sokratik yöntem - Ankara Ada Psikoteknik

advertisement
SOKRATİK YÖNTEM
Sokratik yöntemin temel öğeleri sistematik sorgulama, tümevarımcı mantık yürütme
ve evrensel tanımlamalardır.
Sokratik yöntemin günümüzdeki kullanılış biçimi birlikte araştırmadır. Danışanları
sorular sorarak, bilmedikleri yönlerini fark etmelerine, kendilerinde belli düzeyde
öğrenme isteği uyandırmaktır.
Sistematik sorgulama danışanlarda bağımsız düşünmeyi kolaylaştırmak amacıyla
karmaşıklık sırasına göre sıralanmış bir dizi sorunun kullanımını içerir.
SORULARIN TÜRÜ
Danışanlar farklı tür sorularla farklı biçimde düşünmeye yönlendirlir.
1- Belleği Sorgulayıcı Sorular: Danışanları, belli bilgileri hatırlamaya yönlendirir.
Danışanların bazı konuları ne kadar ayrıntılı hatırladıklarına odaklanır. Bu
sorularla elde edilecek verilerin kendileri bir amaç haline gelmemeli, belli bir
amaca giden araçlar olmalıdır. Daha ileri adımda sorular bilgiyi hatırlamaya
doğru yönlendirmekten çok, bilgiyi kullanmaya doğru yönlendirmektir. Kaliteli
sorular verileri ortaya çıkarmak yerine, nedenleri ortaya çıkarabilmelidir. Örn:
Bu sorun ilk olarak ne zaman başladı? Bu duyguyu en son ne zaman
yaşadınız? Bu olduğunda ne yaptınız?
2- Dönüştürme Tarzı Sorular: Danışanların belli bir konuyu anlayışlarındaki
eksikliklerini görebilmelerine ve o konuyu daha iyi anlayabilmelerine
yardımcıdır. Danışanların, ifade ettikleri fikirleri yada bilgiyi farklı ancak paralel
bir forma dönüştürmelerini bekler. Örn: bunun sizin için anlamı nedir? Annen
bu konuda ne derdi?
3- Yorumlamaya Yardımcı Sorular: Danışanların veriler, genellemeler, değerler
ve beceriler arasındaki ilişkiyi kavramalarına yardımcıdırlar. Danışanlar
yaşamlarındaki sorunlarla ilişkili değişkenlerin kendilerine terapist tarafından
gösterilmesindense, bunları kendileri ortaya çıkardıkları zaman daha iyi
öğrenirler. Yorum sorularında, bazen iki konu belirlenebilir ve danışanlardan
bunlar arasındaki ilişkiyi bulmaları istenir. Örn: size göre evliliğinizde
yaşadığınız sorunlarla, iş hayatınızdaki sorunlar arasında herhangi bir
benzerlik var mı? Bu iki sorun nasıl farklılaşıyor?
4- Uygulamaya Dönük Sorular: Danışanlardan bazı bilgi ve becerilerini belli bir
soruna uygulamalarını bekler. Dolayısıyla bu da onların o soruna uygun
becerileri belirlemeleri, seçmeleri ve uygulamaları anlamına gelir. Bu sorular
aracılığıyla arzu edilen, danışanın daha önce tartışılmış olan konuları ve
onlardan elde edilmiş olan verileri hatırlaması ve bu bilgileri yeni sorunlara
kendi başına uygulayabilmesi için pratik yapmasıdır. Sorular, danışanın zaten
sahip oldukları bilgileri bilinçlerine çıkarmaları ve bunları o sıradaki yaşam
sorunlarına uygulamaları için araç olmaktadır. Örn: bu sorunu çözmek için
neler yaptınız? Başka neler yapabilirdiniz? Bu değişiklikleri nasıl sağlamayı
düşünüyorsunuz?
5- Analize Yardımcı Sorular: Hedeflenen, danışanların belli bir yaşam sorununu
alt öğelere ayırarak çözmeleridir. Soruların öğretmeye çalıştığı beceri, belli bir
konunun mantıksal sonucunu bulmak için kullanılan düşünce süreçlerinin neler
olduğunun bilincine varılmasıdır. Bu yüzden bu tür sorular danışanların,
nedenden sonuca doğru giden tümdengelimci mantık ilkelerini nasıl
uyguladıklarını öğrenmelerine yardım edebilmelidir. Sistematik bir sorgulama
biçimi, danışanların inançlarının altındaki yetersiz kanıtları yada mantıksal
tutarsızlıkları fark etmelerine de yardımcı olur. Örn: sizce bu sorunun nedeni
ne olabilir? Haklı yada haksız olduğunuzu neye göre söyleyebilirsiniz? Bu
sorunu çözmeye yardımcı koşullar nelerdir?
6- Senteze Dönük Sorular: Sorular, genellikle tümevarımcı akıl yürütme tarzını
kullanarak, dağınık durumdaki bilgileri anlamlı bir bütün içinde birleştirmeye
çalışmalıdır. Soruları, zihindeki çeşitli bilgilerin toplanıp bir sentez
oluşturmasına yardımcı olması için evrensel tanımlamalar kullanılarak
sorulmasında yarar vardır. Bu tür soru soran terapistin danışandan beklentisi
hiçbir zaman, kendi aklından daha önceden belirlemiş olduğu bir cevabın
danışan tarafından bulunup çıkarılmış olmamasıdır. Tam tersine, sorduğu
sorular o konuda çok sayıda yanıt olabileceği mesajını vermelidir. Örn: bu
duruma daha başka hangi şekillerde bakılabilir? Doktor olmanın senin için
anlamı nedir?
7- Değerlendirmeyi Kolaylaştırıcı Sorular: Bu sorular Sokratik yöntemin en önemli
hedeflerinden biri olan, danışanların duygularının ve düşüncelerinin
belirginleştirilmesi ve bütünleştirilmesi konusunun gerçekleşmesinde çok
yardımcıdır. Danışanlardan, belli standartlara göre bir değer yargısına
varmasını ister. Bu süreç, önce uygun standartların belirlenmesini daha sonra
da söz konusu davranışların bu standartların neresinde olduğunun
değerlendirilmesini içerir. Tartışmalı konular genellikle bu tür sorular
aracılığıyla eleştirilebilir. Örn: evlilikte sizin için önemli olan nedir?
SORULARIN İÇERİĞİ
Sokratik tarzı soruların çoğunun içeriği, danışanların problemlerini kendi başlarına ve
rasyonel biçimde çözmeleri için beceri geliştirmelerine yardımcı olacak şekildedir.
Danışanların problem çözme sürecinin; tanımlama, çözüm seçenekleri üretme, karar
verme ve uygulamadan ibaret olan aşamalarını, sistematik sorular aracılığıyla
öğrenmeleri de sağlanabilir.
Problemin tanımlanması aşamasında sorular sayesinde, belli bir problem alanının
danışan tarafından işe-vuruk (operasyonel) tanımının yapılmasını sağlar.
Değerlendirme soruları, problemin duygusal ve yargılayıcı yönlerinin belirlenmesinde
yardımcıdır. Ne kadar kötü oluyor? Şeklindeki sorularla, hangi koşulların kabul
edilemez kategorisinde oldukları anlaşılabilir.
Neyi başarmayı umuyorsunuz? Gibi gelecek yönelimli sorular da danışanların
hedeflerinin somutlaştırılması ve saptanmasında yardımcı olabilir.
Duygusal ve kişiler arası ilişki problemleri, pek çok kişi için dayanılmaz gibi
algılandığından, danışanların genellikle rasyonel bir şekilde düşünmesini ve
davranmasını engellemektedir. Danışanı, yaşadığı sorunların sıklığı, yoğunluğu ve
süresi konusundaki soruları yanıtlamaya yönelterek, dayanılmaz gibi gelen bir
problemin o kadar da dayanılmaz olmadığı gösterilebilir.
Analiz soruları, problemden hemen önce yada hemen sonra ortaya çıkan ve
problemle ilişkili diğer koşulların saptanmasına da yardımcıdır. Böylelikle danışan,
olası nedenler ve potansiyel çözümleri de belirleyebilir. Bu tür sorular, danışanların
probleme yönelik tanımlarında daha objektif olmaları ve inançları ile gerçekleri
birbirinden ayırmaları açısından işe yarayabilir.
Çözüm seçeneklerinin üretilmesi aşamasında danışanların, belirlemiş oldukları
sorunla baş edebilmeleri için daha yaratıcı ve yeni yöntemler düşünmelerini içerir. Bu
aşamada danışanları bakış açılarını genişletici sentez soruları, bir eylem planı
oluşturmalarına yardımcı olabilir. Ürettikleri seçenekleri otomatik olarak eleştirip
sınırlandırmamaları için eleştirel düşünme daha sonraki bir aşamaya ertelenir.
Belli bir sorun alanının nasıl yönetileceğini öğrenmeleri için kendilerine uygulamaya
dönük sorularla yardım edilmeye çalışılır.
Karar verme aşamasında sorular analiz türü, değerlendirmeyi kolaylaştırıcı ve
uygulamaya dönük sorular, çözüm seçeneklerinin üretilmesi aşamasında önerilen her
seçeneğin avantajlarını ve dezavantajlarını belirlemeyi hedefler. Bu aşamada
sorulacak analiz soruları sayesinde danışanlar, her seçeneğin olası uzun ve kısa
vadeli sonuçlarını sistematik olarak değerlendirebilmek için gerekli olan, eleştirel
düşünme becerilerini geliştirirler. Değerlendirme soruları, her seçeneği olası en uç
noktasına kadar götürüp incelemek üzere kullanılır.
Uygulama aşamasında da danışandan, karar verme aşamasında belirlenmiş olan bir
seçeneği uygulamaya koyması ve etkinliğini değerlendirmesi istenir.
Danışanlardan belli bir çözüm yolunu uygulamaya koyduktan sonra, değerlendirme
ve analiz soruları aracılığıyla ortaya çıkan sonuç değerlendirilip, danışanların
başarılarından yada başarısızlıklarından bir şeyler öğrenmeleri sağlanabilir.
Danışanlar, benzer bir sorun tekrar ortaya çıktığında başarılı olabilecek yada
olmayabilecek yaklaşımları daha kolayca belirleyebilirler. Sonuçtan hoşnut musunuz?
Sizce işlerin bu şekilde gitmesinin nedeni ne olabilir? Neleri farklı yapmak isterdini?
SORGULAMA SÜRECİ
Yönlendirici, açıklayıcı/geliştirici, belli bir fikri savunmaya yöneltici soruların birbirini
tamamlaması, belli bir sıra içinde ilerlemeyi kolaylaştırması ve kısa aralıklarla
sorulması.
Beceriyle sorulmuş sorular aracılığıyla terapist, danışanı basit cevaplar vermek
yerine, düşünmeye zorlar. Yanıtın hemen hazır olmadığı durumlarda tarafların her
ikisi içinde sabırlı olmak önemlidir.
Çok fazla yada çok az yapılandırma etkisiz olacaktır. Terapist sadece gerektiği kadar
bir yapılandırma sağlamayı bilmelidir.
TÜMEVARIMCI MANTIK YÜRÜTME
Tüm insanlar, gündelik olaylarla ilişkili deneyimlerden bazı genellemelere giderken ve
yaşam olayları ile ilgili şablonlar oluştururken, tümevarımcı akıl yürütürler. Terapide
yapılan işlemde aynı yöntemi kullanarak, danışanların gerçeklerle ilgili daha geniş bir
bakış açısına sahip olmalarına ve kendilerini aşmalarına yardımcı olmaktır. Bu
sayede danışanların, neyin gerçek yada objektif bilgi neyin inanç ve neyin de kendi
görüşleri olduğunu ayırt etmeyi öğrenmelerine çalışılır. Temel süreç, belirli bazı
olaylar yada deneyimler arasındaki benzerlik ve farklılıkların analiz edilerek, o tür
olaylar grubu için bir genel ilke (bir şablon) oluşturulmasını içerir. Böyle bir düşünme
biçiminin, danışanların daha soyut düzeyde beklentiler oluşturmalarına ve daha
işlevsel başa çıkma mekanizmaları geliştirmelerine yardımcı olacağı varsayılır. 3 tür
tümevarımcı mantık yürütme tarzı vardır.
1- Deneyimlerden Yapılan Genellemeler:
Bu tür akıl yürütmeler, belli bir nesne, durum, olay yada kişiyle olan
deneyimlerimizden çıkardığımız sonucun, o nesne, olay, durum yada kişinin ait
olduğu kategorinin tümüne genellemesi anlamındadır.
Deneyimlerimize bağlı genellemelerin, şemalarımızın amacı, sistemimize gelen, duyu
organlarımız alınan çok sayıdaki verinin kodlanarak yada kendimiz için anlamlı
birimlere dönüştürülerek, kavranmasına yardımcı olmaktır. Öğrenme adıyla da
anılabilecek bu olgu gerçekleştiğinde, şema oluştuğunda, belirli bir kategoriye giren
olgular hakkında işe yarar pek çok bilgi bellekte bulunduğundan bilginin sınırlı
olduğu, belirsizlik durumlarında, o olaya daha kolay anlam verilebilir.
Ancak insanların bu tür genellemeleri, genellikle hatalı ve kendilerine özgü bir tarzda
kullandıkları bilinmektedir. Pek çok mantık dışı inancımız, bu hatalı ve aşırıya kaçmış
genellemelere dayanır. Bunun bir nedeni, insanların bir yandan da sistemlerine gelen
sayısız uyarıcı arasından, daha önceki deneyimlerine bağlı olarak öğrendiklerini,
oluşturdukları inançlarını, şemaları destekleyecek verileri seçme eğiliminde
olmalarıdır.
İnsanlarla ilgili genellemeler sıklıklı kişilik özellikleri yada kişilik tipleri dediğimiz (dışadönük, içe-dönük vb) kategorileri oluşturur ve yeni tanışılan bir insan hakkında
değerlendirmeler yapılırken kullanılır.
Benlik kavramı çok dar sınırlarla tanımlanmış kişiler, yaşam streslerinden daha çok
etkilenmekte ve depresyon ve fiziksel hastalıklara daha yatkın hale gelmektedirler.
Olaylara yönelik genellemeler de belli bir olaya yada problem durumuna ilişkin
ortaklıkların bir araya getirilip kümelenmiş halidir.
Hedeflere yönelik genellemeler, kişinin arzu edilen bir sonuca ulaşabilmek için gerekli
gördüğü özelliklere ilişkin inançlarını kapsar.
Soyut kavramlar için yapılan genellemeler, kişinin kendi somut deneyimlerinden çok,
yorumlarına dayalı olduğundan daha da belirsizlikle doludur ve hatalara yol açma
olasılığı çok daha yüksektir. Terapiye gelen danışanların bu tür tanımlarının genellikle
katı ve iki kutuplu olduğunu düşünüp, olayları sadece bu iki kutuplu bakış açısıyla
değerlendirirler.
Genellemelerin terapi sırasında kullanılışının üç aşaması vardır:
1- Danışanın terapiye getirdiği soruna ilişkin halihazırda var olan genellemelerinin
(temel varsayımlarının, işlevsel olmayan tutum ve inançlarının, şemalarının)
belirlenip, eleştirel bir gözle değerlendirilmesi.
2- Seanslar boyu getirilmiş olan veriler arasındaki ortaklıkların, örüntünün fark
edilerek yeni bir genellemeye gidilmesi.
3- Yeni genellemenin geçerliliğinin sınanması.
Bu süreç, genellikle danışan görüşme sırasında geniş kapsamlı bir genelleme
getirdiğinde başlar.
Danışanın halihazırda var olan genellemesinin zayıf kalan, geçerli olmayan yönleri
belirlendikten sonra, terapist ve danışan birlikte, danışanın hayatındaki çeşitli
deneyim örneklerinin ortak yönlerine dayalı, düzeltilmiş, zenginleştirilmiş ve daha
kapsayıcı bir genelleme oluşturmaya çalışılır.
Genellemeler bazen, nesne, durum, olay, insan, hedef yada soyut kavram gibi alt
kategorilere ayrıştırılarak, kategoriler arasındaki benzerlikler de yakalanabilir.
Genellemeler şu koşullarda güçlenir:
1- Genellemeyi destekleyen olayların sıklığı
2- Destekleyici örneklerin çeşitliliği
3- Örnek türlerin dağılımı arasındaki dengelilik
Terapi sırasında yeni bir genelleme oluşturulmaya çalışılıyorsa sadece çok sayıda
örnek, kanıt bulmak için uğraşmak yerine, çok çeşitli durumlar için geçerli olan, daha
güçlü verilere odaklaşmak yararlı olur.
Tümevarımcı genellemeler, yaşantımızdaki deneyimler arasında var olan doğal
çeşitliliğe uyarlanmaya çalışılan, yapay gruplamalardır ve dil ile kültürden güçlü bir
şekilde etkilenirler. Dahası, deneyimlerden elde edilen genellemeler çürütülmeye
yatkınlıkları nedeniyle sınırlıdırlar. Çok sayıda destekleyici örnek üzerine oturtulmuş
bir genelleme, bazen tek bir karşıt örnekle çürür. Terapi sırasında oluşturulacak yeni
genellemenin, bu tür yanlışlamaya karşı korunması için, destekleyici kanıtların
olabildiğince farklı alanlardan gelmesi çok önemlidir. Saptanacak olası karşıt
örnekleri, danışanın kendisinin araştırması ayrıca dikkat edilmesi gereken bir
konudur.
Yeni genellemeleri oluşturacak hipotezlerin evrensel geçerliliği olan düz cümleler
şeklinde oluşturulması yerine, olasılıklar yada yüzdelikler şeklinde ifade edilmesi,
yanlışlama riskini azaltabilir.
Yanlışlama sürecindeki önemli rollerine karşın,çelişkili verilerin araştırılmasının
aşırıya kaçacak şekilde vurgulanmaması da önemlidir. Genellikle en yararlı strateji,
genellemeyi çelişkili verileri de içerecek biçimde değiştirmek ve genişletmektir.
2- Benzerliklerin Karşılaştırılmasına Dayalı Genellemeler:
Deneyimlere dayalı genellemelerde tek örnekten tüm popülasyona gidilirken,
benzetmelerde bir örnekten diğerine gidilir. Benzetmeler yoluyla akıl yürütme, iki
nesne, olay yada insanın, ilişkili ama ilk anda belli olmayan benzerliklerin
karşılaştırılmasını içerir.
Benzerliklerin kullanımı danışanların bilişsel esnekliklerini arttırarak sorunların farklı
bir bakış açısıyla yaklaşmalarına yardımcı olabilir. Danışanlardan, soruna yönelik
alışmış oldukları bakış açısının dışına çıkmaları ve yaşadıkları olaya farklı bir
gözlükle bakmaları istenir. Benzetmeler yoluyla akıl yürütme, iki süreç arasındaki
yüzeysel benzerliklerin ötesine bakmayı ve yapısal benzerlikleri incelemeyi içerir.
Eğer bu iş doğru bir şekilde yapılırsa benzetmeler, karmaşık sorunları daha bildik,
daha basit sorunlara indirgemeye yardımcı olur. İnsanlar yeni sorunların, daha
önceden edinilmiş deneyimlerden, elde edilen bilgilerin kullanımıyla çözülebileceğini
gördükçe, engellenmişlik duygusu ve başa çıkamama kaygısından kurtulduklarından
bir rahatlama olur.
Benzetmeler konu içinden ve konular arası olmak üzere ikiye ayrılabilir. Konu içindeki
benzetmeler, geçmişte yada farklı durumlarda yaşanmış benzer olayların
incelenmesini kapsar. Danışanlar, bu sorunlar ve çözümleri arasındaki ilişkileri temel
alarak, bir olaydan diğer olaya bilgi aktarımı yaparlar. O durumlarda kullandıkları ve
daha sonradan etkili yada etkisiz olarak değerlendirdikleri başa çıkma stratejileri
belirlenerek, yeni duruma uygulamalarına yardımcı olunmaya çalışılır. Konular arası
benzetmelerde ise farklılaşmış gibi görünen olaylar arasındaki somut benzerlikler ele
alınır.
Psikoterapide benzetmelerin kullanımı, sistematik bir gözlem sonucunda başlar.
Danışan bir problemini aktardıktan sonra, terapist bu durumla ilgili daha fazla bilgi
sahibi olabilmek için kendisine sorular sorar, ev ödevleri verir. Terapist bir sonraki
aşamada danışandan, halihazırda çözümlenmiş olan benzer bir problemini
hatırlamasını ister yada kendisi önerir. İki problem arasındaki uyuşan yönlerin
belirlenmesi bilgi aktarımını oluşturur. Bilindik durumlardan yeni durumlara bilgi ve
beceri aktarımı yapıldığında, bu benzetmeler, problem çözme sürecini yönlendirip
kolaylaştırabilir. Kullanılan her benzetme, bir hipotez için başlangıç noktası olur.
Doğrulama aşaması ise terapist ve danışanın yeni başa çıkma seçeneğini
uygulamaya koymak üzere planlama yapmasını içerir.
Bir benzetmenin kullanışlılığı, karşılaştırma boyutlarının problemle ne kadar ilgili
olduğuna bağlıdır. Etkili olabilmesi için benzetmenin sorun ile çözümü arasındaki
ilişkiyi de koruması gerekir. İlgisiz benzerliklerle çalışılması sonucunda, hatalı yada
yönlendirici bir benzetme ortaya çıkabilir.
3- Seçeneklerin Ayıklanması Yoluyla Akıl Yürütme:
Bir olayın ortaya çıkabilmesi için gerekli ve yeterli koşulları belirlemek için yapılır. Bu
ayıklama ilkelerine göre, bir etki (sonuç) ortaya çıktığı sırada var olan bir faktör o etki
için gerekli koşul olmayacağından ayıklanabilir. Bunun gibi etkili olmadığı sırada var
olan bir faktör de bu etki için bir koşul sayılamayacağından ayıklanabilir. Böylece
nedensel akıl yürütme herhangi bir etkinin çeşitli durumlarda ortaya çıkışının
incelenmesini içerir.
Belirli bir eylem planı üzerinde anlaşmaya varılırken, nedenselliğe ilişkin yapılmış
atıflar önemli bir rol oynar. Nedensel akıl yürütme, genellikle beklenmeyen olaylara
ve arzu edilen bir hedefe ulaşılamamış olan durumlara yönelik olarak yapılır.
Nedensel akıl yürütme, danışanların kendi davranışlarını anlamalarına, tahmin
edebilmelerine ve kontrol edebilmelerine yardımcıdır. Nedenlerden hangisinin kontrol
edilmesinin gerektiğinin öğrenilmesi zor ve karmaşıktır. Etkili bir tedavi için bu
nedenselliğin sırasını anlamak ve değiştirmek gerekir. Bir olayı diğerinin nedeni
olarak sınıflandırmak, biraz gelişigüzel gibi gelse de olası nedensel ve sorunu
sürdürücü faktörlerin tespiti, tedavinin planlaması için temeli hazırladığından
önemlidir. Sorunun ortaya çıkması için gerekli olan koşulun oluşması
engellenebilirse, sorun da önlenir.
Eğer kendine güveni yetersizse, sosyal desteği azsa yada sorunun kendisini aştığını
düşünüyorsa, kişinin yaptığı nedensel atıflar, başkalarının etkilerine daha açıktır.
Ayrıca depresif kişiler, bu atıf sürecini biraz daha çarpıtarak, olumsuz olaylarda
genellikle kendilerini suçlarlar. Atıf süreci yanlı bir hale gelerek, kişinin kendisiyle ilgili
olumsuz duygularının sürmesine katkıda bulunur. Bu yüzden, alternatif nedensel
atıfları geliştirmeye dayalı terapi yöntemlerinden pek çok kişi yararlanabilir.
Nedensel akıl yürütme doğrulama ve yanlışlama stratejileri üzerine temellendirilmiştir.
Doğrulama herhangi bir nedenin,
a) neden ve sonucun birlikte var olması
b) ikisinin de aynı anda birlikte var olması durumuna bakılarak belirlenmesini
içerir.
Bu yüzden herhangi bir sonucun hem ortaya çıktığı durumlara hem de çıkmadığı
durumlara dikkat edilir. Bu tarz bir akıl yürütmede araştırılan olası nedenler, beklenen
sonucun yokluğuyla değil, varlığıyla tespit edilir.
Yanlışlama ise olası bir nedenin,
a) nedenin var olup sonucun oluşmadığı durumlarda
b) sonucun ortada olup nedenin görülmediği durumlarda ayrıntılı incelenerek,
geçerliğin sınanmasını içerir.
Her iki durumda da nedensel hipotez reddedilip yeni bir tanesi araştırılır.
Psikoterapi sırasında seçeneklerin ayıklanarak yapıldığı nedensel akıl yürütme
sorunlu davranışın sistematik bir biçimde gözlenmesi, hipotez oluşturulması ve
oluşturulan hipotezin sınanması aşamalarını içerir. Sistematik gözlem, danışan bir
sorunu aktardığında, terapistin daha fazla bilgiye ulaşmak için sorular sorması
ödevler vermesiyle başlar. Sorunla ilgili olası nedenlerin değerlendirilebilmesi için,
geniş bir yelpazede bilgi toplamak yararlıdır. Hipotez oluşturma, terapist ile danışanın
birlikte düşünüp, danışanın sorunlarının başlamasından önce ortaya çıkan ortak
olayları tespit ederek, geçici bir nedensel hipotez üretmeleri anlamındadır. Nedensel
hipotezler, neden ve sonuçların zaman içinde birlikte değiştikleri varsayımına
dayalıdır. Herhangi bir nedeni belirlemeye yardımcı olabilecek ipuçları arasında;
1- Neden ve sonucun tutarlı bir şekilde birlikte değişmesi
2- Nedenin tutarlı bir şekilde sonuçtan önce gelmesi
3- Neden ve sonucun eş zamanlı olarak birlikte var olmaları yada var olmamaları
4- Tahmin edilen nedenin her var olduğu durumda o sonucun tutarlı olarak ortaya
çıkması
5- Bir sonucun tahmin edilen nedenin her ortaya çıkışında belirgin ve sadece o
nedene özgü olarak ortaya çıkması, o neden olmadığında hiç ortaya çıkmayışı
gibi durumları sayabiliriz.
Geçici bir nedensel hipotez önerildikten sonra, bunun mantıksal çıkarımlarının ve
olası alternatif hipotezlerin gözden geçirilmesi gerekir. Hipotez sınama, danışanın
hayatında, hayali yada gerçek çevresel değişiklikler yapılarak, her seferinde tek
koşulun değiştirilmesini ve ortaya çıkan sonucun gözlenmesini içerir. Herhangi bir
hipotez, gelecekteki olayları tahmin edebilme gücüne bağlı olarak, tümdengelimci
mantık yürütülüp sınanabilir.
Download