılık algı düzeyine, 4b. Kişisel ayrımcılık algı düzeyine göre farklılaşmakta mıdır? Eğitim Alanına ĠliĢkin AraĢtırma Problemleri 1. Özürlü bireyler eğitim alanında ayrımcılık yaşıyor mu? 2. Ayrımcılık algı düzeyi, yaş, eğitim, cinsiyet, sosyal güvenceye sahip olup olmama, çalışma durumu, ekonomik duruma göre farklılaşıyor mu? 3. Ayrımcılık deneyimi düzeyi özürlülere yönelik genel ayrımcılık algısına sahip olanlarda, özürlülere yönelik mevzuat ve sözleşme bilgisine sahip olanlarda farklılaşıyor mu? 4. Ayrımcılık deneyimi özür türüne ve özür derecesine göre farklılaşıyor mu? 5. Özürlü bireyler eğitim alanında ne tür ayrımcı durumlarla daha sık karşılaşıyorlar? a. Eğitim imkanlarından yararlanmalarını sınırlandıran doğrudan ayrımcı uygulamalarla hangi sıklıkla karşılaştılar? b. Eğitim kurumlarının fiziksel elverişsizliği nedeniyle hangi sıklıkla ayrımcılık yaşadılar? c. Eğitimde özürlülere yönelik destekleyici hizmet ve/veya teknolojilerin olmaması nedeniyle ne sıklıkta ayrımcılık yaşadılar? d. Eğitim hizmeti verenlerin farkındalık bilgisine sahip olmaması nedeniyle hangi sıklıkta ayrımcılık yaşadılar? 3 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 6. Eğitim alanında fiziksel çevrenin elverişsizliği nedeniyle ortaya çıkan ayrımcılık deneyimi, özür türüne, özür derecesine ve eğitim durumuna göre farklılaşıyor mu? 7. Eğitim alanında eğitim verenlerin doğrudan ayrımcı haksız davranış ve kötü muamelesinden kaynaklanan ayrımcılık deneyimi, özür türüne göre farklılaşıyor mu? ÇalıĢma ve Ġstihdam Alanına ĠliĢkin AraĢtırma Problemleri 1. Özürlü bireyler istihdam ve çalışma yaşamı alanında ayrımcılık yaşıyor mu? 2. Özürlü bireyler istihdam ve çalışma yaşamı alanında ne türden ayrımcılıkla daha sık karşılaşıyorlar? a. İşe alım aşamasında karşılaşılan ayrımcılık sıklığı, b. İş yaşamında karşılaşılan ayrımcılık sıklığı, c. İş yerinde fiziksel çevrenin elverişsizliği nedeniyle karşılaşılan ayrımcılık sıklığı i. İş yerinde fiziksel çevrenin elverişsizliği nedeniyle yaşanan ayrımcılık özür derecesine göre farklılaşıyor mu? ii. İş yerinde fiziksel çevrenin elverişsizliği nedeniyle yaşanan genel ayrımcılık algısı ve istihdam ve çalışma yaşamında genel ayrımcılık algı düzeyine göre farklılaşıyor mu? 3. İstihdam ve çalışma yaşamında karşılaşılan ayrımcılık deneyimi, çeşitli demografik değişkenlere göre, cinsiyet, eğitim düzeyi, ekonomik durum, kişisel gelir, farklılaşıyor mu? 4. İstihdam ve çalışma yaşamında karşılaşılan ayrımcılık deneyimi, özür türüne göre farklılaşıyor mu? 5. Özürlülük ve yoksulluk arasında bir ilişki var mı? 6. Sosyal güvenceye sahip olma, kişisel gelir düzeyi, ekonomik durum ve eğitim düzeyi özürlülük ve yoksulluk arasındaki ilişkiyi farklılaştırıyor mu? Sağlık Alanına ĠliĢkin AraĢtırma Problemleri 1. Özürlü bireylerin sağlık alanındaki genel ayrımcılık algıları ne düzeydedir? 2. Özürlü bireylerin sağlık alanındaki genel ayrımcılık algıları 2a. Cinsiyete, 2b. Sosyal güvencesi olup olmamaya, 2c. Özür türüne, 2d. Genel ayrımcılık algısına, 2e. Kişisel ayrımcılık algısına göre farklılaşmakta mıdır? 3. Özürlü bireylerin sağlık alanındaki ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 4. Özürlü bireylerin sağlık alanındaki ayrımcılık deneyimi düzeyi 4a. Sosyal güvencesi olup olmamaya, 4b. Özür türüne, 4c. Ekonomik duruma, 4d. Genel ayrımcılık algı düzeyine, 4e. Kişisel ayrımcılık algı düzeyine, 4f. Sağlık alanındaki genel ayrımcılık algı düzeyine göre farklılaşmakta mıdır? 4 Giriş 5. Özürlü bireylerin sağlık alanındaki yapısal nedenlerden kaynaklı ayrımcılık deneyimi 5a.Genel ayrımcılık algı düzeyine, 5b. Kişisel ayrımcılık algı düzeyine, 5c. Sağlık alanında genel ayrımcılık algısına, 5d. Ekonomik duruma göre farklılaşmakta mıdır? 6. Özürlü bireylerin sağlık alanındaki personelden kaynaklı ayrımcılık deneyimi 6a. Genel ayrımcılık algısına, 6b. Kişisel ayrımcılık algısına, 6c. Sağlık alanında genel ayrımcılık algısına, 6d. Yerleşim yerine, 6e. Ekonomik duruma göre farklılaşmakta mıdır? 7. Özürlü bireylerin sağlık alanındaki hizmet kalitesinden kaynaklı ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 8. Özürlü bireylerin sağlık alanındaki hizmet kalitesinden kaynaklı ayrımcılık deneyimi 8a. Özür türüne, 8b. Sosyal güvencesi olup olmamaya göre farklılaşmakta mıdır? 9. Özürlü bireylerin sağlık alanındaki fiziksel düzenlemelerden kaynaklı ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 10. Özürlü bireylerin sağlık alanındaki fiziksel düzenlemelerden kaynaklı ayrımcılık deneyimi 10a. Özür türüne, 10b. Özür oranına göre farklılaşmakta mıdır? 11. Özürlü bireylerin sağlık sigortasının kapsamından kaynaklı ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 12. Özürlü bireylerin sağlık sigortasının kapsamından kaynaklı ayrımcılık deneyimi 13a.Özür türüne, 13b. Sosyal güvenceye sahip olup olmamaya göre farklılaşmakta mıdır? 13. Özürlü bireylerin özür nedeniyle ihtiyaç duyulan hizmetin sağlanmamasından kaynaklı ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 14. Özürlü bireylerin özür nedeniyle ihtiyaç duyulan hizmetin sağlanmamasından kaynaklı ayrımcılık deneyimi sosyal güvencesi olup olmamaya göre farklılaşmakta mıdır? 15. Özürlü bireylerin sağlık personelinin olumsuz tutumundan kaynaklı ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 16. Özürlü bireylerin sağlık personelinin olumsuz tutumundan kaynaklı ayrımcılık deneyimi 16a.Özür türüne, 16b. Özür oranına göre farklılaşmakta mıdır? 5 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Siyasi Haklara ĠliĢkin AraĢtırma Problemleri 1. Özürlü bireylerin oy kullanma sıklığı ne düzeydedir? 2. Özürlü bireylerin oy kullanma sıklığı 2a. Cinsiyete, 2b. Sosyal güvencesi olup olmamaya, 2c. Çalışıp çalışmama durumuna, 2d. Yaşa, 2e. Özür türüne, 2f. Özrün doğuştan olup olmamasına, 2g. Eğitim düzeyine göre farklılaşmakta mıdır? 3. Özürlü bireylerden bir siyasi partiye üye olma girişiminde bulunanların oranı nedir? 4. Özürlü bireylerin siyasi partilerin özürlülere yönelik politikalarına yönelik algısı olumlu mudur? 5. Özürlü bireylerin siyasi partilerin özürlülere yönelik politikalarına yönelik algısı 5a. Çalışıp çalışmama durumuna, 5b. Genel ayrımcılık algısına, 5c. Kişisel ayrımcılık algısına, 5d. Yaşa, 5e. Özür türüne, 5f. Eğitim düzeyine göre farklılaşmakta mıdır? 6. Özürlü bireylerin siyasi hayata katılım alanında genel ayrımcılık algısı ne düzeydedir? 7. Özürlü bireylerin siyasi hayata katılım alanında genel ayrımcılık algısı 7a. Cinsiyete, 7b. Alandaki genel ayrımcılık algısına, 7c. Genel ayrımcılık algısına, 7d. Kişisel ayrımcılık algısına, 7e. Özür türüne, 7f. Ekonomik duruma, 7g. Özür oranına, 7h. Eğitim düzeyine göre farklılaşmakta mıdır? 8. Özürlü bireylerin siyasi hayatta ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 9. Özürlü bireylerin siyasi hayatta ayrımcılık deneyimi 9a. Alandaki genel ayrımcılık algısına, 9b. Genel ayrımcılık algısına, 9c. Kişisel ayrımcılık algısına, 9d. Özür türüne göre farklılaşmakta mıdır? 10. Özürlü bireylerin oy kullanma alt alanında ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 11. Özürlü bireylerin oy kullanma alt alanında ayrımcılık deneyimi 6 Giriş 11a. Alandaki Genel ayrımcılık algısına¹, 11b. Genel ayrımcılık algısına, 11c. Kişisel ayrımcılık algısına, 11d. Yaşa, 11e. Özür türüne, 11f. Özür oranına, 11g. Özrün doğuştan olup olmamasına, 11h. Eğitim düzeyine göre farklılaşmakta mıdır? 12. Özürlü bireylerin siyasi partiye katılım alt alanında ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 13. Özürlü bireylerin siyasi partiye katılım alt alanında ayrımcılık deneyimi 13a. Alandaki genel ayrımcılık algısına, 13b. Genel ayrımcılık algısına, 13c. Kişisel ayrımcılık algısına, 13d. Özür türüne, 13e. Yerleşim yerine göre farklılaşmakta mıdır? Adalete EriĢime ĠliĢkin AraĢtırma Problemleri 1. Özürlü bireylerin adalete erişim alanındaki genel ayrımcılık algıları ne düzeydedir? 2. Özürlü bireylerin adalete erişim alanındaki genel ayrımcılık algıları 2a. Cinsiyete, 2b. Sosyal güvencesi olup olmamaya, 2c. Genel ayrımcılık algısına, 2d. Kişisel ayrımcılık algısına, 2e. Yerleşim yerine, 2f. Özür oranına göre farklılaşmakta mıdır? 3. Özürlü bireylerin adalete erişim alanında ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 4. Özürlü bireylerin adalete erişim alanında ayrımcılık deneyimi 4a.Alandaki genel ayrımcılık algısına, 4b.Genel ayrımcılık algısına, 4c. Kişisel ayrımcılık algısına, 4d.Ekonomik duruma göre nasıl farklılaşmaktadır? 5. Özürlü bireylerin adalete erişim alanında fiziksel düzenlemeler ve iletişim olanaklarından kaynaklı ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 6. Özürlü bireylerin adalete erişim alanında fiziksel düzenlemeler ve iletişim olanaklarından kaynaklı ayrımcılık deneyimi 6a.Özür türüne 6b.Özür oranına göre farklılaşmakta mıdır? 7. Özürlü bireylerin adalete erişim alanında kişilerden kaynaklı ayrımcılık deneyimi ne düzeydedir? 7 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 8. Özürlü bireylerin adalete erişim alanında kişilerden kaynaklı ayrımcılık deneyimi 8a.Alandaki genel ayrımcılık algısına, 8b.Genel ayrımcılık algısına, 8c. Kişisel ayrımcılık algısına, 8d.Özür türüne, 8e.Ekonomik duruma göre nasıl farklılaşmaktadır? Dinlenme ve BoĢ Zaman Aktivitelerine ĠliĢkin AraĢtırma Problemleri 1. Özürlü bireylerin boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanındaki genel ayrımcılık algıları ne düzeydedir? 2. Özürlü bireylerin sinema, tiyatro, kermes ve konser gibi boş zaman faaliyetlerine katılım düzeyi nedir? 3. Özürlü bireylerin boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında ayrımcılık deneyimleri ne düzeydedir? 4. Özürlü bireylerin ayrımcılık deneyimi düzeyi 5a. Cinsiyete, 5b. Boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanındaki genel ayrımcılık algılarının düşük veya yüksek düzeyde (ilgili değişkenin ortalamasına göre oluşturulmuş olan) olmasına, 5c. Yaşa, 5d. Medeni duruma, 5e. Özür türüne, 5f. Hayatının büyük çoğunluğunu geçirdiği yerleşim yerine, 5g. (Ailenin) ekonomik durumuna, 5h. Özür oranına (rapor düzeyine), 5i. Eğitim düzeyine göre farklılaşmakta mıdır? Topluma Dahil Olmaya ĠliĢkin AraĢtırma Problemleri 1. Topluma dahil olma alanında özürlülüğe dayalı ayrımcılığa ilişkin özürlü bireylerin algıları ve deneyimleri nasıldır? 1.a. Özürlü bireyler, özürlülerin özürlü olmalarından dolayı topluma dahil olma alanında genel olarak ne sıklıkta ayrımcılığa uğradıklarını düşünmektedir? 1.b. Özürlü bireyler, topluma dahil olma alanında belirli tipik ayrımcı durumlarla ne sıklıkta karşılaşmışlardır? 1.b.i. Özürlü bireyler, topluma dahil olma alanında fiziksel çevrenin erişilebilir olmamasından kaynaklanan ayrımcı durumlarla ne sıklıkta karşılaşmışlardır? 1.b.ii. Özürlü bireyler, topluma dahil olma alanında kişilerin ayrımcı davranışlarından kaynaklanan ayrımcı durumlarla ne sıklıkta karşılaşmışlardır? 1.c. Özürlü bireylerin topluma dahil olma alanında özürlülüğe dayalı ayrımcılığa ilişkin algıları ve deneyimleri, yaş, cinsiyet, gelir düzeyi, ikamet yeri, özür türü ve derecesi gibi belirli demografik değişkenlerle ilişkili olarak anlamlı ölçüde farklılaşmakta mıdır? 8 Giriş Bilgiye EriĢime ĠliĢkin AraĢtırma Problemleri 1. Bilgiye erişim alanında özürlülüğe dayalı ayrımcılığa ilişkin özürlü bireylerin algıları ve deneyimleri nasıldır? 1.a. Özürlü bireyler, özürlülerin özürlü olmalarından dolayı bilgiye erişim alanında genel olarak ne sıklıkta ayrımcılığa uğradıklarını düşünmektedir? 1.b. Özürlü bireyler, bilgiye erişim alanında tipik ayrımcı durumlarla ne sıklıkta karşılaşmışlardır? 1.c. Özürlü bireylerin bilgiye erişim alanında özürlülüğe dayalı ayrımcılığa ilişkin algıları ve deneyimleri, yaş, cinsiyet, gelir düzeyi, ikamet yeri, özür türü ve derecesi gibi belirli demografik değişkenlerle ilişkili olarak anlamlı ölçüde farklılaşmakta mıdır? Ayrımcılıkla BaĢetme Yollarına ĠliĢkin AraĢtırma Soruları 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Özürlü bireylerin ayrımcılıkla başetme yollarını kullanma durumuna (hak arama durumu) ilişkin dağılım oranı nedir? Ayrımcılıkla başetme durumu yaşa, ekonomik duruma, yerleşim yerine, eğitim düzeyine, istihdam durumuna, özür türüne ve özür oranına göre farklılaşmakta mıdır? Özürlü bireylerin ayrımcılıkla başetme sırasında kullandığı yolların dağılım oranı nedir? Ayrımcılıkla başetme yolarına başvurmama nedenlerinin dağılım oranı nedir? Ayrımcılıkla başetme durumu ve ayrımcılıkla başetme sırasında başvurulabilecek yerlerin neler olduğunu bilip bilmeme durumu arasındaki dağılım oranı nedir? Herhangi bir yol kullanarak ayrımcılıkla ilgili hak arayanların, elde ettikleri sonuçların dağılım oranı nedir? Hak arama sırasında herhangi bir kaynaktan destek alma durumuna ilişkin dağılım oranı nedir? 1.2. ÖNEM Özürlülerin insan haklarının korunmasına ilişkin gelişmeler 1970’lerde başlayan çalışmalarla daha da somutlaşmıştır. Bu çalışmalardan en önemlisi ise, 2006 tarihli Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’dir5. Bu araştırmada temel referans noktası olarak alınan bu sözleşme ayrımcılık yapılmaması, hak ve özgürlüklerin korunması sorumluluğunu devlete yüklemiştir.6 Bu açıdan sözleşmenin bireysel hakların sıralandığı değil, devletin yükümlülüklerinin sıralandığı,7 uygulamanın denetleme mekanizmasının tanımlandığı8 bir kurgusu vardır. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, devletin kaynakları ölçüsünde tedbir alınacak, aşamalı olarak geliştirilebilecek bir alan olarak tanımlanmıştır. Sözleşme, özürlü kişilerin haklarına bütüncül bir koruma sağlayan ve bağlayıcılığı olan uluslararası nitelikte ilk ve tek araçtır. Yirmi ülkenin onaylamasından sonra 3 Mayıs 2008 yılında yürürlüğe giren sözleşmeyi Türkiye’de 30 Mart 2007’de imzalamıştır. Sözleşme Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde onaylanarak 5 Frédéric Mégret, “The Disabilities Convention: Towards a Holistic Concept of Rights”, The International Journal of Human Rights, 12(2), 2008, s. 261; Erem İlter, “İnsan Hakları Açısından Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesine Genel Bir Bakış”, Öz-Veri 4(1), 2007, s. 965; İdil Işıl Gül, “Bir Hak Mücadelesi Alanı Olarak Engellilik ve Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”, Öz-Veri 5(2), 2008a; İdil Işıl Gül, “Engelliliğe Dayalı Ayrımcılık”, Birikim, 229, 2008b, s.45. 6 Aart Hendriks, UN Convention on the Rights of Persons with Disabilities, European Journal of Health Law, Nov, 2007, Vol. 14 Issue 3, s. 273-298. 7 Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme, Madde 4. 8 Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme, Madde 34. 9 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ve 03.12.2008 tarih ve 5825 sayılı Kanun’la iç hukuka aktarılmıştır. Özürlülerle doğrudan ilgili bu yasal düzenleme dışında, Türkiye’nin kabul ettiği ve hak ihlali durumunda vatandaşlarına bireysel başvuru hakkı tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. Madde’si ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 4.11.2000 tarihinde imzaladığı ek 12 no’lu protokol de ayrımcılığı yasaklamaktadır.9 Ayrıca, Türkiye’nin yasal mevzuatı Avrupa Birliği müktesebatı ile uyumlulaştırılma süreci içersindedir. 2000 yılında kabul edilen Avrupa Temel Haklar Şartı ayrımcılık yapılmasını yasaklamaktadır. Aynı çerçevede, “İstihdamda ve İşte Eşit Muamele” konusunda genel çerçeve saptayan 27 Kasım 2000 tarih ve 2000/78 EC sayılı Konsey Talimatı”nın da istihdamda ayrımcılığın önlenmesi amacıyla, çalışan tarafından yapılan şikâyetlerde ispat yükümlülüğünü işverene yüklemesi ve özürlüler için “makul düzenleme” yapılmasını öngörmesi de Türkiye’nin dikkate alması gereken yasal bir düzenlemedir. Türkiye Cumhuriyeti mevzuatında, çeşitli kanun ve yönetmeliklerde özürlülere yönelik ayrımcılığın önlenmesine ilişkin maddeler bulunmaktadır. Özürlülere yönelik bu ayrımcılığın önlenmesine ilişkin çalışmalar, yalnızca yasal metinler boyutunda kalmamakta, özürlülerin doğrudan hak aramak amacıyla başvuruda bulunabilecekleri ya da danışmanlık alabilecekleri kurumsal mekanizmalar da oluşturulmaktadır. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları ve büyükşehir belediyelerinin Özürlü Hizmet Birimleri bu mekanizmalardan bazılarıdır. Özürlülerin haklarını düzenleyen uluslararası antlaşmalara hızla uyum sağlayan, Avrupa Birliği’nin konuyla ilgili müktesebatını iç mevzuatına aktaran ve bununla ilgili kurumsal düzenlemeleri yapan Türkiye Cumhuriyeti Devleti özürlülere yönelik ayrımcılığı yasaklamakta, özürlülere yasal destekler ve ayrımcılıkla mücadele edebilecekleri kurumsal mekanizmalar sağlamaktadır. Kamu politikasının dayanağı olan hukuk metinleri, devletin zorlayıcı gücünün temel referansları olarak, bu gücü yanında görenleri güçlendirebilecek metinlerdir. Hakkını savunan kişinin doğrudan yargı yoluna başvurmasa da, yasal açıdan haklı olduğunu bilmesi yapacağı mücadeleyi destekler. Bu nedenle, özürlülere yönelik ayrımcılığın farkına varmak ve ayrımcılıkla mücadele etmek açısından hukuk metinlerinin özürlüleri desteklemesi çok önemlidir.10 Özürlülerin vatandaşlar olarak haklarından yararlanmalarının önündeki engelleri kaldırıp, haklarını kullanmalarını sağlamak için kabul edilen uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelerin hayata geçirilmesinin araçları olan yasalar, yönetmelikler ve idarenin düzenleyici işlemleri, özürlü örgütleri tarafından bilinip, sahip çıkılırsa işlevsel hale gelir; özürlülerin toplumsal hayata katılmalarının önündeki engellerin azaltılmasıyla özürlülerin görünür hale gelmesi ve özürlülere yönelik ayrımcılığın azaltılması mümkün olur. Bu nedenle, özürlülere yönelik ayrımcılıkla mücadele edilirken devlet gücünü yardıma çağırıp, kullanmak açısından özürlülerin ayrımcılıkla ilgili yasal düzenlemeler hakkında fikrinin olması önemlidir. Özürlülere yönelik ayrımcılıkla ilgili araştırmalar yalnızca ülkemizde değil, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde de hayli sınırlıdır. Bu nedenle özürlülerin hangi alanlarda ayrımcılıkla karşılaştıklarıyla ilgili yeterince veri bulunmamaktadır. Ayrımcılık ile özürlülük arasındaki ilişkinin araştırılması özürlülerin haklarında ilerleme kaydetmek için gerekli görülmektedir. Ayrımcılıkla mücadelede uygulanacak kamu politikalarının oluşturulması ve uygulanmasında bu araştırmaların sonuçlarının katkı sunması beklenmektedir. 9 Naci Münci Çakmak, Türk Kamu Hukuku Açısından Engellilerin Hukuki Statüsü, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku (İdare Hukuku) Anabilim Dalı Doktora Tezi Ankara-2006, s.60, 61. 10 Robert F. Kilbury, John J. Benshoff ve Stanford E. Rubin, “The Interaction of Legislation, Public Attitudes and Access to Opportunities for Persons with Disabilities”, Journal of Rehabilitation, October, November, December 1992. 10 Giriş 1.3. SINIRLILIKLAR Bu araştırmanın bulguları, özürlüler konusunda faaliyet gösteren derneklerde bulunan 18 yaşından büyük beş temel özür grubunda yer alanlardan elde edilmiştir. Bu nedenle araştırma sonuçları yalnızca derneklerde faaliyet gösteren özürlülere ait olup, tüm özürlülere genellenmemelidir. Araştırma sonuçları süreğen ile ruhsal ve duygusal hastalığı olan, 18 yaşından küçük ve herhangi bir dernek faaliyetine katılmayan özürlüleri kapsayıcı nitelikte değildir. Zihinsel özürlülerin kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmekte zorlanabilecekleri düşünülerek, zihinsel özürlülerin yakınlarının yanıtlamaları için ayrı bir anket hazırlanmıştır. Zihinsel özürlü yakınları için hazırlanan ankette, özürlülere sorulan tüm sorular aynı şekilde yer almıştır. Zihinsel özürlü yakınlarının verdikleri yanıtların zihinsel özürlüleri temsil ettiği varsayılmıştır. Bu araştırma kapsamında uygulanan anketin çerçevesi 13 Aralık 2006 tarihinde yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 61/106 sayılı kararı ile kabul edilen ve 3 Aralık 2008 tarihinde 5825 sayılı Kanun’la iç hukuka aktarılan Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme kapsamında hazırlanmıştır. Sözleşmede engelli hakları yirmi altı ayrı başlık altında ele alınmaktadır. Bu alanların tümüyle ilgili özürlülerden anket aracılığıyla veri toplanması makul bir süreyi geçeceği için eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, adalet, boş zaman faaliyetleri, toplumsal yaşama dahil olma ve ulaşabilirlik/erişebilirlik olmak üzere araştırma toplam sekiz başlıkta gerçekleştirilmiştir. 1.4. TANIMLAR Ayrımcılık: bir grup insanın dil, din, cinsiyet ya da bedensel farklılıklarından dolayı diğer insanlarla eşit koşullar altında temel hak ve özgürlüklerini kullanmasını veya bunlardan yararlanmasını engelleyen her türlü ayrım, dışlama veya kısıtlama olarak tanımlanmaktadır. Özürlü: Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişilerdir. Zihinsel Özürlü: Çeşitli derecelerde zihinsel yetersizliği olan kişidir. Zekâ geriliği olanlar (mental retardasyon), Down Sendromu, Fenilketonüri (zekâ geriliğine yol açmışsa) bu gruba girer. İşitme Özürlü: Tek veya iki kulağında tam veya kısmi işitme kaybı olan kişidir. İşitme cihazı kullananlar da bu gruba girmektedir. Görme Özürlü: Tek veya iki gözünde tam veya kısmi görme kaybı veya bozukluğu olan kişidir. Görme kaybı ile birlikte göz protezi kullananlar, renk körlüğü, gece körlüğü (tavuk karası) olanlar da bu gruba girmektedir. Ortopedik Özürlü: Kas ve iskelet sisteminde yetersizlik, eksiklik ve fonksiyon kaybı olan kişidir. Kol, ayak, bacak, parmak ve omurgalarında kısalık, eksiklik, fazlalık, yokluk, hareket kısıtlılığı, şekil bozukluğu, kas güçsüzlüğü, kemik hastalığı olanlar, felçliler, serebral palsi, spastikler ve spina bifida olanlar bu gruba girmektedir. Dil ve Konuşma Özürlü: Herhangi bir nedenle konuşamayan veya konuşmanın hızında, akıcılığında, ifadesinde bozukluk olan ve ses bozukluğu olan kişidir. İşittiği halde konuşamayanlar, gırtlağı alınanlar, konuşmak için alet kullananlar, kekemeler, afazi, dil-dudak-damak-çene yapısında bozukluk olanlar bu gruba girmektedir. Ruhsal ve Duygusal Hastalığı Olan: Duygu, düşünce ve davranışlardaki normalden farklı örüntüler nedeni ile günlük yaşam aktivitelerini tamamlamada, kişiler arası ilişkilerini devam ettirmede güçlük yaşayan kişidir. Depresyon şizofreni gibi hastalıklar bu gruba girmektedir. 11 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Süreğen Hastalık: Kişinin çalışma kapasitesi ve fonksiyonlarının engellenmesine neden olan, sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalıklardır (kan hastalıkları, kalp-damar hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları, idrar yolları ve üreme yolları hastalıkları, cilt ve deri hastalıkları, kanserler, endokrin ve metabolik hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları, HIV) 12 Kuramsal Çerçeve 2. KURAMSAL ÇERÇEVE Özürlülere yönelik ayrımcılıkla ilgili bu araştırma kapsamında kuramsal çerçeve öncelikli olarak insan hakları, mevzuat bilgisi, psikoloji, sosyoloji boyutlarıyla ele alınmıştır. Bu araştırmada uygulanan anket çerçevesi 13 Aralık 2006 tarihinde yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 61/106 sayılı kararı ile kabul edilen ve 3 Aralık 2008 tarihinde 5825 sayılı Kanun’la iç hukuka aktarılan Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’ye dayanmaktadır. Bu nedenle, kuramsal çerçevenin ikinci bölümünde sözleşmede yer aldığı sırayla eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, adalet, boş zaman faaliyetleri, toplumsal yaşama dahil olma ve ulaşılabilirlik/erişebilirlik olmak üzere sekiz başlıkta ulusal ve uluslararası akademik yazın taranarak temel bulgular tartışılmıştır. 2.1. DÖRT TEMEL AKADEMĠK ALANDA ÖZÜRLÜLÜĞE DAYALI AYRIMCILIK Kuramsal çerçevenin ilk kısmında özürlülere yönelik ayrımcılıkla doğrudan ilgili olan insan hakları, mevzuat bilgisi, psikoloji, sosyoloji alanlarında ulusal ve uluslararası akademik yazın taranmıştır. 2.1.1. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık: Ġnsan Hakları Boyutu Evrensel insan hakları düşüncesi İkinci Dünya Savaşı sonrasında küresel bir tanınma ve etki taşıyan siyasi ilkelere ve hukuk normlarına konu olmuştur. Özürlü kişilerin insan haklarının korunmasına ilişkin daha somut gelişmeler ise 1970’lerde başlamış ve 1980’lerden itibaren ivme kazanarak küresel çapta etkili sonuçlar üretmiştir. Bu sonuçlardan en önemlisi ise, 2006 tarihli Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’dir.11 Bu kısımda, özürlülüğe ilişkin insan hakları alanındaki gelişmenin seyri12 kısaca özetlenecek ve 2006 tarihli Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme ile gelinen aşama üzerinde durulacaktır. Evrensel insan hakları kavramında içkin olan eşitliği gerçekleştirmek amacıyla ayrımcılıkla mücadele, ırk temelli ayrımcılıktan başlayarak, inanç, cinsiyet, özürlülük, yaş ve cinsel yönelim gibi nedenlerle ayrımcılık uygulamalarına karşı mücadeleyi de içerecek doğrultuda genişleyen bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmenin hak temelli toplumsal hareketlerin baskılarıyla doğrudan bir bağlantı içinde olduğu görülmektedir; özürlülükle ilgili gelişme de, özellikle Batı demokrasilerinde 1970’lerden itibaren yükselen özürlü hakları hareketinin ürettiği baskıyla yakından ilgilidir.13 1945 sonrası mutabakatın insan hakları boyutunun genel çerçevesini çizen 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, insanların insan olmak bakımından hakta ve onurda eşitliğinin temellerini belirler ve ayrımcılığı yasaklarken, ırk ve din gibi özelliklere dayalı ayrımcılık biçimlerini özel olarak anmış; ancak özürlülükle ilgili doğrudan bir ifadeye yer vermemiştir. Ayrımcılık yasağı kuralının ayrımcılık zeminlerini “ve benzeri durumlar” ifadesiyle bir açık liste halinde saymış olması ise, özürlülük gibi farklı zeminlerde ortaya çıkan ayrımcılık biçimlerinin de bu listeye dâhil edilebilmesine olanak vermiştir. Aynı durum, Evrensel Bildirge ilkelerini Avrupa çapında somutlaştıran 1950 tarihli İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme 11 Mégret, 2008, s. 261; İlter, 2007, s. 965; Gül, 2008a; Gül, 2008b, s.45. Özürlülüğe ilişkin Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği bünyesinde 2006 öncesinde yürürlüğe girmiş uluslararası insan hakları belgelerinin Türkçe metinleri şu derlemede görülebilir: Hakan Ataman ve Hasan Sayim Vural, Ayrımcılığa Karşı Uluslararası İnsan Hakları Mevzuatı, İnsan Hakları Gündemi Derneği Yayını, Ankara, 2007, s. 259-297. 13 Mike Oliver, “The Politics of Disability”, Disability Alliance yıllık genel toplantısında sunulmuş tebliğ, 15 Nisan 1983. http://www.leeds.ac.uk/disability-studies/archiveuk/Oliver/dis%20alliance.pdf (erişim tarihi:3.9.2010). 12 13 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması (AİHS) ile küresel çapta somutlaştıran 1966 tarihli Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri (Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi -MSHS- ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi -ESKHS-) bakımından da geçerlidir: Ayrımcılık zeminlerinin tüketici biçimde değil açık uçlu olarak sayılmış olması nedeniyle bu sözleşmelerin lafzı, özürlülüğün sözleşmelerde yasaklanan ayrımcılığın zeminlerinden biri olduğu yolunda yoruma müsaittir. Nitekim bu sözleşmelerin yorumlayıcı organlarının içtihadı da bu yöne doğru gelişmiştir. Fakat bu gelişme ancak yakın zamanlarda ve sınırlı vakalarda ortaya çıkabilmiş14 ve bu durum özürlülüğe yönelik ayrımcılığın etraflıca tanımlanarak açıkça yasaklandığı bağlayıcı bir insan hakları belgesine olan ihtiyacı belirginleştirmiştir.15 Özürlülüğün bir insan hakları sorunu olarak tanınması ve özürlülük nedeniyle ayrımcılığın doğrudan bir düzenleme ile yasaklamaya konu olması 1975 tarihli Engelli Kişilerin Hakları Bildirgesi (1975 EKHB) ile gerçekleşmiştir. 1975 EKHB, özürlü kişilerin özürlü olmayanlarla eşit haklara sahip olduklarını vurgulayarak doğrudan ayrımcılığı yasaklamanın yanısıra, özürlü kişilerin tedavi, bakım ve rehabilitasyon hizmetleri alma haklarını düzenlemekte ve eğitim, iş ve yargılama gibi alanlarda eşit muamelenin gerçekleşebilmesi için gerekli pozitif tedbirlerin alınmasını öngörmektedir. 1980li yıllarda İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde özürlü hakları hareketinin yükseldiği ve belirgin bir etki gücü elde ettiği görülmektedir. 1980’ler, aynı zamanda, Birleşmiş Milletler sistemi içinde, hem insan hakları hem de kalkınma açısından özürlülük olgusunun ele alındığı bir dönem olmuştur. 1981, Uluslararası Özürlüler Yılı olarak ilan edilmiş; ardından, 1983-1992 dönemi Birleşmiş Milletler Özürlüler Onyılı olarak kabul edilmiş ve bu onyılın etkinlikleri 1982 yılında kabul edilen Dünya Eylem Planı rehberliğinde yürütülmüştür.16 Bu dönemde BM sistemi içindeki uzman kuruluşlar da özürlülükle ilgili düzenlemeler geliştirmişlerdir. Nihayet, 1993’de kabul edilen Engelli Kişiler için Fırsat Eşitliğinin Sağlanmasına ilişkin Standart Kurallar, 2006 tarihli Sözleşme öncesindeki en kapsayıcı düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Özürlülüğün bir ayrımcılık zemini olarak açıkça anıldığı bağlayıcı nitelikteki ilk uluslararası hukuk belgesi 1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir. Bu çalışmaların bir parçası olarak, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, zihinsel özürlü kişilerin insan hakları ihlallerinin araştırılması ve raporlanması için iki raportör atamıştır. 1991’de de Genel Kurul, Zihinsel Hastalığı Olan Kişilerin Korunması ve Zihinsel Sağlığın İyileştirilmesi İlkeleri'ni oluşturmuştur.17 Özel olarak özürlülüğe yönelik ayrımcılıkla mücadele amacı taşıyan ilk uluslararası sözleşme ise Amerikan Devletleri Örgütü tarafından kabul edilen 1999 tarihli Engelli Kişilere Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’dir. Özürlülerin insan hakları konusu Birleşmiş Milletler'de tarafların katılımıyla geliştirilmiş, 2001’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu özürlü haklarıyla ilgili bir komite oluşturmuştur. Bu komite 5 yıllık çalışmadan sonra 13 Aralık 2006’da Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'yi hazırlamış ve sözleşme Mart 2007’de imzaya açılmış, 3 Mayıs 2008’de yürürlüğe girmiştir.18 14 İdil Işıl Gül, Fiziksel Engellilerin Uluslararası Hukukta Korunması ve Uluslararası Standartların İç Hukuka Yansıması, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, 2006. Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'nin yorumlayıcı organı olan Ekonomik ve Sosyal Haklar Komitesi, 5 nolu Genel Yorumunda, Sözleşmenin 2. maddesinde getirilen ayrımcılık yasağının, “veya başka herhangi bir nedene” ifadesi dolayısıyla, özürlülük nedeniyle ayrımcılığı da içerdiği sonucuna varmıştır; CESCR General Comment No 5, Persons with Disabilities, 9.12.1994, E/1995. 5 nolu Genel Yorumun Türkçe metni için bkz. Ataman ve Vural, 2007, s. 285-292. 15 Gerard Quinn, Theresia Degener vd. Human Rights and Disability: The current use and future potential of United Nations human rights instruments in the context of disability, OHCHR, Birleşmiş Milletler Yayını, New York ve Cenevre, 2002. 16 Michael L. Perlin ve Henry A. Dlugacz, “‘It’s Doom Alone That Counts’: Can International Human Rights Law Be An Effective Source of Rights in Correctional Conditions Litigation?” Behavioral Sciences and the Law, 27: 675–694 (2009) Published online in Wiley InterScience (www.interscience.wiley.com) DOI: 10.1002/bsl.895, s.687. 17 Perlin ve Dlugacz, 2009, s. 688. 18 Perlin ve Dlugacz, 2009, s. 691. 14 Kuramsal Çerçeve Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme,19 evrensel insan haklarının özürlülük alanında gerçekleştirilmesi ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması bakımından şu ana dek uluslararası insan hakları hukukunda atılan en ileri adım niteliğindedir.20 Yalnızca özürlü haklarının anlaşılması açısından değil, aynı zamanda, evrensel insan haklarının olanca genişliği içinde kavranabilmesi bakımından da önemli yol gösterici bir işlevi bulunan21 Sözleşme, özürlülük alanında BM bünyesinde daha önce kabul edilmiş olan 1993 tarihli Engelli Kişiler için Fırsat Eşitliğinin Sağlanmasına ilişkin Standart Kurallar ve 1982 tarihli Dünya Eylem Planı ile uyum içindedir. Sözleşme, iki saptamadan hareketle ortaya konan bir ihtiyaca yanıt vermek üzere geliştirilmiştir. Birincisi, özürlü kişiler dünya nüfusunun yaklaşık %10’unu oluşturmaktadır ve %80’i gelişmekte olan ülkelerde yaşayan bu insanların karşı karşıya oldukları koşullar hem bir gelişme sorununa, hem de bir insan hakları sorununa işaret etmektedir. İkincisi, mevcut insan hakları belgeleri, özürlü kişilerin haklarının korunması için işlevsel olabilecek bir potansiyele sahiptir; ancak uygun yorum yoluyla bu potansiyeli harekete geçirmekte sınırlı kalınmıştır. Sözleşme ise, tam da bu nedenle, özürlüler için yeni haklar yaratmayan22 ancak onların zaten sahip olduğu insan haklarından tam ve eşit yararlanmalarını sağlamayı amaçlayan ve taraf devletlere bu konuda ödevler yükleyen bir niteliktedir.23 Sözleşmeye hâkim olan genel yaklaşıma bakıldığında, özürlülük alanında oldukça önemli tartışmalara konu olmuş bazı ikilikleri aşmaya olanak verdiği görülmektedir. İlk olarak, Sözleşmede, bireysel (tıbbi) model – sosyal model ikiliğini aşmaya olanak veren bir hak-temelli yaklaşımın benimsendiği görülmektedir. Özürlü kişileri yardımseverlik, tedavi-bakım veya sosyal himaye pratiklerinin nesneleri olarak görmek yerine, haklara sahip özneler olarak görmek, bu yaklaşımın esasını oluşturmaktadır. Özürlü kişiler, bu hakları ileri sürebilen ve kendi yaşamları konusunda karar alabilen özneler olarak, toplumlarının aktif üyeleri ve insanlık ailesinin eşit onura sahip üyeleri olarak görülmektedir. İkinci olarak, özürlü kişilerin hakları konusunda, klasik haklar ve sosyal haklar ikiliğini24 aşmaya olanak veren bütüncül bir yaklaşım söz konusudur.25 Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme yalnızca bireysel hakları tanıyan bir metin değildir, haklardan yararlanılması için vatandaş-devlet ilişkisini yeniden tanımlayan bir kurguya da sahiptir. Sözleşmenin insan hakları yazını açısından pek çok ikiliği aşan, bütüncül bir bakış açısına dayandığı yorumu yapılmıştır.26 19 Sözleşme 13 Aralık 2006'da BM Genel Kurulu'nda kabul edilmiş ve 3 Mayıs 2008'de yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşme'yi 30 Mart 2007'de imzalamış ve 28 Eylül 2009'da onaylamıştır, bkz. UN Treaty Collection, http://treaties.un.org/Pages/ViewDetails.aspx?src=TREATY&mtdsg_no=IV-15&chapter=4&lang=en (erişim tarihi: 3.9.2010). Ayrıca bkz. 27.5.2009 tarih ve 2009/15137 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete, 14 Temmuz 2009, 27288. 20 Sözleşme hakkında Pittsburg Üniversitesi'nden Mark Silverman tarafından hazırlanmış kapsamlı bir bibliyografya çalışması şu adreste görülebilir:http://www.ucis.pitt.edu/euce/events/conferences/Accesibility/Biblio.pdf (erişim tarihi: 3.9.2010). Ayrıca, özürlülük alanında Birleşmiş Milletler bünyesinde yürütülen çalışmalar UN ENABLE adlı web sitesinden izlenebilir: www.un.org/disabilities (erişim tarihi: 3.9.2010). 21 Mégret, 2008, s. 262. 22 Yaygın değerlendirmenin aksine, Sözleşme ile yeni haklar, örneğin bağımsız yaşama hakkı, tanımlandığı yolunda bir görüş bkz. Camilla Parker ve Luke Clements, “The UN Convention on the Rights of Persons with Disabilities: a New Right to Independent Living”, European Human Rights Law Review, 508, 2008. 23 Rosemary Kayess ve Phillip French, “Out of Darkness into Light? Introducing the Convention on the rights of Persons with Disabilities, Human Rights Law Review, (8)1, 2008; Mégret, 2008. 24 Bu tartışma için örneğin bkz. Kathryn Ellis, “Disability rights in practice: the relationship between human rights and social rights in contemporary social care”, Disability & Society, 20 (7), 2005, s.691–704. 25 Anna Lawson, “The United Nations Convention on the Rights of Persons with Disabilities: New Era or False Dawn?”, Syracuse Journal of International Law and Commerce, (34), 2007, s.563; Arlene S. Kanter, “The Promise and Challenge of the United Nations Convention on the Rights of Persons with Disabilities, Syracuse Journal of International Law and Commerce (34), 2007, s.287; Megret, 2008; Kayess ve French, 2008. 26 Mégret, 2008, s. 261-278. 15 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’ye göre, “engelli” kavramı diğer bireylerle eşit koşullar altında topluma tam ve etkin bir şekilde katılımlarının önünde engel teşkil eden uzun süreli fiziksel, zihinsel, düşünsel ya da algısal bozukluğu bulunan kişileri içermektedir.27 Bu haliyle sosyal ve fiziksel tanımları birleştiren bir tanım benimsenmiştir.28 Sözleşmenin Başlangıç bölümünde “engelliliğin gelişen bir kavram olduğu” ve “engellilik durumunun, sakatlığı olan kişilerin topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını engelleyen tutumlar ve çevre koşullarının etkileşiminden kaynaklandığı” hatırlatılmıştır. Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’de “engelliliğe dayalı ayrımcılık”, “siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya başka herhangi bir alanda insan hak ve temel özgürlüklerinin tam ve diğerleri ile eşit koşullar altında kullanılması veya bunlardan yararlanılması önünde engelliliğe dayalı olarak gerçekleştirilen her türlü ayrım, dışlama veya kısıtlama” olarak ve “makul düzenlemelerin” gerçekleştirilmemesini de kapsayacak biçimde tanımlanmıştır. Sözleşme’nin dayandığı sekiz genel ilke bulunmaktadır: “Kendi seçimlerini yapma özgürlükleri ve bağımsızlıklarını da kapsayacak şekilde, kişilerin insanlık onuru ve bireysel özerkliklerine saygı gösterilmesi”; “ayrımcılık yapılmaması”; “engellilerin topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanması”; “farklılıklara saygı gösterilmesi ve engellilerin insan çeşitliliğinin ve insanlığın bir parçası olarak kabul edilmesi”; “fırsat eşitliği”; “erişilebilirlik”; “kadın-erkek eşitliği”; “engelli çocukların gelişim kapasitesine ve kendi kimliklerini koruyabilme haklarına saygı duyulması” (Madde 3). Bu ilkeler arasında topluma tam ve etkin katılım, ayrıca taraf devletler için genel bir ödev (Madde 4) ve bireyler için bir hak (Madde 19, 29 ve 30) konusu olarak düzenlenmiştir. Makul düzenlemelerin gerçekleştirilmesini de içeren ayrımcılık yapmama ilkesi ise ayrıca taraf devletler için genel bir ödev olarak düzenlenmiştir (Madde 4 ve 5). Bu anlamda, Sözleşme'de temel alınan ayrımcılık yapmama ilkesi doğrudan ve dolaylı ayrımcılık biçimlerini kapsayıcıdır. Makul düzenlemelerin amacına karşılık gelen erişilebilirlik ilkesi ise, toplumun dâhil edici nitelik kazanması için bilgi ve iletişim evreni de dahil olmak üzere toplumsal çevrenin erişilebilir nitelikte olması ile ilgilidir ve taraf devletlere bu konuda çeşitli ödevler yüklenmiştir (Madde 9). İnsan topluluklarının halihazırdaki yaşama koşullarının farklı özürlü grupları açısından erişilebilirlik niteliğinden büyük ölçüde yoksun olduğu dikkate alındığında, geniş çaplı bir makul düzenleme gereği ortaya çıkmaktadır.29 Erişilebilirlik, kuşkusuz, hem özerklikle hem de tam ve eşit katılımla ilgili anahtar bir kavramdır ve Sözleşme ile getirilen bir çok güvence bakımından kritik bileşendir: Yargıya erişim (Madde 13); bağımsız yaşama ve topluma dahil olma (Madde 19); bilgi ve iletişim hizmetlerine erişim (Madde 21): eğitim (Madde 24), sağlık (Madde 25) ve habilitasyon ve rehabilitasyon (Madde 26) hizmetlerine erişim; siyasal ve kamusal yaşama (Madde 29) ve kültürel yaşama (Madde 30) katılım gibi başlıklarda getirilen güvenceler, söz konusu alanlarda erişilebilirliğin sağlanmasına ilişkin tedbirler almayı taraf devletlere ödev olarak yüklemektedir. Bu temel ilkelerin kılavuzluğunda, Sözleşmede, özürlü kişilerin zaten sahip olmakla birlikte yararlanmakta engellerle karşılaştıkları haklarından yararlanmalarını güvenceye almak üzere birtakım düzenlemeler getirilmektedir. Bunlardan bir kısmı yasa önünde eşitlik (Madde 5, 12), yaşama hakkı (Madde 10) ve kişi özgürlüğü ve güvenliği (Madde 14) gibi klasik haklara ilişkindir. Diğer bir kısım güvence ise sosyal haklara ilişkindir: Eğitim hakkı (Madde 24), sağlık hakkı (Madde 25) ve çalışma hakkı (Madde 27) gibi. Sözleşme bağlayıcı bir hukuk belgesi olmasının yanında, uygulanmasını denetlemek üzere birtakım mekanizmalarla da güçlendirilmiş bir güvence getirmektedir. Ulusal düzlemde, hükümet teşkilatı içinde çeşitli “kilit noktalar”, bir “koordinasyon mekanizması” ve bunlara ek olarak, insan 27 Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmesi, madde 1. Hendriks, 2007, s.273-298. 29 Anna Lawson, “People with Disabilities Impairments or Conditions, Reasonable Accommodation and the Convention on the Rights of Persons with Disabilities”, Law in Context, (26) 2008, s.62. 28 16 Kuramsal Çerçeve hakları ulusal kurumlarının tabi olduğu bağımsızlık ve katılım ilkelerine tabi olacak bağımsız yapılar kurulması öngörülmektedir (Madde 33/1, 33/2). Bağımsız yapılar içinde, özellikle özürlüler ve onları temsil eden örgütler olmak üzere sivil toplumun katılımı esastır (Madde 33/3). Uluslararası denetimin kilit mekanizması ise Birleşmiş Milletler sistemi içindeki insan haklarının korunmasına ilişkin antlaşmalarla kurulmuş diğer komiteler gibi yarı yargısal bir işlevi olan Engelli Hakları Komitesi'dir (Madde 34). Taraf devletler, Komite'ye, Sözleşme'nin uygulanmasına ilişkin düzenli raporlar sunacaklardır. Sözleşme’ye ek İhtiyari Protokol30 ile getirilen bireysel başvuru yolunun ise, bireysel hak ihlallerinin giderilmesinde olduğu kadar, genel olarak taraf devletleri Sözleşme'den doğan ödevlerini yerine getirmeye yöneltmekte ve Sözleşme'nin normatif içeriğini yorum yoluyla somutlaştırmada özellikle işlevsel olması beklenmektedir.31 Özellikle, erişilebilirlik ve makul uyumlaştırma gibi kavramların içeriğinin ve bu kavramlar çerçevesinde taraf devletlerin ödevlerinin kapsamının somutlaştırılması gibi konularda Komite içtihadı aydınlatıcı işlevde ve bağlayıcı değerde olacaktır.32 2.1.2. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık: Hukuki Boyutu Özürlülere yönelik ayrımcılık kavramının hukuk metinlerine girmesi, doğrudan bu konuda hazırlanan metinlerle değil, öncelikle insan hakları belgelerindeki ayrımcılık yasağının özürlüler açısından da yorumlanmasıyla, daha sonra da ayrımcılık kavramının özürlü kişilerin eşit vatandaşlar olarak içerilmesi sorununu çözecek biçimde Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'nin hazırlanmasıyla mümkün olmuştur. Bütün dünyada ve Türkiye’de Özürlülere yönelik ayrımcılıkla ilgili yasal destekler açısından en önemli gelişme, Birleşmiş Milletlerin 2007 yılında imzaya açtığı, Türkiye’nin de imzalayıp, onaylanmasını 5825 sayılı Kanun’la kabul ettiği “Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme”dir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesine göre, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.)Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” Bu nedenle, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme ve imzalanan diğer sözleşmelerin normlar hiyerarşisi içindeki yeri Anayasa metniyle aynı düzeydedir ve özürlülüğe yönelik ayrımcılıkla mücadelede devletin yükümlülükleri Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme ile çizilmiştir. Bu açıdan Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı yasal temellerin özürlülerin haklarından ve özgürlüklerinden eşit vatandaşlar olarak yararlanmalarını ne derecede desteklediği gözden geçirilecek olursa Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda kanunların uygulanmasında herhangi bir nedenden ötürü doğrudan ayrımcılık yapılması yasaklanmıştır. Anayasa’nın 10. Madde’si kanun önünde eşitliği şöyle düzenler: “Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. … Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” 30 Protokol, 13 Aralık 2006'da BM Genel Kurulu'nda kabul edilmiş ve 3 Mayıs 2008'de yürürlüğe girmiştir. Türkiye Protokolü 28 Eylül 2009'da imzalamıştır, bkz. UN Treaty Collection, http://treaties.un.org/Pages/ViewDetails.aspx?src=TREATY&mtdsg_no=IV-15-a&chapter=4&lang=en (erişim tarihi: 3.9.2010). 31 Kanter, 2007; Lawson, 2007. 32 Lawson, 2008. 17 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 7 Mart 2010 tarihinde kabul edilen, 12 Eylül 2010 tarihinde halk oylamasına sunulan 5982 sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’la Anayasa’nın 10. Madde’sinin kapsamı genişletilmiş ve “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” ibaresi eklenmiştir. Böylece, yalnızca ayrımcılığı yasaklayan kanunun eşit uygulanması ilkesi değil, aynı zamanda kanundan yararlanmada dezavantajlı olan kesimlerin desteklenmesini sağlayacak olan özürlülere yönelik pozitif ayrımcılık ilkesi de Anayasa’ya eklenmiştir. Anayasa’daki bir başka temel madde de eğitim hakkını düzenleyen maddedir. Eğitim hakkını tanımlayan Anayasa’nın 42. Maddesi’nde, bütün vatandaşların eğitim hakkından faydalanmaları güvence altına alınarak, engellilerin eğitim hakkı da güvence altına alınmıştır. Ayrıca, özel eğitime ihtiyacı olanlar için gerekli tedbirlerin alınacağını belirtilerek eğitim hakkından yararlanmada dolaylı ayrımcılık yapılmayacağı da güvence altına alınmıştır: “Madde 42 – Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. ……………. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.” Bu maddede özürlünün değil, toplumun merkeze alındığını görüyorsak da, özel eğitime ihtiyacı olanlara uygun eğitimin sağlanacağı da taahhüt edilmiştir. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti’nin kabul ettiği ve hak ihlali durumunda vatandaşlarına bireysel başvuru hakkı tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 4.11.2000 tarihinde imzaladığı ek 12 no’lu protokol de ayrımcılığı yasaklamaktadır.33 Sözleşmenin 14. maddesi şöyledir: “Bu Sözleşme’de beyan edilen hak ve özgürlüklerin kullanılması cins, ırk, renk, dil, din, siyasal veya başka bir inanç, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, mülkiyet, doğum veya başka bir statü gibi her hangi bir nedenle ayırımcılık yapılmaksızın güvence altına alınır”. Ayrımcılığın “başka herhangi bir statü” ifadesiyle, başka nedenlerle yapılan ayrımcılığın da kapsanabileceği bir tanım yapılmıştır.34 14. maddede ve 12 no’lu protokolde özürlülüğe dayalı ayrımcılık sayılmamış da olsa, bu maddenin ve protokolün özürlülüğü de kapsayacak şekilde tanımlandığı örnek mahkeme kararları vardır.35 Sözleşmenin uygulanmasını denetlemekle görevli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir özürlünün kendine uygun koşullar bulunmayan ortamda karakolda ve cezaevinde bulunması nedeniyle “sıkıntı çekmesi iddiasını haklı görmüş ve bu durumu kötü muamele olarak değerlendirmiş, Sözleşmenin 3. maddesinin ihlali olarak saymıştır.”36 Bu durumda, mahkemenin dolaylı ayrımcılığı da kapsayacak biçimde bir tanımı esas aldığı açıktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vatandaşlarına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru hakkı tanıdığı için, mahkeme Türk vatandaşları için bir üst mahkeme haline gelmiştir. Özürlülere yönelik ayrımcılık nedeniyle sözleşmedeki hakların ihlali durumunda ayrımcı yasaları ve uygulamaları iç hukuk yolları tükendikten sonra AİHM’e götürmek mümkündür. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti’nin mevzuatını Avrupa Birliği’ne uyumlulaştırma süreci içinde olduğu göz önünde tutulursa, 2000 yılında kabul edilen Avrupa Temel Haklar Şartı’nın “’Yasa Önünde Eşitlik’ başlıklı 20. maddesinde ‘Herkes, yasa önünde eşittir.’, ‘Ayrımcılık Yasağı’ başlıklı 21. Maddesi’nde ‘1- Cinsiyet, ırk, renk, etnik veya sosyal köken, kalıtımsal özellikler, dil, din veya inanç, siyasi veya başka herhangi bir görüş, bir ulusal azınlığın üyesi olma, hususiyet, doğum, maluliyet, 33 Çakmak, 2006, s.60, 61. Çakmak, 2006, s. 141, 142. 35 Çakmak, 2006, s.141, 142. 36 Çakmak, 2006, s.199. 34 18 Kuramsal Çerçeve yaş veya cinsel eğilim gibi herhangi bir nedenle ayrımcılık yapılması yasaktır’37 ifadesinin yer aldığını da hatırlamak gerekir. Aynı çerçeve içinde, “İstihdamda ve İşte Eşit Muamele konusunda Genel Çerçeve Saptayan 27 Kasım 2000 tarih ve 2000/78 EC sayılı Konsey Talimatı”nın da istihdamda ayrımcılığın önlenmesi amacıyla, çalışan tarafından yapılan şikâyetlerde ispat yükümlülüğünü işverene yüklemesi ve özürlüler için “makul düzenleme” yapılmasını öngörmesi de Türkiye’nin dikkate alması gereken bir referanstır. Uluslararası sözleşmeler, Anayasa çerçevesinin doğrudan politika uygulama aracı olan yasalardaki izdüşümlerine bakılırsa, 1.7.2005 tarihli 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 7.07.2005 tarihli 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile karşılaşılır. Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3. maddesinde, ‘rehabilitasyon’ özürlünün evde, işte ve sosyal yaşamda “kendine ve topluma yeterli olabilmesi”, “toplum ile bütünleşmesi”, “ayrımcılığa karşı tüm tedbirlerin alınması” amacıyla özürlüye verilen koruyucu, tıbbî, meslekî, eğitsel, rekreasyonel ve psiko-sosyal hizmetler olarak tanımlanmıştır. 4. Madde’de, özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamayacağı; “ayrımcılıkla mücadelenin” “özürlülere yönelik politikaların temel esası” olduğu belirtilmiştir. İstihdamla ilgili 14.Madde’de, “işe alımda; iş seçiminden, başvuru formları, seçim süreci, teknik değerlendirme, önerilen çalışma süreleri ve şartlarına kadar olan safhaların hiçbirinde özürlülerin aleyhine ayrımcı uygulamalarda bulunulamaz” ifadesi yer alır. 37. maddeyle, 13.4.1994 tarihli ve 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun, radyo, televizyon ve veri yayınlarında uyulması gereken yayın ilkelerini düzenleyen 4 üncü maddesi, özürlülere karşı şiddetin ve ayrımcılığın teşvik edilmemesini içerecek biçimde değiştirilmiştir. Mülkiyet ilişkilerindeki ve kamu hizmetindeki ayrımcılık, 7.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 122. Maddesi’nde “Ayrımcılık” başlığı ile düzenlenmiştir. Madde şöyledir: “Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yaparak; a) Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir hizmetin icrasını veya hizmetten yararlanılmasını engelleyen veya kişinin işe alınmasını veya alınmamasını yukarıda sayılan hâllerden birine bağlayan, b) Besin maddelerini vermeyen veya kamuya arz edilmiş bir hizmeti yapmayı reddeden, c) Kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen, kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.” Bu konudaki gelişmeler, özürlülüğe dayalı doğrudan ve dolaylı ayrımcılığa karşı anayasal düzeyde hukuki destekleri sağlamakla birlikte, dolaylı ayrımcılık ‘yasa’ düzeyinde tanımlanmamıştır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hukuk düzeninde anayasa maddeleriyle eş düzeyde geçerliliği olan Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme, bu konuda yasaların, düzenlemelerin ve uygulamaların dayanması gereken temeli tanımlamaktadır. Ayrımcılıkla mücadele konusunda hukuksal çerçevenin sağladığı olanakların hayata geçirilmesi ancak hukuki mücadele süreciyle mümkün olacaktır. Bu anlamda, doğrudan hak aramak amacıyla başvuruda bulunulabilecek ya da danışmanlık alınabilecek kurumsal mekanizmaların oluşturulması önemlidir. Türkiye’de bu kurumsallaşma, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları ve büyükşehir belediyelerinin Özürlü Hizmet Birimleri’nde gerçekleştirilmiştir. 37 Ahmet Demir, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve Türk Hukukunda Ayrımcılık Yasağı, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2007. 19 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 20.12.1993 tarihinde kabul ettiği 48/134 sayılı kararla üye ülkelere insan haklarının korunmasında ulusal kuruluşlarının önemini belirten ve üye ülkelere bu tür kuruluşlar oluşturmaları konusunda çağrı yapan bir karar yayımlamıştır. Türkiye’de de 1997 yılında bu çağrıyla uyumlu olarak Başbakanlığın bir genelgesiyle İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu oluşturulmuştur. Daha sonra, bu kurulun yasal statü kazanması ve kurumsallaşması; insan hakları ihlallerini değerlendirecek biçimde örgütlenmesi amacıyla, kuruluş kanunu 21 Nisan 2001 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı kurulmuştur. İnsan Hakları Başkanlığı’nın görevleri arasında, “İnsan hakları ihlâli iddiaları ile ilgili başvuruları incelemek ve araştırmak, inceleme ve araştırma sonuçlarını değerlendirmek ve alınabilecek önlemlere ilişkin çalışmaları koordine etmek”38 yer aldığı gibi, “İnsan hakları ihlâli iddialarını yerinde incelemek ve araştırmak üzere, Başbakanın görevlendireceği bir devlet bakanına bağlı olarak heyetler” oluşturulacağı da belirtilmiştir.39 İnsan haklarının korunmasının garanti altına alınması sürecinin bir parçası olarak, 2 Kasım 2000 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan “İnsan Hakları Kurullarının Görev, Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik”e göre, il ve ilçe insan hakları kurulları oluşturulmuştur. Bu yönetmeliği değiştirmek amacıyla, 23 Kasım 2003 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan “İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik”e göre, il ve ilçe insan hakları kurularının görevleri arasında, “İnsan hakları ihlal iddialarını incelemek ve araştırmak”, “İnsan haklarının korunması ve insan hak ve özgürlüklerinin kullanılmasının önündeki engeller ile hak ihlallerine yol açan sosyal, siyasi, hukuki ve idari sebepleri incelemek, araştırmak ve bunların çözümüne ilişkin valilik veya kaymakamlık makamına önerilerde bulunmak”, “Her türlü ayrımcılığın önlenmesi için gerekli çalışmaları yapmak”40 sayılmıştır. Bu kurullara başvuru şöyle düzenlenmiştir: “İllerde valilik yazı işleri müdürlüğünde, ilçelerde kaymakamlık yazı işleri müdürlüğünde herkesin kolayca ulaşabileceği bir danışma ve başvuru masası oluşturulur. Masaya gelen başvurularla ilgilenmek üzere illerde vali, ilçelerde kaymakam tarafından sürekli bir memur görevlendirilir.”41 Bu başvuruları, “inceleyip ve araştırmak”, “inceleme ve araştırma sonuçlarını değerlendirmek”, “ulaşılan sonuçları konusuna göre Cumhuriyet savcılıklarına ya da ilgili idari makamlara iletmek” ve “sonucunu takip etmek” de il ve ilçe insan hakları kurullarının görevleri arasında sayılmıştır.42 Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından “81 İl İnsan Hakları Kurulu’na ve 892 İlçe İnsan Hakları Kurulu’na yapılan insan hakları ihlâl iddialarına ilişkin sayısal veriler, 2004 yılı başından itibaren 6 ayda bir kamuoyuna açıklamaya başlanmıştır”43 Bu verilerin, 2009 yılı için açıklanan, 2009 Ağustos ayına kadar olan bölümüne bakıldığında, doğrudan özürlü hakları konusunda 84 başvuru olduğunu, bu konudaki başvuruların; özürlü üniversite öğrencilerinin iş talepleri, özürlü aylığı talepleri, özürlü aylığı alan vatandaşların aylıklarının kendileri tarafından kullanılamaması 38 Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü İle Genel Kadro Ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun, Madde 2. http://www.ihb.gov.tr/Hakkimizda.aspx#Kurulus (erişim tarihi: 06.09. 2009). 39 Bu heyetlerin; “Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı temsilcileri ile insan hakları alanında çalışmalar yapan kişi ve meslek kuruluşları arasından inceleme ve araştırma yeri ve konusuna göre Başbakanın görevlendireceği bir Devlet bakanınca beş kişiden az olmamak üzere belirleneceği” belirtilmiştir. Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin… http://www.ihb.gov.tr/Hakkimizda.aspx#Kurulus (erişim tarihi: 06.09. 2009) Ek Madde 6. 40 İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik, Madde 9. 41 İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik, Madde 7. http://www.ihb.gov.tr/KYonetmelik.aspx (erişim tarihi: 06.09.2009). Görevlendirilen memurun hukuk formasyonuna sahip olması gerektiği de belirtilmiştir. 42 İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik Yönetmelik, Madde 13. 43 Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, İnsan Hakları Bülteni: İnsan Hakları İhlal İddiası Başvurularına İlişkin Sayısal Veriler, Ağustos 2010, Sayı: 2010/3 , http://www.ihb.gov.tr/dosyagoster.ashx?id=142 (erişim tarihi: 07.09.2009). 20 Kuramsal Çerçeve nedeniyle yapılan şikayetler, özürlü istihdamının arttırılması konusunda çalışma yapılması talepleri, özürlülerin askerlikten nasıl muaf tutulacağı konusunda bilgi talepleri, özürlülere yönelik şiddet uygulanması, İşyerlerinde ve ulaşımda günlük yaşam ihtiyaçlarının giderilmesinde karşılaşılan sorunlar”, çalışma hakkı açısından da, “özürlü ve üniversite mezunu özürlü vatandaşların iş talepleri” başlıkları altında gruplandığı görülür. Bu kurullardaki başvuru masalarının danışmanlık görevi de olduğu yönetmelikte belirtilmiştir. İnsan hakları alanındaki kurumsallaşma çalışmaları halen devam etmektedir. BM Paris Prensipleri çerçevesinde hazırlanan “Türkiye İnsan Hakları Kurumu” kanunu tasarısı Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sevk edilmiştir. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halk oylamasıyla kabul edilen Anayasa değişiklikleri sonucunda, Anayasanın 74. maddesine eklenen hükümlerle “Kamu Denetçiliği Kurumu”nun kurulması öngörülmüştür. AB uyum sürecinde “Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurumu” kurulması ile İşkenceye karşı Sözleşme’nin İhtiyari Protokolü (OPCAT) onaylanarak ulusal önleme mekanizması oluşturulması doğrultusundaki çalışmalar sürmektedir. Ayrıca, büyükşehir belediyeleri de doğrudan “destek ve danışmanlık”la görevlidir. 16 Ağustos 2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, Büyükşehir Belediyeleri Özürlü Hizmet Birimleri Yönetmeliği’ne göre, 44 “büyükşehir belediyesi ve mücavir alanları içerisinde yaşayan özürlülerin, toplum hayatına katılımını kolaylaştıracak ve toplumsal fırsatlardan özürlü olmayan diğer bireyler gibi eşit faydalanmalarını sağlamak üzere; büyükşehir belediyelerinde özürlülerle ilgili bilgilendirme, bilinçlendirme, yönlendirme, danışmanlık, bakım, sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri verecek olan özürlü hizmet birimlerinin” kurulması öngörülmüştür. Bu yönetmelikle tanımlanan ‘danışmanlık’ işlevi; “birimden yararlanan özürlü bireylerin ve ailelerin özürlülükten kaynaklanan bireysel, ailevi, sosyal, hukuki sorunları ve hakları konusundaki hizmetleri ile özürlülerin ve ailelerinin problemlerine gerçekçi çözümler üretilmesi için yapılan çalışmalar” olarak ifade edilmiştir. Kısaca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, anayasa ve yasalar açısından bakıldığında doğrudan ve dolaylı ayrımcılığın farkında olduğu, ayrımcılığı yasakladığı ve özürlülere yasal destekler ve ayrımcılıkla mücadele edebilecekleri kurumsal mekanizmalar sağladığı söylenebilir. Ayrımcılıkla mücadelede yasal dayanakların ve kurumsal mekanizmaların sağlanması önemli olmakla birlikte, kişiler bu dayanakları farkında değilse sonuç alınmayabilir. Örneğin özürlü bir çocuğun eğitim olanaklarından yararlanması ve eğitimde ayrımcılıkla mücadele etmesi, büyük ölçüde ailesinin bu konuda bilinçli olmasına bağlıdır. Bu nedenle özürlü bireylerin ailelerinin özürlülerin hakları konusundaki bilgisi çok önemlidir. Bu araştırmada anket formunu kendisi cevaplayamayan zihinsel özürlü adına cevap veren yakınlar dikkate alındığı için bu konudaki yazın da önemlidir. Eğitimle ilgili ABD’de zihinsel özürlü çocuğa sahip bir grup ebeveyn arasında yapılan bir çalışmada, ailelerinin çocuklarının eğitim hakkı konusundaki farkındalıkları ve çocuklarını okula yazdırmaları için kendilerine gönderilen formun içeriğinin yeterince farkında olup olmadıkları araştırılmıştır.45 Bu çalışmada ailelerin çoğunun bu konuda bir bilgisi olmadığı saptanmış, bu nedenle bu sorunu aşmak için çeşitli politikalar önerilmiştir.46 Türkiye’de özel eğitim alması gereken çocukları olan anne babalara yönelik olarak bu konudaki mevzuatı bilip bilmediklerinin sorgulandığı bir çalışma yapılmış, annelerin eğitim düzeyi ve çalışıp çalışmadıkları; babaların yaşının mevzuat bilgisi düzeyinde anlamlı bir farklılık oluşturduğunu, çocuğun durumunun anlamlı 44 Büyükşehir Belediyeleri Özürlü Hizmet Birimleri Yönetmeliği, http://www.ozida.gov.tr/yenimevzuat/4-6.htm, (erişim tarihi: 07.09.2009). 45 Boone Posalie ve Patricia Smith, “How Much Do Black Parents with Exceptional Children Really Know About P.L. 94142 and It’s Significance for Them: A Survey”, 1981. 46 Posalie ve Smith, 1981. 21 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması bir fark oluşturmadığı saptanmıştır.47 Bu konuda yapılmış çalışmaların çoğu kamu görevlilerinin ya da özürlü çocuğu olan ailelerin mevzuat bilgisini araştıran çalışmalar olduğu düşünülürse, özürlülerin kendilerinin mevzuatı ne ölçüde bildikleri ve bunun ayrımcılık deneyimleri ve mücadele yöntemleri ile ilişki düzeyinin saptanması, sözleşmenin uygulanmasının denetiminde rol almaları ve özürlülere yönelik ayrımcılıkla mücadele etmeleri gerektiğinde devleti de bu yönde zorlamaları beklenen gruplara yönelik bilgilendirmenin ne ölçüde önemli olduğu saptanmış olacaktır. İngiltere’de Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık Kanunu’nun (The Disability Discrimination Act) bilinip bilinmediğine yönelik yapılan bir çalışmada, kanunun ancak yararlanmış olanlar tarafından bilindiği saptanmıştır.48 Dolayısıyla bu iki sürecin birbirlerini destekledikleri düşünülebilir. Çalışan özürlülerle görüşülerek yapılan bir araştırmada, işe girerken bir özrü olanlar ya da özürlü insanlarla çalışanların özürlülerin haklarıyla ilgili mevzuata dair farkındalık düzeyleri yüksek çıkmıştır.49 Özel eğitimle ilgili mevzuat konusunda yapılan çalışmalar da özürlülerle ilgili mevzuat bilgisi konusunda yapılan çalışmalardır. John Kessell, Gary J. Wingenbach ve David Lawyer’in yaptığı çalışmada, özel eğitim öğretmenlerinden kadın olanların erkek olanlara, yaşlı olanların genç olanlara göre mevzuatı daha fazla bildiğini saptamıştır.50 Isparta’da yapılan bir araştırmada özürlü yakınlarının büyük bir çoğunluğun %47,9 özürlülerle ilgili mevzuat hakkında hiçbir bilgilerinin olmadığını, “pek bilgim yok” diyenlerle birlikte düşünüldüğünde bilgisi olmayan özürlü yakınlarının %64,3 olduğu saptanmıştır.51 Özürlülerin mevzuat bilgisi ile ayrımcılık arasında ilişki kuran az sayıda çalışmadan biri Robert Kilbury, John Benshoff ve Stanford Rubin’in çalışmasıdır.52 Çalışmada, özürlü kişilere yönelik kamu politikası geliştirilmesiyle, erişebilirliğin ve toplumsal yaşama katılımın arttığını, katılım arttıkça, özürlü olanlarla, özürlü olmayanlar arasındaki karşılaşmaların arttığını ve ayrımcılıkla mücadele etmenin mümkün hale geldiğini belirtmiş, bu süreçlerin birbirlerini desteklediğini ifade etmişlerdir.53 ABD’de çeşitli alanlarda özürlülere yönelik ayrımcılığı yasaklayan Engelli Amerikalılar Kanunu’nun (Americans with Disabilities Act) uygulanması konusunda, yasal desteklerle özürlü hakları mücadelesi yapanların toplumdaki önyargılarla ve ayrımcılıkla mücadele etmeleri mümkün hale gelebildiği belirtilmiştir.54 2.1.3. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık: Sosyoloji Boyutu Tarih boyunca özürlülere yönelik ayrımcılık çeşitli şekillerde ortaya çıkmıştır.55 Batı sanayi toplumlarında özürlülük ağırlıklı olarak bireysel bir trajedi olarak algılanmaktaydı.56 Bu durum kuşkusuz sanayi toplumlarında hâkim olan toplumsal üretim biçimi, norm ve değerlerle yakından 47 Sibel Jusuf, Özel Gereksinimli Bireye Sahip Ailelerin Yasalarla Belirlenen Haklara Yönelik Bilgi ve Önem Düzeyine İlişin Görüşlerinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, 2007. 48 Deborah Foster, “Legal obligation or personal lottery?: Employee experiences of disability and the negotiation of adjustments in the public sector workplace”, Work Employment Society, 2007; 21; 67. 49 Foster, 2007, s.72. 50 John Kessell, Gary J. Wingenbach ve David Lawyer, “Relationships between Special Education Confidence, Knowledge, and Selected Demographics for Agricultural Education Student Teachers”, Journal of Agricultural Education, 2009, v50, n2 s.53-63. 51 R. Saim Dalbay, Özürlü Yakınlarının Özürlülere Yönelik Sosyal Politikalara İlişkin Bilgi, Beklenti ve Memnuniyet Dereceleri (Isparta Örneği), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, Isparta, 2009, s.95. 52 Kilbury, Benshoff ve Rubin, 1992. 53 Kilbury, Benshoff ve Rubin, 1992. 54 Kilbury, Benshoff ve Rubin, 1992. 55 Safilios-Rothschield, 1970’den aktaran, Michael Oliver, The Politics of Disablement: A Sociological Approach, St. Martin’s Press, New York, 1990. 56 Barnes, Mercer, Shakespeare, 1999. 22 Kuramsal Çerçeve ilgilidir.57 Özürlülüğe yönelik tıbbi yaklaşımlar bu kanıyı güçlendirir niteliktedir. Sosyal hizmet ve sağlık uzmanları tarafından özürlülerin bedensel veya ruhsal varoluşlarına yönelen sayısız müdahaleler ve aynı zamanda toplumda özürlülere yönelik yok saymadan acımaya kadar uzanan olumsuz tutumlar böyle bir bakışın sonucudur. Özürlülüğe yönelik sosyolojik kuramın gelişimi de bu çerçevede gerçekleşmiştir.58 Sosyolojik yaklaşımın özürlülüğü kavramsallaştırma girişimleri 1940’larda Amerikan sosyolog Talcott Parsons’ın normallik kuramından hareketle ortaya çıkmıştır. Parsons’a göre normal olmak sağlıklı olmaktır, dolayısıyla hastalık ve sakatlık durumları normalden sapma olarak görülmüştür.59 Ancak 1960’lardan itibaren Kuzey Amerika, İskandinav ülkeleri ve Batı Avrupa’da bu yaklaşımı dönüştürmeye yönelik bazı girişimlerin başladığını görmekteyiz. Bu anlayışın temel hedefi, özürlülüğü bireysel yetersizlikten kaynaklanan marjinalleşme ve bağımlılık durumuyla eş tutan toplumsal algıyı ve buna eşlik eden sosyal politika uygulamalarını dönüştürmek şeklinde ifade edilebilir. Buna göre, özürlü birey toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasal engeller nedeniyle kısıtlanmış ve bağımlı bir yaşam sürdürmektedir. Özürlü bireyin tam bir sosyal katılımı gerçekleştirmesinin ve vatandaşlık haklarını kullanmasının önündeki engeller bireysel değil, toplumsaldır.60 Özürlülüğün bu yeni tanımı sakatlık ve özürlülük arasında bir ayrım yapılmasını gerektirmektedir. Bireysel olarak bedensel ya da bilişsel bir yoksunluk ya da kısıtlılığı ifade etmek için sakatlık kavramı daha uygun düşmektedir; buna karşılık özürlülük fiziksel sakatlığı olan kişilerin tam bir sosyal katılımı gerçekleştirmesinin önündeki, çağdaş toplumsal yaşamın neden olduğu engellenmiş ve ya sınırlanmış olma halini ifade eder.61 Özürlü ve özürlü olmayan arasındaki ayrım, insanların yaşamlarına ve toplumsal kimliklerine yönelik algı temelinde ortaya çıkar.62 Bu sebeple, sosyal modele göre, toplumda “normal” olana yönelik algı, yaklaşım ve davranışlar, farklı olarak görülene yönelik algıları, yaklaşımları ve davranışları ve aynı zamanda farklı olarak algılanan kişilerin sosyal varoluşunun koşullarını belirlemesi bakımından önemlidir. Buradan hareketle, bireyin fiziksel ya da bedensel olarak sakatlığı, sosyal olarak “normal” görülen nüfustan farklı algılanmasına yol açıyor ve sosyal yaşama katılımı bakımından engeller yaratıyorsa, sosyal özürlülükten bahsetmek gerekir. Özürlülere yönelik toplumsal algı, yaklaşım ve davranışlar, hâlihazırda bedensel sakatlık nedeniyle dezavantajlı durumda olan kişileri sosyal açıdan daha da dezavantajlı bir durumla karşı karşıya bırakmaktadır. Sosyal modelin hedefi, özürlü kişilerin “toplumun diğer ‘normal’ üyelerinin yapabildiği her şeyi yapabilecek bireyler olarak algılanmaları ve bu bireylerin adeta yarım insanlarmış gibi görülmelerinin engellenmesidir. Tersi bir bakışın yol açacağı en kritik sonuç özürlü bireylere yönelik ayrımcılık”tır.63 Kuramsal açıdan değerlendirildiğinde, ayrımcılık bireylerin farklılıkları üzerinden işler. Belli türden farklılıklara olumsuz değer yüklemek ve sosyal ve ekonomik gücü kullanarak bu farklılıklar üzerinden davranış geliştirmek ayrımcılığa neden olur.64 Özürlülüğün sosyal olarak kavranması ve özürlülere yönelik ayrımcılığın sosyal model üzerinden kavramsallaştırılması sakatlığın önemini ya da uygun tıbbi müdahaleyi reddetmek anlamına gelmez. Aksine özürlülerin yaşam koşullarını dönüştürmek için gereken sosyal politika hedeflerinin oluşturulması için bir yol sunar.65 57 Oliver, 1990. Barnes, vd. 1999. 59 Colin Barnes, “The Social Model of Disability: A Sociological Phenomenon Ignored by Sociologists?”, The Disability Reader: Social Science Perspectives, Tom Shakspeare (ed.), Continuum International Publishing Group, London, 1998. 60 Barnes, vd. 1999. 61 Barnes, 1998; Esra Burcu, 2007. 62 John Swain, Sally French, “Towards an Affirmation Model of Disability”, Disability & Society, 15(4), 2000: 569–582. 63 Morris 2001’den aktaran Burcu, 2007, s. 10. 64 Liz Sayce, “Beyond Good Intentions: Making Anti-discrimination Strategies Work”, Disability & Society, 18 (5), 2003. 65 Barnes, 1998. 58 23 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Öte yandan sosyal model özürlülerin tam bir toplumsal katılımı gerçekleştirmek ve vatandaşlık haklarından tam olarak yararlanmak konusunda karşılaştıkları toplumsal cinsiyet, sınıf, etnik veya ırksal farklılıklardan kaynaklanan başka türden toplumsal eşitsizlik ve ayrımcılık durumlarını da kapsayan bir bakış açısı sağlar. Günümüzde özürlülere yönelik sosyal politika yaklaşımları temel olarak sosyal model çerçevesinde şekillenmektedir. Sosyal model uluslararası düzeyde Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yaptığı tanımlar ve düzenlemeler sonucunda geçerliliğini kabul ettirmekte ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yaygın ve hâkim çerçeveyi oluşturmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin özürlülük konusuna ve özürlü nüfusa yaklaşımı da sosyal model çerçevesinde şekillenmektedir.66 BM çerçevesinde özürlülüğe dayalı ayrımcılığın önlenmesi hedefi, bedensel sakatlıkları nedeniyle eşit muamele görme ve sosyal yaşamın her alanına katılma konusunda engellerle karşılaşan kişilerin önündeki engelleri kaldırma amacını içermektedir. Özürlülere yönelik ayrımcılığın önlenmesi hedefi, gerek kuramsal düzeyde gerekse uluslararası ve ulusal kurumlar düzeyinde öncelikli sosyal politika hedeflerinden biri haline gelmiştir. Özürlülüğün toplumsal etkiler nedeniyle yaşanan bir kısıtlılık deneyimi olarak kavranması, yani sosyal model içinde ele alınması böyle bir anlayışın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Öte yandan özürlülüğe dayalı ayrımcılığın çeşitli türlerinin farklı boyutlarda ortadan kaldırılabilmesi çok taraflı bir anlayış ve çabayı gerektirmektedir. Yalnızca yasal ve idari düzenlemelerin yapılması yeterli olmayıp, bunlardan beklenen yararı elde etmek için bilgi, farkındalık ve katılım boyutlarının da bir arada ele alınması gerekir. Bu çerçevede özürlülüğe dayalı ayrımcılığın ortadan kaldırılması amacıyla bir özürlülük kültürü yaratılması düşüncesi oluşmuştur. Hâlihazırda sosyal modelin ortaya çıkışını bu türden bir özürlülük kültürünün müdahalesinin sonucu olarak değerlendirmek gerekir.67 Özürlülük kültürü yaratma çabasının önemli bir parçasını özürlülerin ayrımcılığa dair algı, deneyim ve ayrımcılıkla başa çıkma yollarını ortaya çıkarmak oluşturmalıdır. Bu sayede ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemelerin muhatabı olan özürlülerin sürece katılımı sağlanmış olacaktır. 2.1.4. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık: Psikoloji Boyutu Özürlü bireylere karşı yapılan ayrımcılığın temelinde önyargı ve kalıpyargıların etkili olduğu söylenebilir. Kalıpyargılar “belirli sosyal gruplar hakkında bilgi ve inançlardan oluşan bilişsel çerçeve ya da kişinin bu gruplara ait oluşu ile sahip olduğu düşünülen tipik özellikler” olarak tanımlanmaktadır.68 Kalıpyargılar diğer kişiler hakkındaki algılarımızı ve yorumlarımızı etkilemektedir.69 Holland ise önyargının “değersizleştirme ve aşırı genellemenin bileşimden oluştuğunu” belirtmektedir.70 Özürlülere karşı olumsuz tutumlar ya da önyargılar birçok çalışmada ortaya konmuş bir olgudur.71 Bowman özürlülere ilişkin tutumların tek boyutlu olmadığını belirtmektedir.72 Yürüttüğü bir çalışmanın bulgularına göre özürlülere ilişkin tutumlar kişinin algılanan özelliklerine göre değişebilmektedir. Örneğin, özür derecesi artıkça, özürlü bireyin iş aktivitelerini başarılı biçimde 66 Burcu, 2007. Panol ve McBride 2001’dan aktaran Burcu, 2007. 68 Judd, Ryan ve Parke,1991’den aktaran, Robert A. Baron ve Donn R. Byrne, Social Psychology, Allyn & Bacon, Boston, 2000, s. 226. 69 Susan A. Basow, Gender stereotypes and roles. Pacific Groves CA: Brooks/Cole, 1992. 70 Morris K. Holland, Psychology: An introduction to human behavior, D. L. Heath Company, Los Angeles, 1974, s. 308. 71 Phyllis A. Gordon, Jennifer Chiriboga Tantillo, David Feldman, Kristin Perrone, “Attitudes regarding interpersonal relationships with persons with mental illness and mental retardation” Journal of Rehabilitation, 70 (1), 2004, 50-56. 72 James T. Bowman, “Attitudes twoard disabled persons: Social distance and work competence”, Journal of Rehabilitation, January/February/March, 1987, 41-44. 67 24 Kuramsal Çerçeve yapabilme becerisi hakkındaki değerlendirmeler de daha olumsuz hale gelmektedir.73 İlgili bir diğer faktör ise, kişiler arası ortamın etkisidir, yani sosyal mesafenin derecesine göre tutumlar değişebilmektedir. Örneğin, yakın ilişki ortamı olmadığında, tüm özürlü kişilere karşı tutumlar daha olumlu hale gelmektedir.74 Yani, ilişki düzeyi yakınlaştıkça, kişilerin etkileşim istekleri de azalmaktadır. Özürlü bireylere ilişkin önyargılar, özürlü bireylerin rollerini gerçekleştirmelerinde, çeşitli hedeflere ulaşmalarında zorluklarla karşılaşmalarına neden olmaktadır.75 Diğer bir deyişle, özürlü bireylerin birçok alanda önyargı temelli olarak ayrımcılığa maruz kalmakta olduğu belirtilmektedir. Kavramsal olarak, ayrımcılık önyargıya sahip olunan grup üyelerine karşı yapılan olumsuz davranış ya da harekete geçen önyargı olarak tanımlanmaktadır.76 Dolayısıyla, kalıpyargılar ve önyargı yüksek oranda ayrımcılıkla ilişkilidir. Deaux, Dane ve Wrightsman tarafından yapılan tanıma göre ise ayrımcılık “diğer grupların üyelerine yapılan davranışlara kıyasla belirli bir grubun üyelerine yapılan haksız davranışlar” olarak tanımlanmaktadır.77 Ayrımcılık doğrudan yapılabilir, örneğin kendileri hakkında önyargıya sahip olunan belirli bir grubun üyelerinden uzak durmak ya da onlara karşı şiddet içeren davranışlarda bulunmak gibi.78 Ayrımcı davranışlar üstü kapalı (dolaylı) biçimde de görülebilir. Dolaylı biçimde önyargıya sahip bireyler önyargılarının ve ayrımcı davranışlarını inkar etme eğilimindedir, önyargı ve ayrımcı davranışları doğrudan değil dolaylı davranışlarında görülebilir.79 Dolaylı ayrımcılık örneklerinden biri göstermelik ödün verme-ya da numunecilik(tokenism)dir. Göstermelik ödün vermede kişiler aslında kuvvetli biçimde önyargıya sahip oldukları grup üyelerine olumlu biçimde davranabilirler.80 Örneğin, bir şirket birkaç özürlü kişiyi işe alır. Böylelikle ayrımcılık yapmadığını göstermiş olur. Ancak, bu kişilere özürlü olmayan kişilerin ilerleyebilecekleri noktalara gelme şansı tanımaz, daha düşük statüde çalıştırabilir. Önyargıyla yakından ilişkili bir başka kavram da sosyal damga (stigma)’dır. “Damgalanmış bireyler, belirli bir sosyal ortamda değersiz görülen bir sosyal kimliği imleyen vasıf veya özelliklere sahip olan ya da öyle olduğuna inanılan kişiler” olarak tanımlanmışlardır.81 Damgalanmış/olumsuz önyargıya maruz kalan grupların üyeleri bu değersizleştirme durumunu içselleştirme eğilimi taşıyabilmektedirler ve bu durum onların olumsuz benlik algısı oluşturmalarına neden olabilir. Kuşkusuz, bu durum her birey için geçerli değildir ancak bazı araştırmalar sosyal damganın benlik algısını zedelediğini göstermektedir.82 Özetle, ayrımcılık ve sosyal damga özürlü bireylerin birçok alanda eşitsiz imkana sahip olmalarına (yetersiz iş imkanı ve dolayısıyla yetersiz gelir, sosyal etkileşimdeki yetersizlikler gibi) neden olmakla kalmayıp, kişilerin psikolojik sağlıklarını da olumsuz olarak etkileyebilmektedir. 2.2. ÇEġĠTLĠ SOSYAL ALANLARDA ÖZÜRLÜLÜĞE DAYALI AYRIMCILIK Bu araştırma kapsamında uygulanan anketin çerçevesi 13 Aralık 2006 tarihinde yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 61/106 sayılı kararı ile kabul edilen ve 3 Aralık 2008 tarihinde 73 Bowman, 1987. Bowman, 1987. 75 Richard F. Antonak ve Hanoch Livneh, “Measurement of attitudes towards persons with disabilities”. Disability & Rehabilitation, 22 (5), 2000, 211-224. 76 Baron ve Byrne, 2000. 77 th Kay Deaux, Francis Dane, Lawrence C. Wrightsman, Social psychology in the ‘90s. 6 Edition. Brooks/ Cole Publishing Company, California, 1993, s. 355. 78 Baron ve Byrne, 2000. 79 Çiğdem Kağıtçıbaşı, Günümüzde insan ve insanlar: Sosyal psikolojiye giriş, 11.basım, Evrim Yayınevi, İstanbul, 2008. 80 Baron ve Byrne, 2000. 81 Crocker, Major ve Steele, 1988’dan aktaran Hogg ve Vaughan, 2007. 82 Hogg ve Vaughan, 2007. 74 25 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 5825 sayılı Kanun’la iç hukuka aktarılan Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmeye dayanmaktadır. Araştırma bulgularının değerlendirilmesinde kullanılmak üzere kuramsal çerçevenin ikinci bölümünde eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, adalet, boş zamanlar, toplumsal yaşam ve ulaşılabilirlik/erişebilirlik olmak üzere sıralanan toplam sekiz başlıkta ulusal ve uluslararası akademik yazın taranarak temel bulgular tartışılmıştır. 2.2.1. Eğitim Sosyal yaşama katılım ve eşit imkânlardan yararlanma konusunda özürlülerin karşılaştığı engellerin önemli bir kısmı eğitim alanına ilişkindir. Özürlülerin karşı karşıya bulunduğu ayrımcı algı, yaklaşım ve davranışlar II. Özürlüler Şurası Eğitim Komisyonu Raporu’nda belirtildiği üzere eğitim konusunda çok geniş bir perspektifi içermektedir.83 Eğitim alanında özürlülüğe dayalı ayrımcılık burada, yalnızca yetişkin özürlü bireylerin eğitim olanaklarından yararlanması açısından ve özel olarak da yüksek öğrenimde özürlü bireylerin karşı karşıya bulunduğu ayrımcılık ile buna yönelik deneyimleri ve başa çıkma yöntemleri çerçevesinde ele alınacaktır. Eğitimin daha temel düzeylerini kapsayan yazın, mesleğe hazırlama işlevi gören meslek liseleri açısından ve eğitim alanında ayrımcılığın önlenmesine yönelik genel sorun alanlarını tespit edebilmek amacıyla değerlendirilecektir. Eğitim imkânlarından faydalanma, özürlü bireylerin kişisel gelişimleri için gerekli bilgi ve beceriyi edinebilmek ve sosyal varoluşunu gerçekleştirmek için olduğu kadar mesleki başarıyı ve ekonomik olarak kendine yeterli ve bağımsız bir yaşamı sağlayacak beşeri sermayeyi edinmek bakımından da büyük önem taşımaktadır. Burcu’nun ‘Türkiye’de Özürlü Birey’ olma başlıklı çalışmasında, örneklem grubu, eğitim imkânlarından yeterince faydalanıp faydalanamadıkları sorusuna %54,9 oranında yeterince faydalanamadıkları şeklinde yanıt vermiştir. Eğitim olanaklarında yeterince faydalandığını düşünenlerin oranı %45,1’dir.84 Oysa Türkiye Özürlüler Araştırması İkincil Analiz Raporuna göre özürlüler eğitim alanında büyük ölçüde engellenmiş ve eşitsiz bir konumda bulunmaktadırlar. Türkiye’de özürlülerin %36, 3’ü okuryazar değildir. %14,9’u okuryazardır ancak bir okul bitirmemiştir. İlkokul mezunu olanların oranı %33’tür. Ortaokul mezunu olanlar %5,2’dir. Bu orana ilköğretim mezunu olduğunu ifade eden %1,4’lük bir oranı da eklemek gerekir. Lise mezunu olan özürlülerin oranı %5, 6 iken lise ve dengi meslek okullarından mezun olanlar %1,3’tür. Yüksekokul ve fakülte mezunu olan özürlüler ancak %1,8’lik bir orandadır.85 Bu sonuçlara göre, Türkiye’de özürlülere eğitim olanaklarının yeterince sağlanmadığı ya da özürlülerin sağlanan olanaklara ulaşamadıkları düşünülebilir. Türkiye’de genç özürlü nüfusun eğitim alanında karşılaştığı ayrımcılık konusunda yeterli sayıda çalışmanın bulunduğunu söylemek pek mümkün değildir. İstatistikî verilerin kısıtlılığı hesaba katıldığında bu alana ilişkin bilginin sınırlılığı ortaya çıkmaktadır. Yine de mevcut verilerden ve alanda yapılan az sayıdaki önemli araştırmalardan bazı sonuçlar çıkarmak mümkündür. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) verilerine göre, 2009 yılında Öğrenci Seçme Sınavı’na (ÖSS) başvuran toplam aday sayısı 1.350.124’tür. Bu adaylardan 1.229.800’ü sınavda başarılı olarak tercih yapma hakkını elde etmiştir. 2009 yılında ÖSS’ye başvuran özürlü aday sayısı 1.404’tür; bu adaylar arasından 1.232’si sınavda başarılı olarak tercih yapma hakkını elde etmiştir. 2004 yılında yüksek öğrenim giriş sınavına 1.728.076 aday katılmıştır. Bunlardan 1.362.208’i bir yüksek öğrenim programına yerleşmeye hak kazanmıştır. Bu adaylardan arasında 1.143 aday özürlüdür ve bunların 83 ÖZİDA, 2005. Burcu, 2007. 85 İsmail Tufan ve Özgür Arun, Türkiye Özürlüler Araştırması 2002 İleri Analizi, http://www.ozida.org, 2006. 84 26 Kuramsal Çerçeve da 817’si bir programa girmeye hak kazanmıştır.86 Görüldüğü üzere beş yıl içerisinde yüksek öğrenime başvuran ve sınavda başarılı olarak bir yüksek öğrenim programına yerleştirilmeye hak kazanan özürlü öğrenci sayısında artış vardır. Bu iyimser bir durum yaratmakla birlikte, genel özürlü nüfusa oranlandığında bu sayının çok yetersiz olduğu anlaşılacaktır. Özürlü adayların karşı karşıya bulundukları eşitsiz durum ve uygulamalar bazen doğrudan ayrımcı örnekler de oluşturmaktadır. Bunlardan biri Görme Özürlüler Derneği, Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği, Türkiye Kas Hastalıkları Derneği ve Türkiye Sakatlar Derneği’nin yasalarda yer alan ayrımcılık yasağına aykırılık gerekçesiyle adli başvurusuna konu olan 2009 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’nda bir üniversitenin tercih yapacak öğrencilere yönelik olarak belirlediği koşul ve açıklamalar içinde yer alan “Özürlü öğrencilere eğitim-öğretim verecek olanağımız olmadığından; özürlü öğrencilerin tercih etmemesi gerekir” ifadesidir. Bu yaklaşım açıkça ayrımcı bir uygulamadır ve yasalara göre suçtur.87 Yüksek öğrenime ulaşmayı başaran özürlü öğrenciler üniversitelerde de pek çok ayrımcı düzenlemeler ve uygulamalar sebebiyle sıkıntı yaşamaktadırlar. Esra Burcu tarafından HacettepeBeytepe Kampüsü öğrencileriyle gerçekleştirilen araştırmaya göre88 özürlü üniversiteli gençlerin, özürlü olmayan üniversiteli gençlerle ortak ihtiyaç ve sorunları paylaştığı söylenebilir; ancak özürlü üniversite öğrencileri bu ihtiyaç ve sorunlarla çok daha fazla karşı karşıya kalmaktadırlar. Buna göre özellikle görme özürlü öğrencilerin ders kaynaklarına ulaşmada sorun yaşadıkları, ortopedik özürlü öğrencilerinse en fazla kampüsün fiziksel koşullarından kaynaklanan sorunlarla başetmek zorunda kaldıkları ifade edilmiştir. Zehra Y. Dökmen ve Şennur T. Kışlak tarafından Ankara Üniversitesi’nin çeşitli fakültelerinde okuyan 35’i özürlü, 35’i de özürlü olmayan 70 öğrenciyle gerçekleştirilen araştırma89 da benzer sonuçlar ortaya koymaktadır. Araştırmanın sonuçlarına göre, iki grup öğrencinin yaşadığı sorunlar benzer niteliktedir, ancak özürlü öğrenciler üniversitenin özürlü öğrencilerin ihtiyaçlarına göre düzenlenmemiş olması nedeniyle ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya kalabilmektedirler. Her iki araştırmanın sonucunun da işaret ettiği gibi, yüksek öğrenime girebilmek özürlü öğrencilerin sosyal yaşamda karşılaştıkları sorunları ortadan kaldırmamaktadır. Ayrımcı düzenleme ve uygulamalar nedeniyle yüksek öğrenim süresince özürlü öğrenciler çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Uluslararası yazın da bu tespitleri destekler niteliktedir. Tinklin ve Hall’ın Barnes’tan aktardığı üzere 1990’da İngiltere’de yapılan araştırmada özürlülerin yüksek öğrenime ulaşamadığı tespit edilmiştir.90 Sözkonusu araştırmaya göre, yükseköğrenimde özürlü öğrencilerin karşı karşıya bulunduğu sorunlar beş kategori oluşturmaktadır. Bunlar fiziksel çevrenin ulaşılabilirliği, bilgiye ulaşma, yüksek öğrenime girme, cesaret kırıcı tavırlar ve normallik varsayımları olarak sıralanmıştır.91 Benzer şekilde West, Kregel, Getzel, Zhu, Ipsen ve Martin’in araştırmasına göre de özürlü öğrencilerin yüksek öğrenimde karşılaştıkları engeller üniversite yönetimi, akademik personel, 86 www.osym.gov.tr Türkiye Sakatlar Derneği, http://www.tsd.org.tr/ayrimciligin-izahi-olmaz-6007. 88 Esra Burcu, “Üniversitede Okuyan Özürlü Öğrencilerin Sorunları: Hacettepe Beytepe Kampusü Öğrencileri Örneği”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 19(1): 83-103, 2002. 89 Zehra Y. Dökmen, Şennur T. Kışlak, “Engelli Olan ve Olmayan Üniversite Öğrencilerinin Demografik ve Psikolojik Özellikleri ile Sorunlarının Karşılaştırılması”, Kriz Dergisi, 12(2): 33-47, 2004. 90 Barnes 1991’den aktaran, T. Tinklin, J. Hall, “Getting Round Obstacles: Disabled Students’ Experiences in Higher Education in Scotland”, Studies in Higher Education, 24, 1999. 91 Tinklin, Hall, 1999. 87 27 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması fakülte ve diğer öğrencilerin anlayış ve işbirliği göstermemesi, uyarlanabilir destek ve barınma hizmetlerinin yokluğu ve binaların erişilmezliği şeklinde sıralanmıştır.92 Gerek yüksek öğrenim düzeyinde gerekse genel ve özel amaçlı eğitim imkânlarından yararlanmada özürlülerin karşılaştıkları engeller, çalışma hayatında özürlülerin sorunlar yaşamasının önemli nedenlerinden biridir. Belirli bilgi ve becerilerden yoksun olma işe girme aşamasında özürlü bireyler için temel bir istihdam edilmeme ya da düşük istihdam, istihdam koşullarında ise düşük ücret alma nedeni olmaktadır.93 Öte yandan Deal’e göre özürlülüğe dayalı gizli ayrımcılığın ifadeleri aynı zamanda özürlülerin eğitim imkânlarından eşit şekilde yararlanmasının önünde doğrudan ayrımcı yaklaşım, düzenleme ve davranışlar kadar engelleyici sonuçlara yol açmaktadır. Örneğin eğitimin daha temel düzeyleri söz konusu olduğunda, özürlü çocukların okulların sağlayacağı gerekli destekler sayesinde kaynaştırma ortamında eğitim görmelerinden ziyade daha yüksek kalitede eğitim alabilecekleri inancıyla ayrı okullarda eğitim görmelerini destekleme, özürlülerin özürlü olmayanlarla anlamlı sosyal etkileşim imkânını kısıtlayıcı bir sonuç ortaya çıkarmaktadır.94 Kaynaştırma, gerektiğinde özel eğitim hizmeti desteği sağlanması koşuluyla özürlü öğrencilerin özürlü olmayan öğrencilerle aynı eğitim ortamlarında eğitilmesi olarak tanımlanabilir.95 Gerek doğrudan ayrımcılığın gerekse gizli ya da dolaylı ayrımcılığın eğitim alanında ortadan kaldırılmasını gerçekleştirmek üzere “herkese eşit eğitim fırsatı sağlanması” ilkesiyle uygulanan ve yaygınlık kazanan kaynaştırma eğitimi, eğitimden beklenen bireyin ihtiyaç duyduğu bilgi ve becerinin sağlanması ve sosyalleşme işlevlerini yerine getirmesi açısından olumlu bir yaklaşım olarak görülmektedir.96 Yazında özürlü öğrencilere yönelik özel eğitim kurumlarının mı yoksa kaynaştırma eğitiminin mi daha iyi olacağı yönünde tartışmalar çeşitlilik göstermektedir. Burada söz konusu yazın tartışılmayacak, ancak kaynaştırma eğitimini ayrımcılığın önlenmesi açısından değerlendiren çalışmalara değinilecektir. Yazında kaynaştırma eğitimi sonucunda öğrencilerin özürlü öğrencilerle arkadaşlık ilişkileri kurdukları ve sosyal etkileşim düzeyinin karşılıklı olumlu sonuçları olduğuna dikkat çekilmektedir. Karşılıklı, anlamlı bir sosyal etkileşim, özürlü öğrencilerin akranları yani diğer öğrenciler tarafından kötü muameleye maruz bırakılma durumunu dışlamaktadır. Benzer olumlu tutum ve davranış modelleri özel eğitim kurumları söz konusu olduğunda gelişememektedir. Bu durumda özürlü öğrencilere yönelik kötü muamele ve ayrımcı tutumlar gözlenmektedir. 97 Kaynaştırma eğitiminde başarı sağlanması eğitim hizmeti veren ve bu hizmetten faydalanan kurum ve kişilerin özellikleriyle yakından ilişkilidir. Özürlü bireyleri iş yaşamına hazırlamada önemli bir rolü olması beklenen mesleki eğitim veren okullar üzerine Mutluoğlu tarafından gerçekleştirilen Türkiye’de çıraklık eğitim sistemini özürlüler açısından irdeleyen çalışmada mesleki eğitim merkezleri, meslek odaları ve özürlülere yönelik çalışan gönüllü kuruluşların yöneticilerinin 92 West vd. 1993’ten aktaran Paul Stanley, “Student with Disabilities in Higher Education: A Review of the Literature”, Collage Student Journal, Vol. 34, Issue 2, 2000. 93 Yelin & Cisternas, 1996’dan aktaran, Brett O’Hara, “Twice Penalized: Employment Discrimination against Women with Disabilities”, Journal of Disability Policy Studies, Vol. 15, No. 1, 2004. 94 Mark Deal, “Aversive Disabilism: Subtle Prejudice toward Disabled People”, Disability & Society,Vol. 22, No. 1, January 2007. 95 Gulliford ve Upton, 1992; Kırcaali İftar, 1992; Osborn ve Dimattia, 1994’ten aktaran Sema Batu, Gönül Kırcaali İftar, Yıldız Uzuner, “Özel Gereksinimli Öğrencilerin Kaynaştırıldığı bir Kız Meslek Lisesindeki Öğretmenlerin Kaynaştırmaya İlişkin Görüş ve Önerileri”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 5(2), 2004: 33–50. 96 Özlem Gözün ve Ahmet Yıkmış, “Öğretmen Adaylarının Kaynaştırma Konusunda Bilgilendirilmelerinin Kaynaştırmaya Yönelik Tutumların Değişimindeki Etkililiği”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 5 (2), 2004: 65–77. 97 G. Bunch; A. Valeo, “Student Attitudes Toward Pers with Disabilities in Inclusive and Special Education Schools”, Disability and Society, 19 (1), 2004: 61–76. 28 Kuramsal Çerçeve özürlülerin çıraklık eğitimine daha etkili ve yaygın şekilde katılımlarıyla ilgili önerilerde hemfikir olunduğu gözlemlenmiştir. Ancak, yöneticilerin yaklaşımları özürlülere ayrı yerlerde ve ayrı programlarda iş eğitimi verilmesi gerektiği şeklindedir. Bu da bir çeşit ayrımcılık olarak değerlendirilmelidir.98 Öte yandan gerek mesleki eğitimde, gerekse örgün eğitimde özürlü öğrencilere yönelik ayrımcı yaklaşımların düzeltilmesinde eğitimcilerin farkındalık düzeylerinin artırılmasına yönelik çabaların olumlu sonuçlar doğurabileceği de yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Gözün ve Yıkmış tarafından gerçekleştirilen araştırmada99 öğretmen adaylarının kaynaştırma eğitimi sonrasında kaynaştırmaya ilişkin tutum ve yaklaşımlarında olumlu bir değişim olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla, mevcut yazın da göstermektedir ki, öğretmenlerin konuya ilişkin bilgi eksikliği vardır; hizmet içi ve yardımcı destek eğitimlerinin, eğitim alanında özürlü öğrencilere karşı öğretmenlerin bilgi ve deneyim eksikliğinden kaynaklanan ayrımcılığın ortadan kaldırılmasında önemli bir açığı kapatması beklenebilir. Ayrıca, yapılan çalışmalar gerek öğretmenlerin gerekse anne-babaların kaynaştırma eğitimi ve özürlü öğrencilerin özel ihtiyaçlarıyla ilgili olarak bilgilendirilmelerinin tutum ve görüşlerinde farklılık yaratmak açısından çok önemli sonuçları olduğunu göstermiştir.100 Öte yandan eğitim alanında özürlülere yönelik ayrımcılığın önlenmesi açısından yazında önem atfedilen bir husus ta özürlü öğrencilerin karşılaştıkları engelleri bireysel sorunlar olarak algılamanın ötesine geçerek bunu daha geniş bir bakış açısını içerecek şekilde sosyal ve kurumsal açıdan ayrımcılık olarak tanımlayabilmeleridir.101 Böylece başa çıkma yöntemlerinin ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına yönelik daha sistemli çabaları doğuracağı düşünülebilir. Eğitimde bütünleşmiş, ama aynı zamanda farklılaşmış bir yaklaşıma ihtiyaç vardır; başka bir ifadeyle kapsayıcı yaklaşımdan hareketle özürlü öğrencilerin farklı ihtiyaçlarına duyarlı ama aynı zamanda onlara eşit şartlarda eğitim hizmeti sağlanması yönünde bir eğilim yazında ifadesini bulmaktadır.102 2.2.2. ÇalıĢma ve Ġstihdam Özürlülerin çalışma yaşamından uzak kalma nedenleri çeşitli ayrımcı davranış ve düzenlemelerle ilişkilidir. Bunlar arasında kötü muamele (sözel, psikolojik ya da fiziksel) gibi doğrudan ayrımcılık sayılabilecek davranışların yanı sıra, ücret ayrımcılığı, iş güvensizliği gibi daha dolaylı ayrımcılık türleri, ya da binalara erişme ve ulaşımdaki yetersizlikler de sayılmaktadır.103 Barnes’a göre, özürlüler çalışmak istemedikleri için değil, çalışmak istedikleri halde çalışmaları önündeki engelleri aşamadıkları için çalışamamaktadırlar.104 Özürlülerin çalışma yaşamına katılımı İstihdam konulu IV. Özürlüler Şurası Komisyonu Raporu’nda vurgulandığı üzere, özürlülere yönelik genel sosyal politikanın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Raporda, özürlülerin çalışma hakkının bir insan hakkı olarak değerlendirilmesi gerektiği ve özürlülerin istihdamının sağlanması ve sürdürülmesinin sosyal devletin temel görevleri 98 Mutluoğlu, 2008’den aktaran ÖZİDA, 2006. Gözün ve Yıkmış, 2004. 100 Şahbaz, 1997; Baykoç Dönmez, Aslan ve Avcı, 1997’den aktaran Batu vd. 2004. 101 Susan Holloway, “The Experience of Higher Education from the Perspective of Disabled Students”, Disability and Society, 16(4), 2001: 597–615. 102 Jackie Goode, “ ‘Managing’ Disability: Early Experiences of University Students with Disabilities”, Disability and Society, 22(1) 2007: 35–48. 103 Rob Kitchin, Peter Shirlow ve Ian Shuttleworth, “On the Margins: Disabled People’ s Experience of Employment in Donegal, West Ireland”, Disability & Society, Vol. 13, No. 5, 1998. 104 Barnes 1994’ten aktaran Kitchin vd. 1998. 99 29 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması arasında olduğu vurgulanmıştır. Bu çerçevede özürlülerin istihdamının sağlanması ve sürdürülmesine yönelik olarak alınacak önlemlerin gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde özürlülere yönelik sosyal politika hedefleriyle örtüşen nitelikte olduğu belirtilmiştir. Raporun işaret ettiği üzere, özürlülerin istihdama katılabilmeleri, sosyal yaşama eşit imkânlar çerçevesinde katılabilmenin bir göstergesi olduğu kadar bir koşuludur da. Buradan hareketle, özürlülerin en fazla sorunla karşılaştıkları alanlardan biri de çalışma yaşamı olarak ortaya çıkmaktadır.105 Özürlüler İdaresi Başkanlığı'nın 2003 yılı Aralık ayında açıkladığı Türkiye Özürlüler Araştırması sonuçlarına göre, Türkiye’de nüfusun %12.29’unu oluşturan özürlülerin çalışma hayatına katılma oranı sadece yüzde 21,7’dir. Başka bir ifadeyle, her beş özürlüden yalnızca biri işgücü piyasasında yer almaktadır.106 Çalışmaya ilişkin olarak belirtilen düşük istihdam düzeyi, özürlülerin iş yaşamına girişte ve işi sürdürme konusunda karşı karşıya bulundukları engelleri tespit etmek açısından bir hareket noktası olmalıdır. Özürlülerin çalışma hayatında karşılaştıkları ayrımcılık, işe girme aşamasından başlayarak, iş yaşamında karşılaştıkları sorunları da içine alacak şekilde çeşitli sorunları kapsamaktadır. Bu sorunlar 4 temel kategori çerçevesinde ele alınabilir. Bunlar: 1.İşe Alınma Aşamasında Ayrımcılık, 2. İş Yaşamında Ayrımcılık, 3. Fiziksel Çevrenin Erişilebilir Olmaması Nedeniyle Yaşanan Ayrımcılık, 4. Çoklu Ayrımcılık Durumlarıdır. 2.2.2.1. ĠĢe Alınma AĢamasında Ayrımcılık “Türkiye’de Özürlü Birey Olma” araştırmasında görüşülen özürlülerin yarısının ya herhangi bir işte çalışamadığını ya da düzensiz/devamsız, sabit olmayan işlerden gelir elde ettiklerini tespit edilmiştir. Araştırmaya göre özürlü bireyler iş ve meslek edinme sorunları yaşamaktadırlar. Örneklem grubunun %71,1’lik bir bölümü iş ve meslek edinme imkânlarından faydalanmada güçlük yaşadığını ifade etmiştir.107 Bu sorunların önemli bir kısmının işe ilk alınma aşamasında karşılaşılan engellerle ilişkili olduğu belirlenmiştir. Özürlü bireyler özürlü olmayan bireylere göre daha uzun süreler çalışma hayatından uzak kalmaktadırlar.108 İşverenler açısından ilgili iş alanında deneyim ve yeterli bilgi düzeyine sahip olmanın istihdam açısından gerekli koşulların başında geldiği düşünüldüğünde, uzun süre çalışma yaşamından uzak kalmış olan özürlü bireylerin çalışma alışkanlıklarının azalması ve deneyim eksikliklerinin bulunmasının onların çalışma hayatlarındaki konumlarını olumsuz etkilediği vurgulanmaktadır.109 Özürlüler özürlü olmayanlara kıyasla iki kat daha fazla vasıfsız durumda bulunmaktadır. İngiltere’de 18–19 yaş arasındaki özürlü nüfusun vasıfsızlık oranı %48 iken bu oran özürlü olmayan nüfus açısından %28 olarak verilmiştir. Bu durum özürlülerin iş yaşamına katılma aşamasında engellerle karşılaşmaları anlamına gelmektedir.110 Bu çerçevede yeterli eğitim düzeyine sahip olmayan özürlü bireylerin iş yaşamına girebilmeleri için mesleki eğitim imkânları büyük önem arz 105 TC Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, IV. Özürlüler Şurası, İstihdam, Komisyon Raporları ve Genel Kurul Görüşmeleri, 16-20 Kasım 2009, Ankara. 106 Türkiye Özürlüler Araştırması, 2003’ten aktaran, ÖZİDA, 2005. 107 Burcu, 2007. 108 Yelin & Cisternas, 1996’dan aktaran, O’Hara, 2004. 109 Barnes, 1994’ten aktaran, Dilek Baybora, "Çalışma Hayatında Özürlülere Karşı Ayrımcılık", Sosyal Siyaset Konferansları, 51. Kitap, İstanbul, 2006. 110 Kingsley Purdam, Reza Afkhami, Wendy Olsen ve Patricia Thornton, “Disability in the UK: Measuring Equality”, Disability & Society, Vol. 23, No. 1, 2008. 30 Kuramsal Çerçeve etmektedir. Kitchin, Shirlow ve Shuttleworth’un araştırmasında işe girme açısından meslek eğitiminin önemine dikkat çekilmiştir.111 İşe alınma aşamasında işverenin tutumu da özürlü bireyin işe alınması açısından belirleyici olmaktadır. Shier, Graham ve Jones tarafından Kanada’da 56 kişiyle yüz yüze yapılan görüşmeler ve odak grup çalışmalarına dayanan araştırmaya katılan özürlü bireyler, potansiyel işverenlerin özürlüler karşısında korku duyduğunu söylemişlerdir. Bu sebeple işverenlerin ve şirketlerin eğitimi özürlü bireyler tarafından dile getirilen ortak taleptir. Örneklem grubunun işverenden beklentileri ve işlerinde başarılı olmak için geliştirdikleri yaklaşımlar başka bir ifadeyle çalışma hayatında karşılaştıkları engellerle başa çıkma yöntemleri de analize dâhil edilmiştir. Özürlü bireyler iş başvurusu yaptıkları sırada dikkati özürlerinden başka yere çekmek, ya da özürleri konusunda eğlenceli bir yaklaşım ortaya koyarak hafifsemek gibi yaklaşımlar geliştirdiklerini ifade etmişlerdir. Kişisel olarak yüksek bir tahammül geliştirmek ve özürleri konusunda olumlu bir farkındalık yaratmak gibi başa çıkma yöntemlerinden de bahsedilmiştir.112 Purdam, Afkhamia, Olsen ve Thornton’un çalışmasına göre de işe başvuru sırasında özürlülüğün başvuru sahibinin görüşmeye çağrılması açısından önemli bir engel teşkil ettiği bulgusu öne çıkmaktadır.113 Araştırmalara göre özürlülerin işe alınma süreci daha çok enformel düzenlemeler sonucunda gerçekleşmektedir, bu da resmi sözleşme, istihdam yasaları gibi güvencelerden yoksun olma ve bunun sonucunda özürlülerin düşük ücretli, yarı-vasıflı ya da vasıfsız ve yükselme hedefleri bulunmayan işlerde yoğunlaşmasına neden olmaktadır.114 Çalışma hayatına katılma açısından bir başka sorun grubu da sosyal çevre ve aileden kaynaklanan engellerdir. Wehbi ve El-Lahib tarafından Lübnan’da yürütülen araştırmaya katılan grubun %67’si işsizdir. İşsiz olan 133 kişiden 101’i hiç çalışmamıştır. Hiç çalışmamış bu grubun önemli bir kısmını çalışmalarına ailelerinin engel olduğu zihinsel özürlüler oluşturmaktadır. Ailelerin engel olma nedenleri arasında zihinsel özürlü kişilerin herhangi bir işi yapabilecekleri konusundaki olumsuz düşünceleri ve güvenlik kaygıları bulunmaktadır. Bir başka neden de ailelerin özürlü aile bireylerinin ev içinde basit ev işleriyle ilgilenmelerini daha uygun bulmalarıdır. Hiç çalışmayan diğer özürlü grubu bedensel sakatlıklarının çalışmaya engel olacağını düşünerek çalışmamayı tercih ettiklerini ifade eden özürlü bireylerden oluşmaktadır. Araştırmaya göre çalışanlar en fazla hizmet sektöründe yoğunlaşmıştır ve %71 gibi bir oranda kendi işlerini yürütmektedirler. Kendi işini yapmayanlar daha çok satış görevlisi ya da fabrika işçisi gibi pozisyonlarda geçici olarak bulunmaktadır. Kendi işini sürdürenler çalışma hayatına girmekteki engeller ve daha önce yaşadıkları olumsuz deneyimler nedeniyle ailelerinin onlar için işyeri açmalarından sonra, çoğunlukla çalışma yaşamına katılmak için fiziksel çevreden kaynaklanan engelleri aşmanın bir yolu olarak evden ya da eve yakın çalışmanın avantajlarını değerlendirerek bunu tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Görüldüğü üzere işe girme aşamasında özürlü bireylerin karşılaştığı kurumsal ve yapısal engeller onların çalışma tercihlerini doğrudan etkilemekte, çalışma hayatına katılma konusunda kişisel başa çıkma yöntemlerine başvurmalarına neden olmaktadır.115 2.2.2.2. ĠĢ YaĢamında Ayrımcılık Esra Burcu’nun araştırmasına göre, örneklem grubuna iş yerinde sorun yaşayıp yaşamadıkları sorulduğunda, çalışan özürlü bireyler büyük bir oranda (%71) sorun yaşamadıklarını söylemişlerdir. 111 Kitchin vd. 1998. Magee, 2004’ten aktaran, Michael Shier, John R. Graham, Marion E. Jones, “Barriers to Employment as Experienced by Disabled People: A Qualitative Analysis in Calgary and Regina, Canada”, Disability & Society,Vol. 24, No. 1, 2009. 113 Pudram vd. 2008. 114 Martin vd. 1989’dan aktaran Kitchin vd. 1998. 115 Samantha Wehbi ve Y. El-Lahib, “The Employment Situation of People with Disabilities in Lebanon: Challenges and Opportunities”, Disability & Society, Vol. 22, No. 4, June 2007. 112 31 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Sorun yaşadığını ifade eden %29 oranındaki özürlü bireyler iş yerinde yaşadıkları sorunların başında %47,5 oranında iş ortamının/işe ulaşımın fiziki olarak uygun olmamasını göstermişlerdir. İş ortamında kabullenilmeme %22,1 oranında ikinci sırada yer alan sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Belirtilen diğer sorunlar %13,7’lik bir oranla özürlü bireyin işinde mesleki bilgi ve becerisini kullanamaması ve %16,7’lik oranla iş yerinin özürlü bireyden verim alamayacağına yönelik anlayışından kaynaklanmaktadır. Güçlük yaşadığını belirten özürlü bireylerin dikkat çektiği sorun alanları, özellikle idari kadrolarda istihdam edilen özürlü bireylerin yükselme imkânlarından uzak olması, özürlülerin yapabilecekleri işler yerine yapamayacakları işlerde istihdam edilmek istenmeleri ya da örneğin görme özürlü bireylerin yalnızca belirli türden işlerde istihdam edilerek sosyal etkileşimden uzak tutulup dolaylı ayrımcılığa uğramaları olarak gösterilmiştir. 116 Gerçekten de yapılan araştırmalar bu bulguyu destekler niteliktedir. Buna göre, özürlü kişilerin toplum üyeleriyle doğrudan temasta bulunacağı görünür pozisyonlarda istihdam edilme sıklıklarının daha az olduğu görülmektedir.117 Ayrıca özürlülere beklenenden daha düşük ücret önerilmektedir. Düşük ücret, ilerideki ücretlerin de düşük olmasına yol açmaktadır. Düşük ücret verilmesinin, özürlülerde iş için aranan vasıfların olmamasından mı yoksa ayrımcılıktan mı kaynaklandığını belirlemek zordur. Pek çok nedene bağlı olarak, özürlüler özürlü olmayan çalışanlara göre daha düşük ücretler alabilmektedirler. Bu nedenlerin başında özürlülerin daha az eğitim ve mesleki deneyime sahip olması gelmektedir.118 Çalışma hayatında ayrımcılığın önemli bir kaynağı işverenin önyargılı yaklaşım ve davranışlarıdır. Kitchin, Shirlow ve Shuttleworth’un İngiltere’de gerçekleştirdiği araştırmaya göre işverenlerin tutumları ayrımcılıktan, umursamazlığa ve korkuya kadar uzanan bir çeşitlilik içindedir. Bu tutumun bir sonucu olarak, özürlülerin iş ortamında kendilerini ispat etmek için daha fazla çaba göstermeleri gerektiği vurgulanmıştır.119 Crudden, Sansing ve Butler da görme özürlüler üzerine gerçekleştirdikleri çalışmalarında benzer bir tespitte bulunurlar. Buna göre işverenler özürlüler karşında korku duymaktadır, öte yandan özürlülerin yapabilecekleri konusunda da farkındalığa sahip değillerdir.120 Ancak, işveren önyargılı olmasa bile iş yerinde ayrımcılık olabilmektedir. Özürlülerin iş ortamında dışlayıcı davranışlara maruz kalmaları onların iş performanslarını düşürmekte ve istihdam alanında karşılaştıkları sorunların pekişmesine neden olmaktadır.121 Shier, Graham ve Jones tarafından Kanada’da 56 kişiyle yüz yüze yapılan görüşmeler ve odak grup çalışmalarına dayanan araştırmada özürlü bireylerin iş yaşamında karşılaştıkları ayrımcılık durumları işverenden kaynaklanan ayrımcılık, etiketleme ve kişisel düzeyde beşeri sermayenin yok sayılması olarak sıralanmıştır. Araştırmada vurgulandığı üzere özürlü bireyler özürlülüğe bağlı olarak karşılaşılan engeller bireysel ve toplumsal olmak üzere iki ayrı düzeyde ifade etmişlerdir. Buna göre işi sürdürebilmek konusunda iki durumdan bahsetmek gerekmektedir: Özürlülüğün işveren tarafından işine son verilmesinde oynadığı rol ve işi sürdürmeyi sınırlayan ve gönüllü olarak işten ayrılmaya yol açan diğer etkenler. Bu ikinci alt başlıkta sıralanan etkenlerin ne derecede gönüllü, kendiliğinden kararlar olduğu ayrıca tartışmaya açıktır. Özürlü bir çalışanın kişisel bakımla ilişkili nedenlerle işinden ayrılması gibi, ilk bakışta gönüllü olarak işten ayrılma nedeni olarak görülebilecek ancak gerçekte ayrımcı yaklaşım ve düzenlemelerden kaynaklanan ve özürlülüğün yaşamını sürdürmek açısından özel ihtiyaçları gerektirmesiyle yakından ilişkili nedenleri göz 116 Burcu, 2007. Oliver, 1990’dan aktaran Baybora, 2006. 118 Elin & Cisternas, 1996’dan aktaran, Brett O’Hara, “2004. 119 Kitchin, vd. 1998. 120 A. Crudden, W. Sansing ve S. Butler “Overcoming Barriers to Employment: Strategies of Rehabilitation Providers”, Journal of Visual Impairment and Blindness, Vol. 99, No. 6, 2005. 121 Özida, 2006. 117 32 Kuramsal Çerçeve önünde bulundurmak gerekmektedir.122 Söz konusu araştırma kapsamında pek çok yanıtın ortaya çıkardığı gibi iş ortamı da özürlüler açısından uygun olmayabilmektedir. Bu sebeple destekleyici iş ortamı hedefi çalışma hayatında iş ortamından kaynaklanan ayrımcılığın ortadan kaldırılması açısından öne çıkmaktadır.123 Araştırmada çalışma hayatında özürlülerin karşılaştığı ayrımcılık ve damgalama başarının önündeki temel nedenler olarak gösterilmiştir. Özürlülükle ilgili konularda kamusal eğitim özürlülerin iş yaşamında eşitlik ve itibarını destekleyecek temel yöntem olarak savunulmuştur. Bunun içinde özel olarak işverenlerin ve diğer çalışanların özürlülerin iş yaşamında karşılaştıkları engeller ve yaşadıkları deneyimler konusunda eğitilmeleri en önemli sosyal politika hedefi olarak ortaya çıkmaktadır.124 Bu noktada vurgulanması gereken bir konu da doğrudan ayrımcılık ile dolaylı ya da gizli ayrımcılık olarak nitelenen ayrımcılık içeren yaklaşım ve uygulamalar arasındaki gerek hukuki gerekse uygulama alanında mevcut olan farklılıktır. İstihdam alanında özürlülere yönelik doğrudan ayrımcılığın evrensel düzeyde kurumsal ve hukuki açıdan ortadan kalkma eğiliminde olduğu söylenebilir. Çalışma hayatında özürlülerin sayısında belirli bir artış olması bunun göstergelerinden biridir. Ancak, aynı tespiti gizli ayrımcılık açısından yapmak daha zordur.125 Çalışma hayatında gizli ayrımcılık ya da dolaylı ayrımcılık olarak nitelenen ayrımcı yaklaşım ve uygulamaların sonuçları doğrudan ayrımcılığın yarattığı sonuçlar kadar şiddetli olabilmektedir. Bununla birlikte gizli ayrımcılığın yada diğer bir ifadeyle dolaylı ayrımcılığın tespit edilebilmesi daha zordur. Çeşitli işlerde istihdam edilen özürlü kişilerin daha düşük ücret karşılığı çalışmaları,126 daha düşük kariyer beklentisi içinde olmaları ve daha az mesleki destekle karşılaşmaları127 gizli ayrımcılığın varlığını ortaya koyan göstergelerdir. Yapılan araştırmalar, özürlü çalışanların özürlü olmayan çalışanlarla karşılaştırıldığında benzer düzeyde başarı gösterseler bile işverenler tarafından gelecekteki iş performanslarının düşük olacağı beklentisiyle daha az desteklendiklerini ortaya koymaktadır.128 Gizli ayrımcılığın bir sonucu olarak, istihdam edilen özürlülerin 1/3’ünün istihdam edildikleri tarihi izleyen yılda işlerini kaybettikleri tespit edilmiştir. Bu oran özürlü olmayanlarda 1/5’tir.129 İngiltere’de %47’si özürlü olan toplam 2064 kişiyle yapılan araştırmaya göre, örneklem grubundakilerden %17’si işyerinde açık ayrımcılığa maruz kaldığını ifade etmektedir.130 Başka türden önyargı ve adil olmayan muameleden bahsedenlerin oranıysa %37’dir. Buradan hareketle çalışma hayatında özürlülerin katılımını ve eşit imkânlardan yararlanmalarını engelleyen ayrımcılığın ortadan kaldırılması hedefinin doğrudan ayrımcılığı içeren yaklaşım, düzenleme ve davranışlar kadar gizli/dolaylı ayrımcılığı da içermesi gerektiği vurgulanmalıdır. 2.2.2.3. Fiziksel Çevrenin EriĢilebilir Olmaması Nedeniyle YaĢanan Ayrımcılık Özürlü bireylerin istihdam ve çalışma hayatına katılımı açısından önemli sorun başlıklarından biri de işyerine ulaşabilme konusudur. Kitchin, Shirlow ve Shuttleworth’un araştırmasına göre toplu taşımada gerekli ve yeterli düzenlemelerin yapılmaması ve aynı zamanda iş yerlerinin fiziksel ulaşılabilirlik koşullarını sağlayamaması özürlülerin işe girmede olduğu kadar işi sürdürme konusunda da karşı karşıya bulundukları en büyük zorluk olarak ifade edilmektedir. Toplu taşımada gerekli ve yeterli düzenlemelerin yapılmaması özürlülerin işe ulaşmada yaşadıkları zorlukların 122 Magee, 2004’ten aktaran, Shier, Graham, Jones, 2009. Scheid 2005’ten aktaran, Shier vd. 2009. 124 Shier vd. 2009. 125 Deal, 2007. 126 Blackaby, vd. 1999’dan aktaran Deal, 2007. 127 Colella & Varma, 1999’dan aktaran Deal, 2007. 128 Adrienne Colella, Arup Varma, “Disability-Job Fit Stereotypes and the Evolution of Persons with Disabilities at Work”, Journal of Occupational Rehabilitation, 9(2), 1999: 79–95. 129 Burchardt, 2000’den aktaran Deal, 2007. 130 Deal, 2007. 123 33 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması başında gelir. Öte yandan iş yerlerinin özellikle ortopedik özürlüler açısından ulaşılabilir olmaması da önemli sorun alanlarından biridir. Bu çerçevede vurgulanması gereken önemli bir husus, iş yerine ulaşma imkânları sağlanmadığı sürece işverenleri özürlüleri işe almaya ikna etmenin gereksiz bir çaba olarak kalacağıdır. 131 2.2.2.4. Çoklu Ayrımcılık Durumları Özürlü bireylerin karşı karşıya kaldığı ayrımcılığın boyutları ve dereceleri, özürlülüğün yanı sıra sosyal olarak belirlenen normallik ve/veya ideallik kimliklerine bağlı olarak çeşitlilik göstermektedir. Örneğin kadınlar hem toplumsal cinsiyet kimlikleri hem de özürlülük nedeniyle iki kere dezavantajlı bir durumda bulunurlar.132 Özürlü kadınlar aynı zamanda hem toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık hem de özürlülere yönelik ayrımcılıktan kaynaklanan engellerle kuşatılmışlardır. Genel olarak özürlü erkeklere göre özürlü kadınlar ayrımcı tutumlar nedeniyle eve bağımlı bir yaşam sürdürmektedir.133 Gmelch’e göre özürlü kadınların iş gücüne katılımı özürlü erkeklere oranla daha düşüktür ve özürlü kadınlar eğitim kurumlarında daha az yer almaktadırlar.134 O’Hara’ya göre özürlü kadınlar daha düşük ücret almaktadır.135 Benzer bir tespit Wehbi ve El-Lahib tarafından yapılan araştırmada da yer almaktadır. Araştırmaya göre özürlü genç kızlar ve kadınların eğitim ve istihdama katılımı özürlü erkelerden daha düşüktür. Öte yandan özürlü kadınlar aile içinde ev işi yapmakta ya da aile işletmelerinde çalışmaktadırlar; ancak yaptıkları işler ücret karşılığı olmadığından görünür değildir.136 Sonuç olarak özürlü kadınların karşı karşıya bulunduğu çifte ayrımcılık nedeniyle eğitim ve çalışma olanaklarından görece uzak kaldıkları ve aynı zamanda istihdam edilenlerin de çalışma ve istihdam alanında karşılaştıkları sorunların özürlü erkeklere oranla daha fazla olacağı hesaba katılmalıdır. 2.2.2.5. Özürlüler ve Yoksulluk Özürlülük ve yoksulluk arasındaki ilişki çift yönlüdür. Özürlülük yoksulluğu artırırken, yoksulluk da özürlülüğü artırır.137 Kitchin, Shirlow ve Shuttleworth özürlülerin istihdama katılım açısından dezavantajlı bir konumda bulunmalarının ekonomik ve sosyal sonuçlarına dikkat çekmekte ve özürlülerin yaşamlarını sürdürmek için fazladan harcama yapmaları zorunluluğunun bu sonuçları ağırlaştırdığını belirtmektedirler. Özürlüler söz konusu harcamaları ya kendileri karşılarlar ya da bu harcamaları devletin üstlenmesi gerekir. Özürlüler açısından işsizlik durumu veya düşük ücret alma sosyal güvenlik ödemeleriyle karşılanamadığında asgari yaşam standartlarının altına düşme ve yoksulluk söz konusu olabilmektedir.138 Bu çerçevede, işsizliğin özürlüler açısından sonuçları sosyal tecrit/yalnızlık, kimlik yoksunluğu, düşük öz güven ve öz saygı olarak sıralanabilir.139 Özürlüler hane 131 Kitchin, vd. 1998. William John Hanna; Betsy Rogovsky, “Women with Disabilities: Two Handicaps Plus”, Disability, Handicap and Society, 6(1), 1991: 49–63. 133 Boylan, 1991’den aktaran Lina Abu Habib, “Women and Disability, Don’t Mix!:Double Discrimination and Disabled Women’s Rights”, Gender and Development, 3(2), 1995: 49-53. 134 Gmelch, 1998’den aktaran, Diane E .Taub, Penelope A. McLorg, April K. Bartnick, “Physical and Social Barriers to Social Relationships: Voices of Rural Disabled Women in the USA”, Disability & Society, Vol. 24, No. 2, 2009. 135 O’Hara, 2004. 136 Wehbi, El-Lahib, 2007. 137 Kauppinen, 1995’ten aktaran Peter Beresford, “Poverty and Disabled People: Challenging Dominant Debates and Policies”, Disability and Society, 11(4), 1996: 553–567. 138 Berthoud vd. 1993’ten aktaran Kitchin, vd. 1998. 139 Lonsdale, 1990’dan aktaran Kitchin vd. 1998. 132 34 Kuramsal Çerçeve içinde düşük ücretli ya da çalışmayan konumunda bulunmalarına rağmen, yaşamlarını sürdürmeleri için daha fazla masrafla karşılaşmaktadırlar.140 Buradan hareketle, yüksek yaşam ve bakım masrafları da düşünüldüğünde özürlüler açısından bir diğer önemli sonucu borçluluktur.141 Burchardt da özürlülerin özürlü olmayanlara göre daha fazla yoksulluk riski altında olduğunu belirtmiştir.142 Ayrımcılık çoğu zaman yoksulluk deneyimine eşlik eden bir sosyal engel kümesi nedeniyle yoksulluk deneyimini karmaşıklaştıran ve sonuçlarını ağırlaştıran bir işlev görür.143 Türkiye’de Sultanbeyli ölçeğinde 15 yaş üzeri 96 özürlü bireyle gerçekleştirilen anket çalışmasına dayanan, özürlülük ve yoksulluk arasındaki ilişkiyi analiz eden araştırmanın sonuçlarına göre, alanın demografik özellikleri nedeniyle niteliksiz ve çalışmayan işgücü fazla olan Sultanbeyli’de özürlüler eğitim eksikliği ve iş bulamama nedeniyle çalışamamakta ve büyük oranda devletten ve sivil toplum kuruluşlarından aldıkları yardımlarla yaşamlarını sürdürmektedirler. Yapılan görüşmelerde örneklem grubundakilerin çalışmak istedikleri halde iş olanaklarının kısıtlılığı, eğitim düzeyinin çok düşük olması ve niteliksiz iş gücünün varlığı nedeniyle iş bulamadıkları ortaya çıkmıştır. Formel iş imkanlarından yararlanamayan özürlüler, enformel yollarla, örneğin hemşerilik dernekleri gibi dışa kapalı ve mevcut sosyal ilişkileri yeniden üreten sosyal mekanizmalar aracılığıyla yaşamlarını sürdürme stratejileri geliştirmektedirler. Bunu başaramayanlar devlet ve sivil toplum kuruluşları (yardım dernekleri) tarafından verilen desteklerle yaşamını devam ettirmeye çalışmaktadır.144 2.2.3. Sağlık Hizmetlerinde Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık Sağlık hizmetlerine erişimde karşılaşılan ayrımcılık, doğrudan hizmete erişmekte yaşanan sorunlar hakkında ya da hizmete erişememekten kaynaklı olarak özürlü bireylerin sağlık göstergelerindeki olumsuzluklar hakkında yapılan araştırmalarda görünür hale gelmiştir. Araştırmalar özürlü bireylerin diğer bireylere göre temel önleyici sağlık hizmetlerine erişmekte pekçok engelle karşılaştığını göstermiştir. Özürlüler temel önleyici hizmetleri toplumun özürlü olmayan bireylerine göre daha az kullanırlar.145 Ayrıca bu grubun genel sağlık göstergeleri özürlü olmayanlara göre daha olumsuz146, önlenebilir acil servis başvuruları daha fazladır.147 Aynı zamanda ihtiyaçlarının karşılanmadığı yolundaki bildirimleri daha yüksektir.148 Sağlık hizmetlerine erişimde karşılaşılan engeller; ilgili yazında “yapısal-çevresel” ve “süreçle ilgili” olmak üzere149 ya da “yapısal”, “finansal” ve “kişisel/kültürel” olmak üzere çeşitli başlıklar altında150 incelenmiştir. Bu tür ayrımcılığın kaynağıyla ilgili bir sistematizasyonun sağlık alanındaki ayrımcılığı anlamak açısından yararlı olacağı düşünülerek, sağlık hizmetlerinden yararlanmada 140 Smith vd. 2004 ve Thornton 2005’ten aktaran Purdam vd. 2008. Grant 1994’ten aktaran, Purdam vd. 2008. 142 Burchardt 2004’ten aktaran, Purdam vd. 2008. 143 Beresford, 1996. 144 Mehmet Turgut, “Sultanbeyli Ölçeğinde Özürlülük ve Yoksulluk”, http://www.ibb.gov.tr/sites/sdb/Documents/isom/ayin_makalesi.pdf (İstanbul Büyükşehir Belediyesi). 145 Diab& Johnston 2004’den aktaran Karen Hwang, Mark Johnston, David Tulsky, Trevor Dyson-Hudson ve Eugene Komaroff, Journal of Disability Policy Studies, 2009: 20; 28; Schopp, Sanford, Hagglund, Gay & Coatney 2001’den, Steinberg, Willings, Barmada, & Sullivan 2002’den aktaran Mari-Lynn Drainoni, vd. “Cross-Disability Experiences of Barriers to Health-Care Access” Journal of Disability Policy Studies, Vol. 17, no. 2, 2006, s. 102. 146 Campbell, Sheets & Strong 1999; Thompson 1999’dan aktaran Hwang vd. 2009, s. 28. 147 Bindman vd. 1995’den; Campbell vd. 1999’den, Langendoen, 2004’den; Thompson 1999’dan aktaran Hwang vd. 2009, s. 28; Couglin vd. 2002’den, Long vd. 2002’den aktaran Drainoni vd. s.102. 148 Iezzoni vd. 2002’den; Jha vd. 2002’den; Kroll, Beatty,& Bingham 2003’den; Kroll& Neri, 2004’den aktaran Hwang vd. 2009, s. 28. 149 Kroll, 2006’dan aktaran Karen Hwang vd. 2009, s.29. 150 Institute of Medicine 1991’den aktaran Mari-Lynn Drainoni vd., 2006, s.102. 141 35 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması “yapısal engeller” ve “kişilerden kaynaklı engeller” başlıkları temel alınmıştır. “Yapısal engeller” başlığı, fiziksel çevre, düzenlemeler, yasalar ve yönetmeliklerden kaynaklı olarak sağlık sisteminin kurgusu, sigortanın sadece sağlık hizmetlerini kapsaması sorunu gibi kişilere bağlı olmayan engelleri tanımlamak için kullanılırken, “kişilerden kaynaklı engeller” başlığı, sağlık personelinin tutumundan kaynaklanan engelleri tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. 2.2.3.1. Sağlık Hizmetlerinden Yararlanmanın Önündeki Yapısal Engeller Yapısal engeller arasında rampaların, park yerlerinin, erişilebilir muayene odalarının, uygun araç gerecin olmaması, sağlık hizmetinin sunumunun kurgusu nedeniyle yaşanan ayrımcılık sayılabilir. Ortopedik özürlülerin genel olarak erişimle ilgili fiziksel-çevresel uygunlukla ilgili karşılaştığı engeller, sağlık alanında uygun araç gerecin ve muayene odalarının sağlanmasıyla ilgili engeller biçiminde görünmektedir. Esra Kilimcioğlu Güler’in bir ildeki hastaneleri incelediği çalışmasında, özürlülerin sağlık raporu almak için başvurmak zorunda oldukları tam teşekküllü bir devlet hastanesinde hastaların üst kattaki polikliniklere kucakta taşınmak zorunda olduğunu saptaması bu tip engellerin boyutu konusunda çarpıcı bir örnektir.151 Fiziksel-çevresel engeller pekçok ülkede hala sorundur. ABD’de yapılmış bir çalışmada özel muayenehanelerin çoğunun sevk sistemi ya da fiziksel erişilebilirlik açısından erişilebilir olmadığı saptanmıştır.152 ABD’de yapılmış bir başka araştırmada örneklem grubunun üçte ikisinin özel kliniklerden ve özel kişisel yardım hizmetlerinden yararlanmakta güçlük çektikleri saptanmıştır.153 Türkiye’de yapılmış az sayıda araştırmada da, Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda bir genelgesi154 olmasına rağmen devlet hastanelerinde bile sorunların sürdüğü saptanmıştır. Yapısal engeller arasında değerlendirilen sağlık sisteminin finansmanından kaynaklı sorunlara bakılırsa, ABD’de özürlülerin sağlık hizmetlerine erişimiyle ilgili yapılmış araştırmalarda, daha yüksek oranda özürlü olanların ve daha ciddi sağlık sorunları olanların ekonomik açıdan daha fazla güçlük yaşadığı belirtilmiştir.155 Ayrıca, destekleyici araç gereç ve rehabilitasyon hizmetinin karşılanıp karşılanmaması da, örneğin ABD’de yaygın bir sorundur.156 Türkiye’de özürlülerin sağlık hizmetinden yararlanmalarıyla ilgili araştırmalar yok denecek kadar azdır. Türkiye’de yapılmış araştırmalara bakıldığında, Said Bodur ve Yasemin Durduran’ın bir ilde özürlü çocukların sağlık hizmetlerinden yararlanması hakkında yaptıkları çalışmada; özürlü çocukların ailelerinin %16,7’sinin sağlık güvencesinin olmadığı, çoğunun ilk tercih ettikleri sağlık kuruluşunun hastaneler olduğu (%53,5), ailelerin %28,3’ünün bu kurumları fiziksel olarak uygun bulmadığı saptanmıştır.157 Ayrıca, zihinsel özürlü çocukların gerekli ve yeterli koşulları sağlamakta güçlük çektiği, ailelerin özürlü çocuğu olmayan ailelere göre sağlık bakımı için birkaç kat daha fazla kişisel harcama yapmak zorunda kaldığı saptanmıştır.158 Türkiye’de bir ilde özürlü yakınlarıyla yapılmış bir araştırma sağlık hizmetine erişmekte en çok talep edilenin süreçle ilgili pozitif ayrımcılık yapılması ve katkı payı alınmaması olduğu (%33,8), sağlık hizmetinin ücretsiz olması 151 Esma Kilimcioğlu Güler, Tıbbi Ortamların ve İlişkilerin Engelli Kişilere Uygunluğunun Etik Yönden Değerlendirilmesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı, Adana, 2005. s. 137. 152 Grabois, Nosek, & Rossi, 1999’dan aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. 153 Hagglund, Clark, Conforti, & Shigaki, 1999’dan aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. 154 Sağlık Bakanlığı’nın 05.06.2008 tarihli, 2008/43 no’lu genelgesi. 155 Beatty & Dhont, 2001’den; Jha vd. 2002’den aktaran Hwang vd. 2009, s.29. 156 Bingham & Beatty 2003’den aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. 157 Said Bodur ve Yasemin Duduran, “Konya’da engelli çocukların sağlık hizmetlerinden yararlanma ve beklenti durumu”, Genel Tıp Dergisi, 2009, 19(4): 169-175. 158 Bodur ve Durduran, 2009, s.174. 36 Kuramsal Çerçeve talebiyle birleştiğinde özürlü yakınlarının sağlık hizmetine erişim açısından %52,8’inin sürecin ve sağlık hizmetinin bedelinin düzenlenmesini talep ettiği söylenebilir.159 2.2.3.2. Sağlık Hizmetlerinden Yararlanmanın Önünde KiĢilerden Kaynaklı Engeller Sağlık çalışanlarının özürlülere yönelik tutumlarıyla ilgili araştırmalarda farklı sonuçlara varılmıştır. Çalışmaların çoğunda sağlık çalışanlarının özürlülere karşı negatif tutuma sahip olduğu saptanmıştır.160 Özürlülerin sağlık hizmetine erişimde süreçle ve personelle ilgili engeller olarak, iletişim sorunları, uzun bekleme süreleri,161 hekimin durumu anlamaması,162 soruları cevaplamaması, gerekli zamanı ayırmaması,163 hekime erişim sorunları164 yaşadıkları saptanmıştır. Ayrımcılık, kültürel engeller ve önyargılarla da beslenmektedir. ABD’de yapılan bir araştırmada sağlık personelinin inançlarının ve algılarının verdikleri hizmet açısından önemli olduğu, çevreselsosyal modelden haberdar olmamalarının hizmeti etkilediği ve hizmeti eziyete dönüştürdüğü ifade edilmiştir.165 Birleşik Krallık’ta yaklaşık sekiz milyon temel sağlık hizmetleri kaydı üzerinden ve 1000 zihinsel özürlüyle görüşülerek yapılan bir araştırmada, örneklem grubundakilerin (belli bir saatte telefon etmeyi gerektiren) randevu sistemini kullanamadıkları, randevu saat ve tarihlerini hatırlayamadıkları, önceki deneyimlerinden hizmet verenlerin saygılı davranmayacağı kaygısı içinde oldukları ortaya çıkmıştır.166 Birleşik Krallık’ta Down sendromlularla yapılan bir araştırmada örneklem grubunun yaklaşık %30’unun sağlık personelinin kendilerine ayrımcı yaklaştığını düşündüğünü ortaya çıkarmıştır.167 Sağlık hizmetlerinin öğrenme güçlüğü çeken zihinsel özürlüler açısından diğer nüfusla eşit biçimde erişilebilir olmadığı belirtilmektedir.168 Bu grubun genel nüfusa göre sağlık sorunlarının daha fazla olduğu, ancak bu gereksinimlerin çoğunun karşılanmadığı, önleyici sağlık hizmetlerine de genel nüfustan daha az başvurdukları saptanmıştır.169 Personelin öğrenme güçlüğü olan özürlüler hakkında bilgili olmaması, gereği gibi iletişime geçememesi bu grup ve aileleriyle ilgili olumsuz kalıplardan kaynaklandığı ifade edilmiştir.170 Özür grubu açısından bakıldığında, ABD’de hizmet sağlayıcılarla yapılmış bir araştırmada, daha çok duyma bozukluğu olanların (%33) sağlığa erişmekte zorlanacaklarının düşünüldüğü saptanmıştır.171 Diğer sorun yaşayacak gruplar olarak zihinsel özürlüler (%10) ve ortopedik özürlüler 159 Dalbay, 2009, s.80. Wills1978’den, Livench 1984’den Chubon 1982’den Duckworth 1988’den Potts ve Brandt 1986’dan aktaran Güler, 2005, s.122. 161 Coughlin vd. 2003’den aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. 162 Kroll & Neri 2004’den aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. 163 Iezzoni vd. 2002’den; Kroll et al 2004’den aktaran Hwang vd. 2009, 29. 164 Hagglund vd. 1999’dan aktaran Hwang vd. 2009, s. 30. 165 Linda L. Treloar, “People with Disabilities – the Same, but Different: Impliactions for Health Care Practice”, J. Trancult Nurs, 1999; 10; 358-364. 166 Greater needs, limited access, Bull World Health Organ, 2009; 87: 252. 167 Neil O’Connor, “Down with discrimination”, Nursing Older People, October vol.16, no.7, 2004. 168 Gates 2003’den aktaran Sowney ve Barr, 2004. 169 Espie ve Brown 1998’den; Royal Collage Nursing 1998’den; Stanley 1999’den, Twycross vd. 1999’dan aktaran Sowney ve Barr, 2004, s.248. 170 Barr vd. 1999’dan, Numas 1998’den, Stanley 1999’dan aktaran Sowney ve Barr, 2004, s. 248. 171 Drainoni vd, 2006, s. 133. 160 37 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması (%7) belirtilmiş, çok az sayıda hizmet sağlayıcı görme özürlülerin sorun yaşayacağını düşünmüştür.172 Türkiye’de bir ilde yapılmış bir araştırmada, özürlü çocukların ailelerinin %31,8’i sağlık hizmetlerinden şikayetçiyken, %21,3’ünün sağlık personelinin yaklaşımını olumsuz bulduğu saptanmıştır. Şikayetler arasında “engelliye sert davranmak, baştan savmak, rahatsız edici biçimde bakmak” da vardır.173 Ailelerin yaklaşık yarısının sağlık hizmetlerinden, ilgi, kolaylık, öncelik, fiziki ve psikolojik yardım, ücretsiz tedavi ve cihaz sağlanması gibi beklentileri olduğu saptanmıştır.174 Güler, bir ildeki tam teşekküllü devlet hastanelerinde yaptığı araştırmasında, hastanelerin fiziksel koşullar açısından yetersiz olduğunu, ancak hekimlerin özürlü hastalara süreçle ilgili sorunlar açısından olumlu ayrımcılık yapmaya yatkın olduğunu saptamıştır.175 Güler’in araştırmasında hekimlerin, bedensel özürlü hastalara koruyucu, kollayıcı biçimde davrandıkları, fiziksel erişimle ilgili sorunların etkisini özel biçimde davranarak düzeltmeye çalıştıklarını saptanmıştır.176 Bu alandaki yazında, sağlık hizmetlerine erişimde özürlülerle çalışan farklı sağlık personelinin, özürlülerce yönlendirilen özürlü eşitliği duyarlılık eğitimine tabi tutulması gerektiği dile getirilmiş, bu eğitimin özürlülere yönelik ayrımcılığı önlemekte işlevsel olabildiği belirtilmiştir.177 En kalabalık sağlık çalışanı grubu olan hemşirelerin “eşit erişim” kavramının anlamının farkında olmalarının özürlülerin sağlık hizmetine erişiminde çok önemli olduğu belirtilmiştir.178 Sağlık kolaylaştırıcısının (sağlık kurumunda servisleri bulmakta yol gösteren kişi) eşit erişim konusunda rol oynayabileceği belirtilmiştir.179 2.2.4. Siyasi Haklar Özürlülerin siyasi haklarını kullanmalarının önündeki engeller genellikle bu alandaki temel hak olan oy kullanma hakkıyla sınırlı olarak ele alınmıştır. Pek çok alanda engelle karşılaşan özürlülerin siyasi haklardan yararlanmaları, özürlü olmayan nüfusa göre daha sınırlıdır. Bu konu, uygun olanaklar sağlanmadığı için dolaylı ayrımcılık ve zihinsel özürlülerin hakkı kullanmaktan men edilmesiyle de doğrudan ayrımcılık olarak incelenebilir. 2.2.4.1. Özürlülerin Siyasi Haklarını Kullanmasının Önündeki Engeller Özürlü bireylerin siyasal haklarını kullanırken karşılaştıkları doğrudan ve dolaylı ayrımcılığın etkisi siyasal katılım davranışlarında izlenebilir. Pek çok araştırmada özürlülerin, seçimlere özürlü olmayanlara göre daha az katıldıkları,180 ayrıca daha yaşlı olan özürlülerin siyasi katılım düzeyinin 172 Sara S. Bachman; Drainoni Vedrani; Mari-Lynn Mark; Carol Tobias, ve Lisa Maisels, “Provider Perceptions of Their Capacity to Offer Accessible Health Care for People With Disabilities”, Journal of Disability Policy Studies, 2006; 17; s. 133. 173 Bodur ve Durduran, 2009, s. 172. 174 Bodur ve Durduran, 2009, s. 174. 175 Güler’in kullandığı ölçek, daha önce başka araştırmacılar tarafından özürlülere yönelik tutumu saptamak amacıyla kullanılmış bir ölçektir. Güler, 2005, s.62. 176 Güler, 2005, s.120. 177 Christine M. Tilley, “Health Care for Women with Physical Disabilities: Literature Review and Theory” Sexuality and Disability, vol. 16, No.2, 1998, 87-102. 178 Margaret Sowney ve Owen Barr, “Equity of Acces to Health Care for People with Learning Disabilities: A concept analysis”, Journal of Learning Disabilities, 2004; 8; s. 249-250. 179 Department of Health 2001’den aktaran Sowney ve Barr,2004, s. 260. 180 Schur, Shields, Kruse & Schrinder 2002; Schur, Shields, Kruse & Schrinder 2005'den aktaran Andrew Ward, Paul M.A. Baker ve Nathan W. Moon, “Ensuring the Enfranchisement of People With Disabilities”, Journal of Disability Policy Studies, 2009; 20; 79. 38 Kuramsal Çerçeve daha düşük olduğu saptanmıştır.181 ABD'de 2000 yılında yapılan sayımda sorulan sorulara göre, aynı demografik özelliklere sahip seçmenler arasında özürlülerin oy kullanma oranı %20 daha azdır.182 ABD'de özürlülerin özürlü olmayanlara göre seçmen kütüklerine %15 oranında daha az kaydoldukları, kaydolanların da %14-21 oranında az oy kullandığı saptanmıştır. Bu durumu, özürlü bireylerin genel olarak siyasete ilgisinin az olmasıyla açıklamak zordur. Özürlü bireylerin pek çoğunun nerede kayıt olacaklarını bilmedikleri ya da oy sandıklarının fiziksel olarak erişilebilir olmaması nedeniyle oy kullanmadığı belirlenmiştir.183 Dolayısıyla, özürlü bireylerin kurumsal siyasete düşük ilgi gösteriyor olması, bu alanda karşılaştıkları ayrımcılıkla bağlantılıdır. ABD’de yapılan pek çok araştırmada, oy sandıklarının fiziksel olarak erişilebilir olmamasının yaygın bir durum olduğu saptanmıştır.184 Bu araştırmalardan birinde sandıkların %33’ünün özürlü park yeri, rampalar, eğimlendirilmiş kaldırımlar ve alçaltılmış oy kabinleri gibi basit ulaşılabilirlik gereklerini sağlamadığı saptanmıştır.185 Aynı araştırmada görme özürlü seçmenlerin kendilerine sandıkla ilgili bilgiyi okuyacak birini bulmakta güçlük çektikleri, kendilerini aşağılanmış hissettikleri, bazılarının bir başkası aracılığıyla oy kullanmak durumunda kalmanın güçlükleriyle karşılaşıp, yıllarca oy kullanmaktan vazgeçtikleri saptanmıştır.186 Özürlülerin oy kullanması hakkında yapılan çalışmalarda konunun yalnızca erişilebilirlik olarak görülmemesi gerektiği, nasıl oy kullanıldığının da önemli olduğu dile getirilmiştir.187 Özürlüler açısından oy kullanmayla ilgi en önemli sorunlardan biri bağımsız ve gizli oy kullanma sorunudur.188 ADB’deki bir araştırmada, görevlilerin görme özürlü seçmenle ne yapacaklarını bilemedikleri, orada yokmuş gibi kendi aralarında konuştukları belirtilmiştir.189 Pekçok ülkede ve ülkemizde görme özürlüler yasalarda güvence altına alınmış “bağımsız, gizli” oy kullanma hakkından mahrumdur, çünkü bir başkası aracılığıyla gizli oy kullanmak ve bunu denetlemek mümkün değildir. Özürlü bireylerin, basit düzenlemelerle çözülebilecekken, diğer bireylere tanınan bağımsız ve gizli oy kullanma hakkından mahrum bırakılması dolaylı ayrımcılık olarak değerlendirilebilir. Türkiye’de özürlü bireylerin siyasi hayata katılım sırasında karşılaştıkları ayrımcılık konusunda yapılmış geniş kapsamlı bir araştırma yoktur. Bayram Oran, 2007 yılında Ankara'da görme ve ortopedik özürlülerle yaptığı araştırmada örneklem grubundakilerin oy kullanma oranını %99 gibi yüksek bir oran olarak saptamıştır. Ancak bu verinin araştırmayla ilgili bir sorundan kaynaklı olabileceği akla gelmektedir. Oran'ın incelediği ortopedik özürlüler ve görme özürlüler arasında oy vermeye katılım oranı çok yüksek, siyasi partiye üye olma, parti mitingine katılma, parti başkanı olma, kamu görevine aday olma gibi diğer siyasi katılım davranışları göstergeleri ise oldukça düşük çıkmıştır.190 Oran’ın çalışmasında ortopedik özürlüler ve görme özürlüler arasında siyasi partiye üye olma oranı %2’dir. 181 Schur vd. 2005, s.494'den aktaran Ward, Baker ve Moon, 2009, s.79. Schur vd. 2002 s.173'den den aktaran Ward, Baker ve Moon, 2009, s.79. 183 Weiss 1988'den; Bell, McKAy & Philips 2001'den aktaran Ward, Baker ve Moon, 2009, s.79 184 James C. Harrington, “Pencils Within Reach and a Walkman or Two : Making a Secret Ballot Available to Voters Who Are Blind or Have Other Disabilities”, Texas Forum on Civil Liberties & Civil Rights, vol.4, 1999, s. 90. 185 Harrington, 1999, s.90. 186 Harrington, s.90, 91. Oysa görme özürlüler için oy pusulası geliştirmek bir volkmen, bir kurşun kalemle mümkündür. Harrington, 1999. 187 Ward, Baker Moon, 2009. 188 Ward, Baker ve Moon, 2009. 189 Harrington, 1999, s. 91. 190 Bayram Oran, Engellilerin Siyasal Yaşama Katılımı: Ankara Örneği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı, 2007. 182 39 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 2.2.4.2. Siyasi Haklardan DıĢlanmıĢ Bir Özürlü Grubu; Zihinsel Özürlüler Özürlü vatandaşların siyasi haklarını kullanmasının önündeki engellerden ve bu konuda karşılaştıkları ayrımcılıktan sözeden pek çok araştırma yalnızca sandıkların erişilebilirliği ve formların, oy pusulalarının kolay okunup okunmadığı, yönlendirici olup olmadığı gibi bir dizi sorununu dile getirir. Oysa pekçok ülkede zihinsel özürlüler toplumda açıkça oy kullanma hakkından mahrum bırakılmış az sayıda gruptan birini oluşturur. Türkiye'de de Anayasa'da bir engelleme olmamasına rağmen Seçim Kanunu'nda “kısıtlılar”ın oy kullanamayacağı belirtilmiştir. “Kısıtlılar” tanımı ise Medeni Kanun'da bulunabilir. Türkiye’de zihinsel özürlülerin siyasi haklardan yararlanırken karşılaştıkları ayrımcılıkla ilgili bir çalışmaya rastlanmamıştır. Diğer ülkelerde yapılan araştırmalara bakıldığında, bu konunun yakın dönemde önemli bir tartışma konusu haline gelmiş olduğu görülür. Zihinsel özürlülerin, seçimlerde oy kullanmak ya da siyasi partilerde çalışma yapmak için yeterli değerlendirmeleri yapamayacakları, yeterli zihinsel kapasiteye sahip olmadıkları düşüncesi, belirli bir özürlü grubunun, siyasi hayata katılmasının doğrudan reddedilmesi anlamına geldiği için “doğrudan ayrımcılık” anlamına gelmektedir. Çeşitli ülkelerde öğrenme güçlüğü çeken yetişkinlerin formları okuyamayacağı, değerlendirme yapamayacağı öne sürülmüş,191 üç yaşında bir çocuğun zekâsına sahip olan yetişkinlerin oy kullanmasının reddedilebileceği dile getirilmiştir.192 Öte yandan, yetişkinlerin oy kullanmasını yasaklamak yerine oy kullanmanın doğasını ve amacını anlayıp anlamadığını belirlemek üzere basit bir görüşme yapılabileceği, böyle bir kapasitesi olanların da akıl yaşı ya da öğrenme özürlü olup olmaması dikkate alınmaksızın oy kullanma hakkına sahip olabilmesi önerilmiştir.193 Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de imzaladığı ve 5825 sayılı Kanun’la onaylanmasını uygun bulduğu Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme de özürlülerin siyasi haklardan mahrum bırakılamayacağı belirtilmiştir. Marcus Redley, sözleşmenin “öğrenme güçlüğü çeken” yetişkinlerin de eşit oy hakkına sahip olmasını teyit ettiğini belirtir.194 Redley’in Zihinsel Kapasite Kanunu’nda yer aldığını söylediği bir test, bir insanın karar verme kapasitesi olup olmadığını saptamak üzere, şunları yapıp yapamadığına bakılmasını öngörür: “(i) bir kararla ilgili bilgiyi anlamak; (ii) bilgiyi zihninde tutabilmek; (iii) bilgiyi muhakeme sürecinde kullanmak; (iv) kararını bildirmek”.195 Redley, bir yetişkinin oy kullanmasına adayların niteliklerini anlayıp anlayamadığı üzerinden karar verilmesini ise, nüfusun diğer bölümüne böyle davranılmadığı için ayrımcılık olarak niteler.196 Bu konuda ayrımcılık yapılmadan bir çözüm arayışıyla, zihinsel özürlülerin oy kullanmasını kolaylaştırmak için resimlerle, renkler kullanılarak yönlendirmeler yapılabileceği, DVD hazırlanarak ve internet aracılığıyla bu yönlendirmelerin yaygınlaştırılabileceği belirtilmiştir.197 Okuması kolay, simgelerle ve renklerle tasarlanmış oy pusulaları kullanılması da önerilmiştir.198 191 Örnekler için bakınız: Marcus Redley, “Citizens with learning disability and the right to vote” Disability & Society,vol. 23, no.4, June 2008, s. 377, 378. 192 Redley, 2008, s.378. 193 Mencap 2003’den aktaran Redley, 2008, s.378, 382. 194 Redley, 2008, s. 376. 195 Redley, 2008, s.382. 196 Redley, s. 382. 197 “Marks the Spot”, Learning Disability Today, July 2009, s.14. 198 Learning Disability Today, 2009, s.15. 40 Kuramsal Çerçeve 2.2.5. Adalete EriĢim Gözaltına alınan, cezaevlerinde tutulan özürlülerin nasıl gözaltına alındıkları, karakolda, cezaevinde nasıl muamele gördükleri, başkalarının bakımına ihtiyaç duydukları ya da istismara açık oldukları için dikkat edilmesi gereken ve devlete çeşitli sorumluluklar yükleyen bir konudur. Bu alanda uygun ortamın sağlanmasıyla uygun hizmetin sağlanması birbirini bütünlediğinden fiziksel çevre, süreç ve personel birarada incelenmiştir. Bu alanda ayrımcılığa uğrama olasılığının daha yüksek olduğu tahmin edilen zihinsel özürlüler ayrı bir başlık halinde incelenmiştir. 2.2.5.1. Adalete EriĢimde Engeller ABD’de tekerlekli sandalyeye bağımlı bir özürlü gözaltına alınırken uygun araç getirilmediği için, araçtaki sıraya kemerle bağlanmış, ancak araç seyir halindeyken yere düşüp yaralanmıştır.199 Bu durum dava konusu olmuş ve ayrımcılık olarak değerlendirilmiştir. Bir başka örnekte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin uygulanmasını denetlemekle görevli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir özürlünün kendine uygun koşullar bulunmayan ortamda karakolda ve cezaevinde bulunması nedeniyle “sıkıntı çekmesi iddiasını haklı bulmuş ve bu durumu kötü muamele olarak değerlendirmiş ve Sözleşmenin 3. Madde’sinin ihlali olarak saymıştır.”200 Bu örnekte, tekerlekli sandalyeye ihtiyaç duyan birinin tuvalete götürülüp getirilmesinden sorumlu olan kolluk kuvvetlerinin, özürlüyü tuvalete götürmemesi, tuvalette uzun süre bekletip geri götürmemesi, özürlünün özüründen dolayı gereksindiği ihtiyaçların gözetilmemesi söz konusudur. Yazında, cezaevlerindeki özürlü tutuklu ve hükümlülerin çoğu zaman gündelik ihtiyaçlarını, bakımını, temizliğini sağlamak açısından diğer tutuklu ve hükümlülerin insafına bırakılıyor olması sorunu dile getirilmiştir.201 ABD’deki bir başka uygulamada, tekerlekli sandalyeli bir mahkûm, tekerlekli sandalyenin dönmesine izin vermeyecek ölçüde küçük bir hücrede günde 23 saat kalmak zorunda olduğu ve temel temizlik ve bakım sağlanmadığı, tuvaleti kullanmaya çalışırken kendini yaraladığı için dava açmış ve haklı bulunmuştur.202 Bu durum, özürlü olmayanlardan farklı ihtiyaçları olan özürlü bireylerin, gerekli ihtiyaçların giderilmemesi nedeniyle dolaylı ayrımcılığa uğraması anlamına gelmektedir. Türkiye’deki cezaevlerinde bu konuda yapılmış bir çalışma bulunamamıştır. Ancak Mehmet Kurt, “ceza infaz kurumlarının çoğunda, kadrolu bir kurum hekimi ve kurum reviri” bulunmadığını, hasta olan tutuklu ve hükümlülerin hastanelere sevkinde infaz koruma personelinin sayısının ve “dış güvenlikten sorumlu olan jandarma görevlilerinin sayısının sevklerde gecikme veya sevkleri zorlaştırdığını, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da “ceza infaz kurumunun sağlık yönünden kurum hekimi tarafından denetlenmesi” öngörüldüğü halde bunun uygulamasına da pek rastlanmadığını ifade etmiştir.203 Bu durum, cezaevinde kalan diğer bireylere göre daha sık ve daha ciddi sağlık sorunları yaşayan özürlüler açısından ayrımcılık anlamına gelebilir. Adalete erişime ilişkin kaydedilen bir başka ayrımcılık durumu da, gözaltına alınma ya da yargılanma sürecinde ifadenin ya da tanıklığın önemsenmemesidir. Ayrımcılık, yargılama sürecinde yargıçların ve avukatların özürlülere acıma ve sempatiyle yaklaşıp himaye davranışı göstermeleri, 199 Oyez Oyez, Heidi Koenig, “The Americans with Disabilities Act: Who Isn’t Covered?”, Public Administration Review, vol. 58, No.6, 1998, s.473. 200 Çakmak, 2006, s.199. 201 Robert B. Greifinger, “Disabled Prisoners and ‘Reasonable Accomodation’”, Criminal Justice Ethics, Jan 1, 2006. 202 Greifinger, 2006, s.2. 203 Mehmet Kurt, Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2006, s. 184-185. 41 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması özürlüleri hakları olan eşit insanlar olarak görmemeleri biçiminde ortaya çıkabilmektedir.204 Bu nedenle, bu konudaki mevzuatın değişmesi adaletle ilgili personelin zihniyetinin değişmemesi nedeniyle etkisiz olabilmektedir.205 2.2.5.2. Zihinsel Özürlüler Açısından Adalete EriĢimde Ayrımcılık Zihinsel özürlülerin adalete erişimiyle ilgili ayrımcılık, tutuklanma ve yargılanma aşamalarından başlamaktadır. Zihinsel özürlülerin hukuki kavramları anlamaları açısından özürlü olmayanlarla karşılaştırıldıkları bir araştırmada 34 kavramdan yalnızca 8’i gelişme bozukluğu olan zihinsel engellilerin çoğu tarafından anlaşılabilmiştir.206 Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırmada, zihinsel özürlülerin gözaltına alınma sürecinde kötü muameleye uğrayabildiği, süreçleri anlamadığından dolayı sorgulama sırasındaki ve cezaevindeki bilgilendirmenin zihinsel özürlüler için yeterli olmadığını, yargılama sürecinde çok hızlı ve karmaşık konuşulduğu için dinlemeyi bırakabildikleri ve hak etmedikleri cezalara mahkûm edilebildiklerini saptamıştır.207 Bu konuda Türkiye’de yapılmış bir araştırmaya rastlanmamıştır, ancak diğer ülkelerle ilgili yazında, ağırlıklı olarak zihinsel özürlülerin cezaevlerinde istismara ve ayrımcılığa uğradıklarını gösteren araştırmalar vardır.208 Zihinsel özürlüler cezaevi kurallarını öğrenmekte güçlük çektikleri için ayrıca cezalandırılabilmekte,209 rehabilite edici etkinliklerden faydalanamamakta, zihinsel özürlülerin yararlanabileceği etkinlikler düzenlenmemektedir.210 Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırmada, cezaevi personelinin zihinsel özürlülerin ihtiyaçlarının farkında olmadıkları, zihinsel özürlülerin diğer mahkûmların kötü davranışlarından da korunamadığı belirtilmiştir.211 Birleşik Krallık’ta, cezaevi reformu nedeniyle cezaevindeki 154 zihinsel özürlüyle görüşülerek yapılan bir araştırmada, cezaevlerinde zihinsel özürlülerin “sistematik ve rutin hak ihlalleriyle ve ayrımcılıkla karşılaştığı” belirtilmiştir.212 2.2.6. Dinlenme ve BoĢ Zaman Faaliyetlerine Katılım Özürlü bireyler değişik alanlarda haklarını kullanmak konusunda sıkıntı yaşamaktadırlar. Bunlardan birisi de dinlenme ve boş zaman faaliyetleri213 alanıdır. Birleşmiş Milletlerin hazırladığı ve Türkiye’nin de imzalamış olduğu Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’de özürlülerin dinlenme ve boş zaman faaliyetlerine tam katılımına ilişkin ayrımcılıkla mücadeleye ait bir bölüm de 204 Harlan Hann, “Antidiscrimination Laws and Social Research on Disability: The Minorty Group Perspective”, Behavioral Science and the Law, vol.14, 41-59, 1996. 205 Hann, 1996. 206 Kristine I. Ericson ve Nitza B. Perlman, “Knowledge of Terminology and Court Proceedings in Adults with Developmental Disabilities”, Law and Human Behaviour, vol.25, no.5 October, 2001. 207 Daniel Allen, “Criminal injustice”, Learning Disability Practice, vol.11, no.10. 2008; Talbot 2008’den aktaran Glyn Jones ve Jenny Talbot, “Editorial No One Knows: The bewildering passage of offenders with learning disability and learning difficulty through the criminal justice system”, Criminal Behaviour and Mental Health, 20: 1-7 (2010), s.4. 208 Yakın tarihte zihinsel özürlülerin zorla kısırlaştırması da söz konusu olmuştur. Sayce 1997’den aktaran Paul Illingworth, “A model for prison change: combating discrimination”, Ethnicity and Inequalities in Health and Social Care, vol.2, Issue 3 October 2009. Örneğin ceza ve tutukevlerinde özürlülerin tahliyesine izin verecek acil durum planları olup olmadığı, ceza indirimi seçeneklerinin mümkün olacağı cezaevi tiplerinin ya da işliklerin özürlülere de eşit biçimde sağlanıp sağlanmadığı sorgulanmıştır.Oyez ve Koenig, 1998, s.471-473. 209 Greifinger, 2006, s. 53. 210 Greifinger, 2006, s. 53; Loucks 2007’den aktaran Glyn Jones ve Jenny Talbot, “Editorial No One Knows: The bewildering passage of offenders with learning disability and learning difficulty through the criminal justice system”, Criminal Behaviour and Mental Health, 20, s. 1 (2010). 211 Jones ve Talbot, 2010, s.1. 212 “Discrimination is ‘routine’ in the criminal justice system”, Community Care, 11.20.2008, Issue: 1748, s.9. 213 Bu bölümde boş zaman aktiviteleri genel bir başlık olarak kullanılmış olup Dinlenme, Boş Zaman Aktiviteleri, Kültürel Yaşama ve Spor Faaliyetlerine Katılımı da kapsamaktadır. 42 Kuramsal Çerçeve bulunmaktadır. Buna göre taraf devletlerin, özürlülerin diğer bireylerle eşit koşullar altında dinlenme ve boş zaman faaliyetlerine katılım haklarını tanıması ve özürlülerin bu imkanlardan yararlanmasını sağlamak için gerekli tüm tedbirleri alması gerekmektedir. Bu tedbirler arasında temel olarak “özürlülerin bu faaliyetlere fiziksel ulaşılabilirliğini artırmak; ilgili etkinlikleri örgütleme, geliştirme ve bu etkinliklere katılma imkanına sahip olmasını temin etmek ve bu nedenle, diğer bireylerle eşit koşullar altında onlara uygun bilgi ve eğitimin verilmesini ve kaynakların sunulmasını sağlamak” gelmektedir (Madde 30). Dolayısıyla, sayılan nedenlerle özürlü bireylerin dinlenme ve boş zaman faaliyetlerinden faydalanamaması ise ayrımcılık kapsamında değerlendirilmektedir. Diğer yandan, ayrımcılık genel olarak olumsuz tutumlara sahip olunan grup üyelerine karşı yapılan olumsuz davranışlar olarak tanımlanmaktadır.214 Dolayısıyla, toplumdaki özürlülere ilişkin olumsuz tutumlar nedeniyle de özürlülerin bu faaliyetlere tam katılımlarında sıkıntı yaşamaları yine özürlülere karşı ayrımcılık kapsamında değerlendirilmektedir. Özetle, yukarıda belirtilen hususların özürlülerin dinlenme ve boş zaman faaliyetlerine tam katılımları önündeki ayrımcılık temelli engelleri oluşturduğu söylenebilir. Gündelik yaşamda kişilerin boş zaman faaliyetleri önemli bir yer tutmaktadır. Boş zaman faaliyetleri ve sağlık arasındaki ilişki son yıllarda yoğun olarak çalışılmaktadır.215 Araştırmalar boş zaman faaliyetlerinin psikolojik ve fiziksel yararlarına işaret etmektedir.216 Örneğin, araştırmalara göre boş zaman faaliyetleri kişilerin stresle başa çıkmalarına yardımcı olmaktadır.217 Diğer taraftan, ayrımcılığa maruz kalmak kişilerde olumsuz psikolojik etkiler doğurabilmektedir. Örneğin, İsveç’te yürütülen bir çalışmada yaşın, uzun süreli hastalığın ve sosyo-ekonomik dezavantajın etkileri kontrol edildikten sonra, özürlü olmanın algılanan ayrımcılığın kaynaklarından biri olduğu ve sıklıkla yaşanan ayrımcılığın psikolojik stresi artırdığı bulunmuştur.218 Bu bağlamda, boş zaman faaliyetleri özürlü bireyler için stresi düşürücü bir fonksiyona sahip olabilirken, bu alandaki algılanan ayrımcılık ise tersine algılanan stres düzeyi gibi birçok psikolojik sağlık kriteri açısından özürlü bireylere olumsuz etkiler de yapabilir. Diğer bir deyişle, özürlülerin bu alanda algıladıkları ayrımcılık, dinlenme ve boş zaman faaliyetlerinin olası olumlu etkilerini yok edebilir, hatta tersine bu faaliyetlerin kendileri stres yaratıcı yaşantılar olarak kişiler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Öte yandan, boş zaman faaliyetlerinin sosyal etkileşim ve ayrımcılığın önlenmesinde işlevi olabileceği de belirtilmektedir. Örneğin, Stodolska, etnik ve ırksal ayrımcılık özelinde yürüttüğü çalışmasında, boş zaman faaliyetlerinin ayrımcılığın azaltılmasında önemli bir yere sahip olabileceğini öne sürmektedir. Bu faaliyetler değişik toplum kesimlerinden gelen kişilerin enformal biçimde etkileşime girebilmelerine imkan sağlamaktadırlar.219 Stodolska boş zaman faaliyetleri kapsamında ayrımcılığın hedefi olan kişilerin daha homojen olarak ve görece izole edilmiş mekanlarda bir araya gelebildiklerini ancak, bunun bu kişilerin geçici olarak ayrımcılıktan uzak kalmalarını sağlayabildiğini belirtmektedir.220 Stodolska, diğer taraftan, uzun vadede diğer gruplarla etkileşimin sınırlı olmasının toplumda belli gruplara karşı olan tutumların daha da olumsuz hale gelmesine neden olabileceğini öne sürmektedir.221 Zihinsel ve ortopedik özürlülerden oluşan bir grubun algılarının incelendiği araştırmada, örneklem grubundakilerin kaynaştırma ortamında 214 Robert A. Baron ve Donn R. Byrne, Social Psychology, Allyn & Bacon, Boston, 2000. Linda Trenberth, “The role, nature and purpose of leisure and its contribution to individual development and wellbeing”, British Journal of Guidance & Counselling, 33, 1, 1-6, 2005. 216 Leandra A. Bedini, “Just sit down so we can talk: Perceived stigma and community recreation pursuits of people with disabilities”, Therapeutic Recreation Journal, First Quarter, 2000. 217 Trenberth, 2005. 218 Wamala, Boström ve Nyqvist, 2007. 219 Monika, Stodolska, “Implications of conditioned attitude model of individual discriminatory behavior for discriminatory behavior for discrimation in leisure settings”, Leisure Sciences, 27, 59-74, 2005. 220 Stodolska, 2005. 221 Stodolska, 2005. 215 43 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması düzenlenen boş zaman faaliyetlerini üç farklı biçimde algıladıkları bulunmuştur. Bazıları kaynaştırma ortamını birleştirici olarak algılamış ve bu ortamın boş zaman faaliyetlerinin özürlülere ilişkin olumsuz kalıpyargıları yıkılabildiğini ve özürlü olmayan bireylerle yakınlaştırıcı etkisi olduğunu belirtmiştir. Yani, bu grupta yer alan katılımcılar kaynaştırma ortamını olumlu değerlendirmişlerdir. Örneklem grubundan bazıları ise bu ortamın uzaklaştırıcı etkiye sahip olduğunu belirtmişlerdir. Bunlara göre ise, kaynaştırma ortamı benzerlikler yerine farklılıkları vurgulamaktadır. Bu grupta yer alanlar kaynaştırma ortamında yapılan boş zaman faaliyetlerinin özürlülük temelli bir hiyerarşiye neden olduğunu belirtmişlerdir. Bu grup kaynaştırma ortamında olumsuz tutumlara maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Son gruptakiler ise kaynaştırma ortamının nötrleştirici etkiye sahip olarak algıladıklarını belirtmişlerdir. Yani, gruptakiler bu ortamın kabul etmeyen ama aynı zamanda dışlamayan, yok saymayan ve aşağı görmeyen bir ortam olarak nitelendirmişlerdir. Dolayısıyla, sosyal kabulün olmadığı boş zaman faaliyet ortamları kişiler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilirken, sosyal kabulün varlığı kalıpyargıların yıkılabildiği olumlu ortamlar olarak algılanabilirler. Öte yandan, Devine ise kaynaştırmalı olarak (özürlü olan ve özürlü olmayan bireyler birlikte bulundukları) düzenlenen boş zaman faaliyetlerinin özürlü bireylerin algılamaları üzerindeki etkilerini araştırmıştır.222.223 Özürlü bireylerin özürlü olmayan bireylere kıyasla boş zaman faaliyetlerine tam katılım düzeyleri ayrımcılık temelli engeller nedeniyle sınırlı görünmektedir.224 N.O.D. Harris tarafından A.B.D. genelinde yürütülen çalışmaya göre, özürlü bireylerin özürlü olmayan bireylere kıyasla daha az sıklıkla restoranlara, süpermarketlere, alışveriş merkezlerine, sinemaya, tiyatroya, konserlere, spor karşılaşmalarına gittiklerini; daha az sıklıkla arkadaşları, aileleri ve komşularıyla sosyalleştikleri ve hobi faaliyetlerine katıldıkları bulunmuştur.225 Özürlü ve özürlü olmayan bireylerin benzer gelir düzeyine sahip oldukları koşullarda bile, özürlü bireylerin özürlü olmayanlara kıyasla boş zaman faaliyetlerine daha az katıldıkları bulunmuştur. Bu bulgu, ulaşılabilirlik konusundaki sıkıntılar ve/veya toplumda özürlülere ilişkin olumsuz tutumlar gibi başka nedenlerin özürlülerin boş zaman faaliyetlerine daha düşük düzeyde katılımlarının arkasında yatan nedenler olabileceğini göstermektedir.226 Burns ve Graefe’nin yine A.B.D’de yürüttükleri ve dış mekanda yürütülen boş zaman aktivitelerine katılıma odaklandıkları çalışmalarında, kişisel özre sahip olan katılımcıların sırasıyla ailesinde özürlü birey olan ve özürlü birey bulunmayan aileye sahip katılımcılara kıyasla bu tip aktivitelere katılımda daha fazla zorluk (ulaşımdaki sınırlılıklar, ücreti karşılayamıyor olmak, dış mekan için yanlarında eşlik edecek sosyal grubun olmaması) yaşadıkları bulunmuştur.227 Darcy ve Daruwalla ise özürlü bireylerin yaşadıkları turistik aktivitelere ilişkin olumsuz deneyimlerin ekonomik, fiziksel ve olumsuz tutumdan kaynaklı olduğunu belirtmektedir.228 Özürlü bireyler, turistik geziler kapsamında fiziksel ulaşılabilirlik konusunda sıkıntı yaşamaktadır, turizm hizmeti sağlayanlar kendilerine yeterli düzeyde ve uygun şekilde bilgi vermeyebilmektedir ve yine, toplumdaki olumsuz tutumlar da kişilerin tatmin edici turistik faaliyette bulunmaları önünde engel oluşturmaktadır.229 Bu bağlamda, Bedini boş zaman hizmeti sağlayıcılarının özürlüler için uygun dil, 222 Mary Ann Devine, “Being a doer instead of a viewer: The role of inclusive contexts in determining social acceptance for people with disabilities”, Journal of Leisure Research, 36, 2, 137-159, 2004. 223 Devine, 2004. 224 Robert C. Burns ve Alan R. Graefe, “Constraints to outdoor recreation: Exploring the effects of disabilities on perception and participation”, Journal of Leisure Research, 39, 1, 156-181, 2007. 225 N.O.D. Harris, “Key findings: 2000 N.O.D./Harris Survey of American with disabilities”, 2000. 226 N.O.D. Harris, 2000. 227 Burns ve Graefe, 2007. 228 Simon Darcy ve Pheroza S. Daruwalla, “The trouble with travel: Poeple with disabilities and tourism”, Social Alternatives, 18, 1, 41-46, 1999. 229 Darcy ve Daruwalla, 1999. 44 Kuramsal Çerçeve işaret, başlık, reklam ve özürlü ihtiyaçları açısından uygun bilgiye sahip ve saygılı davranan personeli sağlamalarının tam katılımın sağlanması açısından önemine işaret etmektedir.230 Bedini özürlü bireylerin boş zaman faaliyetlerine ilişkin deneyimlerine dayanan sosyal damgalanmaya ilişkin algılarını ve buna ilişkin tepkilerini araştırdığı bir çalışma yürütmüştür231. Bedini mekansal ulaşılabilirlik ve ilgili olanaklara rağmen, özürlü bireylere ilişkin olumsuz tutumların özürlülerin boş zaman faaliyetlerine katılım düzeylerine ve faaliyetler süresince yaşadıkları memnuniyet düzeylerine etki ettiğini belirtmektedir.232 Diğer taraftan, farklı özür gruplarına ait bireylerin boş zaman faaliyetlerine tam katılım düzeyleri değişkenlik gösterebilir. Ancak, Williams ve diğerleri boş zaman aktivitelerine katılım ile bağlantılı olarak farklı özür gruplarına sahip kişilere ilişkin araştırmaların oldukça kısıtlı olduğunu belirtmektedir.233 Örneğin, Coco-Ripp daha önceki araştırma bulgularına dayanarak, işitme özürlü bireylerin boş zaman faaliyetlerine tam olarak katılamadıklarını bildirmektedir.234 İşitme özürlülere ilişkin olarak yapılması gereken fiziksel düzenlemelerin (çeşitli görsel uyarı sistemi gibi) boş zaman faaliyetlerinin düzenlendiği mekanlarda sınırlı düzeyde yapıldığını belirtilmektedir.235 Hem görme ve hem de işitsel özürlü grubun boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılımlarına ilişkin yürüttükleri çalışmalarında, Lieberman ve Stuart, katılımcıların %60’nın şu an içinde bulundukları boş zaman faaliyetlerinden memnun olmadıklarını belirtmektedirler.236 Bu katılımcılar yaptıkları boş zaman faaliyetlerinin aslında kendi tercihleriyle uyuşmayan faaliyetler olduğunu belirtmektedirler. Hem görme ve hem de işitme özürlü grubun istihdam oranlarının oldukça düşük olduğunu ve bu yüzden boş zaman faaliyetlerine katılımlarının daha da önemli olduğunu belirtilmektedir. Katılımcıların %50’sinin herhangi bir işte çalışmadığı da bildirilmiştir. Ayrımcılık açısından değerlendirildiğinde, katılımcıların belirttikleri en önemli engelin, ulaşımdaki kısıtlılık olduğu ortaya çıkmıştır. İkinci önemli engel ise, büyük olasılıkla kişinin görsel sınırlılığı ve ihtiyaç duyduğu alternatif iletişim yolları nedeniyle, kendilerine eşlik edecek birinin bulunmaması olarak bildirilmiştir. Özürlü bireylere uygun boş zaman ve dinlenme faaliyetlerinin eksikliği de bildirilmiştir. Ayrıca son olarak bu aktiviteleri sunan kişilerin özürlülere ilişkin olumsuz tutumları da önemli engeller arasında belirtilmiştir.237 A.B.D genelinde yürütülen bir çalışmanın bulgularına göre düşük ve orta düzeyde özre sahip olan bireylerin yüksek düzeyde özre sahip olan bireylere kıyasla boş zaman faaliyetlerinin de dahil olduğu birçok alanda (istihdam, eğitim, sağlık vb.) daha iyi düzeyde olduğu bildirilmektedir.238 Daha spesifik olarak, yürütülen başka bir çalışmada daha ağır derecede özre sahip olan katılımcılar daha düşük derecede özre sahip olanlara kıyasla kaynaştırmalı boş zaman faaliyetlerinin düzenlendiği ortamlarda daha fazla oranda olumsuz tutumlara maruz kaldıklarını bildirmişlerdir. Dolayısıyla, özrün derecesi de boş zaman ve dinlenme faaliyetlerinde algılan ayrımcılık temelli engeller üzerinde etkili olabilir.239 Demografik değişkenlerin özürlülerin boş zaman faaliyetlerine katılım düzeylerine olan etkisi de bazı çalışmalar da incelenmiştir. Örneğin, ABD genelinde 1994-1995 yılları içinde boş zaman ve 230 Bedini, 2000. Bedini, 2000. 232 Bedini, 2000. 233 Williams vd. 2004’den aktaran Burns ve Graefe, 2007. 234 Jo Ann, Coco-Ripp, “Including people who are deaf in recreation”, Parks & Recreation, February, 26-31, 2005. 235 Coco-Ripp, 2005. 236 Lauren Lieberman ve Moira Stuart, “Self-determined recreational and leisure choices of individuals with deafblindness”, Journal of Visual Impairment & Blindness, October, 724-735, 2002. 237 Lieberman ve Stuart, 2002. 238 N.O.D. Harris, 2000. 239 N.O.D. Harris, 2000. 231 45 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması dinlenme faaliyetlerine katılımla ilgili bir araştırma yürütülmüştür.240 Bu araştırmada örneklem grubunun ağırlıklı olarak fiziksel özre sahip olduğu belirtilmiştir. Özürlü grubun özürlü olmayan gruba kıyasla daha az istihdam edildikleri ve daha düşük yıllık gelire sahip oldukları bulunmuştur. Genel olarak değerlendirildiğinde, boş zaman faaliyetlerine katılmada sorun yaşayan grubun daha çok kadın olduğu, görece olarak daha yaşlı olduğu ve daha az eğitim ve gelire sahip olduğu bulunmuştur. Yaşın özürlülerin boş zaman faaliyetlerine katılım düzeyleri üzerinde belirleyici bir değişken olduğu bulunmuştur. En genç ve en yaşlı özürlü grupların en genç ve en yaşlı özürlü olmayan gruplara kıyasla boş zaman faaliyetine daha fazla katıldığı bulunurken, orta yaş kategorilerinde özürlü grubun ise özürlü olmayan gruba kıyasla boş zaman aktivitelerine daha az katıldıkları bulunmuştur. Ayrıca, özürlü grubun %30’nun özellikle dış alanda boş zaman faaliyetlerine katılmak için değişik araçlara ihtiyaç duyduğu bulunmuştur. Örneklem grubunun %49’u ise yanlarında kendilerine eşlik eden birine ihtiyaç duyduklarını belirtmişlerdir. Özürlü grubun %88’i boş zaman faaliyetine katılacakları mekanlarda ulaşılabilirliğin ortama uyabilecekleri şekilde düzenlemesi gerektiğini düşündüklerini belirtmişlerdir.241 Başka bir araştırmada da, 18-29 yaş aralığı dışındaki gruplarda özürlü olan bireylerin özürlü olmayanlara kıyasla daha az boş zaman faaliyetlerine katıldıkları bulunmuştur. 18-29 yaş düzeyi özürlü grup ise özürlü olmayanlarla hemen hemen eşit düzeyde boş zaman faaliyetlerine katıldıklarını bildirmişlerdir.242 Özetle, bu çalışma ile özürlü bireylerin boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine ilişkin katılım düzeyleri ve bu alanda algıladıkları ayrımcılık düzeylerinin incelenmesinin yukarıda belirtildiği gibi, bu kişilerin yaşamlarındaki stres düzeyinin azaltılması ve sosyal ilişkilerin artırılması gibi olası olumlu etkileri açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Yine, uluslararası ilgili yazında gösterilen bazı ilişkilerin (örneğin, yaşa bağlı farklılaşma gösteren ayrımcılık algıları gibi) Türkiye’de de araştırılmasının bu alanda daha fazla dezavantaj algılayan grupların belirlenmesi ve dolayısıyla da ilgili önlemlerin alınabilmesi için de katkı sağlayıcı olacağı düşünülmektedir. 2.2.7. Topluma Dahil Olma Özürlü kişilerin bağımsız yaşayabilmelerine ve eşit haklara sahip üyeler olarak topluma dahil olmalarına karşı toplumsal çevrenin fiziksel olarak ulaşılabilir nitelikte olmamasından ya da kişilerin ayrımcı davranışlarından kaynaklanan engellerle karşılaştıkları bilinmektedir. Bu alanda özürlülere karşı ayrımcılık, örneğin binalar, yollar ve ulaşım araçları gibi fiziksel çevre unsurlarının ulaşılabilir nitelikte olmaması biçiminde ortaya çıkabilmektedir. Öte yandan, özürlüler, kendileri için ulaşılabilir olan toplumsal alana adım attıklarında da örneğin tanımadıkları kişilerin sözlü ya da fiziksel saldırılarına uğrayabilmekte ya da kendi başlarına hukuki işlemler yapabilme yetenekleri fazladan koşullar ileri sürülerek kısıtlanabilmektedir. 2.2.7.1. Fiziksel Çevrenin UlaĢılabilirliği Fiziksel çevrenin ulaşılabilirliğinin, özürlülere karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve toplumların özürlüleri dışlayıcı tutumlarından kurtulmaları açısından oldukça önemli olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir; ancak bu konuda toplumlar henüz pek yol katetmiş değildir.243 Avrupa’da Türkiye dahil 14 ülkede özürlülere ilişkin koşulları ve uygulamaları değerlendiren 2007 tarihli bir raporda,244 fiziksel çevrenin ulaşılabilirliği, ülkelerin genellikle en az başarı gösterdikleri 240 B. P. McCormick, People with disabilities: National survey of recreation and the environment, Bloomington, IN: National Center on Accessibility, 2000. 241 McCormick, 2000. 242 N.O.D. Harris, 2000. 243 Rob İmrie ve Marion Kumar, “Focusing on Disability and Access in the Built Environment” Disability & Society, 13(3), 1998, s. 370 – 374. 244 International Disability Rights Monitor, IDRM Regional Report of Europe, 2007, s. 1-29. 46 Kuramsal Çerçeve alan olarak görünmektedir. Bu ülkelerin çoğunda özürlü haklarını korumak üzere yürürlüğe sokulmuş kapsamlı düzenlemeler vardır ve bu düzenlemeler birçok konuda ciddiyetle uygulanmakta ve sonuç getirmektedirler. Ancak bu düzenlemelerin ulaşılabilirlikle ilgili olan hükümlerinin uygulanması belirgin biçimde geri kalmaktadır. Ulaşılabilirlik yönünde somut gelişmelerin sağlandığı örneklerin birçoğunda devam eden temel sorun ise, kesintisiz ulaşılabilirliğin sağlanamamış olmasıdır. Bu raporda Türkiye, Estonya ve Bulgaristan ile birlikte, özürlülere karşı Avrupa’daki en dışlayıcı nitelikte ülkeler arasında değerlendirilmektedir. Rapora göre Türkiye'de yollar, alanlar, ulaşım şebekesi ve binalar da dahil olmak üzere kentsel fiziksel çevrenin ulaşılabilir olmaması norm, ulaşılabilir olması ise istisna durumundadır.245 2007 yılında Ankara’da farklı özür gruplarından 382 kişi ile yapılan özürlülerin yapılı çevreye ulaşımı araştırmasının bulguları da bu yöndedir. Çalışmada, kamunun yaya ulaşımına açık kentsel yapılı çevrenin bir çok noktada özürlüler için ulaşılabilir nitelikte olmadığı, özellikle yaya hareketini zorlaştırıcı veya engelleyici nitelikte olduğu saptanmıştır.246 II. Özürlüler Şurası'nda sunulan Fiziksel Çevre Komisyon Raporu, kentsel yerleşimlerde fiziksel çevrenin ulaşılabilirliği ile ilgili sorunların detaylı bir tablosunu sunmaktadır.247 Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2002 tarihli Türkiye Özürlüler Araştırması bu konuyla ilgili ulusal bazda veriler içermektedir. Araştırmanın bulgularına göre, örneklem grubunun ancak yaklaşık %3'ü yaşadığı bina, sokak ve caddede özrüne uygun düzenleme bulunduğunu belirtmişken, yaklaşık %67’si yaşadığı çevrede özrüne uygun herhangi bir düzenleme olmadığı yanıtını ve yine yaklaşık %20’si ise düzenleme olup olmadığını bilmediği yanıtını vermiştir.248 Tufan ve Arun, bu sonuncu grubu, özürlülerin çevrelerindeki yaşamdan ne denli yalıtılmış olabileceklerinin göstergesi olarak okumaktadır. Aynı değerlendirmeyi, yazarlar, yaşadığı çevrede toplu taşıma hizmetinin bulunup bulunmadığı sorusuna “bilmiyorum” yanıtını veren yine yaklaşık %20’lik bir kesim için de yapmaktadırlar. İki soruda da olumlu, olumsuz ve bilmiyor yollu yanıtların yüzde dağılımları birbirine yakındır. Örneklem grubunun ancak yaklaşık %5'i toplu taşıma hizmeti alan bir çevrede yaşamaktadır; yaklaşık %67'lik bir kesimin bu soruya yanıtı olumsuzdur.249 Alana ilişkin yazın, fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilirliğinin dünya genelinde önemli bir sorun alanı olduğunu; Türkiye'deki durumun ise dikkat çekici bir biçimde ağır ulaşılabilirlik sorunları içerdiğini göstermektedir. İşyerlerinde ya da okullardaki ulaşılabilirlik sorunları istihdam ve eğitim alanlarında özürlülere karşı ayrımcılık yaratmaktadır. Topluma dahil olma alanındaki ayrımcılık bakımından ise, kamuya açık alanlar ve binalar ile toplu taşıma sistemlerinin ulaşılabilirliği özellikle önemlidir. 2.2.7.2. KiĢilerin Ayrımcı DavranıĢları Özürlülerin topluma eşit vatandaşlar olarak ve etkin biçimde katılabilmelerinin önündeki ciddi engellerden bir kısmının kişilerin özürlülere yönelik ayrımcı davranışlarından kaynaklandığı bilinmektedir. Özürlü bireylere yönelik ayrımcı davranışlar üzerine araştırmalar, daha çok aile ve yakın çevre, iş çevresi, okul çevresi gibi daha yakın, yoğun veya sürekli ilişkilerin yaşandığı sosyal evrenler üzerinde yoğunlaşmıştır. Alanın çok başvurulan çalışmalarından biri, Amerikan hukuk 245 International Disability Rights Monitor, s.513-515. Mehmet Emin Barış ve Aysel Uslu, "Accessibility for the disabled people to the built environment in Ankara, Turkey", African Journal of Agricultural Research, 4 (9), 2009, s. 801-814. 247 T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, II. Özürlüler Şurası:Yerel Yönetimler ve Özürlüler, Ankara, 2005. Yayının içeriğine Özürlüler İdaresi Başkanlığı web sitesinden de erişilebilmektedir. Url: www.ozida.gov.tr (erişim tarihi: 3.9.2010). 248 İsmail Tufan ve Özgür Arun, Türkiye Özürlüler Araştırması 2002 İkincil Analizi, Ankara, 2006, s. 48-50. 249 Tufan ve Arun, 2006, s.48-50. 246 47 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması bilimci Weber'in 2007 tarihli araştırması, iş, okul ve kamusal barınma yerlerindeki taciz olgusunu ve buna ilişkin hukuksal sonuçları ele almaktadır.250 Anonim üçüncü şahısların antisosyal davranışları ile ilgili yazın ise görece sınırlıdır. 1996 yılında Birleşik Krallık'ta zihinsel özürlülerle yapılan bir taramada görüşülen 778 kişi arasında toplum (kamu) içinde tacize uğradığını belirtenlerin oranı %47; fiziksel saldırıya uğradığını söyleyenlerin oranı ise %14 olarak verilmektedir.251 Zihinsel özürlüler, İskoçya’da, Özürlü Hakları Komisyonu ile Capability Scotland adlı özürlü hakları örgütü tarafından yapılan bir başka araştırmada da, tüm özürlü grupları içinde en fazla tacize açık grup olarak ortaya çıkmaktadır; ardından görme özürlüler ve tekerlekli sandalyesi olmayan ortopedik özürlüler gelmektedir (sırasıyla %82, 57, 49). Tekerlekli sandalye kullanan ortopedik özürlülerin, ilginç bir biçimde, görünür bir özürü olmayanlardan da düşük bir oranda ve genel olarak en düşük oranda saldırıya uğradıkları bulgulanmıştır (sırasıyla %45 ve 36). Araştırma, İskoçya'da özürlüleri hedef alan nefret suçlarını ele almaktadır ve örneklem grubunun %47'si en az bir kez özürlülüğü nedeniyle nefret suçuna hedef olmuştur. Bildirilen olayların %73'ü sözlü hakaret, aşağılama ve tehdit biçiminde iken, %35'i fiziksel şiddet içermektedir. Saldırılar genellikle kentsel yerleşimlerde kamuya açık yerlerde ve mağdurun tanımadığı kişi veya kişilerce gerçekleştirilmektedir. Kırsal yerleşimlerde bildirilen görece seyrek saldırılar ise, daha çok mağdurun iş vb. yakın yaşam alanında ve bir ölçüde tanıdığı kişilerce gerçekleştirilmektedir. Mağdurlardan yaklaşık üçte birinin ayda bir sıklıkta saldırı ile karşılaştığı; yaklaşık yarısının korku ve çaresizlik hissi nedeniyle saldırıyı durdurmaya çalışmadığı; yüzde doksanı olayı yakınlarına ve ancak yüzde onu kolluğa bildirirken yaklaşık yüzde onunun kimseye bildirmediği; saldırılardan doğan korku ve yılgınlık duyguları nedeniyle yaklaşık üçte birinin belirli yerlerden sakınmaya başladıkları ve her zaman kullandıkları alışılmış gündelik güzergahlarını ve dörtte birininse ikametgahlarını değiştirmiş olduğu bulgulanmıştır.252 Özürlüleri hedef alan antisosyal davranışlar, nefret suçu kavramının daha önce taciz vb. kavramlarla ifade edilen saldırı fiillerini içeren geniş bir kavram olarak işlevselleşmesi ile birlikte, yakın gelecekte daha fazla araştırmaya konu olacak görünmektedir.253 Özürlülere yönelik ayrımcı davranışlar içinde dikkat çekici bir başka alt küme, kamu görevlilerinin veya şirket görevlilerinin özürlü bireylerin hukuken yapmaya yetkili oldukları işlemleri yerine getirmeyi reddetmeleri ya da ek koşullar ileri sürerek zorlaştırmalarıdır. 1996 yılında Birleşik Krallık'ta zihinsel özürlülerle yapılan bir taramada görüşülen 778 kişi arasında sigorta veya finans şirketleri tarafından hizmet talepleri geri çevrilmiş olanların oranı %25 olarak verilmektedir.254 Alana ilişkin yazın, özürlülerin fiziksel engellerin izin verdiği ölçüde adım atabildikleri toplumsal yaşamda, kişilerin ayrımcı davranışları nedeniyle bir kez daha engellendiklerini göstermektedir. Bu başlıkta, anonim üçüncü şahısların özürlülere yönelik antisosyal davranışları 250 Mark C. Weber, Disability Harassment, NYU Press, New York, 2007. Jim Read ve Sue Baker, Not Just Sticks & Stones: A Survey of the Stigma, Taboos and Discrimination Experienced by People with Mental Health Problems, 1996, Mental Health Charity. Url: http://www.leeds.ac.uk/disabilitystudies/archiveuk/MIND/MIND.pdf (erişim tarihi: 3.9.2010). 252 Disability Rights Commission for Scotland ve Capability Scotland, Hate Crime Against Disabled People in Scotland: A Survey Report, 2004. Url: http://www.leeds.ac.uk/disability-studies/archiveuk/DRC/Hate%20Crime%20report.pdf (erişim tarihi: 3.9.2010). 253 Özürlülerin mağduru olduğu taciz, hakaret, kötü muamele vb. antisosyal davranışlarla ilgili az sayıdaki tarama hakkında bkz. Caroline Hunter ve diğerleri, Disabled people’s experiences of antisocial behaviour and harassment in social housing: a critical review, Centre for Education Research and Social Inclusion, 2007, s.53-75. Url: http://www.leeds.ac.uk/disability-studies/archiveuk/hodge/ASBO%20Final%20Report.pdf (Erişim tarihi: 3.9.2010). Özürlülere karşı nefret suçları, yalnızca politika yapıcılar arasında değil, özürlü hareketinin aktif üyeleri ve alandaki araştırmacılar arasında da önemli bir zihniyet değişimi ile birlikte daha ciddi olarak kavranır hale gelmiştir. Örneğin, alandaki tanınmış bir aktivist ve yazarın şu yazısına bakınız: Tom Shakespeare, “The Cruel Toll of Disability Hate Crime”, The Guardian, 12.3.2010. Url: http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2010/mar/12/disability-hate-crime-davidaskew (Erişim tarihi: 3.9.2010). 254 Read ve Baker, 1996. 251 48 Kuramsal Çerçeve özellikle öne çıkmaktadır. Bir başka önemli sorun kümesi ise, özel ya da kamusal bürokratik kurum görevlilerinin işlemlerinde ortaya koydukları özürlülere yönelik ayrımcı davranışlarla ilgilidir. 2.2.8. Bilgiye EriĢim Özürlü bireylerin bilgiye erişimi alanındaki yazının önemli bir kısmı, sorunun saptanmasına,255 ilgili hukuksal durumların incelenmesine,256 politikaların tartışılmasına257 ya da teknolojik yenilikler önerilmesine258 odaklanmıştır. Bilgiye erişim alanında özürlülerin karşılaştığı engellenmenin ve dolayısıyla ortaya çıkan ayrımcılığın olgusal boyutlarını daha yakından ortaya koymaya yönelik saha çalışmaları ise sınırlıdır. Konunun bu boyutu, bazı akademik araştırmalarda ve özürlü hakları ya da insan hakları örgütlerinin raporlarında görülebilmektedir. İlk olarak, bilgi teriminin, burada, uzmanlık bilgisi ya da örneğin bilimsel bilgi anlamında değil, enformasyon anlamında kullanılmakta olduğu hatırda tutulmalıdır. Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme ile güvenceye alınan haklardan biri olan bilgiye erişim hakkının (access to information) konusu (Maddeler 2, 9, 21) basılı, sesli veya görüntülü materyallerin yanısıra televizyon veya internet yayını da dahil olmak üzere her türlü medyada iletilen enformasyonu kapsamaktadır. Kamuya açık bilginin özürlülerce erişilebilir olması, iletişim teknolojilerinin özürlülerce etkin kullanılabilecek biçimde tasarlanmış ya da uyumlaştırılmış olması ve kamu otoritesi ile yurttaş iletişiminin özürlülerce erişilebilecek biçimde gerçekleştirilmesi, Sözleşme ile getirilen güvencenin ana öğeleridir. Alandaki yazın özellikle bilgisayar kullanımı ve web erişilebilirliği konusunda yoğunlaşmıştır. Birleşik Krallık'ta düşük gelirli ve çoğunlukla işsiz bir grup özürlü ile niteliksel yöntemlerle yapılan bir araştırmada, iletişim teknolojilerine erişimin iyileştirilmesinin onlar için yalnızca çok küçük bir fark anlamı ifade ettiği ortaya konmuştur.259 Yeni Zelanda'da yapılan bir çalışmada, özürlü kişilerin iletişim teknolojilerini kullanarak yaşamlarında çok önemli gelişmeler elde edebildikleri ve özürlülükle gelen kapanmayı aşmakta yararlanabildikleri ortaya konmuştur.260 ABD'de yapılan bir çalışmada ise, özürlü kişiler arasında bilgisayar kullanımı veya evde bilgisayar bulunması sıklığının genel ortalamadan düşük olduğu, ancak bilgisayar kullanan özürlü kişiler arasında internet kullanımının yaygın ve çok önemli olduğu bulunmuştur.261 2006'da Yeni Zelanda'da yapılan bir araştırmada ise, web erişilebilirlik standartlarını uygulayan 127 resmi kurum web sitesinin özürlü kullanıcıları arasında her üç kişiden ikisinin sonuçtan memnun olduğu ortaya çıkmıştır.262 255 Örneğin bkz. Nick Moore, The Information Needs of Visually Impaired People: A review of research for the RNIB, 2000, Acumen. Url: http://www.leeds.ac.uk/disability-studies/archiveuk/moore%20nick/rnib%20report.pdf (erişim tarihi: 3.9.2010). 256 Örneğin bkz. Sharon N. Barnartt, Katherine D. Seelman, Bonnie Gracer, "Policy Issues in Communications Accessibility", Journal of Disability Policy Studies, (1), 1990, s.47-63. 257 Örneğin bkz. Thomas R. Eng vd. "Access to Health Information and Support: A Public Highway or a Private Road?", The Journal of the American Medical Association, 280 (15), 1998, 1371-1375. 258 Örneğin bkz. Josef Fink, Alfred Kobsa ve Andreas Nill, "Adaptable and Adaptive Information Provision for All Users, Including Disabled and Elderly People", New Review of Hypermedia and Multimedia, (4), 1998, s.163-188. 259 Alison Sheldon, Disabled people and communication systems in the twenty first century, Leeds, 2001. 260 Jason Welham, “The Impact of Information Technology on People with Disabilities”, New Zealand Ministry of Economic Development Web Archive. Url: http://www.med.govt.nz/templates/MultipageDocumentTOC____16733.aspx# . (erişim tarihi: 3.9.2010). 261 Kerry Dobransky ve Eszter Hargittai, "The Disability Divide in Internet Access and Use", Communication, Information and Society dergisinde yayınlanacak makale. Url: http://digitalinclusion.typepad.com/digital_inclusion/Documentos/dobransky-hargittai-disabilitydivide.pdf . (erişim tarihi: 3.9.2010). 262 New Zealand Office for Disability Issues, Going Beyond Compliance: Survey Report, 2006. Url: http://www.odi.govt.nz/resources/publications/going-beyond-compliance/index.html (erişim tarihi: 3.9.2010). 49 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Uluslararası Özürlü Hakları İzleme Örgütü’nün 2007 Avrupa raporunda taranan ülkelerde, web erişilebilirliği bakımından oldukça geri koşulların sürmekte olduğu ortaya konmuştur. Resmi kurumlar da dahil olmak üzere web sitelerinin tamamen erişilemez nitelikte olması son derece yaygındır; Birleşik Krallık gibi bazı örneklerde ise bu konularda çalışmaların sürmekte olduğu ve ileride bir tarihte erişilebilir yayına geçileceği bilgisine yer verilmektedir. Finlandiya'da, istisnai olarak önemli aşama kaydedildiği rapor edilmiştir. Ancak genel olarak Uluslararası Web Erişilebilirliği (WAI) ilkeleri ölçüt alındığında, Avrupa bölgesinin erişilebilirlik bakımından henüz yolun başında olduğu belirtilmektedir; erişilebilirlik amacıyla uyumlaştırılmış bir çok sitede de WAI ilkeleri ile tam bir uygunluk sağlanmış değildir.263 Rapora göre, Türkiye'de web erişilebilirliği henüz bir konu olarak ilgi çekme aşamasında dahi değildir; resmi kurum web siteleri de dahil olmak üzere bütün web alanında erişilemezlik norm durumundadır.264 2008'de İstanbul'da gerçekleştirilen Uluslararası Engelsiz Medya Toplantısı'nın sonuç bildirisinde, kitle iletişim medyasında erişilebilirlik konusuna da yer verilmiş ve işaret dilinin yaygın olarak kullanılması gereğine vurgu yapılmıştır.265 263 International Disability Rights Monitor, IDRM Regional Report of Europe, 2007, s. 25-29. International Disability Rights Monitor, 2007, s. 515. 265 Mustafa Sütlaş, “Engelsiz bir Medya için Medya Engellilere Açılmalı”, Bianet Bağımsız Haber Portalı, 14.10.2008.Url: http://bianet.org/bianet/toplum/110192-engelsiz-bir-medya-icin-medya-engellilere-acilmali (erişim tarihi: 3.9.2010) 264 50 Yöntem 3. YÖNTEM 3.1. ARAġTIRMA MODELĠ Bir araştırmada verilerin amaca uygun olarak toplanması esastır. Toplanan verilerin de bilimsel yöntemlerle değerlendirilmesi ve yorumlarının yapılması gerekir. Amaca uygun olmayan ve evrenin özelliklerini yansıtamayan veriler gerçeği saklar yahut çarpıtır. Bu nedenle verilerin toplanması ile ilgili araştırma modelinin doğru kurulması zorunludur. Bunlardan biri “Tarama Modeli” diğeri ise “Deneye Dayalı Model”’dir. Bu araştırmada “Tarama Modeli” kullanılmıştır. Tarama Modeli’nde geçmişte ya da içinde bulunduğumuz zamanda oluşan olayların ve durumların betimlenmesi amaçlanır. Olayların ve durumların olduğu gibi aktarılmasına çalışılır. Bunun için anket ya da gözlem yöntemleri kullanılabilir. Bu yöntemlerde “ne idi?”, “nedir?”, “ne ile ilgilidir?”, “nelerden oluşmaktadır?”, “nasıldır?” gibi sorular sorulur. Toplumbilimlerinde yapılan araştırmaların çoğunda tarama modeli kullanılır. Tarama Modeli genel ve örnek olay olmak üzere iki biçimde uygulanır. Bu araştırmada bir evren tanımlanıp o evreni simgeleyen bireylerin örneklem olarak seçilmesi ve örneklemden tahminlerin yapılması biçiminde uygulanan genel Tarama Modeli uygulanmıştır.266 Araştırmada, Türkiye’deki özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere üye olan kişilerden alınan bir örneklem üzerinden özürlü bireylerin çeşitli alanlardaki ayrımcılık algıları ve deneyimlerin, ayrımcılıkla ilgili mevzuat bilgi düzeyleri ve ayrımcılıkla başetme yolları araştırılmış, ilgili algı ve deneyimlerin, bilgi düzeyinin ve başetme yollarının çeşitli değişkenlere göre (yaş, cinsiyet, eğitim durumu vs.) farklılaşıp farklılaşmadığı belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler, öncelikle frekans ve yüzdeler kullanılarak analiz edilmiştir. Daha sonra ise yazın ile bağlantılı olarak uygun değişkenler kullanılarak; ayrımcılık algılarının ve deneyimlerin, mevzuat bilgi düzeyinin ve başetme yollarının bu değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığı ANOVA -gerektiğinde post-hoc analizleri- ve t-testi kullanılarak incelenmiştir. Araştırmada istatistiki anlamlılık için p<.05 düzeyi benimsenmiştir. 3.2. EVREN VE ÖRNEKLEM Araştırmanın evreni Türkiye’de özürlülere yönelik faaliyet gösteren derneklerdir. Dernekler evreniyle ilgili bilgiler (dernek adı, adresi, iletişim bilgileri, vb.), İçişleri Bakanlığı Dernekler Masası Başkanlığı’ndan temin edilmiştir. Örneklem seçimi Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hülya Çıngı tarafından yapılmıştır. Özürlülere yönelik çalışan federasyon, konfederasyon ve sportif faaliyetlere ilişkin dernekler evrenden çıkartılmıştır. Örnekleme yöntemiyle Türkiye’deki özürlü derneklere üye olan toplam 63360 özürlü kişi temsil edilecektir. Bu amaçla her özürlü grubunun farklı özelliklere sahip olacağı düşünülerek dernekler, genel, işitme ve konuşma, görme, ortopedik, zihinsel, ortopedik-zihinsel ve ortopedikişitme olmak üzere yedi tabakaya ayrılmıştır. Bu derneklerin sayısı 533 olup Tabakalı rastgele örnekleme yönteminde orantılı dağıtım altında %3 tolerans ile 350 derneğin seçilmesine karar verilmiştir. Bu 350 dernek özür türlerindeki dernek sayılarına orantılı olarak dağıtılmıştır. Bu derneklerin sayısı ve örnekleme seçilen dernek sayıları Tablo 1’de verilmektedir. 266 N. Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemi-Kavramlar, İlkeler, Teknikler, Taş Kitapçılık Ltd.Şti., Ankara, 1984. 51 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 1. Evren ve Örneklem Bilgileri Dernek Türü Genel Dernek Sayısı Örnekleme Seçilen Dernek Sayısı Derneğe Üye Özürlü Sayısı Örnekleme Seçilen Özürlü Sayısı 192 126 17172 409 56 37 4382 105 105 69 23185 551 Ortopedik 72 47 10928 260 Zihinsel 95 62 6818 162 Ortopedik-Zihinsel 12 8 118 17 Ortopedik- İşitme 1 1 757 3 533 350 63360 1507 İşitme ve Konuşma Görme Toplam Örneklem büyüklüğünü azaltmamak amacıyla ortopedik-zihinsel özürlü tabakasındaki örneklem sayısı zihinsel tabakasının örneklem sayısına, ortopedik- işitme özürlü tabakasındaki örneklem sayısı ise işitme tabakasının örneklem sayısına dâhil edilmiştir. İşitme ve konuşma özürlüler konuyla ilgili yazında ayrı ayrı ele alınmasına rağmen, dernekler büyük bir oranda bu iki özürlü grubuna yönelik kurulduğu için birlikte örnekleme alınmıştır. Bu derneklerin üye sayıları farklı olduğundan görüşülmesi gereken özürlü sayısı 1507 olmaktadır. Bu örneklem büyüklüğü %2,4’lük bir örnekleme oranına karşılık gelmektedir. Dernek türüne göre özürlü sayıları dikkate alınarak 1507 özürlü tabakalara dağıtılmış ve Tablo 1’de verilen sayılar elde edilmiştir. Tabakalardan yani özürlü gruplarından özürlü kişiler, derneğe üye olan özürlü sayılarına orantılı olarak seçilmiş olup bu derneklere karşılık gelen iller örnekleme alınmış olmaktadır. Ancak bazı illere karşılık gelen özürlü sayıları çok küçük olduğundan bu il örneklemden çıkartılıp yerine üye sayısı daha çok olan iller seçilmiştir. Buna göre 25 il ile Türkiye’de derneğe üye olan özürlüler temsil edilmiştir. Öngörülen ve görüşülen dernekler arasında 200 kişilik sapmanın en önemli nedeni İçişleri Bakanlığı’ndan sağlanan özürlülere yönelik faaliyet gösteren dernekler listesinden elde edilen örneklem kapsamındaki derneklerin bazılarına ulaşılamamasıdır. 2008 yılı sonunda verilen beyannamelerle hazırlanan sözkonusu liste dernek faaliyet alanını, dernek başkanının ismini, derneğin faaliyet adresini, derneğin iletişim bilgilerini, vb. içermektedir. Anketlerin gerçekleştirildiği 2010 Haziran ve Temmuz aylarında sözkonusu listede yer alan derneklerin süre içerisinde kapandığı, faaliyet alanını ya da statü (dernek iken vakıf olma gibi) değiştirdiği araştırma sırasında saptanmıştır. Bu durumla karşılaşıldığında, aynı ilde, aynı özürlü kategorisinde faaliyette bulunan ve benzer üye sayısına sahip derneklerle ikame yoluna gidilmiştir. Ancak, özürlüler alanında faaliyet gösteren sınırlı sayıda dernek olan bazı illerde, işitme ve konuşma gibi dernek sayısının Türkiye genelinde çok az olduğu bir kategoride ikame edilecek dernek bulunamamıştır. Derneklerin kapatılması, faaliyet alanını ya da statüsünü değiştirmesi, derneklere ulaşılamaması, derneklerin anket görüşmesi yapmayı reddetmesi, vb. nedenlerle, örnekleme dört il daha ilave edilmiştir. Bu durumda örnekleme seçilen özürlü sayısı 1707 ve il sayısı da 29 olmuştur. Anketin gerçekleştirildiği il, ilçe ve derneklerin listesi EK-3’de yer almaktadır. İllere göre anket yapılması öngörülen ve gerçekleşen özürlü sayıları Tablo 2’de verilmektedir. Öngörülen ve görüşülen kişi sayıları arasında istatistiki olarak anlamlı bir fark olup olmadığını görmek amacıyla Ki-Kare testi yapılmıştır. Testin sonucunda Ki-Kare değeri 22,31 bulunmuş ve bu değer Ki-Kare tablo değeri 41,3’den küçük olduğu için görüşülen kişi sayısının öngörülen kişi sayısı 52 Yöntem ile arasında anlamlı bir fark olmadığı sonucuna varılmıştır. 1507 adet anketten 44 tanesi tamamlanmadığı ya da hatalı doldurulduğu için değerlendirmeye alınmamış, araştırma sonuçları 1463 adet anket üzerinden yapılmıştır. Tablo 2. Ġllere Göre Anket Uygulanan Özürlü Sayıları İLLER ADANA ANKARA ANTALYA ARTVİN AYDIN BALIKESİR BURSA ÇANAKKALE DENİZLİ DİYARBAKIR ERZURUM ESKİŞEHİR GAZİANTEP İSTANBUL İZMİR KAHRAMANMARAŞ KAYSERİ KOCAELİ MANİSA MERSİN MUĞLA SAKARYA SAMSUN ŞANLIURFA ZONGULDAK KIRIKKALE KONYA MALATYA VAN Toplam Öngörülen 51 301 20 14 26 28 43 24 18 24 12 46 53 339 180 34 14 44 55 19 24 20 24 43 51 26 91 49 34 1707 Gerçekleşen 51 229 16 0 36 28 42 28 18 24 12 46 49 165 210 36 10 35 39 34 24 16 36 43 51 62 93 49 25 1507 3.3. VERĠ TOPLAMA ARAÇLARI Araştırmanın verileri dört ana bölüm ve toplam 98 sorudan oluşan anket formları aracılığıyla toplanmıştır. Anket formunu demografik bilgiler, mevzuat bilgisi, ayrımcılık deneyimi ve başetme yolları olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır. Ayrımcılık algı ve deneyimi bölümü de kendi içinde sekiz alt alana (istihdam, eğitim, sağlık, dinlenme ve boş zaman faaliyetlerine katılım, bağımsız yaşama, topluma ve toplumsal yaşama katılım, siyasi yaşama katılım, adalete erişim, bilgiye erişim) ayrılmaktadır. Araştırmanın evreni kapsamında yer alan zihinsel özürlülerin anket formundaki soruları kendileri yanıtlayamayacak olmaları nedeniyle ikinci bir form oluşturulmuştur. Zihinsel özürlü bireyler yerine anketi onların bir yakınlarının doldurmaları istenmiştir. Diğer bir deyişle, anket iki ayrı form halinde –özürlü bireyin yanıtlaması için A Formu ve özürlü yakınının yanıtlaması için B formu- düzenlemiştir. Bu iki form –B formunda yer alan tek bir ek soru dışında (70 numaralı soru)53 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması tamamen aynı soruları içermektedir ancak, soru köklerinde A formunda doğrudan özürlü bireyin yanıt vermesi istendiği için “siz” ifadesi yer alırken, B formunda özürlü birey yerine yakınının yanıt vermesi için “yakınınız” şeklinde ifade değişiklikleri yapılmıştır. Her iki ankette de özürlülere aynı sayıda soru yöneltilmiştir. Bunun dışında, anketin ilk ve son kısmında anketörlerin doldurdukları iki bölüm bulunmaktadır. Bu bölümler anketlerin sağlıklı biçimde doldurulup doldurulmadığına yönelik olarak geri bildirim amaçlı düzenlenmiştir. 3.3.1. Pilot ÇalıĢma Sonuçları Ana uygulama öncesinde, belirlenen alt alanlara göre ayrımcılık deneyimlerini ölçmek için geliştirilen ölçeklerin (istihdam, eğitim, sağlık, dinlenme ve boş zaman faaliyetlerine katılım, bağımsız yaşama, topluma ve toplumsal yaşama katılım, siyasi yaşama katılım, adalete erişim, bilgiye erişim alanlarında ayrımcılık deneyimlerini ölçen alt ölçekler) psikometrik özelliklerinin araştırılması ve anket genelinde anlaşılamayan, cevaplanma sırasında sorun yaşanan soruların gözden geçirilmesi amacıyla bir pilot çalışma yürütülmüştür. Bu çalışmanın sonuçlarına göre anket formu revize edilmiştir. 3.3.2. Pilot ÇalıĢmanın Örneklem Özellikleri Pilot çalışma Ankara’da 50 kişiden oluşan örneklem grubu (Kadın = 18, Erkek =32) üzerinde yürütülmüştür. Örneklem grubunun yaş ortalaması 35.78’dir. Grubun %4’ü zihinsel özürlü, %12’si işitme özürlü ve %64’ü ise görme özürlü bireylerdir. 3.3.3. Ölçeklerin Ġç Tutarlık ve Madde Analizi Sonuçları Pilot çalışmada kullanılan anket formunda toplam 121 soru bulunmaktadır. Bunlardan 43 soru alt alanlara ait ayrımcılık deneyimlerini ölçmek üzere düzenlenmiştir. İstihdam, eğitim, sağlık, dinlenme ve boş zaman faaliyetlerine katılım, bağımsız yaşama, topluma ve toplumsal yaşama katılım, siyasi yaşama katılım, adalete erişim, bilgiye erişim alanlarında ayrımcılık deneyimlerini ölçen alt ölçeklerin güvenirlik düzeylerini belirlemek amacıyla Cronbach alfa iç tutarlık katsayıları hesaplanmıştır. İlgili katsayı değerleri Tablo 3’te sunulmuştur. Tablo 3. Alanlara Göre Ayrımcılık Deneyimine iliĢkin Ölçeklerinin Cronbach Alfa Ġç Tutarlılık Katsayıları ÖLÇEK 1. İstihdam 2. Eğitim 3. Sağlık 4. Dinlenme ve Boş Zaman Faaliyetlerine Katılım 5. Bağımsız Yaşama, Topluma ve Toplumsal Yaşama Katılım 6. Siyasi Yaşama Katılım 7. Adalete Erişim 8. Bilgiye erişim Madde Sayısı 8 9 5 4 6 4 3 4 Cronbach Alpha (α) .88 .72 .58 .64 .79 .38 .75 .77 Görüldüğü gibi ölçeklerin Cronbach alfa katsayıları .38 ile .88 arasında değişmektedir. Genel olarak, kabul edilebilir düzeydeki iç tutarlık katsayısının .70 ve üzeri olması gerektiği belirtilmektedir. Bu bakımdan, üç ölçeğin (sağlık, dinlenme ve boş zaman faaliyetlerine katılım ve siyasi yaşama katılım) iç tutarlık düzeylerinin kabul edilen sınırdan daha düşük alfa katsayısına sahip olduğu görülmektedir. Ölçeklerin iç tutarlık düzeylerine olumsuz etkide bulunan maddelerin 54 Yöntem tespit edilmesi için madde-toplam korelasyon katsayıları (madde analizi) hesaplanmıştır. İlgili sonuçlar Tablo 4’te sunulmuştur. Tablo 4. Alanlara Göre Ayrımcılık Deneyimine iliĢkin Ölçeklerinin Madde Analizi Sonuçları ÖLÇEK 1. İstihdam 2. Eğitim 3. Sağlık 4. Dinlenme ve Boş Zaman Faaliyetlerine Katılım 5. Bağımsız Yaşama, Topluma ve Toplumsal Yaşama Katılım 6. Siyasi Yaşama Katılım 7. Adalete Erişim 8. Bilgiye Erişim Madde-Toplam Korelasyon .34 - .77 .16 - .56 .03 - .57 .23 - .50 .41 - .65 -.07 - .45 .53 - .68 .57 - .60 Görüldüğü gibi, madde-toplam korelasyon katsayıları istihdam ölçeği için .34-.77, eğitim ölçeği için .16-.56, sağlık ölçeği için .03-.57, dinlenme ve boş zaman faaliyetlerine katılım ölçeği için .23-.50, bağımsız yaşama, topluma ve toplumsal yaşama katılım ölçeği için .41-.65, siyasi yaşama katılım ölçeği için -.07-.45, adalete erişim ölçeği için .53-.68 ve bilgiye erişim ölçeği için .57-.60 aralıklarında değişmektedir. Madde analizi sonuçlarına göre, eğitim ölçeğinde 45 numaralı maddenin madde-toplam korelasyonunun (.16) düşük olduğu görülmektedir. Yine, madde analizi sonuçlarına göre, sağlık ölçeğinde 62 numaralı sorunun çıkarılması durumunda Cronbach alfa katsayısının .70’e yükseleceği, faaliyet ölçeğinde 72 numaralı sorunun çıkarılması durumda Cronbach alfa katsayısının .67’e yükseleceği görülmüştür. Diğer bir deyişle, belirtilen maddeler iç tutarlığı düşürmektedir. Yapılan analizler neticesinde, eğitim ölçeğindeki 45 numaralı madde, sağlık ölçeğinde 62 numaralı madde, faaliyet ölçeğindeki 72 numaralı madde uzman görüşleriyle yeniden değerlendirilmiş, ana çalışmada maddelerde ifade değişiklikleri yapıldıktan sonra kullanılmışlardır. Diğer taraftan, siyaset ölçeğinde 95 ve 96 numaralı soruların çıkarılması durumunda Cronbach alfa katsayısının sırasıyla .45 ve .46’ya yükseleceği görülmektedir. Genellikle, madde sayısı arttıkça iç tutarlığın da yükseldiği bildirilmektedir. Burada da belirtilen iki maddenin ölçekten çıkarılması durumunda geriye yalnızca iki madde kaldığından, alfa katsayısının görece düşük olması da beklenen bir sonuç olarak değerlendirilebilir. Maddelere bakıldığında 45 ve 46 numaralı maddelerin siyasi partiye katılım ile ilgili ayrımcılık deneyimlerini ölçtüğü görülmektedir. Bu iki sorunun kendi içinde alt bir faktör oluşturmuş olabileceği görülmektedir. Siyasi partiye üye olmayan bireylerin soruya cevap veremeyecek olması nedeniyle ana çalışmada anket formuna eklenen bir soru ile ilgili maddelerin yalnızca siyasi partiye üye olan özürlü bireyler tarafından yanıtlanması sağlanmıştır. Ölçek maddeleri ile ilgili yapılan değişikliklerden sonra, genel olarak uzman görüşü ile diğer bazı maddelerde de ifade değişiklikleri yapılmıştır. Ancak, yukarıda iç tutarlık açısından olumsuz etki yapan maddeler ifade değişiklikleri ile anket formunda tutulmuştur. Elde edilen geri bildirimler neticesinde toplumsal yaşama katılım ölçeğine bir madde (son formda madde 68) eklenmiştir. Ayrıca, örneklem grubundakilerin anketi uzun bulduklarına dair geri bildirimleri doğrultusunda da anket formundan bazı sorular çıkarılarak anket formunun kısaltılmasının uygun olduğuna karar verilmiştir. Diğer taraftan, bazı ek yönlendirme soruları (örneğin, 70-72) eklenmiştir. 3.4. SON FORMUN GELĠġTĠRĠLMESĠ VE PSĠKOMETRĠK ÖZELLĠKLERĠ Bu kısımda son formda bulunan alt alanlara ilişkin ölçeklerin iç tutarlık, madde analizi ve faktör analizi sonuçları sunulmuştur. 55 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 3.4.1. Son Formdaki Ölçeklerin Ġç Tutarlık ve Madde Analizleri İstihdam, eğitim, sağlık, dinlenme ve boş zaman faaliyetlerine katılım, bağımsız yaşama, topluma ve toplumsal yaşama katılım, siyasi yaşama katılım, adalete erişim, bilgiye erişim alanlarında ayrımcılık deneyimlerini ölçen alt ölçeklerin güvenirlik düzeylerini belirlemek amacıyla Cronbach alfa iç tutarlık katsayıları hesaplanmıştır. İlgili katsayı değerleri Tablo 5’te sunulmuştur. Tablo 5. Son Formda Alanlara Göre Ayrımcılık Deneyimi Ölçeklerinin Cronbach Alfa Ġç Tutarlık Katsayıları ÖLÇEK 1. İstihdam 2. Eğitim 3. Sağlık 4. Dinlenme ve Boş Zaman Faaliyetlerine Katılım 5.Bağımsız Yaşama, Topluma ve Toplumsal Yaşama Katılım 6. Siyasi Yaşama Katılım 7. Adalete Erişim 8. Bilgiye Erişim Madde Sayısı 8 9 5 4 7 4 3 4 Cronbach Alpha (α) .83 .84 .78 .74 .78 .54 .61 .83 Görüldüğü gibi, siyasi yaşama katılım ve adalete erişim dışındaki tüm ölçeklerin iç tutarlık katsayıları .70’in üzerinde ve kabul edilir iç tutarlık düzeyine sahiptir. Bu iki ölçeğin madde sayılarının düşük olması, beklenenden daha düşük iç tutarlığa sahip olmalarının nedeni olmuş olabilir. Genelde, madde sayısı düştükçe iç tutarlılığında azaldığı belirtilmektedir. İç tutarlığı olumsuz yönde etkileyen madde veya maddelerin var olup olmadığını görebilmek için madde analizi yapılmıştır. İlgili analizler Tablo 6’da sunulmuştur. Tablo 6. Alanlara Göre Ayrımcılık Deneyimleri Ölçeklerinin Madde Analizi Sonuçları ÖLÇEK 1. İstihdam 2. Eğitim 3. Sağlık 4. Dinlenme ve Boş Zaman Faaliyetlerine Katılım 5. Bağımsız Yaşama, Topluma ve Toplumsal Yaşama Katılım 6. Siyasi Yaşama Katılım 7. Adalete Erişim 8. Bilgiye Erişim Madde-Toplam Korelasyon .44-.65 .32-.68 .45-.67 .41-.62 .34-.62 .26-.44 .37-.49 .58-.72 Madde toplam korelasyonları incelendiğinde tüm maddelerin tüm ölçekle ile kabul edilir düzeyde bir ilişkiye sahip olduğu görülmektedir. Ayrıca, ölçeklerdeki maddelerin ölçekten çıkarılması durumunda iç tutarlığın olumsuz etkilendiği bulunmuştur. Bu bağlamda, hiçbir maddenin ölçeklerden çıkarılmasına gerek olmadığı için ölçeklere ait maddeler son anket formunda sunulduğu şekliyle korunmuştur. 3.4.2. Son Formdaki Ölçeklerin Faktör Analizleri Ölçeklerin faktör analizi sonuçları bu kısımda sunulmuştur. Faktör analizi sonuçlarına ilişkin tablolar Ek-1’de sunulmuştur. Yapılan faktör analizi sonuçlarına göre, istihdam ölçeğinin tek faktörlü yapıya (eigen değeri = 3.04 ve açıklanan varyans %37.95) sahip olduğu bulunmuştur. Faktör yükleri .74 ile .49 arasında değişmektedir. Yapılan faktör analizi sonuçlarına göre, eğitim ölçeğinin tek faktörlü yapıya (eigen değeri = 3.37 ve açıklanan varyans %37.38) sahip olduğu 56 Yöntem bulunmuştur. Faktör yükleri .78 ile .34 arasında değişmektedir. Yapılan faktör analizi sonuçlarına göre, sağlık ölçeğinin tek faktörlü yapıya (eigen değeri = 2.19 ve açıklanan varyans %43.72) sahip olduğu bulunmuştur. Faktör yükleri .80 ile .50 arasında değişmektedir. Yapılan faktör analizi sonuçlarına göre, boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine ilişkin ölçeğinin tek faktörlü yapıya (eigen değeri = 1.72 ve açıklanan varyans %42.96) sahip olduğu bulunmuştur. Faktör yükleri .77 ile .48 arasında değişmektedir. Yapılan faktör analizi sonuçlarına göre, bağımsız yaşama ve topluma tam katılım ölçeğinin iki faktörlü yapıya (eigen değerleri sırasıyla 2.02 ve 1.25 ve açıklanan varyans sırasıyla %28.8 ve 17.89) sahip olduğu bulunmuştur. Faktör yükleri .86 ile .41 arasında değişmektedir. Yapılan faktör analizi sonuçlarına göre, adalete katılım ölçeğinin tek faktörlü yapıya (eigen değeri = 1.15 ve açıklanan varyans %38.44) sahip olduğu bulunmuştur. Faktör yükleri .76 ile .47 arasında değişmektedir. Yapılan faktör analizi sonuçlarına göre, siyasete katılım ölçeğinin tek faktörlü yapıya (eigen değeri = 1.04 ve açıklanan varyans %26.1) sahip olduğu bulunmuştur. Faktör yükleri .68 ile .37 arasında değişmektedir. Yapılan faktör analizi sonuçlarına göre, bilgiye erişim ölçeğinin tek faktörlü yapıya (eigen değeri = 2.23 ve açıklanan varyans %55.70) sahip olduğu bulunmuştur. Faktör yükleri .83 ile .64 arasında değişmektedir. Genel olarak, madde yüklerinin –bir maddenin .34 olması dışında- .35 ve üzeri madde yüküne sahip olduğu ve dolayısıyla kabul edilebilir düzeyde ayırt ediciliğe sahip oldukları görülmüştür. 3.4.3. Ölçeklerin Ġçerdikleri Maddeler ve Anket Formundaki Numaraları Ölçeklerin içerdikleri maddeler ve anket formundaki numaraları Tablo 7’de sunulmuştur. Tablo 7. Ölçeklerin Ġçerdikleri Maddeler ve Anket Formundaki Numaraları ÖLÇEK Madde Sayısı Madde Numaraları 1. İstihdam 8 29-36 2. Eğitim 9 40-48 3. Sağlık 5 50-54 4. Dinlenme ve Boş Zaman Faaliyetlerine Katılım 4 57-60 5. Bağımsız Yaşama, Topluma ve Toplumsal Yaşama Katılım 7 62-68 6. Siyasi Yaşama Katılım 4 72-75 7. Adalete Erişim 3 79-81 8. Bilgiye Erişim 4 83-86 Not: Bu tabloda ve bulgular bölümünde gerekli olduğu hallerde belirtilmiş olan soru numaraları A formu esas alınarak sunulmuştur. Yalnızca, B formunda bulunan ek soru olan -70 numaralı soru-, B formuna ait olduğu uyarısı yapılarak B formundaki soru numarası ile sunulmuştur. Anketin son hali EK-4’de yer almaktadır. 3.4.4. Ölçeklerin Puanlanması Özürlülerin sekiz alt alandaki ayrımcılığa maruz kalma düzeylerini belirlemek için geliştirilen ölçekler beş dereceli Likert türünde ölçek ile cevaplandırılmaktadırlar. Örneklem grubundakiler, her maddedeki durumu hangi sıklıkla yaşayıp yaşamadıklarını belirtmek için “hiçbir zaman”, “nadiren”, “arasıra”, “çoğu zaman” ve “her zaman” seçeneklerinden birini işaretleyerek cevap vermektedirler. Ölçeklerde ters olarak kodlanması gereken madde bulunmamaktadır. Toplu ölçek puanları hesaplanırken ilgili maddeler toplanıp, ölçekteki madde sayısına bölünmüştür. Dolayısıyla, ilgili ortalamalar ve en düşük-en yüksek puanlar da yine 5’li likert ölçeği içinde dağılmaktadır. 57 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 3.5. ĠġLEM VE VERĠLERĠN TOPLANMASI 2010 Mayıs ayının son haftasında gerçekleştirilen pilot anket uygulamasında anket uygulama deneyimlerinden de yararlanılmak üzere Gazi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi İstatistik Bölümü son sınıf öğrencileri anketör olarak görev yapmışlardır. Anketlerin istatistiki değerlendirilmesinin yanı sıra anketörlerin sözlü öneri ve görüşlerinden de yararlanılarak son anket formu oluşturulmuştur. Örneklem içerisinde yer alan illerin tümünde üniversitelerin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerindeki isimleri EK-2’de yer alan son sınıf öğrencileri, öğretim görevlileri ve üyeleri anketör olarak çalışmışlardır. İzmit ve Malatya’da özürlüler üzerine akademik çalışma yapan öğretim üyeleri anketör olarak görev yapmışlardır. Haziran ayının ilk üç haftasında araştırma ekibince örneklem içerisinde yer alan illere gidilerek anketörlere eğitim verilmiştir. Eğitimlerde öncelikli olarak araştırmanın amacı, önemi ve araştırma soruları açıklanmıştır. Anketörler, daha sonra çalışma yönergesi hakkında bilgilendirilmişlerdir. Bu yönergede özürlü grupları, özürlülerle anket yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlar gibi bilgiler yer almaktadır. Araştırmada kullanılan anket anketörlere tanıtılarak her bir maddenin hangi amaçla sorulduğu, yanıtlarının neler olduğu, her soru maddesinin nasıl sorulması ve işaretlenmesi gerektiği açıklanmıştır. Böylece her soru maddesinin ve seçeneklerinin anketörler tarafından doğru algılanması sağlanmıştır. Anketlerin uygulanmasında toplam 65 anketör görev almıştır. İçişleri Bakanlığı Dernekler Masası Başkanlığı’ndan temin edilen ve örneklemde yer alan derneklere TODAİE’de oluşturulan araştırma projesi sekreteryasından telefonla ulaşılarak projenin amacı ve önemi anlatılmış ve anket yapılmak üzere randevu istenmiştir. Listede telefon numarası yer almayan ya da listedeki telefon numarasından ulaşılamayan derneklerin telefon numaralarına öncelikle internet arama motorları kullanılarak ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu yöntemden sonuç alınamadığında ise 11880, 11818, vb. bilinmeyen telefon numarası servisleri aranmıştır. Aranan derneklerin telefon numaraları bu servislerin kayıtlarında genellikle bulunamamış ya da Dernekler Masası Başkanlığı’nın listesinde yer alan telefon numarasının aynısına ulaşılmıştır. Üçüncü bir yöntem olarak dernek il merkezinde ise valilik bünyesinde yer alan dernekler il müdürlüğünden, ilçelerde ise kaymakamlık bünyesinde yer alan dernekler şubesinden, ilgili derneğin telefon numarası alınmaya çalışılmıştır. Olumlu sonuç alınmadığında, il müdürlüğü ve şubeden sözkonusu derneğin faaliyette bulunup bulunmadığı öğrenilmiştir. Bu yöntemle de sonuç alınmadığında, iletişim bilgileri aranılan derneğin bulunduğu il ya da ilçede özürlülere yönelik benzer faaliyette bulunan derneklere ulaşılarak bilgi alınmıştır. İlgili derneğin yetkilisinden randevu alındıktan sonra o ildeki sorumlu anketör dernek adresine yönlendirilmiştir. 10 Haziran 2010-10 Ağustos 2010 tarihleri arasında 29 ilde, belirlenen 183 dernekte, 1507 özürlü ile yüzyüze görüşülerek anketler gerçekleştirilmiştir. Her ilde anketlerin doğru uygulanıp uygulanmadığına ilişin kontroller yapılmış ve dernek yetkililerine telefon edilerek saha araştırması doğrulanmıştır. Anketler tamamlandıktan sonra, toplanan veriler bilgisayar ortamına aktarılmış ve veri girişlerinin doğruluğu kontrol edildikten sonra Sosyal Bilimler için İstatistik Paketi (SPSS) programı kullanılarak istatistiki analizler yapılmıştır. 58 Bulgular 4. BULGULAR Bu bölümde anket uygulamasında elde edilen veriler ve ilgili akademik yazındaki bulgu ve önermeler dikkate alınarak çalışmanın giriş bölümündeki araştırma problemlerine yanıt aranmaktadır. Öncelikli olarak örneklem grubuyla ilgili demografik veriler incelemektedir. Örneklem grubundakilerin özürlü olmalarının dışında cinsiyet, etnik köken, dini inanç, vb. nedenlerle Türkiye’de ayrımcılığa maruz kalıp kalmadığı tartışıldıktan sonra sosyal yaşamın hangi alanlarında daha fazla ayrımcılığa uğradıklarıyla ilgili bulgular yorumlanmaktadır. 4.1. DEMOGRAFĠK BĠLGĠLER Örneklem grubunun demografik özelliklerine (cinsiyet, yaş, medeni durum, yerleşim yeri, aile toplam gelir düzeyi, sağlık kurulu raporu, sosyal güvence durumu, özür tipi, özürün ortaya çıkışı, dışarıdan görünür özür durumu) ait sayı ve yüzde dağılımları bu başlık altında incelenmektedir. ġekil 1. Cinsiyete Göre Dağılım Şekil 1’de görüldüğü gibi örneklem grubunun yaklaşık üçte biri kadın (%27), yaklaşık üçte ikisi ise erkektir (%72). Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2002 yılında yaptığı Türkiye Özürlüler Araştırması verilerine göre özürlülerin %41,3’ü kadındır. Araştırmada kadın özürlülerin oranı Türkiye ortalamasının altında gözükmektedir. Ancak, araştırmanın evrenini Türkiye’de özürlülere yönelik çalışan dernekler oluşturduğundan özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere üye olan kadın özürlülerin sayısı daha tutarlı bir veri sağlayacaktır. Türkiye’de özürlülere yönelik çalışan derneklerdeki kadın üye sayıları belli olmadığından Türkiye’deki tüm derneklere üye kadınların sayısı bu konuda bir öngörüde bulunmayı kolaylaştırabilir. İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı web sitesindeki derneklere ilişkin istatistikler bölümünde Türkiye’de tüm dernek üyelerinin yalnızca %16,7’si kadındır. Bu nedenle, bu araştırmada, özürlü alanında faaliyet gösteren derneklere üye olan özürlü kadınların sayısı, Türkiye’deki tüm derneklere üye olan kadınların sayısından %10 daha fazladır. 59 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ġekil 2. YaĢ Gruplarına Göre Dağılım Şekil 2’de görüldüğü gibi örneklem grubunun yaş gruplarına göre dağılımı incelendiğinde, ilk sırayı %32,7 ile 26-35 yaş grubunun aldığını, bunu %25,5 ile 36-45 yaş grubunun, %21,9 ile 18-25 yaş grubunun ve %17,1 ile 46-60 yaş grubunun izlediğini, en düşük oranın ise %.2,9 ile 61 yaş ve üstü yaş grubuna ait olduğu gözlenmektedir. ġekil 3. Medeni Duruma Göre Dağılım Örneklem grubunun medeni durumu incelendiğinde, en büyük grubu %53,7 ile bekarların oluşturduğu görülmektedir. Bu grubu sırasıyla %20,9 ile evliler ve %3,6 boşanmış kişiler izlemektedir. 60 Bulgular ġekil 4. YerleĢim Yerine Göre Dağılım Şekil 4’de görüldüğü gibi örneklem grubunun yaşamlarının büyük bölümünü nerede geçirdiği incelendiğinde büyükşehrin %47,3 ile ilk sırada yer aldığı, bunu sırasıyla şehrin (%31,5), kasabanın (%13,7), köyün (%7,5) izlediği belirlenmiştir. ġekil 5. Ailenin Aylık Gelir Durumuna Göre Dağılım Şekil 5’de görüldüğü gibi örneklem grubunun %48,9’unun ortalama aylık geliri 500-1.000 TL. arasında değişmektedir. Bunu, %27,8 ile aylık geliri 1.001-2.000 TL. arasında olanlar, %15,2 ile gelirleri 500 TL. den az olanlar, %5,4 ile 2.001-3.000 TL. olanlar izlemektedir. 3.001TL. üstü geliri olanların oranı ise %2,7 olarak belirlenmiştir. Görüşme yapılan kişilerin Sağlık Raporu oranları düzeyine göre dağılımları Şekil 6’da verilmiştir. 61 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ġekil 6. Sağlık Kurulu Raporu Düzeyine Göre Dağılım Şekil 6’da görüldüğü gibi örneklem grubu sağlık raporunda belirlenen özür oranı açısından incelendiğinde %80 üzeri arası özür oranı olanların %38.2 ile ilk sırada yer aldıkları, bunu sırasıyla %40 ila %59 arasında (%31,1), %60 ila %79 arasında (%28) ve %20 ila %39 arasında (%1,3) özür oranı olanların takip ettiği görülmektedir. Grubun %1.4’ü ise Sağlık Kurulu’ndan rapor almamıştır. ġekil 7. Sosyal Güvence Durumuna Göre Dağılım Şekil 7’de de görüldüğü gibi örneklem grubunun çoğunluğunun (%80) sosyal güvencelerinin olduğu, sosyal güvencesi olmayanların ise sadece %20 oranında olduğu belirlenmiştir. 62 Bulgular Tablo 8. Özür Türüne Göre Dağılım Dernek Türü Örnekleme Seçilen Özürlü Sayısı Anket Yapılan Özürlü Sayısı Örnekleme Seçilen Özürlü Oranı (Yüzde) Anket Yapılan Özürlü Oranı (Yüzde) Genel 461 430 27 29 İşitme ve Konuşma 121 89 7 6 Görme 622 552 37 37 Ortopedik 293 257 17 17 Zihinsel 203 171 12 11 8 0 1 1507 100 100 Eksik Veri Toplam 1700 Örnekleme ilk olarak seçilen derneklerde hedeflenen sayılara ulaşılamadığından dört ilden daha örneklem seçilmiştir. Bu nedenle örnekleme seçilen ve anket yapılan özürlülere yönelik faaliyet gösteren derneklere üye olanlar arasında farklılık oluşmuştur. Evren ve örneklem kısmında açıklanan nedenlerden dolayı her özürlü grubundan öngörülen sayılardan daha az özürlü ile görüşülebilmiştir. ġekil 8. Özrün Ortaya ÇıkıĢına Göre Dağılım Şekil 8’de görüldüğü gibi örneklem grubunun yarısından biraz fazlasının (%53’ünün) özrü sonradan ortaya çıkmıştır. Bu grupta yer alanların özürleri 11 ile 12 yaşları arasında ortaya çıkmıştır. 63 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ġekil 9. DıĢarıdan Görünür Özür Durumuna Göre Dağılım Şekil 9’da görüldüğü gibi örneklem grubunun çoğunluğunun (%53’ünün) dıştan görünür bir özürü var iken, %45.9’inin ise dıştan görünür bir özürü olmadığı belirlenmiştir. 4.2. GENEL AYRIMCILIK ALGILARINA ĠLĠġKĠN DAĞILIMLAR Bu başlık altında örneklem grubunun belirli nedenlere (cinsiyete dayalı, cinsel yönelime dayalı, etnik kökene dayalı, dini inanca dayalı, özürlülüğe dayalı) göre, genelde Türkiye’de ayrımcılığa maruz kalıp kalınmadığına ve daha sonra yine aynı nedenlere bağlı olarak kendilerinin ayrımcılığa maruz kalıp kalınmadığına ilişkin algılarına ait ortalama değerleri ve yüzde dağılımları tartışılmaktadır. Ayrıca, özürlülerin toplumun diğer üyelerine kıyasla ne düzeyde ayrımcılığa uğrayıp uğramadıkları, on sene öncesine göre özürlülerin maruz kaldıkları ayrımcılığın sıklığının değişip değişmediği ve en fazla ayrımcılığa uğrayan üç özür grubuna ilişkin algıları ölçen sorulara ait ortalama değerleri ve yüzde dağılımlar da bu kısımda tartışılmaktadır. ġekil 10. BeĢ Alanda Ayrımcılık Algı ve Deneyim Oranları 64 Bulgular Şekil 10’da örneklem grubunun Türkiye’de beş alanda ne derecede ayrım yaşandığıyla ilgili algı ve deneyimleriyle ilgili veriler yer almaktadır. Örneklem grubunun büyük bir çoğunluğu (%75’i) Türkiye’de en fazla, özürlülere yönelik ayrımcılık olduğu kanısındadırlar. Algılama düzeyinde örneklem grubu Türkiye’de özürlülerden sonra en fazla cinsiyete, cinsel yönelime, etnik kökene ve dini inanca dayalı ayrımcılık yapıldığı düşüncesindedir. Bu araştırmanın hedef kitlesi derneklerde faaliyet gösteren özürlüler olduğu için, katılımcıların Türkiye’de en fazla özürlülere yönelik ayrımcılık yaşandığı yönündeki algıları öngörülebilir bir sonuçtur. Aynı tablodaki kişisel deneyim oranlarına bakıldığında ise yine öngörülebileceği gibi katılımcılar en fazla özürlü oldukları için ayrımcılığa uğradıklarını ifade etmektedirler. Özürlülüğe dayalı ayrımcılık da dahil olmak üzere tüm ayrımcılık alanlarında deneyimlenen ayrımcılık, algılanan ayrımcılığa göre daha düşüktür. Şekil 11’de görüldüğü gibi “özürlüler toplumun diğer üyelerine kıyasla daha fazla ayrımcılığa uğruyor” ifadesine örneklem grubunun büyük bir çoğunluğu katılmaktadır. Bu veri, Şekil 11 ile birlikte değerlendirildiğinde ise Türkiye’de diğer bireylere kıyasla özürlülerin daha fazla ayrımcılığa uğradığı ancak son on yılda özürlülere yönelik ayrımcılığın azaldığı görülmektedir. İkinci bölümde tartışılan özürlülerin haklarına yönelik mevzuatta yaşanan olumlu gelişmelerin özürlülere yönelik ayrımcılığın azaldığına yönelik algıya etki ettiği düşünülebilir. ġekil 11. “Özürlüler Toplumun Diğer Üyelerine Kıyasla Daha Fazla Ayrımcılığa Uğruyor” Ġfadesine Katılım Düzeyine ĠliĢkin Yüzde Dağılımlar Örneklem grubunun büyük bir çoğunluğu (%82.6) özürlülerin çoğu ya da her zaman toplumun diğer üyelerine kıyasla daha fazla ayrımcılığa uğradığını düşünmektedir. Türkiye’de çeşitli gruplara yönelik yapılan ayrımcılık konulu araştırmalarda, anketlerin yöneldiği grubun niteliğine göre Türkiye’de en fazla ayrımcılığa uğrayan grup değişmektedir. Örneğin ODTÜ Sosyoloji Bölümü tarafından yürütülen ve sonuçları 10 Temmuz 2010’da kamuoyuna açıklanan “Aleviler ve Ayrımcılık Araştırması” çalışmasında Türkiye’de en fazla ayrımcılığın Alevilere yönelik olduğu bulgusu ortaya konmuştur. Bu çalışmanın örneklem grubunu özürlüler oluşturduğu için özürlülerin kendilerinin diğer gruplara kıyasla daha fazla ayrımcılığa uğradığı yönünde algıları bulunmaktadır. 65 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ġekil 12. Son On Yılda Özürlülere Ayrımcılığın DeğiĢim Yönüne ĠliĢkin Katılım Düzeyine ĠliĢkin Yüzde Dağılımları Şekil 12’de görüldüğü gibi örneklem grubunun %53,9’u son on yıl içerisinde özürlülere yönelik ayrımcılığın azaldığını belirtmişlerdir. Son on yılda özürlülere yönelik yasal mevzuatın gelişmesi, özürlülerde dahil olmak üzere insan hakları bağlamında ayrımcılığı önlemek için yasal tedbirlerin alınması ve kurumsal yapıların oluşturulması ayrımcılığın azaldığına yönelik algıyı etkilemiş olabilir. ġekil 13. En Fazla Ayrımcılığa Uğrayan Üç Özür Grubuna ĠliĢkin Algılara Ait Yüzde Dağılımları 66 Bulgular Araştırma bulgularına göre Türkiye’de en fazla ayrımcılığa diğer özür gruplarına kıyasla açık biçimde zihinsel özürlüler uğramaktadırlar. Bu veri “Toplum Özürlülüğü Nasıl Anlıyor” araştırmasındaki bulgularla tutarlıdır. Sözkonusu araştırmada da örneklem grubunu oluşturanlar diğer özürlü gruplarına kıyasla zihinsel özürlüleri eş, iş arkadaşı ve komşu olarak daha az tercih etmektedirler (Şekil13). 4.3. MEVZUAT BĠLGĠSĠNE ĠLĠġKĠN DAĞILIMLAR Ayrımcılıkla ilgili yasaları, ayrımcılığa uğrandığında başvurulabilecek ya da danışmanlık alınabilecek yerleri bilmek, özürlü bireylerin ayrımcılığı algılayışını ve ayrımcılığa karşı tavrını değiştirebilir. Bu bölümde, özürlü bireylerin ayrımcılıkla ilgili mevzuata ilişkin bilgisine dair bulgular bu çerçevede tartışılmıştır. 4.3.1. Mevzuat Bilgisine ĠliĢkin Dağılımların TartıĢılması ġekil 14. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığa ĠliĢkin Mevzuat Bilgi Düzeyi Yüzde Oranları Örneklem grubunun %28,7’si özürlülüğe dayalı ayrımcılıkla ilgili mevzuatı bildiğini, %71,3’ü ise bilmediğini belirtmiştir. Bir ilde yapılan bir araştırmada özürlü yakınlarının çoğunluğun (%64,3) özürlülükle ilgili mevzuatla ilgili hiç bir bilgisi olmadığını ya da pek bilgisi olmadığını belirttiği düşünülürse,267 her ne kadar örgütlü özürlü kesimi temsil etseler de, örneklem grubunun %71,3’ünün özürlülüğe dayalı ayrımcılığa ilişkin mevzuatı bilmediğini ifade etmesi öngörülebilir bir sonuçtur. Genel olarak özürlülüğe dayalı ayrımcılıkla ilgili mevzuatı bilme oranı düşük olmasına rağmen, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) özürlülere yönelik ayrımcılığın suç olarak tanımlandığını bildiğini belirtenlerin oranı (%47,5) daha yüksektir (Şekil 15). Örneklem grubunun yaklaşık yarısı, özürlülüğe dayalı ayrımcılığın suç olarak tanımlandığını bilmektedir. Bu durum, genel olarak ayrımcılıkla ilgili mevzuat konusunda fazla fikri olmayanlardan bazılarının somut durumlarla ilgili bazı bilgileri olduğunu göstermektedir. 267 Dalbay, 2009, s.95. 67 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ġekil 15. “Özürlülere Yönelik Ayrımcılık Yapmanın TCK Kapsamında Bir Suç Olduğunu Biliyor musunuz?” Sorusuna Ait Yüzde Oranları Örneklem grubunun hak arayacakları yerleri bilip bilmemeyle ilgili cevaplarına bakıldığında, gruptan %56,9’u hak arayacakları yerleri bilmediğini belirtmiştir (Şekil 16). ġekil 16. “Özürlülerin Ayrımcılığa Uğradıklarında Haklarını Aramak Ġçin Nereye BaĢvurabileceğini Biliyor musunuz?” Sorusuna Ait Dağılımlar Bu soruda ‘hak aramak’la kastedilen, ayrımcılığı dava konusu yapmaktır. Bu biçimde düşünüldüğünde, ayrımcılığı dava konusu yapabilmek için ‘adli yerlere’ ve ‘emniyete’ cevabını verenlerin oranı %41,2’dir (Şekil 17). Soru daha genel olarak ‘hakkını aramak’ olarak yorumlandığında bile, hak aramak için nereye başvuracağını bildiğini söyleyenlerden %6,7’si bir yer belirtmemiş, %14,7’si dernekleri, %9,7’si ise yerel yönetimleri belirtmiş, yani toplam olarak örneklem grubunun %32,1’i bir yer belirtmemiş ya da danışmanlık alabileceği yerel yönetimleri, dayanışma sağlayabileceği dernekleri belirtmiştir. Örneklem grubunun bir bölümünün ‘hak 68 Bulgular aramaktan’ dernekten yardım almayı ya da derneği bu konuda yönlendirmeyi, bir bölümünün yerel yönetimlere şikâyet etmeyi anladığı, bir bölümünün ise bu konuda bir fikri olmadığı ortaya çıkmaktadır. ‘Hak arama’ kavramını idari başvuruları da kapsayacak şekilde düşünüp, ‘adli yerler’ (%35,6), ‘emniyet’(5,6), ‘diğer resmi kurumlar’ (%25) ve ‘haksızlığa uğranılan yerin yetkilisi’ (%2,7) cevaplarını verenler birlikte değerlendirildiğinde, hak aramak için nereye başvuracağını bildiğini söyleyenlerin %69’u, örneklem grubunun ise %29,7’si hak aramak için başvuracağı yerler hakkında fikir sahibidir. ġekil 17. “Özürlülerin Ayrımcılığa Uğradıklarında Haklarını Aramak Ġçin Nereye BaĢvurabileceğini Biliyor musunuz?” Sorusuna Yanıtı “Evet” Olanların Bildirdikleri Yerler Destek ve danışmanlık alabilecekleri yerleri bildirenlerin oranı (%41,3) da, hak aramak için başvurabilecekleri yerleri bildirenlere (%43,1) yakındır (Şekil 16, 18) . Örneklem grubunun %58,7’si destek ve danışmanlık alacakları yerleri bilmediklerini belirtmişlerdir (Şekil 18). Destek ve danışmanlık veren yerleri bilmediğini belirtenlerin hak aramak için başvuracağı yerleri bilmediğini belirtenlerden biraz daha yüksek oranda çıkması, açıkça bu işlevle tanımlanmış olan il, ilçe insan hakları kurulları ile büyükşehir belediyelerinin danışma merkezlerinden yaygın olarak haberdar olunmadığını göstermektedir. 69 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ġekil 18. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık KarĢısında Destek ve DanıĢmanlık Alabilecek Yerleri Bilme Oranlarının Yüzdelik Dağılımı İki soruya verilen cevaplar karşılaştırıldığında cevapların benzer olduğu görülmektedir. Farklı olarak, destek ve danışmanlık için sağlık hizmeti sunan yerlere başvurulabileceğini düşünenler vardır. Bu durum, özürlü kişilerin destek konusunda sağlık hizmeti sunan yerlere başvurma alışkanlığı olduğunu gösterir. Destek ve danışmanlık almak için de en yaygın olarak bilinen adresin bir kamu kurumu değil, özürlülere yönelik faaliyette bulunan dernekler (%50,9) olduğu ortaya çıkmıştır. Doğrudan bu amaçla birimler kurmuş olan büyükşehir belediyelerini içerecek biçimde ‘yerel yönetimler’ cevabını verenler örneklem grubunun yalnızca %6,7’sini oluşturmaktadır (Şekil 19). ġekil 19. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılık KarĢısında Destek ve DanıĢmanlık Alabilecek Yerleri Bildiklerini Belirtenlerin Bildirdikleri Yerlere Göre Yüzdelik Dağılımları 70 Bulgular ġekil 20. Engellilerin Haklarına ĠliĢkin SözleĢme’yi Bilme Oranlarının Yüzdelik Dağılımı Mevzuat bilgisinin bir parçası olarak, özürlü bireylerin Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme hakkındaki bilgisi de sorgulanmıştır. Örneklem grubundan bu soruyu cevaplayanlardan yalnızca %20’si sözleşme hakkında bilgisi olduğunu belirtmiştir (Şekil 20). ġekil 21. Engellilerin Haklarına ĠliĢkin SözleĢme’ye Göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Özürlülerin ÇeĢitli Alanlarda Topluma Katılımlarının Sağlanması Ġçin Gerekli Tedbirleri Almayı Taahhüt Ettiğini Bilme Düzeyi Sözleşme hakkında bilgisi olduğunu söyleyenlerden; Sözleşmeyle, devletin eğitim, sağlık, istihdam gibi alanlarda özürlü bireylerin topluma tam katılımlarının sağlanması için gerekli tedbirleri etkin bir şekilde almayı taahhüt ettiğini bildiğini söyleyenlerin oranı %86,8’dir (Şekil 28). 71 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ġekil 22. Engellilerin Haklarına ĠliĢkin SözleĢme’ye Göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Özürlüler Aleyhinde Ayrımcılık TeĢkil Eden Yasalar, Düzenlemeler, Gelenekler ve Uygulamaları DeğiĢtirmeyi veya Ortadan Kaldırmayı Taahhüt Ettiğini Bilme Düzeyi Sözleşme hakkında bilgisi olduğunu söyleyenlerden; özürlüler aleyhinde ayrımcılık teşkil eden yasalar, düzenlemeler, gelenekler ve uygulamaların değiştirilmesinin veya ortadan kaldırılmasının taahhüt edildiğini bildiğini söyleyenlerin oranı (%81,5)dir. Dolayısıyla, Sözleşmeden haberdar olan sayısı (%20) oldukça düşükken, (Şekil20) haberdar olan bu az sayıda kişinin Sözleşme hakkındaki bilgi düzeyi ise yüksektir (Şekil 22). ġekil 23. Engellilerin Haklarına ĠliĢkin SözleĢme’ye Göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin SözleĢmenin Türkiye’deki Uygulanma Sürecinin Denetiminde Özürlüler, Onları Temsil Eden KuruluĢlar, Sivil Toplumun Denetim Sürecine Katılımını Sağlamayı Taahhüt Ettiğini Bilme Düzeyi 72 Bulgular Sözleşme hakkında bilgisi olduğunu söyleyenlerden; sözleşmenin uygulanmasını denetleme sürecinde özürlülerin ve özürlü örgütlerinin katılımının taahhüt edildiğini bildiğini belirtenler ise %73,2’dir (Şekil 23). Genel olarak, Sözleşmenin yaygın olarak bilinmediğini, ancak sözleşmeden haberdar olan az sayıda özürlü bireyin Sözleşmeyi iyi bildiği söylenebilir. 4.3.2. Genel Mevzuat Bilgisi DeğiĢkenine ĠliĢkin Analizler Mevzuat bilgisini ölçen beş sorunun268 bir araya getirilmesinden oluşturulan genel mevzuat bilgisi değişkeni kullanılarak yapılan analizlere ilişkin bulgular bu kısımda sunulmuştur. Toplu puanın ortalama değeri olan 1,638 ikiye bölünerek düşük ve yüksek bilgi adı verilen iki kategori oluşturulmuştur. Genel mevzuat bilgisi değişkenine ilişkin analizlerde gösterildiği gibi (Tablo 9), mevzuat bilgisi açısından demografik değişkenlerle ilişkili olarak özürlü grupları arasında anlamlı farklılaşmalar ortaya çıkmıştır. Örneklem grubunu ayrımcılıkla ilgili mevzuat bilgi düzeyi; yaşa, ekonomik duruma, yerleşim yerine, özür oranına, cinsiyete, çalışıp çalışmama durumuna ve mücadele yollarına başvurup başvurmamaya göre farklılaşmıştır. Örneklem grubunun özürlülüğe dayalı ayrımcılıkla ilgili mevzuat bilgi düzeyi; 46 yaş üstündekilerde 18-25 ve 36-45 yaş aralığında olanlardan daha yüksektir (Tablo 9). Ekonomik durum açısından bakıldığında, en düşük iki gelir grubu olan 500’den az-1000TL aralığında geliri olanlar arasında mevzuat bilgi düzeyi düşük olanların oranı fazlayken, 1000-2000TL arasında geliri olan gruptan itibaren bilgi düzeyi yüksek olanların oranı fazladır. Bu durum, ekonomik gelir düzeyi daha yüksek olanların ayrımcılıkla ilgili mevzuat bilgi düzeyinin de yüksek olduğunu gösterir. Yerleşim yeri açısından bakıldığında, özürlülüğe dayalı ayrımcılıkla ilgili mevzuat bilgi düzeyi yalnızca büyükşehirde yaşayanlarda daha yüksek çıkmıştır. Bu farklılık, büyükşehirde yaşayanların genel olarak daha fazla toplumsallaşma olanaklarına sahip oldukları biçiminde yorumlanabilir. Lise, üniversite, yüksek lisans düzeyinde eğitim almış olanların mevzuat bilgi düzeyi daha az eğitim almış olanlara göre daha yüksektir. Üniversite ve yüksek lisans düzeyinde eğitim almış olanların mevzuat bilgi düzeyi de lise düzeyinde eğitim almış olanlardan daha yüksektir. Dolayısıyla, eğitim düzeyi yükseldikçe mevzuat bilgi düzeyi de yükselmektedir. Özür oranı, raporu olmayacak kadar düşük olanlardan, %59’a kadar olanları kapsayan grupta, bilgi düzeyi düşük olanlar çoğunluktayken, %80 ve üzeri raporu olanlarda ise bilgi düzeyi daha yüksek olanların çoğunlukta olduğu görülür. Cinsiyet açısından bakıldığında, kadınlar arasında daha düşük bilgi düzeyine sahip olanların sayısı fazlayken, erkekler arasında iki grup birbirine yakın da olsa, daha yüksek bilgi düzeyine sahip olanların sayısı fazladır. Bu durum da, kadınların genel olarak toplumsal hayata katılım oranının düşük olmasıyla açıklanabilir. 268 “Özürlülüğe dayalı ayrımcılığa ilişkin mevzuatı biliyor musunuz?”, “Özürlülere yönelik ayrımcılık yapmanın Türk Ceza Kanunu kapsamında bir suç olduğunu biliyor musunuz?”, “Özürlülerin ayrımcılığa uğradıklarında haklarını aramak için nereye başvurabileceğini biliyor musunuz?”, “Özrünüzden dolayı ayrımcılığa uğradığınızda destek ve danışmanlık alabileceğimiz yerleri biliyor musunuz?” “Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmesi hakkında bilginiz var mı?” soruları. 73 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 9. Genel Mevzuat Bilgisi DeğiĢkenine Ait Çapraz Yüzde Sonuçları Değişken Yaş Ekonomik Durum Kategori a.18-25 b.26-35 c.36-45 d.46-60 e.61 ve üstü Toplam a.500’den az b.500-1.000 c.1.001-2.000 d.2.001-3.000 e.3.001-4.000 Yüksek Bilgi 117 215 154 138 24 648 81 312 211 55 16 Yüksek Bilgi (Yüzde) 41,2 50,5 46,4 61,9 63,2 49,7 37,7 45,5 53,7 71,4 61,5 Düşük Bilgi 167 211 178 85 14 655 134 374 182 22 10 Düşük Bilgi (Yüzde) 58,8 49,5 53,6 38,1 36,8 50,3 62,3 54,5 46,3 28,6 38,5 Toplam 284 426 332 223 38 1303 215 686 393 77 26 f.4.001 ve üstü Toplam a.Köy b.Kasaba c.Şehir d. Büyükşehir 12 687 37 77 214 368 92,3 48,7 35,2 39,3 48,3 54,5 1 723 68 119 229 307 7,7 51,3 64,8 60,7 51,7 45,5 13 1410 105 196 443 675 Toplam a.Okur yazar değil 696 63 49,0 40,1 723 94 51,0 59,9 1419 157 b. Okur yazar 28 38,9 44 61,1 72 c. İlkokul d. Ortaokul e.Lise f. Üniversite g.Lisans üstü Toplam a. Raporu yok 162 108 225 105 5 696 5 42,5 42,7 55,0 72,9 100,0 49,0 25,0 219 145 184 39 0 725 15 57,5 57,3 45,0 27,1 0,0 51,0 75,0 381 253 409 144 5 1421 20 b. %20 - %39 c. %40 - %59 Rapor d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri toplam Kadın Erkek Cinsiyet Toplam Evet Hayır İstihdam Toplam Mücadele Yollarına Evet Hayır Başvurup Başvurmama Toplam 6 182 194 311 698 169 525 694 426 271 697 628 63 691 31,6 41,7 48,6 57,0 49,2 43,9 50,9 49,0 54,8 42,1 49,0 49,9 40,1 48,8 13 254 205 235 722 216 506 722 351 373 724 631 94 725 68,4 58,3 51,4 43,0 50,8 56,1 49,1 51,0 45,2 57,9 51,0 50,1 59,9 51,2 19 436 399 546 1420 385 1031 1416 777 644 1421 1259 157 1416 Yerleşim Yeri Eğitim Düzeyi İstihdam açısından; çalışanlar arasında, çalışmayanlara göre ayrımcılıkla ilgili mevzuata ilişkin bilgi düzeyi yüksek olanların sayısı fazladır. Bu durum da, benzer biçimde çalışanların toplumsal 74 Bulgular hayata daha fazla katıldıkları269 ve çalışma koşullarıyla ilgili olarak ayrımcılığa karşı kendilerini savunacak yasal dayanaklara ihtiyaç duydukları için bilgi düzeylerinin de yüksek olduğunu düşündürmektedir. Başaçıkma yollarına başvurup başvurmama açısından bakıldığında, başaçıkma yollarına başvuranlar arasında mevzuat bilgi düzeyi yüksek olanların oranı fazladır. Bu veri de başaçıkma sürecinin mevzuatı öğrenmek açısından kritik önemde olduğunu gösterir. İngilitere’de Engellilik Ayrımcılık Kanunu’nun bilinip bilinmediğine yönelik yapılan bir çalışmada, kanunun ancak yararlanmış olanlar tarafından bilindiği saptanmıştır.270 Benzer biçimde, çalışan özürlülerle görüşülerek yapılan bir araştırmada, işe girerken bir özrü olanların, özürlülerin haklarıyla ilgili mevzuat farkındalık düzeylerinin yüksek çıktığı saptanmıştır.271 Dolayısıyla, mevzuattan yararlanma ve mevzuatı bilme süreçlerinin birbirlerini destekledikleri düşünülebilir. 4.4. SOSYAL YAġAMIN SEKĠZ ALANINDA AYRIMCILIK ALGISI Eğitim, istihdam ve çalışma yaşamı, sağlık, siyasi yaşama katılım, adalete erişim, boş zaman ve dinlenme faaliyetleri, topluma dahil olma ve bilgiye erişim alanlarında ayrımcılık algı ve deneyimi bu bölümün geri kalan kısmında ayrıntılı olarak tartışılmıştır. Örneklem grubunun sekiz alandan hangilerinde daha fazla ayrımcılık yaşadıklarıyla ilgili algı ve deneyimleri bu kısımda incelenmektedir. Şekil 24’te görüldüğü gibi örneklem grubundakiler özürlülerin en fazla istihdam alanında ayrımcılığa uğradıkları düşünmektedirler. Bunu sırasıyla eğitim, toplumsal yaşama katılım, boş zaman ve dinleme faaliyetleri, bilgiye erişim, sağlık ve adalete erişim izlemektedir. Örneklem grubundakilerin algıları özürlülerin siyasi yaşama katılım alanında çok az ayrımcılığa uğradıkları yönündedir. Örneklem grubundakilere sekiz alanla ilgili ayrımcılığa uğrama deneyimleri sorulduğunda ilk sırayı toplumsal yaşama katılım alırken, bunu bilgiye erişim, eğitim, istihdam, boş zaman ve dinlenme, adalete erişim, sağlık ve siyasi katılım izlemektedir. Ayrımcılığa uğrama alanlarıyla ilgili algılama ve deneyim karşılaştırıldığında, örneklem grubundakiler özürlülerin öncelikli olarak istihdamda ayrımcılığa uğradığını algılamakta, ancak kendi deneyimleri temelinde en fazla ayrımcılığa toplumsal yaşama katılım alanında uğradıklarını belirtmektedirler. Kamuoyu araştırmalarında istihdam genellikle Türkiye’nin en önemli sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. Örneklem grubundakilerin Türkiye’de özürlülerin en fazla istihdam alanında ayrımcılığa uğradığı algısı Türkiye’deki genel bir sorunla ilişkili görünmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 2002’de gerçekleştirdiği “Türkiye Özürlüler Araştırması” sonuçlarına göre özürlü nüfus için istihdamı gerçekten çok önemli bir sorundur. Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlü nüfus içinde çalışma hayatına katılım oranı %21.71 iken çalışma hayatına dahil olmayan özürlü nüfus oranı %78.29’dur. Bu araştırmanın örneklem grubuna dahil olan özürlü bireylerin %54,8’i çalışmaktadır. Deneyim düzeyinde istihdamın ayrımcılık yaşanan alanlarda dördüncü sıraya düşmesi araştırma evrenini oluşturan özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere üye olanlar arasında çalışma hayatına katılım oranlarının yüksek olmasından kaynaklanabilir. Deneyim düzeyinde en fazla ayrımcılık, toplumsal yaşama katılım alanında ortaya çıkmaktadır. Siyasi katılım hariç tüm alanlarda örneklem grubundakiler, diğer özürlülerin kendi deneyimlerine göre daha fazla ayrımcılığa uğradığını düşünmektedirler. Bu saptama çerçevesinde, 269 Jusuf’un Türkiye’de özel eğitim alması gereken çocukları olan anne babalara yönelik olarak bu konudaki mevzuatı bilip bilmediklerini sorguladığı çalışmasında, annelerin çalışıp çalışmamalarının mevzuat bilgisi düzeyinde anlamlı bir farklılık oluşturduğu, emekli annelerin mevzuat bilgi düzeyinin çalışan ve çalışmayanlara; çalışan annelerin de çalışmayanlara göre mevzuat bilgi düzeylerinin yüksek olduğu saptanmıştır. Jusuf, 2007. 270 Foster, 2007, s. 67. 271 Foster, 2007, s.72. 75 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Türkiye’de özürlülerin karşılaştığı (deneyimlenen) ayrımcılığın, karşılaşmayı bekledikleri (algılanan) ayrımcılıktan daha düşük olduğu ileri sürülebilir. ġekil 24. Özürlü Bireylerin Alanlara Göre Ayrımcılığa Uğramayla Ġlgili Algı ve Deneyim Yüzde Oranlarının KarĢılaĢtırılması Not: Elde edilen ortalamalar sekiz alanda genel ayrımcılık algılarını ve “bireysel” ayrımcılık deneyimini ölçmek üzere oluşturulmuş olan ölçeklerden elde edilen toplu değişkenlere aittir. 4.5. EĞĠTĠM ALANINDA AYRIMCILIK Özürlü bireyler açısından gerek akademik, gerekse mesleki bilgi ve beceri kazanma anlamında eğitim, sosyal ve ekonomik yaşama katılımı sağlamak bakımından büyük önemdedir. Bu çerçevede araştırma sonuçları araştırma kapsamında görüşülen özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere üye olan özürlü bireylerin eğitim durumlarına ilişkin bulgular, eğitim alanında yaşadıkları ayrımcılığa ilişkin deneyimler ve eğitim alanındaki ayrımcılık deneyimlerinin çeşitli değişkenlere bağlı olarak farklılaşıp farklılaşmadığından hareketle analize tabi tutulmuştur. 4.5.1. Eğitim Durumuna ĠliĢkin Bulgular: Araştırma sonuçlarına göre örneklem grubunun %29,1 oranında çoğunluğu oluşturan kısmı lise ve denge okul mezunudur. Bunu sırayla %26,7’yle ilkokul mezunu olanlar, %17,7’yle ortaokul mezunu olanlar, %10,4’le yüksekokul/üniversite/lisansüstü düzeyde eğitim sahibi olanlar, %10,9’la okuryazar olmayanlar ve %5,2’yle okuryazar olanlar izlemektedir.(şekil 25) Veriler, Türkiye Özürlüler Araştırması İkincil Analiz Raporunda yer alan verilerle karşılaştırıldığında, Türkiye genelinde özürlülerin %36,3’ünün okuryazar olmadığı, %14,9’unun okuryazar olduğu ancak herhangi bir okul bitirmediği, %33’ünün ilkokul mezunu, %5,2’sinin ortaokul mezunu, %1,4’ünün ilköğretim mezunu olduğu görülür. Lise mezunu olan özürlülerin oranı yalnızca %5,6 iken, lise ve dengi meslek okullarından mezun olanlar %1,3’tür. Yüksekokul ve fakülte mezunu olan özürlülerin Türkiye’deki genel özürlü nüfusa oranı yalnızca %1,8’dir.272 Buradan hareketle özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere üye özürlü bireylerin eğitim durumuna ilişkin verilerin, Türkiye genelinde özürlü bireylerin eğitim durumlarına ilişkin veriyi yansıtmadığı açıkça görülmektedir. Başka bir ifadeyle, derneklere üye olan özürlü bireylerin eğitim düzeyleri, 272 76 Tufan ve Arun, 2006. Bulgular Türkiye genelinde özürlü bireylerin eğitim düzeyine göre oldukça yüksektir. Bu sonuç, daha yüksek düzeyde eğitim almış olan özürlü bireylerin dernek üyeliği ve faaliyetlerine katılım açısından daha bilinçli ve aktif bir toplumsal rol üstlendikleri, yani özürlülük konusunda toplumsal bir anlayıştan hareketle örgütlü düzeyde hak arama ve kamuoyu oluşturma girişimlerine daha sıkça başvurduğu şeklinde yorumlanabilir. Özürlü bireyin eğitim düzeyi yükseldikçe özürlülüğe ilişkin farkındalık düzeyinin ve sivil girişimde bulunma sıklığının arttığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer taraftan, derneklerin özürlü bireylerin eğitim alanında karşılaştıkları sorunları çözme ve ihtiyaç duydukları destekleri sağlama ve aynı zamanda özürlü bireyleri daha yüksek düzeyde eğitim almaları için teşvik etme bakımından olumlu bir etkilerinin olduğu da düşünülebilir. ġekil 25. Eğitim Durumuna ĠliĢkin Dağılımlar Eğitim alanında özürlülere yönelik ayrımcılık çok boyutlu ve geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu araştırma çerçevesinde seçilen örneklemin nitelikleri göz önünde bulundurularak, araştırma bulguları öncelikle yetişkin özürlü bireylerin eğitim olanaklarından yararlanma durumunu ortaya çıkarmak ve özel olarak da eğitimde özürlü bireylerin karşı karşıya bulunduğu ayrımcılık durumlarını örneklem grubunun deneyiminden yola çıkarak tespit etmek amacıyla bir analiz yapılmıştır. Örneklem grubuna özürlülerin eğitim alanında ayrımcılık algılayıp algılamadıkları sorulduğunda, her zaman ayrımcılığa uğradığını ifade edenler örneklem grubunun %25,3’ünü, çoğu zaman diyenler örneklem grubunun %34,1’ini oluşturmaktadır. %16,6 oranında bir grup eğitim alanında ara sıra ayrımcılık yapıldığını, %10,8 oranında bir grup ise nadiren ayrımcılık yapıldığını ifade etmiştir. Eğitim alanında özürlülere yönelik olarak hiçbir zaman ayrımcılık olmadığını düşünenlerin oranı %13,3’tür. Görüldüğü gibi, %59,4’lük bir grup eğitim alanında özürlülere yönelik ayrımcılık olduğu algısını paylaşmaktadır (Şekil 26). 77 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 4.5.2. Eğitim Alanında Ayrımcılık Algısına ĠliĢkin Bulgular: ġekil 26. Eğitim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin Yüzde Dağılımları Eğitim alanında karşılaşılan ayrımcılık durumlarını örnekleyen maddelere verilen yanıtlara bakıldığında, özürlülere uygun iletişim araç ve teknolojilerinin kullanılmaması en fazla ayrımcılık yaşanan madde olarak ortaya çıkmaktadır. Bu maddeye dayanarak her zaman ayrımcılık yaşadığını ifade edenlerin oranı %31,5 iken, çoğu zaman ayrımcılık yaşayanlar %15,1’dir. Eğitim alınan kurumda eğitimcilerin özürlülük konusunda eğitimli olmamaları ikinci en sıklıkla ayrımcılık deneyimine neden olan madde olarak görülmektedir. Bu duruma her zaman maruz kaldığını ifade edenlerin oranı %28,3, çoğu zaman maruz kaldığını ifade edenlerin oranıysa %19,1’dir. Bunun dışında örneklem grubuna dahil olan özürlü bireyler, özürlülere yönelik düzenlemeler yapılmadığı için yetişkin eğitimine yönelik kurslar veya programlardan yararlanamama durumuna ilişkin olarak %20,5 oranında her zaman, %17,3 oranında ise çoğu zaman yararlanamadıklarını ifade etmişlerdir. Yine, eğitim sistemi içinde özürlülere yönelik ihtiyaç duyulan destek hizmetlerinin sağlanamaması durumuyla her zaman karşılaştığını söyleyenler %18,5, çoğu zaman karşılaştığını söyleyenler %15,7 oranında bir grubu kapsamaktadır. Özürlülere yönelik düzenlemeler yapılmadığı için meslek edindirmeye yönelik eğitim imkânlarından yararlanamadığını ifade edenlerden %19,1’i her zaman bu sorunla karşılaştığını, %14,9’u ise çoğu zaman bu sorunla karşılaştığını söylemiştir. Öte yandan, özrü nedeniyle okula kayıt başvurusu kabul edilmeyenlerin (her zaman %3,8, çoğu zaman %4,1) ve özrü nedeniyle eğitim kurumundaki görevliler, tarafından haksız muamele ya da olumsuz davranışa maruz kalanların (her zaman %6,5, çoğu zaman, %4,9) araştırmaya katılanlara oranla oldukça küçük bir grubu oluşturdukları göze çarpmaktadır. Bu bulgular, eğitim alanında doğrudan ayrımcı düzenleme ve uygulamaların hukuki düzenlemelerle amaçlanan şekilde ortadan kalkmakta olduğunu göstermektedir. Ancak, özürlü bireylere eğitim alanında yeterli bilgi ve beceri düzeyine ulaşması amacıyla sağlanması gereken çeşitli destek ve uygulamalara ilişkin olarak yüksek düzeyde ayrımcılık deneyiminin mevcut olduğu araştırma sonuçlarından çıkmaktadır. Bu türden desteklerin olmaması ve düzenlemelerin yapılmaması eğitim alanında özürlülerin yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimine neden olmaktadır. 78 Bulgular Tablo 10. Eğitim Alanında Maddelere* Göre Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. Maddelere Göre N X + SS Ayrımcılık Deneyimi Özrüm nedeniyle okula kayıt 1191 1.43±1.04 başvurum reddedildi. Eğitim kurumlarında binaları kullanmakta (binaya girme, üst katlara çıkma, tuvaletleri 1190 2.61±1.62 kullanma) özrüme uygun fiziksel düzenlemeler yapılmadığı için zorluk yaşadım. Özürlü olmayan öğrencilere kıyasla istediğim düzeyde eğitim 1185 2.25±1.53 (lise, lisans, yüksek lisans, vb.) verilmedi. Eğitim sistemi içinde özürlülere yönelik ihtiyaç duyduğum destek 1189 2.52±1.62 hizmetleri (etüt, kişisel yardım, teknik yardım, vb.) sağlanmadı. Eğitim aldığım yerdeki eğitimciler özürlülük konusunda eğitimli 1181 2.95±1.69 değildi. Özürlülere uygun iletişim araç ve 1179 2.95±1.73 teknolojileri kullanılmadı. Özürlülere yönelik düzenlemeler yapılmadığı için erişkin (yetişkin) eğitimine yönelik kurslar ve/veya 1188 2.65±1.63 programlardan (resim, müzik, dil gibi) yararlanamadım. Özürlülere yönelik düzenlemeler yapılmadığı için meslek edindirmeye yönelik eğitim 1186 2.51±1.62 imkânlarından (İşkur, Belediye, Halk Eğitim kursları gibi) yararlanamadım. Özrüm nedeniyle eğitim kurumundaki görevliler (öğretmenler, yöneticiler) 1191 1.73±1.2 tarafından haksız muameleye ya da olumsuz davranışlara maruz bırakıldım.” (%) Hiçbir Nadiren zaman Arasıra Çoğu Zaman Her Zaman 80.3 7.8 4 4.1 3.8 43.8 8.1 11 17.6 19.5 53.2 8.6 11.1 14.5 12.6 45.9 9.2 10.7 15.7 18.5 36.5 7.8 8.4 19.1 28.3 37.7 7.4 8.4 15.1 31.5 42.3 9 10.9 17.3 20.5 46.6 8.9 10.4 14.9 19.1 66.4 11.7 10.5 4.9 6.5 * Bu maddelere 38. soruda okur yazar olmadığını belirten yani okula hiç gitmemiş olan katılımcılar ve özrü sonradan ortaya çıkanlar arasında 25 yaşından sonra olanlar yanıt vermemişlerdir. 79 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 11. Eğitim Alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin T-testi Bulguları Değişken Kategori Cinsiyet Sosyal Güvence Genel Ayrımcılık ¹ (madde 12) Mevzuat Bilgisi Değişkeni Sözleşme Bilgisi Değişkeni Eğitim Genel Ayrımcılık ¹ (madde 37) Bugüne Kadar Çalışma Durumu Kadın Erkek Evet Hayır Düşük Yüksek Düşük Yüksek Düşük Yüksek Düşük Yüksek Evet Hayır X Ortalama 286 949 894 238 745 416 569 544 346 70 464 668 692 446 2.68 2.62 2.63 2.67 2.50 2.93 2.67 2.59 2.37 2.98 2.19 2.95 2.58 2.73 SS 1.12 1.16 1.13 1.13 1.06 1.21 1.15 1.11 1.16 1.11 .91 1.17 1.12 1.13 t -.76 p=.45 -.46 p=.65 -6.24 1.27 p=.20 -3.89 -11.80 2.26 *** p<.001; * p<.05 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. Tablo 11’de “özürlüler eğitim alanında ayrımcılığa uğramaktadır” genel yargısını destekleyenlerin, eğitim alanındaki ayrımcılık içeren uygulamalara örnek olarak sayılan maddelere ilişkin ayrımcılık deneyiminin yüksek olması bu yargıyı destekler niteliktedir. Ayrıca, “Türkiye’de genel olarak özürlü bireyler diğer bireylere göre daha fazla ayrımcılığa uğramaktadır” maddesine katılanlar da eğitim alanındaki ayrımcı uygulamalara yönelik olarak daha yüksek bir ayrımcılık deneyimine sahiptir. Birleşmiş Milletlerin Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme konusunda bilgiye sahip olanların eğitim alanında daha fazla ayrımcılık deneyimine sahip olduğu da görülmektedir. Bu durumun uluslararası düzeyde özürlülerin hakları konusundaki girişimlerin özellikle eğitim seviyesi görece yüksek özürlü bireylerde belirli bir türden farkındalık ve buradan hareketle ayrımcılığa karşı mücadele bilinci yarattığını söylemek mümkündür. Eğitim alanında ayrımcılık deneyimine ilişkin değerler araştırmaya katılanların istihdam durumuna bağlı olarak da farklılık göstermektedir. Bugüne kadar herhangi bir işte çalışmamış olanların eğitim alanında ayrımcılık olduğu yönündeki deneyimi daha yüksektir. Bu durum, özürlü bireylerin ayrımcılık deneyimlerini sonuçları bakımından değerlendirmek gerektiğini ortaya koyar. Buna göre, bugüne kadar herhangi bir işte çalışmamış olanların eğitim alanında karşılaştıkları ayrımcı durum ve uygulamalar nedeniyle gerekli mesleki bilgi ve beceriye sahip olamadıkları ve bu yüzden çalışma hayatından uzak kaldıkları varsayımıyla eğitim alanında yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimine sahip oldukları düşünülebilir. Tablo 12. Eğitim Alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür türü Ekonomik Durum Rapor *p < .05, *** p<.001 80 N X a. Zihinsel özürlü b.Dil/konuşma bozukluğu olan c.İşitme özürlü d.Görme özürlü e.Ortopedik özürlü f.Birden çok özür a.500’den az b.500-1.000 c.1.001-2.000 d.2.001-3.000 e.3.001 ve üstü a. Raporu yok Kategori 56 11 61 478 448 83 178 546 318 61 26 14 2.30 2.04 2.93 2.66 2.56 3.06 2.73 2.51 2.72 2.87 3.02 2.58 1.04 .95 1.07 1.12 1.10 1.28 1.15 1.09 1.12 1.26 1.08 .88 SS b. %20 - %39 c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri 17 366 284 457 2.52 2.52 2.60 2.76 .99 1.13 1.12 1.13 F Anlamlı fark 5.39*** sd=5, 1131 f ile b arasında 4.00** sd=4, 1124 e ile diğerleri arasında 2.76* sd=4, 1133 c ile e arasında Bulgular Eğitim alanında ayrımcılığa uğrama durumuna ilişkin deneyimleri özür türüne, özür derecesine ve hane başı aylık gelire (ekonomik durum) göre anlamlı olarak farklılaşmaktadır. Buna göre birden fazla özrü olanlar ve işitme özürlüler, diğer özür gruplarına göre daha fazla ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. Yine, özür derecesi sağlık kurulu raporuna göre %80 ve üzeri olanların eğitim alanında ayrımcılıkla karşılaşma sıklıkları daha fazladır. Bu durum gerek birden fazla özre sahip olanların, gerekse özür derecesi yüksek olanların eğitim imkânlarından yararlanmak konusunda daha fazla destek ve hizmete ihtiyaç duyduğunu ancak bu desteklerin ve hizmetlerin sağlanmadığını göstermektedir. Aynı durum özel olarak işitme özürlü grup için de geçerlidir. Eğitim kurumlarının ve bu kurumlarda hizmet veren kişilerin işitme özürlülerin eğitimi konusunda yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Yanı sıra, araştırma sonuçları göstermiştir ki, hane başı aylık geliri (ekonomik durum) 3001 TL ve üzerinde olanlar diğer gelir gruplarına göre daha fazla ayrımcılık yaşamaktadır. Ekonomik açıdan kısıtlı imkânlara sahip olan özürlülerin eğitim imkânlarına ulaşma konusunda daha fazla zorluk yaşadığı ve eğitim alamadığı ya da yetersiz eğitim aldığı düşünüldüğünde, gelir düzeyi düşük olanların eğitim kurumlarında özürlülerin karşı karşıya kaldığı ayrımcılık durumlarına ilişkin deneyiminin sınırlı olacağını hesaba katmak gerekir (Tablo 12). Tablo 13. “Eğitim Kurumlarında Binaları Kullanmakta Özrüme Uygun Fiziksel Düzenlemeler Yapılmadığı Ġçin Zorluk YaĢadım.” Maddesine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür türü Eğitim Düzeyi Rapor Kategori N SS X a. Zihinsel özürlü 57 1.70 1.28 b.Dil/ Konuşma Bozukluğu Olan 11 1.63 1.43 c.İşitme özürlü 66 2.01 1.48 d.Görme özürlü 501 2.36 1.46 e.Ortopedik özürlü 465 3.12 1.67 f.Birden çok özür 86 2.44 1.74 b.Kasaba 149 2.94 1.74 c.Şehir 395 2.41 1.60 d. Büyükşehir 553 2.61 1.56 a. Okur yazar 2.48 1.80 27 b. İlkokul 2.78 1.71 355 c. Ortaokul 2.43 1.59 249 d.Lise 2.48 1.55 411 e. Y.okul-Üniversite 2.86 1.59 148 d.2.001 ve üstü 18 3.00 1.46 a. Raporu yok 14 2.92 1.90 b. %20 - %39 17 1.76 .97 c. %40 - %59 378 2.48 1.62 d. %60 - %79 296 2.57 1.69 e. 80 ve üzeri 481 2.75 1.58 F Anlamlı fark 19.57*** p=5, 1180 e ve diğerleri arasında 3.22* sd=4, 1185 b ile c-d-e arasında 2.84* sd=3, 1181 a-e ve b arasında *p < .05, ** p < .01; *** p<.001 Eğitim alanında ayrımcılık deneyimine neden olan maddelere ilişkin farklı değişkenlerle ilgili olarak bu değişkenlere daha yakından bakıldığında eğitim kurumlarının fiziksel yapılarının elverişsiz olması nedeniyle, en fazla ayrımcılık yaşadığını ifade eden grubun özür türüne, eğitim düzeyine ve 81 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması özür derecesine göre anlamlı olarak farklılaştığı görülmektedir. Ortopedik özürlü olanlar ve birden fazla özre sahip olanlar fiziksel yapıların elverişsizliği nedeniyle en fazla ayrımcılıkla karşılaşan özür gruplarıdır. Ayrıca özür derecesi ile ayrımcılık arasında anlamlı bir ilişki vardır. Buna göre özür derecesi %80 ve üzeri olanlar daha fazla ayrımcılıkla karşılaştıklarını ifade etmektedirler. İlkokul mezunu olan özürlülerin eğitim kurumlarının fiziksel yapılarındaki elverişsizlik nedeniyle diğer eğitim düzeylerindeki özürlü bireylere göre daha fazla ayrımcılık yaşadığı da sonuçlar arasında yer almaktadır (Tablo 13). Aşağıda belirtildiği üzere özürlü bireyin eğitim kurumlarındaki görevliler tarafından haksız muamele ve olumsuz davranışlara maruz bırakılması ayrımcılık olarak sayılan durumlar arasında en az sıklıkla karşılaşılan maddelerden biridir. Ancak bu maddeye ilişkin olarak ayrımcılık yaşadığını ifade edenlerin çeşitli değişkenlere göre nasıl farklılaştığına daha yakından bakıldığında, özellikle işitme özürlü olan bireylerin ve birden çok özre sahip olan bireylerin bu türden yaklaşımlarla daha fazla karşılaştığı görülmektedir. İşitme özürlü ve birden fazla özre sahip olan bireylerin, eğitim alanında özürlülere yönelik ayrımcılık deneyimleri diğer özür gruplarına göre daha yüksek olduğu düşünüldüğünde eğitim alanında eğitim kurumlarında görevli olan yöneticiler ve öğretmenlerden kaynaklanan ayrımcılıkla karşı karşıya olduklarını söylemek mümkündür. Aşağıda belirtildiği üzere eğitim alanında yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimine sahip olan bir başka özürlü grubu olan ortopedik özürlüler, araştırma sonuçlarına göre en fazla, eğitim kurumlarında gerekli fiziksel düzenlemeler yapılmaması nedeniyle ayrımcılık yaşamaktadırlar (Tablo 14). Tablo 14. “Özrüm Nedeniyle Eğitim Kurumundaki Görevliler (Öğretmenler, Yöneticiler) Tarafından Haksız Muameleye ya da Olumsuz DavranıĢlara Maruz Bırakıldım.” Maddesine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür Türü Kategori N X SS a. Zihinsel özürlü 57 1.63 1.16 b.Dil/ konuşma bozukluğu olan 12 1.50 1.16 c.İşitme özürlü 65 2.32 1.44 d.Görme özürlü 501 1.74 1.17 e.Ortopedik özürlü 464 1.56 1.14 f.Birden çok özür 88 2.18 1.45 F Anlamlı fark 7.29*** sd=5, 1181 c ile a-b-e arasında *** p<.001 Eğitimin farklı düzeylerinde, çeşitli nedenlerle ortaya çıkan ayrımcı düzenleme ve uygulamalar, özür türü, özür derecesi, ekonomik durum gibi değişkenlere bağlı olarak, eğitim imkânlarına ulaşma, yeterli eğitim alma ve bağımsız bir varoluşu sağlayacak kişisel ve mesleki bilgi ve beceriye ulaşma konusunda özürlü bireyi sınırlamaktadır. Dolayısıyla, özürlü bireyin eğitimine devam edebilmesi ve daha yüksek düzeyde bir eğitim alabilmesi, eğitim alanında karşılaştığı ayrımcılıkla kişisel ve kurumsal düzeyde başetme başarısına bağlı görünmektedir. Eğitim imkânlarından yeterince faydalanabilmek meslek sahibi olmak ve çalışma hayatına katılmak açısından büyük öneme sahiptir. Ancak gerek örneklem grubunun gerekse Türkiye genelinde özürlü bireylerin eğitimin temel düzeyindeki ayrımcılık nedeniyle üniversiteye ulaşmaları büyük oranda mümkün olmamaktadır. Araştırmada örneklem grubunun eğitim durumuna bakıldığında eğitim düzeyinin örneklemin nitelikleri nedeniyle görece yüksek olduğu görülmüştür. Araştırmada yüksek okul, üniversite ve yüksek lisans düzeyinde eğitim alanların lise ve dengi okul mezunu olanlara oranı %35,73’tür. Bu oranı kabaca lise eğitimi alan üç özürlü bireyden ancak birinin üniversite düzeyinde eğitim alabildiği şeklinde yorumlamak mümkündür. TÜİK’in araştırmasında Türkiye genelinde özürlü bireylerin eğitim durumlarına ilişkin veriler yorumlandığında yüksekokul, 82 Bulgular üniversite ve lisansüstü düzeyde eğitim alanların lise ve lise dengi meslek okullardan mezun olanlara oranının %27,53 olduğu görülür. Buna göre Türkiye’de lise ve dengi meslek okullarından mezun olan özürlü beş bireyden ancak biri üniversite düzeyinde eğitim imkânına ulaşabilmektedir. Bu durum, özürlü bireylerin eğitim alanındaki ayrımcılığa ilişkin yüksek algı düzeyiyle bir arada değerlendirildiğinde özürlü bireylerin yüksek öğrenime ulaşamadıkları yargısını273 Türkiye açısından desteklemektedir. Araştırma bulgularına göre, özürlü bireyler eğitime ilişkin olarak özellikle özürlülerin ihtiyaç duyduğu destek hizmetleri, eğitim kurumlarındaki yönetici ve eğitimcilerin farkındalık düzeyi ve özürlülere yönelik iletişim araç ve teknolojilerinin kullanımı konusunda ayrımcılık yaşamaktadırlar. Ayrımcılığın ortadan kaldırılması amacıyla eğitim alanında farkındalık yaratmak, gerek eğitimcilerin özürlülere yönelik tutum ve yaklaşımlarında değişikliğe yol açması gerekse özürlülerin ihtiyaçlarına duyarlı eğitim ve iletişim araç ve teknolojilerinin kullanılması açısından eğitimde ayrımcılığa karşı mücadelede önemli bir araç olarak algılanmaktadır.274 Araştırma sonuçları da özürlülere yönelik farkındalığın artırılmasının eğitim alanında ayrımcılığı ortadan kaldırmak açısından önemli olduğunu ortaya koymaktadır. 4.6. ĠSTĠHDAM VE ÇALIġMA YAġAMINDA AYRIMCILIK Özürlü bireylerin ayrımcı yaklaşım ve uygulamalarla karşı karşıya kaldığı alanlardan biri istihdam ve çalışma yaşamıdır. Araştırma çerçevesinde örneklem grubuna yöneltilen ve istihdam ve çalışma yaşamı alanında çeşitli düzeylerde karşılaşılan ayrımcılığa yönelik deneyimleri ölçmeyi amaçlayan sorulara verilen yanıtlar bu türden deneyimin varolup olmadığı ve çeşitli değişkenlere göre bu deneyimin gösterdiği değişim bakımından değerlendirilmiştir. 4.6.1. Ġstihdam Durumuna ĠliĢkin Bulgular: ġekil 27. Son BeĢ Yılda ÇalıĢıp ÇalıĢmama Durumuna ĠliĢkin Dağılım Örneklem grubuna dahil özürlü bireylerin istihdam durumlarına bakıldığında özürlü bireylerin %54,8’i halen çalışmaktadır. Çalışmayanların oranı ise %45,2’dir. 273 274 Barnes 1991’den aktaran, Tinklin, Hall, 1999. Gözün ve Yıkmış, 2004; Batu, Kırcaali İftar, Uzuner, 2004. 83 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ġekil 28. ÇalıĢılmıĢ Olanların Sektöre Göre Dağılımı Çalışanların %59,6’sı kamu sektöründe, %40,4’ü özel sektörde istihdam edilmiş durumdadır. Özürlülerin işgücüne katılımları ile ilgili T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın yayınladığı verilere bakıldığında Türkiye genelinde özürlülerin yaklaşık %78’nin işgücüne dâhil olmadığı görülmektedir. İşgücüne dâhil olan yaklaşık %22’lik oranın ise yalnız yaklaşık %20’si istihdam edilmektedir.275 Özürlüler İdaresi Başkanlığı verilerinin Türkiye’de yaşayan tüm özürlüleri içeren genel rakamlar sunduğu düşünüldüğünde, araştırma evrenini oluşturan özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere üye olanlar arasında işgücüne katılım oranlarının yüksek olduğu sonucuna varılabilir. Tersinden bakıldığında işgücüne katılmış olan özürlü bireylerin ilgili derneklere daha fazla üye olma eğilimde olduğunu da söylemek mümkündür. Bu sonuç çalışma yaşamında özürlü bireylerin ihtiyaç duyduğu desteklerin bir kısmının dernekler tarafından sağlanıyor olduğunu düşündürmektedir. Öte yandan işgücüne katılımın, dernek üyeliği açısından özürlülüğe yönelik belli bir düzeyde farkındalığın oluşmasında etkili olmuş olduğu varsayılabilir. Özürlü bireylerin çalışma hayatında diğer bireylere göre ayrımcılık yaşayıp yaşamadığı konusundaki görüşleri sorulduğunda örneklem grubunun %4,7’si özürlü bireylerin hiçbir zaman ayrımcılık yaşamadığını ifade etmiştir. Özürlülerin bu alanda nadiren ayrımcılık yaşadığını düşünenlerin oranı %9,5’tir. %14,1’lik bir kısım özürlü bireylerin ara sıra ayrımcılık yaşadığını ifade etmiştir. Bu soruya çoğu zaman yanıtını verenlerin oranı %40,3 iken özürlülerin her zaman ayrımcılık yaşadığını düşünenler %31,5’tir. Buna göre örneklem grubunun %85,9 gibi büyük bir kısmının (her zaman, çoğu zaman ve ara sıra yanıtını verenlerin yüzdelik oranları toplandığında) çalışma hayatında özürlü bireylerin ayrımcılık yaşadığına ilişkin güçlü bir algısı olduğundan söz etmek mümkündür (Şekil 29). 275 84 ÖZİDA, http://www.ozida.gov.tr. Bulgular 4.6.2. Ġstihdam ve ÇalıĢma YaĢamı Alanında Ayrımcılık Algısına ĠliĢkin Bulgular: ġekil 29. Ġstihdam Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin Yüzde Dağılımları Çalışma hayatında yaşanan ayrımcılık işe alınma, iş yaşamı ve fiziksel çevrenin elverişsizliği gibi farklı düzeylerde ele alınabilecek ayrımcılık durumlarını içermektedir. Yukarıdaki tabloda (Tablo 15) farklı düzeylerdeki ayrımcılık durumlarına ilişkin olarak örneklem grubunun karşılaştığı ayrımcılık durumları gösterilmiştir. Buna göre örneklem grubunun %17,9’u her zaman, %17,3’ü ise çoğu zaman özürlü olmayan bir adayla aynı ya da daha yüksek vasıflara sahip olmasına karşın işe alınmadığını ifade etmiştir. Böyle bir durumla ara sıra karşılaşanların oranı %11,1 iken, nadiren karşılaşanlar %10,5’tir. Bu türden bir ayrımcılıkla hiç karşılaşmadım diyenlerin oranı %43,2’dir. İş yaşamında karşılaşılan ayrımcılığa ilişkin olarak çeşitli sorular yöneltilmiştir. Buna göre iş yaşamında özürlü bireylerin en fazla karşılaştığı ayrımcılık içeren durum özürlü olmayan çalışanlara göre yükselmeye açık bir pozisyonda çalıştırılmamak olarak görülmektedir. Bu durumla her zaman karşılaşanların oranı %22,5 iken çoğu zaman karşılaşanların oranı %14,7’dir. Öte yandan yasal düzenlemelerle yasaklanmış olan doğrudan ayrımcılık uygulamalarından olan kötü muamele ve yıldırıcı davranışlarla karşılaşanların oranının oldukça düşük olduğu görülmektedir. İşverenleri ve/veya diğer çalışanlar tarafından bu türden davranışlara her zaman maruz kalanlar %10,3’lük bir oran oluştururken, çoğu zaman bu türden ayrımcılıkla karşılaştığını ifade edenler %6,4’lük bir oran oluşturmaktadır. Bu türden ayrımcı davranışlarla hiçbir zaman karşılaşmadığını ifade edenlerin oranı %61,6’dır. Görüldüğü üzere, iş yerinde ayrımcılık konusunda yazında dikkat çekilen doğrudan ayrımcılık ve dolaylı başka bir ifadeyle gizli ayrımcılık arasındaki ayrışma araştırmada anlamlı bir analiz noktası olarak ortaya çıkmıştır. Daha önce vurgulandığı gibi hukuk ve uygulama alanında doğrudan ayrımcılık ortadan kalkma eğilimi göstermektedir, ancak gerek tespit edilmesi gerekse mücadele edilmesi daha güç olan dolaylı ayrımcılık çeşitli şekillerde varlığını sürdürmektedir. Çalışma yaşamında özürlü bireylerin daha düşük ücret karşılığı çalışmaları, daha düşük kariyer beklentisi içinde olmaları ve daha az mesleki destekle karşılaşmaları ve kişisel düzeyde beşeri sermayenin yok sayılması ayrımcılığın varlığını ortaya koyan göstergelerdir. Bu çerçevede, araştırma kapsamında özürlü bireylerin %17,2’sinin her zaman, %15,7’sinin ise çoğu zaman kapasitesinin altında işlerde çalıştırıldıklarını ifade etmeleri, %22,5 oranında her zaman ve %14,7 oranında çoğu zaman yükselme olanaklarından uzak işlerde çalıştırılmaları, %17,9 oranında her zaman ve %13,8 85 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması oranında çoğu zaman mesleki kariyere yönelik eğitim hizmetlerinden yararlandırılmamaları yukarıda sayılan dolaylı ayrımcılık uygulamalarının örnekleri olarak ortaya çıkmaktadır (Tablo 15). Tablo 15. Ġstihdam Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları (%) Hiçbir zaman Nadiren Arasıra 486 2.56±1.59 43.2 10.5 11.1 17.3 17.9 489 2.48±1.59 45.6 11.2 10.2 15.7 17.2 484 2.62±1.67 44 10.1 8.7 14.7 22.5 485 2.42±1.61 48.9 9.7 9.7 13.8 17.9 487 1.93±1.38 61.6 10.3 11.5 6.4 10.3 488 2.90±1.70 36.9 9.0 11.1 13.5 29.5 N 1. Özürlü olmayan bir adayla aynı ya da daha yüksek vasıflara sahip olmama rağmen işe alınmadım. 2. Özürlü olduğum için kapasitemin çok altında ya da çok üstünde işlerde çalıştırıldım. 3. Özürlü olduğum için diğer çalışanlara göre yükselmeye açık bir pozisyonda çalıştırılmadım. 4. Özürlü olduğum için diğer çalışanlara göre mesleki kariyere yönelik eğitim ve hizmetlerden yararlandırılmadım. 5. Özürlü olduğum için diğer çalışanlara göre işveren ya da üstlerim tarafından kötü muameleye ve yıldırıcı davranışlara maruz bırakıldım. 6. İşyerinde özrüme uygun fiziksel düzenlemeler yapılmadı. X +SS Çoğu Her Zaman zaman Çalışma hayatında özürlülerin karşılaştığı en önemli sorun alanı mevcut yazında işe ulaşma ve iş yerinde gerekli fiziksel düzenlemelerin bulunmaması/yapılmaması olarak ifade edilmektedir. Örneklem grubunun ilgili soruya verdiği yanıtlar bu tespiti desteklemektedir. Buna göre, iş yerinde özrüne uygun fiziksel düzenlemeler yapılmadığı için her zaman ayrımcılık yaşadığını düşünen özürlü bireylerin oranı %29,5’tir. Aynı nedenlerde çoğu zaman ayrımcılık deneyimi olduğunu ifade edenlerin oranı ise %13,5’tir. İş yerinde uygun fiziksel düzenlemelerin yapılmaması özürlü çalışanların iş performanslarını doğrudan etkileyen bir faktördür. Bu sebeple gerek kariyer beklentisi ve ücret beklentisi hedefleri açısından gerekse özürlü bireyin işi sürdürme/sürdürmeme konusunda bir tercih yapmaya mecbur bırakılması açısından belirleyici önemdedir. Tablo 16. “ĠĢyerinde Özrüme Uygun Fiziksel Düzenlemeler Yapılmadı” Maddesine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Rapor Kategori a. Raporu yok b. %20 - %39 c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri N 4 4 182 110 185 X 4.00 3.50 2.60 2.82 2.90 SS 2.00 1.73 1.66 1.69 1.69 F Anlamlı Fark 3.49** sd = 4, 480 c ile e arasında ** p <.01 Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi, özürlülük derecesi arttıkça çalışan özürlü bireyin iş yerinde gerekli fiziksel düzenlemelere olan ihtiyacı artmaktadır. Bununla birlikte, araştırma sonuçlarına göre iş yerindeki fiziksel koşullar özürlü bireyin ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. Sağlık kurulu raporuna göre özür derecesi %60-%79 ve %80 üzeri olanlar, özür derecesi %40-%59 olanlara göre iş 86 Bulgular yerinde gerekli fiziksel düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle daha yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimine sahiptirler. Tablo 17. “ĠĢyerinde Özrüme Uygun Fiziksel Düzenlemeler Yapılmadı.” Maddesine ĠliĢkin t- Testi Bulguları Değişken Madde 12 (Genel Ayrımcılık Algısı) Madde 23 (İstihdam Alanında Ayrımcılık) Kategori Düşük Yüksek Yüksek Yüksek Düşük Yüksek Hayır Özel N 310 177 255 157 149 337 13 192 SS X 2.69 3.23 2.92 2.71 2.59 3.02 2.69 2.96 1.64 1.73 1.71 1.84 1.60 1.72 1.93 1.61 t -3.42** -2.80* ** p<.01, *p<.05 Araştırma sonuçlarına göre “iş yerinde özrüme uygun fiziksel düzenleme yapılmadı” maddesine ilişkin olarak ayrımcılık deneyimine sahip olanların genel ayrımcılık algısını ölçmeyi hedefleyen “Türkiye’de özürlü kişiler toplumun diğer üyelerine kıyasla daha fazla ayrımcılığa uğramaktadır” maddesine ve özellikle iş yaşamında ayrımcılık deneyimine ölçmeyi hedefleyen özürlü bireylerin iş yaşamında diğer bireylere göre daha fazla ayrımcılık yaşayıp yaşamadığı maddesine daha fazla katıldığı görülmektedir (Tablo 17). Bu sonucu iki şekilde yorumlamak gerekmektedir. Öncelikle, özürlülere yönelik genel anlamda ayrımcılık konusunda daha yüksek bir farkındalığa sahip olmak, istihdam ve çalışma yaşamı gibi toplumsal yaşamın belirli alanlarında yaşanan ayrımcılığa ilişkin olarak daha yüksek bir deneyim düzeyi yaratmaktadır. Gerek genel olarak ayrımcılığa ilişkin, özel olarak da iş yaşamında ayrımcılığa ilişkin deneyimin ağırlıklı olarak iş yerinde fiziksel düzenlemelerin yapılmaması maddesiyle bağlantılı olarak ifade edilmesi, fiziksel çevrenin erişilebilirliğinin özürlü bireylerin toplumsal yaşamın her alanına katılımı açısından vazgeçilmez önemde olduğunu göstermektedir. Daha önce vurgulandığı üzere iş yerine ulaşım ve iş yerinde erişilebilir fiziksel düzenlemeler sağlanmadığı sürece işverenleri özürlüleri işe almaya ikna etmenin gereksiz bir çaba olarak kalacağı söylenebilir. Ancak, burada özürlü bireylerin ayrımcılığa ilişkin deneyimleriyle fiziksel düzenlemelerin yapılmamasından kaynaklanan ayrımcılık deneyimleri arasında var olan güçlü ilişkinin, özürlü bireyler açısından, iş yaşamında karşılaştıkları doğrudan veya dolaylı başka türden ayrımcı düzenleme ve uygulamaları göz ardı etmeye yol açmaması gerekir. Özürlülere yönelik ayrımcılığı önleme hedefi toplumsal yaşamın farklı alanlarında çeşitli düzenleme ve uygulamalara ilişkin bütüncül bir farkındalık düzeyini içeren ve çeşitli sosyal politika hedeflerini uyumlaştırmış bir mücadele alanı olarak anlaşılmalıdır. Araştırma sonuçlarına göre, istihdam ve çalışma yaşamı alanında karşılaşılan ayrımcılık deneyimi açısından anlamlı bulgulardan biri de özürlü çalıştırma zorunluluğu, başka bir ifadeyle kota uygulamasına ilişkin olumlu yaklaşımlardır. “Özürlü çalıştırma zorunluluğu nedeniyle işe alındığım halde işyerinde bana iş verilmedi” maddesine verilen yanıtların %72,9’u hiçbir zaman böyle bir durumla karşılaşmadığını ifade edenlerden oluşmaktadır. Bu durumla her zaman karşılaşanların oranı yalnızca %8,9 iken, çoğu zaman karşılaşanların oranının %7,2 olduğu görülmektedir (Şekil 30). Bu bulgu, özürlü bireylerin pozitif ayrımcı uygulamalardan fayda sağladıkları ve işverenler açısından da özürlü bireylerin diğer bireyler gibi, işin gerektirdiği performansı yerine getiriyor olmalarından hareketle kota uygulamasının olumlu sonuçları olduğu şeklinde yorumlanabilir. Ancak bu yorum, çalışma hayatına kazandırılmaları güç olan, zihinsel özürlüler, ağır dereceli özürlüler, eğitim seviyesi düşük özürlüler ve kadın özürlüler düşünüldüğünde sınırlı bir yorum olarak kalacaktır. Söz konusu gruplar için mesleki rehabilitasyon 87 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ve istihdam oluşturmak amacıyla devlet tarafından teknik ve mali yönden desteklenerek çalışma ortamının özel olarak düzenlendiği işyerleri oluşturma yani “korumalı işyerleri” fikri benimsenmektedir.276 Korumalı istihdam ve kota sisteminin birbirini tamamlayıcı bakış açıları ve uygulamalara yol açacağı düşünülmekte ve özürlüler için hedeflenen istihdam koşullarının özürlülerin kendi bireysel durumları da hesaba katılarak daha katılımcı bir yöntemle sağlanacağı öngörülmektedir. Araştırma kapsamında istihdam ve çalışma yaşamında genel ayrımcılık algısının çeşitli değişkenlere göre farklılaşıyor olması bu değerlendirmeyi destekler niteliktedir. ġekil 30. Ġstihdam Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Dağılımlar Tablo 18’e bakıldığında, istihdam ve çalışma yaşamı alanında özürlülerin karşılaştığı ayrımcılığa ilişkin deneyim düzeyinin, özür türlerine, eğitim düzeyine, kişisel ücret düzeylerine ve hane gelirlerine bağlı olarak anlamlı şekilde farklılaştığı görülmektedir. Bu farkların kaynağına ilişkin yapılan analizlerin bulgularına göre, dil/konuşma bozukluğu olan grubun zihinsel, ortopedik ve görme özrüne sahip olanlara kıyasla istihdam alanında anlamlı olarak daha fazla ayrımcılık deneyimine sahip oldukları bulunmuştur. Yine, ilkokul mezunu olanlar lise mezunu olanlara kıyasla istihdam alanında anlamlı olarak daha fazla ayrımcılığa uğramaktadırlar. Kişisel ücret düzeyine bakıldığında, kişisel ücret düzeyi 2.001 TL ve üstü olan grubun, kişisel ücreti 500 TL’den az olan ve 500–1000 TL arasında olan gruplara kıyasla istihdam alanında anlamlı olarak daha düşük düzeyde ayrımcılık deneyimine sahip oldukları görülmektedir. Benzer şekilde, hane geliri (ekonomik durum) 3000 TL ve üzeri olan grup, aile geliri 500 TL’den az olan gruba kıyasla istihdam alanında anlamlı olarak daha düşük düzeyde ayrımcılık deneyimine sahiplerdir. 276 88 ÖZİDA, http://www.ozida.gov.tr. Bulgular Tablo 18. Ġstihdam Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür Türü Eğitim Düzeyi Kişisel Ücret Ekonomik Durum Kategori a. Zihinsel Özürlü b.Dil/ Konuşma Bozukluğu Olan c.İşitme Özürlü d.Görme Özürlü e.Ortopedik Özürlü f.Birden Çok Özür b.Kasaba c.Şehir d. Büyükşehir a.Okur Yazar Değil b. Okur Yazar c. İlkokul d. Ortaokul e.Lise f. Y.okul-Üniversite g.Lisans Üstü a.500’den az b.500-1.000 c.1.001-2.000 d.2.001ve üstü a.500’den az b.500-1.000 c.1.001-2.000 d.2.001-3.000 e.3.001ve üstü b. %20 - %39 c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri N X SS 12 5 2.46 3.43 1.05 .82 23 209 2.84 2.30 1.28 .96 196 26 56 152 231 6 12 92 84 172 100 6 90 200 155 15 52 190 168 39 18 4 177 106 180 2.22 2.59 2.33 2.31 2.36 1.83 2.71 2.60 2.47 2.15 2.18 2.85 2.49 2.46 2.12 1.71 2.68 2.42 2.15 2.19 1.94 2.31 2.23 2.48 2.30 1.03 1.18 1.23 1.02 .99 .99 1.21 1.28 .96 .93 .88 1.13 1.16 1.05 .86 .84 1.15 1.06 .92 1.03 .79 .80 1.06 1.08 .95 F Anlamlı Fark 3.19** sd= 5, 465 b grubu ile d-e-a grupları arasında 3.50** sd = 6, 465 c ile e arasında 5.93** sd = 3, 456 d ile a-b arasında 4.16** sd = 4,462 e ile a arasında ** p < .01 Araştırma bulgularına göre, cinsiyet değişkenine bağlı olarak istihdam ve çalışma yaşamı alanında ayrımcılık deneyimin değişmediği sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan örneklem grubunun cinsiyet dağılımı göz önüne alındığında, %27,2’sinin kadın olduğu görülmektedir. Bu oran TÜİK’in 2002 tarihli Türkiye Özürlüler Araştırması’na göre Türkiye’deki özürlü kadınların özürlü nüfusa oranıyla (%41,3) karşılaştırıldığında kadın özürlülerin oranı Türkiye ortalamasının altında görünmektedir. Ancak özürlü kadınların özürlülere yönelik derneklere üyeliklerine ilişkin veriye sahip olunmadığından bu konuda bir değerlendirme yapmak mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte, özürlü kadınların işgücüne katılma oranlarına ilişkin verilere bakıldığında işgücüne katılımın özürlü erkeklere oranla (%32,22) özürlü kadınlar açısından çok düşük (%6,71) bir düzeyde olduğu görülür. Aynı verilere göre özürlü kadınlar (%21,54) özürlü erkeklere göre (%14,54) işsizlik durumuyla daha fazla karşı karşıya bulunmaktadır. Üstelik özürlü kadınların neredeyse tamamı çalışma hayatına dâhil değildir (%93,29) (Özürlü erkeklerin işgücüne dâhil olmama durumu %67, 78’dir). Bu durum özürlü kadınların toplumsal cinsiyetlerine yönelik ayrımcı tutumların da etkisiyle eve ve başkalarına bağımlı bir yaşam sürdürdükleri varsayımını desteklemektedir. Ayrıca çalışma hayatına katılmadığı tespit edilen %93,29 oranındaki özürlü kadının halihazırda enformel işlerde, küçük aile işletmelerinde yada çoğunlukla evde ücretsiz emek gücü olarak çalışıyor oldukları da hesaba katılmalıdır. Yine TÜİK’in araştırmasına göre, sosyal güvenlik mekanizmaları içinde bulunan özürlü kadınlardan kendi adına sosyal güvenliği olan kadınların oranının yalnızca %17,04 olması, 89 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması geri kalan %82,96’lık bir oranın bir başkasının sosyal güvenliğine bağımlı olması özürlü kadınların istihdam koşullarından uzak ve bağımlı bir hayat sürdürdüğünü göstermektedir. Dolayısıyla görünür durumda olmayan ve kurumsal destek mekanizmalarından büyük ölçüde uzak olan özürlü kadınların toplumsal yaşama kazandırılması öncelikli sorun alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, bu kadınlara çeşitli sosyal hizmet ve desteklerin ulaştırılması ve güçlendirici düzenlemeler geliştirilmesi özürlü kadınların içinde bulunduğu çifte dezavantajlı toplumsal konumla baş edebilmeleri açısından önemli olacaktır. Tablo 19. Ġstihdam Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin T-testi Bulguları Değişken Kategori N X SS t Cinsiyet Kadın 86 2.22 1.05 1.01 Erkek 382 2.35 1.02 p=.31 4.6.3. Yoksulluk Özürlü bireylerin istihdam alanında gerek istihdama katılma gerekse iş hayatında yapılan işi sürdürme bakımından diğer bireylere göre ayrımcılıkla daha fazla karşılaştığı yukarıda gösterilmiştir. Daha önce vurgulandığı gibi, eğitim alanındaki ayrımcılık nedeniyle yetersiz düzeyde eğitim alan ve mesleki bilgi ve becerilerden yoksun olması nedeniyle düşük ücretli işlerde istihdam edilen ya da işsiz olan ve diğer bireylere göre kişisel bakım ve sağlık harcamalarının daha yüksek olması beklenen özürlü bireyler, toplumda yoksulluk tehdidiyle karşı karşıya bulunan gruplardan biri olarak ortaya çıkmaktadır.277 ġekil 31. Son ÇalıĢılan ĠĢte Elde Edilen KiĢisel Gelir Düzeyine ĠliĢkin Dağılım Araştırma sonuçlarına göre, örneklem grubunun çalışmakta olan %54,8’lik kısmının %22,6’sı çalıştıkları işlerden 2010 Temmuz ayı için belirlenen 599 TL asgari ücret düzeyinin altında, 500 TL’den az kişisel gelir elde etmektedir. Bulgular, örneklem grubundakilerin çoğunun çalıştıkları işlerden 500–1000 TL arası gelir elde etiğini göstermektedir (Şekil 31). 277 Berthoud vd. 1993’ten aktaran Kitchin, Shirlow ve Shuttleworth, 1998; Smith vd. 2004 ve Thornton 2005’ten aktaran Purdam, vd. 2008. 90 Bulgular Özürlü bireylerin hane içinde gelir getirici bir işte çalışan tek kişi olmayabileceği ve ücretli emek dışı hane gelirine katkı sağlayan kaynaklar olabileceği varsayımıyla, örneklem grubunun hane başına aylık gelir durumuna bakıldığında, ortalama %64,1’lik bir oranda özürlü bireylerin hane başına aylık gelirinin 2010 yılına ait dört kişilik bir ailenin açlık sınırı olan 915,60 TL’nin altında kaldığı görülmektedir. Aynı sonuçlar, 2010 yılı için dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı olarak belirlenen 2389,573 TL göz önünde tutularak değerlendirildiğinde örneklem grubuna dahil olan bireylerden hane başına aylık geliri 2000 TL ve altında olanlar %91,9’luk çok büyük bir oranı kapsamaktadır (Şekil 32). ġekil 32. Ailenin Aylık Gelir Durumuna Göre Dağılım Ücret karşılığı çalışan özürlü bireylerin düşük ücretler elde ediyor olması ve çalışmayan özürlü bireylerin durumu düşünüldüğünde sosyal güvenlik ödemeleri yaşam masraflarını karşılamak açısından tek kaynak olarak ortaya çıkmaktadır. ġekil 33. Sosyal Güvence Durumuna Göre Dağılım 91 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Araştırma sonuçlarına bakıldığında araştırma örneklem grubunun %80 gibi yüksek bir oranda sosyal güvenceye sahip olduğu, yalnızca %20’lik bir oranın sosyal güvenceye sahip olmadığı görülmektedir (Şekil 33). TÜİK’in araştırmasıyla karşılaştırıldığında bu oran Türkiye genelinde özürlülerin sosyal güvenceye ilişkin durumunu yansıtmamaktadır. TÜİK araştırmasına göre Türkiye’deki özürlü bireylerin %47,55’i sosyal güvenceye sahipken, %52,45’i bundan yoksundur. Sosyal güvenceye sahip olmayan özürlü nüfusun oranının yüksek olması özürlü bireylerin yoksulluk tehdidiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Araştırma kapsamında sosyal güvenceye sahip olma oranının yüksek çıkması, başka bir ifadeyle Türkiye genel rakamlarını yansıtmaması, derneklere üye olan özürlü bireylerin haklarını arama ve sosyal desteklerden yararlanma konusunda daha fazla bilgi sahibi ve aktif oldukları şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca örneklem grubunda çalışıyor olanların %59,6 oranında kamu sektöründe istihdam edilmiş olmalarının sosyal güvenceye sahip olma oranını yükseltmiş olduğu söylenebilir. Tablo 20. Ġstihdam Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Eğitim Düzeyi Kişisel Ücret Ekonomik Durum Kategori a.Okur Yazar Değil b. Okur Yazar c. İlkokul d. Ortaokul e.Lise f. Y.okul-Üniversite g. Lisans Üstü a. 500’den az b. 500-1.000 c. 1.001-2.000 d. 2.001ve üstü a. 500’den az b. 500-1.000 c. 1.001-2.000 d. 2.001-3.000 e. 3.001ve üstü N 6 12 92 84 172 100 6 90 200 155 15 52 190 168 39 18 X 1.83 2.71 2.60 2.47 2.15 2.18 2.85 2.49 2.46 2.12 1.71 2.68 2.42 2.15 2.19 1.94 SS .99 1.21 1.28 .96 .93 .88 1.13 1.16 1.05 .86 .84 1.15 1.06 .92 1.03 .79 F Anlamlı Fark 3.50** sd = 6, 465 c ile e arasında 5.93** sd = 3, 456 d ile a-b arasında 4.16** sd = 4,462 e ile a arasında ** p < .01 Yoksulluğun özürlülüğü, özürlülüğün de yoksulluğu artırdığı düşünülmektedir.278 Araştırma bulguları bu varsayımı destekleyici niteliktedir. Buna göre, istihdam alanında özürlü bireylerin ayrımcılık deneyimi, örneklem grubunun eğitim düzeyi ve ekonomik durumuna göre anlamlı farklılıklar göstermektedir. Araştırma sonuçlarına bakıldığında, ilkokul mezunu olan özürlü bireyler lise mezunu olanlara göre istihdam alanında daha fazla ayrımcılık deneyimine sahiptir. Yine, kişisel geliri 500 TL olan ve 500–1000 TL arasında olanlar, 2001 TL ve üzeri kişisel gelire sahip olanlara göre istihdam alanında daha fazla ayrımcılık deneyimine sahiptir. Son olarak, hane başına aylık geliri, 500 TL’den az olanlar ve 500–1000 TL olanlar, hane başına aylık geliri 1001–2000 TL, 2001– 3000 TL ve 3001 TL ve üzeri olanlara göre istihdam alanında daha fazla ayrımcılıkla karşılaştıkları bulunmuştur. Özürlülerin istihdam ve çalışma yaşamı alanında ayrımcılıkla karşılaşmaları, ekonomik ve sosyal sonuçları bakımından onların daha fazla ayrımcılık yaşamalarına neden olmaktadır. Öte yandan gerek yeterli eğitime, mesleki bilgi ve beceriye, gerekse uygun istihdam koşullarına sahip olmayan özürlü bireyler içinde bulundukları durumla başa çıkmak için kurumsal ve sosyal desteklere ihtiyaç duymaktadır. Aksi durumda yoksulluk özürlülüğe dayalı ayrımcılığı ağırlaştıran bir unsur haline gelmektedir. 278 92 Kauppinen, 1995’ten aktaran Beresford, 1996. Bulgular 4.7. SAĞLIK HĠZMETLERĠNDE AYRIMCILIK Sağlık hizmetleri alanı, özürlü bireylerin hizmet almak zorunda oldukları, yaşamlarını sürdürmelerini ve yaşam kalitelerini doğrudan belirleyebilen bir alandır. Bu bölümde bu önemli alanda özürlü bireylerin ayrımcılık algılarına ilişkin bulgular ilgili yazınla ilişki içinde tartışılmıştır. ġekil 34. Sağlık Hizmetleri Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin Dağılımlar Şekil 34’de görüldüğü gibi, örneklem grubunun %55.9’u arasıra, çoğu zaman ya da her zaman sağlık alanında ayrımcılık olduğunu düşünmektedir. Bu orana nadiren ayrımcılık algıladığını belirtenler de eklendiğinde oran %72.6’ya çıkmaktadır. İlgili yazında da, özürlülerin sağlık ihtiyaçlarının karşılanmadığı yolundaki bildirimlerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.279 Bu veri, ilgili yazındaki genel bulgularla uyumludur. Tablo 21. Sağlık Hizmetleri Ayrımcılık Algısına ĠliĢkin T-testi Bulguları Değişken Cinsiyet Sosyal Güvence Genel Ayrımcılık* Kişisel Ayrımcılık * Kategori N X SS Kadın 387 2.92 1.39 Erkek 1047 2.73 1.43 Evet 1145 2.73 1.42 Hayır 285 3.03 1.36 Düşük 499 2.31 1.32 Yüksek 936 3.03 1.40 Düşük 787 2.45 1.33 Yüksek 648 3.20 1.41 Yüksek 807 3.09 .77 t -2.15* -3.16** -9.54*** -10.34*** *p <.05; **p<.01; ***p<.001 * ilgili maddelerin ortalamalarına göre düşük ayrımcılık algısı ve yüksek ayrımcılık algısı adında gruplar oluşturulmuştur. 279 Iezzoni vd. 2002’den; Jha vd. 2002’den; Kroll, Beatty & Bingham 2003’den; Kroll& Neri, 2004’den aktaran Hwang vd. 2009, s. 28. 93 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Farklı özürlü gruplarının bu alandaki algısının nasıl farklılaştığına bakıldığında; kadınların, sosyal güvencesi olmayanların ve genel olarak ayrımcılık algısı yüksek olanların sağlık hizmetlerine erişimde, erkeklere, sosyal güvencesi olanlara, genel ayrımcılık algısı daha düşük olanlara göre daha yüksek düzeyde ayrımcılık algıladığı ortaya çıkmıştır (Tablo 21). İlgili yazında özürlü kadınların sağlık alanındaki üreme sağlığıyla ilgili ihtiyaçlarının karşılanmasında ve genel önleyici sağlık hizmetlerine erişiminde güçlük çektiklerinin;280 özürlü kadınların sağlıkla ilgili riskler konusunda bilgi düzeyindeki farkın yüksek olduğunun281 saptandığı göz önüne alınırsa, bu sorunların ayrımcılık algısına yansıdığı düşünülebilir. Ancak özürlü kadınların kişisel olarak daha yüksek oranda ayrımcılık deneyimlemediklerini dikkate alırsak (Tablo 24), bu algının kaynağının kişisel deneyimden değil, gözlemden kaynaklandığını ya da ayrımcılık sorularının kadınların yaşadıkları üreme sağlığıyla ilgili ayrımcılık sorunlarını kapsamadığı için bu farklılığın ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Cinsiyet değişkeninden farklı olarak, sosyal güvence değişkenine bakıldığında, sosyal güvencesi olmayanların sağlık alanında genel ayrımcılık algısı (Tablo 21) ile kişisel deneyimlerinden kaynaklı ayrımcılık algısı (Tablo 24) benzer biçimde yüksek çıkmıştır. Sosyal güvencesi olmayanlar sağlık alanında daha yüksek oranda ayrımcılık algılamaktadırlar. Tablo 21’de görüldüğü gibi, genel ve kişisel ayrımcılık algısı ile sağlık alanında özürlülerin maruz kaldıkları ayrımcılık algısı arasında bağlantı çıkması da bu alanların birbirini desteklediğini gösterir niteliktedir. Genel olarak ayrımcılık konusunda duyarlı olanların ve kişisel ayrımcılık algısı yüksek olanların sağlık alanında da ayrımcılık algısının yüksek olması beklenen bir bulgudur. Tablo 22’de görüldüğü gibi, sağlık alanında özürlülerin genel olarak ayrımcılığa uğrama durumlarına ilişkin algısı, özür türüne göre anlamlı olarak farklılaşmış; işitme özürlü grubun, diğer tüm gruplara kıyasla anlamlı olarak daha fazla ayrımcılık algıladığı ortaya çıkmıştır. Bu bulgu, ilginç bir biçimde, ABD’de hizmet sağlayıcılarla yapılan araştırmanın sonuçlarıyla uyumludur. ABD’de hizmet sağlayıcıların, daha çok işitme özürlülerin (%33) sağlığa hizmetine erişmekte zorlanacaklarını düşündüğü saptanmıştır.282 Türkiye’de yapılmış benzer bir araştırma ile karşılaşılmamasına rağmen, sağlık hizmetini sağlayanların bu hizmete erişmekte kimlerin daha çok zorlanacaklarını da tahmin edebildiği görülmektedir. Türkiye’de de fiziksel donanım ve süreçle ilgili pekçok farklılığa rağmen, işitme özürlüler, sağlık hizmetleri alanında genel ayrımcılık algısı açısından en yüksek oranda ayrımcılık algılayan grup olarak ortaya çıkmıştır. Bu bulgu sağlık hizmetleri alanında kişisel ayrımcılık deneyimi sonucuyla da uyumludur (Tablo 25). Tablo 22. Sağlık Hizmeti Genel Ayrımcılık Algısına ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Kategori X SS 111 2.91 1.50 14 2.71 1.73 c.İşitme Özürlü 69 3.49 1.32 d.Görme Özürlü 541 2.75 1.30 e.Ortopedik Özürlü 527 2.72 1.46 f.Birden Çok Özür 173 2.78 1.50 a. Zihinsel özürlü b.Dil/ Konuşma Bozukluğu Olan Özür türü N F 3.95** sd =5, 1429 Anlamlı fark c ve diğerleri arasında ** p < .01 280 Becker, Stuifbergen & Tinkle 1997’den; Chan vd. 1999’dan; Iezzoni vd. 2000’den aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. Capriotti 2006’dan aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. 282 Drainoni, vd. 2006, s. 133. 281 94 Bulgular 4.7.1. Sağlık Hizmeti Alanında Ayrımcılık Deneyimi Tablo 23. Sağlık Hizmeti Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişken Sağlık alanında ayrımcılık (toplu puan)* N X SS 1438 1.96 .98 *Sağlık hizmeti alanında ayrımcılık için geliştirilen maddelerin toplu puanlardan sağlık alanında ayrımcılık değişkeni oluşturulmuştur. Sağlık hizmeti alanında ayrımcılık deneyimi ortalama 1,96 “nadiren” olarak bulunmuştur. Tablo 24. Sağlık Hizmeti Alanında Ayrımcılık Deneyimi DeğiĢkenine ĠliĢkin t-Testi Bulguları Değişken Kategori Sosyal Güvence Genel Ayrımcılık¹ Kişisel Ayrımcılık¹ Sağlık Alanında Genel Ayrımcılık Algısı ¹ N SS X Evet 280 1.91 .94 Hayır 1147 2.12 1.10 Düşük 497 1.69 .83 Yüksek 933 2.09 1.02 Düşük 789 1.73 .84 Yüksek 642 2.23 1.06 Düşük 627 1.52 .66 Yüksek 794 2.30 1.04 t -3.21** -7.51*** -9.96*** -16.40*** ** p < .01; *** p<.001 ¹ ilgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. Tablo 24’te bu verinin farklı özürlü gruplarına nasıl dağıldığına bakıldığında, sosyal güvencesi olmayanların, genel, kişisel ve alana ilişkin ayrımcılık algısı yüksek olanların daha sık ayrımcılık deneyimledikleri görülür. Tablo 25. Sağlık Hizmetleri Alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür Türü Ekonomik Durum Kategori N X SS a. Zihinsel Özürlü 110 1.90 .99 b.Dil/Konuşma Bozukluğu Olan 14 1.96 1.19 c.İşitme Özürlü 66 2.23 1.02 d.Görme Özürlü 536 1.83 .91 e.Ortopedik Özürlü 529 2.01 .95 f.Birden çok Özür 175 2.11 1.16 a.500’den az 216 2.21 1.10 b.500-1.000 696 1.92 .97 c.1.001-2.000 397 1.84 .86 d.2.001-3.000 77 1.88 .88 e.3.001 ve üstü 38 2.37 1.27 F Anlamlı Fark 4.34** Sd =5, 1424 D ile c-e-f arasında 7.43*** sd =4, 1419 C-b-d ile a ve e arasında; ** p < .01; *** p<.001 95 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 25’te görüldüğü gibi, örneklem grubunun sağlık hizmetleri alanında ayrımcılığa maruz kalma düzeylerinde, özür türü ve ekonomik durumuna (aile gelir düzeyi) göre anlamlı fark bulunmuştur. Farkın kaynağına ilişkin analizlere göre, işitme, ortopedik ve birden fazla özre sahip grup, görme özürlü gruba kıyasla sağlık hizmetleri alanında anlamlı olarak sık ayrımcılık deneyimlemişlerdir. Ayrıca, 500 TL’den az geliri olanlar ve 3001 ve üstü geliri olanlar, diğer gruplara kıyasla anlamlı olarak daha sık ayrımcılık deneyimlediklerini bildirmişlerdir. 4.7.2. Sağlık Hizmetleri Alanında Ayrımcılık Deneyiminin Yapısal ve Sosyal Nedenlerden Kaynaklı Olarak Gruplanarak Ġncelenip, TartıĢılması Bu bölümde; yukarıda, sağlık hizmetleri alanındaki ayrımcılık deneyimi kaynağının, özür grubuna, rapor durumuna ve sosyal güvenceye göre ayrıntılı olarak incelenmesinden sonra, ayrımcılık deneyimi demografik değişkenlerle ve deneyimiyle ilgili değişkenlerle ilişkisi açısından incelenecek ve tartışılacaktır. Bu amaçla sorular ayrımcılık deneyiminin kaynağına göre ‘yapısal neden’ ve ‘sosyal neden’ olarak gruplandırılmıştır. Fiziksel çevre, sağlık hizmetinin sunuluşuna ilişkin düzenlemeler ve sağlık sigortasının tedaviyi karşılamaması gibi nedenlerden kaynaklı ayrımcılık,283 ‘yapısal nedenlerden kaynaklı ayrımcılık’ olarak; doğrudan insan ilişkilerinden ve tutumlarından kaynaklı ayrımcılık, ‘kişilerden kaynaklı ayrımcılık’284 olarak ayrı ayrı değerlendirilmiştir. 4.7.3. Sağlık Hizmetleri Alanında Yapısal Nedenlerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimi Dağılımının TartıĢılması ve Yorumlanması Tablo 26. Sağlık Hizmetleri Alanında Yapısal Nedenlerden² Kaynaklanan Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin t-Testi Bulguları Değişken Genel Ayrımcılık¹ Kişisel Ayrımcılık Sağlık Hizmetleri Alanında Genel Ayrımcılık Algısı ¹ Kategori Düşük Yüksek Düşük Yüksek Düşük Yüksek N 497 936 879 645 628 796 X 1.83 2.25 1.87 2.39 1.68 2.44 SS .99 1.14 1.00 1.17 .86 1.17 t -7.03*** -9.01*** -13.01*** ** p < .01; *** p<.001 ¹ ilgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. ²57, 58 ve 60. soruların toplamında oluşturulmuş değişken Tablo 26’da görüldüğü gibi, genel ve kişisel ayrımcılık algıları daha yüksek olanlar daha düşük olanlara kıyasla, sağlık hizmetleri alanında yapısal nedenlere bağlı olarak daha sık ayrımcılık deneyimlemişlerdir. Yine, sağlık hizmetleri alanında özürlü bireylerin daha fazla ayrımcılığa uğradığını düşünenler, sağlık hizmetleri alanında yapısal nedenlere bağlı olarak daha sık ayrımcılığa 283 “Özürlü olduğum için toplumun diğer fertlerine göre daha düşük standart ve kalitede sağlık hizmeti verildi”, “Sağlık hizmeti veren kurum özürüm nedeniyle, gereksinim duyduğum sağlık hizmetlerini sağlamadı”, “Özrümden dolayı almam gereken sağlık hizmetleri (araç gereç ve cihazlar dahil), sağlık sigortası kapsamına alınmadığı için sağlık hizmetinden yararlandırılmadım” ifadelerine ilişkin deneyim. 284 “Özürlü olduğum için toplumun diğer fertlerine göre daha düşük standart ve kalitede sağlık hizmeti verildi” ve “Sağlık personeli (doktor, hemşire vb.) özürüm nedeniyle bana toplumun diğer bireylerine kıyasla olumsuz davrandı” ifadelerine ilişkin deneyim. 96 Bulgular maruz kaldıklarını bildirmişlerdir. Genel olarak ayrımcılık konusuna duyarlı olan bireylerin sağlık hizmetleri alanındaki ayrımcılık deneyimi daha sıktır. Tablo 27. Sağlık Hizmetleri Alanında Yapısal Nedenlerden Kaynaklanan Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Ekonomik Durum Kategori N X SS a.500’den az 217 2.41 1.24 b.500-1.000 698 2.04 1.09 c.1.001-2.000 397 1.99 1.02 d.2.001-3.000 77 2.06 1.02 e.3.001 ve üstü 38 2.59 1.41 F Anlamlı Fark 7.44*** b-c-d ile a ve e arasında sd =4, 1422 *** p<.001 Tablo 27’de görüldüğü gibi, 500TL’den daha az aile gelirine sahip olanlar ile 3000TL’den daha fazla gelire sahip olanlar diğer tüm gelir gruplarına kıyasla anlamlı olarak daha sık sağlık hizmetleri alanında yapısal nedenlere bağlı olarak ayrımcılığa maruz kaldıklarını bildirmişlerdir. 4.7.4. Sağlık Hizmetleri Alanında KiĢilerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimi Tablo 28. Sağlık Hizmetleri Alanında KiĢilerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin t-Testi Bulguları Değişken Genel Ayrımcılık¹ Kişisel Ayrımcılık ¹ Sağlık hizmetleri alanında genel ayrımcılık algısı ¹ Kategori N X SS Düşük 503 1.50 .85 Yüksek 942 1.86 1.11 Düşük 796 1.53 .88 Yüksek 650 2.00 1.17 Düşük 633 1.28 .63 Yüksek 803 2.10 1.16 t -6.33*** -8.70*** -15.96*** *** p<.001 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. Tablo 28’de görüldüğü gibi, özürlü olmaya bağlı olarak genel ve kişisel ayrımcılık algıları daha yüksek olanlar daha düşük olanlara kıyasla ve sağlık alanında özürlü bireylerin daha fazla ayrımcılığa uğradığını düşünenler daha düşük düzeyde ayrımcılık algılayanlara kıyasla anlamlı olarak, sağlık hizmetleri alanında kişilerden kaynaklı olarak daha sık ayrımcılığa maruz kaldıklarını bildirmişlerdir. Tablo 29’da görüldüğü gibi, sağlık alanında kişilerin tutumlarından kaynaklı olarak ayrımcılığa uğramaya ilişkin deneyim; yerleşim yerine ve ekonomik duruma göre farklılaşmaktadır. Şehirde yaşayanlar kasaba ve büyükşehirde yaşayanlara kıyasla anlamlı olarak daha sık ayrımcılığa maruz kaldıklarını bildirmektedir. Ayrıca, 3000TL’den daha fazla gelire sahip olanlar 500-1000, 1001-2000 ve 2001-3000 TL gelire sahip olan gruplara kıyasla anlamlı olarak daha sık sağlık alanında kişilerin tutumlarından kaynaklı olarak ayrımcılığa maruz kaldıklarını bildirmişlerdir. 97 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 29. Sağlık Alanında KiĢilerden Kaynaklanan¹ Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken kategori Yerleşim Yeri a.Köy b.Kasaba c.Şehir d. Büyükşehir a.500’den az b.500-1.000 c.1.001-2.000 d.2.001-3.000 e.3.001 ve üstü Ekonomik Durum N X SS F 108 199 454 685 1.78 1.61 1.86 1.69 1.11 .98 1.12 1.00 3.47* sd =3, 1442 219 703 399 78 39 1.92 1.74 1.60 1.61 2.10 1.16 1.74 1.60 1.62 1.33 4.95** sd=4, 1433 Anlamlı Fark c ile b-d arasında e ile b-c-d arasında *** p<.001 ¹ 56. ve 59. maddelerin toplamından oluşan değişken 4.7.5. Sağlık Hizmetleri Alanında Ayrımcılık Deneyiminin Sorulara Göre Ġncelenmesi Bu genel tablodaki sorular üzerinden bire bir yorumlanmak istenirse, sorulara göre ayrımcılık deneyimlerine bakıldığında, en sık ayrımcılığın fiziksel düzenlemelerle ilgili deneyimlendiği görülür. Sağlık sigortasının kapsamı en sık ayrımcılık deneyimlenen ikinci alandır. Hizmet kalitesiyle, özür nedeniyle ihtiyaç duyulan sağlık hizmetinin karşılanmamasıyla, sağlık personelinin tutumuyla ilgili daha seyrek ayrımcılık deneyimlendiği ifade edilmiştir. 4.7.5.1. Fiziksel Düzenlemeler Tablo 30. Sağlık Hizmetleri Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları N Sağlık hizmeti veren kurumda özürlülere uygun fiziksel düzenlemeler bulunmadığı için sağlık hizmetinden yararlanmakta zorluk yaşadım. X +SS 1454 2.39±1.51 (%) Hiçbir Nadiren Arasıra zaman 46.1 10.7 14 Çoğu Zaman Her zaman 16.2 13.1 Sağlık hizmetleriyle ilgili olarak en sık fiziksel çevreden ve düzenlemelerden kaynaklı ayrımcılık deneyimlenmektedir. Fiziksel koşullar ve düzenlemeler açısından bakıldığında, örneklem grubunun yalnızca %46.1’i hiç bir zaman böyle bir zorluk yaşamadığını belirtmiş, %43,3’ü ise, arasıra, çoğu zaman ya da her zaman bu konuda zorluk yaşadığını belirtmiştir. Bodur ve Durduran’ın bir ildeki araştırmasında; engelli çocukların ailelerinin çoğunun ilk tercih ettikleri sağlık kuruluşunun hastaneler olduğu (%53.5), ailelerin %28.3’ünün bu kurumları fiziksel olarak uygun bulmadığı;285 Kilimcioğlu Güler’in çalışmasında, özürlülerin sağlık raporu almak için başvurmak zorunda oldukları tam teşekküllü devlet hastanelerinde hastaların üst kattaki polikliniklere kucakta taşınmak zorunda olduğu;286 Sağlık Bakanlığı’nın bu konudaki genelgesine287 rağmen, fiziksel ulaşılabilirliğin ve hizmet almayı mümkün kılacak düzenlemelerin sağlanmamasının ciddi bir sorun olduğu ortaya çıkmıştır. 285 Bodur ve Duduran, 2009. Güler, 2005, s. 137. 287 Sağlık Bakanlığı’nın 05.06.2008 tarihli, 2008/43 no’lu genelgesi. 286 98 Bulgular Tablo. 31. “Sağlık Hizmeti Veren Kurumda Özürlülere Uygun Fiziksel Düzenlemeler Bulunmadığı Ġçin Sağlık Hizmetinden Yararlanmakta Zorluk YaĢadım” Ġfadesine Katılıp Katılmamaya ĠliĢkin Anova Sonuçları Değişken Özür Türü Rapor Kategori N X SS a. Zihinsel Özürlü 111 2.05 1.38 b.Dil/Konuşma Bozukluğu Olan 16 2.36 1.54 c.İşitme Özürlü 68 2.21 1.58 d.Görme Özürlü 541 2.27 1.41 e.Ortopedik Özürlü 532 2.64 1.55 f.Birden çok Özür 178 2.38 1.62 a. Raporu Yok 20 1.70 1.34 b. %20 - %39 19 1.84 1.30 c. %40 - %59 449 2.20 1.46 d. %60 - %79 405 2.41 1.54 e. 80 ve üzeri 556 2.59 1.51 Anlamlı Fark F 5.00*** sd= 5, 1440 a-c-d-f ve e arasında 5.94*** sd=4, 1444 a ve e arasında *** p<.001 “Sağlık hizmeti veren kurumda özürlülere uygun fiziksel düzenlemeler bulunmadığı için sağlık hizmetinden yararlanmakta zorluk yaşadım” ifadesine katılanlar ve katılmayanlar açısından detaylı bir analiz yapılıp, farklı özürlü grupları açısından ayrımcılık sorunu incelendiğinde, Tablo 31’de görüldüğü gibi, ortopedik özürlüler, diğer özürlü gruplarına göre anlamlı olarak daha sık ayrımcılık deneyimlemişlerdir. %80 ve üzeri özür oranı olanlar, raporu olmayanlara göre anlamlı derecede daha sık ayrımcılık deneyimlemişlerdir. 4.7.5.2. Sağlık Sigortasının Kapsamı Tablo 32. Sağlık Hizmetleri Alanında Sağlık Sigortasının Kapsamıyla Ġlgili Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları N 1. Özrümden dolayı almam gereken sağlık hizmetleri (araç gereç ve cihazlar dahil), sağlık 1448 sigortası kapsamına alınmadığı için sağlık hizmetinden yararlandırılmadım. X +SS 2.15±1.50 (%) Hiçbir zaman 56 Nadiren Arasıra 9.7 10.4 Çoğu Zaman Her zaman 11 12.9 Sağlık hizmetinin, araç ve gereçlerinin sağlık sigortası kapsamında olup olmamasının sağlık hizmetine erişimde ayrımcılık deneyimiyle ilişkisi, örneklem grubunun %34,3’ü tarafından ara sıra, çoğu zaman ya da her zaman yaşanan bir ayrımcılık olarak tanımlanmıştır. Örneklem grubunun, tümünün böyle ihtiyaçları olmayabileceği düşünüldüğünde, bu oran önemlidir. Buna bu durumun nadiren de olsa başına geldiğini söyleyenler de eklediğinde bu oran %44’e ulaşmaktadır (Tablo 32). 99 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 33. “Özrümden Dolayı Almam Gereken Sağlık Hizmetleri (Araç Gereç ve Cihazlar Dahil), Sağlık Sigortası Kapsamına Alınmadığı Ġçin Sağlık Hizmetinden Yararlandırılmadım” Ġfadesine Göre Anova Sonuçları Değişken Özür Türü Kategori N X SS a. Zihinsel Özürlü 111 1.92 1.42 b.Dil/ Konuşma Bozukluğu Olan 15 1.73 1.33 c.İşitme Özürlü 68 2.41 1.54 d.Görme Özürlü 537 1.95 1.39 e.Ortopedik Özürlü 534 2.29 1.56 f.Birden çok Özür 175 2.43 1.59 F Anlamlı fark 5.29*** a-d ile c-e-f arasında sd=5, 1434 *** p<.001 Bu alana ilişkin özür grubu ve sosyal güvence değişkenlerine bakıldığında, özür türüne göre anlamlı bir fark ortaya çıktığı görülür. İşitme, ortopedik ve birden fazla özre sahip olanlar, zihinsel ve görme özürlülere göre anlamlı olarak daha sık ayrımcılık deneyimlemişlerdir. En yaygın olarak, pahalı cihazlara ihtiyaç duyan özürlüleri oluşturan işitme ve ortopedik özürlülerin ve içinde işitme ve ortopedik özürlülerin de yer aldığı birden fazla özre sahip olanların ayrımcılık deneyimledikleri görülmektedir. Bu durum, rapor oranlarına göre bir farklılık göstermez. Tablo 34. “Özrümden Dolayı Almam Gereken Sağlık Hizmetleri (Araç Gereç ve Cihazlar Dahil), Sağlık Sigortası Kapsamına Alınmadığı Ġçin Sağlık Hizmetinden Yararlandırılmadım” Ġfadesine ĠliĢkin t-Testi Değişken Sosyal Güvence Kategori Evet Hayır N X 1153 284 2.07 2.46 SS 1.47 1.58 t -3.97*** *** p<.001 Bu verinin sosyal güvence açısından değerlendirilmesine bakıldığında, sosyal güvencesi olmayanlar daha yüksek oranda ayrımcılık deneyimlemiştir. Özürlülerin sağlık hizmeti gereksiniminin özürlü olmayan nüfusa göre daha yüksek olduğu, daha fazla harcama gerektirdiği, ilgili yazında sağlık hizmetine erişmekte en çok talep edilenin katkı payı alınmaması ya da sağlık hizmetinin ücretsiz sağlanması olduğu düşünülürse, sosyal güvencenin sağlık harcamalarını karşılamamasının ya da sosyal güvencenin sağladığı olanaktan yoksun olmanın ayrımcılık deneyimini sıklaştırdığı söylenebilir. Bu nedenle, sosyal güvencesi olmayanların daha fazla ayrımcılık deneyimlemesi bulgusu ilgili yazınla da uyumludur. 4.7.5.3. Hizmet Kalitesi Tablo 35. Sağlık Hizmetleri Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları N 1. Özürlü olduğum için toplumun diğer fertlerine göre daha düşük standart ve kalitede sağlık hizmeti verildi. 100 X +SS 1456 1.80±1.27 (%) Hiçbir Nadiren zaman 65.6 19.3 Arasıra 10.1 Çoğu Her Zaman zaman 9.4 5.6 Bulgular Örneklem grubunun %25,1’i arasıra, çoğu zaman ya da her zaman kendilerine, özürlü olmayan bireylerle kıyaslandığında daha düşük standart ve kalitede hizmet verildiğini düşünmektedir. İlgili yazında da, bu durumun nedeni olabilecek sağlık hizmetine erişimde iletişim sorunları, uzun bekleme süreleri288 hekimin durumu anlamaması,289 soruları cevaplamaması, gerekli zamanı ayırmaması290 sorunları saptanmıştır (Tablo 35). Tablo 36. “Özürlü Olduğum Ġçin Toplumun Diğer Fertlerine Göre Daha DüĢük Standart ve Kalitede Sağlık Hizmeti Verildi” Ġfadesine Göre Anova Sonuçları Değişken Özür Türü Kategori a. Zihinsel Özürlü b.Dil/ Konuşma Bozukluğu Olan c.İşitme Özürlü d.Görme Özürlü e.Ortopedik Özürlü f.Birden çok Özür N 110 16 69 541 534 178 SS 1.34 1.58 1.36 1.13 1.28 1.41 X 2.00 2.31 2.33 1.64 1.80 1.93 F 5.65*** sd=5, 1442 Anlamlı Fark b-c ve d arasında *** p<.001 Bu veri, özür grubuna ve rapor durumuna göre incelendiğinde (Tablo 36); dil, konuşma bozukluğu ve işitme özrü olanların, görme özrü olanlara göre anlamlı olacak düzeyde, kendilerine daha düşük kalitede hizmet verildiğini düşündükleri görülür. Bu durum, alana ilişkin genel ayrımcılık algısının işitme özürlülerde daha yüksek çıkmasıyla paraleldir. Öncelikli olarak iletişim sorunu yaşayan özürlüler kendilerine daha düşük kalitede hizmet verildiğini düşünmektedir. Tablo 37. “Özürlü Olduğum Ġçin Toplumun Diğer Fertlerine Göre Daha DüĢük Standart ve Kalitede Sağlık Hizmeti Verildi” Ġfadesine ĠliĢkin t-Testi Değişken Kategori N X SS t Sosyal Güvence Evet Hayır 1157 287 1.77 1.95 1.24 1.37 -2.23* * p < .05 Bu soruyla ilgili ikinci ayrıntılı inceleme sosyal güvenceyle ilgili olarak yapılmıştır. Sosyal güvencesi olmayanlar, olanlara göre anlamlı bir fark oluşturacak biçimde daha yüksek oranda ayrımcılık algılamışlardır. 4.7.5.4. Özür Nedeniyle Ġhtiyaç Duyulan Hizmetin Sağlanmaması Tablo 38. Sağlık Hizmetleri Alanında Özür Nedeniyle Ġhtiyaç Duyulan Hizmetin Sağlanmamasından Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Sağlık hizmeti veren kurum özürüm nedeniyle, gereksinim duyduğum sağlık hizmetlerini sağlamadı. N X +SS (%) Hiçbir zaman 1453 1.76±1.25 66.4 Nadiren Arasıra Çoğu Zaman Her zaman 10.6 8.7 8.5 5.8 Sağlık hizmeti veren kurumun, özür nedeniyle gereksinim duyulan sağlık hizmetlerini sağlamaması konusunda, örneklem grubunun %23’ü ara sıra, çoğu zaman ya da her zaman özrü 288 Coughlin vd. 2003’den aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. Kroll & Neri 2004’den aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. 290 Iezzoni vd. 2002’den; Kroll et al 2004’den aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. 289 101 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması nedeniyle ihtiyaç duyduğu bazı sağlık hizmetlerinin sağlanmadığını belirtmiştir. Bu durumla nadiren karşılaştığını söyleyenler de eklendiğinde bu oran %33,6’ya çıkmaktadır. Tablo 39. “Sağlık Hizmeti Veren Kurum Özrüm Nedeniyle, Gereksinim Duyduğum Sağlık Hizmetlerini Sağlamadı” Ġfadesine ĠliĢkin t-Testi Değişken Sosyal Güvence Kategori N X SS Evet 1153 1.71 1.21 Hayır 288 1.97 1.38 t -3.05** ** p < .01 Temel sağlık hizmetleri dışında, özürlü bireylerin özür durumuna göre ihtiyacı olan bazı özel sağlık hizmetlerinin sağlanmaması, başvurulan kurumun kapasitesiyle ilgili sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. Ancak bu sorunu yaşayanların, sosyal güvencesi olmayanlar arasında anlamlı olarak daha yüksek çıkması, yine sosyal güvencesi olmayanların sağlık hizmetine erişimde ekonomik sorunlar yaşadıklarını düşündürmektedir. 4.7.5.5. Sağlık Personelinin Tutumu Tablo 40. Sağlık Hizmetleri Alanında Sağlık Personelinin Tutumundan Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları (%) Sağlık personeli (doktor, hemşire vb.) özürüm nedeniyle bana toplumun diğer bireylerine kıyasla olumsuz davrandı. N X +SS Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu Zaman Her zaman 1454 1.67±1.56 68.2 12 8.9 6.0 4.8 Sağlık personelinin olumsuz tutumundan kaynaklı ayrımcılık deneyiminin arasıra, çoğu zaman ve her zaman seçeneklerinin sonuçları birleştirildiğinde, örneklem grubunun %19,7’sinin sağlık personelinin olumsuz tutumunu deneyimlediği, bu verinin de Bodur ve Durduran’ın bir ildeki özürlü çocukların sağlık hizmetlerinden yararlanması hakkında yaptıkları çalışmanın verisiyle uyumlu olduğu görülmektedir. Bodur ve Durduran’ın çalışmasında da özürlü çocukların ailelerinin %21,3’ünün sağlık personelinin, “engelliye sert davranmak, baştan savmak, rahatsız edici biçimde bakmak” gibi olumsuz tutum aldığını vurgulamaktadır.291 Örneklem grubunun %19,7’si, arasıra, çoğu zaman ya da her zaman sağlık personelinin kendilerine olumsuz davrandığını ifade etmiş olsa da, bazı özürlü grupları bu ayrımcılıkla daha sık karşılaşmıştır Genel olarak sağlık personelinin özürlülere olumsuz davrandığı ifadesine katılanlar, özür gruplarına ve rapor oranlarına göre incelendiğinde, işitme özürlü bireyler ile, dil ve konuşma özürlü bireylerin, diğer özür gruplarına göre anlamlı derecede daha sık bu durumla karşılaştığı görülmektedir. Rapor oranı açısından bakıldığında da, %60-79 oranında rapora sahip olanların; daha düşük rapor oranı olan %40-59 oranında raporu olanlara göre daha sık ayrımcılık deneyimledikleri görülmektedir. 291 Bodur ve Durduran, 2009, s. 172. 102 Bulgular Tablo.41. “Sağlık Personeli Özrüm Nedeniyle Bana Toplumun Diğer Bireylerine Kıyasla Olumsuz Davrandı” Ġfadesine ĠliĢkin Yanıtların Özür Grubuna ve Rapor Oranına Göre Anova Sonuçları Değişken Kategori N X SS a. Zihinsel özürlü 111 1.67 1.39 b. Dil/konuşma bozukluğu olan 15 2.07 1.33 c. İşitme özürlü 69 2.14 1.46 d. Görme özürlü 540 1.62 1.06 e. Ortopedik özürlü 533 1.56 1.09 f. Birden çok özür 178 1.96 1.39 a. Raporu yok 20 1.30 .92 b. %20 - %39 19 1.42 1.02 c. %40 - %59 451 1.59 1.11 d. %60 - %79 403 1.79 1.27 e. 80 ve üzeri 556 1.67 1.12 Özür türü Rapor F Anlamlı fark 6.08*** sd=5, 1440 c-f ile a-d-e arasında 2.42* sd=4, 1444 c ve d arasında *** p<.001, * p<.05 4.8. SĠYASĠ HAYATA KATILIM ALANINDA AYRIMCILIK Siyasi hayata katılım, özürlü bireylerin ülke politikasını, kendileriyle ilgili politikayı da içerecek biçimde etkilemelerinin önemli bir kanalı olduğu için ve eşit vatandaşlar olarak siyasi haklardan yararlanmalarının bir parçası olduğu için önemlidir. Farklı özürlü gruplarının siyasi katılımının önündeki ayrımcılıktan kaynaklı engelleri değerlendirebilmek için öncelikle siyasi davranışları hakkında fikir sahibi olmak gerekir. Bu bölümde farklı özürlü gruplarının siyasi davranış biçimleri ve siyasi partilere ilişkin görüşlerine ilişkin bulgular ışığında bu alandaki genel ayrımcılık algısı ve ayrımcılık deneyimine ilişkin sonuçlar tartışılmış ve yorumlanmıştır. Bunun için öncelikle siyasi davranış biçimine ve siyasi partilerin özürlü politikalarına ilişkin görüşler yorumlanmış, daha sonra bu bilgiler ışığında ayrımcılık algısı ve deneyimine ilişkin bulgular tartışılmış ve yorumlanmıştır. 4.8.1. Siyasi Hayata Katılım DavranıĢları ve Siyasi Partilerin Özürlü Politikaları Hakkındaki GörüĢ Siyasi hayata katılım davranışları alt başlığında oy kullanma davranışları ve siyasi partiye üye olma davranışı farklı özürlü grupları açısından değerlendirilmiştir. 4.8.1.1. Özürlü Bireylerin Oy Kullanma DavranıĢı Zihinsel özürlü bireyler de dahil olmak üzere, örneklem grubunun %70,1’i her zaman; %81’i çoğu zaman ya da her zaman oy kullandığını belirtmiştir (Şekil 35). 103 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ġekil 35. “Oy Kullanma Hakkınızın Olduğu Seçimlerde Ne Sıklıkla Oy Kullandınız?” Sorusuna Ait Dağılımlar Bu sonuç, Bayram Oran’ın, 2007 yılında Ankara’da görme ve ortopedik özürlülerle yaptığı araştırmada saptadığı %99 oranının yüksek gibi görünen sonucuna yakın bir rakamdır. Oran’ın bulgusu oldukça yüksek görünüyorsa da, “Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Çalışması”, kapsamında özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklerdeki kişilerle anket yapıldığı için, bu kesimin oy kullanırken yaşadıkları pek çok zorluğa rağmen seçimlere yüksek oranda katıldıkları söylenebilir. Örneklem grubunun katılım yüzdesini özürlü olmayan nüfusla karşılaştırmak güçtür. Öncelikle, araştırmada sonuçların karşılaştırılabileceği bir kontrol grubu belirlenmemiştir. Dahası, araştırmada bulunan katılım oranı örneklem grubunun beyanına dayanır, dolayısıyla genel seçimlerin sonuçları gibi kesin bir bilgi değildir. Yine de, bir karşılaştırma yapılmak istenirse, 2002 yılı için %79,1, 2007 yılı için %84,2 olan milletvekili genel seçimlerine katılım oranı ile karşılaştırıldığında, örneklem grubunun genel nüfusa göre, yaklaşık %10 gibi bir farkla daha düşük oranda oy kullandığı söylenebilir.292 Tablo 42. Oy Kullanma Sıklığına ĠliĢkin t-Testi Bulguları Değişken Cinsiyet Sosyal Güvence Çalışıp Çalışmama Durumu Kategori N X Kadın 332 4.19 1.33 Erkek 968 4.35 1.22 Evet 1033 4.38 1.19 Hayır 263 4.03 1.44 Evet 793 4.49 1.05 Hayır 513 4.03 1.47 *p<.05; *** p<.001 292 Seçim yılına göre kayıtlı seçmen ve oy kullanan seçmen sayısı, 1950 – 2007, http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=42&ust_id=12 (erişim tarihi: 31.08.2010). 104 SS t 1.98* 4.09*** 6.56*** Bulgular Özürlü bireylerin oy kullanma davranışlarının; cinsiyete, sosyal güvenceye ve çalışıp çalışmama durumuna göre farklılaştığı görülür. Erkekler, sosyal güvencesi olanlar ve çalışanlar; kadınlara, sosyal güvencesi olmayanlara ve çalışmayanlara oranla anlamlı derecede daha sık oy kullandığını belirtmiştir (Tablo 42).293 Erkeklerin, kadınlara göre daha sık oy kullanması genel olarak kadınların siyasete daha az ilgi gösterdiğinin saptanmasıyla ilgili olabilir.294 Sosyal güvencesi olanların ve çalışanların daha sık oy kullandıklarını belirtmeleri, bu kesimlerin genel olarak toplumsal hayata daha fazla katıldıkları için siyasi hayata ilgilerinin ve katılımlarının yüksek olduğu biçiminde yorumlanabilir. Tablo 43. Oy Kullanma Sıklığına ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Yaş Kategori N X SS a.18-25 246 3.68 1.71 b.26-35 419 4.34 1.17 c.36-45 337 4.54 .99 d.46-60 225 4.64 .86 e.61 ve üstü 38 4.76 .59 a. Zihinsel Özürlü 61 3.82 1.53 10 4.00 1.63 64 4.18 1.47 b.Dil/ Konuşma Bozukluğu Olan Özür Türü c. İşitme Özürlü F Anlamlı Fark 26.18*** a ile diğerleri arasında; b ile e arasında sd=4, 1260 4.21** sd= 5, 1297 d. Görme Özürlü 527 4.42 1.14 e. Ortopedik Özürlü 524 4.33 1.18 f. Birden çok Özür 117 4.03 1.57 a. Doğuştan 564 4.17 1.37 Özrün Doğuştan Olup b. Sonradan Olmaması 722 4.42 1.15 c. Bilmiyor 15 4.20 1.32 a.Okur yazar değil 66 3.31 1.80 b. Okur yazar 56 4.33 1.20 c. İlkokul 373 4.43 1.10 10.81*** d. Ortaokul 245 4.16 1.40 sd=5, 1299 e. Lise 415 4.40 1.16 f. Y.okul-Üniversite 150 4.42 1.13 Eğitim Düzeyi 6.59** sd=2, 1298 a ile d-e arasında; d ile f arasında a ile b arasında a ile diğerleri arasında *** p<.001, **p < .01 293 Oran, Ankara’da yaptığı araştırmada, özürlü erkeklerin kadınlara göre, çalışanların çalışmayanlara göre, eğitim düzeyi yüksek olanların düşük olanlara göre siyasal haklardan daha fazla yararlandıklarını, ama farkın anlamlı olmadığını saptamıştır. Oran, 2007. 294 Baykal, 1970’den aktaran Oran, 2007, s.9. 105 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Bir diğer farklılaşma yaşa, özür türüne, özrün doğuştan olup olmamasına ve eğitim düzeyine göre ortaya çıkmaktadır (Tablo 43). 18-25 yaş grubundaki özürlü kişiler diğer yaş gruplarına göre daha seyrek oy kullandıklarını belirtmişlerdir. Genç özürlü kişilerin oy kullanmaya ilgilisi düşüktür. Benzer biçimde, 61 yaş ve üstündeki özürlü gurubu ile daha genç olan 26-35 yaş grubunun oy kullanma sıklığı da farklılaşmış, 65 yaş üstü daha sık oy kullandığını belirtmiştir. Bu iki veri birlikte değerlendirildiğinde, daha yaşlı özürlü bireylerin genç olanlara göre daha sık oy kullandığı görülmektedir (Tablo 43). Özür türü açısından bakıldığında; zihinsel özürlüler, görme ve ortopedik özürlülere göre daha seyrek oy kullandıklarını belirtmişlerdir. Görme özürlüler ile birden çok özrü olanlar arasında da anlamlı bir fark ortaya çıkmıştır. Görme özürlüler, birden çok özrü olanlara göre daha sık oy kullandıklarını belirtmişlerdir. Özrün doğuştan olup olmamasıyla oy kullanma davranışı arasındaki ilişkiye bakıldığında, doğuştan özürlü olanlar, sonradan özürlü olanlara göre daha seyrek oy kullandıklarını belirtmişlerdir (Tablo 43). Eğitim düzeyinin oy kullanma davranışına etkisine bakıldığında da, okur yazar olmayanların daha seyrek oy kullandıkları görülür (Tablo 43). Tablo 44. Oy Kullanma Sıklığının Zihinsel Özürlü Olanlara Göre Dağılımı Rapor a. Raporu yok b. %20 - %39 c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri Toplam Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu zaman Her zaman Toplam 1 0 1 0 1 3 %33,3 %0,0 %33,3 %0,0 %33,3 %100,0 2 0 0 2 1 5 %40,0 %0,0 %0,0 %40,0 %20,0 %100,0 3 4 2 3 22 34 %8,8 %11,8 %5,9 %8,8 %64,7 %100,0 3 2 2 2 8 17 %17,6 %11,8 %11,8 %11,8 %47,1 %100,0 9 6 5 8 33 61 %14,8 %9,8 %8,2 %13,1 %54,1 %100,0 18 12 10 15 65 120 %15,0 %10,0 %8,3 %12,5 %54,2 %100,0 Genel olarak özürlü bireylerin oy kullanma sıklığıyla ilgili sorunun cevabı, zihinsel özürlü bireylerin cevaplarıyla karşılaştırılırsa; zihinsel özürlü olduğunu belirtip, oy kullanma sıklığı konusundaki soruyu cevaplayanların %54.2’si her zaman oy kullandığını belirtmiştir (Tablo 44). Bu kişilerin yalnızca zihinsel özürlü olmayabileceği, özür oranlarının farklı özürlerinden dolayı da yüksek görünebileceği dikkate alınmalıdır. Bu oran, yazında saptanmış olan zihinsel özürlü bireylerin ayrımcılık nedeniyle siyasi haklardan yararlanmakta güçlük çektikleri saptamasıyla paraleldir. Ancak yine de, arada çok büyük bir farkın çıkmaması zihinsel özürlülere karşı keskin bir dışlamanın olmadığı biçiminde yorumlanabilir. 106 Bulgular 4.8.1.2. Siyasi Partiye Üye Olma DavranıĢı ġekil 36. “Herhangi Bir Siyasi Partiye Üye Olma GiriĢiminiz Oldu mu?” Sorusuna Ait Dağılımlar Özürlü bireylerin siyasi haklarını kullanmaları siyasi partiye üye olma haklarını kullanırken uğrayabilecekleri ayrımcılık açısından da sorgulanmıştır. Örneklem grubunun %24,4’ü bir siyasi partiye üye olma girişimi olduğunu belirtmiştir (Şekil 36). Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Çalışması’nda ortaya çıkan %24,4 oranı, Oran’ın Eroğul’dan aktardığı Türkiye genelindeki nüfus için siyasi partiye üye olma oranı olan %2-30’un aralığının295 üst sınırına yakındır. Bu oran, Oran’ın araştırmasında bulduğu özürlü bireylerin bir partiye üye olma oranı olan %2 ile karşılaştırılırsa,296 siyasi partiye üye olma girişiminin yüksek çıkması, Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Çalışması çerçevesinde örneklem grubunun, özürlü bireylerin siyasi ilgisi yüksek örgütlü bölümünü temsil ediyor olmasından kaynaklanıyor olabilir. Oy kullanma ve siyasi partiye üye olma davranışı birlikte değerlendirildiğinde, anketi cevaplayan özürlü bireylerin siyasi hayata katılım eğilimlerinin yüksek olduğu görülmektedir. Bu ilgi toplumsal hayata katılımı daha yüksek olan; erkeklerde, çalışanlarda, sosyal güvencesi olanlarda, sonradan özürlü olanlarda, daha yaşlı olanlarda ve okur yazar ve eğitimli özürlülerde daha yüksektir. Bu demografik verilerin dışında, siyasi katılım davranışı daha düşük olan grup, zihinsel özürlü ve birden çok özrü olanlardır. 4.8.1.3. Siyasi Partilerin Özürlülere Yönelik Politikalarına Yönelik Algının Değerlendirilmesi Yukarıdaki veriler ışığında, özürlülerin siyasi katılımının önünde engel oluşturabilecek olan siyasi hayata ilişkin görüşleri değerlendirildiğinde, özürlü bireylerin siyasi katılımlarının yüksek 295 296 Eroğul, 1999’dan aktaran Oran, 2007, s.83. Oran, 2007. 107 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması olmasının, siyasi partilerin kaynaklanmadığını görülür. özürlülere yönelik politikalarını olumlu yaklaşmalarından ġekil 37. “Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” Ġfadesine Katılım Derecesine ĠliĢkin Dağılımlar Örneklem grubunun, siyasi partilerin özürlülerin sorunlarına yönelik etkin politikalar üretip üretmediğine ilişkin görüşüne bakıldığında, %4,1’i bu ifadeye her zaman katıldığını belirtmiştir (Şekil 37). Bu sonuç, ilgili yazında Oran’ın araştırmasında ortaya çıkan, siyasi partilerin ve yöneticilerinin özürlülerin sorunlarına gerekli ilgiyi gösterdiğini düşündüğünü belirtenlerin oranının %2 olmasıyla297 uyumludur. Tablo 45. “Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” Ġfadesine Katılmaya ĠliĢkin t –Testi Bulguları Değişken Çalışıp Çalışmama Durumu Genel Ayrımcılık¹ Kişisel Ayrımcılık¹ Kategori N X SS Evet Hayır Düşük Yüksek Düşük Yüksek 794 654 502 943 794 652 2.18 2.41 2.39 2.22 2.35 2.19 1.26 1.22 1.26 1.23 1.25 1.23 t -3.42** 2.39* 2.36* * p<.05, ** p<.01. ¹ ilgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. Bu ifadeye katıldığını belirten örneklem grubunun dağılımına bakıldığında; çalışanların, genel ayrımcılık ve kişisel ayrımcılık algısı daha yüksek olanların bu ifadeye katılma oranları daha düşüktür. Tablo 45’te görüldüğü gibi, Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” ifadesine; özürlü olmaya bağlı olarak genel ve kişisel ayrımcılık algıları daha düşük olanlar, daha yüksek olanlara kıyasla, daha fazla katılmaktadır. Bu durum, ayrımcılık algısı düşük olanların mevcut politikaları daha fazla benimsediği ya da mevcut politikalara daha olumlu yaklaşanların ayrımcılık algılarının da daha düşük olduğu biçiminde yorumlanabilir. Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” ifadesine bugüne kadar çalışmamış olanlar, çalışmış olanlara kıyasla daha yüksek oranda katılmaktadır (Tablo 45). 297 Oran, 2007, s.66. 108 Bulgular Tablo 46. “Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” Ġfadesine Katılmaya iliĢkin Anova Bulguları Değişken Yaş Özür Türü Eğitim Düzeyi Kategori a. 18-25 b. 26-35 c. 36-45 d. 46-60 e. 61 ve üstü a. Zihinsel Özürlü b. Dil/ Konuşma Bozukluğu Olan c. İşitme Özürlü d. Görme Özürlü e. Ortopedik Özürlü f. Birden çok Özür a. Okur Yazar Değil b. Okur Yazar c. İlkokul d. Ortaokul e. Lise f. Y.okul- Üniversite N X SS 373 433 337 227 38 109 16 2.47 2.21 2.19 2.24 2.18 2.36 2.31 1.24 1.19 1.28 1.28 1.22 1.31 1.30 69 539 534 178 159 75 386 256 421 151 2.04 2.28 2.20 2.53 2.67 2.47 2.37 2.23 2.16 1.97 1.21 1.24 1.24 1.23 1.25 1.26 1.28 1.18 1.22 1.21 F Anlamlı Fark 3.11* sd=4, 1403 a ile b-c arasında 2.55* sd=5, 1439 e ile f arasında 6.80*** sd=5, 1442 A-b-c ile f arasında *** p<.001, ;* p<.05 Tablo 46’da görüldüğü gibi, Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” ifadesine, 18-25 yaş grubundakiler 26-35 ve 36-45 yaş gruplarına kıyasla anlamlı olarak daha fazla katılmışlardır. Bu durum oy kullanma davranışıyla birlikte değerlendirildiğinde, siyasi partilerin özürlülere yönelik politikalarını daha olumlu değerlendiren gençlerin, daha seyrek oy kullandıkları söylenebilir. Özür türü açısından bakıldığında, Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” ifadesine, birden fazla özre sahip olanlar, ortopedik özre sahip olanlara kıyasla anlamlı olarak daha fazla katılmışlardır (Tablo 46). Yine oy kullanma davranışıyla birlikte değerlendirdiğimizde, siyasi partilerin özürlülere yönelik politikalarını ortopedik özürlülere göre daha olumlu değerlendiren birden fazla özrü olanların daha seyrek oy kullanmayı tercih ettikleri görülür. Türkiye’de Siyasi Partiler Özürlülere Yönelik Etkin Politikalar Üretiyorlar” ifadesine yüksekokulüniversite mezunları okuyazar olmayanlara, okuryazar olanlara ve ilkokul mezunlarına kıyasla anlamlı olarak daha az katılmışlardır (Tablo 46). Dolayısıyla, eğitim düzeyi yükseldikçe, özürlülere yönelik politikalardan tatmin olma düzeyi düşmüştür. Genel olarak siyasi partilerin ürettiği politikalarla oy kullanma davranışı arasındaki bağlantı, politikalara daha olumlu yaklaşan grupların daha düşük oranda oy kullandığı, daha eleştirel yaklaşan grupların daha sık oy kullandığı biçiminde kurulabilir. 4.8.2. Siyasi Hayata Katılımda Ayrımcılık Algı ve Deneyimlerinin TartıĢılması ve Yorumlanması Örneklem grubunun siyasi davranış biçimleri hakkında bilgi sahibi olduktan sonra, siyasi hayata katılımlarının önündeki ayrımcı durumlarla ilgili algıları ve deneyimleri tartışılıp, yorumlanacaktır. Tartışmadaki temel başlıklar; siyasi hayata katılım hakkındaki genel ayrımcılık algısı, oy kullanma hakkını kullanırken karşılaşılan ayrımcılık deneyimi ve siyasi partiye üye olma hakkını kullanırken karşılaşılan ayrımcılık deneyimidir. 109 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 4.8.2.1. Siyasi Hayata Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algısı ġekil 38. Siyasi Hayata Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Siyasi hayata katılımda, örneklem grubunun yalnızca %26,2’si hiç ayrımcılık olmadığını düşünmekte, %58,8’i arasıra, çoğu zaman ya da her zaman ayrımcılık olduğunu düşünmektedir (Şekil 38). Tablo 47. Siyasi Hayata Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin t-Testi Değişken Cinsiyet Alandaki Ayrımcılık Deneyimi¹ Genel Ayrımcılık¹ Kişisel ayrımcIlık¹ Kategori N X SS Kadın Erkek Düşük Yüksek Düşük Yüksek Düşük Yüksek 383 1047 207 157 497 934 788 644 2.99 2.82 2.73 3.28 2.45 3.08 2.62 3.16 1.34 1.44 1.48 1.47 1.37 1.39 1.39 1.40 t -2.09* -3.50** -8.14*** -7.14*** *p < .05, ** p < .01; *** p<.001 ¹ ilgili maddelerin ortalamalarına göre düşük ayrımcılık algısı ve yüksek ayrımcılık algısı adında gruplar oluşturulmuştur. Siyasi yaşamdaki genel ayrımcılık algısının farklı gruplara dağılımına bakıldığında, kadınların, genel ayrımcılık algısı ve ayrımcılık algısı yüksek olanların bu alana ilişkin ayrımcılık algısının daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır (Tablo 47). Kadınlar açısından duruma bakıldığında, kadınların genel ayrımcılık algısı yüksek olmakla birlikte, kişisel deneyimleri açısından bir farklılık olmaması (Tablo 50), bu görüşlerinin kişisel deneyimlerinden kaynaklanmadığı anlamına gelebilir. Dolayısıyla, kadınlar erkeklere göre bu alanda daha fazla ayrımcılık olduğunu düşünüyor olsalar da, daha fazla ayrımcılık deneyimlememişlerdir. Türkiye’de genel olarak ayrımcılık yapıldığını ve kişisel olarak da ayrımcılığa uğradıklarını ifade edenlerin daha yüksek oranda siyasi hayata katılım konusunda da özürlülere yönelik ayrımcılık olduğunu düşündükleri ortaya çıkmıştır (Tablo 47). Bu diğer alanlardaki sonuçlarla da uyumludur. 110 Bulgular Genel ve kişisel ayrımcılık algısı yüksek olanların siyasi hayata katılım gibi alanlara ilişkin genel ayrımcılık algısı da yüksektir. Tablo 48. Siyasi Hayata Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür Türü Ekonomik Durum Rapor Eğitim Düzeyi Kategori a. Zihinsel Özürlü b. Dil/ konuşma Bozukluğu Olan c. İşitme Özürlü d. Görme Özürlü e. Ortopedik Özürlü f. Birden çok Özür a.500’den az b.500-1.000 c.1.001-2.000 d.2.001-3.000 e.3.001 ve üstü a. Raporu yok b. %20 - %39 c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri a.Okur Yazar Değil b.Okur Yazar c.İlkokul d. Ortaokul e. Lise f. Y.okul-Üniversite N 108 14 69 537 532 172 217 699 397 76 37 20 18 447 369 554 153 75 384 252 419 151 X 2.77 3.00 2.31 3.03 2.79 2.83 2.77 2.81 2.87 3.29 3.35 2.65 3.06 2.61 2.77 3.13 2.87 2.48 2.74 2.79 2.95 3.32 SS 1.38 1.47 1.30 1.36 1.48 1.44 1.48 1.42 1.39 1.27 1.30 1.50 1.43 1.41 1.44 1.37 1.36 1.47 1.46 1.40 1.39 1.39 F Anlamlı Fark 3.89** sd =5, 1426 c ve d arasında 3.27* sd =4, 1421 a-b-c ile d-e arasında 9.03*** sd =4, 1430 e ile c ve d arasında 5.22*** sd =5, 1428 f ile diğerleri arasında *p < .05, ** p < .01; *** p<.001 Tablo 48’de görüldüğü gibi, siyasi hayata katılımda özürlü bireylerin genel olarak ayrımcılığa uğrama düzeylerine ilişkin algılar; özrün türüne, ekonomik duruma (aile gelir düzeyi), özrün derecesi (rapor oranı) ve eğitim düzeyine göre de anlamlı olarak farklılaşmaktadır. Görme özürlü olanlar, işitme özürlü olanlara göre bu alanda daha yüksek düzeyde ayrımcılık algılamaktadırlar. Bu veri, bu alandaki kişisel deneyimin sonuçlarıyla uyumlu olmasa da, oy kullanmayla ilgili deneyimin sonuçlarıyla uyumlu değildir (Tablo 56). Dolayısıyla, görme özürlülerin siyasi yaşama katılıma ilişkin genel ayrımcılık algısı, genel gözlemlerden kaynaklı olabilir. Bu araştırmada, görme özürlülerin refakatçi yardımıyla oy kullanmak zorunda kalmalarından kaynaklı özel mağduriyetlerini saptayacak sorular yöneltilmemiştir. Bu durumda, görme özürlüler, bu mağduriyet algılarını genel olarak ayrımcılık algılarına yansıtmış olabilirler. Tablo 48’de açık olarak görüldüğü gibi, ekonomik durumu daha iyi olan, 2001-3000 TL ve 3001TL ve üstü gelir düzeyine sahip olanlar, diğer gelir gruplarındakilere kıyasla siyasi hayata katılım alanında daha fazla ayrımcılık algılamaktadırlar. Ancak bu algının, siyasi hayata katılım alanında kişisel deneyimlerinden kaynaklandığı söylenemez. Alana ilişkin bu görüşü, diğer gelir gruplarının durumunu değerlendirerek oluşturmuş olabilirler. Özür oranı da siyasi hayata katılım alanında ayrımcılık olduğu kanaatinde etkili bir değişkendir. Özür oranı %80 ve üzeri olan grubun, %40-59 ve %60-79 arası olanlara kıyasla bu alanda genel olarak daha fazla ayrımcılık olduğunu düşündükleri görülmektedir (Tablo 48). Bu durum, oy kullanırken deneyimlenen ayrımcılığa ilişkin bulguyla paraleldir (Tablo 56). Son olarak, yüksekokul/üniversite mezunları siyasi hayata katılım alanında diğer tüm eğitim düzeyindeki gruplara kıyasla daha fazla ayrımcılık olduğu görüşündedir (Tablo 48). Ancak bu sonuç, kişisel ayrımcılık deneyiminden kaynaklı değildir. Bu durum, ayrımcılık algısının kişisel 111 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması deneyimlerinden değil, diğer gelir grubundakilere ilişkin gözlemlerden kaynaklandığı biçiminde yorumlanabilir. 4.8.2.2. Özürlü Bireylerin Siyasi Hayata Katılımda Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması Bu alanda, temel olarak oy kullanma ve siyasi partiye üye olma haklarıyla ilgili kişisel deneyim sorgulanmıştır. Bu iki veri birlikte bu alana özgü kişisel deneyim toplu değişkenini oluşturmuştur. Tablo 49. Siyasi Hayata Katılım Alanında Ayrımcılık Deneyimi Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişken Siyasi Hayata Katılım alanında ayrımcılık (toplu puan)* N X SS 300 1.81 .84 * Siyasi Hayata Katılım alanında ayrımcılık için geliştirilen maddelerin toplu puanlardan Siyasi Yaşama Katılım alanında ayrımcılık alanında ayrımcılık değişkeni oluşturulmuştur. Not: Oy kullanma hakkı olmayanlar 72 ve 73 numaraları sorulara ve siyasi partiye üye olma girişiminde bulunmayanlar ise 74 ve 75 numaraları sorulara yanıt vermemişlerdir. Dolayısıyla, siyasi hayata katılım toplu puanı sadece hem oy kullanma hakkı olanlar hem de siyasi partiye üye olma girişiminde bulunanlar üzerinden oluşturulmuştır. Ayrıca, bu bölümde sunulan siyasi hayata katılım toplu değişkeni, oy kullanma toplu değişkeni ve siyasi yaşama katılma toplu değişkeni için yukarıda belirtilen nedenler ile N’ler (cevap veren katılımcıların sayıları) farklılık göstermektedir. Siyasi hayata katılımla ilgili ayrımcılık deneyimi; pek çok alanla karşılaştırıldığında bu alanda, göreli olarak daha az ayrımcılık deneyimlendiği görülür. Örneğin bilgiye erişim alanındaki ortalama 2,59 (Tablo 91), adalete erişim alanındaki ortalama 1,99 (Tablo 63), sağlığa erişim alanındaki ortalama 1,96 (Tablo 23), siyasi hayata katılım alanındaki ortalama ise 1,81 “hiçbir zamannadiren”dir (Tablo 49). Dolayısıyla, bu alanının göreli olarak ayrımcılığın daha az deneyimlendiği bir alan olduğu düşünülebilir. Tablo 50. Siyasi Hayata Katılımda Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin t- Testi Bulguları Değişken Alandaki Genel Ayrımcılık Algısı¹ Genel Ayrımcılık¹ Kişisel Ayrımcılık ¹ Kategori N X SS Düşük 169 1.20 .28 Yüksek 161 2.61 .63 Düşük 102 1.53 .72 Yüksek 197 1.96 .87 Düşük 155 1.57 .72 Yüksek 143 2.08 .89 t -25.96*** -4.26*** -5.53*** *** p<.001 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük ayrımcılık algısı ve yüksek ayrımcılık algısı adında gruplar oluşturulmuştur. Alana ilişkin genel ayrımcılık algısı yüksek olanlar, Türkiye’deki genel ayrımcılık algısı yüksek olanlar ve genel olarak kişisel ayrımcılık algısı yüksek olanlar siyasi yaşama katılım alanında daha sık ayrımcılık deneyimlemişlerdir (Tablo 50). 112 Bulgular Tablo 51. Siyasi Hayata Katılımda Ayrımcılık Deneyimi Toplu DeğiĢkenine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür Türü Kategori N SS X a. Zihinsel Özürlü 10 2.42 .94 b.Dil/ Konuşma Bozukluğu Olan 3 2.08 .38 c.İşitme Özürlü 9 1.22 .38 d.Görme Özürlü 132 1.78 .81 e.Ortopedik Özürlü 120 1.80 .80 f.Birden çok Özür 23 2.11 1.12 F Anlamlı Fark 2.69* sd =5, 291 c ile a arasında *p < .05 Bu alandaki kişisel deneyim, özür türüne göre anlamlı olarak farklılaşmıştır (Tablo 51). Zihinsel özre sahip örneklem grubu, işitme özürlülere kıyasla anlamlı olarak daha fazla ayrımcılık deneyimlemiştir. Bu bilgi, alt alanlardaki bilgiyle de paraleldir. Zihinsel özürlü bireylerin yakınları oy kullanma haklarının olmadığını düşünmekte, oy kullanma hakları olduğu düşünülenler de diğer gruplara göre daha düşük oranda oy kullanmakta ve bu alanda daha sık ayrımcılık deneyimlemektedir. Bu bilgi yazındaki zihinsel özürlülerin oy kullanma ve siyasi hayata katılım sorunlarıyla ilgili saptanmış ayrımcılığın298 Türkiye’deki zihinsel özürlülerin ayrımcılık deneyiminde de ortaya çıktığını düşündürmektedir. Tablo 52. Oy Kullanma Alt Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişken Oy kullanma alt alanında ayrımcılık (toplu puan)* N X SS 1251 1.99 1.24 * Oy kullanma alanında ayrımcılık için geliştirilen maddelerin (78-79) toplu puanlardan oy kullanma alanında ayrımcılık alanında ayrımcılık değişkeni oluşturulmuştur. Sadece oy kullanma hakkı olan katılımcıların yanıtları üzerinden oluşturulmuştur. Oy kullanma hakkının kullanılmasıyla ilgili ayrımcılık deneyimi (1,99), siyasi partiye üye olma hakkıyla ilgili ayrımcılık deneyiminden (1,53) yüksektir (Tablo 52, 53). Tablo 53. Siyasi Partiye Katılım Alt Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişken N X SS Siyasi partiye katılım alt alanında ayrımcılık (toplu puan)* 307 1.53 .89 * Siyasi partiye katılım alanında ayrımcılık için geliştirilen maddelerin (80-81) toplu puanlardan siyasi partiye katılım alanında ayrımcılık alanında ayrımcılık değişkeni oluşturulmuştur. Sadece siyasi partiye üye olma girişimi olan katılımcıların yanıtları üzerinden oluşturulmuştur. 298 Redley, 2008, s. 376. 113 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 4.8.2.3. Oy Kullanma Hakkı Ġle Ġlgili Ayrımcılık Deneyimi Tablo 54. Siyasi Hayata Katılım Oy Kullanma Hakkıyla Ġlgili Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları (%) Seçmen kütüğüne özürlü olarak yazıldığım halde gerekli düzenlemeler (seçim sandığının giriş katına konması, sıra bekletilmemesi gibi) yapılmamıştı Özrüm nedeniyle refakatçi yardımıyla oy kullanmam gerekirken buna izin verilmedi. Sayı X +SS Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu Zaman Her zaman 1263 2.37±1.69 54.9 6.8 7.0 9.0 22.3 1254 1.61±1.25 76.1 6.5 5.8 3.0 8.5 Siyasi hayata katılmakta ve siyasi hakları kullanmakta en yaygın ayrımcılık deneyiminin, oy kullanmayla ilgili olarak, özürlü bireylerin seçmen kütüğüne özürlü olarak yazıldıkları halde seçim sandığının giriş katına konmaması, sıra bekletilmemesi gibi gerekli düzenlemelerin yapılmış olmamasıyla ilgili olduğu ortaya çıkmıştır. Örneklem grubunun %45,1’i; nadiren, arasıra, çoğu zaman ya da her zaman bu durumla karşılaştığını belirtmiştir (Tablo 54). Bu sonuç, ABD’de yapılan pek çok araştırmada, oy sandıklarının fiziksel olarak erişilebilir olmamasının yaygın bir durum olduğu saptamasıyla299 benzerdir. Türkiye’de de siyasi hayata katılımın önündeki en sık karşılaşılan engelin, oy sandıklarının ulaşılabilir olmaması ya da özürlü bireylerin bekletilmemesi için gerekli düzenlemenin yapılmamış olması olduğu ortaya çıkmıştır. Oy kullanmayla ilgili diğer soruya verilen yanıtta, örneklem grubunun %23,8’i, refakatçi yardımıyla oy kullanması gerekirken, buna izin verilmediğini belirtmiştir. Refakatçi yardımıyla oy kullanması gereken özürlü grubunun örneklem grubunun bir bölümünü oluşturması bu oranın düşük çıkmasında etkili olmuş olabilir. Tablo 55. Oy Kullanma Alt Alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin t-testi Bulguları Değişken Alandaki Genel Ayrımcılık Algısı¹ Genel Ayrımcılık¹ Kişisel Ayrımcılık ¹ Kategori Düşük Yüksek düşük yüksek düşük yüksek N 205 156 431 816 695 550 X 1.26 2.31 1.71 2.14 1.74 2.31 SS .49 1.11 1.11 1.28 1.11 1.33 t -22.49*** -5.86*** -8.17*** *** p<.001 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. Tablo 55’te görüldüğü gibi, siyasi hayata katılım alanında özürlerin genelde ayrımcılık yaşadığını daha yüksek oranda algılayan grup, özürlü olmaya bağlı olarak genel ve kişisel ayrımcılık algıları daha yüksek olan grup, oy kullanırken anlamlı olarak daha yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimlemiştir. 299 Harrington, 1999, s. 90. 114 Bulgular Tablo 56. Oy Kullanma Alt Alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Kategori a.18-25 b.26-35 Yaş c.36-45 d.46-60 e.61 ve üstü a. Zihinsel Özürlü b.Dil/Konuşma Bozukluğu Olan c.İşitme Özürlü Özür Türü d.Görme Özürlü e.Ortopedik Özürlü f.Birden çok Özür a. Raporu Yok b. %20 - %39 Rapor c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri a. Doğuştan Özrün b. Sonradan Doğuştan Olup Olmaması c. Bilmiyor a.Okur Yazar Değil b. Okur Yazar c. İlkokul Eğitim Düzeyi d. Ortaokul e. Lise f. Y.okul-Üniversite *p < .05, ** p < .01; *** p<.001 N X SS 224 407 328 215 37 61 10 57 502 507 108 18 16 369 317 528 534 693 15 59 53 363 233 399 140 1.69 2.00 2.14 2.12 1.59 1.69 2.30 1.68 1.97 2.09 1.94 1.77 1.69 1.72 2.01 2.19 1.90 2.07 1.73 2.30 2.20 2.15 1.89 1.84 1.99 1.08 1.22 1.31 1.28 .94 1.13 1.44 1.26 1.16 1.29 1.41 1.17 1.12 1.14 1.26 1.27 1.17 1.29 1.43 1.45 1.34 1.33 1.17 1.14 1.22 F Anlamlı Fark 5.89*** sd =4, 1206 a ile b-c-darasında 2.31* sd=5, 1239 a ile e arasında, c ile e arasında 8.37*** sd =4, 1242 c ile d ve e arasında 3.15* sd =2, 1239 a ve b arasında 3.75** sd =5, 1241 c ve e arasında Tablo 56’da görüldüğü gibi, oy kullanma alt alanında ayrımcılığa maruz kalmaya ilişkin olarak, 18-25 yaş grubu; 26-35, 36-45 ve 46-60 yaş gruplarına kıyasla anlamlı olarak daha az ayrımcılık algılamaktadırlar. Yaşa göre oy verme davranışına bakıldığında, Tablo 43’te görüldüğü gibi, 26-35 ve 61 ve yaş üstü gruplara kıyasla 18-25 yaş grubunun anlamlı olarak daha az sıklıkla oy kullandığı görülmektedir. Dolayısıyla, daha az sıklıkla oy kullanma eğiliminde olan 18-25 yaş grubu daha düşük düzeyde ayrımcılık deneyimlemiştir. Oy kullanma alanında, ortopedik özre sahip olanlar zihinsel ve işitme özrüne sahip olanlara kıyasla anlamlı olarak daha sık ayrımcılık deneyimlemiştir (Tablo 56). Oy kullanma davranışına bakarak, birlikte yorumlandığında; görme ve ortopedik özre sahip olan grupların zihinsel özürlü gruba kıyasla anlamlı olarak daha sık oy kullandığı görülmektedir (Tablo 43). Bu durumda, zihinsel özürlü grubun oy kullanmayla ilgili olarak daha az ayrımcılık deneyimine sahip olması, zihinsel özürlü grubun daha az sıklıkla oy kullanıyor olmasından ya da oy kullanmaya gitmemeyi tercih etmesinden kaynaklı olabilir. İlgili yazında da, siyasi haklardan yararlanma konusunda en yaygın ve ciddi biçimde ayrımcılıkla karşılaşan grubun zihinsel özürlüler olarak tanımlandığı300 düşünülürse bu durum anlaşılabilir. Oy kullanırken, işitsel özürlü bireyler de daha seyrek, en sık erişim sorunuyla karşılaşan ortopedik özürlüler ise daha sık ayrımcılık deneyimlemiştir. Oy kullanma hakkını kullanırken ayrımcılık deneyimleyen örneklem grubu özür oranına göre değerlendirildiğinde, %40-59 ve %60-79 arasında özür derecesine sahip olan gruplar %80 ve üzeri özür derecesine sahip olan gruba kıyasla anlamlı olarak daha seyrek ayrımcılık deneyimlemiştir (Tablo 56). Bu durum, özür oranı arttıkça öncelikle fiziksel erişimin ve buna bağlı olarak da sıra 300 Marcus, 2008. 115 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması bekletilmeme, refakatçi yardımına izin verme gibi uygulamaya yönelik düzenlemelerin daha büyük bir sorun yarattığını ve ayrımcılık deneyimini artırdığı biçiminde yorumlanabilir. Oy kullanma hakkını kullanma konusunda, sonradan özür sahibi olanlar doğuştan özürlü bireylere kıyasla anlamlı olarak daha sık ayrımcılık deneyimlemiştir (Tablo 56). Oy kullanma davranışına bakıldığında, sonradan özre sahip olanların doğuştan özre sahip olanlara kıyasla anlamlı olarak daha sık oy kullandıklarını görülür (Tablo 43). Bu durum, daha sık oy kullanan sonradan özürlü olan bireylerin daha yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimlediğini gösterir. Eğitim düzeyi ile oy kullanma sırasındaki ayrımcılık deneyimi arasındaki ilişkiye bakıldığında ilkokul mezunlarının, lise mezunlarına kıyasla anlamlı olarak daha fazla ayrımcılık deneyimlediği görülür (Tablo 56). 4.8.2.4. Siyasi Partiye Üye Olmakla Ġlgili Ayrımcılık Deneyimi Tablo 57. Siyasi Hayata Katılım Siyasi Partiye Üye Olmayla Ġlgili Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları (%) sayı Bir siyasi partiye üye olmak için yaptığım başvuru özürlü olduğum için kabul edilmedi. Bir siyasi partiye üye olmama rağmen özürlü olduğum için aktif olarak çalıştırılmadım. X +SS Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu Zaman Her zaman 312 1.24±.85 91.7 1.6 1.3 2.2 3.2 307 1.84±1.41 68.7 6.5 6.8 7.5 10.4 Siyasi hayata katılımla ilgili ikinci en yaygın ayrımcılık, siyasi partiye üye olan özürlü bireylerin aktif olarak çalıştırılmaması olarak ortaya çıkmıştır (Tablo 57). Örneklem grubundan bu soruyu yanıtlayanların %24,7’si, arasıra, çoğu zaman ya da her zaman partide aktif olarak çalıştırılmadıklarını belirtmişlerdir. Bir siyasi partiye üye olmak için başvurduğu halde özürlü olduğu için başvurusunun kabul edilmediğini belirtenlerin de olması dikkat çekicidir. Aktif olarak çalıştırılmama dolaylı olarak ayrımcı davranmak anlamına gelirken, üye olmasını reddederek doğrudan ayrımcılık uygulama örneklerine de az da olsa rastlandığı görülmektedir. Bu soruyu301 cevaplayanların %91.7’si hiç bir zaman başlarına böyle bir şey gelmediğini belirtmişken, %8,3’ü nadiren, arasıra, çoğu zaman ya da her zaman böyle bir durumla karşılaştığını belirtmiştir. Tablo 58. Siyasi Partiye Katılım Alt Alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin t-Testi Bulguları Değişken Alandaki Genel Ayrımcılık Algısı¹ Genel Ayrımcılık¹ Kişisel Ayrımcılık¹ Kategori N X SS Düşük 169 1.13 .34 Yüksek 131 2.05 1.09 Düşük 104 1.35 .70 Yüksek 202 1.63 .96 Düşük 159 1.39 .76 Yüksek 146 1.68 .99 t -10.22*** -2.64** -2.90** ** p < .01; *** p<.001 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. 301 “Bir siyasal partiye üye olmak için yaptığım başvuru özürlü olduğum için kabul edilmedi” ifadesine katılıp katılmamanın sorgulandığı soru. 116 Bulgular Tablo 58’de görüldüğü gibi siyasi hayata katılımda, genelde özürlülerin maruz kaldıkları ayrımcılığa ilişkin algıları daha yüksek olanlar daha düşük olanlara kıyasla ve özürlü olmaya bağlı olarak genel ve kişisel ayrımcılık algıları daha yüksek olanlar daha düşük olanlara göre anlamlı olarak daha sık ayrımcılık deneyimlemişlerdir. Tablo 59. Siyasi Partiye Katılım Alt alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Kategori X SS 10 2.40 1.29 b. Dil/Konuşma Bozukluğu Olan 3 1.33 .58 c. İşitme Özürlü 9 1.22 .51 d. Görme Özürlü 136 1.48 .81 sd =5, 298 e. Ortopedik Özürlü 123 1.45 .81 f. Birden çok Özür 23 2.09 1.28 a. Köy 20 2.00 1.28 b. Kasaba 36 1.31 .70 c. Şehir 84 1.51 .77 sd =3, 301 165 1.54 .91 a. Zihinsel Özürlü N Özür türü Yerleşim Yeri d. Büyükşehir F 4.51** 2.71* Anlamlı Fark a ile b ve c arasında a ve diğerleri arasında *p < .05, ** p < .01 Tablo 59’da görüldüğü gibi, siyasi partiye katılımda ayrımcılığa maruz kalma deneyimi, özür türüne göre farklılaşmaktadır. Zihinsel özürlü olanlar, dil ve konuşma bozukluğu olanlar ve işitme özürlü olanlara kıyasla anlamlı olarak yüksek oranda ayrımcılık deneyimlemişlerdir. Bu durum, bir partiye üye olma ve çalışma açısından da, zihinsel özürlü bireylerin daha sık ayrımcılık deneyimlediğini gösterir. Siyasi partiye katılımda ayrımcılığa maruz kalmaya ilişkin deneyimin, katılımcıların hayatlarının büyük çoğunluğunu geçirdikleri yerleşim yerine göre anlamlı olarak farklı olduğu bulunmuştur. Hayatlarının büyük bölümünü köyde geçirenler daha büyük yerleşim birimlerinde geçirenlere kıyasla anlamlı olarak daha sık ayrımcılık deneyimlemişlerdir (Tablo 59). 4.9. ADALETE ERĠġĠM ALANINDA AYRIMCILIK Adli ve cezai kurumlar; eğitim, sağlık, istihdam gibi, bireylerin toplumsal hayata katılması için zorunlu olarak gereksinim duyduğu sık sık karşılaştıkları kurumlardan olmasa da, bir biçimde adli ve cezai süreçlerden dolayı karşı karşıya kalındığında zorunlu olarak tabi olunan kurumlar olduğu için, adalete eşit erişim olanaklarının sunulması ve özürlülüğe dayalı ayrımcılık yapılmaması hayati önemdedir. 117 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 4.9.1. Adalete EriĢimde Genel Ayrımcılık Algısı ġekil 39. Adalete EriĢim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Şekil 39’da görülebileceği gibi, örneklem grubunun %29.5’i, adalete erişim alanında özürlülüğe dayalı ayrımcılığın hiç olmadığını düşünmekte, %51.9’u ise; arasıra, çoğu zaman ya da her zaman bu alanda ayrımcılık olduğunu düşünmektedir. Tablo 60. Adalete EriĢim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin t-Testi Sonuçları Değişken Cinsiyet Sosyal Güvence Genel Ayrımcılık Algısı¹ Kişisel Ayrımcılık Algısı¹ Kategori Kadın Erkek Evet Hayır Düşük Yüksek Düşük Yüksek N 385 1041 1139 284 490 938 781 648 X SS 2.79 2.60 2.60 2.83 2.28 2.84 2.33 3.03 1.31 1.40 1.37 1.40 1.33 1.37 1.29 1.39 t -2.40* -2.45* -7.45*** -9.91*** *p < .05, *** p<.001 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük ayrımcılık algısı ve yüksek ayrımcılık algısı adında gruplar oluşturulmuştur. Adalete erişim alanındaki ayrımcılık algısının özürlü bireyler arasındaki dağılımına bakıldığında; kadınların, sosyal güvencesi olmayanların ve ayrımcılık algısı yüksek olanların bu alandaki ayrımcılık algısının yüksek olduğu görülmektedir (Tablo 60). Adalete erişim alanında kadınların genel ayrımcılık algısı daha yüksektir. Ancak ayrımcılık algısına neden olan durum, kişisel deneyimle ilgili sorularda içerilmemiştir ya da (Tablo 64, Tablo 70) muhtemelen kişisel deneyimden değil, gözlemlerden kaynaklanmaktadır. Tablo 60’da sosyal güvencesi olmayanların adalete erişimde daha yüksek ayrımcılık algısı çıkması da benzer biçimde, kişisel deneyimden değil, gözlemden kaynaklı olmalıdır, çünkü bu grupta kişisel deneyimle ilgili bir farklılık ortaya çıkmamıştır. 118 Bulgular Tablo 61’de gösterildiği gibi, hayatının büyük bölümünü büyükşehirde geçirmiş olanların adalete erişimde ayrımcılık algısının köy ya da kasabada yaşayanların algısından yüksek çıkmıştır. Tablo 61. Adalete EriĢim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin ANOVA Sonuçları Değişken Kategori a. Köy b. Kasaba c. Şehir d. Büyükşehir a. Raporu yok b. %20 - %39 c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri Yerleşim Yeri Rapor N X SS 106 197 452 675 20 19 445 398 549 2.43 2.45 2.65 2.74 2.65 3.47 2.43 2.69 2.78 1.33 1.43 1.39 1.36 1.42 1.31 1.36 1.42 1.34 F Anlamlı Fark 3.11* sd =3, 1426 d ile a-b arasında 5.80*** sd =4, 1426 b ve diğerleri arasında *p < .05, *** p<.001 Tablo 61, özür oranının da adalete erişimde ayrımcılık algısını farklılaştırdığını gösterir. Özür oranı %20-39 aralığında olanların adalet alanındaki ayrımcılık algısı daha yüksektir. Bu durum, kişisel ayrımcılık deneyimiyle paralel değildir (Tablo 69). 4.9.2. Adalete EriĢim Alanında Ayrımcılık Deneyimi Adalete erişimle ilgili genel ayrımcılık algısı sorularından sonra, bu alandaki kişisel deneyimle ilgili sorular sorulmuştur. Bunun için öncelikle örneklem grubuna karakola ya da adliyeye gitmelerini gerektiren bir durumla karşılaşıp karşılaşmadıkları sorulmuş, bu soruyu olumlu cevaplayanlara bu alanda karşılaşabilecekleri muhtemel ayrımcılıkla ilgili sorular sorulmuştur. Tablo 62. Karakol ya da Adliyeye Gitmelerini Gerektiren Bir Durumla KarĢılaĢanların Dağılımı ve Yüzdeleri Evet Hayır Toplam Sayı 532 912 1444 Yüzde 36.8 63.2 100 Örneklem grubunun %36,8’i karakola ya da adliyeye gitmelerini gerektirecek bir durumla karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Soruya olumsuz yanıt veren grubun oranı ise %63,2’dir (Tablo 62). Tablo 63. Adalete EriĢim Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişken Adalete Erişim Alanında Ayrımcılık (toplu puan)* N X SS 527 1.99 1.04 * Adalete erişim alanında ayrımcılık için geliştirilen maddelerin toplu puanlardan adalete erişim alanında ayrımcılık alanında ayrımcılık değişkeni oluşturulmuştur. Karakol ya da adliyeye gitmelerini gerektiren bir durumla hiç karşılaşmamış olanlar bu maddeleri yanıtlamamışlardır. Bu alandaki ayrımcılık deneyimi erişimle ilgili, fiziksel düzenlemeler ve iletişim olanaklarının bulunmamasından ve insan davranışlarından kaynaklı olarak, kişilerden kaynaklı ayrımcılık deneyimi başlıklarında incelenmiştir. Bu iki alan bir arada, toplu ayrımcılık deneyimi değişkenini oluşturur. 1,99 “nadiren” olan adalete erişimde ortalama ayrımcılık deneyimi toplu puanı, diğer alanların bazılarıyla karşılaştırıldığında, örneğin siyasi katılım alanındaki 1,81 değerinden ve sağlığa 119 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması erişim alanındaki 1,96 değerinden yüksek, bilgiye erişim alanındaki 2,59 değerinden ise düşük olduğu görülür. Tablo 64. Adalete EriĢim Alanında Ayrımcılık Deneyimi DeğiĢkenine ĠliĢkin t-Testi Bulguları Değişken Alandaki Genel ayrımcılık algısı ¹ Genel ayrımcılık algısı¹ Kişisel ayrımcılık algısı¹ Kategori N X SS Düşük Yüksek Düşük Yüksek Düşük Yüksek 153 39 154 371 281 245 1.89 2.61 1.65 2.14 1.72 2.31 1.04 .99 .75 1.10 .88 1.13 t -3.88*** -5.02*** -6.76*** *** p<.001 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. Adalete erişim alanındaki ayrımcılık deneyimi, alandaki genel ayrımcılık algısıyla, genel ayrımcılık algısıyla ve kişisel ayrımcılık algısıyla bağlantılı bulunmuştur. Bu durum, genel olarak ayrımcılığa duyarlı olan kesimlerin adalete erişim alanında daha sık ayrımcılık deneyimlediğini gösterir (Tablo 64). Tablo 65. Adalete EriĢim Alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Kategori a.500’den az b.500-1.000 Ekonomik Durum c.1.001-2.000 d.2.001-3.000 e.3.001 ve üstü N X SS 69 262 140 35 16 1.93 2.01 1.89 1.89 2.75 .99 1.08 .90 1.07 1.34 F Anlamlı fark 2.71* sd =4, 517 e ile diğerleri arasında *p < .05 Adalete erişim alanında, yüksek gelir grubunun ayrımcılık deneyimi, diğer gelir gruplarındakilere göre daha yüksek çıkmıştır. Bu durum, yüksek gelir grubunun adalete erişimde daha sık ayrımcılık deneyimlediğini gösterir (Tablo 65). Tablo 66. Adalete EriĢimde* Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Karakolda ve/veya mahkemede özrüme uygun fiziksel düzenlemeler ve iletişim olanakları olmadığı için zorluklar yaşadım. Özürlü olduğum için şikâyetim ya da tanıklığım ya da savunmam önemsenmedi Özürlü olduğum için kolluk kuvvetleri (polis, jandarma, zabıta) bana olumsuz davrandı. (%) Hiçbir zaman Çoğu Zaman Her zaman 12.6 14.3 22.6 4.9 6.4 6.4 9.5 8.3 5.8 3.8 5.7 N X ±SS Nadiren Arasıra 530 2.68±1.64 41.1 9.2 529 1.75±1.36 72.8 530 1.54±1.12 76.4 * Karakol ya da adliyeye gitmelerini gerektiren bir durumla hiç karşılaşmamış olanlar bu maddeleri yanıtlamamışlardır. Bu genel tabloya sorular üzerinden bakıldığında, adalete erişim konusunda en yüksek düzeyde deneyimlenen ayrımcılığın, fiziksel düzenlemeler ve iletişim olanaklarından kaynaklı olduğu görülür. Örneklem grubundan karakola ya da adliyeye gitmesini gerektiren bir durumla karşılaştığını belirtenler, en sık fiziksel düzenlemeler ve iletişim olanaklarından kaynaklı olarak 120 Bulgular ayrımcılık deneyimlemişlerdir Örneklem grubunun %49,5’i arasıra, çoğu zaman ya da her zaman fiziksel düzenleme ve iletişimle ilgili sorunlarla karşılaştığını belirtmiştir. Tablo 67. Adalete EriĢim Alanında Fiziksel Düzenlemeler ve ĠletiĢim Olanakları Olmamasından Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişken N Fiziksel düzenlemeler ve iletişimden kaynaklı ayrımcılık X 530 2.68 SS 1.64 Tablo 68. Adalete EriĢim Alanında “Özürlü Olduğum Ġçin ġikayetim ya da Tanıklığım ya da Savunmam Önemsenmedi” ve “Özürlü Olduğum Ġçin Kolluk Kuvvetleri Bana Olumsuz Davrandı” Ġfadelerine Bağlı Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişken N Kişilerden kaynaklı ayrımcılık * X 527 1.64 SS 1.05 * 86 ve 87 numaralı sorulardan oluşan toplu puan değişkeni. Tablo 67 ve 68’de görülebileceği gibi, adalete erişimde fiziksel düzenlemeler ve iletişim olanaklarının uygun olmamasından kaynaklı ayrımcılık, kişilerden kaynaklı ayrımcılıktan daha sık deneyimlenmiştir. Tablo 69. Adalete EriĢim Alanında Fiziksel Düzenlemeler ve ĠletiĢim Olanaklarına Bağlı Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Kategori a. Zihinsel Özürlü b.Dil/ Konuşma Bozukluğu Olan Özür Türü c.İşitme Özürlü d.Görme Özürlü e.Ortopedik Özürlü f.Birden çok Özür a. Raporu Yok b. %20 - %39 Rapor c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri N X SS 20 4 2.25 1.50 1.44 1.00 19 232 212 42 5 -151 116 257 2.63 2.49 2.92 2.88 3.60 1.54 1.51 1.74 1.84 1.52 2.32 2.86 2.79 1.61 1.69 1.60 F Anlamlı Fark 2.47* sd =5, 523 d ve e arasında 3.83* sd =3, 525 c ile d ve e arasında *p < .05 Öncelikle, fiziksel erişim ve iletişim olanaklarından kaynaklı ayrımcılık deneyiminin dağılımına bakıldığında, Tablo 69’da görme özürlülerin fiziksel düzenlemelerden ya da iletişim sorunundan kaynaklı ayrımcılık deneyimi daha seyrekken, ortopedik özürlülerin ayrımcılık deneyimi daha sıktır. Özellikle ortopedik özürlülerin, bu konudaki şikâyetleri davalara konu olmuş, yazında da dile getirilmiştir.302 Ortopedik özürlülerin hareket zorlukları, cezaevi ve tutukevi koşullarında kişisel ihtiyaçlarını karşılamak için yardım almak zorunda olmaları, fiziksel düzenlemelerin yapılmamış olması bu özürlü grubu için bir ayrımcılık nedenidir. Bu konuda %60 üstünde özür oranı olanların ayrımcılık deneyimi, özür oranı %40-59 olanlara göre anlamlı olarak daha sıktır. 302 Greifinger, 2006; Çakmak, 2006, s.199. 121 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 4.9.3. Adalete EriĢimde KiĢilerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimi Tablo 70. Adalete EriĢimde KiĢilerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin t- Testi Bulguları Değişken Alandaki Genel Ayrımcılık Algısı ¹ Genel Ayrımcılık Algısı ¹ Kişisel Ayrımcılık Algısı¹ Kategori N X SS Düşük Yüksek Düşük Yüksek Düşük Yüksek 101 91 154 371 281 245 1.51 1.96 1.42 1.74 1.43 1.89 .93 1.18 .78 1.15 .85 1.22 t -2.93** -3.26** -5.03*** ** p < .01; *** p<.001 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. Adalete erişim alanında kişilerden kaynaklı ayrımcılık deneyimine bakıldığında (Tablo 70), alandaki genel ayrımcılık algısı, genel ayrımcılık algısı ve kişisel ayrımcılık algısı yüksek olanlarda kişilerden kaynaklı ayrımcılık deneyiminin yüksek olduğunu görülür. Kişilerden kaynaklı ayrımcılık, fiziksel düzenlemeler ve iletişim olanaklarından kaynaklı ayrımcılık deneyimine göre daha seyrek deneyimlenmiştir. Yine de örneklem grubunun %22.3’ü ara sıra, çoğu zaman ya da her zaman özürlü olduğu için tanıklığının ya da savunmasının önemsenmediğini belirtmiştir (Tablo 66). Bu bulgu, ilgili yazında saptanan, yargıçların ve avukatların özürlülere yaklaşırken acıma ve sempatiyle yaklaşıp himaye davranışı göstermeleri, hakları olan eşit insanlar olarak görmemeleri sorunuyla303 paraleldir. Yine, karakola ya da mahkemeye gidenlerden, %23,6’sı nadiren, ara sıra, çoğu zaman ya da her zaman özürlü olduğu için kolluk kuvvetlerinin olumsuz davranışıyla karşılaştığını söylemiştir. Bu bilgi, düşük oranda da olsa, özürlülerin kolluk kuvvetlerinden kaynaklı olarak doğrudan ayrımcılık deneyimlediğini gösterir. Tablo 71. Adalete EriĢim Alanında KiĢilerden Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür türü Ekonomik Durum Kategori a. Zihinsel özürlü b. Dil/Konuşma Bozukluğu Olan c. İşitme Özürlü d. Görme Özürlü e. Ortopedik Özürlü f. Birden çok Özür a. 500’den az b. 500-1.000 c. 1.001-2.000 d. 2.001-3.000 e. 3.001 ve üstü N X 20 4 8 230 212 42 69 262 140 35 16 2.15 1.63 1.56 1.66 1.50 2.08 1.56 1.69 1.51 1.54 2.28 SS 1.45 .95 1.04 1.07 .93 1.26 .98 1.11 .88 1.03 1.43 F Anlamlı Fark 3.22** sd =5, 520 a-f ile d-e arasında 2.46* sd =4, 517 e ve diğerleri arasında *p < .05, ** p < .01 Tablo 71’de görüldüğü gibi, kişilerden kaynaklı ayrımcılık deneyimi, özür türüne ve ekonomik duruma göre anlamlı olarak farklılaşmaktadır. Bulgulara göre, birden fazla özürü ve zihinsel özürü olanlar, ortopedik ve görme özürlülere kıyasla daha fazla ayrımcılık deneyimlemiştir. 303 Harlan Hann, 1996. 122 Bulgular Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırmada, zihinsel özürlülerin gözaltına alınma sürecinde kötü muameleye uğrayabildiği, süreçleri anlamadığından sorgulamada ve cezaevindeki bilgilendirmenin zihinsel özürlüler için yeterli olmadığını, yargılama sürecinde çok hızlı ve karışık konuşulduğu için dinlemeyi bırakabildikleri ve hakketmedikleri cezalara mahkum edilebildiklerini saptamıştır.304 Birleşik Krallık’ta cezaevi reform nedeniyle, cezaevindeki 154 zihinsel özürlüyle görüşülerek yapılan bir araştırmada, cezaevlerinde zihinsel özürlülerin “sistematik ve rutin hak suistimalleriyle ve ayrımcılıkla karşılaştığı” belirtilmiştir.305 Dolayısıyla araştırmanın bulgusu ilgili yazınla paraleldir. Ayrıca Tablo 71’de görülebileceği gibi, 3000 TL ve üzeri gelire sahip olanlar diğer gelir gruplarına kıyasla anlamlı olarak daha yüksek ayrımcılık deneyimlemişlerdir. 4.10. BOġ ZAMAN VE DĠNLENME FAALĠYETLERĠNE KATILIM ALANINDA AYRIMCILIK Bu bölümde özürlü bireylerin boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında yaşanan genel ayrımcılığa ilişkin algıları, boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım durumlarına ilişkin dağılımlar ve boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında katılımcıların yaşadıkları ayrımcılık deneyimlerine ilişkin dağılımlar yer almaktadır. Ayrıca, boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında ayrımcılık deneyimlerinin diğer bazı değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemek üzere yapılan analizlerin bulguları sunulmaktadır. 4.10.1. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algıları ġekil 40. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Şekil 40’ta görüldüğü gibi, örneklem grubunun boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında özürlü bireylerin genel olarak ayrımcılığa uğramalarına ilişkin algılarının ortalaması 3,17 olarak bulunmuştur. Buna göre, bu alandaki genel ayrımcılık algıları “arasıra - çoğu zaman” sıklık aralığı arasında yer almaktadır. Diğer alanlardaki ilgili ortalama ile karşılaştırıldığında, en yüksek 304 305 Allen, 2008; Talbot 2008’den aktaran Jones ve Talbot, 2010, s.4. “Discrimination is ‘routine’ in the criminal justice system”, 2008. 123 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ayrımcılık algılanan alanlar içinde istihdam ve eğitimin ardından üçünü sırada geldiği görülmektedir. Bu bağlamda, örneklem grubunun boş zaman faaliyetleri alanında daha fazla ayrımcılık algıladıkları ve dolayısıyla bu alanın öncelikli olarak çözüm bekledikleri alanlar arasında yer aldığı söylenebilir. Örneklem grubunun, %17.8’i özürlü bireylerin genel olarak boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında hiçbir zaman ayrımcılığa uğramadığını, %14.4’ü nadiren ayrımcılığa uğradığını, %18.4’ü arasıra ayrımcılığa uğradığını, %31.6’sı ise çoğu zaman ayrımcılığa uğradığını ve %17.8’i ise her zaman ayrımcılığa uğradığını belirtmektedirler. Görüldüğü gibi, örneklem grubunun neredeyse yarısı (%49.4) özürlü bireylerin boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında ya çoğu zaman ya da her zaman ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirtmektedirler. Bu algı genel olarak, yazında belirtilen şekilde özürlülerin bu alanda ayrımcılığa maruz kaldıklarına ilişkin bulgularla örtüşmektedir.306 Tablo 72. Sinema, Tiyatro, Kermes ve Konser Gibi Faaliyetlere Katılım Düzeyine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Sinema, Tiyatro, Kermes Ve Konser Gibi Faaliyetlere Katılım Düzeyi (Soru 62) N X SS Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu zaman Her zaman 1458 2.55 1.18 23.1 25.8 31.6 12.4 7.1 Özürlü bireylerin özürlü olmayan bireylere kıyasla daha az boş zaman faaliyetlerine katıldıkları değişik çalışmalarda belirtilmektedir.307 Özürlü olmayan bireylerin bu araştırmanın kapsamı dışında kalması nedeniyle özürlü ve özürlü olmayan gruplar arasında bu bağlamda bir karşılaştırma yapılamayacak olsa da, Tablo 72’de görüldüğü gibi örneklem grubunun %23.1’i hiçbir zaman boş zaman faaliyetlerine katılmadıklarını ve %25.8’i ise nadiren bu tür faaliyetlere katılabildiklerini belirtmektedirler. Diğer bir deyişle, boş zaman faaliyetlerine hiçbir zaman katılamayan veya nadiren katılanların oranı örneklem grubunun neredeyse yarısına (%48.9) ulaşmaktadır. İlgili yazında, boş zaman faaliyetlerinin psikolojik olarak stresi azaltabildiği,308 ayrıca da toplumdaki ayrımcılıkla mücadele için destekleyici olarak işlev görebileceği ileri sürülmektedir.309 Bu anlamda, özürlü bireylerin yarısının bu tip olası olumlu etkilerden ya hiç faydalanamadığı ya da nadiren faydalanabildiği görülmektedir. Diğer yandan, örneklem grubunun %31.6’sı arasıra, %12.4’ü çoğu zaman ve %7.1’i her zaman bu tip faaliyetlere katıldıklarını belirtmektedirler. Genel olarak, boş zaman faaliyetlerine katılım ortalamasının 2.55 olduğu görülmektedir ki, bu değer nadiren ile arasıra aralığına denk düşmektedir. 4.10.2. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Ayrımcılık Deneyimlerine ĠliĢkin Bulgular Bu kısımda boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında maddelere göre ayrımcılık deneyimlerine ilişkin dağılımlar, ilgili toplu değişkene ait dağılım ve ileri analiz sonuçları sunulmuştur. 306 Burns ve Graefe, 2007. Harris, 2000. 308 Bedini, 2000 ve Trenberth, 2005. 309 Stodolska, 2005. 307 124 Bulgular 4.10.2.1. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimlerine ĠliĢkin Dağılımlar Tablo 73. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimlerine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları N 1. Sinema, tiyatro gibi kültürel etkinliklerden özürlüler için gerekli düzenleme ve/veya bilgilendirme yapılmadığı için faydalanamadım 2. Sinema, tiyatro gibi kültürel etkinliklerin yapıldığı bir yerde özürlü olmayan bireylerin tercih etmediği bir yerde oturmam istendi. 3. Özürlülerin yaşamlarını kolaylaştıracak danışmanlık, hobi faaliyetleri gibi destek hizmetlerinden yararlandırılmadım. 4. Tiyatro, müzik, resim ve spor gibi alanlara ilgim olmasına rağmen özürlülere yönelik olanaklar (personel yetersizliği, fiziksel düzenlemeler, vb) sağlanmadığı için yararlanamadım. X +SS (%) Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu Her Zaman zaman 1435 2.70±1.53 35.5 11.9 16.7 18.5 17.3 1426 1.67±1.19 70.5 9.2 8.3 6.5 5.5 1424 2.36±1.56 48.9 11.2 10.7 12.9 16.3 1430 2.67±1.59 38.5 12 12.9 16.6 19.9 Tablo 73’te görüldüğü gibi, “sinema, tiyatro gibi kültürel etkinliklerden özürlüler için gerekli düzenleme ve/veya bilgilendirme yapılmadığı için faydalanamadım” maddesine örneklem grubunun %35.5’i hiçbir zaman katılmadıklarını, %11.9’u nadiren katıldıklarını, %16.7’si arasıra katıldıklarını, %18.5’i çoğu zaman katıldıklarını ve %17.3’ü ise her zaman katıldıklarını bildirmektedirler. Dolayısıyla, bu madde bağlamında daha yoğun bir sıklıkla (arasıra, çoğu zaman ve her zaman) ayrımcılık deneyimi olan örneklem grubunun oranı %52, yani örneklem grubunun yarısını oluşturmaktadır. İlgili maddeye ilişkin ortalamanın ise 2.70 olduğu yani nadiren ile arasıra aralığı arasında kaldığı görülmektedir. “Sinema, tiyatro gibi kültürel etkinliklerin yapıldığı bir yerde özürlü olmayan bireylerin tercih etmediği bir yerde oturmam istendi” maddesine ise örneklem grubunun %70.5’i hiç karşılaşmadıklarını, %9.2’i nadiren karşılaştıklarını, %8.3’ü ise arasıra karşılaştıklarını, %6.5’i ise çoğu zaman ve %5.5’i ise her zaman karşılaştıklarını belirtmişlerdir. İlgili maddeye ilişkin ortalamanın ise 1.67 olduğu yani hiçbir zaman ile nadiren aralığı arasında kaldığı görülmektedir. Yüzde değerleri ve ortalama değeri incelendiğinde, bu maddeye ilişkin ayrımcılık deneyimlerinin, diğer maddelere kıyasla daha düşük olduğu ortaya çıkmaktadır. “Özürlülerin yaşamlarını kolaylaştıracak danışmanlık, hobi faaliyetleri gibi destek hizmetlerinden yararlandırılmadım” maddesine örneklem grubunun %48.9’ü hiç karşılaşmadıklarını, %11.2’si ise nadiren karşılaştıklarını, %10.7’si ise arasıra karşılaştıklarını, %12.9’u ise çoğu zaman karşılaştıklarını ve %16.3’ü ise her zaman karşılaştıklarını bildirmişlerdir. İlgili maddeye ilişkin ortalamanın ise 2.36 olduğu yani nadiren ile arasıra aralığı arasında kaldığı görülmektedir. “Tiyatro, müzik, resim ve spor gibi alanlara ilgim olmasına rağmen özürlülere yönelik olanaklar (personel yetersizliği, fiziksel düzenlemeler, vb) sağlanmadığı için yararlanamadım” maddesine örneklem grubunun %38.5’i hiçbir zaman karşılaşmadıklarını, %12’si nadiren karşılaştıklarını, %12.9’u arasıra karşılaştıklarını, %16.6’sı çoğu zaman karşılaştıklarını ve %19.9’u ise her zaman karşılaştıklarını belirtmişlerdir. İlgili maddeye ilişkin ortalamanın ise 2.67 olduğu yani nadiren ile arasıra aralığı arasında kaldığı görülmektedir. 125 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması “Sinema, tiyatro gibi kültürel etkinliklerin yapıldığı bir yerde özürlü olmayan bireylerin tercih etmediği bir yerde oturmam istendi” maddesi görüldüğü gibi diğer üç maddeye kıyasla daha az ayrımcılık yaşanan bir durumunu ifade etmektedir. Örneklem grubunun yaklaşık %70’i bu durumla hiç karşılaşmadığını belirtmektedir. Bu madde dışında kalan üç madde için herhangi bir sıklıkla (nadiren, arasıra, çoğu zaman, her zaman) ayrımcılığa maruz kalma durumunun %64.5 ile %52.1 arasında değiştiği görülmektedir. Dolayısıyla, madde bazındaki yüzde ve ortalama değerleri incelendiğinde, genel olarak örneklem grubunun boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılımla ilgili olarak gerekli düzenlenme ve/veya bilgilendirme, destek hizmeti ve olanaklar (personel yetersizliği, fiziksel düzenlemeler, vb) sağlanmadığı için nadiren ve arasıra aralığında ayrımcılık yaşadıkları görülmektedir. Benzer nedenlerin özürlü bireylerin dinlenme ve boş zaman faaliyetlerine tam katılımı önündeki engeller arasında olduğu daha önceki çalışmalar da bildirilmiştir.310 4.10.2.2. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Ayrımcılık Deneyimlerine ĠliĢkin Bulgular Tablo 74’te görüldüğü gibi, boş zaman ve dinlenme faaliyetleri alanında örneklem grubunun kişisel olarak yaşadıkları ayrımcılık düzeyinin ortalaması 2.27 olarak bulunmuştur. Bu ortalama değerinin nadiren ile arasıra aralığında yer aldığı görülmektedir. Ayrıca, alanlara ait genel ayrımcılık ortalamaları incelendiğinde, boş zaman ve dinlenme alanı en fazla ayrımcılık algılanan alanlar arasında beşinci sırada bulunmaktadır. Tablo 74. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Alanında Ayrımcılık Deneyimlerine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişken Boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında deneyime ilişkin ayrımcılık deneyimi*(toplu puan) N X SS 1416 2.27 1.18 *Boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında deneyimine dayalı ayrımcılık deneyimi için geliştirilen maddelerin toplu puanlardan boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında ayrımcılık deneyimi değişkeni oluşturulmuştur. Diğer taraftan, hatırlanacağı gibi, örneklem grubunun boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında özürlü bireylerin genel olarak ayrımcılığa uğramalarına ilişkin algılarının ortalaması 3.17 olarak bulunmuştu ve bu değer “arasıra - çoğu zaman” sıklık aralığı arasında yer almaktaydı. Dolayısıyla, örneklem grubunun genel ayrımcılık algılarının kişisel olarak maruz kaldıklarını düşündükleri ayrımcılık oranından daha yüksek olduğu düşünülebilir.311 Tablo 75. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Ayrımcılık Deneyimlerine ĠliĢkin t-Testi Bulguları Değişken Cinsiyet Boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında genel ayrımcılık algısı (madde 55)¹ İstihdam durumu (Son beş yıl) Kategori Kadın Erkek Düşük Yüksek Evet Hayır N 380 1026 706 694 500 462 X SS 2.26 2.28 1.93 2.63 2.18 2.37 1.18 1.18 1.07 1.18 1.17 1.18 t .34 p=.73 -11.53*** -2.42* * p<.05; *** p<.001 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. 310 Darcy ve Daruwalla, 1999; Bedini, 2000. Ancak, kişisel olarak ölçülen ayrımcılık belli maddeler çerçevesinde ve genel ayrımcılık ise daha genel biçimde ölçüldüğü için bu anlamda bir karşılaştırmanın uygun olmayabileceği de dikkate alınmalıdır. 311 126 Bulgular Tablo 75’te görüldüğü gibi, boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında ayrımcılığa uğramaya ilişkin deneyimleri cinsiyet durumuna göre anlamlı olarak farklılaşmamaktadır. Diğer bir deyişle, kadın ve erkek katılımcıların ayrımcılık deneyimleri arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Ancak, boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında genel ayrımcılık algısı daha yüksek olanların düşük olanlara kıyasla, bu alanda kişisel düzeydeki ayrımcılık deneyimleri anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulunmuştur. Bu beklenen bir bulgu olarak değerlendirilebilir, genel olarak özürlülerin daha fazla ayrımcılığa uğradığını düşünenler bununla paralel şekilde kendilerinin uğradığı ayrımcılığı diğer gruba göre anlamlı olarak daha yüksek olarak algılamaktadır. Ayrıca, son beş yıldır herhangi bir işte çalışmış olanların çalışmamış olanlara kıyasla boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında anlamlı olarak daha düşük düzeyde ayrımcılık deneyimine sahip oldukları bulunmuştur. Herhangi bir işte çalışamayan grubun daha çok boş zamanı olacağı düşünülürse, bu bağlamda daha sıklıkla ayrımcılık deneyimine sahip olmaları bu bireylerin yaşam kaliteleri açısından daha olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Bu durumda, bu kişiler çalışan bireylere göre daha fazla boş zamana sahip olmalarına karşın, bu tip faaliyetlerden daha fazla uzak durma eğilimi içine girebilirler. Tablo 76’da görüldüğü gibi, boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında ayrımcılığa maruz kalmaya ilişkin deneyimler örneklem grubunun yaşına, medeni durumuna, özür türüne, yaşamlarının büyük çoğunluğunu geçirdikleri yerleşim yerine, ekonomik duruma ve özrün derecesine göre anlamlı olarak farklılaşmamaktadır. İlgili yazında ise, boş zaman faaliyetlerine katılmada sorun yaşayan grubun daha çok kadın olduğu, görece olarak daha yaşlı olduğu ve daha az eğitim ve gelire sahip olduğu bulunmuştur.312 Ayrıca, önceki çalışmalarda, en genç ve en yaşlı özürlü grupların en genç ve en yaşlı özürlü olmayan gruplara kıyasla boş zaman faaliyetine daha fazla katıldığı bulunurken, orta yaş kategorilerinde özürlü grubun ise özürlü olmayan gruba kıyasla boş zaman faaliyetlerine daha az katıldıkları bulunmuştur.313 Yine, yazında farklı özür gruplarına ait bireylerin boş zaman faaliyetlerine tam katılım düzeylerinin değişkenlik gösterebileceği ancak ilgili çalışmaların sınırlı olduğu belirtilmektedir.314 Bu araştırmada özür grupları arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Harris’in yürüttüğü araştırmada, orta düzeyde özre sahip olan bireylerin yüksek düzeyde özre sahip olan bireylere kıyasla boş zaman faaliyetlerinin de dâhil olduğu birçok alanda daha az engel ile karşılaştığı bulunmuştur.315 Bu araştırmada ise özürün derecesine göre ayrımcılık deneyimine ilişkin algılarının farklılaşmadığı görülmektedir. Örneklem grubunun, boş zaman ve dinlenme faaliyetleri alanında ayrımcılığa maruz kalma durumlarına ilişkin algılar eğitim düzeyine göre anlamlı şekilde farklılaşmaktadır. Yapılan analizlere göre, ilkokul mezunlarının üniversite mezunlarına kıyasla boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında anlamlı olarak daha yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimine sahip oldukları bulunmuştur. Bu bulgu ise, yukarıda da belirtildiği gibi, önceki çalışmalarla tutarlı olarak ayrımcılığa maruz kalan ve bu tip faaliyetlere katılım konusunda sıkıntı yaşayan grubun genellikle düşük eğitime sahip olduğu bulgusuyla örtüşmektedir. 312 McCormick, 2000. McCormick, 2000. 314 Williams vd. 2004’den aktaran Burns ve Graefe, 2007 içinde. 315 N.O.D. Harris, 2000. 313 127 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 76. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Alanında Ayrımcılık Deneyimlerine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Yaş Kategori N X SS a.18-25 366 2.17 1.12 b.26-35 427 2.29 1.15 c.36-45 325 2.40 1.24 d.46-60 220 2.25 1.20 33 2.28 1.19 e.61 ve üstü Medeni durum a. Evli 758 b. Bekar 602 c. Diğer 50 a. Zihinsel Özürlü Özür türü Yerleşim Yeri Ekonomik Durum Rapor 2.12 1.49 b.Dil/ Konuşma Bozukluğu Olan 16 2.29 1.20 c.İşitme Özürlü 66 2.50 1.10 d.Görme Özürlü 518 2.25 1.15 e.Ortopedik Özürlü 524 2.31 1.21 f. Birden çok Özür 175 2.28 1.23 a. Köy 105 2.13 1.24 b. Kasaba 195 2.25 1.21 c. Şehir 451 2.29 1.16 d. Büyükşehir 658 2.29 1.18 a. 500’den az 211 2.31 1.27 b. 500-1.000 684 2.29 1.19 c. 1.001-2.000 396 2.25 1.13 d. 2.001-3.000 72 2.24 1.01 e. 3.001 ve üstü 38 2.32 1.27 a. Raporu yok 20 1.96 1.43 b. %20 - %39 19 2.32 1.21 c. %40 - %59 442 2.15 1.16 d. %60 - %79 391 2.34 1.18 e. 80 ve üzeri 539 2.34 1.19 b. Sonradan 741 2.28 1.21 c. Bilmiyor 16 2.60 1.17 153 2.19 1.17 69 2.21 1.22 c. İlkokul 379 2.44 1.26 d. Ortaokul 254 2.31 1.16 e. Lise 415 2.19 1.11 f. Üniversite 145 2.14 1.12 b. Okur Yazar Eğitim düzeyi *p < .05 128 Anlamlı Fark 1.70 p=.15 sd =4, 1366 1.73 p=.29 sd =2, 1407 109 a. Okur Yazar Değil F .79 df= .60 sd =5,1407 .62 p=.60 sd =3, 1405 .13 p=.97 sd =4, 1396 2.34 p=.053 sd =4, 1406 2.57* sd =5,1410 c ve e arasında Bulgular 4.11 TOPLUMA DAHĠL OLMA ALANINDA AYRIMCILIK Topluma dahil olma alanında, alana ilişkin ayrımcılık algısı, fiziksel çevrenin ulaşılabilir nitelikte olmamasından kaynaklanan ayrımcılık deneyimleri ve kişilerin ayrımcı davranışlarından kaynaklanan ayrımcılık deneyimleri ölçülmüştür. 4.11.1 Ayrımcılık Algısı ġekil 41. Topluma Dahil Olma Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Şekil 41’de görüldüğü gibi, bu alandaki genel ayrımcılık algısına ilişkin bulgular, oldukça yüksek bir algılanan ayrımcılık düzeyine işaret etmektedir ( X =3.42). Örneklem grubunun yalnızca %11.9’u “hiçbir zaman” ayrımcılıkla karşılaşmadığını belirtmektedir. Bu soruya en sık verilen yanıt “çoğu zaman” olurken (%36.8); “çoğu zaman” ve “her zaman” ayrımcılıkla karşılaştığını belirtenlerin toplamı %57.6’dır. Bu durum, uluslararası ve ulusal yazında görülen sonuçlarla örtüşmektedir; ancak ayrımcılık algısının yaygınlığı ve yüksekliği dikkat çekicidir. Örneklem grubunun %92.1’inin ayrımcılık algıladığı topluma dahil olma alanı, 3.42 ortalama ile istihdam (3.81) ve eğitimden (3.47) sonra ayrımcılık algısı ortalamasının en yüksek olduğu alandır. Tablo 77’de görülen araştırma bulguları alana ilişkin yazında bulunan sonuçlarla örtüşmektedir. Örneklem grubunun bu alanda özürlülerin ayrımcılığa maruz kalmalarına ilişkin genel algılarının yaşa, yerleşim yerine, ekonomik duruma, özrün derecesine (rapor) ve eğitim düzeyine göre anlamlı olarak farklılaştığı bulunmuştur. 61 yaş ve üstü grubun diğer yaş gruplarına kıyasla ve hayatının büyük bölümünü köyde geçirmiş olanların diğer gruplara kıyasla ayrımcılık algılarının anlamlı olarak daha düşük olduğu bulunmuştur. %80 ve üzeri düzeyde özre sahip olanların %40 ve %59 arası özre sahip olanlara kıyasla; aylık geliri 3001 TL ve üzeri olanların aylık geliri 1500 TL veya daha az olanlara kıyasla; üniversite ve yüksek okul mezunu olanların yalnızca okuryazar olanlara ve ilkokul mezunlarına kıyasla anlamlı olarak daha fazla ayrımcılık algıladıkları bulunmuştur. Bu bulgular beklendiği gibi, daha genç, daha eğitimli, geliri daha yüksek, daha yüksek özür derecesine sahip ve kentli bireylerin topluma dahil olma alanındaki ayrımcılık algısının daha yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir. 129 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 77. Topluma Dahil Olma Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin ANOVA Sonuçları Değişken Yaş Yerleşim Yeri Ekonomik Durum Rapor Eğitim Düzeyi Kategori a.18-25 b.26-35 c.36-45 d.46-60 e.61 ve üstü a.Köy b.Kasaba c.Şehir d. Büyükşehir a.500’den az b.500-1.000 c.1.001-2.000 d.2.001-3.000 e.3.001 ve üstü a. Raporu Yok b. %20 - %39 c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri a.Okur Yazar Değil b. Okur Yazar c. İlkokul d. Ortaokul e. Lise f. Üniversite N X SS 374 433 336 225 38 109 200 451 685 219 702 400 77 39 20 19 448 405 555 158 75 384 257 421 151 3.43 3.55 3.39 3.34 2.94 3.03 3.33 3.45 3.50 3.31 3.38 3.48 3.67 3.97 3.70 3.52 3.28 3.42 3.53 3.46 3.20 3.31 3.38 3.47 3.71 .124 1.20 1.32 1.33 1.29 1.42 1.41 1.23 1.22 1.39 1.28 1.22 1.09 1.04 1.17 1.31 1.28 1.31 1.23 1.30 1.41 1.38 1.27 1.19 1.04 F Anlamlı Fark 2.74* sd =4, 1401 e ile diğer gruplar arasında 4.56** sd =3, 1441 a ile diğerleri arasında 3.41** sd =4, 1432 e ile a-b-c arasında 2.06* sd =4, 1442 c ve e arasında 2.98* sd =5, 1440 b-c ve f arasında p < .05, ** p < .01 Tablo 78’de görülen sonuçlar ise, cinsiyet değişkeni dışında, alana ilişkin yazında karşılaşılan sonuçlarla örtüşmektedir. Tabloda, erkeklerin kadınlara göre, bugüne kadar çalışmış olanların hiç çalışmamış olanlara göre, görünür özre sahip olanların olmayanlara göre ve genel ve kişisel ayrımcılık algıları daha yüksek olanların daha düşük olanlara göre anlamlı olarak daha yüksek düzeyde ayrımcılık algıladıkları görülmektedir. Tablo 78. Topluma Dahil Olma Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin t-Testi Sonuçları Değişken Genel Ayrımcılık (soru 10) ¹ Kişisel Ayrımcılık (Soru 11) ¹ Cinsiyet Çalışma Durumu Görünür Özür Kategori Düşük Yüksek Düşük Yüksek Kadın Erkek Evet Hayır Evet Hayır N 494 932 786 641 387 1036 787 641 915 498 X 2.29 2.86 2.39 2.99 2.58 2.70 2.71 2.61 2.75 2.51 SS .92 .96 .92 .95 .98 .99 .98 .99 .95 1.01 t -10.54*** -12.02*** 2.13* 1.99* 4.33*** *p < .05, *** p<.001 ¹ ilgili maddelerin ortalamalarına göre düşük ayrımcılık algısı ve yüksek ayrımcılık algısı adında gruplar oluşturulmuştur. 130 Bulgular Tablo 79. Topluma Dahil Olma Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişken Topluma Dahil Olma Alanında Ayrımcılık * N X SS 1433 2.67 .98 (toplu puan) Topluma Dahil Olma alanında ayrımcılık için geliştirilen maddelerin toplu puanlarından Topluma Dahil Olma Alanında Ayrımcılık değişkeni oluşturulmuştur. Tablo 79’da görüldüğü gibi, topluma dahil olma alanında ayrımcılığa maruz kalma deneyimi, 2.67 ortalama ile yukarıda Tablo 47’de görülen ayrımcılık deneyimi düzeyinden ( X =3.42) daha düşük düzeydedir. Bu durum, topluma dahil olma alanında ayrımcılığa ilişkin genel algının, bu başlık altında yer alan sorularla ölçülen ayrımcılığa maruz kalma deneyiminden bir hayli yüksek olduğunu göstermektedir. Bu fark, genel algı ile belirli türden olaylarla ilgili somut deneyim arasında bir fark olarak yorumlanabilir. Tablo 80. Topluma Dahil Olma Alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin t- Testi Bulguları Değişken Genel Ayrımcılık (soru 10) ¹ Kişisel Ayrımcılık (Soru 11) ¹ Cinsiyet Kategori N X SS Düşük 500 2.89 1.28 Yüksek 943 3.69 1.18 Düşük 793 3.07 1.29 Yüksek 651 3.86 1.10 Kadın 389 3.63 1.13 Erkek 1053 3.35 1.31 t -12.00*** -12.30*** -3.70*** *** p<.001 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük ayrımcılık deneyimi ve yüksek ayrımcılık deneyimi adında gruplar oluşturulmuştur. Tablo 80’de görüldüğü gibi, özürlü bireylerin topluma dahil olma alanında ayrımcılığa maruz kalma deneyimleri cinsiyete ve özürlülere karşı ayrımcılığa ilişkin genel algı düzeyine göre anlamlı ölçüde farklılaşmaktadır. Kadınların erkeklere kıyasla ve özürlülere karşı ayrımcılığa ilişkin genel algı düzeyi daha yüksek olanların daha düşük olanlara kıyasla, topluma dahil olma alanında ayrımcılığa maruz kalma deneyimlerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulunmuştur. Tablo 81’de, topluma dahil olma alanında ayrımcılığa maruz kalma deneyiminin yaşa, özürün türüne, yerleşim yerine, özürün derecesine ve eğitim düzeyine göre anlamlı ölçüde farklılaştığı görülmektedir. 18-25 yaş arası grubun 26-35, 36-45 ve 45-60 arası yaş gruplarına kıyasla; dil/konuşma bozukluğu olan grubun işitme, görme, ortopedik ve birden fazla özre sahip olanlara kıyasla; okuryazar olmayanların ilkokul ve üniversite mezunlarına kıyasla ayrımcılığa maruz kalma deneyimlerinin anlamlı olarak daha düşük olduğu bulunmuştur. Hayatının büyük bölümünü şehirde geçirenlerin diğer gruplara kıyasla; özürünün derecesi %80 ve üzeri olanların raporu 131 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması olmayanlara, %20 ile 39 ve %40 ile 59 arası özür derecesine sahip olanlara kıyasla ayrımcılığa maruz kalma deneyimlerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulunmuştur. Tablo 81. Topluma Dahil Olma Alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Yaş Özür Türü Yerleşim Yeri Rapor Eğitim Düzeyi Kategori N X a.18-25 364 2.44 .96 b.26-35 433 2.76 .94 c.36-45 331 2.75 .96 d.46-60 226 2.67 1.02 e.61 ve üstü 38 2.62 1.00 a. Zihinsel özürlü 110 2.13 .93 b.Dil/konuşma bozukluğu 15 2.02 1.02 c.İşitme özürlü 68 2.46 .94 d.Görme özürlü 535 2.86 .92 e.Ortopedik özürlü 528 2.68 .94 f. Birden çok 169 2.52 1.13 a. Köy 109 2.55 1.10 b. Kasaba 199 2.47 1.10 c. Şehir 445 2.84 .91 d. Büyükşehir 673 2.62 .99 a. Raporu yok 20 2.41 .95 b. %20 - %39 19 2.36 1.08 c. %40 - %59 445 2.29 .97 d. %60 - %79 397 2.65 .98 e. 80 ve üzeri 547 3.00 .88 a. Okur yazar değil 150 2.38 1.03 b. Okur yazar 72 2.65 .97 c. İlkokul 384 2.72 1.02 d. Ortaokul 256 2.66 .97 e.Lise 419 2.66 .96 148 2.84 .88 f. Üniversite ** p < .01; *** p<.001 SS F Anlamlı fark 6.55*** sd =4, 1387 a ile b-c-d arasında 13.90*** sd =5, 1419 b ve d-e-c-f arasında 8. 51 *** Sd =3, 1422 c ve diğerleri arasında 36.41*** sd =4, 1423 e ve a-b-c arasında 3.66** sd =5, 1423 a ve c-f arasında 4.11.2. Fiziksel Çevrenin UlaĢılabilirliği Tablo 82’de görüldüğü gibi, örneklem grubunun %70.1’i kamuya yönelik hizmetlerin sunulduğu binalarda özürlülere yönelik gerekli düzenlemelerin olmaması nedeniyle ulaşım zorlukları yaşamış olduğunu belirtmektedir; %44’ü ise çoğu zaman ya da her zaman bu zorlukları yaşadığını belirtmiştir. Bu oranlar, yollar, kaldırımlar ve parklar gibi kamuya açık yerlerde ulaşılabilirlik söz konusu olduğunda daha da yükselmektedir. Örneklem grubunun %77.3’ü söz konusu alanlarda özürlülere yönelik gerekli düzenlemelerin yokluğu nedeniyle ulaşım zorlukları yaşamış olduğunu ifade etmektedir; %59.1’i ise çoğu zaman ya da her zaman bu zorlukları yaşamıştır. Örneklem grubunun %72.1’i şehir içi toplu taşıma araçlarını özürlülere uygun 132 Bulgular düzenlemeler yapılmadığı için kullanamamış olduğunu belirtmektedir; %50.6’sı ise çoğu zaman ya da her zaman bu zorlukları yaşamıştır. Bu oranlar, otobüs ve uçak gibi şehirlerarası toplu taşıma araçlarında ulaşılabilirlik söz konusu olduğunda daha düşük düzeydedir: Örneklem grubunun %59’u söz konusu alanlarda özürlülere yönelik gerekli düzenlemelerin yokluğu nedeniyle ulaşım zorlukları yaşamış olduğunu ifade etmektedir; %36.9’u ise çoğu zaman ya da her zaman bu zorlukları yaşamıştır. Tablo 82. Fiziksel Çevrenin UlaĢılabilir Olmamasından Kaynaklanan Ayrımcılık deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları N X +SS 1. Kamu kurumu, market, mağaza ve lokanta gibi yerlerde özürlülere yönelik gerekli düzenleme ve bilgilendirme olmadığı için zorluk yaşadım. 1455 2.98±1.55 2. Kamuya açık yerlerde (yollar, kaldırım, parklar gibi) özürlülere yönelik gerekli düzenleme ve bilgilendirme olmadığı için zorluk yaşadım. 1454 3.. Şehir içi toplu taşıma araçlarını (otobüs, metro, vapur, dolmuş,vb) özürlülere uygun düzenlemeler yapılmadığı için kullanamadım. 4.. Şehirlerarası toplu taşıma araçlarını (otobüs, uçak) özürlülere uygun düzenlemeler yapılmadığı için kullanamadım. (%) Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu Her Zaman zaman 29.8 9.1 17 21.4 22.6 3.40 ±1.55 22.7 7.1 11.1 25.2 33.9 1456 3.17 ±1.62 27.9 9.3 12.1 19.6 31 1455 2.47 ±1.62 41 11.6 10.5 15.6 21.3 Fiziksel çevrenin ulaşılabilir nitelikte olmamasından kaynaklanan ayrımcılık deneyimi, kamuya açık alanlarda en yüksek olarak bulunmuştur; ardından sırasıyla şehir içi toplu taşıma, kamuya açık binalar ve şehirlerarası toplu taşıma gelmektedir. Tablo 83. Fiziksel Çevrenin UlaĢılabilir Olmamasından Kaynaklanan Ayrımcılığa² ĠliĢkin t- Testi Bulguları Değişken Genel ayrımcılık (soru 10) ¹ Kişisel ayrımcılık (Soru 11) ¹ Kategori N X SS Düşük Yüksek Düşük Yüksek 499 941 791 650 2.70 3.22 2.81 3.33 1.29 1.25 1.27 1.25 t -7.41*** -7.66*** *** p<.001 ¹ İlgili maddelerin ortalamalarına göre düşük deneyim ve yüksek deneyim grupları oluşturulmuştur. ² 64, 65, 66,67 numaralı soruların toplu puanlarından oluşturulmuş değişken Tablo 83’te görüldüğü gibi, özürlülük nedeniyle genel ve kişisel ayrımcılık algıları daha yüksek olanların daha düşük olanlara kıyasla söz konusu alt alanda ayrımcılığa maruz kalma deneyimlerinin sıklığının anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulunmuştur. Bu durum, fiziksel çevrenin ulaşılabilirliği konusunda yaşanan sorunların kişilerin genel olarak özürlülere yönelik ayrımcılık hakkındaki kanaatlerinin oluşumunda belirleyici etkide olduğunu düşündürmektedir. 133 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 84. Fiziksel Çevrenin UlaĢılabilir Olmamasından Kaynaklanan Ayrımcılık deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Kategori a. 18-25 b. 26-35 c. 36-45 d. 46-60 e. 61 ve üstü a. Zihinsel Özürlü b. Dil/Konuşma Bozukluğu Olan c. İşitme Özürlü Özür Türü d. Görme Özürlü e. Ortopedik Özürlü f. Birden Çok a. Köy b. Kasaba Yerleşim Yeri c. Şehir d. Büyükşehir a. Raporu yok b. %20 - %39 Rapor c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri a. Doğuştan Özrün Doğuştan b. Sonradan Olup Olmaması c. Bilmiyor a.Okur Yazar Değil b. Okur Yazar c. İlkokul Eğitim Düzeyi d. Ortaokul e. Lise f. Üniversite Yaş N 371 435 333 227 38 111 15 68 537 530 178 109 199 449 683 20 19 448 402 553 661 761 16 157 72 385 258 422 148 X 2.72 3.19 3.22 3.01 2.97 2.20 2.02 2.49 3.18 3.28 2.79 2.91 2.95 3.29 2.93 2.90 2.66 2.58 3.08 3.42 2.94 3.12 3.17 2.71 3.06 3.06 2.99 3.10 3.27 SS 1.27 1.27 1.25 1.28 1.29 1.16 1.23 1.04 1.18 1.28 1.42 1.39 1.43 1.22 1.25 1.32 1.39 1.31 1.30 1.22 1.25 1.31 1.25 1.31 1.25 1.28 1.26 1.31 1.20 F Anlamlı Fark 9.12*** a ile sd =4, 1399 b ve c arasında 21.77*** sd =5, 1433 a-b ve d-e arasında f ile a-b arasında 7.92*** sd =3, 1436 c ve diğerleri arasında 29.06*** b-c ve e arasında sd =4, 1437 3.34* a ve b arasında sd =2, 1435 3.33** a ile e-f arasında sd =5, 1436 *p < .05, ** p < .01; *** p<.001 Tablo 84’te görüldüğü gibi, fiziksel çevrenin ulaşılabilir olmamasından kaynaklanan ayrımcılığa uğrama sıklığı yaşa, özür türüne, yerleşim yerine, özrün derecesine, özürün doğuştan olup olmamasına ve eğitim düzeyine göre anlamlı olarak farklılaşmaktadır. 18-25 yaş grubunun, 26-35 ve 36-45 yaş gruplarına kıyasla; zihinsel özürlü ve dil/konuşma bozukluğuna sahip olan grupların, görme ve ortopedik özre sahip olanlara ve ayrıca birden fazla özre sahip olanlara kıyasla; doğuştan özre sahip olanların sonradan özürlü olanlara kıyasla anlamlı olarak daha düşük sıklıkta ayrımcılık yaşadıkları bulunmuştur. Yaşamının büyük bölümünü şehirde geçirenlerin diğer gruplara kıyasla; %80 ve üzeri özür derecesine sahip olanların %20-39 ve %40-59 düzeyinde özre sahip olanlara kıyasla; lise ve üniversite mezunu olanların okur yazar olmayanlara kıyasla daha yüksek sıklıkta ayrımcılık yaşadıkları bulunmuştur. 134 Bulgular 4.11.3. KiĢilerin Ayrımcı DavranıĢları Tablo 85. KiĢilerin Ayrımcı DavranıĢlarından Kaynaklanan Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları 1. Tanımadığım kişiler özürlü olmam nedeniyle bana olumsuz (aşağılama, umursamama, dalga geçme vb.) davrandı. 2. Kamu kuruluşlarındaki görevliler tarafından özürlü olmam nedeniyle kötü muameleye (aşağılama, umursamama, dalga geçme vb.) maruz kaldım. 3. Yasada öngörülmediği halde resmi kurum ve/veya bankalarda imza gerektiren işlemlerde diğer bireylerden farklı davranıldı (şahit isteme, talebi reddetme gibi). N X +SS 1456 2.47±1.33 1453 1447 (%) Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu Her Zaman zaman 35 16 25,2 14,6 9,1 1.89±1.23 57.3 14.9 15.6 6.1 6.1 2.15±1.54 58.2 8.2 8.5 10.6 14.6 Tablo 85’te görüldüğü gibi, anonim üçüncü şahısların antisosyal davranışlarına maruz kalma deneyimi oldukça yaygındır. Örneklem grubunun %65’i bu tür olumsuz davranışlarla karşılaşmıştır; yaklaşık olarak her dört kişiden biri sık sık bu tür durumlarla karşılaştığını belirtmiştir. Kamu görevlilerinin ayrımcı davranışlarına maruz kalma deneyimi ise görece daha düşük düzeydedir. Örneklem grubunun %42.7’si kamu görevlisi tarafından kötü muameleye uğradığını; %12.2’si ise bu tür durumları oldukça sık yaşadığını belirtmektedir. Örneklem grubunun %41.8’i resmi kurumlarda veya bankalarda işlem yaparken görevlilerin ayrımcı davranışlarıyla karşılaşmış olduğunu belirtmektedir; %25.2’si ise oldukça sık karşılaşmaktadır. Tablo 86. KiĢilerin Ayrımcı DavranıĢlarından Kaynaklı Ayrımcılık ² Deneyimine ĠliĢkin t- Testi Bulguları Değişken Düşük Yüksek Düşük Yüksek Kadın Erkek Evet Hayır Evet Hayır Kategori N X 495 938 790 644 389 1042 790 646 921 500 1.77 2.36 1.85 2.54 2.19 2.07 2.21 2.11 2.14 2.21 .83 1.01 .86 1.01 1.01 .96 1.04 .94 .97 1.04 SS t -11.11*** -14.12*** 2.15* 1.79 p=.07 -1.37 p=.17 *** p<.001 ¹ ilgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. ² 62, 63, 68 sorularının toplu puanlarından oluşturulmuş değişken Tablo 86’da görüldüğü gibi, kişilerin ayrımcı davranışlarından kaynaklanan ayrımcılık deneyimi sıklığının, alana ilişkin yazında yaygın olan sonuçla aksi yönde olmak üzere, görünür özre sahip olma-olmama durumuna göre anlamlı olarak farklılaşmadığı bulunmuştur. Tabloda, kadınların erkeklere kıyasla ve özürlülük nedeniyle ayrımcılık deneyimleri daha yüksek olanların daha düşük 135 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması olanlara kıyasla daha yüksek sıklıkta bu alt alanda ayrımcılıkla karşılaştıkları görülmektedir. Cinsiyetle ilgili fark, ayrımcı fiillere karşı daha savunmasız olmakla ve dolayısıyla çoklu ayrımcılıkla ilgili olabilir. Şahısların ayrımcı fiillerine maruz kalma sıklığı yükseldikçe, özürlülere karşı (genel ve kişisel) ayrımcılıkla ilgili kanaatlerin de pekiştiği düşünülmektedir. Tablo 87. KiĢilerin Ayrımcı DavranıĢlarından Kaynaklı Ayrımcılık Deneyimlerine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür Türü Yerleşim Yeri Rapor Eğitim Düzeyi Kategori N X SS a. Zihinsel Özürlü 110 2.04 .94 b.Dil/konuşma Bozukluğu 16 2.08 1.00 c.İşitme Özürlü 69 2.43 1.21 d.Görme Özürlü 538 2.44 .97 e.Ortopedik Özürlü 531 1.87 .87 f.Birden Çok 169 2.19 1.12 a.Köy 109 2.08 1.04 b.Kasaba 199 1.82 .87 c.Şehir 449 2.25 1.00 d. Büyükşehir 677 2.21 1.00 a. Raporu Yok 20 1.76 1.00 b. %20 - %39 19 1.98 1.00 c. %40 - %59 447 1.89 .89 d. %60 - %79 399 2.09 1.00 e. 80 ve üzeri 551 2.45 1.00 a.Okur Yazar Değil 151 1.97 .98 b. Okur Yazar 75 2.09 .97 c. İlkokul 385 2.26 1.11 d. Ortaokul 256 2.24 .99 e. Lise 420 2.07 .90 f. Üniversite 150 2.28 .94 F Anlamlı Fark 19.67*** sd =5, 1427 e ile c-d arasında 9.89*** sd =3, 1430 b ile diğerleri arasında 22.91*** sd =4, 1431 a-c ve e arasında 3.33** sd =5, 1431 a ve c-d-f arasında ** p < .01; *** p<.001 Tablo 87’de görüldüğü gibi kişilerin ayrımcı davranışlarından kaynaklanan ayrımcılığa uğrama sıklığı özürün türüne, yerleşim yerine, özrün derecesine ve eğitim düzeyine göre farklılaşmaktadır. Ortopedik özre sahip olanlar işitme ve görme özürlü gruplara kıyasla; %80 ve üzeri özre sahip olanlar raporu olmayanlara ve %40 ve üzeri özür derecesine sahip olanlara kıyasla anlamlı olarak daha yüksek sıklıkta kişilerin ayrımcı davranışlarıyla karşılaşmıştır. Yaşamının büyük kısmını kasabada geçirmiş olanlar diğer gruplara kıyasla anlamlı olarak daha düşük sıklıkta kişilerin ayrımcı davranışlarıyla karşılaşmıştır. Bu durum İskoçya araştırmasında316 görülen kalıba uymaktadır. Okuryazar olmayanlar, ilkokul, ortaokul ve üniversite mezunlarına kıyasla daha düşük sıklıkta kişilerin ayrımcı davranışlarıyla karşılaşmıştır. 316 Disability Rights Commission for Scotland ve Capability Scotland, 2004. 136 Bulgular 4.12. Bilgiye EriĢim Alanında Ayrımcılık Bilgiye erişim alanında, alanın genelinde özürlülere karşı ayrımcılık algısı ile iletişim sistemlerinin, kamuya yönelik duyuruların, kamu kurumlarının yurttaşlarla iletişiminin ve kamu kurumlarının web sitelerinin erişilebilir nitelikte olmamasından kaynaklanan ayrımcılık deneyimleri ölçülmüştür. ġekil 42. Bilgiye EriĢim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları Tablo 42’de görüldüğü gibi, örneklem grubunun %73.1’i genel olarak bilgiye erişim alanında özürlülerin ayrımcılığa uğradığı düşüncesindedir. Örneklem grubunun %41.6’sı ise, özürlülerin bu alanda “çoğu zaman” veya “her zaman” ayrımcılığa uğradığını düşünmektedir. Alana ilişkin genel ayrımcılık algısının 2.87 ortalama ile Türkiye'de genel olarak özürlülere yönelik ayrımcılık hakkındaki algı ortalama düzeyinden (3.75) ve kişisel olarak özürlülüğü nedeniyle ayrımcılığa uğrama algısı ortalama düzeyinden (3.15) anlamlı ölçüde düşük olduğu görülmektedir. Bu durum, doğrudan doğruya bu alanda görece daha az ayrımcılık yaşandığı yolunda yorumlanabileceği gibi; Birleşik Krallık’ta yapılan araştırmada317 bulunan sonuçları doğrular nitelikte, bilgiye erişimin özürlüler tarafından görece daha az acil hissedilen bir ihtiyaç alanı olduğu yolunda da yorumlanabilir. Tablo 88. Bilgiye EriĢim Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin t-Testi Değişken Cinsiyet Genel Ayrımcılık Algısı (Madde 10) ¹ Kişisel Ayrımcılık Algısı (Madde 11) ¹ Kategori Kadın Erkek Düşük Yüksek Düşük Yüksek N X SS 388 1048 495 942 789 649 3.12 2.77 2.36 3.13 2.58 3.21 1.35 1.44 1.33 1.39 1.40 1.38 t -4.09*** -10.07*** -8.52*** *** p<.001 ¹ ilgili maddelerin ortalamalarına göre düşük ayrımcılık algısı ve yüksek ayrımcılık algısı adında gruplar oluşturulmuştur. 317 Sheldon, 2001. 137 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 89. Bilgiye EriĢim Katılım Alanında Genel Ayrımcılık Algılarına ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür Türü Yerleşim Yeri Ekonomik Durum Rapor Özrün Doğuştan Olup Olmaması Eğitim Düzeyi Kategori a. Zihinsel Özürlü b. Dil/ Konuşma Bozukluğu c. İşitme Özürlü d. Görme Özürlü e. Ortopedik Özürlü f. Birden çok Özür a. Köy b. Kasaba c. Şehir d. Büyükşehir a. 500’den az b. 500-1.000 c. 1.001-2.000 d. 2.001-3.000 e.3.001 ve üstü a. Raporu Yok b. %20 - %39 c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri a. Doğuştan b. Sonradan c. Bilmiyor a. Okuryazar Değil a. Okur Yazar b. İlkokul c. Ortaokul d. Lise e. Y.okul-Üniversite N X SS 110 16 69 539 532 173 106 198 451 683 219 698 399 77 37 20 18 448 398 556 663 759 15 154 74 387 257 419 151 3.20 2.88 3.55 3.03 2.53 2.96 2.79 2.75 3.03 2.80 2.74 2.85 2.88 3.17 3.35 3.56 3.33 2.55 2.97 3.01 2.94 2.79 3.80 3.03 2.69 2.80 3.02 2.81 2.88 1.39 1.36 1.40 1.38 1.39 1.46 1.49 1.47 1.40 1.40 1.49 1.43 1.37 1.38 1.38 1.36 1.41 1.41 1.46 1.36 1.37 1.46 1.47 1.41 1.35 1.50 1.37 1.40 1.39 F Anlamlı Fark 12.24*** sd =5, 1433 c ve e arasında 3.13* Sd =3, 1434 c ve d arasında 2.43* sd =4, 1425 e ve a arsında 9.60*** sd =4, 1435 a-b ve c arasında 5.33** sd =2, 1434 c ve a-b arasında 1.58 p=.16 sd= 5, 1436 *p < .05, ** p < .01; *** p<.001 Bilgiye erişim alanında ayrımcılık algısının cinsiyete, özürlülere yönelik genel ayrımcılık algısına (Tablo 88); özür türüne, yerleşim yerine, ekonomik duruma ve özürün derecesine (Tablo 89) göre farklılaştığı bulunmuştur. Buna göre, özürlülere yönelik genel ve kişisel ayrımcılık algıları yüksek olanlar, kadınlar, işitme özürlüler, hayatının büyük çoğunluğunu şehirde geçirmiş olanlar, gelir düzeyi 3000TL ve üstü olanlar ve düşük dereceli özürlüler bilgiye erişim alanında özürlülerin daha fazla ayrımcılığa maruz kaldıklarını algılamaktadır. Bilgiye erişim bakımından özellikle önemli olması beklenen eğitim düzeyi değişkeni bakımından ise, alana ilişkin genel ayrımcılık algısı bakımından anlamlı bir ortaya çıkmadığı bulunmuştur (Tablo 89). Bu kısımda, olası ayrımcı durumlar örneklenerek görüşülen kişilerin bu tür durumlarla karşılaşma sıklığının araştırıldığı dört soruya yer verilmiştir (Sorular 83 ila 86). Bu sorularda sırasıyla, iletişim ve bilişim erişilebilirliği, kamusal bilgilendirmelerin erişilebilirliği, kamu kurumlarından erişilebilir formatta bilgi edinebilme ve kamu kurumlarının web erişilebilirliği konu edilmektedir. 138 Bulgular Tablo 90. Bilgiye EriĢim Maddelere Göre Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin Ortalama ve Yüzde Dağılımları N X +SS 1..İletişim araçlarına ulaşma, kullanma ve gerekli bilgiye (ankesörlü telefon, telefon rehberi, acil hizmetler ve internet hizmetleri) ulaşma konusunda özürlülere yönelik düzenlemeler yetersiz olduğu için zorluk yaşadım. 1444 2.70±1.49 2.. Tüm toplumu ilgilendiren konulardaki açıklamalar, özürlülere uygun bir şekilde yapılmadığı için haberdar olamadım. 1440 3..Kamu kurumlarına başvurduğumda özürüme uygun iletişim araçlarıyla (Braille alfabesi, işaret dilleri, vb.) ilgili düzenlemeler olmadığı için ihtiyaç duyduğum bilgiye erişemedim. 4. Kamu kurumlarının web sitelerinde özürlülere uygun iletişim biçimlerini içeren yönlendirmeler olmadığı için istediğim bilgiye erişemedim. (%) Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu Her Zaman zaman 34.8 10.9 19.1 19.7 15.5 2.71±1.51 33.8 13 18.2 17.8 17.2 1430 2.46±1.58 46.8 9.6 10.7 16.3 16.6 1419 2.49±1.57 45.6 8.9 12.5 16.6 16.4 Tablo 90’da görüldüğü gibi, örneklem grubunun %65.2’si iletişim ve bilişim araçlarının ve hizmetlerinin erişilebilirliğine yönelik makul düzenlemelerin yetersizliği nedeniyle zorluk yaşamıştır. İlgili deneyimin sıklığını “çoğu zaman” olarak bildirenler ile “her zaman” olarak bildirenlerin toplamı %35.2’sidir. Örneklem grubunun %66.2’si kamusal bilgilendirmelerden özürlülere uygun bir şekilde yapılmadığı için haberdar olamadığını belirtmektedir. İlgili deneyimin sıklığını “çoğu zaman” olarak bildirenler ile “her zaman” olarak bildirenlerin toplamı ise %35’idir. Örneklem grubunun %53.2’si kamu kurumlarına başvurduğunda özürüne uygun iletişim araçlarıyla ilgili düzenlemeler olmadığı için ihtiyaç duyduğu bilgiye erişemediğini belirtmektedir. İlgili deneyimin sıklığını “çoğu zaman” olarak bildirenler ile “her zaman” olarak bildirenlerin toplamı ise %35’dir. Örneklem grubunun %54.4’ü kamu kurumlarının web sitelerinde özürlülere uygun iletişim biçimlerini içeren yönlendirmeler olmadığı için istediği bilgiye erişemediğini belirtmektedir. İlgili deneyimin sıklığını “çoğu zaman” olarak bildirenler ile “her zaman” olarak bildirenlerin toplamı ise %33’dür. Tablo 91. Bilgiye EriĢim Alanında Ayrımcılık Deneyimine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişken Bilgiye Erişim Alanında ayrımcılık (toplu puan) N 1412 SS X 2.59 1.25 * Bilgiye erişim alanında ayrımcılık için geliştirilen maddelerin toplu puanlardan bilgiye erişim alanında ayrımcılık alanında ayrımcılık değişkeni oluşturulmuştur. 139 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Tablo 90’da değerlendirilen dört sorudan hareketle, bilgiye erişim alanında ayrımcılık yaşama sıklığı ortalaması, 2.59 olarak bulunmuştur (Tablo 91). Bu değer, alandaki ayrımcılığa ilişkin genel algı ortalaması olan 2.87’den (Şekil 42) daha düşüktür. Bu fark, alandaki ayrımcılığa ilişkin genel algının, sorularda yer verilen somut durumlarla ilgili deneyimin ötesindeki durumları da içeren genişlikte oluştuğunu dikkate alarak açıklanabilir. Tablo 92. Bilgiye EriĢim Alanında Ayrımcılık deneyimine ĠliĢkin t-Testi Sonuçları Değişken Kategori Alandaki Genel Ayrımcılık Algısı¹ Genel Ayrımcılık Algısı (Madde 10) ¹ Kişisel Ayrımcılık Algısı (madde 11) ¹ Düşük Yüksek Düşük Yüksek Düşük Yüksek N SS X 587 815 484 920 776 629 2.05 2.98 2.25 2.76 2.32 2.91 1.11 1.20 1.16 1.26 1.17 1.28 t -14.86*** -7.34*** -8.92*** *p < .05, ** p < .01; *** p<.001 ¹ ilgili maddelerin ortalamalarına göre düşük yüksek gruplar oluşturulmuştur. Tablo 92’de görüldüğü gibi, ayrımcılığa ilişkin algı düzeyleri ile bilgiye erişim alanında ayrımcılığa uğrama deneyimi sıklığı arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Buna göre, özürlülere yönelik genel ayrımcılık algısı, kişisel ayrımcılık algısı ve bilgiye erişim alanında özürlülere yönelik ayrımcılık algısı yüksek olanlarda, bilgiye erişim alanında ayrımcılık deneyimi sıklığı da yüksek olarak bulunmuştur. Tablo 93. Bilgiye EriĢim Alanında Ayrımcılık Deneyimine ĠliĢkin ANOVA Bulguları Değişken Özür Türü Yerleşim Yeri Ekonomik Durum Rapor Eğitim Düzeyi *** p<.001 140 Kategori a. Zihinsel Özürlü b.Dil/ Konuşma Bozukluğu c.İşitme Özürlü d.Görme Özürlü e.Ortopedik Özürlü f.Birden çok Özür a.Köy b.Kasaba c.Şehir d. Büyükşehir a. 500’den az b. 500-1.000 c. 1.001-2.000 d. 2.001-3.000 e. 3.001 ve üstü a. Raporu yok b. %20 - %39 c. %40 - %59 d. %60 - %79 e. 80 ve üzeri a. Okur Yazar Değil b. Okur Yazar c. İlkokul d. Ortaokul e. Lise f. Üniversite N X SS 108 15 68 527 524 162 106 198 443 659 214 681 397 71 35 20 19 443 387 538 147 71 382 244 417 146 2.25 2.28 3.43 2.88 2.25 2.65 2.37 2.30 2.76 2.59 2.69 2.58 2.51 2.60 2.84 2.27 2.30 2.24 2.63 2.85 2.37 2.45 2.70 2.66 2.55 2.53 1.16 1.28 1.06 1.13 1.21 1.48 1.37 1.19 1.25 1.24 1.40 1.26 1.20 1.17 1.45 1.46 1.29 1.18 1.31 1.19 1.42 1.25 1.24 1.28 1.19 1.20 F Anlamlı Fark 22.94*** sd =5, 1399 c ile diğerleri ve d ile b-e-a arasında 7.49*** b ve c arasında, b ve d sd =3, 1402 arasında, 1.16 p=.33 sd =4, 1393 16.29*** sd =4, 1402 1.91 p=.09 sd= 5, 1401 c ve d-e arasında Bulgular Tablo 93’te görüldüğü gibi, bilgiye erişim alanında ayrımcılığa uğrama deneyiminin, özrün türüne, yerleşim yerine ve özrün derecesine göre anlamlı olarak farklılaştığı bulunmuştur. Beklendiği gibi, işitme özürlü bireyler diğer tüm gruplara kıyasla ve görme özürlüler, dil/konuşma özürlülere, ortopedik özürlülere ve zihinsel özürlülere kıyasla daha yüksek sıklıkta erişimsizlik yaşamaktadır. Ayrıca, yine beklendiği gibi, yaşamının büyük kısmını şehirde geçirmiş olanlar ve %60 ve üzeri özür derecesine sahip olanların görece daha yüksek sıklıkta erişimsizlik yaşadığı bulunmuştur. Ekonomik durum ve eğitim düzeyi ise, alana ilişkin genel algıda olduğu gibi, 83. ila 86. sorularda ölçülen somut ayrımcılığa uğrama deneyimi bakımından da anlamlı bir fark yaratmamaktadır. 4.13. Ayrımcılıkla BaĢetme Yolları ġekil 43. Analizler Ġçin OluĢturulan Hak Arama Durumuna Göre Dağılım * Bu kategori 87. soruya verilen diğer kategorisinde “ayrımcılık yaşamadım” şeklinde verilen yanıtlar üzerinden oluşturulmuştur. Şekil 43’te görüldüğü gibi, hiç ayrımcılık yaşamadığını belirtenlerin oranı %9,7’dir. Bu durumda, örneklem grubunun %90,3’ü bir biçimde ayrımcılık yaşadığını düşünmektedir. Ayrımcılık yaşayanlar arasında hiçbir girişimde bulunmadığını belirtenler, %36,6, bir girişimde bulunduğunu belirtenler %53,7’dir. Ayrımcılık yaşadığını belirtenlerin yarıdan çoğu bir girişimde bulunmuştur. 4.13.1. Ayrımcılıkla BaĢetme Yollarını Kullananlar Ayrımcılıkla başetmeye ilişkin verilerin, demografik bilgilere göre değişip değişmediğine bakıldığında, bu verilerin yaşa, ekonomik duruma, eğitim düzeyine göre değiştiği görülmektedir. Tablo 94’de görüldüğü gibi, 18-25 yaş arasındaki grupta ayrımcılıkla başetmek için girişimde bulunanların oranı, bulunmayanların oranından azken; daha üst yaş gruplarında girişimde bulunanların oranı, girişimde bulunmayanların oranından daha fazladır. Bu veriyi göz önünde bulundurarak, ayrımcılıkla mücadele etmek için çaba göstermenin yaşla ve deneyimle geliştiğini düşünebiliriz. Ekonomik durumla ilgili olarak, aylık gelir düzeyi 1000-2000 TL’ye kadar olanlarda ayrımcılıkla mücadele için girişimde bulunmayanların oranı girişimde bulunanların oranından daha düşükken, 1000-2000 TL aylık geliri olanlardan itibaren gelir düzeyi yükseldikçe ayrımcılıkla mücadelede 141 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması başetme yollarını kullananların oranı artmaktadır. Gelir düzeyi yüksek olanlar ayrımcılıkla mücadele etmeye daha yatkındır. Tablo 94. Ayrımcılıkla BaĢetme Durumunun Bazı DeğiĢkenlere Göre Olan Dağılımları Ait Çapraz Yüzde Sonuçları Değişken Yaş Başa Çıkma Yollarını Kullananlar Başa Çıkma Yollarını Kullananlar Başa Çıkma Yollarını Kullanmayanlar Başa Çıkma Yollarını Kullanmayanlar (Sayı) (Yüzde) (Sayı) (Yüzde) a. 18-25 170 49,0 177 51,0 347 b. 26-35 248 61,2 157 38,8 405 c. 36-45 181 60,3 119 39,7 300 d. 46-60 145 73,6 52 26,4 197 e. 61 ve üstü 22 66,7 11 33,3 33 Toplam 766 59,8 516 40,2 1282 a. 500’den az 109 53,7 94 46,3 203 b. 500-1.000 362 56,4 280 43,6 642 228 64,2 127 35,8 355 53 72,6 20 27,4 73 e. 3.001 ve üstü 26 81,3 6 18,8 32 Toplam 778 59,6 527 40,4 1305 a. Okur Yazar Değil 68 48,6 72 51,4 140 b. Okur Yazar 36 50,0 36 50,0 72 c. İlkokul 188 54,0 160 46,0 348 d. Ortaokul 145 60,9 93 39,1 238 e. Lise 239 62,1 146 37,9 385 f. Y.okul-Üniversite 108 81,2 25 18,8 133 Toplam 784 59,6 532 40,4 1316 Kategori Ekonomik c. 1.001-2.000 Durum d. 2.001-3.000 Eğitim Düzeyi Toplam ***p<.001 Eğitim düzeyi açısından bakıldığında, eğitim düzeyi yükseldikçe ayrımcılıkla mücadele etme eğiliminin arttığı görülmektedir. İlkokul düzeyinde eğitim alanlardan itibaren daha yüksek düzeyde eğitim almış olanların ayrımcılıkla başetme yollarına başvurma oranı artmaktadır. Diğer veriler açısından bakıldığında, çalışıp çalışmamanın, özür tipinin ve özür oranının da ayrımcılıkla başetme yollarına başvurup başvurmamayla ilişkili olduğu görülmektedir. Buna göre, çalışanlar arasında ayrımcılıkla başetme yollarına başvuranların oranı %66, çalışmayanlar arasında ise %52’dir. Çalışanlar ayrımcılıkla başetme yollarına daha fazla başvurma eğilimindedirler. Özür türü açısından, bütün özür türlerinde ayrımcılıkla mücadele edenlerin sayısı etmeyenlerin sayısından fazlayken, özellikle görme özürlülerde ve dil konuşma bozukluğu olanlarda bu oran daha yüksektir. Özür oranı açısından bakıldığında, %60 ve üzeri oranda özürlü olanların daha düşük özür oranına sahip olanlara göre, daha fazla ayrımcılıkla mücadele ettikleri görülmektedir. %80 ve üzeri raporu olanlarda mücadele eğilimi daha da yüksektir (Tablo 95). 142 Bulgular Tablo 95. Ayrımcılıkla BaĢetme Durumunun Bazı DeğiĢkenlere Göre Olan Dağılımları-Ek Ait Çapraz Yüzde Sonuçları Değişken Kategori Çalışıp- a. Evet Çalışmama b. Hayır Özür Tipi Başa Çıkma Yollarını Kullanmayanlar (Sayı) Başa Çıkma Yollarını Kullanmayanlar (Yüzde) Başa Çıkma Yollarını Kullananlar (Sayı) Başa Çıkma Toplam Yollarını Kullananlar (Yüzde) 242 51,7 468 65,9 710 290 91,8 316 52,1 606 a. Zihinsel Özürlü 46 82,1 56 54,9 102 b.Dil/Konuşma Bozukluğu Olan c.İşitme Özürlü d.Görme Özürlü 4 40,0 10 71,4 14 29 167 82,9 48,8 35 342 54,7 67,2 64 509 e.Ortopedik Özürlü 208 80,6 258 55,4 466 f.Birden çok Özür 77 96,3 80 51,0 157 a. Raporu Yok b. %20-%39 12 13 240,0 260,0 5 5 29,4 27,8 17 18 184 88,0 209 53,2 393 158 73,5 215 57,6 373 165 47,3 349 67,9 514 Özür Oranı c. %40-%59 (Rapor) d. %60-%79 e. 80 ve üzeri 4.13.2. Ayrımcılık Sonrasında Hak Arama Yollarına BaĢvurmayanlar ġekil 44. Ayrımcılıkla BaĢetme Yollarına ĠliĢkin Dağılımlar Şekil 44’te görüldüğü gibi, hak arama yolları dışındaki girişimler arasında en sık başvurulanı, özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere bildirmektir. Örneklem grubunun %27’si yaşadığı ayrımcılığı özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere bildirdiğini, %25’i de hiçbir girişimde bulunmadığını belirtmiştir. Hak arama yollarına başvurduklarını belirtenlerin oranı %15’tir. 143 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Avrupa Birliği Azınlıklar ve Ayrımcılık Araştırması (EU-MIDIS) Araştırması kapsamında farklı Avrupa ülkelerinde özürlülüğe dayalı ayrımcılığı da kapsayan bir araştırmada, son bir yıl içinde ayrımcılıkla karşılaşan kişilerin yalnızca %18’inin en son karşılaştıkları ayrımcılık deneyimini olayın olduğu yerde ya da başka bir yerdeki yetkili makama bildirdikleri tespit edilmiştir.318 Bu iki sonuç birbirine oldukça yakındır ve ayrımcılık karşısında hak arama yollarına başvurulmasının genellikle tercih edilmediğini göstermektedir. Hak arama yolları da dahil olmak üzere herhangi bir biçimde girişimde bulunanlara bakıldığında, özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere duyurmanın en sık başvurulan yol olduğu görülmektedir. Yukarıda sıralanan, “yakınlarıma haber verdim”, “hak arama yollarına başvurdum” gibi şıklardan birinde kapsanamayan, “diğer” başlığı altında toplanan cevaplara bakıldığında ise, bireysel tepki gösterdiğini, bağırıp çağırdığını, bir ilden başka bir ile tek başına yürüyüş yaptığını ya da siyasi partilere ilettiğini belirtenler olduğu görülmektedir. EU-MIDIS Araştırması’nda, ayrımcılıkla karşılaştığında yetkili bir makama bildirmeyenlerin oranlarının, ülkelere ve ülkelerdeki farklı nüfus gruplarına göre farklılaştığı ortaya çıkmıştır. Bu durum, kendini ülkede güvensiz hisseden farklı göçmen gruplarının bu durumu şikayet etmekten çekindiklerini göstermektedir. Özürlülüğe dayalı ayrımcılığa uğrayanlara bu bakış açısıyla bakıldığında, kendini farklı nedenlerle güvensiz hisseden grupların hak arama yollarına başvurma oranının düşük olması beklenebilir. 11. soruda örneklem grubuna cinsiyete, cinsel tercihe, etnisiteye, dine dayalı olarak ayrımcılığa uğrayıp uğramadıkları sorulmuştur. Bu nedenlerden biri ya da birkaçından dolayı ayrımcılığa uğradıklarını söyleyenlerin ayrımcılıkla başa çıkma yollarına daha az başvurup başvurmadığına bakıldığında ise, anlamlı bir sonuçla karşılaşılmamaktadır. 4.13.3. Hak Arama Yollarına BaĢvurmama Nedenleri ġekil 45. “Hiçbir GiriĢimde Bulunmayanların” Nedenlerine ĠliĢkin Dağılım 318 European Union Agency for Fundamental Rights, 2009, EU-MIDIS European Union Minorities and Discrimination Survey Main Results Report, http://fra.europa.eu/fraWebsite/attachments/eumidis_mainreport_conferenceedition_en_.pdf , (erişim tarihi: 06.09.2010), s. 13. 144 Bulgular Ayrımcılığa uğradığı halde herhangi bir girişimde bulunmayanların çoğunluğu nereye başvuracaklarını bilmemelerini en önemli neden olarak sunmaktadırlar. Ayrımcılığı bildirmeme gerekçeleri arasında, bürokratik sürecin uzunluğu, bildirmenin olumsuz sonuçları olabileceği algısı, sorunun önemsiz olduğu düşüncesi, aile ve kendi kendine başa çıkmayı tercih etmesi yaklaşık aynı oranda yer almaktadır. Ayrımcılığı bildirmeyenlerin “diğer” başlığı altında verdikleri cevaplar arasında, şikayette bulunmak istediği kamu kurumunda işaret dili bilen personel olmaması, tekerlekli sandalyesi olmadığı için ikamet ettiği yerden dışarı çıkamamış yetkili merciye ulaşamamış olması, karakolda umursamaz tavırlarla karşılaşması, şikayette bulunulan kişiler hakkında maddi bir yaptırım olmaması gibi nedenleri belirtenler de olmuştur. Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması’nın verilerinde, ayrımcılığı bildirmeme nedeni olarak, bir sonuç çıkmayacağını düşündükleri için bildirmediğini belirtenlerin oranı bu durumu nereye bildireceğini bilmediğini söyleyenlerin oranıyla hemen hemen aynıdır. EU-MIDIS Araştırması’nda ayrımcılığı bildirmeme gerekçesi olarak en sık sunulan neden, hiç bir şeyin değişmeyeceğinin düşünülmesiyken, üçüncü sırada sunulan neden, nereye başvurulacağının bilinmemesidir. Bu durumla karşılaşanların nereye başvuracaklarını bilmemeleri önemli bir nedendir. Pekçok ülkede üç kişiden biri nereye başvuracağını bilmemesini gerekçe olarak göstermiştir.319 EU-MIDIS Araştırması’nda, bulundukları ülkelerdeki ayrımcılıkla mücadele konusunda faaliyet gösteren örgütlerin isimleri belirtilerek bu örgütlerden haberdar olup olmadıkları sorulduğunda %63’ü bu örgütlerden haberdar olmadıklarını belirtmiştir.320 Tablo 96. Ayrımcılıkla BaĢetme Durumunun Bazı DeğiĢkenlere Göre Olan Dağılımlarına Ait Çapraz Yüzde Sonuçları Değişken Kategori Yok Var Toplam Evet 153 (%27,1) 411 (%72,9) 564 Hayır 380 (%50,7) 369 (49,3) 749 Başvuru Yerini Bilme Bu bilgi hak arama yollarını bilip bilmeme durumuyla ilişkilendirildiğinde, ayrımcılıkla karşılaştığında başvuracağı yeri bildiğini söyleyenlerde bir biçimde ayrımcılıkla başetme yollarına başvurma oranı %72,9’a çıkarken, bilmediğini belirtenlerde bu oran %49,3’dür. Bu iki grubun ayrımcılıkla başa çıkma yollarına başvurma açısından anlamlı biçimde farklılaştığı saptanmıştır. Bu durumun, ayrımcılıkla başa çıkmaya çalışmanın hak arama yollarıyla ilgili bilgiyi geliştirdiği, bu bilginin de ayrımcılıkla başa çıkma yollarına başvurmayı kolaylaştırdığını gösterdiği düşünülmektedir. Hak arama yollarına başvuranların nasıl süreçler yaşadığına bakıldığında (Şekil 46), başvuranların dörtte birinin hiç yanıt alamadığını belirttiği görülmektedir. Diğer cevabını verenler arasında, hak arama yolları masraflı olduğu için vazgeçtiğini, haklı olduğu kabul edildiği halde bunun bir değişiklik yaratmadığını belirtenler olmuştur. 319 320 European Union Agency for Fundamental Rights, 2009, s.13. European Union Agency for Fundamental Rights, 2009, s.13. 145 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması ġekil 46. Hak Arama Sonucuna ĠliĢkin Dağılımlar Hak arama konusunda destek alma durumuna bakıldığında (Şekil 47), %32 oranıyla, özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklerin en sık destek alınan yer olduğu görülmektedir. Ayrımcılığa uğradığını düşünen özürlü kişiler, sırasıyla dernekten, yakınlarından, ilgili kamu kurumundan, avukattan, valilikten, kaymakamlıktan ve belediyeden yardım aldıklarını belirtmişlerdir. Özürlülerin hukuki danışmanlık alabileceği kurumsal yapılar olan il ve ilçe insan hakları kurulları ile büyüksehir belediyelerinin özürlü hizmet birimlerinin ‘valilik’, ‘kaymakamlık’ ve ‘belediye’ başlığı altında ifade edildiğini dikkate alarak, destek alan özürlü kişilerin yalnızca %10’unun yasal düzenlemelerle destek vermekle görevlendirilmiş olan kamu kurumlarına başvurduğu söylenebilir. ġekil 47. Hak Arama Sırasında Destek Alma Durumuna ĠliĢkin Dağılımlar * ‘Diğer’ başlığında belirtilen gruplanabilecek cevaplar dağıtılmıştır. 146 Sonuç ve Öneriler 5. SONUÇ VE ÖNERĠLER Bu bölümde araştırmanın sonuçları, çalışmanın girişinde yer alan araştırma problemleri esas alınarak yanıtlanmış ve sorun alanlarıyla ilgili öneriler sunulmuştur. 5.1. MEVZUAT BĠLGĠ DÜZEYĠ 5.1.1. Mevzuat Bilgi Düzeyine ĠliĢkin Sonuçlar Genel olarak örneklem grubunun, ayrımcılıkla karşılaştıklarında hak arayacakları, yasal destek alacakları yerler konusunda bilgi düzeyi düşüktür. Örneklem grubunun yarıdan fazlası, hak arayacağı yerleri bilmediğini belirtmiştir. Bildiğini söyleyenlerin belirttikleri yerler dikkate alındığında, örneklem grubunun ancak üçte birinin bu konuda bir fikri olduğu görülmektedir. Örneklem grubunun, özürlülerin örgütlü kesiminden olduğu dikkate alındığında, bu oranların düşüklüğü daha da çarpıcıdır. Destek almak için en yaygın olarak belirtilen adres özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklerdir. Bu amaçla merkezler kurmakla görevli büyükşehir belediyelerini, ‘yerel yönetimler’ başlığı altında belirtenlerin oranı çok düşüktür. Ayrımcılıkla ilgili yasal destekler arasındaki en önemi metin olan Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’den haberdar olanların oranı, örneklem grubunun beşte biridir. Sözleşmenin yaygın olarak bilinmediğini, ancak sözleşmeden haberdar olan az sayıda özürlü bireyin Sözleşmeyi iyi bildiği söylenebilir. Özürlülüğe dayalı ayrımcılıkla ilgili mevzuat, 46 yaş üstündekileri özürlüler, gelir düzeyi daha yüksek olanlar, eğitim düzeyi daha yüksek olanlar, büyükşehirlerde yaşayanlar, özür oranı %59’un üstünde olanlar, erkekler ve çalışanlar tarafından daha fazla bilinmektedir. Ayrımcılık algısı ve başetme pratiğiyle mevzuat bilgi düzeyi arasında da doğrudan bir ilişki vardır. Genel ve kişisel ayrımcılık algısı yüksek olanlar ile hak arama yollarına daha fazla başvuranların mevzuat bilgi düzeyleri de daha yüksektir. Bu veri, başetme sürecinin mevzuatı öğrenmek açısından kritik önemde olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, mevzuattan yararlanma ve mevzuatı bilme süreçlerinin birbirlerini destekledikleri düşünülebilir. Ayrımcılık algısının hak arama bilgisiyle ilişkisine bakıldığında, ayrımcılık karşısında hakkını nasıl arayacağını bildiğini söyleyen grubun genel ayrımcılık algısının da yüksek olduğu görülmektedir. 5.1.2. Mevzuat Bilgi Düzeyine ĠliĢkin Öneriler 1. Özürlülerin ayrımcılık karşısında başvurabilecekleri il ve ilçe insan hakları kurulları ile danışmanlık alabilecekleri büyükşehir belediyelerinin oluşturduğu özürlü hizmet birimlerinin tanıtımı yapılmalıdır. 2. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın öncülüğünde ve özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklerle işbirliği içinde, özürlüler arasında, özürlü hakları bilincinin yükseltilmesi ve özellikle mevzuata ilişkin temel bilgi düzeyinin yükseltilmesi çalışmaları yapılmalıdır. 3. Televizyon başta olmak üzere kitle iletişim araçlarından mevzuata ilişkin temel bilgiler spot programlar halinde yaygın olarak duyurulabilir. 147 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 5.2. ĠSTĠHDAM VE ÇALIġMA HAYATI 5.2.1. Ġstihdam ve ÇalıĢma Hayatına ĠliĢkin Sonuçlar Özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere üye olan özürlü bireylerin istihdam düzeyi, Türkiye genelinde özürlü bireylerin istihdam düzeyi ile karşılaştırıldığında görece yüksek bir orandadır. Öte yandan derneklere üye özürlülerin tam istihdam koşullarından uzak bir durum sergilediği ortadadır. Araştırmaya katılan özürlü bireylerin yarısına yakın bir bölümü son beş yıldır çalışmamış ve halen çalışmıyor bulunmaktadır. Araştırmaya katılan özürlü bireyler istihdam ve çalışma yaşamında genel olarak özürlülere yönelik güçlü bir ayrımcılık algısına sahiptir. Ayrımcılık yaşanan durumlar işe alınma, iş yaşamında ve iş yerindeki fiziksel çevrenin elverişsizliğinden kaynaklanan nedenler olarak gruplandırılabilir. Bunlardan işe girme aşamasında özürlü bireylerin görece yüksek düzeyde ayrımcılık algısına sahip olması, ayrımcılığın çalışma yaşamına girmek isteyen özürlü bireylerin karşısına daha baştan çıktığını göstermektedir. İş yaşamında özürlü bireyler daha fazla yükselmeye imkân veren bir pozisyonda çalıştırılmamaları nedeniyle ayrımcılık deneyimine sahiptirler. Bunun yanı sıra kariyere yönelik mesleki eğitim imkânlarından uzak kalma da önemli bir ayrımcılık konusudur. Sonuç olarak, özürlü bireylere yeterli düzeyde eğitim imkanları sağlanmaması, çalışma yaşamına katılma aşamasında karşılaşılan engeller ve istihdamın yükselme imkanının sınırlı olduğu işlerde yoğunlaşması, özürlü olmayan bireylerle karşılaştırıldığında özürlü bireylerin ekonomik ve sosyal açıdan bağımsız bireysel varoluş olanaklarını büyük ölçüde sınırlandıran koşullar ortaya çıkarmaktadır. Benzer şekilde sıklıkla ayrımcılık deneyimine yol açan bir durum da özürlü bireylerin kapasitelerinin altında işlerde çalıştırılıyor olmasıdır. Bu durum, özürlü bireylerin sahip olduğu beşeri sermayenin yok sayılması anlamına gelmekte ve onların diğer bireylere ve çalışanlara göre yetersiz ve eksik olarak görülmesine yol açmaktadır. Özürlü bireyler istihdam ve çalışma yaşamına ilişkin olarak en fazla sorunla fiziksel çevrenin elverişli olmaması nedeniyle karşılaşmaktadırlar. İş yerinde gerekli fiziksel düzenlemelerin yapılmamış olması çalışan özürlü bireyin iş performansını olumsuz etkileyen bir unsur olarak ortaya çıkmakta ve yapılan işi sürdürme açısından belirleyici olmaktadır. Araştırma sonuçları mevcut yazının aksine, çoklu ayrımcılık durumları arasında en belirgin olarak özürlü kadınlar açısından bir değerlendirme yapmayı mümkün kılacak, toplumsal cinsiyete göre ayrımcılık deneyiminde bir farklılık göstermemektedir. Oysa Türkiye genelinde özürlü kadınların gerek istihdam koşullarından uzak, gerekse sosyal güvencesiz olarak eve bağlı ve bağımlı bir yaşam sürdürdükleri göz önüne alındığında, bu sonuçlar genel durumu yansıtmamaktadır. Bu durumu araştırma evreninin görece eğitimli ve meslek sahibi olan bireylerden oluşmasıyla ilişkilendirmek gerekir. Araştırma için seçilen örnekleme dâhil olan özürlü kadınların Türkiye genelinde özürlü kadınlara oranla bireysel varoluşunu gerçekleştirecek bağımsız ekonomik ve sosyal koşulları sağlamak açısından daha donanımlı bir toplumsal konumda bulunmaları nedeniyle, daha olumlu bir bireysel kimlik geliştirdikleri ve ayrımcılık karşısında sorunla ilişkili bir kimlikle özdeşleşmekten kaçındıkları sonucunu çıkarmak mümkün olabilir. Öte yandan özürlü kadınların, özürlü erkelere göre ayrımcılıkla daha sık karşılaştıkları ve bunun kadınların toplumsal cinsiyetine ilişkin önyargılardan kaynaklandığına ilişkin olarak farkındalık düzeyinin hem özürlü kadınlar hem de özürlü erkekler açısından düşük olduğu tespitini yapmak gerekir. Araştırma sonuçları özürlü bireylerin istihdam ve çalışma yaşamına ilişkin olarak yaşadıkları ayrımcılığın yoksullaşma eğilimini artırdığını düşündürecek bulgular sunmaktadır. Yeterli eğitim imkanlarından yararlanamamış, kişisel geliri ve hane geliri düşük düzeyde olan özürlü bireylerin daha yüksek bir sıklıkta ayrımcılık deneyimine sahip olması, bu toplumsal grupları oluşturan özürlü bireylerin ekonomik ve sosyal koşullarını değiştirmek açısından ihtiyaç duydukları araçlardan büyük ölçüde yoksun bırakıldıklarını düşündürmektedir. 148 Sonuç ve Öneriler 5.2.2. Ġstihdam ve ÇalıĢma Hayatına ĠliĢkin Öneriler 1. İşe alım aşamasında özürlü bireylerin diğer bireylerle eşit imkânlardan faydalanmalarını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. İşe alım prosedürleri nesnel ve denetlenmeye açık olarak düzenlenerek adaletli bir rekabet ortamı yaratılmalıdır. 2. Gerek kota, gerek korumalı işyeri konusunda farklı özür tipleri ve dereceleri göz önünde bulundurularak yapılacak düzenlemelerle, çalışabilir durumda olan özürlü bireylerin tamamının istihdama kazandırılması teşvik edilmelidir. 3. Özürlü bireylerin kariyer hedefine yönelik meslek içi eğitim imkânlarından yararlanmaları konusunda gerekli düzenlemeler yapılmalı ve denetleme mekanizmaları kurulmalıdır. 4. Kurum içi düzenleme ve denetleme koşulları sağlanarak, farkındalık artırıcı önlemler alınmalı, özürlü bireylerin sahip olduğu beşeri sermayeyi tam ve doğru şekilde kullanabilecekleri pozisyonlarda çalışmaları sağlanmalıdır. 5. İş yerlerinin fiziksel şartlarının elverişli hale getirilmesi için gereken önlemler alınmalıdır. 6. Özürlü kadınların çalışma hayatına ve sosyal güvenlik sistemlerine kendi adlarına girmelerini sağlayacak gerekli düzenlemeler yapılmalı teşvik edici programlar ve kampanyalar yürütülmelidir. 7. Düşük eğitim düzeyi ve düşük gelir nedeniyle ayrımcı yaklaşım ve tutumlar karşında daha korunmasız durumda bulunan özürlü bireylerin iş yaşamında ve gelir düzeyinde olumlu fark yaratacağı düşünülen eğitim, kurs ve programlardan yararlanmaları sağlanarak, bu bireylerin eğitim ve istihdama katılımı çeşitli önlemlerle teşvik edilmelidir. 5.3. EĞĠTĠM 5.3.1. Eğitime ĠliĢkin Sonuçlar Araştırmaya katılan özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere üye özürlü bireylerin eğitim düzeyi, Türkiye genelinde özürlü bireylerin eğitim düzeyinden oldukça yüksek bulunmuştur. Bu durumda, araştırmada eğitim düzeyine ilişkin bulguların Türkiye genelini yansıtmadığı açıktır. Eğitim düzeyine ilişkin olarak araştırma bulgularından çıkarılması gereken bir sonuç da, eğitim düzeyi yüksek olan özürlü bireylerin özürlülüğü sosyal olarak algılama eğilimlerinin daha yüksek olduğu ve dernek üyeliklerinin sosyal bir olgu olarak özürlülük konusunda dernekler yoluyla çalışmalar yapmak amacını taşıdığı şeklinde belirlenebilir. Ayrıca kişisel düzeyde, özürlü bireylerin eğitim alanında karşılaştıkları ayrımcılık karşısında ihtiyaç duydukları destek ve hizmetlerin sağlanmasında derneklerin olumlu rollerinin, yüksek eğitimi teşvik edici bir sonucu olduğunu da düşünmek gerekir. Araştırmaya katılan örneklem grubunun, eğitim alanında karşılaştıkları ayrımcılığa ilişkin deneyim düzeylerinin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Gruptakiler en fazla eğitimde gerekli iletişim araç ve teknolojilerinin kullanılmaması nedeniyle ayrımcılık yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Bu durum, özellikle, işitme, dil ve konuşma ile görme özürlü bireyler için eğitim başarısını ve eğitim kurumlarında sosyal uyumu etkileyen bir unsurdur. Araştırma kapsamında görüşülen özürlü bireylerin eğitim alanında ayrımcı yaklaşım ve uygulamalar arasında dikkat çektikleri bir başka unsur da eğitimcilerin özürlülük konusunda eğitimli olmamasıdır. Ayrımcılığa karşı herhangi bir yasal ve kurumsal düzenlemenin eğitim kurumlarındaki yöneticiler ve eğitimcilerin özürlülük konusunda eğitimli olmaması durumunda başarılı olması mümkün görünmemektedir. Gerek özürlü bireylerin öğretim başarısının sağlanması, gerekse eğitimcilerin yaklaşım ve tutumlarından kaynaklanan ayrımcılığın ortadan kaldırılması için eğitim kurumlarında çalışan yönetici ve öğretmenlere farkındalık eğitimi verilmesi gereği araştırmadan çıkan sonuçlar arasındadır. Yetişkin eğitimine yönelik kurs ve programlardan ve meslek eğitimine yönelik imkanlardan yararlanamamak araştırmaya katılan örneklem grubu tarafından vurgulanan diğer ayrımcılık içeren 149 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması durumlardır. Açıktır ki, hem yetenek ve becerilerini geliştirmek, hem de mesleğe yönelik bilgi ve becerileri kazanmak amacıyla gerekli imkânlardan yoksun olmak, özürlü bireylerin istihdama katılımını engelleyen en önemli unsurdur. Bu durum yalnızca meslek eğitimi ya da yetişkin eğitimine yönelik eğitime özgü bir durum olarak algılanmamalıdır; eğitimin temel alanlarını da içerecek şekilde genel olarak eğitim alanında yaşanan ayrımcılık çalışma hayatından uzak kalmaya yol açmaktadır. Araştırma sonuçları göstermiştir ki, özür grupları arasında işitme özürlü bireyler eğitim alanında en fazla ayrımcılık yaşayan grubu oluşturmaktadır. İşitme özürlü bireylerin eğitimciler tarafından haksız muamele ve olumsuz davranışa maruz kaldığını vurgulaması dikkat çekici bir durumdur. Bu durumun, eğitim alanında özellikle işitme özürlü bireylerin ihtiyaç duyacağı eğitim araç ve teknolojilerinin yetersiz olması ve daha da önemlisi eğitimcilerin bu özür grubuna dâhil bireylerle çalışma konusunda gerekli eğitimden yoksun olmasıyla ilişkili olduğunu düşünmek mümkündür. Yanı sıra, birden fazla özrü olanlar ve özür derecesi yüksek olanlar da eğitim alanında yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimine sahiptir. Özür grupları arasında ortopedik özürlülerin de eğitim alanında ayrımcılık deneyiminin oldukça yüksek olduğu görülmektedir, ancak ortopedik özürlüler açısından ayrımcılık en fazla fiziksel çevrenin elverişsizliğinden kaynaklanmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, özürlü bireyler istedikleri düzeyde eğitim alma imkânlarından faydalanmak konusunda da ayrımcılıkla karşı karşıyadır. Araştırma bulgularına göre örneklem grubundaki her üç özürlü bireyden, yalnızca biri yükseköğrenim düzeyinde eğitim imkânlarına ulaşabilmiştir. 5.3.2. Eğitime ĠliĢkin Öneriler 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 150 Özürlü bireylerin eğitim imkânlarından eşit şekilde yararlanmaları için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Bu çerçevede eğitimin iki amacından biri olan bireyin ihtiyaç duyduğu bilgi ve beceriyi sağlamaya yönelik amacın, sosyal etkileşimi sağlamak amacıyla birlikte değerlendirilmesi düşünülebilir. Eğitim kurumlarında ve eğitimin farklı düzeylerinde özürlü bireylerin farklı özür türleri ve derecelerine bağlı olarak ihtiyaç duyacakları iletişim ve eğitim araç ve teknolojilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Özürlü bireylerin kişisel ilgi ve becerilerini geliştirebilecekleri yetişkin eğitimi kurs ve programları oluşturulmalı ve özürlü bireylerin bu kurs ve programlardan yararlanmaları sağlanmalıdır. Mesleki bilgi ve beceriye yönelik meslek eğitim ve programlarından özürlü bireylerin yararlanmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır. Mesleki eğitim ve iş piyasası etkinlik alanları özürlülerin eğitim ve istihdamı çerçevesinde yakınlaştırılmalıdır. Eğitim kurumlarının fiziksel yapısından kaynaklanan engeller ortadan kaldırılmalıdır. Özürlü bireylerin yüksek öğrenime girmesi için teşvik edici ve kolaylaştırıcı önlemler alınmalıdır. Eğitim kurumlarında çalışan yönetici ve eğitimcilere eğitim verilerek, gerek özürlülerle çalışma konusunda gerekse özürlülük konusunda farkındalık düzeyleri yükseltilmelidir. Sonuç ve Öneriler 5.4. SAĞLIK HĠZMETLERĠ 5.4.1. Sağlığa Hizmetleri ĠliĢkin Sonuçlar Örneklem grubunun yarıdan fazlası arasıra, çoğu zaman ya da her zaman sağlık alanında ayrımcılık olduğunu düşünmektedir. Sağlık hizmetleri alanında ayrımcılığı etkileyen en önemli değişkenler; gelir durumu, sosyal güvence ve özür türüdür. Kadınların, sosyal güvencesi olmayanların ve genel ve kişisel ayrımcılık algısı yüksek olanların sağlık hizmetlerine erişimde, erkeklere, sosyal güvencesi olanlara ve genel ayrımcılık algısı daha düşük olanlara göre daha yüksek düzeyde ayrımcılık algıladığı ortaya çıkmıştır. İşitme özürlü grubun, diğer tüm gruplara kıyasla anlamlı olarak daha fazla ayrımcılık algıladığı ortaya çıkmıştır. Sosyal güvencenin olmaması, hemen her alt başlıkta ayrımcılık algısını artıran bir etken olarak ortaya çıkmıştır. Sosyal güvencesi olmayanların, genel olarak sağlık alanında ayrımcılık algılarının yüksek olmasının yanında, ayrımcılıkla daha sık karşılaştıkları da ortaya çıkmıştır. Sağlık alanında kişisel ayrımcılık deneyimine bakıldığında; sosyal güvencesi olmayanların, hizmet kalitesiyle, sağlık sigortasının kapsamıyla, özür nedeniyle ihtiyaç duyulan hizmetin sağlanmaması nedeniyle daha sık ayrımcılık deneyimledikleri ortaya çıkmıştır. Örneklem grubunun sağlık hizmetleri alanındaki yapısal nedenlerden kaynaklı ayrımcılık deneyimi, genel ve kişisel ayrımcılık algıları daha yüksek olanlarda, daha düşük olanlara kıyasla daha sıktır. 500TL’den daha az aile gelirine sahip olanlar ile 3000TL’den daha fazla gelire sahip olanlar diğer tüm gelir gruplarına kıyasla anlamlı olarak daha sık olarak sağlık alanında yapısal nedenlere bağlı olarak ayrımcılığa uğradıklarını bildirmişlerdir. Bu iki grup; fiziksel çevre ve düzenlemeler, sigortanın kapsamı gibi yapısal nedenlerle daha sık ayrımcılık deneyimlemişlerdir. Düşük gelir grubunun, kişisel harcama yapamıyor olmasından ve bazı durumlarda sağlık hizmetinden mahrum kalıyor olmasından kaynaklı olarak daha sık ayrımcılıkla karşılaştığı; yüksek gelir grubunun da beklentisi yüksek olduğu için daha sık ayrımcılıkla karşılaştığı düşünülebilir. 3001TL’nin üzerinde aile geliri olanların sağlık personelinin tutumu, hizmetin kalitesi gibi kişilerden kaynaklı nedenlerle daha yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimlemiş olması da, bu grubun daha yüksek olan beklentisinin karşılanmadığı yorumunu güçlendirmektedir. Bu konuyla bağlantılı olarak, pahalı araç gereç ve cihazlara ihtiyaç duyan işitme özürlüler, ortopedik özürlüler ve birden çok özürlüler sağlık sigortasının kapsamıyla ilgili daha sık ayrımcılık deneyimlemektedir. Özür türü açısından incelendiğinde, sözlü iletişimle ilgili özürleri olanlar ve ortopedik özrü olanlar ve bu gruplamayla ilgili olarak da, birden fazla özrü olanlar (muhtemelen işitme, duyma ya da ortopedik özürü olanlar) öncelikli olarak daha sık ayrımcılık deneyimleyen gruplardır. İşitme özürlülerin sağlığa erişimde genel ayrımcılık deneyimi diğer gruplara göre daha sıktır. Alanlara göre bakıldığında, dil, konuşma bozukluğu olan ve işitme özürü olanlar hizmet kalitesi ve standardının düşük olmasıyla, işitme bozukluğu ve birden çok özürü olanlar sağlık personelinin olumsuz tutumuyla daha sık karşılaşmışlardır. Bu durum, özellikle duyma güçlüğü çekenlerin ve sözlü iletişim kuramayanların sağlık kurumlarında ciddi iletişim sorunundan kaynaklı ayrımcılıkla karşılaştığını gösterir. Daha sık ayrımcılıkla karşılaşan bir diğer grup da ortopedik özürlülerdir. Ortopedik özürlülerin fiziksel erişim ve düzenlemelerle ilgili ayrımcılık deneyimi, rapor oranı daha yüksek olanlarda daha 151 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması sıktır. Özürlü raporu vermekle görevli devlet hastanelerinin bile tekerlekli sandalye ile erişilebilir olmaması durumun ciddiyetini göstermektedir. Sağlık hizmetinin, araç ve gereçlerinin sağlık sigortası kapsamında olup olmamasını örneklem grubunun üçte biri ara sıra, çoğu zaman ya da her zaman yaşanan bir ayrımcılık olarak tanımlanmıştır. Örneklem grubunun sağlık sigortasının kapsamından kaynaklı ayrımcılık deneyimi, işitme, ortopedik ve birden fazla özre sahip olanlarda, zihinsel ve görme özürlülere göre anlamlı olarak daha sıktır. Sosyal güvencesi olmayanlar bu nedenle daha sık ayrımcılık deneyimlenmiştir. Örneklem grubunun yaklaşık beşte biri ara sıra, çoğu zaman ya da her zaman özrü nedeniyle ihtiyaç duyduğu bazı sağlık hizmetlerinin sağlanmadığını belirtmiştir. Özür nedeniyle ihtiyaç duyulan hizmetin sağlanmamasından kaynaklı ayrımcılık sosyal güvencesi olmayanlar tarafından olanlara göre daha sık deneyimlenmiştir. Örneklem grubunun yaklaşık beşte biri arasıra, çoğu zaman ve her zaman sağlık personelinin olumsuz tutumundan kaynaklı ayrımcılık deneyimlediğini belirtmiştir. Örneklem grubunun sağlık personelinin olumsuz tutumundan kaynaklı ayrımcılık deneyimi, işitme özürlü bireyler ile, dil ve konuşma özürlü bireylerde diğer özür gruplarına göre anlamlı derecede daha sıktır. Kadınların sağlık hizmetleri alanında genel ayrımcılık algısı yüksek çıktığı halde, kişisel ayrımcılık deneyimleri farklılaşmamıştır. Bu durum, ayrımcılıkla ilgili soruların kadınların ayrımcılık yaşayabileceği üreme sağlığıyla ilgili ayrıntılı sorgulama321 içermiyor olmasından kaynaklı olabilir. 5.4.2. Sağlığa ĠliĢkin Öneriler 1. Özürlü bireylerin sosyal güvencesinin olmamasının hayatlarına son vermekle aynı anlama gelebileceği, sağlık hizmetine daha yüksek oranda gereksinim duyan bu kesimin yaşam kalitesini doğrudan etkileyeceği göz önünde bulundurularak, bütün özürlülerin prim ödeme durumundan bağımsız olarak sosyal güvence altına alınması düşünülmelidir. 2. Yeşil kart sahibi özürlülerin muayenede, araç gereç alırken katkı payı ödemek zorunda kalmalarının çoğu zaman sağlık hizmetine erişememeleri anlamına geleceği göz önünde bulundurularak, özürlü bireylerden katkı payı tahsil edilmesinden vazgeçilmelidir. 3. Sağlık kurumlarının fiziksel erişilebilirliğinin sağlanması, aynı zamanda muayene odalarının, tanı cihazlarının, tuvaletlerin, kantinlerin de özürlüler açısından erişilebilir olmasının sağlanması zorunludur. 4. Sağlık kurumlarında yaygın olarak sözlü iletişim kurmakta zorluk çeken özürlü bireyler olduğunu göz önüne alarak, sağlık personelinin işaret dili öğrenmesi desteklenmelidir. İşaret dili öğrenen sağlık personeline anlamlı bir miktarda dil tazminatı ödenmesi özendirici bir yöntem olarak düşünülebilir. Hekimlerin işaret dili öğrenmemiş olması durumunda hastayla iletişim kurarken bu dili bilen hemşirelerden yardım istemeye yönlendirilmesi gereklidir. 5. Sağlık kurumlarındaki randevu sisteminin görsel olarak da erişilebilir olması da zorunludur. Bunun için telefonla randevuya alternatif olarak, internet üzerinden randevu verilmesi, kurumda randevu verme bölümünde çalışan personelin işaret dilini bilen personelden seçilmesi ya da bu konuda zorunlu eğitime tabi tutulması düşünülebilir. 6. Bunun dışında, ekranda işaret diliyle duyuru yapılması gibi yöntemler benimsenerek sağlık kurumlarında görsel iletişimin yaygın olarak kullanılması politika olarak benimsenmelidir. Bu amaçla, sağlık kurumlarının belirli oranda işaret dili bilen personel istihdam etmesi zorunlu kılınabilir. 7. Sağlık personelinde, özürlü bireylerin sağaltımdan yararlanma haklarının önünde engel oluşturabilecek önyargıların açığa çıkartılması ve ortadan kaldırılması için bu amaca 321 Becker, Stuifbergen & Tinkle 1997’den; Chan vd. 1999’dan; Iezzoni vd. 2000’den aktaran Hwang vd. 2009, s. 29. 152 Sonuç ve Öneriler hizmet edecek olumsuz ve olumlu örnek olayların ortaya çıkarılması ve sergilenmesi biçiminde örgütlenmiş bir kampanya planlanabilir. 5.5. SĠYASĠ HAYATA KATILIM 5.5.1. Siyasi Hayata Katılıma ĠliĢkin Sonuçlar Örneklem grubunun kurumsal siyasete ilgisi yüksektir. Oy kullanma ve siyasi partiye üye olma davranışını birlikte değerlendirirsek örneklem grubunun siyasi hayata ilgisi yüksektir. Örneklem grubunun oy kullanma sıklığı, erkekler, sosyal güvencesi olanlar ve çalışanlarda; kadınlara, sosyal güvencesi olmayanlara ve çalışmayanlara oranla daha yüksektir. 18-25 yaş grubundaki özürlü kişiler diğer yaş gruplarına göre daha seyrek oy kullandıklarını belirtmiştir. 61 yaşı ve üstündekiler, 26-35 yaş grubuna kıyasla daha sık oy kullandığını belirtmiştir. Okur yazar olmayanlar, diğer eğitim düzeylerindekilere göre daha seyrek oy kullandıklarını belirtmişlerdir. Siyasi hayata katılım davranışı daha düşük olan özürlü grubu; zihinsel özürlüler ve birden çok özrü olanlardır. Bu durumun, toplumda zihinsel özürlülerle ilgili önyargıların bu gurubun kendine ilişkin algısını da etkilemiş olmasından ve ve yasal açıdan da ‘kısıtlıların’ siyasi haklardan mahrum bırakılmış olmasından kaynaklandığı düşünülebilir. Ayrıca, doğuştan özürlü olanlar, sonradan özürlü olanlara göre daha seyrek oy kullandıklarını belirtmişlerdir. Kurumsal siyasete katılmada en yaygın ayrımcılık oy kullanırken deneyimlenmiş, siyasal partiye katılma alanında göreli olarak daha düşük oranda ayrımcılık deneymlenmiştir. Yine de, siyasal partiye kayıt olmak istediğinde özürlü olduğu için reddedildiğini belirtenler olmuştur. Oy kullanırken en sık karşılaşılan ayrımcılık, oy sandıklarının fiziksel olarak erişilebilir olmaması ya da sıra bekletilmemesi gibi düzenlemlerin yapılmamış olmasıdır. Daha yaşlı özürlü grubunun genç özürlü grubuna göre daha sık oy kullandığı ve daha yüksek düzeyde ayrımcılık algıladığı ortaya çıkmıştır. Benzer biçimde, sonradan özürlü olanlar, doğuştan özürlü olanlara göre daha sık oy kullanmakta ve daha yüksek düzeyde ayrımcılık algılamaktır. Genel olarak, oy kullanma oranı yüksek olan grupların oy kullanırken ayrımcılık algılama düzeyi de yüksektir. Oy kullanmayla ilgili en yüksek oranda ayrımcılık algılayan grup, çeşitli fiziksel erişim sorunlarıyla karşılaşan ortopedik özürlülerdir. Özür oranı yüksek olanlar, düşük olanlara göre daha yüksek oranda ayrımcılık algılamaktadırlar. Siyasi partiye katılımda, zihinsel özürlü olanlar, dil ve konuşma bozukluğu olanlar ve işitme özürlü olanlara kıyasla daha sık ayrımcılık deneyimlemiştir. Hayatlarının büyük bölümünü köyde geçirenler daha büyük yerleşim birimlerinde geçirenlere kıyasla bu alanda daha yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimlemişlerdir. 5.5.2. Siyasi Hayata Katılıma ĠliĢkin Öneriler 1. Ayrımcılıkla mücadele amaçlı kampanyaların, zihinsel özürlü bireylerin siyasi katılımını kamuoyu önünde tartışmaya açacak ve destekleyecek biçimde yürütülmesi gereklidir. Zihinsel özürlü bireylerin siyasi hayata katılmaları, siyasi partilerde çalışma haklarını da içerecek biçimde, kamuoyunun olumsuz bakış açısını görünür hale getirmek ve değiştirmek amacıyla tartışmaya açılmalıdır. 2. Görme özürlü olanlar ve okur yazar olmayan diğer engelli grupları için oy verme süreçleri, oy pusulaları ve yönlendirmelerin yeniden düzenlenmesi gerekir. Görme özürlüler için refakatçi yardımına ihtiyacı gerektirmeyecek düzenlemeler yapmak oldukça kolaydır. Yazında böyle bir oy pusulası geliştirmek için bir volkmen ve bir kurşun kalemin yeterli olacağı belirtilmiştir. Diğer ülkelerin deneyimlerinden yararlanılarak bu grup için farklı oy verme prosedürü geliştirilebilir. 153 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Okuryazar olmayanlar için de, oy pusulalarının ve yönlendirmelerinin görsellik ağırlıklı olarak tasarlanması, basitleştirilmesi ve yaygın olarak tanıtılmasıyla sorun çözülebilir. 3. Oy sandıklarının fiziksel olarak erişilebilir olması için, özürlü bireylerin oy kullanabileceği, erişilebilir sandıkların ve sıra bekletmeme gibi düzenlemelerin zorunlu olduğunun seçimlerde görev alacak olanlara duyurulması gereklidir. Seçim günleri, seçim sandıklarının özürlü örgütlerinin fiziksel ulaşılabilirlik denetimine açık olması, özürlü seçmenin oy kullanacağı bilindiği halde, fiziksel olarak ulaşılabilir olmayan seçim sandıklarının sorumlularının bu durumdan kişisel olarak sorumlu tutulacağı ve bir yaptırım geliştirilmesi düşünülebilir. Bu kısmi çözümlerin ötesinde, kısa vadede genel olarak kamu binalarının ve açık alanların fiziksel erişim sorununun çözülmesi zorunludur. 5.6. ADALETE ERĠġĠM 5.6.1. Adalete EriĢime ĠliĢkin Sonuçlar Örneklem grubunun yaklaşık yarısı arasıra, çoğu zaman ya da her zaman adalete erişimde ayrımcılık olduğunu düşünmektedir. Adalete erişim alanında kadınların, sosyal güvencesi olmayanların ve özür oranı %20-39 aralığında çıkanların, hayatının büyük bölümünü büyükşehirde geçirmiş olanların genel ayrımcılık algısı yüksek çıkmış, ancak bu grupların kişisel ayrımcılık deneyimlerinin anlamlı derecede daha sık olmadığı görülmüştür. Örneklem grubundan bir nedenle karakola ya da mahkemeye gitmiş olanların adalete erişim alanında kişisel deneyimden kaynaklı genel ayrımcılık algısı, alandaki genel ayrımcılık algısı, genel ayrımcılık algısı ve kişisel ayrımcılık algısı yüksek olanlarda daha yüksektir. 3001TL ve üstü gelir grubunun bu alandaki ayrımcılık algısı, diğer gelir gruplarındakilere göre daha yüksektir. Özürlü bireylerden karakola ya da adliyeye gitmesini gerektiren bir durumla karşılaştığını belirtenler, en yaygın olarak fiziksel düzenlemeler ve iletişim olanaklarının sağlanmamasından kaynaklı olarak ayrımcılık deneyimlemiştir. Özür grubu açısından bakıldığında, ortopedik özürlülerin ve rapor oranı yüksek olanların, fiziksel düzenlemeler ve iletişim olanaklarından kaynaklı ayrımcılık deneyimi daha sıktır. Bu konuda özür oranı %60’ın üstünde olanların ayrımcılık deneyimi özür oranı %40-59 olanlara göre anlamlı olarak daha sıktır. Adalete erişim alanında, yüksek gelir grubunun ayrımcılık deneyimi, diğer gelir gruplarındakilere göre daha sıktır. Örneklem grubundan bir nedenle karakola ya da mahkemeye gitmiş olanların yaklaşık beşte biri ara sıra, çoğu zaman ya da her zaman özürlü olduğu için tanıklığının ya da savunmasının önemsenmediğini ifade etmiştir Örneklem grubundan bir nedenle karakola ya da mahkemeye gitmiş olanların yaklaşık beşte biri nadiren ara sıra, çoğu zaman ya da her zaman özürlü olduğu için kolluk kuvvetlerinin olumsuz davranışıyla karşılaştığını söylemiştir. Birden fazla özre sahip olanlar ve zihinsel özre sahip olanlar, ortopedik ve görme özürlülere kıyasla, özürlü olduğu için tanıklığının ya da savunmasının önemsenmemesi ve özürlü olduğu için kolluk kuvvetlerinin olumsuz davranışıyla daha sık karşılaşmıştır. Ayrıca 3000TL ve üzeri gelire sahip olanlar diğer gelir gruplarına kıyasla anlamlı olarak daha sık bu durumla karşılaşmıştır. 5.6.2. Adalete EriĢime ĠliĢkin Öneriler Adalet sisteminin özürlülere eşit erişimi sağlayacak biçimde yeniden düzenlenmesi gerekir. Bunun için; 154 Sonuç ve Öneriler 1. Adliyelerin, karakolların, ceza ve tutukevlerinin, kişileri gözaltına almakta kullanılan araçların, fiziksel açıdan özürlü bireylerin özürlü oldukları için eziyet çekmelerine yol açmayacak biçimde düzenlenmiş tasarlanmış ve düzenlenmiş olması gerekir. Fiziksel koşullar ve kişisel bakımın sağlanması gibi durumların dava konusu yapıldığında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ‘işkence ve kötü muamele’ olarak değerlendirildiğinin göz önünde tutulması gerekir. Gözaltına alma, tutuklama, ceza infaz süreçlerinde, kişisel bakımı için başkalarına ihtiyacı olan özürlü bireylerin kişisel bakımının sağlanmasının üçüncü kişilerin insafına bırakılamayacağı, güvenlik güçlerinin sorumluluğu olduğu güvenlik güçlerine öğretilmeli, ilgili kurumlar bu ilke çerçevesinde düzenlenmelidir. 2. Özürlü bireylerin sağlık ihtiyaçlarının diğer bireylere göre daha acil ve yaygın olduğu göz önünde tutularak, cezaevlerinde sağlık hizmetlerini talep etmeleri durumunda rutin kontroller biçiminde yararlanmalarının sağlanması gerekir. 3. Yalnızca mevzuatın değiştirilmesi ayrımcılığı önlemekte yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle, adaletle ilgili personelin zihniyetinin değişmesi için de gerekli bilgilendirme ve eğitimin sağlanması gerekmektedir. 5.7. BOġ ZAMAN VE DĠNLENME FAALĠYETLERĠNE KATILIM 5.7.1. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılıma ĠliĢkin Sonuçlar Yazında, boş zaman faaliyetlerinin psikolojik süreçler açısından tüm bireyler için olumlu etkileri olduğu322, ayrıca da kaynaşmalı olan ve resmi olmayan bu tip ortamların etkileşim fırsatı doğurması açısından toplumdaki ayrımcılıkla mücadele için destekleyici bir işlev görebileceği ileri sürülmektedir323. Ancak, araştırma bulgularına göre örneklem grubunun yarıya yakınının boş zaman faaliyetlerine ya hiçbir zaman katılamadığı veya nadiren katıldığı görülmektedir. Bu durum özürlü bireylerin yarısının belirtilen olası olumlu etkilerden ya hiç faydalanamadığı ya da nadiren faydalanabildiği anlamına gelmektedir. Örneklem grubundakiler, özürlü bireylerin boş zaman ve dinlenme faaliyetlerinde “arasıra çoğu zaman” aralığı içinde ayrımcılığa maruz kaldığını düşünmektedir. Daha ötesi örneklem grubunun yarısı özürlü bireylerin bu alanda sıklıkla -çoğu zaman ya da her zaman- ayrımcılığa maruz kalındığını düşünmektedir. Alanlar arasında, boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanı en yüksek ayrımcılık algısı içeren üçüncü alan durumundadır. Boş zaman ve dinlenme faaliyetleri alanında örneklem grubunun kişisel olarak yaşadıkları ayrımcılık deneyimlerine ilişkin sıklığının, nadiren ile arasıra aralığında yer aldığı görülmektedir. Bir madde dışında kalan diğer üç madde için örneklem grubunun neredeyse yarısının değişik sıklık düzeyinde (nadiren ve her zaman arası) ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirttikleri görülmektedir. Bu bağlamda, bu bireyler boş zaman faaliyetlerinin olası olumlu etkilerinden yeterince faydalanamamış veya tersine algıladıkları ayrımcılık nedeniyle bu faaliyetleri stres yaratıcı deneyimler olarak algılıyor olabilirler. Boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılımla ilgili olarak, gerekli düzenlenme ve/veya bilgilendirme, destek hizmeti ve olanaklar (personel yetersizliği, fiziksel düzenlemeler, vb) sağlanmaması gibi nedenlere bağlı olarak katılımcıların nadiren ve arasıra aralığında ayrımcılık yaşadıkları görülmektedir. Benzer nedenlerin özürlü bireylerin dinlenme ve boş zaman 322 323 Bedini, 2000; Trenberth, 2005. Stodolska, 2005. 155 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması faaliyetlerine tam katılımı önündeki engeller arasında olduğu daha önceki çalışmalar da bildirilmiştir324. Boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında genel ayrımcılık algısı daha yüksek olanların düşük olanlara kıyasla, bu alanda ayrımcılık deneyimlerinin de anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulunmuştur. Son beş yıldır herhangi bir işte çalışmış olanların çalışmamış olanlara kıyasla boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında anlamlı olarak daha düşük ayrımcılık deneyimine sahip oldukları bulunmuştur. Çalışmayan bireylerin çalışan bireylere kıyasla daha fazla boş zamanı olması nedeniyle, daha fazla ayrımcılık deneyimlamaları, özelikle çalışmayan özürlü bireylerin yaşam kaliteleri açısından önemli bir sorun olabilir. Boş zaman ve dinlenme faaliyetleri alanında ayrımcılığa maruz kalma durumlarına ilişkin deneyimleri eğitim düzeyine göre anlamlı şekilde farklılaşmaktadır. Yapılan analizlere göre, ilkokul mezunlarının üniversite mezunlarına kıyasla boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılım alanında anlamlı olarak daha yüksek düzeyde ayrımcılık deneyimine sahip oldukları bulunmuştur. Daha düşük eğitime sahip grubun daha yüksek eğitime sahip olanlara kıyasla daha fazla ayrımcılık deneyimine sahip olması daha önceki çalışmaların bulgularıyla da tutarlıdır. Diğer taraftan, örneklem grubundakilerin ayrımcılık deneyimleri sıklığı yaşa, medeni duruma, özür türüne, yaşamlarının büyük çoğunluğunu geçirdikleri yerleşim yerine, ekonomik duruma, özrün derecesine ve özrün doğuştan olup olmamasına göre anlamlı olarak farklılaşmamaktadır. 5.7.2. BoĢ Zaman Ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılıma ĠliĢkin Öneriler 1. Özürlü bireylerin boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılımlarının artırılmasının gerekliliği, hem ayrımcılıkla mücadele açısından, hem de psikolojik sağlığa olumlu etkileri açısından önemsenmelidir. 2. Ayrımcılık yaratan durumların ortadan kaldırılması adına, boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılımla ilgili olarak, gerekli düzenlenme ve/veya bilgilendirme, destek hizmeti ve olanakların (personel, fiziksel düzenlemeler, vb) arttırılması gerekmektedir. 3. Herhangi bir işte çalışmayan özürlü bireylerin çalışanlara kıyasla daha fazla ayrımcılık deneyimine sahip olmaları nedeniyle, özellikle bu kesim için boş zaman ve dinlenme faaliyetlerine katılımın artırılması yolunda gerekli düzenleme, bilgilendirme ve destek faaliyetlerinin yapılmasının özellikle gerektiği görülmektedir. 4. Daha az eğitime sahip olan bireylerin anlamlı olarak daha yüksek eğitime sahip bireylere kıyasla daha yüksek ayrımcılık deneyimine sahip olmaları nedeniyle, yukarıda da belirtilen önlemlerin daha düşük eğitime sahip bireylerin ihtiyaçlarını da gözetecek biçimde yeniden organize edilmesi önemlidir. 5. Yazınla da bağlantı olarak özürlülüğe bağlı belirtilen engeller nedeniyle ayrımcılığa maruz kalma dışında, başka engellerin (ulaşım, maliyet, refakatçi ihtiyacı, personelin tavırları vb.) de araştırılarak özürlü bireylerin bu alandaki katılımların artırılması sağlanmalıdır. 324 Darcy ve Daruwalla, 1999; Bedini, 2000. 156 Sonuç ve Öneriler 5.8. TOPLUMA DAHĠL OLMA 5.8.1. Topluma Dahil Olma Alanına ĠliĢkin Sonuçlar Örneklem grubunun topluma dahil olma alanında genel olarak özürlülere yönelik ayrımcılık algısı oldukça yüksek düzeydedir: Örneklem grubunun tamamına yakını bu alanda özürlülere yönelik ayrımcılık olduğu görüşündedir. Ayrımcılığa ilişkin algı düzeyi, alandaki yazından hareketle beklendiği gibi, yaşamının büyük kısmını köyde geçirenler ile 61 ve üzeri yaştakilerde anlamlı ölçüde görece düşük; yaşamının büyük kısmını kentte geçirenlerde, yüksek eğitimlilerde, yüksek gelirlilerde ve özür dereceleri yüksek olanlarda anlamlı ölçüde görece yüksek bulunmuştur. Sıradışı olan, alanın genelindeki ayrımcılığa ilişkin algının kadınlara kıyasla erkeklerde anlamlı ölçüde yüksek bulunmasıdır. Bu durumun, çoklu ayrımcılık tezi doğrultusunda, cinsiyet nedeniyle dezavantajlı durumda olan özürlü kadınlara kıyasla erkeklik gibi genelde avantajlı bir konuma rağmen özürlülük nedeniyle ortaya çıkan dezavantajın daha vurgulu olarak algılanması ile ilgili olabileceği düşünülmektedir. Alanın genelindeki ayrımcılığa ilişkin deneyimin sıklığı bakımından ise, yine çoklu ayrımcılık tezini doğrular yönde, kadınlarda erkeklere kıyasla daha yüksek değerler bulunmuştur. Fiziksel çevrenin ulaşılabilir nitelikte olmamasından kaynaklanan ayrımcılık deneyimi, kamuya açık alanlarda en yüksek olarak bulunmuştur; örneklem grubunun dörtte üçü kamuya açık alanlara uygun düzenlemelerin yokluğu nedeniyle ulaşamadığını belirtmiştir. Ardından sırasıyla şehir içi toplu taşıma, kamuya açık binalar ve şehirlerarası toplu taşıma gelmektedir. Fiziksel çevrenin ulaşılabilir nitelikte olmamasından kaynaklanan ayrımcılığa maruz kalma deneyimi sıklığının, alandaki yazından hareketle beklendiği gibi, özür türüne, yerleşim yerine, özürün derecesine, özürün doğuştan olup olmamasına ve eğitim düzeyine göre anlamlı olarak farklılaştığı bulunmuştur. Ortopedik özürlülerin, yüksek dereceli özürlülerin, yüksek eğitimlilerin, sonradan özürlü olanların, yaşamının büyük bölümünü kentte geçirenlerin bu alt-alanda görece daha yüksek sıklıkta ayrımcılığa maruz kaldıkları bulunmuştur. Topluma dahil olma alanında, kişilerin özürlülere yönelik ayrımcı davranışlarının önemli bir ayrımcılık kaynağı olduğu görülmektedir. Örneklem grubunun üçte ikisi en az bir kez tanımadığı kişilerin antisosyal davranışlarına (alay, aşağılama vb.) maruz kalmış; yaklaşık yarısı en az bir kez kamu görevlisi tarafından kötü muameleye (alay, aşağılama vb.) uğramış ve en az bir kez resmi kurum veya banka görevlilerinin ayrımcı davranışlarıyla (şahit isteme, vb) karşılaşmıştır. Örneklem grubunun yaklaşık dörtte biri ise, bu türden durumlarla her zaman ya da çoğu zaman karşılaştığını belirtmiştir. Kişilerin ayrımcı davranışlarından kaynaklanan ayrımcılığa maruz kalma deneyimi sıklığı, alandaki yazından hareketle beklendiği gibi, özür türüne ve derecesine, cinsiyete ve yerleşim yerine göre anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır. Kişilerin ayrımcı davranışlarından kaynaklanan ayrımcılığa, kadınlar, ortopedik özürlüler ile yüksek dereceli özürlüler görece daha yüksek sıklıkta maruz kalırken; yaşamının büyük kısmını kasabada geçirenlerin görece daha düşük sıklıkta maruz kaldıkları bulunmuştur. Alandaki yazın göz önüne alındığında sıradışı olan bulgu, görünür özürün kişilerin ayrımcı davranışlarına maruz kalma bakımından anlamlı düzeyde bir farklılaşmaya neden olmamasıdır. 5.8.2. Topluma Dahil Olma Alanına ĠliĢkin Öneriler Yukarıda yeralan sonuçlardan hareketle topluma dahil olma alanında ayrımcılıkla mücadele amacıyla şu adımların atılması önerilebilir: 1. Fiziksel çevrenin ulaşılabilir nitelikte olmamasından kaynaklanan ayrımcılıkla mücadele 157 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması amacıyla, makul düzenlemelere ilişkin uygulama standartları ve rehberleri işlevsel olarak kullanıma sokulmalıdır. Daha genel olarak, II. Özürlüler Şurası'nda ortaya konan fiziksel çevre ile ilgili karar ve tavsiyelerin uygulamaya geçirilmesi sağlanmalıdır. 2. Kişilerin ayrımcı davranışlarından kaynaklanan ayrımcılıkla mücadele amacıyla, eğitim, farkındalığın artırılması ve cezai düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi düşünülmelidir. Özellikle kamu görevlileri arasında konuya ilişkin eğitim ve disiplin yaptırımları vasıtasıyla, ayrımcı davranışların önüne geçilmesi sağlanmalıdır. 5.9. BĠLGĠYE ERĠġĠM 5.9.1. Bilgiye EriĢim Alanına ĠliĢkin Sonuçlar Örneklem grubunun dörtte üçü bilgiye erişim alanında genel olarak özürlülere karşı ayrımcılık olduğu düşüncesindedir. Örneklem grubunun üçte ikisi kamusal bilgilendirmelerden özürlülere uygun bir şekilde yapılmadığı için haberdar olamadığını ve iletişim ve bilişim araç ve hizmetlerinin erişilebilirliğine yönelik makul düzenlemelerin yetersizliği nedeniyle zorluk yaşadığını belirtmektedir. Örneklem grubunun yarısı ise kamu kurumlarının web sitelerinde özürlülere uygun iletişim biçimlerini içeren yönlendirmeler olmadığı için istediği bilgiye erişemediğini ve kamu kurumlarına başvurduğunda özrüne uygun iletişim araçlarıyla ilgili düzenlemeler olmadığından ötürü ihtiyaç duyduğu bilgiye erişemediğini vurgulamaktadır. Bilgiye erişimde ayrımcılık algısı ve deneyimi bakımından özür türü ve derecesi özellikle öne çıkmaktadır. %60 ve üzeri özürlülük derecesine sahip olanların ve sırasıyla işitme özürlülerin ve görme özürlülerin bilgiye erişimde daha fazla sorun yaşadıkları görülmektedir. Gelir düzeyi ve eğitim düzeyi değişkenlerinin ise, beklenilenin aksine, bilgiye erişim alanında ayrımcılık algısında ya da deneyiminde anlamlı bir farka yol açmadığı görülmektedir. 5.9.2. Bilgiye EriĢim Alanına ĠliĢkin Öneriler Yukarıdaki sonuçlardan hareketle, bilgiye erişim alanında ayrımcılıkla mücadele amacıyla şu adımların atılması önerilebilir: 1. İşitme özürlüler bu alanda ayrımcılık algısı ve deneyimi en yüksek bulunan gruptur. Bu nedenlerle özellikle televizyon yayınlarının işitme özürlülerce erişilebilirliği üzerinde daha çok durulması önerilebilir.325 2. Kamu kurumları başta olmak üzere kamuya hizmet veren binalarda tabelalar vb. işaretleme sistemlerinin görme özürlüler için uyumlaştırılması; işitme özürlüler için, görsel, yazılı ya da tercüman vb. alternatif iletişim biçimlerinin sağlanması önerilebilir. 5.10. AYRIMCILIKLA BAġETME YOLLARINA BAġVURMA 5.10.1. Ayrımcılıkla BaĢetme Yollarına BaĢvurmaya ĠliĢkin Sonuçlar Örneklem grubunun hemen hemen tamamı bir biçimde ayrımcılık yaşamıştır ve ayrımcılık yaşadığını belirtenlerin yarısı ayrımcılıkla mücadele etmek için bir girişimde bulunduğunu belirtmiştir. Bu girişimler arasında en sık rastlanan; özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere ayrımcılığa uğrandığının bildirilmesidir. Ayrımcılık karşısında hak arama yollarına 325 Örneğin Avusturya'da kamu TV yayıncısının (ORF) 1985'te ana haber bültenlerinde alt yazı ile başladığı ve 2004 itibariyle toplam yayın çıktısının %12.5'ini işitme özürlüler için erişilebilir hale getirdiği gelişme süreci hakkında bkz. Ingrid Kurz ve Brigitta Mikulasek,"Television as a Source of Information for the Deaf and Hearing Impaired: Captions and Sign Language on Austrian TV", Meta: journal des traducteurs / Meta: Translators' Journal, vol. 49, n° 1, 2004, s. 81-88. 158 Sonuç ve Öneriler başvurmamanın EU-MIDIS Araştırması kapsamında farklı Avrupa ülkelerinde de yaygın olduğu saptanmıştır. Ancak Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması’nda EU-MIDIS Araştırmasından farklı olarak yalnızca örgütlü olanlarla görüşüldüğü dikkate alındığında, hak arama yollarına daha sık başvurulmuş olması beklenebilirdi. Ayrımcılıkla mücadele etmek için çaba gösterip, başetme yollarını kullananlar daha yaşlı, gelir düzeyi daha yüksek ve daha eğitimli olanlardır. Çalışanlar ve özür oranı yüksek olanlar da daha sık başetme yollarına başvurmuşlardır. Özür türü açısından da, görme özürlüler ile dil ve konuşma özürlüler daha sık başetme yollarını kullanmışlardır. Hak arama yollarına başvurmak yerine genellikle tercih edilen, bu durumu özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklere ya da yakınlara duyurmaktır. Bu durumun nedenleri olarak en sık belirtilen, ayrımcılığa uğrayan kişilerin nereye başvuracaklarını bilmemeleri olmuştur. Araştırmada, ayrımcılıkla başa çıkmaya çalışmanın hak arama yollarıyla ilgili bilgiyi geliştirdiği, bu bilginin de ayrımcılıkla başa çıkma yollarına başvurmayı kolaylaştırdığı görülmektedir. Ayrımcılığı bildirmeyenlerin, neden bildirmedikleri hakkındaki cevapları arasında, bu durumu önemsiz görenlerin de yüksek oranda olması, özürlü kişilerin bir bölümünün ayrımcılıkla yaşamaya bir biçimde alıştığını göstermektedir. Bu tür durumları bildirmenin bir değişiklik yaratmayacağını düşünenlerin oranı da nereye başvuracağını bilmeyenlerin oranı ile hemen hemen aynıdır. Bürokratik sürecin uzun olmasının ve olumsuz sonuçlardan korkulmasının da önemli bildirmeme nedenleri arasında olduğu görülmüştür. Ayrımcılığı bildirmeme nedeni olarak, ‘diğer’ seçeneği içinde; iletişim sorunu, erişimi sağlayacak gerekli araç gerece sahip olmama, kamu makamlarının erişilebilir olmaması, kolluk güçlerinin umursamaz tavırlarını gösterenler de olmuştur. Bu durumda, özürlü kişilerin sorunlarıyla arkadaşları, yakınları ve derneklerden yardım alarak başa çıkmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır. Hak arama yollarına başvuranların nasıl süreçler yaşadığına bakıldığında başvuranların dörtte birinin hiç yanıt alamadığını belirttiği görülmektedir. Diğer cevabını işaretleyenler arasında, hak arama yolları masraflı olduğu için vazgeçtiğini, haklı olduğu kabul edildiği halde bunun bir değişiklik yaratmadığını belirten olmuştur. Hak arama konusunda destek alma durumuna bakıldığında, özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklerin en sık destek alınan yer olduğu görülmektedir. Özürlülerin hukuki danışmanlık alabileceği kurumsal yapılar olan il ve ilçe insan hakları kurulları ile büyüksehir belediyelerinin özürlü hizmet birimlerinin ‘valilik’, ‘kaymakamlık’ ve ‘belediye’ başlığı altında ifade edildiğini dikkate alarak, destek alan özürlü kişilerin yalnızca %10’unun yasal düzenlemelerle destek vermekle görevlendirilmiş olan kamu kurumlarına başvurduğu söylenebilir. 5.10.2. Ayrımcılıkla BaĢetmeye ĠliĢkin Öneriler Yukarıda sıralanan sonuçlardan hareketle, ayrımcılıkla mücadele alanında şu adımların atılması önerilebilir: 1. Özürlü kişilerin hak arama yollarının önündeki engeller açısından bakıldığında, aslında doğrudan yargı yoluna gitmeyenler açısından bürokratik sürecin zaten basitleştirilmiş olduğunu, il ve ilçe insan hakları kurullarının telefonla, e-posta ile başvuruları kabul ettiği, bu başvuruların Başbakanlık İletişim Merkezi’nde (BİMER) kaydının tutulduğu ve başvuru numarasıyla internet üzerinden sorgulamasının yapılabildiği dikkate alınarak, burada da nasıl nereye başvuracağını bilmemenin bürokratik süreci sorun olarak görmeye yol açtığı düşünülebilir. BİMER’in tutuğu başvuru kayıtlarının kişi ismi saklı tutulacak biçimde, vatandaşlar tarafından sorgulanabilir, rapor alınabilir hale getirilmesi, özürlü kişilerin ve örgütlerinin 159 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması de ayrımcılıkla ilgili sorunlar ve çözüm yolları konusunda farkındalığını artıracak, bu süreçleri takip etmelerini kolaylaştıracaktır. 2. Derneklerin en sık başvurulan adres olması, başvuru yapacağı yeri ve kurumsal işleyişi bilmeme sorununun, ancak özürlü kişilerin ilişki içinde oldukları dernekler ile ilgili kamu kurumlarının işbirliği yapmasıyla çözülebileceğini düşündürmektedir. Özürlü kişilere destek sağlayabilmek üzere dernek elemanlarına ayrımcılığa karşı hak arama yolları eğitimi verilmesi, bu eğitimin il ve ilçe insan hakları kurulları ile ilişki içinde örgütlenmesi, böylece bu örgütler arasındaki iletişimin güçlendirilmesi uygun bir çözüm olarak görülmektedir. 3. Ayrıca, kolluk gücüne ve yargı çalışanlarına buna mukabil farkındalık eğitimi verilmesi gereklidir. 4. Ayrıca, birçok özürlü derneğinin üye olabildiği bir portal üzerinden erişime açılacak bir ayrımcılıkla mücadele veritabanı oluşturularak, tek tek ayrımcılık vakalarına karşı başvurulan yollar ve alınan sonuçlarla ilgili tecrübelerin ortak kullanıma açılmasının sağlanması, ayrımcılıkla mücadele bilgisinin yaygınlaşmasında etkili olabilecek bir yol olarak değerlendirilmelidir. Böyle bir veritabanında, derneklere gelen her bir vaka için, vakanın gerçekleştiği yer, kurum, konu vb detayları ile iletildiği dernek, yapılan başvurular ve alınan sonuçlar gerekli yerlerde tarih de belirtilerek işlenebilir. Bu yapının etkililiğini daha geliştirecek bir ileri adım, özürlülere yönelik faaliyette bulunan derneklerin katıldığı bir Özürlülere Karşı Ayrımcılıkla Mücadele Grubunun veya platformunun kurulması olabilir; insan haklarının korunması alanında görevli kamu makamları (özellikle Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı) ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı bu konuda teşvik edici, yordam bilgisi sağlayıcı ve eğitici roller üstlenebilir. Bu yapı, ayrımcılıkla mücadele veritabanında toplanan verileri yorumlayarak, hem kamuoyunun, hem de başta TBMM olmak üzere insan haklarının korunması ve ayrımcılıkla mücadele ile görevli kamu makamlarının bilgisine periyodik raporlar halinde sunabilir. Bu tür raporlama, farkındalığın yükseltilmesi bakımından olduğu kadar, sorunların çözümünde başvurulabilecek somut ve güncel verilerin, ilgililerin kullanımına sunulması bakımından da işlevsel olabilir. 160 Kaynakça KAYNAKÇA Abu Habib, Lina (1995), “Women and Disability, Don’t Mix!:Double Discrimination and Disabled Women’s Rights”, Gender and Development, 3(2): 49-53. Allen, Daniel (2008), “Criminal injustice”, Learning Disability Practice, vol.11, no.10. 2008. Antonak, R. F. ve Livneh, H. (2000). “Measurement of attitudes towards persons with disabilities”. Disability & Rehabilitation, 22 (5), 211-224. Ataman, Hakan ve Vural, Hasan Sayim (2007), Ayrımcılığa Karşı Uluslararası İnsan Hakları Mevzuatı, İnsan Hakları Gündemi Derneği Yayını, Ankara. Bachman, Sara S.; Vedrani, Drainoni; Mari-Lynn, Mark; Tobias, Carol ve Maisels, Lisa (2006), “Provider Perceptions of Their Capacity to Offer Accessible Health Care for People With Disabilities”, Journal of Disability Policy Studies, 2006; 17; 133. Barış, Mehmet Emin ve Aysel Uslu (2009), “Accessibility for the disabled people to the built environment in Ankara, Turkey” African Journal of Agricultural Research 4 (9), s. 801-814. Barnartt, Sharon N.; Katherine D. Seelman; Gracer, Bonnie (1990). "Policy Issues in Communications Accessibility", Journal of Disability Policy Studies, (1) s.47-63. Barnes, Colin (1998), “The Social Model of Disability: A Sociological Phenomenon Ignored by Sociologists?”, The Disability Reader: Social Science Perspectives, Tom Shakspeare (der.), Continuum International Publishing Group, London. Barnes, Colin; Mercer, Geof; Shakespeare, Tom (1999), Exploring Disability: A Sociological Introduction, Polity Press, Cambridge. th Baron, R. A. & Byrne, D. (2000), Social Psychology, 9 baskı, Allyn & Bacon, Boston. Basow, S. A. (1992), Gender stereotypes and roles, Pacific Groves CA: Brooks/Cole. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, İnsan Haklari Bülteni: İnsan Hakları İhlal İddiası Başvurularına İlişkin Sayısal Veriler, Ağustos 2010, Sayı: 2010/3 , http://www.ihb.gov.tr/dosyagoster.ashx?id=142 (erişim tarihi: 07.09.2009). Batu, Sema; Kırcaali İftar, Gönül; Uzuner, Yıldız (2004), “Özel Gereksinimli Öğrencilerin Kaynaştırıldığı bir Kız Meslek Lisesindeki Öğretmenlerin Kaynaştırmaya İlişkin Görüş ve Önerileri”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 5(2): 33–50. Baybora, Dilek (2006), "Çalışma Hayatında Özürlülere Karşı Ayrımcılık", Sosyal Siyaset Konferansları, 51. Kitap, İstanbul. Bedini, L. A. (2000), “Just sit down so we can talk: Perceived stigma and community recreation pursuits of people with disabilities”, Therapeutic Recreation Journal, First Quarter. Beresford, Peter (1996), “Poverty and Disabled People: Challenging Dominant Debates and Policies”, Disability and Society, 11(4): 553–567. Bodur, Said ve Duduran, Yasemin (2009), “Konya’da engelli çocukların sağlık hizmetlerinden yararlanma ve beklenti durumu”, Genel Tıp Dergisi, 19(4): 169-175. Bowman, J. T. (1987). “Attitudes twoard disabled persons: Social distance and work competence”, Journal of Rehabilitation, January/February/March, 41-44. Brody, Simeon (2006), “Legal threat to government over discrimination by health services” Community Care; 9.14, no. 1640, s.6. Bunch, G. ; Valeo, A. (2004), “Student Attitudes Toward Pers with Disabilities in Inclusive and Special Education Schools”, Disability and Society, 19 (1): 61-76. Burcu, Esra (2002), “Üniversitede Okuyan Özürlü Öğrencilerin Sorunları: Hacettepe Beytepe Kampusü Öğrencileri Örneği”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 19(1): 83–103. 161 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Burcu, Esra (2007), Türkiye’de Özürlü Birey Olma, Temel Sosyolojik Özellikleri ve Sorunları Üzerine Bir Araştırma, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara. Burns, R. C. ve Graefe, A. R. (2007), “Constraints to outdoor recreation: Exploring the effects of disabilities on perception and participation”, Journal of Leisure Research, 39, 1, 156-181. Coco-Ripp, J. A. (2005), “Including people who are deaf in recreation”, Parks & Recreation, February, 26-31. Colella, Adrienne; Varma, Arup (1999), “Disability-Job Fit Stereotypes and the Evolution of Persons with Disabilities at Work”, Journal of Occupational Rehabilitation, 9(2): 79–95. Crudden, A; Sansing, W; Butler, S. (2005), “Overcoming Barriers to Employment: Strategies of Rehabilitation Providers”, Journal of Visual Impairment and Blindness, Vol. 99, No. 6. Çakmak, Naci Münci (2006), Türk Kamu Hukuku Açısından Engellilerin Hukuki Statüsü, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku (İdare Hukuku) Anabilim Dalı Doktora Tezi Ankara. Dalbay, R. Saim, (2009), Özürlü Yakınlarının Özürlülere Yönelik Sosyal Politikalara İlişkin Bilgi, Beklenti ve Memnuniyet Dereceleri (Isparta Örneği), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, Isparta. Darcy, S. ve Daruwalla, P. S. (1999), “The trouble with travel: Poeple with disabilities and tourism”, Social Alternatives, 18, 1, 41-46. Deal, Mark (2007), “Aversive Disabilism: Subtle Prejudice toward Disabled People”, Disability & Society, Vol. 22, No. 1. Deaux, K.; Dane, F. C. & Wrightsman, L. S. (1993), Social psychology in the ‘90s. 6. Baskı, Brooks/ Cole Publishing Company, California. Demir, Ahmet (2007), Avrupa İnsan Hakları Sözlesmesinde ve Türk Hukukunda Ayrımcılık Yasağı, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Konya. Devine, M. A. (2004). “Being a doer instead of a viewer: The role of inclusive contexts in determining social acceptance for people with disabilities”, Journal of Leisure Research, 36, 2, 137-159. Disability Rights Commission for Scotland ve Capability Scotland (2004), Hate Crime Against Disabled People in Scotland: A Survey Report. Url: http://www.leeds.ac.uk/disabilitystudies/archiveuk/DRC/Hate%20Crime%20report.pdf (erişim tarihi: 3.9.2010). Discrimination is ‘routine’ in the criminal justice system, Community Care, 11.20.2008, Issue: 1748, s.9. Dobransky, Kerry ve Hargittai, Eszter (yayımlanıyor). "The Disability Divide in Internet Access and Use", Communication, Information and Society dergisinde yayınlanacak makale. Url: http://digitalinclusion.typepad.com/digital_inclusion/Documentos/dobransky-hargittaidisabilitydivide.pdf (erişim tarihi: 3.9.2010). Dökmen, Zehra Y.; Kışlak, Şennur T. (2004), “Engelli Olan ve Olmayan Üniversite Öğrencilerinin Demografik ve Psikolojik Özellikleri ile Sorunlarının Karşılaştırılması”, Kriz Dergisi, 12(2): 33–47. Drainoni vd. (2006), “Cross-Disability Experiences of Barriers to Health-Care Access” Journal of Disability Policy Studies, Vol. 17, no. 2, s. 101-115. Ellis, Kathryn (2005), “Disability rights in practice: the relationship between human rights and social rights in contemporary social care”, Disability & Society, 20 (7), s.691–704. Eng, Thomas R. vd. (1998), "Access to Health Information and Support: A Public Highway or a Private Road?", The Journal of the American Medical Association, 280 (15), 1371-1375. Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme. Ericson, Kristine I. ve Perlman, Nitza B. (2001), “Knowledge of Terminonolgy and Court Proceedings in Adults with Developmental Disabilities”, Law and Human Behaviour, vol.25, no.5 October. 162 Kaynakça European Union Agency for Fundamental Rights, 2009, EU-MIDIS European Union Minorities and Discrimination Survey Main Results Report, http://fra.europa.eu/fraWebsite/attachments/eumidis_mainreport_conference-edition_en_.pdf , (erişim tarihi: 06.09.2010). Fink, Josef; Alfred Kobsa ve Andreas Nill (1998), "Adaptable and Adaptive Information Provision for All Users, Including Disabled and Elderly People", New Review of Hypermedia and Multimedia, (4) s.163188. Foster, Deborah (2007), “Legal obligation or personal lottery?: Employee experiences of disability and the negotiation of adjustments in the public sector workplace”, Work Employment Society; 21; 67. Fowles, Tony ve Wilson, David (2009), “Penal Policy File No.121 April-May 2009”, The Howard Journal, vol. 48, no.4, September, s.414. Glyn Jones ve Talbot, Jenny (2010), “Editorial No One Knows: The bewildering passage of offenders with learning disability and learning difficulty through the criminal justice system”, Criminal Behaviour and Mental Health, 20: 1-7. Goode, Jackie (2007), “ ‘Managing’ Disability: Early Experiences of University Students with Disabilities”, Disability and Society, 22(1): 35–48. Phyllis A., Gordon, P. A., Chiriboga Tantillo, J., Feldman,D. & Kristin Perrone, K. (2004).“Attitudes regarding interpersonal relationships with persons with mental illness and mental retardation” Journal of Rehabilitation, 70 (1), 50-56. Gözün, Özlem; Yıkmış, Ahmet (2004), “Öğretmen Adaylarının Kaynaştırma Konusunda Bilgilendirilmelerinin Kaynaştırmaya Yönelik Tutumların Değişimindeki Etkililiği”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 5 (2): 65–77. Greater needs, limited Access, Bull World Health Organ, (2009); 87: 252-253. Greifinger, Robert B. (2006), “Disabled Prisoners and ‘Reasonable Accomodation’”, Criminal Justice Ethics, Jan 1. Gül, İdil Işıl (2006), Fiziksel Engellilerin Uluslararası Hukukta Korunması ve Uluslararası Standartların İç Hukuka Yansıması, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul. Gül, İdil Işıl (2008a), “Bir Hak Mücadelesi Alanı Olarak Engellilik ve Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”, Öz-Veri 5(2). Gül, İdil Işıl (2008b), “Engelliliğe Dayalı Ayrımcılık”, Birikim, 229, s.45-52. Güler, Esma Kilimcioğlu (2005), Tıbbi Ortamların ve İlişkilerin Engelli Kişilere Uygunluğunun Etik Yönden Değerlendirilmesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı, Adana. Hana, William John; Rogovsky, Betsy (1991), “Women with Disabilities: Two Handicaps Plus”, Disability, Handicap and Society, 6(1): 49–63. Harlan Hann (1996), “Antidiscrimination Laws and Social Research on Disability: The Minorty Group Perspective”, Behavioral Science and the Law, vol.14, 41-59. Harrington, James C. (1999), “Pencils Within Reach and a Walkman or Two : Making a Secret Ballot Available to Voters Who Are Blind or Have Other Disabilities”, Texas Forum on Civil Liberties & Civil Rights, vol.4:87-104. Hendriks, Aart (2007), “UN Convention on the Rights of Persons with Disabilities”, European Journal of Health Law, Nov, Vol. 14 Issue 3, s. 273-298. Hogg, M. A. ve Vaughan, G. M. (2007), Sosyal psikoloji, (çev. İ. Yıldız ve A. Gelmez), Ütopya, Ankara. Holland, M. K. (1974), Psychology: An introduction to human behavior,D. L. Heath Company, Los Angeles. 163 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Holloway, Susan (2001), “The Experience of Higher Education from the Perspective of Disabled Students”, Disability and Society, 16(4): 597–615. Hunt, Paul ve Mesquita, Judith, (2006), Mental Disabilities and the Human Right to the Highest Attainable Standart of Health1”, Human Rights Quarterly, 28.2, s. 332-356. Hunter, Caroline vd. (2007), Disabled people’s experiences of antisocial behaviour and harassment in social housing: a critical review, Centre for Education Research and Social Inclusion. Url: http://www.leeds.ac.uk/disability-studies/archiveuk/hodge/ASBO%20Final%20Report.pdf (Erişim tarihi: 3.9.2010). Hwang, Karen; Johnston, Mark; Tulsky, David; Dyson-Hudson, Trevor ve Komaroff, Eugene (2009), Journal of Disability Policy Studies, 20; 28. Illingworth, Paul (2009), “A model for prison change: combating discrimination”, Ethnicity and Inequalities in Helath and Social Care, vol.2, Issue 3 October. Imrie, Rob ve Kumar, Marion (1998). “Focusing on Disability and Access in the Built Environment” Disability & Society, 13(3), s. 357 – 374. International Disability Rights Monitor (2007), IDRM Regional Report of Europe. İlter, Erem (2007), “İnsan Hakları Açısından Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesine Genel Bir Bakış”, ÖzVeri 4(1): 965-978. Jusuf, Sibel (2007), Özel Gereksinimli Bireye Sahip Ailelerin Yasalarla Belirlenen Haklara Yönelik Bilgi ve Önem Düzeyine İlişkin Görüslerinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi. Kağıtçıbaşı, Ç. (2008), Günümüzde insan ve insanlar: Sosyal psikolojiye giriş, 11. basım. Evrim Yayınevi, İstanbul. Kanter, Arlene S. (2007), “The Promise and Challenge of the United Nations Convention on the Rights of Persons with Disabilities”, Syracuse Journal of International Law and Commerce (34) s.287. Karasar, N. (1984), Bilimsel Araştırma Yöntemi-Kavramlar,İlkeler,Teknikler, Hacettepe-Taş Kitapçılık Ltd.Şti., Ankara. Kayess, Rosemary and Phillip French (2008), “Out of Darkness into Light? Introducing the Convention on the rights of Persons with Disabilities, Human Rights Law Review, (8)1. Kayess, Rosemary ve Phillip, French (2007), “The United Nations Convention on the Rights of Persons with Disabilities: New Era or False Dawn?”, Syracuse Journal of International Law and Commerce, (34), s.563. Kessell, John; Wingenbach, Gary J. ve Lawyer, David “Relationships between Special Education Confidence, Knowledge, and Selected Demographics for Agricultural Education Student Teachers”, Journal of Agricultural Education, 2009, v50, n2 s.53-63. Kilbury, R. F.; Benshoff, J. J. & Rubin, S. E. (1992), “The interaction of legislation, public attitudes and Access to opportunities for persons with disabilities”, Journal of Rehabilition, Oct/Nov/Dec, 6-9. Kitchin, Rob; Shirlow, Peter; Shuttleworth, Ian (1998), “On the Margins: Disabled People’ s Experience of Employment in Donegal, West Ireland”, Disability & Society, Vol. 13, No. 5. Kurt, Mehmet (2006), Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının Sorunları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Kurz, Ingrid ve Mikulasek, Brigitta (2004), "Television as a Source of Information for the Deaf and Hearing Impaired: Captions and Sign Language on Austrian TV", Meta : journal des traducteurs / Meta: Translators' Journal, 49 (1), s. 81-88. Lawson, Anna (2007), “The United Nations Convention on the Rights of Persons with Disabilities: New Era or False Dawn?”, Syracuse Journal of International Law and Commerce, (34). Lawson, Anna (2008), “People with Disabilities Impairments or Conditions, Reasonable Accommodation and the Convention on the Rights of Persons with Disabilities”, Law in Context (26). 164 Kaynakça Lieberman, L. ve Stuart, M. (2002), Self-determined recreational and leisure choices of individuals with deaf-blindness. Journal of Visual Impairment & Blindness, October, 724-735. Marks the Spot, Learning Disability Today, July 2009. McCormick, B. (2000), People with disabilities: National survey of recreation and the environment. Bloomington, IN: National Center on Accessibility, Indiana Univeristy-Bloomington. www.ncaonline.org (erişim tarihi: 29.06.2010). Mégret, Frédéric (2008), “The Disabilities Convention: Towards a Holistic Concept of Rights”, The International Journal of Human Rights, 12(2), s. 261-278. Moore, Nick (2000), The Information Needs of Visually Impaired People: A review of research for the RNIB, 2000, Acumen. Url: http://www.leeds.ac.uk/disabilitystudies/archiveuk/moore%20nick/rnib%20report.pdf (erişim tarihi: 3.9.2010). N.O.D./Harris Survey (2000). Key findings: 2000 N.O.D./Harris Survey of American with disabilities. http://www.nod.org/index.cfm?fuseaction=Feature.showFeature&FeatureID=862 New Zealand Office for Disability Issues (2006), Going Beyond Compliance: Survey Report. Url: http://www.odi.govt.nz/resources/publications/going-beyond-compliance/index.html (erişim tarihi: 3.9.2010). O’Connor, Neil (2004), “Down with discrimination”, Nursing Older People, October vol.16, no.7. O’Hara, Brett (2004), “Twice Penalized: Employment Discrimination against Women with Disabilities”, Journal of Disability Policy Studies, vol. 15, No. 1. Oliver, Michael (1999), The Politics of Disablement: A Sociological Approach, St. Martin’s Press, New York. Oliver, Mike (1983), “The politics of disability”, Disability Alliance yıllık genel toplantısında sunulmuş tebliğ, 15 Nisan 1983. http://www.leeds.ac.uk/disability-studies/archiveuk/Oliver/dis%20alliance.pdf (erişim tarihi:3.9.2010). Oran, Bayram (2007), Engellilerin Siyasi Yaşama Katılımı: Ankara Örneği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı. Oyez, Oyez; Koenig, Heidi “The Americans with Disabilities Act: Who Isn’t Covered?” Public Administration Review, vol. 58, No.6, s. 471-473. ÖSYM, www.osym.gov.tr. Parker, Camilla ve Clements, Luke (2008), “The UN Convention on the Rights of Persons with Disabilities: a New Right to Independent Living”, European Human Rights Law Review, s.508. Perlin, Michael L. ve Dlugacz, Henry A. (2009), “‘‘It’s Doom Alone That Counts’’: Can International Human Rights Law Be An Effective Source of Rights in Correctional Conditions Litigation?” Behavioral Sciences and the Law, 27: 675–694 Published online in Wiley InterScience (www.interscience.wiley.com) DOI: 10.1002/bsl.895 Posalie, Boone ve Smith, Patricia (1981), “How Much Do Black Parents with Exceptional Children Really Know About P.L. 94-142 and It’s Significance for Them: A Survey”. Purdam, Kingsley; Afkhami, Reza; Olsen, Wendy; Thornton, Patricia (2008),“Disability in the UK: Measuring Equality”, Disability & Society, Vol. 23, No. 1. Quinn, Gerard; Degener, Theresia vd. (2002), Human Rights and Disability: The current use and future potential of United Nations human rights instruments in the context of disability, OHCHR, Birleşmiş Milletler Yayını, New York ve Cenevre. Read, Jim ve Baker, Sue (1996), Not Just Sticks & Stones: A Survey of the Stigma, Taboos and Discrimination Experienced by People with Mental Health Problems, 1996, Mental Health Charity. Url: http://www.leeds.ac.uk/disability-studies/archiveuk/MIND/MIND.pdf (erişim tarihi: 3.9.2010). 165 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Redley, Marcus, (2008), “Citizens with learning disability and the right to vote” Disability & Society, vol. 23, no.4, June, 375-384. Sayce, Liz (2003), “Beyond Good Intentions: Making Anti-discrimination Strategies Work”, Disability & Society, 18(5). Schrinder, Kay; Ochs, Lisa A.; Shields, Todd G. (1997), “The Last Suffrage Movement: Voting Rights for Persons with Cognitive and Emotional Disabilities”, The Journal of Federalism 27:3 (Summer)75-96. Shakespeare, Tom (2010), “The Cruel Toll of Disability Hate Crime”, The Guardian, 12.3.2010. Url: http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2010/mar/12/disability-hate-crime-david-askew (erişim tarihi: 3.9.2010). Sheldon, Alison (2001), Disabled people and communication systems in the twenty first century, Leeds. Shier, Michael; Graham, John R.; Marion E. Jones, (2009), “Barriers to Employment as Experienced by Disabled People: A Qualitative Analysis in Calgary and Regina, Canada”, Disability & Society,Vol. 24, No. 1. Snow, Tamsin (2006), “Damning report shows unequal care for people with disabilities”, Nursing Standard, September 20, vol.21. no.2. Sowney, Margaret ve Barr, Owen (2004), “Equity of Acces to Health Care for People with Learning Disabilities: A concept analysis”, Journal of Learning Disabilities, 8; 247-265. Stanley, Paul (2000), “Student with Disabilities in Higher Education: A Review of the Literature”, Collage Student Journal, 34 (2). Stodolska, M. (2005), “Implications of conditioned attitude model of individual discriminatory behavior for discriminatory behavior for discrimation in leisure settings”, Leisure Sciences, 27, 59-74. Sütlaş, Mustafa (2008), “Engelsiz bir Medya için Medya Engellilere Açılmalı”, Bianet Bağımsız Haber Portalı, 14.10.2008. Url: http://bianet.org/bianet/toplum/110192-engelsiz-bir-medya-icin-medyaengellilere-acilmali (erişim tarihi: 3.9.2010). Swain John; French, Sally (2000), “Towards an Affirmation Model of Disability”, Disability & Society, 15(4),. 569–582. T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı (2005), II. Özürlüler Şurası: Yerel Yönetimler ve Özürlüler, Ankara. T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, (2005) II. Özürlüler Şurası, Yerel Yönetimler ve Özürlüler, Komisyon Raporları ve Genel Kurul Görüşmeleri, 26–28 Eylül 2005, Ankara. Taub, Diane E.; McLorg, Penelope A.; Bartnick, April K. (2009), “Physical and Social Barriers to Social Relationships: Voices of Rural Disabled Women in the USA”, Disability & Society, vol. 24, no. 2. Tilley, Christine M. (1998), “Health Care for Women with Physical Disabilities: Literature Review and Theory” Sexuality and Disability, vol. 16, no.2, 87-102. Tinklin, T. ; Hall, J. (1999), “Getting Round Obstacles: Disabled Students’ Experiences in Higher Education in Scotland”, Studies in Higher Education,vol. 24. Treloar, Linda L. (1999), “People with Disabilities – the Same, but Different: Impliactions for Health Care Practice”, J. Trancult Nurs, 10; 358-364. Trenberth, L. (2005), “The role, nature and purpose of leisure and its contribution to individual development and well-being” British Journal of Guidance & Counselling, 33, 1, 1-6. Tufan, İsmail ve Arun, Özgür (2006), Türkiye Özürlüler Araştırması İkincil Analizi, Ankara. Tufan, İsmail; Arun, Özgüt (2006), Türkiye Özürlüler Araştırması2002 İleri Analizi, http://www.ozida.org. Turgut, Mehmet,“Sultanbeyli Ölçeğinde Özürlülük ve Yoksulluk”, http://www.ibb.gov.tr/sites/sdb/Documents/isom/ayin_makalesi.pdf (İstanbul Büyükşehir Belediyesi). 166 Kaynakça Türkiye Sakatlar Derneği, “Ayrımcılığın İzahı Olmaz”, http://www.tsd.org.tr/ayrimciligin-izahi-olmaz– 6007. Valk, Lantman-de vd. (2007), “Developing health indicators for people with intellectual disabilities. The method of Pomona project”, Journal of Intellectual Disability Research, vol. 51, part 6, s.427-434. Wamala, S., Boström, G. & Nyqvist, K. (2007), “Perceived discrimination and psychological distress in Sweeden”, The British Journal of Psychiatry, 190, 75-76. Ward, Andrew; Baker, Paul M.A. ve Moon, Nathan W. (2009), “Ensuring the Enfranchisment of People With Disabilites”, Journal of Disability Policy Studies; 20; 79-92. Weber, Mark C. (2007), Disability Harassment, NYU Press, New York. Wehbi, Samantha; El-Lahib, Y. (2007), “The Employment Situation of People with Disabilities in Lebanon: Challenges and Opportunities”, Disability & Society, Vol. 22, No. 4. Welham, Jason (2005), “The Impact of Information Technology on People with Disabilities”, New Zealand Ministry of Economic Development Web Archive. Url: http://www.med.govt.nz/templates/MultipageDocumentTOC_16733.aspx# (erişim tarihi: 3.9.2010). 167 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması EK 1- FAKTÖR ANALĠZĠ SONUÇLARI Tablo 1. Ġstihdam Ölçeğine Ait Faktör Analizi Sonuçları Madde no 32 31 34 30 33 36 29 35 Eigen değeri Açıklanan varyans (%) Faktör 1 .74 .69 .63 .62 .60 .58 .53 .49 3.04 37.95 Tablo 2. Eğitim Ölçeğine Ait Faktör Analizi Sonuçları Madde no 43 46 45 44 42 47 48 41 40 Eigen değeri Açıklanan varyans (%) Faktör 1 .76 .72 .68 .66 .65 .59 .51 .48 .34 3.37 37.38 Tablo 3. Sağlık Ölçeğine Ait Faktör Analizi Sonuçları Madde no 51 50 53 52 54 Eigen değeri Açıklanan varyans (%) Faktör 1 .80 .71 .64 .61 .50 2.19 43.72 Tablo 4. BoĢ Zaman ve Dinlenme Faaliyetlerine Katılım Ölçeğine Ait Faktör Analizi Sonuçları Madde no 59 60 57 58 Eigen değeri Açıklanan varyans (%) 168 Faktör 1 .77 .68 .66 .48 1.72 42.96 Tablo 5. Bağımsız YaĢama ve Topluma Tam Katılım Ölçeğine Ait Faktör Analizi Sonuçları Faktör 1 Faktör 2 Madde no 66 67 65 64 63 62 68 Eigen değeri Açıklanan varyans (%) .86 .74 .63 .52 2.02 28.8 .34 .49 .63 .54 .41 1.25 17.89 Tablo 6. Adalete Katılım Ölçeğine Ait Faktör Analizi Sonuçları Madde no 80 81 79 Eigen değeri Açıklanan varyans (%) Faktör 1 .76 .60 .47 1.15 38.44 Tablo 7. Siyasete Katılım Ölçeğine Ait Faktör Analizi Sonuçları Madde no 73 72 74 75 Eigen değeri Açıklanan varyans (%) Faktör 1 .68 .48 .48 .37 1.04 26.01 Tablo 8. Bilgiye EriĢim Ölçeğine Ait Faktör Analizi Sonuçları Madde no 85 84 86 83 Eigen değeri Açıklanan varyans (%) Faktör 1 .83 .76 .75 .64 2.23 55.70 169 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Ek-2 ARAġTIRMADA ANKETÖR OLARAK GÖREV YAPANLAR 170 1 ÖZDEN SÖNMEZ 34 GÖKSUN BAYRAKTAR 2 AYŞE MEMİŞ 35 EBRU DALGAKIRAN 3 BİLGE SÜRÜN 36 SEMA DEDE 4 CEREN SEDEF 37 LEVENT SAYIN 5 CEYDA ERDEN 38 ADİL ÇAMUR 6 DENİZ ALİOĞLU 39 MEHMET FİKRET DÖNMEZ 7 EZGİ AYYILDIZ 40 ERHAN ÇETİN 8 LEVENT COŞKUN 41 FERHAT İSPİROĞLU 9 ÖZDEN SÖNMEZ 42 GÜLFERAH BOZKAYA 10 SEDA ÖZCAN 43 SEVİM GÖK 11 ÖZGÜR YILDIZ 44 SEYHAN BOYNUEĞRİ 12 EBRU SAADET ERTEM 45 SİBEL GÖK 13 SERPİL GÜNGÖRMEZ 46 NUR AYŞE BAYKAN 14 MEHMET ALİ BAŞ 47 MURAT COŞKUNER 15 ONUR DURUKAL 48 MAKBULE ŞİRİNER ÖNVER 16 EZGİ ÖZTÜRK 49 SERKAN CURA 17 SERHAT ÖZGÖKÇELER 50 TARIK CAN 18 BERNA AYDIN 51 GONCA GÜNGÖR 19 A.YILMAZ AKBULUT 52 ELİF KARATEPE 20 HİLAL YILDIRIR KESER 53 OSMAN GEYİK 21 TANJU ÇOLAKOĞLU 54 EFE YAMAKOĞLU 22 EBRU KANYILMAZ POLAT 55 İLKNUR UNCUOĞLU 23 MURAT ŞAHİN 56 ARDA YÜCEYILMAZ 24 MEHMET SİNAY 57 FATMA YONCA 25 SAVAŞ AKTUR 58 BENAZİR SIRMASAÇ 26 ZÜBEYİR YILDIRIM 59 NURSEL AKSU 27 AYŞENUR MERCAN 60 TEKİN AVANER 28 FERDA NAKIBOĞLU 61 MEHMET MATARACI 29 GÜLDEM KERİMOĞLU 62 YUSUF ÇUHACI 30 ÖMER YILMAZ 63 CEREN BARAN 31 ÖZGE ARPACIOĞLU 64 BESTE BAL 32 SEVİL DURUGÖL 65 FATİH YÜKSEL 33 HÜLYA ŞAHİN COMMUNICATION WITH THE POLLSTERS: ZÜLFÜYE GÜRÜNLÜ EK-3 ANKETLERĠN GERÇEKLEġTĠRĠLDĠĞĠ ĠL, ĠLÇE VE DERNEKLERĠN LĠSTESĠ İL İLÇE DERNEK ADI Aydın Nazilli NAZİLLİ ORTOPEDİK VE SPASTİK ENGELLİLER DERNEĞİ Aydın Didim DİDİM VE YÖRESİ ENGELLİLER DERNEĞİ Aydın Kuşadası KUŞADASI ÖZÜRLÜLER KORUMA DERNEĞİ Aydın Umurlu UMURLU ENGELLİLER VE REHABİLİTASYON DERNEĞİ Aydın Çine ÇİNE ENGELLİLER KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Aydın Koçarlı KOÇARLI ÖZÜRLÜ HAKLARI VE ÖZÜRLÜLERİ DESTEKLEME DERNEĞİ Zonguldak Gökçebey GÖKÇEBEY BEDENSEL ÖZÜRLÜLER YARDIMLAŞMA VE KORUMA DERNEĞİ Zonguldak Ereğli KARADENİZ EREĞLİ FİZİKSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Sakarya Hendek HENDEK TÜM ENGELLİLER DERNEĞİ Sakarya Geyve GEYVE ENGELLİLER KÜLTÜR DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ Sakarya Adapazarı ALTI NOKTA KÖRLER DERNEĞİ Sakarya Serdivan SERDİVAN ENGELLİLER DERNEĞİ Sakarya Arifiye ARİFİYE ENGELLİLERİ VE AİLELERİ YARDIMLAŞMA DERNEĞİ Muğla Merkez Muğla Milas MUĞLA ENGELLİLER DERNEĞİ MİLAS ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLARI KORUMA OKULLARI YAPTIRMA VE YAŞATMA DERNEĞİ Muğla Ortaca Muğla Marmaris ORTACA ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ ÇOCUKLARI KORUMA VE YAŞATMA DERNEĞİ ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ EĞİTİLEBİLİR VE ÖĞRETİLEBİLİR ÇOCUKLARI KORUMA VE EĞİTİMLERİNİ SAĞLAMA DERNEĞİ Muğla Bodrum BODRUM ENGELLİLER DERNEĞİ Muğla Fethiye FETHİYE ZİHİNSEL ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ Manisa Alaşehir ALAŞEHİR ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ Manisa Turgutlu TURGUTLU BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Manisa Kula ORTAPETİK SPASTİK VE ÖZÜRLÜ ÇOCUKLARI KORUMA VE YARDIM DERNEĞİ Manisa Salihli ENGELLİ AİLELERİ EĞİTİM, KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ (ENAD)SALİHLİ ŞUBESİ Manisa Merkez MANİSA BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Manisa Merkez MANİSA ZİHİNSEL ENGELLİLERİ KORUMA DERNEĞİ Manisa Soma SOMA SPASTİK ÇOCUKLAR DERNEĞİ Adana Tufanbeyli TUFANBEYLİ İLÇESİ ENGELLİLER VE ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ Adana Yüreğir ÇUKUROVA İŞİTME VE KONUŞMA ENGELLİLER DERNEĞİ Adana Seyhan ENGELLİ BİREYLERE İŞ VE MESLEK EDİNDİRME DERNEĞİ Adana Seyhan KAMUDA ÇALIŞAN ENGELLİLER DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ Adana Seyhan GÖRMEYENLER KÜLTÜR VE BİRLEŞME DERNEĞİ Adana Seyhan KULAĞIM OLUR MUSUN İŞİTME ENGELLİLER VE AİLELERİ DERNEĞİ Adana Seyhan GÖRME ÖZÜRLÜLERİ KALKINDIRMA DERNEĞİ Adana Seyhan ÇUKUROVA ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ Adana Seyhan ALTI NOKTA KÖRLER DERNEĞİ Ankara Çankaya GÖRMEYENLER KÜLTÜR VE BİRLEŞME DERNEĞİ Ankara Ulus KAMU YARARINA ÇALIŞAN GÖRMEYENLERİ KORUMA DERNEĞİ Ankara Ulus TÜRKİYE KÖRLER TOPLUM DERNEĞİ Ankara Çankaya KAMUDA ÇALIŞAN ENGELLİLER DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ GENEL MERKEZİ Ankara Etimesgut TÜM ENGELLİLER VE AİLELERİ YARDIMLAŞMA DERNEĞİ Ankara Sincan SİNCAN ÖZÜRLÜ VE AİLELERİ DAYANIŞMA DERNEĞİ 171 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması Ankara Sincan Ankara Sincan GÖRMEYENLER KÜLTÜR VE BİRLEŞME DERNEĞİ ÖZÜRLÜLER VE AİLELERİ SOSYAL YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA EĞİTİM VE REHABİLİTASYON DERNEĞİ Ankara Kızılay UYGAR GÖRME ENGELLİLERİ KORUMA DERNEĞİ Ankara Altındağ ANADOLU TÜM ENGELLİLER KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Ankara Elmadağ ELMADAĞ ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ Ankara Kızılcahamam ENGELLİ AİLELERİ EĞİTİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Ankara Şerefli koçhisar ÖZBİR ÖZÜRLÜLER KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Ankara Çankaya ENAD-ENGELLİ AİLLERİ EĞİTİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Ankara Çankaya EVRENSEL GÖRME ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ Ankara Çankaya ÖZÜRLÜLER KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Ankara Çankaya AKİF GÖRME ENGELLİLER DERNEĞİ Ankara Çankaya ANADOLU ENGELLİLER BİRLİĞİ DERNEĞİ Ankara Çankaya ANKARA İŞİTME ENGELLİLER DERNEĞİ Ankara Çankaya ANKARA OTİSTİK BİREYLER DERNEĞİ Ankara Çankaya ORTADOĞU İŞİTME ENGELLİLER EĞİTİM DERNEĞİ Ankara Çankaya BAŞKENT İŞİTME ENGELLİLER GENÇLİK VE SPOR EĞİTİM DERNEĞİ Ankara Keçiören ALTINPARK ENGELLİ EĞİTİM VE AİLELERİ DAYANIŞMA DERNEĞİ Ankara Yenimahalle GÖRME ÖZÜRLÜLER EVRENSEL HUKUKÇULAR DERNEĞİ Ankara Çankaya ALTI NOKTA KÖRLER DERNEĞİ GENEL MERKEZİ Kahramanmaraş Merkez ENGELLİLER DERNEĞİ GENEL MERKEZİ Kahramanmaraş Pazarcık PAZARCIK ENGELLİLER KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Şanlıurfa Merkez ŞANLI URFA BEDENSEL ENGELLİER DERNEĞİ Şanlıurfa Siverek BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ SİVEREK ŞUBESİ Şanlıurfa Ceylanpınar BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ CEYLANPINAR ŞUBESİ Şanlıurfa Merkez ŞANLIURFA ORTOPEDİK ENGELLİLER DERNEĞİ Ankara Çankaya GÖRMEYEYENLER KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Balıkesir Ayvalık/Altınova BİRLİK ORTOPEDİK ENGELLİLER DERNEĞİ Balıkesir Edremit EDREMİT KÖRFEZİ BEDENSEL ENGELLİLER EĞİTİM VE REHABİLİTASYON DERNEĞİ Balıkesir Ayvalık ZİHİNSEL ÖZÜRLÜLERİ KORUMA VE EĞİTME DERNEĞİ Balıkesir Merkez ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLARI KORUMA DERNEĞİ Balıkesir Ayvalık AYVALIK İŞİTME ENGELLİLER DERNEĞİ Gaziantep Şahinbey ALTI NOKTA KÖRLER DERNEĞİ Gaziantep Şahinbey GAZİANTEP BEDENSEL ENGELLİLER SPOR KULÜBÜ DERNEĞİ Gaziantep Şahinbey TÜRKİYE GÖRME ENGELLİLER DERNEĞİ Gaziantep Şahinbey BEYAZ BASTON GÖRMEYENLER DERNEĞİ Kocaeli İzmit ALTI NOKTA KÖRLER DERNEĞİ Kocaeli İzmit GÖRSEM (GÖRME ENGELLİLER DAYANIŞMA DERNEĞİ ) KOCAELİ ŞUBESİ Kocaeli İzmit İZMİT ZİHİNSEL ENGELLİLER BECERİ GELİŞTİRME DERNEĞİ Kocaeli Gebze GEBZE ENGELLİLER DERNEĞİ Kocaeli Gölcük GÖLCÜK ENGELLİLERLE DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ Kocaeli İzmit KOCAELİ SPASTİK ÇOCUKLAR DERNEĞİ Kocaeli Merkez ALTI NOKTA KÖRLER DERNEĞİ Kocaeli Merkez ÇAĞDAŞ ENGELLİLER DERNEĞİ Eskişehir Merkez GÖRSEM (GÖRME ENGELLİLER DAYANIŞMA DERNEĞİ ) ESKİŞEHİR ŞUBESİ Diyarbakır Merkez SURKENT İŞİTME ENGELLİLER DERNEĞİ 172 Diyarbakır Bismil BİSMİL BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Diyarbakır Yenişehir BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ-DİYARBAKIR ŞUBESİ Diyarbakır Yenişehir DİYARBAKIR BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Diyarbakır Merkez DİYARBAKIR BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Bursa Osmangazi SPASTİK ENGELLİ REHABİLİTASYON DERNEĞİ Bursa Gemlik BURSA ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLARI KORUMA DERNEĞİ Bursa Osmangazi BURSA OTİSTİK ÇOCUKLAR EĞİTİM VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Bursa Osmangazi DUYUM İŞİTME ENGELLİLER EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ Bursa Osmangazi ZİHİNSEL VE RUHSAL ENGELLİLER EĞİTİM KÜLTÜR YARDIMLAŞMA VE D Bursa Osmangazi DR. AYTEN BOZKAYA SPASTİK ÇOCUKLAR DERNEĞİ Bursa İnegöl İNEGÖL ENGELLİLER DERNEĞİ Bursa Kestel KESTEL ENGELLİLER DERNEĞİ Bursa Yenişehir YENİŞEHİR ZİHİNSEL VE BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Bursa Mustafa Kemal Paşa ENGELLİLER DERNEĞİ Bursa Karacabey FİZİKSEL ENGELLİLER EĞİTİM VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Samsun Merkez TÜRKİYE SAKATLAR DERNEĞİ SAMSUN ŞUBESİ Samsun Çarşamba ÇARŞAMBA BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Samsun Bafra BAFRA ORTOPEDİK ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ GENEL MERKEZİ Kayseri Melikgazi ENGELLİLER VE AİLELERİ DERNEĞİ GENEL MERKEZİ Kayseri Kocasinan ZİHİNSEL ENGELLİLERİN EĞİTİMİ REHABİLİTASYONU VE İSTİHDAMI DERNEĞİ Kayseri Develi DEVELİ ENGELLİLER DERNEĞİ Kayseri Yahyalı BEDENSEL VE ZİHİNSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Çanakkale Merkez BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Çanakkale Merkez TÜRKİYE GÖRME ENGELLİLER DERNEĞİ Çanakkale Gelibolu GELİBOLU TÜM ÖZÜRLÜLER YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Çanakkale Biga BİGA ENGELLİLER DERNEĞİ İstanbul Mecidiyeköy İŞİTME ENGELLİLER DERNEĞİ FEDERASYONU İstanbul Bakırköy GÖRME ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ İstanbul Bakırköy BAKIRKÖY ZİHİNSEL ENGELLİLER DERNEĞİ İstanbul Bakırköy-Ataköy İŞİTME ENGELLİLER VE AİLELERİ DERNEĞİ İstanbul Gaziosmanpaşa GAZİOSMANPAŞA TÜM ENGELLİLER DERNEĞİ İstanbul Kasımpaşa SEV-SAY ENGELLİLER DERNEĞİ İstanbul Şişli PARILTI GÖRMEYEN ÇOCUKLARA DESTEK DERNEĞİ İstanbul Şişli ALTI NOKTA KÖRLER DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBASİ İstanbul Şişli BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ ŞİŞLİ ŞUBESİ İstanbul Şişli ŞİŞLİ CAN ZİHİNSEL ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ İstanbul Şişli POZİTİF ÖZÜRLÜLER EĞİTİM DERNEĞİ İstanbul Esenler ESENLER ORTOPEDİK ENGELLİLER DERNEĞİ İstanbul Ataşehir GÖRMEZLERİ TOPLUMA KAZANDIRMA VE MÜZİSYENLER DERNEĞİ İstanbul Ataşehir SEVGİ SELİ ENGELLİLER DERNEĞİ İstanbul Kadıköy TÜRKİYE GÖRME ENGELLİLER DERNEĞİ İstanbul Pendik PENDİK FİZİKSEL VE ZİHİNSEL ENGELLİLER YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ İstanbul Kartal GÖRME ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ (GÖZDER) İstanbul Maltepe BAHADIR ERDOĞDU ENGELLİLER REHABİLİTASYON MERKEZİ İstanbul Maltepe MALTEPE BEDENSEL ENGELLİLERLE DAYANIŞMA DERNEĞİ 173 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması İstanbul Mecidiyeköy İSTANBUL TÜM ENGELLİLER DERNEĞİ İstanbul Ümraniye ÜMRANİYE GÖRME ENGELLİLER EĞİTİM VE DESTEKLEME DERNEĞİ İstanbul Sancakepe SANCAKTEPE ENGELLİLER DERNEĞİ Mersin Tarsus GÖRME ÖZÜRLÜLER BİRLEŞTİRME VE KALKINDIRMA DERNEĞİ TARSUS ŞUBESİ Mersin Akdeniz TÜRKİYE GÖRME ENGELLİLER DERNEĞİ MERSİN ŞUBESİ Mersin Akdeniz ENAD ENGELLİ AİLELERİ EĞİTİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ-MERSİN ŞUBESİ Mersin Akdeniz GÖRME ÖZÜRLÜLERİ BİRLEŞTİRME VE KALKINDIRMA DERNEĞİ GENEL MERKEZİ Mersin Akdeniz TÜM ENGELLİLER SPOR KLÜBÜ DERNEĞİ Mersin Erdemli ERDEMLİ ENGELLİLER DERNEĞİ İzmir Konak KAMU YARARINA ÇALIŞAN GÖRMEYENLERİ KORUMA DERNEĞİ GENEL MERKEZİ İzmir Konak ANADOLU ENGELLİLER BİRLİĞİ DERNEĞİ İzmir Konak BEDENSEL ENGELLİLER YAŞAM DERNEĞİ İzmir Konak OTİSTİK ÇOCUKLARI KORUMA VE YÖNLENDİRME DERNEĞİ İzmir Konak TÜRKİYE GÖRME ÖZÜRLÜLER KİTAPLIĞI DERNEĞİ İzmir Konak ENGELLİ GENÇ VE KADINLARI DESTEKLEME VE EĞİTİM DERNEĞİ İzmir Konak GÖRMEYENLER KÜLTÜR VE BİRLEŞME DERNEĞİ İzmir Konak BEYAZ BASTON GÖRMEYENLER DERNEĞİ İzmir Konak KAMU YARARINA ÇALIŞAN ÇAĞDAŞ GÖRMEYENLER DERNEĞİ İzmir Konak ZİHİNSEL ENGELLİLERİ GELİŞTİRME VE KORUMA DERNEĞİ İzmir Konak İZMİR GÖRMEYENLERİ KORUMA EĞİTİM VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ İzmir Ödemiş ÖDEMİŞ ZİHİNSEL VE BEDENSEL ENGELLİLER YARDIM DERNEĞİ İzmir Narlıdere NARLIDERE ZİHİNSEL ÖZÜRLÜLERİ KORUMA VE DESTEKLEME DERNEĞİ İzmir Aliağa ALİAĞA ENGELLİLER VE RAHABİLİTASYON DERNEĞİ İzmir Gaziemir DÜNYA ENGELLİLER DERNEĞİ İzmir Bornova ÇAĞDAŞ ÖZÜRLÜLER YAŞAM DERNEĞİ İzmir Kemalpaşa ÇAĞDAŞ ÖZÜRLÜLER YAŞAM DERNEĞİ / KEMALPAŞA ŞUBESİ İzmir Dikili DİKİLİ ENGELLİLER DAYANIŞMA DERNEĞİ İzmir Bergama BERGAMA SPASTİK ENGELLİ ÇOCUKLAR VE ERİŞKİNLER DERNEĞİ İzmir Çiğli TÜM ENGELLİLER İÇİN ENGELSİZ BİR DÜNYA DERNEĞİ İzmir Buca BUCA ENGELLİLER DERNEĞİ İzmir Bornova İLERİ OTİZM VE ENGELLİLER ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ İzmir Tire KÜÇÜK MENDERES ÖZÜRLÜLERİ GÜÇLENDİRME VE KORUMA DERNEĞİ Antalya Muratpaşa BEDENSEL ENGELLİLER VE DAYANIŞMA DERNEĞİ Antalya Muratpaşa ANTALYA İŞİTME ENGELLİLER DERNEĞİ Antalya Kepez AKDENİZ İŞİTME ENGELLİLER DERNEĞİ Van Merkez ZİHİNSEL ENGELLİLER YEŞEREN UMUTLAR DERNEĞİ Van Merkez VAN İŞİTME ENGELLİLER VE AİLELERİ DERNEĞİ Van Merkez ALTI NOKTA KÖRLER DERNEĞİ Van Merkez BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ Malatya Merkez TÜRKİYE BEYAZAY DERNEĞİ MALATYA ŞUBESİ Malatya Merkez TÜRKİYE SAKATLAR DERNEĞİ MALATYA ŞUBESİ Denizli Merkez Denizli Merkez DENİZLİ İŞİTME ENGELLİLER DERNEĞİ İŞİTME ENGELLİ ÇOCUKLARI KORUMA EĞİTİM-ÖĞRETİM DESTEKLEME VE GELİŞTİRME DERNEĞİ Denizli Merkez ÖZÜRLÜLERİ DESTEKLEME GELİŞTİRME VE KORUMA DERNEĞİ Denizli Merkez BEDENSEL ENGELLİLER DERNEĞİ 174 Denizli Çivril ÇİVRİL ÖZÜRLÜLERİ YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA DERNEĞİ Kırıkkale Merkez KIRIKKALE GÖRME ENGELLİLER DERNEĞİ Kırıkkale Merkez ALTI NOKTA KÖRLER DERNEĞİ KIRIKKALE ŞUBESİ Konya Meram KONYA İŞİTME ENGELLİLER DERNEĞİ Konya Karatay KAMU YARARINA GÖRMEYENLERİ KORUMA DERNEĞİ Konya Karatay SPASTİK ENGELLİLER ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME DERNEĞİ Konya Selçuklu ORTOPEDİK ÖZÜRLÜLER FEDERASYONU TÜRKİYE SAKATLAR DERNEĞİ KONYA ŞUBESİ 175 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması EK-4 ANKET FORMU ÖZÜRLÜLÜĞE DAYALI AYRIMCILIĞIN ÖLÇÜLMESĠ ARAġTIRMASI ANKET FORMU -A(ÖZÜRLÜNÜN KENDĠSĠNE UYGULANACAK) ĠDARĠ BÖLÜM ANKET NE ZAMAN BAġLADI _____:_____ ANKET NE ZAMAN BĠTTĠ _____:_____ saat dakika saat dakika ANKET GERÇEKLEġTĠRME TARĠHĠ ____/____ gün ay DERNEKLE ĠLGĠLĠ BĠLGĠLER (BU BĠLGĠLER GÖRÜġME YAPILANLARDAN DEĞĠL, DERNEK YETKĠLĠLERĠNDEN ALINACAKTIR. BU KISIM, ANKETÖR TARAFINDAN DOLDURULACAKTIR) 1. Derneğin ismi : 2. Derneğin bulunduğu il : 3. Derneğin bulunduğu ilçe : 4. Hedef özürlü grubu (Birden fazla seçenek iĢaretlenebilir) 1. 2. 3. 4. Zihinsel özürlü Dil ve konuĢma bozuklukları olan ĠĢitme özürlü Görme özürlü 5. Dernekte sorumlu kiĢi : 6. Dernek iletiĢim bilgisi : (telefon, e-mail) 7. Derneğin kuruluĢ yılı : 8. Derneğin üye sayısı : 176 5. Ortopedik özürlü 6. Genel 7. Diğer (belirtiniz):____________ A. KĠġĠSEL-DEMOGRAFĠK BĠLGĠLER AĢağıda sizinle ilgili kiĢisel-demografik bilgilere iliĢkin sorulara yer verilmiĢtir. Lütfen tüm soruları yanıtlayınız. 2. Cinsiyetiniz: 1. Erkek 2. Kadın 3. YaĢınız: ______ (DĠKKAT! Anketi uygulayacağınız kişinin yaşı 18’in altında ise ankete devam etmeyiniz.) 4. Medeni durumunuz: 1. Bekar 3. BoĢanmıĢ 2. Evli 4. EĢi vefat etmiĢ 5. YaĢamınızın büyük bölümünü aĢağıdaki yerleĢim birimlerinin hangisinde geçirdiniz? 1. Köy 3. ġehir 2. Kasaba (Belde) 4. BüyükĢehir 6. Ailenizin aylık toplam geliri ne kadardır? 1. 500 TL. den az 4. 2.001-3.000 TL 2. 500-1.000 TL. 5. 3.001-4.000 TL 3. 1.001-2.000 TL. 6. 4.001 TL ve üstü 7. Özürlüler için Sağlık Kurulu raporunuz varsa oranı ne kadardır? 1. Raporu yok. 4. %60 ile %79 arası 2. %20 ile %39 arası 5. %80 ve üzeri 3. %40 ile %59 arası 8. Sosyal güvenceniz var mı? 1. Evet 2. Hayır 9. Özrünüzü nasıl tanımlarsınız? (Birden fazla seçenek iĢaretlenebilir) 1. Zihinsel özürlü 4. Görme özürlü 2. Dil ve konuĢma bozuklukları olan 5. Ortopedik özürlü 3. ĠĢitme özürlü 10. Özrünüz ne zaman ortaya çıktı? 1. DoğuĢtan 2. Sonradan (YaĢ belirtiniz): ______ 3. Bilinmiyor 177 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması AĢağıdaki sorular, ayrımcılıkla ilgili görüĢlerinizi ifade etmeniz için hazırlanmıĢtır. Doğru ya da yanlıĢ cevap yoktur. Bu nedenle, herkes farklı cevaplar verebilir. Önemli olan sizin kendi görüĢlerinizi samimi bir Ģekilde ifade etmenizdir. Gerçekten nasıl hissediyorsanız onu en iyi tanımlayan yanıt seçeneğine ( √ ) iĢareti koyunuz. Lütfen bütün ifadeleri cevaplayınız. Ġfadelere yanıt verirken lütfen baĢkalarına danıĢmayınız. Bize ayırdığınız zaman ve katkılarınız için teĢekkür ederiz. B. AYRIMCILIK Size ayrımcıkla ilgili bazı sorular sormak istiyoruz. Ayrımcılık, bir grup insanın dil, din, cinsiyet ya da bedensel farklılıklarından dolayı diğer insanlarla eĢit koĢullar altında temel hak ve özgürlüklerini kullanmasını veya bunlardan yararlanmasını engelleyen her türlü ayrım, dıĢlama veya kısıtlama olarak tanımlanmaktadır. AĢağıdaki iki soruda özürlülere yönelik ayrımcılıkla ilgili Türkiye’deki genel duruma iliĢkin görüĢünüz ve sizin kiĢisel deneyiminiz ayrı ayrı sorulmaktadır. Lütfen bu ayrımı dikkate alarak cevaplayınız. 11. AĢağıdaki nedenlere bağlı olarak GENELDE TÜRKĠYE’DE ayrımcılık yaĢanıp yaĢanmadığını, eğer yaĢandığını düĢünüyorsanız, hangi sıklıkla ayrımcılık yaĢandığını belirtiniz: Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu Zaman Her zaman 1. Cinsiyete dayalı ayrımcılık 1 2 3 4 5 2. Cinsel yönelime dayalı ayrımcılık 1 2 3 4 5 3. Etnik kökene dayalı ayrımcılık 1 2 3 4 5 4. Dini inanca dayalı ayrımcılık 1 2 3 4 5 5. Özürlülüğe dayalı ayrımcılık 1 2 3 4 5 12. AĢağıdaki nedenlere bağlı olarak son bir yılda SĠZĠN ayrımcılığa uğrayıp uğramadığınızı, eğer uğradığınızı düĢünüyorsanız, hangi sıklıkta ayrımcılığa uğradığınızı belirtiniz: 178 Hiçbir zaman Nadiren Arasır a Çoğu Zaman Her zaman 1. Cinsiyete dayalı ayrımcılık 1 2 3 4 5 2. Cinsel yönelime dayalı ayrımcılık 1 2 3 4 5 3. Etnik kökene dayalı ayrımcılık 1 2 3 4 5 4. Dini inanca dayalı ayrımcılık 1 2 3 4 5 5. Özürlülüğe dayalı ayrımcılık 1 2 3 4 5 179 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 13. “Türkiye’de özürlü kiĢiler toplumun diğer üyeleri ile kıyaslandığında daha fazla ayrımcılığa uğramaktadır” ifadesine katılıp katılmadığınızı belirtiniz. 1. Hiç katılmıyorum 4 Katılıyorum 2. Katılmıyorum 5. Tamamen katılıyorum 3. Nötr 14. On sene öncesiyle karĢılaĢtırdığınızda Türkiye’de özürlülere yönelik ayrımcılığın değiĢip değiĢmediğini, eğer değiĢtiyse hangi yönde değiĢtiğini belirtiniz. 1. Çok arttı 2. Arttı 3. DeğiĢmedi 4. Azaldı 5. Çok Azaldı 15. En fazla ayrımcılığa uğradığını düĢündüğünüz üç özür grubunu seçiniz. 1. Zihinsel özürlü 5. Ortopedik özürlü 2. Dil ve konuĢma bozuklukları olan 6. Süreğen hastalık 3. ĠĢitme özürlü 7. Ruhsal ve duygusal hastalık 4. Görme özürlü C. MEVZUAT 16. Özürlülüğe dayalı ayrımcılığa iliĢkin mevzuatı biliyor musunuz? 1. Evet 2. Hayır 17. Özürlülere yönelik ayrımcılık yapmanın Türk Ceza Kanunu kapsamında bir suç olduğunu biliyor musunuz? 1. Evet 18. Özürlülerin ayrımcılığa uğradıklarında baĢvurabileceğini biliyor musunuz? 2. Hayır haklarını aramak için nereye 1. Evet (Yanıtınız “evet” ise “BaĢvurabileceğiniz yerin ismini söyler misiniz?) 1. _____________________________________ 2 . _____________________________________ 3. Ġsmini bilmiyor 2. Hayır 180 19. Özrünüzden dolayı ayrımcılığa uğradığınızda alabileceğimiz yerleri biliyor musunuz? destek ve danıĢmanlık 1. Evet (Yanıtınız “evet” ise “BaĢvurabileceğiniz yerin ismini söyler misiniz?) 1. _____________________________________ 2 . ____________________________________ 3. Ġsmini bilmiyor 2. Hayır 20. BirleĢmiĢ Milletler Engellilerin Haklarına ĠliĢkin SözleĢme hakkında bilginiz var mı? 1. Evet 2. Hayır (Cevabınız “hayır” ise 23. soruya geçiniz) 2008 yılında 5825 sayılı Kanun’la kabul edilmiĢ olan BirleĢmiĢ Milletler Engellilerin Haklarına ĠliĢkin SözleĢme’ye göre ülkemizin aĢağıdakileri taahhüt ettiğini biliyor musunuz? 21. Tüm özürlülerin diğer bireylerle eĢit koĢullar altında eğitim, sağlık, istihdam gibi alanlarda topluma tam katılımlarının sağlanması için gerekli tedbirleri etkin bir Ģekilde almayı 1. Evet 2. Hayır 22. Özürlüler aleyhinde ayrımcılık teĢkil eden yasalar, düzenlemeler, gelenekler ve uygulamaları değiĢtirmeyi veya ortadan kaldırmayı 1. Evet 2. Hayır 23. BirleĢmiĢ Milletler Engellilerin Haklarına ĠliĢkin SözleĢme’nin Türkiye’de uygulanması sürecinin denetiminde baĢta özürlüler ve onları temsil eden kuruluĢlar olmak üzere sivil toplumun denetim sürecine tam katılımını sağlamayı 1. Evet 2. Hayır D. ĠSTĠHDAM 24. Özürlü bireylerin çalıĢma hayatında diğer bireylere göre ayrımcılık yaĢayıp yaĢamadığı konusundaki görüĢünüz aĢağıdakilerden hangisine uygundur? 1. Hiçbir zaman yaĢamıyorlar 4. Çoğu zaman yaĢıyorlar 2. Nadiren yaĢıyorlar 5. Her zaman yaĢıyorlar 3. Arasıra yaĢıyorlar 181 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 25. Bugüne kadar gelir getirici herhangi bir iĢte çalıĢtınız mı? 1. Evet 2. Hayır (Cevabınız “hayır” ise 28. soruya geçiniz) Yanıtınız “Evet” ise, yaptığınız iĢ(ler)i belirtiniz _____________________________ 26. Son beĢ yılda gelir getirici herhangi bir iĢte çalıĢtınız mı? 1. Evet 2. Hayır (Cevabınız “hayır” ise 28. soruya geçiniz) Yanıtınız “Evet” ise, yaptığınız iĢ(ler)i belirtiniz _____________________________ 27. Son yaptığınız iĢte aylık ne kadar gelir elde ediyordunuz/ediyorsunuz? 1. 500 TL. den az 4. 2.001-3.000 TL 2. 500-1.000 TL. 5. 3.001-4.000 TL 3. 1.001-2.000 TL. 6. 4.001 TL ve üstü 28. Hangi sektördeki bir iĢte çalıĢtınız ya da çalıĢıyorsunuz? 1. Özel 2. Kamu 29. Son bir yılda iĢ aradınız mı ya da kendi iĢinizi kurmak için çaba harcadınız mı? 1. Evet 2. Hayır (37. soruya kadar olan sorular yalnızca 25. soruya “evet” yanıtını verenlere sorulacak) AĢağıdaki ifadeler çalıĢma hayatında özürlülerin karĢılaĢtıkları ayrımcılığı tanımlamaktadır. Bu türden ayrımcı durumlarla son beĢ yılda karĢılaĢıp karĢılaĢmadığınızı, karĢılaĢtıysanız hangi sıklıkta karĢılaĢtığınızı belirtiniz. Hiçbir Nadiren Arasıra Çoğu Her zaman Zaman zaman 30. Özürlü olmayan bir adayla aynı ya da daha yüksek vasıflara sahip olmama rağmen iĢe alınmadım. 31. Özürlü olduğum için kapasitemin çok altında ya da çok üstünde iĢlerde çalıĢtırıldım. 32. Özürlü olduğum için diğer çalıĢanlara göre yükselmeye açık bir pozisyonda çalıĢtırılmadım. 33. Özürlü olduğum için diğer çalıĢanlara göre mesleki kariyere yönelik eğitim ve hizmetlerden yararlandırılmadım. 34. Aynı iĢi yapan özürlü olmayan kiĢilere göre daha düĢük ücretle çalıĢtırıldım 182 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 Hiçbir Nadiren Arasıra Çoğu Her zaman Zaman zaman 35. Özürlü olduğum için diğer çalıĢanlara göre iĢveren ya da üstlerim tarafından kötü muameleye ve yıldırıcı davranıĢlara maruz bırakıldım. 36. ĠĢyerinde özrüme uygun fiziksel düzenlemeler yapılmadı. 37. Özürlü çalıĢtırma zorunluluğu nedeniyle iĢe alındığım halde iĢyerinde bana iĢ verilmedi. 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 E. EĞĠTĠM 38. Özürlü bireylerin eğitim hayatında diğer bireylere göre ayrımcılık yaĢayıp yaĢamadığı konusundaki görüĢünüz aĢağıdakilerden hangisine uygundur? 1. Hiçbir zaman yaĢamıyorlar 4. Çoğu zaman yaĢıyorlar 2. Nadiren yaĢıyorlar 5. Her zaman yaĢıyorlar 3. Arasıra yaĢıyorlar 39. Eğitim durumunuz: 1. Okur yazar değil 2. Okur yazar 3. Ġlkokul mezunu (40. Soruya geçiniz) 4. Ortaokul mezunu (40. Soruya geçiniz) 5. Lise veya dengi okul mezunu (40. Soruya geçiniz) 6. Yüksek Okul / Üniversite (40. Soruya geçiniz) 7. Lisans üstü (40. Soruya geçiniz) 40. Hiç okula gitmediyseniz, nedenini belirtiniz: (Bu soru yanıtlandığı takdirde sağlıkla ilgili sorulara (49.soru) geçiniz). _____________________________________________________________________ _____________________________________________________________________ 183 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması AĢağıdaki ifadeler, eğitim alanında özürlülerin karĢılaĢtıkları ayrımcılığı tanımlamaktadır. Bu türden ayrımcı durumlarla eğitim hayatınızda karĢılaĢıp karĢılaĢmadığınızı, karĢılaĢtıysanız hangi sıklıkta karĢılaĢtığınız belirtiniz. Hiçbir Nadiren Arasıra Çoğu Her zaman zaman zaman 41. Özrüm nedeniyle okula kayıt baĢvurum 1 reddedildi. 2 3 4 5 42. Eğitim kurumlarında binaları kullanmakta (binaya girme, üst katlara çıkma, tuvaletleri kullanma) özrüme uygun 1 fiziksel düzenlemeler yapılmadığı için zorluk yaĢadım. 2 3 4 5 43. Özürlü olmayan öğrencilere kıyasla istediğim düzeyde eğitim (lise, lisans, 1 yüksek lisans, vb.) verilmedi. 2 3 4 5 44. Eğitim sistemi içinde özürlülere yönelik ihtiyaç duyduğum destek hizmetleri (etüt, 1 kiĢisel yardım, teknik yardım, vb.) sağlanmadı. 2 3 4 5 45. Eğitim aldığım yerdeki eğitimciler 1 özürlülük konusunda eğitimli değildi. 2 3 4 5 46. Özürlülere uygun iletiĢim teknolojileri kullanılmadı. 1 2 3 4 5 47. Özürlülere yönelik düzenlemeler yapılmadığı için eriĢkin (yetiĢkin) eğitimine yönelik kurslar ve/veya 1 programlardan (resim, müzik, dil gibi) yararlanamadım. 2 3 4 5 48. Özürlülere yönelik düzenlemeler yapılmadığı için meslek edindirmeye yönelik eğitim imkânlarından (ĠĢkur, 1 Belediye, Halk Eğitim kursları gibi) yararlanamadım. 2 3 4 5 49. Özrüm nedeniyle eğitim kurumundaki görevliler (öğretmenler, yöneticiler) 1 tarafından haksız muameleye ya da olumsuz davranıĢlara maruz bırakıldım. 2 3 4 5 184 araç ve F. SAĞLIK 50. Özürlü bireylerin sağlık alanında diğer bireylere göre ayrımcılık yaĢayıp yaĢamadığı konusundaki görüĢünüz aĢağıdakilerden hangisine uygundur? 1. Hiçbir zaman yaĢamıyorlar 4. Çoğu zaman yaĢıyorlar 2. Nadiren yaĢıyorlar 5. Her zaman yaĢıyorlar 3. Arasıra yaĢıyorlar AĢağıdaki ifadeler sağlık alanında özürlülerin karĢılaĢtıkları ayrımcılığı tanımlamaktadır. Bu türden ayrımcı durumlarla son beĢ yılda karĢılaĢıp karĢılaĢmadığınızı, karĢılaĢtıysanız hangi sıklıkta karĢılaĢtığınızı belirtiniz. Hiçbir Nadiren Arasıra Çoğu Her zaman zaman zaman 51. Özürlü olduğum için toplumun diğer fertlerine göre daha düĢük 2 3 4 5 standart ve kalitede sağlık hizmeti 1 verildi. 52. Sağlık hizmeti veren kurum özrüm nedeniyle, gereksinim duyduğum 1 sağlık hizmetlerini sağlamadı. 2 3 4 5 53. Sağlık hizmeti veren kurumda özürlülere uygun fiziksel düzenlemeler bulunmadığı için 1 sağlık hizmetinden yararlanmakta zorluk yaĢadım. 2 3 4 5 54. Sağlık personeli (hekim, hemĢire vb.) özrüm nedeniyle bana toplumun diğer bireylerine kıyasla 1 olumsuz davrandı. 2 3 4 5 55. Özrümden dolayı almam gereken sağlık hizmetleri (araç gereç ve cihazlar dahil), sağlık sigortası 1 kapsamına alınmadığı için sağlık hizmetinden yararlandırılmadım. 2 3 4 5 G. DĠNLENME, BOġ ZAMAN AKTĠVĠTELERĠ, KÜLTÜREL YAġAMA VE SPOR FAALĠYETLERĠNE KATILIM 56. Özürlü bireylerin kültürel yaĢamda diğer bireylere göre ayrımcılık yaĢayıp yaĢamadığı konusundaki görüĢünüz aĢağıdakilerden hangisine uygundur? 1. Hiçbir zaman yaĢamıyorlar 4. Çoğu zaman yaĢıyorlar 2. Nadiren yaĢıyorlar 5. Her zaman yaĢıyorlar 3. Arasıra yaĢıyorlar 185 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması 57. Sinema, tiyatro, kermes, konser gibi faaliyetlere ne sıklıkla katılıyorsunuz? 1. Hiçbir zaman 4. Çoğu zaman 2. Nadiren 5. Her zaman 3. Arasıra AĢağıdaki ifadeler dinlenme, kültürel yaĢam ve spor faaliyetlerine katılım alanlarında özürlülerin karĢılaĢtıkları ayrımcılığı tanımlamaktadır. Bu türden ayrımcı durumlarla son beĢ yılda karĢılaĢıp karĢılaĢmadığınızı, karĢılaĢtıysanız hangi sıklıkta karĢılaĢtığınızı belirtiniz. 58. Sinema, tiyatro gibi kültürel etkinliklerden özürlüler için gerekli düzenleme ve/veya bilgilendirme yapılmadığı için faydalanamadım 59. Sinema, tiyatro gibi kültürel etkinliklerin yapıldığı bir yerde özürlü olmayan bireylerin tercih etmediği bir yerde oturmam istendi. 60. Özürlülerin yaĢamlarını kolaylaĢtıracak danıĢmanlık, hobi faaliyetleri gibi destek hizmetlerinden yararlandırılmadım. 61. Tiyatro, müzik, resim ve spor gibi alanlara ilgim olmasına rağmen özürlülere yönelik olanaklar (personel yetersizliği, fiziksel düzenlemeler, vb) sağlanmadığı için yararlanamadım. Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu zaman Her zaman 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 H. BAĞIMSIZ YAġAMA, TOPLUMA VE TOPLUMSAL YAġAMA KATILIM 62. Özürlü bireylerin toplumsal yaĢama katılımlarında diğer bireylere göre ayrımcılık yaĢayıp yaĢamadığı konusundaki görüĢünüz aĢağıdakilerden hangisine uygundur? 1. Hiçbir zaman yaĢamıyorlar 4. Çoğu zaman yaĢıyorlar 2. Nadiren yaĢıyorlar 5. Her zaman yaĢıyorlar 3. Arasıra yaĢıyorlar 186 AĢağıdaki ifadeler bağımsız yaĢama ve topluma katılım alanlarında özürlülerin karĢılaĢtıkları ayrımcılığı tanımlamaktadır. Bu türden ayrımcı durumlarla son beĢ yılda karĢılaĢıp karĢılaĢmadığınızı, karĢılaĢtıysanız hangi sıklıkta karĢılaĢtığınızı belirtiniz. Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu zaman Her zaman 63. Tanımadığım kiĢiler özürlü olmam nedeniyle bana olumsuz (aĢağılama, umursamama, dalga geçme vb.) 1 davrandı. 2 3 4 5 64. Kamu kuruluĢlarındaki görevliler tarafından özürlü olmam nedeniyle kötü muameleye (aĢağılama, 1 umursamama, dalga geçme vb.) maruz kaldım. 2 3 4 5 65. Kamu kurumu, market, mağaza ve lokanta gibi yerlerde özürlülere yönelik gerekli düzenleme ve 1 bilgilendirme olmadığı için zorluk yaĢadım. 2 3 4 5 66. Kamuya açık yerlerde (yollar, kaldırım, parklar gibi) özürlülere yönelik gerekli düzenleme ve 1 bilgilendirme olmadığı için zorluk yaĢadım. 2 3 4 5 67. ġehir içi toplu taĢıma araçlarını (otobüs, metro, vapur, dolmuĢ, vb) özürlülere uygun düzenlemeler 1 yapılmadığı için kullanamadım. 2 3 4 5 68. ġehirlerarası toplu taĢıma araçlarını (otobüs, uçak) özürlülere uygun düzenlemeler yapılmadığı için 1 kullanamadım. 2 3 4 5 69. Yasada öngörülmediği halde kurum ve/veya bankalarda gerektiren iĢlemlerde bireylerden farklı davranıldı isteme, talebi reddetme gibi) 2 3 4 5 resmi imza diğer 1 (Ģahit 187 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması I. SĠYASAL YAġAMA KATILIM 70. Özürlü bireylerin siyasi yaĢama katılımlarında diğer bireylere göre ayrımcılık yaĢayıp yaĢamadığı konusundaki görüĢünüz aĢağıdakilerden hangisine uygundur? 1. Hiçbir zaman yaĢamıyorlar 4. Çoğu zaman yaĢıyorlar 2. Nadiren yaĢıyorlar 5. Her zaman yaĢıyorlar 3. Arasıra yaĢıyorlar 71. Oy kullanma hakkınızın olduğu seçimlerde ne sıklıkla oy kullandınız? 1. Hiçbir zaman 4. Çoğu zaman 2. Nadiren 5. Her zaman 3. Arasıra 72. Herhangi bir siyasi partiye üye olma giriĢiminde bulundunuz mu? (Hayır cevabı verenler 74. ve 75. soruları yanıtlamayacak) 1. Evet 4. Hayır AĢağıdaki ifadeler siyasi yaĢama katılım alanında özürlülerin karĢılaĢtıkları ayrımcılığı tanımlamaktadır. Bu türden ayrımcı durumlarla son beĢ yılda karĢılaĢıp karĢılaĢmadığınızı, karĢılaĢtıysanız hangi sıklıkta karĢılaĢtığınızı belirtiniz. . 73. Seçmen kütüğüne özürlü olarak yazıldığım halde gerekli düzenlemeler (seçim sandığının giriĢ katına konması, sıra bekletilmemesi gibi) yapılmamıĢtı 74. Özrüm nedeniyle refakatçi yardımıyla oy kullanmam gerekirken buna izin verilmedi. 75. Bir siyasi partiye üye olmak için yaptığım baĢvuru özürlü olduğum için kabul edilmedi. 76. Bir siyasi partiye üye olmama rağmen özürlü olduğum için aktif olarak çalıĢtırılmadım. 188 Hiçbir zaman Nadiren Arasıra Çoğu Zaman Her zaman 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 77. “Türkiye’deki siyasi partiler özürlülere yönelik etkili politikalar üretiyorlar” ifadesine katılıp katılmadığınızı belirtiniz. 1. Hiç katılmıyorum 4 Katılıyorum 2. Katılmıyorum 5. Tamamen katılıyorum 3. Nötr J. ADALETE ERĠġĠM 78. Özürlü bireylerin adalete eriĢiminde diğer bireylere göre ayrımcılık yaĢayıp yaĢamadığı konusundaki görüĢünüz aĢağıdakilerden hangisine uygundur? 1. Hiçbir zaman yaĢamıyorlar 4. Çoğu zaman yaĢıyorlar 2. Nadiren yaĢıyorlar 5. Her zaman yaĢıyorlar 3. Arasıra yaĢıyorlar 79. Karakol ve/veya adliyeye gitmenizi gerektirecek bir durumla karĢılaĢtınız mı? (Hayır yanıtı verenler 79. ve 80. soruları yanıtlamayacak) 1. Evet 2. Hayır AĢağıdaki ifadeler adalete eriĢim alanında özürlülerin karĢılaĢtıkları ayrımcılığı tanımlamaktadır. Bu türden ayrımcı durumlarla son beĢ yılda karĢılaĢıp karĢılaĢmadığınızı, karĢılaĢtıysanız hangi sıklıkta karĢılaĢtığınız belirtiniz. Hiçbir zaman 80. Karakolda ve/veya mahkemede özrüme uygun fiziksel düzenlemeler ve iletiĢim olanakları olmadığı için zorluklar yaĢadım. 81. Özürlü olduğum için Ģikayetim ya da tanıklığım ya da savunmam önemsenmedi 82. Özürlü olduğum için kolluk kuvvetleri (polis, jandarma, zabıta) bana olumsuz davrandı. Nadiren Arasıra Çoğu zaman Her zaman 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 K. BĠLGĠYE ERĠġĠM 83. Özürlü bireylerin bilgiye eriĢiminde diğer bireylere göre ayrımcılık yaĢayıp yaĢamadığı konusundaki görüĢünüz aĢağıdakilerden hangisine uygundur? 1. Hiçbir zaman yaĢamıyorlar 4. Çoğu zaman yaĢıyorlar 2. Nadiren yaĢıyorlar 5. Her zaman yaĢıyorlar 3. Arasıra yaĢıyorlar 189 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması AĢağıdaki ifadeler bilgiye eriĢim alanında özürlülerin karĢılaĢtıkları ayrımcılığı tanımlamaktadır. Bu türden ayrımcılık durumlarıyla son beĢ yılda hangi sıklıkla karĢılaĢtınız? Hiçbir Nadiren Arasıra Çoğu zaman zaman Her zaman 84. ĠletiĢim araçlarına ulaĢma, kullanma ve gerekli bilgiye (ankesörlü telefon, telefon rehberi, acil hizmetler ve internet hizmetleri) ulaĢma konusunda özürlülere yönelik düzenlemeler yetersiz olduğu için zorluk yaĢadım. 1 2 3 4 85. Tüm toplumu ilgilendiren konulardaki açıklamalar, özürlülere uygun bir Ģekilde yapılmadığı için haberdar olamadım. 1 2 3 4 5 86. Kamu kurumlarına baĢvurduğumda özürüme uygun iletiĢim araçlarıyla (Braille alfabesi, iĢaret dilleri, vb.) ilgili düzenlemeler olmadığı için ihtiyaç duyduğum bilgiye eriĢemedim. 1 2 3 4 5 87. Kamu kurumlarının web sitelerinde özürlülere uygun iletiĢim biçimlerini içeren yönlendirmeler olmadığı için istediğim bilgiye eriĢemedim. 1 2 3 4 5 5 L. AYRIMCILIKLA BAġETME YOLLARI AĢağıdaki sorular sizin ayrımcılıkla karĢılaĢtıktan sonra baĢvurduğunuz yolları anlamaya yöneliktir. 88. Anket boyunca bahsedilen istihdam, eğitim, sağlık, sosyal faaliyetler, toplumsal yaĢama tam katılım, siyasi yaĢama katılım, adalete eriĢim, bilgiye eriĢim alanlarında eğer ayrımcılığa uğradıysanız, yaĢadığınız ayrımcılık sonrasında GENELLĠKLE ne yaptınız? (Birden fazla seçenek iĢaretlenebilir) 1. Hiçbir giriĢimde bulunmadım. (Bu seçenek iĢaretlendiğinde 88. Soruya geçiniz) 2. Yakınlarıma haber verdim. 3. Üye olduğum derneğe ve diğer özürlü derneklerine haber verdim. 4. Kamuoyuna duyurdum (toplantılarda dile getirme, televizyon ya da gazetelere bildirme) 5. Hak arama yollarına baĢvurdum (dilekçe verme, dava açma, vb.) (Bu seçenek iĢaretlendiğinde 89. Soruya geçiniz). 6. Diğer (belirtiniz)_______________________________________ 190 89. Ayrımcılığa uğradığınızı yetkili makamlara neden bildirmediniz? (Bu soru yanıtlanırsa 91. Soruya geçiniz) (Birden fazla seçenek iĢaretlenebilir) 1. Olumsuz sonuçlarından korktum (gelecekte iyi bir hizmet alamayacağım gibi) 2. Bu durumu nasıl ve nereye bildireceğimi bilmiyordum. 3. Daha önceden benzer bir durumu bildirmeme rağmen sonuç alamadığım için baĢvurmadım 4. Bu tür durumları bildirmenin hiçbir Ģeyi değiĢtirmeyeceğini düĢünüyorum. 5. Önemsiz ve bildirmeye değmez gördüm, bu tür Ģeylerin her zaman olduğunu düĢünüyorum. 6. Bürokratik sürecin çok uzun olduğunu düĢündüğüm için baĢvurmadım 7. Sorunla kendi baĢıma ya da arkadaĢlarımdan ya da ailemden destek alarak baĢa çıktım. 8. Diğer (belirtiniz)__________________________________________ 90. Hak aradığınız yerden GENELLĠKLE nasıl bir sonuç elde ettiniz? 1. Hiç yanıt almadım 4. Haklı bulunmadım 2. Haklı olduğum kabul edildi 5. Diğer (belirtiniz)____________ 3. Haklı olduğum kısmen kabul edildi 91. Hakkınızı savunurken GENELLĠKLE kimlerden yardım aldınız? (Birden fazla seçenek iĢaretlenebilir) 92. 1. Kimseden almadım 5. Valilikten 2. Yakınlarımdan 6. Belediyeden 3. Dernekten 7. Avukattan 4. Ġlgili kamu kurumundan 8. Diğer (Belirtiniz)____________ Anket boyunca belirtilen durumlar dıĢında özürlü bireylere yönelik bir ayrımcılığa tanık oldunuz mu ya da yaĢadınız mı? Kısaca belirtiniz: …………………………………………………………………………………………. ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… 93. ÇeĢitli çalıĢmalarda dıĢtan görünür bir özre sahip olmanın ayrımcılıkla iliĢkisi araĢtırılmıĢtır. Bu bağlamda dıĢtan görünür bir özürünüz olup olmadığını soruyoruz. 1. Var 2. Yok 191 Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması GÖRÜġME SONRASI ANKETÖR TARAFINDAN DOLDURULACAK BÖLÜM 1. GörüĢme yapılan kiĢinin varsa anlamakta zorlandığı soru numaralarını yazınız: 2. GörüĢme yapılan kiĢinin varsa yanıtlamayı reddettiği soru numaralarını yazınız: 3. GörüĢme yapılan kiĢinin varsa anketle ilgili önerilerini (anket süresi, soru önerisi, vb.) kısaca belirtiniz: 4. Anketi kim doldurdu 1. Anketör 2. GörüĢme yapılan kiĢi 3. Diğer (belirtiniz): _____________________ 5. Anket sırasında görüĢme yapılan kiĢiye müdahale ya da yönlendirmede bulunuldu mu? 1. Evet 2. Hayır 6. Ankette yazan soru ifadelerinin dıĢına çıkarak açıklama yapmak zorunda kaldınız mı? 1. Evet (soru numaralarını belirtiniz): 2. Hayır Anketörün adı ve soyadı:……………………………………Ġmza:……………………… 192