YATAK DÜŞMANLIĞI MÜCAHİDELİĞİ! Ümmü Reyhane Hanıma Cevap “Müslüman Anneler” Blog sayfanızda benimle ilgili yazınıza cevaben gönderdiğim yazımı yayınlayacağınızı umuyorum. YATAK ODASI MÜCAHİDELİĞİ (!) Sema Maraşlı ve Ünzile Girişgin’e Açık Mektup Demişsiniz ki… Bizler, iffetsizliği bir erdem olarak kabul eden ve kendilerini buğulu aynalarda gören o pis toplumdan sürgün edilenleriz.. Bizler “temizlik taslamakla” yaftalandıkları için şehrin kenarına itilenleriz.. Belli ki görmediniz bizi, belli ki bir köşede kesişmedi yolumuz ve belli ki siz bu topluma bakarken bizi hiç düşünmediniz.. (Ben de derim ki… Ne kesişmesi aynı yoldan gitmişiz.) Size komik gelebilir fakat annelerimiz, Barbie bebeklerle oynatmadılar bizi.. (Aaa ben de hiç barbie bebekle oynamadım.) “Bunlar bebek değil, kadın” dediler.. Nasıl inandıysak onların gözündeki o iffete, Avrupa’dan hediye getirilen o çok pahalı, süslü, cazibeli, kadın görünümlü bebekleri, hiç düşünmeden yanan sobalara attık biz.. Babalarımız yumurta sarılan gazeteleri reddettiler; “Kardeşim temiz gazeten varsa sar, yoksa kalsın” diye.. Evlerimize üzerinde uygunsuz kadın resmi olan gazeteler getirmediler.. (Uygunsuz resimlerin olduğu gazetelerin bizim eve de girmediğini söylemeye gerek yok herhalde.) Ne zaman annemizin sürmedanlığını incelemeye kalksak; “Sadece evlenecek kızlar sürme sürebilir yavrum” diye tatlı bir ikaz işittik. (Benim annemin sürmedanlığı bile yoktu fakat bir ruju vardı fakat annemin bir kere bile sürdüğünü görmedim. Süs için sürmüyormuş dudağı çatladığı için evde bulunduruyor1 muş, öyle demişti. On yaşlarında bir kere sürmüştüm de çok kötü bir tepki almıştım. Bu yazdığımdan da aaa yazık içinde kalmış bu yüzden kadınlara süslenin diyen olursa hiç şaşmam.) Arkadaşlarımız okula ince çoraplarla giderken biz okul eteğimizin altına bir de pantolon giyerdik.. Devesinden düşüp de üzeri açılmayan korunaklı kadınlar anlatıldı bize.. Efendimizin (S) onlar için dua edişi.. (Aynen Aynen) Odalarımızda giydiğimiz kıyafetlerimizle, babamızın, abimizin yanında giydiğimiz kıyafetler hep ayrıldı birbirinden.. “Odanızdan çıkarken üzerinize etek-gömlek alın” diye attığımız her adıma özenildi.. Annelerimiz o kadar çocuğun, onca telaşenin arasında nasıl bir hanımefendi gibi davranılacağını, nasıl oturulup nasıl kalkılacağını bir bir öğrettiler bize.. Akşam babalarımız gelirken, kıyafetlerine çeki düzen vermelerini, uzun elbiselerinin üzerine başörtülerini güzelce iğnelemelerini, bizi de “Hadi kızlar, babanız gelecek” diye tertibe düzene davet etmelerini hatırlıyorum da.. Babalarımızın “efendi”, annelerimizin “sultan” olduğu evlerimizde bir sofranın etrafında toplanışımızı, annelerimizin babalarımıza verdiği değeri, babalarımızın annelerimizi el üstünde tutup taltif etmesini ve daha nice şeyleri.. (Bizim evde de babam tam bir beyefendiydi annem de sultandı.) Sahi, bir aileyi ayakta tutan şeylerin neler olduğunu bilmeyenler, neyi, nasıl anlatacaklar bize? (Benim nasıl bir aile de büyüdüğümü hayal ettiniz de de aileyi ayakta tutacak şeyleri bilmediğimi düşündünüz? Gerçekten merak ettim. Ünzile hanım da bildiğim kadarı ile mütevazı dindar bir ailenin kızı.) *** Biz annelerimizin Meryem diye büyüttüğü kızlardık, Yusuf diye yetiştirdiği oğullardık.. Gözlerimizi, gönüllerimizi, zihinlerimizi öylesine koruyup kolladılar ki.. (Aynen öyle sanki bir fanusun içinde büyüdük.) Onun için dertlerimiz vardı bizim.. Bir davamız vardı.. Gençtik, zehir gibi kitap okurduk.. Az uyur, az konuşurduk.. (Aynen öyle. Bir ayda kırk kitap okuduğumu bilirim, annem gece defalarca gelir ışığı kapatırdı ben bekler ve açar tekrar okumaya devam ederdim.) Bir sahabenin izini sürebilmek kolaydı o günlerde.. Bir mazlum için tüm varlığımızı verebilmek.. Bazen günlerce bir şehide yas tutabilmek.. 2 Ve bir hüznün eteğinde kaç gece ıslanabilmek.. (Şehit tahtında Rabbe gülümser” nağmeleri ile gözyaşı dökerdik. Afganistan için çok büyük bir kermes yapıp Meral Maruf’u ağırlamıştık. Belli ki aynı dönemin gençleriymişiz.) Şimdi ise siz kimsiniz? (Ben sizinle aynı doğrularla büyümüş, eski bir feministim. Ayrıştığımız nokta bu. Sekiz yıl Diyanette Kur’an Kursu Öğretmenliği yapmış, sekiz yıl boyunca da bir okuma sevdalısı olarak, İslam tarihi, pek çok tefsir ve fıkıh kitabı okuyan, ondan önce de bir âlim den iki yıl perde arkasından emsile, bina, maksud, hadis ve arapça eğitimi almış, okul ortamları kız-erkek karışık diye üniversite sınavından bir gün önce vazgeçip memleketine dönen ve Kur’an Kursu hocalığını tercih eden Allah’ın bir kuluyum. 18 yaşında sohbet ile yapılan nişan, ardından 19 yaşında ilahili bir düğünle evlenen, evini çok sade döşeyen saf bir gelindim. Evlilikten tek beklentim anne olma isteği (içinde asla cinsellik yok) Kocadan beklediğim tek şey de birlikte namaz kılmak, kitap okumak, sohbetlere gitmekti. Ne kadar benziyor değil mi sizin hayatınıza? Bundan sonrası uzun bir hikâye… Yazarlığa başlama… Okumadığım üniversiteye başlama, davranış bilimleri, kadın psikolojisi dersi, nerede hata yaptım sorgulamaları… Sonra İslam aile hukuku araştırmaları. Değişim, feministlikten arınma uğraşları… Allah ve resulünün bizden istediği aile hayatını yazma çalışmaları… Aslında özel hayatımı yazmayı sevmiyorum fakat beni o kadar ötekileştirmişsiniz ki burada gerekli gördüğüm kadarını sizin için yazdım, sizden çok da farklı olmadığımı görün istedim. Ünzile hanım bir kadın doğumcu. Akşama kadar bu dertlerle uğraşan. Konunun önemine binaen yazma ihtiyacı duyan. Evli hanımlara tavsiyelerde bulunan. Sadece doktor olduğu için benden daha rahat yazıyor.) Nasıl girdiniz hanemize? Nasıl kızlarımızı kirlettiniz böylesine.. (Orada durun isterseniz! Ne büyük bir iftira bu, ispat ediniz yoksa müfterisiniz.) Siz geldiniz, bizim kızlarımız kitaplarını boynu bükük bıraktılar.. (Benim gibi okuma delisi biri hem de 14 kitap yazmış biri nasıl olurda kızların kitapları atmasına sebep olmuş olabilirim. Hem de kitap okumayı sizinle sevdik diyen bunca okur varken. Ayrıca süslenmekten başka bir şey bilmeyen kızların benim kitaplarımdan haberi bile yoktur. ) O gözlerindeki sevdalarını, davalarını, dertlerini, yürek yüklerini hallaç pamukları gibi attılar.. (Bunlar da mı benim yüzümden oldu, yapmayın ya!) Önce zihinlerini kirlettiniz kızlarımızın.. “Evlilik” düşüncesi altında “cinsellik” soktunuz tertemiz dünyalarına… (Hayret bir şey. Evlenin dememiz de mi suç oldu? Ayrıca bu cinsellik ne iğrenç ne pis bir şey ki bilinçaltınızda kızların evlilik düşüncesi ile kirlendiğini düşünüyorsunuz? Tedavilik bir durum var gibi.) 3 Önceleri kızlar, nazlana nazlana giderlerken baba evinden, sanki kapı dışarı edilmiş gibi yürekleri kırgın, eteklerini yerde sürürken, şimdi daha 15’inde evlilik hayalleri diye çeşitli fanteziler kurmaya başladılar, biliyor musunuz? (Bir önceki cümlenizle tezat var. Madem istiyorlar niçin kırgın gitsinler.) Bedenlerinin farkına vardılar, kadın olduklarına inandılar, erkence büyüdüler, kadınsılaştılar.. Çocuk masumiyetlerini yitirdiler.. (Buna ben değil de medya sebep olmuş olabilir mi? Subliminal mesajlar, çizgi filmler, aşk ve ihanet dizileri…) Siz, güzellik kavramını erotizme çevirdiniz.. Ellerinden kitap düşmeyen kızların artık çantalarında makyaj malzemesi broşürleri, iç çamaşırı dergileri var.. (Benim buna teşvik edici bir tek cümlemi söylemenizi bekliyorum. Ben tam aksi dışarıda değil içeride eşinize süslenin dedim. İlahiyat hocası Fatımatüz Zehra Kamacı’nın “Hz. Peygamber Devrinde Kadınların Süslenmesi” kitabını okuyucularıma tavsiye etmiştim size de okumanızı tavsiye ederim.) Siz gözlerini kirlettiniz kızlarımızın, algılarını iğfal ettiniz.. Onları dışarıdaki kadınla yarışa mecbur ettiniz.. Ötekileştirdiniz!.. (Bu sonuca nasıl ulaştınız? Kızların gözlerini nasıl kirletmiş olabilirim? Ben hiç bir zaman ne yazıda kullandığınız kırmızı topukluları giyen, kaşını yolan, içi iç çamaşırı dergileri dolu pahalı çantalar taşıyan, lüks başörtüler takan kanal kanal gezip (onca davet varken) televizyonda boy gösteren ya da sosyal medyada boy boy özel fotoğraflarını paylaşan biri olmadım. (Ünzile hanımda öyle.) Zaruri fotoğraflar dışında. Beni nasıl örnek almış olabilirler? Benim sadeliğime bakıp mı cozutmuşlar? Yine iddianızı ispat ediniz. Yoksa müfterisiniz.) Bizim kızlarımız değerlilerimizdi, Fatıma’larımızdı, Meryem’lerimizdi.. Şimdi artık dudaklarıyla oynuyorlar! Yarım kilo alıp almadıklarının hesabını yapıyorlar!.. Şimdi iç çamaşırına para yatırmaktan bahsediyorlar, eşler arasındaki münasebetlerin sıradanlaşmaması için birbirlerine ulu orta tüyolar veriyorlar, bedenlerine bakım yapıyorlar, güzellik merkezlerine para saçıyorlar, avretlerini mahreme açıyorlar, kaş aldırıyorlar, sonra geçip küstahça bunların “gerekliliğini” ve dahi “helalliğini” savunuyorlar! (Yine ayı şeyi söylüyorum, iddianızı ispat ediniz. Benim ya da Ünzile hanımın bir tek yerde kaş almayı helal gösteren bir cümlesi varsa, ya da sokakta açılıp saçılmaya teşvik edici bir cümlemiz varsa yazınız.) Sayenizde kızlarımız örtülü manken oldular!.. Sayenizde yüzlerine baktığımız her an cinselliği hatırlar olduk, nasıl birer seks objesi haline geldiklerini ve nasıl ruhlarının içlerini terk edip onları bomboş bıraktığını.. Evli bir kadının bile dolabında olmayan çamaşırlara nasıl paralar verdiklerini ve kirlenmiş gönülleriyle nasıl yitip gittiklerini gördük.. 4 (Sayenizde derken yine ispat etmeniz gerekiyor, onları seks objesi olmaya teşvik edici bir yazım, konuşmam? Ben sadece evlilik hayatında cinselliğin önemini yazdım. Siz bu sonucu nasıl çıkardınız? Ayrıca siz neden bekarların üzerinden soruyorsunuz soruları hep? ) ** Siz bize bunu nasıl yaptınız?! Neden ayetlerle geldiniz, neden hadisleri kullandınız? (Evet, cinsellikle ilgili âyet ve hadisleri yazdım. Allah ve resulünün utanmadığından ben neden utanayım? Yazmaya da devam edeceğim. Evlilik yazıyorsam bu da evliliğe dâhil. İki yüzlülüğe gerek yok. Fakat ben âyet ve hadislerle daha çok kocaya itaati yazdım. Rahatsız olduğunuz konu bu olmasın. Siz âyet ve hadis deyince aklıma bu geldi nedense.) Belki tamam biz azınlıktık, istatistiklerde yeri olmayanlar, sayılmayanlardık.. Fakat bunca aileye, yuvanın cinsellikten ibaret olduğunu nasıl söylersiniz? (Bunu ne zaman söylemişim. Siz benim yüz yazımdan sadece on tanesi mi okudunuz? Kalan doksan yazıyı da okumanızı tavsiye ederim.) Siz, makyaj yapmayan, seksi elbiseleri olmayan, yatak odasında türlü değişiklikler yapmayan, kocasına bilmem ne ilaçları içirip ne kokuları, tütsüleriyle odasını bambaşka havalara sokmayan kadınlara neden kendilerine kötü hissettirirsiniz? (Bu soru Ünzile Hanım’a galiba. Benim böyle bir tavsiyem yok.) Annelerimiz yuvalarını bunlarla mı ayakta tuttular? Sahi, sizin bu hayalperest formülleriniz bir ailenin ömrünü kaç sene daha uzatabilir? Unutmayın; gözü dışarıda olan adamı kendinize çekemezsiniz! (Zaten maksat sadece adamı kendine çekmek değil, eş olarak kadının üzerine düşeni yapması önemlidir. Gidecek, kalacak hesabı değil. Kaygı ve korkuyla evlilik gitmez.) Problemimiz eşler arası cinsellik değil, sapkınlık ve pornografi problemidir. Bu problemi, normal bir ilişkiyle tatmin edemezsiniz! Porno sapıklarını evlilikle terapi edemezsiniz! (Bu yargıya nereden vardınız? Kadın doğumcu musunuz, psikolog musunuz, avukat mısınız, aile danışmanı mısınız, vaize misiniz? Çünkü en çok bu meslektekiler bu problemlerin boyutunun ve sebeplerinin daha çok farkında. Siz kaç kişi ile görüşüp bu sonuca vardınız?) Moloz gibi adamlara 2000 mısra aşk şiiri ezberletemezsiniz! On katını da ezberletseniz yine de o kadının gönlünü aldıramazsınız! (Bu cümlede derin bir erkek düşmanlığı kokusu alıyorum. 2000 elbette espriydi. Espriyi anlamamışsınız, üzgünüm.) 5 Eşlerin birbirleriyle geçirecekleri özel anlarını takvime bağlayamazsınız! (Yine espriyi anlamamışsınız. Ben takvime bağlamadım sadece yatak etkinliğinin önemli olduğunu ve ihmal etmemeleri gerektiğine vurgu yaptım.) Onları birbirlerine karşı sürekli hesap-kitap yapan duruma düşüremezsiniz! İnsanın koskoca ve derinlikli bir âlem olduğu gerçeğini göz ardı edip çocukça hikayelerle, birbirinden basit formüllerle bu insanları aşağılayamazsınız! (“Yeni Aile Kanunu” yazımı okuyunca siz aşağılandığınızı mı düşündünüz? Çok ilginç. Bunun üzerine gitmelisiniz. Neden böyle hissettiniz? Etrafı bırakın biraz kendinizle uğraşın.) Sizler kadına sadece “mutluculuk” oyunu oynamayı öğretiyorsunuz! Hiçbir zaman kendi gibi olamayacağı, eşiyle bütünleşemeyeceği, her zaman bir biblo gibi bakımlı ve çekici olmak için çalışacağı, sürekli asıl duygularını saklayıp kelime oyunlarıyla sahteleşeceği ve türlü türlü entrika kuracağı bir yaşam öneriyorsunuz! (Yine konuyu yanlış anlamışsınız.) Sizler “hilesi büyük” kadınlar yetiştiriyorsunuz! Hani diyorsunuz ya; “Arap kadınları ülkeler arasında yapılan araştırmalarda cinselliğe en düşkün kadınlar arasında çıkıyor. Sebebi sorulduğunda “Çünkü dinimiz bize bunu emrediyor.” diyorlarmış.” Eğer bunu onlara emreden dinleriyse, vay o dinin haline! (Vay o dinin haline derken? Ne demek istediniz? Hoşunuza gitse de gitmese de dinimizde bunlar var. ) Arap ülkelerinde, iç çamaşır vitrinlerinden dolayı başınızı kaldırıp da etrafa bakamıyorsunuz! Ayakkabı mağazaları bile aklınıza en olmadık şeyleri getiriyor! Evet onlar öylesine akla hayale gelmeyecek bir cinsel hayat sürüyorlar ki.. Daha erotik ve seksi olmak için birbirleriyle nasıl yarıştıkları, nasıl böylesine üstün zevk ve fantezi sahibi oldukları gerçekten takdire şayan (!) Fakat şunlardan da haberiniz olmalı; Böylesine renkli ve çok evlilikle çeşitlenmiş bir cinsel hayatın ardından, şu an Arap ülkelerindeki alimler ve davetçiler, erkekleri livata hakkında uyarmakla meşgul.. Şu an, kızlarını babalarıyla aynı evde yalnız bırakamayacak hale geldiler.. Kadınlarını şoförleriyle baş başa bırakmamanın yollarını arıyorlar! Bize örnek gösterdiğiniz toplum bu mu? Böyle bir toplumda hikmete, irfana hiç yer var mı? (Ben Arap kadınlarının her şeyini örnek göstermedim. Bence de süslenme de aşırı ve abartılılar. Fakat bizim hanımlarımız da hep yas halinde gibiler. İkisinin ortasını tutturmak lazım diye düşünüyorum.) İnnalillahi ve innaileyhiraciun! *** 6 Etrafımızı çepeçevre kuşatan cinsel sapkınlık ve pornografi problemini, kadını seksileştirerek, yatak odasını daha aktif hale getirerek çözeceğinizi düşünüyorsanız yazık size! (Ben böyle bakmıyorum işin erkekleri de ilgilendiren tarafı var. Bu sizin çıkarımız) Bugün zina edenlerin çok büyük bir yüzdesini evlilerin oluşturduğunu bilmeyen var mı? Sizce bunun tek sebebi, kadının cinsel yönünün zayıf olması mı, yoksa erkeğin o çok uç ve hayvani isteklerini eşi üzerinde uygulayamayacağı gerçeği mi? Diyelim ki, ahlaksız sistemin azdırdığı erkekler için hanımlarını baş döndüren vaziyete getirdiniz.. Diyelim ki, erkeğin kadın üzerinde türlü fanteziler uygulamasına çok müsait hatta ondan daha da istekli kadınlar var ettiniz.. Peki, zihnini, gönlünü, tüm yaşamını cinsellikle doldurduğunuz bu kadınları sonra nasıl tatmin edeceksiniz? Erkeklerin dişlerinin temiz, gömleklerinin ütülü olması yetecek mi bu azgınlığı dindirmeye? (Gerçekten hayret ediyorum. Benim evlilikte cinsel hayat önemlidir, dinimizde bunu emreder sözlerimden kadınlara “zihninizi gönlünüzü cinsellikle doldurun” mesajı verdiğim sonucunu nasıl çıkardınız? Bir de bana bunu açıklarsanız sevinirim.) Kapitalist sistem, müthiş bir seks pazarı inşa etmekle meşgul.. Sizler ise o pazarı helal kılıfıyla evlerimize taşıyorsunuz… (Mesela, o pazara nasıl bir katkımız olmuş?) Peki, onca yıllık Müslüman ailelerde artık kadınların eşlerini aldatabilir hale gelmeleri ve bütün bunların tam da aynı zamana rast gelmesi sizce bir tesadüf mü? (Ne tesadüfü? Kesin ben sebep olmuşumdur.) Üstelik bu kadınlar, sizin beğenmediğiniz o pespaye kadınlar değil baya baya her şeyden çok iyi anlayan yatak odası mücahideleri (!) (Yatak odası mücahideleri kocasıyla yetinmez aldatır diyorsunuz yani. Tabii suçlusu da yine ben olmalıyım. Ayrıca “Yatak odası mücahideleri” derken siz bunu Allah Resûlünün “Kadının cihadı kocası ile güzel geçinmesidir.” sözüne istinaden mi yapıyorsunuz? Biraz alay var gibi. ) Bu insanlar sizin kitaplarınızı okuyorlar, ayet ve hadisleri referans aldığınız için sizin önerilerinizi bizatihi dinin emirleri sanıyorlar.. Ayet ve hadis referans ise elbette dinin emirleri oluyor. Şimdi “Biz güzel bir cinsel yaşamla dinamik bir kulluk hedefliyoruz” deseniz ne işe yarayacak? Nasıl olsa anlayan anladı anlayacağını.. (Benim yazılarımdan, kitaplarımdan sizin çıkardığınız sonucu çıkarmak için çok özel çaba göstermek lazım.) 7 Kirlenen gönüller kirlendi bu arada.. Şimdi, deyim yerindeyse hem “alışan” hem de “kuduran” bu insanlara, bunca zamandır çok yükseklere çektiğiniz cinsel haz eşiğini dengelemek için hikemî, irfanî ve gerçekliği olan bir formülünüz, öneriniz olacak mı acaba? (“Kocada alışan başka yerde kudurur” demişsiniz. Bu da çok büyük bir iddia. O halde neden Allah Resûlü “Deve üzerinde de ocak başında da olsanız kocanız çağırdığında reddetmeyin” diyor. Bunun yerine erkeklere “Canınız cinsellik isterse kendinizi tutun, kadının müsait olmasını bekleyin, gidin yerine ibadet edin dememiş, bekârlara oruç tutun demiş fakat evli erkeklere böyle bir tavsiyede bulunmamış. “Karınızı alıştırmayın sonra kudurur” dememiş. Allah resulünün demediğini ben nasıl derim şimdi? Ve sahi siz nasıl söylüyorsunuz bunu, neye dayanarak?) Merakla beklemekteyiz.. Hikem, irfan ve gerçeklik ile ilgili de yazıyorum, merak etmeyin. Ben ailede muhabbeti artırmak için, artan zina ve aldatma olayları için ailelere yatak hayatınıza dikkat edin dedim; kadınlara yatakta ölü balık gibi yatmayın, erkeklere karınıza nasıl dokunacağınızı bilin dedim. Bir çözüm önerisi sundum. Sitemizde “Cinsel Eğitim” bölümü var. Merak edenler gidip sapık sitelerden değil, düzgün bir yerden bilgi alsınlar diye. Peki, sizin çözüm öneriniz nedir, okuyucularınıza, ya da Müslüman anneler olarak ilerde çocuklarınıza? Ailede muhabbet için, zinaya düşmemek için ne tavsiye edersiniz? Ünzile hanım’ın “Sakın Okumayın Cıss” kitabını okuyucularıma tavsiye etmiştim yine ederim. Fakat bu kitaptaki her cümleye katıldığımı göstermez. Ünzile hanımın diğer kitaplarını ve yazılarını takip edemedim. Onlar için bir şey diyemem. Farkında değilsiniz fakat sizin cinselliğe bakış açınız problemli. Siz cinselliğe pespaye nefislerin azgın istekleri diye bakıyorsunuz anladığım kadarıyla. Oysa cinsellik her şeyden önce sağlıktır, sonra muhabbettir sonra keyiftir. Bunları da detaylı bir şekilde yazdım www.cocukaile.net sitemizde. Bu konular ile ilgili yazılarımı okuduğunuza göre onu da okumuş olmalısınız. O halde nedir bu öfkeniz? Bence siz bunu bir tahlil edin. Ümmü Reyhane Hanım! Lütfen iddialarınızı ispat edin. İspat edemiyorsanız özür dileyip, helallik isteyin. 04 Ocak 2015 Sema Maraşlı29 Yorum » 8