Mikotoksinler

advertisement
MİKOTOKSİNLER
Prof Dr Nuri KİRAZ
Mikotoksinlerin genel özellikleri-1







Küfler tarafından üretilen toksinler (zehirli bileşikler)
mikotoksinler olarak bilinir.
Mikotoksinler küf1erin ikincil metabolitleri olup hayvanlar ve
insanlar üzerinde toksik etkilidir.
Mikotoksin terimi Yunanca'da mantar anlamına gelen 'mykes' ve
Latince'de zehir veya toksik anlamına gelen 'toxicum'
kelimesinden türetilmiştir .
Mikotoksinierin hayvanlar ve insan sağlığı üzerindeki toksik
etkileri mikotoksikozis olarak tanımlanır .
Kiiflerin hepsi, yani bütün küf cins ve türleri mikotoksin
üretmezler.
Küflerin görünüşü, kokusu ve tatlarına bakılarak mikotoksin
ürettiklerini söylemek olanaksızdır.
Bazı besinler görünür küf taşımaksızın da mikotoksinleri
içerebilirler
Mikotoksikozislerin Genel
Özellikleri-2






- Mikotoksinler bulaşıcı değildir
- Mikotoksikozis üzerine ilaç ve antibiyotik tedavisinin
çok az etkisi vardır veya hiç etkisi yoktur
- Mikotoksikozislerin yaygın görülmeleri genelde
mevsime bağlıdır
- Salgın şeklinde görülmeleri kontamine olmuş bir
besin veya yemle ilişkilidir
- Toksisitenin derece ve şiddetini sık olarak konakçının
yaş. cins ve beslenme durumu etkilemektedir
- Duyarlı besin veya yemin incelenmesi ile kütlerin
bulunma durumu ve aktiviteleri açığa çıkarılabilir.
Aflotoksinler
* Mantarlar tararından oluşturulan 300 den
fazla mikotoksin varlığı bilinmektedir.
* Bu gün üzerinde en fazla üzerinde
durulan mikotoksinlerden birisi
aflotoksinlerdir.
* Aspergillus flavus kültürtlerinin yaklaşık
%35’inin , Aspergillus parasiticus
kültürlerinin ise önemli bir bölümünün
aflotoksin oluşturduğu bilinmektedir.
Aflotoksin içeren yemle beslenen
hayvanların eti, sütü ve yumurtası gibi
yenilebilir kısımlarındaki aflotoksin
kontaminasyonunun oldukça düşük
olduğu saptanmıştır.
 Ülkemizde sorun ilk olarak Kanada’ya
fındık ihracatı sırasında yaşanmış ancak
kontaminasyon düzeyi düşük
bulunduğundan sorun yaşanmamıştır.

Aflotoksinler

İlk olarak Aspergillus flavusdan izole
edilen bu toksin dört gruba ayrılır. B1,
B2, G1, G2. Bitkisel ürüğnlerde farklı
oranlarda bulunmakla birlikte B1 en
fazla bulunan ve en toksik etkiye
sahipdir.


Doğal olarak yer fıstığı, mısır, pamuk
tohumlarının
kontaminantı
olarak
bulunmuştur.
Aflotoksinlerin
gıda
maddelerinden tam olarak elimine
edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle
FDA belirli bir düzeye kadar gıdalarda
(20ppb, sütte <0.5 ppb) aflotoksin
bulunmasını normal kabul etmişlerdir.

Sıradan pişirme yöntemleri ile ve
pastörizasyon toksin parçalanmasında
yeterli değildir. Ancak kuru ısıda
dehidrate ederek pişirme (kavurma)
sonucunda
kontamine
fıstıklarda
aflotoksinlerin
%50sinden
fazlası
saptanmamıştır.

Akut hepatosellüler nekrozdan hayvan
modellerinde
görüldüğü
üzere
intrasellüler etkileşim sorumlu olduğu
halde , hepatokarsinojenik etkiden
aflotoksin B1 (AFB1)’in mikrozomal
oksidatif sistem aracılığıyla metabolize
olması sonucu oluşan metaboliti “AFB12,3
epoksid”in
sorumlu
olduğu
varsayılmaktadır.

DNA ve RNA’ya çok sıkı kovalen bağla
bağlanan bu bileşiğin alkilleyici özelliği
ile mutajenik ve karsinojenik etkinin
başlatıcısı olduğu düşünülmektedir

Epidemiyolojik
veriler
bazı
bölgelerde(Kenya, Mozambik,Tayland)
gıodalarla alınan günlük aflotoksin
düzeyleri ile primer karaciğer karsinomu
arasında bir ilişki olduğunu göstermekte
, hayvan deneyleri bu ilşkiyi kuvvetle
desteklemektir.

Sıçanlarda yapılan çalışmalarda diyetle
alınan aflotoksin miktarı 5 g/kg
olduğunda karaciğer tümörünün ortaya
çıkış oranı %4.5 iken, doz 100 g/kg’a
çıktığında bu oran %100 olmuştur.
Trikotesenler


Esas olarak Fusarium cinsi mantarlar
tarafından üretilmekle birlikte Trichoderme,
Trichothecium, Myrothecium ve Stachybotrys
cinsleride üretilmektedir. Bu mikotoksin mısır,
arpoa, ve karışık hayvan yemlerinde
bulunmuştur. Kontamine gıdalar dışında hava
ve
temas
yoluyla
da
insanda
etki
yapabilmektedir.

İnsanda toksik doz değerleri konusunda
kesin veriler yoktur. Çok iyi absorbe olabilen
trikosenler , toksik aktivitelerini bağırsak
epitel hücresi ve hemopoetik hücreler gibi
aktif bölünen hücrelerin ribozomal 80S
subünitine bağlanarak protein sentezini
başlatma , elongasyon ve sonlandırma
fazlarında bloke etme ve hücre membranı
fonksiyonlarını bozma yoluyla gösterirler.
Ergotizm







Ergotism veya 'Kutsal Ateş' küflerle ilgili olarak IX.yüz
yıldan beri en iyi bilinen hastalıktır. Ergot, Claviceps
cinsi içindeki küf türlerinin ürettiği ergot
alkaloidlerinin neden oldugu hastalıktır. Claviceps
cinsinden yaklaşık olarak 40 ergot alkaloidi aynımıştır.
Bunlar 3 guruba ayrılabilirler .
1- Lysergic asit türevIeri
(Örnek: Ergotamine ve ergocristine)
2- Isolysergic asit türevIeri (Örnegin: Ergotaminine)
3- Dimethylergoline türevIeri
(Örnek. Clavine ve agroclavine)




Ergotun kaynağı ortamda bulunan alkaloidlerin
türünü ve ergotizmin klinik tablosunu etkilemektedir.
Claviceps purpurea ergotamine-ergocristine
alkaloidleri üretmektedir.
Bu alkaloidler vasokonstriktif etkileri nedeniyle
ergotizmin gangirenli ve en ağır şekline neden
olmaktadırlar.
Bu hastalığm ilk belirtileri bacaklarda ödem ve şiddetli
agrılar şeklindedir. Bunu deride ağrısız yaralar,
tendonlarda gangren ve yanma duyusu izlemektedir.
Bu hastalıktan etkilenen insanlarda ölüm oranının
%34 gibi yüksek bir oranda olduğu rapor edilmiştir .
Okratoksinler
Okratoksinler Aspergillus ve Penicillium cinsi
küflerin ikincil metabolitleri olup tahıılar, kahve
ve hayvansal kaynaklı pek çok besinde
bulunmuştur.
 En sık bulunan ve en toksik olanı okratoksin
A'dır.
 Akratoksin A'nın nefrotoksik, bağışıklığı
baskılayıcı, karsinojenik ve teratojenik olduğu
test edilen biitün deney hayvanlarında
gösterilmiştir.




Okratoksin A domuzlarda nefropati ve Balkan
Endemik Nefropatisinde (BEN) böbreklerde neden
olduğu fonksiyonel ve yapı- sal bozukluklar ile bu
hastalıkların etkeni olarak önerilmiştir .
Balkanlarda pelvis,üreter ve urotelyal tümörler
endemik olmayan bölgelerden 50-100 kat daha fazla
görülmektedir.
Okratoksin A 'nın hem BEN hem de urotelyal
tümörlere neden olabileceği düşünülmektedir. Bu
verilere göre okratoksin A insanlar için muhtemel
karsinojenik bir bileşik (Gurup 2B) olarak
sınıflanmıştır .
Fumonisinler




Fumonisinler Fusarium moniliforme ve ilgili küf türleri
tarafından iiretilen mikotoksinlerdir.
Fumonisinlerden toksik öneme sahip olanlar
fumonosin BI ve B2'dir
Fumonosin BI, Güney Afrika'da Transkei, Çin ve
Kuzey İtalya bölgelerindeki mısır örneklerinde daha
sık ve yüksek miktarlarda bulunmuştur.
Bu bölgelerdeki özefagus kanserinin görülme sıklığı
diğer bölgelere göre daha yüksektir. Belirtilen bu
bölgelerde mısır temel besindir. Mısırlarda fumonosin
BI'in bu lunması ile özefagus kanser sıklığının yüksek
olması arasın da bir ilişki olduğu önerilmiştir .
Bir IARCInternational Agency for
Research on Cancer) çalişma guru bu F.
moniliforme'nin toksinlerini insanlara karşı
muhtemel karsinojenik (Gurup 2B) olarak
sınıflamıştır .
 Sonuç olarak gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde besin kalitesini ciddi olarak denetim
altında tutmak önemlidir. Akut
mikotoksikozisler ciddi ve öldürücü
hastalıklara neden olabilirler.

Zearalenon




Zearalenon dünyanın her iklim bölgesinde bulunabilen
küf cinsi olan Fusarimların bir metabolitidir.
Bu meatabolit doğrudan bir toksin olmaktan çok
hormon benzeri bir yapıya sahiptir ve bir seri
östorojenik hastalıklara neden olmaktadır .
Zearalenon ve türevIeri ile kontamine olmuş yemlerle
beslenen hayvanlarda üreme sistemlerinde hipertrofi
ve atrofiler oluşmuştur .
Porto Riko'da zearalenon ile kontamine olmuş
besinleri tüketen çocukların kanında bu toksin bulunmuş ve çocuklardaki prococious sendromunun
nedeni olarak zearalenon gösterilmiştir.
Download