1 - Konya Büyükşehir Belediyesi

advertisement
KONYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
KÜLTÜR DAİRE BAŞKANLIĞI
1-2 EYLÜL 2006
YEREL YÖNETİMLER KÜLTÜR ŞURASI
TEBLİĞ ÖZETLERİ ( Hüseyin BAŞ )
1. Birinci oturum :
TARİH BİLİNCİ VE KENTLERDEKİ TEZAHÜRÜ
Ahmet Turan ALKAN
Dünden Yarına, Türk Şehirlerinin Özgüllüğü
Türk şehirlerinde kimlik bunalımının hangi tarihlerde yaşandığını hepimiz biliyoruz.
Modernleşme sadece şehirlerin fiziki ve yönetimini değil insanların hayatı kavrayışını
da kırdı. Bu bakımdan tarihi ikiye ayırabiliriz. Modernleşemeden önceki devir ve
modernleşmeden sonraki devir. Modernleşme, yönetimde merkezi eğilimleri
güçlendirmiştir. Tek tipleşmeyi ortaya çıkarmıştır. Türkler bir şehri ele geçirdiklerinde
onu yıkıp yeniden yapmak yerine küçük müdahalelerle onu bir Türk şehri haline
getirebiliyordu. Eskiden dünya küçük evrenlerin, bazen şehirlerden veya beldelerden
oluşmuş bu küçücük evrenlerin ve bu evrenlerde yaşayan devasa fertlerin yan yana
durmasından dolayı uçsuz bucaksız bir evren gibi görünüyordu. Böylece eski şehirler
kendilerine mahsus karakter içerisinde göründü. Bu ortamda farklılar ve benzerlikler
insanlar ve toplumlar arasındaki ilişkileri tayin eden unsurlar olarak öne çıktılar.
Böylece renkli ve her birinin keşfi insanı heyecanlandıran farklı evrenler var oldu.
Dünya global bir köy değildi. Farklılıklar medenilik başlığı altında aşınmıştır. Bütün
beldeler birbirine benzeyen yerleşim alanları haline gelmiştir.Bugün Türk şehri
önünde Türk sıfatı ile tamamlanmayı icap ettiren bir orijinalite gösterebilecek
kuvvelerden mahrumdur. Hissedilir bir karakteristiği yoktur. Tarihi eserleri
çıkardığımızda bugün her şehrimizin birbirine benzediğini görürüz.
Hasan KURT
Şehir Tarihi Çalışmalarının İmkan ve sorunları
Şehir tarihlerinin artık çalışılmaya başlanılması, kültürel boyutunun ortaya çıkarılması
toplumumuzda aydınlanma döneminin de başladığını göstermektedir. Çok umut verici
bir aşamada bulunuyoruz. İçinde bulunduğumuz coğrafyada yer alan şehirlerin
tarihsel arka planlarını İslam şehir kültür ile Selçuklu şehir kültürü ve Bizans şehir
kültürü oluşturmuştur. İslam dini Müslümanlara savaşlarda aşırılıklardan
kaçınmalarını öğütlemekte, savaşlarda çatışmayı kendilerine karşı savaşanlarla
sınırlamaktaydı. Bundan dolayı fetihlerde şehirlerin yapısını bozmadı. Çünkü savaşlar
tarafların askerleri arasında gerçekleşmiş, bir çok fetih anlaşmalarla olmuştur.
Fetihlerin hızlı gerçekleşmesi fetih edilen şehirlerin yapılarının korunmasını da
sağlamıştır. Her fetih şehircilik anlayışının gelişmesine katkı sağlamıştır.
Rasim ÖZDENÖREN
Kültür ve Kentin Biçimlenişindeki İşlevi (Veya Ruhu)
Kültür dinin hayata aktarılmasıdır. Her medeniyetin kedine göre bir düşünce tarzı
olduğu gibi hayat tarzı da vardır. İslam ve Hıristiyan medeniyetler arasındaki en
önemli farklardan biride kentleşme tarzında görüyoruz. Hıristiyan kentinin mimarisi ile
İslam kentinin mimarisi birbirinden farklıdır. Bu gün kentlerin mimarisi üzerinde bir
uygarlık çatışması söz konusudur. Bir kent esas itibariyle bir mabedi merkez alarak
oluşmaktadır. Diğer unsurlar asal işlevine hizmet etmek için vardır. Bir kent içinde
insanlar yaşıyor ve insanları cezp edebiliyorsa anlam taşır. Kent bu bakımdan
insanlar için sürekli bir çekim merkezi halinde durur. Bir kent kendisini meydana
getirmiş olan taşa, kuma, harca indirgenemez. Bu demektir ki o kent harçsız,
kumsuz, taşsız meydana getirilemezse bile onlardan ibaret değildir. Kabe içinde yer
aldığı kentin ruhudur. Kâbe’nin içinde yer aldığı kent Kâbe orada var olduğu için var
olmuştur. Kâbe’nin kendine özgü anlamı vardır. Kâbe’nin taşları baştan sona
değiştirilse Kâbe Kâbe olmaktan çıkar mı? Kabinin taşları yerinden kaldırılsa ve
yerine başka taşlar konmazsa Kâbe Kâbe olmaktan çıkar mı? Kabe hali hazırda
bulunduğu yerde arzın ve semanın derinliklerine kadar Kâbe olarak varlığını
hıfzetmeye devam eder. Çünkü Kâbe’yi kendisi kılan şey onun ruhudur. Bu demektir
ki Kâbe bir makamdır. Bir kent, kent olarak varolmuşsa o kent baştan beri kent olarak
vardır. Bir kente kent olma niteliği sonradan veya gelişi güzel izafi edilemez. Kenti
meydana getiren bir makam yoksa kentin kendiside yok demektir.
İlber ORTAYLI
Şehirciliğimize Bir Esin Kaynağı Olarak Tarihimiz
Meydansız şehir olmaz. İslam şehirlerinde meydan olmaz düşüncesi ve bilgisi
yanlıştır. 250 yıldır hekim ve mühendis yetiştiriyoruz. Türkiye sanayi devriminin
başında yer almasa da içinde olmuştur. Türkiye’nin çoğunluğunun köylerde yaşadığı
dönemde şehirlerden şehirlere yolculukların manası vardı. Yolculuk yapanlar bir çok
şey öğreniyordu. Sanayileşme sürecinde Türk insanı, işçi sınıfı diğer ülkelerin
yaşadığı faciaları yaşamadı. Ancak şehirleşmedeki sefaleti mimaride yaşadık. Tarihi
dokumuz feci şekilde altüst edilmektedir. Bunu insanlara anlatmanın imkanı yok.
Burada estetiğe, tarihe v.s. dayanan bir sınıf yok. Buranın tarihinde böyle bir olgu
yok. Herkes para kazanmak ister ve bu para içinde kaideleri kendileri kor insanlar.
Tarihi şehirlerimizi tahrip ediyoruz. Şehirlerimiz karakterlerini değiştirmektedir.
Kirlenmiş çevre ile karşı karşıyayız. Bunun sonucu olarak da turist sayımız her geçen
gün düşmektedir. Çünkü insanlar kirlenmiş, beton yığınlarıyla örülmüş mekanları
ziyaret etmek istemezler. Türkiye’de şehirleşme çok dikkat gereken bir durumken
maalesef bu böyle olmamaktadır.
2. OTURUM
KÜRESELLEŞME, KENT VE KİMLİK
Yasin AKTAY :
Küresel Kentleşme ve Kentsel Kimlik
Küreselleşmeye karşı eski kültürel değerlerin korunması için yerellik çıkmıştır.
Küreselleşmenin sonuçlarına tepki olarak insanlar tarihsel kimliklerine dönme
gayretlerine girmişlerdir. Ancak bu durumu yerinde duran kimlikler yerine yeniden
inşa edilen kimlikler olarak görüyoruz. Türkiye küreselleşmeyi çok vahim olarak
yaşıyor. Türkiye aynı durumu modernleşme sürecinde yaşamış ve modernleşmeyi
gerçekleştirmek için geçmişiyle tüm bağlarını kopararak bunu yapmaya çalışmıştır.
Gelişmiş, modernleşmiş hiçbir toplumda bunu göremezsiniz. Küreselleşme sayesinde
Konya Konyalığını buluyor. Küreselleşmenin Baskısıyla şehirler kendi kimliklerini
araştırma veya oluşturma gayretine girmişlerdir. Dünya şehir pazarında kentlerin
kendilerine yer bulmaları lazım. Konya’nın dünya şehirleri kompozisyonunda kendine
biçilebilecek bir yeri olabilir. Bunun üzerinde çalışılması gerekmektedir. Bir şehrin
kimliğini taşıyabilecek olan o şehrin ahalisidir. Eğer o şehrin ahalisi mutlu değilse,
şehrin kimliğini olmasının bir önemi yok. Şehir kimliklerinin oluşmasında en önemli
görev yerel yönetimlere düşmektedir.
Edibe SÖZEN
Plastik Kimlikler Çağında Kentin Yeni İmkânları ve Sorunları
Her kentin kendine has ayrı bir özelliği vardır. Hiçbir kent tek başına bir Türk kenti
olarak addedilemeyeceği gibi, hiçbir kent tek bir din özelliği altında toplanamaz. Her
kentin özelliğini korunması gerekmektedir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna
geçerken kentlerin özelliğinin bozulduğunu ve kapitalizminde buna destek verdiğini
görüyoruz. Gençlerimizin çoğunluğu Selçuklu kimliğini veya Osmanlı kimliğini
yansıtan kentte yaşamak yerine New York’u yansıtan kentte yaşamak istiyor.
Küreselleşme Amerikalılaşmadır. Herkes bugün Amerikalı gibi davranmak istiyor.
Kentlerde çoğalma, çeşitlenme bolluğu var ama aynı zamanda bir yeknesaklık var.
Kentler bugün birer imaj, seyirlik ve tüketim merkezleridir. Kimsenin de Osmanlı veya
Selçuklu’yu koruma gibi bir hasleti yoktur. Giderek her şey yeknesak ve homojendir.
Kentler seyredenlerin mekânına dönüşmüştür. Kentler birbirinin kopyasıdır. Esas olan
farklılaşmayı sağlamaktır.
Necdet SUBAŞI
Şehir Kimliği ve Gündelik Hayat
Konya uç noktalara savrulmaktan dikkatli ve özene sahip bir kenttir. Her ne kadar
dışarıdaki imajı irtica ile ilişiklendirilse de bu yanlış bir benzetmedir. Aslında Konya iki
dünya ile de kendini ilişiklendirmeye çalışan ve bunu profesyonelce yapan bir şehir
havası veriyor. Konya’nın sürekli derinden bir muhalefeti var. Konya sürekli yeni
yaşam tarzlarına ihtiyatlı bir yaklaşım ortaya koymuştur. Konya kutsal bir şehirdir.
Konya’daki manevi hava insanların gizliden gizliye kendilerini kontrol etmelerini,
kendilerine çeki düzen vermelerini gerektiriyor. Hiç kuşkusuz bu imajı Mevlana
şiddetlendiriyor. Konya kimliğini oluşturan renkleri korumak için direnmiştir.
3. Oturum
ŞEHİR VE FELSEFE
Alparslan AÇIKGENÇ
Konya Felsefe Okulu
Konya Felsefe Okulu’nun kurucu olarak İbnul Arabi görülebilir. İbnul Arabi İspanya’da
doğmuş ve Konya’ya kadar gelmiş bir düşünürdür. Konya’ya yaklaşık 1202-1203
tarihlerinde geliyor. Sadrettin Konevi İbnul Arabi’ye intisap edip ondan ders almıştır.
Konya Felsefe Okulu’nun en temel öğretisi İbnul Arabi’nin varlık öğretisidir.
Filozofların bilgisi mutasavvıflara göre çok eksiktir. İbnul Arabi’nin Konya’da 4 yıl
kadar kaldığı tahmin edilmektedir. Konya Felsefe Okulu’na şekil verenlerin en önemli
isimlerden biri de Mevlâna’dır. Mevlâna İbnul Arabi gibi keşiflerini nesirle ele almak
yerine şiirsel söylemi tercih etmiştir. İbnul Arabi’nin öğrencisi Sadrettin Konevi de
Konya Okulu’nun kurucusu olabilir.
Burhanettin TATAR
Şehir Hermenotiği
Hermenotik kelimesi hem yorumlama trafiğini hem de yorumlama teorisini işaret eder.
Şehir hermenotiği şehir hakkında bir yorum felsefe geliştirme anlamına geliyor. Şehir
dediğimiz bir olay bir süreçtir. Şehir karşımızda açıkça duran bir şey değildir. Şehre
doğrudan nüfuz edemezsiniz. Şehir dediğimiz olay ile yüzleşebilmeniz için belirli bir
süreç gerekir. Felsefe, sanat, bilim ve hata kısmen din gibi yüksek dil ürünleri
şehirlerde tezahür etmektedir. Şehri var eden şeyin insanlar arası özel iletişim pratiği
ve kesin olmayan kanaatleridir. Şehrin temel karakteri açık uçlu düşünme biçimleridir.
Şehirde birlikte var olabilmenin yolu açık uçlu düşünebilmekten geçmektedir.
Şehirlerin temel sorunu ortak var oluş imkânıdır. Bu bütün dinlerin temel sorunudur.
Şehri şehir yapan semboldür. Şehrin bir sembolü olması gerekir. Şehrin başlangıç
noktası tarihi olarak tespit edilemez. İnsanları bir arada tutan, ortak anlamayı
sağlayan sembollerimizin olması gerekir. Ancak insanlar temel anlama olayını
semboller üzerinden gerçekleştirebilirler. Şehrin anlaşılmasını, yorumlanmasını
mümkün kılan en önemli hususlarından bir tanesi de her hangi bir şehrin entelektüel
eserledir, sanat eserleridir, yüksek dil ürünleridir. B eserler aynı zamanda şehrin
çıktığı zirveyi gösterir. Mevlana, Sadrettin Konevi ve İbnul Arabi Konya’nın çıktığı
zirveyi bize göstermektedir. Şehirlerin ruhundan söz edildiğinde dinamikliklerini ve
sürekli hareketini anlamak gerekir. Sanat eserlerinden mahrum olan şehirlere nüfuz
etmek ve onları anlamak imkânsızdır. Sanat serleri yok olan şehirler kayıp şehirlerdir.
Bir şehrin kayıp şehir olmaması için sanat eserlerini birer kapı olarak koruması
gerekmektedir.
Şinasi GÜNDÜZ
Dinler Tarihinde Şehir, Şehirlerde Din
Şehrin yapısı üzerinde dinin önemli bir etkisi vardır. Bir çok şehir din merkezli olarak
kurulmuştur. Bunu İslam dininde de, Hıristiyanlıkta ve Yahudi kültüründe de görmek
mümkündür. Roma Hıristiyanlık öncesi kurulmasına rağmen tapınak merkezli
kurulmuştur. Bu gibi şehirlerde dini mimarinin önemli etkisi vardır. Konya’yı adeta
Mevlana ile özdeşleşen, Mevlana merkezli bir kent olarak örnek verebiliriz.
Ortaçağdan günümüze şehirlerde dini guruplara dayalı yerleşim söz konusu
olmuştur. Bu halen böyledir. Dünyanın farklı şehirlere gittiğimizde farklı dinlere
mensupların yoğunlaştığı bölgeler görürüz. İstanbul, New York ve Londra’da bugün
halen bu böyledir. Şehirlerin dinin cemaat yapısıyla yakından irtibatlı olduğun
görüyoruz. Şehirler, dünya ruhu-evrensel ruh gibi metafizik gibi bir takım kavramları
kendisinde gerçekleştiren merkezler olarak görülmüştür. Ortaçağ haritalarına
baktığımızda bunların büyük bir kısmında Kudüs’ün merkez olarak gösterildiğini
görürüz. Kudüs niçin dünyanın merkezidir. Çünkü Yahudi Hıristiyan düşüncesinde bir
çok dini olayın gerçekleştiği yerdir Kudüs. Dolayısıyla Kudüs sadece dünyanın değil
evrenin merkezidir. Benzer bir yaklaşımı İslami gelenekte Mekke ile ilgili Arafat ile
ilgili olarak görüyoruz. Bir çok yaygın halk inanışında Mekke’nin özelliklede Kâbe’nin
bulunduğu noktanın dünyanın merkezi olduğu düşüncesi mevcuttur.
Download